Bazı insanlar iyi insan olmak için kutsal kitaba ihtiyaç olmadığını, insanın aklının, mantığının ve vicdanının zaten ona doğruları göstereceğini, bu yolda herhangi bir şartlandırma veya yönlendirme işlevi görecek bir kaynağa ihtiyaç olmadığını, insanın özgür iradesiyle zaten yönlenebileceğini savunmaktadırlar.
Bu sav kısmen doğrudur. Zira her insanın kutsal kitaplara erişimi olmayabilir, bir insanın iyi ve doğru olabilmesi için mutlak surette kutsal kitabı okuması gerekmeyebilir, her insanın kutsal kitaplardaki ilme odaklanması beklenmeyebilir, her insan iyiyi ve doğruyu sadece kitapları okuyarak keşfetmez, yaşayarak anlamaya vesile olan musibet deneyimleri de bu süreçte en az kitap ilmi kadar etkilidir. Ayrıca Şura suresinin 51. ayetinde bildirildiği üzere Allahü Teala'nın insanla üç temel iletişim yöntemi mevcuttur. Vahiy, Perde Arkası ( Bir olay veya durumdaki batıni mesaj ) ve Resul ...
42/51 - Ve ma kane li beşerin en yükellimehüllahü illa vahyen ev min verai hıcabin ev yursile rasulen fe yuhıye bi iznihı ma yeşa' innehu aliyyün hakım
( Ve Allah' ın insana kelam edip söz söylemesi, vahyen veya perde arkasından olması haricinde olmaz. Veya resul gönderir de izni ile ne dilerse vahyeder. Kesinlikle O uludur hakimdir. )
Ancak bu noktada önemli olan husus, insanların sübjektif değerlendirmeler ile kendilerinin "iyi" ve "doğru" olduklarını zannedebilmeleridir. Bir insanın "iyi ve "doğru" olduğunun delili kendisinin veya onu tanıyanların kendi değer yargılarına göre oluşturdukları sübjektif kriterlere göre yapılan değerlendirmeler değil, kitaptaki "iyiliği" belirleyen kriterlere göre yapılan değerlendirmedir. Zira böyle bir değerlendirme sübjektif yaklaşıma dayalı olarak değil ancak objektif kriterlere göre yapılabilir. Bu kriterler ise Kur'an'da açıkça bildirilmektedir. Buna net bir örnek "iyiliğin" tanımının yer aldığı Bakara suresinin 177. ayetidir.
2/177 - Leysel birra en tüvellu vücuheküm kıbelel meşrikı vel mağribi ve lakinnel birra men amene billahi vel yevmil ahıri vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyın ve atel male ala hubbihı zevil kurba vel yetama vel mesakıne vebnes sebıli ves sailıne ve fir rikab ve ekames salate ve atez zekah vel mufune bi ahdihim iza ahedu ves sabirıne fil be'sai ved darrai ve hıynel be's ülaikellezine sadeku ve ülaike hümül müttekun
( Yüzünüzü doğu ve batı doğrultusuna çevirmenizde iyilik yoktur. Lakin iyilik, o Allah’a , sonraki güne, meleklere, kitaba, habercilere inananlara, sevdiklerine, yakınlarına, yetimlere, yoksula, yolda kalmışa, dilenenlere, boyunduruk içindekilere sevgiyle mal verenlere, duaya kalkanlara, zekatı verenlere, ahdettiklerinde ahdlerini ifa edenlere, zorlukta, sıkıntıda, darlıkta ve zor savaş zamanında sabredenleredir. İşte onlar doğrudurlar ve işte onlar sakınırlar. )
Ayrıca Kur'an, iyiliğe, doğruluğa ve sevgiye ilişkin bilgileri içeren bir kaynak olmasının yanısıra yaratılışın tüm kodlarını içeren, tüm bilimsel teorilere ve teoremlere ilham kaynağı olan bilimler üstü multidisipliner bir bilgi kaynağıdır. Zira "iyilik ve doğruluk" konusunda gelişim ancak ve ancak bilgi seviyesinin artması ile tezahür edebilmektedir. Dolayısıyla "Ben zaten yaşam içerisinde kendi deneyimlerimle iyiliği kendim keşfederim. Kitaba, derse ihtiyacım yok." demek ile "Ben zaten yaşam içerisinde kendi deneyimlerimle matematiği kendim öğrenirim. Kitaba, derse ihtiyacım yok." demek arasında bir fark bulunmamaktadır. Bu yaklaşımda olan birisinin "matematikte" ne kadar ilerleyebileceğini tahmin etmek zor değildir. İşte aynı durum "iyilik ve doğruluk" konusu içinde geçerlidir. Zira insanların, idrak yükselişine ve tekamüle vesile olacak bilgileri sadece reenkarnasyon süreçlerindeki yaşam deneyimlerinden edinmeleri mümkün değildir. Esas itibarıyla tüm bilgiler açık ve detaylı olarak kitapta mevcuttur. Ancak insanlar bilgilerin bir bölümünü musibet deneyimlerinden, bir bölümünü de kitaptan edinmek suretiyle algı ve idrak seviyelerini yükselterek tekamül ederler. Bir başka deyişle bir insanın bir konuyla ilgili "iyi mi kötü mü" veya "doğru mu yanlış mı" bilgisini idrak edebilmesi için illa ki o konuda bir yaşam deneyimi geçirerek mağdur olması gerekmez ve zaten buna da reenkarnasyon ömrü yetmez.
İyilik ve doğruluk, varlıkların tekamül yolculuğuna çıkabilmeleri için zaten olmazsa olmaz ön koşuldur. Varlıkları tekamüle eriştiren gerçek ve en önemli unsur ise bilgi seviyesi ve bu bilgi seviyesine göre şekillenen tutum, düşünce ve davranışlardır. Bu ilim de Kur'an'da mevcuttur. Ayetlerde yer alan "Bilen ile bilmeyen bir olur mu?" sorusu ve "Sizlere Rab'bin indinde dereceler vardır." ifadesi bilgi aşığı tekamül yolcuları için derin anlam ifade etmektedir.
39/9 - Em men hüve kanitün anael leyli saciden ve kaimen yahzerul ahırate ve yercu rahmete rabbih kul hel yestevillezıne ya'lemune vellezine la ya'lemun innema yetezekkeru ülül elbab
( O gecenin geç vakitlerinde yere kapanarak ve ayakta saygılı durup itaat eden, ahiretten çekinen, korkan ve Rab’binin rahmetini uman gibi midir? De ki: "Bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu? Kesinlikle akıl sahipleri hatırlarlar." )
8/4 - Ülaike hümül mü'minine hakka lehüm deracatün ınde rabbihim ve mağfiratün ve rizkun kerım
( İşte onlar gerçek inananlardır. Onlara Rab’lerinin indinde dereceler, af ve faydalı rızık vardır. )
9/20 - Ellezine amenu ve haceru ve cahedu fı sebılillahi bi emvalihim ve enfüsihim a'zamü deraceten ındellah ve ülaike hümül faizun
( O inananlar ve göç edip ayrılanlar, mallarıyla, nefisleriyle Allah yolunda cihad edenler, Allah' ın indinde derece olarak en büyüktürler. Bunlar kurtulanlardır. )
Ayrıca insanların, ilahi kozmik ilmi, iyiliği, doğruluğu yani özetle dini öğrenebilmeleri için kitaba olan gereksinimleri ayetlerde de vurgulanmıştır.
Ayrıca insanların, ilahi kozmik ilmi, iyiliği, doğruluğu yani özetle dini öğrenebilmeleri için kitaba olan gereksinimleri ayetlerde de vurgulanmıştır.
22/8 - Ve minen nasi men yücadilü fillahi bi ğayri ılmin ve la hüden ve la kitabin münır
( Ve insanlardan kimi, ilimsizce, yönlendirme olmadan ve aydınlatıcı kitap olmadan Allah hakkında mücadele eder. )
31/20 - E lem terav ennellahe sehhara leküm ma fis semavati ve ma fil erdı ve esbeğa aleyküm niamehu zahiraten ve batıneh ve minen nasi men yücadilü fillahi bi ğayri ılmin ve la hüden ve la kitabin münır
( Allah' ın, göklerde ne varsa ve yerde ne varsa buyruğunuza verdiğini, nimetlerini üzerinize açık, görünür olarak ve gizli olarak yaydığını görmediniz mi? Ve insanlardan, Allah hakkında ilimsizce, yönlendirmesizce ve aydınlatıcı kitap olmadan mücadele edenler vardır. )
Sonuç olarak;
Bugün dünyada süregelen, insan kaynaklı bunca olumsuzluk ve kötülük dikkate alındığında insanın kitaba ne kadar ihtiyacı olduğu da ortaya çıkmaktadır. Kitap insanın kalbinde zaten kayıtlı olan ilahi kozmik bilgileri ona "hatırlatan", vicdan ve idrak mekanizmasının aktive olmasına destek veren bir "kullanım kılavuzu" niteliğindedir.
81/27 - İn hüve illa zikrün lil
alemin
( Kesinlikle o ancak alemler için
HATIRLATMADIR. )
81/28 - Li men şae minküm en
yestekım
( Sizden doğru gitmeyi dileyen
kimseler için )
2/2 - Zalikel kitabu la raybe fih
HÜDEN lil müttekin
( Bu, o hakkında şüphe olmayan,
sakınanlar için YÖNLENDİRME / KILAVUZ olan
kitaptır. )
No comments:
Post a Comment