Çeviri

Tuesday, April 28, 2020

Kölelik düzeninine finansal bakış

"Kapitalizm" ve "Emperyalizm" kelimelerinin etimolojik kök analizi ve anlamları şöyledir.

Capitalism ... Cap ( Baş ) + Ital ( -Çı ) + Ism ( -Lık ) .... "Başçılık" yani "Başa Birinin Geçmesi" / "Başta Sahip Olan Birinin Olması" 

Imperialism ... Imper ( Emir ) + Ial ( Gibi olan ) ..... "Emir Verme Gibi Olan" yani "Tahakküm / İstibdad / Diktatörlük"

İnsanlığı mağdur eden, eşitliğe ve adil bir sistem yapılanmasına imkan tanımayan şeytani bir sistem olan Kapitalist & Emperyalist sistemin özü, siyasi, sosyal ve finansal gücün tek merkezde toplanması ve tüm sistemin o gücü elinde bulunduranlar tarafından sevk ve idare edilmesine dayanmaktadır. İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana dünyaya hakim olan bu sistem, nimet kaynaklarının insanlar arasında eşit olarak paylaşılmasını engellemekte, İblis'in dünyadaki neferleri olan şeytanlardan oluşan belirli bir zümrenin bu nimetleri gasp etmesine ve insanları kendilerine köle haline getirmesine imkan vermektedir. 

Bkz.


Ekonomi bilimindeki "Kıt Kaynaklar" kavramı dahi insanların bilinçaltına "Dünyada herkese yetecek kadar nimet yok." mesajını yerleştirmek amacıyla yine bu şeytanlar tarafından uydurulmuş bir cümledir. Oysa ki Fussilet suresinin 10. ayetinde Allahü Teala'nın yeryüzündeki nimetleri insanlar için "Eşit" olarak düzenlediği bildirilmektedir.

41/10 - Ve ceale fıha ravasiye min fevkıha ve barake fıha ve kaddera fıha akvateha fı erbeati eyyam SEVAEN lis sailın
( Ve "Orada, onun üstünde dağlar oluşturdu. Orada bereket verdi. Orada, gıdaları azıkları, araştıranlar için dört günde EŞİT OLARAK düzenleyerek ölçülendirdi." )

Bakara suresinin 212. ayetinde ise Allahü Teala'nın inananları hesapsızca rızıklandırdığı bildirilmekte ve "Kıt kaynaklar" kavramının batıllığı vurgulanmaktadır.

2/212 - Züyyine lillezıne keferul hayatüd dünya ve yesharune minellezine amenu vellezinettekav fevkahüm yevmel kıyameh vallahü yerzüku men yeşaü bi ğayri hısab
( Dünya hayatı o inkar edenler için süslendi. O inananlardan alay edinirler. Ayağa kalkış gününde o sakınanlar onların üstlerindedirler. Allah dilediği kimseyi hesapsızca rızıklandırır. )

Zuhruf suresinin 32. ayetinde ise nimetlerin, insanlar arasında eşit olarak bölüştürülmesi hususunda Vazifeli Varlıkların ( Meleklerin ) görevlendirildikleri bildirilmektedir. Ayette ayrıca, insanlar arasında adaletle hükmedilmesi ve nimetlerin adil bir şekilde paylaşılması amacıyla belirli konularda ilmen ve tekamülen daha ileride olanlara diğerlerinin de rızası ve mutabakatıyla yönlendirme ve yardımcı olma imkanı verildiğinden bahsedilmektedir. Bu son ifade asla ve asla "Birilerinin diğerleri üzerinde mutlak tahakküm ve istibdad kurması ve onları köleleştirmesi" anlamına gelmemekte olup, adil bir düzenin tesisi için yapılan bir görev taksimini tanımlamaktadır. Zira ayette yer alan "Ba'dahüm ba'dın" ifadesi "Bazılarının bazılarını" yani "Birbirlerini" anlamını taşımakta olup, sürekli tekamül halinde olan insanların karşılıklı olarak birbirlerini yönlendirdikleri, birbirlerine liderlik ettikleri demokratik bir sistemden bahsedilmektedir. Zira her bireyin bir diğerine göre üstün olduğu hususlar olduğundan bireyler karşılıklı ve sürekli olarak birbirlerini yönlendirmektedirler.

43/32 - E hüm YAKSİMUNE rahmete rabbik NAHNÜ KASEMNA beynehüm meıyşetehüm fil hayatid dünya ve rafa'na ba'dahüm fevka ba'dın deracatin li yettehıze ba'duhüm ba'dan suhriyya ve rahmetü rabbike hayrun min ma yecmeun
( Rab’binin rahmetini onlar mı BÖLÜŞTÜRÜYORLAR? Dünya hayatında, onların aralarında geçimliklerini BİZ BÖLÜŞTÜRDÜK Bazılarının bazılarını buyruk vermek üzere edinmeleri için bazılarını bazılarının üstüne derecelerle yükselttik. Rab’binin rahmeti, o toplayıp biriktirdiklerinden daha hayırlıdır. )

16/71 Vallahü faddale ba'daküm ala ba'dın fir rızk fe MELLEZİNE FÜDDILU Bİ RADDI RİZKIHİM ALA MA MELEKET EYMANÜHÜM FE HÜM FIHİ SEVA'' e fe bi nı'metillahi yechadun
( Ve Allah, rızıklarda bazınızı bazınıza üstün kıldı. Ancak O ÜSTÜN OLANLAR RIZIKLARINI O ELLERİNİN MALİK OLDUKLARINA VERMEZLER Kİ ONDA EŞİT OLSUNLAR. Yani Allah' ın nimeti ile cihad mı ediyorlar? )

Kendisinde, nimeti insanlar arasında bölüştürme yetkisi olduğu inancına kapılarak şirk günahını işleyen şeytanların temel gasp ve hırsızlık metodu kurdukları bankacılık sistemidir. Bankacılık sistemi, "Para"* adı verilen ve aslında mevcut olmayan bir olgu vasıtasıyla emeğin ve hakkın, bankaların da sahibi olan şirketler** tarafından sürekli olarak sömürülmesini ve şirketlerin sürekli olarak zengin kılınmasından ibarettir. Bir başka deyişle bankacılık sistemi "Fakirden alıp zengine verme" sistemidir. Böylelikle toplumda zengin ve fakir kavramları daim olmaktadır. Zaten bir toplumda zengin ve fakir diye kavramların mevcut olması o toplumda mutlak surette gasp ve hırsızlığın olduğu anlamına gelmektedir. ( * Bkz. “Money = Para = Mani = Engel” başlıklı bölüm. ** Bkz. “Şirk ve Şirket Aldatmacası” )

Sömürü sisteminin üç temel parametresi bulunmakta olup bunlar istismar aracı olarak kullanılan "Faiz", "Vergi" ve "Enflasyon"*dur. Devlet tarafından, halkın ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla alınması gereken faiz ve verginin, mevcut kapitalist sistemde tekrar şirketlere geri döndürülmekte olduğu görülmektedir. Faiz ve Vergi tutarları şirketler tarafından mal ve hizmet fiyatlarına dahil edildiğinden sonuç itibarıyla söz konusu finansal yük sürekli olarak emek sahibi halkın üzerine binmekte ve böylelikle halk daimi olarak fakirleştirilmekte ve köleleştirilmektedir. Bir başka deyişle halkın sürekli çalışarak verdiği emek, kendisini sürekli köleleştirmekten başka bir işe yaramamaktadır. ( * Enflasyon, halkın alım gücünün azalmasına ve ürün fiyatının artışına sebep olan şeytani bir tuzaktır. )

Bu çerçevede maddeler halinde şöyle bir özet  yapılabilir.

1- Para kavramının ortaya çıkarılmasının temel amacı küçük bir azınlığın zengin, büyük çoğunluğun ise fakir kılınabilmesi ve bunun hep böyle devam etmesi sağlanarak toplumun sürekli baskı ve kontrol altında tutulmasıdır.

2- Emekçi çalışıp ürettiğini kendisini istihdam eden şirkete teslim etmektedir.

3- Şirket, devlete ve bankaya ödediği faizi ve vergiyi ürün fiyatına yansıtmaktadır.

4- Kendi emeği olan ürünü pazardan parayla satın almak zorunda bırakılan emekçi, fiyata yansımış olduğu için, faizi ve vergiyi de yine kendisi ödemektedir.

5- Faizi tahsil eden banka ve vergiyi tahsil eden devlet bununla tekrar yerel ve küresel şirketleri finanse etmektedirler. ( Bankalar da zaten bu şirketlerindir ve Devlet de zaten vergiyi etkin şekilde toplayamamaktadır! )

6- Küresel bazda Merkez Bankaları'nın mülkiyetinin önemli bir oranı, Federal Rezervin de ( FED ) sahibi olan ailelerde ( şirketlerde ) olduğu için Merkez Bankaları'nı aslında FED yönetmektedir. Parayı istedikleri kadar basıp sirkülasyona sokmakta ve istedikleri zaman da kriz çıkarabilmektedirler. Dolayısıyla Merkez Bankalarının rezervlerinin t zamanında ne kadar olduğu hep bir muammadır.

7- Bir ülkeye, FED kararıyla dışarıdan para enjeksiyonu yapılması ve bunun miktarı o ülkenin o an için küresel hedefler açısından performansına ve durumuna bağlıdır. Yani  biraz kaba bir ifadeyle istenirse ölü bile diriltilebilmektedir.

8- Sonuç olarak, geçim derdiyle bu zulüm sistemi içinde emek vermek zorunda kalan emekçinin döktüğü her damla ter onu daha da köleleştirmektedir.

Faiz kelimesinin Kur'an'daki karşılığı "Riba" kelimesi olup, bu kelime "Herhangi bir karşılığı olmadan elde edilen fayda" anlamına gelmektedir. ( Batı dillerinde bu kelimenin karşılığı Rebate ( İng. ) ve Rabatt ( Alm. ) kelimeleri olup aynı kökten gelmektedir. )

2/275 - Ellezine ye'küluner RİBA la yekumune illa kema yekumüllezı yetehabbetuhüş şeytanü minel mess zalike bi ennehüm kalu innemel bey'u mislür riba ve ehallellahül BEY'A ve harramer RİBA fe min caehu mevızatün min rabbihı fenteha fe lehu ma selef ve emruhu ilellah ve men ade fe ülaike ashabün nar hüm fıha halidun
( O FAİZ yiyenler, onlara şeytanın dokunuştan çarptığı ayağa kalkanlar gibi olmasının haricinde ayağa kalkmazlar. Bu kesinlikle onların, "Alışveriş kesinlikle faizin aynısıdır." demelerindendir. Allah ALIŞVERİŞİ helal kıldı, FAİZİ haram kıldı. Kendisine Rab’lerinden öğüt gelip de ondan vazgeçene, geçmişte olanlar ona ve işi Allah’a dır. Kim adetine geri dönerse, işte onlar ateşin sahipleridirler. Onlar onun içinde ebedidirler. )

2/276 - Yemhakullahür RİBA ve yürbis sadekat vallahü la yühıbbü külle keffarin esım
( Allah FAİZİ imha eder, mahveder. Sadakaları bereketlendirir. Allah günahkar inkarcıların hiçbirini sevmez. )

Vergi kelimesinin Kur'an'daki karşılığı ise "Cizye" kelimesidir. Vergi, halkın ihtiyaçlarının karşılanması için halkın elde ettiği gelirden devlet tarafından alınan tutardır. Ancak yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı vergi uygulaması da sadece doğrudan halkın üzerine binen bir yükten ibaret olmaktadır. 

9/29 - Katilüllezıne la yü'minune billahi ve la bil yevmil ahıri ve la yühürrimune ma harremallahü ve rasulühu ve la yedınune dınel hakkı minellezine utül kitabe hatta yu'tul CİZYETE an yedin ve hüm sağırun
( O kitap verilenlerden, Allah’a ve sonraki güne inanmayan, Allah' ın ve resulünün haram kıldığını haram kılmayan ve gerçek dini din edinmeyenlerle, onlar alçalmış olarak elden CİZYE verene kadar savaşın. )

İncil'in aşağıdaki ayetlerinde Vergi konusunun, yetkililer tarafından bir soygun sistemine dönüştüğü "Vergi görevlilerin günahkarlığı" kavramı ile dolaylı olarak bildirilmektedir.

40-Matthew-5-46 Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, ne ödülünüz olur? Vergi görevlileri de öyle yapmıyor mu?

42-Luke-15-1 Bütün vergi görevlileriyle günahkârlar İsa'yı dinlemek için O'na akın ediyordu.

42-Luke-19-2 Orada vergi görevlilerinin başı olan, Zakkay adında zengin bir adam vardı.

42-Luke-3-12 Bazı vergi görevlileri de vaftiz olmaya gelerek, "Öğretmenimiz, biz ne yapalım?" dediler.
42-Luke-3-13 Yahya, "Size buyrulandan çok vergi almayın" dedi.
42-Luke-3-14 Bazı askerler de, "Ya biz ne yapalım?" diye sordular. O da, "Kaba kuvvetle ya da yalan suçlamalarla kimseden para koparmayın" dedi, "Ücretinizle yetinin."

Finansal sistemi köleleştirme aracı olarak kullanan şeytanların tutum ve davranışlarını tasvir eden Kur'an ayetleri şöyledir.

83/1 - Veylün lil mutaffifin ( Vay ölçüde tartıda hile yapanlar için, )
83/2 - İllezine izektalu alen nasi yestevfun ( Onlar insanlardan aldıklarında tam ölçerler. )
83/3 - Ve iza kalühüm ev vezenühüm yuhsirun ( Ve onlara ölçtüklerinde veya onlara tarttıklarında eksiltirler. )

3/75 - Ve min ehlil kitabi men in te'menhü bi kıntarin yüeddihı ileyk ve minhüm men inte'menhü bi dınarin la yüeddihı ileyke illa ma dümte aleyhi kaima zalike bi ennehüm kalu leyse aleyna fil ümmiyyıne sebıl ve yekulune alellahil kezibe ve hüm ya'lemun

( Ve kitap sahiplerinden kime kantarlarca yüklerle emanet edersen, onu sana iade eder. Bir dinarı onlardan kime emanet edersen, onun tepesinde sürekli dikilmeden onu sana döndürüp, iade etmez. Bu kesinlikle onların, "Okuma yazma bilmeyenler hakkında bize asla yol yok." demelerindendir. Onlar bile bile Allah’a  yalan söylerler. )

102/1 - Elhakümüt tekasür ( Çokluk / Çokla övünme sizi alıkoydu, oyaladı. )
102/2 - Hatta zürtümül mekabir ( Kabirlere varıncaya kadar. )

104/2 - Ellezi cemea malen ve addedeh ( O malı toplayan ve onu adet adet sayan, )
104/3 - Yahsebü enne malehu ahledeh ( Malının onu ebedi kılacağını sanar. )

Olması gereken sistem ise her bireyin üretime, eğitime, hizmete kapasitesi, yetenekleri ve becerileri nispetinde maksimum katkı verdiği, bireylerin birbirlerini denetledikleri ve nihayetinde ürünlerden ve hizmetlerden eşit pay aldıkları bir sistemdir.

















Monday, April 27, 2020

Oruç fenomeninin yeniden idraki

COVID19 salgını nedeniyle bir süredir sosyal yaşamın yavaşlaması, trafiğin azalması, caddelerde, sokaklarda koşuşturan kalabalıkların kaybolması, tüketimin minimum seviyeler inmesi, insanların evlerine kapanarak kendilerini izole etmeleri insanlara, kendilerini yeniden keşfetme, yeni açılımlara yönelme ve mevcut nimetlerin kıymetini idrak edebilme ve şükretme imkanı vermiştir. İnsan kalabalıklarının doğa üzerindeki baskısını yoğunluğunu azalttığı bu süreçte doğanın adeta kendini yenilediğine, havanın temizlendiğine, hayvanların doğada çok daha özgürce hareket ettiğine kısaca genel bir rejenerasyona şahit olunmaktadır. 

İşte insanın doğa üzerindeki baskısını ve yoğunluğunu minimize etmesi nasıl doğaya kendini yenileme imkanı sağlıyorsa, nefsani arzulardan feragat edilerek ifa edilen oruç da aynı şekilde insan için bir temizlenme, arınma, idraki açılım ve ruhsal yükseliş imkanı sağlamaktadır.


Evvelki bölümlerde de incelendiği üzere, "Oruç" kelimesi, Kur'an'da "Savm" veya "Siyam" olarak geçmektedir. Bu kelime, zahiri anlam itibarıyla, kitapta da belirtildiği üzere, gün doğumundan gün batımına kadar -ki bu süre aralığı bir döngüyü ifade etmektedir. - yeme, içme ve cinsel ihtiyaç gibi maddi, dünyevi ve nefsani arzulardan kendini nispeten uzaklaştırabilmeyi, kötü tutum, kötü söz ve kötü davranış hususunda azami takvayı gösterebilmeyi ifade etmektedir. Esas itibarıyla "Oruç" kavramı, tekamül yolundaki inananların "her zaman ve sürekli" olarak içinde bulunmaları gereken tutum ve davranış modelini tanımlayan ve çok tekrar sistemiyle alışkanlık, süreklilik kazandırmayı amaçlayan ilahi bir metod, ilahi bir yönlendirmedir. 

Bir başka deyişle "Oruç", "Allah'ı memnun ederek ( haşa ) O'ndan fayda elde etmek" gibi bir düşünceyle uygulanması caiz olmayan bir kavramdır. Oruç, diğer insanların huzuru, mutluluğu ve menfaati düşünmek, yoksun olanın yoksunluğunu gidermeye katkıda bulunmak, sevgi enerjisini maksimize edip Öz Varlığı hissedebilmek amacıyla madde aleminden soyutlanmak ve üst boyutlara hazırlanmak düşüncesiyle uygulanmalıdır. Allahü Teala'nın ayetlerinde de vurguladığı üzere "insana isabet eden olumlu veya olumsuz musibetler hep ellerinin kazandığındandır." 

Ayet örneklerini de içeren detaylı bilgiler için bu blogdaki aşağıdaki bölümler incelenebilir.


Oruç Meselesi 
Oruç ve Dua İle Portal Açma
Savm ( Oruç ) ve Zekat ( Temizlenme )


Bu vesileyle, içinde bulunulan mübarek Ramazan ayının tüm inananlara hayırlara vesile olması temenni edilir.











Sunday, April 26, 2020

Horus meselesi...

Bilindiği üzere Horus karakteri, pagan Mısır mitolojisindeki "Teslis" ( Üçleme ) konseptinin bileşenlerinden biridir. Osiris, Isis ve Horus olmak üzere üç karakter yani sözde ilah bulunur. Bu pagan Teslis, İncil'deki sembolik ifadeler olan ve bambaşka anlamlar içeren Baba, Oğul ve Kutsal Ruh kelimelerine de atfedilerek İncil ayetlerinin anlamları saptırılmaktadır.

Horus, satanizmde şeytanın sembolü olup, "Her Şeyi Gören Göz" olarak tanımlanır ve "Tek Göz" ile de sembolize edilir. "Sağ el ile bir gözü kapama" hareketi bu sembolizmin bir yansımasıdır. Satanistler, şeytanı yani Horus'u, Allahü Teala ile eş tutmak suretiyle asla affı olmayan şirk günahını işlemektedirler. Zira Mülk suresinin 19. ayetinde Allahü Teala'nın "Basir" sıfatı vesilesiyle O'nun "Her şeyi Gören" olduğu bildirilmektedir. Ayette kuş misalinin yer alması da satanizmde kuş kafası ile sembolize edilen Horus'a atfen gibi görünmektedir.

67/19 - E ve lem yerev ilet tayri fevkahüm saffatin ve yakbıdne ma yumsikuhünne iller rahmanu innehu bi külli şey'in basır  ( Onların üstlerinde, saflar halinde kanat açan kuşları görmezler mi? Onları Rahman haricindeki tutmaz. Kesinlikle O herşeyi görendir. ) 

Şeytanın insanları sürekli gözetlemesi hususu A'raf suresinin 27. ayetinde belirtilmiştir.

7/27 - Ya benı ademe la yeftinennekümüş şeytanü kema ahrace ebeveyküm minel cenneti yenziu anhüma libasehüma li yüriyehüma sev'atihima innehu yeraküm hüve ve kabılühu min haysü la teravnehüm inna cealneş şeyatıne evliyae lillezıne la yü'minun
( Ey Ademoğulları, şeytan, ana babanızı, ayıplarını, çirkinliklerini onlara göstermek için onların elbiselerini soyarak onları cennetten çıkardığı gibi sizi de kesinlikle fitnelemesin. Kesinlikle o, o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Kesinlikle biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık. )

Kabe'nin üzerini kapatmak için yapılması planlanan ve iki parçadan oluşan dev şemsiyenin, kapandığında "Göz" formu oluşturması şeytani bir uygulama olarak tepki görmüştür.


Aynı şekilde Mesih İsa'ya Horus anlamı yüklemek ve Mesih İsa'yı da "Başının üzerindeki Güneş" ile resmetmek suretiyle de sembolizme dayalı gizli satanizm icra edilmektedir. ( Güneşe yani Ateşe tapınma zaten satanizmin temelidir. )

                                                          
            Başında Güneş ile Horus figürü

                                                       
Başının üstünde Güneş ile resmedilen Mesih İsa figüründe, Mesih İsa'nın uzun saçlı olması da ayrıca dikkat çekmektedir. Zira İncil'de erkeğin kısa saçlı olması gerektiğinden bahsedilir.

"Horus" kelimesi "Hor / Hur"* ( Güneş, Işık, Aydınlık, Ateş ) ve "Us"** ( Ek ) kelimelerinden oluşmaktadır. Şeytanın isimlerinden olan Horus, Lucifer ( Işık Getiren / Işık Hırsızı ) olarak da anılmaktadır. İncil'in Korintliler suresinin 11-14 kodlu ayetinde şeytanın kendisini ışık meleği gibi  göstererek insanları aldattığı bildirilir.

47-2 Corinthians-11-14 Buna şaşmamalı. Şeytan da kendisine ışık meleği süsü verir.

( * Türkçe'deki "Kor" kelimesiyle "Hor" kök kelimesi arasında anlam ilintisi bulunmaktadır. Zira, telaffuzda H ve K harfleri birbirlerini ikame edebilmektedirler. 

** Örnek : Jesus kelimesinin kökü Jes / Iys / Is kelimesidir. "Us" sadece anlam içermeyen telaffuz ekidir. Aynı şekilde Calculus kelimesinin kökü Calcul olup, "Us" kelimesi anlam içermeyen bir telaffuz ekidir.  )

Amerika'da Manhattan'da, Fransa'da ise Seine nehri üzerinde yer alan ve Özgürlük Anıtı olarak bilinen heykel okült ( batıni ) anlam itibarıyla şeytanı sembolize etmektedir. Zira, heykelin kompoziyonu yukarı kaldırdığı sağ elinde ateş ( ışık ), göğsüne yakın tuttuğu sol elinde ise kitap ( bilgi ) tutan bir kadından ibarettir. Bu kompozisyondaki gizli mesaj, "şeytanın insanı cennetten ve karanlıktan kurtarması!!, ona ışığı ve bilgiyi getirmesidir." Şeytanın, ters anlam yükleyerek kandırma metodu bu sembolizmde de görülmektedir.


Ayrıca şeytanın, kadın olarak resmedilmesi de satanizmin ilkelerinden biridir. Kur'an bu konuda şöyle bilgi aktarmaktadır.

4/117 - İn yed'une min dunihı illa inasa ve in yed'une illa şeytanen merıda
( Kesinlikle onlar, O’nun haricinde ancak kadınları çağırırlar. Kesinlikle ancak asi inatçı şeytanı çağırırlar. )

İncil'de geçen "Babil Fahişesi" kavramı da insanları ahlaksızlık, kötülük ve günah yoluna saptıran şeytanın sembolüdür.

66-Revelations-17-5 Alnına şu gizemli ad yazılmıştı: GİZEMLİ BÜYÜK BABİL, FAHİŞELERİN VE DÜNYA İĞRENÇLİKLERİNİN ANASI.

İlginçtir ki, Horus kelimesindeki Hor kökünün, "Kadın" kelimesiyle de ilintisi bulunmaktadır. Arapça'daki "Huri" kelimesine "Kadın" anlamı yüklense de Huri kelimesi aslında Ahver ( Jüpiter Yıldızı, Beyaz Yüzlü, Akıllı ) kelimesinin çoğuludur. İngilizce'deki "Whore" ve Almanca'daki "Hure" kelimelerinin "Fahişe" anlamına gelmesi de şeytan sembolizmi açısından dikkat çekmektedir.





















"Demokrasi onların, İslam bizimdir." !!!???

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlandığı 23 Nisan'da internete yüklenen ve sosyal medyada viral olan kısa bir videoda iki küçük çocuğa söyletilen  şu cıngıl dikkat çekmekteydi.

"Demokrasi onların, İslam bizimdir."  

"Demokrasi" ve "İslam" kelimeleri anlamsal açıdan incelendiğinde ortaya şu durum çıkmaktadır. Demokrasi kelimesi Demo ( Halk ) ve Krasi ( Güç, Egemenlik ) kelimelerinden oluşmakta olup, "Halkın Egemenliği" anlamına gelmektedir. Bu kavram halkın kendi kendini yönettiği, diktatörlük, sömürü ve istismar sisteminin olmadığı, halk arasında eşitliğin, adaletin ve özgürlüğün hakim olduğu bir sistemi tanımlamaktadır.

İslâm kelimesi ise Selm kökünden gelmekte olup, Kurtuluş, Emniyet ve Barış anlamlarını içermektedir. Bu üç kavramın ancak eşitlik, adalet ve özgürlüğün olduğu bir ortamda tezahür edebileceği aşikârdır. Zira Allahü Teala ayetlerinde insanların adaletten, eşitlikten ve karşılıklı sevgiden sapmamaları gerektiğini, İslâmın yani Teslimiyetin ancak böyle tezahür edebileceğini defaatle bildirmektedir.

Bu çerçevede Demokrasi kavramının yani Ulusal Egemenlik / Halkın Egemenliği kavramının Allah'ın tüm yaratılış üzerindeki mutlak ve sonsuz egemenliği kavramı ile karşı karşıya getirilmesi suretiyle yapılan bu batıl ve fitne içeren karşılaştırma başlıbaşına bir çelişki arzetmektedir. Öte yandan bir insanın, demokrasinin bileşenleri olan özgürlük, adalet ve eşitlik kavramlarına tepki göstermesi ancak şeytanların hipnozu altında gerçekleşebilecek bir durumdur.

Kur'an'ın Şura suresinin 38. ayetinde, inananların işlerini aralarında heyetler ( meclisler ) halinde yani demokratik bir ortamda yönettikleri bildirilmektedir.

42/38 - Vellezinestecabu li rabbihim ve ekamus salate ve emruhüm ŞURA beynehüm ve min ma razaknahüm yünfikun ( Ve Rab’lerini kabul edenler ve duaya kalkanlar, onların işleri aralarında HEYETTİR. O rızıklandırdıklarımızdan harcarlar. )

Allahü Teala'nın Kur'an'da belirttiği hudutlar ve kurallar zaten insanların vicdanlarında da kayıtlı olan temel ahlaki çerçeveyi oluşturmaktadır. İşlerini heyetler halinde demokratik olarak yürüten inananların ana vicdan rehberi zaten Kur'an'dır. 

Friday, April 24, 2020

Kitaplardaki Sembolizm ve Mesih İsa'nın Bedeni ve Kanı

Kutsal kitaplardaki ayetlerin teşbih ( benzetme ) veya mecaz ( sembolizm ) içerdikleri ve her ayetin zahiri anlamından öte batıni bir çok anlamı olduğu ayetlerde de belirtilmektedir.  

Al'i İmran suresinin 7. ayetinde inkârcıların benzetmeli, sembolik ayetlerin anlamlarını kasten çarpıttıklarına dikkat çekilmektedir.

3/7 - Hüvellezi enzele aleykel kitabe minhü AYATÜN muhkematün hünne ümmül kitabi ve üharu MÜTEŞABİHAT fe emmellezine fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma TEŞABEHE minhübtiğael fitneti vebtiğae te'vılih ve ma ya'lemü te'vılehu illellah ver rasihune fil ılmi yekulune amenna bihı küllün min ındi rabbina ve ma yezzekkeru illa ülül elbab 

( Kitabı sana indiren O'dur. Onda kitabın anası olan açık anlamlı AYETLER vardır. Diğerleri BENZETMELİDİRLER. Ama o kalplerinin içinde şüphe, vesvese, eğrilik, ayrılık olanlar, onlardan fitneyi aramak ve kendi yorumlarını aramak için o BENZETİLMİŞ olanlara tabi olurlar. Onun yorumunu Allah haricinde kimse bilmez. İlimde derinleşmiş olanlar "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler. Akıl sahipleri haricindekiler hatırlamaz. )

İncil'in Matta suresinde Mesih İsa, ayetlerin neden "Benzetmeler" yani "Sembolizm" içerdiğini şöyle izah etmektedir.

