20 Ekim 2020 Salı

Kanser, Yengeç ve Mavi Kan 

M.Ö. 400 yılında Hippocrates'in kanser hücrelerini "Yengeç" anlamına gelen "Karkinos" kelimesiyle isimlendirdiği bilinmektedir. Tıp terminolojisinde kanser hastalığı "Carcinoma" olarak anılır. 

Latincede "Cancer" kelimesi "Yengeç" anlamına gelmekte olup "Yengeç" ise kanser hastalığının sembolüdür. Zodiactaki ( Horoskop ) Yengeç Burcu da "Cancer" olarak isimlendirilmiştir.


Yengeç kıskacına benzeyen Cancer ( Yengeç Burcu )

Düalitenin sembolü olan Yin Yang figüründeki 6 ve 9 sayıları, yengecin iki kıskacını temsil edecek şekilde kanserin sembolü olarak da kullanılmaktadır.





Kanserin sembolü


Yengecin kıskacını sembolize eden Kanser sembolü

Bazı canlıların kanlarında demir içeren Hemoglobin yerine bakır içeren Hemocyanin bulunmakta olduğundan bu canlıların kanları mavi renktedir. ( Hemoglobin oksijen ile temas edince kırmızı, Hemocyanin ise mavi olmaktadır. )

Gezegenin kanseri niteliğindeki küresel şeytanların ( küresel elitlerin ) kendilerini mavi kanlı ve dolayısıyla üstün ırk addettiği, bazı bayraklarda dahi mavi renk sembolizmi bulunduğu ve bu nedenle cinlerin* mavi renk ile resmedildiği hususu evvelki bölümlerde detaylı incelenmişti.

* "Cin" kelimesi "Görünmeyen, Gizli" anlamına gelmekte olup Kur'an'da düşük frekans tesiri ileten farklı boyut varlıklarını ifade etmektedir.

Taha suresinin 102. ayeti "Mücrim" ( Suçlu ) ve "Zürka" ( Mavi ) kelimelerinin birlikte yer aldığı bir ayettir. Ancak mavi rengin sembolize ettiği farklı boyut varlıklarının ( cinlerin ) tümünün kötücül olduğu elbetteki düşünülemez. Zira böyle bir düşünce yaratılıştaki düalite ilkesine ters olacağı gibi dünyadaki tüm insanların kötü ilan edilmesiyle aynı anlama gelecektir.

20/102 - Yevme yünfehu fis suri ve nahşürul mücrimıne yevmeizin ZÜRKA ( Borunun içine üflendiği gün. O gün suçluları MASMAVİ toplarız. )

"Cancer" kelimesi "Can" ve "cer" olarak iki heceden ve kelimeden oluşmaktadır. Kökteki "Can" kelimesi Kur'an'da "Cin" ve "Yılan" anlamına gelen "Can" kelimesiyle özdeş olması açısından dikkat çekmektedir. Ek olan "cer" kelimesinin, "-ci" anlamı yanısıra Arapça'daki "Ser" ( Baş ) anlamı dikkate alındığında "Cancer" kelimesinin "Cinleyici", "Baştaki cin", "Başında cin olma / Başına cin gelme" gibi potansiyel anlamları oluşmaktadır. 

15/27 - Vel CANne halaknahü min kablü min NARİS SEMUM ( Ve CİN, onu önceden, İÇE İŞLEYEN ZEHİRLİ ATEŞTEN yarattık. )

Ayette cin kelimesi için "vücuda nüfuz edip zehirleyen ateş" teşbihi yapılması düşük frekans tesirleri sonucu oluşan kanser hastalığını çağrıştırmaktadır. Ayrıca yılan, tam ayette ifade edildiği gibi zehirini vücuda nüfuz ettirerek öldürebilen bir varlıktır. Toksik ( Zehirleyici ) madde uyarı sembolünde de Yengeç kıskacı sembolizmi yer almaktadır.

Neml suresinin 10. ayetinde "Can" kelimesinin "Yılan" anlamında yer aldığı görülmektedir. 

27/10 - Ve elkı asak fe lemma raaha tehtezzü ke enneha CANNün vella müdbiran ve lem yüakkıb ya musa la tehaf innı la yehafü ledeyyel murselun ( Ve asanı at. Böylece onu kesinlikle YILAN gibi titreşirken gördüğünde arkasına dönmeden, ardına bakmadan kaçtı. "Ey Musa korkma. Kesinlikle benim. Gönderilenler huzurumda korkmazlar." ) 

55/39 - Fe yevmeizin la yus'elu an zenbihi insün ve la CAN ( Artık o gün ne insana, ne de CİNe günahlarından sual edilmez. )

55/56 - Fihinne kasıratüt tarfi lem yatmishünne insün kablehüm ve la CAN ( Onların içinde, onlardan önce kendilerine ne insan, ne de CİN dokunmamış kısa, saklı bakışlı kadınlar. )

"Canavar" kelimesinin esası "Jennifer" olup bu kelime de esasen "Jen" ( Cin ) ve "Fer" ( Getirmek ) kelimelerinden oluşmakta ve "Cin getiren" anlamı taşımaktadır.

"Can" ve "Cin" kelimeleri kozmik ilme vakıf olan ve cinlere kulluk eden küreselciler tarafından sanki farklı anlam ifade ediyorlarmışcasına ve bilinçli olarak dillere yerleştirilmişlerdir. Oysa amaç bu kelimelerin zikredilmesini sağlamaktır. Örnek : "CANlı", "CİNsel", "CİNsiyet", "CİNs", "GENetik" ...

"Yengeç" ile "Cancer" ( Kanser ) ilintisindeki diğer unsurlar ise yukarıda anılan "Mavi Kan" ve Yengecin davranış paternidir. Yengeçler çekinik gibi görünen, gözetleyen, bir anda çoğalarak istila edebilen ve pençesiyle tuttuğunu kolay kolay bırakmayan nitelikleriyle adeta cinlerin ve kanser hastalığının tasviri gibidirler.

"Atnalı Yengeci" ( Horseshoe Crab ) adı verilen bir yengeç türü halen Coronavirus aşısının güvenilirliğinin tespiti amaçlı yapılan laboratuar çalışmalarda kullanılmaktadır. Bakteriler öldükten sonra endotoksin adı verilen bir sıvı salgılamaktadırlar. Bu sıvı insanlarda kana karıştığında ölümcül olabilmektesir. Atnalı Yengecinin mavi kanı, endotoksinlerin tespitine yardımcı olmaktadır.


Atnalı Yengeci

Yengeçlerin dışında Mavi Kana sahip diğer varlıklar karides, kabuklular, örümcekler, mürekkepbalıkları, ahtapotlar ve bazı yumuşakçalar olarak sıralanabilir.

19 Ekim 2020 Pazartesi

İnkârcılık ve günahkârlık bir genetik kodlama mı? 

Bir insan doğuştan inkârcı ve günahkâr olabilir mi? Nuh suresinin 27. ayetinde "doğuştan inkârcı olma" kavramından bahsedilmektedir.

71/26 - Ve kale nuhun rabbi la tezer alel ardı minel kafirine deyyaren ( Ve Nuh "Rab’bim yer üzerinde inkârcılardan dolaşan kimse bırakma." dedi. )

71/27 - İnneke in tezerhüm yudıllu ibadeke ve LA YELİDU İLLA FACİREN KEFFAREN ( Kesinlikle sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar ve İNKAR EDEN GÜNAHKARLAR HARİCİNDEKİLERİ DOĞURMAZLAR. )

Nisa suresinin 88. ayetinde de Allah'ın sapmış olmasına hükmettiği bir varlığın yönlendirilmesinin mümkün olmadığı bildirilmektedir. Zira bir varlığın genetik kodları şeytanlar tarafından dış müdahaleyle değiştirilse bile bu durum nihayetinde Allah'ın isteği ve izni ile gerçekleşebilmektedir.

4/88 - Fe ma leküm fil münafikıne fieteyni vallahü erkesehüm bima kesebu E TÜRİDUNE EN TEHDU MEN EDALLELLAH VE MEN YUDLİLİLLAHÜ FE LEN TECİDE LEHU SEBILA ( O halde size ne oluyor da ikiyüzlüler hakkında iki topluluğa ayrılıyorsunuz. Allah o kazandıklarından dolayı onları tersine döndürür. O ALLAH'IN SAPTIRDIĞINI YÖNLENDİRMEYİ Mİ İSTERSİNİZ? Ve Allah kimi saptırırsa artık ona yol bulamazsın. )

"Doğuştan inkârcı" olunabilmesi için inanç frekansının tezahürünü engelleyecek bir genetik kodlamanın söz konusu olması gerekir. Ruhun madde alemindeki temsilcisi olan süptil Öz Varlık'ın kaba madde beden ( Beşer ) ile birleşmesi sonucunda İnsan adı verilen Nefs oluşmaktadır. Dolayısıyla kaba madde bedende suni genetik müdahaleler ile oluşturulacak maddi değişiklikler Öz Varlık'tan iletilen tesirlerin bloke olmasına ve işlev görmemesine sebep olacaktır. 

Kur'an'da idrak, akletme ve inanç olgularıyla ilintili olarak belirtilen organlar Alın ve Kalptir.

96/15 - Kella lein lem yentehi le nesfe'an bin NASİYEH ( Asla, imtina edip vazgeçmezse ALNI tutup, savurarak sürükleriz. )

96/16 - NASİYETİN kezibetin hatıeh ( Hatalı, yalanlamış ALNI. )

11/56 - İnnı tevekkeltü alellahi rabbi ve rabbiküm ma min dabbetin illa hüve ahızün bi NASİYETİHA inne rabbi ala sıratın müstekım ( Kesinlikle ben Rab’bim ve Rab’biniz olan Allah’a dayanıp sığınırım. O’nun ALNINDAN tutup yakalamadığı debelenen yoktur. Kesinlikle Rab’bim doğru yol üzerindedir. )

Kafadaki alın bölgesinde bulunan ve beynin ön kısmı olan Prefrontal Cortex'in akletme, idrak ve yorumlama merkezi olduğu evvelki bölümlerde incelenmişti.

22/46 ... fe inneha la ta'mel ebsaru ve lakin TA'MEL KULUBülletı fis sudur ( ... Kesinlikle gözler kör olmaz ve lakin göğüslerin içindeki o KALPLER KÖR OLUR. )

Kur'an ayetlerinde yer alan "Kılıflı kalp", "Perdeli göz", "Ağırlıklı kulak", "Hatalı alın" gibi ifadeler genetik kod manipülasyonuna işaret etmekte gibidir. Atatürk'ün sözü olan "Damardaki asil kan" ifadesi de genetik kodlamayı vurgulamakta gibidir. 

6/25 - Ve minhüm men yestemiu ileyk ve cealna ALA KULUBİHİM EKİNNETEN EN YEFKAHUHÜ ala ve FI AZANİHİM VAKRA ve İN YERAV KÜLLE AYETİN LA YÜ'MİNU BİHA hatta iza cauke yücadiluneke yekulüllezıne keferu in haza illa esatırul evvelın ( Ve onlardan seni dinleyenler de vardır. Fakat biz onu anlamasınlar diye KALPLERİNİN ÜSTÜNE ÖRTÜLER ve KULAKLARININ İÇİNE AĞIRLIK oluşturduk. EĞER BÜTÜN AYETLERİ GÖRSELER BİLE ONLARA İNANMAZLAR. Hatta sana geldiklerinde seninle mücadele ederler. O inkar edenler "Kesinlikle bu ancak evvelkilerin masallarıdır." derler. )


Düalite döngüsü ve İkili Yedi 

Evvelki bölümlerde bahsedildiği üzere "düalite" ( İkilik ) "döngünün" temelidir. Madde alemi olan kainatta her olgu zıttıyla mevcut olup birbirine zıt iki olgunun tezahürü bir birim düaliteyi oluşturmaktadır. Düalite ve döngü olguları yaratılışla birlikte tezahür etmişlerdir. İlk düalite, ilk döngü : "Yokluk - Varlık" düalitesidir, döngüsüdür.

Ünite ise kelime, ruh ve madde alemlerini yaratan Allahü Teala'nın indindedir. 

Döngünün nümerik sembolü 7 sayısı olup yaratılışın 7. gün tamamlanması, 7 gökler, yerin 7 katmanı, 7 renk, 7 nota, 7 çakra vb. yaratılıştaki döngüsel örneklerdir.

1 Genesis 2-2 YEDİNCİ güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu İŞİ BİTİRDİ. Yaptığı işten o gün dinlendi.

Düalitenin ve döngünün birlikteliğini simgeleyen kavram "Seb'an minel mesani" ( İkililerden Yedi / İkili Yedi ) kavramıdır. Bu kavram Hicr suresinin 87. ayetinde yaratılışın kaynak kodlarını içeren Kur'an için kullanılmaktadır.

15/87 - Ve lekad ateynake SEB'AN MİNEL MESANİ vel kur'anel azım ( Ve biz sana İKİLİLERDEN YEDİYİ ve büyük Kur'an' ı verdik. )

Fussilet suresinin 12. ayetinde "Yedi göklerin iki günde" yaratıldığı bildirilir.

41/12 - Fe kadahünne SEB'A SEMAVATİN FI YEVMEYNİ ve evha fı külli semain emraha ve zeyyennes semaed dünya bi mesabıha ve hıfza zalike takdırul azızil alim ( Böylece onları YEDİ GÖKLER OLARAK İKİ GÜNDE koyup oturttu. Her göğe işini vahyetti. En yakın göğü kandillerle, lambalarla süsledik ve koruduk. Bu yüce bilenin ölçüdüdür, takdiridir. )

Talak suresinin 12. ayetinde "Gökteki ve yerdeki yedi katmandan" yani "iki adet yedili katmandan" bahsedilmektedir.

65/12 - Allahüllezi haleka SEB'A SEMAVATİN VE MİNEL ARDI MİSLEHÜNNE yetenezzelül emru beynehünne li ta'lemu ennallahe ala külli şey'in kadirun ve ennallahe kad ehata bi külli şey'in ilmen ( Allah, o YEDİ GÖKLERİ VE YERDEN DE ONLARIN AYNISINI yaratandır. Emir, kesinlikle Allah' ın herşeye gücü yeten olduğunu bilmeniz için onların arasından iner. Kesinlikle Allah herşeyi ilmen kuşatmıştır. )

Kur'an'ın ilk suresi olan Fatiha suresinin ilk 2 ayeti 7'şer kelimeden oluşmaktadır. Ayrıca Fatiha suresinde toplam 49 kelime bulunmaktadır. ( 7x7 = 49 )

1/1 Bi (1) ismi (2) allahi (3) er (4) rahmani (5) er (6) rahim (7) ( Şefkatli, merhametli Allah'ın ismi ile, )

1/2 - El (1) hamdu (2) li (3) allahi (4) rabbi (5) el (6) alemin (7) ( Övgü alemlerin Rab’bi Allah içindir. )

Kur'an'da 7 ayetten oluşan 2 sure bulunmaktadır. Fatiha ve Maun sureleri. Ve bu iki surenin de ilk ayetleri 7 kelimeden oluşmaktadır.

1/1 Bi (1) ismi (2) allahi (3) er (4) rahmani (5) er (6) rahim (7) ( Şefkatli, merhametli Allah'ın ismi ile, )

107/1 - E (1) raeyte (2) ellezi (3) yükezzibü (4) bi (5) ed (6) din (7) ( O dini yalanlayanı gördün mü? )

Fatiha ve Maun surelerinin kodları yanyana yazıldığında "İkili Yedi" oluşmaktadır. ( 1 ve 107 ... 1+1 ve 7 )

"Besmele" olarak anılan ve 7 kelimeden oluşan "Bismillahirrahmanirrahim" ifadesi Fatiha ve Neml surelerinde olmak üzere 2 kere tekrarlanmaktadır.

1/1 Bismillahirrahmanirrahim ( Şefkatli merhametli Allah' ın ismi ile )

27/30 - İnnehu min süleymane ve innehu bismillahirrahmanirrahim ( Kesinlikle o Süleyman’ dandır. Kesinlikle o şefkatli merhametli Allah' ın ismi iledir. ) 

"Besmele"'nin ikinci kez tekrarlandığı surenin numarası 27 olup, bu sayı 2 ve 7 sayılarından oluşmaktadır.

Her iki ayetin kodlarını oluşturan sayıların toplamı ( 1+1+2+7+3+0 = 14 ) 14 sayısını vermektedir. ( "İkili yedi" tezahürü olan 2x7 veya 7+7 işlemleri 14 sayısını vermektedir. )

Yusuf suresindeki "Yedi semiz sığır ve yedi cılız sığır", "Yedi yeşil başak ve yedi kuru başak", "Yedi sene ve yedi şiddetli sene" ifadeleri 7 birimlik döngüleri ve ikili yedi kavramını vurgulayan ayetlerdir.

12/46 - Yusüfü eyyühes sıddıku eftina fı SEB'I BEKARATİN SİMANİN ye'külü hünne SEB'UN ICAFÜN SEB'I SÜMBÜLATİN HUDRİN VE ÜHARA YABİSATİN leallı erciu ilen nasi leallehüm ya'lemun ( Yusuf, ey doğru olan. YEDİ SEMİZ SIĞIRI YEDİ CILIZ SIĞIRIN yedi cılız yemesi ve YEDİ YEŞİL BAŞAKLA DİĞERLERİ KURU OLANLAR konusunda bize fikir bildir. Umarım insanlara dönerim. Umulur ki bilirler. )

12/47 - Kale tezraune SEB'A SİNINE DEEBA fe ma hasadtüm fe zeruhü fı sümbülihı illa kalılen min ma te'külun ( "YEDİ SENE USÜLÜNE GÖRE ekeceksiniz. Hasat etmeyin de o yediklerinizden azı haricindekileri başağının içinde bırakın." dedi. )

12/48 - Sümme ye'tı min ba'di zalike SEB'UN ŞİDADÜN ye'külne ma kaddemtüm lehünne illa kalılen min ma tuhsınun ( “Sonra bunun ardından YEDİ ŞİDDETLİ ZORLU OLANI gelecek. O biriktirip daim kıldıklarınızı, o saklayacaklarınızdan azı haricindekini yiyecek." )

Zümer suresinin 23. ayetinde de Kur'an'ın "İkili" bir kitap olduğu bildirilmektedir.

39/23 - Allahü nezzele ahsenel hadısi KİTABEN müteşebihen MESANİYE ... ( En güzel sözü, benzetmeli İKİLİ KİTAP olarak Allah indirdi. ... )

Tevrat'ın Tekvin ( Genesis / Yaratılış ) suresinin "7-2" kodlu ayetinde Haberci Nuh'un gemiye "Yedi çift" hayvan alması bildirilir.

1 Genesis 7-1 RAB Nuh'a, "Bütün ailenle birlikte gemiye bin" dedi, "Çünkü bu kuşak içinde yalnız seni doğru buldum.

1 Genesis "7-2" Yeryüzünde soyları tükenmesin diye, yanına temiz sayılan hayvanlardan erkek ve dişi olmak üzere YEDİŞER ÇİFT,

1 Genesis 7-3 kirli sayılan hayvanlardan birer çift, kuşlardan YEDİŞER ÇİFT al.

Yaratılışın mikro tezahürü olan Mitoz hücre bölünmesi de döngüselliğin bir ifadesi olan "İkili Yedi" kavramının kaba madde planındaki temsili niteliğindedir. Mitoz bölünme şeması aşağıda olup, 7 birimlik döngü sonunda 2 hücre ortaya çıkmaktadır.





Kozmik iletişim aracı semboller 

"Sembol" daha doğrusu "Symbol" Grek kökenli bir kelime olup "Sun" ( İle ) ve "Ballein" ( Atmak ) köklerinden oluşmakta ve "Birlikte atılan" anlamını taşımaktadır. Bu ifade "bir kavram ile birlikte anılan" anlamını vermektedir.

Arapça'da "Sembol" kelimesinin karşılığı "Şibh" ( Benzer, Benzeyen ) kelimesidir. "Teşbih" ( Benzetme ) kelimesi de "Şibh" kökündendir. "Teşbih" kelimesinin, "Sel" ( Sual ) ve "Misal" ( Suallenmiş / Örnek ) köklerinden türemiş olan "Temsil" kelimesiyle anlam benzerliği bulunmaktadır.  

"Sembol" kelimesinin Türkçe karşılığı "Simge" kelimesi olup bu kelime "Sim" kökünden ve "-ge" ekinden oluşmaktadır. "Sim" kökü batı dillerindeki "SaMe" ( Benzer, Aynı ), "SİMilar" ( Benzeyen ) kelimelerinde de aynı anlamı yansıtacak şekilde bulunmaktadır.

Semboller, kelimelerin ve kavramların kelimesel, sayısal veya şekilsel ifadeleridir. Kur'an, İncil ve Tevrat ayetlerinde meselelerin çoğunlukla "Teşbihi" anlatımlar ile bildirildiği görülmektedir. Semboller yüksek tesir frekansları yaymakta olup, icabında bir sembol sayfalarca yazıya bedel mesaj ve bilgi içerebilmektedir. Okült ezoterik cemiyetlerde yoğun sembolizme dayalı iletişimin olması bu cemiyetleri kuranların sembolizm ilmine vakıf olmalarından kaynaklanmaktadır. 

Sembolizm aslında bir kodlama sistemi olup, Mısır hiyeroglifleri, günümüz iletişiminde kullanılan emojiler, sayılar, bilgisayar teknolojisinde kullanılan binary kodları ( 0, 1 ) vb. esasen anlam içeren kodlardır.

Kutsal kitaplardaki sembolizm ( müteşabihat ) ayetlerin çok katmanlı anlamlar ve mesajlar içerebilmesine vesile olmaktadır. 

Kur'an'da "Teşbih" kelimesinin geçtiği bazı ayetler şöyledir.

2/25 - Ve beşşirillezıne amenu ve amilus salihati enne lehüm cennatin tecrı min tahtihel enhar küllema ruziku minha min semeratin rizkan kalu hazellezi rüzıkna min kablü ve ütu bihı MÜTEŞABİHA ve lehüm fıha ezvacün mütahheratün ve hüm fıha halidun ( Ve o inananları, iyilikler yapanları altlarından nehirler akan bahçelerin kesinlikle onlara olduğu ile müjdele. Onların hepsi oranın meyvelerinden, ürünlerinden rızıklanırlar. "Bunlar o önceden rızıklandırıldıklarımızdır." derler. BENZEŞENLERİNDEN verilmişlerdir. Orada temiz eşler de onlaradır. Onlar orada ebedidirler. )

Ayette kaba madde planı olan dünyadaki olguların süptil plan olan cennetteki olguların sembolleri, temsilleri, projeksiyonları olduğu mesajı verilmektedir.  

2/70 - Kalüd'u lena rabbeke yübeyyin lena ma hiye innel bekara TEŞABEHE aleyna ve inna in şaellahü le mühtedun ( "Çağır bize Rab’bini de onun ne olduğunu bize açıklasın." dediler. "Kesinlikle sığıra BENZER geldi bize ve eğer Allah dilerse kesinlikle biz yönlendirilenler oluruz." )

Al'i İmran suresinin 7. ayetinde Kur'an'da sembollere, teşbihlere yer verilerek bildirilmiş ayetlerden ve bu ayetlerdeki sembolik ifadelerin ( müteşabihat ) yorumlanmasının öneminden bahsedilmektedir.

3/7 - Hüvellezi enzele aleykel kitabe minhü ayatün muhkematün hünne ümmül kitabi ve üharu MÜYEŞABİHAT fe emmellezine fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma TEŞABEHE minhübtiğael fitneti vebtiğae te'vılih ve ma ya'lemü te'vılehu illellah ver rasihune fil ılmi yekulune amenna bihı küllün min ındi rabbina ve ma yezzekkeru illa ülül elbab ( Kitabı sana indiren O'dur. Onda kitabın anası olan açık anlamlı, sağlam ayetler vardır. Diğerleri BENZETMELİDİRLER. Ama o kalplerinin içinde şüphe, vesvese, eğrilik, ayrılık olanlar, onlardan fitneyi aramak ve kendi yorumlarını aramak için o BENZETİLMİŞ olanlara tabi olurlar. Onun yorumunu Allah haricinde kimse bilmez. İlimde derinleşmiş olanlar "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler. Akıl sahipleri haricindekiler hatırlamaz. )

Nisa suresinin 157. ayetinde "Mesih İsa"'nın çarmıha gerilerek öldürülmesinin sembolik ve hipnotik bir yanılsama tezahürü olduğu, gerçeğin ise farklı olduğu yine "Şibh" fiiliyle bildirilmektedir.

4/157 - Ve kavlihim inna katelnel mesıha ıysebne meryeme rasulellah ve ma kateluhü ve ma salebuhü ve lakin ŞÜBBİHE lehüm ve innellezinahtelefu fıhi le fı şekkin minh ma lehüm bihı min ılmin illettibaaz zann ve ma kateluhü yekına ( Ve "Kesinlikle biz Allah' ın resulü Meryem oğlu Mesih İsa’yı öldürdük." sözlerinden dolayı. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Lakin onlara BENZETİLDİ. Kesinlikle onun hakkında ihtilaf edenler, ondan şüphe içindedirler. Onlara onun ilminden yoktur. Ancak zanna tabi olurlar. Doğrusu onu öldürmediler. )

Zümer suresinin 23. ayetinde Kur'an ayetlerinin "Mesani" ( İkili ) yani "Muhkem" ( Açık anlamlı ) ve "Müteşabih" ( Benzetmeli, Sembolik ) niteliğinden bahsedilmektedir. 

39/23 - Allahü nezzele ahsenel hadısi KİTABEN MÜTEŞEBİHEN MESANİYE takşeırru minhü cüludüllezıne yahşevne rabbehüm sümme telınü cüludühüm ve kulubühüm ila zikrillah zalike hüdellahi yehdı bihı men yeşa' ve men yudlilillahü fe ma lehu min had ( En güzel sözü, BENZETMELİ İKİLİ KİTAP olarak Allah indirdi. O Rab’lerinden korkanların O’ndan derileri ürperir. Sonra Allah' ın hatırlamasına derileri ve kalpleri yumuşar. Bu Allah' ın yönlendirmesidir. Onunla dilediği kimseyi yönlendirir. Allah kimi saptırırsa, artık ona yönlendiriciden yoktur. )

Kuralsızlık ve sınırsızlık tuzağı

Evvelki bölümlerde sıklıkla değinildiği üzere "Yeni Düzenci" küreselciler dijital teknoloji vasıtasıyla kendilerini Rab'be ortak koşmakta, Transhumanism vb. gibi projeler vesilesiyle insanlara "İnsan Tanrıdır." telkini yapmakta ve asla affı olmayan şirk gühahına batmaktadırlar. Zaten İblis'in insanı ilk aldatma söyleminde de aynı ifade yer almaktadır. 

1 Genesis 3-5 "Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek TANRI GİBİ OLACAKSINIZ."

Küreselcilere hizmet eden meşhur bir yazara ait "Homo Deus" ( Tanrı İnsan ) isimli kitap kitlesel telkin ve zihin programlama amacıyla küreselciler tarafından yazdırılmıştır.

Her adımlarını Kur'an ayetlerine ters ve farklı anlamlar yükleyerek atan bu müşrik inkârcılar Kur'an'da yer alan "Allah ne dilerse yapar." ayetini kullanarak insanlara düşüncede ve eylemde kuralsızlığı ve sınırsızlığı telkin etmektedirler.

14/27 ... ve yef'alüllahü ma yeşa' ( ... ve Allah ne dilerse yapar. )

22/18 ... innellahe yef'alü ma yeşa' ( ... Kesinlikle Allah ne dilerse yapar. )

Zaten satanizmin temeli bu söyleme dayanmaktadır. "Uygun görüyorsan yap." ( Do it as you see fit. )

Yaratılışın, doğanın işleyişinde nasıl fizik kuralları ( maddi kurallar ) varsa, benzer şekilde ruhi ve manevi kurallar, sınırlar da bulunmaktadır. İşte dejenerasyon misyonunu üstlenmiş satanistlerin hedefi bu kuralları ve sınırları ( vicdani, ahlaki ve insani değerler ) önce esnetmek, ardından da ortadan kaldırmaktır. Dinin özünü oluşturan ruhi, vicdani ve manevi sınırlar Kur'an'da "Hududallah" ( Allah'ın hudutları ) ifadesiyle bildirilmiştir.

2/229 ... ve men yeteadde hududellahi fe ülaike hümüz zalimun ( ... Kim Allah’ ın hudutlarını aşarsa, artık onlar zalimlerdir. ) 

5/87 .... ve la ta'tedu innellahe la yühıbbül mu'tedın ( ... Hududu aşmayın. Kesinlikle Allah hududu aşanları sevmez. )

1999 yılı yapımı Matrix filminin sonundaki şu cümleler de niyeti ortaya koymaktadır. “Biliyorum oradasın. Seni şimdi hissedebiliyorum. Korktuğunu biliyorum….bizden korkuyorsun. Değişimden korkuyorsun. Geleceği bilmiyorum. Sana bunun nasıl biteceğini söylemek için gelmedim. Sana bunun nasıl başlayacağını söylemek için geldim. Bu telefonu kapatacağım ve bu insanlara, senin onlara göstermek istemediğini göstereceğim. ONLARA SENSİZ BİR YAŞAM GÖSTERECEĞİM. KURALSIZ VE KONTROLSÜZ, SINIRLARI VE KISITLAMALARI OLMAYAN BİR DÜNYA. HERŞEYİN MÜMKÜN OLDUĞU BİR DÜNYA. Gitmeye başladığımız noktada sana bir seçim bırakıyorum.”

Cümlelerde planlanan şeytani Yeni Dünya Düzeni'ne ( YDD ) atıfta bulunulmaktadır. YDD ayrıca ülke sınırlarının ortadan kalktığı ve tek Dünya Devleti'nin tesis edildiği bir yapıyı da tanımlamaktadır.

18 Ekim 2020 Pazar

Demir Kütleleri ve Erimiş Bakır 

İnsan kanındaki hemoglobin DEMİR atomları içermekte olup, hemoglobin miktarı yüksek olan KAN oksijenlendiğinde DEMİR onu KIRMIZIYA dönüştürür. İnsan kanı bu nedenle kırmızıdır. Bazı hayvanlarda bulunan hemosiyanin ise BAKIR içerir ve hemosiyanin miktarı yüksek olan KAN oksijenlendiğinde, BAKIR onu MAVİYE dönüştürür. Örümcek, AHTAPOT* ve akreplerin KANI MAVİDİR."

* Grey Alien tasvirindeki gibi ters damla formunda bir kafa yapısına sahip olan Ahtapot ( Octopus ... Octo ( Sekiz ) + Pus ( Ayak ) ) yeni boyut ve yeni döngü kavramlarının nümerolojik sembolü olan 8 sayısının tezahürü niteliğindedir. Ayrıca Örümcek de Kur'an'da misali yer alan bir varlıktır.

18/96 18/96 - Atun (1) i (2) ZÜBER (3) al (4) HADİD (5) hatta (6) iza (7) sava (8) beyne (9) es (10) sadaf (11) eyni (12) kale (13) enfühu (14) hatta (15) iza (16) ceale (17) hu (18) naran (19) kale (20) atun (21) ı (22) üfriğ (23) aley (24) hi (25) KITRA (26)

( Bana DEMİR KÜTLELERİ getirin. Nihayet, iki ucun arasını eşleştirip müsavi kıldı. "Üfleyin." dedi. Nihayet ateşi oluşturduğunda "Getirin bana, onun üzerine ERİMİŞ BAKIR dökeyim." dedi. )

Zülkarneyn ( İki Boyutlu / İki Soylu / İki Boynuzlu )'in sözünü içeren bu ayette insan ile üst süptil boyut varlıklarının birleşerek şeytanları engellemelerinden, onların önünde sed oluşturmalarından bahsediliyor da olabilir. Zira DEMİR KÜTLESİ kaba madde, ERİMİŞ BAKIR yarı süptil maddedir. Ayetteki "İki ucun arasının eşleştirilmesi" ifadesi de iki boyutun birleştirilmesini tanımlıyor olabilir.

Ayette 26 kelime bulunması da "8" sayısı açısından dikkat çekmektedir. ( 2+6 = 8 ) 

Ayrıca Demirin atom numarası da 26' ( 2+6 = 8 ) olup, Kur'an'da 57. surenin ismi olan Hadid ( Demir ) kelimesinin ebced değeri de 26'dır.

Bakırın atom numarası ise 29' ( 2+9 = 11 ) dur. Bu iki sayının nümerolojik değerlerinin toplamı "1" sayısını vermektedir. ( 8+1+1 = 10 ... 1+0 = 1 ) "1" sayısı BİRleşmenin, Ünitenin sembolüdür. Ayette Demir Kütleleri ile Erimiş Bakırın yani kaba madde insan ile süptil madde varlıkların ( Öz Varlık ? ) birleşmesinden, eşleşmesinden bahsedilmekte gibidir. 

Kur'an'daki cennet ( Sirius / Üst süptil boyut ) tasvirlerinde yer alan "Cennette hurilerle eşleşme, birleşme" ifadesi de esasen "insanın üst plandaki ( boyut ) süptil öz varlığı ( astral bedeni ) ile birleşmesini, eşleşmesini" tanımlamaktadır. "Huri" kelimesi "Ahver" ( Yüksek beyaz ve iri gözlü olan ) kelimesinin çoğuludur. Sirius yıldızının "Beyaz Yıldız" olarak da tanımlanması konu bağlamında önem arzetmektedir. ( "Ahver" kelimesi belirli bir cinsiyeti temsil etmemektedir. )

"Yeraltı dünyası" ifadesi ve alt boyut varlıkları 

"Yeraltı dünyası" ifadesi suç işleyen, haksız kazanç sağlayan, ahlaksızlık ve kötülük yapanların oluşturduğu camiayı tanımlamak için kullanılan bir ifadedir. Kötülük ve bozgunculuk yapanların "dünyasını" ( ortamını ) tanımlamak için neden "Yeraltı" ifadesi kullanılmıştır? Akla ilk gelen yanıt "Gizli işler çevirdikleri ve gizlendikleri için " olabilse de kitap ayetlerine göre daha detaylı bir durum söz konusu gibidir.

Nahl suresinin 45. ve Mülk suresin 16. ayetlerinde "Yere geçirilmek" ifadesi bulunmaktadır.

16/45 - E fe eminellezine mekerus seyyiati en YAHSİFELLAHÜ BİHİMÜL ERDA ev ye'tiyehümül azabü min haysü la yeş'urun ( Kötülük hileleri, tuzakları kuranlar, Allah' ın onları YERE GEÇİRMESİNDEN veya onlara farketmedikleri yerden azabın gelmesinden emin midirler, güvende midirler? )

67/16 - E emintüm men fis semai en YAHSİFE BİKÜMÜL ARDA fe iza hiye temur ( O göktekinin, sizi YERE GEÇİRMEYECEĞİNE emin misiniz? Artık o zaman o değişip çalkalanır. )

Hümeze suresinin 4. ayetinde "Hatm / Hıtam" ( Son, Sonlandırma ) kökünden türemiş olan ve kitapta "Ateşin en son katmanı, Gayya kuyusu" anlamında kullanılan "Hutameh" kelimesi yer almaktadır.

104/4 - Kella le yünbezenne fil HUTAMEH ( Asla, HUTAMEYE atılacaktır. )

104/5 - Ve ma edrake mel HUTAMEH ( Ve HUTAMENİN ne olduğunu sana ne bildirir? ) 

104/6 - NARullahil mukadeh ( Allah' ın yakılmış ATEŞİDİR. )

104/7 - Elleti tettaliu alel ef'ideh ( O kalplere yükselip erişir. )

104/8 İnneha aleyhim MÜ'SADEH ( Kesinlikle ki onların üzerlerine SED* ÇEKİLİR. )

Ayette anılan "Sed", Zülkarneyn'in, İblis neferi olan ve döngü sonunda bozgunculuk için tezahür edecek / eden Ye'cuc ve Me'cuc için inşa ettiği "Sed" midir?

18/94 - Kalu ya zel karneyni inne YE'CUCE ve ME'CUCE MÜFSİDUNE FİL ARDI fe hel nec'alü leke harcen ala en tec'ale beynena ve beynehüm SEDDA ( “Ey Zülkarneyn, iki boynuzlu, YECUC ve MECUC kesinlikle yerde bozgunculardır. O halde, bizimle onlar arasına SED koyman üzere sana harac versek olur mu?” dediler. )

21/96 - Hatta İZA FÜTİHAT* YE'CUCÜ ve ME'CUCÜ ve hüm min külli hadebin yensilun ( Nihayet YECUC ve MECUC AÇILDIĞINDA*, onlar her tepeden inip akın ederler. )

* Ayetteki "Açılma" ifadesi alt boyuttan 3. boyuta ( dünyaya ) açılan bir boyut portalını tanımlamakta gibidir. Ayette alt boyutta ( yeraltında ) bulunan varlıklar ( cinler ) olan Ye'cuc ve Me'cuc'un tepelerden yeryüzüne çıkarak akın ettikleri bildirilmektedir. 

Mutaffifin ( Ölçüde tartıda hile yapan ) suresinin 7. ayetinde günahkârların karşılığının "Siccin" ( Zindan )'de olduğu bildirilmektedir. Ve "Siccin", rakamlandırılmış yazı / kitap olarak tanımlanmaktadır. ( Zindan, yeraltındaki karanlık hapishaneye verilen isimdir. )

83/7 - Kella inne kitabel füccari le fi SİCCİN ( Hayır. Kesinlikle günahkarların kitabı, yazısı SİCCİNİN içindedir. )

* "Siccin"'in kelime anlamı "Zindan"'dır.

83/8 - Ve ma edrake ma SİCCİN ( Ve SİCCİNİN ne olduğunu sana ne bildirir? )

83/9 - Kitabun merkum ( Rakamlandırılmış kitap. )

İncil'in aşağıdaki ayetlerinde esasen üst süptil boyut varlığı olan İblis'in yeraltına yani alt boyuta hapsedilmesinden bahsedilmektedir.

66 Vahiy 20-2 Melek ejderhayı -İBLİS ya da ŞEYTAN denen o ESKİ YILANI - yakalayıp bin yıl için bağladı.

66 Vahiy 20-3 Bin yıl tamamlanıncaya dek ulusları bir daha saptırmasın diye onu DİPSİZ DERİNLİKLERE ATTI, ORAYA KAPAYIP GİRİŞİ MÜHÜRLEDİ. Bin yıl geçtikten sonra kısa bir süre için serbest bırakılması gerekiyor.

66 Vahiy 20-7 Bin yıl tamamlanınca ŞEYTAN atıldığı ZİNDANDAN serbest bırakılacak.

66 Vahiy 20-8 Yeryüzünün dört bucağındaki ulusları -GOG'la MAGOG'u*- saptırmak, savaş için bir araya toplamak üzere ZİNDANDAN çıkacak.

* Gog ve Magog kelimeleri Ye'cuc ve Me'cuc'un İncil'deki karşılıkları olup ayette, aynen Kur'an'da zikredildiği üzere, zindandan çıkan İblis'in talimatıyla Ye'cuc ve Me'cuc''un yerde bozgun yapacaklarından bahsedilmektedir. Kur'an'daki ilgili ayette de alt boyuttan 3. boyuta ( dünya ) açılan boyut portalından bahsedilmektedir.

Millet kavramı

"Millet" kelimesi, "İllet" ( Sebep ) kökünden türemiş olup, "Milliyet" kelimesi de yine "İllet" köküne sahip "İlliyet" ( Sebepsellik, Sebeple ilgili olan ) kelimesinden türemiştir. 

Bu minvalde "Millet", ortak bir sebebe dayalı olarak bir arada bulunan varlık topluluğunu tanımlamaktadır. Anılan "sebebi" dil, inanç, soy, coğrafi konum, ortak geçmiş gibi unsurlar oluşturabilmektedir. Yani bir topluluğun millet olarak anılabilmesi için anılan unsurlardan en az birinin varlığı gerekmektedir.

Kur'an'da "Millet" kelimesi kapsamında ağırlıklı olarak coğrafi konum ve inanç birliği unsurları bulunmaktadır. 

Kur'an'da ilk "Millet" kelimesi Bakara suresinin 120. ayetinde geçmektedir.

2/120 - Ve len terda ankel YEHUDÜ ve len NESARA hatta tettebia MİLLETEHÜM kul inne hüdellahi hüvel hüda ve le in itteba'te ehvaehüm ba'dellezi caeke minel ılmi ma leke min allahi min veliyyin ve la nasır ( Ve YAHUDİLER ve NASIRALILAR, sen ONLARIN MİLLETİNE tabi olana kadar senden asla hoşlanmazlar. De ki: "Yönlendirme kesinlikle o Allah’ ın yönlendirmesidir." Eğer sen, ilimden sana o getirdiklerimiz sonrasında onların heveslerine tabi olursan Allah’tan sana dost ve yardımcı yoktur. )

Yahudiye ve Nasıra ( Celile'nin nahiyesi ) eski Filistin toprakları içinde kalan yerleşim birimlerinin isimleri olup, buralarda yaşayanlara Yahudi ve Nasıralı ismi verilmiştir. Ancak bu iki topluluğu millet yapan özellik coğrafi konum ile birlikte esasen birleştirici olan kitap ilmine olan farklı yaklaşımları yani farklı inançlarıdır. 

Millet kelimesi Kur'an'da sıklıkla "Millete ibrahim" ( İbrahim'in milleti ) ifadesi içinde yer almaktadır. Bu ifadenin bir "inanç birliğini" tanımladığı görülmektedir.

2/130 - Ve men yerğabü an MİLLETİ İBRAHİME illa men sefihe nefseh ve lekad ıstafeynahü fid dünya ve innehu fil ahırati le mines salihın ( Ve İBRAHİM'İN MİLLETİNDEN nefsini akılsız kılan haricinde kim yüz çevirir? Onu dünyada seçkin kıldık ve kesinlikle o ahirette de iyilerden olacaktır. )

Bakara suresinin 135. ve Al'i İmran suresinin 95. ayetlerinde İbrahim'in milletinin ortak özelliğinin "Allah'ın birliğine inanmak ve O'na ortak koşmamak" olduğu ortaya çıkmaktadır.

2/135 - Ve kalu kunu HUDEN ev NRSARA tehtedu kul bel MİLLETE İBRAHİME hanıfa ve ma kane minel MÜŞRİKIN ( Ve "YAHUDİ veya NASIRALI olun ki yönleneseniz." dediler. De ki: "Bilakis İBRAHİM'İN MİLLETİ birleyip doğruluğa yönelendir. ORTAK KOŞANLARDAN değillerdir." )

3/95 - Kul sadekallahü fettebiu MİLLETE İBRAHİME HANİFA ve ma kane minel müşrikın ( De ki: "Allah doğrudur. O halde BİRLEYİP DOĞRULUĞA YÖNELEN İBRAHİM'İN MİLLETİNE tabi olun. Ortak koşanlardan olmayın." )

A'raf suresinin 88. ayetinde, aynı coğrafyada yaşamanın ve aynı dili konuşmanın dahi icabında millet olmayı sağlayamadığı Şuayb misali ile bildirilmektedir.

7/88 Kalel meleüllezınestekberu min kavmihı le nuhricenneke ya şüaybü vellezine amenu meake min karyetina ev leteudünne fı MİLLETİNA kale e ve lev künna karihın ( Kavminden o ileri gelen kibirliler "Ey Şuayb, kesinlikle seni ve seninle beraber inananları şehrimizden çıkaracağız veya MİLLETİMİZE döneceksiniz." dediler. "İstemeyenler olsak da mı?" dedi. )

Yusuf suresinin 37. ayetinde millet olma açısından, aynı inanca sahip olmanın aynı kavimden ( ırktan, soydan ) olmaktan daha öncelikli olduğu vurgulanmaktadır.

12/37 - Kale la ye'tiküma taamün türzekanihı illa nebbe'tüküma bi te'vılihı kable en ye'tiyeküma zaliküma min ma alemenı rabbi innı teraktü MİLLETE KAVMİN LA YÜ'MİNUNE BİLLAHİve hüm bil ahırati hüm kafirun ( "Sizin ikinizin rızıklanacağınız yiyecek gelmeden önce onun yorumunu size haber veririm. Bu, Rab’bimin bana öğrettiklerindendir. Kesinlikle ben ALLAH'A İNANMAYAN ve ahirete inkarcılar olan KAVMİN MİLLETİNİ terkettim." dedi. ) 

"Millet" kavramı, insanları bir arada tutan, insanlara birbirlerine karşı sorumluluklar yükleyen, sevgi, şefkat, paylaşım, fedakarlık gibi olguları besleyen kutsal bir olgudur. Millet, bir anlamda aile olgusunun genişletilmiş halidir. İşte küreselciler "Singularity" ( Tekillik, Yalnızlık ) başlığı altında topladıkları dijital projelerle insanları sevgisiz, sorumsuz, duygusuz, ahlaksız, inançsız ve yalnızlaşmış robotlara, nesnelere dönüştürmek istemektedirler. Zira insanın, IOT ( Internet of Things / Şeylerin Interneti ) kavramındaki "Things" ( Şeyler ) kapsamında olması hedeflenmektedir.

17 Ekim 2020 Cumartesi

Aldatıcı vaad ... Va'd-i ğurur

İblis'in insanı kadim aldatma taktiği "seçim sunmak", "düşük frekansı yani dünyevi ve maddi menfaati cazipmiş gibi vaad etmek" unsurlarından oluşmaktadır. Ve bu aldatma girişimi insan için nefse hakimiyet ve kibirden arınma sınavıdır. Zira Kur'an'da "Aldatma" kelimesinin karşılığı "Ğurur" kelimesidir. Bu kelimenin Türkçe'de kibir anlamına gelen "Gurur" kelimesiyle olan fonetik benzerliği dikkat çekmektedir. Bu benzerlik, nefsaniyetin bir ürünü olan "gurur" olgusunun büyük bir "aldanma" olduğu mesajını vermekte gibidir.

Şeytanın aldatması ve insanın aldanması ile lgili ayetler ;

4/120 YEİDÜHÜM ve yümennıhim ve MA YEİDÜHÜMÜŞ ŞEYTANÜ İLLA ĞURURA ( ONLARA VAAD EDER ve onları saplantılara, kuruntulara sokar. ŞEYTAN ONLARA ALDATMA HARİCİNDEKİNİ VAAD ETMEZ. ) 

A'raf suresinin 22. ayetinde şeytanın Adem'i ve eşini "düşük frekansa çektiği, indirdiği" anlatılmaktadır. 

7/22 - Fe DELLAHÜMA bi ĞURUR fe lemma zakaş şecerate bedet lehüma sev'atühüma ve tafika yahsifani aleyhima min verakıl cenneh ve nadahüma rabbühüma e lem enheküma an tilkümeş şecerati ve ekul leküma inneş şeytane leküma adüvvün mübın ( Böylece onları ALDATMA ile AŞAĞI SARKITTI. Ağacı tadınca, ayıpları, çirkinlikleri onlara ortaya açığa çıktı. İkisi bahçenin yapraklarından üzerlerini örtüp yamamaya başladılar. Rab’leri onlara seslendi "Ben size o ağaç hakkında hüküm vermedim mi? Ve "Şeytan kesinlikle size apaçık düşmandır" demedim mi?" )

3/185 - Küllü nefsin zaikatül mevt ve innema tüveffevne ücuraküm yevmel kıyameh fe men zuhziha anin nari ve üdhılel cennete fe kad faz ve mel hayatüd dünya illa METAUL ĞURUR ( Tüm nefisler ölümü tadar. Ve ayağa kalkış gününde ödülleriniz kesinlikle size vefa edilir. Kim ateşten uzaklaştırılıp, cennete sokulursa kurtulmuştur. Dünya hayatı ALDATICI MADDE, FAYDA haricindeki değildir. ) 

57/20 - İ'lemu ennemel hayatüd dünya le'ıbun ve lehvun ve zinetun ve tefahurun beyneküm ve tekasurun fil emvali vel evladi ke meseli ğaysin a'cebel kuffare nebatühu sümme yekunu hutamen ve fil ahıreti azabun şeduydun ve mağfiretun min allahi ve rıdvanun ve mel hayatüd dünya illa META'UL ĞURUR ( Bilin ki o dünya hayatı kesinlikle oyundur, eğlencedir, süstür, aranızda övünmedir, mallardan ve çocuklardan çoğaltmadır. Bitirip yetiştirdiği, ekincilerin hoşuna giden yağmur misali gibidir. Sonra kırpılmış parça olur. Ahirette şiddetli azap, Allah’tan af ve rıza vardır. Dünya hayatı ALDATICI MADDE, FAYDA haricindeki değildir. )

İblis'in Mesih İsa'yı aldatma girişimi tüm insanlığa ibret olacak şekilde İncil'de şöyle bildirilmiştir.

40 Matthew 4-8 İblis bu kez İsa'yı çok yüksek bir dağa çıkardı. O'na bütün görkemiyle dünya krallıklarını göstererek,

40 Matthew 4-9 "Yere kapanıp bana taparsan, BÜTÜN BUNLARI SANA VERECEĞİM."dedi.

40 Matthew 4-10 İsa ona şöyle karşılık verdi: "Çekil git, Şeytan! 'Tanrın Rab'be tapacak, yalnız O'na kulluk edeceksin' diye yazılmıştır."

Hazar, Türk ve Sirius

"Hazar Kaanlığı", 650 ( 6+5+0 = 11 ) yılında Türkler tarafından Orta Asya'da kurulmuş bir devlettir. "Hazar" kelimesi "Khazar" olarak da yazılmakta olup, "Khaz" ( Gezmek ) ve "-ar" ( -ci / -en ) kelimelerinden oluşmaktadır. Dolayısıyla "KHAZar" kelimesi "GEZer / Gezgin / Gezici" anlamına gelmektedir. ( Türkçe'deki "Kazmak" fiili de "Yol açarak ilerlemek" anlamına gelmekte olup, özünde "Gezmek, İlerlemek" anlamını barındırmaktadır.

"Gezmek" fiilinin Arapça karşılığı "Seyr" kelimesi olup, bu kelimenin "Sirius" kelimesiyle ilintisi bulunması kuvvetle muhtemeldir. ( Türklerin Sirius ile olan bağına, "Tür" kelimesiyle "Sir" kelimesinin köken ilintisine, GÖKtürklerin sembolü olan köpek kafasının Sirius yıldızının ait olduğu Canis Major ( Büyük Köpek ) takımyıldızını simgelediğine, "Mavi" anlamına gelen ve Kur'an'da geçen "Zürka" kelimesinin "Gök" ve "Türk" kelimeleriyle olan ilintisine evvelki bölümlerde defaatle değinilmişti. )

Bu noktada "SR / TR" köküne bağlı olarak "Sirius"* kelimesiyle, "Süptil / İnce / Az yoğun madde", "Hareketli olan" ve "Yüksekteki yer" anlamları itibarıyla ilintili olan kelimeler ve ilgili yorumlar şöyledir. ( Dillerde "S", "T", "D" ve "Z" harfleri birbirlerini ikame eden harflerdir. )

* Latince'de kelimelerin sonlarında bulunan "-us" kelimesi anlam içermeyen fonetik bir ektir. Örnek : Calcul+us, Nov+us, Stat+us, Un+us, Jes+us .... Dolayısıyla "Sirius" aslında "Sir / Siri" kelimesidir.  

Seyr : Gezi, ilerleme

Seyirmek : Gezmek, ilerlemek

Seyrek : Az yoğun, sıklığı az

Seyrelmek : Yoğunluğu, sıklığı azalmak

Seyyar : Gezen, sabit olmayan, hareket eden, bir yerde yoğunlaşmayan ( hareket frekans yükselmesiyle oluşan bir fenomendir. )

Sair : Koşarak ilerleyen

Sır : Giz ( GZ kökü itibarıyla "Gezmek" kelimesi ilintisi olabilir. ) ( "Eser miktar" kavramı "YOK gibi, ihmal edilebilir miktar" anlamındadır. )

Sarmak : Dairesel gezme hareketi yapmak

Sur : Yüksek duvar ( Bir ülke ismi olan "Suriye" kelimesi de ( İngilizcesi "Syria" ) "Sirius" ile fonetik benzerlik arzetmektedir. )

Sure : Kur'an ayetlerini içeren bölümlere verilen isimdir. ( İngilizce'de "Sure" kelimesi "Emin, Güvenli" anlamına gelmektedir. Fransızca'da "Sur" kelimesinin ise "Emin, Güvenli" anlamı yanısıra "Üstünde, Yükseğinde" anlamı taşıması konu bağlamında dikkat çekmektedir.

Süre : İlerleyen, gezen zaman

Sürat : Hız, hızlı gezme

Seri : Hızlı, ard arda gezen, dizilen

Esir : Evreni kaplayan süptil madde

Tör : Almanca'da "Kapı" anlamında olup üst boyuta geçiş anlamı içermektedir.

Door ( Kapı - ing. )

Tower : İngilizce'de "Kule" anlamında olup "yüksek olan, yüksekteki yer" anlamı bulunmaktadır. ( Tour ( Kule - fra. ) Turm ( Kule - alm. ) )

Türs : Kalkan ( Tiras = Kalkanlar; Tiras, Hz. Nuh'un Yafes isimli oğlunun 7. oğlunun ismi olup, Türk olarak da telaffuz edilmektedir. ) 

Yusuf suresinde yer alan Yusuf'un kuyuya atılması, onu seyyarların bulması, sucunun kovasını kuyuya sarkıtması hikâyesindeki sembolizm şöyledir.

Kuyu = Kara delik, solucan deliği, boyut portalı 

Seyyarlar = Sirius'lu vazifeli varlıklar

Sucu = Bilgi aktarıcı ( "Su" ilahi kozmik bilginin sembolüdür. )

Kova = Kozmik bilgi haznesi

12/19 - Ve caet SEYYARATÜN fe erselu varidehüm fe edla delveh kale ya büşra haza ğulam ve eserruhü bidaah vallahü alimün bima ya'melun ( Ve SEYYARLAR geldi de sucularını gönderdiler. Kovasını sarkıttı. "Ey müjde, bu oğlan." dedi. Onu sermaye olarak gizlediler. Allah o yaptıklarını biliyordu. )

Neml suresinin 69. ayetinde yer alan "Siru" ( Gezin ) fiili de Siri / Sirius kelimesinin tezahürü niteliğindedir. 

27/69 - Kul SİRU fil erdı fenzuru keyfe kane akıbetül mücrimın ( De ki: "Yerde GEZİN de suçluların sonu nasıl oldu bakın?" )

Ayrıca "Siru fil erd" ( Yerde gezin ) ifadesi "gökte gezme" kavramının varlığına da dolaylı olarak işaret etmektedir.

Kur'an'da "Sirius" kelimesi "Şi'ra" olarak zikredilmektedir.

53/49 - Ve ennehu hüve rabbuş Şİ'RA ( Ve kesinlikle O, O ŞİRA' nın da Rab’bidir. )

"Şi'ra" kelimesi "Şi'r" ( Sezgi, İlham, Bilgi ) kelimesiyle de ilintilidir. Zira ilahi nizamın kader mekanizmasında işlev gören Sirius'lu vazifeli varlıklar ilettikleri frekans tesirleriyle insanlara ilham vermekte ve sezgileri yükseltmektedirler. İlhama dayalı olarak oluşturulan duygulu ve kafiyeli yazılara da bu nedenle "Şiir" denmektedir. ( "Şiir" kelimesinin aslı "Şi'r"'dir. ) Bir cep telefonu markasının sesli yönlendiricisinin isminin "Siri" olması da bir okült ezoterik sembolizm tezahürüdür.

Kendinizi TEMYİZleyin!

Türkçe'de yer alan "Temizlemek" fiilinin kökeni Arapça'daki "Temyiz" ( Ayırt etmek, Ayrıştırmak, Ayırmak ) kelimesidir. "İmtiyaz" ( Ayrıcalık ) kelimesi de aynı köktendir.

"Temyiz" kelimesi Türkçe'de hem "pisliği ayırmak, gidermek" anlamında, hem de "yanlışı doğrudan ayırmak" anlamında kullanılmaktadır. Hukuk sistemindeki Yargıtay, mahkeme kararlarının "temyizi" için yani "yanlış kararın giderilmesi" için başvurulan mercidir.

Kur'an'da "Temyiz" kelimesinin anlamı çerçevesinde mesaj veren ayetlerde ruhsal tekâmülün ancak ve ancak, şeytandan bulaşan "Ricz" ( Pislik ) olarak tanımlanan nefsani ve maddi olgulardan "ayrışılması" ve düşüncede, tutumda, sözde ve davranışta "temiz olunması" vasıtasıyla mümkün olabileceği bildirilmektedir. Kur'an'da "Temizlik" kelimesinin karşılığı olarak "Zekât" kelimesi, "Temiz" kelimesinin karşılığı olarak "Tayyib" kelimesi, "Temizlemek" kelimesinin karşılığı olarak da "Tahhir" kelimesi kullanılmıştır. Belirli bir kavramın bu kadar çok kelime ile ifade edilmesi Kur'an'daki Arapça dilinin yüksek niteliğini yansıtmaktadır.

Kur'an'da "Temyiz" ve "Tem(y)izlik" mesajı veren ayetler şöyledir.

2/256 - La ikrahe fid dıni kad TEBEYYENER RUŞDÜ MİNEL ĞAYY fe men yekfür bit tağuti ve yü'min billahi fe kad istemseke bil urvetil vüska len fisame leha vallahü semıun alim ( Dinde zorlama yoktur. DOĞRU YANLIŞTAN AÇIĞA ÇIKMIŞTIR. Kim azgını inkar ederse ve Allah’a inanırsa artık sağlam kulba tutunmuştur. O ona asla kopmaz. Allah duyandır, bilendir. )

8/11 - İz yüğaşşikümün nüase emeneten minhü ve yünezzilü aleyküm mines semai maen li YÜTAHHİRAKÜM BİHI VE YÜZHİBE ANKÜM RİCZEŞ ŞEYTANİ ve li yerbita ala kulubiküm ve yüsebbite bihil akdam ( Zamanında, kendinden güvenlik olarak size uyku örtüyordu. Sizi onunla TEMİZLEMEK, ŞEYTANIN PİSLİĞİNİ SİZDEN GİDERMEK , kalplerinize bağ vermek ve ayaklarınızı, adımlarınızı onunla sabitlemek için gökten üzerinize su indiriyordu. )

14/24 - E lem tera keyfe darabellahü meselen KELİMETEN TAYYİBETEN ke şeceratin tayyibetin aslüha sabitün ve fer'uha fis sema' ( Görmedin mi ki Allah, kökü sabit ve dalları göğün içinde olan temiz ağaç gibi olan TEMİZ KELİMENİN misalini nasıl beyan etti? )

35/10 - Men kane yürıdül ızzete fe lillahil ızzetü cemıa İLEYHİ YAS'ADÜL KELİMÜT TAYYİBÜ vel amelüs salihu yerfeuh vellezine yemkürunes seyyiati lehüm azabün şedıd ve mekru ülaike hüve yebur ( Kim üstün kudreti istiyorsa, saygınlık üstün kudret tümüyle Allah içindir. TEMİZ KELİME O’NA YÜKSELİR. İyi işler de onu yükseltir. O kötülüklerle tuzak kuranlar, şiddetli azap onlaradır. İşte onların tuzağı, o batıp dağılır. )

33/33 - Ve karne fı büyutikünne ve la teberracne teberrucel cahiliyyetil ula ve ekımmes salate ve atınez ZEKÂTE ve etı'nellahe ve rasuleh innema YÜRİDULLAHİ Lİ YÜZHİBE ANKÜMÜR RİCSE ehlel beyti ve YÜTAHHİRAKÜM TATHİRA ( Ve evlerinizde durun. Önceki cahiliyetteki gibi süslenip, açılıp saçılarak açık saçık olmayın. Duaya kalkın, ZEKATI* verin ve Allah’a ve O’nun resulüne itaat edin. Kesinlikle ALLAH ÜZERİNİZDEN PİSLİĞİ GİDERMEYİ VE SİZİ TERTEMİZ YAPARAK TEMİZLEMEYİ İSTER, ev sahipleri. )

* "Zekât" ( Temizlik ) kelimesi, bir insanın haiz olduğu maddi ve manevi değerleri diğer insanlarla karşılık beklemeden paylaşması ve bu yolla üzerindeki nefsaniyet pisliğinden arınması, ayrışması anlamını taşımaktadır.

Müddessir suresinin aşağıdaki ayetlerinde temizliğin temel vazifelerden biri olduğuna vurgu yapılmaktadır. 

74/1 - Ya eyyühel müddessiru ( Ey örtüsüne bürünüp gizlenen. )

74/2 - Kum fe enzir ( Ayağa kalk da uyar. ) 

74/3 - Ve rabbeke fe kebbir ( Ve Rab’bini böylece yücelt. )

74/4 - Ve SİYABEKE FE TAHHİR ( Ve ELBİSENİ böylece TEMİZLE. )

74/5 - Ver RUCZE FEHCUR ( Ve PİSLİĞİ böylece AYIRIP GİDER. ) 

16 Ekim 2020 Cuma

Sınavlar....sınavlar ...

Yaratılıştaki varlıkların yaşam döngüleri içinde maruz kaldıkları ve deneyimledikleri tüm olgular ve olaylar kader mekanizmasının "sınav" senaryolarıdır. Her bir "sınav", varlığı ruhsal tekâmüle yaklaştırmak üzere Allah'ın izniyle ve vazifeli varlıkların ( meleklerin ) marifetiyle kurgulanmaktadır.

Kur'an'da "Sınav" kelimesi "Belâ" ve "Fitnet" kelimeleriyle ifade edilmektedir. Bu durumda Kur'an da insanlar için bir "anlama" sınavı ve tekâmül vasıtasıdır.

Enfal suresinin 28. ve Tegabun suresinin 15. ayetinde insanın yanılarak dünyevi güç unsuru addettiği "mal" ve "çocukların" başlıbaşına bir sınav olduğu vurgulanmaktadır. 

8/28 Va'lemu ennema EMVALÜKÜM ve EVLADÜKÜM FİTNETÜN ve ennellahe ındehu ecrun azım ( Ve bilin ki, kesinlikle MALLARINIZ ve ÇOCUKLARINIZ SINAVDIR. Kesinlikle Allah, büyük ödül O’nun indindedir. )

64/15 - İnnema EMVALÜKÜM ve EVLADÜKÜM FİTNETÜN vallahü indehu ecrün azim ( MALLARINIZ ve ÇOCUKLARINIZ SINAVDIR. Allah, büyük ödül O’nun indindedir. )

İsra suresinin 60. ayetinde insanın yaratılışı ile birlikte sınavlarının da başladığı ve ilk sınavının aslında daimi sınavı da olacak olan saflığını koruma ve nefsine hakim olma sınavı olduğu bildirilir.

17/60 - Ve iz kulna leke inne rabbeke ehata bin nas ve MA CEALNER ru'yelletı eraynake İLLA FİTNETEN LİN NASİ VEŞ ŞECERATEL MEL'UNETE FİL KUR'AN ve nühavvifühüm fe ma yezıdühüm illa tuğyanen kebira ( Ve zamanında sana "Kesinlikle Rab’bin insanları kuşatmıştır." dedik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı ve o KUR'AN'DA LANETLENMİŞ AĞACI İNSANLAR İÇİN SINAV OLMASI haricinde oluşturmadık. Onları korkuturuz da onlara büyük azgınlık haricindekini artırmaz. )

21/35 - Küllü nefsin zaikatül mevt ve NEBLUKÜM biş şerri vel hayri FİTNEH ve ileyna türceun ( Tüm nefisler ölümü tadar. Sizi deneme, SINAV OLARAK kötülük ve iyilik ile SINARIZ. Bize döndürülürsünüz. ) 

21/111 - Ve in edrı leallehu FİTNETÜN leküm ve METAUN ila hıyn ( Ve bilsem. Belki o size belirli zamana kadar SINAV ve MADDEDİR, FAYDADIR. )

25/20 - Ve ma erselna kableke minel murselıne illa innehüm le ye'külunet taame ve yemşune fil esvak ve CEALNA BA'DAKÜM Lİ BA'DIN FİTNEH e tasbirun ve kane rabbüke besıra ( Ve senden önceki gönderilenlerden de kesinlikle yemek yiyenlerin ve çarşılarda yürüyenlerin haricindekileri göndermedik. BAZINIZI BAZINIZ İÇİN / SİZİ BİRBİRİNİZE SINAV KILDIK. Sabreder misiniz? Ve Rab’biniz görendir. ) 

39/49 - Fe iza messel insane durrun deana sümme iza havvelnahü nı'meten minna kale innema utıtühu ala ılm bel hiye FİTNETÜN ve lakinne ekserahüm la ya'lemun ( İnsana darlık sıkıntı dokunduğunda bizi çağırır. Sonra onu bizden nimetle çevrelediğimizde "Kesinlikle o bana ilmim üzere verildi." der. Bilakis o SINAVDIR. Lakin onların çoğunluğu bilmezler. )

Her bir Kur'an ayetinin bir "anlama sınavı" olduğu ise Duhan suresinin 33. ayetinde bildirilmektedir.

44/33 - Ve ateynahüm minel AYATİ ma fıhi BELAÜN mübin ( Ve onlara içinde apaçık SINAV olan AYETLERDEN verdik. )

54/27 - İnna mursilün nakati FİTNETEN lehüm fertekıbhüm vastabir ( Kesinlikle biz o dişi deveyi onlara SINAV OLARAK gönderenleriz. O halde onları gözle ve sabret. )

Müddessir suresinin 31. ayetinde Kur'an ayetlerindeki misallerin, kelimelerin, sayıların ve teşbihlerin ( sembollerin ) anlamlarının keşfedilmesinin de bir sınav olduğu bildirilmektedir.

74/30 - Aleyha tis'ate aşere ( Onun üzerinde ondokuz vardır. )

74/31 - Ve ma cealna ashaben nari illa melaiketen ve MA CEALNA iddetehüm İLLA FİTNETEN LİLLEZİNE KEFERU li yesteykınellezine utül kitabe ve yezdadellezine amenu imanen ve la yertabellezine utül kitabe vel mü'minune ve li yekulellezine fi kulübihim meradun vel kafirune MAZA ERADALLAHÜ Bİ HAZA MESELEN kezalike yudillullahü men yeşa'u ve yehdi men yeşa ma ya'lemu cünude rabbike illa hüve ve ma hiye illa zikra lil beşeri ( Ateşin sahiplerini melekler haricindekiler yapmadık. Onların adetlerini o kitap verilenlerin doğru bilgi edinmeleri, o inananların inançlarının artması, o kitap verilenlerin ve inananların şüphe etmemeleri, o kalplerinde hastalık olanların ve inkarcıların "ALLAH BU MİSAL İLE NE İSTEDİ?" DEMELERİ İÇİN, O İNKÂR EDENLER İÇİN SINAV HARİCİNDEKİ KILMADIK. Allah dilediği kimseyi işte böyle saptırır ve dilediği kimseyi yönlendirir. O’nun haricinde Rab’binin ordularını, askerlerini kimse bilmez. O insanlar için hatırlamanın haricindeki değildir. )

Demon kelimesi

"Demon" kelimesi "Cin" kelimesinin İngilizce, Fransızca Almanca'daki karşılıkları sırasıyla "Demon", "Démon" ve "Dämon" kelimeleridir. "DMN" kökü İngilizce ve Almanca'da "Lanet"* anlamına gelen "Damn" kelimesinde de yer almaktadır.

* Cinlerin soyağacı Kur'an'da "Şeceratel mel'unete" ( Lanetlenmiş ağaç ) olarak tanımlanmaktadır.

17/60 - Ve iz kulna leke inne rabbeke ehata bin nas ve ma cealner ru'yelletı eraynake illa fitneten lin nasi veş ŞECERATEL MEL'UNETE FİL KUR'AN ve nühavvifühüm fe ma yezıdühüm illa tuğyanen kebira ( Ve zamanında sana "Kesinlikle Rab’bin insanları kuşatmıştır." dedik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı ve o KUR'AN'DA LANETLENMİŞ AĞACI insanlar için sınav olması haricinde oluşturmadık. Onları korkuturuz da onlara büyük azgınlık haricindekini artırmaz. )

"Cin" anlamına gelen kelimelerdeki ortak "Demo" kökünün "Halk" anlamıyla ilintili aşağıdaki kelimelere de kök teşkil etmesi düşündürücüdür.

Demonym ( Bir ülkede yaşayan halka verilen isim )

Demography ( Halk nüfusuna ilişkin istatistiki bilgiler )

Democracy ( Halk kudreti, Halkın yönetimi ) 

Demonstration ( Gösteri, Halk gösterisi ) 

"Halk" kelimesi Arapça "Yaratmak" anlamına gelmektedir. "Yaratılış" ve "Yaratılışsal" kelimelerinin Latince karşılığı ise sırasıyla "Genesis" ve "Genetic" kelimeleri olup kökte yine "Gen" yani "Cin" kelimesi yer almaktadır.

Türkce'deki "Cinsel ilişki" ifadesindeki "Cinsel" kelimesinin kökünde de "Cin" kelimesi bulunmaktadır. Ayrıca "Tür, Çeşit" anlamına gelen "Cins" kelimesinin kökünde de yine "Cin" kelimesi bulunmaktadır. "Cinayet" ve "Cani" kelimeleri de "Cin" / "Can" kökünü içermektedir. 

İlk insan olan Adem'in cinlerin soyağacına ( yasak ağaç ) yaklaşması yani cinlerle soy ilişkisine girmesi sonucunda insanın saflığı bozulmuş ve cin melezi bir insan nesli ortaya çıkmıştır. Bu nedenle insan süptil plan cennetten çıkarılarak kaba madde planı dünyaya indirilmiştır. Bu fenomen, "Demo" ve "Cin" kök kelimelerinin yukarıda belirtilen şekillerde kullanılagelmesinin sebebini açıklamakta gibidir. Bu kullanım küresel şeytanların bir telkin operasyonunun sonucu da olabilir. 

15 Ekim 2020 Perşembe

Ashab-ı Kehf ve boyutlararası yolculuk 

Evvelki bölümlerde defaatle incelendiği üzere "Kehf" kelimesi "Mağara" anlamına gelmekte olup, aynı anlama gelen İngilizce'deki "Cave" kelimesi de "Kehf" kelimesinin farklı telaffuz edilmiş halidir. 

Kehf suresinin aşağıdaki ayetleri, "Kehf"'in boyutlar arası geçiş portalı olduğunu ortaya koymakta, Ashab-ı Kehf ( Mağara Sahipleri / Arkadaşları )'in de transa girerek frekanslarını yükselten ve uzayzamanda boyutlar arası yolculuk ( zamanda yolculuk, astral çıkış ) yapan vazifeliler olduğunu bildirmektedir. Ashab-ı Kehf bu deneyimleri sürecinde ilahi kozmik bilgiler ile donatılmışlardır.

18/11 - Fe darabna ala azanihim fil kehfi sinıne adeda ( Böylece mağaranın içinde seneler adediyle kulaklarına vurgulayıp beyan ettik. )

Ayet kodunun nümerolojik değeri farklı boyuta geçiş portalının sembolü olan 11 sayısını vermektedir. Ayrıca Kehf suresi 110 ayetten oluşmaktadır.

18/12 - Sümme beasnahüm li na'leme eyyül hızbeyni ahsa li ma lebisu emeda ( Sonra bu iki gruptan hangisinin, kaldıkları süreyi daha iyi sayacağını bilmek için onları dirilttik. )

18/18 - Ve TAHSEBÜHÜM EYKAZAN VE HÜM RUKUDÜN ve nükallibühüm zatel yemıni ve zateş şimali ve kelbühüm basitun ziraayhi bil vesıyd lev ittala'te aleyhim le velleyte minhüm firaran ve le müli'te minhüm ru'ba ( Ve ONLARI UYANIK SANIRDIN AMA ONLAR UYKUDAYDILAR. Onları sağa ve sola çevirirdik. Köpekleri ön ayaklarını kapı eşiğine uzatıp yaymıştı. Şayet onları görseydin firar ederek onlardan yüz çevirirdin ve onlardan korku ile doldurulurdun. )

Ayette transandantal meditasyon hali tasvir edilmektedir. 

18/19 - Ve kezalike beasnahüm li yetesaelu beynehüm kale kailün minhüm KEM LEBİSTÜM kalu LEBİSNA YEVMEN EV BA'DA YEVM kalu rabbüküm a'lemü bima lebistüm feb'asu ehadeküm bi verikıküm hazihı ilel medıneti fel yenzur eyyüha ezka taamen fel ye'tiküm bi rizkın minhü vel yetelattaf ve la yüş'ıranne biküm ehada ( Ve işte onları aralarında sual etmeleri için böyle dirilttik. Onlardan sözcü "NE KADAR KALDINIZ?" dedi. "BİR GÜN VEYA GÜNÜN BAZISI, BİR BÖLÜMÜ kadar kaldık." dediler. "Ne kadar kaldığınızı Rab’biniz bilir. O halde birinizi bu gümüşünüz ile şehire gönderin de yiyecek olarak onların hangisi en temiz baksın. Böylece size ondan rızıkları getirsin ve nazik, dikkatli olsun, sizi kimseye farkettirmesin, sezdirmesin." dedi. )

18/25 Ve (1) lebisu (2) fı (3) kehfi (4) him (5) selase (6) mietin (7) sinıne (8) ve (9) ezdadu (10) TİS'A (11)* ( Ve mağaralarının içinde üçyüz sene kaldılar ve DOKUZ artırdılar. ) 

Ayette zamanın göreceli olarak farklı algılanmasından bahsedilmektedir. Boyutlar arası yolculuk ve hipnotik trans zaman algısını değiştirmekte, geçen uzun zaman çok kısa algılanmaktadır. Bahsedilen süre 300 sene x 9 = 2700 sene midir? 2+7+0+0 = 9

Kehf suresinin numarasının ( 18 ) nümerolojik değeri de 9 sayısını vermektedir. ( 1+8 = 9 )

Mağarada kalış süresinin bildirildiği ayette 11 kelime bulunmaktadır. Ve bu ayetin kodunu oluşturan sayılar ( 18/25 ) ile ayetteki kelime adedi ( 11 ) toplandığında elde edilen sayının nümerolojik değeri de 18 üzerinden 9 olmaktadır.( 1+8+2+5+1+1 = 18 ... "9" )

18. sure olan Kehf suresinde 110 ayet bulunmaktadır. ( 11 ) Sure numarasını ( 18 ) oluşturan sayılar ile suredeki ayet sayısını oluşturan sayıların toplamı yine 11 sayısını vermektedir. ( 1+8+1+1+0 = 11 )

Halden hale geçişin ve boyut değişiminin sembolü olan 9/11 ifadesinin kaynağı Kehf suresiyle ilgili bu "9" ve "11" ilişkisine mi dayanmaktadır?

Mağarada kalış süresinin bildirildiği 18/25 kodlu ayette "Tis'a" ( Dokuz ) kelimesi 11. ve son kelimedir. 9/11 mesajı mı verilmektedir?

Savaş koşulları ... Kürh, Kıtal, Katl, Fitne, Fesad 

Dinde "Zorlama" olmadığı, savaşın ise inananlar için "Zorlanma" olduğu Bakara suresinin 256. ve 216. ayetlerinde bildirilmektedir.

2/256 - LA İKRAHE FİD DİNİ kad tebeyyener ruşdü minel ğayy fe men yekfür bit tağuti ve yü'min billahi fe kad istemseke bil urvetil vüska len fisame leha vallahü semıun alim ( DİNDE ZORLAMA YOKTUR. Doğru yanlıştan açığa çıkmıştır. Kim azgını inkar ederse ve Allah’a inanırsa artık sağlam kulba tutunmuştur. O ona asla kopmaz. Allah duyandır, bilendir. )

2/216 - KÜTİBE ALEYKÜMÜL KITALÜ VE HÜVE KÜRHÜN ve asa en TEKRAHU şey'en ve hüve hayrun leküm ve asa en tühıbbu şey'en ve hüve şerrun leküm vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun ( SAVAŞ ÜZERİNİZE YAZILDI. O SİZE ZORLANMADIR. Ve ola ki siz bir şeye ZORLANIRSINIZ, bir şeyden hoşlanmazsınız, o size hayırlı olabilir. Ola ki siz bir şeyi seversiniz, o size kötü olabilir. Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )

İnananlar için savaşın, ancak ve ancak inkârcı zalimlerin savaş açması ( kıtal ), öldürmesi ( katl ), zorlaması ( kürh ) ve bozgunculuk yapması ( fitne, fesad ) yapması durumunda ortaya çıkabilecek bir durum olduğu ve savaşın hudutları da olduğu ayetlerde bildirilmektedir.

2/190 Ve KATİLU fı sebılillahİLLİZİNE YÜKATİLUNEKÜM ve LA TA'TEDU innellahe la yühıbbül mu’tedın ( Ve SİZİNLE SAVAŞANLARLA Allah yolunda SAVAŞIN. Ve HUDUDU AŞMAYIN. Kesinlikle Allah hudutları aşanları sevmez. )

"Fitne"nin yani "ara bozmanın, bozgunun ve saptırmanın" öldürmekten daha büyük günah olduğu Bakara suresinin 191. ve 217. ayetlerinde bildirilmektedir. ( Fitne ile Fesad yakın anlamları yansıtmaktadırlar. )

2/217 - Yes'eluneke aniş şehril harami kıtalin fıh kul kıtalün fıhi kebir ve saddün an sebılillahi ve küfran bihı vel mescidil harami ve ıhracü ehlihı minhü ekberu ındellah vel FİTNETÜ EKBERU MİNEL KATL ve la yezalune yükatiluneküm hatta yerudduküm an dıniküm inisteta ve men yertedid minküm an dınihı fe yemüt ve hüve kafirun fe ülaike habitat a'malühüm fid dünya vel ahırah ve ülaike ashabün nar hüm fıha halidun ( Sana savaşın, içinde haram olduğu aydan sual ederler. De ki: "Onun içinde savaşmak büyük günahtır. Allah yolunda engellemek, onu ve Mescid-i Haram’ ı inkar etmek, sahiplerini ondan çıkarmak Allah’ ın indinde daha büyük günahtır. FİTNE ÖLDÜRMEKTEN DAHA BÜYÜK GÜNAHTIR." Eğer istidatları olsa, sizi dininizden döndürene kadar savaşmaktan geri durmazlar. Sizden kim dininden dönerse ve inkarcı olarak ölürse işte onlar, onların çalışmaları dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte onlar ateşin sahipleridirler. Onlar onun içinde ebedidirler. )

2/191 - Vaktüluhüm haysü sekıftümuhüm ve ahricuhüm min haysü ahracuküm vel FİTNETÜ EŞEDDÜ MİNEL KATL ve la tükatiluhüm ındel mescidil harami hatta yükatiluküm fıh fe in kateluküm faktüluhüm kezalike cezaül kafirın ( Ve onları her nerede bulursanız, onları öldürün. Onları sizi çıkardıkları yerden çıkarın. FİTNE ÖLDÜRMEKTEN DAHA ŞİDDETLİDİR.Onlar Mescid-i Haram’ ın indinde, onun içinde sizinle savaşana kadar onlarla savaşmayın. Eğer sizinle savaşırlarsa onları öldürün. İşte inkarcıların karşılıkları böyledir. )

2/192 - FE İN İNTEHEV fe innellahe ğafurun rahım ( EĞER ONLAR VAZGEÇERLERSE, kesinlikle Allah affedendir merhametlidir. ) 

2/193 - Ve KATİLUHÜM HATTA LA TEKUNE FİTNETÜN VE YEKUNED DİNÜ LİLLAH fe in intehev fe la udvane illa alez zalimın ( Ve FİTNE KALMAYANA VE DİN ALLAH İÇİN OLANA KADAR ONLARLA SAVAŞIN. Eğer vazgeçerlerse, zalimlerin üzerine olması haricinde düşmanlık yoktur. )

Yukarıdaki ayetlerde inkârcıların savaşmaktan vazgeçmesi durumunda affedici olunması gerektiği vurgulanmaktadır. Ayrıca savaşın, inkârcı zalimlerin zorlamaları yani fitneleri ortadan kalkana ve Allah'a inananlar inançlarında serbest olana kadar sürmesi gerektiği de bildirilmektedir.

Tevbe suresinin 29. ayetinde inançsızlarla savaşın, ancak inançsızların itaat edip elden "Cizye" ( Vergi ) verdiğinde sona erebileceği bildirilmektedir. Ayetteki "Cizye" ( Vergi ) kelimesi inkârcıların zekât gibi yaptıkları bağışa verilen isimdir. Bu eylem inkârcıların, inkârcı olmalarına rağmen inananlarla savaşmayacaklarının bir göstergesi olarak kabul edilmiştir. 

 9/29 - Katilüllezıne la yü'minune billahi ve la bil yevmil ahıri ve la yühürrimune ma harremallahü ve rasulühu ve la yedınune dınel hakkı minellezine utül kitabe hatta yu'tul CİZYETE an yedin ve hüm sağırun ( O kitap verilenlerden, Allah’a ve sonraki güne inanmayan, Allah' ın ve resulünün haram kıldığını haram kılmayan ve gerçek dini din edinmeyenlerle, onlar alçalmış olarak elden CİZYE verene kadar savaşın. )

Maide suresinin 32. ayetinde ise "İnsan öldürmeyen ve bozgunculuk yapmayan bir insanı / nefsi öldürmenin tüm insanları / nefsleri öldürmek gibi olduğu" bildirilmektedir.

5/32 - Min ecli zalike ketebna ala benı israıle ennehu MEN KATEL NEFSEN Bİ ĞAYRİ NEFSİN EV FESADİN FİL ERDI FE KE ENNEMA KATELEN NASE CEMIA VE MEN AHYAHA FE KE ENNEMA AHYAN NASE CEMIA ve lekad caethüm rusülüna bil beyyinati sümme inne kesıran minhüm ba'de zalike fil erdı le müsrifun ( Bu sebepten, İsrailoğulları'na "Kesinlikle ki KİM, NEFSE KIYMAYAN VEYA YERDE BOZGUN YAPMAYAN NEFSİ ÖLDÜRÜRSE, KESİNLİKLE TÜM İNSANLARI ÖLDÜRMÜŞ GİBİ OLUR. Kim onu yaşatırsa, insanları topluca yaşatmış gibi olur." diye yazdık. Onlara resullerimiz açık delillerle geldiler. Sonra, bunun ardından, kesinlikle birçoğu yerde müsrifler olurlar. )

Zira Allah'ın "insanları tek nefisten yarattığı" Zümer suresinin 6. ayetinde bildirilmektedir.  

39/6 - Halekaküm min nefsin vahıdetin ... ( Sizi tek nefisten yarattı. .... )

A'raf ... Yüksekteki Bilme ve Bilinme hali 

"A'raf" kelimesi "Raf" ( Yükselmek ) kökünden türemiş olan ve "Yüksekteki, Yüksek mevki" anlamı içeren bir kelimedir. 

Kur'an'da "A'raf" kelimesi, insanın kaba madde planı dünyadaki bir enkarnasyon döngüsünün sonu* ( "Ölüm" olarak anılan fenomen ) akabinde dünyada yeniden enkarnasyonu ( reenkarnasyon ) veya üst süptil plana geçişi öncesinde içine girdiği ruhsal durum olarak tanımlanmaktadır.

( * "A'raf suresinin 7. sure olması "döngü sonunun" nümerolojik sembolü olan 7 sayısıyla uyum arzetmektedir. ) 

Spiritüalizmde "Spatyom" ( "Space" yani "Boşluk" kelimesinden türeme ) olarak anılan "A'raf" hali, insanın tüm "öz bilgilerine" erişerek o ana kadar ki tüm enkarnasyonları sürecindeki icraatlarını değerlendirdiği, öz varlık olarak kendisiyle hesaplaştığı ve durumu hakkında "bilgilendiği" haldir. Bir sonraki aşamanın belirlenmesine vesile olacak A'raf hali, varlığın enkarnasyonları sürecindeki icraatlarının niteliğine göre huzurlu olacağı gibi azaplı da olabilmektedir. ( Halk arasında "Kabir azabı" olarak bilinen kavram esasen ıstıraplı A'raf halini tanınlamaktadır. )

Bu minvalde "RF" köküne sahip "Örf" ( Bilinegelen, Gelenek ) kelimesinin çoğulu da olan "A'raf" kelimesinin, "Arif" ( Bilen ), "İrfan" ( Bilim, Bilme, Bilgi ) ve "Ma'ruf" ( Bilinen ) kelimeleriyle de ilintili olduğu görülmektedir.

"A'raf" kelimesinin "Yüksek mevki" ve "Bilgilenmeler" anlamını yansıttığı Kur'an ayetleri şöyledir.

3/55 - İz kalellahü ya ıysa innı müteveffıke ve RAFiuke ileyye ... ( Zamanında Allah, "Ey İsa kesinlikle ben seni vefat ettireceğim ve seni kendime YÜKSELTECEĞİM .... " dedi. )

4/158 - Bel RAFeahüllahü ileyh ve kanellahü azızen hakima ( Bilakis Allah onu kendisine YÜKSELTTİ. Allah yücedir, hakimdir. )

"A'raf" kavramının tanımının da yapıldığı "A'raf" suresinin 46. ayetinde yer alan "Ricalün ya'rifune" ( Bilen adamlar ) ifadesi "A'raf" kelimesinin "Bilinmeler, Bilmeler ) anlamına da işaret etmektedir.

7/46 - Ve beynehüma hıcab ve alel A'RAFİ ricalün YA'RİFune küllen bi sımahüm ve nadev ashabel cenneti en selamün aleyküm lem yedhuluha ve hüm yatmeun ( Ve onlar arasında perde vardır. YÜKSEK MEVKİ üzerinde hepsini simalarından BİLEN, TANIYAN adamlar vardır. Cennet sahiplerine "Selam üzerinize olsun." diye seslenirler. Henüz oraya girmemişlerdir ve fakat umut etmektedirler. )

Nur suresinin 53. ayetinde de "A'raf" kelimesinin "Bilme" anlamı "Ma'ruf" ( Bilinen ) kelimesiyle yer almaktadır.

24/53 - Ve aksemu billahi cehde eymanihim lein emartehüm le yahrucünn kul la tuksimu taatüm MA'RUFeh innellahe habırun bima ta'melun ( Ve eğer onlara emredersen, onlar çıkacaklar diye kuvvetli yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. De ki: "Yemin etmeyin. İtaatiniz BİLİNİR. Kesinlikle Allah ne yaptığınızdan haberdardır." ) 

Dünya = Düşük Frekans = Madde = Ölüm

Gezegenin ismi olarak bilinen "Dünya" kelimesi "Dan" ( Alçak, Alt, Aşağı, Yakın ) kökünden türemiş olup, "En alçak, En alt, En aşağı, En yakın" anlamlarını içermektedir. 

"Dan" kökünün yer aldığı bazı ayetler şöyledir.

69/23 - Kutufüha DANiyet ( Onun meyveleri sarkmıştır.* )

* "Sarkmak" aşağı yönlü bir hatekettir.

30/3 - Fı EDNel erdı ve hüm min ba'di ğalebihim se yağlibun ( Yerin EN YAKININDA, ALÇAĞINDA. Onlar yenilgilerinden sonra yeneceklerdir. )

33/59 - Ya eyyühen nebiyyü kul li ezvacike ve benatike ve nisail mü'minıne YÜDNINE aleyhinne min celabıbihinn ..... ( Ey haberci, eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına, çarşaflarını, örtülerini üzerlerine YAKLAŞTIRMALARINI, ALÇALTMALARINI söyle. .... )

Dolayısıyla kaba madde planı olan "Dünya" aynı zamanda düşük frekans planıdır. İnsanın malum sebeple düşük frekansa "indirildiği" ayetlerde bildirilir.

2/36 ... kulnEHBİTU ba'duküm li ba'dın adüvv ... ( ... "Birbirinize düşman olarak İNİN.... )

95/4 - Lekad halaknel insane fi ahseni takvim ( İnsanı kıvama koymanın en güzeli içinde yarattık. )

95/5 - Sümme redednahü ESFELE SAFİLİN ( Sonra onu AŞAĞILARIN EN AŞAĞISINA döndürüp eriştirdik. )

3/185 ... ve mel hayatüd DÜNYA illa META*ul ğurur ... ( ... DÜNYA hayatı aldatıcı MADDE haricindeki değildir.... )

* "Meta" kelimesi "Madde, Fayda" anlamına gelmekte olup İngilizce'de "Matter", Fransızca'da "Matière", Almanca'da ise "Materie" olarak telaffuz edilmektedir. "MT" könden türeyen bu kelime "Mat" ( Ölmek ), "Mevt" ( Ölüm ) ve "Meyyit" ( Ölü ) kelimeleriyle de ilintilidir. Zira "dünya hayatı" kur'an'da, esası ölüm olan aldatıcı yaşam olarak tanımlanmakta, "ahiretin" ( üst süptil boyut ) ise gerçek ve baki yaşam planı olduğu bildirilmektedir. Bu bağlamda İngilizce'deki "Matter" ( Matt + er ) kelimesi "Öldürücü" anlamına da gelmektedir. Zira "ölüm" kavramı kaba madde planı dünyaya ait bir kavramdır. "Metal" ( Met + al ) kelimesi de "Maddesel, Ölümcül" anlamına gelmekte olup, "Metal Müzik" kavramı ise "Ölümcül Müzik" anlamına gelmektedir. 

Tevrat'ın aşağıdaki ayetinde, insanın cin soyuyla genetik ilişki kurmasının saflığını bozacağı ve bu nedenle içinde bulunduğu süptil ( ince ) plan olan cennetten ( Sirius ) çıkarılarak ölüm algısının hakim olduğu kaba madde planına indirileceği yani öleceği bildirilmektedir.

1 Genesis 2-17 "Ama iyiyle kötüyü bilme AĞACINDAN yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ÖLÜRSÜN."

Konuya ilişkin Kur'an ayetleri ise şöyledir.

39/30 - İnneke MEYYİTÜN ve innehüm MEYYİTUN ( Kesinlikle sen ÖLÜSÜN ve kesinlikle onlar da ÖLÜLER. )

42/36 - Fe ma utıtüm min şey'in fe METAUL HAYATİD DÜNYA ve ma ındellahi hayrun ve ebka lillezıne amenu ve ala rabbihim yetevekkelun ( Böylece o verildiğiniz, DÜNYA HAYATININ MADDESİDİR. O Allah' ın indindeki, inananlar için ve Rab’lerine dayanıp sığınanlar için daha hayırlıdır ve daha bakidir. )

87/16 - Bel tü'sirunel HAYATED DÜNYA ( Bilakis DÜNYA HAYATINI tercih ediyorsunuz. ) 87/17 - Vel' AHİRETÜ hayrün ve EBKA ( Ve AHİRET daha hayırlıdır ve daha BAKİDİR. ) 

Sonuç olarak gerçek yaşam planından bir sınav olarak düşük frekans planına indirilen insanın vazifesi bu durumunun farkına varmak, iyilik ve doğruluk yolunda çaba sarfederek yani frekansını yükselterek tekrar ait olduğu süptil plana ve Öz Varlığı'na kavuşmaktır.

14 Ekim 2020 Çarşamba

İnce Yapı ( Fine Structure ) ve Kaba Yapı ( Gross Structure )

Atom fiziğinde Fine Structure ( İnce Yapı )'ı, elektronları spin hareketi yapan bir atomun spektral hatlarının ikiye yarılması durumundaki hali olarak tanımlanmaktadır. Elektronların spin hareketi yüksek frekansa sebebiyet vermektedir.  

Gross Structure ( Kaba Yapı ) ise elektronları spin hareketi yapmayan bir atomun düşük frekanslı hali olarak tanımlanmaktadır.

Fine Structure'ın, Gross Structure enerjisine göre ölçeği (Zα)2 olarak ifade edilir. Bu ifadede Z atom numarası, α ise Fine Structure ( FS ) sabitidir. FS sabiti, boyutsuz bir sayı olup sıfır enerji seviyesinde yaklaşık olarak 1/137'ye* eşittir. Yüksek enerji seviyesinde ise 1/127* değerine eşitlenir. FS sabiti yüklü parçacıklar arasındaki elektromanyetik etkileşimin gücünü karakterize eder.

* 137 sayısının nümerolojik değeri 11 sayısını, 127 sayısının nümerolojik değeri ise 10 sayısını vermektedir. Bilindiği üzere 11 sayısı düalite, döngü ve farklı boyuta geçişin, 10 yani 1 sayısı ise ünitenin nümerik sembolleridir.

Fine Structure Constant ( İnce Yapı Sabiti ) aşağıdaki formül ile ifade edilir.

Diğer bir deyişle atomun "Fine Structure" ve "Gross Structure" özellikleri atomun aynı anda iki farklı halinin öngörülmesini sağlamaktadır. Aynı atoma ait bu iki farklı yapı, düşük frekanslı kaba madde yaşam planı olan dünyanın, üst boyuttaki yüksek frekanslı ince ( süptil ) madde yaşam planının bir simülasyonu / projeksiyonu olması fenomenine delil teşkil etmekte gibidir.

Üst frekanslardaki ( boyut ) süptil yaşam planı Kur'an'da "Ahiret" ( Sonraki hal, Diğer hal ) kavramının içinde yer almaktadır. Zira "Ahiret" kavramı dünya hayatındaki reenkarnasyon döngüleri sonrasındaki liyakat durumuna göre intikal edilecek planı ( boyutu ) tanımlamaktadır. Bu plan olumsuz cezai olarak tekrar kaba madde dünya da olabilir, olumlu cezai olarak ise üst süptil boyut cennet ( Sirius ) de olabilir. ( "Dünya" kelimesi "Dan" ( Alçak, Düşük, Yakın ) kökünden türemiş olup, "Alçakta olan" anlamına gelmekte ve  "düşük frekans" anlamına da işaret etmektedir. )

"Dünya" ve "Ahiret" kavramlarının birlikte yer aldığı bazı ayetler.

2/86 Ülaikellezineşteravül HAYATED DÜNYA BİL AHIRATİ fe la yuhaffefü anhümül azabü ve la hüm yünsarun ( Bunlar AHİRET karşılığında DÜNYA HAYATINI satın alanlardır. Böylece azap onlardan hafifletilmez ve onlara yardım edilmez. )

3/56 - Fe emmellezine keferu fe üazzibühüm azaben şedıden fid DÜNYA vel AHIRAH ve ma lehüm min nasırin ( Böylece o inkar edenlere, DÜNYADA ve AHİRETTE, onlara şiddetli azap ile azap ederim. Onlara yardımcılardan yoktur. )

3/152 ... men yürıdüd DÜNYA ve minküm men yürıdül AHIRAH .... ( ... Sizlerden kimi dünyayı istedi, sizlerden kimi ahireti istedi. ... )

4/74 Fel yükatil fı sebılillahillezıne yeşrunel HAYATED DÜNYA bil AHIRAH ve men yükatil fı sebılillahi fe yuktel ev yağlib fe sevfe nü'tıhi ecran azıma ( O halde o dünya hayatını ahirete satıp değiştirenler Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya yenerse ona yakında büyük ödül veririz. )

13/26 - Allahü yebsütur rizka li men yeşaü ve yakdir ve ferihu bil HAYATİD DÜNYA ve mel HAYATÜD DÜNYA fil AHIRATİ illa meta ( Allah, rızkı dilediği kimseye genişletir ve daraltır. DÜNYA HAYATIYLA  ferahlayıp sevinirler. Oysa DÜNYA HAYATI AHİRETİN  yanında fayda haricindeki değildir. )

16/107 Zalike bi ennehümüstehabbül HAYATED DÜNYA alel AHIRATÜ ve ennellahe la yehdil kavmel kafirın ( Bu kesinlikle onların DÜNYA HAYATINI AHİRETİNKİNİN üzerine sevmeyi istemelerindendir. Allah inkarcılar kavmini kesinlikle yönlendirmez. )

87/16 - Bel tü'sirunel HAYATED DÜNYA ( Bilakis DÜNYA HAYATINI tercih ediyorsunuz. )

87/17 - Vel' AHIRETÜ hayrün ve ebka ( Ve AHİRET daha hayırlıdır ve daha bakidir. )

"İnşallah" ifadesi ve 7 nümerolojisi 

7 sayısı döngü sonunu ve tamamlanmayı ifade eden sayıdır. Bu nümerolojiyi yansıtan ayetlerden bazıları şöyledir.

Tevrat;

1 Genesis 2-2 YEDİNCİ güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu İŞİ BİTİRDİ. Yaptığı işten o gün dinlendi.

Kur'an;

2/65 Ve lekad alimtümüllezına'tedev minküm FİS SEBTİ fe kulna lehüm kunu kıradeten hasiın ( Ve sizlerden YEDİNCİ GÜN içinde hududu aşanları bildiniz. Böylece onlara, "Kovulup reddedilmiş maymunlar olun." dedik. )

2/29 - Hüvellezi haleka leküm ma fil erdı cemıan sümmesteva iles semai fe sevvahünne SEB'A SEMAVAT ve hüve bi külli şey'in alim ( O size yerde olanları topluca yaratandır. Sonra göğe seviyelendi ve onu YEDİ GÖKLER olarak düzenleyip seviyelendirdi. O herşeyi bilendir. )

Tevbe suresinin 80. ayetinde "70" ( 7+0 = 7 ) kere zikrin herhangi bir olayın veya durumun tezahürüne vesile olacağı olumsuz misal üzerinden dolaylı olarak bildirilmektedir.

9/80 - İstağfir lehüm ev la testağfir lehüm İN TESTAĞFİR LEHÜM SEB'INE MERRATEN fe len yağfirallahü lehüm zalike bi ennehüm keferu billahi ve rasulih vallahü la yehdil kavmel fasikın ( Onlara af iste veya onlara af isteme. Onlar için YETMİŞ KERE AF İSTESEN DE Allah onlara af eylemeyecektir. Bu, kesinlikle onların Allah' ı ve resulünü inkar etmelerinden dolayıdır. Allah günahkarlar kavmini yönlendirmez. )

Hakka suresinin 32. ayetinde kaba madde planı dünyadaki ( cehennem ) 70,000 yıllık büyük döngü "Yetmiş kol uzunluğundaki zincir" teşbihiyle yer almaktadır.

69/32 - Sümme fi silsiletin zer'uha SEB'UNE zira'an feslükuhu ( Sonra ölçüsü YETMİŞ kol uzunluğu olan zincirin içinde, böylece onu sokun. )

Yaratılışın ve yaratılıştaki her olgunun veya olayın gerçekleşebilmesinin, tezahür edebilmesinin sadece Allah'ın dilemesiyle mümkün olabileceği Kur'an'da "İn şae allah" ( Eğer Allah dilerse ) ifadesiyle bildirilmektedir.

Konuşma dilinde "İnşallah" olarak zikredilen bu ifade de Kur'an'da 7 kere tekrarlanmakta olup, bu ifadenin ilk kez geçtiği ayetin numarası da 70'dir.

2/"70" - Kalüd'u lena rabbeke yübeyyin lena ma hiye innel bekara teşabehe aleyna ve inna İN ŞAELLAHÜ le mühtedun ( "Çağır bize Rab’bini de onun ne olduğunu bize açıklasın." dediler. "Kesinlikle sığıra benzer geldi bize ve EĞER ALLAH DİLERSE kesinlikle biz yönlendirilenler oluruz." ) 

12/99 - Fe lemma dehalu ala yusüfe ava ileyhi ebeveyhi ve kaledhulu mısra İN ŞAELLAHÜ aminın ( Yusuf' un huzuruna girdiklerinde, ana babası ona sarıldı. "Ülkeye girin. EĞER ALLAH DİLERSE güvende olursunuz." dedi. )

18/69 - Kale setecidünı İN ŞAELLAHÜ sabiran ve la a'sıy leke emra ( "EĞER ALLAH DİLERSE, beni sabreden olarak bulacaksın. İşte sana asileşmeyeceğim." dedi. )

28/27 - Kale innı ürıdü en ünkihake ıhdebneteyye hateyni ala en te'cüranı semaniye hıcec fe in etmente aşran fe min ındik ve ma ürıdü en eşükka aleyk setecidünı İN ŞAELLAHÜ mines salihın ( "Kesinlikle ben, bana sekiz yıl ücretlenmen karşılığında şu iki kızımdan birini sana nikahlamayı isterim. Eğer ona tamamlarsan senin indindendir. Sana meşakkat vermeyi istemem. EĞER ALLAH DİLERSE beni iyilerden bulacaksın." dedi. )

37/102 - Fe lemma beleğa meahüs sa'ye kale ya büneyye innı era fil menami ennı ezbehuke fenzur maza tera kale ya ebetif'al ma tü'meru setecidünı İN ŞAELLAHÜ sabirın ( Onunla birlikte koşmaya eriştiğinde, "Ey oğlum, kesinlikle ben uykumda seni boğazladığımı görüyorum. O halde bak, ne görüyorsun?" dedi. "Ey baba, ne emrolunduysan yap. EĞER ALLAH DİLERSE, beni sabredenlerden bulacaksın" dedi. ) 

42/24 - Em yekuluneftera alellahi keziba fe İN YEŞEİLLAHÜ yahtim ala kalbik ve yemhullahül batıle ve yühıkkul hakka bi kelimatih innehu alimün bi zatis sudur ( “Allah’a yalan uydurdu." mu derler? EĞER ALLAH DİLERSE, kalbinin üzerine mühür basar. Allah batılı imha eder ve gerçeği kelimeleri ile gerçekleştirir. Kesinlikle O göğüslerin sahip olduğunu bilendir. )

48/27 - Lekad sadekallahü rasulehür ru'ya bil hakk le tedhulünnel mescidel harame İN ŞAELLAHÜ aminıne muhallikıne ruuseküm ve mükassırine la tehafun fe alime ma lem ta'lemu fe ceale min duni zalike fethan karıba ( Allah rüyayı resulüne gerçekle doğruladı. EĞER ALLAH DİLERSE Mescid-i Harama emniyetle, başınız traşlı olarak, bakışlarınızı gözlerinizi kısa kılarak, korkmadan gireceksiniz. O bilmediğinizi bilendir. Zaten bundan başka yakın açılış da getirdi. ) 

Kappa Etkisi, Rölativite, Uzay + Zaman = Bilgi

Kappa Etkisi, farklı konumlarda bulunan gözlemcilerin eşit sekanslarda oluşan aynı hareketleri farklı sürelerde gerçekleşmiş gibi algılamaları fenomenidir. Örneğin el kaldırıp indirme hareketi yapan A kişisi ve ona çok yakın konumda bulunan ve aynı hareketi, aynı hızda yapan B kişisi ve A kişisine uzak konumda olan ve aynı hareketi, aynı hızda yapan C kişisi olsun. Bir gözlemciye göre B kişisi A kişisine göre hareketi daha hızlı yapıyor, C kişisi ise daha yavaş yapıyor gibi görünecektir. İşte bu yanılsamaya Kappa Etkisi adı verilmektedir.

Bu yanılsama fenomeninin kök sebebi "gözlemcinin" deneysel bilgilerine istinaden oluşturduğu beklentisine bağlı algısal farklılıktır. Zira gözlemci, yakın olanın daha hızlı, uzak olanın ise daha yavaş hareket edeceği düşüncesini temel bilgi ( kabul ) olarak benimsemiş olduğundan ortaya çıkan hareketlerin süresini de bu temel bilgiye göre algılamakta ve değerlendirmektedir. 

Dolayısıyla zamanın bir yanılsama olduğu aslında var olmadığı, zaman adı verilen kavramın sadece gözlemcinin algısına ve yorumuna vesile olan deneysel bilgiler kümesi olduğu ortaya çıkmaktadır.

Tüm kainatın bilgiden oluşmuş olduğu gerçeği kelimelerin etimolojik analizleriyle de açığa çıkmaktadır.

"KaiNat" ( Var oluş ) kelimesinin kökü "KevN" ( Var olmak ) kelimesi olup, Allahü Teala yaratılışı "KüN" ( Ol ) fiiliyle gerçekleştirmştir. Anılan kelimeler "KN" kökünden türemişlerdir. İngilizce'de "Bilmek" anlamına gelen kelime "KNow" kelimesi, Fransızca'da "CoNNaitre", Almanca'da ise "KeNNen" kelimesidir. "Olmak" ve "Bilmek" veya "Olgu" ve "Bilgi" anlamlarının ortak fonetik yapıya sahip kelimelerle ifade edilmesi konu bağlamında bir delil teşkil etmektedir. 

Türkçedeki "KONu" ve "KONuşmak" kelimeleri de esasen "Bilgi" ve ""Bilişmek" anlamlarını barındırmaktadır.

Ayrıca İngilizcede ve Almancada fiillerden önce kullanılan "CaN" ve "KaNN" ekleri "Bilmek" anlamında olup fiillere de "OlaBİLMEK, "YapaBİLMEK" anlamı katmaktadırlar. Örnek : "I CAN do" ( YapaBİLİRİM )

Talak suresinin 12. ayetinde yaratılıştan bahsedilmekte ve herşeyin Allah tarafından ilmen yani bilgiyle kuşatıldığı vurgulanmaktadır.

65/12 - Allahüllezi haleka seb'a semavatin ve minel ardı mislehünne yetenezzelül emru beynehünne li ta'lemu ennallahe ala külli şey'in kadirun ve ennALLAHE KAD EHATA Bİ KÜLLİ ŞEY'İN İLMEN 

( Allah, o yedi gökleri ve yerden de onların aynısını yaratandır. Emir, kesinlikle Allah' ın herşeye gücü yeten olduğunu bilmeniz için onların arasından iner. Kesinlikle ALLAH HERŞEYİ İLMEN KUŞATMIŞTIR. )

Fizik biliminde "Uzayzaman" adı verilen ve üç boyutlu uzaya dördüncü boyut olarak zamanın eklenmesiyle oluşturulan kavram, farklı konumlardaki gözlemcilerin olayları farklı algılamalarına vesile olan rölativite ( görecelik ) kavramını tanımlamaktadır.

Kur'an'da rölativite ( görecelik ) konusuna ve zamanın "bilgi olduğuna" işaret eden ayetler şöyledir.

18/19 - Ve kezalike beasnahüm li yetesaelu beynehüm kale kailün minhüm KEM LEBİSTÜM kalu LEBİSNA YEVMEN EV BA'DA YEVM kalu RABBÜKÜM A'LEMÜ BİMA LEBİSTÜM feb'asu ehadeküm bi verikıküm hazihı ilel medıneti fel yenzur eyyüha ezka taamen fel ye'tiküm bi rizkın minhü vel yetelattaf ve la yüş'ıranne biküm ehada

( Ve işte onları aralarında sual etmeleri için böyle dirilttik. Onlardan sözcü "NE KADAR KALDINIZ?" dedi. "BİR GÜN VEYA GÜNÜN BAZISI, BİR BÖLÜMÜ KADAR KALDIK." dediler. "NE KADAR KALDIĞINIZI RAB'BİNİZ BİLİR. O halde birinizi bu gümüşünüz ile şehire gönderin de yiyecek olarak onların hangisi en temiz baksın. Böylece size ondan rızıkları getirsin ve nazik, dikkatli olsun, sizi kimseye farkettirmesin, sezdirmesin." dedi. )

18/25 - Ve LEBİSU Fİ KEHFİHİM SELASE MİETİN SİNINE VAZDADU TİS'A ( Ve MAĞARALARININ İÇİNDE ÜÇYÜZ SENE KALDILAR VE DOKUZ ARTTIRDILAR. )

18/26 - KULİLLAHİ A'LEMÜ BİMA LEBİSU lehu ğaybüs semavati vel ard ebsır bihı ve esmı' ma lehüm min dunihı min veliyyin ve la yüşrikü fı hukmihı ehada ( De ki: "ALLAH O KALMALARINI BİLİR. Göklerin ve yerin gaybı O’nadır. En iyi görendir ve en iyi duyandır. Onlara O’ndan başka dost yoktur. Hükmüne hiçbir kimseyi ortak etmez." )

23/112 - Kale KEM LEBİSTÜM fil erdı adede sinın ( “Yerde sene adedi ile NE KADAR KALDINIZ?” dedi. )

23/113 - Kalu LEBİSNA YEVMEN EV BA'DA YEVMİN fes'elil addın ( "BİR GÜN VEYA GÜNÜN BAZISI, BİR BÖLÜMÜ KADAR KALDIK. O halde, sayanlara sual et." dediler. )

23/114 - Kale İN LEBİSTÜM İLLA KALİLEN lev enneküm küntüm ta'lemun ( "KESİNLİKLE ANCAK ÇOK AZ KALDINIZ. Şayet kesinlikle siz bilmiş olsaydınız." dedi. )

30/55 - Ve yevme tekumüs saatü yuksimül mücrimune MA LEBİSU ĞAYRA SAAH kezalike kanu yü'fekun ( Ve saat olduğunda, suçlular, BİR SAAT DIŞINDA KALMADIKLARINA yemin ederler. İşte böyle döndürülmüş oldular. )

30/56 - Ve KALELLEZİNE UTÜL İLME VEL İMANE LEKAD LEBİSTÜM Fİ KİTABİLLAHİ İLA YEVMİL BA'Sİ fe haza yevmül ba'si ve lakinneküm küntüm la ta'lemun ( Ve O İLİM VE İNANÇ VERİLENLER, o ilim ve inanç verilenler, "ALLAH'IN KİTABINDA, DİRİLİŞ GÜNÜNE KADAR KALDINIZ. Artık bu diriliş günüdür. Lakin kesinlikle sizler bilmemekteydiniz." derler. )

Ayette "ilim verilenlerin" zamanı doğru algıladıklarından bahsedilmektedir.





Merhaba nimeti

Selamlama* amacıyla her gün zikredilen bir kelime olan "Merhaba" kelimesi "İrhab" ( Bollanmak, Genişlemek ) kökünden türemiş olup "Bolluk, Genişlik, Rahatlık" anlamını taşımaktadır.

İnsanlar esasen her "Merhaba" dediklerinde birbirleri için Allah'tan büyük bir nimet için dilekte bulunmaktadırlar. Zira inkârcıların "Merhaba"'dan yoksun olacakları ve bu yoksunluğun ıstırabı Sad suresinde bildirilmiştir.

38/59 Haza fevcün muktehımün meaküm la MERHABEN bihim innehüm salün nar ( İşte sizinle birlikte koşup hücum ederek giren bölükler. Onlara GENİŞLİK yoktur. Kesinlikle onlar ateşe salınıyorlar. )

38/60 Kalu bel entüm la MERHABEN biküm entüm kaddemtümuhü lena fe bi'sel karar ( "Bilakis sizler, size GENİŞLİK  yoktur. Sizler onu bize sundunuz. Artık ne kötü durak, karar yeridir." dediler. )

* "Selâm" kelimesi ise "Teslim olma, Emniyette olma, Barışma, Kurtulma" anlamlarına gelmekte olup "İslâm" ( Teslimiyet, Emniyet, Barış, Kurtuluş ) kelimesinin de köküdür. "Selim", "Salim", "Selamet" kelimeleri de yine "SLM" kökünden türemiş kelimelerdir.

Ayetlerde Allah'ın nimeti, rızkı dilediğine, dilediği gibi daraltacağı veya genişleteceği bildirilmekte ve bu nedenle aldatıcı dünya hayatının maddesine ve nefsani isteklere esir olunmaması gerektiği de öğütlenmektedir.

13/26 - Allahü YEBSÜTUR RİZKA li men yeşaü ve yakdir ve ferihu bil hayatid dünya ve mel hayatüd dünya fil ahırati illa meta ( Allah, RIZKI DİLEDİĞİ KİMSEYE GENİŞLETİR ve daraltır. Dünya hayatıyla ferahlayıp sevinirler. Oysa dünya hayatı ahiretin yanında fayda haricindeki değildir. )