27 Şubat 2022 Pazar

Puppet masters ( Kukla oynatıcıları )

Küresel şirketlerin sahibi konumunda bulunan ve "elit azınlık" olarak da anılan hibrid ( negatif frekanslı süptil boyut varlıklarıyla ilintili ) aileler, Zionism ( Tanrısalcılık ) obsesyonları doğrultusunda, asırlardır tüm devletleri perde arkasından yönetmeye ve küresel gelişmelerin planları doğrultusunda yani küresel tam tahakküm sisteminin tesisine vesile olacak şekilde gerçekleşmesini sağlamaya çalışmaktadırlar. 

Bu süreçte kullandıkları metodların en önemlisi metafizik tesirlere dayalı "zihin kontrol" metodudur. Zira bu noktada kontrol altında olması gereken bir kitle olabileceği gibi sadece ilgili ülkelerin başındaki muktedir görünümlü! şahıslar da olabilmektedir. Ve bu nedenledir ki küresel aileler dünya ülkelerinin parlamenter formatta değil totaliter ( istibdadi, diktatöryel ) formatta yönetilmesini istemektedirler. Zira bu yapıda, ilgili ülkedeki muktedirin zihin kontrolü altına alınması tüm ülkenin kontrol altına alınması anlamına gelmektedir. Emrinde ordu bulunan bir yerel muktedir esasen tüm fiziki gücü elinde tutuyor gibi görünse de bu muktedir birilerinin zihin kontrol süjesi konumundaysa yani "Yönlendiricisi / -leri" ( Owner, Master ) var ise tüm kontrol esasen o "Yönlendiriciler"dedir. Bu durumda o muktedir iplerle bağlı bir kukladan öte bir nitelik arzetmez. 

Şeytani sistem, her konuda olduğu gibi bu konuda da medya iletişimini yapmakta ve uygulanmakta olan metodu açıkça paylaşmaktadır. Zira okült satanizmdeki şu cümle herşeyi açıklamaktadır. "En büyük sır hiçbir sır olmamasıdır." Yani esasen alınması gereken mesaj her söylemin ve eylemin açıkça ortada olduğu, sadece onları duyacak kulağa, görecek göze ve yorumlayacak bilgiye ihtiyaç olduğudur. "Araştıran için sır yoktur." söylemi de bu bağlamda derin anlam içermektedir.

                                               
"Kukla Oynatıcıları" isimli kitap. "Dünya olaylarının ardındaki gerçek güçler."


2018 yılı yapımı "Kukla Oynatıcısı" isimli film

1994 yılı yapımı "Kukla Oynatıcıları" isimli film ( Afişteki insan kafasının arkasında, tam ense kısmındaki ışık görseli zihin kontrolüne işaret etmektedir. )

Majik operasyon olarak da tanımlanabilecek yukarıda anılan zihin kontrol uygulaması, süjenin "çoklu kişilik bozukluğu sendromu" arzetmesine de sebebiyet vermektedir. Zira zihin kontrol uygulaması vasıtasıyla beyin bölümlere ayrılmakta ve her bölüm farklı şekilde programlanabilmekte ve buna bağlı olarak da dışarıdan bakınca "tutarsızlık" olarak tanımlanabilecek farklı zihinsel ve davranışsal modeller tezahür etmektedir. Örneğin çok sevecen ve sempatik görünen bir süje, iletilen uyarıcı bir telkin sinyali ( ses, kelime, görsel vb. ) vasıtasıyla son derece acımasız bir katile dönüşebilmektedir. Bu sistemin halk arasındaki ifadesi "Maji / Büyü" kelimesidir.

Zihin kontrol sistemi, zihin kontrol süjesi ( kuklası ) konumunda olan yerel bir muktedirin "istenenin dışında" bir karar almasını da engellemektedir. Karar vermede bir tereddüt, bir çekince oluştuğunda metafizik tesir iletisi ( kodlu sinyalller ) vasıtasıyla "istenen" kararın verdirilmesi ve "istenen" aksiyonun aldırtılması sağlanabilmektedir. ( Bunun birçok örnekleri mevcuttur. Araştırılabilir. ) Anılan kodlu sinyal yani yönlendirici tesir doğrudan "kanal" ( üst süptil varlıklarla temasçı ) işlevi gören "danışman" statüsündeki bir okültist medyum tarafından iletilebileceği gibi görsel veya işitsel mecra vasıtasıyla da iletilebilmektedir.

Büyü anlamındaki "Sihir" kelimesinin kökü "Sehr, Sehhara" ( Buyruğa almak, Buyruk altına almak ) kelimesi olup kelimenin köken anlamı da açıkça "Zihin kontrolünü" tanımlar niteliktedir. İsra suresinin 47. ayetinde zalimlerin gerçek karşısında "Sihirlenmiş adam" iftirası atmaları konu edilmektedir. Sihir, zalimlerin metodu olduğu için sahit olmalarına ragmen inkar ettikleri gerçeği de "sihir" / "sihirlenmiş adam" olarak nitelemektedirler.

17/47 Nahnu a'lemu bima yestemiune bihi iz yestemiune ileyke ve iz hum necva iz yekuluz zalimune in tettebiune illa raculen meshura

( Seni dinlediklerinde, onunla neyi dinlediklerini ve onlar gizli fısıldaşırlarken zalimlerin "Kesinlikle ancak sihirlenmiş adama tabi oluyorsunuz." dediklerini biz biliriz. )

Küresel bir kriz vesilesi olarak sahnelen "Rusya'nın Ukrayna'yı işgali" senaryosu da belki gelişimi açısından yukarıda belirtilen açıdan bakılabilecek bir vaka niteliğinde olabilir. 

25 Şubat 2022 Cuma

Ritüellerin sayısı 11 "Savaş" ile yine sahnede...

Hatırlanacağı üzere, bir kitle operasyonu olan "Pandemi" ( Coronavirus ) sürecindeki 11 sayısına ilişkin nümerolojik tespitler evvelce "Coronavirus ve 11 ritüeli" başlıklı farklı bölümlerde sunulmuştu.

Tam da pandemi sürecinin sona erme aşamasında olduğu ( hatta sona erdiği ) ve ülkelerin kısıtlamaları kaldırmaya başladıkları bir dönemde yani insanların rahat bir nefes alma sürecine girmeleri aşamasında hemen bir sonraki plan olan "Savaş" aksiyonu ( Rusya - Ukrayna krizi ) devreye alınmış görünmektedir. 

Bugün basında yer alan ilk "Ölü sayısı" haberleri, satanik kitle adak ritüellerinin değişmezi olan 11 sayısının "Savaş" senaryosu ile yeniden gündeme geldiğini göstermektedir. 25.02.2022 tarihli haberlerde ilk açıklanan ölü sayısı 137 olarak bildirilmektedir. ( 137 ... 1+3+7 = 11 )









24 Şubat 2022 Perşembe

Sıradaki senaryo ... Savaş

Zionism'i* ( Tanrısallık, Şirk ) ilke edinmiş küresel şirketlerin ( elit hibrid ailelerin ) yeni dünya düzeni olarak adlandırdıkları Tek Dünya Devleti'ni resmi olarak kurma yani dünya devletlerini tek merkezden bir konsey vasıtasıyla resmi olarak yönetme ve bu yolla küresel tam tahakküm, tam kontrol ve tam kölelik sistemini tesis etme hedefi doğrultusundaki senarize aksiyonları devam etmektedir. Kadim bir planı temsil eden bu süreçte kullanılan klasik metod da "Travma Bazlı Zihin Kontrol Programı"'dır. Korku frekansı temeline dayalı olan travma, süjenin dış telkinlere açık hale gelmesini sağlayan bir olgudur. Travma anı, bir süjenin kendisine verilen talimat niteliğindeki telkinleri doğrudan kabul etmesine ve tepkisizce icra etmesine vasıta olmaktadır. 

* Zionism ... Zi ( Tanrı ) + on ( -sal ) + ism ( -cılık )

Bu nedenle, 2019 yılında düğmeye basılmasıyla yani virüs pandemisi kurgusunun uygulamaya alınmasıyla birlikte 10 senelik yoğun bir kitlesel travma süreci başlatılmıştır. Bu süreçte 2025 ve 2030 yılları kritik atlama taşları niteliğindedir. Küresel bazda kitle travması yaratacak ve kitlesel zihin kontrolüne, zihin programlanmasına vasıta olacak senarize olaylar ardarda ve zaman planına uygun olarak devreye alınmakta ve bu süreçte basın aktif olarak kullanılmaktadır. Virüs pandemisi, aşılama ( mRNA enjeksiyonu ), aşı pasaportu uygulaması, küresel iklim degişikliği algı operasyonu ( orman yangınları vb. ), ekonomik kriz, enerji krizi, gıda krizi ( yapay et, yapay gıda propagandası vb. ), kıtlık gibi gelişmeler küresel aksiyon planının şu ana kadar uygulamaya alınmış bileşenleridir. 

Şu anda da sürecin, yine evvelce zaman planı yapılmış ve virüs pandemisinin sona ermesi aşamasında başlatılacak şekilde planlanmış "Savaş" senaryosuyla ( Rusya - Ukrayna krizi ) devam ettiği görülmektedir. Şeytani bir taktik olan Ordo ab Chao ( Kaosa Dayalı Düzen ) ilkesi paralelinde sahnelenen "Savaş" kurgusu da diğer aksiyonlar gibi, planlı ve suni olarak zorlaştırılan küresel ekonomik koşullardaki değişimin sözde rasyonel "sebebe / sebeplere" dayandırılmasına imkan sağlamaktadır. Nihai amaç önce insanların yaşam koşullarını iyice zorlaştırmak, dünyayı insanlara dar etmek, insanları çaresiz ve yardım diler hale getirmek ve ardından da çözüm üretilmiş algısı yaratılarak evvelce planlanan sistem değişikliklerinin devreye alınmasıdır. Bu metod da "Problem, Tepki, Çözüm" metodu olarak anılmaktadır. 

Hatırlanacağı üzere 1. Dünya Savaşı Rus Çarlığını sonlandırmak amacıyla, 2. Dünya Savaşı ise İsrail devletinin resmen kurulması amacıyla kurgulanmıştı. Her iki hedef de gerçekleşmiş olup, 1. Dünya Savaşı sonunda Rus Çarlığı yıkılarak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği ( SSCB ) kurulmuş ve 2. Dünya Savaşı sonunda da İsrail devleti kurulmuştur. ABD'nin ve dahliyle 3. Dünya savaşı kıvamına getirilmek istenen Rusya - Ukrayna krizinin amacı ise Yeni Dünya Düzeni olarak anılan küresel sistem değişikliğini ( Tek Dünya Devleti ideali ) gerçekleştirebilmektir. 

Bazı küresel dergilerin kapaklarında yer alan sözde öngörü niteliğinde görünen ancak esasen "önceden plan paylaşımı ve zihin şartlama metodu" ( kadim şeytani ritüel ) niteliği arzeden olay tasvirleri tüm yaşananların birkaç küresel ailenin şeytani ihtiraslarının sonucu olduğunu ispatlar niteliktedir. Son iki yıllık dönemde, aşağıdaki dergilerin kapaklarında virüsten savaşa, küresel ısınmadan doğal afetlere kadar her olaya yer verilmiştir. 



Bu kapak yayınlandığında henüz küresel orman yangınları gerçekleşmemişti. Sağda, üstten ikinci sırada bir ağaç ve alev resmi bulunmaktadır.


Küresel iklim değişikliğini sembolize eden yangınlar, küresel orman yangınları öncesinde dergi kapağında


Temmuz 2020 ayı kapağında kafasında miğferi ile bir çocuk resmedilmiş ve savaş mesajı verilmiştir. Duvardaki resimlerde ise muhtelif felaketler resmedilmiştir.


Denver Havalimanı'nın kapalı alanında sergilenen resimlerde de savaş ve afet tasviri bulunmaktadır. 

Ayrıca bkz. "Denver Havalimanı'ndaki Okült Sembolizm" başlıklı bölüm

Bilindiği üzere, küresel bir yazılım şirketinin sahibi olan ancak aşılama, dijital para, yapay tarım, iklim kontrolü gibi projelerle de sürekli basında yer alan ve sistem sözcülerinden olan şahıs, aldığı talimat doğrultusunda 2015 yılındaki bir konuşmasında plan paylaşımı yaparak "virüs tehditleri"nden bahsetmişti. Ve 2019 yılında bu plan uygulamaya kondu. Aynı şahıs son yaptığı konuşmalarında ise yine plan paylaşımı yapmakta ve çok yakın gelecekte yeni bir pandeminin daha başlayacağını, bu nedenle hamilelere ve yeni doğan çocuklara mRNA enjeksiyonu yapılması gerektiğini söylemektedir. 2025 - 2028 yılları arasında ortaya çıkacak yeni bir virüs pandemisine ilişkin hazırlanmış "Spars Pandemic" isimli füturistik senaryo dökümanı da dikkat çekmektedir.



Ancak, nefsani ve şeytani frekansların tesirleri altında, dünyevi ve maddi ihtiraslarının kölesi olmuş bozguncu şeytanların bu tuzakları nihayetinde sadece kendilerini helak edecektir. Bu husus Fatir suresinin 43. ayetinde "Allah'ın değişmez âdeti" tanımlamasıyla bildirilmektedir. 

35/43 İstikbaran fil erdi ve mekras seyyi' ve la yehiykul mekrus seyyiu illa bi ehlih fe hel yenzurune illa sunnetel evvelin fe len tecide li sunnetillahi tebdila ve len tecide li sunnetillahi tahvila

( Yerde kibirlenme ve kötülük tuzağıdır. Kötülük tuzağı sahibinin haricindekinin başına geçmez. Ancak evvelkilerin adetlerini mi gözetiyorlar? Allah' ın adetinde değişim bulamazsın. Allah' ın adetinde dönüşüm, başkalaşım bulamazsın. )

Bakara suresinin 205. ayetinde de iktidar sahibi şeytanların asla ulaşamayacakları sapık hedefleri net bir şekilde tanımlanmaktadır. 

2/205 Ve iza tevella sea fil erdi li yufside fiha ve yuhlikel harse ven nesl vallahu la yuhibbul fesada

( Ve yüz çevirip başa geçtiğinde, yerde bozgun yapmak, ekini ve nesli helak etmek için çabalar. Allah bozgunu sevmez.  )

Ve Allahu Teala Nisa suresinin 76. ayetinde azgınlık yolunda savaşan şeytanların tuzaklarının zayıf olduğunu, Allah yolunda savaşan inananların ise nihayetinde muzaffer olacaklarını bildirmektedir.

4/76 Ellezine amenu yukatilune fi sebilillah vellezine keferu yukatilune fi sebilit tağuti fe katilu evliyaeş şeytan inne keydeş şeytani kane daiyfa

( O inananlar Allah yolunda savaşırlar ve o inkar edenler azgının yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Şeytanın tuzağı kesinlikle zayıftır. )


22 Şubat 2022 Salı

Ebrar - Fuccar ve İlliyin - Siccin

- Nasıl bilirdiniz?
- İyi bilirdik.

Peki "İyilik" nedir?

İnsani açıdan göreceli ve sübjektif nitelik arzedebilen ve her insanın zihninde farklı algılar oluşturma potansiyeline sahip olan "iyilik" kelimesinin tanımı Bakara suresinin 177. ayetinde "Birra" ( İyilik ) kelimesi vasıtasıyla verilmektedir.

2/177 Leysel BİRRA en tuvellu vucuhekum kibelel meşriki vel mağribi ve lakinnel BİRRA men amene billahi vel yevmil ahiri vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyin ve atel male ala hubbihi zevil kurba vel yetama vel mesakine vebnes sebili ves sailine ve fir rikab ve ekames salate ve atez zekah vel mufune bi ahdihim iza ahedu ves sabirine fil be'sai ved darrai ve hiynel be's ulaikellezine sadeku ve ulaike humul muttekun

( Yüzünüzü doğu ve batı yönüne, doğrultusuna çevirmenizde İYİLİK yoktur. Lakin İYİLİK, o Allah’a , sonraki güne, meleklere, kitaba, habercilere inananlara, sevdiklerine, yakınlarına, yetimlere, yoksula, yolda kalmışa, dilenenlere, boyunduruk içindekilere sevgiyle mal verenlere, duaya kalkanlara, zekatı verenlere, ahdettiklerinde ahdlerini ifa edenlere, zorlukta, sıkıntıda, darlıkta ve zor savaş zamanında sabredenleredir. İşte onlar doğrudurlar ve işte onlar sakınırlar. )

Ayete göre gerçek anlamda "İyilik"in özet olarak iki temel bileşeni bulunmaktadır.

1- İnanç ( Allah'a*, ahirete, habercilere ve kitaplara )
2- Eylem ( Hayırlı ve faydalı düşünce, söylem ve davranışlar )

* Kur'an'da "Allah inancı" kavramı daima "Allah ve ahiret inancı" kelime seti vasıtasıyla zikredilmektedir.

Bu iki bileşenin mutlak surette bir arada mevcut olması ruhsal tekâmülün yegane koşuludur. Daha açık bir ifadeyle bir insanın müteakip reenkarnasyon süreçlerini tamamlayarak kaba madde planı dünyadan ( cehennem ) üst süptil planlara ( cennet ) geçişi ancak ve ancak bu iki koşulun sağlanması vasıtasıyla mümkün olmaktadır. ( Bahsedilen "geçiş", maddeselden ziyade ruhsal, bilişsel bir olgu olarak, bir "halden hale geçiş" olarak düşünülmelidir. ) Bu iki bileşenden birinin eksikliği, henüz tekâmül edememiş olma anlamına gelmekte ve reenkarnasyon sürecinin uzamasına sebebiyet vermektedir.

Ayette verilen mesajlardan biri de sünnet ( âdet ) adı altında dini vecibe addedilen maddesel ( fiziki ) ritüellerin esasen henüz ruhsal açıdan ham olan insanı maddesel ve yaptırımsal metod ile "iyilik"e sevkedecek "araçlar" olduklarıdır. Bu husus, ayetin en başında duaya kalkma ( namaz ) esnasında yapılan "başı sağa ve sola çevirme"** hareketi ile misallendirilmiştir. ( ** Elbette ki bu ifadenin farklı ve batini muhtelif anlamları bulunmaktadır. )

Al'i İmran suresinin 92. ayetinde, Allahu Teala tarafından bahşedilmiş olan maddi imkanların insanların faydasına ve hayrına olacak şekilde karşılık beklemeden feda edilmesinin "İyilik"in önemli bir bileşeni olduğu bildirilmektedir.

3/92 Len tenalul BİRRA hatta tunfiku min ma tuhibbun ve ma tunfiku min şey'in fe innellahe bihi alim

( O sevdiğinizden harcayana kadar İYİLİĞE erişemezsiniz. Eşyadan ne harcarsanız, kesinlikle Allah onu bilendir. )

Bakara suresinin 44. ayeti de ise kibir frekansının tesirinde oldukları için akletme yetileri kifayetsiz olan insanların "iyilik" açısından kendi durumlarının farkında olmadan diğerlerine liderlik, önderlik yapma hevesine kapıldıkları gerçeği vurgulanmaktadır.

2/44 E te'murunen nase bil BİRRİ ve tensevne enfusekum ve entum tetlunel kitab e fe la ta'kilun

( Kitabı okuduğunuz halde, insanlara İYİLİĞİ emredersiniz de nefislerinizi unutur musunuz? O halde akıl etmez misiniz? )

"Birra" ( İyilik ) kelimesinin çoğulu olan "Ebrar" ( İyiler ) kelimesi, karşıtı olan "Fuccar" ( Günahkarlar ) kelimesiyle birlikte ayetlerde şöyle yer almaktadır.

82/13 İnnel EBRARE le fi na'im

( Kesinlikle İYİLER bolluk nimetlerinin içindedirler. )

82/14 Ve innel FUCCARE le fi CAHİM

( Ve kesinlikle GÜNAHKARLAR CEHENNEMİN içindedirler. )

3/193 Rabbena innena semi'na munadiyen yunadi lil imani en aminu bi rabbikum fe amenna rabbena fağfir lena zunubena ve keffir anna seyyiatina ve teveffena meal EBRAR

( Rab’bimiz kesinlikle biz, Rab’binize inanın." diyerek inanç için seslenen sesleniciyi duyduk. Rab’bimiz inandık. Bize günahlarımızı affet ve kötülüklerimizi ört. Bizi İYİLER ile birlikte vefat ettir." )

Yaratılıştaki ruhsal ve maddesel her olgunun ve olayın kayıtlanmış ve kodlanmış olduğu ve bu bilgilerin ruhsal tekâmül sürecinin de kodları olduğu gerçeği "Ebrar", "Fuccar", "İlliyin" ve "Siccin" kelimelerini içeren şu ayetlerde bildirilmektedir.

83/7 Kella inne kitabel FUCCARİ le fi SİCCİN

( Hayır. Kesinlikle GÜNAHKARLARIN kitabı, yazısı SİCCİNin içindedir. )

83/8 Ve ma edrake ma SİCCİN

( Ve SİCCİNin ne olduğunu sana ne bildirir? )

83/9 Kitabun MERKUM

( RAKAMLANDIRILMIŞ kitap. )

83/18 Kella inne kitabel EBRARİ le fi İLLİYİN

( Asla kesinlikle İYİLERİN kitabı, yazısı İLLİYİNin içindedir. )

83/19 Ve ma edrake ma İLLİYUN

( Ve ILLİYİNin ne olduğunu sana ne bildirir? )

83/20 Kitabun MERKUM

( RAKAMLANDIRILMIŞ kitap. )

Yukarıdaki ayetlerde yer alan "İlliyin" ve "Siccin" kelimeleri kök anlam olarak sırasıyla "Yüksek seviye" ve "Alt seviye" anlamlarını içermektedir. ( "Sicn" ( Zindan ) kelimesinin "Siccin" kelimesiyle köken bağlantısı kuvvetle muhtemeldir. )

17 Şubat 2022 Perşembe

Altın toplama meselesi

Altın, insan ruhu için, tarih boyunca uğruna çok kan ve gözyaşı dökülen bir kaba madde prangası olmuştur. Altına sahip olmayı kitle tahakkümünün temel unsurlarından addeden müşrik şeytanlar Altına ilahi nitelik dahi atfetmişlerdir.


Altın, Latincede "Aurum" kelimesiyle ifade edilmektedir ki bu kelime "Atmosfer, Çevreleyen" anlamlarını içermektedir. Altının kimyasal sembolü de "Au" olarak ifade edilmektedir. İnsanı çevreleyen ruhsal enerji frekansı alanı da "Aura" olarak anılmaktadır.

Altın kelimesinin İngilizcedeki karşılığının "Gold" kelimesi olması ve bu kelimenin "God" ( Tanrı ) kelimesiyle olan fonetik benzerliği, müşrik bir yaklaşımın okült sembolizm içerecek şekilde kelimelere yansımış olduğunu göstermekte gibidir.

Ayrıca Altın yani "Au", elementlerin periyodik tablosunun 6. periyodunun 11. grubunda yer almaktadır. 6 ve 11 sayıları ilahi nümeroloji açısından önemli sayılar olup 6 sayısı yaratış kudretini ve yaratılışı ( 6 günde yaratılış ), 11 sayısı ise düalite, döngü, halden hale geçiş ve farklı boyuta geçiş portalını simgelemektedir. Ve 6 x 11 işleminin 66 sayısını vermesi de şirke dayalı manipülatif bir düzenlemenin mevcudiyetini haber verir niteliktedir. ( Türkçedeki "Altı" ( 6 ) kelimesinin "Altın" kelimesiyle olan benzerliği de konu bağlamında dikkat çekmektedir. )

Altın ( Au ) elementlerin periyodik tablosunun 6. periyodunun 11. grubunda yer alır.

Tevbe suresinin 34. ayetinde toplum içinde itibarlı addedilen muktedirlerin "altın toplama" eğilimlerinden ve "halkın malını sömürmelerinden" bahsedilmektedir.

9/34 Ya eyyuhellezine amenu inne KESİRAN MİNEL AHBARİ VER RUHBANİ LE YE'KUKUNE EMVALEN NASİ bil batili ve yesuddune an sebilillah VELLEZİNE YEKNİZUNUZ ZEHEBE vel fiddate ve la yunfikuneha fi sebilillahi fe beşşirhum bi azabin elim

( Ey o inananlar, kesinlikle BILGINLERİN VE RAHİPLERİN ÇOĞU İNSANLARIN MALLARINI batıl için YERLER ve Allah yolundan döndürürler. O, ALTIN ve gümüşü HAZNEDİP, onları Allah yolunda harcamayanlar, onları elim azap ile müjdele. )

Al'i İmran suresinin 91. ayetinde kafir müşriklerin altın stokladıkları ve bu maddi çokluğun kendilerini azaptan kurtarabileceğini zannetmeleri dolaylı anlstımla bildirilmektedir.

3/91 İnnellezine keferu ve matu ve hum kuffarun fe LEN YUKBELE MİN EHADİHİM MİL'UL ERDİ ZEHEBEN VE LEVİFTEDA BİH ulaike lehum azabun elimun ve ma lehum min nasirin

( O İNKAR EDENLER ve inkarcı olarak ölenler, ONLARIN HİÇBİRİNDEN YER DOLUSU ALTIN, ŞAYET ONLARI FİDYE VERSELER DAHİ, KABUL EDİLMEZ edilmez. İşte onlar, elim azap onlaradır. Onlara yardımcılardan yoktur. )

Arapçada "Altın" kelimesinin karşılığı "Zeheb" kelimesi olup bu kelimenin "Zehebe" ( Ayrılmak, Uzaklaşmak, Giderilmek ) kelimesiyle olan fonetik benzerliği, altın gibi dünyevi, maddi ve nefsani unsurların insanı Allah yolundan "uzaklaştıracağı" mesajını batinen vermekte gibidir.

İncil ayetlerinde de "Altın"ın şirk ve kitle sömürü öğesi olduğu hususuna değinilmiştir.

40-Matthew-23-16 "Vay halinize KÖR KILAVUZLAR! Diyorsunuz ki, 'Tapınak üzerine ant içenin andı sayılmaz, ama tapınaktaki ALTIN ÜZERİNE ANT İÇEN, andını yerine getirmek zorundadır.'

40-Matthew-23-17 Budalalar, körler! Hangisi daha önemli, altın mı, altını kutsal kılan tapınak mı?

59-James-5-3 ALTINLARINIZ, gümüşleriniz pas tutmuştur. Onların pası size karşı tanıklık edecek, etinizi ateş gibi yiyecek. BU SON ÇAĞDA SERVETİNİZE SERVET KATTINIZ. 

60-1 Peter-1-7 Böylelikle içtenliği kanıtlanan imanınız, İsa Mesih göründüğünde size övgü, yücelik, onur kazandıracak. İMANINIZ, ateşle arıtıldığı halde yok olup giden ALTINDAN DAHA DEĞERLİDİR.

66-Vahiy-9-20 Geriye kalan insanlar, yani bu belalardan ölmemiş olanlar, kendi elleriyle yaptıkları putlardan dönüp tövbe etmediler. CİNLERE ve göremeyen, işitemeyen, yürüyemeyen ALTIN, gümüş, tunç, taş, tahta putlara TAPMAKTAN VAZGEÇMEDİLER.

1903 yılında, bir okült cemiyet toplantısının basına "sızmış" tutanakları olduğu belirtilmek suretiyle kitap halinde basımı yapılan ancak esasen küresel müşriklerin insanlara karanlık emellerini bildirme ve zihinsel telkin - şartlama yapma vasıtası niteliğinde olan "Siyon Liderlerinin Protokolleri" isimli kitabın "Protokol 2" başlıklı bölümünde şu cümle yer almaktadır.

"Her ne kadar kan ve gözyaşı deryaları içinde TOPLAMAYA mecbur olmuş isek de BASIN SAYESİNDE ALTINI ELİMİZE GEÇİRDİK. Gerçi halkımızın içinden birçoğunu feda ettik ama ALTIN ELİMİZE GEÇTİ. Safımızdan feda edilen her şahıs Allah nazarında bin Yahudi Olmayan şahsa bedeldir."

Yukarıdaki alıntıda "Basın"ın bir kitlesel zihin kontrol ve programlama vasıtası olarak kullanıldığının dolaylı olarak belirtilmiş olması da dikkat çekmektedir.

16 Şubat 2022 Çarşamba

Doğrulama, Tamamlama ve Birleştirme

"Musevi, İsevi ( Hristiyan ), Muhammedi" yani "Musacı, İsacı, Muhammedci" ...

"Yahudiyeli ( Yahudi ), Nasıralı, Müslüman" ...

Bu kelimelerin farklı dinlerin veya farklı dinlere mensubiyetin isimleri olduğu yanılgısı maalesef hala devam etmektedir. Keza bir haberci isminin veya bir yer isminin din ismi olamayacağı gerçeğinin idrakinde hala sorunlar bulunmaktadır.

Yahudiye bir yer ismi olup burada yaşayanlara Yahudi, Hz. İsa'nın doğduğu yer olan Nasıra ise Celile içinde bulunan bir yer ismi olup burada yaşayanlara da Nasıralı denmiştir. Kur'an'da bu isimler yer almakta ancak bir din ismi olarak asla zikredilmemektedir.

Tek ve yüce yaratıcı Allahu Teala'nın insanlara bahşettiği ve yaratılışın kodları niteliğinde olan ilahi kozmik bilgiler ( ilim ) farklı dönemlerde, farklı idrak seviyelerine hitap edecek ve tek din olan İslâm'ı bildirecek şekilde derin ve çok anlamlı katmanları olan kitaplar halinde, ilgili habercileri vasıtasıyla toplumlara iletilmiştir. Tek dinin yani İslâm'ın ilim hazinesi olan bu kutsal kitapların içerdiği bilgiler de doğal olarak birbirlerini tamamlayıcı, bilgileri ve toplumları birleştirici niteliğe sahiptirler. Ayrıca ilahi kozmik bilgiler kitaplar halinde olduğu gibi sayısı mechul haberciler vasıtasıyla söylemler halinde de insanlara iletilmiştir.

* "İslâm" kelimesi, "Teslimiyet, Selâmet, Kurtuluş" anlamlarını içermekte olup, "Allah'a teslimiyeti" ifade eden ve tek dini tanımlayan kelimedir. "Müslim / Müslüman" kelimesi ise "Teslim olan / Selamete eren" anlamına gelmektedir.

Dinin tek olduğu, kutsal kitapların da dinin bütünlüğünü oluşturan parçalar oldukları ayetlerde defaatle ifade edilmektedir.

En'am suresinin 115. ayetinde ilahi bilgileri içeren kelâmın yani kitap bütünlüğünün Kur'an vasıtasıyla tamamlandığı bildirilmektedir. 

6/115 Ve TEMMET KELİMETU RABBIKE sidkan ve adla la mubeddile li kelimatih ve huves semiul alim

( Ve RAB'BİNİN KELİMESİ doğrulukça ve adaletçe TAMAMLANMIŞTIR. O’nun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O duyandır, bilendir.  )

Fatir suresinin 31. ayetinde Kur'an'ın kendinden önceki kitapları doğrulayıcı olduğu bildirilmektedir.

35/31 Vellezi evhayna ileyke MİNEL KİTABİ huvel hakku MUSADDİKAN Lİ MA BEYNE YEDEYH innellahe bi ibadihi le habirun besir

( Ve sana o KİTAPTAN vahyettiğimiz, ONDAN ÖNCEKİLERİ DOĞRULAYICI olarak gerçektir. Kesinlikle Allah kullarından haberdardır görendir. )

Aşağıdaki ayetlerde ise kutsal kitapların ve dinin bir bütün olduğu, ilimde ve dinde ayrışmak, bütünlüğü bozmak yerine birleşilmesi gerektiği uyarısı yapılmaktadır.

13/21 Vellezine YESİLUNE MA EMERALLAHU BİHİ EN YUSALE ve yahşevne rabbehum ve yehafune suel hisab

( Ve Allah' ın O BİRLEŞTİRİLMESİNİ EMRETTİĞİNİ BİRLEŞTİRENLER ve Rab’lerinden korkup, ürperenler, ürkenler ve hesabın kötülüğünden korkanlar. )

13/25 Vellezine yenkudune ahdellahi min ba'di misakihi ve YAKTAUNE MA EMARALLAHU BİHİ EN YUSALE ve yufsidune fil erdi ulaike lehumul la'netu ve lehum suud dar

( Ve o sözü sonrasında Allah' ın ahdini bozanlar ve ALLAH'IN BİRLEŞTİRİLMESİNİ EMRETTİĞİNİ KESİP AYIRANLAR ve yerde bozgun yapanlar, işte onlar, lanet onlaradır ve kötü yurt onlaradır. )

3/103 VA'TESUMU Bİ HABLILLAHİ** CEMİAN VE LA TEFERRAKU vezkuru ni'metellahi aleykum iz kuntum a'daen fe ellefe beyne kulubikum fe asbahtum bi ni'metihi ihvana ve kuntum ala şefahufratin minen nari fe enkazekum minha kezalike yubeyyinullahu lekum ayatihi leallekum tehtedun

( Ve ALLAH'IN İPİNE** TOPLUCA SARILIP BAĞLANIN. AYRIŞMAYIN. ve Allah’ ın üzerinize olan nimetini hatırlayın. Zamanında düşman olmuştunuz da kalplerinizin arasını birleştirdi. O’nun nimeti ile kardeşler oldunuz. Ateşten çukurun üzerindeydiniz de sizi oradan kurtardı. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Umulur ki yönlenirsiniz. )

** "Hablillah" ( Allah'ın İpi ) kavramının simgelediği çoklu anlamlardan birinin de kitaptaki kelimelerin DNA sarmalı misali yaratılışın kodlarını oluşturması  olduğu evvelki bölümlerde incelenmişti. 

30/32 Minellezine FERRAKU DİNEHUM ve kanu şiyea kulli hizbin bima ledeyhim ferihun

( O onlardan olanlar DİNLERİNİ AYIRDILAR VE GRUPLAR OLDULAR. Her grup, o yanında olanla ferahlayıp sevinir. )

Maide suresinin 46. ayetinde Tevrat'ın ve İncil'in birbirlerini doğruladıkları, tamamladıkları ve bir bütünün parçaları oldukları dolaylı üslupla ifade edilmektedir.

5/46 Ve kaffeyna ala asarihim bi iysebni meryeme MUSADDİKAN li ma beyne yedeyhi minet TEVRATİ ve ateynahul İNCİLE fihi huden ve nurun ve MUSADDİKAN li ma beyne yedeyhi minet TEVRATİ ve huden ve mev'izaten lil muttekin

( Ve onların izleri üzerine, yanlarındaki TEVRAT'I DOĞRULAYICI olarak Meryemoğlu İsa'yı gönderdik. Ona içinde yönlendirme ve aydınlık olan ve ondan önce Tevrat' tan olanı DOĞRULAYAN ve sakınanlar için yönlendirme ve öğüt olan İNCİL' i verdik.  )

Yahudilik ( Yahudiyelilik ) veya Nasranilik ( Nasıralılık ) isimleri altında dinlerin söz konusu olmadığı, tek dinin islam yani Rab'be teslimiyet olduğu, kutsal kitapların da tek olan dinin yani islamın kozmik bilgi hazineleri olduğu Al'i İmran suresinin 65. ve 67. ayetlerinde Hz. İbrahim'den bahisle vurgulanmaktadır.

3/65 Ya ehlel kitabi lime tuhaccune fi ibrahime ve ma unziletit tevratu vel incilu illa min ba'dih e fe la ta'kilun

( Ey kitap sahipleri, İbrahim hakkında neden tartışıp mücadele ediyorsunuz? Tevrat ve İncil ancak ondan sonra indirildi. O halde akıl etmez misiniz? )

3/67 Ma kane ibrahimu yehuddiyyen ve la nasraniyyen ve lakin kane hanifen muslima ve ma kane minel muşrikin

( İbrahim Yahudi değildi, Nasıralı da değildi. Lakin birleyip doğruluğa yönelen teslim olandı ve ortak koşanlardan değildi. )

Tüm habercilerin tek din olan islamın resulleri oldukları, tüm kitapların da tek din olan islamın ilim kitapları oldukları Al'i İmran suresinin 84. ve 85. ayetlerinde bildirilmektedir.

3/84 Kul amenna billahi ve ma unzile aleyna ve ma unzile ala ibrahime ve ismaiyle ve ishaka ve ya'kube vel esbati ve ma utiy musa ve iysa ven nebiyyune min rabbihim la nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimun

( De ki: "Allah’a  ve bize indirilene, o İbrahim’ e ve İsmail’e , İshak’ a , Yakub’ a ve torunlarına indirilene, o Musa’ ya, İsa’ ya ve habercilere Rab’lerinden verilene inandık. Aralarında onlardan hiçbirini ayırmayız ve bizler O’na teslim olanlarız." )

3/85 Ve men yebteği ğayral islami dinen fe len yukbele minh ve huve fil ahirati minel hasirin

( Ve kim teslimiyetten başkasını din olarak ararsa, ondan kabul edilmez ve o ahirette hasarlananlardandır. )

İncil'de yer alan Hz. İsa'nın şu sözleri de konu bağlamında önem arzetmektedir.

40-Matthew-5-17 "YASA'yı*** ya da peygamberleri geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, TAMAMLAMAYA geldim. 

*** "Tevrat" kelimesi Türkçe'deki "Töre" kelimesinin bir tezahürü olup "Kanun, Yasa, Töre" anlamına gelmektedir.

Hayatta kalmak mı? Yaşamak mı?

Kaba madde planı dünyada, üniteden iletilen asli tesirler vasıtasıyla, bir insanın maddi ( bedensel, fiziksel ) fonksiyonların işlemekte olması onun sadece "Hayatta olduğunu" ortaya koyar. Ancak "Yaşamak" eylemi, bilindiği üzere, "Hayatta kalmak" eyleminden oldukça farklıdır. Gerçek anlamda "Yaşamak", Allah bilincini her an hissetmek, her düşünce, söylem ve eylemde O'nun doğru yolunun üzerinde olmaya çabalamak, dünyevi, maddi, nefsani ve şehvani frekanslardan daima uzak durmak ve bitmez tükenmez bir enerjiyle ilahi kozmik bilgileri öğrenmeye ve bu yolla ruhsal tekamüle erişmeye çalışmaktır. Elbette ki bir insanın böyle bir hedef edinebilmesi için idrak seviyesinin yükselmiş olması yani belirli bir tekamül seviyesine erişmiş olması gerekir. 

Enfal suresinin 42. ayetinde "hayatta kalma" ve "yaşama" kavramları arasındaki fark "Hayy" ( Yaşamak ) kelimesi kullanılmak suretiyle dolaylı olarak bildirilmiştir. 

8/42 İz entum bil udvetid dunya ve hum bil udvetil kusva ver rakbu esfele minkum ve lev tevaadtum lahteleftum fil miadi ve lakin li yakdiyellahu emran kane mef'ulen li yehlike men heleke am beyyinetin ve YAHYA MEN HAYYE AN BEYYİNEH ve innellahe le semiun alim

( Zamanında siz vadinin yakınındaydınız ve onlar vadinin uzağındaydılar. Kervan da sizden daha aşağıdaydı. Şayet onlarla vaadleşmiş olsaydınız, vaad hakkında ihtilaf ederdiniz. Lakin Allah' ın, işi yapılası kılması için, helak olan kimsenin apaçık delil üzerinde helak olması ve HAYATTA KALAN KİMSENİN DE APAÇIK DELİL ÜZERİNDE YAŞAMASI İÇİN. Kesinlikle Allah duyandır, bilendir.  )

Ayette yer alan "Apaçık delil üzerinde yaşamak" ifadesi yukarıda zikredilen "Allah bilincini" ve O'nun yolunda yapılması gerekenleri tanımlamaktadır.

Bir insanın esas yaratılış amacı hayatta kalmak için mücadele etmesinden mi ibarettir? Elbette ki değil? Öyle olsa vahşi doğada yaşamakta olan ilk çağ insanları ruhsal ( bilişsel ) / idraki açıdan en tekamül etmiş insanlar olurlardı. Dolayısıyla "Hayatta kaldım. Ya sonra?" sorusunun cevabı, ayette de ifade edildiği üzere hayatta kalınması durumunda, ilimle, öğrenmeyle ve Allah bilinciyle dolu bir hayatı yaşamak, edinilen bilgiler vasıtasıyla tıpkı kendisine yapıldığı gibi ve mümkünse maddi karşılık beklemeden diğer insanlara bilgi aktarmak, maddi ve ruhani faydalar temin etmek ve böylelikle Allah sevgisini samimiyetle hissederek ruhsal tatmine ve tekamüle ulaşmaya çalışmaktır.

Gerçek yaşamın maddi değil ruhani ( bilişsel, bilinçsel ) yani ahiri olduğu Kur'an ve İncil ayetlerinde vurgulanmaktadır. 

29/64 Ve ma hazihil hayatud dunya illa lehvun ve leib ve inned darel ahirate le hiyel hayevan lev kanu ya'lemun

( Ve bu dünya hayatı eğlence ve oyun haricindeki değildir. Kesinlikle ahiret yurdu, o yaşayandır. Keşke bilmiş olsalardı.  )

Aşağıdaki ayette "yaşam kaynağının" maddi olgular değil ruhsal olgular olduğu "Ekmek" ve "Kelime" kelimeleriyle bildirilmiştir.

40 Matthew 4-4 İsa ona şu karşılığı verdi: "'İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrı'nın ağzından çıkan her kelimeyle yaşar' diye yazılmıştır."

Gerçek yaşamın, "Allah'ın emirlerini yerine getirmek" olduğu yani doğru, dürüst, yardımsever, iyi ahlaklı, bilgili bir insan olmak olduğu bir ayette şöyle bildirilmektedir.

40 Matthew 19 16 Adamın biri İsa'ya gelip, "Öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik yapmalıyım?" diye sordu.

40 Matthew 19 17 İsa, "Bana neden iyilik hakkında soru soruyorsun?" dedi. "İyi olan yalnız biri var. Yaşama kavuşmak istiyorsan, O'nun buyruklarını yerine getir."

Bu ayetler "Hayatta kaldım. Ya sonra?" sorusunun cevabı niteliğindedirler. 






Örtme ve Gizleme meselesi

"Kafir" kelimesinin çevirilerdeki genel karşılığı "İnkarcı" olmakla birlikte bu kelimenin kökeninde ise "Kefere" ( Örtmek ) kökünden türemiş olan "Örten" anlamı bulunmaktadır. ( Batı dillerinde "Örtmek" anlamına gelen "Cover", "Couvrir" kelimeleri de "Kefere" kelimesiyle ortak köke sahiptirler.

Kur'an ayetlerinde yer alan "Kafir" ( Örten ), "Keferu" / "Yekfurune" ( Örterler ) kelmeleri esasen "Gerçeğin bile bile örtülmesi, Gerçeğin bile bile gizlenmesi" anlamını yansıtmaktadır. 

2/6 İnnellezine KEFERU sevaun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum la yu’minun

( O İNKAR EDENLERİ uyarsan da uyarmasan da kesinlikle onlara eştir. İnanmazlar. )

2/19 Ev ke sayyibin mines semai fihi zulumatun ve ra'dun ve berk yec'alune esabiahum fi azanihim mines savaiki hazeral mevt vallahu muhiytun bil KAFİRİN

( Veya içinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek olan gökten yağmur bulutu gibidir. Yıldırımlardan ölme çekincesinden, korkusundan,  parmaklarını kulaklarının içine götürürler. Allah İNKARCILARI kuşatandır. )

3/21 İnnellezine YEKFURUNE bi ayatillahi ve yaktulunen nebiyyine bi ğayri hakkin ve yaktulunellezine ye'murune bil kisti minen nasi fe beşşirhum bi azabin elim

( O Allah’ ın ayetlerini İNKAR EDENLERİ, habercileri haksızca öldürenleri ve insanlardan o ölçüyle, adaletle emredenleri öldürenleri kesinlikle elim azap ile müjdele. )

Kur'an'da "Gerçeğin örtülmesi" ve "Gerçeğin gizlenmesi" anlamlarını tam karşılığı olarak yanstan diğer ifadeler ise sırasıyla "Lebise* el hakk" ve "Keteme el hakk" ifadeleridir. ( * "Lebise" ( Örtmek ) kelimesi Türkçe'de "Elbise" olarak, "Keteme" ( Gizlemek ) kelimesi ise "Ketum" olarak yer almaktadır. 

2/42 Ve LA TELBİSUL HAKKA bil batili ve tektumul hakka ve entum ta'lemun

( Ve GERÇEĞİ batıl ile ÖRTMEYİN ve bile bile gerçeği gizlemeyin.  )

3/71 Ya ehlel kitabi lime TELBİSUNEL HAKKA bil batili ve TEKTUMUNEL HAKKA ve entum ta'lemun

( Ey kitap sahipleri, neden GERÇEĞİ batıl ile ÖRTERSİNİZ de GERÇEĞİ bile bile GİZLERSİNİZ? )

2/146 Ellezine ateynahumul kitabe ya'rifunehu kema ya'rifune ebnaehum ve inne ferikan minhum le YEKTUMUNEL HAKKA ve hum ya'lemun

( O kitap verdiklerimiz, onu oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kesinlikle onlardan bir kısmı bile bile GERÇEĞİ GİZLERLER. )

"Örtme" anlamının tezahür ettiği bir diğer ifade ise "Gulf el kulub" ( Kalplerdeki kılıf ) ve "Ala kulunihim ekinneten" ( Kalplerinin üstünde örtüler ) ifadesidir.

2/88 Ve kalu KULUBUNA GULF bel leanehumullahu bi kufrihim fe kalilen ma yu'minun

( Ve "Bizim KALPLERİMİZ KILIFLIDIR" dediler. Bilakis Allah onları inkarlarından dolayı lanetledi. Artık çok azı inanır.  )

4/155 Fe bima nakdihim misakahum ve kufrihim bi ayatillahi ve katlihimul enbiyae bi ğayri hakkin ve kavlihim KULUBUNA GULF bel tabeallahu aleyha bi kufrihim fe la yu'minune illa kalila

( Sözlerinden dönmeleri, Allah' ın ayetlerini inkar etmeleri, habercileri haksızca öldürmeleri ve "KALPLERİMİZ KILIFLIDIR." sözlerinden dolayı. Bilakis Allah, inkarları sebebiyle onların üzerine mühür bastı da pek azı hariç inanmazlar.  )

6/25 Ve minhum men yestemiu ileyk ve cealna ALA KULUBİHİM EKİNNETEN en yefkahuhu ve fi azanihim vakra ve in yerav kulle ayetin la yu'minu biha hatta iza cauke yucadiluneke yekulullezine keferu in haza illa esatirul evvelin

( Ve onlardan seni dinleyenler de vardır. Fakat biz onu anlamasınlar diye KALPLERİNİN ÜSTÜNE ÖRTÜLER ve kulaklarının içine ağırlık oluşturduk. Eğer bütün ayetleri görseler bile onlara inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle mücadele ederler. O inkar edenler "Kesinlikle bu ancak evvelkilerin masallarıdır." derler.  )

17/46 Ve cealna ALA KULUBİHİM EKİNNETEN en yefkahuhu ve fi azanihim vakra ve iza zekerte rabbeke fil kur'ani vahdehu vellev ala edbarihim nufura

( Ve onu anlamasınlar diye KALPLERİNİN ÜZERİNE ÖRTÜLER ve kulaklarının içine ağırlık oluştururuz. Kur'an' da Rab’bini tek olarak hatırladığında, nefretle yüzlerini arkalarına çevirirler. )

41/5 Ve kalu KULUBUNA Fİ EKİNNETİN min ma ted'una ileyhi ve fi azanina vakrun ve min beynina ve beynike hicabun fa'mel innena amilun

( Ve "KALPLERİMİZ, o bizi çağırdığına ÖRTÜ İÇİNDEDİR. Kulaklarımızın içinde ağırlık ve seninle aramızda perde vardır. O halde yap. Kesinlikle biz yapıyoruz." dediler. )

Yukarıdaki ayetlerde yer alan "Gerçeği örtmek", "Gerçeği gizlemek", "Kalperdeki kılıf", "Kalplerin üzerindeki örtü" ifadeleri esasen inkarcı müşriklerin gerçeğin sesi olan vicdanlarını, öz varlıklarını baskıladıklarını, dünyevi, maddi ve nefsani menfaatler için bile bile gerçeğe ve doğruluğa yanaşmadıklarını bildirmektedir. "Kalp", kaba madde planı dünyada "Vicdanın" ve "Gerçeğin" temsili niteliğindeki olgudur. Zira halk arasında yaygın olan "Kalpsiz" kelimesi esasen "Vicdansız", "Gerçeği umursamayan", "Vurdumduymaz" yani "Kafir" anlamını yansıtmaktadır. ( Kalbin yaydığı elektromanyetik frekansların beyninkinden daha yüksek olduğuna da evvelki bölümlerde değinilmişti. )

Kur'an ayetlerinde yer alan "Gözler değil kalpler kör olur" ifadesi de "Görme" eyleminin " esasen ruhsal bir fenomen olduğunu ve bu durumun kaba madde planında, ruhun temsili olan "Kalp" ile ifade edildiğini ortaya koymaktadır. 

22/46 E fe lem yesiru fil erdi fe tekune lehum kulubun ya'kilune biha ev azanun yesmeune biha fe inneha la ta'mel ebsaru ve lakin ta'mel kulubulleti fis sudur

( O halde yerde gezmiyorlar mı? Onu akıl etmeye kalpleri veya onu duymaya kulakları olsun. Kesinlikle gözler kör olmaz ve lakin göğüslerin içindeki o kalpler kör olur.  )

Zira Kaf suresinin 22. ayetinde "Örtünün kalkması ve görüşün kesknleşmesi" ifadesi yer almaktadır.

50/22 Lekad kunte fi ğafletin min haza fe keşefna anke ĞİTAEKE fe besarukel yevme hadid

( Bundan habersizlik içinde oldun. Üzerinden ÖRTÜNÜ kaldırdık. Artık bugün gözün, görüşün keskindir. )








15 Şubat 2022 Salı

Bedri Ruhselman'ın "Allah" isimli kitabı

Neo-Spiritualisme Expérimental'in ( Deneysel Yeni Ruhçuluğun ) Türkiye'deki öncüsü ve İlahi Nizam ve Kainat isimli kitabın derleyicisi ( kendi ifadesiyle ) olan Dr. Bedri Ruhselman'ın "Allah" kavramının derinliklerini, yüceliklerini ve idraklere sığmazlığını incelemek üzere 1951 yılında kaleme aldığı "Allah" isimli kitabına aşağıdaki linkten ulaşılabilir.

Bedri Ruhselman'ın "Allah" isimli kitabı bu linke tıklayarak indirilebilir.

Büyük bir Allah sevgisine haiz olduğu eserlerindeki ifadelerinden anlaşılan Ruhselman tarafından yazılan söz konusu kitap, Kur'an ilmine uygun nitelikli içeriği, anlatımdaki izah derinliği ve netliği açısından ilim sahibi inananların ilgisini kazanmaya namzettir. 





"Düşmanı ayak altına basamak yapmak"?!

58 Hebrews 1-13 Kaldı ki, Tanrı meleklerden hangisine, hangi dönemde, “Düşmanlarını ayaklarının altına  basamak yapıncaya dek sağımda otur” demiştir?

İncil'in İbraniler 1-13 kodlu ayetinde yer alan "Düşmanları ayakların altına basamak yapmak" ifadesi, insanın, muhaliflerine herhangi bir vesileyle zulmetmesi veya onları aşağılaması anlamına değil,  yaratılıştaki düalite ortamının negatif şeytani frekanslarını ( dünyevi, nefsani, şehvani, maddi ve fani ihtiraslar ) ruhsal tekamül yolunda bir sınav ve pozitif rahmani frekansların açığa çıkmasına bir vasıta olarak kullanabilme yetisine işaret etmektedir. 

İnsanları doğru yoldan ( sirat-i mustekim ) uzaklaştırmaya, ayırmaya çalışan şeytani / udvani ( düşmanca ) frekanslar Kur'an ayetlerinde şöyle ifade edilmiştir.

2/168 Ya eyyuhen nasu kulu min ma fil erdi halalen tayyiben ve la tettebiu hutuvatiş şeytan innehu lekum aduvvun mubin

( Ey insanlar o yerde olanlardan helal ve temiz olarak yiyin. Şeytanın adımlarına tabi olmayın. Kesinlikle o size apaçık düşmandır. )

7/16 Kale fe bima ağveyteni le ak'udenne lehum siratakel mustekim

( "Öyleyse, beni azdırmandan dolayı, onlara karşı, senin doğru yolunun üstüne oturacağım." dedi. )

8/48 Ve iz zeyyene lehumuş şeytanu a'malehum ve kale la ğalibe lekumul yevme minen nasi ve inni carun lekum .....

( Ve şeytan, onlara çalışmalarını süslü gösterdiği zaman, "Bugün insanlardan size galip gelecek yoktur. Kesinlikle ben size yardımcıyım." dedi. .... )

6/112 Ve kezalike cealna li kulli nebiyyin aduvven şeyatinel insi vel cinni yuhiy ba'duhum ila ba'din zuhrufel kavli ğurura ve lev şae rabbuke ma fealuhu fe zerhum ve ma yefterun

( Ve her haberci için insan ve cin şeytanlarını işte böyle düşman kıldık. Onlar birbirlerine aldatıcı süslü sözler vahyederler. Şayet Rab’bin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları ve o uydurduklarını bırak.  )

47/14 E fe men kane ala beyyinetin min rabbihi ke men zuyyine lehu suu amelihi vettebeu ehvaehum

( O halde, Rab’binden deliller üzerinde olan kimse, ona kötü işleri süslü gösterilen ve onların heveslerine tabi olan kimse gibi olur mu? )

Ruhsal tekamül için "ayak altına basamak yapılması gereken" ve aldatıcı tatmin duygusu vererek insanı kaba madde planı dünyaya ( cehennem ) hapsedecek olan temel negatif şeytani frekanslar solda, insanı kaba madde planından kurtaracak ve tekamül yoluyla üst süptil planlara geçişini sağlayacak olan temel pozitif rahmani frekanslar ise sağda olacak şekilde aşağıda sıralanmıştır. 

Kötülük - İyilik 
Çirkinlik - Güzellik
Yanlışlık / Sapıklık - Doğruluk
Nefret - Sevgi 
Kin - Af
Öfke - Sükunet
Bencillik - Özveri 
İhanet - Sadakat 
Adaletsizlik - Adalet
Gizlilik - Açıklık 
Yalan - Gerçek 
Ölüm - Olum ( Yaşam )
Hüzün - Mutluluk 
Endişe / Şüphe - Güven 
İnkâr - İnanç 
Stres - Huzur 
Yıkım - Oluşum 
Harcama - Koruma 
Kibir - Tevazu 
Yergi / Hakaret - Övgü 
Kabalık - Saygı 
Gasp - Paylaşım 
Tembellik - Çalışkanlık 
Cehalet - İlim 
Ahlâksızlık - Ahlâk 
Kıskançlık, Hırs - Kanaât
Zulüm - Merhamet
Vurdumduymazlık - Yardımseverlik
Karanlık - Aydınlık 
Hastalık - Şifa, Sağlık
Suç - Masumiyet 
Sahtekârlık - Dürüstlük 
Cimrilik - Cömertlik 
Ruhsallık ( Spiritüalizm ) - Maddesellik ( Materyalizm )
......
......

İnsanın, ruhunu, nefsin vesile olduğu negatif şeytani frekanslardan kurtarması gerekliliği Bakara suresinin 207. ayetinde bildirilmektedir.

2/207 Ve minen nasi men yeşri nefsehubtiğae merdatillah vallahu raufun bil ibad

( Ve insanlardan kimi nefsini Allah rızasını, hoşnutluğunu aramaya feda eder. Allah kullarına esirgeyendir. )
 


Değişimin değişmezliği

Yaratılıştaki her olgu "değişime" muhtaçtır. Tek değişmeyen ise yüce yaratıcı Allahu Teala'nın tekliği, birliği ve algılara sığmazlığıdır.

İlahi nizamın temel ilkesi olan "değişim"i sağlayan mekanizma ise varlıkları, muhtaç oldukları tekâmüle sevkeden ve bu yolda bir vasıta niteliği arzeden "düalite" ve buna bağlı "döngü" kavramlarından oluşmaktadır.

Yaratılıştaki sonsuz değişim gerçeği Bakara suresinin 106. ayetinde, Allah'ın kadir-i mutlak oluşu da vurgulanarak şöyle bildirilmiştir.

2/106 Ma nensah min ayetin ev nunsiha ne'ti bi hayrin minha ev misliha e lem ta'lem ennellahe ala kulli şey'in kadir

( Ayetlerden neyi hükümsüz bırakırsak veya unutturursak, ondan daha hayırlısını veya onun aynısını getiririz. Allah' ın kesinlikle herşeye gücü yeten olduğunu bilmez misin? )

Ayette vurgulanan husus, varlıkların idrak seviyelerindeki değişime göre ayetlerin* anlamlarının ve kapsamlarının da idraki açıdan değişim arzetmesidir. Buna misal olarak, zaman içinde bilgi ve farkındalık seviyesi yükselmiş bir insanın evvelce okuduğu bir ayeti tekrar okuduğunda çok daha farklı anlamları ve mesajları kavrayabilmesi, yakalayabilmesidir. İlahi nizamdaki "değişim" ilkesinin bir tezahürü olan bu durum yukarıdaki ayette "Allah'ın herşeye kadir" olması vurgusuyla tanımlanmıştır.

Bu vesileyle belirtmek gerekir ki, ilahi kelamı ve yaratılış kodlarını içeren farklı isimlerdeki kutsal kitapların ( Tevrat, İncil, Kur'an ) farklı dönemlerde indirilmiş olması da esasen "Farklı dinlerin farklı kitapları olması" durumunu değil "Tek dinin, farklı dönemlerdeki farklı beşeri idrak seviyelerine hitap edecek şekilde indirilmiş ve birbirlerini doğrulayan kitapları" olması durumunu yansıtmaktadır. Zira din tektir, din Allah'a teslimiyettir, tüm melekler, resuller ve nebiler de bu tek dinin habercileridirler, öğretmenleridirler.

* Ayetteki "Ayet" kelimesinin "Kur'an ayeti" dışında da muhtelif anlamları olduğu düşünülmelidir. ( Ayet = İşaret )

İnsan suresinin 28. ayetinde de "Değişim" hususu insan misali vasıtasıyla bildirilmektedir.

76/28 Nahnu halaknahum ve şededna esrehum ve iza şi'na beddelna emsalehum tebdilen

( Onları biz yarattık ve bağlarını şiddetli kıldık. Dilediğimizde onların misallerini mübadele ederek değiştiririz. )

Furkan suresinin 70. ayetinde inananların düşünce, söylem ve eylemlerinin doğru yolda olacak şekilde değiştirildiğinden, düalite vurgusu ( kötülük - iyilik ) vasıtasıyla bahsedilmektedir. 

25/70 İlla men tabe ve amene ve amile amelen salihan fe ulaike yubeddilullahu seyyiatihim hasenat ve kanellahu ğafurar rahima

( O tevbe eden, inanan ve iyilikler yapan hariç. Artık Allah, onların kötülüklerini güzellikle değiştirir. Allah affedendir merhametlidir.  )

Muhammed suresinin 38. ayetinde ise dünyevi, maddi, nefsani yani şeytani niteliğe sahip negatif frekansların tesirine girmiş olan kavimlerin de belirli bir döngü sonunda helak olacakları ve yeni kavimler ile ikame edilecekleri bildirilmektedir ki bu zaten binlerce yıldır insanların tanık olduğu ve  ders almaları umulan döngüsel bir gerçektir.

47/38 Ha entum haulai tud'avne li tunfiku fi sebilillah fe minkum men yebhal vallahul ğaniyyu ve entumul fukara' ve in tetevellev yestebdil kavmen ğayrakum summe la yekunu emsalekum

( Ha sizler işte o Allah yolunda harcamaya çağırılanlarsınız. Sizlerden kimileri cimrilik ediyor. Allah ganidir ve sizler fakirsiniz. Eğer yüz çevirirseniz, sizden başka bir kavime değiştirir. Sonra sizin aynılarınız gibi olmazlar. )

Fatir suresinin 43. ayetinde ise "Değişimin değişmezliği" mesajı, kötülüğün ancak kötülüğü yapan için olumsuz değişime vasıta olacağı ilkesinin yani "Sunnetillah"'ın değişmezliği  kavramıyla bildirilmektedir.

35/43 İstikbaran fil erdi ve mekras seyyi' ve la yehiykul mekrus seyyiu illa bi ehlih fe hel yenzurune illa sunnetel evvelin fe len tecide li sunnetillahi tebdila ve len tecide li sunnetillahi tahvila

( Yerde kibirlenme ve kötülük tuzağıdır. Kötülük tuzağı sahibinin haricindekinin başına geçmez. Ancak evvelkilerin adetlerini mi gözetiyorlar? Allah' ın adetinde değişim bulamazsın. Allah' ın adetinde dönüşüm, başkalaşım bulamazsın. )

13 Şubat 2022 Pazar

Tahrif mi? Teşbih mi?

3/7 Huvellezi enzele aleykel kitabe minhu AYATUN MUHKEMATUN hunne ummul kitabi ve UHARU MUTEŞABİHAT fe emmellezine fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma teşabehe minhubtiğael fitneti vebtiğae te'vilih ve ma ya'lemu te'vilehu illellah ver rasihune fil ilmi yekulune amenna bihi kullun min indi rabbina ve ma yezzekkeru illa ulul elbab

( Kitabı sana indiren O'dur. Onda kitabın anası olan AÇIK ANLAMLI SAGLAM AYETLER vardır. DİĞERLERİ BENZETMELİDİRLER. Ama o kalplerinin içinde şüphe, vesvese, eğrilik, ayrılık olanlar, onlardan fitneyi aramak ve kendi yorumlarını aramak  için o benzetilmiş olanlara tabi olurlar. Onun yorumunu Allah haricinde kimse bilmez. İlimde derinleşmiş olanlar "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler. Akılları olanlar haricindekiler hatırlamaz. )

Al'i İmran suresinin yukarıdaki ayetinde "Muteşabih / Teşbihi" ( Benzetmeli ) ifadeler içeren ayetlerin gerçek anlamlarının müşrikler tarafından kasıtlı olarak saptırıldığı ve bu yolla söylemsel ve yorumsal "Tahrife" sebebiyet verildiği bildirilmektedir.

Kur'an ayetlerinde yer alan "Yuharrifune" ( Tahrif ederler, Değiştirirler ) kelimesi ise ayetlerin yorumlarının değiştirilmesi, çarpıtılması anlamını içermektedir. Ancak bu kelime Tevrat ve İncil ayetlerinin metinlerinin değiştirilmesi anlamını da içeriyor olabilir mi?

5/13 Fe bima nakdihim misakahum leannahum ve cealna kulubehum kasiyeh YUHARRİFUNEL KELİME AN MEVADİİHİ ve nesu hazzan min ma zukkiru bih ve la tezalu tettaliu ala hainetin minhum illa kalilen minhum fa'fu anhum vasfah innellahe yuhibbul muhsinin

( Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. KELİMEYI TAHRİF EDİP YERİNİ DEĞİŞTİRİRLER. O hatırlatıldıklarından paylanmayı, nasiplenmeyi unuttular. Onlardan azı hariç, onlardan hainlik görmeyi gideremezsin. Ancak yine de onları affet ve hoşgör. Kesinlikle Allah iyilik yapanları sever. )

Kutsal kitaplardaki ayetlerde kullanılan bazı önemli kelimeler zahiri ve muhkem anlamları yerine batini, teşbihi ve farklı anlamları ile temsil edilmişlerdir. Bu duruma Kur'an ayetlerinden bazı örnekler şöyledir.

Bakara suresinin 200. ayetinde yer alan "Allah'ı babalarınız gibi hatırlayın." cümlesi elbette Allahu Teala ile bir "Baba oğul ilişkisini" tanımlamamakta, insanda Allah sevgisi algısının oluşturulabilmesi için teşbih içermektedir.

2/200 Fe iza kadaytum menasikekum fezkurullahe ke zikrikum ABEKUM ev eşedde zikra fe minen nasi men yekulu rabbena atina fid dunya ve ma lehu fil ahirati min halak

( İbadetlerinizi tamamladığınızda Allah’ ı, BABALARINIZI hatırladığınız gibi veya daha şiddetli hatırlayın. İnsanlardan kim "Rab’bimiz bize dünyada ver." derse, ona ahirette nasip yoktur.  )

Yusuf suresinin 42. ayetinde yer alan "Rabbike" ( Rabbin, Efendin, Öğretmenin ) tamlamasındaki "Rab" kelimesi Allahu Teala'yı değil bir şahısı temsil etmektedir. 

12/42 Ve kale lillezi zanne ennehu nacim minhumezkurni inde RABBİKE fe ensahuş şeytanu zikra rabbihi fe lebise fis sicni bid'a sinin

( Ve onlardan, kesinlikle kurtulacağını zannettiğine "Beni EFENDİNİN indinde hatırla." dedi. Ancak, şeytan ona yoldaşını hatırlamayı unutturdu da zindanda daha senelerce kaldı. )

Nur suresinin 32. ayetinde yer alan "İbadikum" ( Hizmetlileriniz, Kullarınız ) kelimesindeki "İbad" ( Kullar ) kelimesi "Allahu Teala ile yarattığı kulları arasındaki Rab - Kul ilişkisi" anlamını değil "İnsanların hizmetlileri, yardımcıları" anlamını içermektedir. 

24/32 Ve enkihul eyama minkum ves salihine min İBADİKUM ve imaikum in yekun fukarae yuğnihimullahu min fadlih vallahu vasiun alim

( Ve sizlerden bekarları, HİZMETLİLERİNİZDEN ve yardımcılarınızdan iyileri nikahlayın. Eğer fakir olurlarsa, Allah onları üstünlüğünden ganileştirir, faydalandırır. Allah geniştir bilendir. )

Şura suresinin 51. ayetinde Allahu Tela'nın kelâmını insanlara iletme vasıtalarından bahsedilmektedir. Ayetin son cümlesinde "Resulün vahyetmesi" ifadesi yer almakta olup, buradaki "Resul" ( Gönderilen ) kelimesinin ilahi kelâmı insan olan haberciye Allah'ın izniyle vahiy yoluyla ileten meleği temsil ediyor olması kuvvetle muhtemeldir. Yani "bir insanın bir başka insana vahyetmesi" durumundan bahsedilmemekte olduğu düşünülebilir. ( Ancak En'am suresinin 112. ayetindeki "İnsan ve cin şeytanları birbirlerine aldatıcı süslü sözler vahyederler." ifadesi de hatırlanmalıdır. Bu durum "Vahiy" kelimesinin de teşbihi anlamının tezahürüne bir örnektir. )

42/51 Ve ma kane li beşerin en yukellimehullahu illa vahyen ev min verai hicabin ev YURSİLE RASULEN FE YUHİYE bi iznihi ma yeşa' innehu aliyyun hakim

( Ve Allah' ın insana kelam edip söz söylemesi, vahyen veya perde arkasından olması haricinde olmaz. Veya RESUL GÖNDERİR DE gönderir de izni ile ne dilerse VAHYEDER. Kesinlikle O uludur hakimdir. )

Aşağıda yer alan Tevrat ve İncil ayetlerinde, yukarıdaki Kur'an ayetleri örneklerinde olduğu gibi "Teşbih" mi yoksa "Tahrif" mi olduğu üzerinde düşünmek faydalı olacaktır. Bu ayetlerdeki ifadelerin insanlarda bir algı oluşturabilmek için seçilmiş teşbihi ifadeler olması kuvvetle muhtemeldir.

Tevrat;

19-Psalms-82-1 Tanrı yerini aldı TANRISAL KURULDA , Yargısını açıklıyor İLAHLARIN ortasında:

19-Psalms-82-6  "'SİZ İLAHLARSINIZ diyorum, 'YÜCELER YÜCESİ'NİN OĞULLARISINIZ HEPİNİZ! 

1 Genesis 32-28 Adam, "Artık sana Yakup değil, İsrail denecek" dedi, "Çünkü TANRI'YLA, İNSANLARLA GÜREŞİP, YENDİN." 

İncil;

43-John-10-34 İsa şu karşılığı verdi: "Yasanızda, 'SİZ İLAHLARSINIZ, dedim' diye yazılı değil mi? 

43-John-10-35 TANRI, KENDİLERİNE SÖZÜNÜ GÖNDERDİĞİ KİMSELERİ İLAHLAR** DİYE ADLANDIRIR. Kutsal Yazı da geçerliliğini yitirmez.

** Allah, kelâmını nakledenleri Melek, Resul veya Nebi olarak adlandırmaktadır. Zira Tek "ilah" vardır O da Allahu Teala'dır. Dolayısıyla yukarıdaki ayetlerde, tekâmül etmiş süptil vazifeli varlıklara ( melek, resul vb. ) atfen ve bir algı - saygı oluşturabilmek amacıyla "İlah" kelimesinin teşbihi olarak kullanıldığı düşünülebilir. Ayrıca yine yukarıdaki ayetlerde yer alan "Tanrısal Kurul" ifadesinin de Kur'an'daki "Mele-ul Âlâ" ( Yüksek İleri Gelenler / Yüksek Melekler Konseyi ) ifadesinin karşılığı olduğu düşünülebilir.

Yukarıda yer alan Tevrat ve İncil ayetlerindeki ifadelerin yanlış yorumlanmasını önleyici ve Tevrat ve İncil için "musaddik" ( doğrulayıcı ) olan Kur'an ayetleri ise şöyledir.

6/102 Zalikumullahu rabbukum LA İLAHE İLLA HU haliku kulli şey'in fa'buduh ve huve ala kulli şey'invekil

( İşte bu Rab’biniz Allah' tır. O’NUN HARİCİNDE İLAH YOKTUR. O herşeyin yaratanıdır. O halde O’na kulluk edin. O herşeye vekildir. )

3/80 Ve LA YE'MURAKUM EN TETTEHİZUL MELAİKETE VE NEBİYYİNE ERBABA e ye'murukum bil kufri ba'de iz entum muslimun

( Ve SİZE, MELEKLERİ VE HABERCİLERİ RABLER EDİNMENİZİ  EMRETMEZ. Teslim olanlar olmanızdan sonra, size inkarı mı emreder? )

9/31 İTTEHAZU ahbarahum ve ruhbanehum ERBABEN MİN DUNİLLAHİ vel mesihabne meryem ve ma umiru illa li ya'budu ilahen vahida LA İLAHE İLLA HU subhanehu an ma yuşrikun

( Onlar, ALLAH'TAN BAŞKA bilginlerini ve rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i de kendilerine RABLER EDİNDİLER. Oysa onlar, tek ilah olan Allah’a  kulluk etmeleri haricinde emrolunmamışlardı. O’NUN HARİCİNDE İLAH YOKTUR. O, onların ortak koştuklarından yücedir. )

17/22 LA TEC'AL MEALLAHİ İLAHEN AHARA fe tak'ude mezmumen mahzula

( ALLAH İLE BİRLİKTE BAŞKA İLAHLAR OLUŞTURMA. Yoksa ayıplanmış ve hakir olarak oturursun. )

23/91 METTEHAZELLAHU MİN VELEDİN VE MA KANE MEA HU MİN İLAHİN izen le zehebe kulli ilahun bima haleka ve leala ba'duhum ala ba'd subhanellahi an ma yasifun

( ALLAH ÇOCUK EDİNMEMİŞTİR. O’NUNLA BİRLİKTE İLAH YOKTUR. Aksi halde her ilahın o yarattıklarından grubu olurdu. Bazıları bazılarına üstün gelirdi. Allah o vasfettiklerinden yücedir. )

12 Şubat 2022 Cumartesi

Fatr, Şark ve Felak kelimeleri

Arapça'daki "Şark" kelimesi "Doğu, Parıldamak, Yarmak" anlamlarını yansıtmaktadır. "İnşirak" ( Yarılış ) ve "Şirk" ( Ortak koşma, İkiye yarma, Çoklama ) kelimeleri de ŞRK kökünden türemişlerdir. ( İngilizcedeki "Shark" ( Köpekbalığı ) kelimesi de "Şark" kelimesinin bir tezahürüdür. Zira köpekbalığı dişleriyle "yaran / yaralayan" bir varlıktır. )

"Güneşin doğuşu", "karanlığın ışıkla yarılması" fenomeni olduğundan "Doğu" anlamına gelen "Şark" kelimesi "Parıldamak, Işımak" anlamını da yansıtmaktadır. "Doğum" olayı da esasen bir "Yarılarak oluşum" fenomenidir. 

