30 Ekim 2016 Pazar

Dumansız Ateş Alevi ve Masmavi Toplananlar

Kur'an'da cinlerin "dumansız ateş alevinden" yaratıldıkları belirtilmektedir.

Rahman 55/15 - Ve halekal canne min maricin min nar

( Ve cini dumansız ateş alevinden yarattı. )

Ateşin, yanmayı sağlayan temel bileşenlerden olan oksijenin miktarsal oranına gore farklı paternler sergilediği Bunsen Burner adı verilen yanma düzeneğinde yapılan deneylerle tespit edilmiştir. Aşağıdaki resimde farklı oksijen miktarlarına gore oluşan farklı alev paternleri görülmektedir. Çok yoğun oksijenli yanma durumunda ( resimdeki 4 numaralı alev paterni ) durumda "dumansız, sivri şekilli ve mavi renkli bir alev" gözlemlenir.


"Cin" sembolizasyonunun medyada hep "mavi" renk ile ve "sivri" şekil ile yapıldığı görülmektedir. Esas itibarıyla “Mavi” renk göksel meleklerin sembolik rengi olup, cinler melek taklidi yapmak suretiyle insanları kandırmakta ve saptırmaktadır.

İncil'deki şu ayet önemlidir;

48 2 Corinthians 11/14 Buna şaşmamalı. Şeytan da kendisine ışık meleği süsü verir.

Taha 20/102 - Yevme yünfehu fis suri ve nahşürul mücrimine yevmeizin ZURKA

( Borunun içine üflendiği gün. O gün suçluları MASMAVİ toplarız. )

Taha suresinin 102. ayetindeki “Zurka” ( Masmavi ) kelimesi toplananları değil toplayanları yani Melekleri nitelemektedir. Zürka jelimesi Sirius, Türs, Türk kelimeleriyle aynı köke sahiptir.

Subliminal olarak, "Cinlere kulluk etme", "Dileklerin gerçekleşmesini cinden talep etme" yani Allah'a ortak koşma telkini yapılan çocuk filmlerinde "mavi renk" ve "sivri kulak" tasvirine rastlanmaktadır.




"Cinlere kulluk etme yanılgısı" Kur'an'da aşağıdaki ayetlerde yer almaktadır.

Sebe 34/41 - Kalu sübhaneke ente veliyyüna min dunihim bel KANU YA'BUDUNEL CİNN ekseruhüm bihim mü'minun

( "Sen yücesin. Sen onlardan başka dostumuzsun. Bilakis CİNLERE KULLUK ETMEKTEYDİLER. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı." derler. )

En'am 6/128 - Ve yevme yahşurühüm cemıa ya ma'şeral cinni kad isteksertüm minel ins ve kale evliyaühüm minel insi rabbenestemtea ba'duna bi ba'dın ve belağna ecelenellezi eccelte lena kalen naru mesvaküm halidıne fıha illa ma şaellah inne rabbeke hakımün alim

( Ve onların hepsini topladığı gün, "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunluğunu yoldan çıkardınız." der. İnsanlardan onların dostları olanlar "Rabb' imiz bazımız bazımızdan faydalandık. O bizi vadelendirdiğin vade bize erişti." derler. "Mekanınız ateştir. Orada, Allah' ın dilemesi haricinde, ebedi olursunuz." der. Kesinlikle Rabb' in hakimdir bilendir. )

İnsanları saptıran cinlerin ve onlara tabi olan insanların suçlular oldukları düşünüldüğünde, kıyamet günündeki toplanma sürecinde "mavi" renkten bahseden Taha suresinin 20/102 kodlu ayeti dikkat çekmektedir.

Taha 20/102 - Yevme yünfehu fis suri ve nahşürul mücrimıne yevmeizin ZURKA

( Borunun içine üflendiği gün. O gün suçluları MASMAVİ toplarız. )

Avatar filminde Avatar’ ların vücutları «mavi», boyutları «dev» ve kulakları da “sivri” resmedilerek «Cin» tasviri yapılmıştır. ( Avatar'ların dev gibi gösterilmesindeki amaç «Nefil» tasviri yapılmasıdır. Nefiller, Allah'a itaat etmeyip İnsan'ı saptıran Şeytan'ın cin soyundan kabilesidir.


Pagan Hindu Tanrıları’ da «mavi» renkli olarak resmedilirler.




70’ li yıllarda TV’ de yayımlanan Star Trek isimli uzay kurgu bilim filmindeki Mr. Spack karakteri, zun sivri kulakları, mavi kostümü ve okült satanik el işaretleriyle bir cin temsiliydi.



Çocuk dizisindeki "Smurf" karakterleri de aynı tasvir kapsamındadır.



Meşhur Superman karakteri de, "uzaydan gelen", "Güneş ışınları ile özel güçler kazanmış", "Mavi kostümlü", "Kostümünün göğüs kısmında üçgen içinde, yılan formunu andıran S işareti bulunan" bir film kahramanı olarak ortaya çıkarılmıştır. Ancak esas itibarıyla yapılan cin sembolizasyonudur.

Kot pantalon için kullanılan "Blue Jean" ifadesi de cinlere atfen ortaya çıkarılmış bir kavramdır.



Görecelik Teorisi ve Işık Hızı

Albert Einstein tarafından ortaya konmuş olan Görecelik / Görelilik / İzafiyet ( Rölativite ) teorisi, çeşitli fiziki değerlerin gözleme dayalı  ölçümlerinin, gözlemin yapıldığı noktadaki hız, konum ve zamana göre farklılık gösterebileceğini ifade eder. Bu teorinin en bilinen örneklemesi, uzayda geçirilen zaman ile Dünya'da geçirilen zamanın gözlemsel olarak farklılık arzettiğidir.
 
Farklı konumlardaki zaman algısının farklı değerlere karşılık geleceğini ifade eden Görecelik Teorisi Kur'an ayetlerinde de açıklanmaktadır.
 
Hacc 22/47 - Ve yesta'ciluneke bil azabi ve len yuhlifellahü va'deh ve inne yevmen ınde rabbike ke elfi senetin min ma teuddun ( Ve azabı senden acele isterler. Allah vaadine ihtilaf etmez. Kesinlikle Rabb' inin indinde bir gün, o sizin saydıklarınızdan bin sene gibidir. )
 
Mearic 70/4 - Ta'rucül melaiketu ver ruhu ileyhi fi yevmin kane mikdaruhu hamsine elfe senet ( Melekler ve ruh, miktarı ellibin sene olan bir günde O’na çıkarlar. )

İncil;

61 2 Peter 3-8 Sevgili kardeşlerim, şunu unutmayın ki, Rab'bin gözünde bir gün bin yıl, bin yıl bir gün gibidir.


Işık hızı ilk defa dünya dışı gözlem yapılmadan, 1849 yılında Fransız fizikçi Armand Fizeau tarafından ölçülmüştür. Fizeau, 8 km uzaklıktaki bir aynayı kullanarak ışığı yansıtmış, ışık demetinin dönen bir dişli tekerleğin deliklerinden geçerek ilerlemesini sağlamış ve tekerleğin hızını da ışığın dönüşte bir sonraki delikten geçerek görünmesini sağlayacak şekilde artırarak ışık hızını 315,000 km/s olarak ölçmüştür. Daha sonra Leon Foucault, aynı deneyi birden fazla ayna ile daha doğru olarak yapmış ve ışık hızını 298,000 km/s olarak ölçmüştür. Bu teknik ile ışığın suda, havadan daha yavaş ilerlediği de tesbit edilmiştir.
İskoç fizikçi ve matematikçi James Clerk Maxwell' in 1864 yılında elektromanyetik teoriyi açıklamasının ardından ışık hızı ilk defa, boşluktaki magnetik ve elektriksel geçirgenlik sayesinde, dolaylı yollardan ölçülebilme imkanı bulmuştur. Bu yöntemle ilk deney Alman fizikçiler Wilhelm Eduard Weber ve Friedrich Kohlrausch tarafından gerçekleştirilmiştir. 1907 yılında Rosa ve Dorsey aynı yöntemle ışığın hızını 299,788 km/s olarak ölçmüş, 1958 yılında ise Froome, microdalga interferometreyi kullanarak ışık hızını 299,792.5 km/s olarak ölçmüştür. 1970 yılında geliştirilen lazer teknolojisinin sağladığı yüksek spektrum kararlılığı ve caesium sabiti sayesinde ışık hızı bugün artı eksi 1 m/s hata seviyesinde ölçülebilmektedir. En son 1983 yılında yapılan deneylerde ışık hızı 299,792.458 olarak ölçülmüş ve Amerikan Ulusal Standartlar Bürosu tarafından onaylanmıştır.
32/5 Gökten yere işleri düzenleyip yönetir. Sonra o işler, o sizin saydığınızdan miktarı bin sene olan bir günde ona dönerler. ( Yüdebbirul emra mines semai ilel erdı sümme ya'rucü ileyhi fı yevmin kane mıkdaruhu elfe senetim mimma teuddun )
 "1,000 Sene = 1 Gün" yaklaşımı ile yapılan aşağıdaki hesaplama neticesinde ışık hızına eşdeğer bir rakama ulaşılmaktadır.

Hız = Yol / Zaman
Zaman = Dünyada 1 gün = 23 saat 56 dk 4.0906 sn = 86,164.0906 sn
Hız = Yol / 86,164.0906 sn
Yol = 12,000 ay * L     ( 1,000 yıl = 12,000 ay olarak ) ( L = Ayın 27.321661 gün sonra kendi etrafındaki dönüşünü tamamladığındaki rota uzunluğu )
L = v * t                     ( v = ve * cos a )   ( ve = Ayın dünyaya bağıl hızı = 3,682.07 km/saat )
Yol = 12,000 ay * (ve * cos a) * t      ( cos a = 0.89157 )  ( a = dünyanın ayın merkezine göre açısı = 26.92848 derece ) ( t = 27.321661 gün * 24 saat = 655.71986 saat )
Yol = 12,000 ay * (3,682.07 km / saat * 0.89157) * 655.71986 = 25,831,348,035.086 km
Hız = 25,831,348,035.086 km / 86,164.0906 sn = 299,792.49 km/sn

28 Ekim 2016 Cuma

Lucid Sleep ( Açık Bilinçli Uyku ) Hipnotik Fenomen

Abbe Faria, "telkine dayalı" hipnotik trans konusunda bilimsel çalışmaların öncüsü olarak bilinmektedir. Faria 1811 yılında "Lucid Sleep" ( Açık/Berrak/Anlaşılır Uyku ) tanımlamasını yapmıştır. "Lucid Sleep", açık algılı açık, çevresel etkenleri anlama ve farketme yetisi aktif şekildeki uyku hali ( trans ) olarak tanımlanmaktadır.


https://books.google.com.tr/books?id

Goa and Portugal: History and Development
Kur'an'daki Kehf suresinde, Ashabı Kehf'in mağarada trans haline geçmiş olduğu ve bu yöntemle ilahi bilgiler aldıkları evvelki "Trans" başlıklı yayında konu edilmişti.
Kehf suresinde "trans halinde bilgi ekiminden" bahsedilen ayetin kod numarası 18/11'dir. Bu kod sayısal olarak Faria'nın Lucid Sleep tanımlamasını yaptığı yıla denk gelmektedir.

Kehf 18/10 - İz evel fityetü ilel kehfi fe kalu rabbena atina min ledünke rahmeten ve heyyi' lena min emrina raşeda ( Zamanında genç adamlar mağaraya sığındılar da "Rabb' imiz bize indinden rahmet ve işimizden doğruluğa kolaylık ver." dediler. )

Kehf 18/11 - Fe darabna ala azanihim fil kehfi sinıne adeda ( Böylece mağaranın içinde seneler adediyle kulaklarına vurduk, beyan ettik. )

Kehf 18/12 - Sümme beasnahüm li na'leme eyyül hızbeyni ahsa li ma lebisu emeda ( Sonra bu iki gruptan hangisinin, kaldıkları süreyi daha iyi sayacağını bilmek için onları dirilttik. )

Kehf 18/18 - Ve tahsebühüm eykazan ve hüm rukudün ve nükallibühüm zatel yemıni ve zateş şimali ve kelbühüm basitun ziraayhi bil vesıyd lev ittala'te aleyhim le velleyte minhüm firaran ve le müli'te minhüm ru'ba ( Ve onları uyanık sanırdın ama onlar uykudaydılar. Onları sağa ve sola çevirirdik. Köpekleri ön ayaklarını kapı eşiğine uzatıp yaymıştı. Şayet onları görseydin firar ederek onlardan yüz çevirirdin ve onlardan korku ile doldurulurdun. ) 

SBSL ( Single Bubble Sonoluminiscence ) - ( Tek Kabarcık Sessel Işıması ) ve Cymatic

Yaratılışın, Allahü Teala'nın "Ol" demesi ile gerçekleştiği ayetlerde açıklanmaktadır.

Bakara 2/117 - Bedıus semavati vel ard ve iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun ( O gökleri ve yeri yaratandır. İş yapılası olduğunda, kesinlikle ona "Ol." der de o olur.  )
Allahü Teala'nın arşının su üstünde olduğu da yine "yaratılışın" konu edildiği bir başka ayetteki sabit gerçektir.

Hud 11/7 - Ve hüvellezi halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamin ve kane arşühu alel mai li yeblüveküm eyyüküm ahsenü amela ve le in kulte inneküm meb'usune min ba'dil mevti le yekulennellezine keferu in haza illa sıhrun mübın ( Ve gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. Hanginiz daha güzel iş yapacaksınız diye sınamak için arşı, tahtı su üstündedir. Eğer "Kesinlikle siz ölümün ardından dirileceksiniz." dersen, kesinlikle o inkarcılar "Kesinlikle bu apaçık sihirdir." diyeceklerdir. )

Tevrat'ta ışığın yaratılışı aşağıdaki gibi açıklanır.

1 Yaratılış 1/2 - Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu.

1 Yaratılış 1/3 - Ve Tanrı, "Işık olsun" dedi ve ışık oldu.

Yukarıdaki bilgiler çerçevesinde, ışığın oluşumundaki parametrelerin "Allah'ın Sesi / Kelamı" ve "Su" olduğu görülmektedir. Rabb'in su üstündeki arşının altında, yaratmış olduğu "küre" şeklinde göklerin / evrenlerin olduğu da dikkate alındığında akustik bilimindeki SBSL fenomeni önem arzetmektedir.

SBSL ( Single Bubble Sonoluminiscence ) - ( Tek Kabarcık Sessel Işıması ), içi su dolu cam bir küre içinde salınan bir gaz kabarcığının, ultrasonik ses dalgalarına maruz bırakılması sonucu önce genişlemesi, sonra içine çökmesi ve ışık yayması fenomenidir.

SBSL düzeneği aşağıdaki gibidir.



SBSL deneyi esnasında çekilmiş aşağıdaki foto akustik transducer bağlantısı yapılmış cam küreyi ve içine salınan gaz kabarcığını göstermektedir.


İkinci foto ise ses dalgası iletisi sonrasında "ışık" oluşumunu açıkça göstermektedir.



Ayrıca “Ses” in titreşimlerini ve yapısını inceleyen bilim dalına “cymatic” adı verilmektedir. Maddeyi ve formları oluşturan esas faktörün “ses” olduğu belirtilmektedir.

                                                
 Ses frekanslarına göre oluşturulmuş alfabe

Aşağıda da metal plaka üzerine bırakılmış toz parçacıklarının farklı ses frekanslarına göre oluşturdukları farklı şekiller görülmektedir.












24 Ekim 2016 Pazartesi

Unutmak

Özünde ruhsal bir varlık, bir kelime olan insanın, ıstıraplı madde alemi olan Dünya ortamına düşüşünün temelinde "unutmak" kelimesi yatmaktadır. Allah'ın nimetini, rahmetini ve yüceliğini idrak edip, sonra unutmanın bedeli büyük olmaktadır. Allah yolu azim, sebat ve özveri gerektiren bir yoldur. Bu yolda en büyük mücadele "Şeytan" ile daha doğrusu Şeytan'ın kontrol altına almaya çalıştığı "Nefs" iledir.

Bir sıfat olan ve gerek insanlar için, gerekse cinler için kullanılan "Şeytan" kelimesi "uzaklaştıran" anlamına gelmektedir. Allah'tan uzaklaşmanın temel sebebi ise Şaytan'ın bilinçaltı telkinlerine kapılıp O'nu hatırlamayı unutmaktır. ( * "Kurban" kelimesi de "yakınlaştıran anlamına gelmekte olup, Allah'a yakınlaştıran unsurları ifade etmektedir. )

Allahü Teala "Unutmak" eylemini ve yarattığı sonuçları ayetlerinde çok net ifade etmiş, ilk unutanın da Adem olduğunu vurgulamıştır.
 
Taha 20/115 Ve lekad ahıdna ila ademe min kablü fe nesiye ve lem necid lehu azma ( Ve önceden Adem' e ahdettik de unuttu. Onda azim bulamadık. )
 
Taha 20/126 Kale kezalike etetke ayatüna fe nesıteha ve kezalikel yevme tünsa ( "İşte böyle, sana ayetlerimiz geldi de onları unuttun. Bugün de böyle unutulursun." dedi. )
 
A'raf 7/51 Ellezinettehazu dınehüm lehven ve leıben ve ğarrathümül hayatüd dünya fel yevme nensahüm kema nesu likae yevmihim haza ve ma kanu bi ayatina yechadun ( O dinlerini eğlence ve oyun edinenler ve dünya hayatının kendilerini aldattıkları. Artık bugün onları, o bugünlerine kavuşacaklarını unuttukları gibi ve o ayetlerimizle cihad ettikleri gibi unuturuz. )
 
Tevbe 9/67 El münafikun vel münafikatü ba'duhüm min ba'd ye'mürune bil münkeri ve yenhevne anil ma'rufi ve yakbidune eydiyehüm nesüllahe fe nesiyehüm innel münafikıne hümül fasikun ( İkiyüzlü erkekler ve ikiyüzlü kadınlar, onlar birbirlerindendirler. Kötülüğü emrederler ve iyilikten menederler. Ellerini sıkarak sıkı tutarlar. Allah' ı unuttular. Böylece onlar da unutuldular. Kesinlikle ikiyüzlüler, onlar günahkarlardır. )

19/64 Ve ma netezzelü illa bi emri rabbik lehu ma beyne eydına ve ma halfena ve ma beyne zalik ve ma kane rabbüke nesiyya ( Ve Rabb' inin emri ile olması haricinde inmeyiz. Önümüzde, arkamızda ve bunun arasında ne varsa O’nadır. Rabb' in unutan değildir. )

Casiye 45/34 Ve kılel yevme nensaküm kema nesıtüm likae yevmiküm haza ve me'vakümün naru ve ma leküm min nasırın ( Ve o gün "Sizi, bugününüze kavuşmayı unuttuğunuz gibi unuttuk." denilir. Yeriniz ateştir. Size yardımcılardan yoktur. )

Mücadele 58/6 Yevme yeb'asühümüllahü cemi'an fe yünebbiuhüm bi ma amilu ahsahüllahu ve nesuhu vallahü ala kulli şey'in şehid ( O gün Allah onları topluca diriltir de onlara o yaptıklarını haber verir. Allah onları saymıştır. O'nu unuttular. Allah herşeye şahittir. )

Mücadele 58/19 İstahveze aleyhimüş şeytanu fe ensahüm zikrallahi ulaike hizbüş şeytan ela inne hizbeş şeytani hümül hasirun ( Şeytan onların üzerini istila etti de onlara Allah' ı hatırlamayı unutturdu. İşte onlar Şeytan' ın grubudurlar. İyi bilin ki, kesinlikle Şeytan' ın grubu, onlar hasarlanırlar. )

Haşr 59/19 Ve la tekunu kellezine nesullahe fe ensahüm enfüsehüm ulaike hümül fasikun ( Ve o Allah' ı unutanlar gibi olmayın. Böylece onlara nefislerini unutturdu. İşte onlar, onlar günahkarlardır. )


 

22 Ekim 2016 Cumartesi

Kan

Kan, atardamar, toplardamar ve kılcal damarlardan oluşan damar ağının içinde dolaşan; akıcı plazma ve hücrelerden (alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları) meydana gelmiş kırmızı renkli hayati sıvı olarak tanımlanır.
 
"Dem / Dima" ( Kan / Kanlar ) kelimesi Kur'an'da 10 kere tekrarlanmaktadır. Hayati sıvının frekansının Allah'ın ilahi mühür sayılarından biri olan 10'a denk olması dikkat çekicidir.
 
 
Öte yandan "Kan"'ın 10 temel işlevi bulunmaktadır.
 
1- Dokulara oksijen tedariki ( Alyuvarlarda taşınan hemoglobine bağlı olarak )

2- Soluk verme için hücrelerden akciğerlere karbondioksit tedariki
3- Besinlerin tedariki ( Glükoz, Amino Asitler, Plazma Proteinler )
4- Atıkların yok edilmesi ( Karbondioksit, Üre, Laktik Asit )
5- İmmunolojik işlevler ( Akyuvarların sirkülasyonu, Antimaddeler kanalı ile yabancı maddelerin tespiti. )
6- Pıhtılaşma
7- Mesaj iletme işlevleri ( Hormonların taşınması ve doku hasarlarının sinyalizasyonu )
8- Vücut PH'ının regülasyonu
9- Ana vücut sıcaklığının regülasyonu
10- Hidrolik işlevler

21 Ekim 2016 Cuma

Depresyon

Bazen bir söz, bir davranış veya bir olay insanı depresyona sokabilir. "Depresyon" kelimesi "sıkışma, daralma, baskılama"  anlamına gelir. Günümüzde insanları depresyona sokabilecek faktörler maalesef her geçen gün artmaktadır.

Depresyon sürecinde insan vücudunun fiziki reaksiyonlardan biri de göğüs bölgesinde bir ağırlık, bir daralma hissinin oluşmasıdır. İşte bu durumda insan bazen çıkış yolu bulamayacağını zannederek ümitsizliğe kapılıp, depresyonun daha da artmasına sebebiyet verebilir.
Allahü Teala Kur'an'da "Depresyon" konusuna Hicr ( Çıkış ) suresinin 15/97 kodlu ayetinde değinmektedir. Ayetteki depresyon sebebi "İnkar söylemleridir."
Hicr 15/97 - Ve lekad na'lemü enneke yedıyku sadruke bima yekulun ( Ve kesinlikle senin, onların o söylediklerinden dolayı göğsünün daraldığını biliriz. )
Hicr 15/98 - Fe sebbıh bi hamdi rabbike ve kün mines sacidın ( O halde, Rabb' ini, O' nu övgü sözleri ile öv. Yere kapananlardan ol. )
Depresyondan kurtulmanın, sıkıntı yükünü boşaltmanın, göğüs genişliğine erişmenin ve zorluktan kolaylığa çıkmanın yolunun ise Allah'ı hatırlamak, O'nu övmek ve yolunda gayret sarfetmek olduğuna İnşirah ( Açılış, Genişleme ) suresinde değinmektedir.  

İnşirah 94/1 E lem neşrah leke sadrek ( Sana göğsünü açıp genişletmedik mi? )
İnşirah 94/2 Ve vada'na anke vizrek ( Ve senden yükünü indirmedik mi? )
İnşirah 94/3 Ellezi enkada zahrek ( O sırtına işkence edeni. )
İnşirah 94/4 Ve refa'na leke zikrek ( Ve sana hatırlanmanı yükseltmedik mi? )
İnşirah 94/5 Fe inne me'al usri yüsren ( O halde zorlukla birlikte kolaylık vardır. )
İnşirah 94/6 İnne me'al usri yüsren ( Kesinlikle zorlukla birlikte kolaylık vardır. )
İnşirah 94/7 Fe iza ferağte fensab ( O halde boş kaldığında çalış yorul. )
İnşirah 94/8 Ve ila rabbike ferğab ( Ve Rabb' ine yönel. )

Kalpler...

Kalp adı verilen organın fiziksel görevi, insan vücudunda kan ve oksijen sirkülasyonunu sağlamak ve bedeni canlı tutmaktır. Ancak kalbin gerçek görevi ruhsal açıdan görmeyi, hissetmeyi ve Allah kelamının anlamını özümsemeyi sağlamasıdır. Bir başka deyişle inancın barınağı kalptir. Bu husus Hucurat suresinin 49/14 kodlu ayetinde bildirilmiştir.

49/14 - Kaletil a'rabü amenna kul lem tü'minu ve lakin kulu eslemna ve LEMMA YEDHULİL İMANÜ Fİ KULUBİKÜM ve in tütıy'ullahe ve rasulehu la yelitküm min a'maliküm şey'a innellahe ğafurun rahım ( Araplar "İnandık." dediler. De ki: "İnanmadınız. Lakin "Teslim olduk." deyin. İNANÇ KALPLERİNİZİN İÇİNE GİRMEDİ. Eğer Allah’a  ve O’nun resulüne itaat ederseniz, size çalışmalarınızdan hiçbir şey eksiltmez. Kesinlikle Allah affedendir merhametlidir." )

Allahü Teala, "Kalbin" gerçek işlevini, işlev bozukluğu durumunda Allah yolundan nasıl uzaklaşıldığını bazı ayetlerinde misaller ile açıklamıştır. Öte yandan, Allahü Teala, 13/28 kodlu ayette, insanın mutlu ve huzurlu olabilmesi için kalbinin tatmin olması gerektiğini ve kalplerin de sadece ve sadece "Allah'ı zikretmek" ile gerçekleşeceğini belirtmiştir. Ayrıca 48/4 kodlu ayette de Allahü Teala inananların kalplerine sükunet indirdiğini ve onları huzura erdirdiğini vurgulamaktadır.

Bakara 2/10 - Fi kulubihim meradun fe zadehümüllahü merada ve lehüm azabun elimun bima kanu yekzibun ( Kalplerinde hastalık vardır. Böylece Allah onlara hastalıklarını artırır ve yalanlamış olduklarından dolayı elim azap onlaradır. )

Bakara 2/88 - Ve kalu kulubüna ğulf bel leanehümüllahü bi küfrihim fe kalılen ma yü'minun (Ve "Bizim kalplerimiz kılıflıdır." dediler. Bilakis Allah onları inkarlarından dolayı lanetledi. Artık çok azı inanır. )

Al'i İmran 3/8 - Rabbena la tüzığ kulubena ba'de iz hedeytena ve heb lena min ledünke rahmeh inneke entel vehhab ( Rabb' imiz, bizi yönlendirdikten sonra kalplerimizi saptırma. Bize indinden rahmet bahşet. Kesinlikle sen, sen bahşedensin. )

Al'i İmran 3/126 - Ve ma cealehüllahü illa büşra leküm ve li tatmeinne kulubüküm bih ve men nasru illa min ındillahil azızil hakım ( Ve Allah’ ın, kalplerinizi onunla tatmin etmek için size o oluşturduğu, müjde haricindeki değildir. Yardım, yüce ve hakim Allah’ ın indinden olmasının haricinde olamaz. )

En'am 6/43 - Fe lev la iz caehüm be'süna tedarrau ve lakin kaset kulubühüm ve zeyyene lehümüş şeytanü ma kanu ya'melun ( Onlara zorluğumuz, azabımız geldiğinde yalvarmalı değiller miydi? Ve lakin kalpleri katılaştı ve Şeytan o yapmış olduklarını onlara süsledi. )
A'raf 7/101 - Tilkel kura nekussu aleyke min enbaiha ve lekad caethüm rusülühüm bil beyyinat fe ma kanu li yü'minu bima kezzebu min kabl kezalike yatbeullahü ala kulubil kafirın ( İşte sana haberlerinden anlattığımız o ülkeler. Resulleri onlara açık deliller getirdiler. Fakat önceden yalanladıklarına inanacak değillerdi. İşte Allah, o inkarcıların kalplerine böyle mühür basar. )
Ra'd 13/28 - Ellezine amenu ve tatmeinü kulubühüm bi zikrillah e la bi zikrillahi tatmeinül kulub ( Onlar inanırlar ve kalpleri, Allah' ın hatırlanması ile tatmin olur. İyi bilin ki, kalpler Allah' ın hatırlanması ile  tatmin olur. )
Hacc 22/46 - E fe lem yesıru fil erdı fe tekune lehüm kulubün ya'kılune biha ev azanün yesmeune biha fe inneha la ta'mel ebsaru ve lakin ta'mel kulubülletı fis sudur ( O halde yerde gezmiyorlar mı? Onu akıl etmeye kalpleri veya onu duymaya kulakları olsun. Kesinlikle gözler kör olmaz ve lakin göğüslerin içindeki o kalpler kör olur.  )

Fetih 48/4 - Hüvellezi enzeles sekınete fı kulubil mü'minıne li yezdadu imanen mea ımanihim ve lillahi cünudüs semavati vel ard ve kanellahü alimen hakıma ( İnananların inançlarını inançlarıyla artırmak için kalplerinin içine sükuneti indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları, askerleri Allah içindir. Allah bilendir hakimdir. )

"Kalb / Kulub" ( Kalp / Kalpler ) kelimesinin Kur'an'da 132 kere tekrarlanması nümeroloji açısından ilahi mühür rakamlarından biri olan 6 rakamına işaret etmektedir. Zira 132 sayısının nümerolojik toplamı 1+3+2 = 6 rakamını vermektedir.

"Kalb" kelimesinin Kur'an'daki frekansını gösteren tablo aşağıdaki linktedir.

Kalp Frekans

Ayrıca, bir bebeğin fetal dönemde dakikadaki kalp atış frekansının 120 - 160 arasında olması ve daha sonar 130 seviyelerine inmesi da dikkat çekicidir.

"A normal fetal heart rate (FHR) usually ranges from 120 to 160 beats per minute (bpm) in the in utero period. It is measurable sonographically from around 6 weeks and the normal range varies during gestation, increasing to around 170 bpm at 10 weeks and decreasing from then to around 130 bpm at term."












70 Sayısı

"70" sayısı ilahi mühür niteliğinde olan  7 ve 10 rakamlarının çarpımı olması açısından nümerolojik önem taşımaktadır.
 
Tevbe suresinin 9/80 kodlu ayetinde 70 sayısı, isteğin gerçekleşmesi için yapılacak talebin "tekrar adedi" örneklemesiyle vurgulanmaktadır. Ancak yine de Allahü Teala'nın rızası olmadan hiçbir şeyin gerçekleşemeyeceği de aynı ayette belirtilmektedir.
 
Tevbe 9/80 - İstağfir lehüm ev la testağfir lehüm in testağfir lehüm seb'ıne merraten fe len yağfirallahü lehüm zalike bi ennehüm keferu billahi ve rasulih vallahü la yehdil kavmel fasikın ( Onlara af iste veya onlara af isteme. Onlar için yetmiş kere af istesen de Allah onlara af eylemeyecektir. Bu, kesinlikle onların Allah' ı ve resulünü inkar etmelerinden dolayıdır. Allah günahkarlar kavmini yönlendirmez. )

Kur'an kelimesi Kur'an'da 70 kere tekrarlanmaktadır. *

Kur'an'ın insan için şifa sağladığı İsra suresinin 17/82 kodlu ayetinde bildirilmektedir.
 
İsra 17/82 - Ve nünezzilü minel kur'ani ma hüve şifaün ve rahmetün lil mü'minıne ve la yezıdüz zalimıne illa hasara ( Ve Kur'an' dan inananlar için şifa ve rahmet olanları indiririz. Zalimlere hasar haricindekini artırmayız. )






 
 
 

Rahimler ( Erham )

"Rahim" çeperleri kaslı içi oyuk bir kadın organı olup, döllenmiş yumurtayı doğum aşamasına kadar barındırmaya yarayan bir organdır.

Evrenin de içinde yumurtalar ( gezegenler ve yıldızlar ) barındıran bir rahim olduğu düşünülebilir.

Allahü Teala, evren kavramını Kur'an'da "Sema / Semavat" ( Gök / Gökler ) olarak tanımlamış ve 7 gök yarattığını belirtmiştir.

Fussilet 41/12 - Fe kadahünne seb'a semavatin fı yevmeyni ve evha fı külli semain emraha ve zeyyennes semaed dünya bi mesabıha ve hıfza zalike takdırul azızil alim ( Böylece onları yedi gökler olarak iki günde koyup oturttu. Her göğe işini vahyetti. En yakın göğü kandillerle, lambalarla süsledik ve koruduk. Bu yüce bilenin ölçüdüdür, takdiridir. )

Kur'an'da biyolojik anlamda "Rahim / Erham" ( Rahim / Rahimler ) kelimesinin 7 kere tekrarlanması, "Gökler" ve "Rahim" kavramları arasındaki yapısal benzerliğin nümerolojik ispatı niteliğindedir. ( "Rahim" kelimesi "rahmet, merhamet" anlamlarının yanısıra "boşluk, oyuk" anlamına gelmekte olup, İngilizcedeki "Room", Almanca'daki "Raum" kelimeleri Rahim kök kelimesinden gelmektedir. Almanca'da "WeltRAUM" kelimesi uzay anlamına gelmektedir. )


Aşağıdaki bilgiler "Rahim" kelimesiyle 7 nümerolojisi arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koymaktadır.
 
* Normal bir kadın rahminin uzunluğu 7 cm.dir. ( https://www.babble.com/body-mind/measurements-uterus-ovaries/ )
 
* Kur'an'da "Rahim" kelimesinin ilk kez geçtiği 1/1 kodlu ayetteki Rahim kelimesi 7. kelimedir. ( İlk ayetteki besmelenin son kelimesi )
 
* Normal bir kadında 7 Milyon yumurta bulunmaktadır.
 
* Kur'an'da "Rahim" kelimesi "kadın üreme organı" anlamı dışında ( erham, rahim, türhamun ... ) toplam 158 kere tekrarlanmaktadır. ( 158 ... 1+5+8 = 14 ... 2x7 ikili yedi kavramı )
 
Kur'an'da "Rahim" kelimesinin "kadın üreme organı" anlamında geçtiği 7 ayet aşağıda yer almaktadır.
 
Bakara 2/228 - Vel mütallekatü yeterabbasne bi enfüsihinne selasete kuru ve la yehıllü lehünne en yektumune ma halekallahü fı erhamihinne in künne yü'minne billahi vel yevmil ahır ve büuletühünne ehakku bi raddihinne fı zalike in eradu ıslaha ve lehünne mislüllezı aleyhinne bil ma’rufi ve lir ricali aleyhinne deraceh vallahü azızün hakim ( Ve boşanan kadınlar nefisleri için üç adet süresi beklerler. Eğer Allah’ a ve sonraki güne inanıyorlarsa, Allah’ ın rahimlerinin içinde o yarattığını gizlemeleri onlara helal olmaz. Eğer iyileştirmeyi isterlerse, kocalarının onları eş yapıp geri almaları bu konuda onların menfaatine daha gerçektir. Onlara olanın aynısı iyilikle onların da üzerinedir. Erkekler için o kadınların üzerine derece vardır. Allah yücedir hakimdir. )
 
Al'i İmran 3/6 - Hüvellezi yüsavviruküm fil erhami keyfe yeşa la ilahe illa hüvel azızül hakım ( O sizi rahimin içinde nasıl dilerse şekillendirir. Yüce hakim olan O’nun haricinde ilah yoktur. )
 
En'am 6/143 - Semaniyete ezvac mined da'nisneyni ve minel ma'zisneyn kul azzekerayni harrame emil ünseyeyni emmeştemelet aleyhi erhamül ünseyeyn nebiunı bi ılmin in küntüm sadikın ( Sekiz eş; koyundan iki ve keçiden iki. "İki erkeği mi haram kıldı yoksa iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerinin kuşattığı yavruları mı? Eğer doğru iseniz bana ilimle haber verin." de. )
 
En'am 6/144 - Ve minel ibilisneyni ve minel bekarisneyn kul azzekerayni harrame emil ünseyeyni emmeştemelet aleyhi erhamül ünseyeyn em küntüm şühedae iz vessakümüllahü bi haza fe men azlemü min men iftera alellahi keziben li yüdıllen nase bi ğayri ılm innellahe la yehdil kavmez zalimın ( Ve deveden iki, sığırdan iki. "İki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerinin kuşattığı yavruları mı? Allah' ın size böyle emrettiğinde şahitler mi oldunuz? İlimsizce, insanları saptırmak için, Allah' a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir? Kesinlikle Allah zalimler kavmini yönlendirmez." de. )
 
Ra'd 13/8 - Allahü ya'lemü ma tahmilü küllü ünsa ve ma teğıydul erhamü ve ma tezdad ve küllü şey'in ındehu bi mıkdar ( Allah, her kadının ne yüklenip taşıdığını ve rahimlerin ne azalttığını ve ne artırdığını bilir. O’nun indinde herşey ölçüyledir. )
 
Hacc 22/5 - Ya eyyühen nasü in küntüm fı raybin minel ba'si fe inna halaknaküm min türabin sümme min nutfetin sümme min alekatin sümme min mudğatin muhallekatin ve ğayri muhallekatin li nübeyyine leküm ve nükirru fil erhami ma neşaü ila ecelin müsemmen sümme nuhricüküm tıflen sümme li teblüğu eşüddeküm ve minküm men yüteveffa ve minküm men yüraddü ila erzelil umüri li keyla ya'leme min ba'di ilmin şey'a ve teral erda hamideten fe iza enzelna aleyhel maehtezzet ve rabet ve enbetet min külli zevcin behıc ( Ey insanlar, eğer dirilmeden şüphe içinde iseniz, size açıklamak için, kesinlikle biz sizi topraktan, sonra su damlasından, sonra asılı duran kan pıhtısından, sonra belli olan belli olmayan et parçasından yarattık. Dilediğimiz şekilde belirli vadeye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi çocuk olarak çıkarırız. Sonra olgunluğa erişmeniz için sizden kimi vefat ettirilir ve sizden kimi ise, ilimden sonra hiçbir şey bilmemesi için, ömrünün en rezil dönemine erdirilir, döndürülür. Yeri sönmüş kuru görürsün de biz onun üzerine su indirdiğimizde titreşir, hareketlenir ve kabarır. Her güzel eşten bitirip yetiştirir. )
 
Lokman 31/34 - İnnellahe ındehu ılmüs saah ve yünezzilül ğays ve ya'lemü ma fil erham ve ma tedrı nefsün maza teksibü ğada ve ma tedrı nefsün bi eyyi erdın temut innellahe alimün habır ( Kesinlikle Allah' ın, saatin ilmi O’nun indindedir. Yağmuru indirir. Rahimlerin içinde ne varsa bilir. Nefis yarın ne kazanacağını idrak edemez, kavrayamaz. Nefis hangi yerde öleceğini de idrak edemez, kavrayamaz. Kesinlikle Allah bilendir haberdardır. )
 
 
 
 
 
 







 

20 Ekim 2016 Perşembe

Boruya üflendiği gün

"Sur" kelimesi "Boru" anlamına gelmektedir. Kur'an'da "Sur"'un "Kıyamet" ( Ayağa Kalkış ) gününü insanlara belirli bir ses ile haber vereceği ifade edilmektedir. "Kıyamet" ( Ayağa Kalkış ) gününün Allahü Teala'ya kavuşma sürecinin ilk aşaması olduğu düşünüldüğünde, "Sur" kelimesinin Kur'an'daki frekansının ( tekrar adedinin ) 10 olması anlam kazanmaktadır. Zira 10 sayısı ilahi mühür niteliğinde olan, Kur'an'da ve yaratılışta çok önemli yeri olan bir sayıdır.
 

Ayrıca, Kur'an'da "Sur" ( Boru ) kelimesinin ilk kez geçtiği ayetin kos numarası da ilahi nümeroloji açısından dikkat çekici sayıları içermektedir.
 
En'am 6/73 Ve (1) hüve (2) ellezi (3) haleka (4) es (5) semavati (6) ve (7) el (8) erda (9) bi (10) el (11) hakk (12) ve (13) yevme (14) yekulü (15) kün (16) fe (17) yekun (18) kavlü (19) hü (20) el (21) hakk (22) ve (23) lehü (24) el (25) mülkü (26) yevme (27) yünfehu (28) fi (29) es (30) SUR (31) alimü (32) el (33) ğaybi (34) ve (35) eş (36) şehadeh (37) ve (38) hüve (39) el (40) hakımü (41) el (42) habır (43) ( Ve gökleri ve yeri gerçekten yaratan O'dur. "Ol." dediği gün o olur. O’nun sözü gerçektir. BORUYA üflendiği gün mülk O'nadır . Bilinmeyeni, yokluğu ve şahit olunanı bilendir. O hakimdir haberdardır. ) 
 
Sure numarası : 6
Ayet numarası : 73 ... 7+3 = 10 ( 73 sayısı, 37 ile çarpımından 2701 sayısı elde edilmesi açısından önemlidir. 2701 sayısı "Allah" kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedidir. )
Kur'an'da "Sur" kelimesinin ilk kez geçtiği 6/73 kodlu ayetteki "Sur" kelimesinin sıra numarası 31  *
 
* 31 sayısının 7 ile çarpımının sonucu olan 217 sayısı, 2701 sayısında da yer alan 1,2 ve 7 rakamlarını içermektedir. Hatırlanacağı üzere 55. ( 5+5 = 10 ) sure olan Rahman suresindeki "Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban" ( O halde Rabb'inizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? ) cümlesi 7 kelimeden oluşmakta ve surede 31 kere takrarlanmaktadır. 7 x 31 = 217 )
 
 
 

17 Ekim 2016 Pazartesi

Yerde zayıf düşenler...

Gözünde perde olup da gerçekleri göremeyen ve çevresine aldatıcı Dünya hayatı gözü ile bakanlar, imkanlar açısından "Zayıf" durumda kalmış mağduru beceriksiz ve başarısız addederken, imkanlar açısından "Güçlü"  konumda olanı becerikli, işini bilen ve başarılı addederler. Oysaki bu büyük bir yanılgıdır. Zira bu yanılgıya düşenler öncelikle "var oluş sebebini" yani "hayatın amacını " kavrayamamışlardır. İnsanlar arasında "adaletin" ve "eşitliğin" bozulduğu yerde mutlak surette hırs, kibir, zulüm, zorbalık, gasp, inat  ve bencillik vardır. "Zayıf" addedilenin, "Güçlü" addedilen gibi hırsızlık, zorbalık, zulüm yapmaması bir zayıflık değil aksine Allah katında yüksek dereceleri olan bir hal ve tutum örneğidir.
 
Allahü Teala bu durumu Kasas suresinin 28/5 kodlu ayetinde açıklamıştır.
 
Kasas 28/5 - Ve nürıdü en nemünne alellezin estud'ıfu fil erdı ve nec'alehüm eimmeten ve nec'alehümül varisın ( Ve yerde o zayıf bırakılanlara nimet vermeyi ve onları önderler kılmayı ve onları varisler kılmayı istedik. )

Ayrıca ellerindeki aldatıcı Dünyevi güç nedeniyle kibir batağına saplanmış olanların Allah'ı nasıl inkar ettikleri de A'raf suresinin aşağıdaki ayetlerinde açıklanmıştır.

A'raf 7/75 - Kalel meleüllezınestekberu min kavmihı lillezınestud'ıfu li men amene minhüm e ta'lemune enne salihan murselün min rabbih kalu inna bima ürsile bihı mü'minun ( Kavminden kibirlenen o ileri gelenler, onlardan zayıf olan inananlara "Siz, Salih'in, kesinlikle Rabb' inden gönderilen olduğunu biliyor musunuz?" dediler. "Kesinlikle biz onunla gönderilene inananlarız." dediler. )

A'raf 7/76 - Kalellezinestekberu inna billezı amentüm bihı kafirunKibirlenenler "Kesinlikle biz sizin inandığınızı inkar edenleriz." dediler. )



İlmi kavrayamamak ve gerçeği gizlemek

Günümüzde dijital teknoloji ( internet vb. ), iletişim konusunda insana büyük imkanlar verme, bilgiye erişimi,  bilginin paylaşımını kolaylaştırma ve insanın düşünsel gelişimine katkıda bulunma potansiyelini taşımaktadır.
 
Ancak bu yoğun bilgi akışı içine asılsız, kavram kargaşasına sebep olacak yanlış bilgiler de bilinçli veya bilinçsiz şekilde yoğun olarak sızmaktadır. Bir başka deyişle insana bir "tık" kadar yakın olan bilgi, aynı zamanda çok uzak hale gelmekte, getirilmektedir.
 
Allahü Teala, Kur'an'da "Hakk" ( Gerçek ) kavramına sıklıkla değinmekte ve bazı insanların, dünyevi ve fani amaçlar uğruna gerçek bilgiye erişimi kasıtlı olarak engellemek veya gerçeği saptırmak amacını gütmekte olduklarını vurgulamaktadır. Bu durum en başta Kur'an'daki ilimler üstü ilmin öğrenilmesinin ve kavranmasının engellenmesi ile örneklenebilir.
 
Bakara 2/42 - Ve la telbisül hakka bil batılı ve tektümül hakka ve entüm ta'lemun ( Ve gerçeği batıl ile örtmeyin ve bile bile gerçeği gizlemeyin. )
 
Bakara 2/146 - Ellezine ateynahümül kitabe ya'rifunehu kema ya'rifune ebnaehüm ve inne ferıkan minhüm le yektümunel hakka ve hüm ya'lemun ( O kitap verdiklerimiz, onu oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kesinlikle onlardan bir kısmı bile bile gerçeği gizlerler. )
 
Al'i İmran 3/187 - Ve iz ehazellahü mısakallezıne utül kitabe le tübeyyinünnehu lin nasi ve la tektümuneh fe nebezuhü verae zuhurihim veşterav bihı semenen kalıla fe bi'se ma yeşterun ( Ve zamanında Allah, onu insanlara açıkça beyan edecekler ve onu gizlemeyecekler diye o kitap verilenlerin sözlerini aldı. Ama onu sırtlarının arkasına bıraktılar ve onu az değere sattılar. O satmaları ne kötüdür. )
 
Bakara 2/101 - Ve lemma caehüm rasulün min ındillahi müsaddikun li ma meahüm  nebeze ferıkun minellezine utül kitab kitabellahi verae zuhurihim ke ennehüm la ya'lemun ( Ve Allah’ ın indinden onlara, onlarla birlikte olanı doğrulayıcı olarak resul geldiğinde, o kitap verilenlerden bir kısmı sanki kesinlikle onlar bilmiyorlarmış gibi Allah’ ın kitabını sırtlarının arkasına attılar. )
 
Kur'an, tüm ilimleri kapsayan, kainatın bilgisini içeren, pozitif bilim alanındaki buluşlara ilham kaynağı olan ilahi bir kaynaktır. Zira Allah herşeyi ilmen kuşatmıştır. *
 
* Taha 20/98 - İnnema ilahükümüllahüllezı la ilahe illa hu vesia külle şey'in ılma ( Kesinlikle ilahınız, haricinde ilah olmayan o Allah’ tır. Herşeyi ilmen genişçe kapsar. )
 
Talak 65/12 - Allahüllezi haleka seb'a semavatin ve minel ardı mislehünne yetenezzelül emru beynehünne li ta'lemu ennallahe ala külli şey'in kadirun ve ennallahe kad ehata bi külli şey'in ilmen ( Allah, o yedi gökleri ve yerden de onların aynısını yaratandır. Emir, kesinlikle Allah' ın herşeye gücü yeten olduğunu bilmeniz için onların arasından iner. Kesinlikle Allah herşeyi ilmen kuşatmıştır. )
 
Allah, bazı insanların bu ilmi kavrayamadıkları için inkar ettiklerini, bazılarının da "akılları yatmasına rağmen" inkar ettiklerini beyan eder.
 
Neml 27/84 - Hatta iza cau kale e kezzebtüm bi ayatı ve lem tühıytu biha ilmen en maza küntüm ta'melun ( Nihayet geldiklerinde, "Ayetlerimi yalanladınız mı? Onu ilmen kuşatıp kavrayamadınız. Yoksa neydi yapmakta olduğunuz?" dedi. )
 
Yunus 10/39 - Bel kezzebu bima lem yühıytu bi ılmihı ve lemma ye'tihim te'vılüh kezalike kezzebellezine min kablihim fenzur keyfe kane akıbetüz zalimın ( Bilakis, O'nun ilmini kuşatıp kavrayamadıklarından dolayı yalanladılar. Onun yorumu onlara asla gelmedi. Onlardan öncekiler de işte böyle yalanlamışlardı. Artık bak zalimlerin sonu nasıl oldu. )
 
Bakara 2/75 - E fe tatmeune en yü'minu leküm ve kad kane ferıkun minhüm yesmeune kelamellahi sümme yüharrifunehu min ba'di ma akaluhü ve hüm ya'lemun ( Böylece size inanmalarını mı ümit edersiniz? Ve onlardan bir kısmı Allah’ ın kelamını işitip akılları erdikten sonra bile bile onu tahrif ettiler. )
 
Bir kısım insan da ilme haiz olmalarına rağmen, bu ilmi, büyü, zihin kontrolü vb. gibi bencilce ve dünyevi menfaatler uğruna, kötü amaçlı olarak kullanmaktadırlar. Allah bu grubu "İlim üzerine sapanlar" olarak tanımlar.
 
Casiye 45/23 - Fe raeyte men ittehaze ilahehu hevahü ve edallehüllahü ala ılmin ve hateme ala sem'ıhı ve kalbihı ve ceale ala besarihı ğışaveh fe men yehdıhi min ba'dillah fe la tezekkerun ( Heveslerini ilahı edinen kimseyi görmez misin? Allah onu ilim üzerine saptırır. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah' tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )

Allahü Teala ayrıca Kur'an ilminin, ilimler üstü olduğunu, insanların ve cinlerin güçlerini, yeteneklerini birleştirmeleri durumunda bile bu ilme erişemeyeceklerini ayetlerinde vurgulamaktadır.

Bakara 2/23 - Ve in küntüm fı raybin min ma nezzelna ala abdina fe'tu bi suratin min mislih ved'u şühedaeküm min dunillahi in küntüm sadikın ( Ve eğer o kulumuza indirdiğimizden şüphe içindeyseniz haydi aynısından bir sure getirin. Eğer doğru iseniz Allah’ tan başka olan şahitlerinizi de çağırın. )

Hud 11/13 - Em yekulunefterah kul fe'tu bi aşri süverin mislihı müfterayatin ved'u men isteta'tüm min dunillahi in küntüm sadikın ( "Onu uydurdu." mu diyorlar? "O halde onun aynısından, uydurulmuşundan on sure getirin. Eğer doğrular iseniz, o Allah' tan başka istidatı olanları da çağırın." de. )




























16 Ekim 2016 Pazar

Adalet ve 19 Nümerolojisi

"Adalet" kelimesi, topluluk halinde yaşayan insanların huzur ve mutluluk açısından en büyük ihtiyaçları olduğu gibi, Allah'ın doğru yolundaki ameller açısından da çok önemli bir kelimedir. Ancak "kıyamet belirtilerinin" aşamalı olarak arttığı günümüzde, "iyi" olan birçok kavramla birlikte "Adalet" kelimesinin de barınacak bir yer bulamadığına şahit olmaktayız. 

Allah, adalet kavramına aşağıdaki ayetlerde çarpıcı şekilde vurgu yapmakta, Allah'ın adaletinin insanlar için en büyük nimetlerden biri olduğunu açıklamakta ve 19 sayısına dikkat çekmektedir.
Allah'ın kelimelerinin doğru ve adil olarak tamamlandığının ve asla değişmeyeceğinin belirtildiği En'am 6/115 kodlu ayette 19 kelime bulunmaktadır. ( 19 sayısı ilahi nümeroloji açısından önem arzetmektedir. 1+9 = 10 )

En'am 6/115 - Ve (1) temmet (2) kelimetü (3) rabbi (4) ke (5) sıdkan (6) ve (7) adla (8) la (9) mübeddile (10) li (11) kelimati (12) h (13) ve (14) hüve (15) es (16) semıu (16) el (17) alim (19) ( Ve Rabb' inin kelimesi doğrulukça ve adaletçe tamamlanmıştır. O’nun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O duyandır, bilendir. )

En'am suresinin 6/152 kodlu ayetinde ise Allahü Teala, "Yakınınız bile olsa adil olun." uyarısı ile adaletten asla ödün verilmemesi gerektiğini vurgulamaktadır.

En'am 6/152 - Ve la takrabu malel yetımi illa billetı hiya ahsenü hatta yeblüğa eşüddeh ve evfül keyle vel mizane bil kıst la nükellifü nefsen illa vüs'aha ve iza kultüm fa'dilu ve lev kane za kurba ve bi ahdillahi evfu zaliküm vassaküm bihı lealleküm tezekkerun ( Ve olgunluğuna erişinceye kadar en güzel biçimde olması haricinde yetimin malına yaklaşmayın. Kile ölçeğine, ölçüye ve tartıya adaletle vefa edin. Biz nefsi genişliğinin haricinde mükellef kılmayız. Söylediğiniz zaman, şayet yakınınız dahi olsa adil olun ve Allah' a ahdinize vefa edin. Bunlar size emrettikleridir. Umulur ki hatırlarsınız. )

Allahü Teala Kur'an'da "Adalet" kelimesini 19 kere tekrarlamaktadır. 19 sayısı nümerolojik olarak 9+1 = 10 sayısını vermesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Kur'an'da "Adl" ( Adalet ) kelimesinin ilk kez geçtiği ayetin kod numarasını oluşturan rakamlar ile ayetteki "Adl" kelimesinin sıra numarasını oluşturan rakamların toplamı 2+2+8+2+2+3 = 19 sayısını vermektedir.

"Adl" kelimesinin, Kur'an'da 19. ve son kez geçtiği Talak suresinin 65/2 kodlu ayetteki sıra numarası 19'dur.




Hanifen Müslima ( Birleyen ve Teslim Olan )

İslamiyetin Kur'an ile başladığı yönünde genel bir yanılgı söz konusudur. Oysa İslam ve İslamiyet ( Teslimiyet / Teslim Olma ) kavramları Allah'ın ilk insan olan Adem'i yaratışından bugüne mevcut kavramlardır. Allah'ın kelamını ve kitaplarını ileten, O'nun vahyinin aktarılmasını sağlayan insanlık tarihindeki tüm Nebiler ( Haberciler ), Resuller ve Allah'a iman etmiş, O'nun yoluna kendini adamış tüm insanlar Allah'a teslim olmuş müslümanlardır. Zira din tektir ve İslam'dır.

Al'i İmran suresinin 3/52 kodlu ayetinde Haberci İsa'nın ve havarilerinin Allah'a teslim olmuş müslümanlar oldukları açıkça belirtilmektedir. 
 
Al'i İmran 3/52 - Fe lemma ehasse ıysa minhümül küfra kale men ensarı ilellah kalel havariyyune nahnü ensarullah amenna billah veşhed bi enna müslimun ( Böylece İsa onlardan inkarlar hissettiğinde, "Allah’ a yardımcılarım kimlerdir?" dedi. Havariler, "Allah’ ın yardımcıları bizleriz. Allah’ a inanırız ve kesinlikle bizim teslim olanlar olduğumuza şahit ol." dediler. )

Haberci İbrahim'in Hanif ( Birleyip doğruluğa yönelen ) ve Müslim ( Teslim Olan ) olduğu yine Al'i İmran suresinin 3/67 kodlu ayetinde özellikle belirtilmektedir. "Hanif" ve "Müslim" kelimeleri ilk ve son kez olmak üzere bu ayette yanyana geçmektedir.
 
Al'i İmran 3/67 - Ma kane ibrahımü yehuddiyyen ve la nasraniyyen ve lakin kane hanıfen müslima ve ma kane minel müşrikın ( İbrahim Yahudi değildi, Nasıralı da değildi. Lakin birleyip doğruluğa yönelen teslim olandı ve ortak koşanlardan değildi. )

"Hanif" kelimesi Kur'an'da 10 kere tekrarlanmaktadır. 10 ... İlahi imza...

 
"Müslim" kelimesi ise Kur'an'da 37 kere tekrarlanmaktadır. 3+7 = 10 ... İlahi imza...
 



 

15 Ekim 2016 Cumartesi

Şifa

Kur'an'da, yaratılışın özünde "Kelimeler" olduğu mutelif ayetlerde vurgulanır.
 
Bakara 2/117 - Bedıus semavati vel ard ve iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun ( O gökleri ve yeri yaratandır. İş yapılası olduğunda, kesinlikle ona "Ol." der de o olur.  )

Al'i İmran 3/45 - İz kaletil melaiketü ya meryemü innellahe yübeşşiruke bi kelimetin minhüm ismühül mesıhu ıysebnü meryeme vecıhen fid dünya vel ahırati ve minel mükarrabın ( Zamanında melekler, "Ey Meryem, kesinlikle Allah sana kendinden kelimeyi müjdeliyor ki onun ismi Meryemoğlu mesih İsa’ dır. Dünyada ve ahirette saygındır ve yakınlaşanlardandır." dediler. )
 
Nisa 4/171 - Ya ehlel kitabi la tağlu fı dıniküm ve la tekulu alellahi illel hakk innemel mesıhu ıysebnü meryeme rasulüllahi ve kelimetüh elkaha ila meryeme ve ruhun minhü fe aminu billahi ve rusülih ve la tekulu selaseh intehu hayral leküm innemellahü ilahün vahid sübhanehu en yekune lehu veled lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve kefa billahi vekıla ( Ey kitap sahipleri, dininizde azgınlık etmeyin ve Allah üzerine gerçek haricindekini söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, kesinlikle Allah' ın resulü, Meryem'e atmış olduğu kelimesi ve O’ndan ruhtur. O halde, Allah' a ve O’nun resullerine inanın ve üçtür demeyin. Kendi hayrınıza bundan imtina edin, vazgeçin. Kesinlikle ki Allah tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa O’nadır. Vekil olarak Allah kafidir. )
 
Yunus 10/82 - Ve yühıkkallahül hakka bi kelimatihı ve lev kerihel mücrimun ( Ve suçlular hoşlanmasalar da, Allah gerçeği kelimeleri ile gerçekleştirir. )
 
Yaratılışın kelimeler ile gerçekleşmiş olması temelinden hareketle Allah'ın bahşettiği Kur'an kelimelerinin yani ayetlerinin insan için "Şifa" kaynağı olduğu ayetlerde belirtilir. 
 
Yunus 10/57 Ya eyyühen nasü kad caetküm mev'ızatün min rabbiküm ve şifaün li ma fis suduri ve hüden ve rahmetün lil mü'minın ( Ey insanlar size Rabb' inizden öğüt ve o göğüslerin içindekiler için şifa, yönlendirme ve inananlar için rahmet geldi. )
 
İsra 17/82 Ve nünezzilü minel kur'ani ma hüve şifaün ve rahmetün lil mü'minıne ve la yezıdüz zalimıne illa hasara ( Ve Kur'an' dan inananlar için şifa ve rahmet olanları indiririz. Zalimlere hasar haricindekini artırmayız. )
 
Fussilet 41/44 Ve lev cealnahü kur'anen a’cemiyyel le kalu lev la fussilet ayatüh a'cemiyyün ve arabiyy kul hüve lillezıne amenu hüden ve şifa vellezine la yü'minune fı azanihim vakrun ve hüve aleyhim ama ülaike yünadevne min mekanin beıyd ( Ve şayet onu yabancı Kur'an kılsaydık, "Ayetlerini ayrıntılandırmalı değilmiydi?" derlerdi. Yabancı ve Araplara? "O, inananlar için yönlendirmedir ve şifadır. O inanmayanlar, onların kulaklarının içinde ağırlık vardır. O onlara körlüktür. İşte onlara uzak mekandan seslenilir." de. )
 
Kur'an'da "Şifa" kelimesi 6 kere tekrarlanmaktadır.