Radyodan ve Siyah beyaz televizyondan Yapay Zekâya uzanan ve hala da gelişime devam eden bir süreç deneyimlenmektedir. Döngü sonu olan kıyamet ( ayağa kalkış ) sürecine tanık olan bir nesil tüm bu gelişmelerin son 50 yıla sığdığını gören ve görmeye de devam eden bir nesil oldu.
Peki tüm bu gelişmeler neden son 50 yıla sığdı veya öyle algılatıldı? Daha evvelki binlerce yıl içinde bu bilgiler bilinmiyor muydu? Önceden, bugünkünden çok daha gelişmiş, ilimde çok daha ileri seviyede olan nesiller / uygarlıklar yok muydu? Elbette ki bu bilgiler biliniyordu ve daha gelişmiş nesiller vardı. ( Örnek : Mu, Sümer, Mısır uygarlıkları ) Bu konuda birçok delil de mevcuttur. Örneğin Kur'an'ds Hz. Süleyman'a verilen üstün ilimden bahsedilmektedir.
21/81 - Ve li süleymaner rıha asıfeten tecrı bi emrihı ilel erdılletı barakna fıha ve künna bi külli şey'in alimın
( Ve Süleyman için, onun emriyle, o bereketlendirdiğimiz yere doğru akan kuvvetli rüzgar verdik. Herşeyi bilenler olduk. )
21/82 - Ve mineş şeyatıni men yeğusune lehu ve ya'melune amelen dune zalik ve künna lehüm hafizın
( Ve şeytanlardan ona dalgıçlık yapanları ve bundan başka işler yapanları. Onlara koruyucu, gözetici olduk. )
27/16 - Ve verise süleymanü davude ve kale ya eyyühen nasü ullimna mentıkat tayri ve utına min külli şey' inne haza le hüvel fadlül mübın
( Ve Süleyman Davud' a varis oldu. "Ey insanlar, bize kuşların konuşması öğretildi. Bize herşeyden verildi. Kesinlikle bu, o apaçık üstünlüktür, lütuftur." dedi. )
27/17 - Ve huşira li süleymane cünudühu minel cinni vel insi vet tayri fe hüm yuzeun
( Ve cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan orduları, askerleri Süleyman için toplandı. Artık onlar düzenlenip hizalanıyorlardı. )
34/12 - Ve li süleymaner rıha ğudüvvüha şehrun ve ravahuha şehr ve erselna lehu aynel kıtr ve minel cinni men ya'melü beyne yedeyhi bi izni rabbih ve men yeziğ minhüm an emrina nüzıkhü min azabis seır
( Ve Süleyman için rüzgar. Onun gidişi bir aydı ve onun dönüşü bir aydı. Ona erimiş bakır pınarı gönderdik. Önünde çalışanlar Rab’binin izniyle cinlerden kimselerdi. Onlardan kim emrimizden çıkarsa, ona ateş azabından tattırırız. )
Dolayısıyla tam olarak bilinmeyen ancak tarih boyunca bilinmeye çalışılmış ve bazı nesillerce de ileri seviyede çözülmüş olan kodlarla dolu ilahi bir ilmin ve kozmik zaman planının varlığı aşikârdır. İşte binlerce yıldır kan bağlarını bozmadan bugünlere gelen, Süleyman'a verilen ilmi öğrenmiş ancak insanlardan gizlemiş ve doğru yoldan sapmış olan küresel şeytanlar tüm aksiyonlarını, şimdilik insanların çoğuna mechul olan bu ilme ve zaman planına göre almaktadırlar. Uhrevi ve kozmik ilimlerde derinleşmiş ve süreci idrak etmiş insanların azlığı, buna mukabil dünyevi yanılsama unsurların esiri olmuş insanların çokluğu nedeniyle ilme vakıf bu küresel şeytanlar kontrol ve tahakküme yönelik eylemlerini asırlardır icra edebilmektedirler. Ve işte bu yüzden nümeroloji ve sembolizm bunların saplantısı ve vazgeçilemezi durumundadır. Süleyman'a verilen ilim üzerine sapan şeytanların durumu ayetlerde şöyle yer alır.
2/102 - Vettebeu ma tetlüş şeyatınü ala mülki süleyman ve ma kefera süleymanü ve lakinneş şeyatıne keferu yüallimunen nasas sıhra ve ma ünzile alel melekeyni bi babile harute ve marut ve ma yüallimani min ehadin hatta yekula innema nahnü fitnetün fe la tekfur fe yeteallemune minhüma ma yüferrikune bihı beynel mer'i ve zevcih ve ma hüm bi darrıne bihı min ehadin illa bi iznillah ve yeteallemune ma yedurruhüm ve la yenfeuhüm ve lekad alimu men işterahü ma lehu fil ahırati min halakın ve le bi'se ma şerav bihı enfüsehüm lev kanu ya'lemun
( Ve o Süleymanın mülkünün ve hükümdarlığının üzerine o şeytanların okuduğuna tabi oldular. Süleyman inkar etmedi ve lakin şeytanlar inkar ettiler. İnsanlara sihiri ve Babil’ de iki melek olan Harut ve Marut’ un üzerine indirileni öğretiyorlardı. "Kesinlikle biz sınavız. O halde inkar etmeyin." diyene kadar ikisi kimseye öğretmezlerdi. Onlardan erkeğin ve eşinin arasını neyin ayırdığını öğrenirlerdi. Onlar onunla Allah’ ın izni olmadıkça kimseye zarar veremezlerdi. Onlara ne zarar verebilir ne fayda vermez öğrenirlerdi. Onu satana ahirette nasip olmadığını bilirlerdi. O nefislerini sattıkları ne kötüdür. Keşke bilmiş olsalardı. )
45/23 - Fe raeyte men ittehaze ilahehu hevahü ve EDALLEHÜLLAHÜ ALA İLMİN ve hateme ala sem'ıhı ve kalbihı ve ceale ala besarihı ğışaveh fe men yehdıhi min ba'dillah e fe la tezekkerun ( Hevesini ilahı edinen kimseyi görmez misin? ALLAH ONU İLİM ÜZERİNE SAPTIRIR. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )
Peki tüm bu gelişmeler neden son 50 yıla sığdı veya öyle algılatıldı? Daha evvelki binlerce yıl içinde bu bilgiler bilinmiyor muydu? Önceden, bugünkünden çok daha gelişmiş, ilimde çok daha ileri seviyede olan nesiller / uygarlıklar yok muydu? Elbette ki bu bilgiler biliniyordu ve daha gelişmiş nesiller vardı. ( Örnek : Mu, Sümer, Mısır uygarlıkları ) Bu konuda birçok delil de mevcuttur. Örneğin Kur'an'ds Hz. Süleyman'a verilen üstün ilimden bahsedilmektedir.
21/81 - Ve li süleymaner rıha asıfeten tecrı bi emrihı ilel erdılletı barakna fıha ve künna bi külli şey'in alimın
( Ve Süleyman için, onun emriyle, o bereketlendirdiğimiz yere doğru akan kuvvetli rüzgar verdik. Herşeyi bilenler olduk. )
21/82 - Ve mineş şeyatıni men yeğusune lehu ve ya'melune amelen dune zalik ve künna lehüm hafizın
( Ve şeytanlardan ona dalgıçlık yapanları ve bundan başka işler yapanları. Onlara koruyucu, gözetici olduk. )
27/16 - Ve verise süleymanü davude ve kale ya eyyühen nasü ullimna mentıkat tayri ve utına min külli şey' inne haza le hüvel fadlül mübın
( Ve Süleyman Davud' a varis oldu. "Ey insanlar, bize kuşların konuşması öğretildi. Bize herşeyden verildi. Kesinlikle bu, o apaçık üstünlüktür, lütuftur." dedi. )
27/17 - Ve huşira li süleymane cünudühu minel cinni vel insi vet tayri fe hüm yuzeun
( Ve cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan orduları, askerleri Süleyman için toplandı. Artık onlar düzenlenip hizalanıyorlardı. )
34/12 - Ve li süleymaner rıha ğudüvvüha şehrun ve ravahuha şehr ve erselna lehu aynel kıtr ve minel cinni men ya'melü beyne yedeyhi bi izni rabbih ve men yeziğ minhüm an emrina nüzıkhü min azabis seır
( Ve Süleyman için rüzgar. Onun gidişi bir aydı ve onun dönüşü bir aydı. Ona erimiş bakır pınarı gönderdik. Önünde çalışanlar Rab’binin izniyle cinlerden kimselerdi. Onlardan kim emrimizden çıkarsa, ona ateş azabından tattırırız. )
Dolayısıyla tam olarak bilinmeyen ancak tarih boyunca bilinmeye çalışılmış ve bazı nesillerce de ileri seviyede çözülmüş olan kodlarla dolu ilahi bir ilmin ve kozmik zaman planının varlığı aşikârdır. İşte binlerce yıldır kan bağlarını bozmadan bugünlere gelen, Süleyman'a verilen ilmi öğrenmiş ancak insanlardan gizlemiş ve doğru yoldan sapmış olan küresel şeytanlar tüm aksiyonlarını, şimdilik insanların çoğuna mechul olan bu ilme ve zaman planına göre almaktadırlar. Uhrevi ve kozmik ilimlerde derinleşmiş ve süreci idrak etmiş insanların azlığı, buna mukabil dünyevi yanılsama unsurların esiri olmuş insanların çokluğu nedeniyle ilme vakıf bu küresel şeytanlar kontrol ve tahakküme yönelik eylemlerini asırlardır icra edebilmektedirler. Ve işte bu yüzden nümeroloji ve sembolizm bunların saplantısı ve vazgeçilemezi durumundadır. Süleyman'a verilen ilim üzerine sapan şeytanların durumu ayetlerde şöyle yer alır.
2/102 - Vettebeu ma tetlüş şeyatınü ala mülki süleyman ve ma kefera süleymanü ve lakinneş şeyatıne keferu yüallimunen nasas sıhra ve ma ünzile alel melekeyni bi babile harute ve marut ve ma yüallimani min ehadin hatta yekula innema nahnü fitnetün fe la tekfur fe yeteallemune minhüma ma yüferrikune bihı beynel mer'i ve zevcih ve ma hüm bi darrıne bihı min ehadin illa bi iznillah ve yeteallemune ma yedurruhüm ve la yenfeuhüm ve lekad alimu men işterahü ma lehu fil ahırati min halakın ve le bi'se ma şerav bihı enfüsehüm lev kanu ya'lemun
( Ve o Süleymanın mülkünün ve hükümdarlığının üzerine o şeytanların okuduğuna tabi oldular. Süleyman inkar etmedi ve lakin şeytanlar inkar ettiler. İnsanlara sihiri ve Babil’ de iki melek olan Harut ve Marut’ un üzerine indirileni öğretiyorlardı. "Kesinlikle biz sınavız. O halde inkar etmeyin." diyene kadar ikisi kimseye öğretmezlerdi. Onlardan erkeğin ve eşinin arasını neyin ayırdığını öğrenirlerdi. Onlar onunla Allah’ ın izni olmadıkça kimseye zarar veremezlerdi. Onlara ne zarar verebilir ne fayda vermez öğrenirlerdi. Onu satana ahirette nasip olmadığını bilirlerdi. O nefislerini sattıkları ne kötüdür. Keşke bilmiş olsalardı. )
45/23 - Fe raeyte men ittehaze ilahehu hevahü ve EDALLEHÜLLAHÜ ALA İLMİN ve hateme ala sem'ıhı ve kalbihı ve ceale ala besarihı ğışaveh fe men yehdıhi min ba'dillah e fe la tezekkerun ( Hevesini ilahı edinen kimseyi görmez misin? ALLAH ONU İLİM ÜZERİNE SAPTIRIR. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )
Kur'an'ın muhtelif ayetlerinde de "Önceki nesillerin ilmi gelişmişliklerinden", "Eşeddü" ( Daha şiddetli ) sıfatıyla bahsedilmektedir.
28/78 - Kale innema utıtühu ala
ılmin ındı e ve lem ya’lem
ennellahe kad ehleke min
kablihı minel kuruni men hüve
eşeddü minhü kuvveten ve
ekseru cem'a ve la yüs'elü an
zünubihimül mücrimun
( "Kesinlikle o indimdeki ilim
üzerine verildi." dedi. Kesinlikle
Allah' ın ondan önce, kuvvet
olarak ondan daha şiddetli ve
topluluk olarak daha çok olan
nesillerden kimseleri helak
ettiğini bilmez mi? Ve suçlular
günahları hakkında sual
edilmezler. )
43/8 - Fe ehlekna eşedde
minhüm batşen ve meda
meselül evvelın
( Böylece, kuvvetçe, tutuşça
onlardan daha şiddetlilerini
helak ettik. Evvelkilerin misali de
geçmiştir. )
50/36 - Ve kem ehlekna
kablehüm min karnin hüm
eşeddu minhüm batşen fe
nekkabu fil bilad hel min mehıys
( Ve onlardan önce, kuvvetçe,
tutuşça onlardan daha şiddetli
olan ve beldeleri delen nice
nesilden helak ettik. Kaçacak
yer var mı? )
No comments:
Post a Comment