Çeviri

Saturday, July 25, 2020

Hagia Sophia ( Kutsal Bilgi )

Ayasofya kilisesinin cami olarak açılışı meselesine her türlü zahiri unsurdan arınmış şekilde batıni açıdan bakıldığında Mesih İsa ve yeni döngü başlangıcı mesajının varlığı dikkat çekmektedir.

Ayasofya kelimesi, aslen Hagia ( Kutsal ) ve Sophia ( Bilgi ) kelimelerinden oluşmakta olup "Kutsal Bilgi" anlamına gelmektedir. Mesih İsa'nın ikinci gelişinin gerçek anlamı kıyamet ( ayağa kalkış ) sürecindeki kozmik bilgi ( Kutsal Bilgi ) akışı vesilesiyle yeni döngü başlangıcının yani kolektif bilinç yükselişinin tezahür etmesidir. Hatırlanacağı üzere 8 ve 11 sayıları yeni döngü başlangıcı ve farklı boyuta geçişin nümerolojik sembolleridir.

- Ayasofya kelimesi 8 harften, Hagia Sophia kelimesi ise 11 harften oluşmaktadır.

- Ayasofya 24.07.2020 tarihinde ikinci kez açılmıştır. ( 2+4+0+7+2+0+2+0 ="17" ... 8 )

- Kur'an'da İsa kelimesinin ilk kez geçtiği ayetin kodu 2/87 ( 2+8+7 = "17" ... 8 ) olup, İsa kelimesi bu ayetteki "17". kelimedir.

2/87 - Ve (1) lekad (2) ateyna (3) musa (4) el (5) kitabe (6) ve (7) kaffeyna (8) min (9) ba'di (10) hı (11) bi (12) er (13) rusüli (14) ve (15) ateyna (16) IYS (17) ebne meryem ......
( Musa’ ya kitabı verdik ve ondan sonra resuller gönderdik. Meryem oğlu İSA’ya ..... )

- İsa kelimesi Kur'an'da 26 kere tekrarlanmaktadır. ( 2+6 = 8 )

- 4/157-159 arası ayetlerde sırasıyla İsa'nın öldürülemediği, Allah'ın onu kendisine yükselttiği ve kitap ehlinin ölmeden önce mutlaka İsa'ya iman edeceği bildirilmektedir. 

4/157 - Ve kavlihim inna katelnel mesıha ıysebne meryeme rasulellah ve ma kateluhü ve ma salebuhü ve lakin şübbihe lehüm ve innellezinahtelefu fıhi le fı şekkin minh ma lehüm bihı min ılmin illettibaaz zann ve ma kateluhü yekına
( Ve "Kesinlikle biz Allah' ın resulü Meryem oğlu İsa Mesih' i öldürdük." sözlerinden dolayı. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Lakin onlara benzetildi. Kesinlikle onun hakkında ihtilaf edenler, ondan şüphe içindedirler. Onlara onun ilminden yoktur. Ancak zanna tabi olurlar. Doğrusu onu öldürmediler. )

4/158 - Bel rafeahüllahü ileyh ve kanellahü azızen hakima
( Bilakis Allah onu kendisine yükseltti. Allah yücedir, hakimdir. )

4/159 - Ve in min ehlil kitabi illa le yü'minenne bihı kable mevtih ve yevmel kıyameti yekunü aleyhim şehıda

( Ve kesinlikle kitap sahiplerinden olanlar ölümlerinden önce mutlaka ona inanacaklardır. Ayağa kalkış gününde o, onlara şahit olur. ) Bu ayet setinin ilk ayetinin kodunun nümerolojik değeri de 17 sayısı üzerinden 8 sayısını vermektedir. ( 4+1+5+7 = 17 )

Ayrıca Ayasofya kilisesi / cami, evvelce incelendiği üzere, yine 8 harften oluşan "İstanbul" kelimesinin esasen İs ( İsa ) ve Templum ( Tapınak ) kelimelerinin birleşiminden oluşan "İstemplum" ( İsa'nın Tapınağı ) kelimesi olması hususuyla da ilintili görünmektedir.



Friday, July 24, 2020

Manevi temizlik ... Zikir, Zekât ve Taharet 

Cennetteki özünü terkedip bir cehennem olan kaba madde alemindeki nefsaniyet batağına saplanan insanın yükselerek özüne geri dönebilmesi madde ve nefsaniyet kirini temizlemesine yani düşük negatif frekansları yüksek pozitif frekanslara dönüştürebilmesine bağlıdır. Manevi temizlik yani manada temizlik olarak ifade edilebilecek bu sürecin en önemli aşaması Kur'an ayetlerinin anlayarak, hissederek okunması, Allah'ın isminin zikredilmesi ve bunların gereği ve sonucu olarak tutum, düşünce ve davranışta iyileşmenin sağlanmasıdır.

Kur'an'da "Temizlemek / Temizlik" kavramı "Zek / Zekât*" ve "Tahr / Taharet" kelimeleriyle temsil edilmektedir.

* Bağış anlamında kullanılan Zekât kelimesi, özünde "Temizlik" anlamını taşımaktadır. 

92/18 - Ellezi yü'ti malehu YETEZEKKA
( O malını veren TEMİZLENEN. )

Leyl suresinin 18. ayetinde maddeden, maldan kurtulmanın ruhsal ve manevi temizlik vesilesi olduğu bildirilmektedir.

Manevi temizlik hususuna değinilen diğer ayetler şöyledir.

87/14 - Kad efleha men TEZEKKA
( O TEMİZLENEN iflah olur. )
87/15 - Ve ZEKERESME rabbihı fe salla
( Ve Rab’binin ismini HATIRLAYIP da dua eden, )

80/1 - Abese ve tevella
( Çehresini çattı ve yüz çevirdi. )
80/2 - En caihul a'ma
( Ona kör, körlük geldi diye. )
80/3 - Ve ma yudrike leallehu YEZZEKKA
( Ve sana ne bildirir? Belki o TEMİZLENECEK. ) 80/4 - Ev YEZZEKKERU fe tenfe'ahuz zikra
( Veya HATIRLAYACAK. Böylece hatırlama ona fayda verecek. )

2/129 - Rabbena veb'as fıhim rasulen minhüm YETLU ALEYHİM AYATİKE VE YÜALLİMÜHÜMÜL KİTABE VEL HIKMETE ve YÜZEKKIhim inneke entel azızül hakım

( Rab’bimiz onların içlerine onlardan resul gönder ki senin AYETLERİNİ ONLARA OKUSUN, ONLARA KİTABI, SIRRI ÖĞRETSİN, ONLARI TEMİZLESİN. Kesinlikle sen yücesin hakimsin. ) 2/151 - Kema erselna fıküm rasulen minküm YETLU ALEYKÜM AYATİNA ve YÜZEKKIKÜM ve YÜALLİMÜKÜMÜL KİTABE VEL HIKMETE ve yüallimüküm ma lem tekunu ta'lemun ( O üzerinize ayetlerimizi okuyan, sizi TEMİZLEYEN, SİZLERE KİTABI, SIRRI ÖĞRETEN ve sizlere o bilmiyor olduklarınızı öğreten içinize gönderdiğimiz resul gibi. )

A'la, Abese ve Bakara surelerinin yukarıdaki ayetlerinde Rab'bi zikretmenin ve Kur'an okumanın temizlik vesilesi olduğuna işaret edilmektedir.

91/7 - Ve NEFSİN ve ma sevvaha
( Ve NEFİS ve onu düzenleyip şekillendiren. ) 91/8 - Fe elhemeha fücureha ve takvaha
( Böylece ona kötülüğünü, günahını ve sakınmasını ilham eden. )
91/9 - Kad efleha men ZEKKAha
( Onu TEMİZLEYEN kimse iflah oldu. )

35/18 ... men TEZEKKA fe innema YETEZEKKA li nefsih ve ilellahil mesır
( ... Kim TEMİZLENİRSE, böylece kesinlikle nefsi için TEMİZLENİR. Dönüş yeri Allah’adır. )  
Şems ve Fatir surelerinin yukarıdaki ayetlerinde gerçek temizlik olan manevi temizliğin, nefsin temizlenmesi yoluyla tezahür edeceği bildirilmektedir.

14/24 - E lem tera keyfe darabellahü meselen KELİMETEN TAYYİBETEN ke ŞECERATİN TAYYİBETİN aslüha sabitün ve fer'uha fis sema' ( Görmedin mi ki Allah, kökü sabit ve dalları göğün içinde olan TEMİZ AĞAÇ gibi olan TEMİZ KELİMENİN misalini nasıl beyan etti? ) 

35/10 - Men kane yürıdül ızzete fe lillahil ızzetü cemıa ileyhi YAS'ADÜL KELİMÜT TAYYİBÜ vel amelüs salihu yerfeuh vellezine yemkürunes seyyiati lehüm azabün şedıd ve mekru ülaike hüve yebur
( Kim üstün kudreti istiyorsa, saygınlık üstün kudret tümüyle Allah içindir. TEMİZ KELİME O’NA YÜKSELİR. İyi işler de onu yükseltir. O kötülüklerle tuzak kuranlar, şiddetli azap onlaradır. İşte onların tuzağı, o batıp dağılır. ) 

İbrahim ve Fatir surelerinin yukarıdaki ayetlerinde manevi temizlik, her şeyin yaratılış kaynak kodu olan "kelimenin" temizliği olarak tanımlanmaktadır. Ayette "temiz kelimenin" üst alemlere ( boyut, plan ) intikal ve geçiş için yegane vasıta olduğu bildirilmektedir.

20/76 - Cennatü adnin tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ve zalike cezaü men TEZEKKA
( İçinde ebedi olacakları, altlarından nehirler akan ikamet bahçeleri. TEMİZLENMİŞ kimselerin karşılığı işte böyledir. )

Taha suresinin 76. ayetinde yarı süptil plan ( alem ) olan Cennet'e ancak manevi temizliğe erişmiş olanların intikal edeceği bildirilmektedir.

24/21 - Ya eyyühellezine amenu la tettebiu hutuvatiş şeytan ve men yettebı hutuvatiş şeytani fe innehu ye'müru bil fahşai vel münker ve lev la fadlüllahi aleyküm ve rahmetühu MA ZEKA minküm min ehadin ebeden ve lakinnellahe YÜZEKKI men yeşa vallahü semıun alim
( Ey o inananlar, şeytanın adımlarına tabi olmayın. Kim şeytanın adımlarına tabi olursa, kesinlikle o AHLAKSIZLIĞI, KÖTÜLÜĞÜ, İNKARI emreder. Şayet Allah' ın üstünlüğü lütfu üzerinize olmasaydı, sizlerden kimse ebediyen TEMİZLENEMEZDİ. Lakin kesinlikle Allah dilediği kimseyi TEMİZLER. Allah duyandır, bilendir. )

Nur suresinin 21. ayetinde de Allah'ın kullarını, kötülük, ahlaksızlık ve inkardan uzak tutarak temizlemesinden bahsedilmektedir.

56/77 - İnnehu le KUR'ANUN kerim
( Kesinlikle o faydalı KUR'AN' dır. )
56/78 - Fi kitabin meknun
( Gizlenip saklanmış kitabın içindedir. )
56/79 - La yemessuhu illel MUTAHHERUN
( Ona TEMİZLENMİŞLERİN haricindekiler dokunamazlar. )

Vakia suresinin yukarıdaki ayetlerinde ise yine Kur'an'ın manevi temizlik vesilesi olduğu bildirilmektedir.

41 Mark 7-15 "İnsanın dışında olup içine giren hiçbir şey onu kirletemez. İnsanı kirleten, insanın içinden çıkandır."

İncil'in Mark suresinin 7-15 kodlu ayetinde de gerçek temizliğin insanın içindeki yani nefsindeki temizlik olduğu dolaylı anlatımla bildirilmektedir.

Kınanmaktan korkanlar

Doğru, iyi ve faydalı olanı koşullar ne olursa olsun ifade ve icra edebilmek büyük sabır ve sebat gerektiren dini bir vecibe ve kutsal bir meziyettir. Ancak birçok insan, doğru olduğunu bilmelerine rağmen, kınanma ve dışlanma korkusuyla, içinde bulundukları cemiyetlerce içselleştirilmiş ve kabul edilegelmiş dogmalara ters düşebilecek düşünceleri ifade etmekten imtina etmekte, hatta nefsani bir yaklaşımla doğruları inkâr dahi edebilmektedirler. Bu yaklaşım Kur'an meallerinde de gözlemlenmekte olup, belirli dogmalara, kalıplaşmış temayüllere ve kavramlara ters düşmek kaygısıyla kelimeler ve ayetler gerçek anlamlarıyla tercüme edilmemektedir.

Bu durum Beled suresinin 11. ayetinde "İktehamel akabet" ( Sarp yokuşa katlanmak ) olarak teşbih olunmuştur. Bir başka deyişle "zorluklara göğüs gerebilmek" kavramı ifade edilmiştir.

90/11 - Fe laktehamel akabet
( Böylece sarp yokuşa tahammül edemedi. ) 

Maide suresinin 54. ayetinde ise cemiyet tarafından kınanma, dışlanma ve menfaat kaybı korkusuyla "dinden dönenlerin varlığına" işaret edilmektedir. Bugün toplum bu kategorideki insanlarla doludur. Bu insanların çokluğu da küresel ve şeytani tahakküm sisteminin devamlılığını sağlamaktadır.

5/54 - Ya eyyühellezine amenu MEN YERTEDDE MİNKÜM AN DINİHIfe sevfe ye'tillahü bi kavmin yühıbbühüm ve yühıbbunehu ezilletin alel mü'minıne eizzetin alel kafirıne yücahidune fı sebılillahi ve LA YEHAFUNE LEVMETE LAİM zalike fadlüllahi yü’tıhi men yeşa' vallahü vasiun alim

( Ey o inananlar, SİZDEN KİM DİNİNDEN DÖNERSE, yakında Allah kendilerini sevdiği bir kavim getirir ki onlar da onu severler. İnananlara yumuşak alçakgönüllü inkarcılara da üstün kudretlidirler. Allah yolunda cihad ederler. Hiçbir KINAYICININ KINAMASINDAN DA KORKMAZLAR. Bu, Allah' ın üstünlüğüdür lütfudur. Onu dilediği kimseye verir. Allah geniştir bilendir. )

Ancak insanın en büyük kınayıcısı yine insanın kendisidir. Dünyevi ve nefsani kaygılarla doğru olanı düşünmemek, söylememek veya yapmamak eninde sonunda vicdan mekanizmasını harekete geçirecek ve insanın kendi gerçeğiyle yüzleşmesiyle sonuçlanacaktır. Zira şu anda insanlığın içinde bulunduğu kıyamet ( ayağa kalkış ) süreci bir farkındalık, öz kınama ve hesaplaşma süreci olup, insanların döngü sonundaki bu kutsal fırsatı çok iyi değerlendirmeleri gerekmektedir.

75/1 - La uksimu bi yevmil kıyameti
( Ayağa kalkış gününe yemin ederim. )

75/2 - Ve la uksimu bin nefsil LEVVAMET
( Ve o kendini KINAYAN nefise yemin ederim. ) 

17/14 - İkra' kitabek kefa bi nefsikel yevme aleyke hasıba
( Kitabını oku. O gün nefsin, hesap görücü olarak sana yeter. )

Kozmik alışveriş ve müşteri sadakati! 

"Müşteri" kelimesi "İştira" ( Alışveriş, Değerini verip almak, Satın almak ) kelimesinden türemiş olan ve "Alışveriş yapan" anlamına gelen bir sıfattır. "Sadakat" kelimesi ise "Sıdk / Sadık" ( Doğru / Doğru olan ) kelimesinden türemiş olan ve "Doğruluk" anlamına gelen bir kelimedir. Ancak bu kelime zaman içerisinde "Bağlılık" anlamında da kullanılagelmiştir. 

Dolayısıyla bir pazarlama terminolojisi olarak duyulmaya alışılmış "Müşteri Sadakati" ( Müşteri Bağlılığı ) kavramı özü itibarıyla "Doğru alışveriş eden" anlamını içermektedir. 

İşte ;

Hidayeti dalalete,
Ahireti dünyaya,
Mağfireti azaba,
İmanı inkâra,
İlmi istihzaya

yani iyiliği kötülüğe değişenlerin "İştiralarının" ( Alışverişlerinin ) doğru olmadığı Kur'an ayetlerinde bildirilmektedir.

2/16 - ÜlaikellezinEŞTERAVüd dalalete bil hüda fe ma rabihat ticaratühüm ve ma kanu muhtedın
( İşte onlar yönlendirme karşılığında sapıklığı SATIN ALDILAR da ticaretleri fayda sağlamadı. Yönlendirilenlerden de değillerdi. )

2/86 - ÜlaikellezinEŞTERAVül hayated dünya bil ahırati fe la yuhaffefü anhümül azabü ve la hüm yünsarun
( Bunlar ahiret karşılığında dünya hayatını SATIN ALANLARDIR. Böylece azap onlardan hafifletilmez ve onlara yardım edilmez. )

2/175 - ÜlaikellezinEŞTERAVüd dalalete bil hüda vel azabe bil mağfirah fe ma asberahüm alen nar
( İşte onlar yönlendirmeye karşı sapıklığı ve affedilmeye karşı azabı SATIN ALIRLAR. Böylece onlar ateşe sabredemezler. )

3/177 - İnnellezinEŞTERAVül küfra bil ımani len yedurrullahe şey'a ve lehüm azabün elım
( Kesinlikle o, inanç ile inkarı SATIN ALANLAR Allah’a şey kadar bile zarar veremezler. Büyük azap onlaradır. ) 

4/44 - E lem tera ilellezine utu nasıben minel kitabi YEŞTERUNED dalalete ve yürıdune en tedıllüs sebıl 
( O kitaptan nasip verilenleri görmez misiniz? Sapıklığı SATIN ALIRLAR ve yolu sapıtmanızı isterler. )

9/111 - İnnellahEŞTERA minel mü'minıne enfüsehüm ve emvalehüm bi enne lehümül cenneh yükatilune fı sebılillahi fe yaktülune ve yuktelune va'den aleyhi hakkan fit tevratı vel incili vel kur'an ve men evfa bi ahdihı festebşiru bi bey'ıkümüllezı bay'tüm bih ve zalike hüvel fevzül azım
( Kesinlikle Allah, inananlardan, nefislerini ve mallarını, cennetin kesinlikle onlara olmasından dolayı SATIN ALDI. Tevrat' ta, İncil' de ve Kur'an' da gerçek olduğu gibi, onun üzerine vaad olarak, Allah yolunda savaşacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Ahdine daha vefalı kimdir? O halde yaptığınız alışverişten dolayı müjdeler olsun. İşte bu, o büyük kurtuluştur. )

Ayette ruhsal tekâmül için insanların nefsaniyeti ve maddeyi ( dünyevi menfaati ) terketmeleri gerektiği "Allah'ın iştirası" teşbihiyle bildirilmektedir. 

31/6 - Ve minen nasi men YEŞTERI lehvel hadısi li yüdılle an sebılillahi bi ğayri ılmin ve yettehızeha hüzüva ülaike lehüm azabün muhin 
( Ve insanlardan kimileri ilimsizce Allah yolundan saptırmak için sözün eğlencesini SATIN ALIRLAR. Onu alay edinirler. İşte onlar, alçaltıcı hakir eden azap onlaradır. )

Tercih meselesi

"İsar" kelimesi "Tercih, Seçim" anlamına gelmekte olup, Kur'an'da bu kelimenin insanın kaderini tayin ettiği bildirilmektedir.

Tercih, bilinçli veya bilinçsiz şekilde tezahür edebilen bir olgudur. İnanç vasıtasıyla bilgi seviyesi yükselmiş ilim sahibi insanların bilinçli tercihleri onları daima doğru yola yani ruhsal tekâmüle sevkederken, inançsız, bilgisiz ve şüpheci insanların şeytani tesirler altında yaptıkları bilinçsiz tercihler ise onları daima yanlış yola yani nefsaniyet çıkmazına sevketmektedir.

"İsar" konusu ayetlerde şu misallerle bildirilmektedir.

20/72 - Kalu LEN NÜ'SİRAKE ala ma caena minel beyyinati vellezi fetarana fakdı ma ente kad innema takdıy hazihil hayated dünya

( "Seni, bize o delillerden getirene ve o bizi yaratana TERCİH EDEMEYİZ. O halde ne hüküm vereceksen ver. Kesinlikle o hükmettiğin bu dünya hayatıdır." dediler. ) 

Taha suresinin 72. ayetinde, inanç vesilesiyle bilinçlenen sihirbazların Firavun'a karşı gelmeleri anlatılmaktadır.

59/9 - Vellezine tebevveüd dare vel imane min kablihim yühıbbune men hacere ileyhim ve la yecidune fi sudurihim haceten min ma utü ve YU'SİRUNE ala enfüsihim ve lev kane bihim hasasatun ve men yuka şuhha nefsihi fe ulaike hümül müflihun

( Ve o onlardan önce yurtta yerleşip makam tutanlar ve onlardan inananlar, onlara göç edip ayrılanları severler. O verilenden göğüslerinde ihtiyaç bulmazlar. Şayet ihtiyaçları olsa dahi nefislerine TERCİH EDERLER. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, artık işte onlar, onlar iflah olurlar. )

Haşr suresinin 9. ayetinde inançlı insanların rahmani eylemi nefsani eyleme tercih ettikleri bildirilmektedir.

79/37 - Fe emma men tağa
( Artık ama kim azgınlık etmiş, )

79/38 - Ve ASEREL hayated dünya
( Ve dünya hayatını TERCİH ETMİŞSE. )

79/39 - Fe innel cahime hiyel me'va
( Artık kesinlikle cehennem, odur varış yeri. ) 

87/16 - Bel TÜ'SİRUNEL hayated dünya
( Bilakis dünya hayatını TERCİH EDİYORSUNUZ. )

Naziat ve A'la surelerinin yukarıdaki ayetlerinde inançsız ve dolayısıyla bilinçsiz insanların, kendilerini ıstırap ve mutsuzluğa sevkedecek yanlış tercihleri konu edilmektedir.

"Tercih, Seçim" anlamına gelen bir başka kelime ise "Hiyerat* / İhtiyar" kelimesidir.

( * Hiyerarşi kelimesi Hiyerat kökündendir. ) 

Kasas suresinin 68. ayetinde insanın, Allah'ın takdir ettiği "Yaratılış" konusunda tercih imkânı bulunmadığı bildirilmektedir. Bir başka deyişle her insan tercihinden bağımsız olarak yaratılmış olmak ve ilahi kozmik tesirler vesilesiyle yapacağı bilinçli veya bilinçsiz tercihler ile kaderini tamamlamak mecburiyetindedir.

28/68 - Ve rabbüke yahlüku ma yeşaü ve yahtar ma kane lehümül HIYERAH sübhanellahi ve teala an ma yüşrikun

( Ve Rab’bin ne dilerse yaratır ve seçer. Onlara TERCİH, SEÇME hakkı yoktur. Allah yücedir ve o ortak koştuklarının üzerindedir. )

Ahzab suresinin 36. ayetinde ise "İnananların" yani kozmik bilince nail olup ilmi artmış olanların daima iyiliğe, doğruluğa ve tekâmüle vesile olan Allah ve Resulünün emirlerinin aksine bir tercihte bulunamayacakları bildirilmektedir. 

33/36 - Ve ma kane li mü'minin ve la mü'minatin iza kadallahü ve rasulühu emran en yekune lehümül HIYERATÜ min emrihim ve men ya'sıllahe ve rasulehu fe kad dalle dalalen mübına

( Ve inanan erkekler ve inanan kadınlar için Allah ve resulü bir işe olsun diye hükmettiğinde, onlara işlerinden TERCİH, SEÇİM yoktur. Kim Allah’a ve O’nun resulüne asileşirse, artık apaçık sapıklık ile sapmıştır. )

Thursday, July 23, 2020

Vefk operasyonu

Vefk uygulaması, harf, rakam, kelime, esmâ-i hüsnâ, âyet ve sûrelerin belli bir adede ve düzene göre matris dörtgenler içine yazılarak ilahi kader* yazılımına tesir ( frekans ) gönderilmesi olarak tanımlanabilir. İyi veya kötü amaçlara hizmet etmek üzere uygulanan ve nihayetinde sayısal ve kelimesel bir maji ( büyü ) operasyonu olan Vefk şirk niteliği arzettiğinden dinen tasvip edilmez. ( Vefk operasyonu, bilgisayar programı yazılım "hacker"lığı olarak da teşbih edilebilir. )

( * Kader = Ölçü )

Vefk, bir tabloda yer alan kare veya dikdörtgen kutucuklar içine belirli zaman ve şartlarda belli kurallarla sayılar, sayı değerindeki harfler, kelimeler ya da hepsinin beraber yazılmasıyla elde edilir. Kaynaklarda vefkin etkili olması için değişik yol ve yöntemlere yer verilir. Sağdan sola, yukarıdan aşağıya veya bir köşeden diğer köşeye kutucuklardaki sayıların toplamı birbirine eşitlendiğinden bu işleme "Vefk" ( Uyum, Uygunluk ) adı verilmiştir. 


                              Bir Vefk örneği

Kur'an'da "Vefk" hususuna ilişkin doğrudan bilgi verilmemekle birlikte Nebe suresinin aşağıdaki ayetlerinde "Vefk"'e dolaylı olarak işaret edilmekte gibidir. Ayetlerde Vefk kökünden türeyen "Vifakan" ( uygun olan ) kelimesinin, "İlahi karşılıklandırma", "Hesap görme", "Yazılı olarak Sayma" kavramlarının yer alması "Vefk" ilmine işaret etmekte gibidir.  

78/26 - Cezaen VİFAKAN
( Tam UYGUN karşılık olarak. )

78/27 - İnnehüm kanu la yercune HISABEN
( Kesinlikle onlar HESABI ummayanlardı. ) 

78/28 - Ve kezzebu bi ayatina kizzaben
( Ve ayetlerimizi yalanladılar da yalanladılar. )  

78/29 - Ve külle şey'in AHSAYNAhü kitaben
( Ve YAZILI / kitapta olmak üzere herşeyi SAYDIK. )

Süre verilenler

İçinde bulunulan ve döngü sonunun idrak edildiği kıyamet ( ayağa kalkış, idraki yükseliş ) sürecinde negatif şeytani frekansların yoğunluğu ve sürekliliği ilmi tekâmüle nail olan insanlar tarafından daha şiddetli bir şekilde farkedilmektedir.

Öte yandan bilgi akışı sağlayan pozitif rahmani frekanslar da yoğun olarak hissedilmektedir. İlimde ilerleyenler negatif frekansların yoğunlaşma sebebini idrak etseler dahi zaman zaman öfke ve üzüntü duygularına kapılabilmektedirler.

Kur'an'da kötülüğün sürekliliği konusuna açıklık getiren ayetler bulunmakta olup, bu ayetlerdeki ana tema kötülüğü icra edenlere Rab tarafından süre verildiğini bildiren "İmlâ" ( Süre verme, süre uzatma ) kelimesidir. 

Dolayısıyla kötülük yapmak suretiyle nefsani ve maddi menfaat sağlayanların "Allah "Yürü ya kulum." dedi." şeklindeki düşüncelerinin büyük bir yanılgı olduğu ayetlerle sabit kılınmaktadır.

3/178 - Ve la yahsebennellezine keferu ennema NÜMLI lehüm hayrun li enfüsihim innema nümlı lehüm li yezdadu isma ve lehüm azabün muhin

( Ve kesinlikle o inkar edenler nefisleri için onlara hayırlısından SÜRE VERDİĞİMİZİ sanmasınlar. Kesinlikle, onlara günahları artırmaları için süre veriyoruz. Alçaltıcı hakir eden azap onlaradır. )

7/183 - Ve ÜMLI lehüm inne keydı metın

( Ve onlara SÜRE VERİRİM. Kesinlikle tuzağım sağlamdır. )

Ayette tuzaklar kurmak suretiyle kötülüğü daim kılmaya çalışanların gerçekte tuzağa düşenler olduklarına dikkat çekilmektedir. 

13/32 - Ve lekad istühzie bi rusülin min kablike fe EMLEYTÜ lillezıne keferu sümme ehaztühüm fe keyfe kane ıkab

( Ve senden önce de resullerle alay edildi de o inkar edenler için SÜRE VERDİM. Sonra onları yakaladım. O halde nasıl oldu azabım? )

22/44 - Ve ashabü medyen ve küzzibe musa fe EMLEYTÜ lil kafirıne sümme ehaztühüm fe keyfe kane nekır 

( Ve Medyen' in sahipleri ve Musa' da yalanlandı. Böylece inkarcılara SÜRE VERDİM. Sonra da onları yakaladım. Azabım nasıl oldu? )

22/48 - Ve ke eyyin min karyetin EMLEYTÜ leha ve hiye zalimetün sümme ehaztüha ve ileyyel mesır

( Ve şehirlerden nicelerine, onlara SÜRE VERDİM. Sonra onlar zulmederlerdi. Sonra onları yakaladım. Dönüş yeri banadır. )

Matris ve Ümmül Kitab

"Matris" kelimesi başlıca aşağıdaki anlamları içeren bir kelimedir.

1- Rahim
2- İki boyutlu dizi
3- Veri tablosu
4- Harf basım kalıbı
5- Kalıp
6- Dörtgen sayı tablosu

"Matris" kelimesi batı dillerinde "Matrix" ( İng. ), "Matrice" ( Fra. ), "Matrize" ( Alm. ) olarak yazılmakta olup etimolojik kaynaklarda kelime kökeninin Latince'deki "Mater / Matr" ( Anne, Rahim ) kelimesi ( İngilizce'deki "Mother" ) olduğu belirtilmektedir.

"Mater" kelimesi aynı zamanda "Madde" anlamına da gelmekte olup, özünde süptil bir varlık olan insanın dünyadaki varlığının kaynağını ve yaşam ortamını tanımlamakta olabilir. "Mater" kelimesinin Arapça karşılığı "Meta" kelimesidir. ( Bu kelime evvelki bölümlerde "Dünya hayatının aldatıcı maddesi" temasıyla ve "Mat" ( Ölmek ) kelimesi ilintisiyle incelenmiştir. )

"Matris" kelimesinin kökeninin Arapça'ya dayanması ihtimali de söz konusudur. Zira Arapça'daki "Tırs / Atras" ve "Türs / Tirase" kelimeleri anlam itibarıyla "Matris" kelimesiyle ilinti arzetmektedir. ( Arapça'da kök kelimelerin başına getirilen "M" harfi vasıtasıyla kelimeler sıfata dönüştürülmektedir. )

Tırs = Kağıt, Sahife
Atras = Yazılmış sayfalar ( Veri tablosu anlamı ilintisi )
Türs = Kalkan
Tirase = Kalkanlar ( Kalıp, Dörtgen tablo anlamı ilintisi )

Yukarıdaki kelimelerin başına "M" eki geldiğinde "Matris" kelimesi oluşmaktadır. 

Etimolojik kaynaklarda "Matris" kelimesinin Latince "Mater" ( Anne, Rahim ) kelimesiyle ilintisi olduğu bilgisi ve "Matris" kelimesinin yukarıda belirtilen anlamları dikkate alındığında Kur'an'daki "Ümmül Kitab" ( Ana Kitap* / Ana Yazı ) kavramı önem arzetmektedir.

( * "Kitab" kelimesi "Yazı" anlamına gelmektedir. )

13/39 - Yemhullahü ma yeşaü ve yüsbit ve ındehu ÜMMÜL KİTAB

( Allah neyi dilerse imha eder ve sabit kılar. ANA YAZI O’nun indindedir. )

"Matris" ve "Ümmül Kitab" kelimeleri yaratılışın ve kader mekanizmasının kodlarını ve varlıkların yaşam planını temsil eden kavramlar olarak tezahür etmektedir. Kader mekanizmasına tesir amaçlı uygulanan, Cifir ve Huruf ilmine dayalı büyü operasyonlarında "Vefk" ( Uygunluk, Uygun kalıp ) adı verilen matrislerin kullanılması da konuyla ilintilidir. Vefk matrisleri, belirli harflerin veya kelimelerin dörtgen kalıplara belirli adette yazılmasıyla oluşturulan tablolardır. 

                                                                    
                              Bir Vefk örneği

Wednesday, July 22, 2020

Kur'an'da yer almayan kelimeler

Kur'an'da bulunmayan ancak İran'daki ateşe tapma konseptli satanist akımlar olan Zerdüştlük* ve Mecusilik'ten bir şekilde! islâmi kültüre transfer edilerek kalıplaştırılmış Farsça kökenli bazı kelimeler şöyledir. ( İran halkının %90'ı Şii mezhebine bağlıdır. )

( * Zerdüştlük / Mecusilik tek Tanrılı din olarak geçse de yüceltilenin ne olduğu önem arzetmektedir. )

NAMAZ

Kur'an'daki "Kıyamüs Salah" ( Duaya Kalkmak ) kavramı yerine Farsça’da “Tâzim için eğilmek, kulluk, ibadet” anlamına gelen "Namaz" kelimesi kullanılagelmiştir. "Namaz" kelimesi ateşe tapan İranlı Zerdüştlerin dili olan "Zendçe"'den ( Avesta ) gelmektedir. Batı dillerindeki "Nomad" ( Besin arayan, Göçmen ) kelimesinin "Namaz" ile ortak anlamı olması kuvvetle muhtemeldir. Zira "Namaz"* kelimesi "Rızık için kulluk" anlamı içermektedir.

( * Arapça'da "z" harfi "d" olarak da telaffuz edilmektedir. Beyaz / Beyad, Bazı / Badı, Razı / Radı )

2/3 - Ellezine yu’minune bil gaybi ve YUKİMUNES SALATE ve min ma razaknahüm yünfikun

( O gayba inananlar, DUAYA KALKANLAR ve o rızıklandırdıklarımızdan harcayanlar. )

ORUÇ

Kur'an'daki "Savm / Sıyam" kelimesinin yerine kullanılagelen "Oruç" kelimesi Farsça kökenli olup "Günü tutmak" anlamına gelmektedir. Kök kelime "Roç / Roçag / Rüz" ( Gün ) kelimesi olup Arapça'da "Rızk" ( Günlük ihtiyaç, yiyecek ) olarak telaffuz edilmektedir.

2/183 - Ya eyyühellezine amenu kütibe aleykümüs SIYAMÜ kema kütibe alellezine min kabliküm lealleküm tettekun

( Ey o inananlar, ORUÇ o sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Umulur ki sakınırsınız. ) 

ABDEST

Kur'an'daki "Gasl / Gusül" ( Yıkama ) kelimesinin yerine kullanılagelmiştir. Farsça bir kelime olan "Abdest" ( Su tutmak ), "Ab" (Su) ve "Dest" ( Yutmak, Kavramak) kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur.

5/6 - Ya eyyühellezine amenu iza kuntüm iles salati fAĞSİLU vücuheküm ve eydiyeküm ilel merafikı vemsehu bi ruusiküm ve ercüleküm ilel ka'beyn .... 

( Ey o inananlar, dua edecek olduğunuzda, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi YIKAYIN. .... )

PEYGAMBER

Kur'an'daki "Nebi" ( Haberci ) yerine kullanılagelen Farsça kökenli "Peygamber" ( Haberci ) kelimesi "Peygam" ( Haber, İleti ) ve "ber" ( -ci ) kelimelerinden oluşmaktadır. Batı dillerinde "Hacı" anlamına gelen "Pilgrimer" ( İng. ), "Pélerin" ( Fra. ) ve "Pilger" ( Alm. ) kelimeleri de "Peygamber" kelimesinin farklı telaffuz edilmiş halleridir.

8/64 - Ya eyyühen NEBİYYÜ hasbükellahü ve men ittebeake minel mü'minın

( Ey HABERCİ, Allah sana ve inananlardan sana tabi olanlara yeter. )

AZRAİL / İSRAFİL

Arapça kökenli olup ancak yine Kur'an'da yer almayan iki kelime de "Azrail" ve "İsrafil" kelimeleridir.

"Azrail" ( Azr ( Sevgili) + İl ( Allah ) ) kelimesinin "Ölüm Meleği"'nin ismi olduğu öne sürülse de Kur'an'da Cibril ve Mikal dışında melek ismi zikredilmemektedir. Ölüm meleği ise açık ifadesiyle "Melekül Mevt" olarak zikredilmektedir.

32/11 - Kul yeteveffaküm melekül mevtillezı vükkile biküm sümme ila rabbiküm türceun

( De ki: "Sizi, o size vekil edilen ölüm meleği vefat ettirir. Sonra Rab’binize döndürülürsünüz." )

Aynı şekilde "İsrafil" kelimesinin de "Sura üfleyen Melek"in ismi olduğu söylenegelmiştir. Kur'an'ds bu melekten bahsedilmemektedir. Kur'an'da, inkarcıların melekleri kadın isimleriyle isimlendirdikleri ve büyük bir hata yaptıkları da bildirilir.

53/27 - İnnellezine la yu'minune bil ahırati le yusemmunel melaiket tesmiyetel unsa

( Kesinlikle o ahirete inanmayanlar, melekleri kadın isimleriyle isimlendiriyorlar. )

HRİSTİYAN

Hristiyan kelimesi Yunanca Hristos ( Mesheden, Ovalayan ) kökünden türemiş olan ve "Meshedenci" anlamına gelen bir kelimedir. Batı dillerindeki Jesus Christ ismi İsa Mesih'in karşılığıdır. Kur'an meallerinde görülen "Hristiyan" kelimesinin Arapça Kur'an metnindeki karşılığı "Nesara" ( Nasıralı, Yardımcı ) kelimesidir. Ayrıca Nasıra, Mesih İsa'nın doğduğu Yahudiye içindeki Celile ( Galile ) bölgesindeki bir nahiyenin ismidir. 

2/62 - İnnellezine amenu vellezine hadu ven NESARA ves sabiıne min amene billahi vel yevmil ahıri ve amile salihan fe lehüm ecruhüm ınde rabbihim ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
( Allah’a ve sonraki güne inananlardan ve iyilikler yapanlardan olan o inanan Yahudilere, NASIRALILARA ve Sabiilere, artık onlara Rab’lerinin indinde kesinlikle ödülleri vardır. Onlara korku yoktur. Onlar hüzünlenmezler. )




Veri aktarım ve işleme süreci Uyku

"Uyku" gün içinde edinilen bilgilerin işlendiği, segmente edilerek hafızaya kaydedildiği, özümsendiği ve öğrenildiği bir süreçtir. Ayrıca uyku halinde ( hipnozda ) öğrenmenin maksimize olduğu da bilinmektedir. Suggestology, uyku haline geçilip frekans yükseltilmesi yoluyla bilgi ekimini tanımlayan bir kavramdır.

* Hipnoz ( Hypnosis ) kelimesi Yunanca'da "Uyku" anlamına gelen "Hupnos" kelimesidir. Sondaki "osis" ektir.

8. sure olan Enfal suresinin 11. ayetinde "Uyku" esnasında gökten indirilen "Su" ( Kozmik bilgi akışı ) vesilesiyle sağlanan ilahi destekten bahsedilmektedir. Ayette uykunun bir veri aktarım süreci olduğuna işaret edilmektedir. Sure numarasının 8 ve ayet numarasının 11 olması da yeni döngü başlangıcı ve farklı boyuta geçiş portalı sembolizmi açısından dikkat çekmektedir.

8/11 - İz yüğaşşikümün NÜASE  emeneten minhü ve yünezzilü aleyküm mines semai MAEN li yütahhiraküm bihı ve yüzhibe anküm riczeş şeytani ve li yerbita ala kulubiküm ve yüsebbite bihil akdam

( Zamanında, kendinden güvenlik olarak size UYKU örtüyordu. Sizi onunla temizlemek, şeytanın pisliğini sizden gidermek, kalplerinize kuvvet vermek ve ayaklarınızı, adımlarınızı onunla sabitlemek için gökten üzerinize SU indiriyordu. )

Kehf suresinin aşağıdaki ayetlerinde de uyku halindeki bilgi transferine dikkat çekilmektedir. 

18/11 - Fe darabna ala azanihim fil kehfi sinıne adeda

( Böylece mağaranın içinde seneler adediyle kulaklarına vurgulayıp beyan ettik. )

18/18 - Ve tahsebühüm EYKAZAN ve hüm RUKUDÜN ve nükallibühüm zatel yemıni ve zateş şimali ve kelbühüm basitun ziraayhi bil vesıyd lev ittala'te aleyhim le velleyte minhüm firaran ve le müli'te minhüm ru'ba

( Ve onları UYANIK sanırdın ama onlar UYKUDAYDILAR. Onları sağa ve sola çevirirdik. Köpekleri ön ayaklarını kapı eşiğine uzatıp yaymıştı. Şayet onları görseydin firar ederek onlardan yüz çevirirdin ve onlardan korku ile doldurulurdun. )

18/11 kodlu ayetin kodunun ve ayet numarasının nümerolojik değerleri yine 11 sayısını vermektedir. ( 1+8+1+1 = 11 ; 11 )

78/9 - Ve cealna nevmeküm sübaten

( Ve uykunuzu sabitlenme, dinlenme kıldık. ) 

Ayetteki "Sübat" kelimesi "Sebt / Sabit" ( Sabitlenme, Durulma, Sağlam kılınma ) kökünden gelmekte olup uykunun bir sabitlenme, sağlam kılınma süreci olduğu bilgisi verilmektedir. Bu ifade ile verilerin, bilgilerin hafızada sabitlendiği anlamı da iletilmekte gibidir. Bilgisayarda bilgilerin depolandığı üniteye "Sabit Disk" adı verilmesi de bu bağlamda ilginçtir.

Tuesday, July 21, 2020

İnsan en üstün varlık mıdır?

Resmi bir sitede yer alan makaleden alıntılanmış olan aşağıdaki bölümde "İnsanın evrendeki en üstün yaratık olduğu" ifade edilmektedir.

"Bugünkü sohbetimizde Allah’ın EN ÜSTÜN YARATIĞI OLAN İNSANDAN sözedeceğiz. Kainatı ve kainatta olan her şeyi yaratan Allah Teâlâ’dır. Çünkü O’ndan başka yaratıcı yoktur. ALLAH TEALA'NIN YARATTIKLARI İÇERİSİNDE EN ÜSTÜN OLANI İNSANDIR........ ALLAH TEALA EVRENDE OLAN HER ŞEYİ ONUN İÇİN ONA HİZMET İÇİN YARATMIŞ VE EMRİNE VERMİŞTİR. ..... İnsandan başka var olan her şeyi ona hizmet için yarattığı gibi, insanı da kendisini tanımak ve yalnız ona ibadet etmek için varetmiştir."

Makalede İsra suresinin 70. ayetine yer verilmesine rağmen insanın en üstün yaratık olduğu ifadesinin kullanılması ilginç bir durum arzetmektedir.

17/70 - Ve lekad kerramna benı ademe ve hamelnahüm fil berri vel bahri ve razaknahüm minet tayyibati ve FADDALNAHÜM ALA KESIRİN MİN MEN HALAKNA TEFDIYLA

( Ve Ademoğulları'nı iyi, faydalı yaptık. Onları karada ve denizde taşıdık. Onları temizlerden rızıklandırdık. ONLARI O YATATTIKLARIMIZDAN ÇOĞUNA ÜSTÜN KILDIK. )

Ayette insanın en üstün varlık olmadığı açıkça bildirilmektedir.

Yaratılışın amacı ruhların tekâmülüdür. Ruhlar da bu sonsuz tekâmül yolculuğu içinde öncelikle madde alemi olan kainattaki süreçlerini, süptil, yarı süptil ve kaba madde olarak tamamlamak durumundadırlar. Kainattaki yani evrendeki sayısız galaksilerde muhtelif madde formlarında ( kaba, yarı süptil ve süptil madde ) varlıklar bulunmaktadır. Bu varlıklar kendilerine bahşedilen yaşam deneyimleri vasıtasıyla eriştikleri ruhsal ve idraki tekâmül seviyelerine göre farklı varlık hallerine evrilerek yolculuklarına devam etmektedirler. İşte bu minvalde "İnsan", Güneş Sistemi içindeki en mütekâmil varlıktır.

Ancak insan, kaba madde alemi olan Dünya'daki reenkarnasyonları ( bedenlenmeleri ) sonucunda Cennet'e ( Yarı süptil Sirius ) intikal liyakatini kazandığı takdirde bu üst boyuta ( alem, plan ) farklı bir varlık olarak geçecektir. Zira insan, ruhların kaba madde alemindeki en mütekâmil haline verilen isimdir. Örneğin insanın tekâmül etmiş hali olan "Melekler"* ( Vazifeli Varlıklar ) süptil boyutlara ait varlıklar olup, Allahü Teala'nın izniyle insanın yaratılışı ve kaba madde alemindeki tekâmül süreçlerine destek sağlamakla görevli varlıklardır.

Öte yandan ve en önemlisi yaratılışta esas itibarıyla varlıklar arasında salt üstünlüğün olmadığı, varlıkların muhtelif özellikleriyle birbirlerine üstünlükleri olduğu ve her varlığın ilahi nizamdaki vazifesinin bir diğer varlığın ruhsal tekâmülüne vesile olmak olduğu gerçeğidir.

"Birbirlerine üstün kıldığımız" kavramı "Faddalna ba'dahüm ala ba'd" ifadesini içeren bazı ayetler aşağıdadır.

4/34 Er ricalü kavvamune alen nisai bima faddalellahü ba'dahüm ala ba'dın ...

( Allah’ ın birbirlerine / bazılarını bazılarına üstün kılmasından ve mallarından harcamalarından dolayı erkekler kadınlar üzerinde koruyan ve gözetendirler. .... )

13/4 nüfaddılü ba'daha ala ba'dın fil ükül inne fı zalike le ayatin li kavmin ya'kılun

( ... Yemişleri birbirlerine / bazılarını bazılarına üstün kılarız. Kesinlikle bunda, akıl eden kavim için ayetler vardır. )

2/253 Tilker rusülü faddalna ba'dahüm ala ba'd minhüm

( İşte o resulleri, birbirlerine / bazılarını bazılarına üstün kıldık. )

2/285 .... la nüferriku beyne ehadin min rusülih ....

( ....Resullerinden hiçbirini aralarında ayırmayız. .... )

Kutsal Emanet

33/72 - İnna aradnel EMANETE ales semavati vel erdı vel cibali fe ebeyne en yahmilneha ve eşfakne minha ve hamelehel insan innehu kane zalumen cehula

( Kesinlikle göklere, yere ve dağlara EMANETİ biz gösterdik de onu yüklenip taşımaya yanaşmadılar, direttiler, çekindiler ve ondan korktular. ONU insan yüklendi. Kesinlikle o zalimdir cahildir. )

Ayette yer alan "Emanet" kelimesi, Allah'ın ruhundan üflemesiyle insana sınav olarak emanet edilen ancak henüz idrakine tam olarak nail olamadığı ve cinlerin peşinde olduğu ilahi yaratış kudreti yani yaratılışın gizli kelime kodlarıdır. Cinler bu kozmik bilgiye, kaynak kodlara erişebilmek ve yaratıcıya kendilerini ortak koşabilmek için insana tasallut etmekte ve onları kontrol altına almaya çalışmaktadırlar.

Okültizmde "Felsefe Taşı", kutsal kitaplarda "Tabuti Sekine" ( Sükunet Sandığı ) veya "Ahit Sandığı" olarak da sembolize edilen "Kelimeler ile Yaratış Kudreti", harf ve kelimelerin belirli sayılarda zikrine dayalı Kabala ( Kabul ) ve Cifir öğretisinin de özünü ve nihai amacını oluşturmaktadır.

2/37 - Fe telekka ademü min rabbihı KELİMATİN fe tabe aleyh innehu hüvet tevvabür rahim

( Böylece Adem Rab’binden KELİMELER aldı da onun üzerine tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )

Matrix filminde Ajan Smith, Morpheus'un kafasını iki eliyle sıkarak şunu söyler;

"Bana Zion'un kodu lâzım. Biliyorum ki o senin bu kafanın içinde."

"Zion"'un ( Zi ( Tanrı ) + on ( Gibi olan, Üzerinde ) Kodu = "Tanrısallığın / İlahsallığın Kodu" Zionism = Tanrısalcılık

Ayrıca Bkz.

Monday, July 20, 2020

Yaşlı ve İhtiyar 

"Yaş" kelimesi "Yıl" ve "Islak" anlamlarına gelen bir kelime olup, kelimenin bu iki anlamı içermesi ilahi kozmik bilginin sembolü olan su vasıtasıyla yükselme, bilgilenme ve yıllanma kavramlarına bir işaret niteliği taşımakta gibidir.

"Yaşlanmak" fiili de yıllanmak ve olgunlaşmak anlamını vermektedir.

"İhtiyar" kelimesi ise "Hiyerat"* ( Seçim ) kelimesinden türemiş olup "Seçme, Seçilmiş olma" anlamına gelmektedir. İhtiyar kelimesi özünde "yaşı çok ilerlemiş" anlamını içernemektedir. "İhtiyari" kelimesi de "Seçime bağlı, mecburi olmayan" anlamına gelmektedir.

* Batı dillerindeki "Hiyerarşi" ( Seçime dayalı sistem ) kelimesi de "Hiyerat" kökünden türemiş bir kelimedir.

28/68 - Ve rabbüke yahlüku ma yeşaü ve yahtar ma kane lehümül HIYERAH sübhanellahi ve teala an ma yüşrikun

( Ve Rab’bin ne dilerse yaratır ve seçer. Onlara tercih, SEÇME hakkı yoktur. Allah yücedir ve o ortak koştuklarının üzerindedir. )

Bu bağlamda "Yaşlı" ve "İhtiyar" kelimelerinin halk arasında hiç dikkate alınmayan "Bilgelik" ve "Seçilmişlik" anlamlarını da düşünmek gerekmektedir. Zira bir insanın ilahi sistem tarafından ileri yaşlara eriştirilmesi aslında onun, birçok olgu ve olayı deneyimlemek ve bilgilenmek üzere seçildiği anlamına gelmektedir.

Sunday, July 19, 2020

Vardavar Yortusu

Bugün Ermenilerin "Vardavar Yortusu*" kutlanmaktadır. Vartavar kelimesi "Vard"** ( Gül ) ve "Var" ( Yükselen, Işık saçan, Parlak, Yanan ) kelimelerinden oluşmaktadır. Yortunun konsepti Nuh Tufanı sonrasında yağan ilk yağmurla hayatın yeniden başlamasının ve Mesih İsa'nın öğtencilerinin önünde ışık saçarak değişmesinin insanların birbirlerini ıslatatması suretiyle sembolik olarak kutlanmasıdır.


Su, bilginin, saflığın vev yaşamın sembolü olup Gusül Abdesti ve Vaftiz olarak bilinen suya dayalı ritüeller de özde sudan yaşam enerjisi alınmasını, saflaşmayı ve ruhsal temizlenmeyi sembolize etmektedir.

* "Yortu" kelimesi Arapça'daki "Yordam" ( Yerine getirme, Edâ, Gösteriş ) kelimesinin farklı telaffuz edilmiş halidir.

** Ermenice'deki "Vard" ( Gül ) kelimesi Arapça'deki "Verd" kelimesidir. Bu kelime Rahman suresinin 37. ayetinde zikredilmekte ve "göğün gül gibi olması" kavramlarıyla birlikte kullanılmaktadır. Bu durum ortak bir kök bilgiye işaret etmekte gibidir.

55/37 - Fe izen şakkates semaü fe kanet VERDeten ked dihan

( Böylece gök yarılıp da kırmızı yağ gibi GÜL renginde olduğunda, )

"Rab'bin adıyla gelene övgüler olsun."

İncil'in aşağıdaki ayetinde Mesih İsa,  "Beni bir daha göremeyeceksiniz." ifadesiyle "İkinci Gelişi" olarak sembolize edilen insanlığın kolektif bilinç yükselişini tanımlamaktadır. 

40 Matta 23-39 Size şunu söyleyeyim: "Rab'bin adıyla gelene övgüler olsun!" diyeceğiniz zamana dek beni bir daha görmeyeceksiniz." 

Ayette yer alan "Rab'bin adıyla gelene övgüler olsun!" cümlesi içerdiği kavramlar itibarıyla Kur'an'ın ilk suresi olan Fatiha suresinin ilk ayetine ve Hz. Muhammed'e işaret etmektedir.

1/1 - BİSMİLLAHir rahmanir rahim

( Şefkatli, merhametli ALLAH'IN İSMİ İLE, )

Hz. Muhammed insanlara besmele ile yani "Allah'ın ismi ile" gelmiş olup, Muhammed kelimesi de "Övülmüş" anlamına gelmektedir. 

Mesih İsa'nın Hz. Muhammed'in gelişini bildirmesi Saff suresinin 6. ayetinde yer almaktadır.

61/6 - Ve iz kale ıysebnü meryeme ya beni israile inni resulullahi ileyküm musaddikan li ma beyne yedeyye minet tevratı ve mübeşşiren bi RESULİN YE'Tİ MİN BA'Dİ İSMÜHU AHMEDU fe lemma caehüm bil beyyinati kalu haza sihrun mübin

( Ve zamanında Meryem oğlu İsa "Ey İsrailoğulları, kesinlikle ben size, Tevrat' tan o benden öncekini doğrulayıcı ve BENDEN SONRA İSMİ AHMED* OLARAK GELECEK RESULÜ müjdeleyici olarak Allah' ın resulüyüm. Böylece onlara açık deliller ile geldiğinde "Bu apaçık sihirdir." dediler. )

* Ahmed = Çok övülesi

İncil'in Yuhanna suresinin aşağıdaki ayetinde de Mesih İsa kendisinden sonraki haberci resulü bildirmektedir.

43 Yuhanna 16-7 Size gerçeği söylüyorum, benim gidişim sizin yararınızadır. Gitmezsem, Yardımcı size gelmez. Ama gidersem, O'nu size gönderirim.

43 Yuhanna 16-8 O gelince günah, doğruluk ve gelecek yargı konusunda dünyayı suçlu olduğuna ikna edecektir:

"N" harfindeki gizli anlam

Latince, Yunanca, İngilizce, Fransızca ve Almanca'da "Bir"* kelimesi sırasıyla "Unus /  Enas / One / Un / Eins" olarak yazılmaktadır. Bu kelimelerin hepsi Türkçe'deki "On" kelimesiyle fonetik uyum arzetmekte olup hepsi de "N" kökünden türemişlerdir. "On" sayısının nümerolojik değerinin "Bir" sayısını vermesi de nümeroloji olgusuna yönelik ilahi bir işaret gibi görünmektedir.

* Türkçe'deki "Bir" kelimesi ise Arapça'da ki "Ber" ( Yaratmak, Üzerine, İyilik ) kelimesiyle de ilintili görünmektedir. Ayrıca Türkçe'de de yer alan "Beri / Beri de" kelimesi "Öne çıkan, Ayrışan" anlamlarını içermektedir.

58/9 - Ya eyyühellezine amenu iza tenaceytüm fe la tetenacev bil ismi vel udvani ve ma'sıyetir resuli ve tenacev bil BİRRİ vet takva vettekullahelleziy ileyhi tuhşerun

( Ey o inananlar, gizli fısıltılı konuştuğunuzda, günahı, düşmanlığı ve resule isyanı gizli fısıltılı konuşmayın. İYİLİĞİ ve sakınmayı gizli fısıltılı konuşun. )

2/54 .... fe tubu ila BARİiküm .... ( ..... o halde YARATICINIZa tabi olun. ... )

Öte yandan İngilizce'deki "On" kelimesi "Üstte, Üstünde, Üzerinde" anlamını vermekte olup, batıni açıdan "Allah'ın BİRLİĞİ ve herşeyin ÜZERİNDE oluşu" kavramı ilintisi söz konusu olabilir.

Türkçe'de yer alan aşağıdaki bazı kelimeler de "N" kökünden türemiş olup hepsi de "Büyüklük, Çokluk, Nicelik ve Öncelik" anlamlarını içermektedir.

En = Ölçüdeki artı veya eksi yöndeki büyüklüğük, çokluk, Bir nesnenin geniş boyutu

An / -ı = Önceden olan ( ANane, ANterior ( Öndeki, Ön ( İng. ) )

Ün = Çok tanınma

Ön* = En baştaki, En ilerideki

* Fransızca'da UN ( Bir ) ÖN okunur.

Un = Ekmeğin ana maddesi ( Fransızca'daki "Un" ( Bir ) kelimesi ilintisi kuvvetle muhtemeldir.

Ana = İlk olan, Öz olan Ayrıca

Arapça'da kelimenin sonuna gelen AN eki kelimeyi ÇOĞUL yapar yani miktar olarak büyütür, yükseltir. ( Örnek: Âlim, ÂlimAN )

Arapça'da "An" kelimesi uzağı gösteren işaret ismi olarak da kullanılmaktadır. Ayrıca Arapça'da "An" kelimesi, İngilizce'deki "On" ( Üzerinde, Üstünde ) kelimesiyle aynı anlama da gelmektedir. Örnek;

35/34 - Ve kalül hamdü lillahillezı ezhebe ANnel hazın inne rabbena le ğafurun şekur

( Ve "Övgü, ÜZERİmizden hüznü gideren Allah içindir. Kesinlikle Rab’bimiz affedendir, şükredeni karşılıklandırandır." derler. )

Saturday, July 18, 2020

DNA'yı Kelimeler ile programlamak

Biliminsanları kelime frekansları kullanılarak DNA'nın yeniden programlanabileceğini, hastalıkların ortadan kaldırılabileceğini ve insan bedeninde maddi değişim sağlamanın mümkün olabileceğini ispatlamışlardır. 

Yapılan araştırmalar DNA'nın, kelimelerin bir yansıması olduğunu, kelimelere odaklanarak yapılan her türlü frekans yükseltme seansının ( konsantrasyon, meditasyon, hipnoz, dua ) DNA üzerinde değişim sağlayıcı etkisi olduğunu ve DNA sisteminin işleyişinin dillerdeki grammer kurallarına benzediğini ortaya koymaktadır.


https://www.earth-matters.nl/74/10667/dna/scientist-dna-reprogrammed-words-frequencies.html

https://www.earth-matters.nl/74/10667/dna/scientist-dna-reprogrammed-words-frequencies.html

http://lapensinemutine-english.eklablog.com/how-dna-is-reprogrammed-by-words-and-frequencies-a170330116

Ruhun da maddenin de özü olan kelime frekanslarının DNA ve beden üzerindeki etkisine ve yaratılışın kaynak kodunun kelimeler olduğuna Kur'an'da muhtelif ayetlerde dikkat çekilmektedir.

2/117 - Bedıus semavati vel ard ve iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun

( O gökleri ve yeri yaratandır. İş yapılası olduğunda, kesinlikle ona "Ol." der de o olur. ) 

3/45 - İz kaletil melaiketü ya meryemü innellahe yübeşşiruke bi KELİMETİN minhü ismühül mesıhu ıysebnü meryeme vecıhen fid dünya vel ahırati ve minel mükarrabın 

( Zamanında melekler, "Ey Meryem, kesinlikle Allah sana kendinden KELİMEYİ müjdeliyor ki onun ismi Meryemoğlu mesih İsa’ dır. Dünyada ve ahirette saygındır ve yakınlaşanlardandır." dediler. )

4/171 ..... innemel mesıhu ıysebnü meryeme rasulüllahi ve KELİMETÜH elkaha ila meryeme ve ruhun minhü .....

( ..... Meryem oğlu İsa Mesih, kesinlikle Allah' ın resulü, Meryem'e atmış olduğu KELİMESİ ve O’ndan ruhtur. .... )

10/82 - Ve YÜHIKKALLAHÜL HAKKA Bİ KELİMATİHI ve lev kerihel mücrimun

( Ve suçlular hoşlanmasalar da, ALLAH GERÇEĞİ KELİMELERİ İLE  GERÇEKLEŞTİRİR. )

Friday, July 17, 2020

Gerçek Terfi

"Terfi" kelimesi "Yükselme, Yükseliş" anlamına gelen ve "Raf" ( Yükselmek, Yükseltmek ) fiilinden türemiş bir isimdir. Türkçe'deki "Raf" ( Üstüne nesne konan yüksek platform ) kelimesi de aynı köktendir.

Halk arasında "Terfi" ( Yükseliş ) kelimesi doğrudan "Çalıştığı kuruluşta, şirkette bir üst kademeye yükselmek" olarak algılanmaktadır. Maalesef materyalist ve şeytani sistemdeki "Terfi" sadece ve sadece "Diğer insanlar / çalışanlar üzerinde yetki ve tahakküm gücü elde etmekten" ibarettir. Zira "birilerinin üzerine yükselmek o birilerini aşağılamak" anlamına gelmektedir. Böyle bir "Terfi" arzusunda olanlar ilahi nizamdaki ruhsal tekâmül süreci itibarıyla büyük bir yanılgı içindedirler. Zira insanlığı tahakküm altına alıp köleleştirmek için kurulmuş bir sistem içerisindeki "Terfi" ruhi ve batıni açıdan "Tenzil" anlamına gelmektedir. Öte yandan bu şeytani sistem içindeki batıl terfi süreçlerinin zulme, adaletsizliğe ve haksızlığa ne denli vesile olduğu da ayrı bir gerçektir.

İnsanların nihai kurtuluşunu sağlayacak olan gerçek ve rahmani terfi ise ilimde, idrakte ve imanda tezahür etmesi gereken ve üst alemlere geçiş vesilesi olacak ilahi terfidir. 

Kur'an'da "İlahi Gerçek Yükselme" konusundan şöyle bahsedilmektedir.

6/83 - Ve tilke huccetüna ateynaha ibrahıme ala kavmih NERFEU deracatin men neşa' inne rabbeke hakımün alim

( Ve bu, kavmi üzerine İbrahim'e verdiğimiz delilimizdir. Dilediğimiz kimseyi derecelerle YÜKSELTİRİZ. Kesinlikle Rab’bin hakimdir, bilendir. )

7/176 - Ve lev şi'na le RAFA'NAHÜ  biha ve lakinnehu ahlede ilel erdı vettebea hevah fe meselühu ke meselil kelb in tahmil aleyhi yelhes ev tetrukhü yelhes zalike meselül kavmillezıne kezzebu bi ayatina faksusıl kasasa leallehüm yetefekkerun

( Ve şayet dileseydik onu onlarla YÜKSELTİRDİK. Lakin kesinlikle o yere girdi ve kendi hevesine tabi oldu. Artık onun misali o köpeğin misali gibidir. Üzerine yüklensen de solur, bıraksan da solur. Bu, ayetlerimizi yalanlayan kavmin misalidir. O halde bu hikayeyi anlat. Umulur ki fikrederler. )

19/57 - Ve RAFA'NAHÜ mekanen aliyya

( Ve onu yüksek mekana YÜKSELTTİK. )

35/10 - Men kane yürıdül ızzete fe lillahil ızzetü cemıa ileyhi yas'adül kelimüt tayyibü vel amelüs salihu yerfeuh vellezine yemkürunes seyyiati lehüm azabün şedıd ve mekru ülaike hüve yebur

( Kim üstün kudreti istiyorsa, saygınlık üstün kudret tümüyle Allah içindir. Temiz kelime O’na yükselir. İyi işler de onu yükseltir. O kötülüklerle tuzak kuranlar, şiddetli azap onlaradır. İşte onların tuzağı, o batıp dağılır. )

Ayette gerçek yükselişin "Temiz kelime" yani "Temiz varlık" olmak yoluyla gerçekleşebileceği aldatıcı dünya hayatında üstünlük, kudret ve yükselme arzulayanların azaptan kurtulamayacakları bildirilmektedir.

40/15 - RAFIUD deracati zül arş yülkır ruha min emrihı ala men yeşaü min ıbadihı li yünzira yevmet telak

( Dereceleri arşa, tahta YÜKSELTİR. Karşılaşma gününden uyarmak için emrinden ruhu dilediği kimsenin üzerine atar. )

58/11 - Ya eyyühellezine amenu iza kıle leküm tefessehu fil mecalisi fefsehu yefsehillahu leküm ve iza kılenşuzu fenşuzu YERFE'ıllahullezine amenu minküm vellezine utül ilme derecatin vallahü bima ta'melune habir

( Ey o inananlar, size "Meclislerde yer açın." denildiğinde yer açın. Allah size yer açar. "Kalkın." denildiğinde kalkın ki Allah sizden o inananları ve o ilim verilenleri derecelerle YÜKSELTSİN. Allah ne yaptığınızdan haberdardır. )

Ayette gerçek yükselişin iman ve ilim vesilesiyle vuku bulacağı bildirilmektedir.

27/31 - En la TA'LU* aleyye ve'tunı müslimın

( Benim üzerime ULULANMAYIN ve bana teslim olanlar olarak gelin. )

38/75 - Kale ya iblısü ma meneake en tescüde li ma halaktü bi yedeyy estekberte em künte MİNEL ALİN*

( "Ey İblis, seni kuvvetimle yarattığım için yere  kapanmaktan ne men etti? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa ULULANANLARDAN MI oldun?" dedi. )

* "Yüksek, Yüce, Ulu" anlamına gelen bir diğer kelime de "Ali" kelimesidir. Tanrı, ilah anlamına gelen "El" kelimesi de aynı "L" kökündendir.

Ayetlerde "ululuk, yükseklik" arzusunda olanların esas itibarıyla Allah'a karşı bu yanlış zihniyette oldukları ve bu yanlışta İblis'in tesirlerinin de varlığından bahsedilmektedir.

Thursday, July 16, 2020

Kozmik Bilanço

Bilindiği üzere Bilanço, "Varlıkların" ve "Kaynakların" durumunu gösteren ve denge / eşitlik arzetmesi gereken muhasebesel bir tablodur. Bilanço kelimesinin kökeni Fransızca'daki "Balance" ( Denge ) kelimesi olup bir Bilanço denklemi özetle şöyle oluşur. 
Varlıklar ( Dönen V. + Duran V. + Maddi Olmayan Duran V. ) = Kaynaklar

Bilanço denklemindeki kavramlar, ilahi nizamdaki kozmik dengeyi oluşturan kavramlar ile benzerlik arzetmektedir.

Dönen Varlıklar = Reenkarnasyon döngüsüne tabi tekâmüle konu varlıklar ( İnsan, Hayvan, Bitki )

Duran Varlıklar = Dönen Varlıklara yaşam ortamı sağlayan varlıklar ( Gezegenler, Yıldız Sistemleri )

Maddi Olmayan Duran Varlıklar = Ruhlar 

Kaynaklar* = Spiritüalizmde Ünite veya Kaynak olarak tanımlanan Allahü Teala'nın yaratılış rızası

* Bilançodaki "Varlıklar", "Kaynaklar" vasıtasıyla temin edilmektedir. Kaynaklar ise "Yabancı Kaynaklar" ve "Öz Kaynaklar" olarak ikiye ayrılmakta olup ilahi nizamda elbetteki Allahü Teala'nın tesirleri yani "Öz Kaynak" dışında bir kaynak söz konusu değildir.

İlahi nizamdaki muhasebe sistemini tasvir eder nitelikte olan bazı ayetler kavram bazında şöyledir.

DÖNEN VARLIKLAR

10/34 - Kul hel min şürakaiküm men yebdeül halka sümme yüıydüh kulillahü yebdeül halkü sümme YÜIYDÜHU fe enna tü'fekun

( De ki: "Ortaklarınızdan yaratışı ortaya çıkarıp başlatan, sonra onu döndüren kimse var mıdır?" De ki: "Yaratışı Allah başlatır sonra onu DÖNDÜRÜR. O halde nasıl döndürülürsünüz?" )

İLAHİ HESAP MUTABAKAT SİSTEMİ

14/51 - Li yecziyellahü külle nefsin ma kesebet innellahe serıul hısab

( Allah her nefsin karşılığını o kazandığıyla verir. Kesinlikle Allah hızlı hesaplayandır. ) 

17/14 - İkra' kitabek kefa bi nefsikel yevme aleyke HASIBA

( Kitabını oku. O gün nefsin, HESAP GÖRÜCÜ olarak sana yeter. )

21/47 - Ve nedaul MEVAZINEL KISTA li yevmil kıyameti fe la tuzlemü nefsün şey'a ve in kane miskale habbetin min hardelin eteyna biha ve kefa bina HASİBIN

( Ve ayağa kalkış günü için ADİL TARTILAR kurarız. Böylece nefse şey kadar bile zulmedilmez. Eğer hardalın tohum tanesi ağırlığında dahi olsa onu getiririz. Biz HESAP GÖRÜCÜ  olarak kafiyiz. )

57/25 - Lekad erselna rusulena bil beyyinati ve enzelna meahumul kitabe vel MİZANE li yekumen nasu bil kıstı ve enzelnel hadide fihi be'sun şedidun ve menafiu lin nasi ve li ya'lemallahu men yensuruhu ve rusulehu bil ğaybi innallahe kaviyyun aziz

( Resullerimizi deliller ile gönderdik. İnsanların ölçülü olmaları için onunla birlikte kitabı ve ÖLÇÜYÜ indirdik. İçinde insanlar için şiddetli azap, zorluk ve fayda olan demiri de indirdik. Allah' ın, O’na ve resullerine gıyabında yardım edenleri bilmesi içindir. Kesinlikle Allah kuvvetlidir yücedir. )

MUHASEBE KAYITLARI

45/29 - Haza kitabuna yentıku aleyküm bil hakk inna künna nestensihu ma küntüm ta'melun

( Bu kitabımız size gerçeği konuşur. Kesinlikle biz o yapmakta olduklarınızı kaydetmekteydik. )

VARLIK DEĞERLENDİRME

101/6 - Fe emma men sekulet mevazınüh

( Böylece ama kimin ölçüleri, tartıları ağır gelirse. )

101/7 - Fe hüve fi ıyşetir radıyeh

( Böylece o hoşnut eden hayatın içindedir. ) 

101/8 - Ve emma men haffet mevazınüh

( Ve ama kimin ölçüleri, tartıları hafif gelirse. ) 

101/9 - Fe ümmühu havıyeh

( Böylece onun aslı, anası haviyedir, ıssız ateştir. )

BORÇLANMA VE İLAHİ FAİZ

57/11 - Men zellezi yukridullahe kardan hasenen fe yuda'ıfehu lehu ve lehu ecrun kerim

( Kim Allah’a güzel borç verirse, onu ona kat kat artırır. Faydalı ödül de onadır. )

Tuesday, July 14, 2020

Darb kelimesi

"Darb" kelimesi aşağıda belirtildiği üzere muhtelif anlamlar içeren ilginç bir kelimedir. 

1- Beyan etmek / Vurgulamak
2- Vurmak
3- Uzaklaşmak, Gezmek, Uzaklaştırmak, Gezdirmek
4- Örtmek, Kondurmak

"Darb" kelimesinin bu farklı anlamlarda kullanıldığı ve çoğunlukla yanlış tercümeye maruz kalan ayetler şöyledir.

1- Beyan Etmek / Vurgulamak anlamında 36/13 - VADRİB lehüm MESELEN ashabel karyeh iz caehel murselun

( Onlara, zamanında gönderilenlerin geldiği şehirlerin sahiplerinin MİSALİNİ BEYAN ET. ) 

4/34 - Er ricalü kavvamune alen nisai bima faddalellahü ba'dahüm ala ba'dın ve bima enfeku min emvalihim fes salihatü kanitatün hafizatün lil ğaybi bima hafızallah vellatı tehafune nüşüzehünne fe ızuhünne vehcüruhünne fil medaciı VADRİBUHÜNNE fe in eta'neküm fe la tebğu aleyhinne sebıla innellahe kane aliyyen kebira

( Allah’ ın bazılarını bazılarına üstün kılmasından ve mallarından harcamalarından dolayı erkekler kadınlar üzerinde koruyan ve gözetendirler. İyileri, saygılı durup itaat edenler, Allah’ ın korumasından dolayı gaybı, gizli olanı koruyanlardır. O geçimsizliklerinden korktuklarınıza, onlara öğüt verin. Onları yataklardan ayırın VE ONLARI UZAKLAŞTIRIN, ONLARA BEYAN EDİN. Eğer size itaat ederlerse onların üzerine yol aramayın. Kesinlikle Allah uludur, büyüktür. )

2- Vurmak anlamında

24/31 ..... ve LA YADRİBNE bi ercülihünne li yu'leme ma yuhfıne min zınetihinn .....

( ..... Süslerinden o gizlediklerini bildirmek için ayakları ile VURMASINLAR. .... )

3- Gezmek / Gezdirmek anlamında

2/273 - Lil fükaraillezıne uhsıru fı sebılillahi la yestetıy'une DARBEN FİL ERDI yahsebühümül cahilün ağniyae minet teaffüf ta'rifühüm bi sımahüm la yes'elunen nase ilhafa ve ma tünfiku min hayrin fe innellahe bihı alim

( O YERDE GEZMEYE istidatları olmayan, Allah yolunda mahsur kalmış fakirleri, iffetli namuslu olduklarından dolayı cahiller onları zengin sanarlar. Onları simalarından tanırsın. İsrarla isteyerek insanlara sual etmezler. Hayırlısından ne harcarsanız kesinlikle Allah onu bilendir. )

4- Örtmek / Kondurmak anlamında

24/31 ..... ve YADRİBNE bi humurihinne ala cüyubihinne .....

( ...... Örtülerini, bezlerini yakalarının, koyunlarının üzerine dolayıp ÖRTSÜNLER ..... )

O gün vezir bulamazsın.

"Vezir" kelimesi "Yük taşıyan, Yüklenici" anlamına gelen ve "Vizr" ( Yük, Ağırlık ) kökünden türemiş bir kelimedir. Kur'an'da bu kelime "Günah" kelimesine atfen de kullanılmıştır. Dünya hayatında yapılan amellerin karşılığının idrak edildiği ahir günde ( Yevmel Ahıri ) hiç kimsenin hiç kimseyi önceden olduğu gibi vezir ( yüklenici ) tayin edemeyeceği, her amelin karşılığının bizzat alınacağı bildirilmektedir. Her insan iyiliklerinden de kötülüklerinden de bilfiil sorumlu olacaktır. O gün dostluk, arkadaşlık, akrabalık kalmayacaktır.

Ancak inkârda ve şirkte ileri gidenlerin durumunun daha ağır olduğu, ilimsizce ve nefsaniyetle tabi olduklarının da günah yüklerini taşıyacakları bildirilmektedir. 

Konuya ilişkin ayetler şöyledir.

23/101 - Fe iza nüfiha fis suri fe la ensabe beynehüm yevmeizin ve la yetesaelun

( Borunun içine üflendiğinde, o gün onların aralarında akrabalık kalmaz ve birbirlerini sual edemezler. )

6/164 - Kul e ğayrallahi ebğıy rabben ve hüve rabbü külli şey' ve la teksibü küllü nefsin illa aleyha ve TEZİRÜ VAZİRATÜN VİZRA UHRA sümme ila rabbiküm merciuküm fe yünebbiüküm bima küntüm fıhi tahtelifun

( De ki: "O herşeyin Rab’bi iken, Rab olarak Allah’tan başkasını mı arayayım? Her nefis kendi üzerine olması haricinde kazanmaz. Kendi YÜKÜNÜ TAŞIYAN BAŞKASININ YÜKÜNÜ TAŞIMAZ. Sonra dönüşünüz Rab’binizedir. Artık o hakkında ihtilaf etmiş olduğunuzu size haber verir." )

17/15 - Men ihteda fe innema yehtedı li nefsih ve men dalle fe innema yedıllü aleyha ve LA TEZİRÜ VAZİRATÜN VİZRA UHRA ve ma künna müazzibıne hatta neb'ase rasula

( Kim yönlenirse kesinlikle nefsi için yönlenir. Kim saparsa kesinlikle onun üzerine sapar. Kendi YÜKÜNÜ TAŞIYAN BAŞKASININ YÜKÜNÜ TAŞIMAZ. Biz resul gönderene kadar azap eden olmayız. )

35/18 - Ve LA TEZİRÜ VAZİRATÜN VİZRA UHRA ve in ted'u müskaletün ila hımliha la yuhmel minhü şey'ün ve lev kane za kurba innema tünzirullezıne yahşevne rabbehüm bil ğaybi ve ekamus salah ve men tezekka fe innema yetezekka li nefsih ve ilellahil mesır

( Ve YÜKÜNÜ TAŞIYAN BAŞKASININ YÜKÜNÜ TAŞIMAZ. Eğer yükü ağır gelen, onu yüklenip taşımaya çağırsa, şayet yakını bile olsa ondan hiçbir şeyi yüklenip taşımaz. Kesinlikle o Rab’lerinin korkusunu gıyabında duyanları ve duaya kalkanları uyarırsın. Kim temizlenirse, böylece kesinlikle nefsi için temizlenir. Dönüş yeri Allah’adır. )

53/38 - En LA TEZİRÜ VAZİRATÜN VİZRA UHRA  
( YÜKÜNÜ TAŞIYAN BAŞKASININ YÜKÜNÜ TAŞIMAZ diye. )

16/24 - Ve iza kıle lehüm maza enzele rabbüküm kalu esatırul evvelın

( Ve onlara "Rab’biniz ne indirdi? denildiği zaman "Evvelkilerin masalları." dediler. )

16/25 - Lİ YAHMİLU EVZARAHÜM kamileten yevmel kıyameti VE MİN EVZARİLLEZİNE YÜDILLUNEHÜM bi ğayri ılm e la SAE MA YEZİRUN

( Ayağa kalkış gününde, YÜKLERİNİ VE ONLARI İLİMSİZCE SAPTIRMIŞ OLANLARIN DA YÜKLERİNİ tamamen YÜKLENİP TAŞIMALARI İÇİNDİR. İyi bilin ki O YÜKLENİP TAŞIDIKLARI KÖTÜDÜR. )

Monday, July 13, 2020

Dünya A.Ş. ?!

Tek Dünya Devleti yapısını öngören ve Yeni Dünya Düzeni ( YDD ) adı verilen küresel zulüm ve kölelik sistemi esas itibarıyla birçok insanın her gün giriş kartını "düt" diye öttürerek market kasasından geçen mal* gibi içine girdiği mikro köle evi olan "şirket" sisteminin makro düzeyde planlanan halidir.

* Şirketlerde kullanılan "Human Resources" ( İnsan Kaynakları ) terimi de insanın küresel şeyranlarca alınıp satılabilir ve harcanabilir bir mal addedildiğinin delili niteliğindedir.

Evvelce "Şirk ve Şirket Aldatmacası" başlıklı bölümde irdelendiği üzere Allah'ın insanlara eşit olarak bahşettiği nimetlerin gasp edilmesi ve kula kulluk ve para karşılığında insanlara azar azar verilmesi esasına dayalı olarak kurulan şirketler haksızlık, hırsızlık, adaletsizlik, zulüm, hırs, kin, nefret, kıskançlık, kibir gibi düşük negatif frekansların jeneratörleri olarak işlev görmektedirler. İnsanlığın frekans yükselmesi ve ruhsal tekâmülü, şirketlerden yayılan negatif ve bloke edici frekanslarla engellenmeye çalışılmaktadır. Bu dogmatik aldatma sistemi insanlara öylesine benimsetilmiş ve insanlar bu sisteme öylesine alıştırılmışlardır ki bu şirketlere hizmet etmenin sosyal statü edinmek ve topluma hizmet etmek olduğuna inandırılmışlardır. 

Bloke edici frekanslar nedeniyle kalpleri ile görme yeteneğini ( vicdanlarını ) kaybetmiş olan insanlar bu şirketlere hizmet ederek aslında dünyadaki kan ve gözyaşının dolaylı müsebbipleri olduklarını idrak edememektedirler.

Medyatik ve sistemin kendilerine aldatıcı güç verdiği bazı kişilerin şu söylemleri söz konusu hedefi tanımlar niteliktedir.

"Ülkenin şirket gibi yönetilmesi lâzım." 

"Dünyayı finans sektörü yönetmeli."

YDD, küresel ölçekte "paranın" tek değer kavramı, "satanizmin" de tek din olmasını öngörmektedir. Nefsani arzularını ve heveslerini ilah edinmiş, maddi menfaat ve para için herşeyi yapmaya meyilli insanların da YDD'nini oluşturan toplum olması planlanmaktadır. Bu toplumun da sürekli birbirleriyle rekabet halinde tutulması, birbirleriyle yarıştırılması ve ayrışması istenmektedir. Bir cehalet sürüsüne indirgenmiş bu toplumun Dünya A.Ş.'nin asgari ücretli memurları / köleleri olması öngörülmektedir.

Küresel Sosyalizm söylemiyle zikredilen ancak Sosyalizm Görünümlü Küresel Diktatörlük'ten başka bir şey olmayan bu düzeni planlayanlar için kavramlar farklı anlamlar içermektedir.

Vatan / Dünya = Arsa
Devlet = Şirket
Küresel Aileler = Patron
Vatandaş / İnsan = Memur / Köle / Mal

Bu planın gerçekleşmemesi, insanların nefsani heveslerini ilah edinmeyi bırakmalarına, eşitlik, adalet ve iyilik için yardımlaşmalarına ve "ben" yerine "biz" kavramını içselleştirmelerine bağlıdır.

25/43 - E raeyte men ittehaze ilahehu hevah e fe ente tekunü aleyhi vekıla

( O hevesini ilahı edineni gördün mü? O halde, sen onun üzerine vekil mi olursun? )

5/2 ...... ve teavenu alel birri vet takva ve la teavenu alel ismi vel udvani vettekullah innellahe şedıdül ıkab

( ....... İyilik ve sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah’tan sakının. Kesinlikle Allah azabı şiddetli olandır. )

35/29 - İnnellezine yetlune kitaballahi ve ekamus salate ve enfeku min ma razaknahüm sirran ve alaniyeten yercune ticaraten len tebur

( Kesinlikle o Allah' ın kitabını okuyanlar, duaya kalkanlar ve o onları rızıklandırdıklarımızdan gizlice ve açıkça harcayanlar kesinlikle batmayan ticareti umarlar. )

Stockholm Sendromu

Bir insanın, kendisine zulmedene, kendisini aşağılayana karşı zaman içinde sempati duyması ve bağlanması fenomenine Stockholm Sendromu adı verilmektedir. ( Sendromun ismi İsveç'in Stockholm şehrinde gerçekleşen bir banka soygununda rehin alınan bir kadının soyguncuya bağlanması vakasından kaynaklanmaktadır. )

Bu sendroma Zuhruf suresinin 54. ayetinde işaret edilmektedir.

43/54 - FESTEHAFFE kavmehu fe ETAUH innehüm kanu kavmen fasikın

( Böylece kavmini KÜÇÜMSEDİ de ONA İTAAT ETTİLER. Kesinlikle onlar günahkarlar kavmi oldular. )

Al'i İmran suresinin 119. ayetinin ilk cümlesi de yine sendrom tanımı gibidir.

3/119 - Ha entüm ülai TÜHIBBUNEHÜM VE LA YÜHIBBUNEKÜM ve tü'minune bil kitabi küllih ve iza lekuküm kalu amenna ve iza halev addu aleykümül enamile minel ğayz kul mutu bi ğayzıküm innellahe alimün bi zatis sudur

( Ha sizler öylesiniz ki, kitabın hepsine inanmanıza rağmen ONLARI SEVERSİNİZ DE ONLAR SİZİ SEVMEZLER. Size rastladıklarında, "İnandık." derler. Yalnız kaldıklarında ise, kinden, öfkeden üzerinize parmak uçlarını ısırırlar. De ki: "Kininizle, öfkenizle ölün." Kesinlikle Allah göğüslerin sahip olduğunu bilendir. )

Bugün küresel çapta kurgulanan olaylarla ( Terör, Ekonomik kriz, Salgın vb. ) insanlara zulmedilmekte, çaresizlik duygusu açığa çıkarılmakta ve insanların, tüm bunları kurgulayarak zulmeden ve insanlara nefret besleyen küresel çeteye "kurtarıcı" gibi biat etmesi yani Stockholm Sendromu'nun tezahürü sağlanmaya çalışılmaktadır. Sendrom geliştirici bu yöntem travma bazlı zihin kontrolü vasıtasıyla ölümüne sadık müridlerin yaratıldığı gizli tarikat ve cemiyetlerde kullanılan yöntemin makro düzeydeki uygulamasıdır.

Bu kitlesel sendromu aşabilmenin yegane yolu ise ilmi artırmak ve kolektif bilinci tesis etmektir.


Sunday, July 12, 2020

Ayasofya meselesi

"Ayasofya* Kilisesinin camiye dönüştürülmesi" bir ibadethane imkânı oluşturulmasının yanısıra, esas itibarıyla kadim bir hata olan "dinin bölünmesi / dinde ayrışma / dinde gruplaşma" olgusunu fiilen tahrik eden ve provoke eden bir uygulama olmuştur.

* Ayasofya kelimesi "Hagia" ( Kutsal ) ve "Sophia" ( Bilgi ) kelimelerinin birleşmesinden oluşmakta ve "Kutsal Bilgi" anlamına gelmektedir.

Evvelki bölümlerde Yahudi ( Yahudiye'de yaşayan ) ve Nasıralı ( Nasıra'da yaşayan ) kelimelerinin belirli bir coğrafi bölgede yaşayan insanları tanımladığına, ayrı ayrı din isimleri olmadıkları defaatle belirtilmişti. Keza Musacılık ( Musevilik ), İsacılık ( İsevilik ) ve Muhammedcilik ( Muhammedilik ) gibi bölünmelerin batıllığı ve irrasyonelliğine de değinilmişti.

Bakara suresinin 62. ayetinde nereli olursa olsun "Allah'a ve ahiret gününe inananların" bir olduğu vurgulanmaktadır.

2/62 - İnnellezine amenu vellezine hadu ven nesara ves sabiıne min amene billahi vel yevmil ahıri ve amile salihan fe lehüm ecruhüm ınde rabbihim ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun 

( Allah’a ve sonraki güne inananlardan ve iyilikler yapanlardan olan o inanan Yahudilere, Nasıralılara ve Sabiilere, artık onlara Rab’lerinin indinde kesinlikle ödülleri vardır. Onlara korku yoktur. Onlar hüzünlenmezler. )

Dinde bölünme olmaması ve daima birleştirici olunması gerektiği de ayetlerle bildirilmektedir.

2/27 - Ellezine yenkudune ahdellahi min ba'di mısakıh ve yaktaune ma emerallahü bihı en yusale ve yüfsidune fil ard ülaike hümül hasirun

( O verdikleri sözleri sonrasında Allah’a olan ahdini bozanlar ve Allah’ ın birleştirilmesini emrettiğini kesip ayıranlar ve yerde bozgun yapanlar, işte onlar hasarlananlardır. )

6/159 - İnnellezine ferreku dınehüm ve kanu şiyean leste minhüm fı şey' innema emruhüm ilellahi sümme yünebbiühüm bima kanu yef'alun 

( O dinlerini ayıranlar ve gruplar, bölükler olanlar, onlardan sana asla bir şey yoktur. Kesinlikle onların işi Allah’a kalmıştır. Sonra onlara o yaptıklarını haber verir. )

Hacc suresinin 40. ayetinde ise ismi ne olursa olsun "İçinde Allah'ın isminin çokça anıldığı yerlerin eş olduğu" ve Allah tarafından daima korunacağı bildirilmektedir.

22/40 - Ellezine uhricu min diyarihim bi ğayri hakkın illa en yekulu rabbünellah ve lev la def'ullahin nase ba'dahüm bi ba'dın LE HÜDDİMET SAVAMİU VE BİYEUN VE SALEVATÜN VE MESACİDÜ YÜZKERU FIHESMÜLLAHİ KESIRA ve le yensurannellahü men yensuruh innellahe le kaviyyün azız

( Onlar sadece "Rab’bimiz ancak Allah' tır." dediler diye gerçek dışı olarak yurtlarından çıkarıldılar. Şayet Allah insanları birbirleriyle savmasaydı İÇİNDE ALLAH'IN İSMİNİN ÇOKÇA HATIRLANDIĞI MANASTIRLAR, KİLİSELER, HAVRALAR VE MESCİDLER YIKILIR EZİLİRDİ. Kesinlikle Allah kendisine yardım edenlere yardım eder. Kesinlikle Allah kuvvetlidir yücedir. )

Ayette geçen "Biya" ( Kiliseler ) kelimesi ( "Bia" kelimesinin çoğulu ) özü itibarıyla "Bağlanma, Yönelme, Meyletme" anlamlarını içermekte olup, "İnsanların bağlandıkları, yöneldikleri, toplandıkları yer" kavramıyla da "Kilise"* anlamını vermektedir. ( "Biat" kelimesi de "Bağlanma" anlamını içermektedir. )

Keza "Camî" ve "Kilise"* kelimeleri özlerinde aynı anlamı taşımaktadırlar.

Cami : Arapça "Cem" ( Toplanma ) kelimesinden türemiş olup ( Toplayan, Toplanma Yeri" anlamına gelmektedir.

Kilise : Yunanca "Ecclesia"* ( Toplayan, Toplanma ) kelimesinden türemiş olup "Toplayan, Toplanma, Toplanma Yeri" anlamına gelmektedir.

* "Kilise" kelimesi "Ecclesia" kelimesinin Türkçe telaffuzu olup, Türkçe'deki "Eğilmek" kelimesindeki "Eğl" kökü ile "Ecclesia" kelimesindeki "Eccl" kökünün özdeş olması kuvvetle muhtemeldir. Zira "Eğilmek" eylemi de "Bir yöne meyletmeyi, bir yönde toplanmayı" ifade eden bir kavramdır.

Ayrıca "Secde" ( Yere kapanma ) kelimesi de "Vücudun eğilmek suretiyle belirli bir yönde toplanması" eylemini tasvir etmektedir.

22/40 kodlu ayetteki "Mesacid" kelimesi "Secde" kökünden türemiş olup "Yere kapanma yeri" anlamına gelmektedir. Yani "Kiliseden camiye dönüştürmek" cümlesi semantik açıdan batıl ve irrasyonel olmaktadır.

Öte yandan ilahi kozmik bilgilerin indirildiği, ruhun ve vicdanın temsilcisi olan "Kalbin" gerçek ve tek ibadethane olduğu, bina niteliğindeki mekanların sadece maddi semboller olduğu samimiyetle inanan insanlar tarafından zaten çok iyi bilinmektedir.