9 Ekim 2020 Cuma

Ceza kelimesi ve Kur'an'daki cezai yaptırımlar

"Ceza" kelimesi "Karşılık" anlamına gelmekte olup, olumlu veya olumsuz nitelik taşıyabilmektedir. Ancak konuşma dilinde "Ceza" kelimesi "yapılan bir hatanın veya işlenen bir suçun yaptırımı" anlamında kullanılagelmiştir. ( "Eczahane" kelimesi de 

"Ceza" kökünden olup, "hastalıkların karşılıklarının yani ilaçların alındığı yer" anlamındadır. )

"Ceza" kelimesinin olumlu ve olumsuz nitelikli kullanımlarına iki örnek şöyledir. 

46/14 - Ülaike ashabül cenneti halidıne fıha CEZAEN bima kanu ya'melun ( İşte onlar cennetin sahipleridir. O yapmış olduklarının KARŞILIĞI OLARAK orada ebedidirler. ) 

41/28 - Zalike cezaü a'daillahin nar lehüm fıha darul huld CEZAEN bima kanu bi ayatina yechadun ( Allah düşmanlarının karşılığı budur. Ayetlerimizle cihad etmiş olmalarından dolayı, KARŞILIK OLARAK, ebediyet yurdu içinde onlara ateş vardır. ) 

Cinayet, zina, hırsızlık, yalan, iftira vb. gibi suçları işleyenler için Kur'an'da net ve tekerrürü önleyici cezai yaptırımlar bulunmaktadır. Benzer suçları işleyenlerin yoğunlaştığı bu dönemde yaptırımların, cezaların gerektiği gibi uygulanmadığı, caydırıcı ve tekerrürü önleyici olmadığı görülmektedir. Özellikle kadınlara ve çocuklara yönelik tecavüz ve cinayet suçları oldukça yoğunlaşmış durumdadır.

Ayrıca yukarıdaki suçları küresel ölçekte organize ve sistematik olarak işleyen, her türlü kötülüğü ve ahlaksızlığı yayarak dünyayı suç cemiyetlerinin tahakkümü altındaki bir suç platformuna dönüştürerek insanları mağdur edip yoksulluğa mahkum eden ve öldüren gizli güçler dikkate alındığında Kur'andaki yaptırımların hafif dahi kaldığı düşünülebilmektedir. 

Kur'an'daki cezai yaptırımlar ;

4/92 - Ve ma kane li mü'minin en YAKTÜLE mü'minen illa hataa ve men KATELE mü'mine hataen fe tahrıru rakabetin mü'minetin ve diyetün müsellemetün ila ehlihı illa en yessaddeku fe in kane min kavmin adüvvin leküm ve hüve mü'minün fe tahrıru rakabetin mü'mineh ve in kane min kavmin beyneküm ve beynehüm mısakun fediyetün müsellemetün ila ehlihı ve tahrıru rakabetin mü'mineh fe men lem yecid fe sıyamü şehreyni mütetabiayni tevbeten minellah ve kanellahü alımen hakıma

( Ve inanan için bir inananı hatanın haricinde ÖLDÜRMEK olmaz. Kim hatalı olarak bir inananı ÖLDÜRÜRSE inanan köleyi hür kılar ve onun doğrulayıp bağışlaması haricinde ailesine teslim edilmek üzere diyet verir. Eğer size düşman kavimden ise ve inanansa, inanan köleyi hür kılar ve eğer sizinle arasında söz olan kavimden ise onun ailesine teslim edilmek üzere fidye verir ve inanan köleyi hür kılar. Kim imkan bulamazsa ve gücü yetmezse, Allah’tan tevbesinin kabulü için iki ay ard arda oruç tutar. Allah bilendir hakimdir. ) 

24/2 - Ez ZANİYETÜ vez ZANİ feclidu külle vahıdin minhüma miete celdetin ve la te'huzküm bihima ra'fetün fı dınillahi in küntüm tü'minune billahi vel yevmil ahır vel yeşhed azabehüma taifetün minel mü'minın ( ZİNA EDEN KADIN VE ZİNA EDEN ERKEK, onlardan her birinin derisine yüz kez vurun. Eğer Allah’a ve sonraki güne inananlar iseniz, Allah' ın dini hakkında, onlardan dolayı sizi merhamet, acıma almasın. İnananlardan bir grup da onların azaplarına şahitlik etsinler. )

Bu ayette yer alan "Celd" ( Deriye vurmak / dokunmak ) kelimesi "Cild" ( Deri ) kökünden türemiştir. Ayette esas vurgulanmak istenen zina eden kişinin, işlediği ahlaki suçu idrak edebilmesi için toplumsal kınamayı ve utanç duygusunu bizzat deneyimlemesinin gerekliliğidir.

24/4 - Vellezine YERMUNEL muhsanati sümme lem ye'tu bi erbeati şühedae fecliduhüm semanıne celdeten ve la takbelu lehüm şehadeten ebeda ve ülaike hümül fasikun

( Ve o temiz ve namuslu kadınlara ZİNAYI İFTİRA EDENLER ve sonra dört şahit getiremeyenler. Seksen kez deriye olarak derilerine vurun. Onların şahitliklerini ebediyen kabul etmeyin. İşte onlar, onlar günahkarlardır. )

5/33 - İnnema CEZAÜLLEZİNE yüharribunellahe ve rasulehu ve YES'AVNE FİL ERDI FESADEN EN YÜKATTELU EV YÜDALLEBU ev TÜKATTA EYDİHİM VE ERCÜLÜHÜM MİN HİLAFİN EV YÜNFEV MİNEL ARD zalike lehüm hızyün fid dünya ve lehüm fil ahırati azabün azım

( Kesinlikle ki Allah ve O’nun resulü ile harp eden ve YERDE BOZGUN YAPARAK ASİLEŞENLERİN KARŞILIĞI, ÖLDÜRÜLMELERİ veya ASILMALARI veya ELLERİNİN VE AYAKLARININ KARŞITLAMASINA KESİLMESİ VEYA YERDE SÜRGÜN EDİLMELERİDİR. Bu, dünyada onlar için zillettir. Ahirette büyük azap onlaradır. )

5/38 - Ves SARİKU VES SARİKATÜ FAKTAU EYDİYEHÜMA CEZAEN bima keseba nekalen minellah vallahü azızün hakım

( Ve HIRSIZLIK EDEN ERKEĞİN VE KADININ, o kazandıklarına karşılık, Allah’tan şiddetli ibret azabı olarak artık ELLERİNİ KESİP AYIRIN. Allah yücedir hakimdir. ) 

Ayetlerdeki "Katta" ( Kesmek, Ayırmak ) kelimesinin "elin veya ayağın suçu işlemekten ( hırsızlık vb. ) uzak tutulması" anlamını da içermesi muhtemeldir.

17/33 - Ve la taktülün nefselletı harramellahü illa bil hakk ve men kutile mazlumen fe kad cealna li veliyyihı sültanen fe la yüsrif fil katl innehu kane mensura

( Ve Allah' ın haram kıldığı nefsi hak haricinde öldürmeyin. Kim zulmedilerek öldürülürse, biz onun velisine yetki, hüküm verdik. Ama o da öldürmede israfa kaçmasın. Kesinlikle o yardım edilmiştir. )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder