2 Temmuz 2023 Pazar

Atatürk'ün cemiyet yaklaşımı

Bugüne kadar Atatürk'ün ezoterik cemiyet mensubu olup olmadığına ilişkin birçok yazı yazılmış ve iddialar ortaya atılmıştır. Bu bölüm, konuya ilişkin mevcut verilerin bir derlemesinden ibarettir. 

İngiliz yazar Harold Courtenay Armstrong tarafından yazılan ve iftira eleştirileri alan 1996 yılı basımı olan "Bozkurt" isimli kitapta şu cümleler yer almaktadır.

“M. KEMAL VEDATA LOCASI’NDA BİR BİRADER OLARAK ÖRGÜTE KATILDI. .... Yahudiler ise O'na hiç güvenmiyorlardı. Hiçbir zaman masonluğun üst derecelerine yükseltilmedi. Cemiyetin lider çevresinin de dışında bırakılmıştı.

Kitaptaki "Vedata" kelimesinin Hintçe "Vedanta" ( Son Bilgi, Nihai Bilgi ) kelimesi olması kuvvetle muhtemeldir. Okült ezoterik anlam yüklenen bu kelime "Vedas" ( Bilgi ) ve "Anta" ( Son ) kelimelerinden oluşmaktadır.

Cemal Granda'nın 1973 yılında basılan "Atatürk'ün Uşağı İdim" isimli kitabında yer alan aşağıdaki bölümde ise Atatürk'ün bizzat söylemine yer verilmektedir.

"BİR ZAMANLAR BEN DE MASON OLMUŞTUM. Bir gün bir arkadaşım beni alıp Beyoğlu’ndaki Mason cemiyetine götürdü. Daha ne olduğunu bile anlayamadan kendimi cemiyetin içinde buldum. Mermer merdivenlerden büyük bir salona indik. Orada yüzlerini göremediğim bir takım kişiler vardı. Bizi buyur edip oturttular, kahveler sundular, hal hatır sordular. Orada fazla kalmadık, tekrar merdivenlerle daha da aşağı indik. Bir öncekinden daha geniş salonda bulduk kendimizi. Salonda büyük bir kalabalık toplanmış, kılıçlı bir tören yapılıyordu. Bu işleri daha önceden bildiğini anladığım arkadaşım beni kolumdan tutmuş, durmadan ne yapmam gerektiğini anlatıyordu. Kılıçların arasından geçip kutsal bir kitaba el bastık. Bütün bunlar olup bittikten sonra dışarı çıktık. İÇERİDE ÇOK SIKILMIŞTIM. çeride çok sıkılmıştım. BU OLAYDAN SONRA BİR DAHA NE O BİNAYA GİTTİM, NE DE ORADAKİLERLE KARŞILAŞTIM. Şimdi gitsem, arasam o binayı belki de bulamam. İşte benim masonluğum bundan ibaret..."

Atatürk'ün yaveri ve silah arkadaşı Salih Bozok'un aktardığına göre bir gece birisi Atatürk'e üzerinde kurt başı şeklinde mühür bulunan bir zarf getirir. Zarfın içerisinde siyah bir pelerin taslağı yer almaktadır. Atatürk bu taslağa göre bir pelerin yaptırılmasını ister. Bu özetten sonraki kısmı Bozok şöyle aktarmaktadır.

"Az sonra paşa, köşkün kapısında elinde askıya asılmış Siyah pelerinle belirdi. Pelerin buruşmasın diye özel olarak iltimas gösteriyordu. Arabaya bindikten sonra Dolmabahçe’ye doğru gitmemizi istedi.

Paşa yol boyu tek kelime etmedi gergin ve düşünceliydi neler olduğuna bir anlam veremiyorduk. Dolmabahçe’ye yaklaştığımız da Rumeli hisarına doğru devam edin diye direktif verdi. 

Bir müddet daha gittikten sonra hisara birkaç kilometre uzaklıkta ki ormanlık alanda durmamızı emretti.

Tam kapısını açmak için araçtan iniyordum ki eliyle omuzumu tuttu. Bir süre sessiz kaldıktan sonra alçak bir sesle; “Padişah Abdülhamid’de vakti zamanında buraya gelmişti” dedi ve yine bir süre sustu. Sonra da; “CİHANI KİM YÖNETİYOR SALİH?” diye sordu. 

Bunun siyasal bir soru olduğunu düşündüm pek anlayamadım. Arkamı dönerek “-İNGİLİZLER Mİ PAŞAM?” diye karşılık verdim. 

Hafifçe gülümseyerek “-HAYIR SALİH DÜNYAYI DEVLETLER YÖNETMEZ. ESKİ ÇAĞLARDAN BERİ CEMİYETLER YÖNETİR.” dedi."

Atatürk söylemindeki "cemiyet" kelimesiyle dünya toplumlarını tam tahakküm altına almaya çalışan küresel şirketler sahibi siyonist aileleri ve onların tesis ettikleri örgütleri kastetmektedir.