40 Matthew 13-13 Onlara BENZETMELERLE konuşmamın nedeni budur. Çünkü, 'Gördükleri halde görmezler, Duydukları halde duymaz ve anlamazlar.' 

Mesih İsa, "doğrudan ve açık anlatım" durumunda dahi inkârcıların yine de ayetleri inkâr edip, yalanlayacaklarını bildirmektedir. Sembolik yani benzetmeli anlatım insanları düşünmeye sevketmektedir.

Bu bağlamdaki önemli bir husus İncil'de yer alan "İsa'nın* bedeninin yenmesi ve kanının içilmesi" ifadelerinin geçtiği şu ayetlerdir. ( * İsa = İnsanoğlu )

43 John 6-53 İsa onlara şöyle dedi: "Size doğrusunu söyleyeyim, İnsanoğlu'nun bedenini yiyip kanını içmedikçe, sizde yaşam olmaz. 

43 John 6-54 Bedenimi yiyenin, kanımı içenin sonsuz yaşamı vardır ve ben onu son günde dirilteceğim. 

43 John 6-55 Çünkü bedenim gerçek yiyecek, kanım gerçek içecektir. 

43 John 6-56 Bedenimi yiyip kanımı içen bende yaşar, ben de onda. 

43 John 6-57 Yaşayan Baba beni gönderdiği ve ben Baba'nın aracılığıyla yaşadığım gibi, bedenimi yiyen de benim aracılığımla yaşayacak. 

43 John 6-58 İşte gökten inmiş olan ekmek budur. Atalarınızın yedikleri man gibi değildir. Atalarınız öldüler. Oysa bu ekmeği yiyen sonsuza dek yaşar."

İblis'in zihin kontrolündeki satanist müşrikler, bu ifadelerin zahiri anlamlarına odaklanarak vahşet dolu ritüeller gerçekleştirmektedirler. Oysa ki ayetlerdeki "İsa'nın Bedeni ve Kanı" ifadeleri "Rab'bin kelimelerini" yani "Yaratılışın kodlarını içeren kitaplardaki kozmik bilgileri ve kolektif bilinci" sembolize etmektedir. Zira Kur'an'da Mesih İsa'nın "Rab'bin kelimesi" olduğu bildirilir.

4/171 - Ya ehlel kitabi la tağlu fı dıniküm ve la tekulu alellahi illel hakk innemel mesıhu ıysebnümeryeme rasulüllahi ve KELİMETÜH elkaha ila meryeme ve ruhun minhü ........

( Ey kitap sahipleri, dininizde azgınlık etmeyin ve Allah üzerine gerçek haricindekini söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, kesinlikle Allah' ın resulü, Meryem'e atmış olduğu KELİMESİ  ve O’ndan ruhtur. ........ )

Matthew suresinin aşağıdaki ayetinde de "Kelimelerin" esas yaşam kaynağı olduğu, "Ekmek yiyerek yaşamak" kavramıyla ilintilendirilmiştir. Bu durum "İsa'nın bedeninin yenmesi ve kanının içilmesiyle yaşam bulunması" sembolizminin esasında "Kelimenin yenmesi ve içilmesi" yani "İlahi kozmik bilgiler olarak anılan Allah'ın kelimelerinin idrak edilmesi, anlaşılması ve özümsenmesiyle gerçek yaşama kavuşulması" anlamını içerdiğini ortaya koymaktadır.

40 Matthew 4-4 İsa ona şu karşılığı verdi: "'İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrı'nın ağzından çıkan her kelimeyle yaşar' diye yazılmıştır." 

Tevrat'ın Deutoronomy suresinde de aynı ifade yer almaktadır.

5 Deuteronomy 8-3 Sizi aç bırakarak sıkıntıya soktu. Sonra sizin de atalarınızın da bilmediği man ile sizi doyurdu. İnsanın yalnız ekmekle yaşamadığını, RAB'bin ağzından çıkan her sözle yaşadığını size öğretmek için yaptı bunu. 

Kitaptaki Gizli İlim

30/58 - Ve lekad darabna lin nasi fı hazel kur'ani min külli mesel ve lein ci'tehüm bi ayatin le yekulennellezine keferu in entüm illa mübtılun
( Ve bu Kur'an' da insanlar için her misalden beyan ettik. Eğer ayetler ile gelsen, o inkar edenler kesinlikle "Sizler kesinlikle ancak batılcılarsınız." derler. )

78/29 - Ve külle şey'in ahsaynahü kitaben ( Ve kitapta olmak üzere herşeyi saydık. )

11/6 - Ve ma min dabbetin fil erdı illa alellahi rizkuha ve ya'lemü müstekarraha ve müstevdeaha küllün fı kitabin mübın
( Ve yerde, rızkı Allah üzerine olanın haricinde debelenen yoktur. Durak yerlerini ve geçici yerlerini bilir. Hepsi apaçık kitaptadır. )

Rum ve Nebe suresinin yukarıdaki ayetleri, yaratılışın tüm kodlarının kelimeler ve sayılar halinde Kur'an'da bulunduğunu bildirmektedir. Bu ayetler aynı zamanda, gerçek ilmin yani bilimler üstü bilimin kitapta olduğunu da teyid etmektedir.

Bugün artık bilinmektedir ki tarihe geçmiş bir çok bilim insanı, fen ve matematik alanlarındaki buluşlarını kutsal kitaplardaki ayetleri, kelimeleri ve sayıları deşifre etmek suretiyle gerçekleştirmişlerdir. Ve bu bilim insanlarının aslında okültist oldukları yani kutsal kitaplardaki "Gizli İlimler" ile uğraştıkları bilinmektedir. Ancak elbette düalite ilkesinin gereği olarak bu ilmi pozitif amaçlı olduğu kadar negatif amaçlı olarak ( büyü, zihin kontrol vb. ) kullananlar da bulunmaktadır.

Kur'an'da "İlmün minel kitab" ( Kitaptan İlim / Kitap İlmi ) ifadesinin en net olarak yer aldığı ayet Neml suresinin 40. ayetidir. Aşağıdaki ayet setinde, boyut portalı açmak suretiyle kaba madde alemi olan dünyadaki bir nesnenin, "Işık hızıyla" / "Işınlanmayla" * yerinin değiştirilmesi misali verilmektedir.

( * Işık hızı, ayette "Bakışın geri dönmesi" yani "Göz açıp kapama süresi" olarak belirtilmiştir. )

27/38 - Kale ya eyyühel meleü eyyüküm ye'tını bi arşiha kable en ye'tunı müslimın
( "Ey ileri gelenler, bana teslim olanlar olarak gelmelerinden önce, hanginiz bana onun tahtını getirir." dedi. )

27/39 - Kale ıfrıtün minel cinni ene atıke bihı kable en tekume min mekamik ve innı aleyhi le kaviyyün emın
( Cinlerden İfrit "Ben onu sana, sen makamından kalkmadan önce getiririm. Kesinlikle ben onun üzerine kuvvetliyim güvenilirim." dedi. )

27/40 - Kalellezi ındehu İLMÜN MİNEL KİTABİ ene atıke bihı kable en yertedde ileyke tarfük fe lemma raahü müstekırran ındehu kale haza min fadli rabbi li yeblüvenı e eşküru em ekfür ve men şekera fe innema yeşküru li nefsih ve men kefera fe inne rabbi ğaniyyün kerım

( KİTAPTAN O İLMİ indinde olan "Bakışının sana dönmesinden önce ben sana onu getiririm." dedi. Böylece onu indinde yerleşmiş olarak gördüğünde "Bu, şükür mü ederim, inkar mı ederim diye beni sınamak için Rab’bimin üstünlüğündendir, lütfundandır. Kim şükrederse, kesinlikle nefsi için şükreder. Kim inkar ederse, kesinlikle Rab’bim ganidir, faydalıdır yücedir." dedi. )

Ra'd suresinin 31. ayetinde Kur'an ilminin insanı nelere kadir kılacağı kaba madde misalleriyle ( Dağların hareket ettirilmesi, yerin yarılması, ölülerin konuşması ) izah edilmektedir.

13/31 - Ve lev enne KUR'ANEN SÜYYİRAT BİHİL CİBALÜ EV KUTTAT BİHİL ERDU EV KÜLLİME BİHİL MEVTA bel lillahil emru cemıa e fe lem yey'esillezıne amenu en lev yeşaüllahü le heden nase cemıa ve la yezalüllezıne keferu tüsıbühüm bima saneu kariatün ev tehullü karıben min darihim hatta ye'tiye va'düllah innellahe la yuhlifül mıad ( Ve şayet kesinlikle KUR'AN Kİ, ONUNLA DAĞLAR GEZSE VEYA ONUNLA YER KESİLİP PARÇALANSA VEYA ÖLÜLER ONUNLA KONUŞTURULSA. Bilakis tüm işler Allah içindir. O halde o inananlar ümit kesip anlamadılar mı ki Allah dileseydi insanları topluca yönlendirirdi ve o inkar edenleri geri durdurmazdı. O ürettiklerinden dolayı onlara ansızın gelen bela isabet eder veya yurtlarının yakınına konar. Nihayet Allah' ın vaadi gelir. Kesinlikle Allah vaade, vadeye ihtilaf etmez. )




Thursday, April 23, 2020

23 Nisan'da "Ayyaş" mesajı

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı vesilesiyle bugün sosyal medyada viral hale gelen bir sunum videosu yer almaktadır. Video Atatürk anılıyormuş gibi hazırlanmış olsa da aslında ana amaç kadim bir zihin kontrol tekniği olan "Çok Tekrar Uygulaması" ile kitlelerin bilinçaltında Atatürk'ü itibarsızlaştırmak gibi görünmektedir. 

