16 Haziran 2020 Salı

Hadis meselesi

"Hadis" keimesi "Haber, Söz" anlamına gelen bir kelime olup, "Hadise" ( Olay ) kelimesi de aynı kökten türemiştir. İslami kültürde "Hadis" kelimesi, vuku bulan bir olay veya bir olgu hususunda Habercinin sarfettiği ibret alınacak söz olarak bilinmektedir.  

Çok güzel ve ibret alınması gereken hadisler mevcut olmakla birlikte zaman içerisinde hadis konusu özünden saptırılmış ve tarikatler tarafından Kur'an'ın anlaşılabilmesi için olmazsa olmaz bir koşul olarak algılatılmaya başlanmıştır. Hatta bazı cemaatlerde ve tarikatlerde "Hadisin Kur'an'a ihtiyacından ziyade Kur'an'ın hadise ihtiyacı vardır." veya "Kur'an müslümanlığı sapıklıktır." gibi söylemlerde de bulunulmuştur. Elbetteki bu durum, haberciyi ve dolayısıyla kendilerini Allah'a ortak koşmak isteyen ve bu yolla iyi niyetli masum insanlar üzerinde tahakküm kurarak nefsani menfaat sağlamaya çalışan ve küresel şeytanların ajanı konumundaki din istismarcılarının icraatlarının bir sonucudur.  

Ayrıca yine din istismarcıları tarafından Habercinin ömrünün sarfetmeye vefa edemeyeceği kadar çok hadis ortaya atılmış ve bunlar muhtelif isimli kitaplar halinde topluma arz edilmiştir. 

Kur'an, hadis konusuna ilişkin çok açık ayetler içermektedir.

Tur suresinin aşağıdaki ayetlerinde gerçek hadisin Allahü Teala tarafından Haberciye vahyedilen ve Kur'an ayetlerini oluşturan hadisler olduğu bildirilmektedir.

52/33 - Em yekulune tekavveleh bel la yü'minun ( "Onu uydurup söyler." mi derler? Bilakis inanmazlar. )
52/34 - Fel ye'tu bi HADİSİN mislihi in kanu sadikın ( O halde, eğer doğru iseler, onun aynısı gibi SÖZ getirsinler. )

Vakia suresinin aşağıdaki ayetlerinde ise ayetlerde yer alan Allah kelamının yani gerçek hadisin müşrik inkarcılar tarafından küçümsendiği, itibarsızlaştırıldığı bildirilmektedir.

56/80 - Tenzilun min rabbil alemin ( Alemlerin Rab’binden indirilmiştir. )
56/81 - E fe bi hazel HADİSİ entüm mudhinun ( O halde sizler bu SÖZÜ mü küçümseyenlersiniz? )

Zümer suresinin 23. ayetinde ise "Ahsenel hadis"'in ( En güzel söz ) Allah'ın kelamından oluşan Kur'an ayetleri olduğu bir kez daha vurgulanmaktadır.

39/23 - Allahü nezzele AHSENEL HADİSİ kitaben müteşebihen mesaniye takşeırru minhü cüludüllezıne yahşevne rabbehüm sümme telınü cüludühüm ve kulubühüm ila zikrillah zalike hüdellahi yehdı bihı men yeşa' ve men yudlilillahü fe ma lehu min had
( EN GÜZEL SÖZÜ, benzetmeli ikili kitap olarak Allah indirdi. O Rab’lerinden korkanların O’ndan derileri ürperir. Sonra Allah' ın hatırlamasına derileri ve kalpleri yumuşar. Bu Allah' ın yönlendirmesidir. Onunla dilediği kimseyi yönlendirir. Allah kimi saptırırsa, artık ona yönlendiriciden yoktur. )

Yunus suresinin 15. ayetinde ise nefsaniyetlerine ters olduğu için Kur'an'ı reddedenlerin misali verilmektedir.

10/15 - Ve iza tütla aleyhim ayatüna beyyinatin kalellezine la yercune likaenE'Tİ BİR KUR'ANİN ĞAYRİ HAZA EV BEDDİLH kul ma yekunü lı en übeddilehu min tilkai nefsı in ettebiu illa ma yuha ileyy innı ehafü in asaytü rabbi azabe yevmin azım
( Ve onlara ayetlerimiz açık deliller olarak okunduğunda, o bize kavuşmayı ummayanlar "BUNDAN BAŞKA KUR'AN GETİR VEYA ONU DEĞİŞTİR." dediler. De ki: "Benim için onu bundan kendimce değiştirmek olmaz. Kesinlikle ben ancak o bana vahyedilene tabi olurum. Eğer Rab’bime isyan edersem, kesinlikle ben büyük günün azabından korkarım." )

Bazı hadis kitaplarında yer alan ve Resulullah Hz. Muhammed'in sarfettiği belirtilen bazı sözleri;

Hadis 1

Yâ Rasûlallah, biz senin gibi değiliz. Allah senin olmuş olacak günâhlarına mağfiret etmiştir, derlerdi de, öfke alâmeti yüzünde bilinecek kadar kızar ve ondan sonra da: "En ziyâde takvalınız ve Allah'ı en çok bileniniz, şübhesiz ki benim." buyururdu." ( Sahihi Buhari - Sayfa 54 )

Öncelikle bu cümle İslamın özüne ve Resulün tabiatına ters olan "nefsaniyet" ve "kibir" olgularını içeren bir cümledir. Zira, "Takva seviyesinin" ve "Allah'ı bilme seviyesinin" ( haşa ) insanlar tarafından takdirinin mümkün olmadığı, böyle bir değerlendirme yapılamayacağı, Allahü Teala'nın anlayışlara ve kavrayışlara sığmayacak kadar yüce olduğu resul ve muhlis mü'minler tarafından çok iyi bilinmektedir. İnsanlar Allah kelamına Resul vesilesiyle nail olmuş olsalar bile ve Resul elbetteki daha bilgili olsa dahi Resulün, vermek istediği mesajı böyle kibir dolu bir cümle ile vermeyeceği düşüncesi tezahür etmektedir. Zira hadise göre Resul bilgi seviyesinin yanısıra "Takva seviyesinden" de bahsetmektedir ki takva ( sakınma ) seviyesi ancak Allahü Teala tarafından takdir edilebilir. Hz. Muhammed'in ayetlerde yer alan şu sözleri zaten durumu ortaya koymaktadır.

6/50 - Kul la ekulü leküm ındı hazainüllahi ve la a'lemül ğaybe ve la ekulü leküm innı melek in ettebiu illa ma yuha ileyy kul hel yestevil a'ma vel besır e fe la tetefekkerun
( De ki: "Size Allah' ın hazineleri benim indimdedir." demiyorum. Gaybı da bilmiyorum. Size, kesinlikle ben meleğim de demiyorum. Kesinlikle ben ancak o bana vahyedilene tabi oluyorum." De ki: "Kör ile gören eşit midir? Fikretmez misiniz?" )

18/110 - Kul innema ene beşerun mislüküm yuha ileyye ennema ilahüküm ilahün vahid fe men kane yercu likae rabbihı fel ya'mel amelen salihan ve la yüşrik bi ıbadeti rabbihı ehada
( De ki: "Kesinlikle ben aynınız gibi insanım. Bana, kesinlikle ilahınızın tek ilah olduğu vahyediliyor. O halde, Rab’bine kavuşmayı ummakta olan kimse, artık iyi iş yapsın ve Rab’bine kullukta hiçbir kimseyi ortak koşmasın." )

Hadis 2

"Rasûlullah yine o sözü tekrar ettikten sonra: - Ey Sa 'd, bir adama, Allah onu yüzü koyun ateşe atmasın diye başkasını daha ziyâde sevdiğim hâlde ihsanda bulunduğum olur, buyurdu. Bu hadîsi Zuhrî'den Yûnus, Salih ibn Keysân, Ma'mer ibn RâĢid ve Zuhrî'nin erkek kardeĢinin oğlu Muhammed ibn Abdillah da rivayet etti." ( Sahihi Buhari - Sayfa 65 )

Allah'ın bir insanı "ateşe atması veya atmaması" ( yani tekamüle erdirmeyip tekrar kaba madde alemi dünyada enkarne ettirmesi veya ettirmemesi ) sadece Allahü Teala'nın bilgisi ve yetisi kapsamındadır. Dolayısıyla hiçbir resulün ve hiçbir varlığın, Allah'ın tasarrufunu tahmin edebilmek ve onu etkileyip değiştirebilmek gibi bir yeteneği söz konusu değildir. Ayrıca "resulün kimi daha fazla veya daha az sevdiğinin" ruhsal tekamül sürecindeki önemi ve işlevi de sorgulanabilir bir olgudur.

Hadis 3

Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S): "Her kim îmânından dolayı ve ecrini yalnız Allah'tan umarak kadr gecesini tâatle geçirirse, onun lehine geçmiş günâhları mağfiret olunur" buyurdu.( Sahihi Buhari - Sayfa 77 )

Rasûlullah (S) şöyle buyurmuştur: "Her kim ramazânda îmânı sebebiyle ve ecrini yalnız Allah'tan umarak nafile ibâdetlerle uğraşırsa, kendisi lehine, geçmiş günâhları mağfiret olunur" ( Sahihi Buhari - Sayfa 79 )

Bir insanın günahlarının hangi koşullarda ve nasıl affedileceğinin bilgisi sadece ve sadece Allahü Teala'nın indindedir. Ayrıca ilahi nizamda, belirli bir zaman dilimindeki icraatlara bağlı tarifeli mağfiret mekanizması da söz konusu değildir.

74/56 - Ve ma yezkurune illa en yeşaallahü hüve ehlut takva ve ehlul mağfireti
( Ve Allah' ın dilemesi haricinde hatırlayamazlar. Sakındırmanın ve affın sahibi O'dur. )

Hadis 4

Ona da Ebû Saîd Hudrî haber verdi ki, kendisi Rasûlullah(S)'dan şöyle derken işitmiştir: "Bir kul müslümân olur ve müslümânlığı da güzel olursa, Allah onun evvelce işlemiş olduğu her kötülüğünü örter. Ondan sonra sıra kısasa (yânî mükâfat ve mücâzâta) gelir. Bir hasene, ondan yedi yüz kat büyük hasene ile; bir seyyie (yânî kötülük) ise, yalnız kendi misli ile karşılanır: meğer ki Allah o seyyieyi afveder. ( Sahihi Buhari - Sayfa 85 )

Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: "Biriniz İslâm'a girişini güzel yaparsa, yapacağı her bir hasene, kendisi lehine on mislinden yedi yüz katına kadar büyük derecelerle yazılır; yapacağı her bir seyyie ise, ancak kendi misli ile yazılır" ( Sayfa 86 )

Hadise göre "iyiliğin karşılığı yapılanın on ile yedi yüz katı arasında karşılık bulur, kötülüğün karşılığı ise yapılanın aynısıdır." Bu hadis, anlam ve on sayısı açısından ayetle uyum arzetmekle birlikte hadisteki "yedi yüz" sayısının kaynağı mechuldür. Zira Kur'an'da böyle bir sayı zikredilmemekte, "iyiliğin kat kat karşılığının olduğundan" bahsedilmektedir. Ancak yedi yüz sayısının nümerolojik değeri olan yedi sayısının Kur'an'da zikredilmekte olması dolaylı bir ilinti oluşturabilir.

34/37 - Ve ma emvalüküm ve la evladüküm billetı tükarribüküm ındena zülfa illa men amene ve amile salihan fe ülaike lehüm cezaüd dı'fi bima amilu ve hüm fil ğurufati aminun
( Ve mallarınız ve çocuklarınız sizi indimize yakınlık sağlayarak yaklaştıracak değildir. Ancak o inanmış olanlar ve iyilik yapmış olanlar, işte onlar, o yaptıklarının onlara kat kat karşılığı vardır. Onlar köşkler içinde güvendedirler. )

42/40 - Ve cezaü seyyietin seyyietün mislüha fe men afa ve asleha fe ecruhu alellah innehu la yühıbbüz zalimın
( Ve kötülüğün karşılığı, aynısı gibi kötülüktür. Ama kim affederse ve iyileştirirse onun ödülü Allah’a dır. Kesinlikle O zalimleri sevmez. )

Hadis 5

Resûlullah (Sallallahü Aleyhi Ve Sellem) İn Hadîsine Tazim Ve Ona Muarız Olanı Tehdid Babı 12) El-Mikdam b. Ma'dîkerib el-Kindiy (Radiyallahu anh)'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki : "Süslü tahtına - koltuğuna - yaslanmış adama, benim hadislerimden birisi okunur da o (kişi) nin, vaziyetini hiç bozmadan «Bizlerle sizler arasında Allah Teâlâ'nm Kitabı vardır. Ondan bulduğumuz helâl şeyleri, helâl sayıyoruz, haram olarak bulduğumuz şeyleri de haram kabul ediyoruz." (Yani bu hadis Kur'an'da bulunan hükümlerin dışındadır. Onun için bu hadise itibar etmeyiz.) diyebilme zamanı yaklaşmıştır. Sizleri ikaz ediyorum! (Kur'an-ı Kerim'-de bulunan bütün hükümler haktır.) Ve Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in haram kıldığı şeyler Allah Taâlâ'nm haram kıldığı şeyler gibidir. ( Kitab ve Sünnet arasında bir ayırım yapılamaz. ) ( Süneni İbni Mace )

Hadiste, Resulün sözünün Kur'an ayeti hükümde olduğu söylenmektedir. Bu söylemin şirk tezahürü olduğu açıktır. Üstelik hadiste "Helal ve haram kavramlarının kitaba göre olması gerektiğini " belirtenlere Resulün tepki gösterdiği iddia edilmektedir. Oysa Tahrim suresinin 1. ayeti bu konuda Resule açık bir uyarıda bulunmaktadır.

66/1 - Ya eyyühen nebiyyü lime tüharrimu ma ehallellahu leke tebteğıy merdate ezvacike vallahü ğafurun rahımun
( Ey haberci, eşlerinin rızasını arayarak, Allah' ın sana helal kıldığını neden haram kılıyorsun? Allah affedendir merhametlidir. )

Hadis 6

Ebu Zerr (Cündeb İbnu Cünade el-Gıfari) (radıyallahu anh) hazretleri anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bana Cebrail aleyhisselam gelerek "Ümmetinden kim Allah'a herhangi bir şeyi ortak kılmadan (şirk koşmadan) ölürse cennete girer" müjdesini verdi" dedi. Ben (hayretle) "zina ve hırsızlık yapsa da mı?" diye sordum. "Hırsızlık da etse, zina da yapsa" cevabını verdi. Ben tekrar: "Yani hırsızlık ve zina yapsa da ha!" dedim. "Evet, dedi, hırsızlık da etse, zina da yapsa!" Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) dördüncü keresinde ilave etti: "Ebu Zerr patlasa da cennete girecektir". ( Buhari, Tevhid 33; Müslim, İman 153, (94); Tirmizi, İman 18, (2646) )

Hadiste "Hırsızlık ve zina yapılsa dahi cennete girilebileceği" belirtilmektedir. Mağfiret Allah'a mahsus olup neyin affedilip neyin affedilmeyeceğini Allah bilse de bir resulün "serbestlik verir" gibi böyle bir beyanda bulunması düşündürücüdür. Zira her iki konu da Kur'an'da zikredilmiştir.

5/38 - Ves sariku ves sarikatü faktau* eydiyehüma cezaen bima keseba nekalen minellah vallahü azızün hakım
( Ve hırsızlık eden erkeğin ve kadının, o kazandıklarına karşılık, Allah’tan şiddetli ibret azabı olarak artık ellerini kesip ayırın*. Allah yücedir hakimdir. )

* Ayetteki "Aktau eydiyehüm" ( Ellerini kesin, ayırın ) ifadesi, hem elde iz bırakacak şekilde kesik atılması hem de faili hırsızlık yapmaktan men etme anlamlarını içermektedir.

60/12 - Ya eyyühen nebiyyu iza caekel mü'minatü yubayi'neke ala en la yuşrikne billahi şey'en ve la yesrıkne ve la yeznine ve la yaktülne evladehünne ve la yet'ine bi bühtanin yefterinehu beyne eydihinne ve erculihinne ve la ya'sıyneke fi ma'rufin fe bayi'hünne vestağfir lehünnallahe innallahe ğafurun rahiım
( Ey haberci, inanan kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayacaklarını, hırsızlık yapmayacaklarını, zina etmeyeceklerini, çocuklarını öldürmeyeceklerini, elleri ve ayakları arasında uydurdukları iftirayı getirmeyeceklerini ve sana iyilikte isyan etmeyeceklerini beyan ederek sana geldiklerinde beyanlarını al. Onlara Allah’tan af iste. Kesinlikle Allah affedendir merhametlidir. )

24/2 - Ez zaniyetü vez zanı feclidu külle vahıdin minhüma miete celdetin ve la te'huzküm bihima ra'fetün fı dınillahi in küntüm tü'minune billahi vel yevmil ahır vel yeşhed azabehüma taifetün minel mü'minın
( Zina eden kadın ve zina eden erkek, onlardan her birinin derisine yüz kez vurun. Eğer Allah’a ve sonraki güne inananlar iseniz, Allah' ın dini hakkında, onlardan dolayı sizi merhamet, acıma almasın.İnananlardan bir grup da onların azaplarına şahitlik etsinler. ) 

Mevahib-i Ledünniyye isimli hadis kitabında ise Allahü Teala'nın kelamı olduğu! iddiasıyla ve adeta Hz. Muhammed'i diğer resullerden üstün algılatmak amacıyla kasıtlı olarak zikredilmiş ifadeler yer almaktadır. Oysa ki Bakara suresinin 136. ayeti habercilerin, resullerin birbirleriyle karşılaştırılamayacaklarını ve ayrıştırılamayacaklarını bildirmektedir.

2/136 - Kulu amenna billahi ve ma ünzile ileyna ve ma ünzile ila ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ve ya'kube vel esbatı ve ma utiye musa ve ıysa ve ma utiyen nebiyyune min rabbihim la nüferriku beyne ehadin minhüm ve nahnü lehu müslimun
( "Allah’a  ve o bize indirdiğine ve o İbrahim’e ve İsmail’e ve İshak’a ve Yakub’a ve torunlarına indirdiğine, o Musa’ ya ve İsa’ya verilene ve Rab’lerinden o habercilere verilene inandık. Aralarında onlardan hiçbirini ayırmayız ve bizler O'na teslim olanlarız." deyin. )

Mevahib-i Ledünniyye'den alıntılar;

"Âdem aleyhisselam, Arş’ta gördüğü nurun mahiyetini sual etti. Hak teâlâ buyurdu ki: (Bu nur, gökte Ahmed, yerde Muhammed denilen, zürriyetinden bir peygamberin nurudur. O olmasaydı, seni de, yer ve gökleri de yaratmazdım.)

Allahü teâlâ, yine hadis-i kudsîlerde buyuruyor ki: (Yâ Âdem, Muhammed aleyhisselamın ismiyle her ne isteseydin, kabul ederdim. O olmasaydı, seni yaratmazdım.)

(Ey Resulüm, İbrahim’i halil [dost], seni de habib [sevgili] edindim. Senden daha sevgili hiçbir şey yaratmadım. Senin, benim indimdeki yüksek derecenin bilinmesi için, dünyayı ve dünya ehlini yarattım. Sen olmasaydın, kâinatı yaratmazdım.)

Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki: (Âdem aleyhisselam Cennetten çıkarılınca, “Yâ Rabbî, Muhammed aleyhisselamın hürmetine beni affet” diye dua etti. Allahü teâlâ ise, [ne cevap vereceğini bildiği hâlde, cevabını diğer insanların duyması için] “ Yâ Âdem, onu henüz yaratmadım. Nereden bildin?” buyurdu. Âdem aleyhisselam da, “Arşta, La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah yazılı olduğunu gördüm. Anladım ki, şerefli isminin yanına, ancak en çok sevdiğinin, en şerefli olanın ismini layık görürsün” dedi. Allahü teâlâ buyurdu ki: “ Yâ Âdem, doğru söyledin. O, bana insanların en sevgilisidir. Onun hürmetine dua ettiğin için seni affettim. Eğer Muhammed aleyhisselam olmasaydı, seni yaratmazdım.”) "

Hz. Muhammed'e "Kainatın Efendisi" tanımlamasının yapılması ve ilahlaştırılması da son yıllarda planlı ve kasıtlı olarak tezahür eden bir şirk uygulamasıdır. Şüphe yoktur ki kainatın efendisi, onun yaratıcısı olan Allahü Teala'dır. ( Bu husus Fatiha suresinin 2. ayetindeki "El hamdü lillahi rabbil alemin" ( Övgü alemlerin Rab'bi Allah içindir." ) ifadesiyle de sabittir. )

Söz konusu şirk eylemi Mesih İsa'nın konu edildiği Maide suresinin 116. ayetinde misallendirilmektedir.

5/116 - Ve iz kalellahü ya iysebne meryeme e ente kulte lin nasittehızunı ve ümmiye ilaheyni min dunillah kale sübhaneke ma yekunü lı en ekıle ma leyse lı bi hakk in küntü kultühu fe kad alimteh ta'lemü ma fı nefsı ve la a'lemü ma fı nefsik inneke ente allamül ğuyub
( Ve zamanında Allah "Ey Meryemoğlu İsa, sen mi insanlara "Beni ve annemi, Allah’tan başka iki ilah edinin" dedin?" dedi. "Yücesin sen, benim için gerçek olmayanı söylemek olmaz. Eğer onu demiş olsam, sen onu bilirdin. Sen benim nefsimde ne varsa bilirsin ve ben senin nefsinde olanı bilmem. Kesinlikle sen, sen gaybları bilensin." dedi. )







































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder