"İrade"* kelimesi "İstek" anlamına gelen ve varlıkların kaderlerinde en kritik öneme sahip olgudur, frekanstır. Zira "İrade", bir varlığın gerçeği veya batılı yaşamasında belirleyici olan unsurdur. İrade tercihi, tercih de kaderi belirler.
* "Ardu / Arzu", "Rıda / Rıza", "Radı / Razı" kelimeleri de RD kökünden olup, "İstek" kök anlamını yansıtmaktadırlar.
"Sorgulamadan kabul", "Rasyonel olmayan güven", "Biyat" gibi illetlerin kökeninde tembellik yani gerçeği araştırmaya ve öğrenmeye karşı "isteksizlik" yatmaktadır. Daha hayata neden geldiğini dahi henüz çözümleyememiş olan gafil çoğunluk, herhangi bir bilgi kendilerini konfor alanlarının ( bilegeldikleriyle mutlu oldukları alan ) dışına çıkarma potansiyeli arzettiğinde doğrudan o bilgiyi reddetmekte, bilgi kaynağını aşağılamakta, alaya almakta ve dışlamaktadırlar. Tüm bunları yaparken de kendilerini ve yakınlarını helake sürüklemektedirler.
Gerçeği istemeyen ve çoğunluğu oluşturan kitlenin ortak özelliği ise delilleri olmamasına rağmen belirli yanlış bir bilgiyi veya inanageldiklerini doğru kabul etmekte ısrarcı olmalarıdır. Bu esasen bir tür dogma sendromudur.
"Gerçeği istememe" obsesyonu aşağıdaki ayetlerde misallendirilmiştir.
11/28 Kale ya kavmi e raeytum in kuntu ala BEYYİNETİN min rabbi ve atani rahmeten min indihi fe ummiyet aleykum e nulzimukumuha ve ENTUM LEHA KARİHUN
( Ey kavmim gördünüz mü düşündünüz mü, eğer Rab’bimden DELİLLER üzerindeysem ve bana indinden rahmet verilmişse ve size de körlük verildiyse. SİZLER ONA İSTEKSİZLERKEN onu size elzem mi kılacağız? dedi. )
23/70 Em yekulune bihi cinneh bel caehum bil hakki ve ekseruhum LİL HAKKİ KARİHUN
( "Onda cinlik var." mı diyorlar? Bilakis onlara gerçek ile geldi. Onların çoğunluğu GERÇEK İÇİN İSTEKSİZDİRLER. )
43/78 Lekad ci'nakum bil hakki ve lakinne ekserakum LİL HAKKİ KARİHUN
( Size gerçeği getirdik. Lakin çoğunluğunuz GERÇEK İÇİN İSTEKSİZSİNİZDİR. )
Oysa insanı ruhsal tekâmüle eriştirecek ve bu ıstıraplı dünya kısır döngüsünden çıkaracak olan basit bir "irade darbesi"dir. Bu irade darbesi ona "Acaba?" sorusunu sorduracak, onu gerçeği araştırmaya ve doğruyu bulmaya yönlendirecektir.
"İrade darbesi" ifadesi İlahi Nizam ve Kâinat isimli kitabın bir bölümünde, cennet olarak anılan yarı süptil planın ( üst frekans ) tasvirinde şöyle geçmektedir.
"Onun için bu plânda dünyada olduğu gibi, zahmet, yorgunluk, ıstırap, didinme, mücadele gibi kaba durumlar yoktur. Burada bütün ARZULAR, ufak bir İRADE DARBESİYLE, sadece bir İSTEKLE âdeta otomatikman, kendiliğinden oluyormuş gibi TAHAKKUK EDİVERİR."
Yukarıdaki alıntıda, "iradenin" ( isteğin ), gerçekliğin tezahüründeki etkisi anlatılmaya çalışılmakta ve istendiğinde herşeyin mümkün olabileceği ifade edilmektedir. Dolayısıyla gerçeği idrake yönelik bu "irade darbesi"nin kaba madde planı dünyada tezahür edebilmesi ve insanların bu yolla içinde bulundukları şeytani hapishaneden kurtulabilmeleri ancak ve ancak Allahu Teala'nın onları gerçeğe yönlendirmesine, kalplerindeki mühürü çözüp idrak nimetini onlara bahşetmesine bağlıdır. Allahu Teala'nın anılan husustaki "İradesi" ( İsteği ) Bakara suresinin 26. ayetinde net olarak bildirilmiştir.
4/26 YURİDULLAHİ** li yubeyyine lekum ve yehdiyekum sunenellezine min kablikum ve yetube aleykum vellahu alimun hakim
( ALLAH size açıklamayı, sizi o sizden öncekilerin adetlerine, usüllerine yönlendirmeyi ve üzerinize tevbe eylemeyi İSTER. Allah bilendir hakimdir. )
** "Yuridullahi" ( Allah ister ) cümlesindeki fiilin kökü "İrade" ( İstek ) kelimesidir.
Şura suresinin 24. ayetinde ise kalplerdeki mühür ve gerçeğin Allah'ın kelimeleriyle tecellisi hususlarına değinilmektedir.
42/24 Em yekuluneftera alellahi keziba fe in yeşeillahu yahtim ala kalbik ve yemhullahul batile ve yuhikkul hakka bi kelimatih innehu alimun bi zatis sudur
( “Allah’a yalan uydurdu." mu derler? Eğer Allah dilerse, kalbinin üzerine mühür basar. Allah batılı imha eder ve gerçeği kelimeleri ile gerçekleştirir. Kesinlikle O göğüslerin özünü bilendir. )
No comments:
Post a Comment