28 Şubat 2024 Çarşamba

19. Kromozom

İnsanın yaratılış kodlarını içeren DNA'da en yüksek gen yoğunluğuna ve en yüksek GC ( Guanin - Sitozin ) içeriğine sahip olan kromozom 19. kromozomdur. Bu kromozom diğer birçok özgün karakteristiği de barındırmaktadır.

https://www.nature.com/articles/nature02399

https://bmcecolevol.biomedcentral.com/articles/10.1186/s12862-020-1595-9#:~:text=Human%20chromosome%2019%20has%20many,chromosome%2C%20especially%20outside%20gene%20clusters.

Bilindiği üzere 19 sayısı, Muddessir suresinin 30. ayetinde "Aleyha tis'ateaşere" ( Üzerinde ondokuz vardır. ) cümlesiyle yer alan ve Kur'an'da özel kodlaması olan bir sayıdır. Bu sayı, nümerolojik değeri olan "1", sayısı itibarıyla "Vahdet / Ünite / Teklik / Birlik" kavramını da simgelemektedir.

- "Deoksiribonükleikasit" kelimesinin kısaltması olan "DNA" kelimesinin İngilizce alfabeye göre kelime değeri 19'dur. ( D (4) + N (14) + A (1) = 19 )

- İlahi kod olan "Bismillahirrahmanirrahim" cümlesi 19 harften oluşmaktadır.

- İlk "Bismillahirrahmanirrahim" cümlesinin yer aldığı Fatiha suresinin ayet numaralarının toplamı olan 28 ( 1+2+3+4+5+6+7 = 28 ) sayısının nümerolojik değeri de "1" olmaktadır.

- İkinci "Bismillahirrahmanirrahim" cümlesinin yer aldığı 27/30 kodlu ayetin sure ve ayet numaralarının toplamı 57 ( 27+30 = 57 ) olup, bu sayı 19'un katıdır. ( 3 x 19 = 57 )

- "Fetara" ( Yaratmak ) kökünden türeme olan "İnfitar" ( Yarılma, Açılma ) kelimesi 82. surenin ismi olup, bu sure 19 ayetten oluşmaktadır. Her iki sayının da nümerolojik değeri 1 olmaktadır.

- İsmini "Alak" ( Kan pıhtısı, Asılı olan, İlişmiş olan ( Cenin ) ) kelimesinden alan ve ilk ayetlerinde insanın yaratılışından bahsedilen surede 19 ayet bulunmaktadır.

96/1 İkre bismi rabbikellezi halak

( O yaratan Rab’binin ismi ile oku. )

96/2 Halekal insane min alak

( İnsanı asılı duran kan pıhtısından yarattı. )

- "Alak" suresinin, kodundaki rakamların toplamı 19 olan 96/4 ( 9+6+4 = 19 ) kodlu ayeti "Ellezi alleme bil KALEM" ( O KALEMi öğretti. ) cümlesinden oluşmaktadır. Ayette işaret edilen "Kalem" ( كالم ) kelimesinin ebced değeri 91 ( Kef 20 + Elif 1 + Lam 30 + Mim 40 = 91 ) olup, bu sayının nümerolojik değeri de "1" ( 9+1 = 10 ... 1+0 = 1 ) olmaktadır.

- Kur'an ayetlerinde 30 adet tam sayı*, 8 adet de kesirli sayı** yer almakta olup, toplam 38 adet sayı bulunmaktadır ki bu sayı 19'un katıdır. ( 38 = 2 x 19 )

( Ayrıca 38 sayısının nümerolojik değerinin, düalite, döngü ve halden hale geçiş kavramlarının sembolü olan 11 olması da dikkat çekmektedir. )

* Tam sayılar : 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 19, 20, 30, 40, 50, 60, 70, 80, 99, 100, 200, 300, 1000, 2000, 3000, 5000, 50000, 100000 ... Bu sayıların toplamı 162146 ( 19 x 8534 )'dır.

** Kesirli sayılar : 1/10, 1/8, 1/6, 1/5, 1/4, 1/3, 1/2, 2/3

- Allah'ın birliğini ifade eden "Vahid" ( واحد ) ( Bir ) kelimesinin ebced değeri 19 ( Vav 6 + Elif 1 + Ha 8 + Dal 4 = 19 )'dur.

İmam kelimesi

"İmam / Emam" ( امام ) kelimesi "Ön, Önder, Önde olan, Birinci, Delil" anlamlarını içeren, çoğulu "Eimmet" olan ve Kur'an'da her üç anlamda da kullanılan bir kelimedir. Esasen "Delil" kelimesinin semantik kökeninde de "Öne konan, Göz önünde olan, Ortaya çıkarılan, Sunulan" anlamları bulunmaktadır ki bunlar "Delil, İspat" anlamlarının yansımasıdır.

"İmam / Emam" kelimesinin ebced değeri 82 ( Elif 1 + Mim 40 + Elif 1 + Mim 40 = 82 )'dir. Bu sayının nümerolojik değerinin 1 olması, "başta, önde, öncü konumunda" anlamlarının nümerik temsili niteliğindedir. Zira 1 ( Bir ) anlamına gelen Fransızca'daki "Un" ( "Ön" okunur. ) ve Almanca'daki "Ein" ( "Ayn" okunur. ) Türkçe'deki "Ön" kelimesiyle ortak köktendirler.

"İmam" kelimesinin Kur'an'da üç farklı anlamda kullanıldığı ayetler şöyledir.

a- "Önder kişi" anlamında;

2/124 Ve iz ibtela ibrahime rabbuhu bi kelimatin fe etemmehunn kale inni cailuke lin nasi İMAMA kale ve min zurriyyeti kale la yenalu ahdiz zalimin

( Ve zamanında Rab’bi İbrahim’ i kelimeler ile sınadı. Böylece onları tamamladı. "Kesinlikle ben seni insanlar için ÖNDER kıldım." dedi. "Ve soyumdan da." dedi. "Zalimler ahdime erişemezler." dedi.  )

21/73 Ve cealnahum EİMMETEN yehdune bi emrina ve evhayna ileyhim fi'lel hayrati ve ikames salati ve itaez zekah ve kanu lena abidin

( Ve emirlerimizle yönlendirsinler diye onları ÖNDERLER kıldık. Onlara hayırlar yapmayı, duaya kalkmayı ve zekatı vermeyi vahyettik. Bize kulluk edenler oldular. )

b- "Önder ve Delil" olan kitap anlamında;

11/17 E fe men kane ala beyyinetin min rabbihi ve yetluhu şahidun minhu ve min kablihi KİTABU MUSA İMAMEN ve rahmeh ulaike yu'minune bih ve men yekfur bihi minel ahzabi fen naru mev'iduh fe la teku fi miryetin minhu innehul hakku min rabbike ve lakinne ekseran nasi la yu'minun

( Peki ya o Rab’binden deliller üzerinde olan? Onu, ondan şahit okur. Ondan önce de MUSA'NIN KİTABINI DELİL ve rahmet olarak. İşte onlar ona inanırlar. Gruplardan kim onu inkar ederse, artık onun vadedilen yeri ateştir. O halde ondan şüphe içinde olma. Kesinlikle o Rab’binden gerçektir ve lakin insanların çoğunluğu inanmazlar. )

c- "Ön, Önünde" olarak konum anlamında;

75/5 Bel yuridul insanu li yefcure EMAMEhu

( Evet insan kendi ÖNÜNDE günah işlemeyi ister. )

27 Şubat 2024 Salı

"Orada ne dilerlerse onlaradır."

Bölüm başlığı olan cümle ayetlerde "Cennet tasviri" kapsamında yer almaktadır. "Cennet" kelimesinin "Örtülme Korunma Gizlenme, Kaplı olma" anlamlarına geldiğine, ayetlerde "Ruhsal bir hal", "Üst süptil plan" veya "Bahçe"  anlamlarını temsil ettiğine evvelki bölümlerde değinilmişti.

"Şey"* ( Dileme, Dilenen, İsteme, İstenen ) kökünden olan "Şae" ( Dilemek ) kelimesi "Erade" ( İstemek ) kelimesiyle eş anlamlıdır. Bir "Şeyin" gerçekleşmesinin istenebilmesi, dilenebilmesi için öncelikle o "Şeyin" imajine edilebilmesi ( hayal edilebilmesi ) gerekir. 

* "Şey" kelimesinin çoğulu "Eşya" kelimesidir.

Aşağıdaki ayetlerde cennetin, dilenenin yani "hayal edilenin gerçekleştiği" bir hal olduğu bildirilmektedir. Bu ifadeyi içeren ilk ayetin kodundaki rakamların toplamının ( 1+6+3+1 = 11 ), "halden hale geçişin" sembolü olan 11 sayısını vermesi ve ayetteki kelime adedinin ise Ruh'un sembolü olan 21 sayısına eşit olması dikkat çekmektedir. ( Ruh kelimesi Kur'an'da 21 kere geçer. Ruh ilminden bahsedilen ayetin kodundaki ( 17/85 ) rakamların toplamı ve ayetteki kelime adedi de 21 sayısına eşittir. )

16/31 CENNATU (1) ADNİN (2) yedhulune (3) ha (4) tecri (5) min (6) tahti (7) ha (8) el (9) enharu (10) LEHUM (11) Fİ (12) HA (13) MA (14) YEŞAUN (15) ke (16) zalike (17) yeczi (18) allahu (19) el (20) muttekin (21) 

( Girdikleri İKAMET CENNETLERİDİR. Altlarından nehirler akar. ORADA ONLARA NE DİLERLERSE VARDIR. Allah sakınanları işte böyle karşılıklandırır. )

25/16 LEHUM FİHA MA YEŞAUNE halidin kane ala rabbike va'den mes'ula

( ONLARA ORADA NE DİLERLERSE EBEDIYEN VARDIR. Sual edilen vaad Rab’binin üzerinedir. )

39/34 LEHUM MA YEŞAUNE inde rabbihim zalike cezaul muhsinin

( Rab’lerinin indinde NE DİLERLERSE ONLARADIR. İyilik yapanların karşılığı budur. )

42/22 Teraz zalimine muşfikine min ma kesebu ve huve vakiun bihim vellezine amenu ve amilus salihati fi RAVDATİL** CENNAT LEHUM MA YEŞAUNE inde rabbihim zalike huvel fadlul kebir

( Zalimleri o kazandıklarından korkarlarken görürsün. O onlara vaki olur. O inananlar ve iyilikler yapanlar CENNETLERİN BAHÇELERİ İÇİNDEDİRLER. Rab’lerinin indinde NE DİLERLERSE ONLARADIR. İşte bu, o büyük üstünlüktür lütuftur. )

** Ayette "Ravdat" ( Bahçeler ) kelimesinin "Cennat" kelimesini tamlamasının takdir edilmiş olması vasıtasıyla, "Cennet" kelimesinin "Bahçe" anlamından farklı anlamlarına ( ruhsal haller, üst süptil planlar ) işaret edilmektedir.

50/35 LEHUM MA YEŞAUNE FİHA ve ledeyna mezid

( ORADA ONLARA NE DİLERLERSE ve indimizde daha fazlası. )

Deneysel ruhçuluğun Türkiye'deki öncüsü Bedri Ruhselman tarafından yazılmış bir "üst plan tebliğleri" derlemesi olan İlahi Nizam ve Kainat isimli kitabın aşağıda yer alan bölümündeki cennet tasviri konuyla tam uyum arzetmektedir.