Video aşağıdaki görsel ile başlamaktadır. Görselde doğrudan "Atatürk'ün bir ayyaş olduğu" ana temanın bu olduğu mesajı verilmek istenmektedir.


"Ayyaş" kelimesiyle başlayıp "Ayyaş" kelimesiyle biten ve "Çok tekrar tekniği" kullanılarak hazırlanmış sunum videosunun kaba, argo bir dil ve tonlama ile okunmuş olması dikkat çekmektedir. Bilinçaltında farklı mesajlar bırakmaya yönelik olarak hazırlandığı izlenimi oluşturan sunum metninde "sarhoşluk" ve "ayyaşlık" kavramlarının olması gereken ana mesajdan çok daha yoğun ve saygısız tonlamalarla verilmiş olması da dikkat çekmektedir. 

Sunum videosunda neler dendiği, Atatürk'e nasıl hitap edildiği ve Atatürk'ün nasıl ANILDIĞI aşağıda yer almaktadır.

- Tabi adam AYYAŞ... AYYAŞ bir sigara yaktı. 
- Bir kadeh te rakı koydu. Bir kadeh daha...vapurda sanıyor kendini... 
- Hoop Samsun'a gitti kafa İkinci kadeh bitmeden... 
- Kafa çakır tabi... 
- Gaza geldi Kafa gitti tabi 
- Ağzından çıkanı kulağı duymuyor. 
- Şapkasız çıkmam abi 
- Geometri kitabı yazmış AYYAŞ ( Burada Ayyaş vurgulu söyleniyor. ) 
- Meze bitti o ara Deniz börçüleri istedi AYYAŞ 
- Derken AYYAŞ o ara iptal 
- Yahu! ne gerek vardı Atam 
- Doğruldu AYYAŞ 
- İşte böyle canlar 
- Kimine göre kahraman biri, kimine göre AYYAŞIN TEKİ" ( Ayyaş tanımlaması sona alınmış ve yine vurgulu. )

Videonun 2 dk 54 sn uzunluğunda olması da 11 nümerolojisi açısından dikkat çekmektedir. Hatırlanacağı üzere farklı boyuta geçiş portalı, döngü ve düalite sembolü olan 11* sayısı, satanik okültizmde şirki ve inkarı sembolize etmektedir. 

( * 10 sayısı Rab'bin birliğini, tekliğini sembolize eden sayı olup, gafil müşrikler 11 sayısına Rab'den üstün olma O'nun üzerinde ( haşa ) olma anlamı yüklemektedirler. Satanist müşrikler 11 sayısını kullanmaları durumunda eylemlerinin başarılı olacağına inanmaktadırlar. Bu açıklama 10 ve 11 sayılarına ilişkin okültizm açısından bir açıklama olup, Atatürk ile ilintilendirilmemektedir. )

Hitler'in Nazi propagandası yöneticisi olan Joseph Goebbels'in, zihin kontrol tekniklerinden birine ilişkin olarak sarfettiği aşağıdaki cümlesi konu bağlamında önem arzetmektedir. "Bir insana yalan olsa bile bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser."


Döngü sonunda, ruhsal tekamüle erişmek ve üst frekansa ( boyuta ) geçiş yapmak isteyen inananların, bilgi edinme, tefekkür, odaklanma ve bilgi analizi konularında derinleşmeleri, gerçek ile batılı ayrıştırma süreçlerinde kendilerine büyük fayda sağlayacaktır.

Bu vesileyle Atatürk'ü "SAYGIYLA" ve rahmetle anıyoruz.


Wednesday, April 22, 2020

Zulmün kaçınılmaz sonucu Tufan

"Tufan" kelimesi "Büyük sel, Felaket" anlamına gelmekte olup, ayetlerde Tufanın döngü sonunda dünyada yayılarak artan dejenerasyon sebebiyle vuku bulduğu bildirilir. Tufan kelimesinin kökünde "Fan" ( Sonlu, Sonu olan ) kelimesi bukunmakta olup kök anlamı "Sonlanma"'dır. ( Baştaki "T / Tu" eki Arapça'da sıfatı isim yapmak için kelimenin başına konulan ektir. Örnek: Zuhur ( Ortaya çıkmak ), Tezahür ( Ortaya çıkma ) )

"Tufan", negatif frekansın yani negatif titreşimlerin sebebiyet verdiği bozunmanın, yozlaşmanın ve soysuzlaşmanın ( dejenerasyon ) ilahi kader mekanizmasındaki sonucunun sembolik ifadesidir. "Tufan", her frekansta o frekansın algı ve idrak seviyesine göre farklı şekillerde tezahür eder.

Kur'an'da "Tufan" kelimesinin sadece "Suçlular" ve "Zalimler" kelimeleriyle ilintili olarak yer alması bu bağlamda dikkat çekmektedir. Yani suçun ve zulmün artması Tufanın kök sebebidir.

7/133 - Fe erselna aleyhimüt TUFANE vel cerade vel kummele ved dafadia ved deme ayatin müfessalatin festekberu ve kanu kavmen mücrimın 
( Ayrıntılı ayetler olarak üzerlerine TUFAN, çekirge, haşereler, kurbağalar ve kan gönderdik de kibirlendiler ve suçlular kavmi oldular. )

29/14 - Ve lekad erselna nuhan ila kavmihı fe lebise fıhim elfe senetin illa hamsıne ama fe ehazehümüt TUFANÜ ve hüm zalimun
( Ve Nuh' u kavmine gönderdik de onların içinde elli yıl hariç bin sene kaldı. Böylece onlar zalimlerken onları TUFAN  yakaladı. )

Her iki ayetin de numarasında, döngü sonunun sembolü olan 7 nümerolojisi bulunmaktadır.

7/133 ... 7 ve 7 ( 1+3+3 = 7 )

29/14 ... 2+9+1+4 = 16 ... 1+6 = 7

Soru : "Yoksa sen "değişime" karşı mısın?" Cevap : ""Değişimin" ne yönde olduğuna bağlı."

"Değişime karşı olmak." kavramı toplumda otomatik olarak "Status Quo'culuk, Bağnazlık, Dar Kafalılık, Gericilik ve Dogmacılık" kavramlarıyla nitelendirilmektedir. Hatta "Değişime açık mısınız?" sorusu bir çok şirket tarafından, "Çalışanlara değer verip, onların da görüşlerini alma ve demokratik ortam yaratma" kisvesi altında yapılan "İç Değerlendirme Anketlerinde"! yer alan ve çoğunluğun hemen "Evet" olarak yanıtladığı bir sorudur. Neden böyle olmaktadır? Çünkü çalışanlar çok iyi bilmektedirler ki eğer bu soruya "Farklı" bir yanıt verirlerse, şirket tarafından "Değişime kapalı" olarak nitelenecek ve mimleneceklerdir. Bir başka deyişle aslında şirketler bu anket metodlarıyla bir zihin kontrol ve telkin süreci yürütmekte ve çalışanları, önlerine sunulacak her türlü değişim uygulamasını bilinçaltında kabul eder hale getirmeye çalışmaktadırlar. Oysa ki "Değişime açık veya kapalı olmak", değişimin mahiyetiyle ilgili bir husustur.

Bugün "yenilik", "teknoloji", "çağdaşlık", "modernlik" ve "DEĞİŞİM" kavramları ardına saklanılmak suretiyle etik ve ahlaki olmayan bir çok uygulamaya zemin oluşturulmakta, bireylerin özgürlükleri ve hakları aşamalı olarak daha fazla gasp edilmekte ve toplum dejenere edilmektedir.

Aşağıdaki Kur'an ayetlerinde, zaman ilerlese de temel ahlaki değerlerde ve dini ilkelerde asla değişim olamayacağı, olmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Ayrıca, ayetlerde "Değişim, yenilik" kisvesi altında kurulan "tuzaklara" da işaret edilmektedir.

17/77 - Sünnete men kad erselna kableke min rusülina ve la tecidü li sünnetina tahvıla 
( Resullerimizden o senden önce gönderdiğimiz kimselere adetlerdir. Adetimizde değişim, dönüşüm bulamazsın. )

35/43 - İstikbaran fil erdı ve mekras seyyi' ve la yehıykul mekrus seyyiü illa bi ehlih fe hel yenzurune illa sünnetel evvelın fe len tecide li sünnetillahi tebdıla ve len tecide li sünnetillahi tahvıla
( Yerde kibirlenme ve kötülük tuzağıdır. Kötülük tuzağı sahibinin haricindekinin başına geçmez. Ancak evvelkilerin adetlerini mi gözetiyorlar? Allah' ın adetinde değişim bulamazsın. Allah' ın adetinde dönüşüm, başkalaşım bulamazsın. )






Meryem tesiri ve COVID19 kurgusu

"Meryem" kelimesi Mesih İsa'nın annesinin ismi olarak bilinse de kök anlam olarak "İsyan, Ayaklanma" anlamı taşımaktadır. Kelime "Ma", "Ri" ve "Em" bileşenlerinden oluşmaktadır.

Ma = Olumsuzluk eki ( -değil, yok, -ma ) ( Türkçe'deki olumsuzluk eki olan "-ma" kelimesinin de kaynağıdır. )

Ri = Uyum, Rıza, İtaat ( "Riayet" kelimesi de "Ri" köküne "at/et" eki alarak türemiş bir kelimedir. "at" eki Arapça'da sonuna geldiği kelimeye "etme, yapma" anlamını kazandırır. Örnek : MüracaAT, İtaAT, MükafAT .... )

Em = Gibi olan ( Bu ek "-en" de olabilir. "Marian" kelimesindeki gibi...

"Ma" ve "Ri" kelimeleri birlikte "Mari / Meri" kelimesini oluştururlar ki bu kelime "İsyan, Ayaklanma" anlamına gelmektedir. Dolayısıyla "Meryem" kelimesi "İsyan Eden, Ayaklanan" anlamına da gelmektedir.

“"Meryem" kelimesinin İsyan” mânasındaki "Merî" ile bağlantılı olarak “Onların isyanı” anlamına geldiği de söylenmiş, fakat bu görüş bir genç kıza böyle bir ismin verilemeyeceği, Nehemya’daki (9/17) kelimenin basit bir hece birleşmesi olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir."


Meryem suresi 19. sure olup, sure numarasının işaret ettiği olgulardan biri de "Değişim"'dir. Söz konusu "Değişim" Meryem suresinin 19. ayetinde "Mesih İsa'nın doğumu" ile sembolize edilmiştir.

19/19* - Kale innema ene rasulü rabbike li ehebe leki ğulamen zekiyya ( “Kesinlikle ben sana temiz oğlan bağışlamak için Rab’binin resulüyüm." dedi. )

* Türk milleti için bir "doğum" niteliğinde olan 1919 yılı da konu bağlamındaki uyumuyla dikkat çekmektedir.

İnşikak suresinin 19. ayetinde yer alan "Tabakadan tabakaya bineceksiniz" ifadesi de maddi olarak "Kuantum sıçramasını" ruhi olarak "İdrak seviyesi yükselişini, Değişimi, Ruhsal Yeniden Doğuşu" tanımlamaktadır. Zaten önceki iki ayette de Güneş sisteminin, ait olduğu Samanyolu galaksisinin eksenine hizalanması fenomeni olan "Kozmik Hizalanma" olayı tanımlanmaktadır. Kozmik Hizalanma bir Kuantum Sıçramasıdır.

84/17 - Vel leyli ve ma veseka ( Ve gece ve o barındırdıkları, )
84/18 - Vel kameri izet teseka  Ve Ay dizilip derlendiğinde, )
84/19 - Le terkebunne tabekan an tabekın ( Tabakadan tabakaya binip karışacaksınız. )

Bu çerçevede 20"19" yılı, insanlığın kolektif bilincinin yükselmesine bağlı olarak değişimlerin başladığı yıldır. Ancak küresel şeytanlar bu yükselişin "Küresel Gezi Olayı"'na dönüşme potansiyeli olan kitlesel bir harekete sebebiyet vereceğini bildiklerinden** virüs salgını kurgusunu uygulamaya koyarak insanları evlerine kapatmışlar ve kontrol mekanizmalarını aşamalı olarak artırmaya çalışmaktadırlar. Ancak

** Küresel şeytanlar, Kur'an ilmi, Kur'an nümerolojisi ve cinlerin kulak hırsızlığı vesilesiyle ilahi nizamın kronolojisinin bir bölümüne haiz durumdadırlar. Bu durum Rab'bin İblis'e kıyamet gününe ( ayağa kalkış gününe ) kadar süre vermiş olmasından kaynaklanmaktadır. Artık o süre dolmuştur ve şeytanlar bunu çok iyi bilmektedirler. Bu noktadan sonra artık tek yapabilecekleri kaos, panik ve korku ortamı yaratarak insanları kontrol altında tutmaya çalışmak olacaktır. Ancak bu girişimleri de başarısızlıkla sonuçlanacaktır.
















Tuesday, April 21, 2020

144 Sayısı

Bilimsel kaynaklara göre insanda 144,000 gen varyantı bulunmaktadır.

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/20838461/
https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0888754311001790

66 Vahiy 7-4 Mühürlenmiş olanların sayısını işittim. İsrailoğulları'nın bütün oymaklarından YÜZKIRKDÖRTBİN  kişi mühürlenmişti: 

66 Vahiy 14-1 Sonra KUZU'nun  Siyon Dağı'nda durduğunu gördüm. O'nunla birlikte YÜZKIRKDÖRT kişi vardı. Alınlarında kendisinin ve Babası'nın adları yazılıydı. 

İncil'de yer alan "144 bin kişi" ve "144 kişi" kavramları "İnsan"'ı simgelemekte gibidir. Zira Vahiy 14-1 kodlu ayetteki "Kuzu" kelimesi, insanları kurtarmaya ve temizlemeye gelen ve "İnsanoğlu" olarak da anılan Mesih İsa'yı tanımlamaktadır.




COVID19, Yılan, 2019 - 2023

Bilimsel araştırmalar COVID19 virüsünün, yarasa ile beslenen yılanların etinden yiyen insanlardan bulaştığını ortaya koymaktadır.

https://www.google.com/amp/s/www.womenshealthmag.com/health/amp31980214/coronavirus-snakes/

https://www.google.com/amp/s/amp.cnn.com/cnn/2020/01/22/health/snakes-wuhan-coronavirus-outbreak-conversation-partner/index.html

https://www.google.com/amp/s/amp.cnn.com/cnn/2020/01/22/health/snakes-wuhan-coronavirus-outbreak-conversation-partner/index.html

Kök nedenin "Yılan" olması durumunda, Taha suresinin aşağfaki ayetleri hem ayet kodları hem de ayetlerin anlamsal içerikleri açısından ilginç bir durum arzetmektedir.

20/19 - Kale elkıha ya musa 
( "At onu* ey Musa." dedi. ) 

* O = Asa

 20/20 - Fe elkaha fe iza hiye HAYYETÜN tes'a 
( Böylece onu bıraktı da o zaman o koşan YILAN oldu. ) 

- Yukarıdaki ayetlerin kodları yıl olarak dikkate alındığında 2019 yılında "Asa"'nın ( Yılan ) atılması yani COVID19'un bulaşması, 2020 yılında ise "Yılanın koşması" yani virüsün hızla yayılması bildirilmekte gibidir. ( Not: Ayetlerin çok anlamlı olduğu ve bu bölümde anlamlardan birinin ihtimalinin incelendiği hatırlanmalıdır. ) 

20/21 - Kale huzha ve la tehaf se nüıydüha sıratehel ula 
( "Onu yakala ve korkma. Onu ilk önceki haline döndüreceğiz." dedi. ) 

- 20/21 kodlu ayette 2021 yılında durumun normale döneceği bildirilmekte gibidir.

20/22 - Vadmün yedeke ila cenahıke tahrüc beydae min ğayri suin ayeten uhra 
( Ve elini koynuna koy. Diğer ayet olarak, kusursuz beyaz çıksın. ) 

20/23 - Li nüriyeke min ayatinel kübra 
( Sana ayetlerimizin en büyüklerinden göstermek için. ) 

- 20/22 ve 20/23 kodlu ayetlerde ise 2022 ve 2023 yıllarında vuku bulacak büyük bir değişime, büyük bir olaya işaret edilmekte gibidir. "Elin beyaz çıkması" ifadesi de insanlık için büyük bir aydınlanmanın ve temizlenmenin olacağını haber verir niteliktedir.

"Gökten indirilen kitap" yanılgısı

Kutsal kitaplar, Semavi ( Göksel ) frekanslar ile olan iletişim sonucunda ortaya çıkan ve yaratılışın kodlarını içeren yazılardır. Bu yazılara bilgisayar teknolojisi terimiyle "Yazılım" da denilebilir. Zira bilgisayar teknolojisi zaten ilahi yaratılış sisteminin primitif bir kopyasından başka bir şey değildir.

Kur'an'ın vahiy ( üst frekans iletişimi ) yoluyla aktarıldığı bilinmekle birlikte, bazı kültürlerde Tevrat'ın "üzerinde bilgilerin yazılı olduğu levhalar halinde" Haberci Musa'ya iletildiğine inanılmaktadır. Kur'an'ın A'raf suresinin 154. ayetinde yer alan "Musa levhaları aldı." ifadesi Haberci Musa'ya gökten üstünde yazılar olan levhaların indirilmesi olarak yorumlanabilmektedir.

7/154 - Ve lemma sekete an musel ğadabü ehazel elvah ve fı nüshatiha hüden ve rahmetün lillezıne hüm li rabbihim yerhebun

( Ve öfke Musa' nın üzerinden düştüğünde, levhaları aldı. Onların nushalarında Rab’lerinden korkanlar için yönlendirme ve rahmet vardı. )

Ancak Şura suresinin 51. ayetinde bildirildiği üzere, Allahü Teala'nın insan ile iletişiminde üç yöntem söz konusudur. "Vahiy, "Perde Arkası"*, "Resul" ( * Perde Arkası ifadesi, deneyimlenen olgular ve olaylardaki batıni mesajların algılanmasını tanımlamaktadır. )

42/51 - Ve ma kane li beşerin en yükellimehüllahü illa vahyen ev min verai hıcabin ev yursile rasulen fe yuhıye bi iznihı ma yeşa' innehu aliyyün hakım
( Ve Allah' ın insana kelam edip söz söylemesi, vahyen veya perde arkasından olması haricinde olmaz. Veya resul gönderir de izni ile ne dilerse vahyeder. Kesinlikle O uludur hakimdir. )

"Gökten üzerinde yazılar olan nesnel bir kitap" indirilmesi beklentisinin pagan ve şeytani bir yaklaşım olduğu Nisa suresinin 153. ayetinde Haberci Musa misaliyle bildirilmektedir.

