Çeviri

Saturday, July 4, 2020

Yakınlaşanlar ve Uzaklaşanlar

Kur'an'da, ruhsal tekamül yolunda ilmi ve ruhi açıdan ilerleyebilmek için gayret sarfetme "Yakınlaşma", cehalet, şirk, günah ve dalalet yolunda gayret serfetmek ise "Uzaklaşma" kelimeleriyle tanımlanmıştır. 

YAKINLAŞMA

3/45 - İz kaletil melaiketü ya meryemü innellahe yübeşşiruke bi kelimetin minhü ismühül mesıhu ıysebnü meryeme vecıhen fid dünya vel ahırati ve minel MÜKARRABIN
( Zamanında melekler, "Ey Meryem, kesinlikle Allah sana kendinden kelimeyi müjdeliyor ki onun ismi Meryemoğlu mesih İsa’ dır. Dünyada ve ahirette saygındır ve YAKINLAŞANLARDANDIR." dediler. )

4/172 - Len yestenkifel mesıhu en yekune abden lillahi ve lel melaiketül MÜKARRABUN ve men yestenkif an ıbadetihı ve yestekbir fe seyahşüruhüm ileyhi cemıa
( Mesih ve YAKINLAŞMIŞ melekler Allah için kul olmaktan çekinmezler. Kim O’na kulluk etmekten çekinir ve kibirlenirse, onların hepsini kendine toplayacaktır. )

38/25 - Fe ğaferna lehu zalik ve inne lehu ındena le ZÜLFA ve husne meab
( Böylece ona bunu affettik. İndimizde YAKINLAŞMA ve güzel dönüş yeri kesinlikle O’nadır. )

38/40 - Ve inne lehu ındena le ZÜLFA ve husne meab
( Ve indimizde YAKINLAŞMA ve güzel dönüş yeri kesinlikle O’nadır. )

56/10 - Ves sabikunes sabikun ( Ve öne geçmiş olanlar öndedirler. )
56/11 - Ulaikel MUKARRABUN ( İşte onlar YAKLAŞTIRILANLAR. )
56/12 - Fi cennatin na'ım ( Bolluk bahçelerinin içinde. ) 

96/19 - Kella la tütı'hü vescüd vAKTERİB ( Ona asla itaat etme. Yere kapan ve YAKINLAŞ. )

UZAKLAŞMA

14/3 - Ellezine yestehıbbunel hayated dünya alel ahırati ve yesuddune an sebılillahi ve yebğuneha ıveca' ülaike fı dalalin BEIYD
( Onlar dünya hayatını ahiret üzerine severler. Allah yolundan döndürürler ve onu eğriltmeyi ararlar. Onlar UZAK, derin sapıklık içindedirler. )

11/44 - Ve kıle ya erd ubleıy maeki ve ya semaü akliıy ve ğıdal maü ve kudıyel emru vestevet alel cudiyyi ve kıle BU'DEN lil kavmiz zalimın
( Ve "Ey yer suyunu yut ve ey gök onu yiyip men et." denildi. Su çekildi. İş yapıldı. Cudi'nin üzerine seviyelendi. "Zalimler kavmi UZAK OLSUN." denildi. )

23/41 - Fe ehazethümüs sayhatü bil hakkı fe cealnahüm ğusaen fe BU'DEN lil kavmiz zalimın
( Böylece onları gerçekten çığlık yakaladı da onları sele karışmış kara tortu kıldık. Artık zalimler kavmi UZAK OLSUN. )

23/44 - Sümme erselna rusülena tetra küllema cae ümmeter rasulüha kezzebuhü fe etba'na ba'dahüm ba'dan ve cealnahüm ehadıs fe BU'DEN li kavmin la yü'minun
( Sonra resullerimizi ard arda gönderdik. Resulü topluluğa her geldiğinde onu yalanladılar. Böylece onları birbirlerine tabi kıldık. Onlara hikaye sözü yaptık. Artık, inanmayan kavim UZAK OLSUN.. )



"Aynısını biz de yaparız." diyenler...

İçinde bulunulan süreçte Allah'ın bahşettiği bir nimet olan ilmi nefsani menfaatleri için bir araç addeden küresel müşrikler ( Tanrı gibi olma obsesyonuna tutulmuş olanlar ) dijital teknolojiyi kullanmak suretiyle tam kontrolleri altında olacak bir "Yapay Dünya", bir "Yaratılış Simülasyonu" ( Matrix ) oluşturma peşindedirler. EAST ( Yapay Güneş ), Transhumanism ( İnsan Dönüşümcülüğü /Süper İnsancılık ), AI ( Yapay Zeka ), Nanochip, Kripto para, Genetik, Sibernetik ve Robotik gibi teknolojiler hep bu amaca hizmet için kullanılmaktadır. 

"Bilim dini yendi."* gibi şeytani söylemlerle de destekli bu süreçte insan ve cin şeytanlarının adeta Allah'a bir meydan okuma ( haşa ) gafleti söz konusudur.

( * Dinin, bilimi de kapsayan bilimler üzeri bir bilim, bir kavram olduğu ve bu söylemin anlamsızlığı evvelce incelenmişti. )

Yaratıcı Rab'bi taklit etmek suretiyle sözde O'na meydan okuma gafleti Kur'an ayetlerinde bildirilmiştir. Aşağıdaki ayetlerde Kur'an'ın aynısını getirme iddiasında bulunanların misali ve Allah'ın meydan okur tarzdaki cevabi kelamı yer almaktadır.

6/93 - Ve men azlemü min men iftera alellahi keziben ev kale uhıye ileyye ve lem yuha ileyhi şey'ün ve men kale seünzilü misle ma enzelellah ve lev tera iziz zalimune fı ğameratil mevti vel melaiketü basitu eydıhim ahricu enfüseküm el yevme tüczevne azabel huni bima küntüm tekulune alellahi ğayral hakkı ve küntüm an ayatihı testekbirun
( Ve Allah’a yalan uydurandan veya kendisine hiçbirşey vahyedilmediği halde "Bana vahyedildi." diyen ve "O Allah' ın indirdiğinin aynısını ben de indireceğim." diyenden daha zalim kimdir? Ve şayet o zalimleri ölüm derinliği, şiddeti içindeyken ve melekler onlara ellerini uzattıklarında görsen," Nefislerinizi çıkarın. Bugün, Allah’a gerçek dışı olanı söylediğinizden ve O’nun ayetlerine kibirlenmenizden dolayı alçaltıcı azapla karşılıklandırılacaksınız." derler. )

11/13 - Em yekulunefterah kul fe'tu bi aşri süverin mislihı müfterayatin ved'u men isteta'tüm min dunillahi in küntüm sadikın
( "Onu uydurdu." mu diyorlar? De ki: "O halde onun aynısından, uydurulmuşundan on sure getirin. Eğer doğrular iseniz, o Allah’tan başka istidatı olanları da çağırın." )

17/88 - Kul le in ictemeatil insü vel cinnü ala en ye'tu bi misli hazel kur'ani la ye'tune bi mislihı ve lev kane ba'duhüm li ba'dın zahıra 
( De ki: "Eğer insanlar ve cinler bu Kur'an' ın aynısını getirmek üzere bir araya gelseler, şayet birbirlerine arka çıkıp yardımcı da olsalar onun aynısını getiremezler." ) 

Aşağıdaki ayetlerde ise göklerin ve yerin aynısının ancak yine Allah tarafından yaratabileceğine vurgu yapılmış olması konu bağlamında dikkat çekmektedir.

17/99 - E ve lem yerav ennellahellezi halekas semavati vel erda kadirun ala en yahlüka mislehüm ve ceale lehüm ecelel la raybe fıh fe ebez zalimune illa küfura
( Görmediler mi ki gökleri ve yeri yaratan kesinlikle Allah’ tır. Onların aynısını yaratmaya gücü yetendir. Onlara, hakkında şüphe olmayan vade geldi de zalimler ancak inkarda direttiler. )

36/81 - E ve leysellezi halekas semavati vel erda bi kadirin ala en yahlüka mislehüm bela ve hüvel hallakul alim
( Ve o gökleri ve yeri yaratan, onların aynısını yaratmaya gücü yeten değil midir? Bilakis, o yaratandır bilendir. )

Nesil ( Kuşak ) Kategorizasyonu

Nesiller ( kuşakların ) belirli isimler ve kodlarla kategorize edilmiş olup, genel olarak şöyle bir dağılım oluşturulduğu görülmektedir.

1- Büyük Nesil ( Kayıp Nesil )

Büyük Nesil 1910 - 1924 yılları arasında doğan insanlardan oluşmakta olup, I. Dünya Savaşı sonrasında değerlerini ve kimliğini bulmaya çalışan nesildir. Bu nedenle Kayıp Nesil olarak da anılmaktadır.

2- Gelenekselci Nesil ( Sessiz Nesil )

Gelenekselci Nesil, 1925-1945 yılları arasında doğan insanlardan oluşmakta olup, yaşayan en eski nesildir. Gelenekselciler, 2 Dünya Savaşı'nı ve Kore Savaşı'nı görmüşlerdir. Radyonun ilk çıktığı yıllarda yaşadıkları için radyo bebekleri olarak da bilinirler. 

3- Bebek Patlatıcı Nesil ( Baby Boomers )

Baby Boomers, 1946-1964 yılları arasında doğmuş olan insanlardan oluşur. Çünkü II. Dünya Savaşı'nın sona ermesinden hemen sonra dünyaya gelmişlerdir. Ebeveynleri gibi, bebek patlatıcıları da, Sivil Haklar Hareketi, Rusya ile Soğuk Savaş ve Vietnam Savaşı gündemi içerisinde büyümüşler ve bu savaşlar onları 1970'lerdeki barışsever yenilikçilere dönüştürmüştür.

4- X Nesli

X Nesli 1965 ile 1980 yılları arasında dünyaya gelen insanlardan oluşur. Bu nesilin en önemli özelliği analog çağdan dijital çağa geçiş sürecini bizzat deneyimlemiş olmalarıdır. Bu nesil TV'nin olmadığı döneme de, Yapay Zeka'nın olduğu döneme de şahitlik etmiş olan ve hala hayatta olan bir nesildir.

5- Y Nesli ( Millenials )

Millenials 1981 - 1998 yılları arasında doğmuş insanlardan oluşan bu nesil eğitim alanında oldukça yüksek seviyededir. Teknolojiyi destekleyen çağdaş bir toplum örneği oluşturmaktadırlar. Bu nesile İndigo nesil de denmektedir.

6- Z Nesli 

1999 - 2012 yılları arasında doğan insanlardan oluşan nesildir. Bu nesilin en önemli özelliği tamamen dijital bir ortamda büyümekte olmalarıdır. 2012 yılı Maya takvimindeki son yıl olup, ayrıca kozmik hizalanmanın da gerçekleştiği yıldır. Dolayısıyla 2012 yılı sonrasında yeni bir döngü başlamıştır.

7- Alfa Nesli

2013 - 2020 yılları arasında doğan insanlardan oluşan nesildir. Alfa, Yunan alfabesindeki ilk harf olup Alfa sembolizmiyle 2012 yılı sonrasında başlayan yeni döngüye, 2020 yılı sınırlamasıyla da, ilerleyen süreçte önemli bir aşama olan 2020 yılına işaret edilmekte gibidir.

https://en.wikipedia.org/wiki/Generation_Alpha

Spiritüel kaynaklarda, şu anda içinde bulunulan kıyamet ( ayağa kalkış ) süreci sonrasında insan neslinin Altın Çağı deneyimleyeceği ve bu çağda bugüne göre üstün metapsişik yeteneklerin ( telepati, telekinezi, durugörü, medyumluk, levitasyon vb. ) açığa çıkacağı bilgisi yer almaktadır. Dolayısıyla bir evvelki döngü sonundan bu yana kaba madde aleminde tezahür etmemiş olan bir "Altın Çağ Nesli" sırasını beklemektedir.

Yeryüzünde ruhi ve zihni açıdan birbirlerine göre çok farklı niteliklere sahip nesillerin tezahür ettiği Kur'an'da ilk kez, reenkarnasyon mesajının da verildiği, 6/6 kodlu ayette bildirilmektedir.

6/6 - E lem yerav kem ehlekna min kablihim min KARNİN mekkennahüm fil erdı ma lem nümekkin leküm ve erselnes semae aleyhim midrara ve cealnel enhara tecrı min tahtihim fe ehleknahüm bi zünubihim ve enşe'na min ba'dihim KARNEN aharın
( Onlardan önce, nice NESİLDEN helak ettiğimizi görmediler mi? Size vermediğimiz imkanları yerde onlara verdik. Göğü onların üzerine yağmur olarak gönderdik. Altlarından akan nehirler oluşturduk. Fakat onları günahlarından dolayı helak ettik. Onlardan sonra diğer NESİLİ inşa ettik. )
















Friday, July 3, 2020

Havai Fişek fabrikası patlamaları ve 11 mesajı...?!

03.07.2020 tarihinde Sakarya Havai Fişek Fabrikası'nda bir patlama meydana gelmiştir. 

03.07.2020 tarihinde Sakarya Havai Fişek Fabrikası'nda bir patlama meydana gelmiştir. Bu haber sıradan bir vaka gibi algılansa da son 11 yıl içinde bu fabrikada 5 patlama gerçekleşmiş olması dikkat çekmektedir.

Patlama kronolojisi şöyledir.

17.08.2009
29.09.2009
11.02.2011
14.12.2014
03.07.2020

İlk patlama 2009 yılında gerçekleşmiş olup, bu sayının nümerolojik değeri de, farklı boyuta geçiş portalının ve döngünün sembolü olan 11 sayısını vermektedir.

Son patlamaya ilişkin basın haberinden ; "Sakarya Valisi Kaldırım, fabrikanın deposunda "110" ton patlayıcı olduğu bilgisini verdi."

"Havai Fişek" kavramı ile "Göğe Yükselen Işık" sembolizmi yapılarak ilahi kozmik bir mesaj mı verilmek istenmektedir? 11 nümerolojisi ile destekli olarak  "Göklerin kapılarına yükselme" mesajı mı verilmektedir?

Kur'an'da "Ebvabüs Sema" ( Göğün Kapıları ) kavramının ilk kez geçtiği ayetin kodunun ( 7/40 ) nümerolojik değeri de 11 ( 7+4+0 = 11 ) sayısını vermektedir.

7/40 - İnnellezine kezzebu bi ayatina vestekberu anha la tüfettehu lehüm ebvabüs semai ve la yedhulunel cennete hatta yelicel cemelü fı semmil hıyad ve kezalike neczil mücrimın

( O ayetlerimizi yalanlayanlara ve onlara kibirlenenlere, onlara göğün kapıları kesinlikle açılmaz. Deve iğne deliğinden geçene kadar cennete giremezler. İşte suçluları böyle karşılıklandırırız. )

Saffat suresinin 10. ayetinde geçen "Şıhab" ( Kıvılcım ) kelimesi "Havai Fişek" ile sembolize edilmiş olabilir mi?

37/10 - İlla men hatfel hatfete fe etbeahu ŞİHABÜN sakıb 
 ( Kaptığını kapanlar haricinde. Artık onu delip geçen KIVILCIM takip eder. ) 

Ayet kodunun nümerolojik değeri 11 ( 3+7+1+0 = 11 ) olmaktadır.

Thursday, July 2, 2020

Kötü Kolesterol ve Haram ( Zararlı ) Kılınan Yağlar

Kolesterol, lipid veya lipoprotein olarak da bilinen, kandaki yağlara verilen isimdir. Kolesterolün kaynağı hayvansal yağlar olup i san sağlığı için sorun teşkil eden "Kötü Kolesterol" olarak da bilinen LDL Kolesteroldur. ( Low Density Lipoprotein Cholesterol ) LDL kolesterol düşüklüğünün başlıca nedeni genetik faktörler olup ayrıca yetersiz beslenme, çölyak hastalığı, karaciğer hastalığı, parkinson hastalığı, tiroid bezi ile ilgili problemler LDL düşüklüğüne sebep olabilmektedir.

Normal LDL seviyesi 100 mg / dL’ den düşük olan seviye olup "zararlı" olan çok yüksek seviye ise 190 mg / dL olan seviyedir.

Dolayısıyla 100 ve 190 mg/dL değerleri alt ve üst limitler olarak kabul edilmiştir.

https://www.google.com/amp/s/mobile.tgrthaber.com.tr/amp/aktuel/ldl-yuksekligi-nedenleri-ve-belirtileri-ldl-yuksekligi-tedavisi-259576 

Kur'an'da "hayvansal yağlardan" ve "hayvansal yağların haram* ( zararlı ) kılınmasından" bahsedilen tek ayet En'am suresinin 146. ayetidir.

6/146 - Ve (1) ala (2) ellezine (3) hadu (4) harramna (5) külle (6) zı (7) zufür (8) ve (9) min (10) el (11) bekari (12) ve (13) el (14) ğanemi (15) harramna (16) aley (17) him (18) ŞÜHUME (19) hüma (20) illa ma hamelet zuhuruhüma evil havaya ev mahteleta bi azm zalike cezeynahüm bi bağyihim ve inna le sadikun
( Ve o Yahudilere bütün tırnaklıları haram kıldık. Ve sırtlarının veya bağırsaklarının taşıdığı veya kemiğe karışanları haricinde, sığır ve koyunun da YAĞLARINI onlara haram / zararlı kıldık. Azgınlıkları yüzünden onları böyle karşılıklandırdık. Kesinlikle biz doğrularız. ) 

Ayetteki "Şühum" ( Yağlar ) kelimesinin sıra değeri 19 olup, bu sayı LDL sınır değerlerinin nümerolojik değerlerine eşit olmaktadır. Ayrıca "zararlı" olan yüksek seviye LDL değeri 190 mg/dL ile doğrudan uyum arzetmektedir.

19 ... 1+9 = 1
100 ... 1+0+0 = 1
190 ... 1+9+0 = 1

* Arapça "Haram" kelimesi, "Zararlı, Zararlı kılınmış olan" anlamına gelmekte olup, İngilizce'deki "Harm" ( Zarar ) kelimesi de aynı kelimedir. "Kötü / Zararlı Kolesterol" olarak tanımlanan "LDL Kolesterol" ile "Haram / Zararlı kılınan yağlar" ifadesi arasındaki semantik uyum dikkat çekmektedir.

Kadınları cin şeytanı addeden şeytanlar

"Suudi Arabistan’da neden “Kadın hakları” konusunda bir gelişme yaşanmadığı sorusu, geçtiğimiz hafta ülkede gerçekleştirilen bir seminerle yanıt buldu. Ülkede kadını bir insan olarak bile kabul etmeyen ve bu konuda şüphesi olan çevreler, geçtiğimiz hafta başkent Riyad’da “Kadın insan mıdır” konulu bir seminer düzenledi." ( Basından 29.02.2016 )

"Kadınların insan olmadıkları cin şeytanı olduklarına" ilişkin bir seminer düzenlenmiş olması hem ayetlerin anlaşılamadığına, hem de anlaşılsa bile kasıtlı olarak çarpıtıldığına, saptırıldığına açık bir örnektir. İkiyüzlü inkârcılar Nisa suresinin 117. ayetine istinaden bu sapkın yorumu ortaya atmaktadırlar.

4/117 İn yed'une min dunihı illa inasa ve in yed'une illa şeytanen merıda
( Kesinlikle onlar, O’nun haricinde ancak kadınları çağırırlar. Kesinlikle ancak asi inatçı şeytanı çağırırlar. )

Ayette esas itibarıyla satanik pagan eğilimlere işaret edilmekte ve kadınlara tapılacak bir put, kutsanmış cinsellik objesi gibi yaklaşılmaması ve şirk günahı işlenmemesi öğütlenmektedir. Okült satanik ritüellerde kadınların "Mother Godess" ( Ana Tanrıça ) semolizmiyle bir ritüel aracı olarak kullanıldıkları bilinmektedir.

Bir yazarın sarfettiği "Vatanı bir kadın memesine satarım." söylemi de bu şeytani zihniyetin bir yansımasıdır.

Ayette "Yaklaşımın" şeytani olduğu vurgulanırken ikiyüzlü inkârcılar kasıtlı olarak "Ha demek ki kadın şeytanmış." yorumunu yaymaktadırlar. Halbuki ayette işaret edilen şeytan kendileridir.

Bu arada "Şeytan" kelimesinin anlamını tekrar hatırlamakta fayda bulunmaktadır. Bu kelime bir sıfat olup "Şeyt" ( Helak olmak, mahvolmak, yanmak ) ve "an" ( gibi kılan, gibi yapan, gibi olan ) kelimelerinden oluşmaktadır. Yani "Mahveden, helak eden, yakan, mahvolan, helak olan, yanan" anlamına gelerek "zarara ve acıya vesile olan" her türlü kötü negatif frekansı nitelemektedir.

Tevbe suresinin 97. ayetinde sapkın eğilimler ve dejenerasyon konusunda Arap toplumunun daha ileriye gitmiş olduğu bildirilmektedir.

9/97 - El a'rabü eşeddü küfran ve nifakan ve ecderu en la ya'lemu hudude ma enzelellahü ala rasulih vallahü alimün hakim
( Araplar inkar ve ikiyüzlülük, bozukluk olarak daha şiddetlidirler. Allah' ın, resulüne indirdiği hudutları bilmemeye daha yatkındırlar. Allah bilendir hakimdir. )

Öte yandan kitaplarda kadınların şeytani frekanslara meyiline ilişkin bilgiler ve teşbihlerde bulunmakta olup, bu ayetler de müşrikler tarafından saptırma aracı olarak kullanılmaktadır.

Hz. Yusuf'un, şeyhin ahlaksız karısı ile olan sınavını konu alan ayetlerden birinde "kadınların tuzağının büyük olduğu" bildirilir.

12/28 - Fe lemma raa kamısahu kudde min dübürin kale innehu min keydikünn inne keydekünne azım
( Böylece gömleğinin arkadan yırtıldığını gördüklerinde, "Kesinlikle o, siz kadınların hilesinden tuzağındandır. Kesinlikle sizin hileniz tuzağınız büyüktür." dedi. )

Sapkınlığın ve kötülüğün merkezi haline gelmiş olan Babil ülkesi, İncil'de Babil Fahişesi olarak anılır.

66 Vahiy 17-5 Alnına şu gizemli ad yazılmıştı: GİZEMLİ BÜYÜK BABİL, FAHİŞELERİN VE DÜNYA İĞRENÇLİKLERİNİN ANASI.

66 Vahiy 18-2 Melek gür bir sesle bağırdı: "Yıkıldı! Büyük Babil yıkıldı! Cinlerin barınağı, Her kötü ruhun uğrağı, Her murdar ve iğrenç kuşun sığınağı oldu.

Tevrat'ta ise şeytanın telkinine yenik düşüp cinlerin soyağacına ( cennetteki yasak ağaç ) ilk yaklaşanın "kadın" olduğu bildirilir.

1 Tekvin 3-1 RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, "Tanrı gerçekten, 'Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin' dedi mi?" diye sordu.

1 Tekvin 3-2 Kadın, "Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz" diye yanıtladı,

1 Tekvin 3-3 "Ama Tanrı, 'Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz' dedi." 

1 Tekvin 3-4 Yılan, "Kesinlikle ölmezsiniz" dedi,

1 Tekvin 3-5 "Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız."

1 Tekvin 3-6 Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi.

Wednesday, July 1, 2020

Eşitliği bozan frekans ... Mülkiyet arzusu

Mülkiyet ve eşitlik Rızıkta "eşitlik" ortamının sağlanması ruhsal tekâmül sürecinin en önemli sınavlarından biridir. Allahü Teala yaratılışta tüm rızıkları, nimetleri insanların eşit paylaşabilecekleri şekilde ve bolca bahşetmiş ve bu durumun korunmasını istemiştir. İlgili ayetler şöyledir.

41/10 - Ve ceale fıha ravasiye min fevkıha ve barake fıha ve kaddera fıha akvateha fı erbeati eyyam SEVAEN lis sailın
( Ve "Orada, onun üstünde dağlar oluşturdu. Orada bereket verdi. Orada, gıdaları azıkları, araştıranlar için dört günde EŞİT olarak düzenleyerek ölçülendirdi." )

Ancak Nahl suresinin 71. ayetinde ifade edildiği üzere sınava tabi tutulduklarını idrak edemeyen inkarcı müşrikler rızkı gasp edip elinde tutmakta ve eşitliği bozarak diğer insanlara zulmetmektedirler.

16/71 - Vallahü faddale ba'daküm ala ba'dın fir rızk fe mellezine füddılu bi raddı rizkıhim ala ma meleket eymanühüm fe hüm fıhi SEVA' e fe bi nı'metillahi yechadun
( Ve Allah, rızıklarda bazınızı bazınıza üstün kıldı. Ancak o üstün olanlar rızıklarını o ellerinin malik olduklarına vermezler ki onda EŞİT olsunlar. Yani Allah' ın nimeti ile cihad mı ediyorlar? )

İnsanı şirke sürükleyen "mülkiyet" arzusu sınav niteliğinde olan nefsani ve negatif frekansların bir sonucudur. Oysa ki malik olma ve mülkiyet sadece ve sadece herşeyin yaratıcısı olan Allah'a mahsustur. İnsan'ın yapması gereken ise malik Allah tarafından bahşedilen nimetlere şükretmek ve bu ilahi lütufa karşılık iyi, doğru ve samimi bir kul olmaktır.

2/107 - E lem ta'lem ennellahe lehu mülküs semavati vel ard ve ma leküm min dunillahi min veliyyin ve la nasır
( Bilmez misin ki göklerin ve yerin mülkü kesinlikle O’nadır Allah’a dır ve size Allah’tan başka dost ve yardımcı yoktur. )

İnsanın en büyük sorunu Allah bilincini tam olarak edinememesi, Allah kavramının yüceliğini algılayamamasıdır. Bu sorun da zaten diğer tüm sorunların kök sebebini oluşturmaktadır.

6/91 - Ve ma kaderullahe hakka kadrihı .... ( Allah' ı gerçek kudreti ile takdir edemediler. .... )

Allah'ın zikrini ve nimetlerin eşit paylaşılması gerektiğini unutan inkarcılara aldatıcı maddeden daha da fazla verildiği ve böylelikle farkedemedikleri bir azaba sürüklendikleri aşağıdaki ayetlerde bildirilmektedir.

6/44 - Fe lemma nesu ma zükkiru bihı fetahna aleyhim ebvabe külli şey' hatta iza ferihu bima utu ehaznahüm bağteten fe iza hüm müblisun ( O hatırlatılanları unuttuklarında, onlara herşeyin kapısını açtık. Nihayet o verilenlerden dolayı ferahlayıp sevindiklerinde onları ansızın yakaladık. Böylece o zaman onlar ümitsizler oldular. ) 

23/55 - E yahsebune ennema nümiddühüm bihı min malin ve benın ( Sanıyorlar mı ki, onlara kesinlikle o maldan ve oğuldan yaydıklarımızla, )

23/56 - Nüsariu lehüm fil hayrat bel la yeş'urun ( Onlara hayırlarda koşuyoruz. Bilakis farketmezler. )

Aşağıdaki ayetlerde de bitmek bilmeyen mal toplama ihtirasından, mülkiyet arzusunun aldatıcılığından, mal ile ebediyete erişebilmeyi umma yanılgısından ve bunların hazin sonucundan bahsedilmektedir.

74/11 - Zerni ve men halaktu vehıyden
( Tek olarak yarattığım kimseyi bana bırak. ) 74/12 - Ve ce'altü lehu malen memduden
( Ve ona bolca yayılmış mal oluşturdum. )
74/13 - Ve benine şuhuden
( Ve şahit olunan oğullar. )
74/14 - Ve mehhedtü lehu temhiden
( Ve ona imkanları yaydım da yaydım. )
74/15 - Sümme yatme'u en ezide
( Sonra daha da artırmamı ümit eder. )
74/16 - Kella innehu kane li ayatina aniden
( Hayır kesinlikle o ayetlerimize inat etmekte, direnmekteydi. )
74/17 - Se urhikuhu sa'uden
( Onu yokuşa sardıracağım. )

104/2 - Ellezi cemea malen ve addedeh
( O malı toplayan ve onu adet adet sayan, ) 104/3 - Yahsebü enne malehu ahledeh
( Malının onu ebedi kılacağını sanar. )

2/96 - Ve le tecidennehüm ahrasan nasi ala hayah ve minellezine eşraku yeveddü ehadühüm lev yüammeru elfe seneh ve ma hüve bi müzahzihıhı minel azabi en yüammer vallahü besırun bima ya'melun
( Ve kesinlikle onları hayatta insanların en hırslıları olarak bulacaksın. O ortak koşanlardan her biri bin sene ömür sürmeyi arzular. Onlar uzun ömür sürerek o azaptan uzaklaşacak değillerdir. Allah o yaptıklarını görendir. )

Tuesday, June 30, 2020

Materyalizm ve Spiritüalizm ...

Kontrol ve idrak edemediklerini, göremediklerini dışlayan ve reddeden kibirli materiyalistler maddenin varlık sebebi olan ruhu, ruhsal tesirleri ve ilahi kader mekanizmasını reddetmekte, kadere inanmayı da özgür iradeye bir darbe, bir zafiyet ve cehalet unsuru addetmektedirler.

Evvelce de bahsedildiği üzere "Mikdar" ve "Kadir" kelimelerinin kökü olan "Kadr / Kader" kelimesi "Ölçü" anlamına gelmekte olup, yaratılıştaki her olgu ve olay varlıkların tekâmülüne vesile olmak amacıyla Allah'ın izni ve vazifeliler ( melekler ) vasıtasıyla belirli bir ölçüye göre tezahür ettirilmektedir.

54/49 - İnna külle şey'in halaknahü bi kader
( Kesinlikle biz herşeyi ölçü ile yarattık. )

15/21 - Ve in min şey'in illa ındena hazinühu ve ma nünezzilühu illa bi kaderin ma'lum
( Ve hazinesi indimizde olmayan hiçbir şey yoktur. Onu bilinen ölçü haricinde indirmeyiz. )

"Kontrol edemediklerine, göremediklerine inanmama, itibar etmeme" gibi şeytani obsesyona tutulmuş olan materiyalistler Rab'bi ve O'nun ilahi sistemini inkar etmektedirler. Eşsiz bir ikiyüzlülük örneği sergileyen ve ilahi, ruhsal ve kozmik tesirlerden bihaber olan bu materiyalist kitle daha bedenlerindeki organların işleyiş mekanizmasının dahi kendi kontrollerinde olmadığını idrak edememekte veya görmezden gelmektedirler. Nefsaniyet batağından çıkamayan materiyalist inkarcılar, akıllarına bir fikir geldiğinde, bir esinlenme ( ilham ) deneyimlediklerinde bunu hep kendi özgür iradelerinin bir ürünü ve kendi başarıları zannederek kibirlenmektedirler. Kur'an'da ifade edildiği üzere madde alemi bu kitleyi gerçeklere karşı adeta kör, sağır ve dilsiz yapmıştır.

23/70 - Em yekulune bihı cinneh bel caehüm bil hakkı ve ekseruhüm lil hakkı karihun
( "Onda cinlik var." mı diyorlar? Bilakis onlara gerçek ile geldi. Onların çoğunluğu gerçek için isteksizdirler. )

Dolayısıyla mevcut durumda kaba madde alemi olan dünya cehenneminde Materyalistler ( Maddeciler ) ile Spiritüalistlerin ( Ruhçular ) savaşı söz konusudur.

2/216 - Kütibe aleykümül kıtalü ...
( Savaş üzerinize yazıldı. ... )

Bu iki grubun nasıl ayrıştığı ise ayetlerde bildirilmektedir.

30/7 - Ya'lemune zahiran minel hayatid dünya ve hüm anil ahırati hüm ğafilun
( Dünya hayatından görüneni bilirler. Onlar ahiretten habersizdirler. )

2/3 - Ellezine yu’minune bil gaybi ve yukimunes salate ve min ma razaknahüm yünfikun
( O gayba inananlar, duaya kalkanlar ve o rızıklandırdıklarımızdan harcayanlar. )

Ve Kur'an'da "Allah'a iman" kavramı daima "Ahirete iman" yani "ruhsal yaşama iman" kavramı ile desteklenmiştir.

2/8 - Ve minen nasi men yekulu amenna billahi ve bil yevmil ahıri ve ma hüm bi mü’minin
( Ve insanlardan kimileri Allah’a ve sonraki güne inandık derler de onlar inananlar değillerdir. )

2/62 - ..... min amene billahi vel yevmil ahıri ... ) ( .... Allah’a ve sonraki güne inananlardan .... ) 

58/22 - La tecidu kavmen yü'minune billahi vel yevmil ahıri ....
( Allah’a ve sonraki güne inanıp ... )

Kelimeler, İsimler ve Semantik

Kelimelerin, ruhun da ve maddenin de özü olduğuna ve gerçekliğin ancak kelimeler ile tezahür edebileceğine evvelce defaatle değinilmişti.

10/82 - Ve yühıkkallahül hakka bi kelimatihı ve lev kerihel mücrimun
( Ve suçlular hoşlanmasalar da, Allah gerçeği kelimeleri ile gerçekleştirir. )

Yaratılışın kodlarının ve yaratılıştaki olgular arasındaki ilintilerin anlaşılabilmesi için "kelimelerin oluşumları ve anlamları" üzerinde tefekkür edilmesi, kelimelerin frekanslarıyla senkronize olunması gerekmektedir. Zira Allahü Teala yaratışı ilk önce kelimelere yaşam vererek başlatmıştır. İnsanın herhangi bir kelimeye odaklanması ve o kelimenin frekansına uyum sağlayarak senkronize olması sonucunda bulunduğu planda ( alemde, frekansta, boyutta ) gerçeklik oluşturma yeteneği bulunmaktadır. Kader mekanizmasında görev alan Vazifeli Varlıklarda ( Melekler ) çok gelişmiş olan bu yetenek kaba madde aleminin üstündeki süptil alemlerde daha net bir şekilde idrak edilebilecek ilahi bir nimettir.

Kelimelerin anlamlarını inceleyen bilim dalı "SEMAntic" ( Anlambilim ) olarak İSİMlendirilmiştir. Yunanca kökenli olan bu kelime "SEMA" ( İşaret, Anlam ), "n" ( gibi olan ) ve "tic" ( -lilik / -lılık ) kelimelerinden oluşmaktadır. Yunanca'daki "SEMA" ve Arapça'daki "İSM" ( çogulu "ESMA" ) kelimeleri "İşaret, Anlam" anlamına gelmekte olup ortak SM köküne sahiptirler. Arapça'da "Gök" anlamına gelen "Sema" ve "Duymak" anlamına gelen "Sem'a" kelimelerinin de fonetik ve semantik açıdan aynı köke ait olmaları kuvvetle muhtemeldir.

Ayrıca bkz.


Kur'an'da, kelimelerin ilahi ve kozmik işlevinin anlaşılabilmesine vesile olmak üzere muhtelif ayetler bulunmakta olup, bunlar içinde en dikkat çekenleri "İSİMlerin öğretilmesi", "Kelimeler almak" ve "Kelimeler ile sınanmak" ifadelerinin olduğu ayetlerdir.

Bakara suresinin aşağıdaki ayetlerinde Adem'in yani insanın Rab'den kelimeler aldığı ve Rab'bin ona yaratılışın kodlarına ( kelimeler, isimler, anlamlar ) ilişkin bilgileri öğrettiği bildirilmektedir. Öyle ki insanın bu bilgisi karşısında melekler hayrete düşmüş ve Rab'bin emriyle ona secde etmişlerdir. Elbette bu secde eylemi Rab'be olan huşu dolu saygının bir tezahürü olup bir yaratılmışın diğer bir yaratılmışa secdesi anlamına gelmemektedir. Zira söz konusu secde eylemi esasında "Adem'i yarattığı için Rab'be secde edilmesi" eylemidir.

2/31 - Ve alleme ademel ESMAE  külleha sümme aradahüm alel melaiketi fe kale enbiunı bi esmai haülai in küntüm sadikın
( Ve Adem’e İSİMLERİN hepsini öğretti. Sonra onları meleklere gösterdi. "O halde, eğer doğrular iseniz, bunları bana isimleriyle haber verin." dedi. ) 

2/32 - Kalu sübhaneke la ilme lena illa ma alemtena inneke entel alimül hakim 
( "Yücesin sen. O bize öğrettiğinin haricinde bize ilim yoktur. Kesinlikle sen bilensin hakimsin." dediler. ) 

2/33 - Kale ya ademü enbi'hüm bi ESMAihim fe lemma enbeehüm bi ESMAihim kale e lem ekul leküm innı a'lemü ğaybes semavati vel erdı ve a'lemü ma tübdune ve ma küntüm tektümun
( "Ey Adem, onlara onları İSİMLERİ  ile haber ver." dedi. Böylece onlara onları İSİMLERİ ile haber verdiğinde "Size göklerin ve yerin gaybını kesinlikle ben bilirim demedim mi? O açıkladığınızı ve o gizlemiş olduğunuzu da bilirim." dedi. ) 

.....

2/37 - Fe telekka ademü min rabbihı kelimatin fe tabe aleyh innehu hüvet tevvabür rahim
( Böylece Adem Rab’binden kelimeler aldı da onun üzerine tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )

Adem'in "varlıkların isimlerini bilmesi / varlıklara isim vermesi" hususu Tevrat'ta şöyle bildirilir.

1 Tekvin 2-19 Rab Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümünü topraktan Yaratmıştı. Onlara ne İSİM vereceğini görmek için hepsini Adem'e getirdi. Adem her birine ne İSİM verdiyse, o canlı o İSİMLE anıldı.

1 Tekvin 2-20 Adem bütün evcil ve yabanıl hayvanlara, gökte uçan kuşlara İSİM verdi. Ama kendisi için uygun bir Yardımcı bulunmadı.

Allahü Teala tarafından yaratılıştaki ilk "isimlendirme" ise Tevrat'ın şu ayetleriyle bildirilmektedir.

1 Tekvin 1-3 Ve Tanrı, "Işık olsun" dedi ve ışık oldu.

1 Tekvin 1-4 Ve Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve Tanrı ışığı karanlıktan ayırdı.

1 Tekvin 1-5 Ve Tanrı ışığa "Gündüz", karanlığa "Gece" İSMİNİ verdi. Ve gece ve sabah ve ilk gün oldu.

Bakara suresinin 124. ayetinde ise Hz. İbrahim'in "kelimeler ile sınandığı" bildirilmektedir. Bu sımavın bir "manayı idrak" sınavı olduğu sezgisi oluşmaktadır.

2/124 - Ve iz ibtela ibrahıme rabbühu bi kelimatin fe etemmehünn kale innı caılüke lin nasi imama kale ve min zürriyyetı kale la yenalü ahdiz zalimın
( Ve zamanında Rab’bi İbrahim’ i kelimeler ile sınadı. Böylece onları tamamladı. "Kesinlikle ben seni insanlar için önder kıldım." dedi. "Ve soyumdan da." dedi. "Zalimler ahdime erişemezler." dedi. )

Monday, June 29, 2020

COVID 19 ve ilahi mesaj?!

Allah kelimesi Kur'an'da 2701 kere tekrarlanmakta olup bu sayının nümerolojik değeri, Allah'ın birliğini, tekliğini sembolize eden ve ilahi mühür olan "1" sayısını vermektedir. 

Resmi beyana göre Türkiye'de COVID19 sebebiyle en çok ölüm "19".04.2020 tarihinde gerçekleşmiş olup, bu tarihte 127 kişi ölmüş ve kümülatif ölüm adedi de 2017 olmuştur. Her iki sayının da 1,2 ve 7 sayılarından oluşması dikkat çekmektedir.

Bu sayısal uyum, insanların birlik olmaları, kolektif bilinci tesis etmeleri ve Allah'a yönelmeleri gerektiğine ilişkin kozmik bir mesaj mıdır? 

Ayrıca virüsün isminin COVID19 olmasıyla "Onun üzerinde ondokuz vardır." ayeti arasında ilinti mi bulunmaktadır?

Kanıksama nankörlüğü

Kanıksama, içinde bulunulan koşulların sıkıcı, rutin ve sıradan olduğu algısıyla oluşan bir duygudur. Kanıksama duygusu çoğunlukla "unutma" eyleminin etkisiyle ortaya çıkabilmektedir. Peki ne unutulmaktadır?İçinde bulunulan durumdan çok daha farklı ve ıstıraplı durumların olabileceği, hatta mevcut duruma ıstıraplı süreçlerden geçilerek gelindiği unutulmaktadır. Bir başka deyişle Allah'ın bahşettiği nimetlere şükretme ve sabretme unutulmakta, kanıksama ve hatta şikayet etme aşamasına gelinerek Allah'ın nimetleri inkâr edilmektedir.

Bu husus şu ayetlerle bildirilmektedir.

70/19 - İnnel insane hulika helu'an
( İnsan kesinlikle sabırsız hırslı şikayet eden yaratılmıştır. )

Rahman suresinde "Ve bi eyyi alai rabbiküma tükezxiban ( Ve şimdi Rab'binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? ) ifadesi 31 kere tekrarlanmaktadır.

Bakara suresinin 61. ayetinde ise bahşedilen rızıkı kanıksayıp daha fazlasını isteyenlerin misali beyan edilmektedir.

2/61 - Ve iz kultüm ya musa len nasbira ala taamin vahıdin fed'u lena rabbeke yuhric lena min ma tünbitül erdu min bakliha ve kıssaiha ve fumiha ve adesiha ve besaliha kale e testebdilunellezi hüve edna billezı hüve hayr ihbitu mısran fe inne leküm ma seeltüm ve duribet aleyhimüz zilletü vel meskenetü ve bau bi ğadabin minellah zalike bi ennehüm kanu yekfürune bi ayatillahi ve yaktülunen nebiyyıne bi ğayril hakk zalike bima asav ve kanu ya'tedun
( Ve zamanında "Ey Musa tek yiyeceğe asla sabretmeyeceğiz. Haydi bize Rab’bini çağır ki bize o yerin bitirip yetiştirdiği bakliyatından ve kabağından ve sarmısağından ve mercimeğinden ve soğanından versin." dediniz. "O alçak olanı o hayırlı olanla değişmeyi mi istersiniz? Ülkede konaklayın. O sual ettiğiniz kesinlikle sizedir." dedi. Üzerlerine zillet ve yoksulluk vuruldu. Allah’tan öfkeye maruz kaldılar. Bu, kesinlikle onların Allah’ ın ayetlerini inkar etmiş olmalarından ve habercileri haksızca öldürmelerindendir. Bu, o asiliklerinden ve hududu aşmış olmalarındandır. )

İsra suresinin 67. ve Ankebut suresinin 65. ayetinde insanın nankörlüğü ve hainliği vurgulanmaktadır.

100/6 - İnnel insane li rabbihı le kenud ( Kesinlikle insan Rab’bine nankördür. )

17/67 - Ve iza messekümüd durru fil bahri dalle men ted'une illa iyyah fe lemma neccaküm ilel berri a'radtüm ve kanel insanü kefura
( Ve size denizde darlık dokunduğunda O’nun haricinde o çağırdıklarınız sapar. Sizi karaya doğru kurtardığımızda ise yüz çevirip dönersiniz. İnsan inkar edendir. )

29/65 - Fe iza rakibu fil fülki deavüllahe muhlisıne lehüd dın fe lemma neccahüm ilel berri iza hüm yüşrikun
( Böylece, gemiye bindiklerinde, dini O’na halis kılarak Allah' ı çağırdılar. Onları karaya doğru kurtardığımızda, o zaman onlar ortak koştular. )

Tükenmişlik Sendromu ve müblisler

Düalite sistemindeki negatif frekansın ( şeytani tesirler ) kozmik varlık temsili "İblis" kelimesi "Ümit yitirten" anlamına gelmekte olup Kur'an'da geçen "Müblis" ( Ümitsizliğe düşmüş olan ) kelimesinin de köküdür. Ümitsizlik ve buna bağlı tükenmiş ve çaresiz hissetme fenomeni psikolojide "Burnout Syndrome" ( Tükenmişlik Sendromu ) olarak tanımlanır. Bu sendromun en önemli tetikleyicisi ise strestir. Stresin kaynağı ise kendini sürekli baskı altında hissetme, mutlu olamama korkusu, olumsuzlukları kurgulama, vesveseye kapılma ve karamsarlıktır. 

Kur'an'ın aşağıdaki ayetlerinde şeytanın ümitsizlik frekansının ancak bilgisiz ve inkârcı müşrikler üzerinde etkili olabileceği ve şeytanın en etkili silahlarından birinin de vesvese ( kuruntu, endişeli şüphe ) olduğu bildirilmektedir. 

6/44 - Fe lemma nesu ma zükkiru bihı fetahna aleyhim ebvabe külli şey' hatta iza ferihu bima utu ehaznahüm bağteten fe iza hüm müblisun ( O hatırlatılanları unuttuklarında, onlara herşeyin kapısını açtık. Nihayet o verilenlerden dolayı ferahlayıp sevindiklerinde onları ansızın yakaladık. Böylece o zaman onlar ümitsizler oldular. ) 

23/77 - Hatta iza fetahna aleyhim baben za azabin şedıdin iza hüm fıhi müblisun
( Nihayet onlara azabı şiddetli kapı açtığımızda, o zaman onlar ona ümitsizler oldular. )

43/75 - La yüfetteru anhüm ve hüm fıhi müblisun
( Onlardan hafifletilmez. Onlar onun içinde ümitsizlerdir. )

50/16 - Ve lekad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verid
( Ve insanı yarattık. Nefsinin ona ne vesvese verdiğini* biliriz. Biz ona toplardamarından daha yakınız. )

* Negatif vesvese tesirleri cin şeytanları ve onların kontrolündeki insan şeytanları tarafınfan tetiklenmektedir.

20/120 - Fe vesvese ileyhiş şeytanü kale ya ademü hel edüllüke ala şeceratil huldi ve mülkin la yebla
( Böylece şeytan ona vesvese verdi. "Ey Adem, seni ebediyet ağacına ve çökmeyen mülke yönelteyim mi?" dedi. )

Nas suresi, vesvese hususunun ana tema olduğu bir suredir. 

114/1 - Kul e'uzü bi rab'bin nas
( De ki: "İnsanların Rab’bine sığınırım." )
114/2 - Melikin nas
( İnsanların malikine. )
114/3 - İlahin nas
( İnsanların ilahına. )
114/4 - Min şerril vesvasil hannas
( Sinsi vesvesecinin kötülüğünden, )
Nas 114/5 - Ellezi yüvesvisü fi sudurin nas
( O insanların göğüslerine vesvese veren, ) Nas 114/6 - Minel cinneti ven nas
( “Cinlerden ve insanlardan ." )

Sunday, June 28, 2020

İndellah ve Ledünn ilmi

"İnd" kelimesi "Dahil olunan yer, İç, Yan, Taraf" anlamlarını içermekte olup, "İnd" kökü aşağıdaki kelimelerde de yer almaktadır. 

INDian / INDigenous = Yerli, İçinden olan INTernal = İçsel 
ENDokrin = İçsalgı 

Kur'an'da yer alan "İnd" kelimesi ise Allahü Teala ile ilintili olarak geçtiği yerlerde "Zamandan münezzeh manevi ve sonsuz mekân, Rab'bin yanı, tarafı" anlamlarını içermektedir. 

"İnd" kelimesi Kur'an'da 197 kere tekrarlanmakta olup, bu sayının nümerolojik değeri 8 ( 1+9+7 = 17 ... 1+7 = 8 ) olmaktadır. 8 sayısı da yeni döngü başlangıcının, sonsuz döngünün ve sonsuzluğun sembolü olup "Allah'ın indindeki" sonsuzluğu da sembolize etnektedir.

Kur'an'da ilk "İnd" kelimesi 2/54 kodlu ayette geçmektedir. Ayet kodunun nümerolojik değeri farklı boyuta geçiş portalının sembolü olan 11 ( 2+5+4 = 11 ) sayısını vermektedir.

2/54 - Ve iz kale musa li kavmihı ya kavmi inneküm zalemtüm enfüseküm bittihazikümül ıcle fe tubu ila bariiküm faktülu enfüseküm zaliküm hayrun leküm İNDE BARİİKÜM fe tabe aleyküm innehu hüvet tevvabür rahim
( Ve zamanında Musa kavmine "Ey kavmim siz buzağıyı kendinize edinerek kesinlikle nefislerinize zulmettiniz. O halde tevbe edip güzel yaratanınıza tabi olun da nefislerinizi öldürün. Bu, güzel YARATANINIZIN İNDİNDE size hayırlıdır." dedi. Böylece üzerinize tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. ) 

2/94 - Kul in kanet lekümüd darul ahıratü İNDELLAHİ halisaten min dunin nasi fe temennevül mevte in küntüm sadikın
( De ki: "Eğer ALLAH'IN İNDİNDE, ahiret yurdu insanların dışında size halis kılınmışsa, o halde, eğer doğrularsanız ölümü temenni edin." )

4/134 - Men kane yürıdü sevabed dünya fe INDELLAHİ sevabüd dünya vel ahırah ve kanellahü semıan besıra
( Kim dünya sevabını isterse, dünyanın ve ahiretin sevabı ALLAH'IN İNDİNDENDİR. Allah duyandır, görendir. )

6/109 - Ve aksemu billahi cehde eymanihim le in caethüm ayetün le yü'minünne biha kul innemel AYATÜ INDELLAHİ ve ma yüş'ıruküm enneha iza caet la yü'minun
( Ve kendilerine ayet gelirse, ona kesinlikle inanacaklarına kuvvetli yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. De ki: "Kesinlikle ki AYETLER ALLAH'IN İNDİNDENDİR. Kesinlikle o geldiği zaman dahi inanmayacaklarını size ne farkettirir?" )

Kur'an'da "İnd" ile benzer anlama gelen bir kelime de "Ledünn" kelimesidir. İlahi kozmik bilgilere ( Akaşa kayıtları ) bir başka ifadeyle gayba* ( bilinmeyene ) ilişkin yapılan semantik ve nümerolojik araştırmalar "Ledünn İlmi" olarak anılmaktadır.

( * 53/35 - E indehu ilmul ğaybi fe hüve yera ( Gaybın ilmi onun indindedir de o mu görür? ) )

Kehf suresinin 65. ayetinde "İnd" ve "Ledünn" kelimeleri ilk ve son kez birlikte yer almaktadırlar. Ayetteki "İnd" kelimesi 11. kelimedir.

18/65 - Fe (1) veceda (2) abden (3) min (4) ıbadi (5) na (6) ateyna (7) hü (8) RAHMETEN (9) MİN (10) İNDİ (11) NA ve allemnahü MİN LEDÜNNA ILMA 
( Kullarımızdan kendisine İNDİMİZDEN RAHMET ve İNDİMİZDEN İLİM öğrettiğimiz bir kulu buldular. )

Ayette kozmik ilmin Allah'ın indinden olduğu tekrar vurgulanmaktadır.

20/99 - Kezalike nekussu aleyke min enbai ma kad sebak ve kad ateynake MİN LEDÜNNA ZİKRA
( O geçmiş olan haberleri sana işte böyle anlatıyoruz. Sana İNDİMİZDEN HATIRLATMA verdik. ) 

21/17 - Lev eradna en nettehıze lehven lettehaznahü MİN LEDÜNNA in künna faılın
( Şayet oyun ve eğlence edinmek isteseydik, onu İNDİMİZDEN EDİNİRDİK. Eğer yapanlar olsaydık. )

Kozmik bilgi deposu ... Rab'bin rahmet hazinesi

"Hazine" kelimesi "Hazne" ( Depo ) kelimesinden türemiş olan ve "Depolanmış" anlamına gelen bir kelimedir. Kur'an'da "Hazine" kelimesi, "Allah'ın hazineleri" ve "Rab'bin rahmet hazinesi" ifadeleriyle de yer almakta olup ilahi bilgi, sevgi ve merhamet deposu anlamını içermektedir. Bu kavramlar ruh ve madde alemlerinin var olabilmeleri için ihtiyaç duydukları ve kısmen idrak edebildikleri en büyük hazineyi tanımlamaktadır. 

En'am suresinin 50. ve Hud suresinin 31. ayetlerinde resule, "Allah'ın hazineleri"nin "Gayb" olduğu yani kimse tarafından bilinemeyeceği söyletilmektedir. 

6/50 - Kul la ekulü leküm ındı HAZAİNULLAHİ ve LA A'LEMÜL ĞAYBE ve la ekulü leküm innı melek in ettebiu illa ma yuha ileyy kul hel yestevil a'ma vel besır e fe la tetefekkerun 
( De ki: "Size ALLAH'IN HAZİNELERİ benim indimdedir." demiyorum. GAYBI DA BİLMİYORUM. Size, kesinlikle ben meleğim de demiyorum. Kesinlikle ben ancak o bana vahyedilene tabi oluyorum." De ki: "Kör ile gören eşit midir? Fikretmez misiniz?" )

"Hazine" kelimesi Kur'an'da ilk kez 6/50 kodlu ayette "Hazainullah" ( Allah'ın hazineleri ) ifadesiyle geçmektedir. Ayet kodunun nümerolojik değeri ( 6+5+0 = 11 ), farklı boyuta geçiş portalının sembolü olan 11 sayısını vermektedir.

11/31 - Ve la ekulü leküm ındı HAZİNÜLLAHİ ve LA A'LEMÜL ĞAYBE ve la ekulü innı melekün ve la ekulü lillezıne tezderı a'yünüküm len yü'tiyehümüllahü hayra allahü a'lemü bima fı enfüsihim innı izen le minez zalimın 
( Ve "Ben sizlere ALLAH'IN HAZİNESİ indimdedir demiyorum. GAYBI DA BİLMİYORUM. Kesinlikle ben meleğim de demiyorum. O gözünüzde hakir olanlar için, Allah onlara asla hayır vermez de demiyorum. O nefislerinin içinde olanı Allah bilir. O zaman kesinlikle ben zalimlerden olurum." ) 

Hicr suresinin 21. ayetinde de "ilahi kozmik bilgi* deposundan" bahsedilmekte olup, ruh ve madde alemlerinin varlıklarının ve ihtiyaçlarının bu depodan "kader" adı verilen "ölçülere" göre karşılandığı bildirilmektedir. 

15/21 - Ve in min şey'in illa ındena HAZİNÜHU ve ma nünezzilühu illa bi kaderin ma'lum 
( Ve HAZİNESİ indimizde olmayan hiçbir şey yoktur. Onu bilinen ölçü haricinde indirmeyiz. ) 

( * Yaratılıştaki herşeyin özü bilgidir, kelimedir. Bu kavramlar enerji ve frekans olarak ifade edilebilmektedirler. Ancak öz olan bilgidir, kelimedir. 

10/82 - Ve yühıkkallahül hakka bi KELİMATİHİ ve lev kerihel mücrimun 
( Ve suçlular hoşlanmasalar da, Allah gerçeği KELİMELERİ ile gerçekleştirir. ) 

İsra suresinin 100. ve Sad suresinin 9. ve Tur suresinin 37. ayetinde "Rab'bin rahmet hazinesi" kavramı, bir nefsaniyet yumağı olan insanın cimrilik potansiyeli ve kibiri misal verilerek bildirilmektedir. 

17/100 - Kul lev entüm temlikune HAZİNE RAHMETİ RABBİ izen le emsektüm heşyetel infak ve kanel insanü katura 
( De ki: "Şayet sizler RAB'BİMİN RAHMET HAZİNESİNE malik olsaydınız, o zaman dahi harcama ve fakirlik korkusunu tutardınız. İnsan cimridir." ) 

38/9 - Em ındehüm HAZİNÜ RAHMETİ RABBİKEL azızil vehhab 
( Yoksa, yüce ve bağışlayan RAB'BİNİN RAHMET HAZİNESİ onların yanında mı? ) 

52/37 - Em ındehüm HAZAİNU RABBİKE em hümül musaytırun 
( RAB'BİNİN HAZİNELERİ onların indinde midir? Onlar zorlayıcılar, zorbalar mıdır? ) 

Münafikun suresinin 7. ayetinde ise "Göklerin ve yerin hazinesi" ifadesi yer almakta olup, insanlara bahşedilmiş bu nimetin ikiyüzlüler tarafından cimrilikle sömürülmesinden bahsedilmektedir.

63/7 - Hümüllezine yekulune la tünfiku ala men inde resulillahi hatta yenfaddu ve lillahi HAZİNUS SEMAVATİ VEL ARDI ve lakinnel münafikın la yefkahun 
( Onlar "Onlar gidene kadar, o Allah' ın resulünün indindeki kimselere harcamayın." derler. GÖKLERİN VE YERİN HAZİNELERİ Allah içindir. Lakin ikiyüzlüler anlamazlar. )

Saturday, June 27, 2020

Bir zulüm metodu ... Yarıştırma

Bugün birçok genç sistemin dayattığı acımasız sistem içerisinde kendilerine imkân yaratabilmek için yine sistem tarafından "sınav" adı altında anlamsız bir yarışa sokulmaktadırlar. Ve bu yarış bundan sonra da geçim amacıyla içinde bulunacakları ve şeytanlar tarafından kontrol altına alınmış tüm ortamlarda devam edecektir.

Hak olan tek sınav Rab'bin tekâmül sınavıdır ki o da asla insanlar arasında bir yarış veya bir üstünlük kurma süreci değil sevgi, saygı ve paylaşım gerektiren bir süreçtir. İnsanları yarıştıran sistem şeytanidir ve batıldır. 

Huzurlu bir toplum, düzen ve pozitif enerji için olmasına ihtiyaç duyulanlar; 

Birliktelik 
Eşitlik
Yardımlaşma 
Paylaşma
Cömertlik
Alçakgönüllülük 
Karşılık beklemeden iyilik 
Duygusallık 
Yaratıcılık 
Açıklık 
Dürüstlük 
Sadakat 
Adalet 
Hoşgörü 
Saygı 
Uzlaşma 
Özgür düşünce 
Sabır
Takdir
..... 
..... 

Huzursuz bir toplum, kaos ve negatif enerji için sistemin ihtiyaç duydukları; 

Ayrıştırma 
Hiyerarşi
Yarıştırma 
Bencillik
Cimrilik
Kibir 
Çıkara dayalı ilişki 
Vicdansızlık 
Kalıplaştırma 
Gizlilik 
İkiyüzlülük 
İhanet
Sadakatsizlik 
Dalkavukluk 
Adaletsizlik / Haksızlık 
Zorbalık 
Saygısızlık 
İnat 
Acelecilik
Önyargı 
Çatışma 
Kısıtlanmış düşünce
Kıskançlık
..... 
.....

Yukarıdaki her bir husus Kur'an ayetlerinde detaylı bir şekilde ve örneklerle bildirilmektedir.

Friday, June 26, 2020

İlahi Vasiyet

İlahi Vasiyet "Vasiyet" kelimesi "Vass" ( İşin yapılmasını istemek, Emretmek* ) anlamına gelen Arapça bir kelime olup "Vasiyet" kelimesinin de köküdür. 

"Emr" kelimesi ise "İş" anlamına gelmekte olup Türkçe'deki "Emretmek" kelimesinin köküdür. 

Kur'an'da "Allahü Teala'nın Vasiyeti" kavramını içeren ayetler şöyledir. 

6/151 - Kul tealev etlü ma harrame rabbüküm aleyküm en la tüşriku bihı şey'a ve bil valideyni ıhsana ve la taktülu evladeküm min imlak nahnü nerzükuküm ve iyyahüm ve la takrabül fevahışe ma zahera minha ve ma betan ve la taktülün nefselletı harramellahü illa bil hakk zaliküm VASSAKÜM bihı lealleküm ta'kılun 
( De ki: "Haydi gelin, Rab’binizin size neleri haram kıldığını okuyayım. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlikten çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. Ahlaksızlığın açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Allah' ın haram kıldığı nefsi haksızca öldürmeyin. Bunlar SİZE EMRETTİKLERİDİR. Umulur ki akıl edersiniz." ) 

6/152 - Ve la takrabu malel yetımi illa billetı hiya ahsenü hatta yeblüğa eşüddeh ve evfül keyle vel mizane bil kıst la nükellifü nefsen illa vüs'aha ve iza kultüm fa'dilu ve lev kane za kurba ve bi ahdillahi evfu zaliküm VASSAKÜM bihı lealleküm tezekkerun 
( Ve olgunluğuna erişinceye kadar en güzel biçimde olması haricinde yetimin malına yaklaşmayın. Kile ölçeğine, ölçüye ve tartıya adaletle vefa edin. Biz nefsi genişliğinin haricinde mükellef kılmayız. Söylediğiniz zaman, şayet yakınınız dahi olsa adil olun ve Allah’a ahdinize vefa edin. Bunlar SİZE EMRETTİKLERİDİR. Umulur ki hatırlarsınız. ) 

6/153 - Ve enne haza sıratıy müstekımen fettebiuh ve la tettebius sübüle fe teferraka biküm an sebılih zaliküm VASSAKÜM bihı lealleküm tettekun 
( Ve kesinlikle doğru yol budur. O halde ona tabi olun. Sizi O’nun yolundan ayıracak yollara tabi olmayın. Bunlar SİZE EMRETTİKLERİDİR. Umulur ki sakınırsınız. ) 

29/8 - Ve VASSAYNEL insane bi valideyhi husna ve in cahedake li tüşrike bima leyse leke bihı ılmün fe la tütı'hüma ileyye merciuküm fe ünebbiüküm bima küntüm ta'melun 
( Ve insana, ana babasına güzellik yapmasını EMREDERİZ. Eğer seninle, o sana hakkında ilmi olmayanı ortak koşman için cihad ederlerse, onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır. Artık o yapmakta olduklarınızı size haber veririm. ) 

46/15 - Ve VASSAYNEL insane bi valideyhi ihsana hamelethu ummuhu kurhen ve vadaathu kurha ve hamluhu ve fisaluhu selasune şehra hatta iza belega eşuddehu ve belega erbaine seneten kale rabbi evzı’ni en eşkure ni’metekelleti en’amte aleyye ve ala valideyye ve en a’mele salihan terdahu ve aslıh li fi zurriyyeti inni tubtu ileyke ve inni minel muslimin 
( Ve insana, ana babasına iyilik yapmasını EMRETTİK. Annesi onu zorlanarak taşıdı ve onu zorlanarak doğurdu. Onu taşıması ve sütten kesmesi otuz aydır. Nihayet olgunluğuna eriştiğinde ve kırk senesine eriştiğinde "Rab’bim, o bana ve anne babama bol bol verdiğin nimetine şükredeyim ve razı olduğun, hoşlandığın iyilik yapayım diye bana öğüt ver. Benim için, soyumdan olanları iyileştir. Kesinlikle ben sana tabi oldum. Kesinlikle ben teslim olanlardanım." der. )

Kur'an'da "Allahü Teala'nın Emrettiği" kavramını içeren ayetler şöyledir. 

2/27 - Ellezine yenkudune ahdellahi min ba'di mısakıh ve yaktaune ma EMERALLAHÜ bihı en yusale ve yüfsidune fil ard ülaike hümül hasirun O verdikleri sözleri sonrasında 
(  Allah’a olan ahdini bozanlar ve ALLAH'IN birleştirilmesini EMRETTİĞİNİ kesip ayıranlar ve yerde bozgun yapanlar, işte onlar hasarlananlardır. )

2/222 - Ve yes'eluneke anil mehıyd kul hüve ezen fa'tezilün nisae fil mehıydı ve la takrabuhünne hatta yathurn fe iza tetahherne fe'tuhünne min haysü EMERAKÜMÜLLAH innellahe yühıbbüt tevvabıne ve yühıbbül mütetahhirın 
( Ve sana aybaşından sual ederler. De ki: "O eziyettir." O halde aybaşı içindelerken kadınlardan uzaklaşın. Onlar temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendiklerinde, onlara ALLAH'IN SİZE EMTETTİĞİ yerden yetin. Kesinlikle Allah tevbekarları ve temizlenenleri sever. )

3/80 - Ve la YE'MÜRAKÜM en tettehızül melaikete ve nebiyyıne erbaba e YE'MÜRUKÜM  bil küfri ba'de iz entüm müslimun 
( Ve size, melekleri ve habercileri Rabler edinmenizi EMRETMEZ. Teslim olanlar olmanızdan sonra, size inkarı mı EMREDER? )

4/58 - İnnellahe YE'MÜRUKÜM en tüeddül emanati ila ehliha ve iza hakemtüm beynen nasi en tahkümü bil adl innellahe niımma yeızuküm bih innellahe kane semıan basıra 
( Kesinlikle Allah size emaneti sahibine vermeyi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmeyi EMREDER. Kesinlikle Allah size onunla nimetli öğüt verir. Kesinlikle Allah duyandır, görendir. )

7/28 - Ve iza fealu fahışeten kalu vecedna aleyha abaena vallahü emerana biha kul innellahe la ye'müru bil fahşa' e tekulune alellahi ma la ta'lemun 
( Ve onlar ahlaksızlık yaptıkları zaman "Babalarımızı onun üzerinde bulduk. Bize onu ALLAH EMRETTİ." derler. De ki: "Kesinlikle ALLAH ahlaksızlığı EMRETMEZ. Allah’a o bilmediklerinizi mi söylüyorsunuz?" )

12/40 - Ma ta'büdune min dunihı illa esmaen semmeytümuha entüm ve abaüküm ma enzelellahü biha min sültan inil hukmü illa lillah EMERA en la ta'büdu illa iyyah zaliked dınül kayyimü ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun 
( O O’ndan başka kulluk ettikleriniz ancak sizin ve babalarınızın isimlendirdiği isimlerdir. Allah onlarla ilgili delil indirmedi. Kesinlikle hüküm ancak Allah içindir. O, size, O’nun haricindekine kulluk etmemenizi EMRETTİ. Bu doğru, daim olan dindir. Lakin insanların çoğunluğu bilmezler. )

13/21 - Vellezine yesılune ma EMERALLAHÜ bihı en yusale ve yahşevne rabbehüm ve yehafune suel hısab 
( Ve Allah' ın o birleştirilmesini EMRETTİĞİNİ birleştirenler ve Rab’lerinden korkup, ürperenler, ürkenler ve hesabın kötülüğünden korkanlar. )

16/90 - İNNELLAHE YE'MÜRU bil adli vel ıhsani ve ıtai zil kurba ve yenha anil fahşai vel münkeri vel bağy yeızüküm lealleküm tezekkerun 
( Kesinlikle ALLAH adaleti, iyiliği, yakınlığı olanlara vermeyi, ahlaksızlıktan, kötülükten ve azgınlıktan men etmeyi EMREDER. Size öğüt verir. Umulur ki hatırlarsınız. )

İnsanları Allah yolundan saptırmak ile görevli şeytanın telkinlerinin de cinlere ve cin tasallutundaki küresel şeytanlara kulluk eden müşrik inkârcılar tarafından "emir" olarak algılandığı da ayetlerde belirtilmektedir.

2/168 - Ya eyyühen nasü külu min ma fil erdı halalen tayyiben ve la tettebiu hutuvatiş şeytan innehu leküm adüvvün mübın 
( Ey insanlar o yerde olanlardan helal ve temiz olarak yiyin. Şeytanın adımlarına tabi olmayın. Kesinlikle o size apaçık düşmandır. 

2/169 - İnnema YE'MÜRUKÜM bis sui vel fahşai ve en tekulu alellahi ma la ta'lemun 
( O size kesinlikle kötülüğü ve ahlaksızlığı ve Allah’a o bilmediklerinizi söylemenizi EMREDER. )

2/268 - Eş ŞEYTANÜ yeıdükümül fakra ve YE'MÜRUKÜM bil fahşa vallahü yeıdüküm mağfiraten minhü ve fadla vallahü vasiun alim ( ŞEYTAN size fakirliği, yoksulluğu vaad eder ve size ahlaksızlığı EMREDER. Allah size kendisinden ve üstünlüğünden affı vaad eder. Allah geniştir bilendir. )

4/119 - Ve le üdıllennehüm ve le ümenniyennehüm ve le AMÜRANNEHÜM fe le yübettikünne azanel en'ami ve le AMÜRANNEHÜM fe le yüğayyirunne halkallah ve men yettehıziş şeytane veliyyen min dunillahi fe kad hasira husranen mübına 
( Ve kesinlikle onları saptıracağım, kesinlikle onları saplantılara, kuruntulara sokacağım. Kesinlikle onlara EMREDECEĞİM de hayvanların kulaklarını kesecekler. Kesinlikle onlara EMREDECEĞİM de Allah' ın yaratışını değiştirecekler. Kim Allah' ın haricinde şeytanı dost edinirse, apaçık hüsran ile hasarlanmış olur. )

24/21 - Ya eyyühellezine amenu la tettebiu hutuvatiş şeytan ve men yettebı hutuvatiş şeytani fe innehu YE'MÜRU bil fahşai vel münker ve lev la fadlüllahi aleyküm ve rahmetühu ma zeka minküm min ehadin ebeden ve lakinnellahe yüzekkı men yeşa vallahü semıun alim 
( Ey o inananlar, şeytanın adımlarına tabi olmayın. Kim şeytanın adımlarına tabi olursa, kesinlikle o ahlaksızlığı, kötülüğü, inkarı EMREDER. Şayet Allah' ın üstünlüğü lütfu üzerinize olmasaydı, sizlerden kimse ebediyen temizlenemezdi. Lakin kesinlikle Allah dilediği kimseyi temizler. Allah duyandır, bilendir. )


Thursday, June 25, 2020

Çocuklar gibi olmadıkça...

Çocuk enerjisi kainattaki en saf, temiz ve yüksek frekanslardan biridir. "Çocuk enerjisi" İncil'de Cennet'e girmenin ön koşulu olarak belirtilir. Kaba madde frekansının ( dünya / cehennem ) negatif nefsani tesirlerinden arınarak saflaşmak, bu vesileyle frekansı yükselterek tekâmül etmek ve yarı süptil frekans olan cennete ( Sirius ) girebilmek ayette "Dönüştürülüp çocuklar gibi olmak" ifadesiyle tanımlanmaktadır. 

40 Matthew 18-3 "Size doğrusunu söyleyeyim, dönüştürülüp, küçük çocuklar gibi olmadıkça, Göklerin Egemenliği'ne asla giremezsiniz. 

40 Matthew 19-14 İsa, "Bırakın çocukları" dedi. "Bana gelmelerine engel olmayın!Çünkü Göklerin Egemenliği böylelerinindir." 

Ancak İblis'in negatif tesirleriyle nefsaniyetin ve dünyevi maddi menfaatlerin esiri olmuş küresel şeytanlar cennete intikal edemeyeceklerini bildiklerinden aslında cehennem olan kaba madde frekansı dünyada "kendileri için" süptil madde frekansı olan cennet ortamını tesis etmek ve dünyada ebedi olmak istemektedirler. Ve bunu başarabilmenin yollarından birinin de "çocuk enerjisi frekansı tüketimi" olduğu düşüncesindedirler. 

Madde obsesyonu, uzun ömür sürme arzusu ve çocuk meselesi Kur'an'da şu ayetler ile bildirilmektedir.  

2/96 - Ve le tecidennehüm ahrasan nasi ala hayah ve minellezine eşraku yeveddü ehadühüm lev yüammeru elfe seneh ve ma hüve bi müzahzihıhı minel azabi en yüammer vallahü besırun bima ya'melun 
( Ve kesinlikle onları hayatta insanların en hırslıları olarak bulacaksın. O ortak koşanlardan her biri bin sene ömür sürmeyi arzular. Onlar uzun ömür sürerek o azaptan uzaklaşacak değillerdir. Allah o yaptıklarını görendir. ) 

2/94 - Kul in kanet lekümüd darul ahıratü indellahi halisaten min dunin nasi fe temennevül mevte in küntüm sadikın 
( De ki: "Eğer Allah' ın indinde, ahiret yurdu insanların dışında size halis kılınmışsa, o halde, eğer doğrularsanız ölümü temenni edin." ) 

Ayette Darül Ahirat ( Ahiret Yurdu ) olarak tanımlanan cennete giremeyeceklerini bilenlerin ölümden korktukları bildirilnektedir. Zira müşrik inkarcılar için ölüm, reenkarnasyon ile tekrar dünyaya ( cehenneme ) gelmeye ve evvelki enkarnasyonda yapılanların karşılığını almaya vesile olan bir fenomendir. Oysa mü'minler için ölüm dünyadan kurtuluş ve bir üst frekans ilan cennete intikal vesilesidir. 

87/16 - Bel tü'sirunel hayated dünya 
( Bilakis dünya hayatını tercih ediyorsunuz. )

87/17 - Vel'ahıretü hayrün ve ebka 
( Ve ahiret daha hayırlıdır ve daha bakidir. ) 

Ayette dünya hayatını, ahirete tercih eden inkarcılar konu edilmektedir. 

56/17 - Yetufu aleyhim veldanun muhalledun Onların üzerinde ebedi çocuklar dolaşırlar. 

Ayette cennet, çocuk ve ebediyet kavramları arasındaki ilişkiye dikkat çekilmektedir. 

17/31 - Ve la taktülu evladeküm haşyete imlak nahnü nerzükuhüm ve iyyaküm inne katlehüm kane hit'en kebira 
( Ve fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları ve sizleri biz rızıklandırırız. Onların öldürülmesi büyük suçtur, günahtır. ) Ayetteki "İmlak" kelimesi "Fakirlik, Mülk sahibi olmak" anlamlarına gelmekte olup ayette dünyevi maddi menfaat elde etmek ve fakirleşmemek için çocuklarını şeytana adak verenlere işaret edilmektedir. Bugün dünyadaki çocuk istismarı ve çocuk ölümleri vakaları esas itibarıyla kendilerine uluslararası bir pedofil şebekesi oluşturmuş olan küresel şeytanlar tarafından sofistike, organize ve ritüalistik bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Her yıl kaybolan binlerce çocuk, kimsesiz mülteci çocuklar sapık zihniyete sahip bu şeytani şebekenin kurbanı olmaktadırlar.

Rab'bin görülmeyen orduları

Kader mekanizmasının işleyişi ve kozmik bilgilerin aktarımı sürecinde görevlendirilen süptil madde niteliğindeki varlıklar Kur'an'da "Melek", spiritüalizm terminolojisinde ise "Vazifeli Varlık" olarak anılmaktadırlar. 

Meleklerin görevi kaba madde niteliğindeki insanın tekâmül edebilmesi için Rab'bin izniyle ona gerekli imkânları, ortamları ve zorluklar karşısında ihtiyaç duyacağı destek gücü sağlamaktır. Buna en açık örnek Al'i İmran suresinin aşağıdaki ikili ayet setidir. 

3/124 - İz tekulü lil mü'minıne e len yekfiyeküm en yümiddeküm rabbüküm bi selaseti alafin minel melaiketi münzelın 
( Zamanında inananlara, "Rab’binizin, indirilen üçbin melek ile size yardım etmesi size kafi değil mi?" diyordun. ) 

3/125 - Bela in tasbiru ve tetteku ve ye'tuküm min fevrihim haza yümdidküm rabbüküm bi hamseti alafin minel melaiketi müsevvimın 
( Evet. Eğer sabrederseniz ve sakınırsanız, onlar size aniden yetip gelirler. Rab’biniz size beşbin işaretli melek ile bu şekilde yardım eder. ) 

Ayetlerde insanlara yardım için görevlendirilen toplam 8 bin melekten bahsedilmektedir. 8 sayısı hem Melek kelimesinin hem de yeni döngü başlangıcı ve sonsuz döngünün nümerolojik sembolüdür. Ayrıca ikili ayet setinin son ayetinin numarasının (125) nümerolojik değeri de 8 ( 1+2+5 = 8 ) sayısını vermektedir.

Kur'an'da Melek kelimesi 88 kere tekrarlanmakta olup, ilk Melek kelimesinin geçtiği 2/30 kodlu ayetteki Melek kelimesi 8. kelimedir. Bu ayette 44 ( 4+4 = 8 ) kelime bulunmaktadır. 

2/30 - Ve (1) iz (2) kale (3) rabbü (4) ke (5) li (6) el (7) MELAİKETİ (8) in (9) nı (10) caılün (11) fi (12) el (13) erdı (14) halifeh (15) kalu (16) e (17) tec'alü (18) fı (19) ha (20) men (21) yüfsidü (22) fı (23) ha (24) ve (25) yesfikü (26) ed (27) dima (28) ve (29) nahnü (30) nüsebbihu (31) bi (32) hamdi (33) ke (34) ve (35) nükaddisü (36) lek (37) kale (38) in (39) nı (40) a'lemü (41) ma (42) la (43) ta'lemun (44) 

( Ve zamanında Rab’bin meleklere "Kesinlikle ben yerde halife oluşturacağım." dedi. "Biz seni övgünle överken ve seni kutsarken orada bozgun yapan, kan ve gözyaşı döken birini mi oluşturacaksın?" dediler. "Kesinlikle ben sizin bilmediğinizi bilirim." dedi. ) 

Kur'an'da "Melekler", "Ordular"* ( Cünud ) kelimesiyle de tanımlanmaktadırlar. 

( * Türkçe'deki "Ordu" kelimesi özünde "Düzen / Düzenleme" anlamını içermekte olup bu kelimenin batı dillerindeki karşılığı "Order" ( İng. ), "Ordre" ( Fra. ), "Ordnung" ( Alm. ) kelimeleridir. ) 

Kur'an'da Melekleri ( Vazifeli Varlıklar ) tanımlayan "Allah'ın Orduları" ( Cünudullah ) farklı nitelemelerle yer almakta olup, bu orduların kaba madde frekansıyla algılanamayacağı, görülemeyeceği de bildirilmektedir. 

1- Görülmeyen Ordular 

9/26 - Sümme enzelellahü sekınetehu ala rasulihı ve alel mü'minıne ve ENZELE CÜNUDEN LEM TERAVHA ve azzebellezine keferu ve zalike cezaül kafirın 

( Sonra Allah, resulünün üzerine ve inananların üzerine sükunetini indirdi. GÖRMEDİĞİNİZ ORDULAR İNDİRDİ ve o inkarcılara azap verdi. İnkarcıların karşılığı budur. ) 

9/40 - İlla tensuruhü fe kad nesarahüllahü iz ahracehüllezıne keferu saniyesneyni iz hüma fil ğayri iz yekül li sahıbihı la tahzen innallahe meana fe enzelellahü sekınetehu aleyhi ve EYYEDEHU Bİ CÜNUDİN LEM TERAVHA ve ceale kelimetellezine keferus süfla ve kelimetüllahi hiyel ulya vallahü azızün hakım 

( Eğer siz ona yardım etmezseniz, Allah ona yardım eder. Zamanında, o inkarcılar onu çıkardıkları zaman sadece iki kişinin ikincisi iken, mağarada olduklarında arkadaşına "Üzülme, kesinlikle Allah bizimledir." diyordu. Allah onun üzerine sükunetini indirmişti. ONU GÖRMEDİĞİNİZ ORDULARLA DESTEKLEYİP KUVVETLENDİRMİŞTİ. O inkarcıların kelimelerini alçak kılmıştı. Allah' ın kelimesi, yüce olan O'dur. Allah yücedir hakimdir. ) 

33/9 - Ya eyyühellezine amenüzküru nı'metellahi aleyküm iz caetküm cünudün fe erselna aleyhim rıhan ve CÜNUDEN LEM TERAVHA ve kanellahü bima ta'melune besıra ( Ey o inananlar, Allah' ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Zamanında size ordular, askerler gelmişti de onların üzerine rüzgar ve onları GÖRMEDİĞİNİZ ORDULAR gönderdik. Allah ne yaptığınızı görendir. ) 

2- Karşı Konulamayan Ordular 

27/37 - İrcı' ileyhim fe lene'tiyennehüm bi CÜNUDEN LA KIBELE LEHÜM biha ve le nuhricennehüm minha ezilleten ve hüm sağırun 
( Dön onlara. Kesinlikle biz onlara, yönelemeyecekleri, KARŞI KOYAMAYACAKLARI ORDULAR, askerler ile yetip geleceğiz. Kesinlikle onları oradan zeliller ve alçaklar olarak çıkaracağız. ) 

3- Göklerin Orduları  

48/4 - Hüvellezi enzeles sekınete fı kulubil mü'minıne li yezdadu imanen mea ımanihim ve LİLLAHİ CÜNUDÜS SEMAVATİ vel ard ve kanellahü alimen hakıma 
( İnananların inançlarını inançlarıyla artırmak için kalplerinin içine sükuneti indiren O'dur. GÖKLERİN ve yerin ORDULARI, askerleri ALLAH İÇİNDİR. Allah bilendir hakimdir. ) 

48/7 - Ve LİLLAHİ CÜNUDÜS SEMAVATİ vel ard ve kanellahü azızen hakıma 
( Ve GÖKLERİN ve yerin ORDULARI, askerleri ALLAH İÇİNDİR. Allah yücedir hakimdir. ) 

4- Bilinmeyen Ordular 

74/31 - Ve ma cealna ashaben nari illa MELAİKETEN ve ma cealna iddetehüm illa fitneten lillezine keferu li yesteykınellezine utül kitabe ve yezdadellezine amenu imanen ve la yertabellezine utül kitabe vel mü'minune ve li yekulellezine fi kulübihim meradun vel kafirune maza eradallahü bi haza meselen kezalike yudillullahü men yeşa'u ve yehdi men yeşa ma ya'lemu CÜNUDE RABBİKE illa hüve ve ma hiye illa zikra lil beşeri ( Ateşin sahiplerini MELEKLER haricindekiler yapmadık. Onların adetlerini o kitap verilenlerin doğru bilgi edinmeleri, o inananların inançlarının artması, o kitap verilenlerin ve inananların şüphe etmemeleri, o kalplerinde hastalık olanların ve inkarcıların "Allah bu misal ile ne istedi?" demeleri için, o inkar edenler için sınav haricindeki kılmadık. Allah dilediği kimseyi işte böyle saptırır ve dilediği kimseyi yönlendirir. O’nun haricinde RAB'BİNİN ORDULARINI KİMSE BİLMEZ. O insanlar için hatırlamanın haricindeki değildir. )

İlahi nizamın düalite ilkesi gereği pozitif ve negatif enerjinin daimi mücadelesine atfen Kur'an'da daimi mağlubiyete mahkum olan "İblis'in Orduları" ( Cünudu İblise ) ifadesi de yer alır.

26/91 - Ve bürrizetil cehımü li ğavın ( Ve cehennem azgınlar için ortaya çıkarılmıştır. )
26/92 - Ve kıle lehüm eyne ma küntüm ta'büdun ( Ve onlara "O kulluk etmiş olduğunuz hangisidir?" denilir. )
26/93 - Min dunillah hel yensuruneküm ev yentesırun ( Allah’tan başka. Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardım edebiliyorlar mı? )
26/94 - Fe kübkibu fıha hüm vel ğavun ( Artık onlar ve azgınlar oraya tıkılmışlardır. )
26/95 - Ve CÜNUDU İBLİSE ecmeun ( Ve İBLİS'İN ORDULARI, askerleri de topluca. )

Tuesday, June 23, 2020

Üçlü Sözlük ( Türkçe - İngilizce, Türkçe - Fransızca, Türkçe - Almanca )

Linguistik ile ilgilenenler için faydalı olabilecek basitleştirilmiş bir "Üçlü Sözlük" ( Türkçe - İngilizce , Türkçe - Fransızca, Türkçe - Almanca ) pdf formatında olmak üzere aşağıdaki linkte yer almaktadır.

Üçlü sözlüğü pdf formatında indirmek için tıklayınız.


Monday, June 22, 2020

"Vav" harfinin gizemi

"Vav" harfi Arapça ve İbranice alfabedeki 6. harf olup, "W" sesini verecek şekilde telaffuz edilir.



Arapça alfabedeki 6. harf olan "Vav" harfi


İbranice alfabedeki 6. harf olan "Vav" harfi


Bilindiği üzere 6 sayısı allahü Teala'nın "kusursuz yaratışının" sembolü olan ve O'nu simgeleyen ilahi mühür sayısıdır. ( Allah kelimesini oluşturan Elif (1), Lam (30), Lam (30) ve He (5) harflerinin ebcde değerleri toplamı da 66 sayısını vermektedir. )

7/54 - İnne rabbekümüllahüllezı halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamin ......
( Kesinlikle Rab’biniz Allah, gökleri ve yeri altı günde yarattı. ...... )

Daha ziyade batı kültüründe "Harika, kusursuz, mükemmel, etkileyici" gibi anlamlarda bir nida olarak kullanılan "Wow" sesinin semitik alfabede 6. harf olan "Vav" harfinin sesi olması bu bağlamda dikkat çekmektedir. 

Internet adreslerinin başında yer alan ve "World Wide Web" kelimelerinin baş harfi olan "W" harfi nin karşılığı İbrani alfabesindeki "Vav" harfidir. Dolayısıyla WWW harfleri 666 sayısını vermektedir. Internet, insanların merkezi olarak kolaylıkla takip edilip gözetlenebileceği dijital ortamdır.

Ayrıca ezoterik okültizmde "Vav" harfi, kainatın sırlarına açılan kapının anahtarını sembolize eder. Hz. Süleyman'ın tapınağını inşa eden usta "Hiram Abiff'in* kayıp kelimesi / kayıp anahtarı" olarak da bilinir. Okültizmde "Kayıp kelime", kainatın sırlarının anahtarı olarak sembolize edilir. "Vav" harfinin Arap ve İbrani alfabelerindeki şekilleri de "anahtara" benzemektedir.











Yaratılışın sebebi ve Ensarullah

İçinde bulunulan şu döngü sonu sürecinde de insanlığa fayda sağlayacak, onlara tekamül kapısını açacak ve onları madde aleminin prangalarından kurtaracak temel unsur yaratılıştaki "sebep - sonuç" mekanizması üzerine derin düşünmek ve fikretmektir. İnsanların, dogmatik ve yüzeysel bakış açısından sıyrılmaları, her olgunun ve olayın detaylarını incelemeleri ve sonuçlar çıkarmaya çalışmaları frekans yükselişi ve kolektif bilincin tesisi açısından büyük bir ihtiyaç halini almıştır.

Aşağıdaki ayetlerde "Göklerin ve yerin yaratılışlarının bir sebebi olduğu" bildirilmekte ve insanların bu husus üzerinde "tefekkür etmeleri", "derin düşünmeleri" gerektiği vurgulanmaktadır. 

3/191 - Ellezine yezkürunellahe kıyamen ve kuuden ve ala cünubihim ve yetefekkerune fı halkıs semavati vel ard rabbena ma halakte haza batıla sübhaneke fe kına azaben nar
( Onlar ayaktayken, otururlarken ve yanlarının üzerindelerken Allah’ ı hatırlarlar. Göklerin ve yerin yaratılışları hakkında fikrederler. "Rab’bimiz, bunu batılına, boşuna yaratmadın. Sen yücesin. Bizi ateşin azabından koru." )

21/16 - Ve ma halaknes semae vel erda ve ma beynehüma laıbın
( Ve göğü, yeri ve o onların aralarındakilerini oyun, eğlence olsun diye yaratmadık. )

21/17 - Lev eradna en nettehıze lehven lettehaznahü min ledünna in künna faılın
( Şayet oyun ve eğlence edinmek isteseydik, onu indimizden edinirdik. Eğer yapanlar olsaydık. )

38/27 - Ve ma halaknes semae vel erda ve ma beynehüma batıla zalike zannüllezıne keferu fe veylün lillezine keferu minen nar
( Ve göğü, yeri ve o onların aralarındakilerini batıl için yaratmadık. Bu, o inkar edenlerin zannıdır. Artık ateşten dolayı, vay o inkar edenlere. )

Herşeyden münezzeh olan, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, herşeye kadir olan ve idraklere sığmayan Allahü Teala için "sebep" olabilir mi? Bu soru, insan adı verilen varlığın kısıtlı idrak kapasitesi çerçevesinde ancak "Allah'ın bilinmek istemesi." ( haşa ) gibi dünyevi ve sığ bir cümleyle izah edilmeye çalışılmaktadır. 

Yaratılmış varlıklar herşeyi kelimeleri ile yaratan ve herşeyden münezzeh olan Allahü Teala'ya "yardım edebilirler mi"?!! Böyle bir soru ise ilim sahibi inananlar tarafından oldukça tuhaf ve ilimsizce sorulmuş bir soru olarak algılanabilecek olsa da kitapta yer alan "Ensarullah" ( Allah'ın yardımcıları ) kavramı bu hususta düşünmek gerektiğini ortaya koymaktadır. 

3/52 - Fe lemma ehasse ıysa minhümül küfra kale men ensarı ilellah kalel havariyyune nahnü ensarullah amenna billah veşhed bi enna müslimun
( Böylece İsa onlardan inkarlar hissettiğinde, "Allah’a  yardımcılarım kimlerdir?" dedi. Havariler, "Allah’ ın yardımcıları bizleriz. Allah’a  inanırız ve kesinlikle bizim teslim olanlar olduğumuza şahit ol." dediler. )

61/14 - Ya eyyühellezine amenu kunu ensarallahi kema kale ıysebnu meryeme lil havariyyine men ensari ilellahi kalel havariyyune nahnü ensarullahi fe amenet taifetün min beni israil ve keferet taifetün fe eyyednellezine amenu ala aduvvihim fe asbehu zahirin
( Ey o inananlar, Meryem oğlu İsa' nın havarilerine "Allah’a  yardımcılarım kimdir?" dediği gibi Allah' ın yardımcıları olun. Havariler "Allah' ın yardımcıları bizleriz." dediler. Böylece İsrailoğullarından gruplar inandılar ve gruplar inkar ettiler. Böylece o inananları düşmanlarına karşı destekledik de üstünler oldular. )

22/40 - Ellezine uhricu min diyarihim bi ğayri hakkın illa en yekulu rabbünellah ve lev la def'ullahin nase ba'dahüm bi ba'dın le hüddimet savamiu ve biyeun ve salevatün ve mesacidü yüzkeru fıhesmüllahi kesıra ve le yensurannellahü men yensuruh innellahe le kaviyyün azız

( Onlar sadece "Rab’bimiz ancak Allah' tır." dediler diye gerçek dışı olarak yurtlarından çıkarıldılar. Şayet Allah insanları birbirleriyle savmasaydı manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah' ın isminin çokça hatırlandığı mescidler yıkılır ezilirdi. Kesinlikle Allah kendisine yardım edenlere yardım eder. Kesinlikle Allah kuvvetlidir yücedir. )

Söz konusu "Allah'a yardım" kavramının "Yaratılış sebebi" ile ilintisi olabilir mi? Allahü Teala'nın tesis etmiş olduğu ilahi nizamın temelinde "varlıkların birbirlerine bilgi aktarımı gerekliliği" ilkesi mi bulunmaktadır? Bu noktada insanların, fikretmek yoluyla keşfedecekleri ilahi kozmik bilgileri aralarında paylaşmaları ve bu yolla Allah ve vahdet ( ünite ) bilincinin tesisine katkıda bulunmaları esas "yaratılış amacı" mıdır?