11 Haziran 2020 Perşembe

Nefsten feragat ve sabır

Tekamül yolcusu inananların ortak özelliği "nefislerinden feragat edebilmeleri" yani "kendi menfaatlerini değil başkalarının menfaatlerini önceliklendirmeleridir". Zira inananlar "başkası" diye bir kavram olmadığını tüm insanların "tek bir nefisten" yaratılmış olduklarını, "başkasının da kendileri olduğunu" ve yapacakları iyiliğin de kötülüğün de nihayetinde kendilerini etkileyeceğini bilirler. 

6/98 - Ve hüvellezi enşeeküm min nefsin vahıdetin fe müstekarrun ve müstevda kad fassalnel ayati li kavmin yefkahun
( Ve sizi tek nefisten inşa eden O'dur. Artık durak yeri ve emanet yeri vardır. Ayetleri, anlayan kavim için ayrıntılandırdık. )

5/32 - Min ecli zalike ketebna ala benı israıle ennehu men katel nefsen bi ğayri nefsin ev fesadin fil erdı fe ke ennema katelen nase cemıa ve men ahyaha fe ke ennema ahyan nase cemıa ve lekad caethüm rusülüna bil beyyinati sümme inne kesıran minhüm ba'de zalike fil erdı le müsrifun
( Bu sebepten, İsrailoğulları'na "Kesinlikle ki kim, nefise kıymayan veya yerde bozgun yapmayan nefsi öldürürse, kesinlikle tüm insanları topluca öldürmüş gibi olur. Kim onu yaşatırsa, insanları topluca yaşatmış gibi olur." diye yazdık. Onlara resullerimiz açık delillerle geldiler. Sonra, bunun ardından, kesinlikle birçoğu yerde müsrifler olurlar. )

59/9 - Vellezine tebevveüd dare vel imane min kablihim yühıbbune men hacere ileyhim ve la yecidune fi sudurihim haceten min ma utü ve yu'sirune ala enfüsihim ve lev kane bihim hasasatun ve men yuka şuhha nefsihi fe ulaike hümül müflihun
( Ve o onlardan önce yurtta yerleşip makam tutanlar ve onlardan inananlar, onlara göç edip ayrılanları severler. O verilenden göğüslerinde ihtiyaç bulmazlar. Şayet ihtiyaçları olsa dahi nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, artık işte onlar, onlar iflah olurlar. )

Tekamül sürecinin başındaki insanların en büyük korkusu "ölüm korkusudur." Ancak algı ve dirak seviyesi yükseldikçe "ölümün" aslında "olum" olduğu yani "Öz Varlığın bir halden başka bir hale geçişini" tanımladığı kavranmaya başlanır. Dolayısıyla artık "ölüm korkusu" yerini "tekamül sevincine" bırakır. Zira Allahü Teala, ayetlerinde inananlar için "korku ve hüznün" söz konusu olmayacağını ayetlerinde defaatle bildirmektedir. Ayetlerde "Allah inancı" kavramının daima "ahiret inancı" kavramı ile birlikte zikredilmesi bu bağlamda çok önemli mesaj içermektedir. Çünkü Allah'a inanç, ölümün olmadığına ve lakin Rab'bin asli tesir nimeti vesilesiyle daimi yaşamın olduğuna inançtır.

2/62 - İnnellezine amenu vellezine hadu ven nesara ves sabiıne min amene billahi vel yevmil ahıri ve amile salihan fe lehüm ecruhüm ınde rabbihim ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
( Allah’a ve sonraki güne inananlardan ve iyilikler yapanlardan olan o inanan Yahudilere, Nasıralılara ve Sabiilere, artık onlara Rab’lerinin indinde kesinlikle ödülleri vardır. Onlara korku yoktur. Onlar hüzünlenmezler. )

2/112 - Bela men esleme vechehu lillahi ve hüve muhsinün fe lehu ecruhu inde rabbihı ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
( Bilakis. Kim yüzünü Allah’a teslim ederse ve o iyilik yapan olursa böylece Rab’binin indinde ödülü onadır ve üzerlerine korku yoktur ve onlar hüzünlenmezler. )

Dolayısıyla döngü sonunda yani ayağa kalkış sürecinde ( Yevmel Kıyameh / Kıyamet ( ayağa Kalkış ) Günü ) her inananın, tezahür edecek olaylar karşısında inancını, sabrını ve sebatını yitirmeden, insanlığın menfaati doğrultusunda korkudan ve hüzünden arınmış şekilde cehid ve gayret göstermesi gerekmektedir.

Kur'an'da yoğun inanç ve cesaret olgusuna güzel misallerden biri Hz. Musa'nın Firavun'un sihirbazları ile olan karşılaşması esnasında sihirbazların imana gelişi olarak yer almaktadır. A'raf suresinin aşağıdaki ayet setinde sihirbazların imana geldikten sonra Firavun'un ölüm tehdidi karşısındaki korkusuz, meydan okuyucu ve sabırlı tutumları bildirilmektedir. İmana gelen sihirbazlar, her varlığın nihayetinde nasıl olsa Allah'a döneceğini idrak ederek korku ve hüzün duygularından sıyrılmayı başarmışlardır.

7/123 - Kale fir'avnü amentüm bihı kable en azene leküm inne haza le mekrun mekertümuhü fil medıneti li tuhricu minha ehleha fe sevfe ta'lemun
( Firavun "Benim size izin vermemden önce ona inandınız. Kesinlikle bu, sahiplerini oradan çıkarmak için şehirde kurduğunuz hiledir, tuzaktır. O halde yakında bileceksiniz." dedi. )

7/124 - Le ükattıanne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafin sümme le üsallibenneküm ecmeın
( Kesinlikle ellerinizi ve ayaklarınızı karşıtlamasına kestireceğim. Sonra kesinlikle sizi topluca astıracağım. )

7/125 - Kalu inna ila rabbina münkalibun
( "Kesinlikle biz Rab’bimize döneceğiz." dediler. )

7/126 - Ve ma tenkımü minna illa en amenna bi ayati rabbina lemma caetna rabbena efrığ aleyna sabran ve teveffena müslimın
( Ve sen ancak, bize geldiklerinde Rab’bimizin ayetlerine inandık diye bizden intikam alıyorsun. Rab’bimiz, üzerimize sabır yağdır ve bizi teslim olanlar olarak vefat ettir. )

Bakara suresinin 155. ve 156. ayetlerinde ise aldatıcı nefsani tatmin unsurlarından yoksun kalanların bu durumu bir "müjde" olarak algılamaları, korkmadan, hüzünlenmeden ancak sabrederek* inançlarını koruyarak mücadelelerine devam etmeleri gerektiği hatırlatılmaktadır. ( * "Sabr" kelimesi hiçbir şey yapmadan başına gelenleri kabullenmek, boyun eğmek değil, haksızlık ve adaletsizliğe karşı tüm gücüyle mücadele etmektir. İngilizce'deki "Sabre" kelimesinin "Bir tür kılıç" anlamına gelmesi "Sabır" kelimesinin mücadele kavramını içeriyor olduğuna delil niteliğindedir. )

2/155 - Ve le neblüvenneküm bi şey'in minel havfi vel cuı ve naksın minel emvali vel enfüsi ves semerat ve beşşiris sabirın
( Ve kesinlikle sizi, korkudan, açlıktan, malların, nefislerin ve meyvelerin, ürünlerin noksanlığından gibi şeylerle sınayacağız. Sabredenleri müjdele. )

2/156 - Ellezine iza esabethüm müsıbetün kalu inna lillahi ve inna ileyhi raciun
( Onlar onlara musibet isabet ettiğinde, "Kesinlikle biz Allah içiniz ve kesinlikle biz O'na döneceğiz." derler. )
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder