10 Ocak 2020 Cuma

3 DPO ( 3 Days Post Ovulation - Ovülasyon Sonrasındaki 3. Gün )

Kadınlarda ovülasyon yani yumurtlama, her ay Graaf folikülünden yumurtanın atılmasını ifade eden tıbbi terimdir. Ovülasyonun "3." gününde hormon seviyelerindeki değişimlerden dolayı vücutta bazı semptomlar oluşur. Göğüslerdeki hassasiyet, karında şişkinlik ve gerginlik, başağrısı, mide bulantısı, ve sırt ağrıları olarak sıralanabilecek bu semptomlar hamileliğin ilk işaretlerini oluşturur.


Al'i İmran suresinde, çocuğu olmasını arzu eden ancak eşi kısır olan Zekeriya'nın misali bildirilir. Zekeriya eşinin kısır iken hamile kalacağına* şaşırır ve buna ilişkin ayet talep eder. Kendisine ayet olarak "3 gün insanlarla konuşamayacağı" bildirilir. ( * Bilindiği üzere kısır kadınlarda ovülasyon ( yumurtlama ) faaliyeti gerçekleşmemektedir. )

3/38 - Hünalike dea zekeriyya rabbeh kale rabbi heb lı min ledünke zürriyyeten tayyibeh inneke semıud düa'

( Zekeriya orada Rab’bine dua etti. "Rab’bim bana indinden temiz soy bağışla. Kesinlikle sen duayı, çağrıyı duyansın." dedi. )

3/39 - Fe nadethül melaiketü ve hüve kaimün yüsallı fil mıhrabi ennellahe yübeşşiruke bi yahya müsaddikan bi kelimetin minellahi ve seyyiden ve hasuran ve nebiyyen mines salihın

( Böylece o mihrabın içinde ayakta dua ederken melekler ona seslendiler. "Kesinlikle Allah sana, Allah’tan kelimeyi doğrulayıcı, nefsine hakim, temiz ve fazilet sahibi, sır saklayıp tasa çeken ve iyilerden haberci olarak Yahya’ yı müjdeliyor." )

3/40 - Kale rabbi enna yekunü lı ğulamün ve kad beleğaniyel kiberu vemraetı akır kale kezalikellahü yef'alü ma yeşa

( Rab’bim, "Bana yaşlılık ermişken ve kadınım da kısırken bana nasıl oğlan olur?" dedi. "Allah işte böyle dilediğini yapar." dedi. )

3/41 - Kale rabbic'al lı ayeh kale ayetüke en la tükellimen nase selasete eyyamin illa ramza vezkür rabbeke kesıran ve sebbıh bil aşiyyi vel ibkar

( "Rab’bim bana ayet oluştur." dedi. "Senin ayetin, işaret haricinde, insanlara üç gün kelam edemeyip söz söyleyememendir. Rab’bini çokça hatırla, akşamları ve sabahları O' nu övgü sözleri ile öv." dedi. )

Zekeriya'nın kısır eşinin hamile kalması, kadınlarda hamilelik belirtilerinin ovülasyonun 3. gününde ortaya çıkması ve eşinin hamileliğine ilişkin Zekeriya'ya verilen ayetin "3 gün konuşamama" olması arasında ilinti olabilir gibi görünmektedir.

Ayrıca kısırken hamile kalma misalinin geçtiği Al'i İmran suresinin numarasının 3 olması da dikkat çekmektedir.

Bu misalin ikinci kez geçtiği Meryem suresindeki ayetler ise şöyledir.

19/7 - Ya zekeriyya inna nübeşşiruke bi ğulamin ismühu yahya lem nec'al lehu min kablü semiyya

( Ey Zekeriya kesinlikle biz sana ismi Yahya olan oğlanı müjdeliyoruz. Ona önceden adaş kılmadık. )

19/8 - Kale rabbi enna yekunü lı ğulamün ve kanet imraeti akıran ve kad belağtü minel kiberi ıtiyya

( “Rab’bim, kadınım kısırken ve ben yaşlılığın doruğuna ulaşmışken benim için nasıl çocuk olur?” dedi. )

19/9 - Kale kezalik kale rabbüke hüve aleyye heyyinün ve kad halaktüke min kablü ve lem tekü şey'a

( "İşte böyle." dedi. Rab’bin "O bana kolaydır. Sen hiçbir şey değilken seni önceden yarattım." dedi. )

19/10 - Kale rabbic'al lı ayeh kale ayetüke en la tükellimen nase selase leyalin seviyya

( "Rab’bim, bana ayet getir." dedi. "Senin ayetin insanlarla üç tam gece konuşamamandır." dedi. )

9 Ocak 2020 Perşembe

Onlar hayvanlar gibidirler.

"İnsanlar" 3. boyutu ( idraki tekamül safhası olarak ) deneyimleyen varlıklar iken "Hayvanlar" ise tekamül ederek 3. boyuta geçiş yapma potansiyelini taşıyan 2. boyut varlıklarıdır. 2. Boyutun en önemli özelliği maksimum seviyedeki "nafsaniyettir." Bir başka deyişle içgüdülere bağlı olarak ferdi menfaatin ve heveslerin herşeyden önce geldiği zihinsel tutumun maksimum seviyede hakim olduğu boyuttur 2. boyut. 

İşte cinler, 4. ve daha üst boyutlardaki madde yapısı olan yarı süptil / süptil madde niteliğine sahip olmalarına* rağmen, sürüngen ( reptil ) nitelik taşımalarından dolayı idrak seviyeleri çok düşük olup, 2. boyut varlığı zihniyetine sahiptirler. 

* 55/15 - Ve halekal canne min maricin min nar ( Ve cini dumansız ateş alevinden** yarattı. )

** Dumansız ateş alevi, süptil varlığı, enerjiyi sembolize etmektedir.

Süptil Öz Varlık'ından kaba madde bedenine gelen tesirleri, obsedör cinler tarafından bloke edilmiş olan ( cin tasallutuna maruz kalmış olan ) ve nefsaniyeti 2. boyuttaki gibi maksimum düzeyde olan insanlar için Furkan suresinde net bir tanımlama yapılmaktadır.

25/43 - E raeyte men ittehaze ilahehu hevah e fe ente tekunü aleyhi vekıla
( O hevesini ilahı edineni gördün mü? O halde, sen onun üzerine vekil mi olursun? )

25/44 - Em tahsebü enne ekserahüm yesmeune ev ya'kılun in hüm illa kel en'ami bel hüm edallü sebıla
( Kesinlikle onların çoğunluğu dinleyecekler veya akıllanacaklar mı sanıyorsun? Kesinlikle onlar ancak hayvan gibidirler. Bilakis onlar yol olarak daha sapıktırlar. )

7 Ocak 2020 Salı

Mor ve Kırmızı

Gökkuşağında yer alan renklerin frekanslarını gösteren tabloda da görüleceği üzere Kırmızı * renk kaba madde alemi dünyadaki düşük frekansı yani nefsani duyguları ( kibir, öfke, hırs, nefret, kıskançlık vb. ) Mor renk ise üst boyutlara yönelik yüksek frekansı yani nefsaniyetten arınmış duyguları ( sevgi, şefkat, merhamet, özveri, iyilik, yardımseverlik vb. ) temsil etmektedir. Düşük frekans idrak seviyesi düşük varlıkların, yüksek frekans ise idrak seviyesi yüksek varlıkları nitelemektedir. ( * Boğa güreşlerinde matadorun elindeki kırmızı renk pelerinin boğayı öfkelendirmesi, kırmızı rengin en ilkel ve içgüdüsel duygu olan cinselliği stimüle etmesi, şeytanın kırmızı olarak resmedilmesi bu hususa örnek teşkil etmektedir. )


Çakraların renkleri de aynı sıralamaya göre olup, Kırmızı renk kaba madde bağlantısını temsil eden Kök Çakrayı, Mor renk ise üst boyut bağlantısını temsil eden Taç Çakrayı sembolize etmektedir. ( İngilizcedeki "Red" ( Kırmızı ) kelimesinin kökeni Kırmızı rengin düşük negatif frekansı, öfkeyi, tehlikeyi, reddetmeyi simgelemesine dayanmaktadır. )


Ruhsal tekamül, frekansın Kök Çakra'dan ( Kırmızı ) Taç Çakra'ya ( Mor ) doğru yükseltilmesi ve o seviyede tutulabilmesiyle gerçekleşebilmektedir. Bir başka deyişle kaba madde bağlantısının en aza indirilmesi ve kesilmesi ruhsal yükselişin anahtarı olmaktadır.

Kitabı Mukaddes'te ( Tevrat ve İncil ) "Mor" ve "Kırmızı" renk teması muhtelif ayetlerde yer almaktadır. Ayrıca bu iki renk şeytani tesirlerin sembolü olan Babil Fahişesi'nin giysisinde de görülmektedir. Bu tasvir şeytanın çakraları hedef almasını sembolize etmektedir.

2-Exodus-26-1 "Tanrı'nın Konutu'nu on perdeden yap. Perdeler lacivert, MOR, KIRMIZI iplikle özenle dokunmuş ince ketenden olsun, üzeri Keruvlar'la ustaca süslensin.

2-Exodus-28-4 Yapacakları giysiler şunlardır: Göğüslük, efod, kaftan, nakışlı mintan, sarık, kuşak. Bana kâhinlik etmeleri için ağabeyin Harun'a ve oğullarına bu KUTSAL GİYSİLERİ yapacaklar.

2-Exodus-28-5 Altın sırma, lacivert, MOR, KIRMIZI iplik, ince keten kullanacaklar."**

** Ayette "Mor" ve "Kırmızı" renklerin kutsal renkler oldukları bildirilmektedir.

66-Revelations-17-3 Bundan sonra melek beni Ruh'un yönetiminde çöle götürdü. Orada yedi başlı, on boynuzlu, üzeri küfür niteliğinde adlarla kaplı kırmızı bir canavarın üstüne oturmuş bir kadın gördüm.

66-Revelations-17-4 Kadın, MOR ve KIRMIZI giysilere bürünmüş, altınlar, değerli taşlar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı.

66-Revelations-17-5 Alnına şu gizemli ad yazılmıştı: GİZEMLİ BÜYÜK BABİL, FAHİŞELERİN VE DÜNYA İĞRENÇLİKLERİNİN ANASI.***

*** Babil Fahişesi adı verilen sembolik İblis'in kendisini kutsal olarak telkin etmesi ve insanları kendisine kul köle etmesi olgusuyla ilgilidir.

Mor ve Kırmızı renkli elbisesiyle Babil Fahişesi temsili

66-Revelations-18-12 Altını, gümüşü, değerli taşları, incileri, ince keteni, ipeği, MOR ve KIRMIZI kumaşları, her çeşit kokulu ağacı, fildişinden yapılmış her çeşit eşyayı, en pahalı ağaçlardan, tunç, demir ve mermerden yapılmış her çeşit malı, 

66-Revelations-18-16 "'Vay başına, vay!' diyecekler. 'İnce keten, MOR ve KIRMIZI kumaş kuşanmış, Altın, değerli taş ve incilerle süslenmiş Koca kent!

Ayetteki "Koca Kent" ifadesi her türlü kötülüğün merkezi haline gelmiş bir ortamı yani küresel şeytan çetesinin binlerce yıldır dünya üzerinde kurmak için sinsi gayretler içinde olduğu yapıyı sembolize etmektedir.






























6 Ocak 2020 Pazartesi

Hepiniz zalimsiniz. Kendinizi temize çıkarmayın!

"Zalim" kelimesi "Zulüm" ( Haksızlık ) kök kelimesinden türemiş olan ve "Haksızlık eden" anlamına gelen bir sıfattır. "Hak" kelimesinin de "Gerçek" anlamına geldiği düşünüldüğünde "Zalim" kelimesinin "Gerçekte olması gerekeni nefsaniyet, kibir ve menfaat sağlama amacıyla engelleyen, bu amaçla diğer varlıklara zarar veren, onları mağdur eden" anlamını taşıdığı görülmektedir. ( "Zulümat" kelimesi ise "Karanlıklar" anlamına gelmekte olup, ortak kök olan "ZLM" harflerini barındırmaktadır. Hakkın yerini haksızlığın alması durumunda, aydınlıkların da yerini karanlıklara bırakacağı mesajı kelime etimolojisinde bulunmaktadır.* )

* Tüm gerçekler kelimelerin kök anlamlarında yatmakta olup, bakıp da gören kalpler için sır diye bir kavram söz konusu değildir.

İnsan  adı verilen 3. boyut varlığı yaşantısı içerisinde sürekli olarak zulümden şikayet eder ve diğer insanları suçlar. Kendisi hep mağdur edilmiştir, hep haksızlığa uğramıştır. Bu nedenle hayatının büyük bölümünü öfke, nefret ve intikam ihtirası ile geçirir. Ama maruz kaldığını düşündüğü zulmün aslında yüzlerce kez reenkarne olan kendi nefsinden kaynaklandığını yani kendisinin başkalarına yaptığı zulmün bir yansıması olduğunu bir türlü idrak edemez, idrak etmek istemez.**

** 9/70 - ..... fe ma kanellahü li yazlimehüm ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun ( ..... Allah onlara zulmetmemekteydi ve lakin nefislerine zulmetmiş oldular. )

Zira daha yaratılış safhasındaki hatası yani "o ağaca yaklaşması" ( yoğun nefsaniyet frekansına haiz alt boyut varlığı cinlerle teması ) onu "zalim" yapmıştır bile...

2/35 - Ve kulna ya ademuskun ente ve zevcukel cennete ve kula minha rağaden haysu şi'tuma ve la takraba hazihiş şecerate fe tekuna minez zalimin 

( Ve "Ey Adem, sen ve eşin cennette iskan edin. Oradan arzuladığınızca, her nereden dilerseniz bolca yiyin. İşte şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz." dedik. )


42/30 - Ve ma esabeküm min müsıbetin fe bima kesebet eydıküm ve ya'fu an kesır

 ( Ve size musibetten ne isabet ederse o ellerinizin kazandıklarındandır. Çoğunu affeder. )

İlahi nizamdaki tüm mekanizmalar illiyet prensibine ( neden - sonuç ilkesi ) göre işlemektedir. Dolayısıyla sebebi olmayan hiçbir olgu-algı-duygu ve sonucu olmayan hiçbir olgu-algı-duygu söz konusu değildir. İnsan, cin tesirleri nedeniyle beyninde R-Kompleks ( Reptilian Complex - Sürüngen Kompleksi ) barındıran nefsaniyet yoğun bir varlıktır. Nefsaniyet yoğun niteliğe sahip varlıkların  da birbirlerine zulmetmeleri bulundukları boyutlar ( 2., 3. boyut ) gereği kaçınılmazdır. Zaten tekamül sınavı denen süreç de insanın yaratılışı olan nefsani yapıya ve içinde bulunduğu nefsani ortama ( kaba madde alemi dünya / cehennem ) rağmen bu özelliğini bastırması ( nefsini yenmesi ) ve ruhsal yükselişe nail olabilmesidir.

Sonuç .... Zalim olmayan insan yoktur. Bu hususa ilişkin Kur'an ayetleri de net mesajlar vermektedir.

Bakara suresinin aşağıdaki ayetlerindeki "Siz" zamiri, sadece Haberci Musa'yı inkar eden kavmini değil, tüm insanları temsil etmektedir.

2/51 - Ve iz vaadna musa erbeıne leyleten sümmettehaztümül ıcle min ba'dihı ve entüm zalimun

( Ve zamanında Musa’ ya kırk gece vaad ettik. Sonra onun ardından buzağıyı edindiniz. Sizler zalimlersiniz. )

2/92 - Ve lekad caeküm musa bil beyyinati sümmettehaztümül ıcle min ba'dihı ve entüm zalimun

( Ve Musa size deliller ile geldi. Sonra, bunun ardından buzağıyı edindiniz. Sizler zalimlersiniz. )

Nahl suresinin 61. ayeti konuya açıklık getirmektedir.

16/61 - Ve lev yüahızüllahün nase bi zulmihim ma terake aleyha min dabbetin ve lakin yüehhıruhüm ila ecelin müsemma fe iza cae ecelühüm la yeste'hırune saaten ve la yestakdimun

( Ve şayet Allah insanları zulümlerinden dolayı sorgulasaydı, onun üzerinde debelenen bırakmazdı. Lakin onları isimlendirilmiş belirli vadeye kadar erteler. Artık vadeleri geldiğinde saatini erteleyemezler ve öne de alamazlar. )

Nisa ve Necm surelerinin aşağıdaki ayetlerinde ise zalim olmasına, bunu vicdanen bilmesine rağmen bilinç seviyesinde kabul etmeyip kendini masum addetmeye ve göstermeye çalışanlardan bahsedilmektedir.

4/49 - E lem tera ilellezine yüzekkune enfüsehüm belillahü yüzekkı men yeşaü ve la yüzlemune fetıla

( O nefislerini temize çıkaranları görmez misiniz? Bilakis, Allah dilediği kimseyi temizler ve fitil kadar zulmetmez. )

53/32 - Ellezine yectenibune kebairal ismi vel fevahışe illel lemem inne rabbeke vasiul mağfirah hüve a'lemu biküm iz enşeeküm minel erdı ve iz entüm ecinnetun fi butuni ummehatiküm fe la tüzekku enfüseküm hüve a'lemu bi men itteka

( Onlar büyük günahtan ve ahlaksızlıktan, küçük günahlar haricinde, kaçınırlar. Kesinlikle Rab’binin affı geniştir. Sizi yerden inşa ettiği zamanı ve sizin annelerinizin karınlarında cenin olduğunuz zamanı O bilir. O halde nefislerinizi temize çıkarmayın. O sakınan kimseyi bilir.

5 Ocak 2020 Pazar

Cyanosis

"Cyanosis" kelimesi Yunanca "Kuanosis" kelimesinden türemiş olup "Mavilik / Mavileşme" anlamına gelmektedir. Tıbbi bir terim olan Cyanosis, alyuvarlardaki hipoksi ( oksijen seviyesi azalması / oksijensiz kalna ) sonucunda el ve ayakların "mavileşmesi" sendromunu ifade etmektedir.





Cyanosis sendromu

Kur'an'ın aşağıdaki ayetlerinde sapmış inkârcı suçluların toplanma gününde ( Yevmel Haşr ) göğüslerinin daralmasından ve masmavi olarak toplanmalarından bahsedilmektedir.  Ayetlerde, döngü sonunda oluşacak doğal felâketler* nedeniyle oksijensiz kalma ve bu nedenle cyanosis sendromunun tezahüründen bahsedilmekte gibidir.

* Yeraltındaki volkanik lavların ve gazların yeryüzüne fışkırmasıyla gökyüzünde oluşacak ve canlıların solunumunu engelleyerek hipoksiye sebebiyet verecek duman ( 44/10 - Fertekıb yevme te'tis semaü bi dühanin mübin ( O halde, göğün apaçık duman getirdiği günü gözetleyip bekle. )

6/125 - Fe men yüridillahü en yehdiyehu yeşrah sadrahu lil islam ve men yürid en yüdıllehu yec'al sadrahu dayyikan haracen ke ennema yessa'adü fis sema' kezalike yec'alüllahür ricse alellezine la yü'minun 
( Allah kimi yönlendirmeyi isterse, onun göğsünü teslimiyete açar. Kimi saptırmayı isterse, sanki kesinlikle o göğe yükseliyormuş gibi göğsünü dar ve sıkıntılı** yapar. Allah, inanmayanların üzerine işte böyle pislik, azab getirir. ) 

**Deniz seviyesinden göğe yükseldikçe hava basıncı ve oksijen miktarı azaldığından kan basıncının etkisi ve yeterli oksijen alamayan ciğerde baskı hissedilir.

20/102 - Yevme yünfehu fis suri ve nahşürul mücrimıne yevmeizin ZÜRKA 
( Borunun içine üflendiği gün. O gün suçluları MASMAVİ toplarız. )

Yasin suresinin 65. ayetinde suçluların günahlarına "ellerin8n ve ayaklarının şahitlik etmesi" ifadesi konu bağlamında ilginçtir.

36/65 - El yevme nahtimü ala efvahihim ve tükellimüna eydıhim ve teşhedü ercülühüm bima kanu yeksibun 
( Bugün ağızlarının üzerine mühür basarız. Bize elleri kelam edip söz söyler. O kazanmış olduklarına da ayakları şahitlik eder. )



Kataraktın sebebi depresyon

Katarakt, göz bebeğinin arkasında bulunan ve görmeyi sağlayan doğal göz merceğinin saydamlığını kaybederek matlaşmasıdır. Başka bir deyişle görüşün, buğulanmış bir camın arkasından bakıyormuşçasına bozulmasıdır.

                                      


Katarakt sendromu gözün üzerinde oluşan beyaz daire şeklinde ortaya çıkmaktadır.

Bilimsel kaynaklar kataraktın sebeplerinden birinin de üzüntüye dayalı depresyon olduğunu belirtmektedir.

https://www.eurotimes.org/depression-cataract/
https://versanthealth.com/blog/cataracts-in-older-adults-linked-to-depression/

Kur'an'ın Yusuf suresinin aşağıdaki ayetlerinde Yusuf'un kurt tarafından öldürüldüğü haberini alan babasının "üzüntüden gözlerinin beyaz olduğu ve görme yetisini kaybettiği" bildirilir.

12/84 - Ve tevella anhüm ve kale ya esefa ala yusüfe vebyaddat aynahü minel huzni fe hüve kezım
(Ve onlardan yüz çevirdi. "Ey Yusuf'a olan üzüntü" dedi. Hüzünden gözleri beyaz oldu. Artık o öfkesini açığa vurmayandı. )

12/93 - İzhebu bi kamısıy haza fe elkuhü ala vechi ebı ye'ti besıra ve'tunı bi ehliküm ecmeın
( Bu gömleğimle gidin de onu babamın yüzüne atın. Görüş gelsin. Bütün ailenizle topluca bana gelin. )

12/96 - Fe lemma en cael beşıru elkahü ala vechihı fertedde besıra kale e lem ekul leküm innı a'lemü minellahi ma la ta'lemun
( Ancak, müjdeci geldiğinde, onu onun yüzüne attı da görüş dönüp geldi. "Ben size, "Kesinlikle ben Allah’tan sizin bilmediklerinizi bilirim." demedim mi?" dedi.  )






Hubble Kanunu

"Edwin Hubble, astronomik araştırmaları sonucunda evrende Samanyolu'ndan başka galaksilerin de olduğunu, ayrıca bu galaksilerin Güneş sistemi'nden gitgide uzaklaştığını keşfetmiştir. Hubble'ın en büyük başarısı, bu uzaklaşmanın galaksiler arasındaki mesafeyle doğru orantılı olduğunu keşfetmesidir. Yani, bir galaksi diğerine ne kadar uzaksa o kadar büyük bir süratle uzaklaşmaktadır.

Hubble Kanunu şu formülle ifade edilmektedir.

Hız = Hubble Sabiti x Mesafe. 

Hubble Sabiti, evren genişleme oranını verir. Zamanla değişiklik gösterir. Şu an kabul edilen HUbble Sabiti değeri 1 megaparsek için 70 km/s'dir."



Furkan suresinin aşağıdaki ayetlerinde "Güneş'in belirli bir yöne doğru çekilmekte olduğu" yani bulunduğu konumdan sürekli olarak uzaklaştığı ifadesi yer almaktadır.

25/45 - E lem tera ila rabbike keyfe meddez zıll ve lev şae le cealehu sakina sümme cealneş şemse aleyhi delıla 
( Rab’binin gölgeyi nasıl çekip uzattığını görmüyor musun? Ve şayet dileseydi, onu hareketsiz kılardı. Sonra, Güneş’i onun üzerine delil kıldık. )

25/46 - Sümme (1) kabadna (2) hü (3) iley (4) na (5) kabdan (6) yesıra (7)
( Sonra onu, yavaş çekmeyle kendimize çekeriz. )

Güneş'in "çekilmesi" kavramının geçtiği ayette "7" kelime bulunması Hubble Sabiti olan 70 km/sn değerinin nümerolojik değeriyle ( 7+0 = 7 ) uyum arzetmektedir.








4 Ocak 2020 Cumartesi

Küresel şeytanlar komplolarını ve planlarını neden ifşa ediyor?

Küresel şeytanların, insanların frekanslarının yükselmesini engelleyerek onları kaba madde alemi dünyaya hapsetmeye ve ruhsal tekamüllerini engellemeye yönelik olumsuz uygulamalarını ve planlarını kendi kontrollerinde olan muhtelif mecralar ( TV, Internet, Basılı Medya, Reklam Ajansları, Haber Ajansları vb. ) kanalıyla ifşa etmelerinin üç temel nedeni bulunmaktadır.

1- Cin şeytanları ( reptiller ), insanların yaydıkları korku, endişe, stres, panik ve mutsuzluk enerjisinden beslenmektedirler. Bir başka deyişle şeytanların mutluluk kaynağı insanların mutsuzluğudur. Kendisine komplo yapıldığını öğrenen bir insanın ruhsal durumunun olumsuz etkilenmesi, kendisini çaresiz, zayıf düşmüş hissetmesi ve üzülmesi doğal bir sonuçtur. Dolayısıyla planların, insanlar tarafından bilinmeden uygulanması küresel şeytanların işine gelmemektedir. Zira şeytanlar, komplolarının insanlar tarafından bilinmesinin kendilerini insanların gözünde ilahlaştıracağını da düşünmektedirler. 

2- Planların önceden sık tekrar ( büyü sistemindeki kelime zikri gibi ) metoduyla ifşa edilmesi, plan gerçekleşenene kadar geçen süre içinde insanların, yapılması planlananlara bilinçaltında hazır hale gelmelerini, kabullenmelerini, minimum seviyede tepki göstermelerini ve itaat eder hale gelmelerini sağlamaktadır. Aslında bu tam bir hipnotik trans haline geçirme ( büyüleme ) metodudur. Ayrıca bu metodla "kontrolden çıkabilecek küresel bir kaos" da önlenmiş olmaktadır.

3- Planların medya ve muhtelif kanallarda sık sık doğrudan ve ya dolaylı ifade edilmesi, çok tekrar ilkesine bağlı kitlesel zikir ritüeli ile gerçekleşme enrejisini aktive etmektedir. Yani belirli bir kelimenin veya kavramın belirli frekanslarla tekrarı aynen yaratılışta olduğu gibi tezahüre yani gerçekleşmeye vesile olmaktadır. ( Bu nedenle negatif frekanslı zikire karşı pozitif frekanslı zikir yapılması yegane savunma mekanizması olmaktadır. )

4- Şeytan kurduğu tuzaklar ile övünür, kibirlenir, kendisinin çok zeki olduğunu, zekasıyla diğerlerini aldatarak öne geçtiğini düşünür ve bunun bir şekilde "bilinmesini" ve çevresindekilerin kendisine "korkuyla karışık hayranlık duymasını" ister. İşte bu nedenledir ki Illuminati, Zionist elit vb. olarak anılan şeytanlar yaptıklarını dolaylı ancak sistematik şekilde, yönettikleri sözde muhalifleri iddia ediyormuş havası yaratarak ifşa etmektedirler. Bu onların en büyük tatmin vasıtalarından biridir. İfşa stratejisinin sebeolerinden biri de budur.

Batman film serisinin bir bölümünde yer alan aşağıdaki sahnede Joker isimli kötücül karakter şöyle der. 

"Biliyor musun ne farkettim? Herşey plana göre ilerlediğinde kimse paniklemiyor. Plan dehşet verici olsa bile"


Mü'minun suresinin 89. ayetinde, insanların çoğunluğunun Allah bilinci olmasına rağmen büyü ( sihir ) etkisinde kaldıkları bildirilmektedir.

23/88 - Kul men bi yedihı melekutü külli şey'in ve hüve yuciru ve la yücaru aleyhi in küntüm ta'lemun ( De ki: "Eğer bilenler iseniz, herşeyin mülkiyeti elinde olan, o koruyan ama kendi üzerine korunmayan kimdir?" )

23/89 - Seyekulune lillah kul fe enna tüsharun ( Allah için." diyecekler. De ki: "O halde nasıl sihirlenirsiniz?" )



3 Ocak 2020 Cuma

"Dinler" mi? "Din" mi?

"Din" kelimesinin "Deyn" ( Borç ) kelimesinden türediği, varlıkların Allahü Teala'nın bahşetmiş olduğu yaşam nimetinden dolayı O'na olan manevi borçlarını yani yükümlülüklerini ifade eden kavram olduğuı evvelki bölümlerde defaatle belirtilmişti. ( "Haysiyet" anlamına gelen İngilizce'deki "Dignity" ve Fransızca'daki "Dignite" kelimeleri de aynı köktendir. )

Kur'an'da yer alan "Yahudi" kelimesi Yahudiye bölgesinde yaşayanları, "Nasıralı" kelimesi de Nasıra bölgesinde yaşayanları ifade etmekte olup bu kelimeler "yer" isimleridir. "Yer" isminin din ismi olup olamayacağına en güzel cevabı vicdanlar verecektir. Kur'an'da "Hristiyan"* kelimesi yer almaz. Bunun yerine "Nasıralı" kelimesi yer alır. ( Nasıra kelimesi "Nasr" ( Yardım ) kelimesinden türemiştir. ) ( * Hristiyan kelimesi Yunanca Hristos ( Yağ / Su ile meshedilmiş ) kelimesinden türemiştir. )

Tevrat, İncil, Kur'an ve metinleri gizlenen veya mevcut olmayan daha bir çok bilgi tek bir dini, tek bir ilmi aktarmak üzere tek bir kaynaktan yani Allahü Teala'nın indinden yine sayıları bilinemeyen vazifelileri ( resul varlıklar ) tarafından insanlara indirilmiştir.

3/3 - Nezzele aleykel kitabe bil hakkı müsaddikan li ma beyne yedeyhi ve enzelet tevrate vel incil ( Sana kitabı, kendinden öncekileri gerçek ile doğrulayıcı olarak indirdi. Tevrat' ı ve İncil' i indirdi. )

Dolayısıyla "din tektir" ve Allah'a teslimiyettir. "Dinler" kavramı insanları bölmek ve ayrıştırmak için düzenlenmiş komplonun bir ürünüdür. 

3/19 - İnned dıne indellahil islam ve mahtelefellezine utül kitabe illa min ba'di ma caehümül ılmü bağyen beynehüm ve men yekfür bi ayatillahi fe innellahe serıul hısab
( Allah’ ın indinde din kesinlikle islamdır, teslimiyettir. O, kendilerine ilim geldikten sonra aralarında azgınlık yapanların haricindeki kitap verilenler ihtilaf etmezler. Kim Allah’ ın ayetlerini inkar ederse kesinlikle Allah hızlı hesaplayandır. )

5/68 - Kul ya ehlel kitabi lestüm alal şey'in hatta tükımüt tevrate vel incile ve ma ünzile ileyküm min rabbiküm ve le yezıdenne kesıran minhüm ma ünzile ileyke min rabbike tuğyanen ve küfra fe la te'se alel kavmil kafirın
( De ki: "Ey kitap sahipleri, Tevrat' ı, İncil' i ve Rab’binizden o size indirileni uygulamadıkça bir şey üzerinde değilsiniz." Kesinlikle Rab’binden sana indirilenler, onlardan çoğunun azgınlığını ve inkarını artıracaktır. O halde inkarcılar kavmi üzerine tasalanma.)

Bakara suresinin 27. ayetinde "İlahi kozmik bilgilerin birleştirme amaçlı değil, ayrıştırma amaçlı kullanıldığı" bildirilmektedir.

2/27 - Ellezine yenkudune ahdellahi min ba'di mısakıh ve yaktaune ma emerallahü bihı en yusale ve yüfsidune fil ard ülaike hümül hasirun
( O verdikleri sözleri sonrasında Allah’a  olan ahdini bozanlar ve Allah’ ın birleştirilmesini emrettiğini kesip ayıranlar ve yerde bozgun yapanlar, işte onlar hasarlananlardır. )

Al'i İmran suresinin 103. ayetinde de dinde bölünülmemesi, kısımlara ayrılınmaması gerektiği bildirilmektedir.

3/103 - Va'tesumu bi hablillahi cemıan ve la teferraku vezküru nı'metellahi aleyküm iz küntüm a'daen fe ellefe beyne kulubiküm fe asbahtüm bi nı'metihı ıhvana ve küntüm ala şefahufratin minen nari fe enkazeküm minha kezalike yübeyyinüllahü leküm ayatihı lealleküm tehtedun
( Ve Allah’ ın ipine topluca sarılıp bağlanın. Kısımlara ayrılmayın ve Allah’ ın üzerinize olan nimetini hatırlayın. Zamanında düşman olmuştunuz da kalplerinizin arasını birleştirdi. O’nun nimeti ile kardeşler oldunuz. Ateşten çukurun üzerindeydiniz de sizi oradan kurtardı. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Umulur ki yönlenirsiniz. )

Bakara suresinin 136. ayetinde de Habercilerin birbirlerinden ayrılmaması gerektiği, aralarında fark olmadığı, hepsinin Allah'ın kelamını insanlara ileten vazifeliler oldukları bildirilmektedir.

2/136 - Kulu amenna billahi ve ma ünzile ileyna ve ma ünzile ila ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ve ya'kube vel esbatı ve ma utiye musa ve ıysa ve ma utiyen nebiyyune min rabbihim la nüferriku beyne ehadin minhüm ve nahnü lehu müslimun
( "Allah’a  ve o bize indirdiğine ve o İbrahim’e ve İsmail’e ve İshak’a ve Yakub’a ve torunlarına indirdiğine, o Musa’ ya ve İsa’ya verilene ve Rab’lerinden o habercilere verilene inandık. Aralarında onlardan hiçbirini ayırmayız ve bizler O'na teslim olanlarız." deyin. )

Nefsani duygularını ilahı yani bir anlamda dini edinenler de Furkan suresinin 43. ayetinde bildirilmektedir.

25/43 - E raeyte men ittehaze ilahehu hevah e fe ente tekunü aleyhi vekıla
( O hevesini ilahı edineni gördün mü? O halde, sen onun üzerine vekil mi olursun? )

Kafirun suresi, şeytani unsurları kendilerine din edilenlere ilişkin çok açık ifadeler içermektedir.

109/1 - Kul ya eyyühel kafirun ( De ki: "Ey inkarcılar." )
109/2 - La a'büdü ma ta'büdun ( O kulluk ettiğinize kulluk etmem. )
109/3 - Ve la entüm abidune ma a'büd ( Ve siz o kulluk ettiğime kul değilsiniz. )
109/4 - Ve la ene abidün ma abedtüm ( Ve ben o kulluk ettiğinizin kulu değilim. )
109/5 - Ve la entüm abidune ma a'büd ( Ve siz o kulluk ettiğime kul değilsiniz. )
109/6 - Leküm dinüküm ve liye din ( Size dininiz ve bana dinim. )

"Din" kavramını inkar eden ve kendilerini "bilimsel" addeden cahil inkarcılar, "Doğa", "Doğa Kanunları", "Doğal Seçilim ( Seleksiyon ) vb. söylemlerinin ardına gizlenmek suretiyle Allah'ı, O'nun yaratışını, O'nun ilahi nizamını ve kurallar bütünü olan dini yalanlamakta ve reddetmektedirler. Bu husus Tin suresinin 7. ve 8. ayetlerinde net olarak bildirilmekte olup, insanın nefsani ve nankör niteliğinden dolayı tekamül etmek üzere "Esfele Safilin" ( Aşağıların aşağısına ) seviyesine ( kaba madde alemi olan 3. boyut dünya ) indirgendiği de bildirilmektedir.

95/4 - Lekad halaknel insane fi ahseni takvim ( İnsanı kıvama koymanın en güzeli içinde yarattık. )
95/5 - Sümme redednahü esfele safilin ( Sonra onu aşağıların en aşağısına döndürüp eriştirdik. )
95/6 - İnnellezine amenu ve amilüs salihati fe lehüm ecrün gayru memnun ( Kesinlikle o inananlara ve iyilikler yapanlara, artık kesintisiz ödül kesinlikle onlaradır. )
95/7 - Fe ma yukezzibuke ba'du bid din ( Böylece sonra sana dini ne yalanlatır? )
95/8 - E leysallahu bi ahkemil hakimin ( Allah hakimlerin hakimi değil midir? )

Ayrıca din kisvesi ve dini söylemler altında yapılan şeytani uygulamaları görüp de "Din buysa ben ateistim." söyleminde bulunarak aslında nefislerine zulmeden insanların ilimlerini artırmaları gerekmektedir. Zira bir olgunun kötü uygulanışı, o olguyu mekruh hale getirmez. Bir basit örnek verilecek olursa ;

"Sahada kötü futbol oynanıyorsa, futbol sporu mu kötüdür, futbolcular mı?"










Zaman ... aldatıcı bir kısır döngü

Zaman kavramı Kur'an'da "Dehr" kelimesiyle zikredilmektedir. 

45/24 - Ve (1) kalu (2) ma (3) hiye (4) illa (5) hayatün (6) ed (7) dünya (8) nemutü (9) ve (10) nahya (11) ve (12) ma (13) yühlikü (14) na (15) illa (16) ed (17) DEHR (18) ve ma lehüm bi zalike min ılm in hüm illa yezunun
( Ve "O, dünya hayatı haricindeki değildir. Ölürüz ve diriliriz. O bizi helak eden ancak ZAMANDIR." dediler. Onlara bununla ilgili ilim yoktur. Kesinlikle onlar ancak zannederler. )

Casiye suresinin 24. ayetinde "dünya hayatından başka hayat olmadığı ve ölümün ve dirilişin sadece zaman nedeniyle olduğunu" söyleyenlerin zanna uydukları yani gerçeği söylemedikleri bildirilmektedir. Ayrıca zaman kavramının aldatıcı bir döngü olduğu da "Ölürüz ve diriliriz" ifadesiyle dolaylı olarak bildirilmektedir.

76/1 - Hel (1) eta (2) ala (3) el (4) insani (5) hıynün (6) min (7) ed (8) DEHRİ (9) lem yekun şey'en mezkura 
( İnsana uzun zamandan hatırlanacak bir şey olmadığı zaman gelmedi mi? )

İnsan suresinin ilk ayetinde aslında zaman kavramından münezzeh ve sonsuz varlığı olan insanın kaba madde aleminde henüz tezahür etmediği zaman dilimi ( döngüsü ) "uzun zaman içindeki bir zaman" ifadesiyle bildirilmektedir. Bu ifade esas itibarıyla zaman kavramının olmadığını sadece insanın bir yanılsaması olduğunu bildirir niteliktedir. Zira söz konusu zaman diliminin insana geldiği ve onun bu zaman dilimini idrak etmiş olduğu soru cümlesiyle bildirilmektedir.

Yukarıdaki her iki ayette de "Dehr" ( Zaman ) kelimelerinin sıra değerlerinin ( 18 ... 1+8 = "9" ve "9" ) nümerolojik değerinin "9" sayısına eşit olması düşündürücüdür. Zira 9 sayısı düalitedeki* negatif tarafı yani doğrunun (6) tersi olan yanlışı, sihiri ve aldatmayı sembolize etmektedir.

* 69 sayısını andıran düalitenin sembolü olan meşhur Yin Yang figürü

Not: Evvelki bölümlerde "Şimdi" kavramının sadece birer algı olan "Geçmiş" ve "Gelecek" kavramlarının döngüsünü ifade ettiğine değinilmişti. "Şimdi" kelimesi "Shemitah Döngüsü" ve "Simit"** kelimeleriyle aynı köktendir. Geçmiş ve gelecek kavramlarının sadece dünyevi bir algı ve ilüzyon olduğu düşünüldüğünde algısal döngüyü ifade eden "Şimdi" kavramının da aslında "yok" olduğu veya sadece "Sonsuz Şimdi"'nin var olduğu açığa çıkmaktadır.

** Çember formundaki unlu yiyecek de ismini "Shemitah" kelimesinden almıştır.









Hiyerarşi obsesyonu

Ast ve üst esasına dayalı yapılanmaya verilen isim olan "Hierarchy" ( Hiyerarşi ) kelimesi "Arapça'daki "Hiyerah" ( Tercih, Seçme ) kelimesinden türemiştir. Ruhsal tekamülün alt kademelerinde olan toplumlarda hiyerarşi olgusu, cin neferi olmuş küresel şeytanlar tarafından fiziksel özellikler, mevki, gelir seviyesi, eğitim seviyesi, sosyal statü, ünvan vb. gibi gerçekle ilgisi olmayıp cin telkini olan batıl ve ayrıştırıcı kriterlere göre tezahür ettirilmektedir. Oysa ki her varlık, Allahü Teala'nın kendisine verdiği yetenekler nispetinde, bir diğerine göre üstünlük veya aşağılıklık duygusu içinde olmadan içinde bulunduğu topluma fayda sağlamakla mükelleftir. Bir başka deyişle 3 birim kapasitesi olan 3 birimi, 10 birim kapasitesi olan da 10 birimi*, herhangi bir üstünlük  sıfatı edinmeyi istemeksizin ve ekstra menfaat beklemeden topluma bahşetmek durumundadır. Zira Allah vergisi olan yeteneklerden dolayı kendini üstün görmek ve buna bağlı olarak diğerlerine göre daha fazla maddi ve manevi menfaat beklentisi içinde olmak şeytani bir zihniyettir. Ancak nefsaniyetin maksimum düzeyde olduğu kaba madde alemi dünyada bu düşünce formatının aşılmasının zorluğu aşikardır. Bu nedenle varlıkların temel hedefi, olması gereken ideal için, sonucunun ne olacağı hususunda endişe duymadan ( Sonucu Allah belirler, varlıklar gayretlerinden sorumludur. ) gayret sarfetmek ve bu yolda yılmadan, usanmadan çalışmaktır. ( * 10 birim kapasitesi olan 5 birim performans gösterirken, 3 birim kapasitesi olan 3 birim performans gösteriyorsa 3 birimlik olan çok daha muteberdir ve Allahü Teala tarafından çok daha fazla razı olunmuştur. )

Hiyerarşi kelimesinin esas yazılışı "Hierarchy" şeklinde olup, bu kelime "Hier" ( Yüksek ) ve "Arch"* ( Yay, Taht, Makam ) kelimelerinden oluşmaktadır. ( * "Arch" kelimesi Arapça'daki "Arş" kelimesiyle aynı köktendir. ) Yani "Hierarchy" kelimesi "Yüksek makamlılık" anlamına gelmektedir.

Nefsaniyetin en önde gelen tezahürü olan kibir duygusunun metodik bir yansıması olan "Hiyerarşi sistemi" küresel şeytanların kaba madde alemi dünyadaki insanları kontrol altına alabilmek için tesis ettikleri negatif enerji jeneratörü niteliğinde olan bir kavramdır. Zira sürüngen ( reptil ) şeytanların  üç önemli özelliği ritüel tutkusu, soğukkanlılık ve hiyerarşidir. Şeytanlar insanlara, aralarında mutlaka "ast üst ilişkisi olması gerektiğini", "yönetenlerin ve yönetilenlerin olması gerektiğini" aksi takdirde hiçbir işin yapılamayacağını telkin etmişlerdir ve etmektedirler. Bu telkin insanları, bir kısır döngü içinde birbirleri üzerinde tahakküm kurma gayretine, ihtilafa ve kaosa sevketmektedir.  Zaten şeytanların amacı da dünyada sonu gelmeyecek daimi bir kaos ve savaş ortamının teminidir. Okült ezoterik bir terim olan  "Ordo ab Chao" ( Kaosa Dayalı Düzen ) terimi şeytanların insan neslini manipüle etmedeki yegane yöntemini tasvir etmektedir.

Askeriyede kullanılan şu söylem bile "Hiyerarşi" kavramının yani "Aşağılama"nın nasıl içselleştirildiğinin ispatı niteliğindedir.

"İki kişi bir işi yapacaksa, içlerinden biri komutandır."

Piramit veya Üçgen formu esas itibarıyla tabandaki varlık kitlesinin tekamül ederek tepede birliği ( ünite / vahdet ) oluşturmasını sembolize ederken, doğrunun ve iyinin tersini ilke edinmiş olan şeytanlar bu şekli "tepedeki bir azınlık kitlenin varlık toplumunu yönetmesi, köleleştirmesi" olarak tanımlamaktadırlar.

Oysa ki, sevgi enerjisinin pozitif titreşimlerini daha yoğun algılayarak tekamül sürecinde yükselmeye başlamış olan insanlar "hiyerarşi" yerine "birliktelik" yoluyla işlerin daha etkin şekilde yapıldığını keşfetmişlerdir. Zira hiyerarşi sisteminin olduğu ortamlarda insanlar işin icrasına odaklanmak yerine birbirlerinin açığını bularak birbirlerini zayıf düşürmeye ve böylelikle üstün olduklarını, hiyerarşi sisteminde kendilerinin üstünde olanlara ispat etmeye ve onlar tarafından verilecek uyduruk ünvanların peşinde koşmaya odaklanmışlardır. Böyle bir sistemde sevgi, şefkat, merhamet, paylaşım, özveri, anlayış, yardımlaşma olabilir mi? Birliktelik sisteminde ise nefsaniyet olmadığı ve ünite ( birlik ) bilinci egemen olduğu için işle ilgili kararların alınmasında kolektif bilinç, ortak akıl ve vicdan mekanizması devrede olmaktadır. Böylelikle ihtilaf durumları bile sevgiyle ve anlayışla aşılmakta ve bireyler arasında mutlak ast üst ilişkisi yerine bireyler karşılıklı olarak birbirlerinin yönlendiricileri olmaktadırlar. Bir başka deyişle "biri hepsi, hepsi biri" durumu söz konusudur. Bu durum üst süptil boyutlardaki vazifeli varlıkların ( meleklerin ) çalışma sistemidir.

Bakara suresinin 136. ayetinde Habercilerin dahi aralarında bir üstünlük durumu olmadığı hepsinin kendilerine bahşedilen imkanlar ve yetenekler doğrultusunda vazifelerini ifa ettikleri bildirilmektedir.

2/136 - Kulu amenna billahi ve ma ünzile ileyna ve ma ünzile ila ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ve ya'kube vel esbatı ve ma utiye musa ve ıysa ve ma utiyen nebiyyune min rabbihim la nüferriku beyne ehadin minhüm ve nahnü lehu müslimun
( "Allah’a  ve o bize indirdiğine ve o İbrahim’e ve İsmail’e ve İshak’a ve Yakub’a ve torunlarına indirdiğine, o Musa’ ya ve İsa’ya verilene ve Rab’lerinden o habercilere verilene inandık. Aralarında onlardan hiçbirini ayırmayız ve bizler O'na teslim olanlarız." deyin. )

Kasas suresinin 83. ayetinde ise ahiret yurdunun yani tekamül etmiş varlıkların bulunduğu üst boyutun "büyüklük, mevki riyaset ( başa geçme )" saplantısında olmayanlara ait olduğu bildirilmektedir.

28/83 - Tilked darul ahıratü nec'alüha lillezıne la yürıdune ulüvven fil erdı ve la fesada vel akıbetü lil müttekın ( Ahiret yurdu budur. Onu, yerde ululuk, büyüklük ve bozgun istemeyenler için oluştururuz. Sonuç sakınanlar içindir. )

Tevrat'ın 20. suresinde ise "Karınca" misali verilerek, "başkansız" iş yapmanın ve birlikteliğin mümkün olduğu bildirilmektedir. ( Zira hedefin ortak olarak belirlenmesi ve paylaşılması durumunda zaten tekamül etmiş her birey bir bütünün parçası olarak o hedef doğrultusunda gayret göstercektir. )

20-Özdeyişler-6-6 Ey tembel kişi, git, karıncaya bak, Onun yaşamından bilgelik öğren.
20-Özdeyişler-6-7 Başkanları, önderleri ya da yöneticileri olmadığı halde,
20-Özdeyişler-6-8 Yazın erzaklarını biriktirirler, Yiyeceklerini toplarlar biçim mevsiminde.
20-Özdeyişler-6-9 Ne zamana dek yatacaksın, ey tembel kişi? Ne zaman kalkacaksın uykundan?

İlahi nizamda ise varlıklar ruhsal tekamül seviyelerine göre derecelendirilmek suretiyle farklı boyutlarda yaşamlarını sürdürürler. Nefsaniyetleri yok seviyesine inmiş olan ( Nefsaniyet ancak yokluk mertebesinde ortadan kalkmaktadır. ) üst boyutlardaki süptil varlıklar, kendi aralarında veya alt boyutlara yönelik olarak asla ve asla hiyerarşik bir anlayış barındırmazlar. Yani gerek kendi aralarında gerek alt boyuta yönelik olmak üzere tahakküm ( hükmetme ) anlayışı mevcut değildir. Aksine üst boyuttaki varlıklar kendilerini alt boyuttaki varlıkların hizmetkarı addederler ve maksimum sevgi, özveri, cehid ve gayretle alt boyuttaki kardeşlerinin tekamül ederek üst boyutlara geçebilmeleri için çalışırlar.



2 Ocak 2020 Perşembe

Rüyalar

"Rüya" ( Görüm ) kelimesi "Ra" ( Görmek ) kökünden türemiştir. Rüya, yaşam deneyimi sürecinde bilinçaltında toplanan bilgilerin uyku halindeyken, belirli tekâmül ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde derlenmek ve senarize edilmek suretiyle gösterilmesidir. Rüya aynı zamanda farklı boyutlardan bilgi akışı da sağlayan bir fenomendir.

Rüya kelimesi Kur'an'da "Rü'ya" ve "Ahlam" ( Rüyalar ) olmak üzere toplam 11 kere tekrarlanmaktadır. Hatırlanacağı üzere 11 sayısı farklı boyutlara geçiş portalının nümerolojik sembolüdür. 

Bu bağlamda Haberci Yusuf'un 11 yıldız konulu rüyası portal açılması vesilesiyle üst boyut iletişimine net bir örnektir.

12/4 - İz kale yusüfü li ebıhi ya ebeti innı raeytü EHADE AŞERA  kevkeben veş şemse vel kamera raeytühüm li sacidın 

( Zamanında Yusuf babasına "Ey babam, kesinlikle ben ONBİR  yıldız, Güneş ve Ay gördüm. Onları benim için yere kapanırlarken gördüm." dedi. )

12/5 - Kale (1) ya (2) büney (3) ye (4) la (5) taksus (6) RÜ'YA (7) ke (8) ala (9) ıhveti (10) ke (11) fe yekıdu leke keyda inneş şeytane lil insani adüvvün mübın 

( "Ey oğlum, RÜYANI kardeşlerine anlatma. Yoksa sana hile yapıp tuzak kurarlar. Kesinlikle şeytan, insan için apaçık düşmandır." dedi. )

"Rüya" kelimesinin ilk kez geçtiği 12/5 kodlu ayetin ilk cümlesinde de 11 kelime bulunmaktadır.

Rüyanın ilahi kozmik bilgilere ( Akaşa kayıtlarına ) erişim ve üst boyut iletişimi için bir vesile olduğu 17/60 ve 48/27 kodlu ayetlerde de bildirilmektedir.

17/60 - Ve iz kulna leke inne rabbeke ehata bin nas ve ma cealner RU'Yelletı eraynake illa fitneten lin nasi veş şeceratel mel'unete fil kur'an ve nühavvifühüm fe ma yezıdühüm illa tuğyanen kebira
( Ve zamanında sana "Kesinlikle Rab’bin insanları kuşatmıştır." dedik. Sana gösterdiğimiz o RÜYAYI ve o Kur'an' da lanetlenmiş ağacı insanlar için sınav olması haricinde oluşturmadık. Onları korkuturuz da onlara büyük azgınlık haricindekini artırmaz. )

48/27 - Lekad sadekallahü rasulehür RU'YA bil hakk .... ( Allah RÜYAYI resulüne gerçekle doğruladı. )

Tur suresinin 32. ayetinde ise inkârcı müşrikler misal verilerek rüya vesilesiyle farklı boyutlardan alınan negatif tesirler ve bilgilerden iletişiminden bahsedilmektedir.

52/32 - Em te'muruhüm AHLAMÜhüm bi haza em hüm kavmün tağun
( Bunu onlara RÜYALARI mı emreder? Yoksa onlar azgınlar kavmi midirler? )

Rüya hususu İncil'de "Görüm" kelimesiyle ifade edilmiştir.

42 Luke 1-22 Zekeriya ise dışarı çıktığında onlarla konuşamadı. O zaman tapınakta bir GÖRÜM gördüğünü anladılar. Kendisi onlara işaretler yapıyor, ama konuşamıyordu.

"Görüm" kelimesinin ilk kez geçtiği ayetin kodunun nümerolojik değeri de 11 sayısını vermektedir. ( 4+2+1+2+2 = 11 )




Ses frekansı ile zihin kontrolü

"In physics the term “ultrasound” applies to all acoustic energy with a frequency above human hearing (20,000 hertz or 20 kilohertz). Typical diagnostic sonographic scanners operate in the frequency range of 2 to 18 megahertz, hundreds of times greater than the limit of human hearing. Higher frequencies have a correspondingly smaller wavelength, and can be used to make sonograms with smaller details."

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3564184/ 

"The frequencies used for medical imaging are generally in the range of 1 to 18 MHz.

Wikipedia

Yukarıdaki alıntılara göre tıbbı taramalarda maksimum 18 megahertze kadar olan sesötesi ( ultrasound ) dalgalar ( frekanslar ) kullanılmaktadır.

Sesötesi frekans insan kulağının bilinçli haldeyken algılayamayacağı frekanstır. Sesötesi frekans kullanılarak idrak blokeleme, zihinsel yönlendirme ve zihin kontrolü yapılabileceği muhtelif kaynaklarda yer almaktadır.

https://www.google.com/amp/s/www.engadget.com/amp/2015/09/16/sound-wave-brain-cell-control/

Kur'an'ın İsra suresinin 17/64 kodlu ayetinde İblis'in ve ona tabi şeytanların "ses" ile insanların zihinlerini kontrol edebildiklerinden ve onları yönlendirebildiklerinden bahsedilmekte gibidir.

17/64 - Ve (1) istefziz (2) men (3) isteta'te  (4) min (5) hüm (6) bi (7) SAVTİ (8) KE (9) ve eclib aleyhim bi haylike ve racilike ve şarikhüm fil emvali vel evladi veıdhüm ve ma yeıdühümüş şeytanü illa ğurura
( Ve onlardan kime istidatın olursa SESİN ile yerinden oynat, kımıldat. Atlarınla ve yayalarınla üzerlerine yönel. Onlara malda ve çocuklarda ortak ol. Onlara vaad et. Ve şeytan onlara aldatmanın haricinde vaad etmez. )

- Ayet kodunun ( 17/64 ) nümerolojik değeri ( 1+7+6+4 = 18 )  olan 18 sayısıyla tıp alanında kullanılan maksimum sesötesi dalga frekansı olan 18 mhz arasında uyum bulunmaktadır.

- Ayetin "Savtike" ( Sesin ) kelimesini içeren ilk cümlesinde 9 kelime bulunmakta olup, 18 sayısının nümerolojik değeri olan 9 sayısı ile uyum arzetmektedir.

9 sayısı, okültizmde Allah'ın yaratışının sembolü olan 6 sayısının tersini yani yaratılıştaki düalitenin negatif yönünü sembolize eder. 9 sayısı ayrıca sihir ( büyü ) ile de ilintilidir.

Kur'anda geçen "Bozgunculuk yapan 9 çete", "Firavun'a iletilen 9 ayet" kavramları da bu bağlamda dikkat çekmektedir.

Alaska'da bulunan H.A.A.R.P ( High Frequency Active Auroral Reasearch Programme - Yüksek Frekanslı Aktif Auroral Araştırma Programı ) üssünün, iyonosfere gönderilen "ses" frekansı yayılımı metodu vasıtasıyla zihin kontrolü, sismik ( tektonik ) hareket ve iklim kontrolü için kullanıldığı bazı kaynaklarda ifade edilmektedir.


HAARP / Alaska


1995 yılında piyasaya sürülen "New World Order Illuminati Card Game" kartlarından birinin de "Orbital Mind Control Lasers" ( Yörüngesel Zihin Kontrol Lazerleri ) olması ilginçtir.

1988 yılı yapımı olan "They Live" isimli filmde "farklı boyuttaki varlıkların insanların zihinlerini kontrol etmek ve biliçlerini kapamak için bir kaynaktan sinyaller göndermekte oldukları" konusu işlenmektedir.


"They Live" filminden ilgili sahne. Durumu farkeden bir grup insan diğer insanları uyarabilmek için kaçak yayın yapıyor.



1 Ocak 2020 Çarşamba

Farkedememe sorunu

Nefsaniyet ve kibir safhasını atlatamamış ruhların tesiri altında olan 2. boyut varlıkları süptil madde nitelikli cinler, Öz Varlık'tan nefse yani bedene iletilen tesirleri bloke ederek kaba madde bedene ( nefs / insan ) kendi negatif tesirlerini gönderirler. Bu tesir iletisi sonucunda insanın idrak ve vicdan mekanizması devre dışı kalır ve insan cin kontrolü altına girer. Artık bedeni yönlendiren cindir. Bunun sonucu olarak da gerçeği farkedememe ( delüzyon ) sendromu tezahür eder.

Bu husus Kur'an'da "La yeş'urun*" ( Farketmezler ) ifadesiyle bildirilmektedir. 

* Şuur ( Bilinç ) kökünden türemiş fiil

2/9 - Yuhadiunallahe vellezine amenu ve ma yahdeune illa enfüsehüm ve ma yeş’urun 
( Allah’ ı ve o inananları aldatmaya çalışırlar da nefislerinden, kendilerinden başkasını aldatmazlar ve farketmezler. )

İlk "Farketmezler" fiili Bakara siresinin 9. ayetinde geçmektedir. 9 sayısı sihirin nümerolojik sembolüdür.

2/12 - E la innehüm hümül müfsidune ve lakin la yeş’urun 
( İyi bilin ki kesinlikle onlar bozgunculardır ve lakin farketmezler. )

3/69 - Veddet taifetün min ehlil kitabi lev yüdılluneküm ve ma yüdıllune illa enfüsehüm ve ma yeş'urun 
( Kitap sahiplerinden bir grubunuz sizi saptırmayı arzuladılar da nefisleri haricindekini saptırmazlar ve farketmezler. )

6/26 - Ve hüm yenhevne anhü ve yen'evne anh ve in yühlikune illa enfüsehüm ve ma yeş'urun ( Ve onlar, ondan menederler ve kendileri de ondan uzak dururlar. Ancak nefislerini helak ederler ve farketmezler. )

6/123 - Ve kezalike cealna fı külli karyetin ekabira mücrimıha li yemküru fıha ve ma yemkürune illa bi enfüsihim ve ma yeş'urun 
( Ve işte böyle, her şehrin büyüklerini, orada hile yapıp tuzak kurmaları için, oranın suçluları kıldık. Nefislerinden, kendilerinden başkasına hile yapıp tuzak kurmazlar ve farketmezler. )

23/56 - Nüsariu lehüm fil hayrat bel la yeş'urun ( Onlara hayırlarda koşuyoruz. Bilakis farketmezler. )

26/202 - Fe ye'tiyehüm bağteten ve hüm la yeş'urun 
( Böylece onlara ansızın azap gelir de onlar farketmezler. )

27/65 - Kul la ya'lemü men fis semavati vel erdıl ğaybe illellah ve ma yeş'urune eyyane yüb'asun 
( De ki: "O göklerde ve yerde olan kimseler, Allah' ın haricinde gaybı bilmezler. Ne zaman diriltileceklerini farketmezler." )

29/53 - Ve yesta'ciluneke bil azab ve lev la ecelün müsemmen le caehümül azab ve le ye'tiyennehüm bağteten ve hüm la yeş'urun 
( Ve azabı senden acele isterler. İsimlendirilmiş belirli vade olmasaydı, onlara azap gelirdi. Ansızın azap kesinlikle onlara gelir de onlar farketmezler. )

Spermin bileşenleri

Temel bilgi olduğu üzere insan, kadının rahimdeki döllenmemiş yumurtanın erkeğin spermi ile döllenmesi sonucunda oluşmaktadır. Bilimsel kaynaklarda "Spermin" 8 bileşenden oluştuğu belirtilmektedir.

1- Citric Acid ( Sitrik Asit )
2- Free Amino Acids ( Bağımsız Aminoasitler 
3- Fructose
4- Enzymes
5- Phosphorylcholine, 
6- Prostaglandin
7- Potassium
8- Zinc ( Çinko )

https://www.google.com/amp/s/www.news-medical.net/amp/health/Semen-Physiology.aspx


Kur'an'da spermi tanımlayan "Main mehin" ( Adi su ) ifadesi ilk kez Secde suresinin 8. ayetinde geçmektedir. Ayetteki "Ma" ( Su ) kelimesi 8. kelimedir. Spermin bileşenlerinin adedi, ayet numarası ve ayetteki "Ma" kelimesinin sıra numarası arasında 8 nümerolojisi uyumu bulunmaktadır. ( 8 sayısı sonsuz döngü ve yeni döngü başlangıcının nümerolojik sembolü olup, sperm de yeni bir yaşamın başlangıcıdır. )

32/"8" - Sümme (1) ceal (2) nesle (3) hu (4) min (5) sülaletin (6) min (7) main (8) mehin (9)

( Sonra onun neslini adi suyun sülalesinden oluşturdu. )

"İnsan" suresinde spermden "Nutfetin emşacin" ( Karışık su damlası ) olarak bahsedilen 76/2 kodlu ayette "Emşacin" ( Karışık ) kelimesine kadar 8 kelime bulunmakta olup "Emşacin" kelimesi 8. kelimedir.

76/2 - İn (1) na (2) halakna (3) el (4) insane (5) min (6) nutfetin (7) emşacin (8) nebtelihi fe cealnahu semi'an basira 

( Kesinlikle biz insanı, onu sınamak için karışık su damlasından yarattık da onu duyan gören kıldık. )

Tüm ayetleri görseler bile ....

"Kafir" kelimesi "İnkarcı" olarak tercüme edilse de öz anlam olarak "Örten" anlamını taşır. İngilizce'deki "Cover" ( Örtü ), Fransızca'daki "Couvrir" ( Örtmek ) kelimeleri de aynı kökten türemişlerdir. Gerçeğin, bilinmesine rağmen inkar edilmesi, "örtülmesi" kasıtlı, niyetli ve şahsi menfaat gözetisine dayalı bir tutumdur.

2/42 - Ve la telbisül hakka bil batılı ve tektümül hakka ve entüm ta'lemun
( Ve gerçeği batıl ile örtmeyin ve bile bile gerçeği gizlemeyin. )

Allahü Teala'nın ilahi nizamına, ilmine ve doğru yoluna varlıkları inandırmaya çabalamış olan habercilerin ve resuller bu yolda büyük sabır mücadelesi vermişlerdir. Zira şeytanın zihin kontrolüne ve hipnozuna girerek idrak ve vicdan mekanizmaları bloke olmuş, delüzyon sendromuna tutulmuş olanların makul ve mantıklı düşünce sistemleri bloke edilmiş olduğundan her türlü mucize, delil ve ayetle karşılaşsalar da saptıkları inkar yolundan asla dönmezler.

Ankebut suresinin aşağıdaki ayetlerinde Allah'ın kelamını, yaratılışın kodlarını içeren kitabın iletisine vesile kılınan haberciden hala bir işaret getirmesini talep eden gafillerin misali verilmektedir.

29/50 - Ve kalu lev la ünzile aleyhi ayatün min rabbih kul innemel ayatü ındellah ve innema ene nezırun mübın
( Ve "Onun üzerine Rab’binden ayetler indirilmeli değil miydi?" dediler. De ki: "Kesinlikle Ayetler Allah' ın indindedir. Kesinlikle ben apaçık uyarıcıyım." )

29/51 - E ve lem yekfihim enna enzelna aleykel kitabe yütla aleyhim inne fı zalike le rahmeten ve zikra li kavmin yü'minun
( Onlara okunan kitabı, senin üzerine nasıl indirdiğimiz onlara kafi olmadı mı? İnanan kavim için kesinlikle bunda rahmet ve hatırlatma vardır. )

43/40 - E fe ente tüsmius summe ev tehdil umye ve men kane fı dalalin mübın
( O halde sağıra sen mi duyduracaksın veya körü ve o apaçık sapıklık içinde olan kimseleri sen mi yönlendireceksin? )

Dolayısıyla hidayete vesile olma yolundaki tek yöntem bilgi paylaşımı ve rabıta ortamı yaratma gayreti olmalıdır. Bunun dışındaki her yaklaşım "zorlama" kapsamına girecektir. Bu husustaki ayet ise çok açıktır.

2/256 - La ikrahe fid dıni kad tebeyyener ruşdü minel ğayy fe men yekfür bit tağuti ve yü'min billahi fe kad istemseke bil urvetil vüska len fisame leha vallahü semıun alim
( Dinde zorlama yoktur. Doğru yanlıştan açığa çıkmıştır. Kim azgını inkar ederse ve Allah’a  inanırsa artık sağlam kulba tutunmuştur. O ona asla kopmaz. Allah duyandır, bilendir. )

Allah'ın izni olmadıkça inkarcıların saptıkları yoldan dönmeyecekleri ayetlerde defaatle belirtilmektedir. 

6/25 - Ve minhüm men yestemiu ileyk ve cealna ala kulubihim ekinneten en yefkahuhü ve fı azanihim vakra ve in yerav külle ayetin la yü'minu biha hatta iza cauke yücadiluneke yekulüllezıne keferu in haza illa esatırul evvelın
( Ve onlardan seni dinleyenler de vardır. Fakat biz onu anlamasınlar diye kalplerinin üstüne örtüler ve kulaklarının içine ağırlık oluşturduk. Eğer bütün ayetleri görseler bile ona inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle mücadele ederler. O inkar edenler "Kesinlikle bu ancak evvelkilerin masallarıdır." derler. )

6/111 - Ve lev ennena nezzelna ileyhimül melaikete ve kellemehümül mevta ve haşerna aleyhim külle şey'in kubülen ma kanu li yü'minu illa en yeşaellahü ve lakinne ekserahüm yechelun

( Ve şayet kesinlikle biz onlara melekleri indirseydik ve ölüler de onlara kelam edip söz söyleseydi ve onlara önceki herşeyi toplasaydık, Allah' ın dilemesi haricinde inanacak değillerdi. Lakin çoğunluğu cahillik ederler. )

7/132 - Ve kalu mehma te'tina bihı min ayetin li tesharana biha fe ma nahnü leke bi mü'minın

( Ve "Sen bizi sihirlemek için ayetten her ne getirirsen getir, biz sana inananlar olmayız." dediler. )

7/146 - Seasrifü an ayatiyellezine yetekebberune fil erdı bi ğayril hakk ve in yerav külle ayetin la yü'minu biha ve in yerav sebıler rüşdi la yettehızuhü sebıla ve in yerav sebılel ğayyi yettehızuhü sebıla zalike bi ennehüm kezzebu bi ayatina ve kanu anha ğafilın

( Yerde haksızca kibirlenenleri ayetlerimden men edeceğim, uzaklaştıracağım. Onlar bütün ayetleri görseler dahi onlara inanmazlar. Eğer doğru yolu görürlerse onu yol edinmezler. Eğer yanlış yolu görürlerse onu yol edinirler. Bu kesinlikle onların ayetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan habersiz olmalarındandır.

10/96 - İnnellezine hakkat aleyhim kelimetü rabbike la yü'minun
( Kesinlikle o üzerlerine Rab’binin kelimesi gerçekleşmiş olanlar inanmazlar. )

10/97 - Ve lev caethüm küllü ayetin hatta yeravül azabel elım
( Ve şayet onlara tüm ayetler gelse, elim azabı görene kadar. )

İnkarcıların, Allah istemedikçe inkar yolundan dönmeyeceklerinin bir başka net misali de Mesih İsa'nın onca mucizesine* ( suda yürümesi, rüzgara hükmetmesi, hastalıkları iyileştirmesi, ölüyü diriltmesi, topraktan kuş yaratması vb. ) tanık olmalarına rağmen onu çarmıha germiş olmalarıdır.

* Mucize olarak tanımlanan bu tezahürler aslında tekâmül ederek kaba madde âlemi dünyadan üst süptil boyutlara geçen varlıkların ( insanların ) yetenekleridir. Bu durum, insana ruhundan üfleyen Allahü Teala'nın "Ol." emrinin bir tezahürü niteliğindedir.






Bilimsel olmak ya da olmamak....

"Bu bilimsel değil."
"Bilimsel olarak açıklanamayana inanmam." 

Bu cümleler, bilimin, bildikleriyle sınırlı olduğu yanılgısına kapılanların sıkça sarfettikleri bir cümlelerdir. "Bilim" kelimesi aşikar olarak "Bilmek" kelimesinden türemiştir. "Bilme durumu" anlamına gelen "Bilim", beş duyu vasıtasıyla algılanan olgular ( bilgiler ) arasında ilişkiler kurmak ve sonuçlar çıkarmak suretiyle oluşturulan veri haznesi olarak tanımlanabilir.

Bilim kavramı, sadece kaba madde algısı kapsamındaki neden sonuç ilişkilerine ve ispatlamalara dayalı olarak tanımlandığında kapsamı son derece daraltılmakta ve anlamını yitirmektedir. Zira, gerçek bilim varlıkların algı kapasiteleriyle, deneyimleriyle ve bilegeldikleriyle sınırlı değildir. Yukarıda yer alan "Bilimsel olarak açıklanamayana inanmam." cümlesini sarfeden birisinin evrenin varlığına da inanmaması gerekir. Zira evrenin oluşumunun "bilimsel* olarak açıklanamadığı" aşikardır. ( * Beş duyuya yönelik insanı ve konvansiyonel bilim algısı ifade edilmektedir. )

3/66 - Ha entüm haülai hacectüm fima leküm bihı ılmün fe lime tühaccune fıma leyse leküm bihı ılm vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun
( İşte sizler böylesiniz, size ilminden olan hakkında tartışırsınız da size ilminden olmayan hakkında neden tartışırsınız? Ve Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )

Gerçek bilim, insanların bilim olarak bildikleri ve algıladıklarının çok üzerinde bir anlama sahip olan ve tüm bilimlerin çerçevesini oluşturan ilahi kozmik bilgilerdir. Okuma, araştırma, akıl, ilham ve tefekkür yoluyla bu bilgilere erişimi sağlayacak kaynak kodları ise kutsal kitaplarda yer almaktadır.

Varlığından haberi olunmayan bir olgunun "yok" kabul edilmesi nasıl yanlış bir yaklaşım ise içeriği anlaşılamayan ve kavranamayan bilgilerin "bilimsel olmamak" ile nitelenmesi ve hatta "alay konusu edilmesi" de o derece yanlıştır.

İlahi kozmik ilmin tüm bilimler için ana çerçeve olduğu Kur'an ayetlerinde "İlimle kuşatılmak" ifadesiyle bildirilmektedir.

65/12 - Allahüllezi haleka seb'a semavatin ve minel ardı mislehünne yetenezzelül emru beynehünne li ta'lemu ennallahe ala külli şey'in kadirun ve ennallahe kad ehata bi külli şey'in ilmen
( Allah, o yedi gökleri ve yerden de onların aynısını yaratandır. Emir, kesinlikle Allah' ın herşeye gücü yeten olduğunu bilmeniz için onların arasından iner. Kesinlikle Allah herşeyi ilmen kuşatmıştır. )

İlahi ilmin kavranamamasından dolayı reddedilmesi, yalanlanması ve hatta alay konusu edilmesi sendromu da muhtelif ayetlerde bildirilmektedir.

2/255 - Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum la te'huzühu sinetün ve la nevm lehu ma fis semavati ve ma fil ard men zellezi yeşfeu ındehu illa bi iznih ya'lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yühıytune bi şey'in min ılmihı illa bima şa vesia kürsiyyühüs semavati vel ard ve la yeudühu hıfzuhüma ve hüvel alıyyül azım
( Haricinde ilah olmayan Allah diridir daimdir. O'nu uyuklama ve uyku almaz. Yerin ve göklerin içinde ne varsa O’nadır. O’nun izni haricinde O’nun indinde af için vesile olacak kimdir? Onların önlerinde ve arkalarında ne varsa bilir. O diledikleri dışındakiler, O’nun ilminden bir şeyi kuşatıp kavrayamamışlardır. Kürsüsünün genişliği yeri ve gökleri kapsamıştır. Onların korunması, gözetimi O’nu zora sokmaz. O uludur yücedir. )

10/39 - Bel kezzebu bima lem yühıytu bi ılmihı ve lemma ye'tihim te'vılüh kezalike kezzebellezine min kablihim fenzur keyfe kane akıbetüz zalimın
( Bilakis, O’nun ilmini kuşatıp kavrayamadıklarından dolayı yalanladılar. Onun yorumu onlara asla gelmedi. Onlardan öncekiler de işte böyle yalanlamışlardı. Artık bak zalimlerin sonu nasıl oldu. )

20/110 - Ya'lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yühıytune bihı ılma
( Öncelerinde olanı ve sonralarında olanı bilir. Onu ilmen kuşatıp kavrayamazlar. )

27/84 - Hatta iza cau kale e kezzebtüm bi ayatı ve lem tühıytu biha ilmen en maza küntüm ta'melun
( Nihayet geldiklerinde, "Ayetlerimi yalanladınız mı? Onu ilmen kuşatıp kavrayamadınız. Yoksa neydi yapmakta olduğunuz?" dedi. )









İnsanlardan korkmayın. Allah'tan korkun.

Dünyevi menfaatlerin ve imkanların yitirilmesinden duyulan "Korku", ruhsal tekamül sürecindeki en büyük engel ve küresel şeytanların insanı köleleştirerek Allah yolundan saptırmak için kullandıkları yegane yöntemdir.

Korku düşünsel açılımı, frekans yükselişini ve ilmi tekamülü bloke eder. Bir film repliğinde olduğu gibi "Korku öfkeye, öfke nefrete, nefret te ıstıraba götürür." 

Allahü Teala, varlıkların hidayet kapısından geçebilmeleri için kendisinden başka hiçbir şeyden korkmamaları gerektiğini ayetlerinde defaatle bildirmektedir. 

5/44 - İnna enzelnet tevrate fıha hüden ve nur yahkümü bihen nebiyyunellezine eslemu lillezıne hadu ver rabbaniyyune vel ahbaru bi mestuhfizu min kitabillahi ve kanu aleyhi şüheda' fe la tahşevün nase vahşevni ve la teşteru bi ayatı semenen kalıla ve men lem yahküm bima enzelellahü fe ülaike hümül kafirun
( İçinde yönlendirme ve aydınlık bulunan Tevrat' ı, kesinlikle biz indirdik. Teslim olan haberciler, Yahudiler için onunla hükmederler. Rab’be adanmışlar ve bilginler, Allah' ın kitabını korumalarından dolayı, onun üzerine şahitler olurlardı. O halde, insanlardan korkmayın, benden korkun. Ayetlerimi az değere satmayın. Kim Allah' ın o indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar inkarcılardır. )

Hadid suresinin 23. ayetinde "Yitirilen veya Elde Edilen" dünyevi unsurlar için üzüntü veya sevinç duymak yerine hepsinin Allahü Teala'nın rahmeti ve nimeti olduğunun hatırlanması öğütlenmektedir.

57/23 - Li keyla te'sev ala ma fateküm ve la tefrahu bima ataküm vallahü la yühibbu külle muhtalin fehur
( O size kaybettirdiğine, yitirttiğine üzülmeyesiniz. O size verdiğinden dolayı da ferahlayıp sevinmeyesiniz. Allah şımaranların, övünenlerin hiçbirini sevmez. )

Teslim olan ve iyilikler yapan varlıkların en büyük ödül olarak "korku" ve "hüzün" duygularından arındırılacakları Bakara suresinin 112. ayetinde açıkça bildirilmektedir.

2/112 - Bela men esleme vechehu lillahi ve hüve muhsinün fe lehu ecruhu inde rabbihı ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
( Bilakis. Kim yüzünü Allah’a teslim ederse ve o iyilik yapan olursa böylece Rab’binin indinde ödülü onadır ve üzerlerine korku yoktur ve onlar hüzünlenmezler. )

Korkmak yerine, akılla, ilimle, sevgiyle, takvayla ( sakınma ) ve sabırla mücadele her inananın yegane ilkesi olmalıdır.

İncil'de de konuya ilişkin bilgiler İbraniler suresinin aşağıdaki ayetlerinde belirgin olarak verilmektedir.

58-İbraniler-13-1 Kardeşlik sevgisi kalıcı olsun. 

58-İbraniler-13-2 Yabancılara konukseverlik göstermeyi unutmayın. Bunu yapmakla bazıları bilmeden melekleri ağırladı. 

58-İbraniler-13-3 Sanki kendiniz de onlarla birlikteymişsiniz gibi, cezaevinde bulunanları anımsayın. Kendinizin de bu dünyada yaşadığınızı düşünerek, düşmanca davranışa uğrayanları anımsayın.

58-İbraniler-13-4 Herkes evliliğe saygıyla baksın, evlilik yatağını da lekesiz tutsun. Rasgele cinsel ilişkiye ve evlilik dışı cinsel bağlantıya girenleri Tanrı yargılayacaktır.

58-İbraniler-13-5  Tutumunuz para sevgisinden ırak olsun; elinizdekiyle yetinin. Çünkü Tanrı şöyle demiştir: “Hiçbir koşul altında seni bırakmayacağım. Ne de herhangi bir durumda senden el çekeceğim.”

58-İbraniler-13-6 Öyleyse tam güvenle şunu diyebiliriz: “Rab yardımcımdır, korkmayacağım. İnsan bana ne yapabilir ki?”