4/153 - Yes'elüke ehlül kitabi en tünezzile aleyhim kitaben mines semai fe kad seelü musa ekbera min zalike fe kalu erinellah cehraten fe ehazethümüs saıkatü bi zulmihim sümmettehazül ıcle min ba'di ma caethümül beyyinatü fe afevna an zalik ve ateyna musa sültanen mübına
( Kitap sahipleri, sana, kendilerine gökten kitap indirmeni sual ederler. Musa' ya bundan daha da büyüğünü sual etmişlerdi de "Allah' ı bize açıkça göster." demişlerdi. Böylece zulümlerinden dolayı onları yıldırım yakaladı. Sonra, o kendilerine gelen açık delillerin ardından buzağıyı edindiler de onları bundan affettik. Musa' ya açık delil verdik. )

Ayette, kendilerine zaten resul kanalıyla Kitap ( Kur'an ) verilmiş olan müşriklerin hala "gökten nesnel kitap inmesini" bekledikleri ve bu yönde habercileri zorladıkları bildirilmektedir.

6/7 - Ve lev nezzelna aleyke kitaben fı kırtasin fe lemessuhü bi eydıhim le kalellezine keferu in haza illa sıhrun mübın
( Ve şayet sana kağıtta yazı indirmiş olsak da ona elleriyle dokunsalar, o inkarcılar "Bu kesinlikle apaçık sihirdir." diyeceklerdir. )

En'am suresinin 7. ayetinde ise "Kitabın, kağıda yazılmış olarak indirilmesi" yani "Yoktan bir anda ortaya bir kitap çıkması" durumunda dahi inkarcıların zaten yine inanmayacakları bildirilmektedir.










Monday, April 20, 2020

Sihir ve Cinler

İlüzyon olarak da bilinen sihirbazlık veya büyücülük, gerçek olmayan bir olgunun veya olayın gerçekmiş gibi algılatılması yoluyla sanal gerçeklik yaratma fenomenine verilen isimdir. Hipnoz ile özdeş özellikler taşıyan sihire maruz kalmış olan kişi, her ne kadar kendisi sanal gerçeklik yaşıyor olsa da tutum ve davranışları yoluyla çevresindeki gerçekliği etkileme potansiyeline sahiptir. Mü'minun suresinin aşağıdaki ayetlerinde gerçek algısı sihir yoluyla bloke olmuşlardan bahsedilmekte ve "Nasıl sihirlenirsiniz?" sorusu sorulmaktadır.

23/88 - Kul men bi yedihı melekutü külli şey'in ve hüve yuciru ve la yücaru aleyhi in küntüm ta'lemun
( De ki: "Eğer bilenler iseniz, herşeyin mülkiyeti elinde olan, o koruyan ama kendi üzerine korunmayan kimdir?" )

23/89 - Seyekulune lillah kul fe enna tüsharun
( Allah için." diyecekler. De ki: "O halde nasıl sihirlenirsiniz?" )

Kur'an ayetlerinde sihirbazların, ilüzyon üretebilmeleri için farklı süptil frekans varlıkları olan cinlerden yardım aldıkları belirtilmekle birlikte, Haberci Süleyman'ın da kaba madde frekansındaki bazı icraatları için "cinlerden" hatta "cin şeytanlarından" yardım aldığı bildirilmektedir. Benzer şekilde sihirbazların da kendilerine yardım eden cin grupları olduğu bilinir. 

2/102 - Vettebeu ma tetlüş şeyatınü ala mülki süleyman ve ma kefera süleymanü ve lakinneş şeyatıne keferu yüallimunen nasas sıhra ve ma ünzile alel melekeyni bi babile harute ve marut ve ma yüallimani min ehadin hatta yekula innema nahnü fitnetün fe la tekfur fe yeteallemune minhüma ma yüferrikune bihı beynel mer'i ve zevcih ve ma hüm bi darrıne bihı min ehadin illa bi iznillah ve yeteallemune ma yedurruhüm ve la yenfeuhüm ve lekad alimu men işterahü ma lehu fil ahırati min halakın ve le bi'se ma şerav bihı enfüsehüm lev kanu ya'lemun

( Ve o Süleymanın mülkünün ve hükümdarlığının üzerine o şeytanların okuduğuna tabi oldular. Süleyman inkar etmedi ve lakin şeytanlar inkar ettiler. İnsanlara sihiri ve Babil’ de iki melek olan Harut ve Marut’ un üzerine indirileni öğretiyorlardı. "Kesinlikle biz sınavız. O halde inkar etmeyin." diyene kadar ikisi kimseye öğretmezlerdi. Onlardan erkeğin ve eşinin arasını neyin ayırdığını öğrenirlerdi. Onlar onunla Allah’ ın izni olmadıkça kimseye zarar veremezlerdi. Onlara ne zarar verebilir ne fayda vermez öğrenirlerdi. Onu satana ahirette nasip olmadığını bilirlerdi. O nefislerini sattıkları ne kötüdür. Keşke bilmiş olsalardı. )

27/17 - Ve huşira li süleymane cünudühu minel cinni vel insi vet tayri fe hüm yuzeun
( Ve cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan orduları, askerleri Süleyman için toplandı. Artık onlar düzenlenip hizalanıyorlardı. )

Enbiya suresinin 81. ve 82. ayetlerinde Haberci Süleyman'ın "cin şeytanlarını" da buyruğuna aldığından ve onlardan hayır yolunda faydalandığından bahsedilmektedir.

21/81 - Ve li süleymaner rıha asıfeten tecrı bi emrihı ilel erdılletı barakna fıha ve künna bi külli şey'in alimın
( Ve Süleyman için, onun emriyle, o bereketlendirdiğimiz yere doğru akan kuvvetli rüzgar verdik. Herşeyi bilenler olduk. )

21/82 - Ve mineş şeyatıni men yeğusune lehu ve ya'melune amelen dune zalik ve künna lehüm hafizın
( Ve şeytanlardan ona dalgıçlık yapanları ve bundan başka işler yapanları. Onlara koruyucu, gözetici olduk. )

Yunus suresinin 77. ayetinde sihirbazların, nefsani menfaat karşılığında cinlerden yardım aldıkları ve  cin tasallutu altında oldukları ve bu nedenle asla iflah olamayacakları bildirilmektedir. Bakara suresinin yukarıdaki 202. ayetinde de sihir için cinlerle işbirliğine girenlerin durumu "O nefislerini sattıkları ne kötüdür." ifadesiyle bildirilmektedir. Halk arasında bu durum için "Ruhunu şeytana sattı." ifadesi kullanılmaktadır.

10/77 - Kale musa e tekulune lil hakkı lemma caeküm e sıhrun haza ve la yüflihus sahırun
( Musa, "Size geldiğinde gerçek için böyle mi dersiniz? Bu sihir midir? Sihirbazlar iflah olmazlar." dedi. )

Neml suresinin 29. ayetinde cinlerden olan İfrit'in süptil boyuttan / frekanstan kaba madde frekansına / boyutuna müdahale ederek eşyanın durumunu değiştirdiği bildirilmektedir.

27/39 - Kale ıfrıtün minel cinni ene atıke bihı kable en tekume min mekamik ve innı aleyhi le kaviyyün emın
( Cinlerden İfrit "Ben onu sana, sen makamından kalkmadan önce getiririm. Kesinlikle ben onun üzerine kuvvetliyim güvenilirim." dedi. )










Sunday, April 19, 2020

Ayrışım Günü'nün idraki

Yevmel Kıyameh ( Ayağa Kalkış Günü ) Kur'an'da Yevmel Fasl ( Ayrışım Günü ) olarak da ifade edilmektedir. Söz konusu "ayrışım günü", evvelki bölümlerde de belirtildiği üzere aşağıdaki gibi özetlenebilir.

Ayrışım Günü, sevgi esaslı ilahi kozmik tesirlerin ( frekansların  ) üst plandan yoğun bir şekilde akmaya başladığı, insanların frekans seviyelerinin yükseldiği ve reenkarnasyon sürecini tamamlayanların üst frekansa geçişe hazır hale gelmekte oldukları dönemi ifade etmektedir. Öte yandan aynı kavram, nefsaniyetin negatif enerji frekansı batağında olanların bu batağa daha da saplanacakları bir dönemi de ifade etmektedir. Bu "ayrışımı" ve kaçınılmaz kaderlerini farkeden küresel şeytanlar kaos ve felaket ortamı yaratarak insanların bu yükselişini engellemek isteseler de bu yönde attıkları her adımda cehennem batağına daha da saplanacaklar ve helak olacaklardır.

Yevmel Fasl ( Ayrışım Günü ) konulu ayetler şöyledir.

32/25 - İnne rabbeke hüve YAFSİLÜ beynehüm YEVMEL KIYAMETİ fima kanu fıhi yahtelifun
( Kesinlikle Rab’bin, o hakkında ihtilaf etmiş oldukları AYAĞA KALKIŞ GÜNÜNDE  onların aralarını AYIRIR. )

60/3 - Len tenfe'aküm erhamüküm ve la evladüküm YEVMEL KIYAMETİ YEFSİLÜ beyneküm vallahü bima ta'melune basir
( AYAĞA KALKIŞ GÜNÜNDE, size ne yakınlarınız, ne de çocuklarınız fayda vermez. ARANIZI AYIRIR. Allah ne yaptığınızı görendir. )

37/21 - Haza YEVMÜL FASLİLLEZİ küntüm bihı tükezzibun
( Bu, o yalanlamış olduğunuz AYRIŞIM GÜNÜDÜR. )

44/40 - İnne YEVMEL FASLİ mıkatühüm ecmeın
( Kesinlikle AYRIŞIM GÜNÜ, onların toplanma zamanlarıdır. )

44/41 - Yevme la yuğni mevlen an mevlen şey'en ve la hüm yünsarun
( O gün dostun dosta hiçbir şeye faydası olmaz. Onlara yardım da edilmez. )

77/13 - Li YEVMİL FASLİ ( AYRIŞIM GÜNÜ için. )
77/14 - Ve ma edrake ma YEVMÜL FASLİ ( Ve AYRIŞIM GÜNÜNÜN ne olduğunu sana ne bildirir? )
77/15 - Veylün yevmeizin lil mükezzibin ( Vay o gün yalanlayanlar için. )












"One World" konseri logosundaki mesaj

18.04.2020 tarihinde Dünay Sağlık Örgütü'nün sponsorluğunda gerçekleştirilen "One World: Together At Home" sloganlı on line konser organizasyonun logosunda dikkat çekici bir "Dört Parmak" sembolizmi bulunmaktadır.


