1 Aralık 2019 tarihinde başlatılan Coronavirus vakası kapsamında dikkat çeken en önemli husus, evvelki bölümlerde yer alan Coronavirus konulu yazılarda da belirtildiği üzere, KORKU kavramıdır.
Zira, basit hijyen önlemleriyle engellenebilecek olan veya kontamine olunsa bile standart ve bilinen tedavi metodlarıyla atlatılabilecek olan Coronavirus vakasının belirli bazı basın ( medya ) organları tarafından ciddi şekilde abartıldığı, haber manşetlerinde sürekli olarak "Korku", "Dehşet", "Panik", "Kabus" kelimelerinin kullanılmakta olduğu gözlemlenmektedir.
Yaratılmış tüm varlıklar ( olgular ) esasında belirli bir frekansta titreşmektedirler. Varlıklar arasında pozitif veya negatif nitelikli etkileşim ( tesirleşme ) olabilmesi için de frekans uyumunun hasıl olması gerekmektedir. İmmün sistem adı verilen bağışıklık sistemi insanı belirli bir frekansta tutmak suretiyle düşük frekanslı negatif dış tesirlere karşı korumakta ve hastalıkları engellemektedir. Zira hastalık düşük frekanslı bir olgudur. Keza hastalıklara sebebiyet veren virüsler, bakteriler, mikroplar da düşük frekansa sahip varlıklardır. Dolayısıyla hasta olan bir insan, immün sistemi zayıflamış yani frekansı düşmüş bir varlık konumundadır.
Virüs salgınlarında varlıkları, düşük frekanslı virüslere karşı koruyan en önemli unsur immün sistemin iyi durumda olması yani yüksek frekansta titreşme halinin stabil seyridir. Ancak "Korku" olgusu depresyon ve strese sebebiyet vererek insandaki frekansı düşürmekte yani immün sistemini zayıflatmakta ve vücudu, düşük frekanslı virüslerin negatif tesirlerinin girişi için açılmış bir portale dönüştürmektedir.
Coronavirus vakası süresince bazı basın organlarının internetteki haber sitelerinde sürekli olarak "Korku" kelimesinin iletişimini yapmakta olması, bu kurumların, küresel sistemde değişiklik yapmak amacıyla virüs salgınını organize eden zümreye hizmet etmekte oldukları algısı oluşmaktadır. Söz konusu manşetlere evvelce "Coronavirus meselesi" başlıklı bölümde yer verilmişti. "Basın Zehirlenmesi" olarak nitelenebilecek bu uygulamadaki amaç, toplumu korku ve panik frekansında yani düşük frekansta tutarak hem immün sistemini zayıflatmak hem de acz duygusu içinde savunmasız şekilde çare bekler halde tutmaktır. Çaresiz olduğuna inandırılan bir insan, "çözüm" / "çare" olarak dışarıdan yapılacak her türlü telkine açık hale gelmiş demektir. Bu yöntem esas itibarıyla "Travma Bazlı Zihin Kontrol Yöntemi"'nin ta kendisidir. Travma anı süjenin en savunmasız ve telkine açık halidir. Travma esnasında veya akbinde yapılacak dış telkinler süjeyi uzaktan programlanabilir ve kontrol edilebilir bir zihin kontrol kölesine dönüştürebilmektedir. Bu yöntemle casuslar, ajanlar, intihar bombacıları, tarikat "kedicikleri", ölümüne sadık obsesif tarikat müridleri ( kült cemiyet üyeleri ) oluşturulabilmektedir.
İşte şu anda deneyimlenen Coronavirus Salgını senaryosu ve ona bağlı korku politikası vesilesiyle aynı yöntem geniş kitleler yani dünya toplumları üzerinde uygulanmaktadır. Evvelki bölümlerde, mevcut Coronavirus vakasının kriptosu niteliğinde olan 2011 yılı yapımı "Contagion" ( Salgın ) filmine ve bu filmin sloganı olan "Hiçbir şey korku kadar hızlı yayılmaz." cümlesine değinilmişti. Filmin sloganı bile uygulanan metodu açıkça gözler önüne sermektedir.
COVID19 vakasının ortaya çıktığı 2019 yılında vizyona giren "Five Feet Apart" ( Beş Adım Ötede ) isimli
filmde ise bir akciğer hastalığı! olan Cystic Fibrosis nedeniyle insanlardan
daima belirli bir mesafede durması gereken genç bir kızın hikayesi konu
edilmektedir. Film, Coronavirus salgını nedeniyle gündeme gelen ve neredeyse
bir yaşam formatına dönüşme potansiyeli arzeden "Sosyal Uzaklık"
kavramına ve pandemi sürecinin planlı bir eylem olduğuna işaret etmekte gibidir.
Öte yandan, belirli mesafe gözetilmek suretiyle açık havada olunmasında bir sakınca olmadığı uzmanlar tarafından belirtilmesine rağmen virüs vakası sürecinde sürekli olarak yapılan "Evde kal." telkini, zaman içerisinde insanlarda Agorafobi ( Açık Alan Korkusu ) sendromunun gelişmesi riskine de vesile olmaktadır. Kapitalist emperyalist küreselci azınlık, planladıkları Yeni Dünya Düzeni'ndeki insanın korkuya dayalı olarak kolaylıkla yönlendirilebilen robotik formatta olmasını istemektedir. Öyle ki en ufak bir "tehdit telkininde" hemen korkuyla evine kapansın ve talimatları beklesin.
Haziran 2019 ayında vizyona giren benzer temalı bir başka film de Hint yapımı "Virus" isimli filmdir.
13.07.2019 tarihinde yani coronavirus pandemisinden aylar önce vizyona giren "Fast & Furious Hobbs & Shaw" isimli filmde "programlanabilir bir virüsün insanlığı tehdit etmesi" konu edilmektedir.
Filmdeki diğer bazı dikkat çekici ifadeler ve mesajlar aşağıda yer almaktadır.
- Dünyayı tehdit eden ve herkes için ölümcül programlanabilir bir virüs ve programlanabilir aşı,
- Virüsü yaymaya çalışan Yapay Zeka,
- İnsanın evrimleştirilmesi ( Human 2.0 projesine işaret etmektedir. )
- Virüsün "sistem değişikliği için gerekli bir şok" olduğu,
- Yapay Zekaya bağlı olan ve virüsün işlevini anlamış insanları yok etmeye çalışan yarı makineleşmiş biyonik ajanlar
- Filmin sonunda Yapay Zeka'nın biyonik ajanı "shut down" komutu ile devre dışı bırakması ( öldürmesi )
2013 yılında vizyona giren "World War Z" ( Dünya Savaşı Z" isimli filmde insanları zombiye dönüştüren bir virüs pandemisi ve aşı ile korunma konu edilmektedir. Pandemi ile Dünya Savaşı kavramlarının birlikte kullanılması virüsün bir kitle imha silahı olma özelliğini vurgulamaktadır. Ayrıca filmin ismindeki "Dünya Savaşı Z" harfi de "Son dünya savaşı" mesajını vermekte ve bir yandan da son insan nesli olan "Z kuşağına" işaret etmekte gibidir. Zira Alfa kuşağı ile başlayan yeni tanımlama virüs ve aşılama vasıtası ile genetiği değiştirilmiş yeni insan neslini simgelemektedir.
Ayrıca ECDC'nin ( European Center for Disease Control and Prevention - Avrupa Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi'nin 07.12.2012 yılında Ortadoğu MERS vakasına ilişkin olarak yayımladığı risk değerlendirme raporunda söz konusu virüsün "Novel Coronavirus" olarak tanımlanması ve COVID19 ile benzer özellikleri olması da ilginç bir durum arzetmektedir. 2002-2004 dönemindeki ve 2012 yılındaki Coronavirus tiplerinin hep "Novel Coronavirus" olarak tanımlanması da aslında bu virüsün mutasyon sürecinin detaylarına ilişkin bilgilerin var olduğu izlenimi yaratmaktadır.
Aşağıda ise sadece bugünkü ve dünkü bazı manşetler yer almaktadır. Görüleceği üzere her manşette "Korku" kelimesine bilinçli ve kasıtlı olarak mutlak surette yer verilmektedir.
Varlığı ve evvelki vakaları zaten bilinen Hantavirüs nedeniyle Çin'de bir kişinin ölmesi hemen haber yapılarak manşetlere taşınmıştır. Muhtelif nedenlerle ölümle sonuçlanan her hastalığa ilişkin haber manşeti yapılacak olduğu düşünülecek olursa sürecin nasıl içinden çıkılmaz bir hal alacağı da aşikar hale gelir.
Kur'an'da Allahü Teala'nın sürekli olarak yinelediği "La Tehaf" ( Korkmayın ) ifadesi bu bölümün konusu bağlamında büyük önem arzetmektedir. Zira Kur'an'da şeytanların en büyük silahının "Korku" olduğu defaatle zikredilmektedir.
3/175 - İnnema zalikümüş şeytanü yühavvifü evliyaehu fe
LA TEHAFUHÜM ve hafuni in küntüm mü'minın
Kesinlikle bu size şeytandır.
( Dostlarını korkutur. O halde, eğer inananlar iseniz, onlardan KORKMAYIN da benden korkun. )
3/175 kodlu ayette "Şeytanın, dostlarını korkuttuğu" bildirilmektedir. Bu ifade aslında şeytanın sadece kitap ilminden yoksun, inançsız veya kıt inançlı olan, şüpheci ve nefsani duygularına yenik düşmüş yani şeytanın tayfası, dostu haline gelmiş insanları etkisi altına alıp korkutabileceği vurgulanmaktadır.
20/46 - Kale
LA TEHAFA innenı meaküma esmeu ve era
( "
KORKMAYIN, kesinlikle ben sizinle birlikteyim, duyarım ve görürüm." dedi. )
46/13 - İnnellezine kalu rabbünellahü sümmestekamu fe
LA HAVFÜN aleyhim ve la hüm yahzenun
( Kesinlikle O "Rab’bimiz Allah’ tır." diyenler, sonra doğru olanlar, artık onlara
KORKU YOKTUR. Onlar hüzünlenmezler. )
Çok doğru tespitler kardeşim..Bu korkuların çıkış yerinin Çin merkezli olmasıda bir tesadüfmüdür ?
ReplyDelete