"Onun için BU PLANDA dünyada olduğu gibi, zahmet, yorgunluk, ıstırap, didinme, mücadele gibi kaba durumlar yoktur. BURADA BÜTÜN ARZULAR, UFAK  BİR İRADE DARBESİYLE, SADECE BİR İSTEKLE ADETA OTOMATİKMAN, KENDİLİĞİNDEN OLUYORMUŞ GİBİ TAHAKKUK EDİVERİR. MESELA VARLIK, elindeki yarı süptil maddenin zengin imkânları sayesinde İMAJİNASYONU İLE, KENDİSİNE BİR MEKÂN KURUP ORADA İSTEDİĞİ GİBİ YAŞAYABİLİR. Gene kullandığı aynı madde ile İSTEDİĞİ ŞEKİLLERİ BASİT BİR İMAJİNASYON FAALIYETİYLE MEYDANA GETİREBİLİR VE ONLARI KENDİSİ İÇİN OBJEKTİF KIYMETLER HALİNE SOKABİLİR. Bütün bu ameliyeler esnasında o varlık, insanların yorgunluk dedikleri şeylerin hiçbirisini duymaz."

Çağının ötesinde bir imajinasyona sahip olan meşhur mucid Nikola Tesla'nın aşağıdaki sözleri, onun madde alemi olan dünyada süptil alem deneyimi yaşadığını ortaya koymakta ve maddenin bir illüzyon olduğunu ispatlamaktadır.

“Kısa süre sonra, en iyi rahatlığın, VİZYONUMDA DAHA DA İLERİ GİDEREK, sürekli yeni izlenimler edinerek elde edilebileceğini keşfettim ve böylece SEYAHAT ETMEYE BAŞLADIM;  TABİ Kİ AKLIMDA.  Her gece ve bazen gündüzleri yalnız kaldığımda yolculuklara başlıyor, yeni yerler, şehirler ve ülkeler görüyor, orada yaşıyor, insanlarla tanışıyor, arkadaşlıklar ve tanıdıklar ediniyordum. … Yaklaşık on yedi yaşıma kadar, düşüncelerim ciddi bir şekilde buluşlara yönelene kadar bunu sürekli yaptım. Daha sonra rahatlıkla görselleştirebildiğimi büyük bir keyifle gözlemledim.  MODELLERE, ÇİZİMLERE VEYA DENEYLERE İHTİYACIM YOK. HEPSİNİ ZİHNİMDE GERÇEK GİBİ IMAJİNE EDEBİLİYORDUM. … Fiili işe girişmek için acele etmiyorum.  AKLIMA BİR FİKİR GELDİĞİNDE HEMEN ONU HAYAL GÜCÜMDE OLUŞTURMAYA BAŞLARIM.  Konstrüksiyonu değiştiriyorum, iyileştirmeler yapıyorum ve CİHAZI KAFAMDA ÇALIŞTIRIYORUM.  Türbinimi düşüncemde çalıştırmam ya da atölyemde test etmem benim için kesinlikle önemli değil.”



Eğitimde travmatik kodlama girişimleri

En aşağıda linkleri yer alan evvelki bölümlerde incelendiği üzere, idrak mekanizması bloke edilmiş, hacklenmiş ve sadece dış telkinler ve talimatlarla yönlenebilen köleler yaratılması sürecinde kullanılan etkin metodların başında "Travma Bazlı Zihin Kontrol Programı" gelmektedir. Bu metod özellikle gizli örgütlerde ve tarikatlarda "koşulsuz bağımlı mürid" oluşturmak amacıyla kullanılmaktadır.

Yukarıda anılan "Travma" kavramı ölüm korkusu hissettirme, yoksun bırakma, şiddet uygulama, taciz, tecavüz, bedensel ve ruhsal işkence gibi unsurlardan oluşmaktadır. Bu uygulamalara belirli bir süre, sistematik olarak maruz kalan süjede zihinsel direnç kırılmakta ve bilişsel / bilinçsel bir çözünme tezahür etmektedir. İşte bu aşamada istenen her türlü bilgi ve yönlendirme zihne ekilebilmekte ve zihin kodlanmakta, programlanmaktadır. Bu metod ile bir süjenin normalde gerçekleştirmeyeceği irrasyonel, ahlak dışı ve suç teşkil eden her türlü söylemi ve eylemi gerçekleştirilmesi sağlanabilmektedir. 

Dolayısıyla sıksık duyulan "tarikatte bedensel / ruhsal şiddet ve taciz" olayları esasen "bazı meczupların işi" olmayıp planlı, programlı ve şeytan ritüeline dönüşmüş kadim bir sistemin yani satanizmin yansımalarıdır.

Güncel bazı basın haberleri şöyledir.

".... kapsamında Kars’taki bir okulda maket mezar kurulup çocuklardan hayatını kaybeden anneleri için ağıt yakmaları istendi. ...."

"Okulda, çocukların eline bıçak verip kağıttan kurbanları kestirdiler "


"Çocuklar, sınıfta Filistinli gencin elleri kelepçeli öldürülmesini canlandırdı."

Benzer bir diğer örnek de 2019 yılına ait aşağıdaki haberde yer almaktadır.

"Balıkesir Altıeylül 15 Temmuz Şehitler Anadolu Lisesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni B.Ç'nin, 11. sınıfta okuyan bir öğrenciyi kefenleyerek ders anlattı ve bunu sosyal medyadan paylaştı." 

Çoğu, 2023 yılında başlatılan ÇEDES Projesi" kapsamında gündeme gelen yukarıdaki "ölüm ve öldürme temalı" örnekler, henüz ruhsal gelişimi belirli bir aşamaya gelmemiş olan çocukların kasıtlı ve planlı olarak maruz bırakıldıkları travma uygulamalarıdır. 

Ayrıca projenin! ismi olan ÇEDES kelimesi "Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum" cümlesindeki kelimelerin baş harflerinden oluşmakta olup, Arapçadaki "CEDES" ( Mezar, Kabir ) kelimesiyle olan fonetik benzerliği! açısından da dikkat çekmektedir. ( Bir kelimenin sık tekrarlanması, o kelimenin anlamının bilinçaltına kodlanmasına sebep olmaktadır. )

3/118 Ey o inananlar, sizin dışınızdakilerden sırdaş edinmeyin. SİZDEN SIKINTIYI, DÜZENSİZLİĞİ EKSİK ETMEZLER. O SİZİ MEŞAKKATLE HELAK EDENİ SEVER ARZULARLAR. AĞIZLARINDAN KİN, ÖFKE, ÇİRKİNLİK AÇIĞA ÇIKAR. O GÖĞÜSLERİNİN GİZLEDİĞİ İSE DAHA BÜYÜKTÜR. Eğer sizler akıl etmekteyseniz, sizlere ayetleri açıkladık. 

Ayrıca Bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2023/12/kedicikler-ve-kelebekler.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2022/11/travma-bazl-zihin-kontrol.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2022/09/tarikat-meselesi.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/03/travmaya-bazl-zihin-kontrol-ve.html

Medyadan dehşete dolaylı destek

Evvelki bölümlerde, küreselcilerin kontrolünde olan medya vasıtasıyla toplumun şiddete, teröre ve suça yönlendirildiğine, toplumun sürekli olarak düşük frekansta tutulabilmesi için travma niteliğindeki bu negatif unsurlarla kodlanmaya çalışıldığına ve bu hususta TV dizilerinin de kullanıldığına değinilmişti.

Basın kuruluşlarının internet haber siteleri incelendiğinde suç ve dehşet haberlerinin görselli manşetler ile öne çıkarıldığı, yaralama ve cinayet anlarının video görüntülerinin, sanki keyif veren bir unsurmuş gibi, "izlemek için tıklayın" ifadesiyle sunulmakta olması dikkat çekmektedir. 

Aşağıdaki görseller, önde gelen bir haber sitesinin, sanki ülkede başka haber yokmuş gibi, sadece bugün ( 27.02.2024 ) yayımladığı manşetlere aittir. Bu tip haberlerin insanların "gözüne sokulmadan da" verilebileceği aşikârdır. Ancak her şeyi kapitalize eden küreselci şeytani zihniyet, edebi, ahlaki ve manevi değerleri hiçe sayarak sadece "tıklanma adedine" ve "toplumu negatif yönde kodlamaya" odaklanmış durumdadır.










Not: Kağıt baskı gazetelerde de kaza, yangın, gasp, darp, cinsel şiddet, taciz, tecavüz, bıçaklama, yaralama, öldürme gibi olumsuz adli olaylar daima 3. sayfada yani ilk sayfanın çevrilmesi sonrasında doğrudan karşılaşılan sayfada sunulagelmiştir. 

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2024/02/dizilerle-toplum-kodlama.html

26 Şubat 2024 Pazartesi

Daralan göğüs ve atmosferik basınç

Bilindiği üzere, Dünyayı çevreleyen ve varlıkların solunum yaparak yaşamasını sağlayan katmana "Atmosphere" ( Atmosfer ) adı verilmektedir. Bu kelime "Atmo" ( Buhar ) ve "Sphere" ( Küre ) kelimelerinden oluşmaktadır. Almanca'daki "Atmen" ( Solumak ) kelimesi de ATM kökündendir.

Atmosfer basıncı ( veya Atmosferik basınç ) deniz seviyesinden yükseldikçe azalır.  Atmosfer basıncı deniz seviyesinde yani 0 metre yükseklikte 101.325 kPa* ( 1013.25 milibar veya 1 atm ) iken 30,000 m yükseklikte 0 kPa seviyesine düşmektedir.

* kPa = Kilo Pascal ... 1 kPa = 0.01 bar

Yükseklik & Basınç grafiği

https://www.researchgate.net/figure/The-relationship-between-altitude-and-atmospheric-pressure-As-the-elevation-increases_fig1_228351730

İnsanın sistolik kan basıncı 16 kPa, diastolik kan basıncı ise 11 kPa'dır. Yer seviyesindeki atmosferik basıncın daha yüksek olması, insanın rahatça solumasını ve yaşamını sürdürmesini sağlar. Ancak insan yerden göğe doğru yükseldikçe, azalan atmosferik basınç nedeniyle kan basıncının sıkıştırıcı, daraltıcı etkisini hissetmeye ve solunum zorluğu yaşamaya başlar. Buna bağlı olarak vücut fonksiyonları da bozulur.

İnsan için 8,000 metre "Death Zone" ( Ölüm Bölgesi ) olarak tanımlanmaktadır. 

https://en.m.wikipedia.org/wiki/Death_zone

"Ölüm Bölgesi"nde oksijen çok az olduğundan vücut hücreleri ölmeye başlar ve buna bağlı olarak beyin fonksiyonları bozulur. Bu durum kalp krizi ve felç oluşmasına neden olur. 

En'am suresinin aşağıdaki ayeti, içerdiği çoklu anlamlardan biri vasıtasıyla, fizikteki yükseklik ve basınç ilişkisine semantik ve nümerik açıdan işaret etmekte gibidir.

6/125 Fe (1) men (2) yurid (3) allahu (4) en (5) yehdiye (6) hu (7) yeşrah (8) sadra (9) hu (10) li (11) el (12) islam (13) ve (14) men (15) yurid (16) en (17) yudille (18) hu (19) YEC'AL (20) SADRA (21) HU (22) DAYYİKAN (23) HARACEN (24) KE (25) ENNEMA (26) YESSA'ADU (27) Fİ (28) ES (29) SEMA (30) ke (31) zalike (32) yec'alu (33) allahu (34) er (35) ricse (36) ala (37) ellezine (38) la (39) yu'minun (40) 

( Allah kimi yönlendirmeyi isterse, onun göğsünü teslimiyete açar. Kimi saptırmayı isterse, SANKİ KESİNLİKLE O ĞÖĞE YÜKSELİYORMUŞ GİBİ GÖĞSÜNÜ DAR VE SIKINTILI YAPAR. Allah, inanmayanların üzerine işte böyle pislik, azab getirir. )

- Atmosferik basıncın 0 seviyesine indiği yükseklik 30,000 metre olup, ayetteki "Sema" ( Gök ) kelimesi 30. kelimedir.

- Deniz seviyesindeki atmosferik basınç değerini ifade eden 101.325 sayısının nümerolojik değeri 12 ( 1+0+1+3+2+5 = 12 ) olup, bu sayı ayet numarasındaki rakamlar ile ayetteki kelime adedini ifade eden sayıdaki rakamların toplamına eşittir. ( 1+2+5+4+0 = 12 )

- Ayetin numarasının ( 125 ) nümerolojik değeri 8 ( 1+2+5 = 8 ) olup, bu sayı "Death Zone" yüksekliğini metre cinsinden temsil eden 8,000 sayısının da nümerolojik değeridir.

At yalanı, elbet bulursun inananı!

Büyük döngü sonu ( Kıyamet ) sürecini deneyimleyen ancak büyük bir bölümü bunun farkında olmayan insanlık artık yalanın doğru gibi rahatça söylendiği, suçun ve ahlaksızlığın neredeyse takdir ve saygınlık kaynağı olduğu bir ortamda gerçeklikten kopmuş bir halde yaşar hale gelmiştir. ( Bu dönemin "Post Truth Era" olarak anıldığına evvelki bölümlerde değinilmişti. )

3/71 Ya ehlel kitabi LİME TELBİSUNEL HAKKA BİL BATİLİ ve tektumunel hakka ve entum ta'lemun

( Ey kitap sahipleri, NEDEN GERÇEĞİ BATIL İLE ÖRTERSİNİZ de gerçeği bile bile gizlersiniz? )

Çok tekrar metodu ile yalanların kitlelere telkin edilmesi ve kitlelerin de buna inanması fenomenine  İncil'de "Delüzyon"* kavramı vasıtasıyla değinilmektedir.

* Delüzyon = Gerçekliği tüm delilleriyle aşikâr olanı inkâr.

53-2 Thessalonians-2-10 Ve mahvolanları aldatan her türlü kötülükte sergilenen Şeytan'ın etkinliğiyle gelecek. MAHVOLANLAR, GERÇEĞİ SEVMEYE VE BÖYLECE KURTULMAYA YANAŞMADIKLARINDAN MAHVOLUYORLAR.

53-2 Thessalonians-2-11  İşte bu nedenle TANRI YALANA KANMALARI İÇİN ONLARIN ÜZERİNE GÜÇLÜ BİR YANILTICI İNANÇ / DELÜZYON GÖNDERİYOR.

Bu konuya, Mu'minun suresinin 70. ayetinde de "Lil hakki karihun" ( Gerçeğe isteksizler / Gerçekten hoşlanmayanlar ) ifadesiyle değinilmektedir.

23/70 Em yekulune bihi cinneh bel caehum bil hakki ve EKSERUHUM LİL HAKKİ KARİHUN

( "Onda cinlik var." mı diyorlar? Bilakis onlara gerçek ile geldi. ONLARIN ÇOĞUNLUĞU GERÇEK İÇİN İSTEKSİZDİRLER / GERÇEKTEN HOŞLANMAYANLARDIR. )

"Gerçeğin batıl ile örtülmesi"ne verilebilecek binlerce örnekten biri 22.10.2015 tarihinde tezahür etmiştir. İsrail Başbakanı 37. Zionist Kongresi'nde yaptığı bir konuşmada şu cümleleri sarfetmiştir.

"HİTLER o sırada YAHUDİLERİ YOK ETMEK İSTEMEDİ, YAHUDİLERİ SINIR DIŞI ETMEK İSTEDİ. Ve Hacı Emin el-Hüseyni*, Hitler'e gitti ve şöyle dedi: "Eğer onları kovarsan hepsi buraya gelir." Hitler sordu "Peki onlarla ne yapmalıyım?".  Hüseyni "YAK ONLARI.” dedi."

Konuşmanın video linki aşağıdadır.

https://m.youtube.com/watch?v=e_uf9wrqr6g&pp=ygUTbmV0YW55YWh1IGJ1cm4gdGhlbQ%3D%3D

* Muhammed Emin el-Huseyni, ikinci dünya savaşı yıllarında Kudüs Müftüsü olarak görev yapmış ve o dönemde Hitler ile yakınlaşmış bir antisemitist olarak bilinmektedir.

Emin el Huseyni ve Hitler görüşme esnasında

Yani İsrail başbakanının bu konuşmasıyla, dolaylı olarak, "Aslında Yahudileri bir müslüman yaktı." mesajı verilmiştir. Ve adeta Holocaust'un, Hitler'in kendi iradesi dışında gerçekleştiği, onun masum biri olduğu, tüm sorumluluğun müslüman bir müftüye ait olduğu ifade edilmiştir. Bu trajikomik durum, küreselcilerin nasıl karanlık bir işbirliği içinde olduklarının ve Zionism ile İslamı çarpıştırma planının da teyidi niteliğindedir.

Yukarıdaki iddia, güncel Gazze katliamı için kadim bir bahane niteliğide mi arzetmektedir?!

Resullere zulmeden şeytanlar

Heveslerini ilah edinen ancak "dindar" kisvesine bürünen "dinci" ve müşrik şeytanlar tarih boyunca resullere iftira atmış, tuzaklar kurmuş, onları inkar etmiş, yurtlarından çıkartmış, yalanlamış, alaya almış, katle teşebbüs etmiş ve katletmişlerdir. Bunun sebebi, resuller vasıtasıyla gelen kitapların ilmi, eğitimi, iyiliği, doğruluğu, güzelliği, yardımseverliği, fedakarlığı, diğerkâmlığı, demokrasiyi, adaleti ve ahlakı öğütlemesi, dolayısıyla dinci müşriklerin şeytani arzularına ters düşmesi ve kurdukları maddi - manevi sömürü sisteminin bozulmasına vasıta olmasıdır.

Resullerin maruz kaldıkları olumsuz durumları, zulümleri ve "dinci" müşriklerin söylem ve eylemlerini içeren ayetler şöyledir.

2/91 Ve onlara "O Allah’ın indirdiğine inanın." denildiğinde, "O üzerimize indirilene inanırız." derler. ONUN ARKASINDAN İNKAR EDERLER. O, onlarla birlikte olanı doğrulayıcı olarak gerçektir. De ki: "Eğer inananlarsanız, o halde NEDEN ÖNCEDEN ALLAH'IN HABERCİLERİNİ ÖLDÜRÜYORDUNUZ?"

- Kavmi, Hz. İbrahim'i yakarak katletmiştir.

21/68 "Onu ( İbrahim'i ) yakın ve ilahlarınıza yardım edin. Eğer yapanlar olursanız." dediler. 

- Kavmi ve Firavun, Hz. Musa'yı katletmeye teşebbüs etmiştir.

28/20 Ve şehirin uzağından erkek koşarak geldi. "EY MUSA, kesinlikle ileri gelenler senin hakkında, SENİ ÖLDÜRMEK İÇİN GÖRÜŞÜYORLAR. Artık çık. Kesinlikle ben sana nasihat verenlerdenim." dedi. 

- Hz. Yusuf zina iftirasıyla zindana atılmıştır.

12/35 Sonra, o gördükleri ayetlerin ardından, ONU ( Yusuf'u ) belirli zamana kadar kesinlikle ZİNDANA ATMAK ONLARA UYGUN GÖRÜNDÜ.

- Kavmi, Hz. İsa'yı çarmıha asıp katletmiştir. Aşağıdaki ayette yer alan "Onu öldürmediler. Onlara benzetildi." ifadesiyle Rab'bin O'nu ölmüş gibi algılatması ve diriltmesi vurgulanmıştır. 

4/157 Ve "Kesinlikle biz Allah’ın resulü Meryem oğlu MESİH İSA'YI ÖLDÜRDÜK." sözlerinden dolayı. Oysa ONU ÖLDÜRMEDİLER VE ASMADILAR. LAKİN ONLARA BENZETİLDİ. Kesinlikle onun hakkında ihtilaf edenler, ondan şüphe içindedirler. Onlara onun ilminden yoktur. Ancak zanna tabi olurlar. Doğrusu onu öldürmediler. 

İncil'de ise Mesih İsa'nın çarmıha asılmak suretiyle katli hususu açıkça zikredilmektedir.

41-Mark-15-27 İSA'YLA BİRLİKTE birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere İKİ HAYDUDU DA ÇARMIHA GERDİLER.

41-Mark-15-37 Ama İSA yüksek sesle bağırarak SON NEFESİNİ VERDİ. 

- Kavmi, Hz. Muhammed'i öldürmeye teşebbüs etmiştir.

8/30 Ve zamanında O İNKARCILAR, SENİ SABİTLEMEK VEYA SENİ ÖLDÜRMEK VEYA SENİ ÇIKARMAK İÇİN SANA TUZAK KURARLARDI. Onlar tuzak kurarlarken Allah da tuzak kurar. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.

Hz. Muhammed'in kavmi, mevcut sömürü ve zulüm sistemlerinin bozulacağını anlayınca bile bile Kur'an'ı reddetmişlerdir. Daha doğrusu Kur'an ayetlerinin tersini yapmaya ahdetmişlerdir.

10/15 Ve onlara ayetlerimiz açık deliller olarak okunduğunda, o bize kavuşmayı ummayanlar "BUNDAN BAŞKA KUR'AN GETİR VEYA ONU DEĞİŞTİR." DEDİLER. De ki: "Benim için onu bundan kendimce değiştirmek olmaz. Kesinlikle ben ancak o bana vahyedilene tabi olurum. Eğer Rab’bime isyan edersem, kesinlikle ben büyük günün azabından korkarım."

25/30 Ve resul "Ey Rab’bim, kesinlikle KAVMİM BU KUR'AN'I YASAKLANMIŞ, TERKEDİLMİŞ TUTTULAR." dedi.

Kibir ve nefsaniyet batağına saplanmış olan Hz. Muhammed'in kavmi, Kur'an'ın maddi zenginliğe sahip monark elitlere indirilmesi gerektiğini iddia edecek kadar ileri gitmişlerdir.

43/31 Ve "Bu Kur'an iki büyük şehirden bir adamın üzerine indirilmeli değil miydi?" dediler.

Dinci müşriklerin şeytaniyeti din edindiklerini bildiren bazı ayetler şöyledir. 

25/43 O HEVESİNİ İLAH EDİNENİ gördün mü? O halde, sen onun üzerine vekil mi olursun?

45/23 HEVESİNİ İLAH EDİNEN kimseyi görmez misin? Allah onu ilim üzerine saptırır. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız?

46/22 "Bize, BİZİ ILAHLARIMIZDAN DÖNDÜRMEK İÇİN Mİ GELDİN? O halde, eğer doğrulardan isen o vaad ettiğini bize getir." dediler.

12/106 Ve onların çoğunluğu, MÜŞRİK OLMADAN ALLAH'A İNANMAZLAR. 

Mülkiyet, şehvet ve riyaset üçlüsüne yani nefsin şeytan üçgenine gark olmuş dinci müşrik zümre Osmanlı döneminde de faaliyetteydi. Bu nedenle Atatürk'ün devrimlerine karşı gelmiş ve iftira atarak O'nu "dini ortadan kaldırmak" ile suçlamışlardır. Oysa ki kapsamı aşağıda kısaca sıralanan devrimlerin, Kur'an ile yani dinin kodları ile uyum içinde olduğu görülmektedir.

- Kur'an'da tüm inananlara atfedildiği bildirilen "Halife" sıfatı padişahın tekelinden alınmış ve sözde "Hilafet" makamı feshedilmiştir.

35/39 SİZİ YERDE HALİFELER KILAN O'DUR. O halde kim inkar ederse, inkarı onun üzerinedir. İnkarcıların inkarları, Rab’lerinin indinde hiddet, buğz haricindekini artırmaz. İnkarcıların inkarları hasar haricindekini artırmaz. 

- O zaman da tıpkı bugünkü gibi, din kisvesi altında, maddi - manevi sömürü ve istismar odağı haline gelmiş ve yurt dışından yönetilen tarikatlar, okült cemiyetler, tekkeler ve zaviyeler kapatılmış, şeyhlik, dervişlik, mürşidlik, müritlik, dedelik, seyitlik, gavslık, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaybdan haber vermek ve murada kavuşturmak amaçlı muskacılık, bu uygulamalara ilişkin ünvanların ve sıfatların kullanılması, bunlara ait hizmetlerin yapılması ve bu batıl ünvanları simgeleyen elbise giyilmesi de yasaklanmıştır.

42/13 DİNİ AYAKTA TUTASINIZ VE ONUN HAKKINDA AYRIŞIP GRUPLAŞMAYASINIZ DİYE o Nuh' a emrettiklerini, o sana vahyettiklerimizi, o İbrahim' e, Musa' ya, ve İsa' ya emrettiklerimizi size dinden yol yaptı.

98/4 O kitap verilenler, onlara apaçık delil gelmesinden sonra OLMASI HARICİNDE BÖLÜNÜP AYRILMADILAR. 

- Cumhuriyetin ( Halkçılık ) ilanı ve Meclisin kurulması ile esasen bir zulüm olan monarşik imparatorluk sistemi veya diğer bir deyişle geniş kapsamlı ağalık sistemi sonlandırılmış, halkçı, demokratik ve özgürlükçü bir yönetim sistemi hayata geçirilmiştir.

42/38 Ve Rab’lerini kabul edenler ve duaya kalkanlar, onların İŞLERİ ARALARINDA ŞURADIR / HEYETTİR / MECLİSTİR. O rızıklandırdıklarımızdan harcarlar.

Kur'an'ın 42. suresinin isminin "Şura" ( Meclis, Heyet" olması da önem arzetmektedir.

- Kadınların gasp edilen sosyal hakları iade edilmiştir. Zira tekamül etmiş ruhlara vadedilen ve cennet adı verilen ruhsal hal hem erkeklere, hem kadınlara vadedilmektedir. 

48/5 İNANAN ERKEKLERİ VE İNANAN KADINLARI altlarından nehirler akan, içinde ebedi olacakları bahçelere sokmak için ve onlara kötülüklerini örtmek için. Bu Allah’ın indinde büyük kurtuluştur. 

- Eğitim seferberliği başlatılmış ve Köy Enstitüleri kurulmuştur.

20/114 Gerçeğin maliki Allah yücedir. Sana O’nun vahyinin hükmedilmesinden önce okumada acele etme. De ki: "RAB'BİM BANA İLMİ ARTIR."

22/3 Ve insanlardan ALLAH HAKKINDA İLİMSİZCE MÜCADELE EDEN KİMSE, HER ASİ ŞEYTANA TABİ OLUR. 

- Kurtuluş Savaşı sonrasında milletçe, birlikte çalışılarak bir kalkınma ivmesi oluşturulmuştur ki milletin esas kurtuluşu bu olmuştur.

37/60 Kesinlikle bu, O BÜYÜK KURTULUŞTUR. 

37/61 ÇALIŞANLAR bunun aynısı için ÇALIŞSINLAR.

- Kur'an'ın herkes tarafından okunup anlaşılabilmesi için Türkçe tercümesi yaptırılmış ve ard niyetli dincilerin yanlış yönlendirmelerinin ve fetvalarının önüne geçilmeye çalışılmıştır.

3/78 Ve kesinlikle onlardan bölükler, gruplar vardır ki, ONU KİTAPTAN SANMANIZ İÇİN DİLLERİNİ KİTABA DOĞRU BÜKERLER. O KİTAPTAN DEĞİLDİR. "O Allah’ın indindendir." derler de o Allah’ın indinden değildir. Onlar bile bile Allah üzerine yalan söylerler. 

25/30 Ve resul "Ey Rab’bim, kesinlikle KAVMİM BU KUR'AN'I YASAKLANMIŞ, TERKEDİLMİŞ TUTTULAR." dedi.

Bugünkü genel duruma bakıldığında, küreselcilerin, cumhuriyet devrimleri kapsamında yer alan ve esasen tüm insanlık için refah ve mutluluk vasıtası olan  unsurlara karşı savaş açmış oldukları ve tek merkezden yönetilecek bir dünya imparatorluğu ( Tek Dünya Devleti ),  bir küresel tarikat / ağalık / derebeylik sistemi kurabilmek için muhtelif tuzaklar ve operasyonlar kurguladıkları görülmektedir. Her geçen gün daha fazla insan tarafından idrak edilen bu gerçeğe hala "komplo teorisi" diyenlerin, yerel ve küçük bir dolandırıcılık çetesinin küresel ve büyük bir versiyonunu düşünmeleri yeterli olacaktır. 

Netice itibarıyla Atatürk, kendisine doğrudan kitap indirilmiş bir haberci resul olmamakla birlikte, belirli bir kavmi ilmi, ahlaki ve beşeri açılardan tekâmül ettirmek ve bu sayede tüm insanlığa örnek teşkil etmek amacıyla enkarne edilmiş vazifeli bir varlıktır. "Vazifeli varlık" ifadesinin zihinlerde doğru konumlanabilmesi için yaratılıştaki her varlığın kendisine "bahşedilmiş yetenekleri" çerçevesinde bir vazife ifa etmekle yükümlü olduğu hatırlanmalıdır. Bu hususa ilişkin olarak İncil'de şu ayet grubu yer almaktadır. 

46-1 Corinthians-12-28 Tanrı kilisede ilkin elçileri, ikinci olarak peygamberleri, üçüncü olarak öğretmenleri, sonra mucize yapanları, hastaları iyileştirme armağanlarına sahip olanları, başkalarına yardım edenleri, yönetme yeteneği olanları ve çeşitli dillerle konuşanları atadı. 

46-1 Corinthians-12-29 Hepsi elçi mi? Hepsi peygamber mi? Hepsi öğretmen mi? Hepsi mucize yapar mı? 

46-1 Corinthians-12-30 Hepsinin hastaları iyileştirme armağanları var mı? Hepsi bilmediği dilleri konuşabilir mi? Hepsi bu dilleri çevirebilir mi?

Dolayısıyla geçmişte ve bugün Atatürk'e ve cumhuriyete düşman olanların, esasen haberci resullere ve kitaplara düşman olanlar ile aynı frekansı paylaştıkları aşikârdır.

25 Şubat 2024 Pazar

Başarı illüzyonu

Ayrışımı "Baş+ar+ı" olan "Başarı" kelimesi köken itibarıyla "Tepe noktaya erişme, Tepeye - Başa geçme" anlamlarını içermektedir.

Genel anlamda ise "Başarı" kelimesi, performans ortaya koymak suretiyle hedef adı verilen belirli bir sonuca ulaşmak olarak tanımlanmaktadır. 

Başarı, kişisel bazda olabileceği gibi organizasyonel bazda da olabilir. Kişinin kendi kendisine belirlediği ve etki alanında sadece kendisinin bulunduğu bir hedefe ulaşması kendi değerlendirmesine göre başarı olabilir. Aynı şekilde bir grubun mutabakatı ile belirlenmiş, sorumluluğu da o grup içinde olan kendisine verilmiş ve etki alanı çok daha geniş olan bir hedefe ulaşılması da o kişi için grupça kabul edilmiş bir başarı olabilir.

Piramidal hiyerarşi formatına haiz olan ve "kariyer imkanı" kisvesi altında eşit performansa eşit imkanlar sunmayan daha doğrusu sunmamak üzerine dizayn edilmiş olan şirketlerin organizasyon yapılarındaki "Bireysel Başarı" genellikle edinilen "Ünvan" ile özdeşleştirilmekte ve bu noktada "Başarı" kelimesi anlamını yitirmektedir. Zira birisinin birisine sübjektif yaklaşımların da etkisiyle verdiği veya dolaylı olarak verilmesini sağladığı "Ünvan"ın bir başarı göstergesi olmadığı hayatın olağan akışı içinde sıkça teyid edilen gerçekler arasında yer almaktadır.

Organizasyonel yapılarda sözde "Bireysel Başarıyı" etkileyen iki ana faktör bulunmaktadır. 

Bireysel Koşullar: Bilgi, Beceri, Zeka, Yetenek, Deneyim, Karakter, İletişim, İstek*, Motivasyon*, Odaklanma*, Gayret ....

* Bu kriterler çevresel koşullara da bağlıdır.

Çevresel Koşullar : Maddi ortam, Manevi ortam ( algılar, değerler, hassasiyetler, alt grup aidiyeti vb. ), Kültürel unsurlar, Korunma, Kayırılma, Desteklenme, Aldatılma, Oyunlara ve tuzaklara maruz kalma, Algı operasyonları, Stratejiler, Kurumsal hedefler, Sübjektif hedefler ve değerlendirmeler, Üst makam kararları, Uygulamalar, Değişimler, İptaller, Yeni yapılanmalar, Fırsatlar .... 

"Bireysel Koşullar" kişinin belirli bir ölçüde kontrol edip geliştirebileceği ve performansına olumlu yönde etki edebilecek unsurlardan oluşmaktadır.

"Çevresel Koşullar" ise kişinin etkileyemediği, yönlendiremediği, kontrol edemediği unsurlardan oluşmaktadır.

Yukarıdaki iki ana faktörün organizasyonel yapılardaki "Bireysel Başarı"ya etki oranı eşittir. Yani her iki faktör de %50 oranında etki potansiyeline sahiptir ki bu durum "Başarı" nitelemesi üzerinde tekrar düşünmeyi gerektirmektedir. Organizasyonel yapılar ( şirketler, kurumlar, siyasi yapılanmalar, örgütler vb. ) incelendiğinde "Çevresel Koşulların", "Bireysel Koşullardan" çok daha etkili olduğu  ve dolayısıyla ortada gerçek anlamda bir "Bireysel Başarının" olmadığı, sadece bir illüzyon olduğu görülmektedir. Bir başka deyişle performansı, yetkinliği ve liyakatı dikkate almadan yapılan atamalar, ünvanlandırmalar günümüzde neredeyse genele şamil olmuş durumdadır. Bu durum matematiksel olarak şöyle örneklendirilebilir.

Bireysel koşul %10 + Çevresel koşul %50 = Başarı %60

Bireysel koşul %20 + Çevresel koşul %40 = Başarı %60

Yukarıdaki açıklamalar organizasyonlardaki en büyük şikayet konusu olan "Liyakate dayalı olmayan adaletsiz ve haksız atamalar"ın kök sebebine de ışık tutmaktadır. Zira piramidal ve hiyerarşik şirket organizasyonları zaten bu olumsuz durumların ve dolayısıyla negatif frekansların tezahür edebilmesi için tesis edilmiş şeytani yapılardır.

Özlü söz olarak algılatılmaya çalışılan şu cümle de şeytani bir yanıltmadan ibarettir.

"Dünya karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir."

Yani dünya hayatının nefsani, maddi ve şeytani niteliğine endeksli bu aldatıcı ve şartlayıcı  söyleme göre, kaptanın fırtınalarla yaptığı mücadelenin, içinde bulunduğu zor koşullara rağmen ortaya koyduğu gayret ve cesaretin, deneyimini, zekasını, becerisini ve bilgi birikimini özveriyle, en üst düzeyde kullanarak gemiyi kurtarma girişimlerinin hiçbir anlamı yoktur. Kaptan başarısız! olmuştur. Ve hiçbir olumsuz hava koşulu veya zorlukla karşılaşmadan, aksine koşulların desteğiyle! gemiyi limana getiren kaptan da başarılı! olmuştur. Öyle midir gerçekten? 

"Başarı" kelimesi Hud suresinin aşağıdaki ayetinde "Tevfik" ( Uygunluk, Muvaffakiyet ) kelimesiyle temsil edilmekte olup, "Başarı"'nın gerçek tecellisinin ve takdirinin sadece Allah'a ait olduğu bildirilmektedir.

11/88 Kale ya kavmi e raeytum in kuntu ala beyyinetin min rabbi ve razekani minhu rizkan hasena ve ma uridu en uhalifekum ila ma enhakum anh in uridu illel islaha mesteta't VE MA TEVFİKİY İLLA BİLLAH aleyhi tevekkeltu ve ileyhi unib

( "Ey kavmim, görür düşünür müsünüz? Eğer Rab’bimden delil üzerinde isem ve beni güzel rızık ile rızıklandırdı ise. O size men ettiklerimden size ihtilaf etmek istemem. Kesinlikle ancak istidatım olduğu kadar iyileştirmeyi isterim. MUVAFFAKİYETİM ANCAK ALLAH SAYESİNDEDİR. O'na dayanıp sığınırım ve O'na dönerim." dedi. )

Bu nedenle kendisiyle ilgili "başarı" değerlendirmesini samimi olarak yani haiz olduğu ünvanların ardına sığınmadan yapmak isteyen her insanın, başarının tanımının "kendisini geliştirmek ve insanlar için karşılık beklemedem fayda üretmek" olduğunu hatırlamasında ve yukarıdaki hususları da dikkate almasında fayda bulunmaktadır.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2019/02/sirk-ve-sirket-aldatmacas.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2017/01/gayret-mi-sonuc-mu.html



24 Şubat 2024 Cumartesi

"Sultan" ile geçiş ve Yörüngesel Hız

"Sultan" kelimesi "Delil, Kudret, Önder ( İmam )" anlamlarını içermekte olup, ayetlerde her iki anlamı da mevcuttur. Bu kelime "Kur'an", "Kitab" ve "İlim" anlamlarını da temsil etmektedir. Zira kitapta  Kur'an "Sultanı mubin" veya "İmamı mubin" olarak da anılmaktadır. Aşağıda buna örnek teşkil eden ayetler yer almaktadır.

22/71 Ve ya'budune min dunillahi ma LEN YUNEZZİL BİHİ SULTANEN VE MA LEYSE LEHUM BİHİ İLM ve ma liz zalimine min nesir

( Ve HAKKINDA DELİL İNDİRMEDİĞİ VE ONLARA HAKKINDA İLİM OLMAYAN Allah’tan başkasına kulluk ederler. Zalimler için yardımcı yoktur. )

30/35 EM ENZELNA ALEYHİM SULTANEN FE HUVE YETEKELLEMU bima kanu bihi yuşrikun

( ONLARIN ÜZERİNE DELİL İNDİRDİK DE o ONLARA ortak koşmalarını mı KELAM EDİP SÖYLER? )

37/156 Em lekum SULTANUN MUBİN

( Yoksa size APAÇIK DELİL mi var? )

37/157 FE'TU Bİ KİTABUKUM in kuntum sadikin

( O HALDE, eğer doğrular iseniz, KİTABINIZI GETİRİN. )

36/12 İnna nahnu nuhyil mevta ve nektubu ma kaddemu ve asarahum ve KULLE ŞEY'İN AHSAYNAHU Fİ İMAMİN MUBİN

( Kesinlikle biz, biz ölüleri diriltiriz ve o sunduklarını, eserlerini yazarız. HER ŞEYİ, APAÇIK DELİL İÇİNDE SAYDIK. )

Rab'bin nimetlerinden bahsedilen ve "Ve bi eyyi alai rabbikuma" ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? ) cümlesinin tek başına ayet olarak 31 kere tekrarlandığı Rahman suresinin aşağıdaki ayet ikilisinde "Göklerin çapından geçebilmenin kitap ilmi nimetiyle mümkün olabileceği" bildirilmekte ve bu hususa ilişkin ilmi kodların Kur'an'da mevcut olduğu mesajı dolaylı olarak verilmektedir. 

55/33 Ya (1) ma'şere (2) el (3) cinni (4) ve (5) el (6) insi (7) in (8) isteta'tum (9) en (10) TENFUZU (11) min (12) aktari (13) es (14) SEMAVATİ (15) ve (16) el (17) ardi (18) fe (19) infuzu (20) la (21) tenfizune (22) illa (23) bi (24) SULTAN (25) 

( Ey cin ve insan toplulukları, eğer GÖKLERİN ve yerin çaplarından GEÇMEYE istidatınız varsa, haydi ötesine geçin. KUDRET / DELİL / İLİM olmadan geçemezsiniz. )

55/34 Fe bi eyyi alai rabbikuma tukezziban

( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )

Her ayet gibi, idrak seviyesine göre çoklu anlamlar ihtiva eden bu ayette "insanın fiziken uzaya çıkışı" anlamı da bulunmaktadır. Uzaya ilk insanlı uçuş, Sovyetler Birliği'nin Vostok 1 kodlu uzay aracı ile 12.04.1961 tarihinde gerçekleşmiş ve Yuri Gagarin uzaya çıkan ilk insan olmuştur. 

- Yukarıda anılan tarihteki günün ve ayın toplamı olan 16 ( 12+4 = 16 ) sayısı da ayetin kodundaki rakamların toplamına eşittir. ( 5+5+3+3 = 16 )

- Dünya yüzeyinden fırlatılan bur roketin uzaya ulaşabilmesi için en az 7,9 km/sn'lik bir hıza ulaşması gerekmektedir. Ses hızından yirmi kat daha fazla olan bu hıza "Orbital Velocity" ( Yörüngesel Hız ) denmektedir.

https://www.redshift-live.com/en/magazine/articles/Exploring_Space/8671-Rocket_speed-1.html#:~:text=If%20a%20rocket%20is%20launched,in%20order%20to%20reach%20space.

https://www.google.com/amp/s/daydaynews.cc/en/science/amp/2554725.html

Yörüngesel hızı temsil eden 7.9 sayısının nümerolojik değeri 16 ( 7+9 = 16 ) olup, bu sayı yukarıdaki ilk ayetin kodundaki ( 55/33 ) rakamların toplamına ( 5+5+3+3 = 16 ) eşittir. Ayette "Sultan" kelimesine ilişkin olarak kodlanmış 7 sayısı da mevcuttur ki bu sayı 16 sayısının nümerolojik değeridir.

Ayetin kodunun nümerolojik değeri 7'dir. 

Ayette 25 ( 2+5 = 7 ) kelime bulunmakta olup, "Sultan" kelimesi 25. kelimedir. Dolayısıyla "Sultan" kelimesinin temsil ettiği çoklu anlamlardan biri de Yörüngesel Hız olabilir.

Ayetteki "Semavat" ( Gökler ) kelimesinin temsil ettiği anlamlardan biri de atmosferin katmanlarıdır. Atmosferin 7 katmanı ( Troposphere, Stratosphere, Mesosphere, Thermosphere, Ionosphere, Exosphere, Magnetosphere ) bulunmaktadır.

Bir sonraki ayetin numarası 34 ( 3+4 = 7 ) olup, bu ayetin tamamını oluşturan "Ve bi eyyi alai rabbi kuma tukezziban" ( Ve Rab'binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? ) cümlesi de 7 kelimeden oluşmaktadır.

- Yukarıda anılan tarihteki rakamların toplamının  nümerolojik değeri olan 6 ( 1+2+0+4+1+9+6+1 = 24 ... 2+4 = 6 ) sayısı ayetin numarasının nümerolojik değerine ( 3+3 = 6 ) eşittir. 

- Sultan ( سلطان ) kelimesinin ebced değeri 150 olup, bu sayının nümerolojik değeri de 6'dır. ( 1+5+0 = 6 )

Sin (60) + Lam (30) + Ti (9) + Elif (1) + Nun (50) = 150 

- 55/33 kodlu ilk ayetteki ilk "Tenfuzu" ( Geçersiniz ) kelimesinin sıra numarası 11 olup, bu sayı "halden hale geçiş"in sembolüdür. Uzaya ilk çıkan insanın ismi olan "Yuri Gagarin" kelime ikilisinde 11 harf bulunmaktadır.

Şifanın tanımı ve Titreşim Tıbbı

Bir insanın ilahi kozmik sistemde gerçek anlamda "şifa bulması" onun sadece fizyolojik ( maddi ) hastalıklarının giderilmesi anlamına gelmemektedir. Zira maddi ve dünyevi algı ile tanımlanan "bedeni yaşam" zaten sonlanacaktır. Dolayısıyla şifanın maddi ve süresi sınırlı bir halden geçiş olmadığı, sonsuz bir ruhsal halden hale geçiş ( dönüşüm, değişim ) olduğu aşikârdır.

Şifa esasen "Ruh" ile yani bilgiyle, bilinçle, kelimeyle, frekansla ile ilgili bir olgudur. Düşük frekansların hastalık, yüksek frekansların şifa olduğu bilinmektedir. Kur'an'da ruhun dünyevi ve maddi temsilinin "Kalp" ve "Sadr" ( Göğüs ) kelimeleri olduğu görülmektedir. Şifanın ön koşulu ise hastalığın teşhisi yani "kalpte / göğüste olanın tespitidir.

64/4 Ya'lemu ma fis semavati vel ardi ve ya'lemu ma tusirrune ve ma tu'linune VALLAHU ALİMUN Bİ ZATİS SUDUR

( Göklerde ve yerde ne varsa bilir. Ne gizlerseniz ve ne açıklarsanız bilir. ALLAH GÖĞÜSLERİN ÖZÜNÜ BİLENDİR. )

Tevbe suresinin aşağıdaki ayet ikilisinde şifanın tanımı "Kalbe ( Ruha ) verilen şifa" yani "ruhun "Hayz"dan ( kinden ve öfkeden ) arınması" olarak yapılmaktadır. 

9/14 Katiluhum yuazzibhumullahu bi eydikum ve yuhzihim ve yensurkum aleyhim ve YEŞFİ SUDURA kavmin mu'minin

( Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onlara azap versin ve onları rezil etsin ve onlara karşı size yardım etsin. İnananlar kavminin GÖĞSÜNE ŞİFA VERSİN. )

9/15 Ve YUZHİB ĞAYZA KULUBİHİM ve yetubullahu ala men yeşa' vallahu alimun hakim

( Ve KALPLERİNİN KİNİNİ, ÖFKESİNİ GİDERSİN. Allah dilediği kimseye tevbe eyler. Allah bilendir hakimdir. )

Kin ve öfke, "kalbe yerleşen kibir hastalığının" en önde gelen belirtileridir.

2/10 Fİ KULUBİHİM MERADUN fe zadehumullahu merada ve lehum azabun elimun bima kanu yekzibun

( KALPLERİNDE HASTALIK VARDIR. Böylece Allah onlara hastalığı artırır ve yalanlamış olduklarından dolayı elim azap onlaradır. )

Yunus ve İsra surelerinin aşağıdaki ayetlerinde Kur'an'ın ruh için yegane şifa kaynağı olduğu bildirilmektedir.