Logoda "Dünya'yı kıskaca almış olan iki adet dört parmaklı el" görülmektedir. Küresel şeytanlar, dünyanın cinler tarafından kuşatıldığı mesajını mı vermeye çalışmaktadırlar? Şeytanların kendi ilimleri olmadığı sadece ve sadece ilahi kozmik bilgileri anlamsal olarak çarpıtmaya ve farklı anlam yüklemeye çalıştıkları hatırlanmalıdır. Dolayısıyla negatif enerjili mesaj vermeye çalışırken aslında dünyanın pozitif enerjili Vazifeli Varlıklar tarafından korunmaya alındığı mesajını da vermektedirler. 

"Dört Parmak" figürü okültizmde farklı frekanstan ( boyuttan ) gelen ve insan olmayan varlıkları ( cinler ) tanımlamak için kullanılan sembollerden biridir. Bu sembolizmin en belirgin bazı örnekleri şöyle sıralanabilir.

- 1982 yılında çekilen E.T. filmindeki dünya dışı varlığın dört parmaklı olması,


- 1990 yılında çekilen Total Recall filminde insan bedenini host olarak kullanan ve insanı kontrol altına alan "Kuato" isimli varlığın ( cin ) dört parmaklı olması. ( "Kuato" ismi de "Quadro" ( Dörtlü ) kelimesiyle olan fonetik benzerliği nedeniyle özellikle seçiilşmiş gibidir. )


- Rockefeller Foundation'un Mayıs 2010 tarihinde "Scenarios for the Future of Technology"* ( Geleceğin Teknolojileri İçin Senaryolar ) başlığıyla hazırladığı ve içinde pandemi senaryosunun da yer aldığı dökümanın yayımlanmasından bir yıl sonra, 2011 yılında vizyona giren "Infected" ( Enfekte ) isimli sinema filminin afişinde "dört parmaktan" oluşan bir el figürü bulunmaktadır. ( * Raporun başlığındaki "Teknolojinin Geleceği İçin Senaryolar" ifadesi pandemi kurgusunun "dijital dönüşümün" hızlandırılması için bir katalizör, bir vasıta olduğunu ifşa etmektedir. ) 


- Grey Alien'lerin dört parmaklı resmedilmeleri,


- Animasyon karakterleri olan ve aslında cinleri sembolize eden Şirinler'in ( The Smurfs ) dört parmaklı resmedilmeleri,



- Pagan ilahlar için yapılan antik ahşap maskların üzerindeki dört parmaklı reptilian ( sürüngen ) figürleri,


Bir çikolata markasının "4 Finger" konseptli ürünü de aynı sembolizmi içermekte gibidir.
- Economist dergisinin 2009 yılına ait bir kapağında da ölüm meleği dört parmaklı olarak resmedilmiştir.



Birleşik Krallık ve Hollanda merkezli, dünyanın en büyük yiyecek ve hızlı tüketim ürünleri üreten şirketlerinden birinin logosuna da dört parmak sembolü yerleştirilmiştir.

Saturday, April 18, 2020

Yaklaşan Cennet ve Ortaya Çıkan Cehennem

Bugüne kadar bu blogda, Cennet'in yarı süptil ( eterik / esiri ) üst frekans olan Sirius olduğu, Cehennem'in ise reenkarnasyon planı ve kaba madde frekansı olan Dünya olduğu ancak bu gerçeğin kıyamet gününde ( ruhsal ve idraki ayağa kalkış / diriliş ) idrak edilebileceği defaatle belirtilmiştir.

Bu bölümde, içinde bulunulan idrak ve frekans yükselişi dönemi nedeniyle konuya ilişkin açık delil niteliğindeki ayetler tekrar incelenmiştir. 

Şuara suresinin aşağıdaki ayetlerde Cennet için "Üzlife" ( Yaklaştırılma ), Cehennem için ise "Bürrize" ( Ortaya Çıkma ) fiili kullanılmıştır. "Yaklaşma" fiili başka bir ortamı işaret ederken, "Ortaya çıkma" fiili ise mevcut ortamda zuhur eden bir olguyu, mevcut ortamın dönüştüğü bir hali işaret etmektedir. 

26/90 - Ve ÜZLİFETİL CENNETÜ lil müttekın
( Ve CENNET sakınanlar için YAKLAŞTIRILMIŞTIR. )

26/91 - Ve BÜRRİZETİL CEHIMÜ li ğavın 
( Ve CEHENNEM azgınlar için ORTAYA ÇIKARILMIŞTIR.  )

"Cennet'in yaklaşması" kavramı, sevgi esaslı ilahi kozmik tesirlerin ( frekansların  ) üst plandan yoğun bir şekilde akmaya başlamasını, insanların frekans seviyelerinin yükselmesini ve reenkarnasyon sürecini tamamlayanların üst frekansa geçişe hazır hale gelmekte olduklarını ifade etmektedir.

"Cehennemin ortaya çıkması" kavramı ise nefsaniyetin negatif enerji frekansı batağında olanların bu batağa daha da saplanacaklarını ve Dünya cehenneminde reenkarnasyonlara devam edeceklerini ifade etmektedir. Bu "ayrışımı"* ve kaçınılmaz kaderlerini farkeden küresel şeytanlar kaos ve felaket ortamı yaratarak insanların bu yükselişini engellemek isteseler de bu yönde attıkları her adımda cehennem batağına daha da saplanacaklar ve helak olacaklardır.

( * Yevmel Kıyameh ( Ayağa Kalkış Günü ) Kur'an'da aynı zamanda "Yevmel Fasl" ( Ayrışım Günü ), "Yevmed Din" ( Din Günü ) ve "Yevmel Hesab" ( Hesap Günü ) olarak da anılmaktadır. Allahü Teala ise inananları, bu "Gün"de ( Döngü sonu süreci ) tezahür edecek her türlü negatif enerjili durumdan koruyacağını ayetlerinde açıkça beyan etmektedir.

52/18 - Fakihine bima atahüm rabbuhüm ve vekahüm rabbuhüm azabel cehım
( Rab’lerinin onlara o verdiğinden dolayı sevinirler. Rab’leri onları cehennem azabından korur. )

76/11 - Fe vekahümüllahü şerre zalikel yevmi ve lakkahüm nadreten ve sururen
( Böylece Allah onları bu günün kötülüğünden korur ve onları parlaklığa ve sevince kavuşturur. )

İbrahim suresinin aşağıdaki ayetlerinde de "Yer"'in ( Dünya ) Cehenneme dönüşeceği açık bir şekilde bildirilmektedir.

14/48 - YEVME TÜBEDDELÜL ERDU ĞAYRAL ERDI ve semavatü ve berazu lillahil vahıdil kahhar 
( O GÜN YER BAŞKA YERE DÖNÜŞÜR. Gökler de. Ve tek kahredici Allah için meydana çıkarlar.  )

14/49 - Ve teral mücrimıne yevmeizin mükarranıne fil asfad 
( Ve o gün suçluları kelepçelerin içinde dururlarken görürsün. )

14/50 - Serabilühüm min katıranin ve tağşa vücuhehümün nar 
( Gömlekleri katrandandır ve yüzlerini ateş örter. )

Meryem suresinin aşağıdaki ayetlerinde üst frekansa geçme liyakatine ermiş olanların da, tekâmül edemeyip tekrar reenkarnasyon sürecine devam edecek olanların da döngü sonunda mutlak surette Cehennem'i idrak edeceği yani Dünya'nın Cehennem olduğunun farkına varacağı bildirilmektedir. Ancak süreç sonunda tekâmül edenlerin üst frekansa geçerek kurtulacakları, tekâmül edemeyenlerin ise Dünya'da yani Cehennem'de bırakılacağı ( reenkarnasyonlara devam ettirilecekleri ) bildirilmektedir.

19/68 - Fe ve rabbike le nahşürannehüm veş şeyatıne sümme le nuhdırannehüm havle CEHENNEME cisiyya 
( Böylece ve Rab’bin, onları ve şeytanları kesinlikle toplayacağız. Sonra kesinlikle onları CEHENNEMİN etrafında diz çökmüş olarak hazır edeceğiz. 

19/69 - Sümme lenenzianne min külli şıatin eyyühüm eşeddü aler rahmani ıtiyya 
( Sonra her gruptan, Rahman' a isyankarlıkta en şiddetlileri hangileriyse ayıracağız. )

19/70 - Sümme le nahnü a'lemü billezıne hüm evla biha sıliyya 
( Sonra, ona salınmaya, atılmaya layık olmada önce, başta gelenleri, daha yakın olanları biz biliriz. )

19/71 - Ve İN MİNKÜM İLLA VARİDÜHA kane ala rabbike hatmen makdıyya 
( Ve KESİNLİKLE SİZLERDEN OLANLAR İLLA Kİ ONA VARIRLAR. Rab’binin üzerine akdedilmiş hükümdür. )

19/72 - Sümme nüneccillezınettekav ve nezeruz zalimıne fıha cisiyya 
( Sonra o sakınanları kurtaracağız. Zalimleri de orada diz çökmüş olarak bırakacağız. )