Okült ezoterik bir cemiyete isim olan "Mason" kelimesi Fransızca "Maçon" kelimesinin Türkçe telaffuzudur. Bu kelimenin "Duvarcı" anlamına geldiği bilinse de esasen "Yapıcı" anlamına gelmektedir. İngilizcedeki "Make" ( Yapmak ), Alnancadaki "Machen" ( Yapmak ), Fransızcadaki "Maquillage" ( Yapma ) kelimeleride ortak MC kökündent türemişlerdir. Kökeninin Tapınak Şövalyelerine dayandığı bilinegelen ancak esasen felsefi olarak mevcudiyeti yaratılış aşamasına kadar geriye giden bu cemiyet için Süleyman Tapınağı, tapınağın ikiz kolonları ( boyutlar arası geçiş kapısı ve 11 sembolüdür ) tapınağın inşasından sorumlu Mimar Hiram Abif ve Geometri ilmi en önemli semboller arasındadır. Geometri kavramı cemiyetin sembolünde de "G" harfi ile yer almaktadır. Ancak bu G harfi muhtelif anlamları da temsil eden ezoterik bir semboldür. 

Bu noktada Atatürk'ün 1936 yılında yazdığı 44 sayfalık "Geometri" kitabı dikkat çekmektedir. Ayrıca kitabı yazdığı tarihin nümerolojik değeri de, Atatürk'ün hayatında önemli yer tutan 19 sayısını vermektedir. ( 1+9+3+6 = 19 )

Atatürk'ün muhtelif ortamlarda yaptığı "sağ eli koynuna sokma" hareketi de okült ezoterik bir jest olup, kutsal kitaplarda da "Rab'bin Musa'ya, Firavun'a karşı kudret olarak bahşettiği mucizesi" olarak yer almaktadır.

27/12 Ve EDHİL YEDEKE Fİ CEYBİKE TAHRUC BEYDAE MİN GAYRİ SU'İN fi TİS'İ AYATİN ila fir'avne ve kavmih innehum kanu kavmen fasikin

( Ve ELİNİ KOYNUNA SOK. Firavun' a ve kavmine yönelik DOKUZ* AYETİN içinde olarak KUSURSUZ BEYAZ OLARAK ÇIKACAKTIR. Kesinlikle onlar günahkarlar kavmi oldular. )

* Evvelki bölümlerde defaatle değinildiği üzere 9 sayısı, satanik sembol olan ve İncil'de zikredilen 666 sayısının nümerolojik değeri olup okült ezoterik cemiyetlerde hem anılan sayıyı, hem de "tek gözü" simgelemek üzere "el hareketi" ile temsil edilmektedir.

28/32 USLUK YEDEKE Fİ CEYBİKE TAHRUC BEYDAE MİN GAYRİ SU'İN vadmun ileyke cenahake miner rahbi fe zanike burhanani min rabbike ila fir'avne ve meleih innehum kanu kavmen fasikin

( ELİNİ KOYNUNA SOK. KUSURSUZ BEYAZ OLARAK ÇIKSIN. Korkudan kollarını kendine, senin tarafına çek. Artık, bu ikisi sana Rab’binden, Firavun' a ve ileri gelenlerine karşı iki delildir. Kesinlikle onlar günahkarlar kavmi oldular. )

Yukarıdaki ayetlerde yer alan ve "Elini koynuna sok, kusursuz beyaz çıksın." anlamına gelen

"Edhil (1) yede (2) ke (3) fi (4) ceybi (5) ke (6) tahruc (7) beydae (8) min (9) gayri (10) suin (11)"

ve

"Usluk (1) yede (2) ke (3) fi (4) ceybi (5) ke (6) tahruc (7) beydae (8) min (9) gayri (10) suin (11)" 

cümlelerinin 11 kelimeden oluşması dikkat çekmektedir. Zira "elin koyundan farklı çıkması "11" sayısının simgelediği bir "halden hale geçiş" tezahürüdür. Ayrıca bu cümlenin ilk kez geçtiği ayette "dokuz ayetten" bahsedilmesi yani "9" sayısının zikredilmesi de 9/11 nümerolojisini ortaya koymakta gibidir.

Yukarıdaki husus Tevrat'ta ise şöyle yer almaktadır. 

2 Exodus 4-6 Sonra, "ELİNİ KOYNUNA KOY" dedi. Musa elini koynuna koydu. Çıkardığı zaman ELİ bir deri hastalığına yakalanmış, KAR GİBİ BEMBEYAZ OLMUŞTU.

Masonik ritüellerde "beyaz eldiven" giyilmesi kutsal kitaplardaki "koyundan çıkan beyaz el" mucizesinin bir sembolüdür.




Bu fotoda bir köpeğin de yer alması, Sirius yıldızının "BEYAZ Yıldız" olarak anılması ve "Sirius Büyük BEYAZ Kardeşliği" ismiyle bir cemiyetin olması açısından dikkat çekmektedir. Ayrıca Sirius yıldızının ait olduğu takımyıldızın ismi Canis Major ( Büyük Köpek ) takımyıldızıdır.

Mustafa Kemal Atatürk, 10.10.1935 tarihinde Ankara'da Çankaya köşkünde şahsi doktoru da olan Dr. Mim Kemal Öke"ye hitaben: "Mason cemiyetinin faaliyetini inkılâplarıma muarız gördüğüm için kapatılmasını elzem gördüm. Bu dakikadan itibaren bu cemiyeti ölmüş biliniz. Ve bir daha diriltmeye teşebbüs etmeyiniz." demiştir. Ancak ölümünün ardından localar tekrar açılmış hatta Mim Kemal Öke tarafından cemiyet dergisi yayımlanmaya başlanmıştır. ( "Mim Kemal Öke" ismi içerdiği kelimelerin anlamları itibarıyla da ilginç bir durum arzetmektedir. Mim ( Son, Bitiş ), Kemal, Öke ( Dahi ) ... "Dahi Kemal'i bitir." !

Atatürk'ün locaların kapatılması talimatını verdiği tarihin 10.10.1935 olması da okült ezoterik nümeroloji açısından dikkat çekmektedir.

10.10 ... "11"

1+9+3+5 = 18 ... 6+6+6 ... 666 ... "9"

Tarihte hem 666, hem de 9/11 yani 11 sembolizmi bulunmaktadır. ( İstanbul'daki Büyük locanın adresinin "Tepebaşı 111" olması da nümerolojik açıdan dikkat çekmektedir. Ayrıca bu kelime grubu 11 karakterden oluşmaktadır. )

Kaynaklarda Atatürk’e, locaları kapatmaması karşılığında Mason localarının başına geçerek Meşrik-i Azam ( Büyük Gün Doğumu ) olma tekliflerinin yapıldığı ancak kendisinin bu teklifleri geri çevirdiği de belirtilmektedir.

Siyonizm ( Tanrısalcılık, Tanrı gibi olmacılık ) isimli batıl idealin bir yansıması olan cemiyet felsefesine göre "Tek Dünya Devleti"'nin tesisi elzemdir. Atatürk'ün Nutuk isimli kitabında Tek Dünya Devleti projesine ilişkin şu ifadeler yer almaktadır.

"ÇEŞİTLİ MİLLETLERİ, ORTAK VE GENEL BİR AD ALTINDA TOPLAMAK VE BU ÇEŞİTLİ UNSURLARDAN OLUŞAN KİTLELERİ EŞİT HAKLAR VE ŞARTLAR ALTINDA BULUNDURARAK GÜÇLÜ BİR DEVLET KURMAK, PARLAK VE ÇEKİCİ BİR SİYASİ GÖRÜŞTÜR. FAKAT ALDATICIDIR. HATTÂ, HİÇBİR SINIR TANIMAYARAK, DÜNYADAKİ BÜTÜN TÜRKLERİ BİLE BİR DEVLET HALİNDE BİRLEŞTİRMEK VARILMASI İMKÂNSIZ BİR HEDEFTİR. BU, YÜZYILLARIN VE YÜZYILLARCA YAŞAMAKTA OLAN İNSANLARIN ÇOK ACI, ÇOK KANLI OLAYLARLA MEYDANA KOYDUĞU BİR GERÇEKTİR."

1948 yılında Yunan Komünist Halk Cumhuriyeti’ nin Laiki Foni ( Halkın Sesi ) gazetesinin 685. nushasında Bulgar Yahudilerinden 33. dereceden Mason Avram Beneroyas’ ın şu sözleri yazılmıştır.

"Mefkuremize imha edici darbe vuranların akıbeti feci şartlar altında ölümdür. O zannetti ki bütün muhalif ve muarızlarını tasfiye ve bertaraf ettiği gibi Masonları da tasfiyeye tabi tutmaya muvaffak olacaktır. Fakat asla! Türkiye’ deki Mason cemiyetinin Kemal Atatürk tarafından kapatılarak faaliyetinin durdurulduğunu Moskova’ da tarihi bir yerde yoldaşlar arasında yapılan bir toplantıda işittiğim zaman beynimden okla vurulmuş gibi sersemledim.  Heyecandan şaşırmış bir halde oradakilere şaşkınlık içinde haykırdım: «O sarı lider ortadan suret-i katiyetle kaldırılacaktır."

Atatürk'ün ölümü sonrasında otopsi yapılmaması da çok tartışılan bir konu olmuştur. Atatürk'ün ölümünden sonra düzenlenen birinci raporda ölüm sebebi "karın içinde sıvı, asit toplanması" olarak gösterilmiş, ikinci raporda ise "alkolle ilgili karaciğer iltihabı" olarak gösterilmiştir.

Yukarıdaki veriler Atatürk'ün cemiyet ile temasa geçmiş olduğunu, bu sayede bazı tesirler ve bilgiler edindiğini ancak cemiyeti felsefi ve milli açıdan uygunsuz addettiği görülmektedir.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2023/01/cumhuriyetin-kaynak-kodu-nutuk.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2022/12/deus-zeus-dieu-diya-ziya.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2019/05/goklerin-ve-yerin-nuru.html



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder