28 Kasım 2019 Perşembe

Island ( Ada ) ... İsa'nın Yeri ?

İngilizce'deki "İsland" kelimesi "Ada" anlamına gelmektedir. Bu kelime "Is" ve "Land" kelimelerinden oluşmaktadır.

Is = İsa
Land = Kara parçası, Toprak, Yer

Island = İsa’nın Yeri

Yukarıda belitilen köken hipotezini destekleyen bir İncil ayeti bulunmaktadır. Kitabı Mukaddes'in 66. suresi yani İncil'in son suresi olan "Vahiy" suresinin başında yer alan aşağıdaki ayet, "İsa", "Ada" ve "Island" kelimeleri ilişkisine ışık tutmakta gibidir.

66-Vahiy-1-9 İsa'ya ait biri olarak sıkıntıda, tanrısal egemenlikte ve sabırda ortağınız ve kardeşiniz olan ben Yuhanna, Tanrı'nın sözü ve İSA'YA TANIKLIK UĞRUNA Patmos denilen ADADA bulunuyordum.

Ayette belirtilen "İsa'ya tanıklık" kavramı İsa'nın tezahürüne ( fiziki bir şahsın ortaya çıkışı değil, vuku bulacak maddi ve manevi gelişmeler sembolize edilmektedir. ) tanıklık anlamına gelmektedir. İsa'nın sembolik tezahürü ile "Ada" kelimesinin ilintilendirilmesi "Island" kelimesinin kökenine işaret etmekte gibidir. Aşağıdaki müteakip ayet ikilisinde İsa'nın tezahürü tasvir edilmektedir.

Bugün Atlantik Okyanusu’nda yer alan “Easter Island”’da ( Paskalya Adası ) yaşayan halkın ismi “Rapa Nui” ( Bizim Rab’bimiz ) olup, “Easter” kelimesi Mesih İsa’nın yeniden doğuşunu / ikinci gelişini sembolize etmekte olup, her yıl kutlanan Paskalya’nın da ana teması Mesih İsa’nın ikinci gelişidir.


66 Vahiy 1-12 Bana sesleneni görmek için arkama döndüm. Döndüğümde YEDİ ALTIN KANDİLLİK

66 Vahiy 1-13 ve bunların ortasında, giysileri ayağına kadar uzanan, göğsüne altın kuşak sarınmış, İNSANOĞLU'na ( İsa ) benzer birini gördüm

Bugün Yunanistan açıklarında yer alan Patmos adası "Dünyanın sonunun başladığı ada." ifadesiyle sembolik olarak nitelendirilmektedir.


Ayrıca Almanca'da "Ada" kelimesinin karşılığı "INSEL" kelimesidir.

Ins = İnsan ( İsa kendisini tüm insanlığı temsil eden "İnsanoğlu" olarak tanįmlamaktadır. )

El = Tanrı

INSEL = Tanrı İnsanı

Bir önceki bölüm olan "Döngü Sonundaki Yediler ve Yedi Kilise" başlıklı bölümde "İstanbul" şehrinin "Yedi Tepeden" oluştuğuna, isim kökünün “Is” ( İsa ) ve “Templum” ( Tapınak ) kelimelerinin birleşimi olan "Istemplum" ( İsa'nın Tapınağı ) kelimesinden kaynaklandığına ve döngü sonunda önemli bir konumu olabileceğinden bahsedilmişti. İncil'de bahsedilen 7 kilise Efes, İzmir, Bergama, Tiyatiraya, Sard, Filadelfiya ve Laodikya'da bulunan kiliselerdir. ( ( Ayrıca Cenevizli’lerin Galata Kulesi’ni onardıktan sonra ona “İsa Kulesi” ismini vermeleri de dikkat çekmektedir. )

İstanbul ilinde yapılması planlanan "Kanal İstanbul" projesinin gerçekleşmesi durumunda İstanbul'un merkezi bir ADAya dönüşecektir. Ve İstanbul'un 7 tepesi bu ada içinde kalacaktır. ( Kanal İstanbul Projesinin 2011 yılında duyurulması da 9/11 yani 11 sembolizmi açısından dikkat çekmektedir. )

İstanbul'un 7 tepesi;

1. Topkapı Sarayı Tepesi
2. Çemberlitaş Tepesi
3. Beyazıt Tepesi
4. Fatih Tepesi
5. Yavuzselim Tepesi
6. Edirnekapı Tepesi
7. Kocamustafapaşa Tepesi

                                                                  İstanbul'un 7 tepesi

                      
Kanal İstanbul sonrasında 7 Tepeyi de içine alacak şekilde oluşacak ADA !

Kur'an'ın Meryem suresinin 19/15 kodlu ayeti İsa'nın yeniden dirilişinden bahsetmektedir.

19/15 - Ve selamün aleyhi yevme vülide ve yevme yemutü ve YEVME YÜB'ASÜ HAYYA

( Ve doğduğu gün, öldüğü gün ve DİRİ OLARAK DİRİLECEĞİ GÜN selam üzerine olsun. )

Ayetin kodunun ( 19/15 ) nümerolojik değeri İstanbul'un ( Istemplum ) plakası olan 34 sayısını vermektedir. ( 19+15 = 34 ) ( 34 sayısının nümerolojik değeri de 7 olmaktadır. ( 3+4 = 7 )










Döngü Sonundaki Yediler ve Yedi Kilise

"7" sayısının bir döngülük frekans olduğu, döngü sonunu sembolize ettiği ve kutsal kitaplardaki sistematik 7 nümerolojisi ve sembolizmi evvelki bölümlerde defaatle irdelenmişti. ( 7 nota, 7 renk, 7 gök, 7 çakra, 7 gün .... )

7 sayısı ile ilgili bir başka ilginç fenomen de Kitabı Mukaddes'in ( Tevrat + İncil ) son suresi olan ve "dögü sonundaki olayları haber veren" 66. surede yer alan ve sonlanmaya ilişkin olan "Yedi Kilise", "Yedi Melek", "Yedi Bela", "Yedi Yıldız", "Yedi Kandillik" kavramlarıdır.

66-Vahiy-1-4 Ben Yuhanna'dan, Asya İli'ndeki YEDİ KİLİSEYE selam! Var olan, var olmuş ve gelecek olandan, O'nun tahtının önünde bulunan YEDİ RUHTAN ve ölüler arasından ilk doğan,

66-Vahiy-1-11 Şöyle diyordu; "Alfa ve Omega Ben'im. llk ve son Ben'im. Gördüklerini kitaba yaz ve Asya'daki YEDİ KİLİSEYE, EFES, İZMİR, BERGAMA, TİYATİRA, SART, FİLADELFİYA ve LAODİKYA'ya gönder" dedi.

66 Vahiy 1-12 Bana sesleneni görmek için arkama döndüm. Döndüğümde YEDİ ALTIN KANDİLLİK

66 Vahiy 1-13 ve bunların ortasında, giysileri ayağına kadar uzanan, göğsüne altın kuşak sarınmış, İNSANOĞLU'na ( İsa )  benzer birini gördüm. 

66-Vahiy-1-20 Sağ elimde gördüğün YEDİ YILDIZLA YEDİ ALTIN KANDİLLİĞİN sırrına gelince, YEDİ YILDIZ YEDİ KİLİSENİN MELEKLERİ, YEDİ KANDİLLİKSE YEDİ KİLİSEDİR."

66-Vahiy-8-6 YEDİ MELEK ellerindeki YEDİ BORAZAN çalmaya hazırlandı.

66-Vahiy-10-3 aslanın kükremesini andıran yüksek sesle bağırdı. O bağırınca, YEDİ GÖK GÜRMELESİ dile gelip seslendiler.

66-Vahiy-11-13 Tam o saatte şiddetli bir deprem oldu, kentin onda biri yıkıldı. Depremde YEDİ BİN  kişi can verdi. Geriye kalanlar dehşete kapılıp gökteki Tanrı'yı yücelttiler.

66-Vahiy-12-3 Ardından gökte başka bir belirti göründü: YEDİ BAŞLI, on boynuzlu, kızıl renkli büyük bir ejderhaydı bu. YEDİ BAŞINDA YEDİ TAÇ vardı.

66-Revelations-15-1 Gökte büyük ve şaşılası başka bir belirti gördüm: Son YEDİ BELAYI taşıyan YEDİ MELEKTİ. Çünkü TANRI'NIN ÖFKESİ* BU BELALARLA SON BULUYORDU.

* İçinde bulunulan dönemde her gün şahit olunan ve Allahü Teala'nın öğretisinin tam zıttının tezahürü olan ahlaksızlık, cinayet, hırsızlık, tecavüz, gasp, yalan, aldatma, iftira, zorbalık, kıskançlık, gösteriş, riyaset, mülkiyet ve mal obsesyonu, tahakküm arzusu, ihanet, nankörlük gibi olguların insanlar arasında yaygınlaşması sebebiyle "Tanrı'nın öfkelendiği" bildirilmektedir. Benzer ayetler Kur'an'da da "Gadaballah" ( Allah'ın Öfkesi ) kavramını içerecek şekilde şöyle geçmektedir.

1/"7"* - Sıratallezine en’amte aleyhim GAYRİL MAGDUBİ aleyhim ve lad dallin ( O üzerlerine nimet verdiklerinin yoluna, üzerlerine ÖFKE İNMEMİŞLERİNKİNE ve sapmamışlarınkine. )

2/"61"* ......... ve bau bi ĞADABİN MİNALLAH........ ( ............ ve ALLAH'TAN ÖFKEYE maruz kaldılar. ............ )

* Kur'an'da "Gadab" ( Öfke ) kelimesinin ilk kez Fatiha suresinin "7." ayetinde "Magdub" ( Öfkeye maruz kalmış ) kelimesiyle yer alması döngü sonu ve 7 nümerolojisiyle uyum arzetmektedir. "Gadabin min Allah" ( Allah'tan Öfke ) kavramının ilk kez geçtiği ayetin numarasının nümerolojik değeri de "7" sayısını vermektedir. ( 6+1 = 7 )

İncil'deki döngü sonu ve 7 sayısını içeren ayetlere devam edilecek olursa ;

66-Vahiy-15-6 YEDİ BELAYI taşıyan YEDİ MELEK temiz, parlak keten giysiler giymiş, göğüslerine altın kuşaklar sarınmış olarak tapınaktan çıktı.

66-Vahiy-15-7 Dört yaratıktan biri YEDİ MELEĞE, sonsuzluklar boyunca yaşayan Tanrı'nın öfkesiyle dolu YEDİ ALTIN tas verdi.

66-Vahiy-17-9 "Bunu anlamak için bilgelik gerek. YEDİ BAŞ, kadının üzerinde oturduğu YEDİ TEPEDİR**; aynı zamanda YEDİ KRALLIKTIR.

** İstanbul'un "Yedi Tepe"* olduğu ve "İstanbul" kelimesinin "İs ( İsa ) ve "Templum" ( Tapınak ) yani "İsa'nın Tapınağı" anlamına gelme ihtimaline evvelce değinilmişti. İstanbul ilinin plaka kodunun 34 yani nümerolojik olarak "7" ( 3+4 = 7 ) olması da ayrıca ilginç bir durum arzetmektedir.

İstanbul'un 7 tepesi;

1. Topkapı Sarayı Tepesi
2. Çemberlitaş Tepesi
3. Beyazıt Tepesi
4. Fatih Tepesi
5. Yavuzselim Tepesi
6. Edirnekapı Tepesi
7. Kocamustafapaşa Tepesi

Kur'an'ın Meryem suresinin 19/15 kodlu ayeti İsa'nın yeniden dirilişinden bahsetmektedir.

19/15 - Ve selamün aleyhi yevme vülide ve yevme yemutü ve YEVME YÜB'ASÜ HAYYA

( Ve doğduğu gün, öldüğü gün ve DİRİ OLARAK DİRİLECEĞİ GÜN selam üzerine olsun. )

Ayetin kodunun ( 19/15 ) nümerolojik değeri İstanbul'un ( Istemplum ) plakası olan 34 sayısını vermektedir. ( 19+15 = 34 )

66-Vahiy-17-11 Yaşamış, ama şimdi yok olan canavarın kendisi SEKİZİNCİ kraldır. O da YEDİLERDEN biridir ve yıkıma gitmektedir.












27 Kasım 2019 Çarşamba

Vahiy mekanizması

"Vahiy" kelimesi ilahi kozmik bilgilerin ( kelimelerin ) Allahü Teala tarafından habercilere / resullere bildirilmesi olarak bilinmektedir. Ancak "Vahiy" kelimesinin kapsamı çok geniş olup, Allah'ın izni çerçevesinde ruhsal idare mekanizmasında vazifeli olan pozitif varlıklar ( melekler ) tarafından tüm varlıklara bilgi aktarımını tanımladığı gibi negatif varlıklar tarafından yapılan bilgi aktarımını da tanımlamaktadır. 

"Vahiy" kelimesinin Kur'an'daki kullanımları incelendiğinde bu durum daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

A- Meleklere Vahiy ;

8/12 - İz YUHIY rabbüke ilel MELAİKETE ennı meaküm fe sebbitüllezıne amenu seülkıy fı kulubillezıne keferur ru'be fadribu fevkal a'nakı vadribu minhüm külle benan

( Zamanında Rab’bin MELEKLERE  "Kesinlikle ben sizinle birlikteyim. İnananlara sebat verin. İnkarcıların kalplerine korku atacağım. O halde boyunlarının üstüne vurun ve onların tüm parmaklarına vurun." diye VAHYEDİYORDU. )

B- Haberciye vahiy;

46/9 - Kul ma küntü bid’an miner rusuli ve ma edri ma yuf’alu bi ve la biküm in ettebiu illa ma YUHA ileyye ve ma ene illa nezirun mubin

( De ki: "Ben resullerin yeganesi, özeli değilim. Bana ve size ne yapılacağını bilmem. Kesinlikle ancak o bana VAHYEDİLENE tabi olurum. Ben apaçık uyarıcı haricindeki değilim." )

C- Şeytanların vahyi;

6/112 - Ve kezalike cealna li külli nebiyyin adüvven şeyatınel insi vel cinni YUHIY ba'duhüm ila ba'dın zuhrufel kavli ğurura ve lev şae rabbüke ma fealuhü fe zerhüm ve ma yefterun

( Ve her haberci için insan ve cin şeytanlarını işte böyle düşman kıldık. Onlar birbirlerine aldatıcı süslü sözler VAHYEDERLER. Şayet Rab’bin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları ve o uydurduklarını bırak. )

6/121 - Ve la te'külu min ma lem yüzkerismüllahi aleyhi ve innehu le fısk ve inneş şeyatıne le YUHUNE ila evliyaihim li yücadiluküm ve in eta'tümuhüm inneküm le müşrikun

( Ve üzerlerine Allah' ın ismi hatırlanmamış olanlardan yemeyin. Kesinlikle o günahkarlıktır. Kesinlikle şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için VAHYEDERLER. Eğer onlara itaat ederseniz kesinlikle siz ortak koşanlar olursunuz. )

D- Hayvanlara vahiy;

16/68 - Ve EVHA rabbüke ilen nahli en ittehızı minel cibali büyuten ve mineş şeceri ve min ma ya'rişun

( Ve Rab’bin bal arısına dağlardan, ağaçlardan ve o kurduklarından evler edinmesini VAHYETTİ. )

E- Havarilere* Vahiy

5/111 - Ve iz EVHAYTÜ ilel havariyyıne en aminu bı ve bi rasulı kalu amenna veşhed bi ennena müslimun

( Ve zamanında havarilere "Bana ve resulüme inanın." diye VAHYETTİM. "İnandık ve kesinlikle bizim teslim olanlar olduğumuza şahit ol." dediler.  )

* Havariler, Mesih İsa'nın 11 yardımcısı

Allahü Teala'nın vahiy yöntemleri;

42/51 - Ve ma kane li beşerin en yükellimehüllahü illa VAHYEN ev min verai hıcabin ev YURSİLE RASULEN fe YUHIYE* bi iznihı ma yeşa' innehu aliyyün hakım

( Ve Allah' ın insana kelam edip söz söylemesi, VAHYEN veya perde arkasından olması haricinde olmaz. Veya RESUL GÖNDERİR de izni ile ne dilerse VAHYEDER*. Kesinlikle O uludur hakimdir. )

* Ayette Allah'ın insanlara bilgi iletme yöntemleri arasında, tayin edeceği resullerin ( vazifeli varlıklar ) insanlara vahyetmesi mekanizmasının da bulunduğu görülmektedir.


25 Kasım 2019 Pazartesi

Kur'an meallerindeki hatalar

"Meâl" kelimesi "Mâna" anlamına gelen Arapça bir kelimedir. Kur'an tercümeleri "Kur'an Meâli" olarak anılagelmektedir. Ancak muteber addedilen Kur'an Meâlleri" incelendiğinde "Mâna"larda yani ayetlerde yer alan Arapça kelimelerin tercümelerinde tutarsızlıklar olduğu gözlemlenmektedir. Zira okuyucuların en sık dile getirdikleri husus meallerdeki bu farklılıklardır.

Meallerin farklılaşmasının temel sebebi meal yazarlarının kelimelerin anlamlarına ilişkin farklı ve sübjektif yorumlarını meallere yansıtmalarıdır. Ayrıca meal yazarları yaptıkları çalışmaları kendi isimleriyle arzetmektedirler. Örnek "Elmalılı Hamdi Yazır Meâli", "Yaşar Nuri Öztürk Meali" gibi. 

Meal yazarları, ayetlerin daha iyi anlaşılmasına vesile olma, ayetlere anlam derinliği getirme ve etki artışı sağlama düşüncesiyle ayetlerin tercümelerine ilâve kelimeler eklemekte veya ayetlerdeki bazı Arapça kelimeleri esas anlamları dışında tercüme etmektedirler. "Bu böyle tercüme edilirse anlaşılmaz. Şöyle tercüme edeyim veya yorumlayayım ki anlaşılsın." gibi sübjektif bir yaklaşım, iyi niyet içerse dahi, metodoloji ve sistematik açısından hatalı bir yaklaşımdır. Zira her okuyucu, kelimelerin esas anlamlarıyla yapılmış tercümeyi okuma ve vicdan mekanizması aktivasyonuyla kendi yorumunu çıkarmak ile mükelleftir.

Kelime tahrifatına ilişkin Kur'an ayeti şöyledir.

5/13 - Fe bima nakdıhim mısakahüm leannahüm ve cealna kulubehüm kasiyeh yüharrifunel kelime an mevadııhı ...... ( Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. Kelimeleri tahrif edip yerlerinden değiştirirler. .... )

İncil'de ise şu ayetler yer alır.

66 Vahiy 22-18 Bu kitaptaki peygamberlik sözlerini duyan herkesi uyarıyorum! Her kim bu sözlere bir şey katarsa, Tanrı da bu kitapta yazılı belaları ona katacaktır. 

66 Vahiy 22-19 Her kim bu peygamberlik kitabının sözlerinden bir şey çıkarırsa, Tanrı da bu kitapta yazılı yaşam ağacından ve kutsal kentten ona düşen payı çıkaracaktır.

Kur'an başlıbaşına bir okuma ve anlama sınavıdır. Ancak elbette ayetlerin daha iyi anlaşılabilmesi için konuda bilgi derinliğine sahip olanlara danışılabilir. Bu husus zaten Kur'an'da da belirtilmiştir. 

16/43 - Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim FES'ELU EHLEZ ZİKRİ in küntüm la ta'lemun ( Ve senden önce, onlara vahyettiğimiz erkeklerin haricindekileri göndermedik. O halde, eğer bilmeyenler iseniz, HATIRLAMA SAHİPLERİNE SUAL EDİN. )

Mealler ile gerçek anlam farklarına ilişkin bazı örnekler sırasıyla ayetin Arapça metni, olması gereken tercümesi, hatalı meal 1, hatalı meal 2 ve açıklama olmak üzere şöyledir. ( Meallerdeki hatalı bölümler büyük harfle yazılarak belirtilmiştir. )

Ayetin Arapçası ve tercümesi

47/4 - Fe iza lekıytümüllezıne keferu fe DARBER RİKAB hatta iza eshantümuhüm fe şüddül vesaka fe imma mennen ba'dü ve imma fidaen hatta tedaal harbü evzaraha zalik ve lev yeşaüllahü lentesara minhüm ve lakin li yeblüve ba'daküm bi ba'd vellezine kutilu fı sebılillahi fe len yüdılle a'malehüm

( O halde o inkar edenlerle karşılaştığınızda BOYUNDURUKLARI VURUN. Nihayet onları güçsüz bırakıp zedeleyip yendiğinizde, bağı şiddetli kılın. Böylece nihayet savaş ağırlıklarını, yüklerini bıraktığınızda, ya sonrasında nimet vererek karşılıksız olarak ve ya da fidye ile. Budur. Şayet Allah dileseydi onlardan intikam alırdı. Lakin bazınızı bazısıyla sınamak içindir. O Allah yolunda öldürülenler, artık onların çalışmalarını saptırmaz. )

Hatalı Meal / -ler

47/4 Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen BOYUNLARINI VURUN. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah'ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.

47/4 KÜFRE BATMIŞLARLA BURUN BURUNA GELDİĞİNİZDE, BOYUNLAR VURULUR. Nihayet onları bastırıp sindirdiğinizde, antlaşma bağını sıkı bağlayın. Artık bundan sonrası ya bir bağışlama ya bir fidyedir. Nihayet harp, ağırlıklarını yere bırakır. İşte böyle! Eğer Allah dileseydi, onlardan öc alırdı. Ama kiminizi kiminizle denemek için böyledir. Allah yolunda öldürülenlerin amelleri asla gözardı edilmeyecektir.

Açıklama : Ayetin Arapça metninde yer alan "Darber Rikab" ifadesi "Boyundurukları Vurun" yani bağlayın, tutsak edin anlamındadır. Zira "Darb" kelimesi "Vurmak / Beyan Etmek / Vurgulamak", "Rikab" kelimesi ise "Boyunduruk, Gözetleme" anlamına gelmektedir. "Rakib" ( Gözetleyen ) ve "Rekabet" ( Boyunduruğa Almak / Köleleştirmek / Gözetlemek ) kelimeleri de "Rikab" kökünden gelmektedir. Dolayısıyla ayette "Kafalarını kesin" anlamına gelen "Boyunlarını vurun" ifadesi yer almamaktadır. Arapça'da "Boyun" anlamına gelen kelime "Unk” ( çoğulu “A’nak” ) kelimesi olup, bu kelime ilgili ayette yer almamaktadır. Ayrıca ayette "Kesmek" kavramından bahsedilmek istenseydi "Kat" fiili "Kattel a’nak" ( Boyunları kesin ) şeklinde kullanılırdı ki bu fiil ve bu ifade de ayette yer almamaktadır. Ayette "Küfre batmışlar", "Burun buruna gelmek" gibi kelime setleri de yer almamaktadır. "Boyunlarına vurmak" kelimesinin yer aldığı örnek bir ayet şöyledir.

