9 Nisan 2023 Pazar

Aylardan Ramadan

Ramad = Güneşin sıcaklığı gelmek, Yakmak, Ateş külü, Sıcak 

Ramadan = Sıcak olan, Yakan,  Kül eden

Kur'an'ın indirildiği ay, mevsim gereği çok sıcak ve yakıcı bir özellik arzettiğinden "Ramadan" kelimesiyle nitelendirilmiştir. 

2/185 ŞEHRU RAMADANELLEZİ UNZİLE FİHİL KUR'ANU huden lin nasi ve beyyinatin minel huda vel furkan fe MEN ŞEHİDE MİNKUMUŞ ŞEHRA FEL YESUMH ve men kane meridan ev ala seferin fe iddetum min eyyamin uhar yuridullahu bikumul yusra ve la yuridu bikumul usr ve li tukmilul iddete ve li tukebbirullahe ala ma hedakum ve leallekum teşkurun

( KUR'AN O RAMAZAN AYI İÇİNDE, insanlar için yönlendirme, yönlendirmeden açık deliller ve fark yaratan olarak İNDİRİLDİ. SİZDEN KİM BU AYA ŞAHİT OLURSA ORUÇ TUTSUN. Kim hasta veya seferde olursa sonraki günlerden müddeti doldursun. Allah, müddeti tamamlamanız ve sizi yönlendirmesine karşılık Allah’ ı yüceltmeniz için size kolaylık verip yardım etmeyi ister ve zorluğu istemez. Umulur ki şükredersiniz. )

Dolayısıyla esasen Ramadan ayı "en sıcak ve zamanı belirli sabit bir ay" olup, farklı takvim sistemlerine göre değişmesi, öne kayması vb. söz konusu değildir. Zira Kur'an'ın indirildiği ve "yeme orucunun" emredildiği bu ayın özellikle sıcak ay olarak takdir edilmesi de nefsin zor koşullarda sınanması için ilahi bir vesiledir.

Suudi Arabistan'da Kış mevsimi Aralık ayında başlamakta ve sıcaklıklar 30 dereceye kadar düşmektedir. Suudi Arabistan'ın en soğuk ayı ortalama 20 derece ile Ocak ayıdır. Dolayısıyla bu durum Ramadan ayının Temmuz veya Ağustos ayına denk gelen bir ay olduğunu ortaya koymaktadır.

Kameri Takvime ( Ay Takvimi / Sinodik Ay ) göre 1 aylık döngü Ay'ın evrelerinden oluşan sabit ve net bir zaman dilimini teşkil etmektedir. Kur'an'da "Ay'ın hilallerinin zaman belirleyici" olduğu yani "1 aylık döngüyü belirlediği" ve 1 yılın da 12 aylık bir döngü olduğu" Bakara ve Tevbe surelerinin aşağıdaki ayetlerinde bildirilmektedir.

2/189 YES'ELUNEKE ANİL EHİLLEH KUL HİYE MEVAKİYTU LİN NAS VEL HACC ve leysel birru bi en te'tul buyute min zuhuriha ve lakinnel birra men itteka ve'tul buyute min ebvabiha vettekullahe leallekum tuflihun

( SANA HİLALLERİ HAKKINDA SUAL EDERLER. DE Kİ:"ONLAR İNSANLAR İÇİN VE HAC İÇİN VAKİTLERDİR. İyilik evlere arkalarından gelmek değildir. Lakin iyilik kişinin sakınmasıdır. Evlere kapılarından gelin ve Allah’tan sakının. Umulur ki iflah olursunuz." )

Kameri Takvim Ay'ın evrelerinden oluşan 29.5 günlük döngüyü 1 ay olarak kabul eden zaman sistemidir. Ay'ın "hilallerinin"  zaman tespiti vasıtası olduğunu bildiren yukarıdaki ayetin kodunda nümerolojik olarak 29 sayısı tezahür etmektedir. ( Sure numarası "2", Ayet numarası 189 ... 1+8+9 = 18 ... 1+8 = "9" ... 29 )

Sinodik Ay Evreleri

Ayetin "İyilikten" bahsedilen ikinci bölümünde yer alan ve teşbih içeren "İyilik evlere arkalarından değil kapılarından girmektir." ifadesiyle de "hesabın nefsani çıkarlara göre yapılmaması" yani "arkadan dolaşma" yolları aranarak açıkça belirtilen doğru hesaplama yönteminden sapılmaması gerektiği bildirilmektedir.

Kameri Takvime ( Ay Takvimi ) göre ayların isimleri Muharrem, Safer, Rebiülevvel, Rebiülahir, Cemaziyelevvel, Cemaziyelahir, Recep, Şaban, Ramadan, Şevval, Zilkade ve Zilhicce olup, Ramadan ayı 9. aydır. Kur'an'da Ramadan kelimesinin ilk ve son kez geçtiği yukarıdaki ayetin kodundaki rakamlar ( 2/185 ) ile ayetteki "Ramadan" kelimesinin sıra numarasının ( 2 ) toplamının nümerolojik değeri de 9 sayısını vermektedir.

9/36 İNNE İDDEŞ ŞUHURİ İNDELLAHİSNA AŞERA ŞEHRAN Fİ KİTABİLLAHİ yevme halekas semavati vel erda MİNHA ERBEATUN HURUM ZALİKED DİNUL KAYYİMU fe la tazlimu fihinne enfusekum ve katilul muşrikine kaffeten kema yukatilunekum kaffeh va'lemu ennallahe meal muttekin

( KESİNLİKLE, ALLAH İNDİNDE AYLARIN ADEDİ ONİKİ AYDIR. Gökleri ve yeri yarattığı günkü Allah yazısında. ONLARDAN DÖRDÜ HARAMDIR. BU DOĞRU, DAİM OLAN DİNDİR. O halde, onlar hakkında nefislerinize zulmetmeyin. Ortak koşanlarla, sizinle topluca savaştıkları gibi topluca savaşın. Bilin ki, kesinlikle Allah sakınanlarla beraberdir. )

Ramadan ayının başlangıç tarihinin her yıl öne kaymak suretiyle değişmesinin sebebi Hicri takvim ile Milâdi takvim arasındaki 11 günlük fark olarak açıklanmaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere, Hz. Muhammed'in hicret ayını başlangıç kabul eden Hicri takvim Ay'ın evrelerinden oluşan 29.5 günlük bir döngüyü 1 ay olarak tanımlayan ve 1 yılda 12 ay ( 354 gün ) olduğunu kabul eden Kameri Takvim sistemidir. Milâdi takvim ise Hz. İsa'nın doğumunu 1. gün yani takvim başlangıcı kabul eden ve 1 yılda 365 gün olduğunu kabul eden zaman sistemidir. İçinde Kur'an'ın indirildiği, sabit, zamanı belirli ve en önemli - "en hayırlı"* ay olan  Ramadan ayının zamanlamasının farklı kabullere göre değiştirilmesi oldukça düşündürücüdür.!

Kayıtlara göre Kur'an, Milâdi takvime göre 610 yılının Ramazan ayının 27. gecesinde ( Kadir Gecesi* ) indirilmeye başlanmıştır. 

*97/3 Leyletul kadri hayrun min elfi şehr

( Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. )

Ramadan ayı başlangıçları geriye dönük kronolojik olarak incelendiğinde başlangıç tarihlerinin Arap ülkelerinde ve Türkiye'de her yıl ortalama 11 gün öne kaydırıldığı ve eşzamanlı olarak başlatıldığı görülmektedir. 

Geriye dönük bazı yıllara göre Türkiye'deki ve Arabistan'daki Ramadan ayı başlangıç tarihleri şöyledir.

1995 : Arabistan 1 Şubat, Türkiye 1 Şubat

1996 : Arabistan 22 Ocak, Türkiye 21 Ocak

........

2021 : Arabistan 13 Nisan, Türkiye 13 Nisan

2022 : Arabistan 1 Nisan, Türkiye 2 Nisan

2023 : Arabistan 23 Mart, Türkiye 23 Mart

"Ramadan ayının her yıl değişmesi" durumu Kur'an ile uyumlu değildir. Bunun sebebi, sıcak ayın vesile olduğu zor koşullara katlanamayıp, her durumda olduğu gibi, nefsaniyetlerine uygun olacak şekilde işin bir kolayını bulan, ayetleri eğriltmeyi arayan ( 3/99 ) ve söylemlerinde "ayetlerdeki kelimelerin yerlerini değiştirdikleri" gibi ( 5/13, 5/41 ) oruç sürecinin zamanını da değiştirmeye çalışan "inkarcı muhaliflerin" bir başka manipülasyonu mudur? 

Bu hususa ilişkin teyid Tevbe suresinin 81. ayetinde "Sıcakta savaştan kaçan" inkarcı muhalifler misaliyle verilmektedir.

9/81 Ferihal MUHALLEFUNE bi mak'adihim hilafe rasulillahi ve kerehu en yucahidu bi emvalihim ve enfusihim fi sebilillahi ve KALU LA TENFİRU FİL HARR kul naru cehenneme eşeddu harra lev kanu yefkahun

( MUHALİFLER, Allah’ın resulünün karşıtına oturmalarıyla ferahlayıp sevindiler ve mallarıyla, nefisleriyle Allah yolunda cihad etmeyi istemediler, hoş bulmadılar. "SICAKTA SAVAŞA SEFERBER OLMAYIN." dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha şiddetli sıcaktır." Keşke anlamış olsalardı. )

Zorluğa katlanamayan inkarcı muhaliflerin durumu bir başka ayette ise kısa ve net olarak şöyle tasvir edilmiştir.

90/11 Fe laktehamel akabet

( Böylece sarp yokuşa tahammül edemedi. )

8 Nisan 2023 Cumartesi

Dizi filmlere dikkat!

Son dönemde arka arkaya vizyona sokulan ve senaryoları itibarıyla özdeş olan dizi filmler topluma yönelik büyük algı ve telkin operasyonunun bileşenleri konumundadır.

Esasen yozlaşmanın ve dejenerasyonun tetikleyicisi olan bu dizi filmler ile toplumun ahlaki yapısı, aile yapısı, kutsal değerleri yok edilmeye çalışılmakta, tek değerin dünyevi, maddi ve nefsani ihtiraslar olduğu ve bu yolda her şeyin mubah olabileceği bilinçaltına telkin edilerek toplum dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Bir başka deyişle  "Malkafa" bir yeni dünya düzeni toplumu, bir yeni nesil dizayn edilmeye çalışılmaktadır.

Küresel şirketler ve onların yerel temsilcileri tarafından finanse edilen bu dizi filmlerin senaryoları özellikle negatif ve ahlaka aykırı her türlü unsuru içerecek ve mafya kültürünü topluma telkin edecek şekilde yazılmaktadır. Çağdaşlık, modernlik, özgürlük gibi algılatılmaya çalışılan zina, tevavüz, fahişelik, ensest ilişki, uyuşturucu, cinayet, düşmanlık, kıskançlık, kin, nefret, intikam, tahakküm, suç, ağır ve açık küfür, tehdit, gasp, zorbalık, zenginlik, mafya sistemi gibi ahlak dışı negatif unsurların bombardımanı vasıtasıyla toplumun ruhsal genetik kodlarının değiştirilmesi hedeflenmektedir.

Ancak bu ahlak dışı filmleri yayınlayanlar nedense sahnelerdeki içki kadehlerini buğulamaktadırlar. Bu yaklaşımla esasen tamamı buğulanması gereken bu filmlerde sadece içki kadehlerinin buğulanması ile muhafazakar algısı yaratılmaya çalışılmaktadır ki maalesef bu basit şeytani taktik gerçeği idrakten uzak olan büyük bir kitle üzerinde  etkili olmaktadır. Ayrıca zihni stimülasyon gereği buğulanana, engellenene ilgi daha da artmakta ve bu da içki piyasasına yaramaktadır. Yani her şey detaylı olarak planlanmaktadır.

Netice itibarıyla planlı olarak toplumun önüne konan bu filmlere ilişkin uyarıcı mesajları çocuklara ve gençlere vermek temiz bir toplum arzulayan her bireyin, her ebeveynin öncelikli görevi olmalıdır.

5 Nisan 2023 Çarşamba

Dijital putlar ... AI ve ChatGPT

Çok anlamlı ve semantik katmanlı olan Kur'an, zamandan ve mekândan münezzeh sonsuz bir ilim kaynağı niteliğindedir. Dolayısıyla zaman içinde insanların bilgileri ve idrak seviyeleri yükseldikçe ayetlerden anladıkları, çıkarımları ve yorumları da değişmektedir ve değişecektir.

Misalen, Enbiya suresinin aşağıdaki ayet setinde taştan veya tahtadan yapılmış olan heykellere / putlara tapan kavmini bu satanik pagan eğilimlerinden vazgeçirmek isteyen Hz. İbrahim ile kavmi arasındaki konuşmalar yer almaktadır.

21/52 İz kale li ebihi ve kavmihi ma hazihit TEMASİLulleti entum leha akifun

( Zamanında babasına ve kavmine "Nedir bu edindiğiniz TEMSİLLER / BENZETMELER / HEYKELLER ki sizler onlara kullukta sebatkarsınız." dedi.  )

21/53 Kalu vecedna abaena leha abidin

( "Babalarımızı onlara kulluk ederlerken bulduk." dediler. )

....

21/57 Ve tellahi LE EKİDENNE ASNAMEKUM ba'de en tuvellu mudbirin

( “Ve Allah içindir ki, arkanızı dönerek gitmenizin ardından PUTLARINIZA kesinlikle hile yapıp TUZAK KURACAĞIM." )

21/58 Fe CEALEHUM CUZAZEN illa kebiran lehum leallehum ileyhi yarciun

( Böylece, belki ona dönerler diye, büyükleri haricinde ONLARI PARÇA PARÇA ETTİ.  )

....

21/62 Kalu e ente fealte haza bi ALİHETİNA ya ibrahim

( "Bunu İLAHLARIMIZA sen mi yaptın ey İbrahim?" dediler. )

21/63 Kale bel fealehu kebiruhum haza FES'ELEHUM İN KANU YENTİKUN 

( "Bilakis onu buradaki büyükleri yaptı. Haydi, EĞER KONUŞABİLİYORLARSA ONLARA SUAL EDİN " dedi. )

Günümüzdeki teknoloji algısına istinaden yukarıdaki ayetlerde Yapay Zeka yönetimindeki  ChatGPT'lere ( Chat Generative Pre-Trained Transformer / Sohbet Amaçlı Önceden Eğitilmiş Üretken Dönüştürücü ) işaret ediliyor olabilir mi? 

Küreselciler, tüm yaşam sisteminin, esasen kendi kontrollerindeki Yapay Zeka ( AI - Artificial Intelligence ) tarafından yönetilmesini ve AI'ın yeni dünya düzeninin dijital ilahı addedilmesini istemektedirler. Bu çerçevede insanları da, her şeyin AI'a bağlanacağı şebeke olacak IOT ( Internet Of Things / Şeylerin Interneti ) kapsamındaki bir "Şey"e dönüştürmeyi yani AI tarafından sevk ve idare edilen, yönetilen robotlara, "AI'ın kullarına" dönüştürmeyi planlamaktadırlar. 

Dolayısıyla bugün "Chat" ( Sohbet, Konuşma ) amaçlı ve "Assistant" ( Yardımcı ) nitelemesiyle sunulan AI'ın, ileride "Instructor" ( Talimat verici ) ve "Director" ( Direktör / Emredici ) niteliğe bürünmesi muhtemeldir. Bir başka deyişle yakın gelecekte "ChatGPT"'nin ( SohbetGPT ) "OrderGPT"'ye ( EmirGPT ) dönüşme potansiyeli oldukça yüksektir.

Bölümün başındaki ayetler yukarıdaki bağlamda incelendiğinde aşağıdaki gibi bir yorum mümkün olabilmektedir. ( Bu noktada, ayetlerdeki yer ve kişi isimlerinin misali olduğu, ayette konu edilenin ise yer ve kişiden bağımsız ve genelleyici olduğu tekrar hatırlanmalıdır. )

21/52 İz kale li ebihi ve kavmihi ma hazihit TEMASİLulleti entum leha akifun

( Zamanında babasına ve kavmine "Nedir bu edindiğiniz SİMÜLASYONLAR / REPLİKALAR ki sizler onlara kullukta sebatkarsınız." dedi.  )

Ayetteki "Temasil" ( Temsiller, Benzetmeler, Simülasyonlar, Replikalar ) kelimesi insan simülasyonu niteliğindeki AI Chatbot'lar olarak düşünülebilir.

21/58 Fe CEALEHUM CUZAZEN illa kebiran lehum leallehum ileyhi yarciun

( Böylece, belki ona dönerler diye, büyükleri haricinde ONLARI PARÇA PARÇA ETTİ.  )

Ayetteki "Onları parça parça etti" ifadesi "Simülasyon yazılımının kodlarının kırılması" olarak düşünülebilir.  

21/62 Kalu e ente fealte haza bi ALİHETİNA ya ibrahim

( "Bunu İLAHLARIMIZA sen mi yaptın ey İbrahim?" dediler. )

21/63 Kale bel fealehu kebiruhum haza FES'ELEHUM İN KANU YENTİKUN 

( "Bilakis onu buradaki büyükleri yaptı. Haydi, EĞER KONUŞABİLİYORLARSA ONLARA SUAL EDİN " dedi. )

Ayette yer alan "Konuşabiliyorlarsa ONLARA sual edin." cümlesindeki "Onlar" zamirinin, parça parça edilen / kodları kırılan "Simülasyonları" temsil ettiği düşünüldüğünde, simülasyonların "konuşabildiği" anlamı ortaya çıkmaktadır. Zira ayetteki "Konuşabiliyorlarsa" ifadesi simülasyonların kodları kırıldıktan sonra söylenmektedir. Bu durum, simülasyonların, kodları kırılmadan önce "konuşabildiklerini" ortaya koymaktadır.

"AI'ı ilah addetme" hususu, özellikle AI ortamında doğan ve doğacak yeni nesiller açısından düşünüldüğünde daha da anlamlı ve muhtemel hale gelmektedir.

Üniter düalite?!

Aşağıdaki kelimelerin, zıt anlamları yansıtmalarına rağmen fonetik olarak özdeş* olmaları batini olarak sonsuzluğun da bir ifadesi olan  "Vahdet / Ünite / Birlik" kavramına işaret etmekte gibidir. ( * Kök analizlerinde sessiz harfler baz alınır. )

Ölmek ( Sonlanmak ) = Olmak ( Başlamak )

Bitmek ( Sonlanmak ) = Bitmek ( Oluşmak )

Helak ( Sonlandırmak ) = Halak ( Yaratmak )

Aşağıdaki Kur'an ve İncil ayetleri de "İkideki Birlik" ( Üniter Düalite ) mesajını vermektedir.

57/3 Huvel EVVELU VEL AHİRU vez zahiru vel batinu ve huve bi kulli şey'in alim

( İLK VE SONRAKİ, açık ve gizli O'dur. O her şeyi bilendir. O her şeyi bilendir. )

66 Revelations 1-8 Var olan, var olmuş ve gelecek olan, Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrı, "ALFA VE OMEGA BEN'İM" diyor.

66 Revelations 1-11 Şöyle diyordu; "ALFA VE OMEGA BEN'İM. İLK VE SON BEN'İM. Gördüklerini kitaba yaz ve Asya'daki yedi kiliseye, Efes, İzmir, Bergama, Tiyatira, Sart, Filadelfya ve Laodikya'ya gönder" dedi.

66 Revelations 21-6 Bana, "Tamam!" dedi, "ALFA VE OMEGA, İLK VE SON BEN'İM. Susayana yaşam suyunun pınarından karşılıksız su vereceğim.

66 Revelations 22-13 ALFA VE OMEGA, BİRİNCİ VE SONUNCU, BAŞLANGIÇ VE SON BEN'İM.

Ezoterik bir sembol olan "Ankh", Alfa ( A ) ve Omega ( Ω ) harflerinin birleşimini yani "Birlik"'i tasvir eden ve sonsuz yaratılış döngüsünü simgeleyen bir semboldür.




Sümerlerin şirk uygarlığı

Etnologlar tarafından uygarlığın başlangıcı addedilen Sümerlerin, Anunnaki ismini verdikleri cinleri* ilahlar addederek onlara kulluk ettikleri, dünyevi, maddi ve nefsani menfaatler için onlar adına satanik ritüeller düzenledikleri, onlardan bilgi aldıkları ve faydalandıkları Muazzez İlmiye Çığ'ın 1995 yılında yazdığı "Kur'an İncil ve Tevrat'ın Sümerlerdeki Kökeni" isimli kitaptaki şu bölümde net olarak tanımlanmaktadır.

* Pozitif frekanslı vazifeli süptil varlık olan melekler veya negatif frekanslı süptil varlık olan cin şeytanları

"SÜMER DİNİ ÇOKTANRILI BİR DİNDİ. Dünyada, evrende, doğada görülen, hissedilen her nesnenin bir Tanrısı vardı. TANRILAR İNSAN GÖRÜNÜMÜNDE, FAKAT İNSANÜSTÜ GÜÇLERİ OLAN ÖLÜMSÜZ VARLIKLARDI. İnsanlar gibi, onların da çocukları ve eşlerinden oluşan aileleri bulunuyordu. Bu aileler kral gibi bir BAŞTANRI altında toplanmışlardı. TANRILAR DA İNSANLAR GİBİ SEVER, ÜZÜLÜR, KIZAR, KISKANIR, KAVGA EDER, KÖTÜLÜK YAPAR, HASTALANIR HATTA YARALANABİLİRLERDİ. Yer, Gök, Hava, Su Tanrılan yaratıcı, diğerleri yönetici ve koruyucu Tanrılardı. Her şehrin bir koruyucu Tanrısı vardı. O Tanrı, şehrinin iyi yaşam sürmesinden sorumlu idi. Onun gücü, şehrinin iyi veya fena olduğuna göre değişirdi. Bunlara aynı zamanda diğer şehirlerde de tapılırdı. Bu şehir Tanrıları, evrenin yönetimini aralarında bölüşmüşlerdi. Tanrılara ait listelerde 1500 kadar Tanrı adı bulunması, Sumerlilerin ne kadar çok Tanrı yarattığını göstermektedir. .......

Sümerliler, bu TANRILAR DÜNYASI üzerine pek çok efsane geliştirmişler; şiirler yazmış, ilahiler bestelemiş, törenler düzenlemiş ve bütün bunlan yazıya geçirerek zamanımıza kadar ulaşmasını sağlamışlardır. Onların kurdukları çokTanrılı din, yavaş yavaş tek tanrıya dönüşerek, bugünkü dinlerin temelini oluşturmuştur. Fakat bu arada diğer TANRILAR DA TAMAMIYLA YOK OLMAYARAK BU DİNLERDE MELEKLER, ŞEYTANLAR, CİNLER OLARAK VARLIKLARINI KORUMAKTADIR."

Kur'an İncil ve Tevrat'ın Sümerlerdeki Kökeni - 1995

Kayıtlı tarihin başlangıcı sayılan Sümer uygarlığındaki ve öncesindeki şirke ( cin ve insan şeytanlarına kulluk ) dayalı inanç sistemi yani satanizm Babil, Mısır, Roma uygarlıkları ile devam etmiş olup, halen dünyayı tahakküm altında tutan ve Illuminati, Zionists ( Siyonistler ) gibi isimlerle anılan küresel şeytanlardan müteşekkil zümrenin dini durumundadır. Göstermelik uygulamalar ve algı operasyonlarıyla toplumun büyük bölümünde insanlığın iyiliği için faaliyette bulundukları algısı yaratmayı başaran bu şeytanlar zümresi, tüm operasyonlarını, kurmak istedikleri Tek Dünya Devleti'nin dininin de cinlere ve kendilerine kulluktan ( şirke dayalı satanizm ) ibaret olması hedefi doğrultusunda planlamakta ve uygulamaktadır. Bu hedef doğrultusunda her türlü teolojik, sosyolojik, psikolojik ve teknolojik metodu kullanmaktadırlar.

Dolayısıyla tıpkı bugün bazı ülkelerin olduğu gibi, Sümerlerin de kendi dönemlerinde bilimde, sanatta, toplumsal konularda, metafizik ve metapsişik alanlarda gelişmiş bir kavim izlenimi vermesi onların iyilik ve doğruluk yolunda ilerledikleri ve insanlığın hayrına faaliyetlerde bulunma niyetinde oldukları anlamına gelmemektedir. Ayrıca bilimsel konularda böylesine ilerlemiş, yüksek idrak seviyeli bir kavmin "tek yaratıcı gerçeğini" idrak edememiş olması da oldukça düşündürücüdür. Yoksa bu husus dünyevi ve nefsani ihtiraslar sebebiyle bilinçli olarak ihmal ve inkar mı edilmiştir.?! Zira her topluluğa uyarıcı resul gönderildiği Kur'an ayetinde açıkça bildirilmektedir.

35/24 İnna erselnake bil hakki beşiran ve nezira ve İN MİN UMMETİN İLLA HALA FİHA NEZİR

( Kesinlikle biz seni gerçekle müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. İÇİNDE UYARICI GELİP GEÇMİŞ OLMAYAN TOPLULUK YOKTUR. )

Yunus suresinin aşağıdaki ayetinde, bugünkü küresel durumda olduğu gibi inkarcı kavmin tahakkümünden bahsedilmekte ve Allah'tan yardım istenmektedir.

10/86 Ve neccina bi rahmetike minel KAVMİL KAFIRUN

( Ve bizi rahmetinle İNKARCILAR KAVMİnden kurtar. )

Allah'ın bahşi olan nezdindeki ilim ile kibirlenen nice ileri kavimlerin helak edildikleri de ayetlerde bildirilmektedir.

28/78 Kale innema utituhu ALA İLMİN İNDİ ilmin indi e ve lem ya’lem ennellahe kad ehleke min kablihi minel kuruni MEN HUVE EŞEDDU MİNHU KUVVETEN ve ekseru cem'a ve la yus'elu an zunubihimul mucrimun

( "Kesinlikle o İNDİMDEKİ İLİM üzerine verildi." dedi. Kesinlikle Allah’ın ondan önce, KUVVET OLARAK ONDAN DAHA ŞİDDETLİ ve topluluk olarak daha çok olan nesillerden kimseleri helak ettiğini bilmez mi? Ve suçlular günahları hakkında sual edilmezler. )

Casiye suresinin aşağıdaki ayetinde de önemli mesajlar olan "İlim üzerine sapmak" ve "Heveslerini ilah edinmek" kavramları yer almaktadır.

45/23 Fe raeyte MEN İTTEHAZE ILAHEHU HEVAHU VE EDALLEHULLAHU ALA İLMİN ve hateme ala sem'ihi ve kalbihi ve ceale ala besarihi ğişaveh fe men yehdihi min ba'dillah e fe la tezekkerun

( HEVESİNİ İLAHI EDİNEN KİMSEYİ GÖRMEZ MİSİN? ALLAH ONU İLİM ÜZERİNE SAPTIRIR. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )

Kur'an'da çok ilah edinme yani şirk konusuna değinilen bazı ayetler ise şöyledir.

3/80 Ve LA YE'MURAKUM EN TETTEHİZUL MELAİKETE VE NEBİYYİNE ERBABA e ye'murukum bil kufri ba'de iz entum muslimun

( Ve SİZE, MELEKLERİ VE HABERCİLERİ RABLER EDİNMENİZİ EMRETMEZ. Teslim olanlar olmanızdan sonra, size inkarı mı emreder? )

23/91 Mettehazellahu min veledin ve MA KANE MEA HU MİN İLAHİN izen le zehebe kulli ilahun bima haleka ve leala ba'duhum ala ba'd subhanellahi an ma yasifun

( Allah çocuk edinmemiştir. O’NUNLA BİRLİKTE İLAH YOKTUR. Aksi halde her ilahın o yarattıklarından grubu olurdu. Bazıları bazılarına üstün gelirdi. Allah o vasfettiklerinden yücedir. )

34/41 Kalu subhaneke ente veliyyuna min dunihim bel KANU YA'BUDUNEL CİNN ekseruhum bihim mu'minun

( "Sen yücesin. Sen onlardan başka dostumuzsun. Bilakis CİNLERE KULLUK ETMEKTEYDİLER. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı." derler. )

17/42 Kul LEV KANE MEA HU ALİHETUN kema yekulune izen lebteğav ila zil arşi sebila

( De ki: "O dedikleri gibi, ŞAYET ONUNLA BİRLİKTE İLAHLAR OLSAYDI, o zaman arşın, tahtın sahibine yol ararlardı." )

21/22 LEV KANE FİHİMA ALİHETUN İLLELLAHU le fesedeta fe subhanellahi rabbil arşi an ma yasifun

( ŞAYET ONLARIN İÇİNDE ALLAH HARİCİNDE İLAHLAR OLSAYDI bozguna uğrarlardı. Arşın, tahtın Rab’bi Allah o vasıflandırmalarından yücedir. )

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2023/03/anunnaki-meselesi.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2021/09/sumerler-siyah-kafallar.html?m=1

4 Nisan 2023 Salı

Kutsal Ruh ve 21

Evvelki bölümlerde de değinildiği üzere esasen "Bilinç, Bilgi" anlamını içeren "Ruh" kelimesinin nümerolojik sembolü 21 sayısı olup, bu sayı aynı zamanda "İkiyi Birleme"yi yani bilinçsel olarak düalite çıkmazından sıyrılarak "Vahdet / Ünite / Birlik" olgusunun idrakini ve öze dönüşü de simgelemektedir.

- "Ruh" kelimesi Kur'an'da 21 kere tekrarlanmaktadır.

- "Ruh" ilminden bahsedilen yegâne ayet olan 17/85 kodlu ayetin kodunun nümerolojik değeri 21 ( 1+7+8+5 = 21 ) olup, ayette 21 kelime bulunmaktadır.

17/85 Ve (1) yes'elune (2) ke (3) an (4) er (5) RUH (6) kul (7) er (8) RUHU (9) min (10) emri (11) rabb (12) i (13) ve (14) ma (15) utitum (16) min (17) el (18) ilmi (19) illa (20) kalila (21) 

( Ve sana RUHTAN sual ediyorlar. De ki: "RUH, Rab’bimin işlerindendir. İlminden size azıcık haricinde verilmemiştir." )

- 21 g teorisine göre ölen bir insanın ağırlığı 21 g azalmaktadır. Bu fenomen, vefat durumunda kaba madde bedene ruh tesirinin kesilmesinin maddi tezahüre dayalı teyidi niteliğindedir.

- 21 gün kuralına göre herhangi bir konuda alışkanlık edinilebilmesi ve o konuda beceri kazanılabilmesi için o konunun 21 gün süresince tekrar edilmesi gerekmektedir.

- Kur'an'ın "Ruhul Kudus" ( Kutsal Ruh ) tarafından indirildiğinden bahsedilen iki ayet ( 16/102, 26/193 ) bulunmaktadır. Bu "İki" ayetten "Bir"inin ( sonuncusunun ) kodunun nümerolojik değeri 21 sayısını vermektedir.

16/102 Kul NEZZELEHU RUHUL KUDUSİ min rabbike bil hakki li yusebbitellezine amenu ve huden ve buşra lil muslimin

( De ki: "Onu, o inananlara sebat vermek için ve teslim olanlara yönlendirme ve müjde olarak Rab’binden KUTSAL RUH İNDİRDİ" )

26/193 NEZELE BİHİR RUHul emin

( ONU güvenilir RUH İNDİRDİ. )

Ayet kodunun nümerolojik değeri 21 sayısını vermektedir. ( 2+6+1+9+3 = 21 )

- Kur'an'da 114 sure yer almakta olup, sure numaralarının toplamının ( 1+2+3+4 ..... +114 = 6555 ) nümerolojik değeri de 21 sayısını vermektedir. ( 6+5+5+5 = 21 )

Mutabakat üniteyi / BİRLİKi, muhalefet düaliteyi doğurmaktadır. Birlik, eşitliktir. Yani düşüncede eşitlik birliğin kök sebebidir. Eşitlik düşüncesi adaleti ve adil paylaşımı da beraberinde getirir. Sosyopsikolojik açıdan eşitlik kelimesi, belirli bir sayısal mijtardan ziyade insanlar arasında eşit koşulları ve imkanları sağlayacak adil paylaşımı ifade etmektedir. 

Üniteye yani "Vahdet"e / "Birlik"e erişimi engelleyen yegâne unsur ise "Kibir"dir. Kibir bir virüs niteliğindedir. Kibir virüsü ile enfekte olanlar yaratılıştan bu yana eşitliği - üniteyi bozmakta, ikinin birlenmesini engellemekte ve dünyanın cehennem olmasına vasıta olmaktadırlar.

Şirketlerin tiyatrosu Siyaset

"Siyaset" kelimesi "Seyis" ( Hayvan bakıcısı, Hayvan idarecisi, At tımarcısı ) kökünden türemiş olan ve "Hayvan bakımı, Hayvan idaresi, At tımarı" anlamını içeren bir kelimedir.

"Şirket" kelimesi ise "Şirk" ( Ortak koşma, Ortak olma ) kökünden türemiş olup "Ortaklık" anlamını içermektedir.

Şirketler sistemi, organizasyonel ve operasyonel yapısı itibarıyla şirk ile uyumlu faaliyet içindedirler. Zira paranın en üst seviye değer addedildiği, tek amacın daha fazla parasal kazanç sağlamak olduğu, bu amaç doğrultusunda her yolun mubah addedilebildiği ve emekçi insanlara mal muamelesinin layık görüldüğü bir ortamda şirk mekanizması zaten kendiliğinden oluşmaktadır. ( Evvelce de belirtildiği üzere iyi niyetli ve dürüst olarak faaliyet gösterdiğini düşünenler dahi aynı küresel sistemden nemalandıkları için dolaylı olarak sistemin parçası konumundadırlar. Ayrıca mesela, dürüst olarak faaliyet göstermekte olduğunu beyan eden küçük ölçekli bir şirketin sahibi küresel bir şirketle doğrudan bir tedarik anlaşması yapma fırsatını elde etse bunu büyük bir başarı olarak niteleyip reklamını yapar mı yapmaz mı bunu da dikkate almak önem arzetmektedir. )

Şirket ve Siyaset kelimeleri tarih boyunca ayrılmaz bir zulüm ikilisi teşkil etmişlerdir. Zira Siyaset adı verilen toplum aldatmacası esasen nimeti gasp ederek şirketleşmiş ve küresel bir tahakküm sistemi oluşturmuş olan şeytanların kurguladıkları, oyuncularını seçtikleri, senaryolarını yazdıkları ve finanse ettikleri bir tiyatrodur. Bu öyle bir tiyatrodur ki insanlarda özgür iradeye sahip oldukları ve demokratik bir ortamda bulundukları algısı yaratarak onları köle oldukları gerçeğinden uzaklaştırır ve bu zulüm sisteminin devamlılığını sağlar.

Son dönemde şirketler, ülke yönetimleri üzerindeki tesirlerini topluma daha net hissettirmeye başlamışlardır. Bu bağlamda birçok şirket sahibinin siyaset sahnesine sürüldüğü de görülmektedir. Bir başka deyişle "devlet" kavramının yerini "şirket" kavramının alması planlanmaktadır. 

"Tek Dünya Devleti" ideali peşinde koşan "Yeni Dünya Düzeni" saplantılı zümrenin de niyeti mülkiyetin kendilerinde olduğu "Dünya A.Ş."'ni resmen ilan etmektir. 2019 yılından itibaren küresel çapta yoğunlaşan krizler de ( salgın, ekonomik kriz, kıtlık, savaş vb. ) bu planın bir parçasıdır.

Kur'an ayetleri, "kapitalist emperyalist" olarak tanımlanagelen bu şeytani zihniyetin toplumsal tezahürlerine dikkat çekmektedir.

Sad suresinin aşağıdaki ayetlerinde tüm malın mülkün kendisine ait olmasını, kardeşinin hiçbir şeyinin olmamasını ve dolayısıyla kardeşinin kendisine muhtaç olmuş bir köleye dönüşmesini arzulayan müşrikin misali verilmektedir. 

38/23 İnne haza ehiy LEHU TİS'UN VE TİS'UNE NA'CETEN VE LİYE NA'CETUN VAHİDETUN FE KALE EKFİLNİHA ve azzeni fil hitab

( Kesinlikle bu benim kardeşim. ONA DOKSANDOKUZ DİŞİ KOYUN VE BANA BİR DİŞİ KOYUN. "ONU BANA VER." DEDİ. Beni söylemde yendi. )

38/24 Kale LEKAD ZALEMEKE Bİ SUALİ NA'CETİKE İLA NİACİH VE İNNE KESİRAN MİNEL HULETAİ LE YEBĞİY BA'DU HUM ALA BA'DİN illellezine amenu ve amilus salihati ve kalilun ma hum ve zanne davudu ennema fetennahu festağfera rabbehu ve harra rakian ve enab

( SENİN DİŞİ KOYUNUNU, KOYUNLARINA KATMAYI SUAL EDEREK SANA ZULMETTİ. KESİNLİKLE CEMİYETTEN ÇOĞUNLUK BİRBİRLERİNE AZIYORLAR. O inananlar ve iyilikler yapanlar hariç. Onlar da çok az. Davud, onu kesinlikle sınadığımızı anladı da Rab’binden af istedi, eğilerek atıldı ve gerçeğe döndü.  )

Malı toplama ve malı bir üstünlük aracı addetme saplantısı da aşağıdaki ayetlerde zikredilmektedir.

102/1 Elhakumut TEKASUR

( ÇOKLAMA, ÇOKLA ÖVÜNME sizi alıkoydu, oyaladı. )

102/2 Hatta zurtumul mekabir

( Kabirlere varıncaya kadar. )

104/2 Ellezi CEMEA MALEN VE ADDEDEH

( O MALI TOPLAYAN VE ONU ADET ADET SAYAN,  )

104/3 YAHSEBU enne MALEHU AHLEDEH

( MALININ ONU EBEDİ KILACAĞINI SANAR. )

Saff ve Fatir surelerinin aşağıdaki ayetlerinde de her şeyi bir ticaret unsuru gibi, bir ticari mal gibi gören şeytani zihniyete atıfta bulunulmakta ve insanlar "batmayan ticarete", "azaptan kurtaran ticarete" yani inanca, kitaba, duaya ve zekata ( temizlenmeye ) çağrılmaktadırlar.

35/29 İnnellezine yetlune kitaballahi ve ekamus salate ve enfeku min ma razaknahum sirran ve alaniyeten yercune TİCARATEN LEN TEBUR

( Kesinlikle o Allah’ın kitabını okuyanlar, duaya kalkanlar ve o onları rızıklandırdıklarımızdan gizlice ve açıkça harcayanlar kesinlikle BATMAYAN TİCARETİ umarlar. )

61/10 Ya eyyuhellezine amenu hel edullukum ala TİCARETİN TUNCİKUM MİN AZABİN ELİM 

( Ey o inananlar, sizi, SİZİ ELİM AZAPTAN KURTARACAK TİCARETE yönelteyim mi? )

61/11 Tu'minune billahi ve resulihi ve TUCAHİDUNE Fİ SEBİLİLLAHİ Bİ  EMVALİKUM VE ENFUSUKUM zalikum hayrun lekum in kuntum ta'lemun

( Allah’a  ve O’nun resulüne inanırsınız, ALLAH YOLUNDA MALLARINIZ VE NEFİSLERİNİZLE CİHAD EDERSİNİZ. Eğer bilenlerseniz, bu size daha hayırlıdır. )

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2019/02/sirk-ve-sirket-aldatmacas.html?m=1

3 Nisan 2023 Pazartesi

Time Distortion ( Zaman Bükülmesi ) ve Relativity ( Görecelik )

Time Distortion ( Zaman Bükülmesi ), frekans değisimi kaynaklı farklılaşmış bilinç hallerine sebebiyet veren hipnotik trans ( hipnoz ), manyetik trans, psikoaktif ve halüsinojenik madde tüketimi gibi etkenler neticesinde oluşan "zamanın gerçekleşenden daha yavaş veya daha hızlı aktığı algısı"na verilen isimdir.

Relativity ( Görecelik ) ise zamanın, farklı konumlardaki gözlemcilere göre farklı algılanması fenomenine / teorisine verilen isimdir.

Zaman Bükülmesi ve Görecelik kavramları Kur'an ayetlerinde bildirilmiştir.

2/259 Ev kellezi merra ala karyetin ve hiye haviyetun ala uruşiha kale enna yuhyi hazihillahu ba'de mevtiha fe ematehullahu miete amin summe beaseh KALE KEM LEBİST KALE LEBİSTU YEVMEN EV BA'DA YEVM KALE BEL LEBİSTE MİETE AMİN fenzur ila taamike ve şerabike lem yetesenneh venzur ila himarike ve li nec'aleke ayeten lin nasi venzur ilel izami keyfe nunşizuha summe neksuha lahma fe lemma tebeyyene lehu kale a'lemu ennellahe ala kulli şey'in kadir

( Veya tavanları üzerine çökmüş ıssız, boş yatan şehire o rastlayan, uğrayan gibisini. "Allah bunu ölümünden sonra nasıl diriltir?" dedi. Böylece Allah onu gerçekten yüz sene öldürdü. Sonra onu diriltti. "NE KADAR KALDIN?" DEDİ. "BİR GÜN VEYA GÜNÜN BAZISI, BİR BÖLÜMÜ KADAR KALDIM." DEDİ. "BİLAKİS GERÇEKTEN YÜZ SENE KALDIN. Yemeğine ve içeceğine bak, bozulmamış. Eşeğine bak. Seni insanlar için ayet kılmak için. Kemiklere bak. Nasıl üst üste inşa ediyoruz. Sonra ona et giydiriyoruz." Böylece ona açıklandığında, "Kesinlikle Allah'ın her şeye gücü yeten olduğunu biliyorum." dedi. )

17/52 Yevme yed'ukum fe testecibune bi hamdihi ve TEZUNNUNE İN LEBİSTUM İLLA KALİLA

( O sizi çağırdığı gün, O' nu övgüsü ile kabul etmek istersiniz. ORADA ANCAK ÇOK AZ KALDIĞINIZI ZANNEDERSİNİZ. )

Ashab-i Kehf'in, bulundukları mağarada frekans yükselmesi sonucunda transa geçerek farklı bilinç seviyesine erişmelerinden ve bu vesileyle kendilerine üst planlardan bilgi aktarımı yapıldığından bahsedilen ayette de "Zaman Bükümü" fenomenine işaret edilmektedir. 

18/19 Ve kezalike beasnahum li yetesaelu beynehum kale kailun minhum KEM LEBİSTUM KALU LEBİSNA YEVMEN EV BA'DA YEVM KALU RABBUKUM A'LEMU BİMA LEBİSTUM feb'asu ehadekum bi verikikum hazihi ilel medineti fel yenzur eyyuha ezka taamen fel ye'tikum bi rizkin minhu vel yetelattaf ve la yuş'iranne bikum ehada

( Ve işte onları aralarında sual etmeleri için böyle dirilttik. Onlardan sözcü "NE KADAR KALDINIZ?" DEDİ. "BİR GÜN VEYA GÜNÜN BAZISI, BİR BÖLÜMÜ KADAR KALDIK." DEDİLER. "NE KADAR KALDIĞINIZI RAB'BİNİZ BİLİR. O halde birinizi bu gümüşünüz ile şehire gönderin de yiyecek olarak onların hangisi en temiz baksın. Böylece size ondan rızıkları getirsin ve nazik, dikkatli olsun, sizi kimseye farkettirmesin, sezdirmesin." dedi. )

20/104 Nahnu a'lemu bima yekulune iz yekulu emseluhum tarikaten İN LEBİSTUM İLLA YEVMA

( Biz o söylediklerini biliriz. Zamanında, onların yolca örnek olanları "KESİNLİKLE ANCAK BİR GÜN KALDINIZ." diyorlardı. )

22/47 Ve yesta'ciluneke bil azabi ve len yuhlifellahu va'deh ve İNNE YEVMEN İNDE RABBİKE KE ELFİ SENETİN MİN MA TEUDDUN

( Ve azabı senden acele isterler. Allah vaadine ihtilaf etmez. KESİNLİKLE RAB'BİNİN İNDİNDE BİR GÜN, O SİZİN SAYDIKLARINIZDAN BİN SENE GİBİDİR. ) 

Mu'minun suresinin 112. ayetinde, ayetlerde yer alan ve çok geniş anlam kapsamı olan "Mel hayated dunya illa gurur" ( Dünya hayatı aldatma haricindeki değildir ) cümlesi, "Zaman Bükülmesi" kavramı vasıtasıyla teyid edilmekte ve dünya hayatının gerçeklikten uzak hipnotik bir algıdan, ilüzyondan ibaret olduğu dolaylı olarak bildirilmektedir.

23/112 Kale KEM LEBİSTUM FİL ERDİ ADEDE SİNİN 

( “YERDE SENE ADEDİ İLE NE KADAR KALDINIZ?” dedi. )

23/113 Kalu LEBİSNA YEVMEN EV BA'DA YEVMİN fes'elil addin

( "BİR GÜN VEYA GÜNÜN BAZISI, BİR BÖLÜMÜ KADAR KALDIK. O halde, sayanlara sual et." dediler. )

23/114 Kale İN LEBİSTUM İLLA KALİLEN lev ennekum kuntum ta'lemun

( "KESİNLİKLE ANCAK ÇOK AZ KALDINIZ. Şayet kesinlikle siz bilmiş olsaydınız." dedi. )

Mearic ( Yükselecek yerler ) suresinin 4. ayetinde de üst süptil planlar ile kaba madde planı dünya arasındaki zaman algısı farklılığına işaret edilmektedir.

70/4 Ta'rucul melaiketu ver ruhu ileyhi fi yevmin kane mikdaruhu hamsine elfe senet

( Melekler ve ruh, miktarı ellibin sene olan bir günde O’na yükselirler. )

2 Nisan 2023 Pazar

Göğüs hastalıkları ve şifası Kur'an

Kibir, Korku, Kin ( Garez ), Vesvese her türlü hata, suç ve günahın kaynak kodlarını temsil eden hastalık niteliğindeki, düşük frekanslı olgulardır. Bu olguların her biri bir diğerinin sebebi ve sonucu niteliğindedir. İnsanın tekâmül edebilmesi, onu ruh hastası / kalp hastası / göğüs hastası yapan bu olguları "göğsünden / kalbinden" atmasına bağlıdır.  

"Sadr" ( Göğüs ) kelimesi Kur'an'da "Kalb" ( Kalp ) kelimesiyle anlam ilintili olarak tezahür etmekte ve bir "frekans merkezi" olarak tasvir edilmektedir. Negatif frekanslardan yani ruh hastalıklarından temizlenmiş, arınmış olan göğüsler / kalpler* tekâmülde ileri derecelere nail olmaktadırlar.

* Kalp, Ruh'un kaba madde planındaki temsilidir.

Düşük frekanslı olguların göğüsteki / kalpteki tezahüründen bahseden ayetler şöyledir.

2/10 Fİ KULUBİHİM MERADUN fe zadehumullahu merada ve lehum azabun elimun bima kanu yekzibun

( KALPLERİNDE HASTALIK VARDIR. Böylece Allah onlara hastalığı artırır ve yalanlamış olduklarından dolayı elim azap onlaradır. )

7/43 Ve neza'na ma fi SUDURİHİM min ĞİLLİN .....

( Ve GÖGÜSLERİNDE KİNDEN, GAREZDEN ne varsa zayi ederiz. ... )

15/47 Ve NEZA'NA MA Fİ SUDURİHİM MİN ĞİLLİN ihvanen ala sururin mutekabilin

( Ve GÖĞÜSLERİNDE KİNDEN, GAREZDEN NE VARSA ÇIKARIR ATARIZ. Kardeşçe karşılıklı koltuklar üzerindedirler. )

40/56 İnnellezine yucadilune fi ayatillahi bi ğayri sultanin etahum in Fİ SUDURİHİM ILLA KİBRUN MA HUM Bİ BALİGİYH festeiz billah innehu huves semiul besir

( Kesinlikle o Allah’ın ayetleri hakkında delilsizce mücadele edenler, onların GÖĞÜSLERİNE KESİNLİKLE  ERİŞEMEYECEKLERİ KİBİR YETER. O halde Allah’a  sığın. Kesinlikle O, O duyandır, görendir. )

59/13 Le entum eşeddu REHBETEN Fİ SUDURİHİM fi sudurihim min allahi zalike bi ennehum kavmun la yefkahun

( Sizler, onların GÖĞÜSLERİNDE KORKU olarak Allah’tan daha şiddetlisiniz. Bu kesinlikle onların anlamayan kavim olmalarındandır. )

3/118 Ya eyyuhellezine amenu la tettehizu bitaneten min dunikum la ye'lunekum habala veddu ma anittum kad bedetil bağdau min efvahihim ve MA TUHFİ SUDURUHUM EKBER kad beyyenna lekumul ayati in kuntum ta'kilun

( Ey o inananlar, sizin dışınızdakilerden sırdaş edinmeyin. Sizden sıkıntıyı, düzensizliği eksik etmezler. O sizi meşakkatle helak edeni severler, arzularlar. Ağızlarından kin, öfke, çirkinlik ortaya açığa çıkar. O GÖĞÜSLERİNİN GİZLEDİĞİ İSE DAHA BÜYÜKTÜR. Eğer sizler akıl etmekteyseniz, sizlere ayetleri açıkladık. )

Nas suresinin son ayetlerinde "Göğüsteki vesvese" ifadesi yer almaktadır. Bu ifade "paranoya sendromu" olarak da temsil edilebilir.

114/4 Min şerril vesvasil hannas

( Sinsi vesvesecinin kötülüğünden, )

114/5 Ellezi YUVESVISU Fİ SUDURİN NAS

( O İNSANLARIN GÖĞÜSLERİNE VESVESE VEREN, )

114/6 Minel cinneti ven nas

( “Cinlerden ve insanlardan ." )

Göğüslerin özünü bilen Allahu Teala'nın göğüslere şifa vermesinden, kalpleri temizlemesinden ve Kur'an'ı bu noktada vesile kılmasından bahsedilen ayetler ise şöyledir.

5/41 .... fe len temlike lehu minellahi şey'a ulaikellezine LEM YURİDİLLAHU EN YUTAHHİRA KULUBEHUM ....

( .... Allah kimi fitnelemek isterse, sen ona Allah’tan hiçbir şeye malik olamazsın, hükmedemezsin. İşte onlar, Allah onların KALPLERİNİ TEMİZLEMEK İSTEMEZ. .... )

6/125 Fe men yuridillahu en yehdiyehu YEŞRAH SADRAHU LİL İSLAM islam ve men yurid en yudillehu YEC'AL SADRAHU DAYYİKAN haracen ke ennema yessa'adu fis sema' kezalike yec'alullahur ricse alellezine la yu'minun

( Allah kimi yönlendirmeyi isterse, onun GÖĞSÜNÜ TESLİMİYETE AÇAR. Kimi saptırmayı isterse, sanki kesinlikle o göğe yükseliyormuş gibi GÖĞSÜNÜ DAR VE SIKINTILI YAPAR. Allah, inanmayanların üzerine işte böyle pislik, azab getirir. )

3/154 ..... ve Lİ YEBTELİYALLAHU MA Fİ SUDURİKUM ve Lİ YUMEHHİSA MA Fİ KULUBİKUM VALLAHU ALİMUN Bİ ZATİS SUDUR

( .... Allah o GÖĞÜSLERİNİZİN İÇİNDE OLANI SINAMAK ve o KALPLERİNİZİN İÇİNDE OLANI TEMİZLEMEK için yaptı. ALLAH GÖĞÜSLERİN ÖZÜNÜ BİLENDİR. )

10/57 Ya eyyuhen nasu kad caetkum mev'izatun min rabbikum ve ŞİFAUN Lİ MA FİS SUDURİ ve huden ve rahmetun lil mu'minin

( Ey insanlar size Rab’binizden öğüt ve o GÖĞÜSLERİN İÇİNDEKİ İÇİN ŞİFA, yönlendirme ve inananlar için rahmet geldi. )

İyilik, İyi insan olmak ve Kur'an

"Kur'an olmadan da iyi insan olunabilir."?!

Bu cümle, din kavramının sistematik ve planlı şekilde dejenere edildiği toplumlarda maalesef sık duyulan bir cümledir. Bu cümleyi sarfedenlerin Kur'an ilminin mahiyetini ve işlevini tam olarak idrak edemedikleri veya idrak etmelerinin engellendiği aşikârdır. Zira Kur'an, tarih boyunca insanlara muhtelif haberciler ve kitaplar ( Antik kitabeler, Tevrat, İncil, musafı mevcut olmayanlar ) vasıtasıyla aktarılmış ilahi kozmik bilgilerin nihai ve mükemmel bir konsolidasyonu, kodlanmış bir derlemesi niteliğindedir. Kur'an, insanın vicdanında ( kalbinde ) zaten kayıtlı olan bilgilerin hatırlanmasını ( kod aktivasyonunu ) sağlamak suretiyle iyilikte daha üst derecelere erişilmesini vesile olur ki yaratılış sisteminin özü de tekâmül dereceleri ilkesine dayanır. Bu nedenledir ki Kur'an, ayetlerde "Zikr" ( Hatırlama ) olarak da tanımlanmakta ve ayetlerde sık sık "E fe la tezekkerun" ( O halde hatırlamaz mısınız? ) sorusu yer almaktadır.

İyi insan olmak ve iyilikte yüksek seviyelere çıkabilmek için Kur'an'a ihtiyaç olmayabileceğini ifade etmek, başarılı bir bilim insanı olabilmek için bilim kitaplarına ihtiyaç duyulmayabileceğini ifade etmek gibidir.

"İyilik" göreceli bir kavram olmayıp Bakara suresinin 177. ayetinde "Birra" ( İyilik ) kelimesi vasıtasıyla net olarak tanımlanmıştır. 

2/177 Leysel BİRRA en tuvellu vucuhekum kibelel meşriki vel mağribi ve lakinnel BİRRA men amene billahi vel yevmil ahiri vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyin ve atel male ala hubbihi zevil kurba vel yetama vel mesakine vebnes sebili ves sailine ve fir rikab ve ekames salate ve atez zekah vel mufune bi ahdihim iza ahedu ves sabirine fil be'sai ved darrai ve hiynel be's ulaikellezine sadeku ve ulaike humul muttekun

( Yüzünüzü doğu ve batı yönüne, doğrultusuna çevirmenizde İYİLİK yoktur. Lakin İYİLİK, o Allah’a , sonraki güne, meleklere, kitaba, habercilere inananlara, sevdiklerine, yakınlarına, yetimlere, yoksula, yolda kalmışa, dilenenlere, boyunduruk içindekilere sevgiyle mal verenlere, duaya kalkanlara, zekatı verenlere, ahdettiklerinde ahdlerini ifa edenlere, zorlukta, sıkıntıda, darlıkta ve zor savaş zamanında sabredenleredir. İşte onlar doğrudurlar ve işte onlar sakınırlar.  )

Ayette, ibadet niyetine ifa edilen dogmatik ve şekilsel eylemlerin "iyilik" ve "iyi insan olmak" açısından yani "inanç" açısından yeterli olmadığı, iyiliğin düşünsel, söylemsel ve eylemsel koşulları olduğu bildirilmektedir. Yukarıdaki ayete ve ilgili diğer ayetlere göre "İyilik" koşulları özetle şöyledir.

1- Allah'a inanç
2- Ahirete inanç
3- Meleklere inanç
4- Kitaba inanç
5- Habercilere inanç
6- İhtiyacı olanlara karşılıksız olarak maddi yardım sağlamak
7- İnsanlara sevgiyle yaklaşmak
8- Duaya kalkmak / Duayı daim kılmak
9- Zekat* vermek 
10- Ahdine vefa etmek
11- Zor koşullarda sabırla mücadele edebilmek

* "Zekat" kelimesi kök olarak "Temizlenme" anlamına gelmekte olup, "Atez zekat" ( Zekat vermek ) ifadesi ise kendisine bahşedilmiş olanı ( ilim, maddi imkan vb. ) karşılık beklemeden başkasıyla paylaşmak ve böylelikle düşük nitelikli kibir ve nefsaniyet frekanslarından arınmak, temizlenmek anlamını temsil etmektedir. 

Bakara suresinin 82. ayetinde de "İnanç" ve "İyilik yapmak" kavramlarının ayrılmaz bir ikili olduğu mesajı verilmektedir.

2/82 VELLEZİNE AMENU VE AMİLUS SALİHATİ ulaike ashabul cenneh hum fiha halidun

( O İNANANLAR VE İYİLİKLER YAPANLAR, işte onlar cennetin sahipleridirler onlar onun içinde ebedidirler.  )

Zira karşılık beklemeden yapılan iyilik, inancın bir göstergesidir.

Dolayısıyla kimsenin "Ben iyi insanım." demek suretiyle kendisini, sübjektif bir yaklaşımla "temize çıkarma" lüksü yoktur ki bu husus Nisa suresinin 49. ayetinde bildirilmektedir.

4/49 E lem tera ilellezine YUZEKKUNE ENFUSEHUM belillahu yuzekki men yeşau ve la yuzlemune fetila

( O NEFİSLERİNİ TEMİZE ÇIKARANLARI görmez misiniz? Bilakis, Allah dilediği kimseyi temizler ve fitil kadar zulmetmez. )

53/32 Ellezine yectenibune kebairal ismi vel fevahişe illel lemem inne rabbeke vasiul mağfirah huve a'lemu bikum iz enşeekum minel erdi ve iz entum ecinnetun fi butuni ummehatikum fe LA TUZEKKU ENFUSEKUM huve a'lemu bi men itteka

( Onlar günahın büyüklerinden ve ahlaksızlıklardan, küçük günahlar haricinde, kaçınırlar. Kesinlikle Rab’binin affı geniştir. Sizi yerden inşa ettiği zamanı ve sizin annelerinizin karınlarında ceninler olduğunuz zamanı O bilir. O halde NEFİSLERİNİZİ TEMİZE ÇIKARMAYIN. O sakınan kimseyi bilir. )

30 Mart 2023 Perşembe

Bozgun, Kan ve Gözyaşı döngüsü

İlahi nizamdaki yaratılış sisteminin döngülerden oluştuğunu bildiren ayetler şöyledir. 

10/4 İleyhi merciukum cemia va'dellahi hakka İNNEHU YEBDEUL HALKA SUMME YUİYDUHU Lİ YECZİYELLEZİNE AMENU VE AMİLUS SALIHATİ BİL KİST vellezine keferu lehum şerabun min hamimin ve azabun elimun bima kanu yekfurun

( Dönüşünüz topluca O’nadır. Allah’ın vaadi gerçektir. KESİNLİKLE YARATIŞI O ORTAYA ÇIKARIP BAŞLATIR. SONRA O İNANANLARI VE İYİLİK YAPANLARI ADALETLE KARŞILIKLANDIRMAK İÇİN ONU DÖNDÜRÜR. O inkar edenler, inkar etmiş olmalarından dolayı onlara kaynar sudan içecek ve elim azap vardır. )

Yukarıdaki ayette döngülerin, ilahi yaratış sisteminin adil olarak işleyebilmesi için gerekli olduğu da bildirilmektedir.

30/11 Allahu yebdeul halka SUMME YUİYDUHU summe ileyhi turceun

( Allah yaratışı ortaya çıkarıp başlatır. SONRA ONU DÖNDÜRÜR. Sonra O'na döndürülürsünüz. )

Kaba madde planı dünya itibarıyla ayetlerdeki "Yuiyduhu" ( Onu döndürür ) ifadesi reenkarnasyon ( bedenlenme ) döngülerine işaret etmektedir ki bu döngüsel süreç ruhların farklı bedenlenmeler vasıtasıyla farklı deneyimlerden ve sınavlardan geçerek tekâmül etmelerine vesile olmaktadır.

Yaratılış döngülerin ezeli ve ebedi olduğu, henüz insanın yaratılmamış olduğu aşamada daha doğrusu büyük döngü başlangıcı öncesinde meleklerin "insanın bozguncu ve kan dökücü" olduğunu dile getirmeleri vasıtasıyla bildirilmektedir. Meleklerin bu bilgiye haiz olması büyük döngülerin teyidi niteliğindedir.

2/30 Ve iz kale rabbuke lil MELAİKETİ İNNİ CAİLUN FİL ERDİ HALİFEH KALU E TEC'ALU FİHA MEN YUFSİDU FİHA VE YESFİKUD DİMA ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek kale inni a'lemu ma la ta'lemun

( Ve zamanında Rab’bin meleklere "KESİNLİKLE BEN YERDE HALİFE OLUŞTURACAĞIM." dedi. "Biz seni övgünle överken ve seni kutsarken ORADA BOZGUN YAPAN VE KANLAR, GÖZYAŞI DÖKEN BİRİNİ Mİ OLUŞTURACAKSIN?" dediler. "Kesinlikle ben sizin bilmediğinizi bilirim." dedi. )

Yukarıdaki ayette yer alan "bozgun, kan ve gözyaşından" oluşan şeytani nitelikli döngüler kaba madde planı dünyanın esasen cehennem olduğunu da teyid etmektedir.

A'raf suresinin 7/40 kodlu ayetinde inkarcıların, dünya cehenneminden kurtulamayacakları, "Göğün kapıların açılmaması" ifadesiyle bildirilmektedir.

7/40 İnnellezine kezzebu bi ayatina vestekberu anha LA TUFETTEHU LEHUM EBVABUS SEMAİ VE LA YEDHULUNEL CENNETE hatta yelicel cemelu fi semmil hiyad ve kezalike neczil mucrimin

( O ayetlerimizi yalanlayanlara ve onlara kibirlenenlere, ONLARA GÖĞÜN KAPILARI KESİNLİKLE AÇILMAZ. Deve iğne deliğinden geçene kadar CENNETE GİREMEZLER. İşte suçluları böyle karşılıklandırırız. )

Hacc suresinin 22/22 kodlu ayetinde de tekâmüle erememiş ruhların, kaba madde planı dünya cehenneminde reenkarnasyon döngülerinin süreceği bildirilmektedir. Ayet kodunun nümerolojik değeri olan 8 sayısı ( 2+2+2+2 = 8 ) yeni döngü başlangıcının ve sonsuz döngünün sembolüdür.

22/22 KULLEMA ERADU EN YAHRUCU MİNHA min ğammin UİYDU FİHA ve zuku azabel harik

( Gamdan dolayı, ORADAN HER ÇIKMAYI İSTEDİKLERİNDE ORAYA GERİ DÖNDÜRÜLÜRLER. Tadın yakıcı azabı. )

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2022/08/reenkarnasyon-meselesi.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2018/05/cehennemin-hipnotik-dunya-algs-yaratmas.html?m=1

29 Mart 2023 Çarşamba

Rahmani ve şeytani cinler ... Melekler ve Cin şeytanları

6/8 Ve kalu lev la unzile aleyhi melek ve LEV ENZELNA MELEKEN LEKUDİYEL EMRU summe la yunzarun

( Ve "Onun üzerine melek indirilmeli değil miydi?" dediler. ŞAYET MELEK İNDİRSEYDİK, İŞ BİTİRİLMİŞ OLURDU. Sonra gözetilmezlerdi, bakılmazlardı. )

6/9 Ve LEV CEALNAHU MELEKEN LE CEALNAHU RACULEN ve le lebesna aleyhim ma yelbisun

( Ve ŞAYET ONU MELEK KILSAYDIK DA ONU ADAM KILARDIK. O kuşkulandıklarını, üzerlerine kuşku olarak verirdik. )

Yukarıdaki ayetler özü ateş / ışık / elektromanyetik frekans / enerji frekansı olan süptil varlık nitelikli cinlerin kaba madde planı dünyada insan görünümlü olarak da tezahür ettiklerini teyid etmektedir. 

Tepesinde ateş / ışık halesiyle ve kanatlarıyla bir melek sembolizmi

Kanat olgusu, meleklerin göksel varlıklar ( üst süptil plan varlıkları ) olduğunu belirten bir sembolizmdir. Fatir suresinin ilk ayetinde yer alan "İkişer, üçer, dörder kanatlı melek resuller" ifadesindeki "kanat adetleri" meleklerin vazife derecelerini belirten teşbihi bir ifadedir. "Cenah / Ecnihat" kelimeleri "Kanat, Taraf, Yan / Kanatlar, Taraflar, Yanlar, Boyutlar" anlamlarını içermektedir.

35/1 El hamdu lillahi fatiris semavati vel erdi cailil MELAIKETİ RUSULEN ULİ ECNİHATİN MESNA VE SULASE VE RUBA' yezidu fil halki ma yeşa' innellahe ala kulli şey'in kadir

( Övgü, gökleri ve yeri yoktan yaratan,  MELEKLERİ İKİŞER, ÜÇER, DÖRDER KANATLI RESULLER KILAN Allah içindir. O yaratışta ne dilerse artırır. Kesinlikle Allah her şeye gücü yetendir. )

İblis'in de bir cin olup melek kadrosunda yer almış olması bu noktada önem arzetmektedir. "Melek" kelimesi pozitif frekanslı süptil varlık olan ve ilahi nizamda "vazifeli varlık" aşamasına yükselmiş "rahmani cinlere" verilen genel bir isim, bir ünvandır.

Negatif frekanslı şeytani cinler ise Kur'an'da "Cin şeytanları" olarak zikredilmektedirler.

6/112 Ve kezalike cealna li kulli nebiyyin aduvven ŞEYATİNEL insi vel CİNNİ ....

( Ve her haberci için insan ve CİN ŞEYTANLARINI işte böyle düşman kıldık. ..... )

Dolayısıyla cin şeytanları olan ve Nefiller, Anunnaki vb. gibi isimlerle anılan cinler antik figürlerde kanatlı olarak tasvir edilmişlerdir. 


                   Nefil / Anunnaki figürleri

Bilindiği üzere "Şeytan" kelimesi "Yakan, Ateşleyen, Helak eden, Mahveden" anlamına gelen bir sıfattır.

Kur'an'da insanın ve cinin yapısal nitelikleri sırasıyla "Tiyn" ( Çamur, Balçık ) ve "Nar" ( Ateş ) olarak tanımlanmakta ancak melek için böyle açık bir tanımlama bulunmamaktadır. Sadece Saffat suresinin aşağıdaki ayetinde meleklerin yaratılışına ilişkin tersten ifadeyle beyan yer almaktadır.

37/150 Em halaknel melaiket inasen ve hum şahidun

( Melekleri kadın yarattık da onlar şahitler mi oldular? )

Melekler kaba madde planı algısına istinaden yapısal olarak cin* niteliğindedirler. Yani "Nar" ( Ateş ) olarak teşbih edilen "Enerji frekansı" niteliğine haizdirler. Meleklerin Kur'an'da "Şihab" ( Kıvılcım ) olarak tasvir edilmelerinin sebebi de budur. Bir "yıldız" olan Güneş de "ateş" ve temel "enerji" kaynağı niteliğindedir. Yıldız kelimesinin Melek kelimesiyle ilintili olması da konu bağlamında önem arzetmektedir. 

Necm ( Yıldız ) suresinde Allahu Teala'nın melek sembolü olan "Necm" ( Yıldız ) vasıtasıyla vahyetmesi"nden bahsedilmektedir.

* "Cin" kelimesi "Görünmeyen, Örtülü" anlamına gelmektedir. İngilizcedeki "Star" ( Yıldız ) kelimesinin Arapçadaki "Sitra" ( Örtü ) kelimesinin bir tezahürü olması da cin, yıldız, ateş ve örtü kavramları arasındaki batini ilintiyi ortaya koymaktadır.

53/1 Ven NECMİ iza heva

( Ve YILDIZ aşağı indiğinde.  )

......

53/7 Ve huve bil ufukil a'la

( Ve o en yüksek ufuktadır. )

53/8 Summe dena fe tedella

( Sonra yaklaştı da sarktı.  )

53/9 Fe kane kabe kavseyni ev edna

( Artık mesafesi iki yay kadar veya daha yakındı.  )

53/10 Fe EVHA ila abdihi ma EVHA

( Böylece kuluna o VAHYETTİĞİNİ VAHYETTİ. )

Hz. Musa'nın gördüğü ateş de esasen bilgi ve yönlendirme veren melektir. İlgili ayetlerde ateşin "Haber" ve "Huda" ( Yönlendirme ) vasıtası olduğu bildirilmektedir.

20/10 İz raa NARAN fe kale li ehlihimkusu inni anestu NARAN lealli atikum minha bi kabesin ev ecidu ALEN NARİ HUDA

( Zamanında ATEŞ gördü de ailesine "Durun, kesinlikle ben ATEŞ gördüm. Umulur ki ben size ondan ateş parçası kor getiririm veya ATEŞTE YÖNLENDİRME bulurum" dedi.  )

27/7 İz kale musa li ehlihi inni anestu NARA seatikum minha bi HABERİN ev atikum bi ŞİHABİN kabesin leallekum tastalun

( Zamanında Musa ailesine "Kesinlikle ben ATEŞ gördüm. Size ondan HABER ile geleceğim. Veya size kor gibi KIVILCIM** ile geleceğim. Umulur ki ısınırsınız." dedi. )

28/29 Fe lemma kada musel ecele ve sara bi ehlihi anese min canibit turi NARA kale li ehlihimkusu inni anestu NARAN lealli atikum minha bi HABERİN ev cezvetin minen nari leallekum tastalun

( Musa vadeyi tamamlayıp da ailesi ile seyirttiğinde dağın yanında ATEŞ gördü. Ailesine "Bekleyin, kesinlikle ben ATEŞ gördüm. Ondan size HABER ile veya ateşten bir parça ile geleceğimi umarım. Umulur ki ısınırsınız." dedi.  )

** Hicr suresinin aşağıdaki ayetlerinde Mele ul Ala'dan ( Yüksek Melekler Konseyi ) bigi çalan negatif frekanslı cinlerin ( cin şeytanlarının ) "Şihab" ( Kıvılcım ) tarafından takip edileceği bildirilmektedir. Ateş anlamı ilintisi olan "Şihab" kelimesi melek kavramını temsil etmektedir. 

15/18 İlla men isterekas sem'a fe etbeahu ŞİHABUN MUBİN

( O kulak hırsızlığı yapan kimse hariç. Artık onu APAÇIK KIVILCIM takip eder. )

Hud suresinin aşağıdaki ayetlerinde Hz. İbrahim'e gönderilen melek resullerden bahsedilmektedir.

11/69 Ve lekad caet rusuluna ibrahime bil buşra kalu selama kale selamun fe ma lebise en cae bi iclin haniz

( Ve resullerimiz İbrahim' e müjde ile geldiler. "Selam." dediler. "Selam." dedi. Kızarmış buzağı ile gelmekte gecikmedi. )

11/70 Fe lemma raa eydiyehum la tesilu ileyhi nekirahum ve evcese minhum hiyfeh kalu la tehaf inna ursilna ila kavmi lut

( Ellerini ona değmez görünce, onları belirleyemedi ürktü ve gizlice onlardan korku hissetti. "Korkma, kesinlikle biz Lut kavmine gönderildik." dediler. )

Ayette, Hz. İbrahim'e gönderilen meleklerin insan gibi göründüklerinin bildirilebilmesi için Hz. İbrahim'in onlara "kızarmış buzağı ikramından" bahsedilmektedir. Hz. İbrahim onların "yemek yemeyen gövde" olduklarını farkedince melek olduklarını anlamakta ve ürkmektedir. Çünkü bölümün başında yer alan ayette şu ifade yer almaktadır. 6/8 .... Şayet melek indirseydik, iş bitirilmiş olurdu.... "

"Yemek yemeyen gövde" tanımlaması kaba madde planı dünyada insan suretinde tezahür eden melekleri tasvir etmektedir. Bu tanımlama, haberci ( nebi ) olarak gönderilen tüm varlıkların insan niteliği arzettiklerinin yani melek olmadıklarının bildirildiği aşağıdaki ayet setinde yer almaktadır. 

21/7 Ve MA ERSELNA KABLEKE İLLA RİCALEN NUHİY İLEYHİM fes'elu ehlez zikri in kuntum la ta'lemun

( Ve SENDEN ÖNCE, ONLARA VAHYETTİĞİMİZ ERKEKLER HARİCİNDE GÖNDERMEDİK. O halde, eğer bilmemekteyseniz, hatırlama sahiplerine sual edin. )

21/8 Ve MA CEALNAHUM CESEDEN LA YE'KULUNET TAAME ve ma kanu halidin

( Ve ONLARI YEMEK YEMEYEN GÖVDELER KILMADIK. Ebedi de değillerdi. )

Haberci resul Hz. Muhammed'in 6/50 kodlu ayetteki beyanı da haberci resullerin insan olduklarını teyid etmektedir.

6/50 Kul la ekulu lekum indi hazainullahi ve la a'lemul ğaybe ve LA EKULU LEKUM İNNİ MELEK in ettebiu illa ma yuha ileyy kul hel yestevil a'ma vel besir e fe la tetefekkerun

( De ki: "Size Allah’ın hazineleri benim indimdedir." demiyorum. Gaybı da bilmiyorum. SİZE, KESİNLİKLE BEN MELEĞİM DE DEMİYORUM. Kesinlikle ben ancak o bana vahyedilene tabi oluyorum." De ki: "Kör ile gören eşit midir? Fikretmez misiniz?" )

Kaba madde nitelikli insanın ruhsal tekâmüle ermek suretiyle süptil nitelikli melek safhasına geçeği de A'raf suresinin 20. ayetinde İblis'in tersten misalleme söylemi vasıtasıyla bildirilmektedir.

7/20 Fe vesvese lehumeş şeytanu li yubdiye lehuma ma vuriye anhuma min sev'atihima ve kale ma nehakuma rabbukuma an hazihiş şecerati illa EN TEKUNA MELEKEYNİ EV TEKUNA HALİDİN 

( Şeytan onların ayıplarından, çirkinliklerinden o onlara gizlenmişleri, örtülmüşleri onlara açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi. "Rab’biniz, ancak İKİ MELEK VEYA EBEDİLERDEN OLURSUNUZ DİYE sizi şu ağaçtan men etti." dedi. )

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2023/03/melekler-insanlar-ve-seytanlar.html

https://kuranilmi.blogspot.com/2023/03/anunnaki-meselesi.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2021/09/yldzlara-yukselenler.html?m=1

28 Mart 2023 Salı

İnd ve Ledun kavramları

"İnd" ve "Ledun" kelimeleri "Yanında, Huzurunda"  anlamlarını içeren kelimeler olup, Kur'an ayetlerinde "İndellah" ( Allah'ın yanı, Allah'ın huzuru ), "Min ledunhu" ( O'nun indinden ) kalıpları halinde de yer almaktadırlar.  

"İnd" kelimesi muhtelif dillerde kök kelime olarak da yer almaktadır.

İNDirmek ( Yanındakini aktarmak ) 

INDian ( Yerli, İçinden olan )

INTernal ( İçsel )

ENDoscopy ( İç Görüntüleme )

ANDA Lucia ( Endülüs ) ( Işıklar İçinde )

.....

.....

Spiritüalizmde Akaşa Kayıtları olarak anılan ilahi kozmik bilgiler Kur'an'da "İlmel ledun" ( Ledun ilmi ), bu bilgilerin kayıtlı olduğu kaynak ise "Ummul Kitab" ( Ana Kitap / Ana Yazı ) olarak isimlendirilmiştir.

13/39 Yemhullahu ma yeşau ve yusbit ve İNDEHU UMMUL KİTAB

( Allah neyi dilerse imha eder ve sabit kılar. ANA KİTAP O’NUN İNDİNDEDİR. )

- "İndallah" ( Allah'ın indi ) kavramı Kur'an'da 47 ( 4+7 = 11 ) kere tekrarlanmaktadır.

- "İnd" kelimesi ilk kez 2/54 ( 2+5+4 = 11 ) kodlu ayette geçmektedir.

2/54 Ve iz kale musa li kavmihi ya kavmi innekum zalemtum enfusekum bittihazikumul icle fe tubu ila bariikum faktulu enfusekum zalikum hayrun lekum İNDE BARİİKUM fe tabe aleykum innehu huvet tevvabur rahim

( Ve zamanında Musa kavmine "Ey kavmim siz dişi buzağıyı kendinize edinerek kesinlikle nefislerinize zulmettiniz. O halde tevbe edip güzel yaratanınıza tabi olun da nefislerinizi öldürün. Bu, güzel YARATANINIZIN İNDİNDE size hayırlıdır." dedi. Böylece üzerinize tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )

- "Ledun" kelimesi ise ilk kez 3/8 ( 3+8 = 11 ) kodlu ayette geçmektedir.

3/8 Rabbena la tuziğ kulubena ba'de iz hedeytena ve heb lena MİN LEDUNKE ledunke rahmeh inneke entel vehhab

( Rab’bimiz, bizi yönlendirdikten sonra kalplerimizi saptırma. Bize İNDİNDEN rahmet bahşet. Kesinlikle sen, sen bahşedensin. )

- 11. sure olan Hud suresinin 1. ayetinde yer alan "Ledun" kelimesinin ayetteki sıra numarası da 11'dir.

11/1 Elif (1) lam (2) ra (3) kitabun (4) uhkimet (5) ayatu (6) hu (7) summe (8) fussilet (9) min (10) LEDUN (11) hakimin (12) habir (13) 

( Elif lam ra. Ayetleri açık anlamlı kılınmış kitap. Sonra hakim ve haberdar olanın İNDİNDEN ayrıntılandırılmıştır. )

- Kehf suresinin 18/65 ( 1+8 = 9 ; 6+5 = 11 ... 9+1+1 = 11 ) kodlu ayetindeki "İnd" kelimesinin sıra numarası da 11'dir. Ayrıca ayetteki "İnd" ve "Ledun" kelimelerinin sıra numaralarının toplamının nümerolojik değeri ( 1+1+1+7 = 10 ... 1+0 = 1 ) "1" sayısını ve ayetin son kelimesi olan "İlma" ( İlim ) kelimesinin sıra numarasının nümerolojik değeri de "1" ( 1+9 = 10 ... 1+0 = 1 ) sayısını vermektedir. Böylelikle "Ledun ilmi"ne dikkat çekilen bu ayette yine 11 sayısı tezahür etmektedir.

18/65 Fe (1) veceda (2) abden (3) min (4) ibadi (5) na (6) ateyna (7) hu (8) rahmeten (9) min (10) İNDİ (11) na (12) ve (13) allemna (14) hu (15) min (16) LEDUN (17) na (18) İLMA (19) 

( Kullarımızdan kendisine İNDİMİZDEN rahmet verdiğimiz ve İNDİMİZDEN İLİM öğrettiğimiz bir kulu buldular. )

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2023/01/ind-ve-ledun-frekans.html?m=1

"Nevroz" sendromu ve "Nufur"

Bir ruh hastalığı olan "Neurosis / Nevroz" ( Sinir Bozukluğu / Sinir Hastalığı ) güvensizlik, huzursuzluk, kaygı, şüphe ve öfkeye sebep olan duygusal, ruhsal bozukluk sendromudur. Nevroz sendromu arzeden kişiler ( Nevrotikler ) çevrelerine aşırı şüphe ile yaklaşırlar ve herkesi kendileri için bir risk unsuru addederler. Korku frekansını açığa çıkaran bu durum nevrotiklerin dengesiz, öfkeli ve duruma göre saldırgan davranışlar sergilemelerine de sebep olur. Nevrotikler uykusuzluk ve sosyal fobi sorunlarını da deneyimlerler.

"NEURosis" ( Neuro ( Sinir ) + sis ( bozukluk ), NEVRoz ) kelimesi Arapçada "Ürkme, Korkma, Kaçma, Tiksinme, Olumsuz hislere gark olma" anlamlarını içeren ve ortak NVR / NFR kökünden olan "NEFRet" ve "NUFUR" kelimelerinin tezahürüdür.

Kur'an ayetlerinde inkarcıların, özellikle şüpheye dayalı nevrotik davranışlar sergiledikleri ve zalim nitelik arzettikleri bildirilmektedir. Ayetlerde "Şüphe" olgusunun bir "ruh hastalığı" olduğu da "Kalpteki şüphe" ve "Kalpteki hastalık" ifadeleriyle bildirilmektedir. Zira kalp, ruhun kaba madde planındaki temsilidir.

"Rayb" ( Şüphe ) kelimesinin yer aldığı bazı ayetler şöyledir.

9/45 İnnema yeste'zinukellezine la yu'minune billahi vel yevmil ahiri VERTABET KULUBUHUM fe hum Fİ RAYBİHİM yeteraddedun

( Kesinlikle senden izin isteyenler, o Allah’a ve sonraki güne inanmayanlardır. Onların KALPLERİ İŞKİLLİDİR, ŞÜPHELİDİR DE ŞÜPHELERİ içinde tereddüt ederler. )

9/110 La yezalu bunyanuhumullezi benev RİBETEN Fİ KULUBİHİM illa en tekattaa kulubuhum vallahu alimun hakim

( Onların kalpleri kesilip ayrılmadıkça, kurdukları binalar onların KALPLERİNDE ŞÜPHE olmaktan geri durmaz. )

Nur suresinin 50. ayetinde yer alan ve inkarcıları tasvir eden "Kalpteki hastalık", "Şüphe duymak", "Korkmak" ve "Zalim" kelimeleri "Nevroz" sendromunu da tanımlamaktadır.

24/50 E Fİ KULUBİHİM MERADUN EM İRTABU EM YEHAFUNE en yehiyfellahu aleyhim ve rasuluh bel ulaike humuz zalimun

( KALPLERİNDE HASTALIK mı var? ŞÜPHE mi ediyorlar? Allah ve O’nun resulü onlara zulmeder diye mi KORKUYORLAR? Bilakis, işte onlar ZALİMLERDİR. )

Yukarıda da zikredildiği üzere, ayette yer alan "Kalpteki hastalık" ifadesi esasen "ruh hastalığını" temsil etmektedir. Zira kalp, ruhun kaba madde planındaki temsilidir.

Nevroz kelimesinin bir tezahürü olan "Nufur" kelimesi Kur'an'da Allah'a, kitaba, doğru yola ve gerçeğe karşı "Nefret" duyanlardan bahsedilen ayetlerde yer almaktadır. İlgili ayetler şöyledir.

17/41 Ve lekad sarrafna fi hazel kur'ani li yezzekkeru ve ma yeziduhum illa NUFURA

( Ve bu Kur'an da hatırlamaları için çeşitli şekilde sarfettik de onlara NEFRET haricindekini artırmadı. )

17/46 Ve cealna ala kulubihim ekinneten en yefkahuhu ve fi azanihim vakra ve iza zekerte rabbeke fil kur'ani vahdehu vellev ala edbarihim NUFURA

( Ve onu anlamasınlar diye kalplerinin üzerine örtüler ve kulaklarının içine ağırlık oluştururuz. Kur'an' da Rab’bini tek olarak hatırladığında, NEFRETLE yüzlerini arkalarına çevirirler. )

25/60 Ve iza kile lehumuscudu lir rahmani kalu ve men rahmanu e nescudu li ma te'muruna ve zadehum NUFURA

( Ve onlara "Rahman için yere kapanın." dendiğinde, "Kimdir Rahman? O senin bize emrettiğine mi yere kapanalım?" dediler. Onlara NEFRETİ artırır. )

35/42 Ve aksemu billahi cehde eymanihim lein caehum nezirun le yekununne ehda min ihdel umem fe lemma caehum nezirun ma zadehum illa NUFURA

( Ve kuvvetli yeminleriyle Allah’a  yemin ettiler ki eğer onlara uyarıcı gelirse, yönlenen topluluklardan daha yönlenmiş olacaklardı. Uyarıcı geldiğinde ise onlara NEFRET haricindekini artırmadı. )

67/21 Em men hazellezi yerzukukum in emseke rizkahu bel leccu fi utuvvin ve NUFUR

( Eğer rızkını tutarsa, sizi rızıklandıracak olan kimdir? Bilakis, haddi aşarak isyan ve NEFRET içinde inat etmektedirler. )

"Neurosis" isimli bir metal müzik grubunun aşağıda yer alan albüm kapaklarındaki "Yılan" ve "Keçi" sembolizmi de nevroz sendromunun sebebinin düşük ve negatif nitelikli şeytani frekanslar olduğunu ispatlar niteliktedir.




23 Mart 2023 Perşembe

Melekler, İnsanlar ve şeytanlar

"Melek" kelimesi "Bilgili, Maharetli, Becerikli" anlamına gelmekte olup, üst süptil planlarda enerji frekansı niteliğinde varlığını sürdüren yani yapısal olarak esasen "Cin" niteliği arzeden vazifeli varlıkların genel ismidir. Kelime kökü LK ( Karşılaşma, Deneyimleme, Kavuşma, Buluşma, Bilişme ) olup baştaki "M" harfi kelimeyi sıfat veya isim yapmaktadır. "Meleke" ( Bilgi, Tecrübe, Beceri ) kelimesi de ortak LK kökündendir. 

Kehf suresinin 50. ayetinde "cin" nitelikli İblis'in bir "melek" iken saparak "cin şeytanı" olduğu  dolaylı olarak bildirilmektedir. 

18/50 Ve iz kulna lil MELAİKETiscudu li ademe FE SECEDU İLLA İBLİS KANE MİNEL CİNNİ fe feseka an emri rabbih e fe tettehizunehu ve zurriyyetehu evliyae min duni ve hum lekum aduvv bi'se liz zalimine bedela.

( Ve zamanında MELEKLERE "Adem için yere kapanın." dedik de CİNLERDEN OLAN İBLİS HARİÇ YERE KAPANDILAR. Böylece o, Rab’binin emri üzerine günah işledi. "O halde onu ve soyunu, onlar size düşmanlarken, benden başka dostlar mı edineceksiniz? Zalimler için ne kötü değişimdir." )

"Cinn"* kelimesi CNN / "Cenn" ( Gizlemek, Kaplamak, Örtmek, Korumak ) kökünden türemiş bir kelime olup, kaba madde planı dünyada maddi göz ile "görülemeyen" üst boyuttaki enerji frekansı niteliğindeki süptil varlıkları tanımlamaktadır.

Rahman suresinin 15. ayetinde cinler, "dumansız ateş alevi" teşbihiyle tasvir edilmektedir ki bu teşbih esasen "enerji frekansına" yani süptil varlığa işaret etmektedir.

55/15 Ve halekal CANNE min MARİCİN MİN NAR

( Ve CİNİ DUMANSIZ ATEŞ ALEVİnden yarattı. )

* CNN kökünden türemiş diğer kelimeler "Cinn" ( Görünmeyen, Örtülü olan ), "Cunnet" ( Kalkan ), "Cenin", "Cennân" ( Bahçevan ). "Cennet" kelimesinin bir karşılığının da "Bahçe" olması esasen "Bitki ile ÖRTÜLÜ toprak, zemin" anlamına dayanmaktadır. "Cenn" ( Örtmek ) fiili En'am suresinin aşağıdaki ayetinde yer almaktadır.

Cinin konuşma cümlelerinden oluşan Cin suresinin 8. ve 9. ayetlerinde melekler "Kıvılcım" olarak tanımlanmakta ve yine "Ateş" ve "Enerji frekansı" kavramı tezahür etmektedir. Bu tanım meleklerin, yapısal nitelik olarak cin tanımı kapsamında olduklarını ortaya koymaktadır. 

72/8 Ve enna lemesnes semae fe vecednaha muliet HARESEN ŞEDİDEN ve ŞUHUBEN

( Ve kesinlikle biz göğe dokunduk da onu ŞİDDETLİ BEKÇİLER ve KIVILCIMLARLA doldurulmuş bulduk. )

72/9 Ve enna kunna nak'udu minha meka'ide lis sem'i fe men yestemi'il ane yecid lehu ŞİHABEN RESADEN

( Ve kesinlikle biz orada oturma yerlerinde duymak için oturmaktaydık. Artık şimdi kim duyarsa, ona GÖZETLEYEN KIVILCIM bulur. )

Ayette göksel kapıların "Kıvılcım" olarak tasvir edilen melekler tarafından korunduğu ve böylelikle melek olmayan cinlerin ( kovulmuş cin şeytanları** / düşmüş melekler ) izinsiz şekilde Meleul Ala'dan ilahi kozmik bilgi sızdırmalarının ve "insan şeytanlarına" iletmelerinin ( kulak hırsızlığı ) engellenmeye çalışıldığı bildirilmektedir. 

** "Şeytan" kelimesi "Şeyt" ( Yanmak, Helak olmak, Mahvolmak ) ve "an" ( gibi ilan, -cı ) kelimelerinden oluşan ve "Yakan, Yakıcı, Ateşleyen, Helak eden, Mahveden" anlamına gelen bir sıfattır. Zira ayetlerde kötü nitelikli cinleri ve insanları tanımlamak için 6/112 kodlu ayette "Şeyatinel insi vel cinni" ( İnsan ve cin şeytanları ) ifadesi yer almaktadır.

Hicr suresinin 16-18 ayetlerinde "Kulak hırsızlığı" konusuna ilişkin bilgi verilmektedir.

15/16 Ve lekad cealna fis SEMAİ burucen ve zeyyennaha lin nazirin

( Ve GÖKTE burçlar oluşturduk ve onu bakanlar için süsledik. )

15/17 Ve hafiznaha min kulli ŞEYTANİR RACİM

( Ve ONU tüm KOVULMUŞ ŞEYTANLARdan*** koruduk. )

15/18 İlla MEN İSTEREKAS SEM'A fe etbeahu ŞİHABUN MUBİN

( O KULAK HIRSIZLIĞI YAPAN kimse hariç. Artık onu APAÇIK KIVILCIM takip eder. )

*** Melek kitlesi kapsamındayken kibirli ve itaatsiz durumları sebebiyle uzaklaştırılan cinler yani "cin şeytanları"...

Enbiya suresinin aşağıdaki ayetinde Hz. Süleyman'a hizmet eden cinlerden ve cin şeytanlarından bahsedilmektedir. Bu durum, Hz. Süleyman'a, negatif frekansları engelleyip, kontrol altına alabilme yeteneğinin bahşedildiğini ve böylelikle bir transformatör gibi negatif frekansları hayırlı işlerde kullanabildiğini göstermektedir. 

21/82 Ve MİNEŞ ŞEYATİNİ men yeğusune lehu ve ya'melune amelen dune zalik ve kunna lehum hafizin

( Ve SEYTANLARDAN ona ( Süleyman'a ) dalgıçlık yapanları ve bundan başka işler yapanları. Onlara koruyucu, gözetici olduk. )

34/12 ... ve MİNEL CİNNİ men ya'melu beyne yedeyhi bi izni rabbih ....

( ... Önünde çalışanlar Rab’binin izniyle CİNLERDEN kimselerdi. ... )

Enerji frekansı niteliğindeki üst süptil boyut varlıklarının ( cinler ) kaba madde boyutu dünyadaki enkarne tezahürlerinin "uzun kafalı varlık" şeklinde olduğu Saffat suresinin 65. ayetinde negatif misalleme vasıtasıyla yani "şeytanlar" ifadesiyle bildirilmektedir.

37/65 TA'LUHA ke ennehu RUUSUş şeyatin

( ONUN ( Zakkum ağacının ) TOMURCUKLARI, kesinlikle o ŞEYTANLARIN BAŞLARI gibidir. )

Dünya dışı uzaylı varlıklar olarak ( Alien ) anılan üst süptil boyut varlıklarının kaba madde boyutundaki ( dünya ) tezahürleri "Armudi Kafa" veya "Uzun Kafa" şeklinde resmedilmekte olup bu şekiller "zakkum tomurcuğuna" benzemektedir.

Armudi kafalı ve iri gözlü tasvir edilen Alien

Zakkum tomurcuğu

Ayetlerde yer alan "Huri" kelimesi esasen "Kadın" anlamına gelmemektedir. Bu kelime "Ahver / Havra" ( Birlikte olan erkek, Eşlik eden erkek, Birlikte olan kadın, Eşlik eden kadın ) kelimelerinin çoğuludur. "Havr" ( Dönmek ), "Havra" ( Birlikte ) ve "Havari" ( Birlikte olan, Yardımcı, Eşlik eden, Etrafında dönen ) kelimeleri de ortak HVR kökündendir. 

44/54 Kezalik ve zevvecnahum bi HURİN İYN

( İşte böyle. Onları İRİ GÜZEL GÖZLÜ HURİLERle eşleştiririz. )

52/20 Muttekiine ala sururin masfufeh ve zevvecnahum bi HURİN İYN

( Saf saf dizilmiş koltuklar, döşekler üzerinde yaslanıp otururlar. Onları İRİ GÜZEL GÖZLÜ HURİLERle eşleştirdik. )

Dolayısıyla cennet ( üst süptil boyut ) tasvirlerindeki "Hurin iyn" ( İri gözlü eşlik edenler ) ifadesi insanın üst süptil boyuttaki ( astral boyut ) Öz Varlığı'nı tanımlamaktadır. Zaten astral projeksiyon fenomeni de Öz Varlığı hissetme ve onunla "eşleşme" deneyimidir. Bu bağlamda uzaylı varlıkların armudi kafalı ve iri gözlü resmedilmeleri anlam kazanmaktadır. 

Netice itibarıyla Melek adı verilen üst süptil boyut varlıkları kaba madde boyutu varlığı olan insanın ruhsal tekâmüle ermiş ve ilahi nizamda vazifelendirilmiş halleridir. Bu hususa ilişkin bilgi, cin şeytanı İblis'in ilk aldatma cümlesinde tersten misalleme olarak yer almaktadır. 

7/20 Fe vesvese lehumeş şeytanu li yubdiye lehuma ma vuriye anhuma min sev'atihima ve kale ma nehakuma rabbukuma an hazihiş şecerati ILLA EN TEKUNA MELEKEYNİ ev tekuna minel halidin

( Şeytan onların ayıplarından, çirkinliklerinden o onlara gizlenmişleri, örtülmüşleri onlara açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi. "Rab’biniz, ancak İKI MELEK veya ebedilerden OLURSUNUZ diye sizi şu ağaçtan men etti." dedi. )

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2023/03/anunnaki-meselesi.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2016/12/seytanlarn-baslar.html 

20 Mart 2023 Pazartesi

Bilginin sembolü Ağaç

İnsanın özünün ruh olduğu, ruhun madde alemi olan kâinattaki en üst seviye temsilcisinin de süptil öz varlık ( bedensiz varlık ) olduğu dikkate alındığında - her kelimenin ve ayetin çoklu anlamları olduğu hatırlanmak koşuluyla - kutsal kitaplarda yer alan "cennet" kavramının esasen pozitif ruhsal ( bilişsel ) hali, bilinç halini, "cennetteki ağaç ( şecere )" kavramının ise bilgi kaynağını tanımladığı görülebilmektedir. Ayetlerde yer alan Rab'bin "Cennette her nereden dilerseniz yiyin." ifadesi de "bilgi edinin, bilgiyi akledin, bilgiyi aklınıza koyun" anlamına gelmektedir. Zira Arapçada "AKaLe" ( Akletmek ) ve "EKeLe" ( Yemek ) kelimelerinin ortak KL kökünden olması bu durumu teyid etmektedir.

Tevrat'ın aşağıdaki ayeti "Bilgiyi almak / Bilgiyi akletmek" kavramının "Bilgiyi yemek" fiiliyle temsiline bir örnek teşkil etmektedir. 

26 Ezekiel 3-1 Bana, "Ey insanoğlu, SANA VERİLENİ YE. Bu TOMARI YEDİKTEN sonra git, İsrail halkına seslen" dedi.

26 Ezekiel 3-2 Böylece ağzımı açtım, YEMEM İÇİN TOMARI BANA VERDİ.

26 Ezekiel 3-3 Bana, "Ey insanoğlu, sana verdiğim TOMARI YE, mideni onunla doldur" dedi. Bunun üzerine TOMARI YEDİM. Bal gibi tatlı geldi bana.

26 Ezekiel 3-4 Sonra şöyle dedi: "Ey insanoğlu, İsrail halkına git, ONLARA SÖZLERİMİ İLET.

Bilgi ( İlm ) gerçek ve yegâne "rızık"tır. Kur'an ayetlerinde yer alan "Min ma razaknahum yunfikun" ( Onları rızıklandırdıklarımızdan harcarlar. ) ifadesindeki "rızık" kelimesi maddi ihtiyaçtan ziyade ruhani ihtiyaç olan "bilgiyi" temsil etmekte, "harcamak" fiili ise karşılık beklemeden "bilgiyi paylaşmayı / bilgiyi iletmeyi" temsil etmektedir.

"Şecr" ( Birbirine girmek ) kelimesindeki ŞCR kökünden türeme olan "Şecere" ( Ağaç, Birbirine girmiş olan, Birbiriyle ilintili olan ) kelimesinin Latincede "Scire" ( Bilmek ) kelimesi olarak tezahür etmiş olması da kuvvetle muhtemeldir. Kur'an ayetlerinde yer alan "Cennetten yemek", "Ağaca yaklaşmak", "Ağacı tatmak" ifadeleri de "Bilgiye erişimi / Bilgiyi akletmeyi" temsil etmektedir.

2/35 Ve kulna ya ademuskun ente ve zevcukel CENNETE ve KULA MİNHA rağaden haysu şi'tuma ve LA TAKRABA HAZİHİŞ ŞECERATE fe tekuna minez zalimin

( Ve "Ey Adem, sen ve eşin CENNETTE iskan edin. Oradan arzuladığınızca, her nereden dilerseniz BOLCA YİYİN. İşte ŞU AĞACA YAKLAŞMAYIN. Yoksa zalimlerden olursunuz." dedik. )

20/120 Fe vesvese ileyhiş şeytanu kale ya ademu hel edulluke ala ŞECERATİL HULDİ ve mulkin la yebla

( Böylece şeytan ona vesvese verdi. "Ey Adem, seni EBEDİYET AĞACINA ve çökmeyen mülke yönelteyim mi?" dedi. )

7/20 Fe vesvese lehumeş şeytanu li yubdiye lehuma ma vuriye anhuma min sev'atihima ve kale ma nehakuma rabbukuma an hazihiş ŞECERATİ İLLA EN TEKUNA MELEKEYNİ EV TEKUNA MİNEL HALİDİN 

( Şeytan onların ayıplarından, çirkinliklerinden o onlara gizlenmişleri, örtülmüşleri onlara açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi. "Rab’biniz, ancak İKİ MELEK VEYA EBEDİLERDEN OLURSUNUZ DİYE sizi şu AĞAÇTAN men etti." dedi. )

7/21 Ve kasemehuma inni lekuma le minen nasihin

( Ve "Kesinlikle ben size nasihat verenlerdenim." diye onlara yemin etti. )

7/22 Fe dellahuma bi ğurur fe lemma ZAKAŞ ŞECERATE bedet lehuma sev'atuhuma ve tafika yahsifani aleyhima min verakil cenneh ve nadahuma rabbuhuma e lem enhekuma an tilkumeş şecerati ve ekul lekuma inneş şeytane lekuma aduvvun mubin

( Böylece onları aldatma ile aşağı sarkıttı. AĞACI TADINCA, ayıpları, çirkinlikleri onlara ortaya açığa çıktı. İkisi bahçenin yapraklarından üzerlerini örtüp yamamaya başladılar. Rab’leri onlara seslendi "Ben size o ağaç hakkında hüküm vermedim mi? Ve "Şeytan kesinlikle size apaçık düşmandır" demedim mi?"  )

Tevrat'ın ilk ayetlerinde yer alan "Cennetteki ağaç", "Yaşam ağacı", "İyiyi kötüyü bilme ağacı", "Ağacın meyvesinden yemek" ifadeleri de "Bilgiye erişimi / Bilgiyi akletmeyi"

1 Genesis 2-9 Bahçede İYİ MEYVE VEREN TÜRLÜ TÜRLÜ GÜZEL AĞAÇ yetiştirdi. Bahçenin ortasında YAŞAM AĞACIYLA İYİYLE KÖTÜYÜ BİLME AĞACI vardı.

1 Genesis 2-16 Ona, "Bahçede İSTEDİĞİN AĞACIN MEYVESİNİ YİYEBİLİRSİN." diye buyurdu,

1 Genesis 2-17 "Ama İYİYLE KÖTÜYÜ BİLME AĞACINDAN YEME. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün."  

1 Genesis 3-1 RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, "Tanrı gerçekten, 'BAHÇEDEKİ AGAÇLARIN HİÇBİRİNİN MEYVESİNİ YEMEYİN' dedi mi?" diye sordu.

1 Genesis 3-2 Kadın, "BAHÇEDEKİ AĞAÇLARIN MEYVELERİNDEN YİYEBİLİRİZ" diye yanıtladı,

1 Genesis 3-3 "Ama Tanrı, 'BAHÇENİN ORTASINDAKİ  AĞACIN MEYVESİNİ YEMEYİN, ona dokunmayın; YOKSA ÖLÜRSÜNÜZ' dedi."

1 Genesis 3-4 Yılan, "KESİNLİKLE ÖLMEZSİNİZ" dedi,

1 Genesis 3-5 "Çünkü Tanrı biliyor ki, O AĞACIN MEYVESİNİ YEDİĞİNİZDE gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız."

Kur'an'da geçen "Şeceratel huld" ( Ebediyet ağacı ) ile Tevrat'ta geçen "Yaşam ağacı" kelimeleri özdeş nitelik arzetmekte ve "Ünite / Vahdet" kavramını temsil etmektedir. Yasaklanan ağaç yani "İyiyle kötüyü bilme ağacı" ise "Düalite" kavramını temsil etmektedir.

Özetle ayetlerde, "yaşam" ortamı esasen üst süptil boyut ( cennet, bahçe, ünite bilinci ) olan insanın,  meyletmemesi gereken bilgiye yakınlaşması ( ağaçtan yemesi ) sonucunda saf yapısını bozması, bir nevi viral enfeksiyon kapması ve bu nedenle cennetten çıkarılarak alt kaba madde boyutuna ( cehennem, düalite çıkmazı ) indirildiği ve "öldüğü" bildirilmektedir.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2021/08/dunyann-noronlar-agaclar.html