Küresel bazda kurgulanan Coronavirüs salgını sayesinde 3. Dünya Savaşı ortamı ve psikolojisi yaratılmış durumdadır. Yaratılan bu travmatik ortam vesilesiyle insanların frekans seviyeleri düşürülmeye çalışılmakta, insanlar korku ve paniğe sevkedilerek evlerine kapatılmakta, doğrudan etkileşimli sosyal yaşam çökertilmekte, yeni ve tam kontrollü bir sosyal yaşam formatının temelleri atılmaya çalışılmaktadır.
Sokağa çıkmaya korkan ve çaresizce evlerine kapatılan insanlar evlerinde medyaya teslim hale gelmişlerdir. Medya ise sürekli olarak vaka sayısı ve ölü sayısı haberleriyle insanların bilinçaltına adeta tecavüz etmekte ve bu kitlesel travma sürecinin sürdürülmesine aktif katkı vermektedir. Bu süreç insanlığa zihinsel format atma sürecidir. Artık bazı insanlar şöyle konuşmaya başlamışlardır.
"Acaba eski günlerimize geri dönebilecek miyiz?"
Psikolojik durumu, endişe, ümitsizlik* ve korku içeren bu cümleyi sarfedecek safhaya getirilmiş bir topluma yani travma geçiren topluma istenilen her türlü dış telkin ve yönlendirme rahatlıkla yapılabilir. ( * "İblis" kelimesi "Ümit yitirten" anlamına gelir. ) Zira insanlığın maruz kaldığı bu durum esas itibarıyla zihin kontrol kölesi yaratma tekniği olan "Trauma Based Mind Control Programme" ( Travma Bazlı Zihin Kontrol Programı ) uygulamasıdır. Kökeni insanın yaratılış safhasına dayanan bu kadim ve şeytani teknik ABD Başkanı Harry Truman* döneminde Alman Nazi bilimadamlarının Amerika'ya getirilmesiyle hız kazanmış olup "MK Ultra - Project Monarch" olarak anılmıştır. Bireyler üzerinde uygulanan bu program kapsamındaki travma metodları kısaca temel ihtiyaçlardan yoksun bırakma, maddi ve manevi şiddet uygulama olarak özetlenebilir. Amaç süjenin direncini kırmak ve tam teslime hazır hale getirmektir. ( * Jim Carrey'nin, hayatı sanal bir ortamda tam kontrol altına alınmış ve sürekli olarak kameralar ile gözlenen bir adamı oynadığı "Truman Show" filmindeki karaktere, başkanın ismine atfen "Truman" ismi verilmiştir. )
Yukarıda da belirtildiği üzere, travma anı zihnin her türlü dış telkine, talimata ve yönlendirmeye en açık olduğu andır. Travma anında istenilen mesaj ekimi yapılarak süjenin tutum ve davranış modu değiştirilebilmekte yani süje programlanabilmektedir. Bu metodla seri katiller, "kedicikler!", casuslar, intihar bombacıları ve ölümüne sadık obsesif tarikat müridleri yaratılabilmektedir. İşte şu anda bu metod medya sayesinde geniş kitlelere uygulanmakta ve toplumsal düşünce, tutum ve davranış paterni formatlanmaya çalışılmaktadır. Geniş kitleleri etkileyebilecek travma niteliğindeki olayların başında deprem, salgın, savaş, kıtlık gelmektedir. ( Not: Virüs vakası elbette temkin ve tedbir gerektiren bir süreçtir. Ancak vaka evriltilmekte ve bir korku ortamı yaratılmaktadır. "Evde kalmak" bir korunma yöntemi olarak telkin edilse de esas amaç insanları kapalı ortamda kontrol altına alınmış halde talimat bekleyen laboratuar farelerine dönüştürmektir. Yeni Dünya Düzeni toplumunun da zaten böyle olması planlanmaktadır. )
Bu travma etkisiyle insanlar zihin kontrolü altına alınarak adeta zombilere dönüştürülmek istenmektedir. 2008 ve 2011 yıllarında vizyona giren "Quarantine" isimli filmin konusunun "İnsanları zombiye dönüştüren virüs." olması da dikkat çekmektedir.
Hacc suresinin 2. ayetinde zihin kontrolü ve delüzyon ( doğruluğu bariz olanı yanlış addetme ) içinde olan insanların durumu "Sükara" ( Sarhoş ) kelimesiyle tasvir edilmektedir.
22/2 - Yevme teravneha tezhelü küllü mürdıatin an ma erdaat ve tedau küllü zati hamlin hamleha ve teran nase SÜKARA ve ma hüm bi SÜKARA ve lakinne azabellahi şedıd
( Onu göreceğiniz gün, tüm emziren kadınlar o emzirdiklerinden vazgeçerler. Her yük sahibi yükünü düşürüp bırakır. İnsanları SARHOŞ görürsün de onlar SARHOŞ değillerdir. Lakin Allah' ın azabı şiddetlidir. )
Ancak insanlığa tuzak olarak hazırlanan bu travma kurgusunun sadece hazırlayanlara tuzak olacağı Kur'an ayetlerinde bildirilmektedir.
35/43 ........... la yehıykul mekrus seyyiü illa bi ehlih ..... ( ............ Kötülük tuzağı sahibinin haricindekinin başına geçmez........ )
Zira evlerine kapanan insanların bir kısmı Ashabı Kehf ( Mağara Sahioleri ) misali, madde alemiyle olan obsesif bağlarından, nefsani arzularından ve sahte ünvanlarından, kimliklerinden sıyrılmakta Öz Varlıkları olan Ruh'u, sonsuzluğu ve birliği ( ünite ) yeniden keşfetmekte, ilimlerini artırmakta ve tekâmül etmektedirler. Bu fenomen de zaten kolektif bilincin oluştuğu kıyamet ( ayağa kalkış ) olarak anılan yükseliş sürecidir. ( Kıyamet kelimesinin anlamı yobazlar tarafından hep "felâket" olarak kasten ve yanlış olarak telkin edilmiştir. ) Düalite alemi olan kâinatta her olayın daima pozitif ve negatif iki sonucu** olduğu düşünüldüğünde bu virüs salgını olayının da insanlar için bir çok pozitif sonuca vesile olacağı aşikardır.
( ** Esas itibarıyla yaratılıştaki her olay tek sonuç doğrurur. O da "Tekamül"'dür. Ancak düalite alemindeki nefsani ve ferdi idrak seviyesi bu durumu iki sonuç olarak algılamaktadır. )
Dolayısıyla insanların tek yapmaları gereken düşük frekanslı stimülatörlere geçiş vermemek, frekansı daima yüksek tutmak ve bu zihin oyunlarına yenik düşmemektir. Frekansı yüksek tutabilmenin yegane yolu da pozitif düşüncelere odaklanmak, yaratıcılığı ve imajinasyonu aktive etmektir. Bu bir anlamda insanların, dayatılan sanal realiteden sıyrılıp kendi realitelerini yaratmaları deneyimidir. ( Gerçeğin özünün hayal yani imajinasyon olduğuna evvelki bölümlerde değinilmişti. )
Zaten "Dijital Dönüşüm" sloganıyla, dijital teknolojinin hızlıca sosyal yaşama entegre edilmeye ve insan zihninin kontrol altına alınmaya çalışılmasının ardındaki ana sebep de insanlığın bu ruhsal yükselişidir. Bu yükseliş süreci insanlarda zaten var olan ancak binlerce yıldır bloke edilmiş metapsişik yeteneklerin ( telepati, durugörü, telekinezi vb. ) açığa çıkmasına da vesile olacaktır. Böyle bir toplumun oluşması tüm küresel ve şeytani planların çökmesi ve emperyalist zulmün sonu anlamına gelir.
Yukarıda da belirtildiği üzere, travma anı zihnin her türlü dış telkine, talimata ve yönlendirmeye en açık olduğu andır. Travma anında istenilen mesaj ekimi yapılarak süjenin tutum ve davranış modu değiştirilebilmekte yani süje programlanabilmektedir. Bu metodla seri katiller, "kedicikler!", casuslar, intihar bombacıları ve ölümüne sadık obsesif tarikat müridleri yaratılabilmektedir. İşte şu anda bu metod medya sayesinde geniş kitlelere uygulanmakta ve toplumsal düşünce, tutum ve davranış paterni formatlanmaya çalışılmaktadır. Geniş kitleleri etkileyebilecek travma niteliğindeki olayların başında deprem, salgın, savaş, kıtlık gelmektedir. ( Not: Virüs vakası elbette temkin ve tedbir gerektiren bir süreçtir. Ancak vaka evriltilmekte ve bir korku ortamı yaratılmaktadır. "Evde kalmak" bir korunma yöntemi olarak telkin edilse de esas amaç insanları kapalı ortamda kontrol altına alınmış halde talimat bekleyen laboratuar farelerine dönüştürmektir. Yeni Dünya Düzeni toplumunun da zaten böyle olması planlanmaktadır. )
Bu travma etkisiyle insanlar zihin kontrolü altına alınarak adeta zombilere dönüştürülmek istenmektedir. 2008 ve 2011 yıllarında vizyona giren "Quarantine" isimli filmin konusunun "İnsanları zombiye dönüştüren virüs." olması da dikkat çekmektedir.
Hacc suresinin 2. ayetinde zihin kontrolü ve delüzyon ( doğruluğu bariz olanı yanlış addetme ) içinde olan insanların durumu "Sükara" ( Sarhoş ) kelimesiyle tasvir edilmektedir.
22/2 - Yevme teravneha tezhelü küllü mürdıatin an ma erdaat ve tedau küllü zati hamlin hamleha ve teran nase SÜKARA ve ma hüm bi SÜKARA ve lakinne azabellahi şedıd
( Onu göreceğiniz gün, tüm emziren kadınlar o emzirdiklerinden vazgeçerler. Her yük sahibi yükünü düşürüp bırakır. İnsanları SARHOŞ görürsün de onlar SARHOŞ değillerdir. Lakin Allah' ın azabı şiddetlidir. )
Ancak insanlığa tuzak olarak hazırlanan bu travma kurgusunun sadece hazırlayanlara tuzak olacağı Kur'an ayetlerinde bildirilmektedir.
35/43 ........... la yehıykul mekrus seyyiü illa bi ehlih ..... ( ............ Kötülük tuzağı sahibinin haricindekinin başına geçmez........ )
Zira evlerine kapanan insanların bir kısmı Ashabı Kehf ( Mağara Sahioleri ) misali, madde alemiyle olan obsesif bağlarından, nefsani arzularından ve sahte ünvanlarından, kimliklerinden sıyrılmakta Öz Varlıkları olan Ruh'u, sonsuzluğu ve birliği ( ünite ) yeniden keşfetmekte, ilimlerini artırmakta ve tekâmül etmektedirler. Bu fenomen de zaten kolektif bilincin oluştuğu kıyamet ( ayağa kalkış ) olarak anılan yükseliş sürecidir. ( Kıyamet kelimesinin anlamı yobazlar tarafından hep "felâket" olarak kasten ve yanlış olarak telkin edilmiştir. ) Düalite alemi olan kâinatta her olayın daima pozitif ve negatif iki sonucu** olduğu düşünüldüğünde bu virüs salgını olayının da insanlar için bir çok pozitif sonuca vesile olacağı aşikardır.
( ** Esas itibarıyla yaratılıştaki her olay tek sonuç doğrurur. O da "Tekamül"'dür. Ancak düalite alemindeki nefsani ve ferdi idrak seviyesi bu durumu iki sonuç olarak algılamaktadır. )
Dolayısıyla insanların tek yapmaları gereken düşük frekanslı stimülatörlere geçiş vermemek, frekansı daima yüksek tutmak ve bu zihin oyunlarına yenik düşmemektir. Frekansı yüksek tutabilmenin yegane yolu da pozitif düşüncelere odaklanmak, yaratıcılığı ve imajinasyonu aktive etmektir. Bu bir anlamda insanların, dayatılan sanal realiteden sıyrılıp kendi realitelerini yaratmaları deneyimidir. ( Gerçeğin özünün hayal yani imajinasyon olduğuna evvelki bölümlerde değinilmişti. )
Zaten "Dijital Dönüşüm" sloganıyla, dijital teknolojinin hızlıca sosyal yaşama entegre edilmeye ve insan zihninin kontrol altına alınmaya çalışılmasının ardındaki ana sebep de insanlığın bu ruhsal yükselişidir. Bu yükseliş süreci insanlarda zaten var olan ancak binlerce yıldır bloke edilmiş metapsişik yeteneklerin ( telepati, durugörü, telekinezi vb. ) açığa çıkmasına da vesile olacaktır. Böyle bir toplumun oluşması tüm küresel ve şeytani planların çökmesi ve emperyalist zulmün sonu anlamına gelir.
No comments:
Post a Comment