10/57 Ya eyyuhen nasu kad caetkum mev'izatun min rabbikum ve ŞİFAUN Lİ MA FİS SUDURİ ve huden ve rahmetun lil mu'minin

( Ey insanlar size Rab’binizden öğüt ve o GÖĞÜSLERİN İÇİNDEKİ İÇİN ŞİFA, yönlendirme ve inananlar için rahmet geldi. )

17/82 Ve nunezzilu MİNEL KUR'ANİ MA HUVE ŞİFAUN ve rahmetun lil mu'minine ve la yeziduz zalimine illa hasara

( Ve KUR'AN'DAN inananlar için ŞİFA ve rahmet OLANLARI indiririz. Zalimlere hasar haricindekini artırmayız. )

Tevrat'ın aşağıdaki ayetlerinde de Rab'bin "kelimeleri" olan ayetlerin şifa kaynağı olduğu bildirilmektedir.

19-Psalms-30-2 O Ya RAB Tanrım, Sana yakardım, BANA ŞİFA VERDİN. 

19-Psalms-30-3 O Ya RAB, RUHUMU ÖLÜLER DİYARINDAN ÇIKARDIN, YAŞAM VERDİN BANA, beni çukuruna düşürmedin. 

20-Proverbs-12-18 Kılıcın deliciliği gibi konuşan vardır; ama BİLGENİN DİLİ / KELİMESİ İSE ŞİFA VERİR. 

20-Proverbs-16-24 HOŞ KELİMELER petek balı gibidir, RUHA TATLI ve KEMİKLERE SAĞLIKTIR / ŞİFADIR*. 

* Yukarıdaki son ayette, ses frekansı olarak telaffuz edilen "kelimelerin" madde beden üzerindeki şifa tesirine dikkat çekilmekte ve "Kemik sağlığından" bahsedilmektedir. 

https://www.cochrane.org/CD008579/MUSKINJ_ultrasound-and-shockwave-treatment-recently-broken-bones-adults#:~:text=Sound%20waves%20may%20help%20broken,minutes%20on%20a%20daily%20basis.

Ses frekansları vasıtasıyla fizyolojik hastalıkların tedavisine "Vibrational Medicine" ( Titreşim Tıbbı ) adı verilmektedir.

https://biyofrekans.org/2019/09/05/titresim-tibbi-ne-demek/



23 Şubat 2024 Cuma

Yedi bölge meselesi

Türkiye, 6-21 Haziran 1941 döneminde Ankara'da toplanan Birinci Coğrafya Kongresi'nde 7 bölgeye ve 21 coğrafi bölüme ayrılmıştır. Sınırlarının ve adetlerinin belirlenme kriterlerine ilişkin sorulacak soruların mevcut olduğu bölgeler şöyledir.

1-Akdeniz Bölgesi
2- Doğu Anadolu Bölgesi
3- Ege Bölgesi
4- Güneydoğu Anadolu Bölgesi
5- İç Anadolu Bölgesi
6- Karadeniz Bölgesi
7- Marmara Bölgesi


Oysa Atatürk tarafından 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında gerçekleştirilen ve 14 gün süren Erzurum Kongresi'nde milli sınırlar içerisinde bulunan "vatan topraklarının bölünmez bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı" karar altına alınmıştır.

Ülkenin 7 bölgeye ayrılması operasyonunun, tıpkı malum cemiyet localarının tekrar aktivasyonu gibi, Atatürk'ün vefatı sonrasında gerçekleştirilmesi de dikkat çekmektedir. Her detayı düşünen ve planlayan Atatürk bu hususu düşünememiş midir?!

Tevrat'ın 6. bölümü olan Joshua bölümünde "Toprakların yedi bölgeye ayrılması" ifadesinin  geçmesi ve Birinci Coğrafya Kongresi'nin, Tevrat'taki bölüm numarasıyla ( 6 ) uyumlu olarak, 6. ay olan Haziran ayının 6. gününde toplantılara başlaması dikkat çekmektedir. Ayrıca yılı ifade eden 1941 sayısının nümerolojik değeri de 6 ( 1+9+4+1 = 15 ... 1+5 = 6 ) olmaktadır.

İlgili Tevrat ayetleri şöyledir.

6-Joshua-18-1* ÜLKENİN DENETİMİNİ ELİNE GEÇİREN İSRAİL TOPLULUĞU Şilo’da BİR ARAYA GELDİ. Orada Buluşma Çadırı’nı kurdular.

* Ayet kodundaki rakamların toplamı 16 ( 6+1+8+1 = 16 ) sayısını vermektedir. Birinci Coğrafya Kongresi toplantıları 16 gün ( 6-21 Haziran ) sürmüştür. Ayrıca, yukarı ayette de "bir toplantıdan" bahsedilmektedir. Birinci Coğrafya Kongresi kapsamında oluşturulan "Türkiye Coğrafyası Komisyonu"'ndaki üye adedi 19 olup, bu sayı yukarıdaki ayetin alt bölüm numarası ile ayet numarasının toplamına ( 18+1 = 19 ) eşittir. 

Kaynak:

https://www.researchgate.net/publication/274696251_Birinci_Cografya_Kongresi_ve_Turkiye'nin_Cografi_Bolgeleri_Hakkindaki_Tartismalara_Dair_Bir_Not_Notes_on_the_Discussion_about_Geographical_Regions_of_Turkey_and_First_Geographical_Congress

Türk Coğrafya Dergisi http://www.tck.org.tr Sayı 57: 95-99

6-Joshua-18-2 Ne var ki, mülkten henüz paylarını almamış YEDİ İSRAİL OYMAĞI vardı.

6-Joshua-18-3 Yeşu İsrailliler’e, “Bu uyuşukluğu üzerinizden ne zaman atacaksınız, ATALARINIZIN TANRISI RAB'BİN SİZE VERDİĞİ TOPRAKLARI ELE GEÇİRMEK İÇİN daha ne kadar bekleyeceksiniz?” dedi.

6-Joshua-18-4 “Her oymaktan üçer adam seçin. Onları, ülkeyi incelemeye göndereceğim. Mülk edinecekleri yerlerin sınırlarını belirleyip kayda geçirerek yanıma dönsünler. 

6-Joshua-18-5 BU TOPRAKLARI YEDİ BÖLGEYE AYIRSINLAR. Yahuda güney bölgesinde, Yusufoğulları kuzey bölgesinde kalsın.

6-Joshua-18-6 YEDİ BÖLGEYİ BELİRLEYİP KAYDA GEÇİRDİKTEN sonra, sonucu bana getirin. Burada, Tanrımız RAB’bin önünde aranızda kura çekeceğim.

6-Joshua-18-9 Adamlar yola çıkıp ülkeyi dolaştılar; kent kent, YEDİ BÖLGE HALİNDE KAYDA GEÇİRDİKTEN sonra Şilo’da, ordugahta bulunan Yeşu’nun yanına döndüler.

Türkiye'nin kurulmuş olduğu toprakların Tevrat'ta ve İncil'de belirtilen önemli yerleri kapsıyor olması konuya daha da derin bir boyut katmaktadır.

Hevesler üçgeni

"Mülkiyet" kelimesi, MLK  kökünden olan "Malik" ( Sahip, Hükmeden ) sıfatının isim hali olup, "Sahip olma,  Malik olma" anlamına gelmektedir.

"Riyaset" kelimesi RS kökünden olan "Ra's" ( Kafa, Baş ) kelimesinden türeme olup, "Başta olma, Başa geçme, Reislik" anlamına gelmektedir.

"İştah" ve "Şehvet" kelimeleri ortak ŞTH kökünden olup "Aşırı istek, Çok güçlü arzulama" anlamlarını temsil etmektedirler. Bu kelimeler konuşma dilinde "Yemeye" ve "Cinselliğe" karşı duyulan yoğun istek anlamında kullanılmaktadır.

Yukarıda anlamları belirtilen "Mülkiyet", "Riyaset", "Şehvet" kelimeleri Kur'an'da "Heva / Ehva" ( Heves / Hevesler ) olarak zikredilen ve kötülüğün kaynak kodları olan nefsani unsurların yani şeytani ( yakıcı, helak edici ) negatif frekansların özünü oluşturmaktadır. 

"Heva" ( هواء ) kelimesinin ebced değeri 12 olup, bu sayının nümerolojik değeri 3 olmaktadır. 

He (5) + Vav (6) + Elif (1) = 12 ... 1+2 = 3

Evvelki bölümlerde incelendiği üzere esasen çoklu anlamları temsil eden 3 sayısı, Allah'ın birliğini inkar anlamına gelen şirk ( ortak koşma ) kelimesi ile ilintili olarak, Kur'an'da "Üçtür demeyin", "Allah üçün üçüncüsüdür diyenler inkar etmişlerdir." ve "Üç çatallı gölgeye gidin." cümleleriyle*, İncil'de ise Mesih İsa sözü olarak "Bu gece horoz ötmeden beni üç kez inkâr edeceksin." cümlesiyle zikredilmektedir.

* Bu cümleleri içeren ayetlerdeki 3 ve 9 nümerolojisi evvelki bölümlerde incelenmiştir.

Kur'an'da ilk "Heva" kelimesi, çoğul haliyle yani "Ehvae" olarak Bakara suresinin 120. ayetinde 27. kelime olarak yer almaktadır. 

2/120 Ve (1) len (2) terda (3) an (4) ke (5) el (6) yehudu (7) ve (8) la (9) en (10) nesara (11) hatta (12) tettebia (13) millete (14) hum (15) kul (16) inne (17) hude (18) allahi (19) huve (20) el (21) huda (22) ve (23) le (24) in (25) itteba'te (26) EHVAE (27) hum (28) ba'de (29) ellezi (30) cae (31) ke (32) min (33) el (34) ilmi (35) ma (36) leke (37) min (38) allahi (39) min (40) veliyyin (41) ve (42) la (43) nasir (44)

( Ve Yahudiler ve Nasıralılar, sen onların milletine tabi olana kadar senden asla hoşlanmazlar. De ki: "Yönlendirme kesinlikle o Allah’ın yönlendirmesidir." Eğer sen, ilimden sana o getirdiklerimiz sonrasında onların HEVESLERİNE tabi olursan Allah’tan sana dost ve yardımcı yoktur. )

- Ayet numarası olan 120 sayısının nümerolojik değeri 3 olmaktadır. ( 1+2+0 = 3 )

- "Heva" kelimesinin sıra numarası olan 27 sayısının nümerolojik değeri 9 olup, evvelce değinildiği üzere bu sayı negatif frekansları ( sihir, nefsaniyet, şirk ) simgelemektedir. İncil'de "İnsanı simgeleyen canavarın sayısı" olarak tanımlanan 666 sayısı da "Teslis" ( Üçleme ) şirkinin ve 9 sayısının bir tezahürüdür. 6+6+6 = 18 ... 1+8 = 9 )

- Ayetin numarası ( 120 ) ile ayetteki "Heva" kelimesinin sıra numarasının ( 27 ) toplamının nümerolojik değeri de 3 olmaktadır.  ( 1+2+0+2+7 = 12 ... 1+2 = 3 )

Kodları aynı rakamlardan oluşan aşağıdaki ayet ikilisinde yer alan "Hevesini ilah edinmek" cümlesi, şirk kavramını net olarak tanımlamaktadır.

