30 Kasım 2021 Salı

Omicron...

Coronavirus mutasyonlarında Grek alfabesinin 15. harfi olan "Omicron"'a gelinmiş durumdadır. Bu harften önceki "Nu" ve "Xi" harflerinden ilki olan "Nu" harfi "New ( Yeni )" kelimesiyle karıştırılabilir gerekçesiyle!, "Xi" harfi ise yaygın bir isim olması! nedeniyle atlanarak "Omicron" harfine gelinmiştir. Virüse isim bulma süreci de bir oyuna dönüşmüş olup, adeta "pazara sunulacak bir ürüne isim bulma" eylemi halini almıştır. "Virus Marketing"...


1918 - 1920 yılları arasında süren ve 20-50 milyon kişinin ölümüne sebep olan İspanyol Gribi'nin dahi o dönemki koşullar altında iki yıl sürdüğü gerçeği ortadayken aşılama operasyonuna rağmen Coronavirus'ün neredeyse üçüncü yılına girecek olması oldukça düşündürücüdür. Ayrıca yetkililerin sürekli olarak "Virüs bitmeyecek. Süreç yeni başlıyor. Bu bir evrim." şeklindeki adeta tehdit edici ifadeleri de tuhaflık arzetmektedir. Zira bu denli kesin konuşulabilmesi için virüsün üreticisi ve programlayıcısı olmak gerekir!!! Bazı bilim adamlarının, salgın sürecinde yapılan aşılamanın virüsün mutasyon seyrini hızlandıracağını, farklılaştıracağını ve salgının sönümlenmemesine sebep olacağını belirttiklerine evvelce "Pandemi ve Aşılama süreci" başlıklı bölümde değinilmişti.

"Omicron" harfinin 1963 ve 2013 yılı yapımı olan "Omicron" isimli filmlerde yer aldığı görülmektedir. Filmlerin konusunun, "Dünyayı ele geçirmek isteyen bir uzaylının, gezegeni öğrenmek için bir dünyalının bedenini ele geçirmesi ve insan ırkını tehdit etmesi" olması da dikkat çekmektedir.

Omicron 1963


Omicron 2013




27 Kasım 2021 Cumartesi

Kitap ve Hikmet

"Hikmet" kelimesi "HKM" kökünden olan ve "Hakim olma, Muhakeme etme, Batini bilgilere haiz olma, Sırrı bilme" anlamlarına gelmektedir. "Hukm" ( Hükmetmek ), "Hakem" ( Hükmeden ), "Muhakeme" ( Karar vermek için düşünme ) kelimeleri de aynı köktendirler.

Kur'an'da "Hikmet" kelimesinin "Kitab" kelimesiyle birlikte yer aldığı muhtelif ayetler bulunmaktadır. Bu iki kelimenin birlikte kullaınımı, Kur'an'ın "nice ilmi sırları barındıran", "içeriğindeki kelimelerin ve ayetlerin yaratılışa yön verme niteliği olan" bir kozmik kaynak olduğunun ve bir konuda hüküm verebilmek için kitap ilmine haiz olunması gerektiğinin bir başka delili niteliğindedir. 

2/129 Rabbena veb'as fihim rasulen minhum yetlu aleyhim ayatike ve yuallimuhumul kitabe vel hikmete ve yuzekkihim inneke entel azizul hakim

( Rab’bimiz onların içlerine onlardan resul gönder ki senin ayetlerini onlara okusun, onlara kitabı ve sırrı öğretsin, onları temizlesin. Kesinlikle sen yücesin hakimsin. )

2/151 Kema erselna fikum rasulen minkum yetlu aleykum ayatina ve yuzekkikum ve yuallimukumul kitabe vel hikmete ve yuallimukum ma lem tekunu ta'lemun

( O üzerinize ayetlerimizi okuyan, sizi temizleyen, sizlere kitabı ve sırrı öğreten ve sizlere o bilmiyor olduklarınızı öğreten içinize gönderdiğimiz resul gibi. )

3/81 Ve iz ehazellahu misakan nebiyyine lema ateytukum min kitabin ve hikmetin summe caekum rasulun musaddikun li ma meakum le tu'minunne bihi ve le tensurunneh kale e akrartum ve ehaztum ala zalikum isri kalu akrarna kale feşhedu ve ene meakum mineş şahidin

( Ve zamanında Allah, habercilerin sözünü aldı. "Size o kitaptan ve sırdan verdim. Sonra, sizinle birlikte olanı doğrulayıcı olarak size resul geldi. Ona inanacaksınız ve ona yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz mi ve bunlar üzerine ağır olan ahdimi aldınız mı?" dedi. "Kabul ettik." dediler. "O halde şahit olun ve ben de sizinle birlikte şahitlerdenim." dedi. )

"Safsata" kelimesi

"Safsata" kelimesi Grekçe "Sophist" ( Soph = Bilgi ; ist = -cı ... Bilgici, Bilge ) kelimesinin Arapçada farklı telaffuz edilmiş hali olup, "Lafazanlık, Sofistlik" anlamına gelmektedir. Daha açık tanımlama ile "Safsata" kelimesi "Makul algısı yaratan ancak aldatıcı ve yanlış olan veya aldatma amacına kılıf yapılan söz" anlamında kullanılagelmiş bir kelimedir.

Atatürk'ün muhtelif söylemlerinde ve yazılarında "Safsata" kelimesine rastlamak mümkündür. Nutuk'ta yer alan bazı örnekler şöyledir.

"...."Saygıdeğer Efendiler, bu kadar kara cahil, dünya şartlarından ve gerçeklerden bu denli habersiz Şükrü Hoca ve benzerlerinin milletimizi kandırmak için, İslâmî hükümler diye yayınladıkları SAFSATALARIN gerçekte tekrarlanacak bir değeri yoktur. Ancak, bunca yüzyıllar boyunca olduğu gibi, bugün de, milletlerin cahilliğinden ve bağnazlığından yararlanarak binbir türlü siyasi ve şahsî maksatla çıkar sağlamak için, din âlet ve vasıta olarak kullanmak teşebbüsünde bulunanların memleket içinde de dışında da var oluşu, ne yazık ki, daha bizi bu konuda söz söylemekten alıkoyamıyor. İnsanlık dünyasında, din konusundaki uzmanlık ve derin bilgi, her türlü hurafelerden armarak gerçek bilim ve tekniğin ışıklarıyla tertemi ve mükemmel oluncaya kadar, din oyunu aktörlerine,her yerde rastlanacaktır....."

"Şükrü Efendi Hoca ve arkadaşları, Halife Meclis'in, Meclis Halifenindir SAFSATASIYLA, Millet Meclisi'ni Halife'nin danışma kurulu ve Halife'yi Meclis'in, dolayısıyla devletin başkanı gibi göstermek ve kabul ettirmek istemişlerdir."

"Halife ve bütün dünya kesin olarak bilmelidir ki, bugün var olan ve korunmakta bulunan Halife'nin ve halifelik makamının gerçekte ne dinî ve ne de siyasî bakımdan hiçbir anlamı ve varolma gerekçesi yoktur. Türkiye Cumhuriyeti SAFSATALARLA varlığını ve istiklâlini tehlikeye atamaz."

"Şer'iye Komisyonu'nda bulunan hoca efendiler, hilafetin saltanattan ayrılamayacağını, bilinen SAFSATALARA dayanarak iddia ettiler. Bu iddiaların yersizliğini ortaya koyup çürütmek için serbestçe konuşabilecek olanlar ortaya çıkar görünmediler."

Yukarıdaki cümlelerde de görüldüğü üzere Atatürk, "Safsata" kelimesini "Aldatmaya yönelik söylem, Aldatmak amaçlı olarak kullanılan söylem" anlamında kullanmıştır. Bir başka deyişle, söylemlerdeki kelimelerin veya cümlelerin doğrudan anlamlarını hedef almak yerine bu kelimelerin veya cümlelerin bazı iddialara nasıl kisve kılındığını vurgulamıştır.

Türk dili ve tarihi hususunda da derin çalışmalar yapmış olan Atatürk'ün 1931 yılında Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti Yüksek Başkanlığı’na hitaben kaleme aldığı mektubundaki "Safsata" kelimesi kullanımı büyük tartışmalara yol açmıştır. Mektubun ilgili bölümü şöyledir.

“Mektubumuzda heyetinizin gözlemine çok şeyler arz olunduğunu zannederim. Bu görüşleri içeren mektup yazılıp zarfa konulduktan sonra çok önemli olduğu düşüncemizde bir defa beliren noktaları dikkatinize sunmayı önemli gördük. Son senelerde Istanbul’da yayınlanan gazetelerde Roman diye okuduğumuz bazı tarihi eserler vardır ki, bunlar şüphesiz yüksek heyetinizin gözleminden kaçmış değillerdir; Bu roman sayfaları bence gerçek tarih belgelerinin yorumudur; bu roman sayfalarında görülen şeyler yaklaşık şöyle açıklanabilir.

Arabistan yarımadasının kumsal çöllerinden; “Ikre, Bismi, Rabbi SAFSATASINI esas tutmuş olan Araplar, uygar dünyada, bilhassa Türk zengin uygar bölgelerinde bu ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır. Bu zihniyetle hareket edenler Islam’dan önce evrensel Türk uygarlığının bütün belgelerini imha etmekte engel görmediler.

Yazacağınız Islam tarihinin de bu doğrultuda toplayabileceğiniz belgelere dayanarak açıklanmasını önemli görürüm.”.....


Atatürk yukarıdaki mektubunda yer alan ifadelerinde özellikle herhangi bir ayete doğrudan atıfta bulunmak yerine, mektupta geçen örnek kelimelerin ( İkre ( Oku ) Bismi ( İsmiyle ) Rabbi ( Rab )* ) islâmi kisveye bürünmüş şeytaniler tarafından inananları aldatmak ve manipüle etmek amaçlı olarak kullanıldığına dikkat çekmiştir. Bir başka deyişle, bu kelimelerin doğrudan anlamlarını ve ifade ettiği değerleri hedef almak yerine bu kelimelerin bazı uygulamalara nasıl kisve kılındığını vurgulamıştır. Zira bu durum aynen bugün de devam etmekte, dini otorite addedilen şahıslar Kur'an ayetlerine farklı anlamlar yüklemek, ayet kelimelerini farklı anlamlarda kullanmak suretiyle inananları aldatmaya ve saptırmaya gayret etmektedirler. Atatürk, mektubundaki "Safsata" kelmesini tam tanımına uygun olarak yani "Makul görünen ancak aldatıcı amaca kılıf yapılan" anlamında kullanmıştır. 

* 96/1 kodlu ayetin ilk üç kelimesi

Bu husus Fatir suresinin 33. ayetinde "Allah ile aldatmak" ifadesiyle bildirilmektedir.

31/33 Ya eyyuhen nasutteku rabbekum vahşev yevmen la yeczi validun an veledihi ve la mevludun huve cazin an validihi şey'a inne va'dellahi hakkun fe la teğurrannekumul hayatud dunya ve LA YEĞURRANNEKUM BİLLAHİL ĞARUR

( Ey insanlar, Rab’binizden sakının. Ne babanın çocuğuna, ne de çocuğun babasına bir şey karşılık veremediği günden korkun. Kesinlikle Allah' ın vaadi gerçektir. O halde, dünya hayatı sizi kesinlikle aldatmasın. ALDATICI SİZİ KESİNLİKLE ALLAH İLE ALDATMASIN )

Mektupta, ilgili kelimelerin "ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi" olarak nitelenmesi de dikkat çekmektedir. Zira tanımlamaya dikkat edildiğinde doğrudan kelimelere ilişkin bir niteleme yapılmadığı, bu kelimelerin cahiliyet dönemine ışık tutan, o dönemdeki ilk bilgilenmeye vesile olan  kelimeler oldukları için simge olarak belirtildiği görülmektedir. 

Atatürk'ün Allah inancını yansıtan ifadeleri Nutuk'ta "Allah" kelimesi kullanımı vasıtasıyla şöyle yer almaktadır.

"Hâmit Bey' in bu telgrafına 21 Temmuz 1919 tarihinde verdiğimiz bir cevapta: "İNŞALLAH her şey olacaktır. Yalnız, milletin güvenebileceği bir kabine kurabilmek için, önce o kabinenin dayanabileceği bir kuvveti meydana getirmek lâzımdır. O da Doğu illeri kongresinin ve onun arkadasından da Sivas genel kongresinin toplanması ile gerçekleşecektir" dedik."

"Maalesef, benim doğum yerim bugünkü sınırlar dışında kalmış buIunuyor. İkincisi, herhangi birseçim bölgesinde beş yıl oturmuş da değilim. Doğum yerim, bugünkü millî sınırların dışında kalmıştır. Fakat, bu böyle ise, bunda benim en küçük bir kasıt ve kabahatim yoktur. Bunun sebebi, bütün memleketimizi, milletimizi batırıp yok etmek isteyen düşmanların işgal ve istilâ hareketlerinin kısmen önlenememiş olnıasıdır. Eğer düşmanlar maksatlarında tam bir başarıya ulaşmış olsalardı, ALLAH KORUSUN, bu tasarıya imza koymuş olan efendilerin de doğum yerleri sınır dışında kalabilirdi."

"Hâmit Bey' in bu telgrafına 21 Temmuz 1919 tarihinde verdiğimiz bir cevapta: "İNŞALLAH her şey olacaktır. Yalnız, milletin güvenebileceği bir kabine kurabilmek için, önce o kabinenin dayanabileceği bir kuvveti meydana getirmek lâzımdır. O da Doğu illeri kongresinin ve onun arkadasından da Sivas genel kongresinin toplanması ile gerçekleşecektir" dedik."

Atatürk'ün "Peygamber" bilincini yansıtan ifadesi Nutuk'ta şöyle yer almaktadır.

"Saygıdeğer Efendiler, İstanbul'un dokunduğumuz ve açıklamasını yaptığımız bu can sıkıcı durumu ile uğraşırken, memleketin doğu ucunda da bir YALANCI PEYGAMBERİN yarattığı oldukça önemli ve kanlı bir olay geçiyordu."

Atatürk, Nutuk'unda, bugün küresel şeytanların "safsata" metoduyla yani "makul ve rahmani algısı yaratan ancak içeriği aldatıcı ve şeytani olan" Tek Dünya Devleti projesinin uygunsuzluğuna da değinmiştir.

"Çeşitli milletleri, ortak ve genel bir ad altında toplamak ve bu çeşitli unsurlardan oluşan kitleleri eşit haklar ve şartlar altında bulundurarak güçlü BİR DEVLET kurmak, parlak ve çekici bir siyasî görüştür. Fakat ALDATICIDIR. Hattâ, hiçbir sınır tanımayarak, dünyadaki bütün Türkleri bile BİR DEVLET halinde birleştirmek, varılması imkânsız bir hedeftir. Bu,yüzyılların ve yüzyıllarca yaşamakta olan insanların çok acı, çok kanlı olaylarla meydana koyduğu bir gerçektir. Panislâmizm ve Panturanizm siyasetinin başarıya ulaştığına ve dünyayı uygulama alanı yapabildiğine tarihte tesadüf edilememektedir. Irk ayrılığı gözetmeksizin, bütün insanlığı içine alan TEK BİR DÜNYA DEVLETİ kurma hırslarının sonuçları da tarihe yazılmıştır. İstilâcı olmak hevesleri konumuzun dışındadır. İnsanlara her türlü şahsî duyguve bağlılıklarını unutturup, onları tam bir kardeşlik ve eşitlik içinde birleştirerek, insancı bir devlet kurma teorisinin de kendine göre şartları vardır. Bizim, kendisinde açıklık ve uygulama imkânı gördüğümüz siyasîilke, millî siyasettir. Dünyanın bugünkü genel şartları, yüzyılların dimağlardave karakterlerde yerleştirdiği gerçekler karşısında hayalci olmak kadar büyük yanılgı olamaz. Tarihin ifadesi budur, ilmin, aklın, mantığın ifadesi böyledir."

Atatürk, dinin saf, temiz ve anlaşılır haliyle tüm insanlık tarafından benimsenmesine olan arzusunu da dile getirmiştir. Ayrıca Atatürk kolektif insanlık bilincinin bir sonucu olarak tezahür etmesi düşünülebilecek olan Birleşik Dünya Devleti'nin, insanın mevcut kibirli niteliği nedeniyle ancak bir hayal olduğunu vurgulaşmıştır.

Efendiler, bütün insanlığın görgü, bilgi ve düşüncde yükselip olgunlaşması, Hristiyanlığı, Müslümanlığı, Budizmi bir yana bırakarak basitleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak duruma getirilmiş saf ve lekesiz BİR DÜNYA DİNİ kurulması ve insanların, şimdiye kadar kavgalar, çirkeflikler, kaba istek ve iştahlar arasında bir sefalethanede yaşamakta olduklarını kabul ederek, bütün vücutları ve zekâları zehirleyen zararlı tohumları yok etmeye karar vermesi gibi şartların gerçekleşmesini gerektiren BİRLEŞİK BİR DÜNYA DEVLETİ kurma hayalinin tatlı olduğunu inkâr edecek değiliz. Türkiye'ye musallat olmamak şartıyla, hilâfetçileri ve Panislâmizm taraftarlarını memnun etmek için, bu tasavvur ve tahayyül bir dereceye kadar bizde de tasvir edilmişti. Ortaya atılan görüş şuydu : Avrupa'da, Asya'da, Afrika'da ve diğer kıt'alarda yaşayan Müslüman toplumları, gelecekte herhangi bir gün kendi irade ve arzularını kullanacak bir güç ve özgürlüğe kavuşurlar ve o zaman lüzumlu ve yararlı görürlerse, çağın gereklerine uygun birtakım uyuşma ve birleşme noktaları bulabilirler."























26 Kasım 2021 Cuma

Hubris sendromu

"Hubris Sendromu", "Tanrısal ego" veya "Kibir sendromu" olarak da bilinen hastalıktır. Sendromun özünde başkalarında olmayan bilgiye, niteliğe, güce haiz olduğunu düşünüp narsistçe kibirlenme ve aşağılama eylemi bulunmaktadır. Bu sendroma haiz kimselerin çevrelerini tahakküm altına alma ve zulmetme eğilimleri mevcuttur.

Yunanca "Hubris" ( Kibir ) kelimesi esasen "Hybris" / "Hybrid" yani Arapça "Kibir" ( Büyüklenme, Ululanma ) kelimesidir. "Hybrid / Hybris" kelimesi, cinlerin ve cin melezlerinin kendilerini insanlara göre "üstün, ulu, büyük" addetmelerine dayalı olarak kullanıma girmiş olan bir kelimedir.

Ayrıca Arapça "Hubr" ( Bilme, İlim ), "Hibr" ( Âlim ) kelimeleri de semantik ilinti arzetmektedir. Zira "İlm" ve "Âlim" kelimelerinin kökünde yer alan "İL / AL" heceleri "Âli / Âlâ" ( Yüce, Büyük ), "İlliyin" ( En üst gök ) kelimelerinin de kökü durumundadır. Yani "Hubr, Bilgi, İlm = Yücelik, Büyüklük, Üstünlük" formülü söz konusudur.

Özünde şirk bulunan Zionism ( Tanrısalcılık ) kavramı da "Hubris Sendromu"nun bir tezahürü niteliğindedir.

Dolayısıyla "Hubris" kelimesi, Kur'an'da zikredilen "İlim üzerine sapma" fenomenini de yansıtmaktadır. Aşağıdaki ayetlerde "İlim üzerine sapma" ve "İlmin kudret olması gerçeğinin kibirlenme vasıtasına dönüşmesi" hususları yer almaktadır.

45/23 Fe raeyte men ittehaze ilahehu hevahu ve EDALLEHULLAHU ALA İLMİN ve hateme ala sem'ihi ve kalbihi ve ceale ala besarihi ğişaveh fe men yehdihi min ba'dillah e fe la tezekkerun

( Hevesini ilahı edinen kimseyi görmez misin? Allah onu İLİM ÜZERİNE SAPTIRIR. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )

28/78 Kale innema UTİTUHU ALA İLMİN İNDİ e ve lem ya’lem ennellahe kad ehleke min kablihi minel kuruni men huve eşeddu minhu kuvveten ve ekseru cem'a ve la yus'elu an zunubihimul mucrimun

( "Kesinlikle o İNDİMDEKİ İLİM ÜZERİNE VERİLDİ." dedi. Kesinlikle Allah' ın ondan önce, KUVVET OLARAK ONDAN DAHA ŞİDDETLİ ve topluluk olarak daha çok olan nesillerden kimseleri helak ettiğini bilmez mi? Ve SUÇLULAR günahları hakkında sual edilmezler. )

25 Kasım 2021 Perşembe

Ku'ran neden "Zikr"dir ... "Hatırlatma"'dır?

Kur'an'ın bir "Zikr" ( Hatırlama / Hatırlatma ) olduğu ayetlerde sıkça tekrarlanmaktadır. Bunun sebebi ise Kur'an'ın, insanın kalbinde yani "vicdanında" zaten kayıtlı olan ve ancak Rab'bin hidayete erdirme rızası ile erişime açılabilecek ilahi kozmik bilgileri, kodları ( ana yazılım ) içermesidir. Zira ayetlerde sıkça "E fe la tezekkerun" ( O halde hatırlamaz mısınız? ) sorusu yer almaktadır. Neyin hatırlanması istenmektedir? İnsanın "vicdanının sesini dinlemesi" ve kendinde zaten kayıtlı bilgileri "hatırlaması" istenmektedir.

11/24 Meselul ferikayni kel a'ma vel esammi vel basiri ves semiy' hel yesteviyani mesela E FE LA TEZEKKERUN

( Bu iki grubun misali kör ve sağır ile gören ve duyan gibidir. İki misal eşit olur mu? ARTIK HATIRLAMAZ MISINIZ? )

Dolayısıyla "Zikr" kelimesinin esas anlamı, "Ritüel esnasında bir kelime veya cümlenin belirli sayıda tekrarlanması"ndan ziyade "Allah'ı ve O'nun bahşettiği ilmi hatırlamaktır." 

"Allah'ı zikretmenin" yani "O'nu hatırlamanın" kalbi tatmin eden yegane unsur olduğu da ayetlerde bildirilmektedir. Zira "Allah'ı hatırlamak" demek "İyiliği, doğruluğu, güzelliği, adaleti" hatırlamak ve icra etmek demektir ki bu da inanan insanlar için sonsuz bir huzur, mutluluk ve tatmin kaynağıdır.

13/28 Ellezine amenu ve tatmeinu kulubuhum bi zikrillah e la bi zikrillahi tatmeinul kulub

( Onlar inanırlar ve kalpleri, Allah' ın hatırlanması ile tatmin olur. İyi bilin ki, kalpler Allah' ın hatırlanması ile  tatmin olur. )

Kur'an'ın "Zikr" olarak tanımlandığı ayetler mevcuttur.

6/90 Ulaikellezine hedellahu fe bi hudahumuktedih kul la es'elukum aleyhi ecra in HUVE illa ZİKRA lil alemin

( İşte onlar, Allah' ın yönlendirdikleridir. O halde yönlendirmelerine tabi ol. De ki: "Ben onun üzerine sizden ödül sual etmiyorum. Kesinlikle O alemler için HATIRLATMADIR." )

7/2 Kitabun unzile ileyke fe la yekun fi sadrike haracun minhu li tunzira bihi ve ZİKRA lil mu'minin

( Sana indirilen kitaptır. Onunla uyarman ve inananlara HATIRLATMAN için ondan göğsünde zorluk sıkıntı olmasın. )

7/69 E ve acibtum en caekum ZİKRUN min rabbikum ala raculin minkum li yunzirakum vezkuru iz cealekum hulefae min ba'di kavmi nuhin ve zadekum fil halki bestah fezkuru alaellahi leallekum tuflihun

( “Sizi uyarması için sizden bir adam ile size HATIRLATMA geldi diye şaşırdınız mı? Hatırlayın, zamanında, Nuh kavminden sonra, sizi halifeler kıldı ve yaratılışta sizi gelişim ve beden olarak artırdı. O halde Allah' ın nimetlerini hatırlayın. Umulur ki iflah olursunuz." )

11/120 Ve kullen nekussu aleyke min enbair rusuli ma nusebbitu bihi fuadek ve caeke fi hazihil hakku ve mev'izatu ve ZİKRA lil mu'minin

( Ve sana resullerin haberlerinden hepsini anlatıyoruz ki onlarla kalbini sabitleyelim. Sana bunun içinde, inananlar için gerçek, öğüt ve HATIRLAMA geldi. )

Kur'an'da "Zikr" kelimesinin Kur'an ayetlerini tanımlamak üzere ilk kez geçtiği ayetteki "Zikr" kelimesinin 11. kelime olması da, "Zikrin" frekans yükseltici, portal açıcı, halden hale geçiş sağlayıcı tesirinin olduğunu ispat eder niteliktedir.

3/58 Zalike (1) netlu (2) hu (3) aley (4) ke (5) min (6) el (7) ayati (8) ve (9) ez (10) ZİKR (11) el (12) hakim (13)

( Bu sana okuduğumuz ayetlerdendir ve hakim olan HATIRLAMADIR. )



24 Kasım 2021 Çarşamba

Öğretmen Atatürk ve karatahtadaki nümerolojik mesajlar

Atatürk'ün karatahta önünde eğitim verirken çekilmiş üç adet fotosu bulunmaktadır. Bu fotolardadaki karatahtalarda yazılı olan sayılarda ve harflerde nümerolojiye dayalı kozmik mesajlar bulunmakta gibidir.


Atatürk'ün harfleri öğrettiği yukarıdaki fotosundaki karatahtada yer alan harfler ilginç şekilde gruplanmışlardır.

u (25), ı (11) ... "9" ( 9/11 olarak boyut portalı ve halden hale geçiş sembolü )
ü (26), i (12) ... "11" ( Düalite, döngü, boyut portalı açılışı ve halden hale geçiş sembolü )
f (7), k (14)   ... "21" ( Ruhun nümerik sembolü )
ve sol alttaki tek harf olan

k "14" ... İkili Yedi ( 7+7 ) ( Düalite ve döngü sembolü )

Yukarıdaki sayıların toplam nümerolojik değeri de "19" sayısını vermektedir. ( 9+1+1+2+1+1+4 = 19 ). 19 sayısının nümerolojik değeri "1" olup ( 1+9 = 10 ... 1+0 = 1 ) kolektif bilinci ve üniteyi ( vahdet ) sembolize etmektedir. ( Atatürk ve 19 sayısı ilişkisi zaten bilinen bir fenomendir. )


Atatürk'ün matematik işlemi yaptırdığı yukarıdaki fotoda "11", "19" ve "21" nümerolojileri dikkat çekmektedir. Tahtadaki işlem;

  35.65
       12
  x____
   7130
 3565
 _____
427.80

35.65 ... 3+5+6+5 = "19"
7130 ... 7+1+3+0  = "11"
3565 ... 3+5+6+5 =  "19"

427.80 ... 4+2+7+8+0 = "21"


20.09.1928 tarihinde Atatürk'ün Kayseri ziyareti esnasında çekilmiş olan yukarıdaki fotodaki kara tahtada "Seyahatım"" yazmakta olup bu kelime 9 harften oluşmakta ve kelimedeki harflerin alfabedeki sıra değerleri toplamı da 119 sayısını vermektedir. Bu durum halden hale geçişin, portaldan geçişin sembolü olan 9/11 sayı ikilisine ve 11 sayısına işaret etmektedir. ( 9 ve 119 ( 1+1+9 = 11 ) Ayrıca "Seyahatım" kelimesi de boyut portalından geçiş kavramıyla uyum arzetmektedir. Spiritüalizmde boyutlar arası "seyahat" eden vazifeli varlıklar "Seyyar / Gezgin" olarak nitelenirler.

Foto tarihi 20.09.1928 olup 11 nümerolojisi dikkat çekmektedir. 

20.09 ... 2+0+0+9 = "11"

1928 ... 19 ... 1+9 = 10 ; 28 ... 2+8 = 10 .... "11"

Ayrıca Kayseri ilinin plaka kodu 38 olup bu sayının nümerolojik değeri de 11 sayısını vermektedir. ( 3+8 = 11 ) 

Karatahtadaki yazıda "Seyâhatİm" yazmakta olup esasen "SeyâhatIm" olmalıdır.  ( Rahatım, Atım, Suratım .... gibi. ) Ancak bu kelimenin nümerolojik değerinin "I" harfine veya "İ" harfine bağlı olarak 119 veya 120 olması da ilginç bir durum arzetmektedir.

Kritik ve belirleyici harfler "I" ve "İ" harfleri olup ikisi yanyana 11 şekli oluşturmaktadır. Ve eğer "I" harfi olursa kelimenin nümerolojik değeri 119 olmaktadır.

S (22) + E (6) + Y (28) + A (1) + H (10) + A (1) + T (24) + I (11) + M (16) = "119" ( 11 ve 9/11 )

"I" harfi Türkçe alfabedeki 11. harftir.



20 Kasım 2021 Cumartesi

Bir bilim insanının söylemi...

Genetik alanında yaptığı çalışmalar ile Nobel ödülü almış bir bilim insanına ait olduğu belirtilerek sosyal medyada sirküle edilen şu sözler oldukça düşündürücüdür.

Esasen "Bahşedilen maddi ve manevi nimetlere karşı insanın hem Allah'a, hem kendisine, hem de diğer insanlara / varlıklara olan "vicdani" sorumluluğunu, "borcunu" ifade eden ve "Deyn" ( Borç ) kökünden türemiş olan "Din"* kelimesi, daha anlamı bile öğrenilemeden, ahlâksızca uygulamalar vasıtasıyla öylesine dejenere edilmiş ve algısal olarak öyle itici hale getirilmiştir ki anılan bilim insanı zaten “vicdani” olan "Günah", "Sevab" ve "Haram" kelimelerini sırf "dini ifade" olatak algılanmasın diye "Karaktersizlik", "İnsan" ve "Etik" ( Ahlâka uygun ) kelimeleriyle ikame etmek zorunda kalmaktadır.

* Batı dillerinde "Haysiyet" anlamına gelen "Dignity" ve "Dignité" kelimeleri de "Deyn / Din" kökündendir.

Oysa bu kavramlar zaten insani ve vicdani olguları ve insanın kendisiyle olan muhakemesini temsil etmektedir.

Günah / Cünah = Vicdan azabı veren, Sıkıntı veren

Sevab = Hayırlı olan, İyi olan, Doğru olan 

Haram** = Zararlı olan, Kötü olan 

** İngilizcedeki "Harm" kelimesiyle ortak köken )

"Vecd" ( Bulmak ) kökünden olan "Vicdan" kelimesi ise "İyiyi kötüden ayırmayı, iyiye yönlenmeyi sağlayan ve içte bulunan manevi kodlama yani ruhsal frekans"tır.

( Vicdan = Ruhsal gına, Ruhsal zenginlik ) 

19 Kasım 2021 Cuma

"Faiz" ve "Riba" kelimeleri

Son dönemde yoğun bir şekilde gündemde olan "Faiz" kelimesi, "Fevz" ( Kurtuluş, Selamet ) kökünden türemiş olan ve "Kurtulan, Selamete eren" anlamına gelen bir kelimedir. "Fevz" ve "Faiz" kelimeleri Kur'an'da anılan anlamda kullanılmış olup ayet örnekleri şöyledir.

4/13 Tilke hududullah ve men yutiillahe ve rasulehu yudhilhu cennatin tecri min tahtihel enharu halidine fiha ve zalikel FEVZul azim

( Bunlar Allah’ ın hudutlarıdır. Kim Allah’a  ve onun resulüne itaat ederse, onu içinde ebedi olacağı, altlarından nehirler akan bahçelere sokar. İşte bu büyük KURTULUŞTUR. )

9/20 Ellezine amenu ve haceru ve cahedu fi sebilillahi bi emvalihim ve enfusihim a'zamu deraceten indellah ve ulaike humul FAİZUN

( O inananlar ve göç edip ayrılanlar, mallarıyla, nefisleriyle Allah yolunda cihad edenler, Allah' ın indinde derece olarak daha büyüktürler. Bunlar KURTULANLARDIR. )

Gündemdeki finansal anlam içeren ve Kur'an'da geçen kelime ise kökende "Yükselme, Artma" anlamlarını taşıyan "Riba" ( Prim, Rebate ( İng. ) ) kelimesidir ki bu kelime "Verilen borcun veya sağlanan faydanın üzerine gereği yokken ekstra değer ekleyerek tahsil etme, geri alma" eylemini tanımlamaktadır. Yani daha net ifade ile ayetlerde tanımlanan "Bankacılık, Bankerlik ve Tefeciliktir."

Bakara suresinin 275. ayetinde "Riba"nın ( Primin, Faizin* ) haram kılındığı, "Bey'a"nın ( Alışveriş ) helal kılındığı bildirilmektedir. 

2/275 ...... ehalellahul BEY'A ve harramer RİBA ....." ( .... Allah ALIŞVERİŞİ helal kılmış, RİBAYI / PRİMİ haram kılmıştır. .....  )

Çünkü "Bey'a" ( Alışveriş )'da "haksız kazanç" bulunmamaktadır. Çünkü "Bey'a" ( Alışveriş ), taraflar arasındaki karşılıklı para, mal veya hizmet sunma işlemi esnasında her iki tarafında makul ve mutabık olunan değerler üzerinden karşılıklandırılmasını / fayda almasını sağlayan, herhangi bir tarafın daha fazla veya daha az fayda elde etmesini engelleyen bir eylemdir.

Nisa suresinin 161. ayetinde ise açıkça "Ahz er Riba" ( Riba alma / Faiz* alma ) ifadesi geçmekte ve bankerlik, tefecilik yoluyla elde edilen "haksız kazanca" vurgu yapılmaktadır.

* Piyasada kullanılan anlamı nedeniyle ve anlaşılabilmesi amacıyla yazılmıştır. "Faiz" kelimesi Arapça "Faide" ( Fayda ) kelimesinin de bir tezahürüdür. ( Arapçada "D" ve "Z" harfleri birbirlerini ikame edebilmektedirler. ) 

4/161 Ve AHZİHİMUR RİBA ve kad nuhu anhu ve eklihim emvalen nasi bil ba'til ve a'tedna lil kafirine minhum azaben elima

( Ve yasaklandıkları, menedildikleri halde FAİZ ALMALARI ve insanların mallarını batıl yere yemelerinden dolayı onlardan inkarcı olanlara elim azap hazırladık. )

Al'i İmran suresinin 130. ayetinde de karşılığı olmayan kazançtan yani "Riba"dan kaçınılması gerektiği bildirilmektedir.

3/130 Ya eyyuhellezine amenu LA TE'KULUR RİBA AD'AFEN MUDAAFETEN vettekullahe leallekum tuflihun

( Ey o inananlar, KAT KAT ARTIRILMIŞ FAİZ YEMEYİN. Allah’tan sakının. Umulur ki iflah olursunuz. )

"Riba" kelimesinin "Yükselme, Artma" anlamlarında "Yerbu" ve "Rabiya" formunda kullanıldığı ayetler şöyledir.

30/39 Ve ma ateytum min riben li YERBUVE fi emvalin nasi fe la YERBU indellah ve ma ateytum min zekatin turidune vechellahi fe ulaike humul mud'ifun

( Ve insanların malları içinde ARTMASI için o primden verdiğiniz Allah' ın indinde ARTMAZ. Allah' ın yüzünü isteyerek, o zekattan verdiğiniz, işte onlar, onlar kat kat artmış olanlardır. )

13/17 Enzele mines semai maen fe salet evdiyetun bi kaderiha fahtemeles seylu zebeder RABİYA ve min ma yukidune aleyhi fin naribtiğae hilyetin ev metain zebedun misluh kezalike yadribullahul hakka vel batil fe emmez zebedu fe yezhebu cufaa ve emma ma yenfeun nase fe yemkusu fil ard kezalike yadribullahul emsal

( Gökten su indirdi de vadiler kendi ölçüleriyle sel oldular. Sel de YÜKSELEN köpüğü yüklendi. Meta veya  süs, zinet yapmak için, ateşte üzeri körüklenenlerden de onun aynısı gibi köpük meydana gelir. İşte Allah gerçeği ve batılı böyle beyan eder. Ama köpük çözülüp dağılarak faydasızca ayrılır gider ve ama insanlara faydası olan ise yerde kalır. İşte Allah misalleri böyle beyan eder. )




Medusa Ay Tutulması

"Tüm dengeleri değiştirecek 19 Kasım Algol sabit yıldızlı Ay tutulması dünya genelinde önümüzdeki 6 ay insanlığı ciddi sınavlardan geçirecek. Boğa burcunun 27 derecesinde meydana gelecek parçalı Ay tutulması, 2022-2023 yıllarında yaşanacak Boğa- Akrep hattındaki tutulmaların da ilki olacak. Afrika, Atlas okyanusu, Avrupa’nın batısı, Güney ve Orta Amerika, Avustralya, Yeni Zelanda’dan izlenebilecek tutulma, ülkemizden izlenemeyecek. Algol Karma ve Arap astrolojisinde ‘Şeytan' tanımına sahiptir ve Medusa'yı anlatır."

Basından 14.11.2021


"Medusa" kelimesi esasen "Mecusi" ( Majisyen, Büyücü, Ateşe Tapan ) kelimesinin bir tezahürü olup, megatif şeytani frekansları temsil etmektedir. Yılandan saçları olan pagan bir karakter olarak resmedilen Medusa'nın ters dönmüş bir heykeli de Yerebatan Sarnıcı'nda bulunmaktadır. Keltler ( Celtics, Galatyalılar ) belirli dönemlerde bu Medusa heykelini ziyarete gelip ayin yapmaktadırlar. 2016 yılı yapımı olan "Inferno" ( Cehennem ) filminin bir bölümü de Yerebatan Sarnıcı'nda çekilmiştir.


Medusa portresi


Yerebatan Sarnıcı'ndaki ters dönmüş Medusa kafası

Ay Tutulması fenomeni kutsal kitaplarda da yer almakta ve "yeni döngü başlangıcı" anlamı ile ilintilendirilmektedir. Zira Ay Tutulması'ndan bahsedilen Kıyamet ( Ayağa Kalkış ! ) suresinin aşağıdaki ayet ikilisinde toplam 11 kelime bulunmaktadır. Ayrıca bu ayetlerden ilkinde 4, ikincisinde ise 7 kelime bulunmakta olup, her iki ayetin de son kelimeleri "Kamer" ( Ay )'dir.

75/8 Ve (1) hasefe (2) el (3) kameru (4)

( Ve Ay kapanıp söndüğünde, )

75/9 Ve (1) cumi'a (2) eş (3) şemsu (4) ve (5) el (6) kameru (7)

( Ve Güneş ve Ay toplandığında, )

Kitab-i Mukaddes'in ( Tevrat + İncil ) aşağıdaki ayetlerinde de Ay Tutulması'ndan bahsedilmekte olup, ilk bahisin 29. surede yer alması da 11 nümerolojisi ( 2+9 = 11 ) açısından dikkat çekmektedir.

29 Joel 2-31 RAB'bin büyük ve korkunç günü gelmeden önce Güneş kararacak, ay kan rengine dönecek.

29 Joel 2-32 O zaman RAB'be yakaran herkes kurtulacak. RAB'bin dediği gibi, Siyon Dağı'nda ve Yeruşalim'de kurtulup Sağ kalanlar arasında RAB'bin çağıracağı kimseler olacak."

44 Acts 2-20 Rab'bin büyük ve görkemli günü gelmeden önce güneş kararacak, ay da kan rengine dönecek.

44 Acts 2-21 O zaman Rab'be yakaran herkes kurtulacaktır.'

66 Revelations 6-12 Kuzu altıncı mührü açınca, büyük bir deprem olduğunu gördüm. Güneş keçi kılından yapılmış siyah bir çul gibi karardı. Ay baştan aşağı kan rengine döndü.

Medusa Ay Tutulması 19.11.2021 tarihinde yani bugün gerçekleşecektir.

Yunanistan'ın Akdeniz'de başlattığı tatbikatın isminin "Medusa 11" olması da manidardır.

18 Kasım 2021 Perşembe

Dolar kuru ve 11

Bir süreden beri artış trendinde olan ABD Doları'nın "11 TL"'yi 18.11.2021 tarihinde görmesi nümerolojik açıdan ilginç bir durum oluşturmaktadır. Bugün saat 18:19 itibarıyla Dolar kuru 11:11 TL'ye ulaşmıştır.


Günü ( 18 ) ve ayı ( 11 ) oluşturan sayılarda 11 ve 9/11 nümerolojisi bulunmaktadır. 

- 1+8+1+1 = 11

- 18 ; 1+8 = 9 ve 11 ... 9/11 





Cinler, 7, İkili Yedi ve 9 nümerolojisi

27. sure olan Neml suresinin aşağıdaki ayet setinde, Hz. Süleyman'ın neferlerinden biri olan Hudhud kuşunun Sebe melikesine "Süleyman'dan bir kitap" ilettiği bildirilir. Kur'an'daki ikinci ve son besmele de bu ayet setinde yer almaktadır.

27/28 İzheb bi kitabi haza fe elkih ileyhim summe tevelle anhum fenzur maza yarciun ( Bu kitap ile git de onu onlara atıp bırak. Sonra onlara yüz çevir de neye dönerler bak. )

27/29 Kalet ya eyyuhel meleu inni ulkiye ileyye kitabun kerim ( "Ey ileri gelenler kesinlikle bana faydalı yüce kitap atılıp bırakıldı." dedi. )

27/30 İnne (1) hu (2) min (3) suleymane (4) ve (5) inne (6) hu (7) bi (8) ismi (9) allah (10) er (11) rahman (12) er (13) rahim (14) ( Kesinlikle o Süleyman’ dandır. Kesinlikle o şefkatli merhametli Allah' ın ismi iledir. )

Ayette bahsedilen ve Süleyman'dan olduğu belirtilen kitabın, "Ars Goetia - Clavicula Salomonis" ( Hükmetme Sanatı - Süleyman'ın Anahtarı ) isimli maji kitabı olması kuvvetle muhtemeldir. Bu kitapta Hz. Süleyman'ın hizmetinde 72 cin bulunduğu belirtilmekte ve her bir cin tasvir edilerek tanımlanmaktadır. 


"Cin" kelimesi ile ilgili olarak da Kur'an'da "7" ve "İkili Yedi" nümerolojisi dikkat çekmektedir. ( "Cinn" kelimesi "Cenn" ( Örtmek, Örtülmek, Gizlemek ) kökünden olup "Örtülü, Gizli, Görünmeyen ) anlamına gelmektedir. )

- Hz. Süleyman'ın kitabından bahsedilen Neml suresinin numarası 27'dir. ( 2 ve 7 ... İkili Yedi ) Ayrıca 2+7 işleminin sonucu olan 9 sayısı da sihir sayısı olarak bilinmekte ve matematiksel bir fenomen niteliği taşımaktadır. 

Ayrıca bkz. 


- Kur'an'da ikinci ve son besmelenin geçtiği Neml suresinin 30. ayetinde toplam 14 kelime yer almakta olup, bu kelimeler, 7 kelimelik besmele ve diğer 7 kelime olarak iki gruba ayrılmışlardır. Bu durumda da İkili Yedi tezahürü bulunmaktadır.

27/30 İnne (1) hu (2) min (3) suleymane (4) ve (5) inne (6) hu (7) bi (8) ismi (9) allah (10) er (11) rahman (12) er (13) rahim (14) ( Kesinlikle o Süleyman’ dandır. Kesinlikle o şefkatli merhametli Allah' ın ismi iledir. )

- Cinn suresi 72. suredir.

- "Cinn" kelimesi Kur'an'da 43 ( 4+3 = 7 ) kere tekrarlanmaktadır.

- Cinn suresinin 18 kelimelik ( 1+8 = 9 ve 6+6+6 = 18 ) ilk ayetindeki "Cinn" kelimesi, ayetin ilk cümlesindeki 11. ve son kelimedir. Ayetin ikinci cümlesinde ise 7 kelime bulunmaktadır. Ayeti oluşturan iki cümledeki kelime adetlerinin 7 ve 11 olarak bölünmesi "İkili Yedi" ve 9 nümerolojisine dikkat çekmektedir. 

72/1 Kul (1) uhiye (2) iley (3) iye (4) enne (5) hu (6) isteme'a (7) neferun (8) min (9) el (10) CİNNİ (11) fe (12) kalu (13) in (14) na (15) semi'na (16) kur'anen (17) aceben (18)

( De ki: “Bana kesinlikle cinlerden askerlerin dinleyip de "Kesinlikle biz acayip Kur'an duyduk." dedikleri vahyedildi." )

- Kur'an'da "Cinn" kelimesinin ilk kez geçtiği ayetteki "Cinn" kelimesi 7. kelime olup, ayet kodunun ( 6/100 ) nümerolojik değeri de 7 sayısını vermektedir. ( 6+1+0+0 = 7 ) Bu durum "İkili Yedi" kavramını temsil etmektedir.

6/100 Ve (1) cealu (2) li (3) allahi (4) şurakae (5) el (6) CİNNE (7) ve (8) haleka (9) hum (10) ve (11) haraku (12) lehu (13) benine (14) ve (15) benatin (16) bi (17) ğayri (18) ilm (19) subhane (20) hu (21) ve (22) teala (23) an (24) ma (25) yesifun (26)

( Ve Allah için CİNLERİ ortaklar kıldılar. Halbuki onları yarattı. İlimsizce O’na oğullar, kızlar uydurdular. O yücedir ve o vasfettiklerinin üzerindedir. )

Atatürk kelimesindeki etimolojik ve nümerolojik gizem

Bu bölümdeki konuya önyargılı ve yüzeysel yaklaşmanın, derindeki bilgilerin ve gerçeklerin keşfedilmesini engelleyeceğini hatırlatmakta fayda bulunmaktadır. Zira bu bölümde, aynı yüzyılda yaşamış olmalarının dışında birbirleriyle hiçbir ilgisi yokmuş gibi görünen iki şahsiyetin ismi geçmektedir. Ancak ilahi nizamda birbiriyle ilgisi olmayan hiçbir varlık bulunmamaktadır.

Aleister Crowley isimli şahıs, 1875 yılında İngiltere'de doğmuş, okültizm, spiritüalizm ve maji konularında nam salmış bir satanisttir. Crowley, Hermetic Order of the Golden Dawn ( Altın Şafağın Hermetik Düzeni ) cemiyetine üye olmuş ve daha sonra da Ordo Templis Orientis ( Doğu Tapınağı Düzeni ) isimli gizli cemiyetin başkanlığını yapmıştır. Gizli ilimler üzerine derin faaliyetleri olan Crowley 20. yüzyılın şeytanı olarak anılmaktadır.

Gizli ilimler başlığı altında toplanan okültizm, mistisizm, kabalizm, maji ( büyü ), astroloji, havas vb. gibi Allahu Teala'nın rıza göstermediği ancak sınav kıldığı tüm spiritüalist faaliyetlerin temel ilim kaynağı yine Kur'an ve diğer kutsal kitaplardır. Zira başka bir ilim kaynağı yoktur. Bu husus Bakara suresinin 32. ayetinde meleklerin söylemi vasıtasıya bildirilmektedir. 

2/32 Kalu subhaneke la ilme lena illa ma alemtena inneke entel alimul hakim

( "Yücesin sen. O bize öğrettiğinin haricinde bize ilim yoktur. Kesinlikle sen bilensin hakimsin." dediler. )

İlmin, bilimin nötr olduğu ancak ilmi kimin hangi amaç ile kullanacağının önemli olduğu gerçeği de daima hatırlanmalıdır. Zira, Allahu Teala'nın izni ve rızası doğrultusunda, Kur'an ilmi vasıtasıyla sihir uygulamaları yapılabildiği gibi şifacılık uygulamaları da yapılabilmektedir. 

Aleister Crowley'nin oğluna "Atatürk" ismini vermiş olması batini bir hususa dikkat çekmekte olabilir. Zira okült spiritüalist faaliyetlerin temel metodu harflerin, kelimelerin ve sayıların birbirleriyle ilintili olarak kullanımına yani etimolojiye ve nümerolojiye dayanmaktadır. Dolayısıyla acaba Crowley, "Atatürk" kelimesiyle ilgili bazı spiritüel gerçeklerin farkına mı varmıştı? Bu kelimedeki bir mistik gücü mü keşfetmişti? 

Ayrıca Crowley'nin, 1945'te yayınlanan Oriflame adlı şiir kitabındaki "Gone are the Ghosts and Gods" ( Gidenler Hayaletler ve Tanrılardır ) şiirini Mustafa Kemal Atatürk ve oğlu Alaister Attaturk Crowley'e ithaf etmesi de konu bağlamında dikkat çekmektedir.

Esasen "Atatürk" kelimesi hem etimoloji, hem de nümeroloji itibarıyla okült spiritüel ilimler açısından ilginç bir kelimedir. "Atatürk" kelimesi, okültizmdeki kritik sayılar olan "7" ve "11" sayılarını içermektedir. İlahi kozmik nümerolojide 7 sayısı "Tamamlanma, Bir Döngülük Frekans, Döngü Sonu" kavramlarını, 11 sayısı ise "Düalite, Döngü, Boyut Portalı, Halden Hale Geçiş" kavramlarını sembolize etmektedir. 

"Atatürk" kelimesi 7 harften oluşmakta ve bu kelimeyi oluşturan harflerin Türk, İngiliz ve Arap alfabesindeki sıra numaraları toplamları 11 ve 111 sayılarına ilişkin nümeroloji ( 92 ... 9+2 = 11, 83 ... 8+3 = 11 ) içermektedir.


Ayrıca "Atatürk" kelimesinin kök ayrışım analizi şöyle olmaktadır.

Ata * = Verildi, ATıldı, Getirildi ( "ATmak" fiilinin kökü )

Turk = Türk

Atatürk = Verilen Türk, Getirilen Türk, ATılan Türk 

* "Ata" kelimesinin "Önceden gelenler" anlamı da bu kök anlama dayanmaktadır. Arapçadaki "Ata" fiili de aynı anlamı yansıtmaktadır. Örnek: 3/170 .... ATAhumullahu  min fadlihi ( ... Allah onlara üstünlüğünden VERDİ. )

Kur'an'da geçen "Seb'an minel mesani" ( İkililerden Yedi ) kavramı da 7 ve 11 sayılarının önemine dikkat çekmektedir. Bu husus evvelce "Yedi ve İkili Yedi ile uyumlu ayetler - kelimeler" başlıklı bölümde ve diğer birçok bölümde incelenmiştir.


17 Kasım 2021 Çarşamba

Düzce'de bir deprem...

Bugün yani 17.11.2021 tarihinde, saat 15:40:16'da Düzce'de 5.3 şiddetinde bir deprem olmuştur. Depremin Kandilli Rasathanesi'nde kaydedilen ilk istatistiki verileri aşağıdaki gibidir.


Her olayda bir mesaj olabilir yaklaşımı ile deprem verileri incelendiğinde bazı nümerolojik uyumlar göz çarpmaktadır. ( Bu vesile ile 17.08.1999 tarihindeki Gölcük depremini ve depremde vefat edenleri rahmetle anmakta fayda bulunmaktadır. ) 

- Ayın 17. * günü 1+7 = "8"
- Depremin şiddeti 5.3 ... 5+3 = "8"
- Depremin saati 15:40:16 ... 1+5+4+0+1+6 = 17 ... 1+7 = "8"
- Depremin boylamı 31.0400 ... 3+1+4 = "8"

* 1999 yılındaki Gölcük depremi de 8. ayın 17. gününde meydana gelmiştir.

Zilzal ( Zelzele ) suresi 99. sure olup, 8 ayetten oluşmaktadır. Ve surenin son iki ayeti "8"er kelimeden oluşmaktadır.

99/1 İza (1) zulzileti (2) el (3) erdu (4) zilzale (5) ha (6) ( Yer zelzelesiyle sarsıldığında. )

99/2 Ve (1) ahraceti (2) el (3) erdu (4) eskale (5) ha (6) ( Ve yer ağırlıklarını çıkardığında. )

99/3 Ve (1) kale (2) el (3) insanu (4) ma (5) leha (6) ( Ve insan "Ona ne oluyor?" dediğinde. )

99/4 Yevme (1) izin (2) tuhaddisu (3) ahbara (4) ha (5) ( O gün haberlerini anlatır. )

99/5 Bi (1) enne (2) rabbe (3) ke (4) evha (5) leha (6) ( Kesinlikle Rab’binin ona vahyetmesiyle. )

99/6 Yevme (1) izi (2) yasduru (3) en (4) nasu (5) eştaten (6) li (7) yurav (8) a'male (9) hum (10) 
( O gün insanlar, çalışmalarının gösterilmesi için bölükler halinde meydana çıkarlar. )

99/7 Fe (1) men (2) ya'mel (3) miskale (4) zerratin (5) hayran (6) yera (7) h (8) 
( Artık kim zerrelerin ağırlığı ölçüsünde hayır yapmışsa onu görür. )

99/8 Ve (1) men (2) ya'mel (3) miskale (4) zerratin (5) şerran (6) yera (7) h (8) 
( Ve kim zerrelerin ağırlığı ölçüsünde kötülük yapmışsa onu görür. )

- Bugün depremin olduğu Düzce ilinin plaka kodu 81 olup, bu sayının nümerolojik değeri 9 sayısını vermektedir. 81 sayısı 9x9 işleminin sonucu olup, Zilzal suresi 99. suredir.

- Zilzal suresinin ilk 3 ayetinde 6'şar kelime bulunmaktadır. Bu durum 666 sayısına ve 18 sayısı ( 6+6+6  = 18 ) üzerinden 9 sayısına dikkat çekmekte gibidir.

Önemli not: Yukarıdaki veriler sadece nümerolojik tespitlerden ibarettir. Hangi olay ile hangi mesajın verildiğini veya verilmediğini yalnızca Allahu Teala bilir.

16 Kasım 2021 Salı

Tarik nedir bilir misin?

"Tark" kelimesi "Vurmak, Darbelemek" anlamına gelmekte olup, "Yol" anlamına gelen "Tarik" kelimesinin de köküdür.  Zira "yol", üzerine ayak ile vurularak, darbelenerek ilerlenen olgudur. ( Ayetlerde geçen "Darben fil ard" ifadesi "Yerde darbeleme, yerde gezme anlamına gelir. ) "Yol, Usül" anlamına gelen "Tarikat" kelimesi ve "Çekiç" anlamına gelen "Matrak" kelimesi de "Tark" kökünden türemiştir. Fransızcadaki "Matraque" ( Cop ) kelimesi de ortak köktendir. Motorun çekiş gücünü yani "darbe" gücünü ifade eden dönme momentine ( kuvvet momenti ) verilen isim olan "Torque" kelimesi de "Tark" kökünün bir tezahürüdür. 

Kur'an'daki 86. surenin ismi "Tarik" ( Vuran, Darbeleyen )' tir. Bu surede "Tarik" kelimesi bir yıldız olarak, "Delen yıldız" olarak tanımlanmaktadır. Anıan yıldızın "karanlığı deldiği" yorumu çerçevesinde bu yıldızın "Sabah Yıldızı" veya "Akşam Yıldızı" olarak bilinen "Venüs" gezegeni olması muhtemel kabul edilmektedir.

86/1 Ves semai vet TARİK ( Ve gök ve VURUP DARBELEYEN.  )

86/2 Ve ma edrake met TARİK ( Ve VURUP DARBELEYENİN ne olduğunu sana ne bildirir? )

86/3 En necmus SAKİB ( Kesinlikle DELEN yıldızdır.  )

İncil'in Vahiy bölümünde Mesih İsa kendisini "Sabah Yıldızı" olarak teşbih etmektedir.

66 Vahiy 2-28 Galip gelene SABAH YILDIZINI da vereceğim.

66 Vahiy 22-16 "Ben İsa, kiliselerle ilgili bu tanıklığı sizlere iletsin diye meleğimi gönderdim. Davut'un kökü ve soyu Ben'im, parlak SABAH YILDIZI BEN'İM."


Sabah Yıldızı Venüs ( Zühre )

"Venüs" gezegeninin bir ismi de "Zühre"dir ki bu kelime "Ortaya çıkan, Gelen, Zuhur eden, Parlayan, Işıyan" anlamlarını içermektedir. "Zühre" kelimesi, itici tesirleri olan cinsel arzuları da temsil eden bir kelimedir. "Zührevi" kelimesi "Cinsel" anlamında da kullanılmaktadır.

Latince "Ven" ( Geliş, İstek, Arzu ) ve "us" ( son ek ) kelimelerinden oluşan "Venüs" kelimesi ise mitolojide pagan aşk tanrıçasının ismi olarak da yer almaktadır. ( Fransızcadaki "Venir" kelimesi "Gelmek" anlamındadır. )

"Tarik" yıldızına ilişkin bir başka muhtemel tanımlama da bu gökcisimin "Pulsar" veya "Atarca" adı verilen nötron yıldızı olabileceği yönündedir. Pulsarlar içinde bulundukları nebulaların çekirdeği ve kalbi niteliğinde olup, "kalp atışları" gibi düzenli olarak uzaya radyo dalgaları gönderen nötron yıldızlarıdırlar. Bu tanımlama "Tarik" kelimesinin "Vuran, Darbeleyen" anlamı ile de uyum arzetmektedir.


Pulsar ( Atarca )







İskender-i Zülkarneyn

"İskender-i Zülkarneyn" ifadesi, Mısır mitolojsinde ilah addedilen farklı boyut varlığı "Alexander"'ı tanımlamaktadır. "Alexander" kelimesinin köken analizi şöyledir.

Al = Ön ek ( Arapçadaki "El" )
Eks ( Ex ) = Dışlayan, Kovan
Andro = Adam, İnsan

Eleksandro / Alexander = İnsan kovan, İnsan dışlayan

İskender-i Zülkarneyn = İki Boynuzlu İnsan Kovan ?!


İskender-i Zülkarneyn'i Mısır fatihi olarak tasvir eden para


Kuzey Kafkasya'da, Hazar Denizi'nin kıyısında bir ülke olan Türkmenistan'ın "Manat" isimli parasındaki İskender-i Zülkarneyn resmi

Türkçede ve Arapçadaki "Akis", "Aksetmek", "Aksi", "Eksen" kelimelerinin kökünde "Dış" anlamı içeren "Aks / Eks" kelimesi bulunmaktadır. 

Kur'an'da Zulkarneyn ( İki Boynuzlu ), yeryüzünde bozguna vesile olan farklı boyut varlıkları ( cin ) Ye'cuc ve Me'cuc'a karşı savunma olarak bir "sed" inşa ederek "boyut portalını, kapısını" kapatan karakteri tanımlamaktadır. İskender-i Zülkarneyn'in de Dağistan'da "Hazar Kapısı" veya "İskender Kapısı" olarak anılan bir kale, bir sed inşa ettirdiği bilinmektedir. ( "Zülkarneyn" ( İki Boynuz / İki Nesil / 11 şekli ) boyut portalı, “Alexander” ( İnsan Kovan ) kelimesi de kovma bağlamında anlam ifade etmektedir. )



İskender-i Zülkarneyn'in Kuzey Kafkasya'daki Dağistan'daki Derbent şehrinde inşa ettirdiği Hazar* Kapısı ( İskender Kapısı olarak da anılır. )

* Kök Türkçe "Hazar" kelimesi Türkçe'deki "Gezer" kelimesidir. Batı dillerindeki "Hazard" veya "Hasard" kelimelerinin "Rastgele" anlamına gelmesinin sebebi de "Gezer" anlamına dayanmaktadır. Zira kökende "Gezerken karşılaşma, Plansız olarak karşılaşma" anlamı yatmaktadır. Spiritüalizmde üst boyuttaki süptil vazifeli varlıklar "Gezginler" olarak anılırlar.

Kur'an'da Zülkarneyn kelimesinin ilk kez 18/83 kodlu ayette geçmesi de ayet kodundaki 9/11 ve 11 nümerolojisi ( boyut portalı ve halden hale geçişin nümerik sembolü ) açısından dikkat çekmektedir. ( 18 ... 1+8 = 9 ; 83 ... 8+3 = 11 )

18/83 Ve yes'eluneke an zil karneyn kul seetlu aleykum minhu zikra

( Ve sana Zülkarneyn'den, iki boynuzludan sual ediyorlar. De ki: "Size ondan hatırlatma okuyacağım." )

Halk, Ye'cuc ve Me'cuc'un boyut portalından geçerek yeryüzüne geçiş yapamaması için Zülkarneyn'den bir "sed" yapmasını yani "kapıyı kapatmasını" istemektedir.

18/94 Kalu ya zel karneyni inne ye'cuce ve me'cuce mufsidune fil erdi fe hel nec'alu leke harcen ala en tec'ale beynena ve beynehum sedda

( “Ey Zülkarneyn, iki boynuzlu, Yecuc ve Mecuc kesinlikle yerde bozgunculardır. O halde, bizimle onlar arasına sed koyman üzere sana haraç versek olur mu?” dediler. )

"Kafkasya" olarak bilinen bölgenin kök ismi "CaUCasia" kelimesidir. Bu kelime içeriğinde "Cuc" kelimesini barındırmakta ve Ye'cuc ve Me'cuc'a işaret etmekte gibidir. Kelime "CucAsia" olarak düşünüldüğünde "Cuc Asyası" veya "Asyadaki Cuc" gibi bir anlam oluşmaktadır. Ayrıca Türkçe'deki "Cüce" kelimesi de konuya ilintilidir. Cinler, cüce varlıklar olarak da resmedilmektedir. "CaUCasia"'nın diğer bir telaffuzunun "GeOrGia" olması, "Ye'cuc" ve "Me'cuc" kelimelerinin karşılığının "Gog" ve "Magog" olması ile de uyum arazetmektedir.

Ayrıca Bkz. 






15 Kasım 2021 Pazartesi

T harfindeki mesaj

"T" harfi gerek şekli, gerek temsil ettiği ezoterik anlam itibarıyla yaratılışta çok önemli bir yere sahip olup, "Geçiş" ve "Dönüşüm" kavramlarının sembolü niteliğindedir. Batı dillerindeki "Trans" kökünden türemiş "Transition" ( Geçiş ), "Transformation" ( Dönüşüm ), "Transfer", "Travel" ( Seyahat ), "Trouver" ( Bulmak ) kelimelerinin, Türkçe ve Arapçadaki "Tanrı", "Tanım", "Tekvin"* ( Yaratılış, Oluşum ), "Tezahür"* ( Açığa çıkma ) kelimelerinin de "T" harfi ile başlaması dikkat çekmektedir.

* Arapçada fiil veya sıfat olan kök kelimenin başına gelen T harfi o fiili isim yapmaktadır. Örnek : Kevn ( Var olmak ) - Tekvin ( Var oluş ), Zahir ( Görünen, Açıkta olan ) - Tezahür ( Ortaya çıkma, Açığa çıkma )

Sirius ile ilintili olan Göbeklitepe'de yer alan "T" şeklindeki monolitler de "dönüşmüş, geçiş yapmış varlıkları" simgelemekte gibidirler.


Göbeklitepede'ki T şeklindeki bir monolit


Göbeklitepe'deki "doğum yapan kadın" figürü de boyutlar arası geçiş portalı sembolizmi içermektedir. Ayrıca kadının kafasının "T" şeklinde olması da dikkat çekmektedir.

1983* yapımı "The Keep" ( Kale ) isimli filmde bir geçit, bir boyut portalı niteliğinde olan, ölüme ve şifaya vasıta olan mağaramsı yapının duvarlarında yer alan T şekilleri de geçiş ve dönüşüm sağlamaktayadı. ( 1983 sayısının nümerolojik değeri "Ruh" kelimesinin sembolü olan 21 ( 1+9+8+3 = 21 ) sayısını vermektedir. Ayrıca 19 ve 83 sayılarının nümerolojik değerleri de 1 ve 11 sayılarını yani birlikte 111 sayısını vermektedir.



Ayrıca filmde bu mağaramsı yapıyı "Türklerin yapmış olabilecegi" söylenmektedir. ( Türk ... T, Türs, Tiras, Sirius )

Mağaraya hapsedilmiş şeytani varlığın açığa çıkmasını engellemeye çalışan insan görünümündeki farklı boyut varlığının "Ben bir gezginim." demesi de ilginçtir. Zira vazifeli varlıklar ( melekler ) spiritüalizmde "Gezgin" olarak tanımlanırlar. Hz. Yusuf'u kuyudan ( boyut portalından ) çıkaranlar da "Seyyârat" ( Seyyarlar, Gezginler )'dır. Filmde mağaranın duvarlarındaki T harflerinden ışınlar çıkmakta ve portal açılmaktadır.


Şeytani yaratıkı geri göndermek için T formundaki tılsım kullanılmaktadır.

Kur'an'da "T" harfi ile başlayan 11 sure olması ve sıra itibarıyla T harfli son sure ( 11. sure ) olan Tebbet suresinin numarasının 111 olması da 11 sayısı ve onun simgelediği "Düalite", "Döngü" ve "Halden hale geçiş" kavramları açısından ilginçtir.

9 Tevbe 129 ayet
20 Taha 135 "
52 Tur 49 "
64 Tegabun 18 "
65 Talak 12 "
66 Tahrim 12 "
81 Tekvir 29 "
86 Tarık 17 "
95 Tin 8 "
102 Tekasur 8
111 Tebbet 5 "

Aşağıdaki kelimeler de "T" harfi ile başlamakta ve "Yüksek yer, Kule, Döngü, Geçiş, Türeyiş" anlamlarını yansıtmaktadır.

Tower ( Kule ) ( İng. )
Tour ( Kule ) ( Fra. )
Tür ( Kapı ) ( Alm. )
Tor ( Gol ) ( Alm. ) ( Gol kelimesi de kaleden geçişi ifade etmektedir. ) ( Door ( Kapı ) ( İng. ) ( "Tür" ve "Tor" kelimelerinin bir tezahürüdür. )
Tur ( Dağ, Kule ) ( Ara. ( Tall ( Uzun, Yüksek ) ( İng. )
Tul ( Uzunluk, Yükseklik ) ( Ara. )
Tür ( Türemiş olan, Yükselmiş olan ) ( Tür. )

Kur'an'da ilk "T" harfi baştan 29. ( 2+9 = 11 ) kelime olan "nesTein" ( isteriz ) kelimesinde geçmektedir. 
1/1 Bi (1) ismi (2) allah (3) er (4) rahman (5) er (6) rahim (7)
1/2 El (1) hamdu (2) li (3) allah (4) rabbi (5) el (6) alemin (7)
1/3 Er (1) rahman (2) er (3) rahim (4)
1/4 Maliki (1) yevme (2) ed (3) din (4)
1/5 İyya (1) ke (2) na'budu (3) ve (4) iyya (5) ke (6) NESTEİN (7)

Kitab-i Mukaddes'te ( Tevrat ve İncil ) "T" ile başlayan son sure 56. ( 5+6 = 11 ) sure olan "Titus" suresidir.

Doğumun yani portalden geçişin gerçekleştiği organ olan ve bir nevi yaşam planı ve geçiş portalı niteliğindeki "Uterus" da T formundadır.  Tam T formunda olan Uteruslarda bulunmakta olup bunlar "T Shaped Uterus" ( T Şeklindeki Uterus ) olarak isimlendirilmişlerdir. Arapça "Türs" kelimesi ( çoğulu "Tiras" ) "Kalkan, Koruyan" anlamında olup "Uterus" ile "Türs" aynı kökene sahip kelimelerdir. Zira "Uterus" da bebeği koruyan, ona kalkan olan ve geçiş sağlayan biyolojik bir ortam niteliğindedir. ( Sirius, Türs ( Tiras ), Türk ve Uterus kelimeleri fonetik ve semantik köken ilintisine sahiptir. Ayrıca tıpta, vücudun baş, kollar ve bacaklar hariç olan "kalkan" şeklindeki kısmına "Torso" denmektedir. )





Uterus formları

"Türk" kelimesi ile "Türs" kelimesi aynı kökenden olup, "Kalkan, Üzerinde yükselerek koruma oluşturan, Yükselen, Türeyen" anlamını içermektedirler. Zaten "Kalkan" kelimesi "Kalkmak", "Yükselmek" anlamını doğrudan yansıtmaktadır.

Arapça "Terakiye" kelimesi ise "Köprücük Kemiği" anlamında olup, "Türk" ( Yükselen ) ve "Terk" ( Yükseliş ) kelimeleriyle köken ilintisine sahiptir. Ayrca "Köprü" de geçiş sağlayan bir olgudur. Clavicula Salomonis ( Süleyman'ın Köprücük Kemiği ) isimli sihir kitabının ismindeki "Clavicula" kelimesi de "farklı boyuta geçiş, halden hale geçiş" anlamları itibarıyla önem arzetmektedir.

Not: İngilizce Clavicle = Köprücük Kemiği 

Evvelki bölümlerde incelendiği üzere "Timüs" organında bulunan "T hücreleri" lenfositlerin bir alt kümesini oluşturmakta olup bağışıklık ( immünite ) yanıtında önemli bir yere sahiptir. Bu hücrelerin, isimlerini Timüs organının baş harfinden almaları ve "T" harfini yansıtmaları da ilahi nizamın muazzam bir tezahürüdür.







Star Trek dizisinde Metaverse teması

İnsanlara gerçeklik algısını kaybettirmeyi, onları sanal bir ortamın içine hapsetmeyi ve buna paralel olarak da inanç, din, ahlak, millet vb. gibi temel değerleri yoketmeyi hedefleyen "Metaverse" projesinin, 1966 yılında gösterime giren "Star Trek" ( Uzay Yolu ) dizisinde konu edildiği görülmektedir. Bugün yenilik adı altında sunulan sözde projeler esasen insanlığı tam tahakküm altına almayı öngören kadim ideolojilerin vasıtalarından başka bir şey değillerdir.

Star Trek dizisinin "The Cage" ( Kafes ) isimli bölümünde uzay gemsi Enterprise ( Atılgan )'ın mürettebatı bir gezegene iniş yapmak zorunda kalır. Gezegende Telosian isimli varlıklar bulunmaktadır. Telosianların kafatasları "Grey Alien / Annunaki / Cin Şeytanı" kafatası sembolizmini yansıtmaktadır. ( Bkz. "Şeytanların Başları" başlıklı bölüm ) Telosianların telepati ve ilüzyon oluşturma yetenekleri bulunmaktadır.



Telosian lideri Atılgan mürettebatına : "Sizi bir topluluğa evriltme, sanatçı ve teknisyen olacak şekilde eğitmeye zamanımız var." 

   




Telosianlar kaptana zihin kontrol uygulayarak sanal bir ortam algısı sağlıyorlar. Telosian lideri, kendileriyle işbirliği yapmaları yani köleleri olmaları durumunda onları «cennet» benzeri bir ortamda yaşatacaklarını vadetmektedir. ( Bu sahneler ve replikler bugünkü "Metaverse" projesinin bir temsilidir. )

Bölümün isminin “The Cage” ( Kafes ) olması da bugünlere işaret eder gibi, “Metaverse” projesinin esasen insanlık için bir “hapishane” olduğu mesajını vermektedir.