30 Eylül 2020 Çarşamba

Amok ve Nekrofili

"Çocuğunu işkence ederek öldürdüğü iddia edilen anne tutuklandı." ( Basından 2020 ) 

"Rusya'da 12 yaşında bir kızla birlikte olan sapkın adam, öldürdüğü kişinin etini yedi." ( Basından 2018 )

"Web sitesinde, nikah tanımı yapan Diyanet, bulûğ çağına girmiş olanların da dinen nikahlanabileceğini belirtti. Diyanet, bulûğ yaşının alt sınırını kızlarda 9, erkeklerde 12 olarak belirtti. Diyanet, kızların 9 yaşında gebe kalabileceklerini, erkeklerin de 12 yaşına girdiklerinde baba olabileceklerini bildirdi. Diyanet'e göre ergenlik çağına girmiş kız çocukları nikahlanırken yanlarında velilerinin olmasının daha uygun olacağını da açıkladı ve “Veli olmasa da olur” dedi." ( Basından 2018 )

"Mısır Ulusal Kadınlar Konseyi, parlamentoya 14 yaşındaki kızların evlendirilebilmesine izin veren ve erkeklere ölen eşleriyle öldükten sonraki altı saat içinde cinsel ilişkiye girebilme hakkı tanıyan iki yasanın reddedilmesi çağrısı yaptı." ( Basından 2014 )

"Rusya'da içkili bir eğlence sırasında kız arkadaşlarını öldürerek etini yiyen iki genç ağır hapis cezasına çarptırıldı." ( Basından 2010)

"Ankara'da, öldürdüğü kişinin etlerini 'yemek için' ayıran Özgür Dengiz ilk ifadesinde insan etini sevdiğini ve öldürerek yemeye devam edeceğini söyledi." ( Basından 2007 )

"1870 - 1936 yılları arasında yaşamış olan Albert Hamilton Fish küçük çocuklara tecavüz edip öldürdükten sonra etlerini yiyen sapık olarak 20. yüzyılın en azılı seri katili olarak bilinmektedir."

Yukarıdaki haber alıntıları Pedofili, Nekrofili ve Amok sendromu tezahürü niteliğindedir. 

Cinsel tecavüz ve cinayet içeren bu vakaların faillerinin farklı farklı ifadeleri olmakta ve genellikle kendinden geçtiklerini, kontrolden çıktıklarını, olay anını hatırlamadıklarını, kendilerine engel olamadıklarını, istemeden veya isteyerek ve zevk alarak bu eylemi gerçekleştirdiklerini belirtmektedirler.

"Amok" ( Öldürme tutkusu ) ve "Nekrofili" ( Ölüsevicilik, Ölüyemecilik ) sendromları esasen gizli satanik cemiyetlerdeki ve tarikatlardaki şeytana atfen yapılan kan ve adak ritüellerinin temel öğelerini oluşturmaktadır. Bugün "töre cinayeti" olarak bilinen birçok vakanın özünde de cemiyet / tarikat etkisi bulunmaktadır. 

İblis'in ve cin tayfasının hipnozu ( zihin kontrolü ) altına girmiş olanlara bu vicdansız eylemleri, içinde bulundukları cemiyetin / tarikatın bir gereği olarak algılatılmakta, ilahi açıdan büyük bir feragat, bir ilerleme vesilesi ve hatta mağdura yapılan bir iyilik olarak telkin ettirilmektedir.

Bu vakaların kısaca "CİNsel tecavüz" ve "CİNayet" olarak adlandırılması cinlerin negatif tesirlerinin delili niteliğindedir. 

Kur'an'da Amok ve Nekrofili* sendromları, "Cinleri ilah addeden müşrikler", "Çocuklarını öldürenler" ve "Ölmüş kardeşin etini yeme" misalleriyle bildirilmektedir. 

6/137 - Ve kezalike ZEYYENE Lİ KESİRİN MİNEL MÜŞRİKINE KATLE EVLADİHİM ŞÜRAKAÜHÜM li yürduhüm ve li yelbisu aleyhim dınehüm ve lev şaellahü ma fealuhü fe zerhüm ve ma yefterun

( Ve ORTAK KOŞANLARDAN ÇOĞUNA, ORTAKLARI, onları mahvetmek ve onların üzerlerine dinlerini örtmek için ÇOCUKLARINI ÖLDÜRMELERİNİ İŞTE BÖYLE SÜSLÜ GÖSTERDİLER. Şayet Allah dileseydi onu yapamazlardı. O halde onları ve o uydurduklarını bırak. )

49/12 Ya eyyühellezine amenüctenibu kesıran minez zanni inne ba'daz zanni ismün ve la tecessesu ve la yağteb ba'duküm ba'da E YÜHIBBÜ EHADÜKÜM EN YE'KÜLE LAHME EHIYHİ MEYTEN fe kerihtümuh vettekullah innellahe tevvabür rahım

( Ey o inananlar zannın çoğundan kaçının. Kesinlikle zannın bazısı günahtır. Casus gibi araştırmayın ve bazınız bazınızı çekiştirip arkadan konuşmasın. SİZLERDEN BİRİNİZ ÖLMÜŞ KARDEŞİNİN ETİNİ YEMEYİ SEVER Mİ ? Ondan tiksindiniz. Allah’tan sakının. 

5/3 - HURRİMET ALEYKÜMÜL MEYTETÜ DEMÜ ve lahmül hınzıri ve ma ühille li ğayrillahi bihı vel münhanikatü vel mevkuzetü vel müteraddiyetü ven netıyhatü ve ma ekeles sebüu illa ma zekkeytüm ve ma zübiha alen nüsubi ve en testaksimu bil ezlam zaliküm fisk el yevme yeissellezine keferu min dıniküm fe la tahşevhüm vahşevni el yevme ekmeltü leküm dıneküm ve etmentü aleyküm nı'metı ve radıytü lekümül islame dına fe men idturra fı mahmesatin ğayra mütecanifin li ismin fe innellahe ğafurun rahım

( ÖLÜ, KAN, domuz eti, o Allah’tan başkası için kesilmiş, boğulmuş, vurulmuş, yukarıdan düşmüş, boynuzlanmış, canavarın yiyip yırttığı o diri iken kesmedikleriniz, dikilitaşlar üzerine o boğazlananlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız SİZE HARAM KILINDI. BUNLAR GÜNAHKARLIKTIR. Bugün inkarcılar, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir. O halde, onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size, dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım. Size din olarak islamı, teslimiyeti istedim. Günaha istekle yönelme haricinde, açlıktan zorda olup mecbur kalana kesinlikle Allah affedendir, merhametlidir. )

( * "Nekrofili" ( İğrenci sevmecilik ) kelimesi "Nekro" ( İğrenç olan ) ve "Fili" ( Sevme ) kelimelerinden oluşmakta olup, kökteki "Nekro" kelimesi Arapça'daki "Nükra" ( İğrenç, Kötü ) ve "İnkar" ( Reddetme ) kelimelerindeki "NKR" köküdür.

18/74 - Fentaleka hatta iza lekıya ğulamen fe katellehu kale e katelte nefsen zekiyyeten bi ğayri nefs lekad ci'te şey'en NÜKRA ( Öylece yürüdüler. Nihayet oğlanla, genç adamla karşılaştıklarında, onu öldürdü. "Sen nefis dışında olarak temiz nefsi mi öldürdün? Sen KÖTÜ / İĞRENÇ şey getirdin." dedi. )

Kesinlikle Allah tevbeyi kabul edendir merhametlidir. ) Ayetteki "Ölmüş kardeşin etini yemeyi sevme" ifadesi doğrudan Nekrofili'yi ( Ölüsevicilik ) tanımlamaktadır.

Sükara kelimesi

"Alkol vücudu girdikten sonra, kanda kortizon ve büyüme hormonu salınımından 3,5-4 saat sonra, kandaki glukoz miktarı artmaktadır. Bu nedenle özellikle Tip-2 diyabet hastaları alkolden ciddi oranda etkilenmektedir."

"Genetik olarak belirli bir enzimden fakirseniz, fazla şeker bedeninize alkol yükleyebiliyor. Alkol almadıkları halde, kanlarında ya da idrarlarında alkol çıkanlar olabiliyor."

"Fazla miktarda tüketilen alkol hızla kilo aldırabilir. Bu yüzden alkolü kontrollü miktarda tüketmek önemlidir. Alkol hem hipoglisemiye (düşük şeker), hem hiperglisemiye (yüksek şeker) sebep olabilir."

Bilimsel kaynaklar alkol alımının vücuttaki şeker miktarını arttırdığını bildirmektedir. Kur'an'da geçen "Sükara" kelimesi "Sarhoş" anlamına gelmekle birlikte kök olarak "Şekerli, Şekerlenmiş" anlamını içermektedir. Halk arasında "Uyuklamak" anlamında kullanılan "Şekerleme yapmak" ifadesi de esasen alkolün vücutta yarattığı gevşeme, kendinden geçme ve uyku halini tanımlayan bir fiildir.

"Şeker" kelimesi İngilizcede "Sugar", Fransızcada "Sucre", Almancada"Zucker" olarak ifade edilmektedir. Bu kelimeler "Sükara" kelimesinin farklı telaffuz edilmiş halleridir.

"Sükara" kelimesi Nisa suresinin 43. ayetinde "Sarhoş", Hacc suresinin 22. ayetinde ise "Bilincini kaybetmiş" anlamında yer almaktadır.

4/43 - Ya eyyühellezine amenu la takrabus salate ve entüm SÜKARA hatta ta'lemu ma tekulune ve la cünüben illa abirı sebılin hatta tağtesilun ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadün minküm minel ğaitı ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saıyden tayyiben femsehu bi vücuhiküm ve eydıküm innellahe kane afüvven ğafura ( Ey o inananlar, sizler SARHOŞKEN ne söylediğinizi bilene kadar ve yolcu olmanızın haricinde, pisken yıkanıncaya kadar duaya yaklaşmayın. Eğer hastaysanız veya seferdeyseniz veya sizlerden biriniz dışkısından getirirse veya kadınlara dokunup da su bulamazsanız temiz toprağa niyet edin. Böylece yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Kesinlikle Allah affedendir bağışlayandır. )

22/2 - Yevme teravneha tezhelü küllü mürdıatin an ma erdaat ve tedau küllü zati hamlin hamleha ve teran nase SÜKARA ve ma hüm bi SÜKARA ve lakinne azabellahi şedıd

( Onu göreceğiniz gün, tüm emziren kadınlar o emzirdiklerinden vazgeçerler. Her yük sahibi yükünü düşürüp bırakır. İnsanları SARHOŞ görürsün de onlar SARHOŞ değillerdir. Lakin Allah' ın azabı şiddetlidir. ) Ayetteki "Sükara" kelimesi "Bilincini kaybetmiş" insanları tanımlamaktadır.

28 Eylül 2020 Pazartesi

Pyromania ( Piromani )

"Pyromania" sendromu "Ateş yakma, yangın çıkarma sendromu" olarak bilinen psikolojik hastalıktır. Yangın ve bunun yarattığı olaylar ile büyülenme, bunlara merak duyma ve bunları çekici bulma söz konusudur. Bir nevi ateş ile hipnoza girme durumu söz konusudur. Alkolün kötüye kullanımı, antisosyal özellikler, enürezis ve hayvanlara karşı şiddet kullanma da birlikte bulunabilen özelliklerdir. 

"Pyromania" ( Ateş tutkunluğu ) kelimesi "Pyr" ( Ateş ) ve "Mania" ( Tutkunluk, Aşırı isteklilik ) kelimelerinden oluşmaktadır. Bu sendromun, kur'an'da ateşten yaratıldıkları bildirilen cinlerin negatif frekans tesirleri sonucu ortaya çıkıyor olması kuvvetle muhtemeldir.

"Pyr" kelimesi İngilizce'de "Fire / Fever", Fransızca'da "Feu / Fièvre", Almanca'da "Feuer / Fieber" olarak telaffuz edilmektedir. "Pyramid" kelimesinin kökünde de "Pyr" kelimesi bulunmaktadır. "Mid" eki ise "Orta" anlamına gelmekte olup, "Pyramid", "Ortadaki Ateş" anlamına gelmektedir.

Kasas suresinin 38. ayetinde Firavun'un Haman'a "Çamurun üstüne ateş yak ve bana köşk oluştur." talimatı bir piramit inşasına işaret etmekte gibidir. Piramitlerin, boyutlar arası portal açabilecek seviyede yüksek enerji frekansı üreten yapılar oldukları bilinmektedir. Ayete göre Firavun boyutlar arası geçiş portalı inşa edilmesini istemektedir.

28/38 - Ve kale fir'avnü ya eyyühel meleü ma alemtü leküm min ilahin ğayrı fe evkıd li ya hamanü alet tıyni fec'al lı sarhan leallı ettaliu ila ilahi musa ve inni le ezunnühu minel kazibın

( Ve Firavun "Ey ileri gelenler, ben size başka ilah bilmem. Haydi bana çamurun üzerine ateş yak ey Haman. Bana yüksek köşk oluştur. Umulur ki ben Musa' nın ilahına yükselirim. Kesinlikle ben onu yalancılardan zannederim." dedi. )

Ayrıca "Firavn" kelimesinin kökündeki "Fir" kelimesinin Grekçe "Ev" anlamına geldiği belirtilse de batıni olarak "Ateş" anlamına gelmesi kuvvetle muhtemeldir. ( Zira konuşma dilinde "Ev" kelimesi yerine "Ocak" kelimesi de kullanılır. ) Ayrıca "Firavn" kelimesinin İngilizcesi, Fransızcası ve Alnancası sırasıyla "Pharaoh", "Pharaon" ve "Pharao"  olup "Phar" kökü Arapça'daki "Far"* ( Ateş, Ateşlenmek ) kelimesiyle eşseslidir. "Avn" kelimesi ise "Yardım eden" anlamına gelmektedir. Dolayısıyla "Firavn" kelimesinin "Ateşe doğru yardım eden, Ateşe atan, Ateşe çağıran" gibi anlamlarının olması muhtemeldir. 

* 11/40 - Hatta iza cae emruna ve farat tennuru ... ( Nihayet emrimiz geldiğinde ve fırın ateşlendiğinde, .... )

Neom City ve Sina Dağı

Suudi Arabistan'ın kuzey doğususunda dünyanın AI ( Artificial Intelligence / Yapay Zekâ ) yönetimindeki ilk dijital şehri olması planlanan Neom City'nin inşa edilmekte olduğuna evvelki bölümlerde değinilmişti. İnsanın olmadığı veya sadece kendilerine köle olarak varolduğu bir dünya ortamını arzulayan cinlerin ve tayfasının bu ihtiraslarının bir yansıması olan Neom City'nin ilk vatandaşı da Sophia isimli robot olmuştur. Suudi Arabistan bir robota vatandaşlık veren ilk ülke olmuştur. İnsanı aşağılayan bu eylem Tevbe suresinin 97. ayetindeki "hududu aşma" kavramını doğrular niteliktedir.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/05/ustun-sehirler-kuran-muhassenet-ve.html

Neom City'nin konumunun, Kur'an'da bahsedilen ve insanın yaratılışıyla ilintilendirilen Sina Dağı'nın bulunduğu yarımadaya çok yakın olması dikkat çekmektedir. Teknoloji şehrinin konumuyla insanlığa bir mesaj mı verilmektedir?

95/1 - Vettini vez zeytun ( Ve incir ve zeytin. )

95/2 - Ve turi SİNİN ( Ve SİNA Dağı. )

95/3 - Ve hazel beledil emin ( Ve bu güvenli belde. )

95/4 - Lekad HALAKNEL İNSANE fi ahseni takvim ( İNSANI kıvama koymanın en güzeli içinde YARATTIK. )

95/5 - Sümme redednahü esfele safilin ( Sonra onu aşağıların en aşağısına döndürüp eriştirdik. )

 "SN" kökünden türemiş olan "Sina" kelimesinin "Sinâ'a" ( Üretim ), "Sinâ'iy" ( Üretimsel ), "San'ât" ( Sanat, Üretim ) kelimeleriyle aynı anlamı ( Üretim ) içermesi kuvvetle muhtemeldir. Zira Tîn suresinin yukarıdaki ayetlerinde "Sina Dağı"'ndan ve "insanın yaratılışından" bahsedilmektedir. Ayrıca "Tîn" kelimesinin "Çamur, Balçık" anlamının dışında "Ses, Tını" ve "Ruh*" anlamları da bulunmaktadır. ( * ÖzTürkçe'de "Tin" kelimesi "Ruh" anlamını içerir. ) Bu bağlamda insanın yaratılışının özünde ruh olduğu bilgisi de açığa çıkmaktadır. Robotlar şehri olması planlanan Neom City'nin Sina Dağı'nın tam karşısına konumlandırılması "Biz de robot yaratıyoruz." dercesine Allahu Teala'ya bir isyân, bir şirk niteliğinde gibi görünmektedir. Zira Neom City'nin logosunun satanik bir sembol olan pentagram ( beşgen ) olması da dikkat çekmektedir.






Neom City'nin pentagram logosu 




Zülkarneyn'in gizemi

Kur'an'da yer alan "Zülkarneyn" ( İki Boynuzlu / İki Boyutlu / İki Nesilli- soylu ) karakteri, iki boyut arasında yani kaba madde planı dünya ile üst süptil plan arasında geçiş yapabilen rahmani bir vazifeli varlığı ( meleği ) tanımlamaktadır. "İki Boynuz" / "İki Boyut" / "İki Nesil-Soy" kavramları nümerolojik olarak, farklı boyuta geçiş portalının sembolü olan "11" sayısıyla sembolize edilmektedir.

"Zülkarneyn" kelimesinin ayrışımı şöyledir.

Za = Sahibi

El = Ön ek

Karn = Boynuz, Nesil

Eyni = İki

Kur'an'da Zülkarneyn'in, dünyadaki büyük döngü sonunu idrak eden insanları, üst veya alt boyuttan ( yeraltından veya gökten ) kaba madde düna boyutuna giriş yaparak dünyayı bozguna boğacak cinlerden ( Ye'cuc ve Mecuc ) kurtarmak için portal kapatıcı bir sed inşa ettiğinden bahsedilmektedir. Zülkarneyn ile ilgili aşağıdaki ayetler derin mesajlar içermektedir.

18/83 - Ve yes'eluneke an ZİL KARNEYN kul seetlu aleyküm minhü zikra ( Ve sana ZÜLKARNEYN'den, iki boynuzludan sual ediyorlar. De ki: "Size ondan hatırlatma okuyacağım." )

Kur'an'da Zülkarneyn kelimesinin ilk kez geçtiği ayetin numarasının ( 83 ) nümerolojik değeri "11 sayısını vermektedir. ( 8+3 = 11 ) Ayrıca ayet kodunu oluşturan sayıların nümerolojik değeri de "2" sayısını yani 1+1 işleminin sonucunu vermektedir. ( 1+8+8+3 = 20 ... 2+0 = "2" )

18/84 - İnna mekkenna lehu fil erdı ve ateynahü min külli şey'in sebeba ( Kesinlikle biz ona yerde imkan verdik. Ona sebep, vasıta olarak herşeyden verdik.  )

18/85 - Fe etbea sebeba ( Böylece sebebe, vasıtaya tabi oldu. )

18/86 - Hatta İZA BELEĞA MAĞRİBEŞ ŞEMSİ VECEDEHA TAĞRUBÜ Fİ AYNİN HAMİETİN VE VECEDE İNDEHA KAVMA kulna ya zel karneyni imma en tüazzibe ve imma en tettehıze fıhim husna ( Nihayet GÜNEŞ'İN BATTIĞI YERE VARDIĞINDA, ONU KARA BALÇIK PINARI İÇİNDE BATARKEN BULDU. ONUN İNDİNDE KAVİM BULDU. "Ey Zülkarneyn, iki boynuzlu, ya azap edersin ve ya da onlar hakkında güzellik edinirsin." dedik. )

Ayette yer alan "Güneş'in balçığa batması" kavramı bir önceki büyük döngü sonundaki "Mu" uygarlığının batışının bir temsili de olabilir. Zira Mu uygarlığının diğer ismi de "Güneş İmparatorluğu " idi. Hatta Atatürk'ün, Mu dilinin Türkçe'nin ve tüm dillerin kökeni olduğunu savunduğu teorisinin ismi "Güneş Dili Teorisi"'dir. Ayrıca ayette Zülkarneyn'in "azap etme veya güzellik verme" yetkisi bahşedilmiş bir vazifeli varlık olduğu anlaşılmaktadır. İkinci büyük döngünün sonuna yani kıyamet gününe ( ayağa kalkış günü ) gelindiği dikkat alındığında dünyanın Mu uygarlığının akıbetine doğru ilerlediği anlaşılmaktadır.

18/87 - Kale* emma men zaleme fe sevfe nüazzibühu sümme yüraddü ila rabbihı fe yüazzibühu azaben nükra ( "Kim zulmederse, yakında ona azap ederiz. Sonra Rab’bine döndürülür de ona kötü azap ile azap eder." dedi. )

* Ayette Zülkarneyn'in, Rab'bin amelleri karşılıklandırmasına ilişkin söylemde bulunduğu görülmektedir.

18/88 - Ve emma men amene ve amile salihan fe lehu cezaenil husna ve senekulü lehu min emrina yüsra ( Ve ama kim inanır ve iyilik yaparsa güzel karşılık onadır. Ona kolay işlerimizden söyleyeceğiz. )

18/89 - Sümme etbea sebeba ( Sonra sebebe, vasıtaya tabi oldu. )

18/90 - Hatta iza belağa matliaş şemsi vecedeha tatlüu ala kavmin lem nec'al lehüm min duniha sitra ( Nihayet Güneş’in doğduğu yere ulaştığında, onu, kendilerine ondan başka örtü oluşturmadığımız kavmin üzerine doğarken buldu. )

18/91 - Kezalik ve kad ehatna bima ledeyhi hubra ( İşte böyleydi. Onun yanında olanları ilimle kuşattık. )

18/92 - Sümme etbea sebeba ( Sonra sebebe, vasıtaya tabi oldu. )

18/93 - Hatta iza belağa beynes seddeyni vecede min dunihima kavmen la yekadune yefkahune kavla ( Nihayet iki setin arasına ulaştığında, sözü anlamaya yanaşmayan, onlardan başka bir kavim buldu.)

18/94 - Kalu ya zel karneyni inne ye'cuce ve me'cuce müfsidune fil erdı fe hel nec'alü leke harcen ala en tec'ale beynena ve beynehüm sedda ( “Ey Zülkarneyn, iki boynuzlu, Yecuc ve Mecuc kesinlikle yerde bozgunculardır. O halde, bizimle onlar arasına sed koyman üzere sana harac versek olur mu?” dediler. )

18/95 - Kale ma mekkennı fıhi rabbi hayrun fe eıynunı bi kuvvetin ec'al beyneküm ve beynehüm redma ( "Rab’bimin bana onun hakkında verdiği imkan daha hayırlıdır. O halde, beni kuvvetinizle destekleyin de sizinle onlar arasında sağlam engel oluşturayım." dedi. )

18/96 - Atuni züberal hadıd hatta iza sava beynes sadafeyni kalenfühu hatta iza cealehu naran kale atunı üfriğ aleyhi kıtra ( Bana demir kütleleri getirin. Nihayet, iki ucun arasını eşleştirip müsavi kıldı. "Üfleyin." dedi. Nihayet ateşi oluşturduğunda "Getirin bana, onun üzerine erimiş bakır dökeyim." dedi.)

18/97 - Fe mestau en yazheruhü ve mestetau lehu nakba ( Böylece onu ele geçirmeye istidatları olmadı. Ona delik açmaya da istidatları olmadı. )

"Karn" kelimesinin, hem "Boynuz", hem de "Nesil / Soy" anlamına gelmesi oldukça dikkat çekmektedir. "Boynuz" kelimesi kendisine fonetik benzerliği olan "Boyut" kelimesini temsil etmekte gibidir. Dolayısıyla Zülkarneyn'in iki boyutla da ve/veya iki soyla da ilintisi olduğu ortaya çıkmaktadır. "Boynuz", rahmani olduğu kadar şeytani frekansların da okült sembolü olarak kullanılmakta olup, İblis'in ( şeytanın ) sembolü olan Baphomet figürü de "iki boynuzlu" olarak resmedilmektedir. Rab'bin ilmini taklit eden İblis, bu hususta da taklit eylemini sürdürmektedir. Şeytanın melek ( pozitif frekanslı vazifeli varlık ) taklidi yaptığı İncil'de "ışık meleği" misaliyle bildirilir.

47-2 Corinthians-11-14 Buna şaşmamalı. Şeytan da kendisine ışık meleği süsü verir.

Batı kültüründe yer alan "Thor" karakteri de iki boynuzlu olarak resmedilen ve kuvvetle muhtemel Zülkarneyn'in bir temsili olan kozmik bir karakterdir. 


"Thor" kelimesinin anlamsal köken ilintisine sahip olduğu diğer kelimeler şöyledir.

Door ( İng. ) = Kapı ( Porta ilintisi )

Tower ( İng. ) / Tour ( Fra. ) / Turm ( Alm. ) = Kule, Yüksek Yer

Thorn ( İng. ) / Dorn ( Alm. ) = Diken, Uzun ve sivri olan ( Boynuz uzun ve sivri bir yapıya sahiptir. )

Taureau = Boğa ( Boğa iki boynuzludur. ) 

Taurus = Boğa burcu

Enbiya suresinin 96. ayetinde portalın açılmasından ve cinlerin ( Ye'cuc / Me'cuc ) kaba madde planına giriş yaptıkları bildirilmektedir. Ayetteki "Hadeb" ( Tepe ) kelimesi üst boyuttan / gökten girişe işaret etmekte olduğu kadar alt boyuttan / yeraltından girişe de işaret etmekte olabilir. Zira cin soyu olan reptilian ( sürüngen ) soyun yeraltında da yaşadığı bilinmektedir.

21/96 - Hatta iza fütihat ye'cucü ve me'cucü ve hüm min külli hadebin yensilun ( Nihayet Yecuc ve Mecuc açıldığında, onlar her tepeden inip akın ederler. )












26 Eylül 2020 Cumartesi

Tibyan - Meal - Te'vil - Tefsir - Terceme

İslami kültürde Kur'an'ın çevirisi ve yorumuna ilişkin olarak kullanılan dört kelime kelime bulunmaktadır. Tibyan, Meal / Te'vil, Tefsir, Terceme

TİBYAN : "Beyan" ( Açıklama ) kökünden gelen ve "Açıklayan" anlamını yansıtan kelimedir. Kur'an'da bu kelime kitabı ( Kur'an ) nitelemek için kullanılmıştır. "Beyyine" ( Delil ) kelimesi de aynı köktendir.

16/89 - Ve yevme neb'asü fı külli ümmetin şehıden ala haüla' ve nezzelna aleykel kitabe TİBYANEN li külli şey'in ve hüden ve rahmeten ve büşra lil müslimın

( Ve o gün her topluluğa, üzerlerine şahit göndeririz. Senin üzerine de herşeyi AÇIKLAYAN, teslim olanlar için yönlendirme, rahmet ve müjde olan kitabı indirdik. ) 

MEAL / TE'VİL : "Evl" ( Çevirmek, Döndürmek ) kökünden türemiş olan ve "Çevirme, Döndürme"* anlamına gelen sıfattır. Kur'an'da "Yorum" anlamında kullanılmıştır. ( Batı dillerindeki "EVoLve / EVoLution" ( Evrilmek / Evrim ) kelimesi de "Evl" kökündendir. ) Bu kelime yanlış bir yaklaşımla "Bir lisandan başka lisana çeviri" olarak kullanılsa da esas anlamı "Yorumlama"dır. Kur'an meallerindeki anlam ve ifade farklılıklarının sebebi de budur. "Meal", kelime bazlı çeviri anlamına gelmemekte, "Te'vil" ( Yorum ) anlamına gelmektedir. 

3/7 - Hüvellezi enzele aleykel kitabe minhü ayatün muhkematün hünne ümmül kitabi ve üharu müteşabihat fe emmellezine fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma teşabehe minhübtiğael fitneti vebtiğae TE'VİLih ve ma ya'lemü TE'VİLehu illellah ver rasihune fil ılmi yekulune amenna bihı küllün min ındi rabbina ve ma yezzekkeru illa ülül elbab

( Kitabı sana indiren O'dur. Onda kitabın anası olan açık anlamlı, sağlam ayetler vardır. Diğerleri benzetmelidirler. Ama o kalplerinin içinde şüphe, vesvese, eğrilik, ayrılık olanlar, onlardan fitneyi aramak ve kendi YORUMLARINI aramak için o benzetilmiş olanlara tabi olurlar. Onun YORUMUNU Allah haricinde kimse bilmez. İlimde derinleşmiş olanlar "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler. Akıl sahipleri haricindekiler hatırlamaz. )

TEFSİR : "Fesr" ( Beyan etmek, Açıklamak ) kökünden gelen ve "Beyan etme, Açıklama" anlamını yansıtan kelimedir.

25/33 - Ve la ye'tuneke bi meselin illa ci'nake bil hakkı ve ahsene TEFSİRA

( Ve gerçeğini ve en güzel AÇIKLAMASINI sana getirdiğimiz misalin haricindekini sana getiremezler. )

Kur'an'da yer almayan ve "Çeviri" anlamına gelen kelime ise "Terceme" kelimesidir. Bu kelime "Recm" ( Çağırmak, Söz söylemek ) kökünden türemiştir.

Bela getiren sanayi

"San'at" ( Üretme ), "Sınai" ( Üretim ), Sun'i ( Üretilmiş ) kelimeleri "Sun" ( Üretmek ) kök kelimesinden yani "SN" kökünden türemiş olan kelimelerdir. ( Türkçe'de "Endüstri" anlamında kullanılan "Sanayi" kelimesi esasen "Sınai" kelimesidir. ) "Sun" ( Üretmek ) fiili, Kur'an'da "Amel" ( Yapmak ) kelimesinden farklı olarak kullanlmıştır. Zira "Amel" fiili "bir işi yapmak, tamamlamak" anlamını yansıtırken, "Sun" fiili "bir şey üretmek, ortaya çıkarmak" anlamını yansıtmaktadır. Dolayısıyla Kur'an'da "Sun" fiilinin kullanımının amacı iyi veya kötü olarak yapılanların mutlak surette bir olgu, bir durum ortaya çıkardığı ( ürettiği ) ve bunun da ilahi nizamda bir karşılığı olduğudur.

"Sun" kelimesinin ayetlerdeki ayrıştırılmış kullanımına bazı örnekler aşağıda olup, kötü niyetle üretilenin mutlaka bela ve azap getireceği yani esasen "Bela getiren sanayi" olduğu bildirilmektedir.

Maide suresinin 14. ve 63. ayetlerinde zikir sahiplerinin sözlerinden dönmelerinin ve Rab'be adanmışların günah işlemelerinin kendileri için olumsuz sonuçlar üretilmesine sebebiyet vereceği  bildirilmektedir.

5/14 - Ve minellezine kalu inna nesara ehazna mısakahüm fe nesu hazzan min ma zükkiru bihı fe ağrayna beynehümül adavete vel bağdae ila yevmil kıyameh ve sevfe yünebbiühümüllahü bima kanu YASNEUN

( Ve o "Biz kesinlikle Nasıralıyız." diyenlerden sözlerini almıştık. Ama o hatırlatıldıklarından paylanmayı, nasiplenmeyi unuttular. Böylece aralarına ayağa kalkış gününe kadar düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah ÜRETMİŞ olduklarını onlara haber verecektir. )

5/63 - Lev la yenhahümür rabbaniyyune vel ahbaru an kavlihimül isme ve eklihimüs suht le bi'se ma kanu YASNEUN

( Rab’be adanmışların ve bilginlerinin, onları günah sözlerinden ve haram yemelerinden men etmeleri gerekmez miydi? O ÜRETMİŞ oldukları ne kötüdür. )

A'raf suresinin 137. ayetinde de bugünkü tahakküm obsesifi küresel şeytanlar Firavun kavramı ile sembolize edilmiştir. Ve ayette, halkı zayıf, aciz ve çaresiz kılmak için Firavun'un "ürettiklerinden" ve "inşa ettiklerinden" bahsedilmektedir. Ayetteki bu bölüm, bugünkü küreselcilerin  ilim nimetini kötüye kullanarak ürettiklerini ( AI, dijital teknoloji, genetik mühendisliği vb. ) tanımlar niteliktedir.

7/137 - Ve evrasnel kavmellezine kanu yüstad'afune meşarikal erdı ve meğaribehelletı barakna fıha ve temmet kelimetü rabbikel husna ala benı israıle bima saberu ve demmerna ma kane YESNEU fir'avnü ve kavmühu ve ma kanu ya'rişun

( Ve o zayıf düşmüş olan kavmi de yerin bereketlendirdiğimiz doğusuna ve batısına varis kıldık. Rab’binin, İsrailoğullarına olan o güzel kelimesi sabırlarından dolayı tamamlandı. Biz de Firavun' un ve kavminin o ÜRETTİKLERİNİ ve o yapmış oldukları evleri mahvettik. )

Hud suresinn 16. ayetinde "Sun" ve "Amel" fiili birlikte kullanılmıştır. 

11/16 - Ülaikellezine leyse lehüm fil ahırati illen nar ve habita ma SANEU fıha ve batılün ma kanu YA'MELUN

( İşte onlara ahirette ateşin haricinde asla bir şey yoktur. Orada ÜRETİKLERİ boşa gitmiştir. O YAPMIŞ oldukları batıldır. )

"Sun" fiilinin "Amel" fiilinden ayrışmasına en net örnekerden biri de Hz. Nuh'un "gemiyi üretmesinden" bahsedilen Hud suresinin 37. ayetidir.

11/37 - VASNEil fülke bi a'yünina ve vahyina ve la tühatıbnı fillezıne zalemu innehüm muğrakun

( Ve gemiyi gözetimimizle ve vahyimizle ÜRET. Bana o zulmedenler hakkında söylemde bulunma. Kesinlikle onlar boğulacaklar. )

13/31 - Ve lev enne kur'anen süyyirat bihil cibalü ev kuttıat bihil erdu ev küllime bihil mevta bel lillahil emru cemıa e fe lem yey'esillezıne amenu en lev yeşaüllahü le heden nase cemıa ve la yezalüllezıne keferu tüsıbühüm bima SANEU kariatün ev tehullü karıben min darihim hatta ye'tiye va'düllah innellahe la yuhlifül mıad

( Ve şayet kesinlikle Kur'an ki, onunla dağlar gezse veya onunla yer kesilip parçalansa veya ölüler onunla konuşturulsa. Bilakis tüm işler Allah içindir. O halde o inananlar ümit kesip anlamadılar mı ki Allah dileseydi insanları topluca yönlendirirdi ve o inkar edenleri geri durdurmazdı. O ÜRETTİKLERİNDEN dolayı onlara ansızın gelen bela isabet eder veya yurtlarının yakınına konar. Nihayet Allah' ın vaadi gelir. Kesinlikle Allah vaade, vadeye ihtilaf etmez. )

Kehf suresinin 104. ayetinde, İblis'in hipnozu altındaki cinlerin ve insanların, ürettiklerinin iyiye ve güzele vesile olacağını sandıklarından ve hipnotik yanılgıya düştüklerinden bahsedilmektedir. 

18/104 - Ellezine dalle sa'yühüm fil hayatid dünya ve hüm yahsebune ennehüm yuhsinune SUN'A

( O dünya hayatındaki çabaları sapmış olanları. Kesinlikle onlar iyilik güzellik ÜRETTİKLERİNİ sanmışlardır. )

Taha suresinin 69. ayetinde "Sun" ( Üretim ) kelimesiyle "Keydü sahir" ( Sihirbaz / Büyücü tuzağı ) kelimelerinin birlikte kullanılması da bugün teknolojik üretimlerle insanları büyülemeye ve kontrol altına almaya çalışan küreselciler tanımlanmakta gibidir.

20/69 - Ve elkı ma fı yemınike telkaf ma saneu innema SANEU keydü sahır ve la yüflihus sahırü haysü eta

( Ve o sağ elindekini at. Ne ürettilerse yutar. Kesinlikle o ÜRETTİKLERİ sihirbaz tuzağıdır. Her nereye yeterse yetsin sihirbaz iflah olmaz. )

Fatir suresinin 8. ayetinde de "Sun" ve "Amel" fiillerinin ayrı ayrı kullanımı görülmektedir.

35/8 - E fe men züyyine lehu suü AMELİHI fe raahü hasena fe innellahe yüdıllü men yeşaü ve yehdı men yeşaü fe la tezheb nefsüke aleyhim haserat innellahe alimün bima YASNEUN

( Kötü İŞİ kendisine süslenmiş olup da ona güzel görünen kimse de mi? Kesinlikle Allah dilediği kimseyi saptırır ve dilediği kimseyi yönlendirir. O halde, nefsin ona hasretle ayrılıp gitmesin. Kesinlikle Allah o ÜRETTİKLERİNİ bilendir. )




25 Eylül 2020 Cuma

Nemrud - Nimrod / Gılgamış ve 9 sayısı

Nemrud, Mezopotamya'da ilk krallık olan Babil'i kuran ve Babil Kulesi'ni inşa ettiren tiran olduğu bilinmektedir. Mezopotamya, Fırat ve Dicle nehirleri arasında bulunan ve "arz-ı mev'ud" ( vadedilmiş topraklar )'un içinde kalan ve "medeniyetlerin beşiği" addedilen bölgedir.



"Nemrud" kelimesinin sözlük açıklaması ise şöyledir; "Zâlim ve gaddar olarak tanınmış ve Allaha karşı kibir ve isyan ile büyüklük taslamış bir kralın ismidir. Milâddan evvel 2640 yılında yaşadığı sanılmaktadır. Peygamber İbrahim Aleyhisselâm zamanında yaşamış ve onu ateşe atarak yakmak istemiş, mu'cize ile İbrahim Aleyhisselâm ateşten kurtulmuştur. Bâbil'in müessisi ve hükümdarı olup, en evvel hükümranlık ve tecebbür eden bu olduğu mervidir." Ayrıca halk arasındaki "Nemrud gibi" söylemi de kötü ve olumsuz kişilik tanımlamaları için kullanılmaktadır.

Nimrod ile ilgili 9 nümerolojisi dikkat çekmektedir. Tevrat bilgilerine göre Nemrud, "9" kavmin ( Misrayim, Lud, Anam, Lehav, Naftuh, Patrus, Filist, Kasluh ve Kaftor ) atası sayılmaktadır. 

Tevrat'ta ilk Nimrod kelimesinin geçtiği ayet Genesis suresinin 10-8 kodlu ayetidir ki bu ayetin kodunun nümerolojisi "9" sayısını vermektedir. ( 1+0+8 = 9 )

1 Genesis 10-8 Kûş'un NEMRUT adında bir oğlu oldu. Yiğitliğiyle yeryüzüne ün saldı.

1 Genesis 10-9 RAB'bin önünde yiğit bir avcıydı. "RAB'bin önünde NEMRUT gibi yiğit avcı" sözü buradan gelir.

1 Genesis 10-10 İlkin Şinar topraklarında, Babil, Erek, Akat, Kalne kentlerinde krallık yaptı.

1 Genesis 10-11 Sonra Asur'a giderek NİNOVA*, Rehovot-İr, Kalah kentlerini ve Ninova'yla önemli bir kent olan Kalah arasında Resen'i kurdu.

1 Genesis 13 Misrayim Ludlular'ın, Anamlılar'ın, Lehavlılar'ın, Naftuhlular'ın, Patruslular'ın, Filistliler'in ataları olan Kasluhlular'ın ve Kaftorlular'ın atasıydı.

13 1 Chronicles 1-10 Kûş'un NEMRUT adında bir oğlu oldu. Yiğitliğiyle yeryüzüne ün saldı.

13 1 Chronicles 1-11 Misrayim Ludlular'ın, Anamlılar'ın, Lehavlılar'ın, Maftuhlular'ın, Patruslular'ın, Filistliler'in ataları olan Kasluhlular'ın ve Kaftorlular'ın atasıydı. 


Nimrod ilüstrasyonu ( Eski Ninova / Nineveh )

* NİNova veya NINEveh kelimesi "Nine" kökünü barındırmakta olup, bu kök İngilizcedeki "Nine" ( Dokuz ) ve Almancadaki "Neun" ( Dokuz ) kelimeleriyle fonetik benzerlik arzetmektedir. Kur'an'da "bozgunculuk yapan dokuz çete"den bahsedilmesi de 9 sayısının düalitedeki negatif frekansın sembolü olduğunu teyid eder niteliktedir. 

27/48 - Ve kane fil medıneti TİS'ATÜ RAHTIN YÜFSİDUNE fil erdı ve la yuslihun ( Ve şehirin içinde, yerde BOZGUN YAPAN ve iyileştirmeyen, iyileşmeyen DOKUZ ÇETE vardı. ) 

Adıyaman ilinde yer alan ve 2150 Nemrud Krallığı ( Kommagene* uygarlığı ) ile Nimrod kelimesi arasında hem fonetik benzerlik, hem de kutsal kaynaklardaki bilgiler açısından dolaylı bir ilinti var gibi görünmektedir. Nemrud Dağı'ndaki antik tapınakta bulunan heykel kafası kalıntılarına göre toplam 9 adet heykel olduğu bilinmektedir. Heykellerin sıralandığı hattın arkasında ise tapınak olduğu düşünülen piramit şeklinde bir bölüm bulunmaktadır. ( * "Kommagene" kelimesinin Common ( Ortak ) ve Gene ( Gen, Cin ) kelimelerinden oluşmuş olması ve "Ortak Gen" anlamına gelerek cin - insan melezi varlıkları tanımlıyor olması kuvvetle muhtemeldir. )



Nemrut Dağı'nda Nimrod'un kafası;


9 adet heykel

Nimrod'un, Illuminati piramidine benzer bir dağa ( Nemrut Dağı ? ) çıkarken resmedilmiş rölyefi de ilginçtir. Rölyefteki dağın tepesinde de Güneş ( Her şeyi gören göz pagan ilah Ra ) bulunmaktadır. Bir satanik kavram ve şirkin sembolü olan teslis ( üçleme ) Mısır kültüründe "Osiris - İsis - Horus" olarak, Hinduizmde "Brahma - Vişnu - Şiva", İslam kültüründe "Lat - Menat - Uzza", Sümer kültüründe "An - Enlil - Enki" ( Anunnaki reptilian soyu kavramı ), Babil kültüründe "Nimrod - Samiramis - Temmuz" olarak yer alır. Teslis ( Üçleme ) kavramı, İncil'de teşbihi olarak zikredilen "Baba - Oğul - Kutsal Ruh" kavramına farklı anlam yüklenmek suretiyle üretilmiştir. Teslis hususu Kur'an'daki aşağıdaki ayetlerde açık günah olarak tanımlanmıştır.

5/73 - Lekad keferallezıne kalu innellahe salisü selaseh ve ma min ilahin illa ilahün vahid ve in lem yentehu an ma yekulune le yemessennellezine keferu minhüm azabün elım

( O "Kesinlikle Allah, üçün üçüncüsüdür." diyenler inkar etmişlerdir. Tek ilahtan başka ilah yoktur. Eğer o söylediklerinden vazgeçmezlerse, kesinlikle onlardan o inkar edenlere elim azap dokunacaktır. )

4/171 - Ya ehlel kitabi la tağlu fı dıniküm ve la tekulu alellahi illel hakk innemel mesıhu ıysebnü meryeme rasulüllahi ve kelimetüh elkaha ila meryeme ve ruhun minhü fe aminu billahi ve rusülih ve la tekulu selaseh intehu hayran leküm innemellahü ilahün vahid sübhanehu en yekune lehu veled lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve kefa billahi vekıla

( Ey kitap sahipleri, dininizde azgınlık etmeyin ve Allah üzerine gerçek haricindekini söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, kesinlikle Allah' ın resulü, Meryem'e atmış olduğu kelimesi ve O’ndan ruhtur. O halde, Allah’a  ve O’nun resullerine inanın ve üçtür demeyin. Kendi hayrınıza bundan imtina edin, vazgeçin. Kesinlikle ki Allah tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa O’nadır. Vekil olarak Allah kafidir. )


Nimrod'u piramit şeklindeki dağa çıkarken resmeden rölyef.


Nimrod'un aslanla boğuştuğunu gösteren bir rölyef. Nimrod'un dev cüsseli olduğu yani bir Nefil* olduğu görülmektedir.

* "Nefil" kelimesi, Tevrat'ta dev cüsseli cinleri ( düşmüş melekler ) tanımlamaktadır. Nefillerin farklı boyuttan gelen dev cüsseli varlıklar olduğu Tevrat'ın Genesis suresinde bildirilir.

1 Genesis 6-4 İlahi varlıkların insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde Nefiller  vardı. Bunlar eski çağ kahramanları, ünlü kişilerdi.

4 Numbers 13-33 Nefiller'i, Nefiller'in soyundan gelen Anaklılar'ı gördük. Onların yanında kendimizi çekirge gibi hissettik, onlara da öyle göründük."

Urfa Kalesi'nde bulunan iki kolon Nimrod'a atfedilmektedir. 


İslami kaynaklara göre Hz. İbrahim, Nimrod tarafından Urfa'da ateşe atılarak yakılmak istenmiş ancak Rab'bin merhametiyle ateş ona etki edememiştir. 

21/62 - Kalu e ente fealte haza bi alihetina ya ibrahım ( "Bunu ilahlarımıza sen mi yaptın ey İbrahim?" dediler. )

21/68 - Kalu harrikuhü vensuru aliheteküm in küntüm faılın ( "Onu yakın ve ilahlarınıza yardım edin. Eğer yapanlar olursanız." dediler. )

21/69 - Kulna ya naru kunı berden ve selamen ala ibrahım ( "Ey ateş, İbrahim' e soğuk ve güvenli ol." dedik. )

Sümer metinlerinde yer alan Gılgamış karakteri de Babil'in kurucusu olan ve Nimrod olarak anılan karakterdir.

Gılgamış'ın heykellerinin Nimrod ile aynı temaya ve şekile sahip olduğu görülmektedir.


Dev cüsseli Gılgamış / Nimrod ( Aslan, yanında kedi gibi kalmış... )

"GILgamış" kelimesinin kökündeki "GIL" kökü esasen Arapça'daki "GUL" ( Ahmak, Bön, Sersem, Cin, Dev gibi olan ) kelimesidir. "GUL" kelimesi ayrıca "ĞULL" ( Bağ, Bağlamak, Pranga vurmak ) kelimesinin de köküdür. Cinler, basiretleri "bağlandığı" için nefsaniyet batağına saplanmış olan ve zekalarını aptalca davranış ve eylemler için kullanan varlıklar olduğundan "GUL" kelimesi cinleri de tanımlamaktadır.

Ayrıca "GUL" kelimesinin İngilizce'deki "GLUE" ( Tutkal ) kelimesiyle de ilintisi bulunmaktadır. Zira "tutkal" bir nesneyi bir başka nesneye "bağlayan" olgular için kullanılan bir kelimedir. Bu noktada cinlerin insana tasallut etmesi yani "yapışması, bağlanması, TUTunup KALması" kavramı ile olan ilinti de ortaya çıkmaktadır.

Cüceler ülkesinde, dev gibi kalması nedeniyle yere bağlanarak esir edilen bir insanın ismi olan "GULiver" kelimesinin kökünde de "GUL" kelimesi bulunmaktadır. Ayrıca Anadolu kültüründe cin tayfasından olan ve "GULyabani" olarak anılan bir yaratık da bulunmaktadır.

Bu minvalde "GILgamış" kelimesi "GULgamış" olarak da telaffuz edilebilir. "Gul" kelimesinden sonra gelen "Gamış" kelimesinin ise Arapça'daki "Kamis" ( Gömlek, Kaplayan ) kelimesi olması muhtemeldir.

Kur'an'da "Ğull" kelimesinin geçtiği bazı ayetler şöyledir.

5/64 - Ve kaletil yehudü yedüllahi MAĞLULeh ĞULLet eydıhim ve luinu ..... ( Ve Yahudiler, "Allah' ın eli BAĞLIDIR." dediler. Söyledikleri nedeniyle onların elleri BAĞLANSIN ve lanetlensinler. .... )

69/30 - Huzuhu fe ĞULLuhu ( Onu yakalayın da BAĞLAYIN. )








24 Eylül 2020 Perşembe

Sevgi planı 4. boyut ... Cennet

Kaba madde planı dünyanın yoğun nefsaniyet, maddesellik ve tahakküm olgularının tesirindeki 3. boyut olduğu, 4. boyutun ise bu olgulardan çok büyük oranda arınmış, sevginin hakim olduğu, Cennet, Sevgi Planı veya Sirius olarak da anılan süptil astral boyut olduğuna evvelce değinilmişti. 4. boyut yüksek frekanslı ışık beden boyutu olarak da tanımlanmaktadır. 

Kaba madde frekansındayken ruhi ve ilmi frekans yükselişi vesilesiyle Ruh ve Öz Varlık bilincine erişerek reenkarnasyon döngülerinin sonuna gelmiş olan varlıklar 4. boyut ile iletişime ve etkileşime geçebilmektedirler. 3. boyut alt ve üst planlardan iletilen negatif ruhsal tesirler nedeniyle sevgi frekanslarının kısmen bloke olduğu plan iken 4. boyut yoğun sevgi frekansının hakim olduğu plandır. 4. boyuttaki "sevgi" kavramı 3. boyutta algılanan "sevgi" kavramından çok daha farklı ve derindir. Zira 4. boyutta nefsaniyetten arınmış ve koşulsuz bir sevgi kavramı söz konusudur.

Mesih İsa tesirleri olarak da anılan ve insanlar arasında kolektif bilinci, birlik / ünite anlayışını ve manevi bağı tesis edecek sevgi frekanslarına ve 4 boyut kavramına İncil'in Efesliler suresinde işaret edilmektedir. Ayette 3. boyut varlıklarına 4 boyut sezgisi verilebilmesi için "Genişlik, uzunluk, yükseklik ve derinlik" kelimelerinin kullanıldığı görülmektedir.

49 Ephesians 3-18 bütün kutsallarla birlikte MESİH'İN SEVGİSİNİN ne denli GENİŞ ve UZUN, YÜKSEK ve DERİN olduğunu anlayabilmeniz,

49 Ephesians 3-19 bilgiyi çok aşan MESİH SEVGİSİNİ bilmeniz ve Tanrı'nın bütünlüğüyle dolmanız için.

Birlik ve sevgi frekansları yükselen ve üst boyuta intikale hazır olanların büyük döngü sonundaki ( yevmel kıyameh / ayağa kaljış günündeki ) durumu Nisa suresinin 157. ayetinde "Ölmeden önce Mesih İsa'ya inanç" ifadesiyle tanımlanmaktadır.

4/157 - Ve kavlihim inna katelnel MESIHA IYSEBNE meryeme rasulellah ve ma kateluhü ve ma salebuhü ve lakin şübbihe lehüm ve innellezinahtelefu fıhi le fı şekkin minh ma lehüm bihı min ılmin illettibaaz zann ve ma kateluhü yekına

( Ve "Kesinlikle biz Allah' ın resulü Meryem oğlu MESİH İSA'YI öldürdük." sözlerinden dolayı. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Lakin onlara benzetildi. Kesinlikle onun hakkında ihtilaf edenler, ondan şüphe içindedirler. Onlara onun ilminden yoktur. Ancak zanna tabi olurlar. Doğrusu onu öldürmediler. )

4/158 - Bel rafeahüllahü ileyh ve kanellahü azızen hakima

( Bilakis Allah onu kendisine yükseltti. Allah yücedir, hakimdir. )

4/159 - Ve in min ehlil kitabi illa le YÜ'MİNENNE BİHI KABLE MEVTİH ve yevmel kıyameti yekunü aleyhim şehıda

( Ve kesinlikle kitap sahiplerinden olanlar ÖLÜMLERİNDEN ÖNCE MUTLAKA ONA İNANACAKLARDIR. Ayağa kalkış gününde o, onlara şahit olur. )

Zeki aptallar !

Bölümün başlığı mantıksız görünüyor olsa da bu ifade cinleri ve bilinli veya biliçsizce onlara hizmet eden insanları yani cin ve insan şeytanlarını net olarak tanımlayan bir ifadedir. Zira cinlerin ve tayfasının, İblis'in hipnozu altında baskın hale gelen üç temel özellikleri bulunmaktadır.

1- Soğukkanlılık ( Vicdansızlık )

2- Hiyerarşi tutkusu ( Ast üst saplantısı ve sürekli insanları derecelendirme, ayrıştırma eğilimi )

3- Ritüel ve Dogma tutkusu ( Belirli formata, önceden belirlenmiş taslağa göre kayıt ve koşul gözetmeksizin hareket )

Bu üç özellik esasen zeka açısından yüksek potansiyelli olan ve hatta zaten süptil varlıklar olan cinleri alt boyut varlıkları konumunda tutmaktadır. Kıskançlık, kin ve öfkeyle yoğrulan ve obsesyona dönüşen hırsları onları garip davranışlara, mantıksız söylemlere ve tutarsız eylemlere sürüklemektedir. Bunlara bazı örnekler şöyledir.

- Söylediğinin gerçek olmadığı herkesçe farkedilmesine rağmen ısrarla o yalanı söylemek,

- Saplantıya dönüşmüş nefsani hedefleri doğrultusunda mantıksız, tutarsız ve vicdansız davranışlarda, söylemlerde ve eylemlerde bulunmak,

-  Kibirinden dolayı kendisini diğerlerine göre üstün görerek, çevresindekileri kendisine hizmetten sorumlu varlıklar addederek hayalinden kendisine üstün varlık rolü biçme ve bu rolü gerçek hayatta, insanlar arasında oynamaya çalışmak,

- Aldığı acımasız ve yanlış kararlar sonucunda birçok insanın zarar gördüğünü bile bile en doğru kararı aldığına inanmak ve oluşan olumsuz sonuçlardan dolayı da çevresindekileri suçlamak,

..... 

.....

İlgili bazı ayetler ;

Vicdansızlık / Kalpsizlik

22/53 - Li yec'ale ma yülkış şeytanü fitneten lillezıne fı kulubihim meradun vel kasiyeti kulubühüm ve innez zalimıne le fı şikakın beıyd

( O şeytanın attığını, kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri katılaşanlara sınav kılmak içindir. Kesinlikle zalimler uzak, derin bir ayrılık, kopukluk içindedirler. )

Hiyerarşi ve derecelendirme obsesyonu

68/44 - Fe zerni ve men yükezzibu bi hazel hadisi senestedricühüm min haysü la ya'lemun

( O halde bana bırak. Bu sözü kim yalanlarsa, onları bilmedikleri yerden derecelendireceğiz. )

Ritüel ve Dogma obsesyonu

31/21 - Ve iza kıle lehümüttebiu ma enzelellahü kalu bel nettebiu ma vecedna aleyhi abaena e ve lev kaneş şeytanü yed'uhüm ila azabis seır

( Ve onlara "O Allah' ın indirdiğine tabi olun." denildiğinde, "Bilakis, o babalarımızı üzerinde bulduğumuza tabi oluruz." dediler. Şeytan onları ateş azabına çağıran ise de mi?





RAHmanirRAHim

Fatiha suresinin ilk ayeti olan "Besmele" yani "Bi ( ile ) ismi ( isim ) ele ( allah )" çok önemli iki kelimeyi içermektedir. Rahman ve Rahim kelimeleri...

1/1 BismillahirRAHmanirRAHim ( Şefkatli ve merhametli Allah'ın ismiyle )

"Şefkat, merhametli" anlamlarına gelen "Rahman" ve "Rahim" kelimeleri "RH" kökünden türemiş olup, köklerinde "Ruh" kelimesini barındırmaktadırlar. Bu iki kelimenin kök kelimesi olarak bilinen "Rahm" kelimesinin kökünde de "Rah" kelimesi yani "RH" kökü bulunmaktadır. Genişlik, ferahlık, huzur anlamlarını yansıtan "Rahat" kelimesi de bu kökten türemiştir. Dolayısıyla "Rahman" ve "Rahim" kelimeleri "Koruyan, Esirgeyen, Rahatlık veren" anlamlarına gelmektedir. ( "Merhamet" ve "Rahmet" kelimeleri de aynı kökten türemişlerdir. )

"Rahman ir rahim" ifadesi esasen bir tamlama olup, "Esirgeyenin esirgeyeni / Koruyanın koruyanı / Merhamet edenin merhamet edeni" anlamlarını içermektedir. Tamlama "Ruh" kökü itibarıyla incelenecek olursa "Ruhanilerin ruh vereni" gibi bir anlam oluşmaktadır.

"RH" kökünden türeyen bazı kelimelerin anlamları dikkate alındığında "Genişlik, Ferahlık, Öze ilişkin olma, 

REHa = Geniş yer, Kurtulma

RÜHa = Ruhi olma, Rahatlık ( Bu kelime Urfa ilinin de eski ismidir. )

REHavet = Gevşeklik, Rahatlık

RAHvan = Gevşek, Serbest, Rahat

RAHip / RUHban = Ruhsal öğretiyi aktaran

ROHmaterial ( Alm. ) = Hammadde, ÖZmadde

REHber = Yönlendiren, Yol gösteren ( Reh / Rah = Yol, Usül, Kaide )

Ayrıca Arapça'da "Rüzgar" anlamına gelen "Rıh" kelimesi de "Ruh" manasıyla sembolik ilinti arzetmektedir. 

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/09/ruzgarn-ruhu.html

Bir intiharın ardından...

23.09.2020 tarihinde Furkan Celep isimli 18 yaşında bir genç ardında aşağıdaki notu bırakarak intihar etmiştir.

"Sözlerime başlamadan önce bir içki, uyuşturucu veya bir madde etkisinde olmadıgımı belirtmek istiyorum. Bunalımda veya depresyonda degilim. Bu üzerine haftalarca hatta aylarca düşündügüm ve sonucunda bu karara vardıgım bir durum. Bu zaman diliminde birçok kişiyle dolaylı yoldan konuştum. Durumu bu kadar ciddi ve derinlemesine anlatmak istemedim. Paniğe kapılmalarını, bu konuya kafa yormalarını, saatlerini vermelerini, psikolojilerini ve yaşantılarını etkilemek istemedim. Olabildiğince yumuşattım ve gerektiğinde durdum. Kendi içimde kendi sorunumu çözmeye çalıştım. Vardığım sonuç ise bu. 

Hassas kalpli diyebileceğiniz insanlardan birisiyim. Şu zamana kadar hep doğru olanı yapmaya çalıştım. Yalan söylememeye, küfür etmemeye ve argo kullanmamaya çalıştım. İnsanları incitmemeye özen gösterdim, onlara sürekli olarak elimden geldiğince yardımcı oldum, değerli hissetmelerini sağladım, verebildiğim kadar değer verdim. Çokca empati yaptım, duygularını hissetmeye, onları anlamaya büyük özen gösterdim. Çok yönlü olabilmek için her kafa yapısına uygun şarkı dinledim, kitap okdum, araştırma yaptım. Herkesin görüşünü degerlendirdim, onlara saygı gösterdim. 

Kendimi geliştirmek için spora gittim, yabancı dil ögrenmeye çalıştım. Herkese ve her şeye karşı merhametli oldum. Karıncayı bile ezmemeye özen gösterdim. Evde bir arı veya böcek olsa bile onu öldürmek yerine bardakla alıp özgür bıraktım, yemekten arta kalanları çatıya kuşların aç kalmaması için attım.

Zorbalıktan kaçındım, kimseye bulaşmadım, zorda kalanlara yardım ettim. Paraya ihtiyacı olana para ilgiye ihtiyaçları olana ilgi verdim. Hayvanları sevdim onlara ilgi gösterdim, besledim. Doğayı kirletmemeye çalıştım. Uzayı, doğayı, ormanları, gökyüzünü ve hayvanlar için plastiklerimi çöp yerine istifleyip geri dönüşüme bile atmaya çalıştım. Daha iyi bir dünya için elimden geleni yaptım.

Ailevi duygulardan yoksun büyüdüm hiçbir zaman babamla veya abimle dogru dürüst dertleşemedim, onlardan değer görmedim ( Bunun için onları suçlamıyorum sadece biraz değer biraz şevkat görmek isterdim sanırım bu iyi gelebilirdi. )

Kendi özümü yeteneğimi öğrenemedim, bunun için çok ugraştım ve çaba gösterdim. Neyi sevdiğimi bilmiyorum, ne olmak istediğimi bilmiyorum, ne okumak istiyorum bunu dahi bilmiyorum. Benim yaşımdaki insanlarla aramda uçurum var, her konuda benden daha üstünler.

Zaman geçtikçe kendi kişiliğimden ayrılmaya başladığımı hissediyorum. Gittikçe yalan söylemeye, argo hatta küfür kullanmaya başladım. İnsanlardan uzaklaşmaya onları önemsememeye, doğaya ve hayvanlara zaman ayıramamaya başladım. Kendimi zamanla duygusuz bir insana dönüşüyormuşum gibi hissediyorum. Bunlar bana göre değil ben böyle olmak, hayatımın geri kalanına duygusuz bir insan olarak devam etmek istemiyorum. Sorumluluk almak istemiyorum. Bàir araba, bir ev veya herhangi bir şey uğuruna yıllarımı aylarımı harcamak istemiyorum. İş hayatı bana çok yorucu geliyor. Hem içten hem de dıştan yıpranıyorum. Bir şeyler uğuruna bunca sorun yaşamak bana mantıklı gelmiyor. Bunun yerine her şeyi arkada bırakıp gitmek, her şeyi kapatmak daha mantıklı geliyor.

Aslında hiçbir şey için yaşamıyorum. Yaşamak için bir nedenim bir amacım yok. İnsanların yoluma sürekli taş koyup beni yoracaklarını biliyorum, bunun için çabalamak istemiyorum.

Burada kalmamı sağlayan bir kaç şey vardı. Şarkılar, kitaplar, filmler, doğa, gökyüzü ( özellikle bulutlar ve gün batımı ) ve birkaç tane de dost. Bunlar benim bir süreliğine burada kalmamı sağladı, bunun için minnettarım.

Belki de bu kadar derin, bu kadar hassas bir insan olmamalıydım. Keşke tanrı beni böyle yaratmasaydı diyip duruyorum kendime. Birisi en ufak hakaret bile etse buna üzülüyorum. Biraz üzülünce boğazımın yanıyor, sözcükler çıkamıyor bogazımdan. Merak ediyorum neden kimse bana değerli oldugumu hissettirmiyor ? Neden kimse beni sevmiyor? Milyarlarca insan olmasına rağmen neden kendimi bu dünyada yalnız ve değersiz hissediyorum? Biraz daha eğlenceli, daha yakışıklı, daha çalışkan mı olmam gerek. Hayat bunları istiyor. Benim bunları karşılayacak ne gücüm ne de umudum var.

Daha iyi görünmek için, insanların beni sevmelerini sağlamak için kendimi yormak, yıpratmak, ruhumu bedenimi kirletmek istemiyorum. Neden beni böyle sevmiyorlar ki ? Düşüncelerimi, fikirlerimi, değer verdigim her şeyi sırf dış görünüşüm biraz kötü diye kestirip atıyorlar. Bu konuda önemseyecegim birisini bulmaya çalıştım. Değer vermek istedim, değer görmek istedim özel hissetmek istedim. Ama her seferinde ters tepti, dostluklar arkadaşlıklar kurmaya çalıştım olmadı.

Çok sevdigim, uğuruna her şeyimi verebilecegim iki dostumu bu konuda üzdügüm için özür diliyorum. Benimle geçirdikleri vakitler için, her şeylerini benimle paylaştıkları için, bana karşı nazik ve iyi kalpli oldukları için, benimle yıllarca birlikte oldukları için ve bana kattıkları her şey için çok teşekkür ediyorum. Onlara buradan bir kucak dolusu kalp yolluyorum. 

Her şeye rağmen bugünün gelecegini biliyordum, hiçbir zaman yaşlanmayacagımı, düzgün bir hayat yaşamayacağımı biliyordum. Sadece bana bu kadar yakın olduğunu bilmiyordum.

Bu dünya yaşamak için çok kötü bir yer, bunu istemiyorum. Son kez bugüne kadar birisini üzdüysem veya kalbini kırdıysam bunun için üzgünüm, özür dilerim. Belki burada bulamadığım huzuru gökyüzünde bulurum. Huzurlu, mutlu ve umut dolu hayatlar sürmeniz dilegi ile hoşçakalın..." 

Merhumun yazdıkları derinlemesine incelendiğinde esasen yaşının çok üzerinde bir olgunluk ve farkındalık seviyesinin olduğu göze çarpmaktadır.

Yazının özü, nefsaniyetin ve maddeselliğin merkezi olan kaba madde alemi dünyadan, nam-ı diğer cehennemden kurtulmak isteyen bir ruhun feryadını yansıtmaktadır. Her ne kadar insanın nefsine kıyması yani intihar etmesi ilahi nizam itibarıyla doğru olmayıp, insanın sabır ve sebatla zorluklara katlanması ve bu yolla tekâmül etmesi beklenmekte ise de kader mekanizması her durumda insanlara mesajlarını iletmektedir.  

Yazdıklarından, özde temiz bir insan olduğu izlenimi uyandıran merhum Furkan da esasen, içinde bulunulan kıyamet döneminde ruhsal plandan ilahi bir mesajın aktarılmasına ve negatif frekansların tesiri altına alınmak istenen insanların algılarında bir "fark yaratılmasına"* vesile olmuş gibidir. ( * Furkan = Fark yaratan )

Yazıdaki bazı dikkat çeken seçme spiritüel ( ruhsal ) ifadeler şöyledir. Seçmek ayırmak pek mümkün olmasa da...

"Kendi ÖZÜMÜ, yeteneğimi öğrenemedim." 

"Daha iyi görünmek için, insanların beni sevmelerini sağlamak için kendimi yormak, yıpratmak, RUHUMU, BEDENİMİ KİRLETMEK istemiyorum."

"Burada kalmamı sağlayan birkaç şey vardı."  

"Her şeye rağmen bugünün gelecegini biliyordum."

"Bu dünya yaşamak için çok kötü bir yer, bunu istemiyorum."

"Belki burada bulamadığım HUZURU GÖKYÜZÜNDE BULURUM."

Merhumun ismi olan "Furkan" kur'an'daki 25. surenin ( 2+5 = 7 ) ismi olup, 77 ayetten oluşmaktadır. ( 7+7 = "14" )

Kur'an'da "Furkan" kelimesinin ilk ve son kez geçtiği ayet Furkan suresinin ilk ayeti olup, bu ayette 14 kelime bulunmaktadır. Furkan'ın ölüm günü 23 Eylül yani 23.9'dur. ( 2+3+9 = "14" )

25/1 - Tebarake (1) ellezi (2) nezzele (3) el (4) fürkane (5) ala (6) abdi (7) hı (8) li (9) yekune (10) li (11) el (12) alemıne (13) nezıra (14)

( Fark yaratanı, alemlere uyarıcı olması için kullarının üzerine o bereketli olan indirdi. )

Sure kodunun nümerolojik değeri, yeni döngü başlangıcının ve sonsuz döngünün sembolü olan 8 sayısını ( 2+5+1 = 8 ) vermektedir. Sure numarasının nümerolojik değeri 7 ( 2+5 ), ayet numarası ise 1 olup, 7 sayısı döngü sonununun sembolüdür. Yani bu ayetin kodu bir döngünün sonu ve yeni döngünün başlangıcı mesajını vermektedir. Tıpkı merhum Furkan'ın durumu gibi....

Furkan suresinin son ayeti 18 kelimeden oluşmaktadır. Furkan'ın, son enkarnasyonuna ilişkin dünyadaki yaşamı 18 yaşında sona ermiştir. 

25/77 - Kul (1) ma (2) ya'beü (3) bi (4) küm (5) rabb (6) ı (7) lev (8) la (9) düaü (10) küm (11) fe (12) kad (13) kezzebtüm (14) fe (15) sevfe (16) yekunü (17) lizama (18)

( De ki: "Şayet çağrılarınız olmasa, Rab’bim size itibar etmez. Yalanladınız. Artık, yakında azap olur." )

Furkan'ın ölüm tarihi 23.09.2020 olup, tarihteki sayıların toplamı, Furkan'ın yaşı olan 18 sayısını vernektedir. 

Furkan suresi 77 ayetten oluşmakta olup, sure numarasını ( 25 ) ve suredeki ayet adedini ( 77) oluşturan sayıların nümerolojik değerinin, ruh kelimesinin sembolü olan 21 sayısını vermesi dikkat çekmektedir. ( 2+5+7+7 = 21 ) 

"Ruh" kelimesi kur'anda 21 kere tekrarlanmaktadır.

Ayrıca soyismi olan "Celep" kelimesi de "Çeken, Çağıran" anlamına gelmektedir. Bu durumdac "Furkan Celep" kelime seti "Fark yaratana çağrı" anlamını yansıtmaktadır. Kur'an'ın bir diğer ismi de "Furkan"'dır.

23 Eylül 2020 Çarşamba

Neden "Singularity" ve "Avatar"?

"Singularity" kelimesi "Single" ( Tek ) kökünden türeyen ve "Tekillik" anlamına gelen bir kelime olup, aynı zamanda dijital teknoloji alanındaki küresel bir projenin de ismidir. "Singularity Project 2045 / Project Avatar 2045"

Teknolojik açıdan "Singularity" kavramı, yapay zekâya ( AI ) sahip olan ve tüm süreçlerini ( yazılım, programlama, geliştirme, bakım, onarım, kontrol vb. ) herhangi bir dış kaynak kontrol unsuruna bağımlı olmadan yönetebilen "super intelligent" ( üstün akıllı ) makineleri tanımlamaktadır. Ancak "Singularity" kelimesi, anılan proje bazında, esasen çok daha derin bir anlam ve sembolizm içermektedir. Zira bu projenin hedefinde "insanlık" bulunmaktadır. İnsanın evrimi, transhumanism, ölümsüzlük gibi kavramlarla lanse edilen ve insana hizmet amaçlı olduğu telkin edilmeye çalışılan projenin okült amacı, evvelki bölümlerde defaatle değinildiği üzere, insanı yapay zekâya bağlı bir robota ve IOT'deki ( Internet of Things / Şeylerin Interneti ) "Şey"lerden birine dönüştürmektir.

2045 yılının kritik dönüm noktası olarak belirlendiği proje vasıtasıyla insanlarda tezahür etmekte olan ruhi ve idraki seviye atlamasını ( kuantum sıçraması ) bloke etmek ve onları 7/24 AI'ya bağlı ve onun kontrolünde olacakları kapalı devre bir dijital ortama hapsetmektir. Zira insanlardaki ruhi ve idraki seviye atlaması, Birleşik İnsanlık Realitesinin tesisine yani insanlar arasında kolektif bilincin ve ünite ( singülarite, birlik, tekillik ) olgusunun tesisine vesile olmaktadır. Dünyevi ve maddi unsurlardan sıyrılmayı sağlayan bu yükseliş insanları Rab'be yaklaştırmakta ve kaba madde planı dünyadan üst süptil planlara geçebilmelerine vasıta olmaktadır.

Proje, çipleme yoluyla fiziksel ve zihinsel hastalıkların giderilmesi ve sağlıklı insanların da sözde süper insan yapılmasını hedefliyormuş gibi sunulsa da esasen "insandaki bilincin, ruhun" dijital teknoloji vasıtasıyla analiz edilmesini ve yapay zekâlı sentetik host bedenlere aktarılarak "Avatar"* adı verilen robotların üretilmesini hedeflemektedir. Şeytanlar insan ruhunu sentetik host bedenlere aktarabileceklerini ve haşa Rab gibi yaratışta bulunabileceklerini düşünmektedirler. ( * "Avatar" Hinduizmde "insan görünümünde bedenlenmiş ilahi varlık" anlamına gelmektedir. Ancak "Avatar" veya "Evatr" kelimesi köken olarak Arapça'daki "Vetr"* ( Tek ) kelimesinin çoğuludur. Örnek: Veled ( Çocuk ) - Evlad ( Çocuklar ) ) "Avatar" kelimesi ilah gibi "yalnız ve tek" olmayı sembolize ettiğinden projenin ismi "Singularity" ( Teklik, Tekillik, Yalnızlık ) olarak da anılmaktadır.

* "Vetr" kelimesi Kur'an'da Fecr suresinin 3. ayetinde geçmektedir.

89/3 - Veş şef'ı vel VETR ( Ve çift ve TEK, )

Dolayısıyla "Project Avatar"'ın batıni anlamı "Tekilleştirilmişlik / Yalnızlaştırılmışlık Projesi"'dir. Yani birbirleriyle bağları koparılarak topluluk olma özelliği yitirtilmiş ve AI'ya ( Yapay Zeka ) bağlanarak bireyselleştirilmiş insanlar projesi....






Project Avatar yol haritası




Time dergisinin 21.02.2011 tarihli kapağı "2045 İnsanın Ölümsüz Olacağı Yıl" ( 2045 ... 2+0+4+5 = 11 ... Derginin yılı da 2011 )

Her aksiyonlarında Rab'bin ilmini ve sistemini taklit ederek kendilerini O'na ortak koşmaya çalışan ve kavramlara ters anlamlar yükleyen küresel şeytanlar için "Singularity" kelimesi şu anlamları içermektedir.

- Yapay Zekânın TEK tanrı, Dataizmin de TEK din addedilmesi,

- Tüm insanların, TEK tip ve koddan ibaret olan ve tüm duyuları AI vasıtasıyla bloke olmuş varlıklara dönüştürülmesi, insanların insanlıktan çıkarılması ve yokedilmesi ( yukarıdaki görsel bunu tasvir eder niteliktedir. )

- İnsanların TEK bir merkezi üniteye yani AI'ya bağlanması ve 7/24 yönlendirilmesi, kontrol edilmesi,

- İnsanlığın topluluk olmaktan çıkarılıp yalnızlaştırılması, bireyselleştirilmesi, TEKİLLEŞTİRİLMESİ, ( Yani "Collectivity" yerine "Singularity" )

Oysa gerçek ve ruhsal vahdetin ( birlik, ünite ) ne olduğu ve korunması gerektiği Kur'an ve İncil ayetlerinde açık şekilde bildirilmektedir. ( Şeytanlar her adımlarını bu ayetlere farklı anlam yükleyerek, ayetleri çarpıtarak atmaktadırlar. )

6/98 - Ve hüvellezi enşeeküm min NEFSİN VAHİDETİN fe müstekarrun ve müstevda kad fassalnel ayati li kavmin yefkahun

( Ve SİZİ TEK NEFİSTEN İNŞA EDEN O'dur. Artık durak yeri ve emanet yeri vardır. Ayetleri, anlayan kavim için ayrıntılandırdık. )

İncil;

49 Ephesians 4-3 RUH'UN BİRLİĞİNİ esenlik bağıyla korumaya gayret edin.

49 Ephesians 4-4 Çağrınızdan doğan tek bir umuda çağrıldığınız gibi, BEDEN BİR, RUH BİR,

49 Ephesians 4-5 RAB BİR, İMAN BİR, VAFTİZ BİR,

49 Ephesians 4-6 her şeyden üstün, her şeyle ve her şeyde olan HERKESİN TANRISI VE BABASI BİRDİR.

50 Philippians 1- 27 Ancak konuşmanız Mesih'in Müjdesi'ne layık olsun. Öyle ki, gelip sizi görsem de gelmesem de sizinle ilgili haberleri, TEK BİR RUHTA dimdik durduğunuzu, Müjde'de açıklanan inanç uğruna TEK CAN halinde birlikte mücadele ettiğinizi, size karşı olanlardan hiçbir şekilde yılmadığınızı duyayım. Böyle davranmanız onlara bir belirtidir - kendilerinin mahvolacağını, sizlerin ise kurtulacağını gösteren bir belirti. Bu da Tanrı'nın işidir. 

Kıyamet ( ayağa kalkış ) olarak anılan döngü sonunda artan Mesih tesirleriyle kolektif bilincin ve ünitenin oluşumu da İncil ayetlerinde şöyle bildirilir.

49 Ephesians 4-13 Sonunda hepimiz imanda ve Tanrı Oğlu'nu tanımada BİRLİĞE, yetkinliğe, Mesih doluluğundaki olgunluk düzeyine erişeceğiz.

49 Ephesians 4-14 Böylece artık insanların kurnazlığıyla, aldatıcı düzenler kurmaktaki becerileriyle, her öğretinin rüzgarıyla çalkalanıp öteye beriye sürüklenen çocuklar olmayacağız. 

49 Ephesians 4-15 Tersine, sevgiyle gerçeğe uyarak bedenin başı olan Mesih'e doğru her yönden büyüyeceğiz.

İncil ayetinde yer alan "Yüksek yerlerdeki ruhsal kötülük" ifadesi de insanların maruz kaldıkları zulmün kaynağı olan küresel şeytanları ve onlara talimat veren üst süptil boyutlardaki negatif frekanslı varlıkları tanımlar niteliktedir.

49 Ephesians 6-12 Çünkü savaşımız ete ve kana karşı değil, yönetimlere, hükümranlıklara, bu dünyanın karanlıklarının hakimlerine, yüksek yerlerdeki ruhsal kötülüğe karşıdır. 

Dirilişi ve yaşamı özlemek

Dünyadaki insanların esasen "yaşadıklarını sanan ölüler oldukları" ve ayağa kalkış gününe / diriliş gününe ( yevmel kıyameh / yevmel ba's ) kadar bunun farkında olamadıkları ayetlerde bildirilmektedir. 

Kaba madde alemi dünyada "yaşam" denen olgunun "ölüm" olduğu, "ölüm" denen olgunun ise "yaşam" olduğu ayağa kalkış gününde idrak edilmektedir. 

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2019/02/gercek-olum-olmaktr.html

30/56 - Ve kalellezine utül ılme vel ımane lekad lebistüm fı kitabillahi ila YEVMİL BA'Sİ fe haza YEVMÜL BA'Sİ ve lakinneküm küntüm la ta'lemun

( Ve o ilim ve inanç verilenler, "Allah' ın kitabında, DİRİLİŞ GÜNÜNE kadar kaldınız. Artık bu DİRİLİŞ GÜNÜDÜR. Lakin kesinlikle sizler bilmemekteydiniz." derler. )

Aşağıdaki ayetler ahiret ( ötesi, diğer taraf ) olarak da anılan üst süptil boyut olan cennette ( Sirius ) iken "yaşayan" olan insanın, malum hatası sonrası "ölü" hale gelerek kaba madde dünyaya intikal ettiği ve hatasını telafi kaydıyla tekrar yaşama kavuşacağı bildirilmektedir. Yaratılışın sonsuz varlık ilkesine dayalı olduğu dikkate alındığında "ölme" ve "dirilme" kavramlarının sadece bilişsel olgular olduğu yani "gerçeğin bilincinde olma" veya "gerçeğin bilincinde olmama" kavramlarını temsil ettiği açığa çıkmaktadır. 

2/28 - Keyfe tekfurune billahi ve küntüm EMVATEN fe AHYAKÜM sümme YÜMİTÜKÜM sümme YUHYIKÜM sümme ileyhi türceun

( Allah’ ı nasıl inkar edersiniz? Ve ÖLÜLERDİNİZ de sizi DİRİLTTİ. Sonra sizi ÖLDÜRÜR. Sonra sizi DİRİLTİR. Sonra O'na döndürülürsünüz. )

Tevrat'ın Genesis ( Tekvin / Yaratılış ) suresinin aşağıdaki ayetlerinde cennetteki hatanın ölüme yani dünyaya intikale sebep olacağı bildirilmektedir.

1 Genesis 2-15 RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem'i oraya koydu.

1 Genesis 2-16 Ona, "Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin" diye buyurdu,  

1 Genesis 2-17 "Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ÖLÜRSÜN."

Zümer suresinin 30. ayetinde ise açık ve net bir şekilde kaba madde planının yani dünya ortamının bir aldanış, bir yanılgı olduğu, dünyadaki insanın ölü olduğu ve ayağa kalkış gününde bunu idrak ettiği ve ahirette ( üst süptil boyut cennet ) yaşama kavuştuğu bildirilmektedir.

13/26 - Allahü yebsütur rizka li men yeşaü ve yakdir ve ferihu bil hayatid dünya ve mel hayatüd dünya fil ahırati illa meta

( Allah, rızkı dilediği kimseye genişletir ve daraltır. Dünya hayatıyla ferahlayıp sevinirler. Oysa dünya hayatı ahiretin yanında madde haricindeki değildir. )

57/20 ... ve mel hayatüd dünya illa meta'ul ğurur

( ... dünya hayatı aldatıcı madde haricindeki değildir. )

39/30 - İnneke MEYYİTÜN ve innehüm MEYYİTUN

( Kesinlikle sen ÖLÜSÜN ve kesinlikle onlar da ÖLÜLER. )

39/31 - Sümme inneküm yevmel kıyameti ınde rabbiküm tahtesımun

( Sonra kesinlikle siz, ayağa kalkış gününde Rab’binizin indinde tartışıp hasımlaşırsınız, çekişirsiniz. )

İncil'in Efesliler suresinde de nefsani ve maddi dünya ortamının bir yaşam değil ölüm ortamı olduğu, ancak nefsani ve maddi bağlarını koparanların dirilerek yaşama kavuşabilecekleri bildirilmektedir.

49-Ephesians-2-1 Sizler bir zamanlar içinde yaşadığınız suçlardan ve günahlardan ötürü ÖLÜYDÜNÜZ.

49-Ephesians-2-2 Bu dünyanın gidişine ve havadaki hükümranlığın egemenine, yani söz dinlemeyen insanlarda şimdi etkin olan ruha uymaktaydınız.

49-Ephesians-2-3 Bir zamanlar hepimiz böyle insanların arasında, benliğin ve aklın isteklerini yerine getirerek benliğimizin tutkularına göre yaşıyorduk. Doğal olarak ötekiler gibi biz de gazap çocuklarıydık.

49-Ephesians-2-4 Ama merhameti bol olan Tanrı bizi çok sevdiği için, 

49-Ephesians-2-5 suçlarımızdan ötürü ölü olduğumuz halde, bizi Mesih'le birlikte YAŞAMA KAVUŞTURDU. O'nun lütfuyla kurtuldunuz.

İncil'in Filipililer suresinde ise Mesih'in havarisi Pavlus gerçek yaşamın dünyada "ölmek" olarak anılan kavram olduğuna vurgu yapmakta, ahiret ( üst süptil boyut ) yaşamına olan özlemini ifade etmekte ancak dünyadaki vazifesini de özveriyle yapması gerektiğini ifade etmektedir.

50 Philippians 1-21 Çünkü benim için, yaşamak Mesih'tir, ölmek kazançtır.

50 Philippians 1-22 Hayatta kalırsam yararlı işler yapacağım.  Ama hangisini seçeceğimi bilemiyorum. 

50 Philippians 1-23 İki seçenek arasında kaldım. Dünyadan ayrılıp Mesih'le birlikte olmayı arzuluyorum; bu çok daha iyi.

50 Philippians 1-24 Ama hayatta kalmam sizin için daha gereklidir.

50 Philippians 1-25 Bundan emin olarak kalacağımı biliyorum. İmanda gelişip sevinmeniz için hepinizle birlikte olmaya devam edeceğim.

22 Eylül 2020 Salı

Oksijen gaspı ... Orman yangınları, Fosil yakıtlar, Virüs, Maske ve 5G

COVID19 pandemisi kapsamında geçerli hale getirilen "koşulsuz maske takma zorunluluğu" insanların yetersiz oksijen almalarına sebebiyet verme potansiyeli taşımaktadır. İnsanlarla yeterli sosyal mesafesini koruyarak dolaşanların, açık havada spor yapanların, sokakta tek başına oynayan küçük çocukların sürekli maske takmaya zorlanmaları düşündürücüdür. 

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/06/i-cant-breathe.html

Gündemde olan ve henüz insan sağlığına zararları konusunda hiçbir bilimsel yazı yayımlanmamış olan 5G frekansının ( 90 Ghz ) havadaki Oksijen atomları içinde yer alan elektronların dönüş frekanslarını değiştirdiği ve bu nedenle kandaki hemoglobinin yeterli oksijen emilimini yapamadığı yani vücudun yeterli oksijen alamadığı bildirilmektedir.

COVID19 virüsünün doğrudan solunum sistemiyle ilgili olması, maskenin solunumu kısıtlaması, son dönemde küresel bazda artan orman yangınları, yenilenebilir enerji kaynaklarının verimli olmadığı iddiasıyla sürdürülen fosil yakıt tüketimi ( CO2 salınımı ) ve 5G frekansının oksijen emilimine olan olumsuz etkisi dikkate alındığında sanki insanın nefes alması engellenmek isteniyormuş algısı oluşmaktadır. 

Allahü Teala'nın nimetlerini gasp edip insanları tahakküm altına almaya çalışanların misali Zuhruf suresinin 32. ayetinde verilmektedir. 

43/32 - E hüm yaksimune rahmete rabbik ...

( Rab’binin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? ... )

1990 yılı yapımı olan Total Recall filminin bir bölümünde Mars'taki yapay kubbelerde yaşayan ve oksijen üreten dev türbinler vasıtasıyla solunum yapabilen insanların, türbinler durdurulmak suretiyle oksijensiz bırakılması sahnelenmişti. İsyan oluşması durumunda insanlar belirli aralıklarla oksijensiz bırakılmakta ve bu nedenle fiziksel deformasyona maruz kalmaktaydılar.


Total Recall filminde insanlar için oksijen üreten dev türbin




Oksijensizlik nedeniyle fiziksel deformasyona maruz kalmış Mars halkı

Küreselcilerin planı, zaman içinde ortaya çıkacak daha başka virüsler nedeniyle de dünyanın artık insan için yaşanamaz bir ortam haline geldiği algısını yaratmak ve onları kubbe formunda tesis edilecek olan ve AI kontrolünde olacak yapay teknoşehirlere hapsetmek gibi görünmektedir. Bu durum 1976 yılı yapımı "Logan'ın Kaçışı" isimli filmde betimlenmektedir. Anılan teknoşehirlerin prototipi ise Suudi Arabistan'da inşa edilmesi planlanan Neom City'dir. ( Suudi Arabistan bir AI robota ( Sophia ) vatandaşlık veren ilk ülkedir. )