8/12 - İz yuhıy rabbüke ilel melaiketi ennı meaküm  fe sebbitüllezıne amenu seülkıy fı kulubillezıne keferur ru'be faDRİBU FEVKAL A'NAKI vadribu minhüm külle benan ( Zamanında Rab’bin meleklere "Kesinlikle ben sizinle birlikteyim. İnananlara sebat verin. İnkarcıların kalplerine korku atacağım. O halde BOYUNLARININ ÜSTÜNE VURUN ve onların tüm parmaklarına vurun." diye vahyediyordu. )

Ayetin Arapçası ve tercümesi

27/40 - Kalellezi ındehu ılmün minel kitabi ene atıke bihı KABLE EN YERTEDDE İLEYKE TARFÜK fe lemma raahü müstekırran ındehu kale haza min fadli rabbi li yeblüvenı e eşküru em ekfür ve men şekera fe innema yeşküru li nefsih ve men kefera fe inne rabbi ğaniyyün kerım
( Kitaptan o ilmi indinde olan "BAKIŞININ SANA DÖNMESİNDEN ÖNCE ben sana onu getiririm." dedi. Böylece onu indinde yerleşmiş olarak gördüğünde "Bu, şükür mü ederim, inkar mı ederim diye beni sınamak için Rab’bimin üstünlüğündendir, lütfundandır. Kim şükrederse, kesinlikle nefsi için şükreder. Kim inkar ederse, kesinlikle Rab’bim ganidir, faydalıdır yücedir." dedi.

Hatalı Meal / -ler

27/40 Kitaptan ilmi olan kimse ise, "GÖZÜNÜ AÇIP KAPAMADAN, ben onu sana getiririm" dedi. Onu yanıbaşına yerleşivermiş görünce, "Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; nankörlük edene gelince, o bilsin ki Rabbim müstağnidir, çok kerem sahibidir." 

27/40 Kendinde Kitap'tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: "Ben onu sana, GÖZÜNÜ AÇIP YUMUNCAYA KADAR getiririm." Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu: "Rabbimin lütfundandır bu. Şükür mü edeceğim, nankörlük mü diye beni denemek istiyor. Esasında, şükreden, kendi lehine şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim Gani'dir, cömerttir."

Açıklama : Ayette yer alan "Kable en yertedd ileyke tarfük" cümlesi "Bakışının sana geri dönmesinden önce" anlamına gelmektedir. "Göz açıp kapama" anlamına gelen ise "Lemhil besar" kelime setidir. Ve bu kelime seti Kamer suresinin 50. ayetinde ayrıca yer almaktadır.

"Bakışın geri dönmesi" cümlesiyle aslında "görüşün bir sebeple engellenmesi, bloke olması" ifade edilmektedir. Bu durum, göz hizasına gelen bloke edici bir olgu vesilesiyle de olabilir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

9/85 - Ve la tu'cibke emvalühüm ve evladühüm innema YÜRİDÜllahü en yüazzibehüm biha fid dünya ve TEZHEKA ENFÜSÜHÜM ve hüm kafirun

( Ve onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Kesinlikle Allah onlara dünyada onlarla azap vermeyi ve NEFİSLERİNİ inkarcılar olarak ÖLDÜRMEYİ İSTER. )

Hatalı Meal / -ler

9/85 Malları da evlatları da seni imrendirmesin. Allah bunlarla, dünyada onlara azap etmek istiyor. Kafir olarak ÇIKACAKTIR CANLARI.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

4/15 - Vellatı YE'TINEL FAHIŞETE min nisaiküm festeşhidu aleyhinne erbeaten minküm fe in şehidu fe emsikuhünne fil büyuti hatta yeteveffahünnel mevtü ev yec'alellahü lehünne sebıla

( Ve sizlerden dördünüz, o kadınlarınızdan AHLAKSIZLIĞI GETİRENLERE şahitlik etsinler. Eğer şahitlik yaparlarsa, ölüm onları vefat ettirene veya Allah onlara yol verene kadar onları evlerinin içinde tutun. )

4/15 Kadınlarınızdan EŞCİNSELLİK / SEVİCİLİK yapanlara karşı içinizden dört tanık getirin; eğer tanıklık ederlerse o kadınları ölüm canlarını alıncaya kadar ya da Allah kendileri için bir yol açıncaya kadar evlerde tutun.

Açıklama : Ayette "Fahişet" kelimesi geçmektedir ki bu kelimenin anlamı "Ahlaksızlık"'tır. Ayetin Arapça'sında "Eşcinsellik / Sevicilik" gibi kelimeler yer almaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

13/31 - Ve lev enne kur'anen süyyirat bihil cibalü ev kuttıat bihil erdu ev küllime bihil mevta bel lillahil emru cemıa e fe lem yey'esillezıne amenu en lev yeşaüllahü le heden nase cemıa ve la yezalüllezıne keferu TÜSIBÜHÜM bima saneu KARİATÜN ev tehullü karıben min darihim hatta ye'tiye va'düllah innellahe la yuhlifül mıad

( Ve şayet kesinlikle Kur'an ki, onunla dağlar gezse veya onunla yer kesilip parçalansa veya ölüler onunla konuşturulsa. Bilakis tüm işler Allah içindir. O halde o inananlar ümit kesip anlamadılar mı ki Allah dileseydi insanları topluca yönlendirirdi ve o inkar edenleri geri durdurmazdı. O ürettiklerinden dolayı onlara ANSIZIN GELEN BELA İSABET EDER veya yurtlarının yakınına konar. Nihayet Allah' ın vaadi gelir. Kesinlikle Allah vaade, vadeye ihtilaf etmez. )

Hatalı Meal / -ler

13/31 Kendisiyle, dağlerin yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur’an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah’ındır. İman edenler hala ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette insanlara tümden hidayet verirdi. O küfre sapanlara gelince, sanayi olarak ürettiklerinin sonucu halinde BAŞLARINA GÜLLE-TOKMAK TÜRÜNDEN BELALAR İNMEYE DEVAM EDECEK yahut o belalar onların yurtlarının yakınına konacak. Ta, Allah’ın vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters düşmez.

Açıklama : Ayetin Arapçası'nda "Gülle / Tokmak", "Başlarına", "İnmeye", "Devam edecek" kelimeleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

1/7 - Sıratallezine en’amte aleyhim gayril magdubi aleyhim ve LAD DALLİN

( O üzerlerine nimet verdiklerinin yoluna, üzerlerine öfke inmemişlerinkine ve SAPMAMIŞLARINKİNE. )

Hatalı Meal / -ler

1/7 Kendilerine nimet verdiklerinin, üzerlerine gazap dökülmemişlerin, KARANLIK VE ŞAŞKINLIĞA SAPLANMAMIŞLARIN yoluna...

Açıklama : Ayetteki "Lad Dallin" kelimesi "Sapmamışlarınki" anlamına gelmekte olup, ayette "Karanlık", Şaşkınlık", Saplanmak" kelimeleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

4/30 - Ve MEN YEF'AL ZALİKE  UDVANEN VE ZULMEN fe sevfe nuslıhi nara ve kane zalike alellahi yesıra

( Ve KİM BUNU DÜŞMANLIKLA VE ZULÜMLE YAPARSA, artık onu yakında ateşe yaslayacağız. Bu Allah’a kolaydır. )

Hatalı Meal / -ler

4/30 KİM, ZULÜM VE TECAVÜZ YOLU İLE BU YASAKLARI İŞLERSE, yakında onu cehennem ateşine atacağız. Onu ateşe atmak da Allah'a pek kolaydır.

4/30 Kim düşmanlık ve zulümle İNTİHAR GÜNAHINI İŞLERSE onu ateşe sokacağız. Bu, Allah için çok da kolaydır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/104 - Ya eyyühellezine amenu la tekulu raına ve kul ünzurna vesmeu ve lil kafirıne azabün elım

( Ey o inananlar, "Bizi gör." demeyin ve "Bize bak." deyin ve dinleyin. Elim azap inkarcılar içindir. )

Hatalı Meal / -ler

2/104  Ey iman edenler! "Raina" demeyin, "unzurna" deyin/ "BİZİ DAVAR GİBİ GÜT" diye konuşmayın, "bize bak diye" konuşun ve dinleyin. Kafirler için korkunç bir azap vardır.

Açıklama : Ayette "Bizi davar gibi güt." cümlesinin karşılığı olacak Arapça bir cümle bukunmamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

52/1 Vet tur ( Ve Tur )

Hatalı Meal / -ler

52/1 ANDOLSUN Tur'a

Açıklama : Ayette "Andolsun" kelimesinin karşılığı olacak Arapça bir kelime bulunmamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/32 - Kalu SÜBHANEKE la ilme lena illa ma alemtena inneke entel ALİMÜL HAKİM

( "YÜCESİN sen. O bize öğrettiğinin haricinde bize ilim yoktur. Kesinlikle sen BİLENSİN, HAKİMSİN." dediler. )

Hatalı Meal / -ler

2/32 Dediler ki: "Yücedir ŞANIN senin.Bize öğretmiş olduğunun dışında bilgimiz yok bizim. Sen, YALNIZ SEN Alim'sin, herşeyi EN İYİ ŞEKİLDE bilirsin;Hakim'sin, HERŞEYİN BÜTÜN HİKMETLERİNE SAHİPSİN."

Açıklama : Ayette "Şanın", "Yalnız sen", "En iyi şekilde", Herşeyin bütün hikmetlerine sahipsin." ifadelerinin Arapça karşılıkları bulunmamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

9/87 - Radu bi en YEKUNU meal HAVALİFİ ve tubia ala kulubihim fe hüm la yefkahun

( Onlar, GERİDE KALANLAR ile birlikte OLMAYA razı oldular. Kalplerine mühür basıldı. Artık onlar anlamazlar. )

Hatalı Meal / -ler

9/87 Onlar, oturanlarla beraber OTURMAKTAN hoşlandılar. Kalblerine mühür vuruldu. Bundan dolayı onlar anlayışsızdırlar.

9/87 Geride kalan KADINLARLA beraber olmayı yeğlediler. Kalpleri üzerine mühür basılmıştır. Artık anlayıp kavrayamazlar.

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Oturmak" ve "Kadınlar" kelimeleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

18/2 - Kayyimen li yünzira be'sen şedıden min ledünhü ve yübeşşiral mü'minınellezine YA'MELUNES SALİHATİ enne lehüm ecran hasena

( O’nun indinden olan şiddetli zorluktan uyarmak ve o İYİLİKLER YAPAN inananları müjdelemek için doğru durur. Kesinlikle onlara güzel ödül vardır. )

Hatalı Meal / -ler

18/2 Onu dosdoğru olarak ki katından gelecek şiddetli azaba karşı uyarsın ve YARARLI İŞLER yapan müminlere kendileri için güzel bir mükafat bulunduğunu müjdelesin.

18/2 Katından dosdoğru gelen açık bir söz olarak indirdi onu. Ki, zorlu bir iş ve oluş konusunda uyarsın ve BARIŞA YÖNELİK HAYIRLI AMELLER SERGİLEYEN müminlere, kendileri için güzel bir ödül ÖNGÖRÜLDÜĞÜNÜ muştulasın...

