Çeviri

Friday, October 16, 2020

Demon kelimesi

"Demon" kelimesi "Cin" kelimesinin İngilizce, Fransızca Almanca'daki karşılıkları sırasıyla "Demon", "Démon" ve "Dämon" kelimeleridir. "DMN" kökü İngilizce ve Almanca'da "Lanet"* anlamına gelen "Damn" kelimesinde de yer almaktadır.

* Cinlerin soyağacı Kur'an'da "Şeceratel mel'unete" ( Lanetlenmiş ağaç ) olarak tanımlanmaktadır.

17/60 - Ve iz kulna leke inne rabbeke ehata bin nas ve ma cealner ru'yelletı eraynake illa fitneten lin nasi veş ŞECERATEL MEL'UNETE FİL KUR'AN ve nühavvifühüm fe ma yezıdühüm illa tuğyanen kebira ( Ve zamanında sana "Kesinlikle Rab’bin insanları kuşatmıştır." dedik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı ve o KUR'AN'DA LANETLENMİŞ AĞACI insanlar için sınav olması haricinde oluşturmadık. Onları korkuturuz da onlara büyük azgınlık haricindekini artırmaz. )

"Cin" anlamına gelen kelimelerdeki ortak "Demo" kökünün "Halk" anlamıyla ilintili aşağıdaki kelimelere de kök teşkil etmesi düşündürücüdür.

Demonym ( Bir ülkede yaşayan halka verilen isim )

Demography ( Halk nüfusuna ilişkin istatistiki bilgiler )

Democracy ( Halk kudreti, Halkın yönetimi ) 

Demonstration ( Gösteri, Halk gösterisi ) 

"Halk" kelimesi Arapça "Yaratmak" anlamına gelmektedir. "Yaratılış" ve "Yaratılışsal" kelimelerinin Latince karşılığı ise sırasıyla "Genesis" ve "Genetic" kelimeleri olup kökte yine "Gen" yani "Cin" kelimesi yer almaktadır.

Türkce'deki "Cinsel ilişki" ifadesindeki "Cinsel" kelimesinin kökünde de "Cin" kelimesi bulunmaktadır. Ayrıca "Tür, Çeşit" anlamına gelen "Cins" kelimesinin kökünde de yine "Cin" kelimesi bulunmaktadır. "Cinayet" ve "Cani" kelimeleri de "Cin" / "Can" kökünü içermektedir. 

İlk insan olan Adem'in cinlerin soyağacına ( yasak ağaç ) yaklaşması yani cinlerle soy ilişkisine girmesi sonucunda insanın saflığı bozulmuş ve cin melezi bir insan nesli ortaya çıkmıştır. Bu nedenle insan süptil plan cennetten çıkarılarak kaba madde planı dünyaya indirilmiştır. Bu fenomen, "Demo" ve "Cin" kök kelimelerinin yukarıda belirtilen şekillerde kullanılagelmesinin sebebini açıklamakta gibidir. Bu kullanım küresel şeytanların bir telkin operasyonunun sonucu da olabilir. 

Thursday, October 15, 2020

Ashab-ı Kehf ve boyutlararası yolculuk 

Evvelki bölümlerde defaatle incelendiği üzere "Kehf" kelimesi "Mağara" anlamına gelmekte olup, aynı anlama gelen İngilizce'deki "Cave" kelimesi de "Kehf" kelimesinin farklı telaffuz edilmiş halidir. 

Kehf suresinin aşağıdaki ayetleri, "Kehf"'in boyutlar arası geçiş portalı olduğunu ortaya koymakta, Ashab-ı Kehf ( Mağara Sahipleri / Arkadaşları )'in de transa girerek frekanslarını yükselten ve uzayzamanda boyutlar arası yolculuk ( zamanda yolculuk, astral çıkış ) yapan vazifeliler olduğunu bildirmektedir. Ashab-ı Kehf bu deneyimleri sürecinde ilahi kozmik bilgiler ile donatılmışlardır.

18/11 - Fe darabna ala azanihim fil kehfi sinıne adeda ( Böylece mağaranın içinde seneler adediyle kulaklarına vurgulayıp beyan ettik. )

Ayet kodunun nümerolojik değeri farklı boyuta geçiş portalının sembolü olan 11 sayısını vermektedir. Ayrıca Kehf suresi 110 ayetten oluşmaktadır.

18/12 - Sümme beasnahüm li na'leme eyyül hızbeyni ahsa li ma lebisu emeda ( Sonra bu iki gruptan hangisinin, kaldıkları süreyi daha iyi sayacağını bilmek için onları dirilttik. )

18/18 - Ve TAHSEBÜHÜM EYKAZAN VE HÜM RUKUDÜN ve nükallibühüm zatel yemıni ve zateş şimali ve kelbühüm basitun ziraayhi bil vesıyd lev ittala'te aleyhim le velleyte minhüm firaran ve le müli'te minhüm ru'ba ( Ve ONLARI UYANIK SANIRDIN AMA ONLAR UYKUDAYDILAR. Onları sağa ve sola çevirirdik. Köpekleri ön ayaklarını kapı eşiğine uzatıp yaymıştı. Şayet onları görseydin firar ederek onlardan yüz çevirirdin ve onlardan korku ile doldurulurdun. )

Ayette transandantal meditasyon hali tasvir edilmektedir. 

18/19 - Ve kezalike beasnahüm li yetesaelu beynehüm kale kailün minhüm KEM LEBİSTÜM kalu LEBİSNA YEVMEN EV BA'DA YEVM kalu rabbüküm a'lemü bima lebistüm feb'asu ehadeküm bi verikıküm hazihı ilel medıneti fel yenzur eyyüha ezka taamen fel ye'tiküm bi rizkın minhü vel yetelattaf ve la yüş'ıranne biküm ehada ( Ve işte onları aralarında sual etmeleri için böyle dirilttik. Onlardan sözcü "NE KADAR KALDINIZ?" dedi. "BİR GÜN VEYA GÜNÜN BAZISI, BİR BÖLÜMÜ kadar kaldık." dediler. "Ne kadar kaldığınızı Rab’biniz bilir. O halde birinizi bu gümüşünüz ile şehire gönderin de yiyecek olarak onların hangisi en temiz baksın. Böylece size ondan rızıkları getirsin ve nazik, dikkatli olsun, sizi kimseye farkettirmesin, sezdirmesin." dedi. )

18/25 Ve (1) lebisu (2) fı (3) kehfi (4) him (5) selase (6) mietin (7) sinıne (8) ve (9) ezdadu (10) TİS'A (11)* ( Ve mağaralarının içinde üçyüz sene kaldılar ve DOKUZ artırdılar. ) 

Ayette zamanın göreceli olarak farklı algılanmasından bahsedilmektedir. Boyutlar arası yolculuk ve hipnotik trans zaman algısını değiştirmekte, geçen uzun zaman çok kısa algılanmaktadır. Bahsedilen süre 300 sene x 9 = 2700 sene midir? 2+7+0+0 = 9

Kehf suresinin numarasının ( 18 ) nümerolojik değeri de 9 sayısını vermektedir. ( 1+8 = 9 )

Mağarada kalış süresinin bildirildiği ayette 11 kelime bulunmaktadır. Ve bu ayetin kodunu oluşturan sayılar ( 18/25 ) ile ayetteki kelime adedi ( 11 ) toplandığında elde edilen sayının nümerolojik değeri de 18 üzerinden 9 olmaktadır.( 1+8+2+5+1+1 = 18 ... "9" )

18. sure olan Kehf suresinde 110 ayet bulunmaktadır. ( 11 ) Sure numarasını ( 18 ) oluşturan sayılar ile suredeki ayet sayısını oluşturan sayıların toplamı yine 11 sayısını vermektedir. ( 1+8+1+1+0 = 11 )

Halden hale geçişin ve boyut değişiminin sembolü olan 9/11 ifadesinin kaynağı Kehf suresiyle ilgili bu "9" ve "11" ilişkisine mi dayanmaktadır?

Mağarada kalış süresinin bildirildiği 18/25 kodlu ayette "Tis'a" ( Dokuz ) kelimesi 11. ve son kelimedir. 9/11 mesajı mı verilmektedir?

Savaş koşulları ... Kürh, Kıtal, Katl, Fitne, Fesad 

Dinde "Zorlama" olmadığı, savaşın ise inananlar için "Zorlanma" olduğu Bakara suresinin 256. ve 216. ayetlerinde bildirilmektedir.

2/256 - LA İKRAHE FİD DİNİ kad tebeyyener ruşdü minel ğayy fe men yekfür bit tağuti ve yü'min billahi fe kad istemseke bil urvetil vüska len fisame leha vallahü semıun alim ( DİNDE ZORLAMA YOKTUR. Doğru yanlıştan açığa çıkmıştır. Kim azgını inkar ederse ve Allah’a inanırsa artık sağlam kulba tutunmuştur. O ona asla kopmaz. Allah duyandır, bilendir. )

2/216 - KÜTİBE ALEYKÜMÜL KITALÜ VE HÜVE KÜRHÜN ve asa en TEKRAHU şey'en ve hüve hayrun leküm ve asa en tühıbbu şey'en ve hüve şerrun leküm vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun ( SAVAŞ ÜZERİNİZE YAZILDI. O SİZE ZORLANMADIR. Ve ola ki siz bir şeye ZORLANIRSINIZ, bir şeyden hoşlanmazsınız, o size hayırlı olabilir. Ola ki siz bir şeyi seversiniz, o size kötü olabilir. Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )

İnananlar için savaşın, ancak ve ancak inkârcı zalimlerin savaş açması ( kıtal ), öldürmesi ( katl ), zorlaması ( kürh ) ve bozgunculuk yapması ( fitne, fesad ) yapması durumunda ortaya çıkabilecek bir durum olduğu ve savaşın hudutları da olduğu ayetlerde bildirilmektedir.

2/190 Ve KATİLU fı sebılillahİLLİZİNE YÜKATİLUNEKÜM ve LA TA'TEDU innellahe la yühıbbül mu’tedın ( Ve SİZİNLE SAVAŞANLARLA Allah yolunda SAVAŞIN. Ve HUDUDU AŞMAYIN. Kesinlikle Allah hudutları aşanları sevmez. )

"Fitne"nin yani "ara bozmanın, bozgunun ve saptırmanın" öldürmekten daha büyük günah olduğu Bakara suresinin 191. ve 217. ayetlerinde bildirilmektedir. ( Fitne ile Fesad yakın anlamları yansıtmaktadırlar. )

2/217 - Yes'eluneke aniş şehril harami kıtalin fıh kul kıtalün fıhi kebir ve saddün an sebılillahi ve küfran bihı vel mescidil harami ve ıhracü ehlihı minhü ekberu ındellah vel FİTNETÜ EKBERU MİNEL KATL ve la yezalune yükatiluneküm hatta yerudduküm an dıniküm inisteta ve men yertedid minküm an dınihı fe yemüt ve hüve kafirun fe ülaike habitat a'malühüm fid dünya vel ahırah ve ülaike ashabün nar hüm fıha halidun ( Sana savaşın, içinde haram olduğu aydan sual ederler. De ki: "Onun içinde savaşmak büyük günahtır. Allah yolunda engellemek, onu ve Mescid-i Haram’ ı inkar etmek, sahiplerini ondan çıkarmak Allah’ ın indinde daha büyük günahtır. FİTNE ÖLDÜRMEKTEN DAHA BÜYÜK GÜNAHTIR." Eğer istidatları olsa, sizi dininizden döndürene kadar savaşmaktan geri durmazlar. Sizden kim dininden dönerse ve inkarcı olarak ölürse işte onlar, onların çalışmaları dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte onlar ateşin sahipleridirler. Onlar onun içinde ebedidirler. )

2/191 - Vaktüluhüm haysü sekıftümuhüm ve ahricuhüm min haysü ahracuküm vel FİTNETÜ EŞEDDÜ MİNEL KATL ve la tükatiluhüm ındel mescidil harami hatta yükatiluküm fıh fe in kateluküm faktüluhüm kezalike cezaül kafirın ( Ve onları her nerede bulursanız, onları öldürün. Onları sizi çıkardıkları yerden çıkarın. FİTNE ÖLDÜRMEKTEN DAHA ŞİDDETLİDİR.Onlar Mescid-i Haram’ ın indinde, onun içinde sizinle savaşana kadar onlarla savaşmayın. Eğer sizinle savaşırlarsa onları öldürün. İşte inkarcıların karşılıkları böyledir. )

2/192 - FE İN İNTEHEV fe innellahe ğafurun rahım ( EĞER ONLAR VAZGEÇERLERSE, kesinlikle Allah affedendir merhametlidir. ) 

2/193 - Ve KATİLUHÜM HATTA LA TEKUNE FİTNETÜN VE YEKUNED DİNÜ LİLLAH fe in intehev fe la udvane illa alez zalimın ( Ve FİTNE KALMAYANA VE DİN ALLAH İÇİN OLANA KADAR ONLARLA SAVAŞIN. Eğer vazgeçerlerse, zalimlerin üzerine olması haricinde düşmanlık yoktur. )

Yukarıdaki ayetlerde inkârcıların savaşmaktan vazgeçmesi durumunda affedici olunması gerektiği vurgulanmaktadır. Ayrıca savaşın, inkârcı zalimlerin zorlamaları yani fitneleri ortadan kalkana ve Allah'a inananlar inançlarında serbest olana kadar sürmesi gerektiği de bildirilmektedir.

Tevbe suresinin 29. ayetinde inançsızlarla savaşın, ancak inançsızların itaat edip elden "Cizye" ( Vergi ) verdiğinde sona erebileceği bildirilmektedir. Ayetteki "Cizye" ( Vergi ) kelimesi inkârcıların zekât gibi yaptıkları bağışa verilen isimdir. Bu eylem inkârcıların, inkârcı olmalarına rağmen inananlarla savaşmayacaklarının bir göstergesi olarak kabul edilmiştir. 

 9/29 - Katilüllezıne la yü'minune billahi ve la bil yevmil ahıri ve la yühürrimune ma harremallahü ve rasulühu ve la yedınune dınel hakkı minellezine utül kitabe hatta yu'tul CİZYETE an yedin ve hüm sağırun ( O kitap verilenlerden, Allah’a ve sonraki güne inanmayan, Allah' ın ve resulünün haram kıldığını haram kılmayan ve gerçek dini din edinmeyenlerle, onlar alçalmış olarak elden CİZYE verene kadar savaşın. )

Maide suresinin 32. ayetinde ise "İnsan öldürmeyen ve bozgunculuk yapmayan bir insanı / nefsi öldürmenin tüm insanları / nefsleri öldürmek gibi olduğu" bildirilmektedir.

5/32 - Min ecli zalike ketebna ala benı israıle ennehu MEN KATEL NEFSEN Bİ ĞAYRİ NEFSİN EV FESADİN FİL ERDI FE KE ENNEMA KATELEN NASE CEMIA VE MEN AHYAHA FE KE ENNEMA AHYAN NASE CEMIA ve lekad caethüm rusülüna bil beyyinati sümme inne kesıran minhüm ba'de zalike fil erdı le müsrifun ( Bu sebepten, İsrailoğulları'na "Kesinlikle ki KİM, NEFSE KIYMAYAN VEYA YERDE BOZGUN YAPMAYAN NEFSİ ÖLDÜRÜRSE, KESİNLİKLE TÜM İNSANLARI ÖLDÜRMÜŞ GİBİ OLUR. Kim onu yaşatırsa, insanları topluca yaşatmış gibi olur." diye yazdık. Onlara resullerimiz açık delillerle geldiler. Sonra, bunun ardından, kesinlikle birçoğu yerde müsrifler olurlar. )

Zira Allah'ın "insanları tek nefisten yarattığı" Zümer suresinin 6. ayetinde bildirilmektedir.  

39/6 - Halekaküm min nefsin vahıdetin ... ( Sizi tek nefisten yarattı. .... )

A'raf ... Yüksekteki Bilme ve Bilinme hali 

"A'raf" kelimesi "Raf" ( Yükselmek ) kökünden türemiş olan ve "Yüksekteki, Yüksek mevki" anlamı içeren bir kelimedir. 

Kur'an'da "A'raf" kelimesi, insanın kaba madde planı dünyadaki bir enkarnasyon döngüsünün sonu* ( "Ölüm" olarak anılan fenomen ) akabinde dünyada yeniden enkarnasyonu ( reenkarnasyon ) veya üst süptil plana geçişi öncesinde içine girdiği ruhsal durum olarak tanımlanmaktadır.

( * "A'raf suresinin 7. sure olması "döngü sonunun" nümerolojik sembolü olan 7 sayısıyla uyum arzetmektedir. ) 

Spiritüalizmde "Spatyom" ( "Space" yani "Boşluk" kelimesinden türeme ) olarak anılan "A'raf" hali, insanın tüm "öz bilgilerine" erişerek o ana kadar ki tüm enkarnasyonları sürecindeki icraatlarını değerlendirdiği, öz varlık olarak kendisiyle hesaplaştığı ve durumu hakkında "bilgilendiği" haldir. Bir sonraki aşamanın belirlenmesine vesile olacak A'raf hali, varlığın enkarnasyonları sürecindeki icraatlarının niteliğine göre huzurlu olacağı gibi azaplı da olabilmektedir. ( Halk arasında "Kabir azabı" olarak bilinen kavram esasen ıstıraplı A'raf halini tanınlamaktadır. )

Bu minvalde "RF" köküne sahip "Örf" ( Bilinegelen, Gelenek ) kelimesinin çoğulu da olan "A'raf" kelimesinin, "Arif" ( Bilen ), "İrfan" ( Bilim, Bilme, Bilgi ) ve "Ma'ruf" ( Bilinen ) kelimeleriyle de ilintili olduğu görülmektedir.

"A'raf" kelimesinin "Yüksek mevki" ve "Bilgilenmeler" anlamını yansıttığı Kur'an ayetleri şöyledir.

3/55 - İz kalellahü ya ıysa innı müteveffıke ve RAFiuke ileyye ... ( Zamanında Allah, "Ey İsa kesinlikle ben seni vefat ettireceğim ve seni kendime YÜKSELTECEĞİM .... " dedi. )

4/158 - Bel RAFeahüllahü ileyh ve kanellahü azızen hakima ( Bilakis Allah onu kendisine YÜKSELTTİ. Allah yücedir, hakimdir. )

"A'raf" kavramının tanımının da yapıldığı "A'raf" suresinin 46. ayetinde yer alan "Ricalün ya'rifune" ( Bilen adamlar ) ifadesi "A'raf" kelimesinin "Bilinmeler, Bilmeler ) anlamına da işaret etmektedir.

7/46 - Ve beynehüma hıcab ve alel A'RAFİ ricalün YA'RİFune küllen bi sımahüm ve nadev ashabel cenneti en selamün aleyküm lem yedhuluha ve hüm yatmeun ( Ve onlar arasında perde vardır. YÜKSEK MEVKİ üzerinde hepsini simalarından BİLEN, TANIYAN adamlar vardır. Cennet sahiplerine "Selam üzerinize olsun." diye seslenirler. Henüz oraya girmemişlerdir ve fakat umut etmektedirler. )

Nur suresinin 53. ayetinde de "A'raf" kelimesinin "Bilme" anlamı "Ma'ruf" ( Bilinen ) kelimesiyle yer almaktadır.

24/53 - Ve aksemu billahi cehde eymanihim lein emartehüm le yahrucünn kul la tuksimu taatüm MA'RUFeh innellahe habırun bima ta'melun ( Ve eğer onlara emredersen, onlar çıkacaklar diye kuvvetli yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. De ki: "Yemin etmeyin. İtaatiniz BİLİNİR. Kesinlikle Allah ne yaptığınızdan haberdardır." ) 

Dünya = Düşük Frekans = Madde = Ölüm

Gezegenin ismi olarak bilinen "Dünya" kelimesi "Dan" ( Alçak, Alt, Aşağı, Yakın ) kökünden türemiş olup, "En alçak, En alt, En aşağı, En yakın" anlamlarını içermektedir. 

"Dan" kökünün yer aldığı bazı ayetler şöyledir.

69/23 - Kutufüha DANiyet ( Onun meyveleri sarkmıştır.* )

* "Sarkmak" aşağı yönlü bir hatekettir.

30/3 - Fı EDNel erdı ve hüm min ba'di ğalebihim se yağlibun ( Yerin EN YAKININDA, ALÇAĞINDA. Onlar yenilgilerinden sonra yeneceklerdir. )

33/59 - Ya eyyühen nebiyyü kul li ezvacike ve benatike ve nisail mü'minıne YÜDNINE aleyhinne min celabıbihinn ..... ( Ey haberci, eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına, çarşaflarını, örtülerini üzerlerine YAKLAŞTIRMALARINI, ALÇALTMALARINI söyle. .... )

Dolayısıyla kaba madde planı olan "Dünya" aynı zamanda düşük frekans planıdır. İnsanın malum sebeple düşük frekansa "indirildiği" ayetlerde bildirilir.

2/36 ... kulnEHBİTU ba'duküm li ba'dın adüvv ... ( ... "Birbirinize düşman olarak İNİN.... )

95/4 - Lekad halaknel insane fi ahseni takvim ( İnsanı kıvama koymanın en güzeli içinde yarattık. )

95/5 - Sümme redednahü ESFELE SAFİLİN ( Sonra onu AŞAĞILARIN EN AŞAĞISINA döndürüp eriştirdik. )

3/185 ... ve mel hayatüd DÜNYA illa META*ul ğurur ... ( ... DÜNYA hayatı aldatıcı MADDE haricindeki değildir.... )

* "Meta" kelimesi "Madde, Fayda" anlamına gelmekte olup İngilizce'de "Matter", Fransızca'da "Matière", Almanca'da ise "Materie" olarak telaffuz edilmektedir. "MT" könden türeyen bu kelime "Mat" ( Ölmek ), "Mevt" ( Ölüm ) ve "Meyyit" ( Ölü ) kelimeleriyle de ilintilidir. Zira "dünya hayatı" kur'an'da, esası ölüm olan aldatıcı yaşam olarak tanımlanmakta, "ahiretin" ( üst süptil boyut ) ise gerçek ve baki yaşam planı olduğu bildirilmektedir. Bu bağlamda İngilizce'deki "Matter" ( Matt + er ) kelimesi "Öldürücü" anlamına da gelmektedir. Zira "ölüm" kavramı kaba madde planı dünyaya ait bir kavramdır. "Metal" ( Met + al ) kelimesi de "Maddesel, Ölümcül" anlamına gelmekte olup, "Metal Müzik" kavramı ise "Ölümcül Müzik" anlamına gelmektedir. 

Tevrat'ın aşağıdaki ayetinde, insanın cin soyuyla genetik ilişki kurmasının saflığını bozacağı ve bu nedenle içinde bulunduğu süptil ( ince ) plan olan cennetten ( Sirius ) çıkarılarak ölüm algısının hakim olduğu kaba madde planına indirileceği yani öleceği bildirilmektedir.

1 Genesis 2-17 "Ama iyiyle kötüyü bilme AĞACINDAN yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ÖLÜRSÜN."

Konuya ilişkin Kur'an ayetleri ise şöyledir.

39/30 - İnneke MEYYİTÜN ve innehüm MEYYİTUN ( Kesinlikle sen ÖLÜSÜN ve kesinlikle onlar da ÖLÜLER. )

42/36 - Fe ma utıtüm min şey'in fe METAUL HAYATİD DÜNYA ve ma ındellahi hayrun ve ebka lillezıne amenu ve ala rabbihim yetevekkelun ( Böylece o verildiğiniz, DÜNYA HAYATININ MADDESİDİR. O Allah' ın indindeki, inananlar için ve Rab’lerine dayanıp sığınanlar için daha hayırlıdır ve daha bakidir. )

87/16 - Bel tü'sirunel HAYATED DÜNYA ( Bilakis DÜNYA HAYATINI tercih ediyorsunuz. ) 87/17 - Vel' AHİRETÜ hayrün ve EBKA ( Ve AHİRET daha hayırlıdır ve daha BAKİDİR. ) 

Sonuç olarak gerçek yaşam planından bir sınav olarak düşük frekans planına indirilen insanın vazifesi bu durumunun farkına varmak, iyilik ve doğruluk yolunda çaba sarfederek yani frekansını yükselterek tekrar ait olduğu süptil plana ve Öz Varlığı'na kavuşmaktır.

Wednesday, October 14, 2020

İnce Yapı ( Fine Structure ) ve Kaba Yapı ( Gross Structure )

Atom fiziğinde Fine Structure ( İnce Yapı )'ı, elektronları spin hareketi yapan bir atomun spektral hatlarının ikiye yarılması durumundaki hali olarak tanımlanmaktadır. Elektronların spin hareketi yüksek frekansa sebebiyet vermektedir.  

Gross Structure ( Kaba Yapı ) ise elektronları spin hareketi yapmayan bir atomun düşük frekanslı hali olarak tanımlanmaktadır.

Fine Structure'ın, Gross Structure enerjisine göre ölçeği (Zα)2 olarak ifade edilir. Bu ifadede Z atom numarası, α ise Fine Structure ( FS ) sabitidir. FS sabiti, boyutsuz bir sayı olup sıfır enerji seviyesinde yaklaşık olarak 1/137'ye* eşittir. Yüksek enerji seviyesinde ise 1/127* değerine eşitlenir. FS sabiti yüklü parçacıklar arasındaki elektromanyetik etkileşimin gücünü karakterize eder.

* 137 sayısının nümerolojik değeri 11 sayısını, 127 sayısının nümerolojik değeri ise 10 sayısını vermektedir. Bilindiği üzere 11 sayısı düalite, döngü ve farklı boyuta geçişin, 10 yani 1 sayısı ise ünitenin nümerik sembolleridir.

Fine Structure Constant ( İnce Yapı Sabiti ) aşağıdaki formül ile ifade edilir.

Diğer bir deyişle atomun "Fine Structure" ve "Gross Structure" özellikleri atomun aynı anda iki farklı halinin öngörülmesini sağlamaktadır. Aynı atoma ait bu iki farklı yapı, düşük frekanslı kaba madde yaşam planı olan dünyanın, üst boyuttaki yüksek frekanslı ince ( süptil ) madde yaşam planının bir simülasyonu / projeksiyonu olması fenomenine delil teşkil etmekte gibidir.

Üst frekanslardaki ( boyut ) süptil yaşam planı Kur'an'da "Ahiret" ( Sonraki hal, Diğer hal ) kavramının içinde yer almaktadır. Zira "Ahiret" kavramı dünya hayatındaki reenkarnasyon döngüleri sonrasındaki liyakat durumuna göre intikal edilecek planı ( boyutu ) tanımlamaktadır. Bu plan olumsuz cezai olarak tekrar kaba madde dünya da olabilir, olumlu cezai olarak ise üst süptil boyut cennet ( Sirius ) de olabilir. ( "Dünya" kelimesi "Dan" ( Alçak, Düşük, Yakın ) kökünden türemiş olup, "Alçakta olan" anlamına gelmekte ve  "düşük frekans" anlamına da işaret etmektedir. )

"Dünya" ve "Ahiret" kavramlarının birlikte yer aldığı bazı ayetler.

2/86 Ülaikellezineşteravül HAYATED DÜNYA BİL AHIRATİ fe la yuhaffefü anhümül azabü ve la hüm yünsarun ( Bunlar AHİRET karşılığında DÜNYA HAYATINI satın alanlardır. Böylece azap onlardan hafifletilmez ve onlara yardım edilmez. )

3/56 - Fe emmellezine keferu fe üazzibühüm azaben şedıden fid DÜNYA vel AHIRAH ve ma lehüm min nasırin ( Böylece o inkar edenlere, DÜNYADA ve AHİRETTE, onlara şiddetli azap ile azap ederim. Onlara yardımcılardan yoktur. )

3/152 ... men yürıdüd DÜNYA ve minküm men yürıdül AHIRAH .... ( ... Sizlerden kimi dünyayı istedi, sizlerden kimi ahireti istedi. ... )

4/74 Fel yükatil fı sebılillahillezıne yeşrunel HAYATED DÜNYA bil AHIRAH ve men yükatil fı sebılillahi fe yuktel ev yağlib fe sevfe nü'tıhi ecran azıma ( O halde o dünya hayatını ahirete satıp değiştirenler Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya yenerse ona yakında büyük ödül veririz. )

13/26 - Allahü yebsütur rizka li men yeşaü ve yakdir ve ferihu bil HAYATİD DÜNYA ve mel HAYATÜD DÜNYA fil AHIRATİ illa meta ( Allah, rızkı dilediği kimseye genişletir ve daraltır. DÜNYA HAYATIYLA  ferahlayıp sevinirler. Oysa DÜNYA HAYATI AHİRETİN  yanında fayda haricindeki değildir. )

16/107 Zalike bi ennehümüstehabbül HAYATED DÜNYA alel AHIRATÜ ve ennellahe la yehdil kavmel kafirın ( Bu kesinlikle onların DÜNYA HAYATINI AHİRETİNKİNİN üzerine sevmeyi istemelerindendir. Allah inkarcılar kavmini kesinlikle yönlendirmez. )

87/16 - Bel tü'sirunel HAYATED DÜNYA ( Bilakis DÜNYA HAYATINI tercih ediyorsunuz. )

87/17 - Vel' AHIRETÜ hayrün ve ebka ( Ve AHİRET daha hayırlıdır ve daha bakidir. )

"İnşallah" ifadesi ve 7 nümerolojisi 

7 sayısı döngü sonunu ve tamamlanmayı ifade eden sayıdır. Bu nümerolojiyi yansıtan ayetlerden bazıları şöyledir.

Tevrat;

1 Genesis 2-2 YEDİNCİ güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu İŞİ BİTİRDİ. Yaptığı işten o gün dinlendi.

Kur'an;

2/65 Ve lekad alimtümüllezına'tedev minküm FİS SEBTİ fe kulna lehüm kunu kıradeten hasiın ( Ve sizlerden YEDİNCİ GÜN içinde hududu aşanları bildiniz. Böylece onlara, "Kovulup reddedilmiş maymunlar olun." dedik. )

2/29 - Hüvellezi haleka leküm ma fil erdı cemıan sümmesteva iles semai fe sevvahünne SEB'A SEMAVAT ve hüve bi külli şey'in alim ( O size yerde olanları topluca yaratandır. Sonra göğe seviyelendi ve onu YEDİ GÖKLER olarak düzenleyip seviyelendirdi. O herşeyi bilendir. )

Tevbe suresinin 80. ayetinde "70" ( 7+0 = 7 ) kere zikrin herhangi bir olayın veya durumun tezahürüne vesile olacağı olumsuz misal üzerinden dolaylı olarak bildirilmektedir.

9/80 - İstağfir lehüm ev la testağfir lehüm İN TESTAĞFİR LEHÜM SEB'INE MERRATEN fe len yağfirallahü lehüm zalike bi ennehüm keferu billahi ve rasulih vallahü la yehdil kavmel fasikın ( Onlara af iste veya onlara af isteme. Onlar için YETMİŞ KERE AF İSTESEN DE Allah onlara af eylemeyecektir. Bu, kesinlikle onların Allah' ı ve resulünü inkar etmelerinden dolayıdır. Allah günahkarlar kavmini yönlendirmez. )

Hakka suresinin 32. ayetinde kaba madde planı dünyadaki ( cehennem ) 70,000 yıllık büyük döngü "Yetmiş kol uzunluğundaki zincir" teşbihiyle yer almaktadır.

69/32 - Sümme fi silsiletin zer'uha SEB'UNE zira'an feslükuhu ( Sonra ölçüsü YETMİŞ kol uzunluğu olan zincirin içinde, böylece onu sokun. )

Yaratılışın ve yaratılıştaki her olgunun veya olayın gerçekleşebilmesinin, tezahür edebilmesinin sadece Allah'ın dilemesiyle mümkün olabileceği Kur'an'da "İn şae allah" ( Eğer Allah dilerse ) ifadesiyle bildirilmektedir.

Konuşma dilinde "İnşallah" olarak zikredilen bu ifade de Kur'an'da 7 kere tekrarlanmakta olup, bu ifadenin ilk kez geçtiği ayetin numarası da 70'dir.

2/"70" - Kalüd'u lena rabbeke yübeyyin lena ma hiye innel bekara teşabehe aleyna ve inna İN ŞAELLAHÜ le mühtedun ( "Çağır bize Rab’bini de onun ne olduğunu bize açıklasın." dediler. "Kesinlikle sığıra benzer geldi bize ve EĞER ALLAH DİLERSE kesinlikle biz yönlendirilenler oluruz." ) 

12/99 - Fe lemma dehalu ala yusüfe ava ileyhi ebeveyhi ve kaledhulu mısra İN ŞAELLAHÜ aminın ( Yusuf' un huzuruna girdiklerinde, ana babası ona sarıldı. "Ülkeye girin. EĞER ALLAH DİLERSE güvende olursunuz." dedi. )

18/69 - Kale setecidünı İN ŞAELLAHÜ sabiran ve la a'sıy leke emra ( "EĞER ALLAH DİLERSE, beni sabreden olarak bulacaksın. İşte sana asileşmeyeceğim." dedi. )

28/27 - Kale innı ürıdü en ünkihake ıhdebneteyye hateyni ala en te'cüranı semaniye hıcec fe in etmente aşran fe min ındik ve ma ürıdü en eşükka aleyk setecidünı İN ŞAELLAHÜ mines salihın ( "Kesinlikle ben, bana sekiz yıl ücretlenmen karşılığında şu iki kızımdan birini sana nikahlamayı isterim. Eğer ona tamamlarsan senin indindendir. Sana meşakkat vermeyi istemem. EĞER ALLAH DİLERSE beni iyilerden bulacaksın." dedi. )

37/102 - Fe lemma beleğa meahüs sa'ye kale ya büneyye innı era fil menami ennı ezbehuke fenzur maza tera kale ya ebetif'al ma tü'meru setecidünı İN ŞAELLAHÜ sabirın ( Onunla birlikte koşmaya eriştiğinde, "Ey oğlum, kesinlikle ben uykumda seni boğazladığımı görüyorum. O halde bak, ne görüyorsun?" dedi. "Ey baba, ne emrolunduysan yap. EĞER ALLAH DİLERSE, beni sabredenlerden bulacaksın" dedi. ) 

42/24 - Em yekuluneftera alellahi keziba fe İN YEŞEİLLAHÜ yahtim ala kalbik ve yemhullahül batıle ve yühıkkul hakka bi kelimatih innehu alimün bi zatis sudur ( “Allah’a yalan uydurdu." mu derler? EĞER ALLAH DİLERSE, kalbinin üzerine mühür basar. Allah batılı imha eder ve gerçeği kelimeleri ile gerçekleştirir. Kesinlikle O göğüslerin sahip olduğunu bilendir. )

48/27 - Lekad sadekallahü rasulehür ru'ya bil hakk le tedhulünnel mescidel harame İN ŞAELLAHÜ aminıne muhallikıne ruuseküm ve mükassırine la tehafun fe alime ma lem ta'lemu fe ceale min duni zalike fethan karıba ( Allah rüyayı resulüne gerçekle doğruladı. EĞER ALLAH DİLERSE Mescid-i Harama emniyetle, başınız traşlı olarak, bakışlarınızı gözlerinizi kısa kılarak, korkmadan gireceksiniz. O bilmediğinizi bilendir. Zaten bundan başka yakın açılış da getirdi. ) 

Kappa Etkisi, Rölativite, Uzay + Zaman = Bilgi

Kappa Etkisi, farklı konumlarda bulunan gözlemcilerin eşit sekanslarda oluşan aynı hareketleri farklı sürelerde gerçekleşmiş gibi algılamaları fenomenidir. Örneğin el kaldırıp indirme hareketi yapan A kişisi ve ona çok yakın konumda bulunan ve aynı hareketi, aynı hızda yapan B kişisi ve A kişisine uzak konumda olan ve aynı hareketi, aynı hızda yapan C kişisi olsun. Bir gözlemciye göre B kişisi A kişisine göre hareketi daha hızlı yapıyor, C kişisi ise daha yavaş yapıyor gibi görünecektir. İşte bu yanılsamaya Kappa Etkisi adı verilmektedir.

Bu yanılsama fenomeninin kök sebebi "gözlemcinin" deneysel bilgilerine istinaden oluşturduğu beklentisine bağlı algısal farklılıktır. Zira gözlemci, yakın olanın daha hızlı, uzak olanın ise daha yavaş hareket edeceği düşüncesini temel bilgi ( kabul ) olarak benimsemiş olduğundan ortaya çıkan hareketlerin süresini de bu temel bilgiye göre algılamakta ve değerlendirmektedir. 

Dolayısıyla zamanın bir yanılsama olduğu aslında var olmadığı, zaman adı verilen kavramın sadece gözlemcinin algısına ve yorumuna vesile olan deneysel bilgiler kümesi olduğu ortaya çıkmaktadır.

Tüm kainatın bilgiden oluşmuş olduğu gerçeği kelimelerin etimolojik analizleriyle de açığa çıkmaktadır.

"KaiNat" ( Var oluş ) kelimesinin kökü "KevN" ( Var olmak ) kelimesi olup, Allahü Teala yaratılışı "KüN" ( Ol ) fiiliyle gerçekleştirmştir. Anılan kelimeler "KN" kökünden türemişlerdir. İngilizce'de "Bilmek" anlamına gelen kelime "KNow" kelimesi, Fransızca'da "CoNNaitre", Almanca'da ise "KeNNen" kelimesidir. "Olmak" ve "Bilmek" veya "Olgu" ve "Bilgi" anlamlarının ortak fonetik yapıya sahip kelimelerle ifade edilmesi konu bağlamında bir delil teşkil etmektedir. 

Türkçedeki "KONu" ve "KONuşmak" kelimeleri de esasen "Bilgi" ve ""Bilişmek" anlamlarını barındırmaktadır.

Ayrıca İngilizcede ve Almancada fiillerden önce kullanılan "CaN" ve "KaNN" ekleri "Bilmek" anlamında olup fiillere de "OlaBİLMEK, "YapaBİLMEK" anlamı katmaktadırlar. Örnek : "I CAN do" ( YapaBİLİRİM )

Talak suresinin 12. ayetinde yaratılıştan bahsedilmekte ve herşeyin Allah tarafından ilmen yani bilgiyle kuşatıldığı vurgulanmaktadır.

65/12 - Allahüllezi haleka seb'a semavatin ve minel ardı mislehünne yetenezzelül emru beynehünne li ta'lemu ennallahe ala külli şey'in kadirun ve ennALLAHE KAD EHATA Bİ KÜLLİ ŞEY'İN İLMEN 

( Allah, o yedi gökleri ve yerden de onların aynısını yaratandır. Emir, kesinlikle Allah' ın herşeye gücü yeten olduğunu bilmeniz için onların arasından iner. Kesinlikle ALLAH HERŞEYİ İLMEN KUŞATMIŞTIR. )

Fizik biliminde "Uzayzaman" adı verilen ve üç boyutlu uzaya dördüncü boyut olarak zamanın eklenmesiyle oluşturulan kavram, farklı konumlardaki gözlemcilerin olayları farklı algılamalarına vesile olan rölativite ( görecelik ) kavramını tanımlamaktadır.

Kur'an'da rölativite ( görecelik ) konusuna ve zamanın "bilgi olduğuna" işaret eden ayetler şöyledir.

18/19 - Ve kezalike beasnahüm li yetesaelu beynehüm kale kailün minhüm KEM LEBİSTÜM kalu LEBİSNA YEVMEN EV BA'DA YEVM kalu RABBÜKÜM A'LEMÜ BİMA LEBİSTÜM feb'asu ehadeküm bi verikıküm hazihı ilel medıneti fel yenzur eyyüha ezka taamen fel ye'tiküm bi rizkın minhü vel yetelattaf ve la yüş'ıranne biküm ehada

( Ve işte onları aralarında sual etmeleri için böyle dirilttik. Onlardan sözcü "NE KADAR KALDINIZ?" dedi. "BİR GÜN VEYA GÜNÜN BAZISI, BİR BÖLÜMÜ KADAR KALDIK." dediler. "NE KADAR KALDIĞINIZI RAB'BİNİZ BİLİR. O halde birinizi bu gümüşünüz ile şehire gönderin de yiyecek olarak onların hangisi en temiz baksın. Böylece size ondan rızıkları getirsin ve nazik, dikkatli olsun, sizi kimseye farkettirmesin, sezdirmesin." dedi. )

18/25 - Ve LEBİSU Fİ KEHFİHİM SELASE MİETİN SİNINE VAZDADU TİS'A ( Ve MAĞARALARININ İÇİNDE ÜÇYÜZ SENE KALDILAR VE DOKUZ ARTTIRDILAR. )

18/26 - KULİLLAHİ A'LEMÜ BİMA LEBİSU lehu ğaybüs semavati vel ard ebsır bihı ve esmı' ma lehüm min dunihı min veliyyin ve la yüşrikü fı hukmihı ehada ( De ki: "ALLAH O KALMALARINI BİLİR. Göklerin ve yerin gaybı O’nadır. En iyi görendir ve en iyi duyandır. Onlara O’ndan başka dost yoktur. Hükmüne hiçbir kimseyi ortak etmez." )

23/112 - Kale KEM LEBİSTÜM fil erdı adede sinın ( “Yerde sene adedi ile NE KADAR KALDINIZ?” dedi. )

23/113 - Kalu LEBİSNA YEVMEN EV BA'DA YEVMİN fes'elil addın ( "BİR GÜN VEYA GÜNÜN BAZISI, BİR BÖLÜMÜ KADAR KALDIK. O halde, sayanlara sual et." dediler. )

23/114 - Kale İN LEBİSTÜM İLLA KALİLEN lev enneküm küntüm ta'lemun ( "KESİNLİKLE ANCAK ÇOK AZ KALDINIZ. Şayet kesinlikle siz bilmiş olsaydınız." dedi. )

30/55 - Ve yevme tekumüs saatü yuksimül mücrimune MA LEBİSU ĞAYRA SAAH kezalike kanu yü'fekun ( Ve saat olduğunda, suçlular, BİR SAAT DIŞINDA KALMADIKLARINA yemin ederler. İşte böyle döndürülmüş oldular. )

30/56 - Ve KALELLEZİNE UTÜL İLME VEL İMANE LEKAD LEBİSTÜM Fİ KİTABİLLAHİ İLA YEVMİL BA'Sİ fe haza yevmül ba'si ve lakinneküm küntüm la ta'lemun ( Ve O İLİM VE İNANÇ VERİLENLER, o ilim ve inanç verilenler, "ALLAH'IN KİTABINDA, DİRİLİŞ GÜNÜNE KADAR KALDINIZ. Artık bu diriliş günüdür. Lakin kesinlikle sizler bilmemekteydiniz." derler. )

Ayette "ilim verilenlerin" zamanı doğru algıladıklarından bahsedilmektedir.





Merhaba nimeti

Selamlama* amacıyla her gün zikredilen bir kelime olan "Merhaba" kelimesi "İrhab" ( Bollanmak, Genişlemek ) kökünden türemiş olup "Bolluk, Genişlik, Rahatlık" anlamını taşımaktadır.

İnsanlar esasen her "Merhaba" dediklerinde birbirleri için Allah'tan büyük bir nimet için dilekte bulunmaktadırlar. Zira inkârcıların "Merhaba"'dan yoksun olacakları ve bu yoksunluğun ıstırabı Sad suresinde bildirilmiştir.

38/59 Haza fevcün muktehımün meaküm la MERHABEN bihim innehüm salün nar ( İşte sizinle birlikte koşup hücum ederek giren bölükler. Onlara GENİŞLİK yoktur. Kesinlikle onlar ateşe salınıyorlar. )

38/60 Kalu bel entüm la MERHABEN biküm entüm kaddemtümuhü lena fe bi'sel karar ( "Bilakis sizler, size GENİŞLİK  yoktur. Sizler onu bize sundunuz. Artık ne kötü durak, karar yeridir." dediler. )

* "Selâm" kelimesi ise "Teslim olma, Emniyette olma, Barışma, Kurtulma" anlamlarına gelmekte olup "İslâm" ( Teslimiyet, Emniyet, Barış, Kurtuluş ) kelimesinin de köküdür. "Selim", "Salim", "Selamet" kelimeleri de yine "SLM" kökünden türemiş kelimelerdir.

Ayetlerde Allah'ın nimeti, rızkı dilediğine, dilediği gibi daraltacağı veya genişleteceği bildirilmekte ve bu nedenle aldatıcı dünya hayatının maddesine ve nefsani isteklere esir olunmaması gerektiği de öğütlenmektedir.

13/26 - Allahü YEBSÜTUR RİZKA li men yeşaü ve yakdir ve ferihu bil hayatid dünya ve mel hayatüd dünya fil ahırati illa meta ( Allah, RIZKI DİLEDİĞİ KİMSEYE GENİŞLETİR ve daraltır. Dünya hayatıyla ferahlayıp sevinirler. Oysa dünya hayatı ahiretin yanında fayda haricindeki değildir. )


Monday, October 12, 2020

Yılbaşı, Christmas, Noel, Santa Claus

Son yıllarda "Yılbaşı kutlamalarının" caiz olmadığı yönündeki söylemler dikkat çekmektedir. Bu durum "Yılbaşı" kavramının "Christmas", "Noel" ve "Santa Claus ( Noel Baba )" kavramlarıyla yanlış ilintilendirilmesinden kaynaklanmaktadır. 

Bugün dünyada "Miladi Takvim" ( Doğuşsal Takvim ) olarak bilinen takvim kullanılmaktadır. Bu takvim Mesih İsa'nın doğumunu "0" tarihi olarak kabul etmektedir. Dolayısıyla yeni bir yılın gelişini yani yılbaşını kutlamak aynı zamanda Mesih İsa'nın doğumunu da kutlamak anlamına gelmektedir. Bu iki olgunun kutlanmasında herhangi bir negatif frekans olması bir yana büyük sevap ve pozitif frekans bulunmaktadır. Kur'an'da tüm kitap sahiplerinin ölümlerinden önce mutlaka Mesih İsa'ya inanmış olacakları özellikle bildirilmekte ve Meih İsa hususuna ayrıca dikkat çekilmektedir.

4/157 - Ve kavlihim inna katelnel MESIHA IYSebnemeryeme rasulellah ve ma kateluhü ve ma salebuhü ve lakin şübbihe lehüm ve innellezinahtelefu fıhi le fı şekkin minh ma lehüm bihı min ılmin illettibaaz zann ve ma kateluhü yekına ( Ve "Kesinlikle biz Allah' ın resulü Meryem oğlu MESİH İSA'yı öldürdük." sözlerinden dolayı. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Lakin onlara benzetildi. Kesinlikle onun hakkında ihtilaf edenler, ondan şüphe içindedirler. Onlara onun ilminden yoktur. Ancak zanna tabi olurlar. Doğrusu onu öldürmediler. )

4/158 - Bel rafeahüllahü ileyh ve kanellahü azızen hakima ( Bilakis Allah onu kendisine yükseltti. Allah yücedir, hakimdir. )

4/159 - Ve in min ehlil kitabi illa LE YÜ'MİNENNE BİHI kable mevtih ve yevmel kıyameti yekunü aleyhim şehıda ( Ve kesinlikle kitap sahiplerinden olanlar ölümlerinden önce mutlaka ONA İNANACAKLARDIR. Ayağa kalkış gününde o, onlara şahit olur. )

Ancak "Yılbaşı" ve "Mesih İsa" kavramlarının ardına gizlenilmek suretiyle yapılan satanik sembolizm ve iletişim de söz konusudur. 

Mesih İsa'nın doğum günü net olarak bilinmese de batı ülkelerinde her yıl 25* Aralık'ta Mesih İsa'nın doğumu "Christmas" adı altında kutlanmaktadır. "Christmas" kelimesi "Christ" ( Mesih ) ve "Mas" ( Mass, Kitle ) kelimelerinden oluşmakta ve "Mesih kitlesi" anlamına gelmektedir. Bu noktada "Christmas / Mesih kitlesi" kavramına "Mesih İsa'ya inanan kitle" veya "Mesih İsa'yı çarmıha geren kitle" anlamları yüklenebilmektedir.  ( * "İsa" kelimesi Kur'an'da 25 kere tekrarlanmaktadır. )

"Christmas" kavramının "Noel" olarak da anılmasının ardında okült sembolizm yer almaktadır. Zira kökeni "Nowel , Nouvel" olan ve "Yeni, Yeni doğan" anlamı içeren "Noel" kelimesi "No" ( Yok ) ve "El" ( İlah, Tanrı ) kelimelerinin birleşimi algısı da oluşturmakta olup, "Tanrı Yok" gibi bir anlamı da çağrıştırmaktadır.

Santa Claus ( Noel Baba ) olarak bilinen ve yılbaşı geceleri çocuklara hediyeler getirdiği söylenen hayali karakter, esasen bir gazlı içecek firmasının 1931 yılında, çocukları bu içeceğe alıştırmak için yaptığı bir reklam kampanyasında ilk kez beyaz sakallı ve kırmızı giysili olarak resmettiği karakterdir. Sübliminal açıdan kırmızı renkli şeytan tasviri olan Santa Claus ( Noel Baba ) karakteri, yeni yılın ve Mesih İsa'nın doğum gününün kutlanması konseptini adeta gölgede bırakmaktadır. 


Santa Claus kelimesindeki "Claus" kelimesi beyindeki "Claustrum"* isimli salgı bezinden kaynaklanmaktadır. "Claustrum"'dan çıkan salgılar Tahalamus'un iki yanında bulunan "Pineal Gland" ( Epifiz Bezi / Kozalak / Çamsal Bez / Üçüncü Göz" ve "Pituitary Gland" ( Tükürüksel Bez )'e ulaşır. "Pineal Gland" sarı renkli sıvı, "Pituitary Gland" ise beyaz sıvı salgılamaktadır. Sarı sıvı elektrik, beyaz sıvı ise manyetik özellikleri temsil etmektedir. ( "Pineal Gland" üst frekanslarla iletişim sağlayan organ olarak bilinir. ) ( * Santa CLAUS'un "bacadan inmesi" kompozisyonu Claustrum'dan salgılanan sıvıların beyinden aşağı inerek omurga üzerindeki tüm çakraları beslemesini sembolize etmektedir. )

                  

Öte yandan "Eve bacadan girilmesi" eylemi Bakara suresinin 189. ayetinin tersi bir durum arzetmesi itibarıyla da dikkat çekmektedir.

2/189 - Yes'eluneke anil ehilleh kul hiye mevakıytü lin nasi vel hacc ve leysel birru bi EN TE'TÜL BÜYUTE MİN ZUHURİHA ve lakinnel birra men itteka VE'TÜL BÜYUTE MİN EBVABİHA vettekullahe lealleküm tüflihun ( Sana hilalleri hakkında sual ederler. De ki: "Onlar insanlar için ve hac için vakitlerdir. İyilik EVLERE ARKALARINDAN GELMEK değildir. Lakin iyilik kişinin sakınmasıdır. EVLERE KAPILARINDAN GELİN ve Allah’tan sakının. Umulur ki iflah olursunuz." )

Yukarıda anılan "Beyaz sıvı" ve "Sarı sıvı" kutsal kitaplarda cennetteki "Süt" ve "Bal" olarak sembolize edilmişlerdir.

47/15 - Meselül cennetilletı vüıdel müttekun fıha enharun min main ğayri asin ve ENHARUN MİN LEBENİN lem yeteğayyer ta'müh ve enharun min hamrin lezzetin liş şaribın ve ENHARUN MİN ASELİN musaffa ve lehüm fıha min küllis semerati ve mağfiratün min rabbihim ke men hüve halidün fin nari ve süku maen hamımen fe kattaa em'aehüm

( Sakınanlara vaad edilen, içinde bozulup pis kokmayan sular, lezzeti değişmeyen SÜTTEN NEHİRLER, içenler için lezzetli şaraptan nehirler, saf BALDAN NEHİRLER, onlara içinde tüm ürünlerden, meyvelerden ve Rab’lerinden af olan bahçenin misali, ateşin içinde ebedi olan ve bağırsaklarını kesen kaynar su içirilen kimseninki gibi midir? )

2-Exodus-3-17 Söz verdim, sizi Mısır'da çektiğiniz sıkıntıdan kurtaracağım; Kenan, Hitit, Amor, Periz, Hiv ve Yevus topraklarına, SÜT VE BAL AKAN ÜLKEYE götüreceğim.'

4-Numbers-14-8 Eğer RAB bizden hoşnut kalırsa, SÜT VE BAL AKAN O ÜLKEYE bizi götürecek ve orayı bize verecektir.

4-Numbers-16-13 "Bizi çölde öldürtmek için SÜT VE BAL AKAN ÜLKEDEN çıkardın. Bu yetmiyormuş gibi başımıza geçmek istiyorsun.





Saturday, October 10, 2020

Bugün 10.10.2020 

Bugün 10.10.2020 ... ilginç ve tekrarı olmayacak bir senkron arzeden tarih. 

1+0+1+0+2+0+2+0 = "6" ... 6 sayısı Allahü Teala'nın yaratışının sembolü olan sayıdır.

Tarihi oluşturan sayıların nümerolojik özellikleri de dikkat çekmektedir.

10.10 ... günü belirten bu kısımda düalite, döngü ve farklı boyuta geçiş portalının sembolü olan "11" nümerolojisi bulunmaktadır.

Kur'an'ın ilk ayetinin kodu 1/1 yani nümerolojik olarak 11 olup, ayette her kapının anahtarı olan "Besmele" yer almaktadır. Surenin ismi de zaten "Fatiha" ( Anahtar, Açılış )'dır.

1/1 Bismillahir rahmanir rahim ( Şefkatli, merhametli Allah'ın ismi ile, )

10. sure olan Yunus suresinin 10. ayetinde de 10/10 yani "11" nümerolojisi bulunmakta olup, ayette üst süptil boyut olan cennete intikal etmiş olanların durumu tasvir edilmektedir. 

10/10 Da'vahüm fıha sübhanekellahümme ve tehıyyetühüm fıha selam ve ahıru da'vahüm enil hamdü lillahi rabbil alemın ( Onların orada duaları, çağrıları "Allahım, sen yücesin.", orada dilekleri duaları "Selam." ve çağrılarının sonu da "Övgü alemlerin Rab’bi Allah içindir." diye olur. )

2020 ... tarihi belirten bu kısımla uyumlu ilk ayet olan 2/2 kodlu ayette "Kitap" kelimesi ilk kez geçmekte ve "Kitabın ( Kur'an ) bir yönlendirme" olduğu bildirilmektedir. Bu ayette "11" kelime bulunması da "Kitabın" idrak seviyesi yükselmesine ve ruhsal tekâmül yoluyla üst boyuta intikale vesile olduğu mesajını içermekte gibidir.

2/2 - Zalike (1) el (2) kitabu (3) la (4) raybe (5) fi (6) h (7) hüden (8) li (9) el (10) müttekin (11) ( Bu, o hakkında şüphe olmayan, sakınanlar için yönlendirme olan kitaptır. ) 

Taha suresinin 20. ayetindeki "Koşan yılan" teşbihiyle ise, küresel şeytanların 2020 yılında sinsi ve kötücül faaliyetlerini hızlandırmalarına dikkat çekilmekte gibidir. ( Pandemi, Dijital Dönüşüm, Transhumanism, AI vb. )

20/20 - Fe (1) elka (2) ha (3) fe (4) iza (5) hiye (6) hayyetün (7) tes'a (8) ( Böylece onu bıraktı da o zaman o koşan yılan oldu. ) Ayetin 8 kelimeden oluşması da "yeni döngü başlangıcına" işaret etmekte gibidir. 

İbrahim ... Abraham ... "Ab-ı Erham" 

Kur'an ayetlerine göre Hz. İbrahim, kendisine kitap verilen, eşi kısırken oğul bahşedilen, Beytül Atik'i ( Temiz Ev / Kabe ) inşa eden ve "Halilullah" ( Allah'ın dostu ... semboliktir. ) olarak anılan haberci resuldür.  

"İbrahim" kelimesinin aslı "Abraham" ( Soyların Babası / Halkın Babası ) olup bu kelime "Ab" ( Baba ) ve "Erham" ( Akrabalar, Soylar ) kelimelerinden oluşmaktadır. ( Hinduizmdeki mitolojik karakterin ismi olan "Brahma"'nın, "Abraham" kelimesiyle aynı kökten olması kuvvetle muhtemeldir. )

Hz. İbrahim'e, isminin verilmesi Tevrat'ta şöyle bildirilir.

1 Genesis 17-5 ARTIK ADIN AVRAM DEĞİL, İBRAHİM OLACAK. Çünkü seni birçok ULUSUN BABASI babası yapacağım. Haberci İbrahim ile ilgili bazı ayetler şöyledir.

A) Kitap sayfaları

87/18 - İnne haza le fis suhufel ula

( Kesinlikle bu önceki ilk sahifelerin içindedir. )

87/19 - Suhufi İBRAHİME ve musa

( İBRAHİM’ in ve Musa’ nın sahifelerinde. )

B) Beytül Atik'in ( Kabe ) inşası

2/127 - Ve iz yerfeu İBRAHİMül kavaıde minel BEYTİ ve ismaıyl rabbena tekabbel minna inneke entes semıul alim

( Ve zamanında İBRAHİM ve İsmail EVDEN temelleri yükselttiler. "Rab’bimiz bizden kabul et. Kesinlikle sen duyansın bilensin." ) C) Allah yolunda feragat sınavı

37/103 - Fe lemma eslema ve tellehu lil cebın 

( Böylece teslim olduklarında, onu alnı üzerine yatırdı. )

37/104 - Ve nadeynahü en ya İBRAHİM

( Ve ona "Ey İBRAHİM." diye seslendik. )

37/105 - Kad saddakter rü'ya inna kezalike neczil muhsinın

( Sen rüyayı doğruladın. Biz iyilik yapanları işte böyle karşılıklandırırız. )  

37/106 - İnne haza le hüvel belaül mübın

( Kesinlikle bu, o apaçık sınavdı. )

37/107 - Ve fedeynahü bi zibhın azım

( Ve boğazlanacak büyük hayvanı ona fidye verdik. )

37/108 - Ve terakna aleyhi fil ahırın

( Ve diğerleri içinde onun üzerine olanı bıraktık. )

37/109 - Selamün ala İBRAHİM

( İBRAHİM' e selam. )

D) Vazifeli meleklerin ziyareti ve kısır eşinin hamile kalması

51/24 - Hel etake hadisu dayfi İBRAHİMel mükramin

( Sana İBRAHİM' in, ikram edilerek ağırlanmış misafirlerinin haber sözü geldi mi? ) 

51/28 - Fe evcese minhüm hıyfeh kalu la tehaf ve beşşeruhu bi ğulamin alim

( Onlardan gizlice korktu. "Korkma." dediler. Bilgili oğlan müjdelediler. )

51/29 - Fe akbelet imraetuhu fi sarratin fe sakket vecheha ve kalet acuzun akım

( Karısı sevinç içinde dönüp geldi de yüzüne vurdu. "Yaşlı kısır kadınım." dedi. )

51/30 - Kalu kezaliki kale rabbuk innehu hüvel hakimul alim 

( "İşte Rab’bin böyle dedi. Kesinlikle O, O hakimdir bilendir." dediler. )

E) "Halillullah" ( Allah'ın dostu ) nitelemesi "Halilullah", Allah'ın, kulu İbrahim'den razı ( hoşnut ) olduğunu belirten teşbihi bir ifadedir.

4/125 - Ve men ahsenü dınen min men esleme vechehu lillahi ve hüve muhsinün vettebea millete İBRAHİME hanıfa VETETTEHAZELLAHÜ İBRAHİME HALİLA

( Ve din olarak, iyilik yapan ve birleyip doğruluğa yönelen olarak İBRAHİM' in milletine tabi olarak yüzlerini Allah’a teslim edenlerden daha güzel kimdir? VE ALLAH İBRAHİM'İ SADIK SAMİMİ DOST EDİNMİŞTİ. )

Friday, October 9, 2020

Ceza kelimesi ve Kur'an'daki cezai yaptırımlar

"Ceza" kelimesi "Karşılık" anlamına gelmekte olup, olumlu veya olumsuz nitelik taşıyabilmektedir. Ancak konuşma dilinde "Ceza" kelimesi "yapılan bir hatanın veya işlenen bir suçun yaptırımı" anlamında kullanılagelmiştir. ( "Eczahane" kelimesi de 

"Ceza" kökünden olup, "hastalıkların karşılıklarının yani ilaçların alındığı yer" anlamındadır. )

"Ceza" kelimesinin olumlu ve olumsuz nitelikli kullanımlarına iki örnek şöyledir. 

46/14 - Ülaike ashabül cenneti halidıne fıha CEZAEN bima kanu ya'melun ( İşte onlar cennetin sahipleridir. O yapmış olduklarının KARŞILIĞI OLARAK orada ebedidirler. ) 

41/28 - Zalike cezaü a'daillahin nar lehüm fıha darul huld CEZAEN bima kanu bi ayatina yechadun ( Allah düşmanlarının karşılığı budur. Ayetlerimizle cihad etmiş olmalarından dolayı, KARŞILIK OLARAK, ebediyet yurdu içinde onlara ateş vardır. ) 

Cinayet, zina, hırsızlık, yalan, iftira vb. gibi suçları işleyenler için Kur'an'da net ve tekerrürü önleyici cezai yaptırımlar bulunmaktadır. Benzer suçları işleyenlerin yoğunlaştığı bu dönemde yaptırımların, cezaların gerektiği gibi uygulanmadığı, caydırıcı ve tekerrürü önleyici olmadığı görülmektedir. Özellikle kadınlara ve çocuklara yönelik tecavüz ve cinayet suçları oldukça yoğunlaşmış durumdadır.

Ayrıca yukarıdaki suçları küresel ölçekte organize ve sistematik olarak işleyen, her türlü kötülüğü ve ahlaksızlığı yayarak dünyayı suç cemiyetlerinin tahakkümü altındaki bir suç platformuna dönüştürerek insanları mağdur edip yoksulluğa mahkum eden ve öldüren gizli güçler dikkate alındığında Kur'andaki yaptırımların hafif dahi kaldığı düşünülebilmektedir. 

Kur'an'daki cezai yaptırımlar ;

4/92 - Ve ma kane li mü'minin en YAKTÜLE mü'minen illa hataa ve men KATELE mü'mine hataen fe tahrıru rakabetin mü'minetin ve diyetün müsellemetün ila ehlihı illa en yessaddeku fe in kane min kavmin adüvvin leküm ve hüve mü'minün fe tahrıru rakabetin mü'mineh ve in kane min kavmin beyneküm ve beynehüm mısakun fediyetün müsellemetün ila ehlihı ve tahrıru rakabetin mü'mineh fe men lem yecid fe sıyamü şehreyni mütetabiayni tevbeten minellah ve kanellahü alımen hakıma

( Ve inanan için bir inananı hatanın haricinde ÖLDÜRMEK olmaz. Kim hatalı olarak bir inananı ÖLDÜRÜRSE inanan köleyi hür kılar ve onun doğrulayıp bağışlaması haricinde ailesine teslim edilmek üzere diyet verir. Eğer size düşman kavimden ise ve inanansa, inanan köleyi hür kılar ve eğer sizinle arasında söz olan kavimden ise onun ailesine teslim edilmek üzere fidye verir ve inanan köleyi hür kılar. Kim imkan bulamazsa ve gücü yetmezse, Allah’tan tevbesinin kabulü için iki ay ard arda oruç tutar. Allah bilendir hakimdir. ) 

24/2 - Ez ZANİYETÜ vez ZANİ feclidu külle vahıdin minhüma miete celdetin ve la te'huzküm bihima ra'fetün fı dınillahi in küntüm tü'minune billahi vel yevmil ahır vel yeşhed azabehüma taifetün minel mü'minın ( ZİNA EDEN KADIN VE ZİNA EDEN ERKEK, onlardan her birinin derisine yüz kez vurun. Eğer Allah’a ve sonraki güne inananlar iseniz, Allah' ın dini hakkında, onlardan dolayı sizi merhamet, acıma almasın. İnananlardan bir grup da onların azaplarına şahitlik etsinler. )

Bu ayette yer alan "Celd" ( Deriye vurmak / dokunmak ) kelimesi "Cild" ( Deri ) kökünden türemiştir. Ayette esas vurgulanmak istenen zina eden kişinin, işlediği ahlaki suçu idrak edebilmesi için toplumsal kınamayı ve utanç duygusunu bizzat deneyimlemesinin gerekliliğidir.

24/4 - Vellezine YERMUNEL muhsanati sümme lem ye'tu bi erbeati şühedae fecliduhüm semanıne celdeten ve la takbelu lehüm şehadeten ebeda ve ülaike hümül fasikun

( Ve o temiz ve namuslu kadınlara ZİNAYI İFTİRA EDENLER ve sonra dört şahit getiremeyenler. Seksen kez deriye olarak derilerine vurun. Onların şahitliklerini ebediyen kabul etmeyin. İşte onlar, onlar günahkarlardır. )

5/33 - İnnema CEZAÜLLEZİNE yüharribunellahe ve rasulehu ve YES'AVNE FİL ERDI FESADEN EN YÜKATTELU EV YÜDALLEBU ev TÜKATTA EYDİHİM VE ERCÜLÜHÜM MİN HİLAFİN EV YÜNFEV MİNEL ARD zalike lehüm hızyün fid dünya ve lehüm fil ahırati azabün azım

( Kesinlikle ki Allah ve O’nun resulü ile harp eden ve YERDE BOZGUN YAPARAK ASİLEŞENLERİN KARŞILIĞI, ÖLDÜRÜLMELERİ veya ASILMALARI veya ELLERİNİN VE AYAKLARININ KARŞITLAMASINA KESİLMESİ VEYA YERDE SÜRGÜN EDİLMELERİDİR. Bu, dünyada onlar için zillettir. Ahirette büyük azap onlaradır. )

5/38 - Ves SARİKU VES SARİKATÜ FAKTAU EYDİYEHÜMA CEZAEN bima keseba nekalen minellah vallahü azızün hakım

( Ve HIRSIZLIK EDEN ERKEĞİN VE KADININ, o kazandıklarına karşılık, Allah’tan şiddetli ibret azabı olarak artık ELLERİNİ KESİP AYIRIN. Allah yücedir hakimdir. ) 

Ayetlerdeki "Katta" ( Kesmek, Ayırmak ) kelimesinin "elin veya ayağın suçu işlemekten ( hırsızlık vb. ) uzak tutulması" anlamını da içermesi muhtemeldir.

17/33 - Ve la taktülün nefselletı harramellahü illa bil hakk ve men kutile mazlumen fe kad cealna li veliyyihı sültanen fe la yüsrif fil katl innehu kane mensura

( Ve Allah' ın haram kıldığı nefsi hak haricinde öldürmeyin. Kim zulmedilerek öldürülürse, biz onun velisine yetki, hüküm verdik. Ama o da öldürmede israfa kaçmasın. Kesinlikle o yardım edilmiştir. )

Thursday, October 8, 2020

Cihad meselesi

"Cihad" kelimesi "Cehd" ( Gayret, Fazla çalışma, Güç sarfetme, Azim, Takat ) kökünden türemiş olan ve "Gayret sarfetmek, Mücadele etmek, Azmetmek" anlamlarını taşıyan bir kelimedir. "Mücahid" ( Gayret sarfeden, Azmeden, Mücadele eden ) kelimesi de "Cehd" kökündendir.

Maalesef İslami kültürde "Cihad" kelimesi doğrudan "Kâfirleri öldürmek üzere yapılan savaş" gibi bir kavramla özdeşleştirilmiştir. 

Aşağıdaki ayetlerde "Cehd / Cihad" kelimelerinin kullanım örnekleri yer almaktadır.

2/218 - İnnellezine amenu vellezine haceru ve CAHEDU fı sebılillahi ülaike yercune rahmetellah vallahü ğafurun rahım (,O inananlar, göç edip ayrılanlar, Allah yolunda CİHAD EDENLER işte kesinlikle onlar Allah’ ın rahmetini umarlar. Allah affedendir merhametlidir. )

3/142 - Em hasibtüm en tedhulül cennete ve lemma ya'lemillahüllezıne CAHEDU minküm ve ya'lemes sabirın ( Allah sizlerden o CİHAD EDENLERİbilirken ve sabredenleri bilirken, cennete gireceğinizi mi sandınız? )

5/35 Ya eyyühellezine amenüttekullahe vebteğu ileyhil vesılete ve CAHİDU fı sebılihı lealleküm tüflihun ( Ey o inananlar, Allah’tan sakının. O’na vesile arayın ve O’nun yolunda CİHAD EDİN. Umulur ki iflah olursunuz. )

Maide suresinin 53. ayetinde "Cehd" kelimesi "Kuvvetli, Gayretli" anlamında kullanılmıştır.

5/53 - Ve yekulüllezıne amenu ehaülaillezıne aksemu billahi CEHDE eymanihim innehüm le meaküm habitat a'malühüm fe asbehu hasirın ( Ve o inananlar, "Kesinlikle sizinle beraber olduklarına dair Allah’a KUVVETLİ yeminleriyle yemin edenler bunlar mı?" derler. Onların çalışmaları boşa gitmiştir de hasarlananlar olmuşlardır. )

En'am suresinin 33. ve A'raf suresinin 51. ayetinde zalimlerin ayetlere ve kitaba karşı olan mücadelelerinden bahsedilmektedir. 

6/33 - Kad na'lemü innehu le yahzünükellezi yekulune fe innehüm la yükezzibuneke ve lakinnez zalimıne bi AYATİLLAHİ YECHADUN ( Onların söylediklerinin seni hüzünlendirdiğini kesinlikle biliriz. Aslında kesinlikle onlar seni yalanlamazlar. Lakin kesinlikle o zalimler ALLAH'IN AYETLERİ İLE CİHAD EDERLER. )

7/51 - Ellezinettehazu dınehüm lehven ve leıben ve ğarrathümül hayatüd dünya fel yevme nensahüm kema nesu likae yevmihim haza ve ma kanu bi AYATİNA YECHADUN ( O dinlerini eğlence ve oyun edinenler ve dünya hayatının kendilerini aldattıkları. Artık bugün onları, bu günlerine kavuşacaklarını unuttukları gibi ve o AYETLERİMİZLE CİHAD ETTİKLERİ gibi unuturuz. )

Nisa suresinin 95. ve Tevbe suresinin 20. ve 41. ayetlerinde gerçek savaşın nefsani, dünyevi ve maddi olgulara olan bağlılıktan sıyrılmak üzere insanın kendisine karşı verdiği savaş olduğuna dikkat çekilmektedir.

4/95 - La yestevil kaıdune minel mü'minıne ğayru ülid darari vel MÜCAHİDUNE fı sebılillahi bi emvalihim ve enfüsihim feddalellahül MÜCAHİDUNE Bİ EMVALİHİM VE ENFÜSİHİM alel kaıdıne deraceh ve küllen veadellahül husna ve feddalellahül mücahidıne alel kaıdıne ecran azıma ( İnananlardan, özürü olmaksızın oturanlar ve Allah yolunda MALLARI VE NEFİSLERİ ile CİHAD EDENLER eşit olamazlar. Allah malları ve nefisleri ile MÜCAHİT OLANLARİ, oturanların üzerine derece olarak üstün kıldı. Allah hepsine güzelliği vaad etti. Allah mücahitleri oturanların üzerine büyük ödül olarak üstün kıldı. )

9/20 - Ellezine amenu ve haceru ve CAHEDU fı sebılillahi Bİ EMVALİHİM VE ENFÜSEHİM a'zamü deraceten ındellah ve ülaike hümül faizun ( O inananlar ve göç edip ayrılanlar, MALLARIYLA, NEFİSLERİYLE Allah yolunda CİHAD EDENLER, Allah' ın indinde derece olarak en büyüktürler. Bunlar kurtulanlardır. )

9/41 - İnfiru hıfafen ve sikalen ve CAHİDU Bİ EMVALİKÜMve ENFÜSEKÜM fı sebılillah zaliküm hayrun leküm in küntüm ta'lemun ( Ey inananlar, hafifçe ve ağırca seferber olun. Mallarınızla ve nefislerinizle Allah yolunda CİHAD EDİN. Eğer bilenler olursanız, bu sizin için daha hayırlıdır. )

Tevbe suresinin 73. ayetinde Habercinin inkarcılarla ve ikiyüzlüler ile ilmi, akli ve fikri mücadelesinden, onlara gerçeği ve doğruyu bildirme gayretinden sözedilmektedir. Yani Haberciden inkarcıları ve ikiyüzlüleri öldürmek üzere bir savaşa girişmesinden bahsedilmemektedir. Zira dinde zorlama olmadığı

2/256 kodlu ayetteki "La ikrahe fid din" ( Dinde zorlama yoktur. ) ifadesiyle sabittir. 9/73 - YA EYYÜHEN NEBİYYÜ CAHİDİL KÜFFARA VEL MÜNAFİKINE vağluz aleyhim ve me'vahüm cehennem ve bi'sel mesır ( EY HABERCİ, İNKÂRCILARLA VE İKİYÜZLÜLERLE CİHAD ET. Onlara sert, katı ol. Onların mekanları cehennemdir. Ne kötü yerdir. )

Gerçek cihadın nefse karşı verilen cihad olduğu Bakaravsuresinin 54. ayetinde bildirilmektedir.

2/54 - Ve iz kale musa li kavmihı ya kavmi inneküm zalemtüm enfüseküm bittihazikümül ıcle fe tubu ila bariiküm FAKTULÜ ENFÜSEKÜM zaliküm hayrun leküm inde bariiküm fe tabe aleyküm innehu hüvet tevvabür rahim ( Ve zamanında Musa kavmine "Ey kavmim siz buzağıyı kendinize edinerek kesinlikle nefislerinize zulmettiniz. O halde tevbe edip güzel yaratanınıza tabi olun da NEFİSLERİNİZİ ÖLDÜRÜN. Bu, güzel yaratanınızın indinde size hayırlıdır." dedi. Böylece üzerinize tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )


Wednesday, October 7, 2020

Kalp = Ruh ... Beyin = Nefs

Ruhun madde alemi olan kainattaki temsilcisi Öz Varlık, Öz Varlığın kaba madde alemi dünyadaki temsilcisi ise Kalptir. Kalp aynı zamanda kozmik bilgi deposudur. Kalbin bilinenden çok daha farklı kozmik işlevleri olduğu ayetlerde "Kitabın kalbe indirilmesi", "Kalplerin kör olması", "Kalplerin katılaşması", "Kalplerin kılıflı olması" ifadeleriyle bildirilir.

Kalbin elektromanyetik frekansının beyninkinden yüksek olduğu ve kalbin beyine frekans ileterek yönlendirme sağlamaya çalıştığı bilimsel bir gerçektir.

Ayrıca bkz. 

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/07/akleden-kalp-mana-ve-maneviyat.html

Nefs ise yüksek frekanslı Öz Varlığın düşük frekanslı kaba madde beden ile birleşmiş halidir. Beyin, Nefsin temsilcisidir. Zira Nefs sadece mantık ve hesaptan ibaret olup vicdan ve merhamet olgularından yoksundur. Nefs sadece kendisine faydası olana, basit mantığa ve ince hesaba odaklanır. "Çok zeki, çok akıllı" yani çok hızlı hesap yapıp sonuç çıkaranlar için kullanılan "Dahi" kelimesinin karşılığının "GENius ( Cinni )" kelimesi olmasının sebebi de cinlerin yoğun nefsani varlıklar olması nedeniyledir.

Dolayısıyla Nefs, sadece mantık ve hesap odaklı olduğu için batıla saptığını farketmez. 

Sadece akıl ve mantık ile doğru yolu bulabileceğini sanarken günah batağına sapanlar Kur'an'da Meşşai olarak anılırlar. 

68/11 - Hemmazin MEŞŞAİN bi nemim ( Arkadan konuşup çekiştiren, SADECE AKIL VE MANTIK İLE* GERÇEĞİ BULACAĞINI SANAN, laf taşıyan. )

* Ayette ifade edilmek istenen sadece ilgili yaşam planındaki ( boyut, frekans ) parametrelerin matematiksel ve mantıksal olarak analiz edilmesiyle elde edilen sonuçların, çıkarsamaların kâinattaki diğer planların da ( boyut, frekans ) anlaşılmasını, sırlarının çözülmesini sağlamaya yeterli olamayacağıdır.

"Dimağ" ( Beyin ) kelimesinin ilk ve son kez geçtiği Enbiya suresinin 18. ayetindeki anlamlardan biri de gerçeğin sadece beyinle algılanamayacağıdır.

21/18 - Bel nakzifü bil hakkı alel batıli fe YEDMEĞUHU fe iza hüve zahık ve lekümül veylü min ma tesıfun ( Bilakis, gerçeği batılın üzerine atarız da onun BEYNİNİ ÇIKARIR. O zaman o yok olur. O vasfettiklerinizden dolayı sizlere vaylar olsun. )

Dezenformasyon çağı ve İnanç olgusunun yükselişi

İçinde bulunulan ve yoğun kozmik bilgi akışının olduğu Kova Burcu çağı aynı zamanda yoğun dezenformasyon çağı özelliğini de taşımaktadır. Herşeyin, en değerli olgu olan "bilgiye" indirgendiği bu dönemde adeta "bilgi savaşları" yaşanmakta, gerçek ile batılın, doğru ile yalanın savaşına daha net bir şekilde tanık olunmaktadır. 

Herşey sorgulanır hale gelmiş olup derin bir güvensizlik duygusu insanları sarmış durumdadır. Çoğu insan neye "inanacağını" bilememekte, belirsizliğin ve güvensizliğin yarattığı endişe ve korku duyguları  nedeniyle muhtelif psikolojik sendromlara ( depresyon, stres bozukluğu, panik atak, agorafobi, sosyofobi vb. ) ve hatta travmaya maruz kalmaktadır. Küresel şeytanlar işte bu ortamı insanların zihinlerini istedikleri doğrultuda programlamak için kullanmaktadırlar. Birincil zihin programlama konusu ise Allah bilincinin ve inancın yokedilmesidir. Ancak öte yandan mevcut ortam sonuç ve çıkış arayan insanlarda inanç olgusunun yükselişine de vesile olmaktadır.

Güncel olarak soru işareti oluşturan ve inanç olgusunu aktive eden bazı hususlara örnekler şöyledir.

- COVID19 doğal mutasyon geçirmiş bir virüs mü, yoksa laboratuar üretimi mi?

- COVID19 hava yoluyla bulaşan bir virüs mü değil mi?

- COVID19 aşısı koruyucu mu olacak yoksa aksine bağışıklık sistemini daha da zayıflatıcı mı olacak ?

- COVID19, Coronavirus, HIV ve Malaria virüslerinin sentezinden oluşan bir virüs müdür değil midir?

- Yenilenebilir alternatif enerji kaynaklarının verimliliği genel ve yaygın kullanım açısından gerçekten düşük mü yoksa değil mi?

- İklim değişikliği doğal ve döngüsel bir döngü mü yoksa insan kaynaklı mı?

- HIV ( AIDS virüsü ) Afrika'daki maymunlardan ve eşcinsellerden bulaşan doğal bir virüs mü yoksa laboratuar üretimi bir biyolojik silah mı?

- Transhumanism projeleri ( NeuraLink, Singularity 2045 - Project Avatar ) insan sağlığına odaklı projeler mi yoksa insan kontrolüne odaklı projeler mi?

........

........

örnekler çoğaltılabilir.

Şimdi bu yukarıdaki konulara ilişkin gerçek cevapları bulmaya ve bir görüş, bir inanç oluşturmaya çalışan insan elbette ki yoğun araştırma yapmak durumundadır. Bugün eşsiz bir bilgi kaynağı olması yanısıra adeta bir bilgi çöplüğü ve dezenformasyon kaynağına da dönüşmüş olan internette yapılacak olan araştırmalar belirli bir noktaya kadar referans sağlayabilecektir. Zira internette hemen hemen her bilgi için doğrulayıcı ve yalanlayıcı platformlar mevcuttur. Ayrıca, özellikle dezenformasyon amaçlı olarak sistem görevlileri tarafından yayınlanan kitaplar da dezenformasyon kaynağı olarak ortaya çıkmış durumdadır. Dolayısıyla bu noktada insan bilgi birikimini, mantığını, varsayımlarını, tahminlerini, vicdanını, sezgisini ve yönlendirici kaynaklarını kullanmak suretiyle bir "inanç" oluşturmak ve nihayetinde "Ben böyle olduğuna inanıyorum." demek durumundadır. 

İnsanların güncel bilgilenme kaynaklarının medya, internet ve kitaplar olduğu ve yukarıdaki hususlar dikkate alındığında herhangi bir konunun tüm detaylarına erişebilmek ve emin olabilmek, o konunun uzmanı dahi olunsa mümkün olamayabilmektedir. Bu konudaki örnek sorular yukarıda verilmiştir. Bu hususa bir başka net örnek de pozitif bilim kapsamında olan belirli bir konuda farklı görüşlere sahip uzmanların olabilmesidir. ( Örnek: Belirli bir sendroma farklı teşhisler koyabilen doktorlar )

Tüm bu veriler göstermektedir ki insan kendisine "sağlam kulp" niteliğinde olacak yönlendirici, sezgi kazandırıcı, görüş verici bir kaynağa ihtiyaç duymaktadır. İşte bu kaynak yaratılışın kodlarını içeren, tüm bilimlere ilham kaynağı olan kozmik bilgi hazinesi Kur'an'dır. ( Bu ifadenin de "inanç" kapsamına girdiği aşikar olup, Kur'an'da zikredilen döngü sonundaki "Yevmel Fasl" ( Ayrışım Günü ) kavramı da zaten insanlar arasındaki bu ayrışımı tanımlamaktadır. )

Konu bağlamında, Kur'an'ın bilgilendirici ve yönlendirici işlevi aşağıdaki ayetlerde bildirilmektedir.

2/2 - Zalikel kitabu la raybe fih HÜDEN lil müttekin ( Bu, o hakkında şüphe olmayan, sakınanlar için YÖNLENDİRME olan kitaptır. )

16/89 - Ve yevme neb'asü fı külli ümmetin şehıden ala haüla' ve nezzelna aleykel KİTABE TİBYANEN L KÜLLİ ŞEY'İN VE HÜDEN ve rahmeten ve büşra lil müslimın ( Ve o gün her topluluğa, üzerlerine şahit göndeririz. Senin üzerine de HERŞEYİ AÇIKLAYAN, teslim olanlar için YÖNLENDİRME, rahmet ve müjde olan KİTABI İNDİRDİK. )

17/89 - Ve lekad SARRAFNA lin nasi Fİ HAZEL KUR'ANİ MİN KÜLLİ MESEL fe eba ekserun nasi illa küfura ( Ve BU KUR'AN'DA İNSANLAR İÇİN TÜM MESELELERDEN SARFETTİK sarfettik de insanların çoğunluğu ancak inkarda direttiler. )

18/54 - Ve lekad SARRAFNA Fİ HAZEL KUR'ANİ lin nasi MİN KÜLLİ MESEL ve kanel insanü eksera şey'in cedela ( Ve BU KUR'AN'DA insanlar için TÜM MESELELERDEN* SARFETTİK. İnsan herşeyden çok mücadele edendir. )

* "Mesel" ( Mesele ) kelimesi "Sel" ( Sual etmek, Sormak ) kökünden türeyen bir kelimedir. 

