1 Ocak 2020 Çarşamba

Tüm ayetleri görseler bile ....

"Kafir" kelimesi "İnkarcı" olarak tercüme edilse de öz anlam olarak "Örten" anlamını taşır. İngilizce'deki "Cover" ( Örtü ), Fransızca'daki "Couvrir" ( Örtmek ) kelimeleri de aynı kökten türemişlerdir. Gerçeğin, bilinmesine rağmen inkar edilmesi, "örtülmesi" kasıtlı, niyetli ve şahsi menfaat gözetisine dayalı bir tutumdur.

2/42 - Ve la telbisül hakka bil batılı ve tektümül hakka ve entüm ta'lemun
( Ve gerçeği batıl ile örtmeyin ve bile bile gerçeği gizlemeyin. )

Allahü Teala'nın ilahi nizamına, ilmine ve doğru yoluna varlıkları inandırmaya çabalamış olan habercilerin ve resuller bu yolda büyük sabır mücadelesi vermişlerdir. Zira şeytanın zihin kontrolüne ve hipnozuna girerek idrak ve vicdan mekanizmaları bloke olmuş, delüzyon sendromuna tutulmuş olanların makul ve mantıklı düşünce sistemleri bloke edilmiş olduğundan her türlü mucize, delil ve ayetle karşılaşsalar da saptıkları inkar yolundan asla dönmezler.

Ankebut suresinin aşağıdaki ayetlerinde Allah'ın kelamını, yaratılışın kodlarını içeren kitabın iletisine vesile kılınan haberciden hala bir işaret getirmesini talep eden gafillerin misali verilmektedir.

29/50 - Ve kalu lev la ünzile aleyhi ayatün min rabbih kul innemel ayatü ındellah ve innema ene nezırun mübın
( Ve "Onun üzerine Rab’binden ayetler indirilmeli değil miydi?" dediler. De ki: "Kesinlikle Ayetler Allah' ın indindedir. Kesinlikle ben apaçık uyarıcıyım." )

29/51 - E ve lem yekfihim enna enzelna aleykel kitabe yütla aleyhim inne fı zalike le rahmeten ve zikra li kavmin yü'minun
( Onlara okunan kitabı, senin üzerine nasıl indirdiğimiz onlara kafi olmadı mı? İnanan kavim için kesinlikle bunda rahmet ve hatırlatma vardır. )

43/40 - E fe ente tüsmius summe ev tehdil umye ve men kane fı dalalin mübın
( O halde sağıra sen mi duyduracaksın veya körü ve o apaçık sapıklık içinde olan kimseleri sen mi yönlendireceksin? )

Dolayısıyla hidayete vesile olma yolundaki tek yöntem bilgi paylaşımı ve rabıta ortamı yaratma gayreti olmalıdır. Bunun dışındaki her yaklaşım "zorlama" kapsamına girecektir. Bu husustaki ayet ise çok açıktır.

2/256 - La ikrahe fid dıni kad tebeyyener ruşdü minel ğayy fe men yekfür bit tağuti ve yü'min billahi fe kad istemseke bil urvetil vüska len fisame leha vallahü semıun alim
( Dinde zorlama yoktur. Doğru yanlıştan açığa çıkmıştır. Kim azgını inkar ederse ve Allah’a  inanırsa artık sağlam kulba tutunmuştur. O ona asla kopmaz. Allah duyandır, bilendir. )

Allah'ın izni olmadıkça inkarcıların saptıkları yoldan dönmeyecekleri ayetlerde defaatle belirtilmektedir. 

6/25 - Ve minhüm men yestemiu ileyk ve cealna ala kulubihim ekinneten en yefkahuhü ve fı azanihim vakra ve in yerav külle ayetin la yü'minu biha hatta iza cauke yücadiluneke yekulüllezıne keferu in haza illa esatırul evvelın
( Ve onlardan seni dinleyenler de vardır. Fakat biz onu anlamasınlar diye kalplerinin üstüne örtüler ve kulaklarının içine ağırlık oluşturduk. Eğer bütün ayetleri görseler bile ona inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle mücadele ederler. O inkar edenler "Kesinlikle bu ancak evvelkilerin masallarıdır." derler. )

6/111 - Ve lev ennena nezzelna ileyhimül melaikete ve kellemehümül mevta ve haşerna aleyhim külle şey'in kubülen ma kanu li yü'minu illa en yeşaellahü ve lakinne ekserahüm yechelun

( Ve şayet kesinlikle biz onlara melekleri indirseydik ve ölüler de onlara kelam edip söz söyleseydi ve onlara önceki herşeyi toplasaydık, Allah' ın dilemesi haricinde inanacak değillerdi. Lakin çoğunluğu cahillik ederler. )

7/132 - Ve kalu mehma te'tina bihı min ayetin li tesharana biha fe ma nahnü leke bi mü'minın

( Ve "Sen bizi sihirlemek için ayetten her ne getirirsen getir, biz sana inananlar olmayız." dediler. )

7/146 - Seasrifü an ayatiyellezine yetekebberune fil erdı bi ğayril hakk ve in yerav külle ayetin la yü'minu biha ve in yerav sebıler rüşdi la yettehızuhü sebıla ve in yerav sebılel ğayyi yettehızuhü sebıla zalike bi ennehüm kezzebu bi ayatina ve kanu anha ğafilın

( Yerde haksızca kibirlenenleri ayetlerimden men edeceğim, uzaklaştıracağım. Onlar bütün ayetleri görseler dahi onlara inanmazlar. Eğer doğru yolu görürlerse onu yol edinmezler. Eğer yanlış yolu görürlerse onu yol edinirler. Bu kesinlikle onların ayetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan habersiz olmalarındandır.

10/96 - İnnellezine hakkat aleyhim kelimetü rabbike la yü'minun
( Kesinlikle o üzerlerine Rab’binin kelimesi gerçekleşmiş olanlar inanmazlar. )

10/97 - Ve lev caethüm küllü ayetin hatta yeravül azabel elım
( Ve şayet onlara tüm ayetler gelse, elim azabı görene kadar. )

İnkarcıların, Allah istemedikçe inkar yolundan dönmeyeceklerinin bir başka net misali de Mesih İsa'nın onca mucizesine* ( suda yürümesi, rüzgara hükmetmesi, hastalıkları iyileştirmesi, ölüyü diriltmesi, topraktan kuş yaratması vb. ) tanık olmalarına rağmen onu çarmıha germiş olmalarıdır.

* Mucize olarak tanımlanan bu tezahürler aslında tekâmül ederek kaba madde âlemi dünyadan üst süptil boyutlara geçen varlıkların ( insanların ) yetenekleridir. Bu durum, insana ruhundan üfleyen Allahü Teala'nın "Ol." emrinin bir tezahürü niteliğindedir.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder