31 Temmuz 2019 Çarşamba

“Yunus” kelimesinin gizemi ...

Spiritüel ( Ruhsal ) uyanışın idrak edildiği, içinde bulunulan kıyamet ( idraki uyanış, ayağa kalkış ) döneminde döneme uygun filmlerin de vizyona girdiği görülmektedir. Bu filmlerin bazılarında, filmin ana karakteri olan ve toplayıcı, bir araya getirici, yönlendirici niteliğe sahip karakterin isminin “Jonas” olduğu dikkat çekmektedir. Bu filmlerden bazıları “The Giver”, “Dark”, “Sense 8” olarak sayılabilir.

“Jonas” ismi “Yunus” isminin batı dillerindeki telafuz edilmiş halidir. “J” harfi, “Y” olarak telafuz edilebilmektedir. Kur’an’da Yunus’un, balığın karnında kalma kısası yer almaktadır.

Yunus kelimesi kök olarak incelendiğinde “Yun” ve “us” kelimeleri ortaya çıkmaktadır. Yunus kelimesinin kökü “Yun” olup, “us” bir ektir. ( Örnek : Calcul – Calculus, Novo – Novus ... ) “Yun” kelimesindeki temel harfler de “Y” ve “N” harfleridir. ( Kök analizinde ünsüz harfler dikkate alınır. )

Bu çerçevede, aşağıdaki kelimeler içerdikleri ortak anlam olan “Başkalaşma, Diğer tarafa geçiş, Diğer hale geçiş” anlamları itibarıyla önem arzetmektedirler. ( Yunus’un balığın karnında kalması da bulunduğu ortamdan / boyuttan başka bir ortama / boyuta geçişinin sembolü niteliğindedir. )

JENes = Ötesi, diğer tarafı ( Alm. )
YAN = Bulunulan yerin öte tarafı
YANi = Diğer deyişle
YENi = Diğer ilk
YİNe = Diğer sefer
YİN YANg = Düalite ve diğeri kavramını içeren ezoterik sembolün ismi
YANmak = Maddenin karbona yani diğer hal olan amorf hale dönüşmesi
YANsımak = Bir cismin diğer tarafta görülmesi
YANkı = Sesin diğer taraftan da duyulması, sesin düal olarak tezahürü
YONtmak = Maddenin şeklinin değiştirilmesi, başka hale sokulması
YÖN = Gidilecek taraf, mevcut konuma göre oluşma potansiyeli olan değişiklik
YENmek = Diğerine göre ileriye geçmek, üste çıkmak
JEUNesse = Gençlik ( Fra. ), yaşlılığa göre değişim
JUNGheit = Gençlik
YOUNg = Gen ( İng. )

YONİ = Sanskritçede “Yaşam Kaynağı Organ, Vajina, Kaynak, Doğum Yeri, Yaşamın Başlanngıcı” gibi anlamlara sahip olan bir kelime olup, vajina veya dikey bir göze benzeyen şekil ile sembolize edilmektedir.


Düalitenin ve sonsuz döngünün ( sürekli YENİlenmenin / YİNElenmenin ) sembolü olan figürün ismi olan "Yin Yang" kelime setinde de "Yeni / Yine" ve "Young / Jung" kelimeleri görülmektedir.



Antik Roma’da, başlangıçların, kapıların, geçişlerin, zamanın, düalitenin, kapı yollarının, geçitlerin ve bitişlerin tanrısına verilen isim JANUS’tur. Janus, farklı yönlere bakan iki baş ile sembolize edilmektedir. ( “J” harfi “Y” olarak telafuz edilebildiği gibi “C” olarak da telafuz edilebilmektedir. Bu durumda “Janus” kelimesi “Canus” olarak düşünüldüğünde ve ünlü harfler çıkarıldığında ortaya “CNS” kökü çıkmaktadır. Bu kök, farklılığın, türleşmenin kelimesi olan “CİNS” kelimesinin kökü olabilir. Bu bağlamda, “Cinsel İlişki” kavramı, cinlerle ilişki anlamı saklı kalmak suretiyle, “Geçişli, birbirine geçişli ilişki / Farklılıkların ilişkisi ( kadın / erkek )” anlamına geliyor olabilir. )

Yunus suresinin 10. sure olması ve 109 ayetten oluşması, “1” ( 1+0 ) ve “1” ( 1+0+9 = 1 ) yani “11” nümerolojisi açısından dikkat çekmektedir. Bilindiği üzere “11” sayısı portal açılışı vesilesiyle farklı boyuta / aleme / frekansa / plana geçişin nümerolojik sembolüdür.

Ayrıca Kur’an’da “Yunus” kelimesi ilk kez Bakara suresinin 163. ayetinde zikredilmektedir. ( 1+6+3 = 10 ... “1” )

4/163 – İn (1) na (2) evhayna (3) iley (4) ke (5) kema (6) evhayna (7) ila (8) nuhın (9) ve (10) en (11) nebiyyıne (12) min (13) ba'di (14) h (15) ve (16) evhayna (17) ila (18) ibrahıme (19) ve (20) ismaıyle (21) ve (22) ishaka (23) ve (24) ya'kube (25) ve (26) el (27) esbatı (28) ve (29) ıysa (30) ve (31) eyyube (32) ve (33) YUNÜSE (34) ve (35) harune (36) ve (37) süleyman (38) ve (39) ateyna (40) davude (41) zebura (42)

( Kesinlikle biz, Nuh'a ve ondan sonra gelen habercilere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a , Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik. Davud'a da Zebur'u verdik. )

30 Temmuz 2019 Salı

Sen nefsinin prangalarından kurtuldun mu ki?

İnsanın en büyük yanılgısı, sanki kendisi doğruyu yapıyormuş, kendisi farklıymış gibi diğer insanları eleştirmesi, onları yönlendirmeye hatta onlara hükmetmeye çalışmasıdır. Bu hususa Kur’an’da aşağıdaki ayetlerle dikkat çekilmektedir.

2/44 - E T’EMÜRUNEN NASE BİL BİRRİ VE TENSEVNE ENFÜSEKÜM ve entüm tetlunel kitab e fe la ta'kılun 

( Kitabı okuduğunuz halde, İNSANLARA İYİLİĞİ EMREDERSİNİZ DE NEFSİNİZİ UNUTUR MUSUNUZ? O halde akıl etmez misiniz? )

53/32 - Ellezine yectenibune kebairal ismi vel fevahışe illel lemem inne rabbeke vasiul mağfirah hüve a'lemu biküm iz enşeeküm minel erdı ve iz entüm ecinnetun fi butuni ummehatiküm fe LA TÜZEKKU ENFÜSEKÜM hüve a'lemu bi men itteka

( Onlar büyük günahtan ve ahlaksızlıktan, küçük günahlar haricinde, kaçınırlar. Kesinlikle Rab’binin affı geniştir. Sizi yerden inşa ettiği zamanı ve sizin annelerinizin karınlarında cenin olduğunuz zamanı O bilir. O halde NEFİSLERİNİZİ TEMİZE ÇIKARMAYIN. O sakınan kimseyi bilir. )

Bu husus bir atasözü ile de dile getirilmiştir. “Çuvaldızı kendine, iğneyi başkasına batır.”

İncil’de konuya ilişkin şu ayet seti yer almaktadır.

40 Matta 7-3 Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği farketmezsin?

40 Matta 7-4 Kendi gözünde mertek varken kardeşine nasıl, 'İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım' dersin?

40 Matta 7-5 Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün.

Hatta günümüzde, “Bilinçli olarak ! başkalarını kendi yaptıklarıyla suçlama” eğilimi yayılmış durumdadır.

Başkalarına yönlendirme ve yardımda bulunmak isteyen varlıkların öncelikle “Öz Varlıklarını” ( Nefslerini ), onu kaba madde alemi olan dünyaya bağlayıp hapseden prangalarından kurtarmaları ve arınmaları gerekmektedir. Nefsin kendisini arındırması gereken olgular, Kur’an’da ilk yer aldıkları ayet kodu ile aşağıda belirtilmiştir.

İkiyüzlülük ( Nifak ) ( 3/167 )
Nankörlük ( Kenud ) ( 100/6 )
Zorbalık ( Cebbar ) ( 5/22 )
İnatçılık ( Ledd, Marid, Anid ) ( 2/204, 4/117, 11/59 )
Kıskançlık ( Hased ) ( 2/109 )
Hırs ( Hırs ) ( 2/96 )
Şehvet ( Şehvet ) ( 3/14 )
Kibir, Ululanma, Büyüklenme ( Kibr, Ulüvv ) ( 2/34, 27/31 )
Yalan ( Kezzab ) ( 2/10 )
İftira ( İftira ) ( 3/24 )
Tuzak, Hile ( Mekir, Keyd ) ( 3/54, 3/120 )
İhanet ( İhanet ) ( 8/27 )
Haksızlık, Zulüm, Adaletsizlik ( Bi Gayril Hakk, Zulüm, Bi Gayri Adl ) ( 2/61, 2/35, 4/3 )
Cehalet ( 2/67 )
Çokluk Arzusu ( Tekasür ) ( 102/1 )

29 Temmuz 2019 Pazartesi

Spiritüel Çağ ... “21.” Yüzyıl

Kaba maddeye, ruhun kainattaki temsilcisi olan Öz Varlık tarafından kuvvet uygulandığında, kaba maddenin ya şekli değişmekte ya da hareket etmektedir. Bu fenomen, temel niteliği ataletten ibaret olan Kaba Maddenin harekete, farklılaşmaya, ilerlemeye karşı direncinin, tepkisinin bir tezahürüdür. Bir başka deyişle, "Kaba Madde", tabiatı itibarıyla tekâmül karşıtı bir durum arzetmektedir.

Spritüalizmde "Tesir" olarak anılan kavram, kainatın temel yapısını oluşturan ve insan algısına göre yok hükmünde olan amorf maddeye iletilen ve kainat içinde ses frekansı olarak tezahür eden olgudur. Her amorf madde, bir isme karşılık gelen ses frekansı sayesinde algılanabilir halini ( şeklini ) alıp "madde" olmaktadır. Böylelikle algılanabilir "yaratılış" vuku bulmaktadır. Adem'e öğretilen ve "emanet" olarak nitelenen "isimler" bu nedenle yaratılışın kodları yani "ses frekansı"nı oluşturan "kaynak kodları" niteliğini taşımaktadır.

Temel düalite olan "Yokluk ve Varlık" kavramlarından sonraki safhadaki, yani "Varlık"'ın sebebi olan “Yaratılıştaki” aktif olgu Ruh, pasif olgu ise Maddedir. İkincil düalite budur. "İyi ve Kötü" düalitesiyle bakıldığında ise Ruh iyi, Madde kötü konumundadır. İşte bu nedenledir ki 2'nin 1'lenmesi yani algıda maddenin yok olması sadece ruhun kalması gerekmektedir. 21 sayısı da bu yüzden ruhun sembolü olarak tezahür etmekte ve bu nedenle 21. Yüzyıl "Spiritüel Çağ” ( Ruhsal Çağ ) olarak adlandırılmaktadır.  

Hatırlanacağı üzere, "Ruh" kelimesinin nümerik sembolü 21 sayısıdır. Zira "Ruh" kelimesi Kur'an'da 21 kere tekrarlanmaktadır. "Ruh ilminden" bahsedilen yegane ayet olan İsra suresinin aşağıdaki ayetinin kodunun nümerolojik değeri de 21 olmaktadır. ( 1+7+8+5 = 21 ) Ayrıca bu ayet 21 kelimeden oluşmaktadır.

17/85 Ve (1) yes'elune (2) ke (3) an (4) er (5) RUH (6) kul (7) er (8) RUHU (9) min (10) emri (11) rabb (12) i (13) ve (14) ma (15) utitum (16) min (17) el (18) ilmi (19) illa (20) kalila (21) 
( Ve sana RUHTAN sual ediyorlar. De ki: "RUH, Rab’bimin işlerindendir. İlminden size azıcık haricinde verilmemiştir." )

Çağlar Şeması incelendiğinde, şemada 21. yüzyıldan sonra "yüzyıl" olarak tanımlanan bir dönem olmadığı görülmektedir.

                 
Kur’an’da “Ruh ilminden” bahsedilen ayette 21 nümreolojisi bulunduğu hatırlanmalıdır.

17/85 – Ve (1) yes'elune (2) ke (3) an (4) er (5) RUH (6) kul (7) er (8) RUHU (9) min (10) emri (11) rabb (12) i (13) ve (14) ma (15) utıtüm (16) min (17) el (18) ılmi (19) illa (20) kalıla (21) ( Ve sana RUHTAN sual ediyorlar. De ki: "RUH, Rab’bimin işlerindendir. İlminden size azıcık haricinde verilmemiştir." )

-        Ayet kodunun nümrolojik değeri 21 olmaktadır. ( 1+7+8+5 = 21 )
-        Ayette 21 kelime bulunmaktadır.
-        Ayrıca “Ruh” kelimesi Kur’an’da 21 kere tekralanmaktadır.

28 Temmuz 2019 Pazar

Kaba Madde Olmayan Öz Varlık

Madde alemi olan kainat içinde var olan ve Ruh alemindeki ruhlardan iletilen tesirler ile idrak ve devinim kazanan varlıklar için, idraki tekamül durumlarına göre üç farklı tezahür kategorisi bulunmaktadır.

1- Kaba Madde ( Bedenli / Nefs - Dünya / Cehennem / Siccin )

2- Yarı Süptil Madde ( Yarı Bedenli - Cennet / Sirius / Sevgi Planı )

3- Süptil Madde ( Bedensiz Öz Varlık - İlliyin )

Kur'an'da sıkça ifade edilen "Dünya hayatının metası / maddesi ancak bir aldatmacadır." ifadesi Öz Varlık'ın gerçek yaşam planının dünya olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Kaba Madde varlık için "farkındalık sınavına" konu olan bir illüzyondan, bir yanılsamadan ibarettir.

3/185 - Küllü nefsin zaikatül mevt ve innema tüveffevne ücuraküm yevmel kıyameh fe men zuhziha anin nari ve üdhılel cennete fe kad faz ve MEL HAYATÜD DÜNYA İLLA METAUL ĞURUR ( Tüm nefisler ölümü tadacaktır. Ve ayağa kalkış gününde ödülleriniz kesinlikle size vefa edilecektir. Kim ateşten uzaklaştırılıp, cennete sokulursa kurtulmuştur. DÜNYA HAYATI ALDATICI  META / MADDE / FAYDA HARİCİNDEKİ DEĞİLDİR. ) 

Vazife planındaki varlık kategorisi olan Süptil ( Bedensiz ) Varlık aşamasından önceki plan / alem Cennet kelimesiyle sembolize edilen ve bir staj yeri niteliğinde olan Yarı Süptil plandır. 

Kur'an'da, Yarı Süptil alem olan cennetteki varlıkların maddesel niteliklere haiz olmadıkları, Taha suresinin aşağıdaki ayetlerinde yeme, içme, ısınma ve serinleme gibi temel maddesel ihtiyaçların söz konusu olmadığı vurgulanarak belirtilir. Ayrıca cennetten çıķarılıp kaba madde alemi olan dünyaya intikal ettirilmenin "meşakkat" vesilesi olduğu da bildirilir.

20/117 - Fe kulna ya ademü inne haza adüvvün leke ve li zevcike fe la yuhricenneküma minel cenneti fe teşka ( Böylece, "Ey Adem, kesinlikle bu senin için ve eşin için düşmandır. O halde, kesinlikle sizi cennetten çıkarmasın. Yoksa meşakkat içinde bedbaht olursun." dedik. ) 

20/118 - İnne leke en la tecua fıha ve la ta'ra ( Kesinlikle sana orada acıkmaman ve çıplak olmaman vardır. ) 

20/119 - Ve enneke la tazmeü fıha ve la tadha ( Ve kesinlikle sen orada susamazsın ve sıcakta yanmazsın. ) 

Cennetin niteliklerinden bahsedilen ayet setinin ilk ayetinin kodunun nümerolojik değeri 11 olmaktadır. ( 2+0+1+1+7 = 11 )

Aynı bilgiler İncil'in Vahiy suresinin 66 Vahiy 7-16 kodlu ayetinde de verilmektedir.

66 Vahiy 7-16 Artık acıkmayacak, Artık susamayacaklar. Ne güneş ne kavurucu sıcak çarpacak onları.

66 Vahiy 7-17 Çünkü tahtın ortasında olan Kuzu onları güdecek Ve yaşam sularının pınarlarına götürecek. Tanrı gözlerinden bütün yaşları silecek."

Maddesel olmayan varlıklara ilişkin bir başka bilgi de Enbiya suresinin 8. ayetinde ters örnekleme yöntemiyle ve ebediyet vurgusuyla aktarılmaktadır. 

21/8 - Ve ma cealnahüm ceseden la ye'külunet taame ve ma kanu halidın ( Ve onları yemek yemeyen gövdeler, vücutlar kılmadık. Ebedi de değillerdi. ) 

- Ayet kodunun nünerolojisi yine 11 olmaktadır. ( 2+1+8 = 11 ) 
- Ayrıca ayet numarasının 8 olması da "Yeni döngü başlangıcı" sembolizmine dikkat çekmektedir. 

Yukarıda yer alan ayetler nefsaniyet olgusunun esiri olmuş insanlığın peşinde koştuğu şehvet, iştah, mülkiyet ve riyaset dörtlüsünün ( rabia ! ) aslında var olmayan, batıl ve aldatıcı kavramlar olduklarını bildirmektedirler. 

Kur'an'da, cehennem olarak sembolize edilen kaba madde alemi dünya "Siccin" ( Zindan ) kavramıyla, Öz Varlık'ın özgürlüğüne ulaştığı süptil alem ise "İlliyin" ( En yüksek gök / plan / alem ) kavramıyla ifade edilmektedir. Her iki kavramın da aslında bir yazı, bir kodlama olduğu da "Kitab-ı merkum" ( Rakamlandırılmış kitap ) ifadesiyle açıklanmaktadır. 

83/7 - Kella inne kitabel füccari le fi SİCCİN ( Hayır. Kesinlikle günahkarların kitabı, yazısı SİCCİNİB içindedir. ) 

83/8 - Ve ma edrake ma SİCCİN ( Ve SİCCİNİN ne olduğunu sana ne bildirir? ) 

83/9 - Kitabun merkum ( Rakamlandırılmış kitap. ) 

...............

83/18 - Kella inne kitabel ebrari le fi İLLİYİN ( Asla kesinlikle iyilerin kitabı, yazısı İLLİYİNİN içindedir. ) 

83/19 - Ve ma edrake ma İLLİYUN ( Ve İLLİYİNİN ne olduğunu sana ne bildirir? ) 

83/20 - Kitabun merkum ( Rakamlandırılmış kitap. )

Emanetin gizli kodu “Kan”

İnsan, yaratma kudretinin, yaratılışın, ünitenin ve ilahi nizamın kodlarını Rab'bin "emaneti" olarak taşımaktadır. Kur'an'da geçen "Ruhundan üfleme." ( 32/9 ) ve "Emaneti insan yüklendi." ( 33/72 ) ifadeleri bu durumu açıklamaktadır. Akaşa Kayıtları veya Ana Kitap ( Ümmül Kitab ) olarak da bilinen, yaratılışın ve kader mekanizmasının temelini oluşturan bu kozmik bilgilerin / kodların yani insanın taşımayı üstlendiği emanetin kaba madde alemi olan dünyadaki depolanma yeri insanın kaba bedeninin içindeki "Kan"'dır. 

Türkçe'deki "Kan" kelimesi "Oldurma, Yapabilme Kudreti" anlamı itibarıyla Arapça'daki "Kun" ( Olmak ), İngilizce'deki "Can" ( Yapabilmek ) ve Almanca'daki "Kann" ( Yapabilmek ) fiilleriyle ortak kökene sahip görünmektedir. 

Atatürk'ün "Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki adil kanda mevcuttur." söylemi bu bağlamda büyük önem ve derin mana arzetmektedir. 

Arapça'da "Kan" kelimesinin karşılığı "Dima / Dem" kelimesi olup, bu kelime de "Daim olma, Zaman, Kıvama gelme, Olgunlaşma" anlamlarını içermektedir. ( Örnek : Daimi, Devam, Demlemek ) 

Kur'an'da "Dem" ( Kan ) kelimesi ilk kez 2/30 kodlu ayette, Ünite'nin ve Rab'bib birliğinin sembolü olan "10" yani "1" ( 1+0 = 1 ) nümerolojisi ile yer almaktadır. 

Ayette yüce Rab'bimiz bir "halife" yani "takipçi" ( emanetçi ! ) yaratacağını bildirmektedir. 

2/30 - Ve (1) iz (2) kale (3) rabbü (4) ke (5) li (6) el (7) melaiketi (8) inn (9) I (10) caılün (11) fi (12) el (13) erdı (14) halifeh (15) kalu (16) e (17) tec'alü (18) fı (19) ha (20) men (21) yüfsidü (22) fı (23) ha (24) ve (25) yesfikü (26) ed (27) DİMA (28) ve (29) nahnü nüsebbihu bi hamdike ve nükaddisü lek kale innı a'lemü ma la ta'lemun ( Ve zamanında Rab’bin meleklere "Kesinlikle BEN yerde halife oluşturacağım." dedi. "Biz seni övgünle överken ve seni kutsarken orada bozgun yapan, KAN döken birini mi oluşturacaksın?" dediler. "Kesinlikle ben sizin bilmediğinizi bilirim." dedi. ) 

- Ayette Rab'bi tanımlayan "I" ( Ben ) zamiri 10. kelime, "Dima" ( Kan ) kelimesi ise 28. ( 2+8 = 10 ) kelimedir. 

- Ayrıca Kur'an'da "Melek" kelimesinin de ilk kez geçtiği bu ayetteki "Melaiket" ( Melekler ) kelimesi "8." kelimedir. ( 8 sayısı melek, sonsuz döngü ve yeni döngü başlangıcı kavramlarının nümerik sembolüdür. Melek kelimesi Kur'an'da 88 kere tekrarlanmaktadır. )

26 Temmuz 2019 Cuma

Ben aslında BİZim.

Toplumsal bellek ve idrak bileşimi olan ve Ünite'yi ( Birliği ) oluşturan Kolektif Bilinci özümseme ve onun bir parçası olma seviyesine erebilmiş olan varlıklar artık ferdi mevcudiyetlerinin söz konusu olmadığını, her bir varlığın bir diğerinin yansıması olduğunu dolayısıyla "Ben" yerine büyük bir "Biz"'in olduğunu hissetmektedirler. 

Evvelki bölümlerde incelendiği üzere Kur'an'da yer alan "Tek nefisten yaratılmış olma" kavramı aslında "Biz" olan "Birliği" tanımlamaktadır. 

Kur'an'da "Biz" ( Na ) zamiri ilk kez Ünite yolunda ilerleyen ve kader mekanizmasında sorumluluk alarak varlıkların tekâmülüne vesile olan Vazifeli Varlıkları tanımlamak üzere bir fiilin çekim hali içinde ve bulunduğu ayetteki 8. kelime olarak geçmektedir. 

Ayetteki ikinci "Na" ( Biz ) zamiri ise 11. kelimedir. 

2/23 - Ve (1) in (2) küntüm (3) fı (4) raybin (5) min (6) ma (7) nezzelNA (8) ala (9) abdi (10) NA (11) fe e'tu bi suratin min mislih ved'u şühedaeküm min dunillahi in küntüm sadikın ( Ve eğer o kulumuza indirdiğiMİZden şüphe içindeyseniz haydi aynısından bir sure getirin. Eğer doğrular iseniz Allah’tan başka olan şahitlerinizi de çağırın. ) 

Yeni döngü başlangıcı, sonsuz döngü ve melek kavramlarının nümerik sembolü olan 8 sayısı ve üst boyuta / aleme / plana / frekansa geçiş kapısının nümerik sembolü olan 11 sayısının "Biz" ( Na ) zamirine ilişkin olarak kullanılmış olması hem ünitenin  nümerik sembolü olan "1" sayısı ( 8+1+1 = 1 ), hem de 8x11 = 88 sayısı açısından dikkat çekmektedir. ( 88 sayısı Melek kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi olan sayıdır. )

24 Temmuz 2019 Çarşamba

Din = Borç = Ahde vefa

“Din” kelimesinin kökeni “Deyn” ( Borç ) kelimesine dayanmaktadır. Batı dillerindeki “Dignity”, “Dignite” ( Haysiyet ) kelimesi de aynı kökten kaynaklanmaktadır. “Din” kelimesi özünde “Verilen bir sözün, ahdin yerine getirilmesi”, “Borcun ödenmesi” anlamını taşımaktadır.

Bu durumda “Din”, “Ruh”’tan gelen tesirlerle madde alemi olan kainatta titreşen idrakli süptil madde halindeki bir “Öz Varlığın”, tekamül amacıyla kendisine kaba madde alemi olan dünyada “Beden”li yaşam ( İnsan olma ) bahşedilmeden önceki aşamada, yaşam sürecinde uyması gereken hususlar ve ifa etmesi gereken işler konusunda Yaratıcı’ya verdiği sözü ve buna karşılık O’ndan aldığı “borcu” ( yaşam liyakati ) ifade etmektedir. Özetle ortada ilahi ve kozmik bir “anlaşma” bulunduğu görülmektedir.

Konuya ilişkin ayetler şöyledir.

33/72 - İnna aradnel emanete ales semavati vel erdı vel cibali fe ebeyne en yahmilneha ve eşfakne minha ve hamelehel insan innehu kane zalumen cehula ( Kesinlikle göklere, yere ve dağlara emaneti biz gösterdik de onu yüklenip taşımaya yanaşmadılar, direttiler, çekindiler ve ondan korktular. Onu insan yüklendi. Kesinlikle o zalimdir cahildir. )

2/40 - Ya benı israılezkür ni'metiyelletı en'amtü aleyküm ve evfu bi ahdı ufi bi ahdiküm ve iyyaye ferhebun ( Ey İsrailoğulları*, o üzerinize verdiğim nimeti hatırlayın ve ahdime vefa edin ki ben de ahdinize vefa edeyim. Ve ancak benden korkun. )

*Ayetteki “İsrailoğulları” ifadesi, “İsra” ( Gönderi ), “El” ( İlah ) kök kelimelerini içermekte ve esas itibarıyla “Allah’ın Gönderisi” anlamını taşımakta ve dünyaya gönderilen “İnsan”’ı temsil etmektedir.

“Yevmed Din” ( Din Günü ) ve “Yevmel Hısab” ( Hesap Günü ) kavramlarının aynı dönemi temsil etmelerindeki sebeb de söz konusu dönemin, insanın yaşam sürecindeki düşünce, tutum ve davranışlarına ilişkin bir “hesap verme”, “borç ödeme durumunun değerlendirmesi” dönemi olmasıdır.

Ayrıca "Din" belirli ritüelleri sürekli tekrarlamaktan öte bir kavram olup, din, iyiliği ve doğruluğu aramak, kötülükten ve nefsaniyetten arınmaktır. "İyilik"'in anlamı ise Bakara suresinin 177. ayetinde açık olarak bildirilmiş ve dogmatik ritüelin ( Dua esnasında yüzün doğuya ve batıya çevirilmesi gibi ) tek başına dini vecibenin iifası anlamına gelemeyeceği vurgulanmıştır.

2/177 - Leysel birra en tüvellu vücuheküm kıbelel meşrikı vel mağribi ve lakinnel birra men amene billahi vel yevmil ahıri vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyın ve atel male ala hubbihı zevil kurba vel yetama vel mesakıne vebnes sebıli ves sailıne ve fir rikab ve ekames salate ve atez zekah vel mufune bi ahdihim iza ahedu ves sabirıne fil be'sai ved darrai ve hıynel be's ülaikellezine sadeku ve ülaike hümül müttekun 
( Yüzünüzü doğu ve batı doğrultusuna çevirmenizde iyilik yoktur. Lakin iyilik, o Allah’a , sonraki güne, meleklere, kitaba, habercilere inananlara, sevdiklerine, yakınlarına, yetimlere, yoksula, yolda kalmışa, dilenenlere, boyunduruk içindekilere sevgiyle mal verenlere, duaya kalkanlara, zekatı verenlere, ahdettiklerinde ahdlerini ifa edenlere, zorlukta, sıkıntıda, darlıkta ve zor savaş zamanında sabredenleredir. İşte onlar doğrudurlar ve işte onlar sakınırlar. )

İlahi Nizam ve Kainat kitabında yer alan aşağıdaki bölüm de bu kapsamda dikkat çekmektedir.

“O insanın dünyada yaşaması, kendisine sahip olan varlığın, dünyaya inmezden evvel diğer vazifelilerle birlikte hazırlamış olduğu dünya tatbikatı plânını gerçekleştirmesi içindir. Binaenaleyh o varlık dünyaya gelmezden evvel yapması lâzım gelen işleri tasarlamış, gözüne almış ve onları yapacağına söz vermiştir. Mademki o buna söz vermiştir, dünyaya inişi de bu verdiği sözün tatbiki içindir, o hâlde dünyaya indikten sonra onun verdiği sözü tutması ve borcunu ödemesi, yâni tasarlanmış plânı tatbik etmesi şart olur. Zira vazife plânının tensibi ile kararlaştırılmış işlerin yapılması zarurîdir. Böylece karar verilen işler vicdan mekanizması muvazenesinin ahengi içinde tatbik edilir......... Bu kadar ince hesaplarla hazırlanmış bir plân etrafında bir sürü vazifelinin faaliyeti, emeği geçerek meydana getirilmiş bir bedenin sahibi olan varlığın, mensup bulunduğu mâşerî plânın fertlerine karşı elbette borçları olacaktır. Ve bu borçları o, daha dünyaya gelmezden evvel tekeffül etmiştir. Buna rağmen bir gün kalkar da bu hazırlayıcılar ve yardımcılar muvacehesinde vermiş olduğu sözü unutur, kararlarından döner, borçlarını red-deder, plânını tatbik etmekte tembellik gösterir ve hattâ üstelik intihar da etmeye kalkışırsa vazife sezgisine ne kadar aykırı ve uzak bir harekette bulunmuş olur. .................. Beden bir varlığa hizmet eder ve kaba dünya maddelerinde o varlığın sembolü olur. Tıpkı ruhun sembolü de daha derin mânâda varlık olduğu gibi. Şu hâlde dünyada, bedenden ruha kadar uzanan bu birbirinden farklı beden-varlık-ruh münasebeti insanlarda, bedenin içinde ruh varmış zehabını uyandırır.”

23 Temmuz 2019 Salı

“SATmak”, “SATan” ve “ŞEYTan”

Kelimelerin ortak tek bir kökenden geldikleri, etimolojik analizlerden ve diller arasındaki kelime paylaşımlarından anlaşılmaktadır.

Bu bağlamda, Türkçe’de yer alan “Satmak” filinin kökü ve Arapça’da yer alan “Sat” fiilinin kendisi olan “Sat” kelimesi ile batı dillerinde “Satan” olarak telafuz edilen “Şeytan” kelimesindeki “Sat” veya “Şeyt” kökleri ilginç bir durum arzetmektedir.

Sat’ = Yüksek olmak, Kesmek ( Anlam içeriği, “Büyüklenip, nimete kendisinin sahip olduğunu zannedip diğerlerinin erişimini kesmek, kısıtlamak. )

Şeyt = Helak olmak, Kaynamak, Yanmak

“Sat” ve “Şeyt” kelimelerinin anlamları İblis’in ve onun neferi şeytanların temel işlevini tanımlamakta gibidir. “Her türlü nimeti engellemek, varlıkları ateş azabına ve helake sürüklemek”

Zira “Satmak” fiili, Allahü Teala’nın karşılıksız olarak bahşettiği nimetlerin birileri tarafından gasp edilmesi ve diğerlerine dünya metası karşılığında kısıtlı olarak verilmesi eyleminden ibarettir.


Sat+an, Şeyt+an .... sondaki “an” eki “gibi olan, yapan” anlamı taşımaktadır. ( Örnek: Kurb+an ( Yakınlaşan ), İtaly+an ( İtalya ile ilgili olan ) )

A’raf ve Maun surelerinin aşağıdaki ayetleri, nimete erişimin İblis tarafından nasıl engellendiğinin açık beyanı niteliğindedir.

7/16 - Kale fe bima ağveytenı le ak'udenne lehüm sıratakel müstekım ( "Öyleyse, beni azdırmandan dolayı, onlara karşı, senin doğru yolunun üstüne oturacağım." dedi. )

107/7 - Ve yemneunel maun ( Ve ihtiyaçlığı, yardımı engelleyip menederler. )
“Şirketler satış için kurulurlar.” Bu cümledeki “Şirket” ve “Satış” kelimeleri konu bağlamında ilginç anlamlar barındırmaktadırlar.

Şirket = Ortak koşma ( Şirk kökünden ) yani kendini Rab gibi addetme.
Satış = Nimeti kısıtlama

İnsanlar, birbirlerine karşılıksız fayda sağlamak yerine "faydayı satmak" kavramını zihinlerinden çıkarmadıkları ve her gün marketteki kasadan "düt" diye geçirilen mal gibi şirketlerin kapısından geçtikleri müddetçe şeytanın bu aldatma düzeni daim olacaktır. Zaten kapitalist emperyalist küresel şeytanlar çalışanları "Human Resource" ( İnsan Kaynağı ), "Asset" ( Varlık / Mal ) gibi kelimelerle tanımlamaktadırlar. Bordrolarda "İşverene maliyetiniz .... TL." yazmaktadır. Yani çalışana "Sen malsın." denmektedir. ) 

Her bireyin bir diğerinin faydasına olacak farklı ürünleri, hizmetleri temin etmek için ve zaten birbiri için çalıştığı bir ortamda tekrar birbirlerine dönüp ""Para vermezsen vermem." demeleri çok ilginç bir hipnoz durumu gibi tezahür etmektedir.

Ticaret adı altındaki mevcut gasp ve sömürü sistemi, şeytanın negatif tesirleri nedeniyle, tarih boyunca öylesine içselleştirilmiş, öylesine kalıplaştırılmış durumdadır ki bunun dışındaki bir sistem ütopik, hayal ürünü ve saçma olarak nitelendirilmektedir. Ancak döngü sonuna gelinen bu dönemde yükselen idrak seviyesi ve tesis edilen kolektif bilinç yeni döngünün başlamasına vesile olacaktır.

Büyüklük tutkusunun sonucu bozgunculuktur.


“Ululuk, Büyüklük, Yücelik” tutkusu maalesef insanoğlunun vazgeçmekte en çok zorlandığı saplantılarının başında gelmektedir. Küçüklükten itibaren “diğerlerine göre üstün ol”, “hayat denen yarışta !? kazanan ol”, “büyük balık ol”, “ezmezsen ezilirsin” telkinleriyle yetiştirilen insan bu batıl ve satanik hedeflerin sarhoşluğu içerisinde sonunda dünyadaki kan ve gözyaşının temel müsebbibi haline gelmektedir.

Zira, olması gerekene yani ilahi düzene aykırı olan “üstünlük gayretinin” sonucu doğal olarak “bozgun”  olmaktadır. İnsanlar bu batıl saplantıları yüzünden her türlü hileye, yalana, ikiyüzlülüğe, ihanete kısaca her türlü kötülüğe başvurabilmekte, yaptıklarının aslında kötü olduğu kendilerine hatırlatıldığında ise “iyi olanı yaptıklarını”, “bunun olması gereken olduğunu”, “sistemin böyle işlediğini” savunmaktadırlar. ( "Kaostan faydalanma", "Kaostan beslenenler", "Kaosa dayalı düzen" söylemleri bilinçli olarak kaosa sebebiyet veren bozguncuları işaret etmektedir. )

Konuya ilişkin Kur’an ayetleri son derece net mesajlar içermektedir.

28/83 - Tilked darul ahıratü nec'alüha lillezıne la yürıdune ulüvven fil erdı ve la fesada vel akıbetü lil müttekın ( Ahiret yurdu budur. Onu, yerde ululuk, büyüklük ve bozgun istemeyenler için oluştururuz. Sonuç sakınanlar içindir. )

Ayet numarasındaki 11 nümerolojisi ( 83 ... 8+3 = 11 ), 11 sayısının inkarcı satanistler tarafından sapkın anlam* yüklenmek suretiyle sembolleştirileceğini haber vermekte gibidir. ( * Haşa Rab’bin üzerinde olmak )

17/4 - Ve kadayna ila benı israile fil kitabi le tüfsidünne fil erdı merrateyni ve le ta'lünne ulüvven kebira ( Ve kitapta İsrailoğulları' na, yerde iki kere bozgun yapacaksınız ve büyük ululanma ile ululanacaksınız diye hükmettik. )
Dikkat edilecek olursa, Kur’an’da “Ululanmak” ( Ulüvven ) ve “Bozgunculuk” ( Fesad ) kavramları birlikte yer almaktadır.