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Yararlı işler", "Barışa yönelik hayırlı ameller sergileyen", "Öngörüldüğünü" kelimeleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/7 - Hatemallahü ala kulubihim ve ala sem’ıhim ve ala EBSARİHİM ğışaveh ve lehüm azabün azim

( Allah’ ın mühürü onların kalplerinin ve kulaklarının üzerindedir ve GÖZLERİNDE de perde vardır. Büyük azap onlaradır. )

Hatalı Meal / -ler

2/7 Allah onların kalpleri, kulakları üzerine mühür basmıştır.Onların KAFA gözleri üstünde de bir perde vardır.Onlar için KORKUNÇ bir azap öngörülmüştür.

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Kafa" ve "Korkunç" kelimeleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/13 - Ve iza kile lehüm aminu kema amenen nasü kalu e nu’minu kema amenes SÜFEHAU e la innehüm hümüs SÜFEHAU ve lakin la ya’lemun

( Ve onlara o inanan insanlar gibi inanın denildiğinde "O akılsızların inandığı gibi mi inanacağız?" derler. İyi bilin ki kesinlikle onlar, onlar akılsızlardır ve lakin bilmezler. )

Hatalı Meal / -ler

2/13 Onlara "İnsanların inandığı gibi inanın." denilince, "Biz de o BEYİNSİZLERİN inandığı gibi mi inanacağız?" derler. İyi bilin ki, asıl BEYİNSİZ kendileridir fakat bilmezler.

2/13 Onlara, "insanların inandığı gibi siz de inanın" dendiğinde, "yani biz de KAFASI ÇALIŞMAYAN ZAVALLILAR gibi inanalım mı" derler.Haberiniz olsun ki, KAFASI ÇALIŞMAYAN DÜŞÜK SEVİYELİLER onların ta kendileridir; fakat bilmiyorlar.

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Beyinsiz / -ler", "Kafası çalışmayan zavallılar"  ve "Kafası çalışmayan düşük seviyeliler" kelimeleri / kelime setleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/65 - VE LEKAD ALİMTÜMüllezına'tedev minküm fis SEBTİ fe kulna lehüm kunu kıradeten hasiın

( Ve sizlerden YEDİ / YEDİNCİ GÜN içinde hududu aşanları BİLDİNİZ. Böylece onlara, "Kovulup reddedilmiş maymunlar olun." dedik. )

Hatalı Meal / -ler

2/65 İçinizden CUMARTESİ GÜNÜ yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz. İşte bundan dolayı onlara "sefil maymunlar olun!" dedik.

2/65 YEMİN OLSUN Kİ, içinizden CUMARTESİ GÜNÜNDE azgınlık yapanları siz bilirsinİz. Onlara şöyle dedik: "Aşağılık maymunlar oluverin."

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Cumartesi Günü" ve "Yemin olsun ki" kelimeleri / kelime setleri yer almamaktadır. "Sebt" kelimesi "Yedi" veya "Sabit" anlamına gelmektedir. Ancak ayetteki kullanımı "Yedi / Yedinci Gün" anlamındadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/88 - Ve kalu kulubüna ĞULF bel leanehümüllahü bi küfrihim fe kalılen ma yü'minun

( Ve "Bizim kalplerimiz KILIFLIDIR." dediler. Bilakis Allah onları inkarlarından dolayı lanetledi. Artık çok azı İNANIR. )

Hatalı Meal / -ler

2/88 "Bizim kalblerimiz kılıflıdır." dediler. Bilakis Allah, onları kâfirlikleri yüzünden lanetledi. Bundan dolayı çok az İMANA GELİRLER.

2/88 "Kalplerimiz KABUK TUTMUŞTUR." dediler. Hayır öyle değil. Küfürleri yüzünden Allah onları lanetlemiştir de çok az bir kısmı iman eder.

Açıklama : Ayetin Arapçasında "İmana gelirler" ve "Kabuk tutmuştur." kelimeleri / kelime setleri yer almamaktadır. "Sebt" kelimesi "Yedi" veya "Sabit" anlamına gelmektedir. Ancak ayetteki kullanımı "Yedi / Yedinci Gün" anlamındadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/100 - E ve KÜLLEMA AHEDU ahden nebezehu ferıkun minhüm bel ekseruhüm la yü'minun

( Ahd olarak HER AHDETTİKLERİNDE onlardan bir kısmı onu bozar atar. Bilakis onların çoğunluğu inanmazlar. )

Hatalı Meal / -ler ( Ayetin Arapçası'nda yer almayan kelimeler / kelime setleri "Büyük Harfle" yazılmıştır. )

2/100 O FASIKLAR HEM BUNLARI TANIMAYACAKLAR, HEM DE ne zaman bir ahd ( amaç, hedef ) ÜZERİNE ANTLAŞMA YAPSALAR, her defasında mutlaka içlerinden bir güruh çıkıp onu bozacak ve atıverecek öyle mi? HATTA AZ BİR GÜRUH DEĞİL, onların çoğu AHİT TANIMAZ İMANSIZLARDIR.

2/100 Bir ahitle söz verdikleri her seferinde, içlerinden bir fırka, ahdi KALDIRIP atmadı mı? Doğrusu şu ki, onların çokları iman etmezler.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/113 - Ve kaletil yehudü leysetin NESAR ala şey'in ve kaletin NESARA leysetil yehudü ala şey'in ve hüm yetlunel kitab kezalike kalellezine la ya'lemune misle kavlihim fallahü yahkümü beynehüm yevmel kıyameti fıma kanu fıhi yahtelifun

( Ve Yahudiler, "NASIRALILAR bir şeyin üzerinde değiller." dediler ve NASIRALILAR, "Yahudiler bir şeyin üzerinde değiller." dediler. Onlar kitabı da okurlar. İşte o bilmeyenler onların sözlerinin aynısını dediler. Böylece Allah ayağa kalkış gününde o hakkında ihtilafa düşmüş oldukları hakkında aralarında hüküm verir. )

Hatalı Meal / -ler ( Ayetin Arapçası'nda yer almayan kelimeler / kelime setleri "Büyük Harfle" yazılmıştır. )

2/113 Yahudiler dediler ki, "HIRİSTİYANLAR birşey üzerinde değiller", HIRİSTİYANLAR da "Yahudiler bir şey üzerinde değiller" dediler. Oysa hepsi de kitabı okuyorlar. Hiçbir bilgisi olmayanlar da öyle onların dedikleri gibi dediler. İşte bundan dolayı Allah, ihtilafa düştükleri bu gibi şeylerde, kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.

2/113 Yahudiler: "HIRİSTİYANLAR hiçbir şey üzerinde değil." dediler. HIRİSTİYANLAR da: "Yahudiler hiçbir şey üzerinde değil." dediler.Ve bunlar Kitap'ı da okuyup dururlar.İlimden yoksun olanlar da aynen onların söyledikleri gibi söyledi.Tartışmaya girdikleri şey hakkında, aralarında hükmü, kıyamet günü Allah verecektir.

Açıklama : Kur'An'da "Hristiyan" kelimesi geçmemektedir. Ayetlerde "Yahudiler" ve "NASIRALILAR" kelimeleri geçmektedir ki bu kelimeler "belirli bir coğrafi bölgede yaşayan insanları ifade etmektedir. Yahudiler, Yahudiye'de yaşayanlar, Nasıralılar ise Nasıra'da yaşayanlardır. Kur'an'da "İslam" kelimesinin dışında herhangi bir kelime din ismi olarak yer almamaktadır. Zira dinin tek olduğu ve bunun da "İslam" yani "Allah'a teslimiyet" olduğu ayetlerde defaatle bildirilmektedir. Ancak, inkarcıların farklı kavramları veya olguları kendilerine din edindiklerinden bahis bulunmaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/120 - Ve len terda ankel yehudü ve len nesara hatta tettebia milletehüm kul inne HÜDELLAHİ hüvel HÜDA ve le in itteba'te EHVAEHÜM ba'dellezi caeke minel ılmi ma leke min allahi min veliyyin ve la nasır

( Ve Yahudiler ve Nasıralılar, sen onların milletine tabi olana kadar senden asla hoşlanmazlar. De ki: "YÖNLENDİRME kesinlikle o Allah’ ın YÖNLENDİRMESİDİR." Eğer sen, ilimden sana o getirdiklerimiz sonrasında onların HEVESLERİNE tabi olursan Allah’tan sana dost ve yardımcı yoktur. )

Hatalı Meal / -ler ( Ayetin Arapçası'nda yer almayan kelimeler / kelime setleri "Büyük Harfle" yazılmıştır. )

2/120 Sen onların öz milletlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla hoşnut olmazlar.De ki: "Allah'ın kılavuzluğu ERDİRİCİ kılavuzluğun ta kendisidir."İlimden sana ulaşan nasipten sonra bunların BOŞ VE İĞRETİ ARZULARINA uyarsan, Allah katında ne bir Veli'n olur ne de bir yardımcın.

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Erdirici" ve "Boş ve iğreti arzularına" kelimeleri / kelime setleri yer almamaktadır. 

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/130 - Ve men yerğabü an milleti ibrahıme illa men SEFİHE NEFSEH ve lekad ıstafeynahü fid dünya ve innehu fil ahırati le mines salihın

( Ve İbrahim’ in milletinden NEFSİNİ AKILSIZ KILAN haricinde kim yüz çevirir? Onu dünyada seçkin kıldık ve kesinlikle o ahirette de iyilerden olacaktır. )

Hatalı Meal / -ler ( Ayetin Arapçası'nda yer almayan kelimeler / kelime setleri "Büyük Harfle" yazılmıştır. )

2/130 ÖZ BENLİĞİNİ BEYİNSİZLİĞE İTENDEN başka kim, İbrahim'in milletinden yüz çevirir?Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiştik.Ve o, ahirette de barış ve iyilik sevenlerden biri olacaktır elbette...

Açıklama : Ayetin orijinalinde geçen "Nefs" kelimesi "Öz Varlığın bedenle bütünleşerek oluşturduğu insanı ifade eden kavramdır. "Öz Benlik" ise "Öz Varlıktır". Yani evvelce de değinildiği üzere Öz Varlık, süptil madde halinde olan ve nefsi yani bedenli insanı oluşturmak için kaba madde aleminde bedene bürünen varlıktır. Ayrıca mealde yine "Sefih" ( Akılsız ) kelimesinin çevirisi için "Beyinsiz" kelimesinin kullanıldığı görülmektedir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/3 - Ellezine yu’minune bil gaybi ve YUKİMUNES SALATE ve min ma razaknahüm yünfikun

( O gayba inananlar, DUAYA KALKANLAR ve o rızıklandırdıklarımızdan harcayanlar. )

9/84 - Ve LA TÜSALLİ ala ehadin minhüm mate ebeden ve la tekum ala kabrih innehüm keferu billahi ve rasulihı ve matu ve hüm fasikun

( Ve onlardan ölen birine ebediyen DUA ETME ve kabirinde durma. Kesinlikle onlar Allah' ı ve resulünü inkar ettiler. Günahkarlar olarak öldüler. )

Hatalı Meal / -ler ( Ayetin Arapçası'nda yer almayan kelimeler / kelime setleri "Büyük Harfle" yazılmıştır. )

2/3 Onlar ki gaybe ( görünmeyene, sırra, gizeme ) iman edip NAMAZI DÜRÜST KILARLAR ve kendilerine verdiğimiz rızıktan  harcarlar.

2/3 Ki onlar,gayba inananlar, NAMAZI KILANLARDIR. Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden başkalarına pay çıkaranlardır.

9/84 Ve onlardan biri ölürse asla NAMAZINI KILMA ve kabirinin başına gidip durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Resulünü tanımadılar. Ve fasık olarak can verdiler.

Açıklama : Ayetlerde geçen "Yükımunes Salat" ( Duaya Kalkarlar ) ve "La Tüsalli" ( Dua etme ) ifadelerindeki "Tüsalli" ve "Salat" kelimelerinin kökeni "Salat" ( Dua ) kelimesidir. Kur'an ayetlerinde  "Namaz" kelimesinin doğrudan karşılığı olan Arapça bir kelime bulunmamaktadır. Namaz kavramı "Kıyamus Salah" ( Duaya Kalkma ), "Rüku" ( Eğilme ) ve "Secde / Sücud" ( Yere Kapanma ) eylemleriyle tanımlanmaktadır. "Namaz" kelimesi İranlı pagan zerdüştlerin dili olan Zendcede ( Avesta ) "Tazim için eğilmek" anlamına gelmektedir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

109/1 - Kul ya eyyühel kafirun

( De ki: "Ey inkarcılar." )

Hatalı Meal / -ler

109/1  De ki: " Ey NANKÖR kafirler!

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Nankör" kelimesinin karşılığı olacak bir kelime bukunmamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

3/7 - Hüvellezi enzele aleykel kitabe minhü ayatün muhkematün hünne ümmül kitabi ve üharu müteşabihat fe emmellezine fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma teşabehe minhübtiğael fitneti vebtiğae te'vılih ve MA YA'LEMU TE'VILEHU İLLELLAH ver rasihune fil ılmi yekulune amenna bihı küllün min ındi rabbina ve ma yezzekkeru illa ülül elbab

( Kitabı sana indiren O'dur. Onda kitabın anası olan açık anlamlı, sağlam ayetler vardır. Diğerleri benzetmelidirler. Ama o kalplerinin içinde şüphe, vesvese, eğrilik, ayrılık olanlar, onlardan fitneyi aramak ve kendi yorumlarını aramak  için o benzetilmiş olanlara tabi olurlar. ONUN YORUMUNU ALLAH HARİCİNDE KİMSE BİLMEZ. İLİMDE DERİNLEŞMİŞ OLANLAR "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler. Akıl sahipleri haricindekiler hatırlamaz. )

Hatalı Meal / -ler

3/7 Kitap’ı sana indiren O’dur.Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; onlar Kitap’ın anasıdır.Diğer ayetlerse müteşabihlerdir.Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanımak için Kitap’ın sadece müteşabih kısmının ardına düşerler. ONUN TEVİLİNİ İSE BİR ALLAH BİLİR, BİR DE İLİMDE DERİNLEŞMİŞ OLANLAR. Bunlar, “ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler.Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez.

Açıklama : Ayette "Onun yorumunu bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar" ifadesi yer almamaktadır. "İlimde derinleşmiş olanlar" ifadesi, bir sonraki cümlenin yani "İLİMDE DERİNLEŞMİŞ OLANLAR "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler." cümlesinin öznesi konumundadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

19/46 - Kale e rağıbün ente an alihetı ya ibrahım lein lem tentehi le ERCÜMENNEKE vehcürnı meliyya
( "Sen ilahlarıma yüz mü çeviriyorsun? Ey İbrahim, eğer vazgeçip son vermezsen, SENİ KESİNLİKLE KOVACAĞIM. Benden uzun zaman uzaklaş." dedi. )

Hatalı Meal / -ler

19/46 Babası "Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Yemin ederim ki, eğer vazgeçmezsen, SENİ MUHAKKAK TAŞLARIM. Haydi uzun bir müddet benden uzak ol" dedi.

19/46 Babası dedi: "Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun ey İbrahim! Eğer bu işe son vermezsen, VALLAHİ* SENİ TAŞLARIM. Uzun bir süre uzak kal benden!"

Açıklama : "Recm" kelimesi "Kovmak" anlamına gelmekte olup, kelime kökeninde "Taş" kelimesi bulunmamaktadır. Zira "Taş" kelimesinin Arapça'sı "Hacer" kelimesidir. Meal yazarları "Recm" kelimesini  19/46 kodlu ayette "Taşlamak" olarak kullanırken, 3/36 kodlu ayetteki "Recm" kökünden gelen "Racim" kelimesini doğru olarak yani "Kovulmuş" olarak kullanmaktadırlar. Bu durum açıklanması zor ve farklı düşüncelere sevkeden bir husus olarak tezahür etmektedir. ( * Ayrıca ayetin Arapça metninde "Vallahi" kelimesi de yer almaktadır. )

3/36 - Fe lemma vedaatha kalet rabbi innı veda'tüha ünsa vallahü a'lemü bima vedaat ve leysez zekeru kel ünsa ve innı semmeytüha meryeme ve innı üıyzüha bike ve zürriyyeteha mineş ŞEYTANİR RACİM
( Böylece onu doğurduğunda, "Rab’bim kesinlikle ben onu kız doğurdum." dedi. Allah ne doğurduğunu bilirdi. Erkek kız gibi değildir. Kesinlikle ben onu Meryem olarak isimlendirdim. Ben onu ve soyunu, KOVULMUŞ ŞEYTANDAN sana sığındırırım." dedi. )

Ayetin Arapçası ve tercümesi

24/31 - Ve kul lil mü'minati yağdudne min ebsarihinne ve yahfazne fürucehünne ve la yübdıne zınetehünne illa ma zahera minha ve yadribne bi HUMURİHİNNE ala cüyubihinne ......
( Ve inanan kadınlar için gözlerinden sakınmalarını ve ayıplarını korumalarını söyle. Süslerini, onlardan o görünenler haricinde olanları ortaya çıkarmasınlar. ÖRTÜLERİNİ, BEZLERİNİ yakalarının, koyunlarının üzerine dolasınlar. ...... )

Hatalı Meal / -ler

24/31 Mümin kadınlara da söyle Gözlerini korusunlar; namus ve iffetlerini ( temizliklerini ) esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. BAŞ ÖRTÜLERİNİ, yakalarının üzerine örtsünler. ......

24/31 Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsiyet organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/zinetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini/BAŞÖRTÜLERİNİ göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. .....

Açıklama : Ayette yer alan "Humur" ( Örtüler, Bezler ) kelimesi "Hımar" ( Örtü, Bez ) kelimesinin çoğulu olup, kelime "Ra's" ( Baş ) kelimesini içermemektedir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

39/30 İnneke meyyitun ve innehum meyyitun

( Kesinlikle sen ölüsün ve kesinlikle onlar da ölüler. )

Hatalı Meal / -ler

39/30 Elbet sen öleceksin ve elbet onlar da ölecekler

39/30 (Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir.

39/30 Hiç kuşkusuz sen de öleceksin, onlar da ölecekler!

Açıklama : "Fiil köklerinin" veya "Sıfatların", gelecek zaman anlamı verebilmeleri için başlarına "LE", "SE" veya "SEVFE" öneklerinden birini almaları gerekir. 

Gelecek zaman anlamı veren "Sıfat" örnekleri; 

6/121 ... innekum LE MUŞRİKUN ( ... kesinlikle siz MÜŞRİKLER OLURSUNUZ / OLACAKSINIZ )

7/90 ... innekum izen LE HASİRUN ( ... kesinlikle siz HASARLANIRSINIZ / HASARLANACAKSINIZ )

7/114 ... innekum LE minel MUKARRABUN ( ... kesinlikle siz YAKINLAŞANLARDAN OLURSUNUZ / OLACAKSINIZ )

Gelecek zaman anlamı veren "Fiil" örnekleri;

12/15 ... LE TUNEBBİENNEHUM bi emrihim haza ... ( ... SEN, kesinlikle onlara bu işlerini HABER VERECEKSİN. ... )

16/55 ... fe SEVFE TA'LEMUN ( ... Artık BİLECEKSİNİZ. )

16/56 ... LE TUS'ELUNE ... ( SUAL EDİLECEKSİNİZ ... )

20/71 ... LE TA'LEMUNNE eyyuna eşeddu azaben ... ( ... hangimizin azap olarak daha şiddetli olduğunu BİLECEKSİNİZ.... )

Şimdiki zaman anlamı veren Sıfat" örnekleri;

11/50 ... in ENTUM MUFTERUN ( ... kesinlikle SİZ UYDURANLARSINIZ. )

43/77 ... İNNEKUM MAKİSUN ( ... KESİNLİKLE SİZ DURANLARSINIZ. )

Dolayısıyla "sıfatlı" olarak "ÖLECEKSİN" anlamı oluşabilmesi için, aşağıdaki 23/15 kodlu ayette olduğu gibi,  "İnneke LE MEYYİTUN" cümlesinin tezahürü gerekir. 

23/15 Summe İNNEKUM ba'de zalike LE MEYYİTUN

( Sonra, KESİNLİKLE SİZ bunun ardından ÖLECEKSİNİZ. )

"Fiilli" olarak "Öleceksin" anlamı oluşabilmesi için ise "SE / SEVFE TEMUT" cümlesinin tezahürü gerekir.

Bu yazıya konu olan Zümer suresinin 30. ayetinde ise gelecek zaman "sıfat" öneki olan "LE" kelimesi bulunmamaktadır.

39/30 İnneke meyyitun ve innehum meyyitun

( Kesinlikle sen ölüsün ve kesinlikle onlar da ölüler. )

Dünya hayatı esasen "Ölüm"dür. Hepimiz yaşadığını sanan "Ölüleriz". O nedenledir ki 57/20 kodlu ayette "... mel hayatud dunya illa meta'ul ğurur" ( ... Dünya hayatı aldatıcı madde / fayda haricindeki değildir. ) ifadesi yer alır. 

Neden böyledir? Çünkü daha başlangıçta insan Rab'be itaatsizlik ettiği için "gerçek yaşamdan menedilmiş ve "gerçek yaşam alemi" olan cennetten çıkarılmıştır.  Kim ki Rab'bin takdiri ile liyakat kazanıp, geri gelmemek üzere ( reenkarne olmamak üzere ) dünyadan ayrılır ve esasen ait olduğu yaşam planına yani üst aleme ( cennete ) geçerse o "Yaşayan" olur. 

Ve bu nedenledir ki "Allah yolunda öldürülenler için ölüler demeyin" emri nazil olmuştur. Zira salih, muhlis ve mu'min kullar için kaba madde alemi dünyadaki "Ölüm" kavramı esasen üst alemdeki "Olum", "Yaşam" anlamına gelmektedir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

50/16 Ve lekad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min HABLİL VERİD

( Ve insanı yarattık. Nefsinin ona ne vesvese verdiğini biliriz. Biz ona TOPLARDAMARINDAN daha yakınız. )

Hatalı Meal / -ler

50/16 Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.

50/16 Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.

50/16 Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız.

Açıklama: Arapça'da "Şah damarı" kelimesinin karşılığı "Vetin", "Toplardamarın" karşılığı "Verid" kelimesidir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

78/32 Hadaika ve a'naben

( Bahçeler ve üzümler. )

78/33 Ve KEVA'İBE* ETRABEN**

( Ve birbirlerine EŞ ÜZÜM TANELERİ / EŞ ÜZÜM TOMURCUKLARI )

78/34 Ve ke'sen dihakan

( Ve dolu kaseler. )

* "Kevaib" kelimesi "Ka'be / Kaib" ( Tane, Tomurcuk ) kelimesinin çoğuludur.

** "Etrab" ( Denkler, Eşler, Akranlar, Yaşıtlar ) kelimesi de "Tırb" kelimesinin çoğuludur.

Yukarıdaki ayet üçlüsünde "bahçeler", "üzümler" ve "içecekler"den bahis vasıtasıyla nebati nimet tasviri yapılmaktadır.

Hatalı Meal / -ler

78/33 kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar 

78/33 göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, 

78/33 Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var.

78/33 Göğüsleri turunç gibi yaşıtlar,

.........
.........
.........

Örnekler böyle sürüp gitmektedir.











23 Kasım 2019 Cumartesi

Portal işlevi gören piramitler

Kamer suresinin 54/11 kodlu ayetinde üst boyuta açılan geçiş portalından ( Star Gate ) bahsedildiği, ayet kodunun nümerolojik değerinin, ayet numarasının ve ayetteki kelime adedinin farklı boyuta geçiş portalının ve yeni döngü başlangıcının sembolü olan 8 ve 11 sayılarıyla uyumlu olduğu evvelki bölümlerde incelenmişti. 

"54/11" - Fe (l) fetahna (2) ebvabe (3) es (4) semai (5) bi (6) main (7) münhemir (8) 

( Böylece akıp dökülen su ile göğün kapılarını açtık. )

Star Gate yani farklı boyuta geçiş portalının içi su dolu çember ile tasvir edildiği hatırlanmalıdır.


Dünyadaki önemli piramitlerin yüksekliklerinin nümerolojik değerlerinin hep 11 sayısına eşit olması dikkat çekmektedir.

Büyük Giza Piramidi'nin yüksekliği 146 metredir. ( 1+4+6 = 11 )


Maya kentlerinden Teotihuacan'daki ( New Mexico ) Güneş Piramidi'nin yüksekliği 65 metredir. ( 6+5 = 11 )


İlk Çin imparatorunun piramit şeklindeki mozolesi olan Qin Shi Huang Mausoleum'un yüksekliği 47 metredir. ( 4+7 = 11 )


Dünyanın en yüksek binası olan ve ince uzun piramidal bir forma sahip olan Dubai'deki Burj Khalifa da 830 metredir. ( 8+3+0 = 11 )


Kasas suresinin 28/38 kodlu ayetinde Firavun'un "Rab katına yükselebilmek" ( Üst boyuta geçebilmek için ) için Haman'dan bir köşk ( piramit / portal ) yapmasını istediğinden bahsedilmektedir.

28/38 - Ve kale fir'avnü ya eyyühel meleü ma alemtü leküm min ilahin ğayrı fe evkıd li ya hamanü alet tıyni fec'al lı sarhan leallı ettaliu ila ilahi musa ve inni le ezunnühu minel kazibın

( Ve Firavun "Ey ileri gelenler, ben size başka ilah bilmem. Haydi bana çamurun üzerine ateş yak ey Haman. Bana yüksek köşk oluştur. Umulur ki ben Musa' nın ilahına yükselirim. Kesinlikle ben onu yalancılardan zannederim." dedi. )

Ayet kodunun nümerolojik değerinin 111 sayısını vermesi ( 2+8 = 10 ... 1+0 = 1 ve 3+8 = 11 ) ve ayet numarasının nümerolojik değerinin de 11 olması ( 3+8 = 11 ) dikkat çekmektedir.

Ayrıca ayetteki "fec'al lı sarhan leallı ettaliu ila ilahi musa" ( O halde bana yüksek köşk oluştur. Umulur ki ben Musa' nın ilahına yükselirim. ) cümlesi de 11 kelimeden oluşmaktadır.

 fe (1) ic'al (2) li (3) ı (4) sarhan (5) leall (6) ı (7) ettaliu (8) ila (9) ilahi (10) musa (11)

Radyo dalgaları ve RA'D

Alman fizikçi Heinrich Rudolph Hertz 1886 yılında elektrik akımının uzaya radyo dalgaları formunda, ışık ve ısı dalgalarına benzer şekilde yansıtılabileceğini göstermiştir. Ses frekansının birimi bu nedenle Hertz olarak kabul edilmiştir. 

Radyo dalgalarının frekansı en fazla 300 gigahertz (GHz) en az ise 30 hertz (Hz) olmaktadır. 300 GHz seviyesindeki ses frekansı 1 mm'lik dalga boyuna, 30 Hz seviyesindeki ses frekansı ise 10,000 km'lik dalga boyuna karşılık gelmektedir. 

Kur'an'da geçen "Ra'd" ( Gök gürültüsü ) kelimesi, "Radyo" kelimesindeki "Rad" kökü ile ilintili gibi görünmektedir. "Radyo" ve "Radius kelimeleri "Rad" kökünden türemişlerdir.

"Ra'd" ( Gök gürültüsü ) bulutlardaki elektrik akımı kaynaklı olarak oluşan yıldırımın oluşturduğu sese verilen isimdir. Gök gürültüsü fenomeninin özü "elektrik akımı ile oluşan ses dalgalarıdır." 

Ra'd kelimesi Kur'an'da ilk kez Bakara suresinin 2/19 kodlu ayetinde 11. kelime olarak geçmektedir. 

"2/19" - Ev (1) ke (2) sayyibin (3) min (4) es (5) semai (6) fı (7) hi (8) zulümatün (9) ve (10) "RA'Dün (11)" ve berk yec'alune esabiahüm fı azanihim mines savaıkı hazeral mevt vallahü mühiytun bil kafirın 

( Veya içinde karanlıklar, GÖK GÜRÜLTÜSÜ ve şimşek olan gökten yağmur bulutu gibidir. Yıldırımlardan ölme çekincesinden, korkusundan, parmaklarını kulaklarının içine götürürler. Allah inkarcıları kuşatandır. ) 

Ayetteki "Ra'd" kelimesinin sıra numarası olan 11 sayısı, radyo dalgalarının maksimum ve minimum ses frekansına göre olan dalga boylarını ifade eden sayılarla nümerolojik uyum arzetmektedir.  

300 GHz için "1 mm" 
30 Hz için "10,000 km" 

"Ra'd" suresi 13. sure olup, bu surede 43 ayet bulunmaktadır. Sure numarasını ve ayet adedini oluşturan sayıların toplamı yine 11 sayısını vermektedir. ( 1+3+4+3 = 11 ) 

Ayrıca "Ra'd" kelimesinin ilk kez geçtiği ayetin kodunu oluşturan sayılar ile ayetteki Ra'd kelimesinin sıra numarasını oluşturan sayılar toplandığında "5" sayısı elde edilmektedir. Elektrik akımının uzaya radyo dalgaları halinde yansıtılabileceğinin keşif tarihi olan 1886 sayısının nümerolojik değeri de "5" sayısını vermektedir. ( 1+8+8+6 = 23 ... 2+3 = "5" )

20 Kasım 2019 Çarşamba

Teşbihteki sınav

Kutsal kitaplardaki yoğun sembolizm ve teşbih tekâmül yolcusu inananlar için başlıbaşına bir sınav ve ilmi araştırma konusudur. Bilgi seviyesi artanlar için kitaplardaki sembolik ve teşbihi ayetler açık anlamlı ve net bilgilere dönüşecektir. Ayağa Kalkış / Kıyamet Günü ( Yevmel Kıyameh ) olarak tanımlanan ve bir bilgelik kıyamı olan döngü sonu sürecinde tüm sırlar açığa çıkacak, gizli veya gizlenmeye çalışılan hiçbir şey kalmayacaktır. Ancak bu süreç içinde kibirde ve inkârda direten, dünyevi menfaatten ve maddeden kopamayanlar ilahi kozmik bilgileri anlamaktan mahrum kılınacaklar, hiç nasiplenemeyeceklerdir.
Bu husus kitaplarda şu ayetlerle bildirilmektedir.

86/9 - Yevme tübles serair ( O gün sırlar ortaya çıkarılır. )

3/7 - Hüvellezi enzele aleykel kitabe minhü ayatün muhkematün hünne ümmül kitabi ve üharu müteşabihat fe  emmellezine fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma teşabehe minhübtiğael fitneti vebtiğae te'vılih ve ma ya'lemü te'vılehu illellah ver rasihune fil ılmi yekulune amenna bihı küllün min ındi rabbina ve ma yezzekkeru illa ülül elbab 

( Kitabı sana indiren O'dur. Onda kitabın anası olan açık anlamlı, sağlam ayetler vardır. Diğerleri benzetmelidirler. Ama o kalplerinin içinde şüphe, vesvese, eğrilik, ayrılık olanlar, onlardan fitneyi aramak ve kendi yorumlarını aramak için o benzetilmiş olanlara tabi olurlar. Onun yorumunu Allah haricinde kimse bilmez. İlimde derinleşmiş olanlar "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler. Akıl sahipleri haricindekiler hatırlamaz. )

7/179 - Ve lekad zera'na li cehenneme kesıran minel cinni vel insi lehüm kulubün la yefkahune biha ve lehüm a'yünün la yübsırune biha ve lehüm azanün la yesmeune biha ülaike kel en'ami bel hüm edall ülaike hümül ğafilun 

( Ve cinlerden ve insanlardan çoğunu cehennem için bıraktık. Onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar. Onların gözleri vardır, onlarla görmezler. Onların kulakları vardır, onlarla duymazlar. Bunlar hayvanlar gibidirler. Bilakis daha da sapmışlardır. İşte onlar habersizlerdir. )

7/146 - Seasrifü an ayatiyellezine yetekebberune fil erdı bi ğayril hakk ve in yerav külle ayetin la yü'minu biha ve in yerav sebıler rüşdi la yettehızuhü sebıla ve in yerav sebılel ğayyi yettehızuhü sebıla zalike bi ennehüm kezzebu bi ayatina ve kanu anha ğafilın 

( Yerde haksızca kibirlenenleri ayetlerimden men edeceğim, uzaklaştıracağım. Onlar bütün ayetleri görseler dahi onlara inanmazlar. Eğer doğru yolu görürlerse onu yol edinmezler. Eğer yanlış yolu görürlerse onu yol edinirler. Bu kesinlikle onların ayetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan habersiz olmalarındandır. ) 

İncil

42 Luke 8-9 İsa, bu benzetmenin anlamını kendisinden soran öğrencilerine, 

42 Luke 8-10 "Tanrı Egemenliği'nin sırlarını bilme ayrıcalığı size verildi" dedi. "Ama başkalarına benzetmelerle sesleniyorum. Öyle ki, 'Gördükleri halde görmesinler, Duydukları halde anlamasınlar.' 

42 Luke 8-11 "Benzetmenin anlamı şudur: Tohum Tanrı'nın sözüdür. 

42 Luke 8-12 Yol kenarındakiler sözü işiten kişilerdir. Ama sonra İblis gelir, inanıp kurtulmasınlar diye sözü yüreklerinden alır götürür.

42 Luke 8-13 Kayalık yere düşenler, işittikleri sözü sevinçle kabul eden, ama kök salamadıkları için ancak bir süre inanan kişilerdir. Böyleleri denendikleri zaman imandan dönerler. 

42 Luke 8-14 Dikenler arasına düşenler, sözü işiten ama zamanla yaşamın kaygıları, zenginlikleri ve zevkleri içinde boğulan, dolayısıyla olgun ürün vermeyenlerdir. 

