16 Nisan 2023 Pazar

Ödül meselesi

Yaratılışta "karşılıksız eylem" yoktur. Zira ilahi nizamdaki düalite ilkesi her söylemin ve eylemin, failine ve muhatabına mutlaka bir tesiri, bir karşılığı olmasına sebebiyet vermektedir. 

Bu durumda "karşılıksız iyilik yapmak" veya "karşılık beklemeden iyilik yapmak" cümleleri batıl mı olmaktadır? Sadece ilk cümle batıl olmaktadır. İkinci cümle ise içerdiği "karşılık beklemek" ifadesi nedeniyle ayrışmaktadır. Zira bu noktada beklentinin ne olması gerektiğinin idraki önem arzetmektedir. 

İnsanlarda, topluma fayda sağlayacak, toplum tarafından beğeniyle karşılanacak bir iş yapmanın sonucunda mutlak surette bir maddi kazanç, itibar, ünvan, makam elde edilmesi gerektiğine yönelik bir şartlanma mevcuttur. "Benim çıkarım ne?", "Bana ne faydası var?", "Yaptım da ne oldu?" gibi cümlelerle dillendirilen bu zihni şartlanma negatif frekans tesirlerinin bir sonucu olup insanlığın en temel sorunu olan "ticaret" ve "şirketleşme" olgularının tezahürüne neden olmuştur. Nimetin, faydanın para veya mal karşılığında temin edilmesi esasına dayanan bu iki şeytani olgu evvelki bölümlerde detaylı olarak incelendiği için burada ayrıca detaya girilmesine gerek bulunmamaktadır.

Netice itibarıyla iyilik yapmanın karşılığı iyilik yapmış olmaktır. Bir başka ifadeyle, iyilik yapmış olmanın, iyilik yapana faydası muhatabının mutlu olduğunu görmek ve bundan mutluluk duymaktır. Her bireyin aynı duygu ve düşünce ile hareket ettiği bir ortamda cennetin kendiliğinden tezahür edeceği aşikârdır. İşte tarih boyunca insanların dünya olarak da anılan cehennemde yaşamalarının kök sebebi daima bu maddi karşılık beklentisi olmuştur.

"İyilik yapan cennete, kötülük yapan cehenneme" .... Kitaplarda sembolik maddi öğelerle tasvir edilmiş olmaları nedeniyle hep maddi karşılık olarak algılanagelen cennet ve cehennem kelimeleri de esasen birbirine zıt iki ruh halini temsil etmektedir. Huzur, tatmin, mutluluk ve vicdan azabı, korku, hüzün ...

Kur'an'da karşılık hususuna, habercinin söylemlerindeki "Ecir"* ( Ödül ) kelimesi vasıtasıyla değinilmekte olup, iyilik karşılığında ödül beklentisinin olmaması gerektiği, iyilik yapanın zaten ödülünü aldığı ancak bunun farkına varması gerektiği bildirilmektedir. ( * "Ucret" ( Ödüllendirme ) kelimesi de "Ecir" kökündendir. )

10/72 Fe in tevelleytum FE MA SEELTUKUM MİN ECR İN ECRİYE İLLA ALELLAHİ ve umirtu en ekune minel muslimin

( Eğer yüz çevirirseniz, BEN SİZE ÖDÜLDEN SUAL ETMEDİM. KESİNLİKLE ÖDÜLÜM ANCAK ALLAH'IN ÜZERİNEDİR. Ben teslim olanlardan olmaya emrolundum. )

11/29 Ve ya kavmi LA ES'ELUKUM ALEYHİ MALA İN ECRİYE İLLA ALELLAHİ ve ma ene bi taridillezine amenu innehum mulaku rabbihim ve lakinni erakum kavmen techelun

( Ve "Ey kavmim, BEN SİZE ONUN ÜZERİNE MAL SUAL ETMİYORUM.  KESİNLİKLE BENİM ÖDÜLÜM ANCAK ALLAH'IN ÜZERİNEDİR. Ben o inananları kovup uzaklaştıracak da değilim. Kesinlikle onlar Rab’lerine kavuşurlar. Lakin kesinlikle ben sizi cahillik eden kavim olarak görüyorum." )

Furkan suresinin 57  ayetinde Habercinin ödülünün, "insanları Rab'bin yoluna girmiş halde görmesi" olduğu belirtilmektedir.

25/57 Kul MA ES'ELUKUM ALEYHİ MİN ECRİN İLLA MEN ŞAE EN YETTEHİZE İLA RABBİHİ SEBİLA

( De ki: "ONUN ÜZERİNE, RAB'LERİNE DOĞRU YOL EDİNMEYİ DİLEYEN KİMSELERİN HARİCİNDE SİZE ÖDÜL SUAL ETMİYORUM." )

İncil'in aşağıdaki ayetlerinde ise iyilik yapmanın maddi beklentiye dönüşebilecek bir kibir unsuru olamayacağı, ödüllerin en büyüğü olan ilahi ödülün "yapılan vazifeden duyulan tatmin ve mutluluk" olduğu bildirilmektedir.

46 1 Corinthians 9-16 MÜJDE'Yİ YAYIYORUM DİYE ÖVÜNMEYE HAKKIM YOK. Çünkü bunu yapmakla yükümlüyüm. Müjde'yi yaymazsam vay halime!

46 1 Corinthians 9-17 Eğer MÜJDE'Yİ GÖNÜLDEN YAYARSAM ÖDÜLÜM OLUR; gönülsüzce yayarsam, yalnızca bana emanet edilen görevi yapmış olurum.

46 1 Corinthians 9-18 PEKİ, ÖDÜLÜM NEDİR? MÜJDE'Yİ KARŞILIKSIZ YAYMAK ve böylece Müjde'yi yaymaktan doğan hakkımı kullanmamaktır.

Aşağıdaki ayetlerde de maddi edinimlerin, maddi ihtiyaç tatmininin Allah'a yakınlaşmak açısından hiçbir işlevi olmadığı, önemli olanın ihtiyacı olana temin edebilmek için gerekirse mahrum kalmaya razı olabilmek olduğu bildirilmektedir.

46 1 Corinthians 8-8 Yiyecek bizi Tanrı'ya yaklaştırmaz. Yemezsek bir kaybımız olmaz, yersek de bir kazancımız olmaz.

46 1 Corinthians 8-13 Bu nedenle, yediğim şey kardeşimin sendeleyip düşmesine yol açacaksa, kardeşimin düşmemesi için bir daha et yemeyeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder