24 Ekim 2020 Cumartesi

İlahi iletişime "Davet" 

"Da'vet" ( Çağırma ) kelimesi "Da" ( Çağırmak ) kökünden türemiş olan bir kelime olup "Dua" ( Çağrı ) ve "Dai" ( Çağırıcı / -an ) kelimeleriyle de aynı köktendir. Türkçe'deki "Dua etmek" ifadesi esasen "Çağrıda bulunmak" anlamını içermektedir.

İlahi kozmik iletişim amacıyla yapılan "Dua" eyleminin amacı "Allah'ın ismini çağırmak / Allah'ı anmak" ve "O'ndan iyiliklere ve hayırlara vesile olacak bir kader" talep etmektir.

Kur'an'da "Da'vet" kelimesi iki yönlü olarak yani "İnsandan Allah'a" ve "Allah'tan İnsana" olacak şekilde misallendirilmiştir.

2/186 - Ve iza seeleke ıbadı annı fe innı karıb ücıbü DA'VETED DAİ iza DEAni fel yestecıbu lı vel yü'minu bı leallehüm yarşüdun ( Ve kullarım sana benden sual ettiklerinde kesinlikle ben yakınımdır. Beni ÇAĞIRDIKLARINDA ÇAĞIRANIN ÇAĞRISINI kabul ederim. O halde beni kabul etsinler ve bana inansınlar. Umulur ki onlar doğru olurlar. )

Yunus suresinin 89. ayetinde "Duanın / Davetin Allah tarafından kabulü" misali yer almaktadır.

10/89 - Kale kad ücıbet DA'VETÜküma festekıma ve la tettebianni sebılellezine la ya'lemun ( "ÇAĞRINIZ kabul edildi. O halde doğru olun ve o bilmeyenlerin yoluna tabi olmayın." dedi. )

Ra'd suresinin 14. ayetinde gerçek duanın ( çağrınin ) ancak Allah'a yönelerek ifa edilebileceği, inkarcıların dualarının ise ortak koştukları cinlere veya insanlara yönelik olduğu "sapmışlık" kelimesiyle dolaylı olarak bildirilmektedir.

13/14 - Lehu DA'VETÜL HAKK vellezine YED'UNE min dunihı la yestecıbune lehüm bi şey'in illa ke basitı keffeyhi ilel mai li yeblüğa fahü ve ma hüve bi baliğıh ve ma DÜAül kafirıne illa fı dalal ( Gerçek ÇAĞRI O’nadır. O O’ndan başka ÇAĞIRDIKLARI onlara hiçbir şeye ilişkin cevap veremezler. Onlar ancak ağzına su gelmesi için iki avucunu açan gibidirler. O ona erişecek değildir. İnkarcıların ÇAĞIRMASI, sapıklık içinde olmanın haricindeki değildir. )

Maun ve Enfal surelerinin aşağıdaki ayetlerinde de "Duadan habersiz olmak" ifadesi yer almaktadır. Bu ifade dua kisvesi altında eğlenme veya gösteriş yapma eylemini tanımlamaktadır. Ayetlerde "Dua" anlamı taşıyan "Salat" kelimesi yer almaktadır. "Salat" ( Selamlama ) kelimesi "Sel / Sal" ( Salmak, Yollamak, Kurtarmak, Bırakmak ) kökünden türemis olup, "Selam", "Salim" kelimeleriyle de köken ilintisine sahiptir. Batı dillerindeki "Salute" ( Selam / Selamlamak ), "Salvation"* ( Kurtuluş ) kelimeleri de aynı köktendir. ( * Arapçadaki "Salavat" kelimesiyle ilintilidir. )

107/5 - Ellezine hüm an SALATihim sahun ( Onlar DUAlarında habersizdirler. )

107/6 - Ellezine hüm yüraun ( Onlar gösteriş yaparlar. )

8/35 - Ve ma kane SALATühüm ındel beyti illa mükaen ve tasdiyeh fe zukul azabe bima küntüm tekfurun ( Ve evin indinde onların DUAları, ıslık çalmanın ve el çırpmanın haricindeki değildir. O halde inkar etmiş olmanızdan dolayı azabı tadın. )

Rum suresinin 25. ayetinde "Allah'ın insanı yaratması, reenkarne etmesi ve üst plana ( alem, boyut ) çağırması / çıkarması" olmak üzere üç farklı fenomen misallendirilmiştir. 

30/25 - Ve min ayatihı en tekumes semaü vel erdu bi emrih sümme iza DEAKÜM DA'VETEN minel erdı iza entüm tahrucun ( Ve göğün ve yerin O’nun emri ile ayakta durması O’nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden ÇAĞRI olarak ÇAĞIRDIĞINDA, o zaman sizler çıkarsınız. )

Mü'min suresinin 43. ayetinde inkarcıların çağrılarının ancak sapıklığa yönelik olduğu vurgulanmaktadır.

40/43 - La cerame ennema TED'UNENİ ileyhi leyse lehu DA'VETÜN fid dünya ve la fil ahırati ve enne meraddena ilellahi ve ennel müsrifıne hüm ashabün nar ( O beni ÇAĞIRDIĞINIZA, dünyada ve ahirette ÇAĞRI hakkı, hükmü yoktur. Kesinlikle dönüşümüz Allah’adır. Kesinlikle müsrifler, onlar ateşin sahipleridir. )

İbrahim suresinin 44. ayetinde, yaptıklarının karşılığını yani azabı idrak eden ve azaptan kurtuluşlarının olmadığını anlayan inkarcı zalimlerin Allah'ın "Çağrısını" kabul ettiklerini yalvararak beyan etmeleri misallendirilmiştir.

14/44 - Ve enzirin nase yevme ye'tıhimül azabü fe yekulüllezıne zalemu rabbena ahhırna ila ecelin karıbin nücib DA'VETEKE ve nettebiır rusül e ve lem tekunu aksemtüm min kablü ma leküm min zeval ( Ve insanları, onlara azabın geleceği günden uyar. Artık o zulmedenler "Rab’bimiz bizi yakın vadeye kadar ertele de ÇAĞRINA cevap verelim ve resullere tabi olalım." derler. Siz önceden, size sonlanma, tükenme olmayacağına yemin etmemiş miydiniz? )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder