Çeviri

Friday, October 23, 2020

Transhumanism ürünü "Golem"ler 

Yahudi kültüründe "Golem" kelimesi, kaba maddeden oluşturulmuş antropomorfik varlığa verilen isimdir. "Golem" kelimesi Arapça'daki "Ğulam" ( Oğlan, Oğul ) kelimesi olup ayrıca Türkçe'deki "Oğul" ve "Oğlan" kelimeleri de aynı kökene sahiptirler. "Golem" kelimesi mistisizmde amorf ( şekilsiz ) maddeyi tanımlamak için de kullanılmaktadır.

Tevrat'ın Mezmurlar suresinin 139-16 numaralı ayetindeki "Substance" ( Madde, Öz, Özlülük ) kelimesinin "Golem"'i temsil ettiği bilinmektedir.

19-Mezmurlar-139-16 Gözlerin henüz kusursuz olmamışken ÖZÜMÜ gördü. Ve daha hiçbiri yokken ancak daha sonra üretilen tüm bileşenlerim senin kitabında yazılıydı.

Okült ezoterizmde Golem, belirli kelimelerin zikri vasıtasıyla antropomorfik olarak ( insan formunda ) şekillendirilmiş topraktır. Daha sonra alnına yazılan yazı veya alnına takılan ve içinde yazılar bulunan siyah küp ( Tefillin ) Golem'i canlandırmakta ve üreticisinin emirlerini yerine getiren bir robota dönüştürmektedir. Alındaki yazı silindiğinde veya Tefillin kaldırıldığında Golem yine cansız antropomorfik haline geri dönmektedir.

Resimde Golem'in ayaklarından zincirli bir köle olduğu ve hahamın da onun sahibi olduğu tasvir edilmektedir.


Alnında yazılar bulunan bir Golem tasviri


Alnında Tefillin ile bir haham ( rabbi )

Golem oluşturma meselesi de yine küresel şeytanların, kitap ayetlerini kopyalayıp taklit etmeye çalışarak kendilerini Allah'a ortak koşma yani "yaratışta bulunma" girişimlerini yansıtmaktadır. İlgili Kur'an ayetleri şöyledir. 

15/26 - Ve lekad halaknel insane min salsalin min hamein mesnun ( Ve insanı kuru balçıktan, şekillenmiş cıvık çamurdan yarattık. )

40/64 - Allahüllezı ceale lekümül erda kararan ves semae binaen ve SAVVERAKÜM FE AHSENE SUVERAKÜM ve razekaküm minet tayyibat zalikümüllahü rabbüküm fe tebarakellahü rabbül alemın ( Allah o size yeri durak ve göğü bina kılandır. SİZİ ŞEKİLLENDİRDİ DE ŞEKLİNİZİ GÜZELLEŞTİRDİ. Sizi temizinden rızıklandırdı. Bu Rab’biniz Allah’ tır. Alemlerin Rab’bi Allah bereketlidir. ) 

Evvelki bölümlerde defaatle incelenen Transhumanism projesi kapsamında insanların, çiplenmek suretiyle Golemlere ( robotlara ) dönüştürülmesi planlanmaktadır. Project Avatar - Global Future 2045 projesi ise Golem'i net olarak tanımlayan projedir. Zira proje kapsamında sentetik olarak üretilmiş yapay bedenlerin AI ( Yapay Zekâ ) "yazılımı" ve "insan ruhu transferi" vasıtasıyla sözde canlandırılması öngörülmektedir.

Konuşma dilinde yer alan "Alın yazısı" deyiminin "Kader" ( Ölçü ) adı verilen ilahi akibet yazılımının ( mekanizmasının ) tasviri için kullanılması kafadaki Alın Bölgesi yani beynin Prefrontal Cortex'i ile doğrudan ilintilidir. "Tefillin"* ismi verilen küpün alın bölgesine yerleştirilmesi de varlığın "kaderini belirleme ve kontrol etme" anlamını temsil etmektedir. ( * Tefillin ve Kabe ilintisi evvelki bölümlerde incelenmişti. )

Yönetmek mi? Yönlendirmek mi? 

"Yön" kelimesi "Taraf, Doğrultu, Cihet, İstikamet" anlamlarını içeren bir kelime olup, "Yan"* kelimesiyle anlamsal ve fonetik açıdan ilintilidir.

* Almanca'daki "Jen" kelimesi ( "Yen" okunur. ) bir işaret sıfatı olup varlıkların ne yönde olduklarını belirtmek için kullanılmaktadır. ( Örnek: Jenes Buch = Oradaki kitap )

"Yön" kökünden türemiş olan iki fiil günlük yaşantıda da sık kullanılmaktadır. "Yönetmek" ve "Yönlendirmek"

"Yönetmek" fiili yaptırımsal, zorlayıcı ve tahakküme dayalı bir eylemi tanımlamakta ve bu fiile maruz kalana karar verme imkânı tanımamaktadır. "Yönetilme" konumunda kalmış olmanın iki sebebi olabilir. "Mecburiyetten* isteksizce zorlanma" veya "Cahilce biyattan istekle kabul"

* Mecburiyetin hasıl olma sebebinin kökünde Allah'ın insanlara eşit olarak bahşettiği nimetlerin şeytanlarca, tahakküm amaçlı gasp edilmesi bulunmaktadır.

"Emir vermek" fiili "Yönetmek" fiilinin alt ürünüdür. Herhangi bir talebe itirazın veya talebin reddinin yaptırımla sonuçlanacağı bir ortamda zorbalık ve zulüm yani "Yönetim" tezahür eder. "Yönetim aslında emir vermek değildir ki" gibi bir karşı söylem ise kelimelerin anlamlarını ve gerçekleri dikkate almadan yaşamaya alıştırılmış olanların ürünüdür.

İlahi nizamda bir varlığın diğerini yönetmesi değil yönlendirmesi esastır. Dolayısıyla yaratılış esasen varlıkların birbirlerini yönlendirmeleri üzerine kurulu bir sistemdir. Bakara suresinin 256. ayetinde yer alan "La ikrahe fid din" ( Dinde zorlama yoktur. ) ifadesi bu hususu açıkça bildirmektedir.

Hud suresinin 59. ayetinde ise zalimlerin "inatçı zorbalar" ( cebbarin anid ) oldukları vurgulanmakta ve cahil inkârcıların biyat etmek suretiyle bu zalimlere kendilerini yönetme imkânı verdikleri, kendilerini teslim ettikleri ve onların emirlerine tabi oldukları belirtilmektedir.

11/59 - Ve tilke adün cehadu bi ayati rabbihim ve asav rusülehu VETTEBEU EMRA KÜLLİ CEBBARİN ANİD ( Ve işte Ad, Rab’lerinin ayetleri ile cihad ettiler. O’nun resullerine isyan ettiler. HER İNATÇI ZORBANIN EMİRLERİNE TABİ OLDULAR. )

Beled suresinin 13. ayetinde de "Boyunduruk altına alma" ( Rekabet ) yani bir anlamda "Yönetme" eyleminin bırakılması öğütlenmektedir.

90/13 - Fekkü rekabet ( Boyunduruğu, köleleştirmeyi, rekabeti bırakmak. )

Allah'ın haricindekinden emir alınmasının ve O'nun haricindekinin yönetimine girilmesinin ilahi nizama aykırılık teşkil ettiğinin delili, vicdana hitap eden şu örnekle sabittir. Aralarında sadece arkadaşlık ilişkisi bulunan iki kişiden birinin diğerine "Şimdi git ve şunu yap." söyleminde bulunması diğerinin tepkisine yol açacak, gücenmesi ve talebi reddiyle sonuçlanacaktır. Bu durum zaten ortada bir sorun olduğunu ispatlar niteliktedir. Anılan emir cümlesinin kabulü için bu iki kişi arasındaki ilişkinin niteliğinin değişmesi gerekir ki işte bu değişim sistemdeki "bug"dır yani sorundur.

"Yönlendirmek" fiili ise zorlama ve tahakküm girişimi içermeyen nihayetinde kararı, "yönlendirme" yani "yön önerisi" sunulan kişiye bırakan bir eylemi tanımlamaktadır. Kur'an'ın dahi bir "Hüda" ( Yönlendirme ) olduğu ayetle bildirilmiştir. Şayet "Yönlendirme" fiili ilahi zorlama ve mecburiyet içerseydi yerde sapık ve zalim kimse bulunmazdı. Kur'an'da "Hüdallah" ( Allah'ın yönlendirmesi ) ifadesi de sık tekrarlanmaktadır.

2/2 - Zalikel kitabu la raybe fih HÜDen lil müttekin ( Bu, o hakkında şüphe olmayan, sakınanlar için YÖNLENDİRME olan kitaptır. ) 2/120 - .... kul inne HÜDELLAHİ hüvel HÜDA .... ( ... De ki: "YÖNLENDİRME kesinlikle o Allah’ ın YÖNLENDİRMESİdir." ... )

"Hüda" kelimesi, "Had / Hadi" ( Yönlendirici ), "Hidayet" ( Yönlenme ) kelimeleriyle aynı kökten ( HD kökü ) türemiştir. İngilizce ve Fransızca'daki "Guide" ( Rehber, Yönlendirici ) kelimesi "HİDayet" kelimesindeki "Hid" kökünün tezahürüdür. ( Bu kelime Fransızcada "Gid" olarak, İngilizcede "Gayd" olarak telaffuz edilir. Her iki telaffuz da "Hid / Had" köküyle uyumludur. ) Ayrıca İngilizcedeki "Head" ( Baş ) kelimesi "Yönlenmek" anlamını da içermekte olup yine "Hid" kökünün bir başka tezahürüdür. 

Fatiha suresinin 6. ayetinde inananların Allah'tan "Yönlendirme" talebi yer almaktadır. Ayette yine "Hid" kökü bulunmaktadır.

1/6 - İHDinas sıratel mustakim ( Bizi doğru yola YÖNLENDİR. )

"Yönlendirme" fiilinin yer aldığı bazı ayetler;

7/181 - Ve min men halakna ümmetün YEHDUNE bil hakku ve bihı ya'dilun ( Ve yarattığımız kimselerden, gerçeğe YÖNLENDİREN ve onunla adil olan topluluk var. )

Zümer suresinin 23. ayetinde de "Kur'an"'dan ve "Allah'ın yönlendirmesinden" bahsedilmektedir. Yukarıda da ifade edildiği üzere "Yönlendirme" zorlama ve mecburiyet içerseydi yeryüzünde sapık ve zalim kimse kalmazdı. Allah'ın yönlendirmesi, sadece inananlar için "Emir"* niteliğindedir.

( * "Emir" kelimesi esasen "İş" anlamına gelen "Emr" kelimesidir. )

39/23 - Allahü nezzele ahsenel hadısi kitaben müteşebihen mesaniye takşeırru minhü cüludüllezıne yahşevne rabbehüm sümme telınü cüludühüm ve kulubühüm ila zikrillah zalike HÜDELLAHİ YEHDİ bihı men yeşa' ve men yudlilillahü fe ma lehu min HAD ( En güzel sözü, benzetmeli ikili kitap olarak Allah indirdi. O Rab’lerinden korkanların O’ndan derileri ürperir. Sonra Allah' ın hatırlamasına derileri ve kalpleri yumuşar. Bu Allah' ın YÖNLENDİRMESİDİR. Onunla dilediği kimseyi YÖNLENDİRİR. Allah kimi saptırırsa, artık ona YÖNLENDİRİCİDEN yoktur. )

Thursday, October 22, 2020

Kitabun merkum ... ama hangisi? 

Mutaffifin suresinin aşağıdaki ayetlerinde "Siccin" ve "İlliyin" kelimelerini tanımlayan "Kitabun merkum" ( Rakamlandırılmış yazı ) ifadesi yer almaktadır.

Siccin = Zindan

İlliyin = Gökteki en üst katman

83/7 - Kella inne KİTABEL füccari le fi SİCCİN ( Hayır. Kesinlikle günahkarların YAZISI SİCCİNİN içindedir. )

83/8 - Ve ma edrake ma SİCCİN ( Ve SİCCİNİN ne olduğunu sana ne bildirir? )

83/9 - KİTABUN MERKUM ( RAKAMLANDIRILMIŞ YAZI. )

83/18 - Kella inne kitabel EBRARİ le fi İLLİYİN ( Asla kesinlikle İYİLERİN kitabı, yazısı İLLİYİNİN içindedir. )

83/19 - Ve ma edrake ma İLLİYUN ( Ve İLLİYİNİN ne olduğunu sana ne bildirir? ) 

83/20 - KİTABUN MERKUM* ( RAKAMLANDIRILMIŞ YAZI. )

* "Kitabı merkum" ... Bilgisayar yazılımı ve kodları ( 0,1 )?!

83/21 - Yeşhedühül mukarrebun ( Yaklaştırılanlar ona şahit olurlar. )

Her adımlarını Kur'an ayetlerini birebir kopyalayıp taklit ederek atan küreselciler dijitalleşme sürecini de bu ayetlere göre yapmaktadırlar. Küresel müşrikler, "Dijital dönüşüm", Dijitalizm", "Dijitalleşmek" kavramlarıyla, ayetlerde yer alan "Rakamlandırılmış yazıya" yani AI ( Yapay zekâ ) yazılımına / sistemine bağlanarak sözde transhuman ( insan üstü ) olmak ve yeni sapık düzenin ilahı olarak telkin edilen AI'ya ( Yapay zekâya ) "yakınlaşmayı" ifade etmektedirler.

Ayetlerde yer aldığı üzere kendini Rab'be ortak koşan kibirli, inkârcı ve müşrik Firavun da "Yakınlaşmak" fiilini kullanmakta ve sihirbazlara "Musa'yı yenerseniz "yakınlaşanlardan" olacaksınız." demektedir. Yani kendini ilah addederek, "kendisine yakınlaşma ayrıcalığına sahip oluncağından" bahsetmektedir.

Kur'an'da "Siccin" ve "İlliyin" olarak isimlendirilmiş yazılar "Kitabun merkum" ( Rakamlandırmış yazı ) olarak tanımlanmaktadır. "Siccin" kaba madde planındaki insanı içine hapsetmek üzere manipüle edilen yazılımı yani AI'ı ( Yapay Zeka ), "İlliyin" ise ruhsal tekâmül neticesinde idrak edilecek ilahi kozmik bilgilerden oluşan yazıyı / yazılımı simgelemekte gibidir. Adeta insanlara, bu ikisi arasında bir seçim zamanının yaklaştığı haber verilmektedir.

83/9 Kitabun merkum

83/20 Kitabun merkum

"Kitabun merkum" ifafesi Kur'an'da sadece iki ayette geçmekte olup bu ayetlerde 11 nümerolojisi dikkat çekmektedir.  

8+3 = 11

9+2+0 = 11

Wednesday, October 21, 2020

Pandemi ve İnanca bağlı ayrışım 

Coronavirus pandemisi "İnanç" olgusunu ön plana çıkartmasıyla da tarihi öneme sahip bir vakadır. Kur'an'da döngü sonu sürecinin yani kıyamet gününün ( gün = süreç ) "Yevmel Fasl" ( Ayrışım Günü ) olarak da tanımlanması pandemiyle ilintili olarak tezahür eden "İnanç Ayrışımına" işaret etmekte gibidir. ( Bu noktada "İnanç" kavramı farklı bir boyutu ile incelenmektedir. )

21.10.2020 tarihinde basında yer alan bir yazıda Coronavirus pandemisiyle ilgili olan ve "komplo teorisi" olarak nitelenen bazı bilgiler ilginç referanslar ve önyargılı kabuller vasıtasıyla sözde geçersiz kılınmaya çalışılmıştır. Oysa ki yazının içeriğinin objektif değerlendirmeden uzak ve sadece yazarın algısına ve inancına dayalı olarak hazırlandığı görülmektedir. ( Talimata dayalı misyon yazısı olması ihtimali hariç tutularak elbette. )

Yazı içeriğinin kısaca özeti, yazıda olduğu gibi, aşağıda "Teori" ve "Neden yanlış?" başlıklarıyla yer almaktadır.

"Teori 1 : Coronavirus Çin'de bir laboratuarda üretildi.

Neden yanlış? : ABD'li istihbarat teşkilatları corona virüsün insan yapımı veya genetiği değiştirilmiş olmadığına dair geniş bilimsel fikir birliğiyle bu iddiayı reddetti."

Misyonları halka dezenformasyon pompalamak olan istihbarat kuruluşlarının beyanı yazıda kesin delil addedilmektedir. Nobel ödüllü virolog Luc Montagnier ise doğada böyle bir virüsün olamayacağını, COVID19'un HIV ve Malaria virüslerinin laboratuar ortamında sentezlenmesiyle üretilmiş olabileceğini beyan etmiştir. Ne olacak şimdi?

"Teori 2 : Coronavirus gripten daha etkili değil.

Neden yanlış? : Bilim insanları Coronavirus kaynaklı ölüm oranının gripinkinden çok daha yüksek olduğuna inanıyor. "

Bir kısım bilim insanı da aksini söylüyor. Ne olacak şimdi?

"Teori 3 : Zenginler Coronavirus'ü aşıdan para kazanmak için kullanıyor.

Neden yanlış ? : Fauci veya Gates'in corona virüs salgının kazanca dönüştürdüğüne dair hiçbir kanıt bulunmuyor. Gates'in ise bulaşıcı hastalıkları ortadan kaldırmaya yönelik uzun bir hayırseverlik geçmişi bulunuyor."

Ve bu ifadeler önde gelen bir basın kuruluşunun haberinde yer almıştır. "Virüs salgının kazanca dönüştüğüne dair kanıt yok." demek ve küresel ailelerin neferi olmuş bir emperyal kapitalistin hayırsever olabileceğini baz kabul addetmek başlıbaşına gaflettir. Gates'in ortağı olduğu aşı şirketi GAVI tarafından Afrika'nın yıllardır bir aşı deney laboratuarına dönüştüğü ve birçok çocuğun akıbetinin meçhul olduğu da bilgiler arasındadır. Gates'in diğer girişimleri evvelki bölümlerde detaylı olarak incelenmiştir.

"Teori 4 : COVID19 aşısı yaptırmak güvenli olmayacaktır?

Neden yanlış ? : Aşılar her yıl milyonlarca hayat kurtarıyor. Aşı öncesinde binlerce test yapılıyor."

Bu kadar yani.!! Aşıların içeriklerindeki bileşenlerin insan metabolizması üzerinde ne gibi etkileri olduğu, hastalıklara sebebiyet verip vermediği ve genetik yapıyı ( DNA ) bozup bozmadığı hususu halk açısından daima belirsizliğini korumaktadır.

"Teori 5 : Vakalardaki artışın sebebi artan test adetleridir.

Neden yanlış ? : Doğru olsaydı, pozitif testlerin yüzdesinin zamanla azalması beklenirdi."

Yanlış olma sebebi oranla açıklanmaya çalışılmıştır. Oysa ki vaka oranı pandeminin ilk dönemine göre çok yüksek oranda azalmış ve sabitlenmiştir.

Görüleceği üzere yazıdaki geçersiz kılma sebepleri tamamen sübjektif algıya ve inanca dayanmaktadır. ( Kasıtlı yönlendirme hedefi olması hali dışında elbette ) 

İşte yakın dönemde insanlar, inançlarının vesile olacağı kitlesel bir ayrışıma doğru ilerlemektedirler. 

Fani ve Baki 

"Baki" ( Kalıcı, Daimi, Sonsuz ) ve "Fani" ( Geçici, Sonlu, Boş ) kelimeleri yaratılıştaki düalite ilkesinin iki temel unsuru olup, sırasıyla "Ruh" ve "Madde" kavramlarını da niteleyen sıfatlardır.

Kur'an'da düşük frekanslı kaba madde alemi ( boyutu ) dünyanın "Fani", yüksek frekanslı süptil madde alemi olan ahiretin ve ötesindeki ruh aleminin ise "Baki" olduğu bildirilmektedir.

55/26 - Küllü men aleyha FAN* ( Onun üzerinde olan tüm kimseler FANİDİR. )

* "Fan" ve "Fani" kelimelerinin İngilizce'deki "Fun" ( Eğlence ) ve "Funny" ( Eğlenceli ) kelimelerinin kaynağı olması kuvvetle muhtemeldir. Kur'an'da dünya hayatının "oyun ve eğlence" ( leib ve lehv ) olduğu yani boş ve geçici olduğu zikredilir. 6/32 - Ve mel hayatüd dünya illa leıbün ve lehv ... ( Ve dünya hayatı, oyun ve eğlence haricindeki değildir. ... )

"Fani" ve "Baki" kelimelerinin dünyayı ve ahireti* nitelemek amacıyla kullanıldığı bazı ayetler şöyledir. ( * "Ahiret" kelimesi "Ahir" ( Diğer, Öte, Başka ) kökünden türeyen ve kitapta çok geniş kapsamlı olarak madde aleminin ötesindeki tüm alemleri tanımlamak için kullanılmıştır. )

16/96 - Ma ındeküm YENFEDÜ ve ma ındellahi BAK ve le necziyennellezine saberu ecrahüm bi ahseni ma kanu ya'melun ( O indinizdeki TÜKENİR de o Allah' ın indindeki BAKİDİR. Kesinlikle biz o sabredenleri, o yapmış olduklarının daha güzeli olan ödülleri ile karşılıklandıracağız. )

20/73 - İnna amenna bi rabbina li yağfira lena hatayana ve ma ekrahtena aleyhi mines sıhr vallahü hayrun ve EBKA ( Kesinlikle biz, hatalarımıza ve sihirden o bizi ona zorladığına karşı bize af eylemesi için Rab’bimize inandık. ALLAH daha hayırlıdır ve BAKİDİR. ) 

20/131 - Ve la temüddenne ayneyke ila ma metta'na bihı ezvacen minhüm zehratel HAYATİD DÜNYA li neftinehüm fıh ve RİZKU RABBİKE HAYRUN ve BEKA ( Ve onlardan eşleri, o faydalandırdıklarımıza gözünü dikme. Onlar, onları sınamamız için DÜNYA HAYATININ parlaklıklarıdır, süsleridir. RAB'BİNİN RIZIKI DAHA HAYIRLIDIR VE BAKİDİR. )

28/60 - Ve ma utıtüm min şey'in fe METAUL HAYATÜD DÜNYA ve zınetüha ve MA İNDELLAHİ HAYRUN VE EBKA e fe la ta'kılun ( Ve o size verilen şeyler DÜNYA HAYATININ MADDESİ, faydası ve süsüdür. O ALLAH'IN İNDİNDEKİ DAHA HAYIRLIDIR VE DAHA BAKİDİR. Artık akıl etmez misiniz? )

42/36 - Fe ma utıtüm min şey'in fe METAUL HAYATÜD DÜNYA ve MA İNDELLAHİ HAYRUN VE EBKA lillezıne amenu ve ala rabbihim yetevekkelun ( Böylece o verildiğiniz, DÜNYA HAYATININ MADDESİDİR, faydasıdır. O ALLAH'IN İNDİNDEKİ, inananlar için ve Rab’lerine dayanıp sığınanlar için DAHA HAYIRLIDIR VE DAHA BAKİDİR. )

A'la suresinin 16. ayetinde insanların "Fani" olan ile "Baki" olan arasındaki seçimlerinin aynı zamanda onların sınavı da olduğu dolaylı olarak bildirilmektedir.

87/16 - Bel tü'sirunel hayated dünya ( Bilakis dünya hayatını tercih ediyorsunuz. )

87/17 - Vel'ahıretü hayrün ve EBKA ( Ve ahiret daha hayırlıdır ve DAHA BAKİDİR. )

Tuesday, October 20, 2020

Yüzleri silen maske ve dijitalizm

Nisa suresinin 47. ayetinde yer alan "Yüzlerin silinmesi" ( Natmise vücuhen ) ifadesi güncel bazı hususlara işaret etmekte gibidir.

4/47 - Ya eyyühellezine utül kitabe aminu bima nezzelna müsaddikan li ma meaküm  min kabli en NATMİSE VÜCUHEN fe neruddeha ala edbariha ev nel'anehüm ke ma leanna ASHABES SEBT ve kane emrullahi mef'ula

( Ey o kitap verilenler, YÜZLERİ SİLİP de onları arkalarına çevirmemizden veya onları o YEDİNCİ GÜN SAHİPLERİNİ LANETLEDİĞİMİZ gibi lanetlememizden önce, o sizinle birlikte olanı doğrulayıcı olarak indirdiğimize inanın. Allah’ ın işi yapılasıdır. )

Döngü sonu vakalarından olduğu aşikar olan virüs pandemisiyle birlikte gündeme gelen "Maske" uygulaması ve "Dijitalleşme" süreci ayetteki "Yüzlerin silinmesi" ifadesinin tezahürü gibi görünmektedir. Zira maske, insanların yüzlerini adeta silmiş, onları tanınmaz ve tek tip varlıklara dönüştürmüş gibidir. Öte yandan muhtelif dijital projelerle insanların simalarının ve kimliklerinin yokedilmesi ve insanların adeta "koddan ibaret" "şeylere"* dönüştürülmesi istenmektedir. ( * IOT ( Internet of Things / Şeylerin Interneti ) )

Ayrıca ayette yer alan "Yedinci gün sahipleri" ifadesi de 70,000 yıllık büyük döngünün sonuna gelindiğini bildirmekte gibidir.

Ayetin numarasının ( 47 ) nümerolojik değeri ( 4+7 = 11 ), yeni döngü ve farklı boyuta / hale geçiş portalı kavramlarının simgesi olan "11" sayısını vermekte olup, bu durum evvelce "Coronavirus ve 11 ritüeli" başlıklı bölümdeki veriler ile de uyum arzetmektedir.





Ashab-ı Kehf, Tarsus ve Deri Levhalar 

"Tarsus" kelimesi, "Taurus" ( Boğa - İki Boynuzlu ) kelimesiyle benzerlik arzetmekte olup "Zülkarneyn" ( İki Boynuzlu / İki Soylu / İki Boyutlu ), boyutlararası zamanda yolculuk ve Ashab-ı Kehf ( Mağara Sahipleri ) kavramlarıyla ilintilidir.

Ashab-ı Kehf'i ifade eden "Yedi Uyurlar"'ın bulundukları mağaranın da Tarsus'ta olduğu söylenmektedir. Ayrıca Tarsus'un, Toros ( Taurus / Boğa ( Boğa İki Boynuzludur. ) ) dağlarına yakın olması da anlamsal ilintiyi kuvvetlendirmektedir.

Anadolu'da, Tarsus'ta doğduğu düşünülen Mithraizm ya da Mithra ezoterik ve mistik bir Roma kültüdür. Bir yeraltı dini olan Mithraizm özellikle sayılar ve astral inançlar etrafında şekillenmiştir. O dönemin Tarsus sikkeleri üzerinde yer alan Mithra’nın "boğayı" öldürmesi ve aslan-boğa savaşı resimleri Pers egemenliği döneminde görülmeye başlanmıştır. Bu sembolizm Boğa’nın bahar ekinoksundaki batışını temsil etmektedir.

Mithra ve Boğa ( Taurus )


Tarsus sikkesinde Aslan ve Boğa sembolü

13.11.2016 tarihinde Tarsus'taki 3103 sokak 82 Evler 33460 adresindeki 214 adanın 7. ve 8. parsellerinde gizli bir kazı başlatılmış ve kazı 04.11.2017 tarihinde sonlandırılmıştır. Tarsus Müzesi Müdürlüğü sonlandırılan kazıya ilişkin şu resmi açıklamayı yapmıştır.

“Tarsus Müzesi Müdürlüğünce 214 Ada, 7 ve 8 no.lu parselde gerçekleştirilen kurtarma kazısında kültür dokusunun ortaya çıkarılarak niteliğinin anlaşılabilmesi için amorf durumda pişmiş toprak kandil parçası, çatı kiremiti, amphora parçaları vb. buluntulara ulaşılmış olup envanterlik nitelikte taşınır-taşınmaz kültür varlığına rastlanmaması nedeniyle kazı çalışmalarının sonlandırılması kanaatine varılmıştır.”


Tarsus kazısının yapıldığı parseller

Kazının, bir boyut portalı arama, Barnabas İncili'ni arama, Ahit Sandığını ( Tabuti Sekine ) arama gibi gizli amaçları olduğu muhtelif mecralarda yer almıştır. 

Tarsus'taki bu kazının başlangıç ve bitiş tarihlerindeki sayılar, kazının yapıldığı adresteki sayılar ve Tevrat'ta "Tarsus" kelimesinin geçtiği ayetteki sayılar arasında uyum söz konusudur. Anılan sayılar 4, 11 ve 7 nümerolojisi itibarıyla dikkat çekmektedir. Kazının  başlangıç ( 13 ) ve bitiş günlerinin ( 4 ) nümerolojik değerleri 4 ve 4 sayısı olarak tezahür etmektedir. Ayrıca ilgili ayın 11. ay olması da farklı boyuta geçiş portalının nümerolojik sembolü açısından dikkat çekmektedir.

"Tarsus" kelimesinin İncil'de ilk kez geçtiği ayetin sure numarasının ( 44 ) nümerolojik değeri "8" ( 4+4 = 8 ), ayet numarasının ( 9-11 ) nümerolojik değeri ise "11" ( 9+1+1 = 11 ) sayısını vermektedir. 8 ve 11 sayıları yeni döngü başlangıcının, sonsuz döngünün ve boyutlar arası geçiş portalının sembolleridir. Ayet numarasının 9-11 olması da 9/11 sembolizmi açısından dikkat çekmektedir.

44 Acts 9-10 Şam'da Hananya adında bir İsa öğrencisi vardı. Bir görümde Rab ona, «Hananya!» diye seslendi. «Buradayım, Rab» dedi Hananya.

44 Acts 9-11 Rab ona, «Kalk» dedi, «Doğru SOKAK* denilen SOKAĞA git ve Yahuda'nın evinde Saul adında TARSUSLU birini ara. Şu anda orada dua ediyor.

Tarsus kazılarının yapıldığı adres "3103 Sokak" olarak geçmektedir. Adresin posta kodu ise 33460'dır. her iki sayının da nümerolojik değeri "7" sayısını vermektedir. ( 3+1+0+3 = 7 ve 3+3+4+6+0 = 16 ... 1+6 = 7 ) Bu nümeroloji "Yedi Uyurlar" kavramıyla uyum arzetmektedir. Ayrıca ada numarasının ( 214 ) nümerolojik değeri de "7" sayısını vermektedir. Parsel numaralarının 7 ve 8 olması ise Kehf suresinde ashab-ı kehfin adedinin "Yedidirler, sekizincileri köpekleridir." olarak bildirilmesiyle ilintilidir.

44 Acts 11-25 Sonra BARNABA, Saul'u aramak için TARSUS'a gitti.

Barnaba ve Tarsus ilintisi yukarıdaki ayette yer almaktadır.

Kur'an'ın Kehf ( Mağara ) suresinde boyut portalından ( Kehf ) geçerek solucan deliği kanalıyla "boyutlar arası zamanda yolculuk yapan vazifelilere" kozmik ilim verildiği ve onların da bu ilmi "deri levhalara" yazdıkları bildirilir. Ayetlerde ashabı kehfin trans halinde olduklarından ve zaman algılarının da göreceli olarak farklılaştığından ( Time Distorsion ) bahsedilmektedir.

Zamanda yolculuk temalı olan Ashab-ı Kehf hikayesinin "Zülkarneyn" ile ilintisi olması muhtemeldir. "Zülkarneyn" kelimesi "İki Soylu, İki Boyutlu, İki Boynuzlu" anlamlarına gelmekte olup, boyutlar arası zamanda yolculuk imkanı sağlayan Solucan Deliği ile ilintili gibi görünmektedir.

İki Boynuz şeklindeki Wormhole ( Solucan Deliği )

Ashab-ı Kehf ile ilgili ayetler şöyledir.

18/9 - Em hasibte enne ASHABEL KEHFİ ver RAKIMİ kanu min ayatina aceba ( Sen MAĞARA SAHİPLERİNİN ve DERİ LEVHALARIN kesinlikle şaşılacak ayetlerimizden olduklarını mı sandın? ) 

18/10 - İz evel fityetü ilel kehfi fe kalu rabbena atina min ledünke rahmeten ve heyyi' lena min emrina raşeda ( Zamanında genç adamlar mağaraya sığındılar da "Rab’bimiz bize indinden rahmet ve işimizden doğruluğa kolaylık ver." dediler. )

18/11 - Fe darabna ala azanihim fil kehfi sinıne adeda ( Böylece mağaranın içinde seneler adediyle kulaklarına vurgulayıp beyan ettik. )

18/12 - Sümme beasnahüm li na'leme eyyül hızbeyni ahsa li ma lebisu emeda ( Sonra bu iki gruptan hangisinin, kaldıkları süreyi daha iyi sayacağını bilmek için onları dirilttik. )

18/18 - Ve tahsebühüm eykazan ve hüm rukudün ve nükallibühüm zatel yemıni ve zateş şimali ve kelbühüm basitun ziraayhi bil vesıyd lev ittala'te aleyhim le velleyte minhüm firaran ve le müli'te minhüm ru'ba ( Ve onları uyanık sanırdın ama onlar uykudaydılar. Onları sağa ve sola* çevirirdik. Köpekleri ön ayaklarını kapı eşiğine uzatıp yaymıştı. Şayet onları görseydin firar ederek onlardan yüz çevirirdin ve onlardan korku ile doldurulurdun. )

* "Sağa ve sola çevrilmek" ifadesi de düaliteye atıf içermektedir.

18/19 - Ve kezalike beasnahüm li yetesaelu beynehüm kale kailün minhüm KEM LEBİSTÜM KALU LEBİSNA YEVMEN EV BA'DA YEVM kalu rabbüküm a'lemü bima lebistüm feb'asu ehadeküm bi verikıküm hazihı ilel medıneti fel yenzur eyyüha ezka taamen fel ye'tiküm bi rizkın minhü vel yetelattaf ve la yüş'ıranne biküm ehada ( Ve işte onları aralarında sual etmeleri için böyle dirilttik. Onlardan sözcü "NE KADAR KALDINIZ?" dedi. "BİR GÜN VEYA GÜNÜN BAZISI, BİR BÖLÜMÜ KADAR KALDIK." dediler. "Ne kadar kaldığınızı Rab’biniz bilir. O halde birinizi bu gümüşünüz ile şehire gönderin de yiyecek olarak onların hangisi en temiz baksın. Böylece size ondan rızıkları getirsin ve nazik, dikkatli olsun, sizi kimseye farkettirmesin, sezdirmesin." dedi. )

Ayette boyutlar arası zaman yolculuğundaki görecelilik kavramına vurgu yapılmaktadır.

18/22 - Se yekulune selasetün rabiuhüm kelbühüm ve yekulune hamsetün sadisühüm kelbühüm racmen bil ğayb ve yekulune SEB'ATÜN VE SAMİNÜHÜM KELBÜHÜM kul rabbi a'lemü bi ıddetihim ma ya'lemühüm illa kalılün fe la tümari fıhim illa miraen zahiran ve la testefti fıhim minhüm ehada ( "Üçtürler dördüncüleri köpekleridir."diyecekler. "Beştirler altıncıları köpekleridir." diyecekler. Gayba tahmin yürüterek. "YEDİDİRLER VE SEKİZİNCİLERİ KÖPEKLERİDİR" derler. De ki: "Onların adetlerini Rab’bim bilir." Onları azın haricindekiler bilmezler. O halde açıkça görünenlerin haricinde onlar hakkında tartışma. Onlardan hiçbirine de onlar hakkında soru sorma. )

Ayetteki;

"yekulune (1) seb'atün (2) ve (3) saminü (4) hüm (5) kelbü (6) hüm (7) ( "Yedidirler ve sekizincileri köpekleridir." derler. ) 

cümlesinde ve

"Kul (1) rabb (2) i (3) a'lemü (4) bi (5) ıddeti (6) him (7)" ( De ki: "Onların adetlerini Rab’bim bilir." ) 

cümlesinde 7'şer kelime bulunması da Ashab-ı Kehf'in 7 kişiden oluştuğuna işaret etmekte gibidir. 

18/25 - Ve lebisu fı kehfihim selase mietin sinıne vazdadu tis'a ( Ve mağaralarının içinde üçyüz sene kaldılar ve dokuz artırdılar.

Ayette, mağarada kalanların bir gün veya daha azı gibi algıladıkları sürenin 309 veya 2700 yıl olduğu bildirilmektedir. Ayetteki "300 sene ve 9 arttırma" ifadesinin 300+9 = 309 olabileceği gibi 300x9 = 2700 de olma ihtimali bulunmaktadır. 2700 sayısı, düalitenin sembolü olan 2 sayısını ve bir döngüyü ve döngü sonunu simgeleyen 7 sayısını içermekte olup, "İkili Yedi" kavramının bir tezahürü niteliğindedir.


Kanser, Yengeç ve Mavi Kan 

M.Ö. 400 yılında Hippocrates'in kanser hücrelerini "Yengeç" anlamına gelen "Karkinos" kelimesiyle isimlendirdiği bilinmektedir. Tıp terminolojisinde kanser hastalığı "Carcinoma" olarak anılır. 

Latincede "Cancer" kelimesi "Yengeç" anlamına gelmekte olup "Yengeç" ise kanser hastalığının sembolüdür. Zodiactaki ( Horoskop ) Yengeç Burcu da "Cancer" olarak isimlendirilmiştir.


Yengeç kıskacına benzeyen Cancer ( Yengeç Burcu )

Düalitenin sembolü olan Yin Yang figüründeki 6 ve 9 sayıları, yengecin iki kıskacını temsil edecek şekilde kanserin sembolü olarak da kullanılmaktadır.





Kanserin sembolü


Yengecin kıskacını sembolize eden Kanser sembolü

Bazı canlıların kanlarında demir içeren Hemoglobin yerine bakır içeren Hemocyanin bulunmakta olduğundan bu canlıların kanları mavi renktedir. ( Hemoglobin oksijen ile temas edince kırmızı, Hemocyanin ise mavi olmaktadır. )

Gezegenin kanseri niteliğindeki küresel şeytanların ( küresel elitlerin ) kendilerini mavi kanlı ve dolayısıyla üstün ırk addettiği, bazı bayraklarda dahi mavi renk sembolizmi bulunduğu ve bu nedenle cinlerin* mavi renk ile resmedildiği hususu evvelki bölümlerde detaylı incelenmişti.

* "Cin" kelimesi "Görünmeyen, Gizli" anlamına gelmekte olup Kur'an'da düşük frekans tesiri ileten farklı boyut varlıklarını ifade etmektedir.

Taha suresinin 102. ayeti "Mücrim" ( Suçlu ) ve "Zürka" ( Mavi ) kelimelerinin birlikte yer aldığı bir ayettir. Ancak mavi rengin sembolize ettiği farklı boyut varlıklarının ( cinlerin ) tümünün kötücül olduğu elbetteki düşünülemez. Zira böyle bir düşünce yaratılıştaki düalite ilkesine ters olacağı gibi dünyadaki tüm insanların kötü ilan edilmesiyle aynı anlama gelecektir.

20/102 - Yevme yünfehu fis suri ve nahşürul mücrimıne yevmeizin ZÜRKA ( Borunun içine üflendiği gün. O gün suçluları MASMAVİ toplarız. )

"Cancer" kelimesi "Can" ve "cer" olarak iki heceden ve kelimeden oluşmaktadır. Kökteki "Can" kelimesi Kur'an'da "Cin" ve "Yılan" anlamına gelen "Can" kelimesiyle özdeş olması açısından dikkat çekmektedir. Ek olan "cer" kelimesinin, "-ci" anlamı yanısıra Arapça'daki "Ser" ( Baş ) anlamı dikkate alındığında "Cancer" kelimesinin "Cinleyici", "Baştaki cin", "Başında cin olma / Başına cin gelme" gibi potansiyel anlamları oluşmaktadır. 

15/27 - Vel CANne halaknahü min kablü min NARİS SEMUM ( Ve CİN, onu önceden, İÇE İŞLEYEN ZEHİRLİ ATEŞTEN yarattık. )

Ayette cin kelimesi için "vücuda nüfuz edip zehirleyen ateş" teşbihi yapılması düşük frekans tesirleri sonucu oluşan kanser hastalığını çağrıştırmaktadır. Ayrıca yılan, tam ayette ifade edildiği gibi zehirini vücuda nüfuz ettirerek öldürebilen bir varlıktır. Toksik ( Zehirleyici ) madde uyarı sembolünde de Yengeç kıskacı sembolizmi yer almaktadır.

Neml suresinin 10. ayetinde "Can" kelimesinin "Yılan" anlamında yer aldığı görülmektedir. 

27/10 - Ve elkı asak fe lemma raaha tehtezzü ke enneha CANNün vella müdbiran ve lem yüakkıb ya musa la tehaf innı la yehafü ledeyyel murselun ( Ve asanı at. Böylece onu kesinlikle YILAN gibi titreşirken gördüğünde arkasına dönmeden, ardına bakmadan kaçtı. "Ey Musa korkma. Kesinlikle benim. Gönderilenler huzurumda korkmazlar." ) 

55/39 - Fe yevmeizin la yus'elu an zenbihi insün ve la CAN ( Artık o gün ne insana, ne de CİNe günahlarından sual edilmez. )

55/56 - Fihinne kasıratüt tarfi lem yatmishünne insün kablehüm ve la CAN ( Onların içinde, onlardan önce kendilerine ne insan, ne de CİN dokunmamış kısa, saklı bakışlı kadınlar. )

"Canavar" kelimesinin esası "Jennifer" olup bu kelime de esasen "Jen" ( Cin ) ve "Fer" ( Getirmek ) kelimelerinden oluşmakta ve "Cin getiren" anlamı taşımaktadır.

"Can" ve "Cin" kelimeleri kozmik ilme vakıf olan ve cinlere kulluk eden küreselciler tarafından sanki farklı anlam ifade ediyorlarmışcasına ve bilinçli olarak dillere yerleştirilmişlerdir. Oysa amaç bu kelimelerin zikredilmesini sağlamaktır. Örnek : "CANlı", "CİNsel", "CİNsiyet", "CİNs", "GENetik" ...

"Yengeç" ile "Cancer" ( Kanser ) ilintisindeki diğer unsurlar ise yukarıda anılan "Mavi Kan" ve Yengecin davranış paternidir. Yengeçler çekinik gibi görünen, gözetleyen, bir anda çoğalarak istila edebilen ve pençesiyle tuttuğunu kolay kolay bırakmayan nitelikleriyle adeta cinlerin ve kanser hastalığının tasviri gibidirler.

"Atnalı Yengeci" ( Horseshoe Crab ) adı verilen bir yengeç türü halen Coronavirus aşısının güvenilirliğinin tespiti amaçlı yapılan laboratuar çalışmalarda kullanılmaktadır. Bakteriler öldükten sonra endotoksin adı verilen bir sıvı salgılamaktadırlar. Bu sıvı insanlarda kana karıştığında ölümcül olabilmektesir. Atnalı Yengecinin mavi kanı, endotoksinlerin tespitine yardımcı olmaktadır.


Atnalı Yengeci

Yengeçlerin dışında Mavi Kana sahip diğer varlıklar karides, kabuklular, örümcekler, mürekkepbalıkları, ahtapotlar ve bazı yumuşakçalar olarak sıralanabilir.

Monday, October 19, 2020

İnkârcılık ve günahkârlık bir genetik kodlama mı? 

Bir insan doğuştan inkârcı ve günahkâr olabilir mi? Nuh suresinin 27. ayetinde "doğuştan inkârcı olma" kavramından bahsedilmektedir.

71/26 - Ve kale nuhun rabbi la tezer alel ardı minel kafirine deyyaren ( Ve Nuh "Rab’bim yer üzerinde inkârcılardan dolaşan kimse bırakma." dedi. )

71/27 - İnneke in tezerhüm yudıllu ibadeke ve LA YELİDU İLLA FACİREN KEFFAREN ( Kesinlikle sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar ve İNKAR EDEN GÜNAHKARLAR HARİCİNDEKİLERİ DOĞURMAZLAR. )

Nisa suresinin 88. ayetinde de Allah'ın sapmış olmasına hükmettiği bir varlığın yönlendirilmesinin mümkün olmadığı bildirilmektedir. Zira bir varlığın genetik kodları şeytanlar tarafından dış müdahaleyle değiştirilse bile bu durum nihayetinde Allah'ın isteği ve izni ile gerçekleşebilmektedir.

4/88 - Fe ma leküm fil münafikıne fieteyni vallahü erkesehüm bima kesebu E TÜRİDUNE EN TEHDU MEN EDALLELLAH VE MEN YUDLİLİLLAHÜ FE LEN TECİDE LEHU SEBILA ( O halde size ne oluyor da ikiyüzlüler hakkında iki topluluğa ayrılıyorsunuz. Allah o kazandıklarından dolayı onları tersine döndürür. O ALLAH'IN SAPTIRDIĞINI YÖNLENDİRMEYİ Mİ İSTERSİNİZ? Ve Allah kimi saptırırsa artık ona yol bulamazsın. )

"Doğuştan inkârcı" olunabilmesi için inanç frekansının tezahürünü engelleyecek bir genetik kodlamanın söz konusu olması gerekir. Ruhun madde alemindeki temsilcisi olan süptil Öz Varlık'ın kaba madde beden ( Beşer ) ile birleşmesi sonucunda İnsan adı verilen Nefs oluşmaktadır. Dolayısıyla kaba madde bedende suni genetik müdahaleler ile oluşturulacak maddi değişiklikler Öz Varlık'tan iletilen tesirlerin bloke olmasına ve işlev görmemesine sebep olacaktır. 

Kur'an'da idrak, akletme ve inanç olgularıyla ilintili olarak belirtilen organlar Alın ve Kalptir.

96/15 - Kella lein lem yentehi le nesfe'an bin NASİYEH ( Asla, imtina edip vazgeçmezse ALNI tutup, savurarak sürükleriz. )

96/16 - NASİYETİN kezibetin hatıeh ( Hatalı, yalanlamış ALNI. )

11/56 - İnnı tevekkeltü alellahi rabbi ve rabbiküm ma min dabbetin illa hüve ahızün bi NASİYETİHA inne rabbi ala sıratın müstekım ( Kesinlikle ben Rab’bim ve Rab’biniz olan Allah’a dayanıp sığınırım. O’nun ALNINDAN tutup yakalamadığı debelenen yoktur. Kesinlikle Rab’bim doğru yol üzerindedir. )

Kafadaki alın bölgesinde bulunan ve beynin ön kısmı olan Prefrontal Cortex'in akletme, idrak ve yorumlama merkezi olduğu evvelki bölümlerde incelenmişti.

22/46 ... fe inneha la ta'mel ebsaru ve lakin TA'MEL KULUBülletı fis sudur ( ... Kesinlikle gözler kör olmaz ve lakin göğüslerin içindeki o KALPLER KÖR OLUR. )

Kur'an ayetlerinde yer alan "Kılıflı kalp", "Perdeli göz", "Ağırlıklı kulak", "Hatalı alın" gibi ifadeler genetik kod manipülasyonuna işaret etmekte gibidir. Atatürk'ün sözü olan "Damardaki asil kan" ifadesi de genetik kodlamayı vurgulamakta gibidir. 

6/25 - Ve minhüm men yestemiu ileyk ve cealna ALA KULUBİHİM EKİNNETEN EN YEFKAHUHÜ ala ve FI AZANİHİM VAKRA ve İN YERAV KÜLLE AYETİN LA YÜ'MİNU BİHA hatta iza cauke yücadiluneke yekulüllezıne keferu in haza illa esatırul evvelın ( Ve onlardan seni dinleyenler de vardır. Fakat biz onu anlamasınlar diye KALPLERİNİN ÜSTÜNE ÖRTÜLER ve KULAKLARININ İÇİNE AĞIRLIK oluşturduk. EĞER BÜTÜN AYETLERİ GÖRSELER BİLE ONLARA İNANMAZLAR. Hatta sana geldiklerinde seninle mücadele ederler. O inkar edenler "Kesinlikle bu ancak evvelkilerin masallarıdır." derler. )


Düalite döngüsü ve İkili Yedi 

Evvelki bölümlerde bahsedildiği üzere "düalite" ( İkilik ) "döngünün" temelidir. Madde alemi olan kainatta her olgu zıttıyla mevcut olup birbirine zıt iki olgunun tezahürü bir birim düaliteyi oluşturmaktadır. Düalite ve döngü olguları yaratılışla birlikte tezahür etmişlerdir. İlk düalite, ilk döngü : "Yokluk - Varlık" düalitesidir, döngüsüdür.

Ünite ise kelime, ruh ve madde alemlerini yaratan Allahü Teala'nın indindedir. 

Döngünün nümerik sembolü 7 sayısı olup yaratılışın 7. gün tamamlanması, 7 gökler, yerin 7 katmanı, 7 renk, 7 nota, 7 çakra vb. yaratılıştaki döngüsel örneklerdir.

1 Genesis 2-2 YEDİNCİ güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu İŞİ BİTİRDİ. Yaptığı işten o gün dinlendi.

Düalitenin ve döngünün birlikteliğini simgeleyen kavram "Seb'an minel mesani" ( İkililerden Yedi / İkili Yedi ) kavramıdır. Bu kavram Hicr suresinin 87. ayetinde yaratılışın kaynak kodlarını içeren Kur'an için kullanılmaktadır.

15/87 - Ve lekad ateynake SEB'AN MİNEL MESANİ vel kur'anel azım ( Ve biz sana İKİLİLERDEN YEDİYİ ve büyük Kur'an' ı verdik. )

Fussilet suresinin 12. ayetinde "Yedi göklerin iki günde" yaratıldığı bildirilir.

41/12 - Fe kadahünne SEB'A SEMAVATİN FI YEVMEYNİ ve evha fı külli semain emraha ve zeyyennes semaed dünya bi mesabıha ve hıfza zalike takdırul azızil alim ( Böylece onları YEDİ GÖKLER OLARAK İKİ GÜNDE koyup oturttu. Her göğe işini vahyetti. En yakın göğü kandillerle, lambalarla süsledik ve koruduk. Bu yüce bilenin ölçüdüdür, takdiridir. )

Talak suresinin 12. ayetinde "Gökteki ve yerdeki yedi katmandan" yani "iki adet yedili katmandan" bahsedilmektedir.

65/12 - Allahüllezi haleka SEB'A SEMAVATİN VE MİNEL ARDI MİSLEHÜNNE yetenezzelül emru beynehünne li ta'lemu ennallahe ala külli şey'in kadirun ve ennallahe kad ehata bi külli şey'in ilmen ( Allah, o YEDİ GÖKLERİ VE YERDEN DE ONLARIN AYNISINI yaratandır. Emir, kesinlikle Allah' ın herşeye gücü yeten olduğunu bilmeniz için onların arasından iner. Kesinlikle Allah herşeyi ilmen kuşatmıştır. )

Kur'an'ın ilk suresi olan Fatiha suresinin ilk 2 ayeti 7'şer kelimeden oluşmaktadır. Ayrıca Fatiha suresinde toplam 49 kelime bulunmaktadır. ( 7x7 = 49 )

1/1 Bi (1) ismi (2) allahi (3) er (4) rahmani (5) er (6) rahim (7) ( Şefkatli, merhametli Allah'ın ismi ile, )

1/2 - El (1) hamdu (2) li (3) allahi (4) rabbi (5) el (6) alemin (7) ( Övgü alemlerin Rab’bi Allah içindir. )

Kur'an'da 7 ayetten oluşan 2 sure bulunmaktadır. Fatiha ve Maun sureleri. Ve bu iki surenin de ilk ayetleri 7 kelimeden oluşmaktadır.

1/1 Bi (1) ismi (2) allahi (3) er (4) rahmani (5) er (6) rahim (7) ( Şefkatli, merhametli Allah'ın ismi ile, )

107/1 - E (1) raeyte (2) ellezi (3) yükezzibü (4) bi (5) ed (6) din (7) ( O dini yalanlayanı gördün mü? )

Fatiha ve Maun surelerinin kodları yanyana yazıldığında "İkili Yedi" oluşmaktadır. ( 1 ve 107 ... 1+1 ve 7 )

"Besmele" olarak anılan ve 7 kelimeden oluşan "Bismillahirrahmanirrahim" ifadesi Fatiha ve Neml surelerinde olmak üzere 2 kere tekrarlanmaktadır.

1/1 Bismillahirrahmanirrahim ( Şefkatli merhametli Allah' ın ismi ile )

27/30 - İnnehu min süleymane ve innehu bismillahirrahmanirrahim ( Kesinlikle o Süleyman’ dandır. Kesinlikle o şefkatli merhametli Allah' ın ismi iledir. ) 

"Besmele"'nin ikinci kez tekrarlandığı surenin numarası 27 olup, bu sayı 2 ve 7 sayılarından oluşmaktadır.

Her iki ayetin kodlarını oluşturan sayıların toplamı ( 1+1+2+7+3+0 = 14 ) 14 sayısını vermektedir. ( "İkili yedi" tezahürü olan 2x7 veya 7+7 işlemleri 14 sayısını vermektedir. )

Yusuf suresindeki "Yedi semiz sığır ve yedi cılız sığır", "Yedi yeşil başak ve yedi kuru başak", "Yedi sene ve yedi şiddetli sene" ifadeleri 7 birimlik döngüleri ve ikili yedi kavramını vurgulayan ayetlerdir.

12/46 - Yusüfü eyyühes sıddıku eftina fı SEB'I BEKARATİN SİMANİN ye'külü hünne SEB'UN ICAFÜN SEB'I SÜMBÜLATİN HUDRİN VE ÜHARA YABİSATİN leallı erciu ilen nasi leallehüm ya'lemun ( Yusuf, ey doğru olan. YEDİ SEMİZ SIĞIRI YEDİ CILIZ SIĞIRIN yedi cılız yemesi ve YEDİ YEŞİL BAŞAKLA DİĞERLERİ KURU OLANLAR konusunda bize fikir bildir. Umarım insanlara dönerim. Umulur ki bilirler. )

12/47 - Kale tezraune SEB'A SİNINE DEEBA fe ma hasadtüm fe zeruhü fı sümbülihı illa kalılen min ma te'külun ( "YEDİ SENE USÜLÜNE GÖRE ekeceksiniz. Hasat etmeyin de o yediklerinizden azı haricindekileri başağının içinde bırakın." dedi. )

12/48 - Sümme ye'tı min ba'di zalike SEB'UN ŞİDADÜN ye'külne ma kaddemtüm lehünne illa kalılen min ma tuhsınun ( “Sonra bunun ardından YEDİ ŞİDDETLİ ZORLU OLANI gelecek. O biriktirip daim kıldıklarınızı, o saklayacaklarınızdan azı haricindekini yiyecek." )

Zümer suresinin 23. ayetinde de Kur'an'ın "İkili" bir kitap olduğu bildirilmektedir.

39/23 - Allahü nezzele ahsenel hadısi KİTABEN müteşebihen MESANİYE ... ( En güzel sözü, benzetmeli İKİLİ KİTAP olarak Allah indirdi. ... )

Tevrat'ın Tekvin ( Genesis / Yaratılış ) suresinin "7-2" kodlu ayetinde Haberci Nuh'un gemiye "Yedi çift" hayvan alması bildirilir.

1 Genesis 7-1 RAB Nuh'a, "Bütün ailenle birlikte gemiye bin" dedi, "Çünkü bu kuşak içinde yalnız seni doğru buldum.

1 Genesis "7-2" Yeryüzünde soyları tükenmesin diye, yanına temiz sayılan hayvanlardan erkek ve dişi olmak üzere YEDİŞER ÇİFT,

1 Genesis 7-3 kirli sayılan hayvanlardan birer çift, kuşlardan YEDİŞER ÇİFT al.

Yaratılışın mikro tezahürü olan Mitoz hücre bölünmesi de döngüselliğin bir ifadesi olan "İkili Yedi" kavramının kaba madde planındaki temsili niteliğindedir. Mitoz bölünme şeması aşağıda olup, 7 birimlik döngü sonunda 2 hücre ortaya çıkmaktadır.





Kozmik iletişim aracı semboller 

"Sembol" daha doğrusu "Symbol" Grek kökenli bir kelime olup "Sun" ( İle ) ve "Ballein" ( Atmak ) köklerinden oluşmakta ve "Birlikte atılan" anlamını taşımaktadır. Bu ifade "bir kavram ile birlikte anılan" anlamını vermektedir.

Arapça'da "Sembol" kelimesinin karşılığı "Şibh" ( Benzer, Benzeyen ) kelimesidir. "Teşbih" ( Benzetme ) kelimesi de "Şibh" kökündendir. "Teşbih" kelimesinin, "Sel" ( Sual ) ve "Misal" ( Suallenmiş / Örnek ) köklerinden türemiş olan "Temsil" kelimesiyle anlam benzerliği bulunmaktadır.  

"Sembol" kelimesinin Türkçe karşılığı "Simge" kelimesi olup bu kelime "Sim" kökünden ve "-ge" ekinden oluşmaktadır. "Sim" kökü batı dillerindeki "SaMe" ( Benzer, Aynı ), "SİMilar" ( Benzeyen ) kelimelerinde de aynı anlamı yansıtacak şekilde bulunmaktadır.

Semboller, kelimelerin ve kavramların kelimesel, sayısal veya şekilsel ifadeleridir. Kur'an, İncil ve Tevrat ayetlerinde meselelerin çoğunlukla "Teşbihi" anlatımlar ile bildirildiği görülmektedir. Semboller yüksek tesir frekansları yaymakta olup, icabında bir sembol sayfalarca yazıya bedel mesaj ve bilgi içerebilmektedir. Okült ezoterik cemiyetlerde yoğun sembolizme dayalı iletişimin olması bu cemiyetleri kuranların sembolizm ilmine vakıf olmalarından kaynaklanmaktadır. 

Sembolizm aslında bir kodlama sistemi olup, Mısır hiyeroglifleri, günümüz iletişiminde kullanılan emojiler, sayılar, bilgisayar teknolojisinde kullanılan binary kodları ( 0, 1 ) vb. esasen anlam içeren kodlardır.

Kutsal kitaplardaki sembolizm ( müteşabihat ) ayetlerin çok katmanlı anlamlar ve mesajlar içerebilmesine vesile olmaktadır. 

Kur'an'da "Teşbih" kelimesinin geçtiği bazı ayetler şöyledir.

2/25 - Ve beşşirillezıne amenu ve amilus salihati enne lehüm cennatin tecrı min tahtihel enhar küllema ruziku minha min semeratin rizkan kalu hazellezi rüzıkna min kablü ve ütu bihı MÜTEŞABİHA ve lehüm fıha ezvacün mütahheratün ve hüm fıha halidun ( Ve o inananları, iyilikler yapanları altlarından nehirler akan bahçelerin kesinlikle onlara olduğu ile müjdele. Onların hepsi oranın meyvelerinden, ürünlerinden rızıklanırlar. "Bunlar o önceden rızıklandırıldıklarımızdır." derler. BENZEŞENLERİNDEN verilmişlerdir. Orada temiz eşler de onlaradır. Onlar orada ebedidirler. )

Ayette kaba madde planı olan dünyadaki olguların süptil plan olan cennetteki olguların sembolleri, temsilleri, projeksiyonları olduğu mesajı verilmektedir.  

2/70 - Kalüd'u lena rabbeke yübeyyin lena ma hiye innel bekara TEŞABEHE aleyna ve inna in şaellahü le mühtedun ( "Çağır bize Rab’bini de onun ne olduğunu bize açıklasın." dediler. "Kesinlikle sığıra BENZER geldi bize ve eğer Allah dilerse kesinlikle biz yönlendirilenler oluruz." )

Al'i İmran suresinin 7. ayetinde Kur'an'da sembollere, teşbihlere yer verilerek bildirilmiş ayetlerden ve bu ayetlerdeki sembolik ifadelerin ( müteşabihat ) yorumlanmasının öneminden bahsedilmektedir.

3/7 - Hüvellezi enzele aleykel kitabe minhü ayatün muhkematün hünne ümmül kitabi ve üharu MÜYEŞABİHAT fe emmellezine fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma TEŞABEHE minhübtiğael fitneti vebtiğae te'vılih ve ma ya'lemü te'vılehu illellah ver rasihune fil ılmi yekulune amenna bihı küllün min ındi rabbina ve ma yezzekkeru illa ülül elbab ( Kitabı sana indiren O'dur. Onda kitabın anası olan açık anlamlı, sağlam ayetler vardır. Diğerleri BENZETMELİDİRLER. Ama o kalplerinin içinde şüphe, vesvese, eğrilik, ayrılık olanlar, onlardan fitneyi aramak ve kendi yorumlarını aramak için o BENZETİLMİŞ olanlara tabi olurlar. Onun yorumunu Allah haricinde kimse bilmez. İlimde derinleşmiş olanlar "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler. Akıl sahipleri haricindekiler hatırlamaz. )

Nisa suresinin 157. ayetinde "Mesih İsa"'nın çarmıha gerilerek öldürülmesinin sembolik ve hipnotik bir yanılsama tezahürü olduğu, gerçeğin ise farklı olduğu yine "Şibh" fiiliyle bildirilmektedir.

4/157 - Ve kavlihim inna katelnel mesıha ıysebne meryeme rasulellah ve ma kateluhü ve ma salebuhü ve lakin ŞÜBBİHE lehüm ve innellezinahtelefu fıhi le fı şekkin minh ma lehüm bihı min ılmin illettibaaz zann ve ma kateluhü yekına ( Ve "Kesinlikle biz Allah' ın resulü Meryem oğlu Mesih İsa’yı öldürdük." sözlerinden dolayı. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Lakin onlara BENZETİLDİ. Kesinlikle onun hakkında ihtilaf edenler, ondan şüphe içindedirler. Onlara onun ilminden yoktur. Ancak zanna tabi olurlar. Doğrusu onu öldürmediler. )

Zümer suresinin 23. ayetinde Kur'an ayetlerinin "Mesani" ( İkili ) yani "Muhkem" ( Açık anlamlı ) ve "Müteşabih" ( Benzetmeli, Sembolik ) niteliğinden bahsedilmektedir. 

39/23 - Allahü nezzele ahsenel hadısi KİTABEN MÜTEŞEBİHEN MESANİYE takşeırru minhü cüludüllezıne yahşevne rabbehüm sümme telınü cüludühüm ve kulubühüm ila zikrillah zalike hüdellahi yehdı bihı men yeşa' ve men yudlilillahü fe ma lehu min had ( En güzel sözü, BENZETMELİ İKİLİ KİTAP olarak Allah indirdi. O Rab’lerinden korkanların O’ndan derileri ürperir. Sonra Allah' ın hatırlamasına derileri ve kalpleri yumuşar. Bu Allah' ın yönlendirmesidir. Onunla dilediği kimseyi yönlendirir. Allah kimi saptırırsa, artık ona yönlendiriciden yoktur. )

Kuralsızlık ve sınırsızlık tuzağı

Evvelki bölümlerde sıklıkla değinildiği üzere "Yeni Düzenci" küreselciler dijital teknoloji vasıtasıyla kendilerini Rab'be ortak koşmakta, Transhumanism vb. gibi projeler vesilesiyle insanlara "İnsan Tanrıdır." telkini yapmakta ve asla affı olmayan şirk gühahına batmaktadırlar. Zaten İblis'in insanı ilk aldatma söyleminde de aynı ifade yer almaktadır. 

1 Genesis 3-5 "Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek TANRI GİBİ OLACAKSINIZ."

Küreselcilere hizmet eden meşhur bir yazara ait "Homo Deus" ( Tanrı İnsan ) isimli kitap kitlesel telkin ve zihin programlama amacıyla küreselciler tarafından yazdırılmıştır.

Her adımlarını Kur'an ayetlerine ters ve farklı anlamlar yükleyerek atan bu müşrik inkârcılar Kur'an'da yer alan "Allah ne dilerse yapar." ayetini kullanarak insanlara düşüncede ve eylemde kuralsızlığı ve sınırsızlığı telkin etmektedirler.

14/27 ... ve yef'alüllahü ma yeşa' ( ... ve Allah ne dilerse yapar. )

22/18 ... innellahe yef'alü ma yeşa' ( ... Kesinlikle Allah ne dilerse yapar. )

Zaten satanizmin temeli bu söyleme dayanmaktadır. "Uygun görüyorsan yap." ( Do it as you see fit. )

Yaratılışın, doğanın işleyişinde nasıl fizik kuralları ( maddi kurallar ) varsa, benzer şekilde ruhi ve manevi kurallar, sınırlar da bulunmaktadır. İşte dejenerasyon misyonunu üstlenmiş satanistlerin hedefi bu kuralları ve sınırları ( vicdani, ahlaki ve insani değerler ) önce esnetmek, ardından da ortadan kaldırmaktır. Dinin özünü oluşturan ruhi, vicdani ve manevi sınırlar Kur'an'da "Hududallah" ( Allah'ın hudutları ) ifadesiyle bildirilmiştir.

2/229 ... ve men yeteadde hududellahi fe ülaike hümüz zalimun ( ... Kim Allah’ ın hudutlarını aşarsa, artık onlar zalimlerdir. ) 

5/87 .... ve la ta'tedu innellahe la yühıbbül mu'tedın ( ... Hududu aşmayın. Kesinlikle Allah hududu aşanları sevmez. )

1999 yılı yapımı Matrix filminin sonundaki şu cümleler de niyeti ortaya koymaktadır. “Biliyorum oradasın. Seni şimdi hissedebiliyorum. Korktuğunu biliyorum….bizden korkuyorsun. Değişimden korkuyorsun. Geleceği bilmiyorum. Sana bunun nasıl biteceğini söylemek için gelmedim. Sana bunun nasıl başlayacağını söylemek için geldim. Bu telefonu kapatacağım ve bu insanlara, senin onlara göstermek istemediğini göstereceğim. ONLARA SENSİZ BİR YAŞAM GÖSTERECEĞİM. KURALSIZ VE KONTROLSÜZ, SINIRLARI VE KISITLAMALARI OLMAYAN BİR DÜNYA. HERŞEYİN MÜMKÜN OLDUĞU BİR DÜNYA. Gitmeye başladığımız noktada sana bir seçim bırakıyorum.”

Cümlelerde planlanan şeytani Yeni Dünya Düzeni'ne ( YDD ) atıfta bulunulmaktadır. YDD ayrıca ülke sınırlarının ortadan kalktığı ve tek Dünya Devleti'nin tesis edildiği bir yapıyı da tanımlamaktadır.

Sunday, October 18, 2020

Demir Kütleleri ve Erimiş Bakır 

İnsan kanındaki hemoglobin DEMİR atomları içermekte olup, hemoglobin miktarı yüksek olan KAN oksijenlendiğinde DEMİR onu KIRMIZIYA dönüştürür. İnsan kanı bu nedenle kırmızıdır. Bazı hayvanlarda bulunan hemosiyanin ise BAKIR içerir ve hemosiyanin miktarı yüksek olan KAN oksijenlendiğinde, BAKIR onu MAVİYE dönüştürür. Örümcek, AHTAPOT* ve akreplerin KANI MAVİDİR."

* Grey Alien tasvirindeki gibi ters damla formunda bir kafa yapısına sahip olan Ahtapot ( Octopus ... Octo ( Sekiz ) + Pus ( Ayak ) ) yeni boyut ve yeni döngü kavramlarının nümerolojik sembolü olan 8 sayısının tezahürü niteliğindedir. Ayrıca Örümcek de Kur'an'da misali yer alan bir varlıktır.

18/96 18/96 - Atun (1) i (2) ZÜBER (3) al (4) HADİD (5) hatta (6) iza (7) sava (8) beyne (9) es (10) sadaf (11) eyni (12) kale (13) enfühu (14) hatta (15) iza (16) ceale (17) hu (18) naran (19) kale (20) atun (21) ı (22) üfriğ (23) aley (24) hi (25) KITRA (26)

( Bana DEMİR KÜTLELERİ getirin. Nihayet, iki ucun arasını eşleştirip müsavi kıldı. "Üfleyin." dedi. Nihayet ateşi oluşturduğunda "Getirin bana, onun üzerine ERİMİŞ BAKIR dökeyim." dedi. )

Zülkarneyn ( İki Boyutlu / İki Soylu / İki Boynuzlu )'in sözünü içeren bu ayette insan ile üst süptil boyut varlıklarının birleşerek şeytanları engellemelerinden, onların önünde sed oluşturmalarından bahsediliyor da olabilir. Zira DEMİR KÜTLESİ kaba madde, ERİMİŞ BAKIR yarı süptil maddedir. Ayetteki "İki ucun arasının eşleştirilmesi" ifadesi de iki boyutun birleştirilmesini tanımlıyor olabilir.

Ayette 26 kelime bulunması da "8" sayısı açısından dikkat çekmektedir. ( 2+6 = 8 ) 

Ayrıca Demirin atom numarası da 26' ( 2+6 = 8 ) olup, Kur'an'da 57. surenin ismi olan Hadid ( Demir ) kelimesinin ebced değeri de 26'dır.

Bakırın atom numarası ise 29' ( 2+9 = 11 ) dur. Bu iki sayının nümerolojik değerlerinin toplamı "1" sayısını vermektedir. ( 8+1+1 = 10 ... 1+0 = 1 ) "1" sayısı BİRleşmenin, Ünitenin sembolüdür. Ayette Demir Kütleleri ile Erimiş Bakırın yani kaba madde insan ile süptil madde varlıkların ( Öz Varlık ? ) birleşmesinden, eşleşmesinden bahsedilmekte gibidir. 

Kur'an'daki cennet ( Sirius / Üst süptil boyut ) tasvirlerinde yer alan "Cennette hurilerle eşleşme, birleşme" ifadesi de esasen "insanın üst plandaki ( boyut ) süptil öz varlığı ( astral bedeni ) ile birleşmesini, eşleşmesini" tanımlamaktadır. "Huri" kelimesi "Ahver" ( Yüksek beyaz ve iri gözlü olan ) kelimesinin çoğuludur. Sirius yıldızının "Beyaz Yıldız" olarak da tanımlanması konu bağlamında önem arzetmektedir. ( "Ahver" kelimesi belirli bir cinsiyeti temsil etmemektedir. )

"Yeraltı dünyası" ifadesi ve alt boyut varlıkları 

"Yeraltı dünyası" ifadesi suç işleyen, haksız kazanç sağlayan, ahlaksızlık ve kötülük yapanların oluşturduğu camiayı tanımlamak için kullanılan bir ifadedir. Kötülük ve bozgunculuk yapanların "dünyasını" ( ortamını ) tanımlamak için neden "Yeraltı" ifadesi kullanılmıştır? Akla ilk gelen yanıt "Gizli işler çevirdikleri ve gizlendikleri için " olabilse de kitap ayetlerine göre daha detaylı bir durum söz konusu gibidir.

Nahl suresinin 45. ve Mülk suresin 16. ayetlerinde "Yere geçirilmek" ifadesi bulunmaktadır.

16/45 - E fe eminellezine mekerus seyyiati en YAHSİFELLAHÜ BİHİMÜL ERDA ev ye'tiyehümül azabü min haysü la yeş'urun ( Kötülük hileleri, tuzakları kuranlar, Allah' ın onları YERE GEÇİRMESİNDEN veya onlara farketmedikleri yerden azabın gelmesinden emin midirler, güvende midirler? )

67/16 - E emintüm men fis semai en YAHSİFE BİKÜMÜL ARDA fe iza hiye temur ( O göktekinin, sizi YERE GEÇİRMEYECEĞİNE emin misiniz? Artık o zaman o değişip çalkalanır. )

Hümeze suresinin 4. ayetinde "Hatm / Hıtam" ( Son, Sonlandırma ) kökünden türemiş olan ve kitapta "Ateşin en son katmanı, Gayya kuyusu" anlamında kullanılan "Hutameh" kelimesi yer almaktadır.

104/4 - Kella le yünbezenne fil HUTAMEH ( Asla, HUTAMEYE atılacaktır. )

104/5 - Ve ma edrake mel HUTAMEH ( Ve HUTAMENİN ne olduğunu sana ne bildirir? ) 

104/6 - NARullahil mukadeh ( Allah' ın yakılmış ATEŞİDİR. )

104/7 - Elleti tettaliu alel ef'ideh ( O kalplere yükselip erişir. )

104/8 İnneha aleyhim MÜ'SADEH ( Kesinlikle ki onların üzerlerine SED* ÇEKİLİR. )

Ayette anılan "Sed", Zülkarneyn'in, İblis neferi olan ve döngü sonunda bozgunculuk için tezahür edecek / eden Ye'cuc ve Me'cuc için inşa ettiği "Sed" midir?

18/94 - Kalu ya zel karneyni inne YE'CUCE ve ME'CUCE MÜFSİDUNE FİL ARDI fe hel nec'alü leke harcen ala en tec'ale beynena ve beynehüm SEDDA ( “Ey Zülkarneyn, iki boynuzlu, YECUC ve MECUC kesinlikle yerde bozgunculardır. O halde, bizimle onlar arasına SED koyman üzere sana harac versek olur mu?” dediler. )

21/96 - Hatta İZA FÜTİHAT* YE'CUCÜ ve ME'CUCÜ ve hüm min külli hadebin yensilun ( Nihayet YECUC ve MECUC AÇILDIĞINDA*, onlar her tepeden inip akın ederler. )

* Ayetteki "Açılma" ifadesi alt boyuttan 3. boyuta ( dünyaya ) açılan bir boyut portalını tanımlamakta gibidir. Ayette alt boyutta ( yeraltında ) bulunan varlıklar ( cinler ) olan Ye'cuc ve Me'cuc'un tepelerden yeryüzüne çıkarak akın ettikleri bildirilmektedir. 

Mutaffifin ( Ölçüde tartıda hile yapan ) suresinin 7. ayetinde günahkârların karşılığının "Siccin" ( Zindan )'de olduğu bildirilmektedir. Ve "Siccin", rakamlandırılmış yazı / kitap olarak tanımlanmaktadır. ( Zindan, yeraltındaki karanlık hapishaneye verilen isimdir. )

83/7 - Kella inne kitabel füccari le fi SİCCİN ( Hayır. Kesinlikle günahkarların kitabı, yazısı SİCCİNİN içindedir. )

* "Siccin"'in kelime anlamı "Zindan"'dır.

83/8 - Ve ma edrake ma SİCCİN ( Ve SİCCİNİN ne olduğunu sana ne bildirir? )

83/9 - Kitabun merkum ( Rakamlandırılmış kitap. )

İncil'in aşağıdaki ayetlerinde esasen üst süptil boyut varlığı olan İblis'in yeraltına yani alt boyuta hapsedilmesinden bahsedilmektedir.

66 Vahiy 20-2 Melek ejderhayı -İBLİS ya da ŞEYTAN denen o ESKİ YILANI - yakalayıp bin yıl için bağladı.

66 Vahiy 20-3 Bin yıl tamamlanıncaya dek ulusları bir daha saptırmasın diye onu DİPSİZ DERİNLİKLERE ATTI, ORAYA KAPAYIP GİRİŞİ MÜHÜRLEDİ. Bin yıl geçtikten sonra kısa bir süre için serbest bırakılması gerekiyor.

66 Vahiy 20-7 Bin yıl tamamlanınca ŞEYTAN atıldığı ZİNDANDAN serbest bırakılacak.

66 Vahiy 20-8 Yeryüzünün dört bucağındaki ulusları -GOG'la MAGOG'u*- saptırmak, savaş için bir araya toplamak üzere ZİNDANDAN çıkacak.

* Gog ve Magog kelimeleri Ye'cuc ve Me'cuc'un İncil'deki karşılıkları olup ayette, aynen Kur'an'da zikredildiği üzere, zindandan çıkan İblis'in talimatıyla Ye'cuc ve Me'cuc''un yerde bozgun yapacaklarından bahsedilmektedir. Kur'an'daki ilgili ayette de alt boyuttan 3. boyuta ( dünya ) açılan boyut portalından bahsedilmektedir.

Millet kavramı

"Millet" kelimesi, "İllet" ( Sebep ) kökünden türemiş olup, "Milliyet" kelimesi de yine "İllet" köküne sahip "İlliyet" ( Sebepsellik, Sebeple ilgili olan ) kelimesinden türemiştir. 

Bu minvalde "Millet", ortak bir sebebe dayalı olarak bir arada bulunan varlık topluluğunu tanımlamaktadır. Anılan "sebebi" dil, inanç, soy, coğrafi konum, ortak geçmiş gibi unsurlar oluşturabilmektedir. Yani bir topluluğun millet olarak anılabilmesi için anılan unsurlardan en az birinin varlığı gerekmektedir.

Kur'an'da "Millet" kelimesi kapsamında ağırlıklı olarak coğrafi konum ve inanç birliği unsurları bulunmaktadır. 

Kur'an'da ilk "Millet" kelimesi Bakara suresinin 120. ayetinde geçmektedir.

2/120 - Ve len terda ankel YEHUDÜ ve len NESARA hatta tettebia MİLLETEHÜM kul inne hüdellahi hüvel hüda ve le in itteba'te ehvaehüm ba'dellezi caeke minel ılmi ma leke min allahi min veliyyin ve la nasır ( Ve YAHUDİLER ve NASIRALILAR, sen ONLARIN MİLLETİNE tabi olana kadar senden asla hoşlanmazlar. De ki: "Yönlendirme kesinlikle o Allah’ ın yönlendirmesidir." Eğer sen, ilimden sana o getirdiklerimiz sonrasında onların heveslerine tabi olursan Allah’tan sana dost ve yardımcı yoktur. )

Yahudiye ve Nasıra ( Celile'nin nahiyesi ) eski Filistin toprakları içinde kalan yerleşim birimlerinin isimleri olup, buralarda yaşayanlara Yahudi ve Nasıralı ismi verilmiştir. Ancak bu iki topluluğu millet yapan özellik coğrafi konum ile birlikte esasen birleştirici olan kitap ilmine olan farklı yaklaşımları yani farklı inançlarıdır. 

Millet kelimesi Kur'an'da sıklıkla "Millete ibrahim" ( İbrahim'in milleti ) ifadesi içinde yer almaktadır. Bu ifadenin bir "inanç birliğini" tanımladığı görülmektedir.

2/130 - Ve men yerğabü an MİLLETİ İBRAHİME illa men sefihe nefseh ve lekad ıstafeynahü fid dünya ve innehu fil ahırati le mines salihın ( Ve İBRAHİM'İN MİLLETİNDEN nefsini akılsız kılan haricinde kim yüz çevirir? Onu dünyada seçkin kıldık ve kesinlikle o ahirette de iyilerden olacaktır. )

Bakara suresinin 135. ve Al'i İmran suresinin 95. ayetlerinde İbrahim'in milletinin ortak özelliğinin "Allah'ın birliğine inanmak ve O'na ortak koşmamak" olduğu ortaya çıkmaktadır.

2/135 - Ve kalu kunu HUDEN ev NRSARA tehtedu kul bel MİLLETE İBRAHİME hanıfa ve ma kane minel MÜŞRİKIN ( Ve "YAHUDİ veya NASIRALI olun ki yönleneseniz." dediler. De ki: "Bilakis İBRAHİM'İN MİLLETİ birleyip doğruluğa yönelendir. ORTAK KOŞANLARDAN değillerdir." )

3/95 - Kul sadekallahü fettebiu MİLLETE İBRAHİME HANİFA ve ma kane minel müşrikın ( De ki: "Allah doğrudur. O halde BİRLEYİP DOĞRULUĞA YÖNELEN İBRAHİM'İN MİLLETİNE tabi olun. Ortak koşanlardan olmayın." )

A'raf suresinin 88. ayetinde, aynı coğrafyada yaşamanın ve aynı dili konuşmanın dahi icabında millet olmayı sağlayamadığı Şuayb misali ile bildirilmektedir.

7/88 Kalel meleüllezınestekberu min kavmihı le nuhricenneke ya şüaybü vellezine amenu meake min karyetina ev leteudünne fı MİLLETİNA kale e ve lev künna karihın ( Kavminden o ileri gelen kibirliler "Ey Şuayb, kesinlikle seni ve seninle beraber inananları şehrimizden çıkaracağız veya MİLLETİMİZE döneceksiniz." dediler. "İstemeyenler olsak da mı?" dedi. )

Yusuf suresinin 37. ayetinde millet olma açısından, aynı inanca sahip olmanın aynı kavimden ( ırktan, soydan ) olmaktan daha öncelikli olduğu vurgulanmaktadır.

12/37 - Kale la ye'tiküma taamün türzekanihı illa nebbe'tüküma bi te'vılihı kable en ye'tiyeküma zaliküma min ma alemenı rabbi innı teraktü MİLLETE KAVMİN LA YÜ'MİNUNE BİLLAHİve hüm bil ahırati hüm kafirun ( "Sizin ikinizin rızıklanacağınız yiyecek gelmeden önce onun yorumunu size haber veririm. Bu, Rab’bimin bana öğrettiklerindendir. Kesinlikle ben ALLAH'A İNANMAYAN ve ahirete inkarcılar olan KAVMİN MİLLETİNİ terkettim." dedi. ) 

"Millet" kavramı, insanları bir arada tutan, insanlara birbirlerine karşı sorumluluklar yükleyen, sevgi, şefkat, paylaşım, fedakarlık gibi olguları besleyen kutsal bir olgudur. Millet, bir anlamda aile olgusunun genişletilmiş halidir. İşte küreselciler "Singularity" ( Tekillik, Yalnızlık ) başlığı altında topladıkları dijital projelerle insanları sevgisiz, sorumsuz, duygusuz, ahlaksız, inançsız ve yalnızlaşmış robotlara, nesnelere dönüştürmek istemektedirler. Zira insanın, IOT ( Internet of Things / Şeylerin Interneti ) kavramındaki "Things" ( Şeyler ) kapsamında olması hedeflenmektedir.

Saturday, October 17, 2020

Aldatıcı vaad ... Va'd-i ğurur

İblis'in insanı kadim aldatma taktiği "seçim sunmak", "düşük frekansı yani dünyevi ve maddi menfaati cazipmiş gibi vaad etmek" unsurlarından oluşmaktadır. Ve bu aldatma girişimi insan için nefse hakimiyet ve kibirden arınma sınavıdır. Zira Kur'an'da "Aldatma" kelimesinin karşılığı "Ğurur" kelimesidir. Bu kelimenin Türkçe'de kibir anlamına gelen "Gurur" kelimesiyle olan fonetik benzerliği dikkat çekmektedir. Bu benzerlik, nefsaniyetin bir ürünü olan "gurur" olgusunun büyük bir "aldanma" olduğu mesajını vermekte gibidir.

Şeytanın aldatması ve insanın aldanması ile lgili ayetler ;

4/120 YEİDÜHÜM ve yümennıhim ve MA YEİDÜHÜMÜŞ ŞEYTANÜ İLLA ĞURURA ( ONLARA VAAD EDER ve onları saplantılara, kuruntulara sokar. ŞEYTAN ONLARA ALDATMA HARİCİNDEKİNİ VAAD ETMEZ. ) 

A'raf suresinin 22. ayetinde şeytanın Adem'i ve eşini "düşük frekansa çektiği, indirdiği" anlatılmaktadır. 

7/22 - Fe DELLAHÜMA bi ĞURUR fe lemma zakaş şecerate bedet lehüma sev'atühüma ve tafika yahsifani aleyhima min verakıl cenneh ve nadahüma rabbühüma e lem enheküma an tilkümeş şecerati ve ekul leküma inneş şeytane leküma adüvvün mübın ( Böylece onları ALDATMA ile AŞAĞI SARKITTI. Ağacı tadınca, ayıpları, çirkinlikleri onlara ortaya açığa çıktı. İkisi bahçenin yapraklarından üzerlerini örtüp yamamaya başladılar. Rab’leri onlara seslendi "Ben size o ağaç hakkında hüküm vermedim mi? Ve "Şeytan kesinlikle size apaçık düşmandır" demedim mi?" )

3/185 - Küllü nefsin zaikatül mevt ve innema tüveffevne ücuraküm yevmel kıyameh fe men zuhziha anin nari ve üdhılel cennete fe kad faz ve mel hayatüd dünya illa METAUL ĞURUR ( Tüm nefisler ölümü tadar. Ve ayağa kalkış gününde ödülleriniz kesinlikle size vefa edilir. Kim ateşten uzaklaştırılıp, cennete sokulursa kurtulmuştur. Dünya hayatı ALDATICI MADDE, FAYDA haricindeki değildir. ) 

57/20 - İ'lemu ennemel hayatüd dünya le'ıbun ve lehvun ve zinetun ve tefahurun beyneküm ve tekasurun fil emvali vel evladi ke meseli ğaysin a'cebel kuffare nebatühu sümme yekunu hutamen ve fil ahıreti azabun şeduydun ve mağfiretun min allahi ve rıdvanun ve mel hayatüd dünya illa META'UL ĞURUR ( Bilin ki o dünya hayatı kesinlikle oyundur, eğlencedir, süstür, aranızda övünmedir, mallardan ve çocuklardan çoğaltmadır. Bitirip yetiştirdiği, ekincilerin hoşuna giden yağmur misali gibidir. Sonra kırpılmış parça olur. Ahirette şiddetli azap, Allah’tan af ve rıza vardır. Dünya hayatı ALDATICI MADDE, FAYDA haricindeki değildir. )

İblis'in Mesih İsa'yı aldatma girişimi tüm insanlığa ibret olacak şekilde İncil'de şöyle bildirilmiştir.

40 Matthew 4-8 İblis bu kez İsa'yı çok yüksek bir dağa çıkardı. O'na bütün görkemiyle dünya krallıklarını göstererek,

40 Matthew 4-9 "Yere kapanıp bana taparsan, BÜTÜN BUNLARI SANA VERECEĞİM."dedi.

40 Matthew 4-10 İsa ona şöyle karşılık verdi: "Çekil git, Şeytan! 'Tanrın Rab'be tapacak, yalnız O'na kulluk edeceksin' diye yazılmıştır."

Hazar, Türk ve Sirius

"Hazar Kaanlığı", 650 ( 6+5+0 = 11 ) yılında Türkler tarafından Orta Asya'da kurulmuş bir devlettir. "Hazar" kelimesi "Khazar" olarak da yazılmakta olup, "Khaz" ( Gezmek ) ve "-ar" ( -ci / -en ) kelimelerinden oluşmaktadır. Dolayısıyla "KHAZar" kelimesi "GEZer / Gezgin / Gezici" anlamına gelmektedir. ( Türkçe'deki "Kazmak" fiili de "Yol açarak ilerlemek" anlamına gelmekte olup, özünde "Gezmek, İlerlemek" anlamını barındırmaktadır.

"Gezmek" fiilinin Arapça karşılığı "Seyr" kelimesi olup, bu kelimenin "Sirius" kelimesiyle ilintisi bulunması kuvvetle muhtemeldir. ( Türklerin Sirius ile olan bağına, "Tür" kelimesiyle "Sir" kelimesinin köken ilintisine, GÖKtürklerin sembolü olan köpek kafasının Sirius yıldızının ait olduğu Canis Major ( Büyük Köpek ) takımyıldızını simgelediğine, "Mavi" anlamına gelen ve Kur'an'da geçen "Zürka" kelimesinin "Gök" ve "Türk" kelimeleriyle olan ilintisine evvelki bölümlerde defaatle değinilmişti. )

Bu noktada "SR / TR" köküne bağlı olarak "Sirius"* kelimesiyle, "Süptil / İnce / Az yoğun madde", "Hareketli olan" ve "Yüksekteki yer" anlamları itibarıyla ilintili olan kelimeler ve ilgili yorumlar şöyledir. ( Dillerde "S", "T", "D" ve "Z" harfleri birbirlerini ikame eden harflerdir. )

* Latince'de kelimelerin sonlarında bulunan "-us" kelimesi anlam içermeyen fonetik bir ektir. Örnek : Calcul+us, Nov+us, Stat+us, Un+us, Jes+us .... Dolayısıyla "Sirius" aslında "Sir / Siri" kelimesidir.  

Seyr : Gezi, ilerleme

Seyirmek : Gezmek, ilerlemek

Seyrek : Az yoğun, sıklığı az

Seyrelmek : Yoğunluğu, sıklığı azalmak

Seyyar : Gezen, sabit olmayan, hareket eden, bir yerde yoğunlaşmayan ( hareket frekans yükselmesiyle oluşan bir fenomendir. )

Sair : Koşarak ilerleyen

Sır : Giz ( GZ kökü itibarıyla "Gezmek" kelimesi ilintisi olabilir. ) ( "Eser miktar" kavramı "YOK gibi, ihmal edilebilir miktar" anlamındadır. )

Sarmak : Dairesel gezme hareketi yapmak

Sur : Yüksek duvar ( Bir ülke ismi olan "Suriye" kelimesi de ( İngilizcesi "Syria" ) "Sirius" ile fonetik benzerlik arzetmektedir. )

Sure : Kur'an ayetlerini içeren bölümlere verilen isimdir. ( İngilizce'de "Sure" kelimesi "Emin, Güvenli" anlamına gelmektedir. Fransızca'da "Sur" kelimesinin ise "Emin, Güvenli" anlamı yanısıra "Üstünde, Yükseğinde" anlamı taşıması konu bağlamında dikkat çekmektedir.

Süre : İlerleyen, gezen zaman

Sürat : Hız, hızlı gezme

Seri : Hızlı, ard arda gezen, dizilen

Esir : Evreni kaplayan süptil madde

Tör : Almanca'da "Kapı" anlamında olup üst boyuta geçiş anlamı içermektedir.

Door ( Kapı - ing. )

Tower : İngilizce'de "Kule" anlamında olup "yüksek olan, yüksekteki yer" anlamı bulunmaktadır. ( Tour ( Kule - fra. ) Turm ( Kule - alm. ) )

Türs : Kalkan ( Tiras = Kalkanlar; Tiras, Hz. Nuh'un Yafes isimli oğlunun 7. oğlunun ismi olup, Türk olarak da telaffuz edilmektedir. ) 

Yusuf suresinde yer alan Yusuf'un kuyuya atılması, onu seyyarların bulması, sucunun kovasını kuyuya sarkıtması hikâyesindeki sembolizm şöyledir.

Kuyu = Kara delik, solucan deliği, boyut portalı 

Seyyarlar = Sirius'lu vazifeli varlıklar

Sucu = Bilgi aktarıcı ( "Su" ilahi kozmik bilginin sembolüdür. )

Kova = Kozmik bilgi haznesi

12/19 - Ve caet SEYYARATÜN fe erselu varidehüm fe edla delveh kale ya büşra haza ğulam ve eserruhü bidaah vallahü alimün bima ya'melun ( Ve SEYYARLAR geldi de sucularını gönderdiler. Kovasını sarkıttı. "Ey müjde, bu oğlan." dedi. Onu sermaye olarak gizlediler. Allah o yaptıklarını biliyordu. )

Neml suresinin 69. ayetinde yer alan "Siru" ( Gezin ) fiili de Siri / Sirius kelimesinin tezahürü niteliğindedir. 

27/69 - Kul SİRU fil erdı fenzuru keyfe kane akıbetül mücrimın ( De ki: "Yerde GEZİN de suçluların sonu nasıl oldu bakın?" )

Ayrıca "Siru fil erd" ( Yerde gezin ) ifadesi "gökte gezme" kavramının varlığına da dolaylı olarak işaret etmektedir.

Kur'an'da "Sirius" kelimesi "Şi'ra" olarak zikredilmektedir.

53/49 - Ve ennehu hüve rabbuş Şİ'RA ( Ve kesinlikle O, O ŞİRA' nın da Rab’bidir. )

"Şi'ra" kelimesi "Şi'r" ( Sezgi, İlham, Bilgi ) kelimesiyle de ilintilidir. Zira ilahi nizamın kader mekanizmasında işlev gören Sirius'lu vazifeli varlıklar ilettikleri frekans tesirleriyle insanlara ilham vermekte ve sezgileri yükseltmektedirler. İlhama dayalı olarak oluşturulan duygulu ve kafiyeli yazılara da bu nedenle "Şiir" denmektedir. ( "Şiir" kelimesinin aslı "Şi'r"'dir. ) Bir cep telefonu markasının sesli yönlendiricisinin isminin "Siri" olması da bir okült ezoterik sembolizm tezahürüdür.

Kendinizi TEMYİZleyin!

Türkçe'de yer alan "Temizlemek" fiilinin kökeni Arapça'daki "Temyiz" ( Ayırt etmek, Ayrıştırmak, Ayırmak ) kelimesidir. "İmtiyaz" ( Ayrıcalık ) kelimesi de aynı köktendir.

"Temyiz" kelimesi Türkçe'de hem "pisliği ayırmak, gidermek" anlamında, hem de "yanlışı doğrudan ayırmak" anlamında kullanılmaktadır. Hukuk sistemindeki Yargıtay, mahkeme kararlarının "temyizi" için yani "yanlış kararın giderilmesi" için başvurulan mercidir.

Kur'an'da "Temyiz" kelimesinin anlamı çerçevesinde mesaj veren ayetlerde ruhsal tekâmülün ancak ve ancak, şeytandan bulaşan "Ricz" ( Pislik ) olarak tanımlanan nefsani ve maddi olgulardan "ayrışılması" ve düşüncede, tutumda, sözde ve davranışta "temiz olunması" vasıtasıyla mümkün olabileceği bildirilmektedir. Kur'an'da "Temizlik" kelimesinin karşılığı olarak "Zekât" kelimesi, "Temiz" kelimesinin karşılığı olarak "Tayyib" kelimesi, "Temizlemek" kelimesinin karşılığı olarak da "Tahhir" kelimesi kullanılmıştır. Belirli bir kavramın bu kadar çok kelime ile ifade edilmesi Kur'an'daki Arapça dilinin yüksek niteliğini yansıtmaktadır.

Kur'an'da "Temyiz" ve "Tem(y)izlik" mesajı veren ayetler şöyledir.

2/256 - La ikrahe fid dıni kad TEBEYYENER RUŞDÜ MİNEL ĞAYY fe men yekfür bit tağuti ve yü'min billahi fe kad istemseke bil urvetil vüska len fisame leha vallahü semıun alim ( Dinde zorlama yoktur. DOĞRU YANLIŞTAN AÇIĞA ÇIKMIŞTIR. Kim azgını inkar ederse ve Allah’a inanırsa artık sağlam kulba tutunmuştur. O ona asla kopmaz. Allah duyandır, bilendir. )

8/11 - İz yüğaşşikümün nüase emeneten minhü ve yünezzilü aleyküm mines semai maen li YÜTAHHİRAKÜM BİHI VE YÜZHİBE ANKÜM RİCZEŞ ŞEYTANİ ve li yerbita ala kulubiküm ve yüsebbite bihil akdam ( Zamanında, kendinden güvenlik olarak size uyku örtüyordu. Sizi onunla TEMİZLEMEK, ŞEYTANIN PİSLİĞİNİ SİZDEN GİDERMEK , kalplerinize bağ vermek ve ayaklarınızı, adımlarınızı onunla sabitlemek için gökten üzerinize su indiriyordu. )

14/24 - E lem tera keyfe darabellahü meselen KELİMETEN TAYYİBETEN ke şeceratin tayyibetin aslüha sabitün ve fer'uha fis sema' ( Görmedin mi ki Allah, kökü sabit ve dalları göğün içinde olan temiz ağaç gibi olan TEMİZ KELİMENİN misalini nasıl beyan etti? )

35/10 - Men kane yürıdül ızzete fe lillahil ızzetü cemıa İLEYHİ YAS'ADÜL KELİMÜT TAYYİBÜ vel amelüs salihu yerfeuh vellezine yemkürunes seyyiati lehüm azabün şedıd ve mekru ülaike hüve yebur ( Kim üstün kudreti istiyorsa, saygınlık üstün kudret tümüyle Allah içindir. TEMİZ KELİME O’NA YÜKSELİR. İyi işler de onu yükseltir. O kötülüklerle tuzak kuranlar, şiddetli azap onlaradır. İşte onların tuzağı, o batıp dağılır. )

33/33 - Ve karne fı büyutikünne ve la teberracne teberrucel cahiliyyetil ula ve ekımmes salate ve atınez ZEKÂTE ve etı'nellahe ve rasuleh innema YÜRİDULLAHİ Lİ YÜZHİBE ANKÜMÜR RİCSE ehlel beyti ve YÜTAHHİRAKÜM TATHİRA ( Ve evlerinizde durun. Önceki cahiliyetteki gibi süslenip, açılıp saçılarak açık saçık olmayın. Duaya kalkın, ZEKATI* verin ve Allah’a ve O’nun resulüne itaat edin. Kesinlikle ALLAH ÜZERİNİZDEN PİSLİĞİ GİDERMEYİ VE SİZİ TERTEMİZ YAPARAK TEMİZLEMEYİ İSTER, ev sahipleri. )

* "Zekât" ( Temizlik ) kelimesi, bir insanın haiz olduğu maddi ve manevi değerleri diğer insanlarla karşılık beklemeden paylaşması ve bu yolla üzerindeki nefsaniyet pisliğinden arınması, ayrışması anlamını taşımaktadır.

Müddessir suresinin aşağıdaki ayetlerinde temizliğin temel vazifelerden biri olduğuna vurgu yapılmaktadır. 

74/1 - Ya eyyühel müddessiru ( Ey örtüsüne bürünüp gizlenen. )

74/2 - Kum fe enzir ( Ayağa kalk da uyar. ) 

74/3 - Ve rabbeke fe kebbir ( Ve Rab’bini böylece yücelt. )

74/4 - Ve SİYABEKE FE TAHHİR ( Ve ELBİSENİ böylece TEMİZLE. )

74/5 - Ver RUCZE FEHCUR ( Ve PİSLİĞİ böylece AYIRIP GİDER. ) 

Friday, October 16, 2020

Sınavlar....sınavlar ...

Yaratılıştaki varlıkların yaşam döngüleri içinde maruz kaldıkları ve deneyimledikleri tüm olgular ve olaylar kader mekanizmasının "sınav" senaryolarıdır. Her bir "sınav", varlığı ruhsal tekâmüle yaklaştırmak üzere Allah'ın izniyle ve vazifeli varlıkların ( meleklerin ) marifetiyle kurgulanmaktadır.

Kur'an'da "Sınav" kelimesi "Belâ" ve "Fitnet" kelimeleriyle ifade edilmektedir. Bu durumda Kur'an da insanlar için bir "anlama" sınavı ve tekâmül vasıtasıdır.

Enfal suresinin 28. ve Tegabun suresinin 15. ayetinde insanın yanılarak dünyevi güç unsuru addettiği "mal" ve "çocukların" başlıbaşına bir sınav olduğu vurgulanmaktadır. 

8/28 Va'lemu ennema EMVALÜKÜM ve EVLADÜKÜM FİTNETÜN ve ennellahe ındehu ecrun azım ( Ve bilin ki, kesinlikle MALLARINIZ ve ÇOCUKLARINIZ SINAVDIR. Kesinlikle Allah, büyük ödül O’nun indindedir. )

64/15 - İnnema EMVALÜKÜM ve EVLADÜKÜM FİTNETÜN vallahü indehu ecrün azim ( MALLARINIZ ve ÇOCUKLARINIZ SINAVDIR. Allah, büyük ödül O’nun indindedir. )

İsra suresinin 60. ayetinde insanın yaratılışı ile birlikte sınavlarının da başladığı ve ilk sınavının aslında daimi sınavı da olacak olan saflığını koruma ve nefsine hakim olma sınavı olduğu bildirilir.

17/60 - Ve iz kulna leke inne rabbeke ehata bin nas ve MA CEALNER ru'yelletı eraynake İLLA FİTNETEN LİN NASİ VEŞ ŞECERATEL MEL'UNETE FİL KUR'AN ve nühavvifühüm fe ma yezıdühüm illa tuğyanen kebira ( Ve zamanında sana "Kesinlikle Rab’bin insanları kuşatmıştır." dedik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı ve o KUR'AN'DA LANETLENMİŞ AĞACI İNSANLAR İÇİN SINAV OLMASI haricinde oluşturmadık. Onları korkuturuz da onlara büyük azgınlık haricindekini artırmaz. )

21/35 - Küllü nefsin zaikatül mevt ve NEBLUKÜM biş şerri vel hayri FİTNEH ve ileyna türceun ( Tüm nefisler ölümü tadar. Sizi deneme, SINAV OLARAK kötülük ve iyilik ile SINARIZ. Bize döndürülürsünüz. ) 

21/111 - Ve in edrı leallehu FİTNETÜN leküm ve METAUN ila hıyn ( Ve bilsem. Belki o size belirli zamana kadar SINAV ve MADDEDİR, FAYDADIR. )

25/20 - Ve ma erselna kableke minel murselıne illa innehüm le ye'külunet taame ve yemşune fil esvak ve CEALNA BA'DAKÜM Lİ BA'DIN FİTNEH e tasbirun ve kane rabbüke besıra ( Ve senden önceki gönderilenlerden de kesinlikle yemek yiyenlerin ve çarşılarda yürüyenlerin haricindekileri göndermedik. BAZINIZI BAZINIZ İÇİN / SİZİ BİRBİRİNİZE SINAV KILDIK. Sabreder misiniz? Ve Rab’biniz görendir. ) 

39/49 - Fe iza messel insane durrun deana sümme iza havvelnahü nı'meten minna kale innema utıtühu ala ılm bel hiye FİTNETÜN ve lakinne ekserahüm la ya'lemun ( İnsana darlık sıkıntı dokunduğunda bizi çağırır. Sonra onu bizden nimetle çevrelediğimizde "Kesinlikle o bana ilmim üzere verildi." der. Bilakis o SINAVDIR. Lakin onların çoğunluğu bilmezler. )

Her bir Kur'an ayetinin bir "anlama sınavı" olduğu ise Duhan suresinin 33. ayetinde bildirilmektedir.

44/33 - Ve ateynahüm minel AYATİ ma fıhi BELAÜN mübin ( Ve onlara içinde apaçık SINAV olan AYETLERDEN verdik. )

54/27 - İnna mursilün nakati FİTNETEN lehüm fertekıbhüm vastabir ( Kesinlikle biz o dişi deveyi onlara SINAV OLARAK gönderenleriz. O halde onları gözle ve sabret. )

Müddessir suresinin 31. ayetinde Kur'an ayetlerindeki misallerin, kelimelerin, sayıların ve teşbihlerin ( sembollerin ) anlamlarının keşfedilmesinin de bir sınav olduğu bildirilmektedir.

74/30 - Aleyha tis'ate aşere ( Onun üzerinde ondokuz vardır. )

74/31 - Ve ma cealna ashaben nari illa melaiketen ve MA CEALNA iddetehüm İLLA FİTNETEN LİLLEZİNE KEFERU li yesteykınellezine utül kitabe ve yezdadellezine amenu imanen ve la yertabellezine utül kitabe vel mü'minune ve li yekulellezine fi kulübihim meradun vel kafirune MAZA ERADALLAHÜ Bİ HAZA MESELEN kezalike yudillullahü men yeşa'u ve yehdi men yeşa ma ya'lemu cünude rabbike illa hüve ve ma hiye illa zikra lil beşeri ( Ateşin sahiplerini melekler haricindekiler yapmadık. Onların adetlerini o kitap verilenlerin doğru bilgi edinmeleri, o inananların inançlarının artması, o kitap verilenlerin ve inananların şüphe etmemeleri, o kalplerinde hastalık olanların ve inkarcıların "ALLAH BU MİSAL İLE NE İSTEDİ?" DEMELERİ İÇİN, O İNKÂR EDENLER İÇİN SINAV HARİCİNDEKİ KILMADIK. Allah dilediği kimseyi işte böyle saptırır ve dilediği kimseyi yönlendirir. O’nun haricinde Rab’binin ordularını, askerlerini kimse bilmez. O insanlar için hatırlamanın haricindeki değildir. )