42 Luke 8-15 İyi toprağa düşenler ise, sözü işitince onu iyi ve sağlam bir yürekte saklayanlardır. Bunlar sabırla dayanarak ürün verirler." 

42 Luke 8-16 "Hiç kimse kandil yakıp bunu bir kapla örtmez, ya da yatağın altına koymaz. Tersine, içeri girenler ışığı görsünler diye onu kandilliğe koyar.  

42 Luke 8-17 Çünkü açığa çıkarılmayacak gizli hiçbir şey yok; bilinmeyecek, aydınlığa çıkmayacak saklı hiçbir şey yoktur.


Buracos Negros

"Buracos Negros" Latincede "Kara Delik" anlamına gelmektedir. 

Buracos = Delik
Negros = Kara / Siyah

Kara Delik, bir yıldızın son evresini de tamamlayıp içine göçmesiyle uzay zamanda oluşan ve büyük çekişm kuvvetine sahip alandır. Kara Delikler uzay zamanda farklı boyutlara açılan kapılar olarak da değerlendirilmektedir.

Kur'an'da yer alan ve "Yıldırım, Parlama" anlamına gelen "Berk" kelimesi ve "Göz Kamaşması" anlamına gelen "Berak" kelimesinin "Buracos" kelimesiyle ilintili olması kuvvetle muhtemeldir. Zira Karadelikler adlarının ima ettiğinin aksine gerçekten de kara değillerdir. Bu gökcisimleri de diğer gökcisimleri gibi ışıma yaparlar ve bu süreç Hawking ışıması olarak adlandırılır.


Kata Delik ve Hawking Işıması

İslami kültürde Hz. Muhammed'in mi'raca yükselmesine vesile olan varlık olarak bilinen "Burak" kelimesinin "Buracos" kelimesiyle ilintili olması kuvvetle muhtemeldir. Zira, söz konusu vaka Hz. Muhammed'in üst boyuta geçişi ( Mi'rac = Merdiven ) fenomenidir. Dolayısıyla Hz. Muhammed uzay zamanda açılan bir portal ( kara delik ) vasıtasıyla boyutlar arası geçiş yapmış ( üst boyuta yükkselmesi / göğe yükselmesi ) gibi görünmektedir.

Ayrıca Öz Türkçe'de yer alan "Ev BARK" kelimesindeki "BARK" kelimesinin yalnız kullanımı bulunmamakta olup, bu kelime "Ev ile ilgili" anlamını taşımakta gibidir.

Fransızca'daki "Barque" ( Bark okunur ) ve İngilizce'deki "Barge" kelimeleri "Kayık" anlamına gelmektedir. "Kayık", "suda yüzen bir araç" olup, Kara Delikler de, hidrojen ile yani su ile kaplı evrende yüzen varlıklardır.

"Boraks" olarak bilinen maden, sodyum ve bor mineralleri içeren beyaz renkli, cam yapımında kullanılan bir madendir. "Boraks" kelimesinin "Buracos" kelimesiyle olan benzerliği, Boraksın beyaz renkli olması ve cam yapımında kullanılması "Berk" ve "Berak" kelimlerinin anlamlarında yer alan "Parlaklık / Parıldamak" kelimesiyle olan ilintisi dikkat çekmektedir.


Boraks minerali

Aşağıdaki kelimeler de "Bur" / "Bor" köküyle ve konuyla ilintilidir. Etimolojik analizlerde ünsüz harflerin esas olduğu hatırlanmalıdır. Bu misalde B ve R harfleri kritiktir.

"GökBÖRÜ" kelimesindeki "Börü" kelimesi nin "Kurt, Yiğit, Bahadır" anlamlarını içerdiği bilinegelse de "Börü" kelimesinin "Delinmiş / Delik" anlamına gelen "Boru" kelimesiyle ilintisi bulunmaktadır. "Boru" kelimesi Solucan Deliği adı verilen kara deliklerin formunu tanımlamaktadır. Almanca'da "Bohren" kelimesi "Delmek" anlamına gelmektedir. Dolayısıyla "GökBÖRÜ" ... Gökteki Delik / Gökteki Kapı / Gökteki Portal anlamlarına geliyor olabilir.

BERaat kelimesi "Kurtulmak, Temize çıkmak, BERi olmak" yani bir halden diğer ve daha iyi hale geçmek anlamına gelmektedir.

BUĞRA Han ... Buğra = Erkek DEVE

7. sure olan A'raf ( Spatyom ) suresinin 7/40 kodlu ayetindeki "DEVE iğne deliğinden geçene kadar cennete giremezler" ifadesi boyutlar arası geçiş ve Buğra / Burak kelimeleri açısından dikkat çekmektedir. ( Ayet kodunun nümerolojik değeri de portal açılmasıyla farklı boyuta geçişin sembolü olan 11 sayısını vermektedir. 7+4+0 = 11 )

7/40 - İnnellezine kezzebu bi ayatina vestekberu anha la tüfettehu lehüm ebvabüs semai ve LA YEDHULUNEL CENNETE HATTA YELİCEL CEMELÜ FI SEMMİL HIYAD ve kezalike neczil mücrimın

( O ayetlerimizi yalanlayanlara ve onlara kibirlenenlere, onlara göğün kapıları kesinlikle açılmaz. DEVE İĞNE DELİĞİNDEN GEÇENE KADAR CENNETE GİREMEZLER İşte suçluları böyle karşılıklandırırız. )

"BURc" kelimesi "Yıldız Kümesi" anlamına gelmekte olup konuyla ilintilidir.

BUR+AK = BOR+UK BurAK = BorUK = DelİK ( OyUK, ÇıkIK, ÇarpIK )

Delik ile Işık / Parıldama ilintisi ise "Bir obje delindiğinde, delikten ışık sızar" olarak izah edilebilir.

BAR ( Delikle / Delikten geçir ) NA ( Bizi ) BA'S* ( Dirilt ) ... BARNABAS

(* Vel BA'Sü badel mevt = Ve ölümden sonra DİRİLİŞ )

BARiyer ( BORu formunda parmaklıklar ) Behind BARs ( Hapiste / Borular - Parmaklıklar Ardında

2/54 .... fe tubu ila BARiiküm ... ( .... o halde YARATANınıza* tabi olun..... )

* Borudan geçiren. Sperm rahime girerken borudan ( penisten / solucan deliğinden ) geçer, vajinadan ( portalden )  girer ve yaratılış olur.

PARlamak = BARlamak .... Boru/-k / Delik ve Işık / Parıldama ilintisine delil teşkil etmektedir.

17 Kasım 2019 Pazar

Döngü sonunda ruh tesiriyle gelişen yetenekler

İnsanlığın içinde bulunduğu ve kıyamet ( ayağa kalkış ) olarak adlandırılan  döngü sonu sürecinde, üst plandan gelen ruh tesiriyle insanların psişik yeteneklerinde gelişmeler* tezahür edecektir. Bu yetenekler telekinezi, durugörü, medyumluk, şifacılık, telepati, çift bedenleme, reanimasyon olarak sayılabilir. Bu fenomen Mu uygarlığının son döneminde de tezahür etmiş, ardından tufan vuku bulmuş ve bir 70,000 yıllık döngü sonlanmıştır. Şimdi dünya ve insanlık bir 70,000 yıllık döngünün sonunu deneyimlemenin eşiğindedir.

* Mesih İsa'nın hastaları iyileştirmesi, ölüyü diriltmesi, çamurdan kuş yaratması bu yeteneklere örneklerdir. Bu durum, insana ruhundan üfleyen Allahü Teala'nın "Ol." emrinin bir tezahürü niteliğindedir.

Ruh tesiriyle yetenek tekâmülü ve ünitenin ( kolektif bilincin ) tesisi İncil ayetlerinde bildirilmektedir.

41 Mark 16-15 İsa onlara şöyle buyurdu: "Dünyanın her yanına gidin, Müjde'yi bütün yaratılışa duyurun.

41 Mark 16-16 İman edip vaftiz olan kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecek.

41 Mark 16-17 İman edenlerle birlikte görülecek belirtiler şunlardır: Benim adımla cinleri kovacaklar, yeni dillerle konuşacaklar,

41 Mark 16-18 yılanları elleriyle tutacaklar. Öldürücü bir zehir içseler bile, zarar görmeyecekler. Ellerini hastaların üzerine koyacaklar ve hastalar iyileşecek."

44 Acts 2-43 Herkesi bir korku sarmıştı. Elçilerin aracılığıyla birçok HARİKALAR ve MUCİZELER yapılıyordu. 

44 Acts 2-44 İmanlıların tümü bir arada bulunuyor, her şeyi ortaklaşa kullanıyorlardı. 

44 Acts 2-45 Mallarını mülklerini satıyor ve bunun parasını herkese ihtiyacına göre dağıtıyorlardı. 

44 Acts 2-46 Her gün tapınakta toplanmaya devam eden imanlılar, kendi evlerinde de ekmek bölüp içten bir sevinç ve sadelikle yemek yiyor ve 

44 Acts 2-47 Tanrı'yı övüyorlardı. Tüm halkın beğenisini kazanmışlardı. Rab de her gün yeni kurtulanları onların arasına katıyordu. 

46 1 Corinthians 12-7 Herkesin ortak yararı için herkese Ruh'u belli eden bir yetenek veriliyor. 

46 1 Corinthians 12-8 Ruh aracılığıyla birine bilgece konuşma yeteneği, ötekine aynı Ruh'tan bilgi iletme yeteneği, 

46 1 Corinthians 12-9 birine aynı Ruh aracılığıyla iman, ötekine aynı Ruh aracılığıyla hastaları iyileştirme armağanları, 

46 1 Corinthians 12-10 birine mucize yapma olanakları, birine peygamberlikte bulunma, birine ruhları ayırt etme, birine çeşitli dillerle konuşma, bir başkasına da bu dilleri çevirme armağanı veriliyor. 

46 1 Corinthians 12-11 Bunların tümünü etkin kılan tek ve aynı Ruh'tur. Ruh bunları herkese dilediği gibi, ayrı ayrı dağıtır.





16 Kasım 2019 Cumartesi

Allah yerine O'nun yarattıklarını yüceltme gafleti ... Şirk

İnsanların en büyük gafleti ve hatası tüm yaratılışın ve kaderin tek hakimi, her türlü nimetin tek bahşedicisi olan Allahü Teala yerine O'nun yaratmış olduğu insanları ve cinleri yüceltmeleri, onlara hayranlık beslemeleri ve adeta onlara kulluk etmeleridir. Küresel şeytanlar da zaten bu durumun oluşmasını ve tüm insanların kendilerine köle olmasını sağlayacak komplolar üzerinde durmaksızın çalışmaktadırlar.

Şirkin ( Allah'a ortak koşma ) temelini oluşturan ve İblis'in zihin kontrolüyle ( hipnoz, delüzyon ) tezahür eden insanların bu yanlış yaklaşımı ayetlerde açıkça izah edilmiştir.

7/191 - E yüşrikune ma la yahlüku şey'en ve hüm yuhlekun ( O hiçbir şey yaratmayan ve kendileri yaratılmış olanları mı ortak koşuyorlar? )

16/20 - Vellezine yed'une min dunillahi la yahlükune şey'en ve hüm yuhlekun ( Ve o Allah’tan başka çağırdıkları hiçbir şey yaratamazlar ve onlar yaratılmışlardır. )

22/74 - Ma kaderullahe hakka kadrih innellahe fe kavviyyün azız ( Allah' ı gerçek kudreti ile takdir edemediler. Kesinlikle Allah kuvvetlidir yücedir. )

25/3 - Vettehazu min dunihı aliheten la yahlükune şey'en ve hüm yuhlekune ve la yemlikune li enfüsihim darran ve la nef'an ve la yemlikune mevten ve la hayaten ve la nüşura ( Ve bir şey yaratmamış olan ama kendileri yaratılmış olan, kendileri için ne zarara, ne de faydaya malik olamayan, öldürmeye ve diriltmeye, hayat vermeye ve ölümden sonra diriltmeye malik olamayan, O'ndan başkalarını ilahlar edinirler. )

34/41 - Kalu sübhaneke ente veliyyüna min dunihim bel kanu ya'büdunel cinn ekseruhüm bihim mü'minun ( "Sen yücesin. Sen onlardan başka dostumuzsun. Bilakis cinlere kulluk etmekteydiler. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı." derler. )

43/15 - Ve cealu lehu min ıbadihı cüz'a innel insane le kefurun mübın ( Ve O'na kullardan parçalar oluşturdular. Kesinlikle insan apaçık inkar edendir. )

43 John 12-43 Çünkü insandan gelen övgüyü, Tanrı'dan gelen övgüden daha çok seviyorlardı.


Byte = Beyt , 128 Bit ve 8 nümerolojisi

Bilgisayar sisteminde 1 BYTE, tek bir sayı veya karakteri kodlayabilmek için kullanılan bit adedine verilen isimdir. 1 BYTE 8 bitten oluşmaktadır.


Bilgisayarlardaki CPU ( Central Processing Unit / Merkezi İşlem Ünitesi ) üzerinde Register denilen bir birim bulunmakta olup, bu birim küçük bir hafıza alanıdır. Register alanları en hızlı hafıza birimleridir. RAM ( Random Acess Memory ) üniteleri Register birimlerinin hızlarına erişememektedirler. Register birimi CPU'nun hesapladığı işlem sonuçlarını ilk önce geçici olarak işleyerek kendinde tutar ve diğer işlemlerine devam eder. Veri adresleri ve adres yolları Register birimine bilgilerini bırakıp diğer birimlere devam ederler. Bugün bilgisayar sistemlerindeki CPU'larda ( Merkezi İşlemci Ünitesi ) Register alanı olarak maksimum 128 Bit kullanılmaktadır. Register alanı genişledikçe yani bit sayısı arttıkça işlenen işlem adedi de artar.

1 BYTE, içinde yer alan kodlara "Binary Codes" ( İkili Kodlar ) adı verilmekte olup, bu kodlar "0" ve "1" sayısının permütasyonlarından oluşmaktadır.

İlahi kozmik kodların kaynağı olan Kur'an'ın Bakara suresinin 2/127 kodlu ayetinde "BEYT" ( Ev ) kelimesinden bahsedildikten hemen sonra 2/128 kodlu ayette ve bu ayetin ilk cümlesinde "2", "8" ve "128" sayılarına işaret edilmekte gibidir. 

2/127 kodlu ayetteki "BEYT" ( Ev ) kelimesi bilgisayar sistemlerinde kullanılan "BYTE" teriminin kökeni gibi görünmektedir. Zira "BYTE", "8 bitlik sayı ailesine ev olan" bir ünitedir. 2/128 kodlu ayetteki sayılar ise, "Binary Codes" ( İkili Kodlar ), "8 Bit" ve "128 Bit" kavramlarıyla uyum arzetmektedirler.

2/127 - Ve iz yerfeu ibrahımül kavaıde minel BEYTi ve ismaıyl rabbena tekabbel minna inneke entes semıul alim ( Ve zamanında İbrahim ve İsmail EVden temelleri yükselttiler. "Rab’bimiz bizden kabul et. Kesinlikle sen duyansın bilensin." )

2/128 - RABBE (1) NA (2) VE (3) EC'AL (4) NA (5) MÜSLİM (6) EYNİ (7) LEKE (8) ....... ( Rab’bimiz bizi sana İKİ teslim olan kıl...............)

- Ayetin kodu "2" ve "128" sayılarından oluşmaktadır.
- Ayetin ilk cümlesinde "İki İnanan" kavramı yer almaktadır. 
- Ayetin ilk cümlesinde "8" kelime bulunmaktadır.

Ayrıca 128 sayısının nümerolojik değeri "11" sayısını vermekte olup, bu sayı Binary Kodlama sistemini çağrıştırmakta olup, nümerolojik değeri de "2" olmaktadır.

Kur'an'da ilk "BEYT" ( Ev ) kelimesi 2/125 kodlu ayette geçmektedir. Sure numarasının "2" olması "Binary Kodları" ( İkili Kodlar ) açısından, ayet numarasının ( 125 ) nümerolojik değerinin "8" olması da ( 1+2+5 = "8" ) "1 Byte = 8 Bit" kavramı açısından dikkat çekmektedir. 

2/125 - Ve iz cealnel BEYTE mesabeten lin nasi ve emna vettehızu min mekami ibrahıme müsalla ve ahidna ila ibrahıme ve ismaıyle en tahhira beytiye lit taifıne vel akifıne ver rukkeıs sücud ( Ve zamanında EVİ insanlar için güvenli ve sevap yeri kıldık. İbrahim’ in makamından dua yeri edinin. Tavaf edenler, kullukta sebatkarlar ve eğilip yere kapananlar için İbrahim' e ve İsmail' e evi temizlemeyi ahdettik. )

"Beyt" kelimesi Kur'an'da "Kâbe" ( Küb ) için kullanılır. Kâbe ( Küb ) 8 köşelidir.

5/97 - Ceale (1) allahü (2) el (3) KA'BET (4) el (5) beyte (6) el (7) harame (8) ...... ( Allah Kâbe'yi hürmet evi kıldı. ... ) 

"Beyt" kelimesinin de yer aldığı, Kâbe kelimesinin ilk kez geçtiği ayetin ilk cümlesinde 8 kelime bulunmaktadır.  

Ayrıca Kur'an'ın "İkili" ( Binary ) yapıda bir yazı / kitap olduğu Zümer suresinin 39/23 kodlu ayetinin ilk cümlesinde bildirilmektedir.

39/23 - Allahü (1) nezzele (2) ahsene (3) el (4) hadısi (5) kitaben (6) müteşebihen (7) MESANİYE (8) .... ( En güzel sözü, benzetmeli İKİLİ YAZI / KİTAP olarak Allah indirdi. ... ) 

Ayetin ilk cümlesinde yine "8" kelime bulunmaktadır. Ayet kodunun ( 39/23 ) nümerolojik değeri de "8" sayısını vermektedir. ( 3+9+2+3 = 17 ... 1+7 = "8" ) Böylelikle "8" bitlik binary setine ( Byte / Beyt ) işaret edilmektedir. Ayet bilgisayar yazılımındaki, 0 ve 1 sayılarından oluşan ikili sayı sistemine de ( Binary Codes ) işaret etmekte gibidir.

Herşeyin "yazı olarak sayıldığını" yani yaratılışın Rab'bin yazılımı olduğunu bildiren ayet ise Nebe ( Haber ) suresinin 78/29 kodlu ayetidir. 

78/29 - Ve külle şey'in ahsaynahü kitaben ( Ve yazıda / kitapta olmak üzere herşeyi saydık. ) 

Ayet kodunun nümerolojik değeri yine "8" ( 7+8+2+9 = 26 ... 8 ) olmaktadır.

80 karaktere ait Binary Code bulunmaktadır. 8+0 = "8"


Kendisi ile binary karşılığındaki sayıların toplamı "11" olan tek sayı 8 sayısıdır.

8 = 00111000 

"Kur'an" kelimesini oluşturan harflerin binary karşılıklarının toplamının nümerolojik değeri  de "8" olmaktadır.

K = 01001011 
U = 01010101 
R = 01010010 
A  = 01000001 
N = 01001110

15 Kasım 2019 Cuma

Ağlamak ... ruhsal tekâmül vesilesi

İçinde bulunulan kıyamet ( ayağa kalkış ) çağında, dünyanın aldatıcı bir terslik planı olduğu, "olması gereken" veya "kural" olarak algılanan, kabul edilegelen birçok olgunun aslında "yanlış" ve "olmaması gereken" olduğu insanlık tarafından yavaş yavaş idrak edilmeye başlanmıştır. Zaten kaba madde alemi olan dünyadaki enkarnasyonun temel amacı da bu idrak sınavının başarıyla verilmesidir. 

Bahsedilen idrake konu bazı örnekler: 

- Bir canlının hayatta kalmak için bir başka canlıyı öldürmesi,
- Birlik olunması gerekirken bazılarının diğerlerini tahakküm altına alması ve bu zulme ve zorbalığa da "yönetim" adının verilmesi,
- Hayatta hep daha fazlasına erişmeye ve diğerlerinden üstün olmaya çalışmanın hayattaki temel amaç olduğunun kabulü,
- "Zaten kısacık olan ömür" tanımlamasının ardına gizlenerek gününü gün etme, yiyip, içip, eğlenmeye bakma felsefesi,
- Herşeyin karşılıklı olduğu, her davranışta ve aksiyonda bunun düşünülmesi gerektiği inancı,
......
......

Bu çerçevede "Ağlamak" eylemindeki farkedilemeyen mutluluk ve ağlamaktaki boyut atlatıcı ruhsal gücün farkına varılması gerekmektedir. Zira ağlamak, gerçekleri görmektir. Ağlamak ciddiyettir. Ağlamak değer vermektir. Ağlamak önemsemektir. Ağlamak açılımdır. Ağlamak rahatlamadır. Ağlamak su akmasıdır. Ve göklerin kapıları akan su ile açılır.

Kur'an ve İncil'de yer alan "Ağlamak" ile ilgili aşağıdaki ayetler dikkat çekmektedir.

42-Luke-19-41 İsa Yeruşalim'e yaklaşıp kenti görünce AĞLADI.

43-John-11-35 İsa AĞLADI.

42-Luke-6-21 Ne mutlu size, şimdi açlık çekenler! Çünkü doyurulacaksınız. Ne mutlu size, şimdi AĞLAYANLAR! Çünkü güleceksiniz.

59-James-4-9 Kederlenin, yas tutup AĞLAYIN. GÜLÜŞÜNÜZ YASA, SEVİNCİNİZ ÜZÜNTÜYE DÖNÜŞSÜN. 
59-James-4-10 Rab'bin önünde kendinizi alçaltın, sizi YÜCELTECEKTİR.

44/29 - Fe MA BEKET aleyhimüs SE vel erdu ve ma kanu münzarin ( GÖK ve YER ve yer onlar üzerine AĞLAMADI. Gözetilenler, bakılanlar da olmadılar. )

53/60 - Ve tadhakune ve la TEBKUN ( Ve gülüyorsunuz da AĞLAMIYORSUNUZ. )

"İsa ağladı." cümlesinden ibaret olan John suresinin 11-35 kodlu ayetinde 11 ve 8 ( 3+5 = 8 ) nümerolojisi bulunmaktadır.

Kur'an'da "Ağlamak" ( Bek ) fiilinin ilk kez geçtiği ayetin kodunda da ( 44/29 ) 8 ve 11 nümerolojisi bulunmaktadır. ( 44 ...4+4 = 8, 29 ...2+9 = 11 )

Bilindiği üzere, 8 ve 11 sayıları, yeni döngü başlangıcı, düalite, sonsuz döngü ve farklı boyuta geçiş portalının nümerolojik sembolleridir.