"İman" ( İnanç ) olgusunun güven, doğrulama, yönlenme ve gerçeğe ulaştırma  kavramlarıyla birlikte geçtiği ayetler ise şöyledir. ( "İman" kelimesi "Emin", "Emanet" gibi kelimelerin de kökü olup özünde "Güven" anlamını içerir. )

2/26 - İnnellahe la yestahyı en yadribe meselen ma beudaten fe ma fevkaha fe emmellezine amenu fe YA'LEMUNE ENNEHÜL HAKKU MİN RABBİHİM ve emmellezine keferu fe yekulune maza eradellahü bi haza mesela yüdıllü bihı kesıran ve yehdı bihı kesıra ve ma yüdıllü bihı illel fasikin ( Kesinlikle Allah o sivrisineğin veya daha üstününün misalini beyan etmekten çekinmez. Böylece o İNANANLAR ONUN RAB'LERİNDEN KESİN GERÇEK OLDUĞUNU BİLİRLER. O inkar edenler ise "Allah bu misal ile ne istedi?" derler. Onunla birçoklarını saptırır ve birçoklarını yönlendirir. O saptırdıkları ancak günahkarlardır. )

2/41 - Ve AMİNU bima enzeltü müsaddikan li ma meaküm ve la tekunu evvele kafirin bih ve la teşteru bi ayatı semenen kalilen ve iyaye fettekun ( Ve o sizinle birlikte olanı doğrulayıcı olarak indirdiğime İNANIN. Onu inkar edenlerin ilki olmayın. Ayetlerimi az değere değiştirip satmayın. Ve sadece benden sakının. )

2/88 - Ve kalu kulubüna ğulf bel leanehümüllahü bi küfrihim fe kalılen ma YÜ'MİNUN ( Ve "Bizim kalplerimiz kılıflıdır." dediler. Bilakis Allah onları inkarlarından dolayı lanetledi. Artık çok azı İNANIR. )

2/91 - Ve iza kıle lehüm AMİNU  bima enzelellahü kalu nü'minü bima ünzile aleyna ve yekfürune bima veraehu ve hüvel HAKKU  MÜSADDİKAN li ma meahüm kul fe lime taktülune enbiyaellahi min kablü in küntüm mü'minın ( Ve onlara "O Allah’ ın indirdiğine İNANIN." denildiğinde, "O üzerimize indirilene inanırız." derler. Onun arkasından inkar ederler. O, onlarla birlikte olanı DOĞRULAYICI olarak GERÇEKTİR. De ki: "Eğer inananlarsanız, o halde neden önceden Allah’ ın habercilerini öldürüyordunuz." )

2/137 - Fe in AMENU bi misli ma AMENTÜM bihı fe KADİHDETEN ve in tevellev fe innema hüm fı şikak fe seyekfıkehümüllah ve hüves semıul alim ( Böylece eğer ona o İNANMANIZIN aynısı gibi İNANIRLARSA  YÖNLENİRLER. Eğer yüz çevirirlerse kesinlikle onlar ayrılık, kopukluk içindedirler. Böylece Allah onlara karşı sana kafi olacaktır. O duyandır, bilendir. )









Tuesday, October 6, 2020

Gerçeği itibarsızlaştırmak

İlim verilmiş olmalarına rağmen ilmi kendi nefsani ve maddi menfaatleri doğrultusunda kullanmak yoluna sapan ve dolayısıyla nihayetinde ilim yoksununa dönüşen inkârcı müşriklerin kadim eğilimleri bilgiyi gizlemek, bilinegeleni, dogmayı, kökleşmiş temayülleri, batılı ve ritüelleri insanlara  telkin etmeye çalışmak, onlara sımsıkı bağlanmak, gerçeği konuşan ve gerçek ilmi aktarmaya çalışanlarla alay etmek, onları dışlamak ve itibarsızlaştırmaktır.

Haberciler, resuller ve ilim sahipleri tarih boyunca bu yolda tarifi mümkün olmayan acılara maruz kalmışlar ve hatta öldürülmüşlerdir. Ancak sarp yokuşa ( akabe 90/11 ) göğüs verebilmeyi başaranlar asla ve asla gerçekten, iyilikten ve doğruluktan sapmamışlar ve ilahi misyonlarını son ana kadar ifa etmenin heyecanını yaşamışlardır.

Aşağıdaki ayetler konu bağlamında net mesajları ve misalleri içermektedir.

2/42 - Ve la telbisül hakka bil batılı ve tektümül hakka ve entüm ta'lemun ( Ve gerçeği batıl ile örtmeyin ve bile bile gerçeği gizlemeyin. )

3/71 - Ya ehlel kitabi lime telbisunel hakka bil batıli ve tektümunel hakka ve entüm ta'lemun ( Ey kitap sahipleri, neden gerçeği batıl ile örtersiniz de gerçeği bile bile gizlersiniz? )

2/91 - Ve iza kıle lehüm aminu bima enzelellahü kalu nü'minü bima ünzile aleyna ve yekfürune bima veraehu ve hüvel hakku müsaddikan li ma meahüm kul fe lime taktülune enbiyaellahi min kablü in küntüm mü'minın ( Ve onlara "O Allah’ ın indirdiğine inanın." denildiğinde, "O üzerimize indirilene inanırız." derler. Onun arkasından inkar ederler. O, onlarla birlikte olanı doğrulayıcı olarak gerçektir. De ki: "Eğer inananlarsanız, o halde neden önceden Allah’ ın habercilerini öldürüyordunuz." ) 

3/186 - Le tüblevünne fı emvaliküm ve enfüsiküm ve le tesmeunne minellezine utül kitabe min kabliküm ve minellezine eşraku ezen kesira ve in tasbiru ve tetteku fe inne zalike min azmil ümur ( Mallarınız ve nefisleriniz hakkında sınanacaksınız. O sizden önce kitap verilenlerden ve ortak koşanlardan eziyet verici çok şey duyacaksınız. Eğer sabrederseniz ve sakınırsanız, kesinlikle bu büyük ve azimli işlerdendir. ) 

6/5 - Fe kad kezzebu bil hakkı lemma caehüm fe sevfe ye'tıhim enbaü ma kanu bihı yestehziun ( Gerçek kendilerine geldiğinde onu yalanladılar. Artık o alay ettiklerinin haberi yakında onlara gelecektir. )

10/39 - Bel kezzebu bima lem yühıytu bi ılmihı ve lemma ye'tihim te'vılüh kezalike kezzebellezine min kablihim fenzur keyfe kane akıbetüz zalimın ( Bilakis, onun ( kur'an ) ilmini kuşatıp kavrayamadıklarından dolayı yalanladılar. Onun yorumu onlara asla gelmedi. Onlardan öncekiler de işte böyle yalanlamışlardı. Artık bak zalimlerin sonu nasıl oldu. )

23/70 - Em yekulune bihı cinneh bel caehüm bil hakkı ve ekseruhüm lil hakkı karihun ( "Onda cinlik var." mı diyorlar? Bilakis onlara gerçek ile geldi. Onların çoğunluğu gerçek için isteksizdirler, zorlanıp hoşlanmayanlardır. )

30/10 Sümme kane akıbetellezine esaüs sua en kezzebu bi ayatillahi ve kanu biha yestehziun ( Sonra, Allah' ın ayetlerini yalanladılar ve onlarla alay ettiler diye o kötülük edenlerin sonu kötünün en kötüsü oldu. )

90/11 - Fe laktehamel akabet ( Böylece sarp yokuşa tahammül edemedi. )

İncil'den;

41 Mark 13-9 "Ama siz kendinize dikkat edin! İnsanlar sizi mahkemelere verecek, havralarda dövecekler. Benden ötürü valilerin, kralların önüne çıkarılacak, böylece onlara tanıklık edeceksiniz.

Ama eninde sonunda ne olacağı ise Enbiya suresinin 18. ayetinde muhteşem bir teşbih vesilesiyle bildirilmektedir.

21/18 - Bel nakzifü bil hakkı alel batıli fe yedmeğuhu fe iza hüve zahık ve lekümül veylü min ma tesıfun ( Bilakis, gerçeği batılın üzerine atarız da onun beynini çıkarır. O zaman o yok olur. O vasfettiklerinizden dolayı sizlere vaylar olsun. )

Coronavirus + HIV + Malaria = COVID19 ?!

2008 yılında, HIV* ( Human Immunodeficiency Virus / İnsan Bağışıklığını Yetersizleştirici Virüs ) konusundaki araştırmaları nedeniyle Nobel ödülü almış olan Fransız virolog Luc Montagnier Nisan 2020 ayında yaptığı açıklamada şöyle demiştir. 

"Coronavirus genomunda Malarya tohumlarının ve HIV elementlerinin varlığı kuvvetle muhtemel olup, bu virüsün karakteristikleri doğal yollarla oluşmuş olamaz."

( * HIV, bağışıklık sistemini çökerten laboratuar üretimi bir virüs olup, AIDS ( Acquired Immune 


Deficiency Syndrome ) hastalığına yol açmaktadır. )

AIDS hastalığı ilk kez 1981 yılında raporlandığında virüsün Afrika'daki maymunlardan hatta maymunlarla cinsel ilişkide bulunan yerlilerden dünyaya yayıldığı söylenerek hem yalan beyanda bulunulmuş, hem de bu söylemle Afrikalılar aşağılanmıştı. Oysa ki AIDS virüsü ( HIV ) bir biyolojik silah olarak laboratuar ortamında üretilmiş sentetik bir virüstü. O dönemde toplumsal tepki toplayan eşcinsellerin de virüsü yaydıkları duyurulmuş ve böylelikle gerçekler gizlenmişti. Buna ispat olarak da bazı eşcinsellere HIV enjekte edilmesi yeterli olmuştu.

2020 yılına gelindiğinde ise COVID19 virüsünün Çin'in Wuhan kentindeki laboratuarda üretildiği, yarasalar üzerinde denendiği ve yarasa yiyen Çinlilerden dünyaya yayıldığı bildirilmiştir. Ancak bu noktada Çin'in sadece bir maske olduğu, üretimin ise aynı küresel organizasyon tarafından yapıldığı izlenimi oluşmaktadır.

Fransız virolog Luc Montagnier'in yukarıdaki beyanı, Bill Gates'in 2009 yılında TED konferansında Malarya ile ilgili ve 2015 yılında küresel pandemi ile ilgili yaptığı konuşmalar dikkate alınarak değerlendirildiğinde üç farklı özelliğe sahip bir sentetik virüsün varlığı ortaya çıkmakta gibidir.

Coronavirus + HIV + Malaria = COVID19

Ayrıca her COVID19'a yakalananın ölmemesi de sanki virüsün belirli kan gruplarına veya türlerine göre genetik olarak kodlanarak programlandığını ortaya koymakta gibidir. 1999 yılında, kemik iliği kanseri olan ve Amerika'da! bulunan bir Türk hasta için toplanan ancak sonra kaybolduğu beyan edilen 120,000 kan örneğinin akıbeti hala mechuldur. 

DSÖ, COVID19 tedavisinde HIV ve Sıtma ilaçlarının kullanımını neden durdurmuştur?

"Dünya Sağlık Örgütü (WHO), koronavirüs kaynaklı Covid-19 hastalarının tedavisinde, sıtma hastalığına karşı etkili olan hidroksiklorokin ilacı ile HIV virüsüne karşı kullanılan lopinavir ve ritonavir ilaçlarının denemelerini durdurdu.....Açıklamada, her iki tedavi yöntemi için şimdiye kadar yapılan denemelerde Covid-19 nedeniyle yaşanan can kayıplarını azaltmada ETKİLİ OLMADIĞI YA DA ÇOK AZ ETKİLİ OLDUĞU BELİRTİLDİ ve "Solidarity Trial araştırmacıları denemelere derhal son verecek" dendi." ( 25.05.2020 )

https://www.google.com/amp/s/www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-53295443.amp

DSÖ'nün yapmış olduğu beyanlarda hem tutarsızlık hem de farklı amaçlar var gibi görünmektedir.

"Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) neden olduğu kaygı ve korkunun, milyonlarca insanın akıl sağlığını olumsuz etkilediğini belirtti." ( 27.08.2020 )

Bu açıklamadan sonraki bir açıklamaları ise şöyle olmuştur;

"Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Acil Durum Programı Başkanı Mike Ryan bugün yaptığı açıklamada, Covid-19’a karşı başarılı bir aşının yaygın kullanımına başlanana kadar corona virüsüne bağlı ölümlerin dünya çapında 2 milyona ulaşabileceğini ifade etti." ( 25.09.2020 )

"Pandemi kaynaklı olan insanlardaki kaygı ve korku akıl sağlığını etkiliyor." beyanatından sonra yüksek bir ölüm sayısı tahmini paylaşılması dikkat çekmektedir. 

2/205 - Ve iza tevella sea fil erdı li yüfside fıha ve yühlikel harse ven nesl vallahü la yühıbbül fesada 

( Ve başa geçtiğinde, yerde bozgun yapmak, ekini ve nesli helak etmek için çabalar. Allah bozgunu sevmez. )




Bismillah ve 9 ilintisi

"Besmele" olarak da bilinen "Bismillah" ( Allah'ın ismi ile ) ifadesi Kur'an'da 3 ayette yer almaktadır.

1/1 Bİ (1) İSMİ (2) ALLAH (3) ER (4) RAHMAN (5) ER (6) RAHİM (7) ( Şefkatli, merhametli Allah'ın ismi ile, )

11/41 - Ve (1) kale (2) irkebu (3) fı (4) ha (5) Bİ (6) İSMİ (7) ALLAHİ (8) mecra (9) ha (10) ve (11) mürsa (12) ha (13) inne (14) rabb (15) i (16) le (17) ğafurun (18) rahım (19) ( Ve "İçine binin. Onun akışı da duruşu da Allah' ın ismiyledir. Kesinlikle Rab’bim affedendir merhametlidir." dedi. )

27/29 - Kalet ya eyyühel meleü innı ülkıye ileyye kitabün kerım ( "Ey ileri gelenler kesinlikle bana faydalı yüce KİTAP atılıp bırakıldı." dedi. )

27/30 - İnne (1) hu (2) min (3) süleymane (4) ve (5) inne (6) hu (7) Bİ (8) İSMİ (9) ALLAH (10) ER (11) RAHMAN (12) ER(13) RAHİM (14) ( Kesinlikle O Süleyman’ dandır. Kesinlikle O şefkatli merhametli Allah' ın ismi iledir. )

- "Bismillah" kelimesinin Latin harfleriyle yazılışında "9" harf bulunmaktadır.

-"Bismillah" kelimesinin ilk kez geçtiği ayetin kodundaki ( 1/1 ) sayılar ile ayetteki kelime adedinin ( 7 ) toplamı "9" sayısını vermektedir. ( 1+1+7 = 9 )

- "Bismillah" birleşik kelimesi 3 kelimeden oluşmaktadır. "Bi" ( İle ), "İsm" ( İsim ), "Allah". Ve bu 3 kelime kitapta 3 kere tekrarlanmaktadır. 3×3 = "9"

- "Bismillah" kelimesinin geçtiği ayetlerin numaralarının nümerolojik toplamı "9" sayısını vermektedir. ( 1+4+1+3+0 = 9 )

- "Bi", "İsm" ve "Allah" kelimelerinin bulundukları ayetlerdeki sıra numaralarının toplamının nümerolojik değeri de "9" sayısını vermektedir. ( 1+2+3+6+7+8+8+9+1+0 = 45 ... 4+5 = 9 )

9 sayısı okült nümerolojide negatif frekansın sembolü olup, "Bismillah" kelimesiyle ilgili tezahür eden bu 9 nümerolojisi Allah'ın isminin zikredilmesinin her türlü negatif frekansı ortadan kaldıracağına işaret ediyor olabilir. Zira "Bismillah" kelimesi "işlerin rast gitmesi, hayırlara vesile olması yani negatif frekansların savılması dileğiyle" zikredilir. ( 9 sayısının matematiksel bir fenomen olduğu evvelce "Sihirli 9 sayısı" başlıklı bölümde incelenmişti. )

Ayrıca Kur'an'daki özel bir sayı olan "19" sayısı, Allah'ın birliğini ve tekliğini sembolize eden "1" sayısının "9" sayısı ile yanyana gelmesi sonucunda elde edilmektedir.

74/30 - Aleyha tis'ate aşere ( Onun üzerinde ondokuz vardır. )

19 sayısının nümerolojik değeri de "10" yani "1" sayısını vermektedir.

"Bismillahirrahmanirrahim" kelime seti de 19 harften oluşmaktadır.

Ayetlerdeki "Bismillah" kelimesinin açılımı "Bi ismi Allah" şeklinde olup, bu üç kelimenin toplam "11" harften oluşması da, Allah'ın isminin zikredilmesinin yeni frekans / boyut portalı açılmasına vesile olacağı mesajı vermekte gibidir.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2019/01/bismillahirrahmanirrahim.html?m=1





Monday, October 5, 2020

Lanet ve Şifa tesirleri

"Lanet" ( Kötülük dileme ) kelimesi "La'na" ( Kötülük dilemek ) köküne "-et"* ekinin gelmesiyle oluşmaktadır. ( * Fazl - Fazilet, Kaim, İkamet gibi... ) "Lanetlemek" kelimesinin Türkçe karşılığı ise "İlenmek" kelimesidir.

Kutsal kitaplarda "Lanetlemek / Lanetlenmek" kelimesi düşük frekansların ( negatif frekans ) tesirlerine maruz bırakmak veya maruz kalmak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla lanetleme ilahi sistemin üst boyutlarından iletilen kozmik tesirlerle gerçekleşebileceği gibi cinlerin ve insanların da birbirlerini lanetlemesi yani düşük frekans saldırısı yapması da mümkündür. Cinler ve insanlar arasında vuku bulan lanetleme eylemi yani düşük frekans iletisi "büyü yapma" olarak anılır. Düşük frekans her türlü hastalığın, tersliğin, sorunun, ıstırabın ve mutsuzluğun kaynağıdır. Ancak kainatta vuku bulan her olayın düal ( ikili ) sonuç özelliği olduğu ve nihayetinde varlıkların tekâmülü için gerçekleştiği hatırlanmalıdır.

Düşük frekansı temsil eden "Lanet" kelimesinin karşıtı yüksek frekansı yani huzuru, refahı, iyiliği, merhameti ve sevgiyi temsil eden "Şifa" ( Kötü halden iyi hale dönüştürme, Hastalığı iyileştirme ) kelimesidir. "Şafi / Şefi" ( Şifacı, Af vesilecisi ) ve "Şefaat" ( Şifa verme, Affa vesile olma ) kelineleri de "Şifa"* kökündendir. Dolayısıyla belirli kelimelerin belirli sayıda tekrarlanması ( zikir ) yoluyla hem düşük frekans hem de yüksek frekans tesirleri üretmek ve iletmek mümkündür. ( * İngilizce'deki "Shift" ( Halden hale değişim ) kelimesinin de "Şifa" kökünden gelmesi muhtemeldir.

Kutsal kitaplarda "Lanet" ve "Şifa" kelimelerinin geçtiği bazı ayetler;

TEVRAT

1 Genesis 3-14 Bunun üzerine RAB Tanrı yılana, "Bu yaptığından ötürü Bütün evcil ve yabanıl hayvanların En LANETLİSİ sen olacaksın" dedi, "Karnının üzerinde sürünecek, Yaşamın boyunca toprak yiyeceksin.

1 Genesis 3-17 RAB Tanrı Adem'e, "Karının sözünü dinlediğin ve sana, Meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için Toprak senin yüzünden LANETLENDİ" dedi, "Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.

1 Genesis 4-11 Artık döktüğün kardeş kanını içmek için ağzını açan toprağın LANETİ altındasın. 

1 Genesis 4-12 İşlediğin toprak bundan böyle sana ürün vermeyecek. Yeryüzünde aylak aylak dolaşacaksın."

2 Exodus 15-26 "Ben, Tanrınız RAB'bin sözünü dikkatle dinler, gözümde doğru olanı yapar, buyruklarıma kulak verir, bütün kurallarıma uyarsanız, Mısırlılar'a verdiğim hastalıkların hiçbirini size vermeyeceğim" dedi, "Çünkü size ŞİFA veren RAB benim."

19 Psalms 30-2 Ya Rab Tanrım, Sanayakardım, bana ŞİFA verdin.

20 Proverbs 4-22 Çünkü onları bulan için yaşam, Bedeni için ŞİFADIR bunlar.

20 Proverbs 12-18 Düşünmeden söylenen sözler kılıç gibi keser, Bilgelerin diliyse ŞİFA verir.

20 Proverbs 16-24 Hoş sözler petek balı gibidir, Cana tatlı ve bedene ŞİFADIR.

21 Ecclesiastes 3-3 Öldürmenin zamanı var, ŞİFA vermenin zamanı var. Yıkmanın zamanı var, yapmanın zamanı var.

İNCİL

40 Matthew 5-44 Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size LANET EDENLERİ kutsayın, sizden nefret edenlere iyilik yapın, sizi istismar edenler ve size zulmedenler için dua edin. 

40 Matthew 25-41 "Sonra solundakilere şöyle diyecek: 'Ey LANETLİLER, çekilin önümden! İblis'le melekleri için hazırlanmış sönmez ateşe gidin!

41 Mark 11-21Olayı hatırlayan Petrus, "Rabbî, bak! LANETLEDİĞİN incir ağacı kurumuş!" dedi.

45 Romans 3-14 "Ağızları LANET ve acı sözle doludur."

59 James 5-16 Bu nedenle, ŞİFA bulmak için günahlarınızı birbirinize itiraf edin ve birbiriniz için dua edin. Doğru kişinin yalvarışı çok güçlü ve etkilidir.

60 1 Peter 2-24 Bizler günah karşısında ölelim,doğruluk uğruna yaşayalım diye, günahlarımızı çarmıhta kendi bedeninde yüklendi. O'nun yaralarıyla ŞİFA buldunuz. 

66 Revelations 22-2 Kentin anayolunun ortasında akan ırmağın iki yanında on iki çeşit meyve üreten ve her ay meyvesini veren yaşam ağacı bulunuyordu. Ağacın yaprakları uluslara ŞİFA VERMEK içindir. 

KUR'AN 

2/88 - Ve kalu kulubüna ğulf bel LEANEhümüllahü bi küfrihim fe kalılen ma yü'minun ( Ve "Bizim kalplerimiz kılıflıdır." dediler. Bilakis Allah onları inkarlarından dolayı LANETLEDİ. Artık çok azı inanır. ) 

2/159 - İnnellezine yektümune ma enzelna minel beyyinati vel hüda min ba'di ma beyyennahü lin nasi fil kitabi ülaike YEL'ANÜhümullahü ve YEL'ANÜhümül LAİNUN ( O kitabın içindekileri insanlara açıklamamızdan sonra, açık delillerden ve yönlendirmeden o indirdiklerimizi gizleyenler, işte onlar, Allah onlara kesinlikle LANET EDER. Onlara LANETLEYENLER de LANET EDERLER. ) 

2/161 - İnnellezine keferu ve matu ve hüm küffarun ülaike aleyhim LA'NETüllahi vel melaiketi ven nasi ecmeın ( Kesinlikle o inkar eden olarak ölen o inkar edenler, işte onlar, Allah, melekler ve tüm insanlar topluca onlara LANET EDERLER. )

4/52 Ülaikellezine LEANEhümüllah ve men YEL'ANillahü fe len tecide lehu nesıra ( İşte onlar, Allah' ın LANETLEDİKLERİDİR. Allah kimi LANETLERSE, artık ona yardımcı bulamazsın. ) 

4/118 - LEANEhüllah ve kale le ettehızenne min ıbadike nasıben mefruda ( Allah ona ( şeytan ) LANET ETTİ. "Kesinlikle kullarından belirli nasip alacağım." dedi. )

Maide suresinin 78. ayerinde "Davud'un ve İsa'nın diliyle / lisanıyla* lanetlenmek" ifadesi yer almaktadır. Bu ifadeyle İbranice'ye dikkat çekilmektedir.

( * Arapça'da "Lisan" kelimesi hem organ olan "Dil" hem de "Bir kavime ait kelimeler ile konuşma" anlamlarına gelmektedir. )

5/78 - LÜİNellezine keferu min benı israıle ALA LİSANİ DAVUDE VE IYSEBNİ MERYEM zalike bima asav ve t ya'tedun ( İsrailoğulları'ndan o inkar edenler, DAVUD VE MERYEM OĞLU İSA DİLİYLE / LİSANIYLA LANETLENMİŞLERDİR. Bu, onların isyan etmelerinden ve hududu aşmalarından dolayıdır. )

9/14 Katiluhüm yüazzibhümüllahü bi eydıküm ve yuhzihim ve yensurküm aleyhim ve YEŞFİ sudura kavmin mü'minın ( Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onlara azap versin ve onları rezil etsin ve onlara karşı size yardım etsin. İnananlar kavminin göğsüne ŞİFA VERSİN. )

10/57 - Ya eyyühen nasü kad caetküm mev'ızatün min rabbiküm ve ŞİFAÜN li ma fis suduri ve hüden ve rahmetün lil mü'minın ( Ey insanlar size Rab’binizden öğüt ve o göğüslerin içindekiler için ŞİFA, yönlendirme ve inananlar için rahmet geldi.)  

16/69 - Sümme külı min külles semarati feslükı sübüle rabbike zülüla yahrucü min butuniha şerabün muhtelifün elvanühu fıhi ŞİFAÜN lin nas inne fı zalike le ayaten li kavmin yetefekkerun ( Sonra tüm meyvelerden ye de Rab’binin yollarına yavaş, yumuşak huylu, boyun eğdirilmiş olarak gir. Onların karınlarından renkleri çeşitli içecekler çıkar. Onlarda insanlar için ŞİFA vardır. Kesinlikle bunda fikreden kavim için ayetler vardır. )

17/82 Ve nünezzilü minel kur'ani ma hüve ŞİFAÜN ve rahmetün lil mü'minıne ve la yezıdüz zalimıne illa hasara ( Ve Kur'an' dan inananlar için ŞİFA ve rahmet olanları indiririz. Zalimlere hasar haricindekini artırmayız. )

26/80 - Ve iza merıdtü fe hüve YEŞFİN ( Ve hastalandığımda O bana ŞİFA verir. ) 

Eğirdiğiniz ipliği sökmeyin!

İyilik ve doğruluk yolunda sabrın ve sebatın daim olması gerektiği, aksi halde tüm yapılan iyiliklerin hükmünü yitirebileceği ayetlerde üç ifade vesilesiyle yer alır. 

"Eğirdiği ipliği sökmek",

"Yapılanların boşa gitmesi",

"İnançtan sonra günahkârlık"

6/88 - Zalike hüdellahi yehdı bihı men yeşaü min ıbadih ve lev eşraku LE HABİTA ANHÜM MA KANU YA'MELUN ( Bu, Allah' ın yönlendirmesidir. Onunla kullarından dilediği kimseyi yönlendirir. Şayet ortak koşarlarsa, O YAPMIŞ OLDUKLARI ONLARDAN BOŞA GİDER. )

16/92 - Ve LA TEKUNU KELLETİ NEKADAT ĞAZLEHA MİN BA'Dİ KUVVETİN ENKASA tettehızune eymaneküm dehalen beyneküm en tekune ümmetün hiye erba min ümmeh innema yeblukümüllahü bih ve le yübeyyinenne leküm yevmel kıyameti ma küntüm fıhi tahtelifun ( Ve İPLİĞİNİ KUVVETLE EĞİRMESİ SONRASINDA, O EĞİRDİĞİ İPLİĞİ SÖKEN GİBİ OLMAYIN. Bir topluluk diğer topluluktan daha üstün, çok diye yeminlerinizi aranızda aldatma aracı edinmeyin. Kesinlikle Allah sizi onunla sınar. Ayağa kalkış gününde o hakkında ihtilaf ettiklerinizi size kesinlikle açıklayacaktır. )

49/11 - Ya eyyühellezine amenu la yeshar kavmün min kavmin asa en yekunu hayran minhüm ve la nisaün min nisain asa en yekünne hayran minhünn ve la telmizu enfüseküm ve la tenabezu bil elkab Bİ'SEL İSMÜL FÜSUKU BA'DEL İMAN ve men lem yetüb fe ülaike hümüz zalimun ( Ey o inananlar, kavimler kavimlerden alay edinmesin. Belki onlardan daha hayırlıdırlar. Ne de kadınlar kadınlardan. Belki onlardan daha hayırlıdırlar. Nefislerinizi ayıplamayın ve lakaplarla çağırmayın. İNANÇTAN SONRA GÜNAHKÂRLIK İSMİ NE KÖTÜDÜR Kim tevbe etmezse, işte onlar, onlar zalimlerdir. )  

Zalim müşriklerin "günahkârlıkta ısrarcı olmaları" misalinde esasen inananlara dolaylı mesaj bulunmaktadır.

56/45 - İnnehüm kanu kable zalike mütrefin ( Kesinlikle onlar bundan önce refah şımarıkları idiler. )

56/46 - Ve kanu YÜSIRRUNE ALEL HINSİL AZİM ( Ve BÜYÜK GÜNAHTA ISRAR ETMEKTEYDİLER. )

Yani inananların da iyilik ve sevapta ısrarcı olmaları herhangi bir hata ve günah işlediklerinde bu durumu telâfi etmeleri aynı hataları devam ettirmemeleri öğütlenmektedir. 

3/135 - Vellezine iza fealu fahışeten ev zalemu enfüsehüm zekerullahe festağferu li zünubihim ve men yağfiruz zünube illellah ve LEM YÜSIRRU ALA MA FEALU VE HÜM YA'LEMUN ( Ve onlar ahlaksızlık yaptıklarında veya nefislerine zulmettiklerinde Allah’ ı hatırlarlar da günahları için af isterler. Allah’ ın haricinde günahları kim affeder? Ve ONLAR O YAPTIKLARINDA BİLE BİLE ISRAR ETMEZLER. )