1 Ocak 2020 Çarşamba

Bilimsel olmak ya da olmamak....

"Bu bilimsel değil."
"Bilimsel olarak açıklanamayana inanmam." 

Bu cümleler, bilimin, bildikleriyle sınırlı olduğu yanılgısına kapılanların sıkça sarfettikleri bir cümlelerdir. "Bilim" kelimesi aşikar olarak "Bilmek" kelimesinden türemiştir. "Bilme durumu" anlamına gelen "Bilim", beş duyu vasıtasıyla algılanan olgular ( bilgiler ) arasında ilişkiler kurmak ve sonuçlar çıkarmak suretiyle oluşturulan veri haznesi olarak tanımlanabilir.

Bilim kavramı, sadece kaba madde algısı kapsamındaki neden sonuç ilişkilerine ve ispatlamalara dayalı olarak tanımlandığında kapsamı son derece daraltılmakta ve anlamını yitirmektedir. Zira, gerçek bilim varlıkların algı kapasiteleriyle, deneyimleriyle ve bilegeldikleriyle sınırlı değildir. Yukarıda yer alan "Bilimsel olarak açıklanamayana inanmam." cümlesini sarfeden birisinin evrenin varlığına da inanmaması gerekir. Zira evrenin oluşumunun "bilimsel* olarak açıklanamadığı" aşikardır. ( * Beş duyuya yönelik insanı ve konvansiyonel bilim algısı ifade edilmektedir. )

3/66 - Ha entüm haülai hacectüm fima leküm bihı ılmün fe lime tühaccune fıma leyse leküm bihı ılm vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun
( İşte sizler böylesiniz, size ilminden olan hakkında tartışırsınız da size ilminden olmayan hakkında neden tartışırsınız? Ve Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )

Gerçek bilim, insanların bilim olarak bildikleri ve algıladıklarının çok üzerinde bir anlama sahip olan ve tüm bilimlerin çerçevesini oluşturan ilahi kozmik bilgilerdir. Okuma, araştırma, akıl, ilham ve tefekkür yoluyla bu bilgilere erişimi sağlayacak kaynak kodları ise kutsal kitaplarda yer almaktadır.

Varlığından haberi olunmayan bir olgunun "yok" kabul edilmesi nasıl yanlış bir yaklaşım ise içeriği anlaşılamayan ve kavranamayan bilgilerin "bilimsel olmamak" ile nitelenmesi ve hatta "alay konusu edilmesi" de o derece yanlıştır.

İlahi kozmik ilmin tüm bilimler için ana çerçeve olduğu Kur'an ayetlerinde "İlimle kuşatılmak" ifadesiyle bildirilmektedir.

65/12 - Allahüllezi haleka seb'a semavatin ve minel ardı mislehünne yetenezzelül emru beynehünne li ta'lemu ennallahe ala külli şey'in kadirun ve ennallahe kad ehata bi külli şey'in ilmen
( Allah, o yedi gökleri ve yerden de onların aynısını yaratandır. Emir, kesinlikle Allah' ın herşeye gücü yeten olduğunu bilmeniz için onların arasından iner. Kesinlikle Allah herşeyi ilmen kuşatmıştır. )

İlahi ilmin kavranamamasından dolayı reddedilmesi, yalanlanması ve hatta alay konusu edilmesi sendromu da muhtelif ayetlerde bildirilmektedir.

2/255 - Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum la te'huzühu sinetün ve la nevm lehu ma fis semavati ve ma fil ard men zellezi yeşfeu ındehu illa bi iznih ya'lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yühıytune bi şey'in min ılmihı illa bima şa vesia kürsiyyühüs semavati vel ard ve la yeudühu hıfzuhüma ve hüvel alıyyül azım
( Haricinde ilah olmayan Allah diridir daimdir. O'nu uyuklama ve uyku almaz. Yerin ve göklerin içinde ne varsa O’nadır. O’nun izni haricinde O’nun indinde af için vesile olacak kimdir? Onların önlerinde ve arkalarında ne varsa bilir. O diledikleri dışındakiler, O’nun ilminden bir şeyi kuşatıp kavrayamamışlardır. Kürsüsünün genişliği yeri ve gökleri kapsamıştır. Onların korunması, gözetimi O’nu zora sokmaz. O uludur yücedir. )

10/39 - Bel kezzebu bima lem yühıytu bi ılmihı ve lemma ye'tihim te'vılüh kezalike kezzebellezine min kablihim fenzur keyfe kane akıbetüz zalimın
( Bilakis, O’nun ilmini kuşatıp kavrayamadıklarından dolayı yalanladılar. Onun yorumu onlara asla gelmedi. Onlardan öncekiler de işte böyle yalanlamışlardı. Artık bak zalimlerin sonu nasıl oldu. )

20/110 - Ya'lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yühıytune bihı ılma
( Öncelerinde olanı ve sonralarında olanı bilir. Onu ilmen kuşatıp kavrayamazlar. )

27/84 - Hatta iza cau kale e kezzebtüm bi ayatı ve lem tühıytu biha ilmen en maza küntüm ta'melun
( Nihayet geldiklerinde, "Ayetlerimi yalanladınız mı? Onu ilmen kuşatıp kavrayamadınız. Yoksa neydi yapmakta olduğunuz?" dedi. )









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder