Kaynaklara göre; Muaviye, İslam karşıtı isyanı ile bilinen Ebu Süfyan'ın oğlu olup, önce islam karşıtı hareketlerde yer almış ancak daha sonra islamı kabul etmiştir. Muaviye, Emevi Devleti'nin de kurucusu olup 661 - 680 yılları arasında Halife sıfatıyla İslam Devleti'ni yönetmiştir.
Birçok kaynakta Muaviye'nin, Haz. Muhammed'in "Vahiy Katibi" olduğu yani haberciye vahyedilen ayetlerin yazıcısı olduğu söylenmektedir. Bazı cahil kimseler bu bilgiye istinaden Kur'an'ın değiştirilmiş olabileceğini idda etmektedirler.
Ancak Kur'an'da açıkça belirtilmektedir ki Kur'an ayetleri, doğrudan vahyin muhatabı olan Hz. Muhammed tarafından yazılmıştır.
29/47 - Ve kezalike enzelna ileykel kitab fellezine ateynahümül kitabe yü'minune bih ve min haülai men yü'minü bih ve ma yechadü bi ayatina illel kafirun
( Ve kitabı sana işte böyle indirdik. Artık o kendilerine kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlardan da ona inanan kimseler vardır. İnkarcıların haricindekiler ayetlerimizle cihad etmez. )
29/48 - Ve ma künte TETLU min kablihı min KİTABİN* ve LA TEHUTTUHU Bİ YEMİNİKE izen lertabel mübtılun
( Ve sen, ondan önce KİTAPTAN OKUMUYORDUN ve ONU SAĞ ELİNLE YAZMIYORDUN. Öyle olsaydı batılcılar şüphe ederlerdi. )
29/49 - Bel hüve ayatün beyyinatün fı sudurillezine utül ılm ve ma yechadü bi ayatina illaz zalimun
( Bilakis o, o ilim verilenlerin göğüslerinde açıklayıcı ayetlerdir. Zalimlerin haricindekiler ayetlerimizle cihad etmez. )
Ayet setinde Hz. Muhammed'in, vahiy alana kadar okumayı ve yazmayı bilmediği, vahiy sonrasında ayetleri okumaya ve yazmaya başladığı ve bunun da batılcı müşrikleri doğru yola yönlendirmek üzere gelen apaçık bir mucize olduğu bildirilmektedir.
* Kitab kelimesinin "Yazı" anlamına gelmektedir.
Ayrıca Abese suresinin aşağıdaki ayet setinde Hz. Muhammed zamanında ve sonrasında Kur'an'ı kaleme alan birçok "Katibin" ( Yazıcının ) varlığı bildirilmektedir.
80/11 - Kella inneha tezkiretun ( Hayır, kesinlikle o hatırlatıcıdır. )
80/12 - Fe men şae zekerehu ( Artık dileyen kimse onu hatırlar. )
80/13 - Fi suhufin mukerremetin ( Faydalı sahifelerin içindedir. )
80/14 - Merfu'atin mutahheretin ( Yükseltilmiş olan tertemizlerinde, )
80/15 - Bİ EYDİN SEFERETİN ( YAZICILARIN ELLERİNDEDİR. )
80/16 - Kiramin bereretin ( Faydalı, şerefli, hayırlı, iyi olanların. )
Ayrıca Abese suresinin aşağıdaki ayet setinde Hz. Muhammed zamanında ve sonrasında Kur'an'ı kaleme alan birçok "Katibin" ( Yazıcının ) varlığı bildirilmektedir.
80/11 - Kella inneha tezkiretun ( Hayır, kesinlikle o hatırlatıcıdır. )
80/12 - Fe men şae zekerehu ( Artık dileyen kimse onu hatırlar. )
80/13 - Fi suhufin mukerremetin ( Faydalı sahifelerin içindedir. )
80/14 - Merfu'atin mutahheretin ( Yükseltilmiş olan tertemizlerinde, )
80/15 - Bİ EYDİN SEFERETİN ( YAZICILARIN ELLERİNDEDİR. )
80/16 - Kiramin bereretin ( Faydalı, şerefli, hayırlı, iyi olanların. )
Kur'an'ın ilahi sistem tarafından korunduğu ve dolayısıyla tahrif edilip değiştirilmemiş olduğu da Buruc suresinin aşağıdaki ayetlerinde bildirilmektedir.
85/21 - Bel hüve kur'anün mecid ( Bilakis o şerefli, büyük Kur'an' dır. )
85/22 - Fİ LEVHIN MAHFUZ ( KORUNMUŞ LEVHANIN İÇİNDEDİR. )
Şuara suresinin 210. ayetinde ise Kur'an'ın şeytanlar tarafından indirilmediği ve zaten şeytanların bunu yapabilme kabiliyetlerinin de olmadığı bildirilmektedir.
26/210 - Ve ma tenezzelet bihiş şeyatın ( Ve onu şeytanlar indirmedi. )
Atatürk, 1923 yılında Konya’da yaptığı bir konuşmada Muaviye ile ilgili şöyle demiştir. “Beyler! Gerçek ulema ile dine zararlı ulemanın birbirine karıştırılması Emeviler zamanında başlamıştır. Hz. Peygamber’in saadetli zamanında, Peygamberin vefatından sonra, Raşit Halifeler zamanımda, hep doğrudan doğruya, Hz. Peygamber’in yol göstermesiyle İslâm olan Râşit halifelerin aydınlatılmasıyla kurtuluşa eren halk kütleleri arasında gerçek temizlik, içten saygı, yüce bir bağlılık vardı. Ta ki Muaviye ile Hz. Ali karşı karşıya geldiler. Sıffin olayında Muaviye’nin askerleri Kur ‘an ‘ı mızraklarına diktiler ve Hz. Ali’nin ordusunda böylece kararsızlık ve zayıflık oluşturdular. İşte o zaman dine bozgunculuk ve Müslümanlar arasına nefret girdi. O zaman hak olan Kur’an haksızlığı kabule araç yapıldı. En zorba hükümdarlardan olan Muaviye’nin nasıl bir hile ile hilâfet sıfatını takındığını biliyorsunuz. Ondan sonra bütün istibdatçı hükümdarla hep dini alet edindiler. İstibdat ve ihtiraslarını desteklemek için hep ulema sınıfına başvurdular. Gerçek ulema, dini bütün alimler hiç bir zaman bu zorba hükümdarlara boyun eğmediler. Onların emirlerini dinlemediler, tehditlerinden korkmadılar.
Üç buçuk dört yıl öncesine kadar hayatta olan Osmanlı Hükümdarları da aynı şeyleri yapmışlardır. Son Osmanlı hükümdarı Vahdettin’in davranışları gözünüzün önündedir. Onun emriyle bile bile ölüme götürülen milleti kurtarmak isteyenler âsi ilan edildi. Onun emriyle millet ve vatanı kurtarmak için kan döken aziz ordumuzun, isyancılar sürüsü olduğuna dair fetvalar veren ulema kıyafetli kişiler çıktı…
Dört Halife’den sonra din sürekli siyaset aracı, çıkar aracı, istibdat aracı yapıldı. Bu durum Osmanlı tarihinde böyleydi. Abbasiler, Emeviler zamanında böyleydi. Böyle âdi ve sefil hilelerle hükümdarlık yapan halifeler ve onlara dini alet yapmaya tenezzül eden sahte ve imansız âlimler tarihte daime rezil olmuşlar, rezil edilmişler ve daima cezalarını görmüşlerdir…”
Şuara suresinin 210. ayetinde ise Kur'an'ın şeytanlar tarafından indirilmediği ve zaten şeytanların bunu yapabilme kabiliyetlerinin de olmadığı bildirilmektedir.
26/210 - Ve ma tenezzelet bihiş şeyatın ( Ve onu şeytanlar indirmedi. )
26/211 - Ve ma yembeğıy lehüm ve ma yestetıy'un ( Ve onlara yaraşmaz ve istidatları da olmaz. )
No comments:
Post a Comment