27/31 - En la ta'lu aleyye ve'tunı müslimın ( Benim üzerime ululanmayın ve bana teslim olanlar olarak gelin. )

27/31 kodlu ayette inkarcı satanistlerin, İblis’in saptırması* sonucunda, Allahü Teala’ya karşı durdukları ve ululanmaya cüret etme sapkınlığında bulundukları bildirilmektedir.

*38/75 - Kale ya iblısü ma meneake en tescüde li ma halaktü bi yedeyy estekberte em künte minel alın ( "Ey İblis, seni kuvvetimle yarattığım için yere kapanmaktan ne men etti? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa ululananlardan mı oldun?" dedi. )

Sure kodunda 11 nümerolojisi bulunmaktadır. ( 38 ... 3+8 = 11 )

2/11 - Ve iza kıle lehüm la tufsidu fil ardı kalu innema nahnü müslihun ( Ve onlara "Yerde bozgun yapmayın." denildiğinde, "Kesinlikle bizler iyileştirenleriz." derler. )
Bozguncuların kendilerini “iyilik yapanlar” addettiklerini bildiren ayetin numarası da 11 nümerolojisi içermektedir.

47/14 - E fe men kane ala beyyinetin min rabbihı ke men züyyine lehu suü amelihı vettebeu ehvaehüm ( O halde, Rab’binden deliller üzerinde olan kimse, ona kötü işleri süslü gösterilen ve onların heveslerine tabi olan kimse gibi olur mu? )

“Kötü işleri kendilerine süslü gösterilenler”den bahsedilen ayetin ait olduğu surenin numarasında yine 11 nümerolojisi bulunmaktadır. ( 47 ... 4+7 = 11 )

22 Temmuz 2019 Pazartesi

Ölçüp ince hesap yapanlar

Şeytanlar, bir sınav ve tekamül planı olan Dünya’daki ( Kaba Madde Alemi ) saptırıcı faaliyetlerini, bir başka deyişle beyhude olan “kadere müdahale girişimlerini” belirli bir nümeroloji ve ölçüye göre icra etmekte ve akıllarınca ilahi nizamdaki kader mekanizmasını idare ettiklerini sanmaktadırlar.

“Kader” ( Ölçü ) kelimesi, evvelki bölümlerde de ifade dildiği üzere, “Mikdar” ( Ölçülendirme ) kelimesinin köküdür. Kur’an’da, şeytanların kendilerince “ölçerek” ince hesaplar yaptıkları ve - akılları yatmasına rağmen *- ilahi bilgilerin genele yayılmasını engellemek ve kendi manipülasyonlarına araç olmalarını sağlayabilmek için ilahi bilgileri sihir olarak nitelendirdikleri, çarpıtıp tahrif ettikleri Müddessir suresinin aşağıdaki ayetlerinde bildirilmektedir.

74/18 - İnnehu fekkere ve KADDERE ( Kesinlikle o fikretti ve ÖLÇTÜ. )
74/19 - Fe kutile keyfe KADDERE ( Hem öldürülesi nasıl da ÖLÇTÜ. )
74/20 - Sümme kutile keyfe KADDERE ( Sonra öldürülesi nasıl da ÖLÇTÜ. )
74/21 - Sümme nezare ( Sonra baktı. )
74/22 - Sümme abese ve besere ( Sonra çehresini çattı ve yüzünü ekşitti. )
74/23 - Sümme edbere vestekbere ( Sonra arkasını döndü ve kibirlendi. )
74/24 - Fe kale in haza illa sihrun yu'seru ( Böylece "Bu ancak öğretilegelen sihirdir." dedi. )
74/25 - İn haza illa kavlül beşeri ( Kesinlikle bu ancak insan sözüdür. )


Sure numarası olan 74 sayısının nümerolojik değeri 11 sayısını vermekte olup, bu sayı okült satanizmde Rab’bin üzerinde olmayı ( haşa ) sembolize etmektedir.

*2/75 - E fe tatmeune en yü'minu leküm ve kad kane ferıkun minhüm yesmeune kelamellahi sümme yüharrifunehu min ba'di ma akaluhü ve hüm ya'lemun ( Böylece size inanmalarını mı ümit edersiniz? Ve onlardan bir kısmı Allah’ ın kelamını işitip akılları erdikten sonra bile bile onu tahrif ettiler. )

19 Temmuz 2019 Cuma

Vefk

“Vefk” kelimesi “Uygun, Uyumlu” anlamına gelmekte olan Arapça bir kelimedir. Vefk, aynı zamanda harf, rakam, kelime, esmâ-i hüsnâ, âyet ve sûrelerin belirli bir düzene göre matris formatında kareler içine yazılarak tesir oluşturmanın amaçlandığı okült uygulamaya da verilen isimdir. Vefk, kadere müdahale niteliğinde olan ve sihir ( büyü ) kapsamına giren bir uygulama gibi görünmektedir. Zira uygulama içerikleri incelendiğinde iyi olduğu kadar kötü sonuçların da hedeflendiği görülmektedir. Daima hatırlanmalıdır ki kader mekanizmasındaki her türlü tezahür ancak ve ancak Allahü Teala’nın izni ve takdiri ile ve O’nun yetkilendirdiği Vazifeli Varlıkların ( Melekler ) eylemleri vesilesiyle işlemektedir. Bu nedenle, olumlu ve iyi niyetli düşünceler ile dahi olsa kaba madde alemi olan dünyadaki varlıkların kadere müdahale girişimleri çok hassas bir husus olup, Allah’ın hudutlarının aşılması durumunu oluşturma potansiyelini de taşımaktadır.

“Vefk” kelimesi Kur’an’da sadece Nebe suresinin 26. ayetinde, kendisinden önceki ayetlerde bahsedilen “Cehennem” kelimesiyle ilintili olarak, geçmektedir.

78/26 - Cezaen VİFAKAN ( TAM UYGUN karşılık olarak. )
Bu ayeti takip eden ardışık 3 ayet incelendiğinde her ayetin “6” kelimeden oluştuğu ve ayetlerin 6. kelimelerinin “Hısab” ( Hesap ), “Kizzab” ( Yalanlama ) ve “Kitab” ( Yazı, Kitap ) olduğu görülmektedir. Bu durum İncil’de belirtildiği üzere nefsaniyeti, inkarı ve ortak koşmayı sembolize eden ve “insanın sayısı” olarak tanımlanan “666” sayısına dikkat çekmekte gibidir.

78/27 – İnne (1) hüm (2) kanu (3) la (4) yercune (5) hısaben (6) ( Kesinlikle onlar hesabı ummayanlardı. )

78/28 - Ve (1) kezzebu (2) bi (3) ayati (4) na (5) kizzaben (6) ( Ve ayetlerimizi yalanladılar da yalanladılar. )

78/29 - Ve (1) külle (2) şey'in (3) ahsayna (4) hü (5) kitaben (6) ( Ve kitapta olmak üzere herşeyi saydık. )

"Hesaplama", "sayma" ve "yazmaya" dayalı olan “Vefk” ilimine verilen ismin yukarıdaki ayetlerden kaynaklanmış olması kuvvetle muhtemeldir. Zira “Cezaen VİFAKAN” ( TAM UYGUN karşılık ) ifadesi, “birini tesir altına almak suretiyle onu belirli sonuçlara maruz bırakma” anlamına gelebilmektedir. Ayrıca ayetlerde “Kizzaben” ( Yalanlama ) kelimesinin de geçmesi Vefk ilmine ilişkin olumlu izlenimler oluşturmamaktadır.

Aşağıda bir Vefk örneği yer almaktadır.




14 x 14'lük bir matris formatında derlenmiş bir Vefk

17 Temmuz 2019 Çarşamba

Çıkış Var mı? Yok mu?


“Huruc” kelimesi “Çıkış” anlamına gelmekte olup, Kur’an’da kaba madde alemi olan dünyadan yani cehennemden*, tekamül etmek suretiyle “çıkış” liyakatine erişmeyi, yani kurtuluşu ifade etmektedir. ( * Cehennem, maalesef birçokları tarafından farklı bir mekanmış gibi algılanmakta, cennetten çıkarılanın nereye gönderilmiş olabileceği üzerinde fikredilmemektedir. )

45/35 - Zaliküm bi ennekümüttehaztüm ayatıllahi hüzüven ve ğarratkümül HAYATÜD DÜNYA FEL YEVME LA YUHRACUNE MİNHA ve la hüm yüsta'tebun ( Bu, kesinlikle Allah' ın ayetlerini alay edinmenizdendir. Sizi DÜNYA HAYATI aldattı. ARTIK BUGÜN ORADAN ÇIKARILMAZLAR. Onların özürleri de istenmez. )

Ayette açıkça “o gün” yani “Yevmel Huruc” ( Çıkış Günü ) geldiğinde inkarcıların o çok sevdikleri, tutkuyla bağlandıkları dünyadan çıkamayacakları, cehennemin aslında cennet yapabilecekleri şu dünya olduğunu idrak edecekleri ancak tekamüllerini tamamlayabilmeleri için tekrar tekrar reenkarnasyon döngülerine maruz kalacakları bildirilmektedir.

5/37 - Yürıdune en YAHRUCU minen nari ve ma hüm bi HARİCINE minha ve lehüm AZABÜN MÜKIM ( Ateşten ÇIKMAYI isterler. Ama oradan ÇIKACAK değillerdir. Onlara SÜREKLİ AZAP vardır. )*

22/22 - Küllema eradu en YAHRUCU minha min ğammin üıydu fıha ve zuku AZABel harık ( Gamdan dolayı, oradan her ÇIKMAYI istediklerinde oraya geri döndürülürler. Tadın yakıcı AZABI.* )

*Ayettki “Yakıcı Azab” ifadesi, dünya hayatındaki zorlukları, acıları, hayal kırıklıklarını, umutsuzlukları ve mutsuzluğu sembolize eden ifadedir.

65/2 - Fe iza belağne ecelehünne fe emsikuhünne bi ma'rufin ev farikuhünne bi ma'rufin ve eşhidu zevey adlin minküm ve ekımuş şehadete lillahi zaliküm yu'azu bihi men kane yü'minu billahi vel yevmil ahıri ve men yettekıllahe yec'al lehu MAHRECEN ( Böylece vadelerine eriştiklerinde, onları iyilikle tutun veya onları iyilikle ayırın. Sizden adil iki kişiyi şahit kılın. Allah için şahitliğe kalkın. Allah’a ve sonraki güne inanan kimseye öğütlenen budur. Kim Allah’tan sakınırsa, ona ÇIKIŞ oluşturur. )

71/18 - Sümme yu'ıyduküm fiha ve YUHRİCUKÜM IHRACEN ( Sonra sizi oraya döndürecek ve sizi ÇIKIŞ OLARAK ÇIKARACAK. )

50/11 - Rizkan lil ıbadi ve ahyeyna bihi beldeten meyta kezalikel HURUC ( Kullar için rızık olarak. Onunla ölü beldeyi dirilttik. İşte ÇIKIŞ böyledir. )
Ayette “çıkış” kavramı “ölüyken dirilme” olarak tanımlanmaktadır. Bu durum dünya hayatının gerçek yaşam olmadığını, bir ilüzyon, bir aldatmaca, sınav niteliğinde bir cennet / cehennem simülasyonu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

50/42 - Yevme yesmeunes sayhate bil hakk zalike YEVMÜL HURUC ( O gün çığlığı gerçekten duyarlar. Bu ÇIKIŞ GÜNÜDÜR. )

7/24 - Kalehbitu ba'duküm li ba'dın adüvv ve leküm fil erdı müstekarrun ve metaun ila hıyn ( "Birbirinize düşman olarak inin. Size yerde belirli zamana kadar durak yeri ve fayda vardır." dedi. )

7/25 - Kale fıha tahyevne ve fıha temutune ve minha TUHRACUN ( "Orada dirileceksiniz. Orada öleceksiniz. Oradan ÇIKARILACAKSINIZ." dedi. )

19/68 - Fe ve rabbike le nahşürannehüm veş şeyatıne sümme le nuhdırannehüm havle cehenneme cisiyya ( Böylece ve Rab’bin, onları ve şeytanları kesinlikle toplayacağız. Sonra kesinlikle onları cehennemin etrafında diz çökmüş olarak hazır edeceğiz. )
……
19/71 - Ve in minküm illa varidüha kane ala rabbike hatmen makdıyya ( Ve kesinlikle sizlerden olanlar illa ki oraya varırlar. Rab’binin üzerine akdedilmiş hükümdür. ) *
*Tüm insanların cehennemi görecek olmaları ancak dünyanın cehennem olması ile açıklanabilir.

50/22 - Lekad kunte fi ğafletin min haza fe keşefna anke ğıtaeke fe besarukel yevme hadid ( Bundan habersizlik içinde oldun. Üzerinden örtünü kaldırdık. Artık bugün gözün, görüşün keskindir. )**

14/48 - Yevme tübeddelül erdu ğayral erdı ve semavatü ve berazu lillahil vahıdil kahhar ( O gün yer başka yere dönüşür. Gökler de. Ve tek kahredici Allah için meydana çıkarlar. )**

**Ayette o gün yerin artık farklı bir yer algısı oluşturduğu ( dünyanın cehennem olduğunun idrakine varıldığı ), gözlerden perdenin kalktığı ve gözlerin gerçeği gördüğü bildirilmektedir.

14 Temmuz 2019 Pazar

İnsan Rab'bin "Bir"'liğinin sembolüdür.

"İnsan" kelimesi, "İns" ( Başlamak, İlk olmak ) ve "An" ( Gibi olan ) yani "Başlatan / İlk olan" anlamına gelmekte olup, Allahü Teala'nın yüceliğinin ve tekliğinin / "Bir"'liğinin bir yansıması gibidir. 

Kur'an'da ilk "İnsan" kelimesi Bakara suresinin 2/8 kodlu ayetinde geçmektedir. 

2/8 - Ve minen nasi men yekulu amenna billahi ve bil yevmil ahıri ve ma hüm bi mü’minin ( Ve insanlardan kimileri Allah’a ve sonraki güne inandık derler de onlar inananlar değillerdir. ) 
Ayet kodunun nümerolojik değeri 10 üzerinden "1" sayısını vermektedir. ( 2+8 = 10 ) 

Sure numarası olan 2 sayısı 1+1 olarak düşünüldüğünde 11 nümerolojisi ortaya çıkmaktadır. 

Ayrıca ayet numarasının "8" olması da insanın sonsuz döngüler ve yeni döngü başlangıçları içindeki bir tekâmül yolcusu olduğuna dikkat çekmektedir. 

İnsan kelimesi ( İnsan, İns, Nas ( İnsanlar ) ) Kur'an'da 332 kere tekrarlanmaktadır. Bu sayının nümerolojik değeri de "8" sayısını vermektedir. 

Ruhun insan olarak tezahür etmesini konu alan 19/17 kodlu ayetin kodundaki 8 nümerolojisi, insanın tekâmül döngüleri sonunda özü olan ruha döneceği bilgisini dolaylı olarak vermektedir. 

19/17 - Fettehazet min dunihim hıcaben fe erselna ileyha ruhana fe temessele leha beşaren seviyya ( Onlarla arasına perde konuldu. Böylece ona ruhumuzu gönderdik de ona tam insan olarak temsil olundu. ) 

Secde suresinin aşağıdaki ayetinde "Ruhundan üfleme" kavramı ilk kez geçmekte olup, ayetin ilk cümlesi 10 kelimeden oluşmaktadır. 10. kelime Allah'ı işaret eden "Hı" zamiridir. 

32/9 - Sümme (1) sevva (2) hü (3) ve (4) nefeha (5) fi (6) hi (7) min (8) ruhı (9) HI (10) .... ( Sonra onu düzenleyip şekillendirdi ve içine ruhundan üfledi. ) 

Secde suresinin 32. sure olması ve 30 ayetten oluşması ( 32 ve 30 ), İnsan kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi olan 332 sayısıyla uyumlu olup, "8" nümerolojisine dikkat çekmektedir. ( 3+3+2 = 8 ) 

İnsanların "tek bir nefisten yaratıldıklarının" ilk kez bildirildiği Nisa suresinin "1." ayetinde "1" nümerolojisi bulunmaktadır. 

4/1 - Ya (1) eyyü (2) ha (3) en (4) nas (5) itteku (6) rabbe (7) küm (8) ellezı (9) haleka (10) küm (11) min (12) nefsin (13) vahıdetin (14) ..... ( Ey insanlar sizi tek nefisten yaratan Rab’binizden sakının. ) 

Ayet kodu ( 4/1 ) ile ayetin ilk cümlesindeki kelime adedinin ( 14 ) toplamı "1" nümerolojisini vermektedir. ( 4+1+1+4 = 10 ... 1+0 = 1 ) 

"İnsan" suresinin 76/1 kodlu ilk ayetinin kodu ile ayetteki "İnsan" kelimesinin sıra numarasının toplamı 19 sayısı üzerinden "1" nümerolojisini vermektedir. ( 7+6+1+5 = 19 ... 1+9 = "1" ) 

76/1 - Hel (1) eta (2) ala (3) el (4) İNSANİ (5) hıynün mined dehri lem yekun şey'en mezkura ( İnsana uzun zamandan hatırlanacak bir şey olmadığı zaman gelmedi mi? ) 

İnsan vücudunda 20 adet parmak ve 71 adet dıştan görünen eklem* bulunması da Allah kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi olan 2701 sayısını oluşturan 1,2 ve 7 sayıları bazındaki "1" nümerolojisi açısından önem arzetmektedir. ( 20+71 ... 91 ... 9+1 = 10 ... 1+0 = 1 ) ( * Eklem, "BİRleştirici"dir. )

Ayrıca Parmak adedi olan 20 sayısı "11" ( 10+10 ) nümerolojisini, Eklem adedi olan 71 sayısı da "8" ( 7+1 ) nümerolojisini içermektedir. 

Son sure olan Nas ( İnsanlar ) suresinin 114. sure olması ( 1+1+4 = 6 ) ve 6 ayetten oluşması, Allah kelimesinin Arapça ebced değeri olan 66 sayısı açısından dikkat çekmektedir. ( Elif 1 + Lam 30 + Lam 30 + He 5 = 66 )

13 Temmuz 2019 Cumartesi

KabaLa ... Ka+BaRa

Yahudi mistisizmi olarak bilinen ve esası, harf ve kelimelerin belirli bir nümerik yapı içinde zikredilmesi suretiyle maddeye hükmetmeye, maddenin yapıni değiştirmeye, yaratmaya yani sözde kadere hükmetmeye dayanan "Kabala" kelimesinin aslı "Kabara" kelimesidir. "Kabara" kelimesi "Ka" ve "Bara" olarak ikiye ayrılmaktadır. 

Ka = Gibi ( Arapça'daki "Ke" kelimesi ) 
Bara = Yaratan, Yaratıcı ( Arapça'daki "Barii" kelimesi ) 

Bu durumda "Kabara" kelimesinin anlamı "Yaratıcı Gibi" olmaktadır. Bu kapsamda "Kabara" kelimesi esas itibarıyla bir şirk kelimesidir. Kabara, Allah'ın bahşettiği ilimle O'nun olunabileceği gafletine düşmektir. 

Türkçe'deki "Kabarmak" ( Yücelmek, Büyümek ) ve Arapça'daki "Kibir" ( Büyüklenme ) kelimeleri de aynı köke aittirler. 

"Kibir" / "Kibr" ( Ke+Barii ) kelimesi "Yaratıcı Gibi" anlamıyla müteşabih olarak "Yüceliği, Büyüklüğü" ifade etmektedir. Kur'an'da "Barii" kelimesinin geçtiği ilk ayet Bakara suresinin 2/54 kodlu ayetidir. 

2/54 - Ve iz kale musa li kavmihı ya kavmi inneküm zalemtüm enfüseküm bittihazikümül ıcle fe tubu ila BARİİküm faktülu enfüseküm zaliküm hayrun leküm inde BARİİküm fe tabe aleyküm innehu hüvet tevvabür rahim ( Ve zamanında Musa kavmine "Ey kavmim siz buzağıyı kendinize edinerek kesinlikle nefislerinize zulmettiniz. O halde tevbe edip güzel YARATANINIZA tabi olun da nefislerinizi öldürün. Bu, güzel YARATANINIZIN indinde size hayırlıdır." dedi. Böylece üzerinize tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir, merhametlidir. ) 

Ayet kodunun nümerolojik değeri ise "11" olmaktadır. 11 sayısı Kabara öğretisindeki en önemli sayıdır. ( 11 sayısı portal açılması vesilesiyle üst / farklı boyuta / aleme / frekansa geçişin sembolüdür. )

Ayrıca 2. sure "Bakara" suresidir. Aynı harflerden oluşan "Bakara" kelimesiyle "Kabara" kelimesi arasında okült bir ilinti olabilir mi?

11 Temmuz 2019 Perşembe

Annuit Coeptis – Novus Ordo Seclorum

ABD’nin 1 Dolar değerindeki bankbotunun üzerinde yer alan piramid figürü ve üzerindeki yazılar incelendiğinde hem semantik ( anlamsal ), hem de nümerolojik okült ezoterik mesajlar ortaya çıkmaktadır.


Piramidin üstünde yer alan ve “Onaylanmış Başlangıç" anlamını taşıyan “Annuit Coeptis” yazısı 12 harften, piramidin altında yer alan ve “Yeni Dünya Düzeni” anlamını taşıyan “Novus Ordo Seclorum” ifadesi ise 17 harften oluşmaktadır. Her iki ifadedeki harflerin toplamı ise 29 sayısını, bu sayıda portal açılışı vesilesiyle üst boyuta geçişin nümerolojik sembolü olan “11” sayısını vermektedir.

Ayrıca “Novus Ordo Seclorum” ( Yeni Dünya Düzeni ) ifadesinde 17 harf bulunması da, yeni döngü başlangıcının sembolü olan “8” sayısı açısından dikkat çekmektedir. ( 1+7 = “8” )

Piramidin tabanında yer alan ve Romen rakamlarından oluşan MDCCLXXVI ifadesi de ABD’nin kuruluşu olan 1776 yılına işaret etmektedir. 1776 sayısının nümerolojik değeri ise “Ruh” kelimesinin nümerolojik sembolü olan “21” sayısına eşittir.

Ayrıca piramidin ayrık tepesini oluşturan ve “Gözü” içeren üçgen kısmının “Sürüngen ( Reptilian ) Derisine” benzediği görülmektedir.