İsra suresinin 85. ayetinde insanın "Ruh" ilmi hususunda çok az bilgiye sahip olduğu bildirilmektedir.
17/85 Ve yes'eluneke anir RUH kulir RUHU min emri rabbi ve MA UTİTUM MİNEL İLMİ İLLA KALİLA
( Ve sana RUHTAN sual ediyorlar. De ki: "RUH, Rab’bimin işlerindendir. İLMİNDEN SİZE AZICIK HARİCİNDE VERİLMEMİŞTİR." )
Secde suresinin aşağıdaki ayetinde belirtilen "Rab'bin beşere üflediği ruhu", ona yaşam ve idrak veren "kelimeleridir". Yüce Rab her şeyi kelimeden yaratmıştır. Bir başka deyişle "Her şey kelimedir."
32/9 Summe sevvahu ve NEFAHA FİHİ MİN RUHİHİ ve ceale lekumus sem'a vel ebsara vel efideh kalilen ma teşkurun
( Sonra onu düzenleyip şekillendirdi ve İÇİNE RUHUNDAN ÜFLEDİ. Size kulaklar, gözler ve gönüller oluşturdu. Ne az şükrediyorsunuz. )
İnsanın "kelâm" ederken ( konuşurken ) nefes veriyor olması yani "üflüyor" olması ruh ve kelime özdeşliğine işaret eden ilahi bir ayet niteliğindedir.
Nisa suresinin aşağıdaki ayetinde Mesih İsa misali vasıtasıyla "ruhun kelime olduğu" açıkça bildirilmektedir.
4/171 ... innemel mesihu iysebnu meryeme rasulullahi ve KELİMETUH elkaha ila meryeme ve RUHUN MİNHU ...
( .... Meryem oğlu Mesih İsa, kesinlikle Allah’ın resulü, Meryem'e attığı KELİMESİ ve O’NDAN RUHTUR. ... )
Yunus suresinin aşağıdaki ayetinde de "tek gerçeğin kelimeler" olduğu bildirilmektedir.
10/82 Ve YUHİKKALLAHUL HAKKA Bİ KELİMATİHİ ve lev kerihel mucrimun
( Ve suçlular hoşlanmasalar da, ALLAH GERÇEĞİ KELİMELERİ ile GERÇEKLEŞTİRİR. )
İncil'in aşağıdaki ayetinde de tüm yaratılışın özünün "kelime" olduğu bildirilmektedir.
43 John 1-1 Başlangıçta KELİME vardı. KELİME Tanrı'yla birlikteydi ve KELİME Tanrı'ydı.
İnsanın en büyük yanılgısı belirli bir bilgi ve deneyim süreci sonunda çok şey bildiği kanaatine varmasıdır. Zira ayetlerde de belirtildiği üzere "gerçek bilginin" temelinde, insanın esasen çok az hakim olduğu kelime bilgisi yani İlm-i Kelâm bulunmaktadır. Bir başka deyişle insanların büyük çoğunluğu sürekli kullandıkları ve bildiklerini zannettikleri kelimelerin daha köken itibarıyla ne anlama geldiklerini dahi bilmemektedirler. Mesela bir deneme olarak değerli okurlar, günlük yaşamda sıkça kullanılan şu birkaç kelimeyi çevrelerindeki insanlara sorarak bahsedilen hususu teyid edebilirler.
Türk = Türeyen, Türemiş olan, Yükselen, Yükselmiş olan
Dünya = En Alçak, En Aşağı, Alçak, Aşağılık
Anadolu = Anatolia ( Yukarı Yükseliş )
Evren = Eviren, Döndüren, Döngülü kılan
Kur'an = Okuma
Namus = Nomos ( Kural, Yasa, Görenek )
Normal = Norma uygun, Kurala uygun
Kâinat = Oluşum
Ayet = Göze görünür olma, İşaret
Cennet = Korunmuş olan, Örtülmüş olan, Gizli, Kaplayan
Kurban = Yakınlaşma, Yakınlaşan
Dolayısıyla Kur'an'da, ruh ilminden insanlara az verildiğinin bildirilmesi, insanların "gerçek anlamda" kelime bilgilerinin çok zayıf, çok az olduğuna da dolaylı olarak işaret etmektedir.
İnsanı ruhun sezgisine ulaştıracak olan İlm-i Kelâm'ın dört bileşeni bulunmaktadır.
1- İlm el Lugâviyat / İlm el Lisâniyat ( Linguistik / Dilbilim )
Farklı dillerin yapılarını, kurallarını ve özelliklerini inceleyen bilim alanıdır.
2- İlm el Maneviyat ( Semantik / Anlambilim )
Kelimelerin kök anlamlarını inceleyen bilim alanıdır.
3- İlm el İştikak ( Etimoloji / Kökenbilim ) :
Kelimelerin oluşumunu, kök kelime, ek kelime, önek ve sonek bazında analitik olarak inceleyen bilim alanıdır.
4- İlm el İdâd ( Nümeroloji / Rakambilim ) :
Kelimeleri oluşturan harflerin alfabe sıra numaralarına göre kelime değerlerini inceleyen ve nümerolojik esaslara göre yorumlayan bilim alanıdır.
Yukarıdaki dört maddeden ikincisi olan "İlm el Maneviyat ( Semantik / Anlambilim )" ilmi açılım arzulayan her insanın öncelikli olarak kendi anadili itibarıyla odaklanması gereken husustur.
No comments:
Post a Comment