25/43 E (1) raeyte (2) men (3) ittehaze (4) ilahe (5) hu (6) HEVA (7) h (8) e (9) fe (10) ente (11) tekunu (12) aley (13) hi (14) vekila (15) 

( O hevesini ilahı edineni gördün mü? O halde, sen onun üzerine vekil mi olursun? )

45/23 Fe (1) raeyte (2) men (3) ittehaze (4) ilahe (5) hu (6) HEVA (7) hu (8) ve (9) edalle (10) hu (11) allahu (12) ala (13) ilmin (14) ve (15) hateme (16) ala (17) sem'i (18) hi (19) ve (20) kalbi (21) hi (22) ve (23) ceale (24) ala (25) besari (26) hi (27) ğişaveh (28) fe (29) men (30) yehdi (31) hi (32) min (33) ba'di (34) allah (35) e (36) fe (37) la (38) tezekkerun (39) 

( HEVESİNİ ilahı edinen kimseyi görmez misin? Allah onu ilim üzerine saptırır. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )

- "Hevesini ilah edinmek" ifadesinin ilk kez geçtiği ayetin kodundaki rakamlar ile ayetteki "Heva" kelimesinin sıra numarasının toplamının nümerolojik değeri 3 sayısını vermektedir. ( 2+5+4+3+7 = 21 ... 2+1 = 3 )

- Yukarıdaki ayet ikilisinde toplam 54 ( 15+39 = 54 ) kelime bulunmaktadır. Bu sayının nümerolojik değeri 9 sayısını vermektedir. ( 5+4 = 9 )

Ruhsal tekâmüle erişmek suretiyle üst süptil planlara ( Cennat ) intikal etmenin yegane yolunun "Nefsin heveslerden men edilmesi" olduğu Naziat suresinin aşağıdaki ayet ikilisinde bildirilmektedir.

79/40 Ve (1) emma (2) men (3) hafe (4) mekame (5) rabbi (6) hi (7) ve (8) NEHE (9) EN (10) NEFSE (11) AN (12) EL (13) HEVA (14)

( Ve ama kim Rab’binin makamından korktuysa ve NEFSİ HEVESTEN MEN ETTİYSE, )

79/41 Fe (1) inne (2) el (3) cennete (4) hiye (5) el (6) me'va (7)

( Artık kesinlikle cennet, odur varış yeri. )

- Yukarıdaki ayet ikilisindeki toplam kelime adedi olan 21 ( 14+7 = 21 ... 2+1 = 3 ) sayısının nümerolojik değeri de 3'tür.

- Ayetlerin numaralarındaki rakamların toplamı ise 9 sayısını vermektedir. ( 4+0+4+1 = 9 )

21 Şubat 2024 Çarşamba

Gurur aldanmadır.

Nefsaniyet ( Egoizm, Bencillik ) bertaraf edilmesi ancak hidayet ile mümkün olabilecek "Kibir" duygusunu besleyen temel olgudur. Nefis ( Ego ), insana aslında zaten sahip olduğu* veya hiç ihtiyacı olmadığı** olguları vadederek onu aldatır, azdırır ve şeytanlaştırır. 

* Örnek: Ölümsüzlük

** Örnek; Mal, Mülk, İktidar

"Gurur", Arapça kökenli bir kelime olup "Aldatma, Aldanma" anlamına gelmektedir. Türkçedeki "Gurur" kelimesinin "Kibir" ( Büyüklenme, Ululanma ) anlamında kullanılması semantik köken ortaklığı itibarıyla "Kibirin bir aldanma" olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.

Nisa suresinin aşağıdaki ayetinde şeytanın yegane vaadinin aldatma olduğu bildirilmektedir. Şeytan ( Yakan, Helak eden ) kelimesi esasen, insanda kodlanmış olan nefsani, maddi ve negatif frekansları tanımlayan bir sıfattır. 

4/120 Yeiduhum ve yumennihim ve MA YEİDUHUMUŞ ŞEYTANU İLLA ĞURURA 

( Onlara vaad eder ve onları saplantılara, kuruntulara sokar. ŞEYTAN ONLARA ALDATMA HARİCİNDEKİNİ VAAD ETMEZ. )

Yusuf suresinin aşağıdaki ayetinde de nefsin kötülüğü emrettiği bildirilmektedir.

12/53 Ve ma uberriu nefsi İNNEN  NEFSE LE EMMARATUN BİS SUİ illa ma rahime rabbi inne rabbi ğafurun rahim

( Ve nefsimi iyi kılıp temizlemiyorum. KESİNLİKLE NEFİS, Rab’bimin merhamet gösterdiğinin haricinde, KÖTÜLÜĞÜ EMREDER. Kesinlikle Rab’bim affedendir merhametlidir. )

Kibirin helaktan başka bir sonuca vasıta olamayacağı ise A'raf suresinin aşağıdaki ayetinde bildirilmektedir.

7/48 Ve nada ashabul a'rafi ricalen ya'rifunehum bi simahum kalu MA AĞNA ANKUM CEM'UKUM VE MA KUNTUM TESTEKBİRUN

( Ve yüksek mevki sahipleri simalarından tanıdıkları adamlara seslenirler "TOPLULUĞUNUZ VE KİBİRLENMİŞ OLMANIZ SİZE FAYDA SAĞLAMADI." derler. )

20 Şubat 2024 Salı

Mısır'daki 118 piramit

Kaynaklarda Mısır'da 118 adet piramit bulunmakta olduğu belirtilmektedir.

https://en.m.wikipedia.org/wiki/Egyptian_pyramids

https://www.google.com/amp/s/www.sciencetimes.com/amp/articles/46379/20231005/many-pyramids-egypt-what-s-popular.htm

Sad suresinin 11. ayetinde yer alan  "Sarh" ( Köşk, Yüksek yapı  ) kelimesi Firavun'un inşa ettirdiği "Piramit"i temsil etmektedir. 

28/38 Ve (1) kale (2) fir'avnu (3) ya (4) eyyu (5) ha (6) el (7) meleu (8) ma (9) alemtu (10) lekum (11) min (12) ilahin (13) ğayr (14) i (15) fe (16) evkid (17) li (18) i (19) ya (20) hamanu (21) ala (22) et (23) tini (24) fe (25) ic'al (26) li (27) i (28) SARHAN (29) lealle (30) i (31) ettaliu (32) ila (33) ilahi (34) musa (35) ve (36) in (37) ni (38) le (39) ezunnu (40) hu (41) min (42) el (43) kazibin (44) 

( Ve Firavun "Ey ileri gelenler, ben size benden başka ilah bilmem. Haydi bana çamurun üzerine ateş yak ey Haman. Bana YÜKSEK KÖŞK oluştur. Umulur ki ben Musa' nın ilahına yükselirim. Kesinlikle ben onu yalancılardan zannederim." dedi. )

Ayetin sure numarası, ayetin numarası, ayetteki "Sarh" kelimesinin sıra numarası ve ayetteki kelime adedi, Mısır'daki piramit adedi olan 118 sayısıyla uyum arzetmektedir.

- Sure numarası 28 ... 2 ( 1+1 ) ve 8

- Ayet numarası 38 ... 3+8 = "11", ayetteki kelime adedi 44 ... 4+4 = "8"

- "Sarh" kelimesinin sıra numarası 29 ... 2+9 = "11", ayetteki kelime adedi 44 ... 4+4 = "8"

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2023/09/boyut-portal-sarh.html?m=1

Pentagon ve Hollywood ... Oyun ve Eğlence!

The United States Office of War Information ( Amerika Birleşik Devletleri Savaş Enformasyon Bürosu ), toplumu stratejik, politik ve askeri aksiyonlara adapte etmek, gerekli telkinleri yaparak zihnen hazır hale getirmek üzere kurulmuş bir yapıdır.

Hollywood filmleri ve TV prodüksiyonları Pentagon'daki* Office of the Secretary of Defense ( Savunma Sekreterliği Ofisi ) içindeki Hollywood'a tahsis edilmiş Department of Defense Entertainment Media Unit ( Savunma Bakanlığı Ofisi bünyesindeki Savunma Bakanlığı Eğlence Medya Birimi ) tarafından yönlendirilmekte ve denetlenmektedir.

Yönetmen Elmer Davis'in şu söylemi Pentagon ile Hollywood arasındaki organik bağı ifşa eder niteliktedir.

"Çoğu insanın aklına bir propaganda fikrini enjekte etmenin en kolay yolu konuyla ilgili bir film çekmektir. Böylelikle insanlar propagandaya maruz kaldıklarını anlamadan fikir akıllara zerkedilmiş olur." 

https://en.m.wikipedia.org/wiki/Military%E2%80%93entertainment_complex

Yukarıdaki sözler "Entertainment Industry" ( Eğlence Endüstrisi ) ve "Film Industry" ( Film Endüstrisi ) kisvesi altında faaliyet gösteren ancak esasen küresel şeytanların tarikat niteliğindeki yapılanmalarından biri olan ve kitlesel zihin kontrol - programlama ( kitlesel büyü / kitlesel algı operasyonu ) amaçlı kullanılan Hollywood'un** gerçek niteliğini ortaya koymaktadır.

* "Pentagon" ( Beşgen ) satanizmde "Pentagram" ( Beş Köşeli Yıldız ) olarak anılmakta ve İblis'in bir tasviri olan "Baphomet"'i simgelemektedir.

Pentagram

Pentagon

** "Hollywood" kelimesi "Kutsal Orman / Kutsal Tahta" anlamına gelen 9 harfli! bir kelimedir. ( 9 sayısının niteliği, sembolize ettiği sayısal ve sözel kavramlar evvelki bölümlerde irdelenmiştir. )

Dünya hayatının "Oyun" ve "Eğlenceden" ibaret olduğunun bildirildiği ve her ayet gibi çoklu anlamlara sahip olan aşağıdaki ayetler gerek semantik, gerekse de nümerolojik açıdan mesaj vermektedir.

6/32 Ve MEL HAYATUD DUNYA İLLA LEİBUN VE LEHV ve led darul ahiratu hayrun lillezine yettekun e fe la ta'kilun

( Ve DÜNYA HAYATI, OYUN VE EĞLENCE HARİCİNDEKİ DEĞİLDİR. Ahiret yurdu ise, o sakınanlar için daha hayırlıdır. O halde akıl etmez misiniz?  )

47/36 İNNEMEL HAYATUD DUNYA LEİBUN VE LEHV ve in tu'minu ve tetteku yu'tikum ucurakum ve la yes'elkum emvalekum

( KESİNLİKLE O DÜNYA HAYATI OYUNDUR VE EĞLENCEDİR. Eğer inanırsanız ve sakınırsanız size ödülünüzü verir. Size mallarınızı sual etmez. )

Ayetlerdeki "Leib" ( Oyun ) ve "Lehv" ( Eğlence ) kelimeleri ilk anda algılanan "keyif vasıtası" anlamının dışında da anlam taşımaktadırlar. Bu kelimeler ile dünyadaki olayların, şeytanların kurguladıkları operasyon senaryoları olduğu da bildirilmektedir. Zira dünyadaki milyarlarca insanın olumsuz koşullar altında acı çektikleri düşünüldüğünde "Oyun" ve "Eğlence" kelimelerinin temsil ettiği anlam da tezahür etmektedir. 

Öte yandan yukarıdaki ayetlerin kodları incelendiğinde, küreselcilerin kitle operasyonlarında özel bir kod olarak hassasiyetle kullandıkları 11 sayısı ve 9/11 sembolizmi görülmektedir. Dünya hayatının oyun ve eğlence olduğunun ilk kez zikredildiği ayetin kodundaki ( 6/32 ) rakamların toplamı 11 ( 6+3+2 = 11 ) sayısını vermektedir. 

Yukarıdaki ikinci ayetin kodundaki ( 47/36 ) sayıların nümerolojik değerleri sırasıyla 11 ( 4+7 = 11 ) ve 9 ( 3+6 = 9 ) olmakta ve 9/11 sembolü tezahür etmektedir.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/01/kuresel-seytanlar-uygulamalarn-ve.html?m=1

19 Şubat 2024 Pazartesi

Ademoğulları ve İsrailoğulları

Kur'an'da "Beni adem" ( Ademoğulları ) kelimesi 7 kere, "Beni israil" ( İsrailoğulları ) kelimesi ise 40 kere tekrarlanmaktadır.

"Beni adem" ( Ademoğulları ) kelimesinin ilk kez geçtiği aşağıdaki ayetin sure numarası 7 olup, bu kelimenin en fazla geçtiği sure de 7. sure olan A'raf suresidir. 

7/26 Ya (1) BENİ (2) ADEME (3) kad (4) enzelna (5) aley (6) kum (7) libasen (8) yuvari (9) sev'ati (10) kum (11) ve (12) rişen (13) ve (14) libasu (15) et (16) takva (17) zalike (18) hayr (19) zalike (20) min (21) ayati (22) allahi (23) lealle (24) hum (25) yezzekkerun (26) 

( Ey ADEMOĞULLARI, size ayıplarınızı, çirkinliklerinizi gizleyip örtecek elbise ve süslenecek elbise indirdik. Sakınma elbisesi, işte hayırlı olan budur. Bu, Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki hatırlarlar. )

Yukarıdaki ayetin numarası ile ayetteki kelime adedinin toplamının nümerolojik değeri de 7 ( 26+26 = 52 ... 5+2 = 7 ) olmaktadır.

"Beni israil" ( İsrailoğulları ) kelimesinin ilk kez geçtiği aşağıdaki ayetin numarası 40'tır. 

2/40 Ya (1) BENİ (2) İSRAİL (3) ezkur (4) ni'met (5) i (6) elleti (7) en'amtu (8) aley (9) kum (10) ve (11) evfu (12) bi (13) ahd (14) i (15) ufi (16) bi (17) ahdi (18) kum (19) ve (20) iyya (21) iye (22) fe (23) irhebun (24)

( Ey İSRAİLOĞULLARI, o üzerinize verdiğim nimetimi hatırlayın ve ahdime vefa edin ki ben de ahdinize vefa edeyim. Ve ancak benden korkun. )

Kur'an'da "Ademoğulları" veya "İsrailoğulları" olarak tanımlanan "İnsanın", yaratılışı sonrasında kibire, inkara ve yalana yönelmesi yani şeytanlaşması ve bu nedenle cennetten men edilmesi durumuna atıfta bulunulan ayetin kodunun 7 ve 40 sayılarından oluşması konu bağlamında dikkat çekmektedir.

7/40 İNNELLEZİNE KEZZEBU Bİ AYATİNA VESTEKBERU ANHA LA TUFETTEHU LEHUM EBVABUS SEMAİ ve LA YEDHULUNEL CENNETE hatta yelicel cemelu fi semmil hiyad ve kezalike neczil mucrimin

( O AYETLERİMİZİ YALANLAYANLARA VE ONLARA KİBİRLENENLERE, ONLARA GÖĞÜN KAPILARI KESİNLİKLE AÇILMAZ. Deve iğne deliğinden geçene kadar CENNETE GİREMEZLER. İşte suçluları böyle karşılıklandırırız. )

7 ve 40 sayıları, tamamlanmanın, olgunlaşmanın, döngü sonunun nümerik sembolleridir. Bu noktada, yukarıda belirtilen "olumsuz" durum ile bu sayıların temsil ettikleri anlamlar çelişkili gibi görünse de "tamamlanma, olgunlaşma, döngü sonu" kavramlarının pozitif yönde mi, negatif yönde mi olduğunun da önem arzettiği hatırlanmalıdır. 

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2024/02/insann-kaynak-kodu-9.html?m=1

Tek bir nefis, Tek bir beden

"Ünite / Vahdet / Teklik / Birlik" kavramı kutsal kitaplarda "Tek nefisten yaratılan insanlar" ve "Tek bedenin üyeleri" ifadesiyle bildirilmektedir. Bu ifadeler bir insanın yaptığı iyiliğin de, kötülüğün de nihayetinde kendisine yapmış olduğu iyilik veya kötülük olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.

Kur'an'da "Nefsin vahidetin" ( Tek nefis / Bir nefis ) kavramının ilk kez geçtiği ayetin numarası da 1'dir.

4/1 Ey İNSANLAR SİZİ TEK NEFİSTEN YARATAN, ondan eşini yaratan ve onlardan çokça erkek ve kadın diriltip gönderen Rab’binizden sakının. O'nunla sual ettiğiniz Allah’tan ve akrabalıktan sakının. Kesinlikle Allah üzerinize gözetleyendir.

Diğer ayetler şöyledir;

6/98 Ve SİZİ TEK NEFİSTEN İNŞA EDEN O'dur. Artık durak yeri ve emanet yeri vardır. Ayetleri, anlayan kavim için ayrıntılandırdık.

7/189 Sizi SİZİ TEK NEFİSTEN YARATAN, onunla sükunet bulması için eşini de ondan yaratan O’dur. O, onu örttüğünde o hafif bir yük yüklendi. Böylece onunla bir müddet geçti. Ağırlaştığında, Rab’leri Allah' ı "Eğer bize iyisini verirsen, kesinlikle şükredenlerden olacağız." diye çağırdılar.

39/6 SİZİ TEK NEFİSTEN YARATTI. Sonra ondan eşini oluşturdu. Size hayvanlardan sekiz eş indirdi. Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlıkta yaratıştan yaratışa yaratır. Rab’biniz Allah budur. Mülk O’nadır. O’nun haricinde ilah yoktur. O halde nasıl döndürülüp çevriliyorsunuz?

İncil'de ise "Ünite / Birlik" mesajı "Tek bir bedenin üyeleri" ifadesi ile bildirilmektedir. İncil'de "Bedenin üyeleri" kavramının ilk kez geçtiği ayetin kodunun ve ayetin alt bölüm kodunun nümerolojik değerleri de 1 olmaktadır. ( 4+5+6+1+3 = 19 ... 1+9 = 10 ... 1 ve 6+1+3 = 10 ... 1 )

45-Romans-6-13 BEDENİNİZİN ÜYELERİNİ haksızlığa araç ederek günaha sunmayın. Ölümden dirilenler gibi kendinizi Tanrı'ya adayın; BEDENİNİZİN ÜYELERİNİ doğruluk araçları olarak Tanrı'ya sunun. 

45-Romans-12-4 BİR BEDENDE ayrı ayrı işlevleri olan ÇOK SAYIDA ÜYEMİZ olduğu gibi, 

45-Romans-12-5 çok sayıda olan BİZLER DE Mesih'te TEK BİR BEDENİZ ve BİRBİRİMİZİN ÜYELERİYİZ. 

46-1 Corinthians-12-12 Beden bir olmakla birlikte birçok üyeden oluşur ve çok sayıdaki BU ÜYELERİN HEPSİ TEK BİR BEDEN OLUŞTURUR. Mesih de böyledir. 

46-1 Corinthians-12-20 Gerçek şu ki, ÇOK SAYIDA ÜYE, AMA TEK BEDEN VARDIR. 

46-1 Corinthians-12-24  Gösterişli üyelerimizin özene ihtiyacı yoktur. Ama Tanrı, değeri az olana daha çok değer vererek BEDENDE BİRLİĞİ sağladı. 

46-1 Corinthians-12-25 Öyle ki, bedende ayrılık olmasın, ÜYELER BİRBİRİNİ EŞİT BİÇİMDE GÖZETSİN. 

46-1 Corinthians-12-26 BİR ÜYE ACI ÇEKERSE, BÜTÜN ÜYELER BİRLİKTE ACI ÇEKER; bir üye yüceltilirse, bütün üyeler birlikte sevinir. 

46-1 Corinthians-12-27 Sizler Mesih'in bedenisiniz, BU BEDENİN AYRI AYRI ÜYELERİSİNİZ ayrı ayrı üyelerisiniz. 

Aşağıda yer alan üç ayette, farklı niteliklere sahip olan insanların birbirlerinden üstün olmadıkları, sadece tek bir bütünü oluşturdukları bildirilmektedir.

46-1 Corinthians-12-28 Tanrı kilisede ilkin elçileri, ikinci olarak peygamberleri, üçüncü olarak öğretmenleri, sonra mucize yapanları, hastaları iyileştirme armağanlarına sahip olanları, başkalarına yardım edenleri, yönetme yeteneği olanları ve çeşitli dillerle konuşanları atadı. 

46-1 Corinthians-12-29 Hepsi elçi mi? Hepsi peygamber mi? Hepsi öğretmen mi? Hepsi mucize yapar mı?

46-1 Corinthians-12-30 Hepsinin hastaları iyileştirme armağanları var mı? Hepsi bilmediği dilleri konuşabilir mi? Hepsi bu dilleri çevirebilir mi?

49-Ephesians-3-6 Şöyle ki, öteki uluslar da mirasa ortaktır, AYNI BEDENİN ÜYELERİDİR ve Müjde aracılığıyla Mesih İsa'da vaade ortaktır. 

49-Ephesians-4-25 Bunun için yalanı üzerinizden sıyırıp atarak her biriniz komşusuna gerçeği söylesin. Çünkü HEPİMİZ AYNI BEDENİN ÜYELERİYİZ.

49-Ephesians-4-26 Öfkelenin, ama günah işlemeyin. Öfkenizin üzerine güneş batmasın. 

51-Colossians-3-15 Mesih'in esenliği yüreklerinizde hakem olsun. TEK BEDENİN ÜYELERİ OLARAK olarak bu esenliğe çağrıldınız. Şükredici olun! 

18 Şubat 2024 Pazar

GalaktikYıl

"Kozmik Yıl" olarak da bilinen "Galaktik Yıl", Güneş'in, Samanyolu Galaksisi'nin merkezi etrafında bir kez dönmesi için gereken süredir. Güneş'in bir tam döngülük yörüngesel hareketiyle oluşan 1 Galaktik Yıl yaklaşık 225 milyon Dünya yılına eşittir. Güneş Sistemi, Galaktik Merkez etrafındaki yörüngesi içerisinde ortalama 828.000 km/saat hızla hareket etmektedir.

https://en.m.wikipedia.org/wiki/Galactic_year

Yukarıdaki sayısal verilerin ortak özelliği nümerolojik olarak 9 sayısını vermeleridir.

Yasin suresinin aşağıdaki ayetinde Güneş'in kozmik hareketinden bahsedilmekte olup, ayetin nümerolojik yapısında 9 sayısı bulunmaktadır.

36/38 Ve (1) eş (2) ŞEMSU (3) tecri (4) li (5) MUSTEKARRİN (6) leha (7) zalike (8) TAKDİRU (9) el (10) azizi (11) el (12) alim (13) 

( Ve GÜNEŞ, kendi DURAK YERİ için akar. İşte bu yüce bilenin ÖLÇÜSÜ / TAKDİRİDİR. )

- Ayetin sure numarasının ( 36 ) nümerolojik değeri 9 ( 3+6 = 9 ) olmaktadır.

- Ayetteki kilit kelimeler olan Şems ( Güneş ), Mustekarr ( Durak yeri ) ve Takdir ( Ölçü ) kelimelerinin sıra numaralarının ( 3, 6, 9 )* toplamının nümerolojik değeri 9 olmaktadır. ( 3+6+9 = 18 ... 9 )

* Nikola Tesla'nın "Eğer, 3, 6, 9 sayılarının görkemini bilseydiniz, o zaman evrenin kapılarını açacak bir anahtarınız olurdu.” sözü konu bağlamında önem arzetmektedir.

- Ayetteki "Takdir" ( Ölçü, Değer ) kelimesinin sıra numarası olan 9 sayısı, Güneş'in yörüngesel hareketiyle ilgili yukarıda belirtilen sayıların nümerolojik değerleriyle uyum arzetmektedir.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2016/04/ay-ve-hurma-dal.html