"Fatr" kelimesi ise "Yarmak, Yaratmak" anlamlarına gelmekte olup, sure ismi olan "İnfitar" ( Yarılış ), "Fitrat" ( Yaratılış ) ve "Fatir" ( Yaratıcı ) kelimeleri de FTR kökünden türemiştir. ( İngilizcedeki "Father" ( Baba ) kelimesi de "Fatir" kelimesinin bir tezahürüdür. )

Her iki kelimenin de ( Şark ve Fatr ) Türkçe karşılıklarında "YARmak" anlamının bulunması ve "YAR" kelimesinin "YARatmak" kelimesinin de kökü olması dikkat çekmektedir. Ayrıca "YARgı" kelimesinin anlamının kökeninde de "Bir olgunun içinden bir başka olgu çıkarmak, Olguyu yarmak" anlamı bulunmaktadır. ( Örnek: "Küfreden kişi" olgusundan "Terbiyesiz kişi" olgusunu çıkarmak bir "olgu yarılması" yani "Yargı"dır. ) Aynı şekilde "YARa" kelimesi de "Bir bütünün yarılarak bozulması" anlamını içermektedir. 

"Felak" ( Şafak sökmesi, Tan zamanı ) kelimesi de kökeninde "Yarılmak" anlamını içeren bir kelime olup, Güneşin karanlığı yararak ışık, parlaklık vermesini tanımlamaktadır. "İnfilak" ( Yarılma, Patlama ), "Falik"* ( Yaran, Yarıcı ) ve "Fülk" ( Tekne, Suyu yararak giden ) kelimeleri de FLK kökünden türemişlerdir. ( * Latincedeki "Phallus" ( Penis ) kelimesi de "Falik" kökündendir. Argoda penis kelimesinin "Yarak"* olarak anılmasının sebebi de "Falik" kelimesinin  anlamına dayanmaktadır. ) ( * "Tar+ak", "Kür+ek", "El+ek" kelimeleri de köke "ek / ak" eki alarak türemiş kelimelerdir. )

Fatr, Şark ve Felak kelimelerinin kökleri olan FTR, ŞRK ve FLK harf setlerinin ayetlerdeki kullanımına örnekler şöyledir.

35/1 El hamdu lillahi FATİR es semavati vel erdi ...

( Övgü, gökleri ve yeri YARATAN Allah içindir. )

6/163 La ŞERİKE leh ve bi zalike umirtu ve ene evvelul muslimin

( O'na ORTAK yoktur. Ben böyle emrolundum ve ben teslim olanların ilkiyim. )

6/95 İnnellahe FALİK ul habbi ven neva ...

( Tohum tanelerini ve çekirdekleri YARAN kesinlikle Allah' tır. ... )


7 Şubat 2022 Pazartesi

Rejenerasyon öncesi Dejenerasyon

Büyük döngü sonunun en belirgin özelliklerinden biri de kaba madde planında ( dünya ) ilmi açıdan en yüksek seviyeye ulaşan insan şeytanlarının kendilerini ilah addetmeye başlamaları, buna bağlı olarak muhtelif müdahalelerle tüm doğal işleyişi bozmaları ve genel bir dejenerasyona sebep olmalarıdır. Bu dejenerasyon, yeni döngü başlangıcı ve rejenerasyon öncesinde ilahi nizamın takdir ettiği bir gerekliliktir. Zira ilmi kullanarak insanları tahakküm altına almak ve ilahlaşmak obsesyonu esasen insanın ortaya çıkışından bu yana var olan bir husus olup döngü sonlarında ise bu obsesyon ve buna bağlı dejenerasyon hep maksimum seviyeye ulaşmıştır.

Söz konusu durum bugün küresel şirketlerin "insanlığın ve çevrenin yararına" diye lanse ettikleri ancak esasen sadece "dejenerasyona" hizmet eden projeleriyle açıkça ortaya çıkmaktadır. ( ScopEx, Yapay Et, Programlanabilir Virüsler ve mRNA teknolojisi, Transhumanism, Metaverse, NeuraLink vb. )

Döngü sonu dejenerasyonu hususu "İlahi Nizam ve Kâinat" kitabının aşağıdaki paragrafında çok net bir şekilde izah edilmiştir.

"Dünyadaki inkişafın zirvesine ulaşan insanların bu hâli, kendilerinde öyle bir gurur ve her şeye kaadir olabildikleri iddiası gibi öyle aşırı bir durum yaratmış idi ki bu durum onları, hidrojen âleminin kaba maddeleri içine daha ziyade gömmek suretiyle, dünyanın tabiî şartlarını mûtat dışı yollardan bozmaya mütemayil birtakım hareketlere sevk etti. Gene bunun neticesi olarak onlar lükse, zenginliğe, konfora, maddeperestliğe, hodkâmlığa, her türlü ihtirasa kapıldılar, hidrojen atomunun kaba kombinezonları içine gömüldüler ve bütün saadetlerini bu kombinezonlardan beklediler ki bu da son haddine gelmiş maddî terakki ve inkişafların varlıklarda tevlit ettiği mezbuhane bir çırpınıştı, bir nevi soysuzlaşma idi. Bu soysuzlaşma çok tabiîdir ve vuku bulacak her büyük inkılâbın öncüsüdür."

Casiye suresinin 23. ayetinde, küresel dejenerasyonun müsebbibi olan şeytanların ilim üzerine sapmalarından, heveslerini ve hırslarını ilahlaştırmak suretiyle kendilerini ilahlaştırdıklarından bahsedilmektedir. 

45/23 Fe raeyte men ittehaze ilahehu hevahu ve edallehullahu ala ilmin ve hateme ala sem'ihi ve kalbihi ve ceale ala besarihi ğişaveh fe men yehdihi min ba'dillah e fe la tezekkerun

( Hevesini ilahı edinen kimseyi görmez misin? Allah onu ilim üzerine saptırır. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )

Bakara suresinin 205. ayetinde de yukarıda anılan dejenerasyona "Fesad" ( Bozgun ) ve "Helak" kelimeleri vasıtasıyla değinilmektedir.

2/205 Ve iza tevella sea fil erdi li yufside fiha ve yuhlikel harse ven nesl vallahu la yuhibbul fesada

( Ve yüz çevirip başa geçtiğinde, yerde bozgun yapmak, ekini ve nesli helak etmek için çabalar. Allah bozgunu sevmez. )

İlahi Nizam ve Kainat kitabında yer alan aşağıdaki bölümde ise döngü sonundaki dejenerasyon kapsamında ortaya çıkan "hastalıklardan" kanser nitelemesiyle bahsedilmektedir. ( Laboratuar üretimi COVID19 virüsü ve pandemi kurgusu da bu hususun delili niteliğindedir. )

"Bir muhitte inkişaf umumî olarak yürür. O muhiti teşkil eden en küçüğünden en büyüğüne kadar bütün varlıklar, kendi derecelerine göre inkişaf ederler ve yükselirler. Meselâ, insanlar dünyanın en mütekâmil varlıkları hâline gelirken, dünya plânları dahilinde yaşayan diğer varlıkların her biri de inkişaf imkânlarının üst kademelerine doğru ilerlerler. Bunun en açık misalini kanserler teşkil eder. O zamanki dünyanın son devirlerine doğru, sebebi insanlarca meçhul birtakım hastalıklar başgöstermişti. Bunlardan birisi de kanserdi. İnsanlar arasında kanser vakalarının çoğalması biraz evvel bahsettiğimiz sebebe bağlı, hücrelerde tezahür eden bir soysuzlaşmadır."

"Alemlere üstün kılınmak"!?

"Âlem" kelimesi "Yaşam planındaki varlıklar, olgular" anlamına gelen bir kelimedir. "LM" kökünden olan bu kelimenin yine aynı kökten olan "İlm" ( Bilgi ), "Âlim" ( Bilge, Bilgin ) kelimeleriyle batini ilişkisi de muhtemeldir. Zira yaratılış "ilim" üzerine tesis edilmiş olup her bir olgu, her bir varlık bir "bilgi" kümesidir.

Kur'an'da sıkça geçen "Faddalna alel alemin" ( Alemlerin üzerine üstün kıldık. ) ifadesi insanın, içinde bulunduğu kaba madde planında, idrak seviyesi olarak en üstün varlık olduğunu ifade etmektedir. 

Ayetlerde bu ifadenin sıklıkla İsrailoğulları ile ilgili olarak geçmesi sanki İsrailoğulları'na ayrıcalık sağlanmış algısı yaratsa da esasen vurgulanmak istenen alemlere üstün kılınan tüm insanlar içinde Israiloğulları'nın asi ve inkârcı bir tutum sergilemiş olmaları ve bu nedenle Allah'ın bahşettiği nimetlerin kendilerine sıkça hatırlatılmasıdır. 

Ancak maalesef, ayetlere bilinçli olarak yanlış şekilde isnad etmek suretiyle kendilerini diğer insanlardan üstün gören, ilahlaştıran, insanların kendilerine hizmet etmek üzere yaratılmış varlıklar olduğuna inanan bir şirk zihniyeti halen mevcut olup bugün dünyadaki kan ve göz yaşının yegâne müsebbibidir. Bu zihniyetin ismi Zionism ( Siyonizm ) olup, anlamı ise evvelce defaatle incelendiği üzere "Tanrısalcılık, Tanrı gibi olmacılık"tır. ( Zi ( Tanrı ) + on ( gibi ) )

"Alemlere üstün kılınmak" ifadesini içeren ayetler şöyledir. 

2/47 Ya beni israilezkuru ni'metiyelleti en'amtu aleykum ve enni FADDALTUKUM ALEL ALEMİN

( Ey İsrailoğulları, o üzerinize verdiğim nimetimi ve SİZİ ALEMLERİN ÜZERİNE ÜSTÜN KILDIĞIMI hatırlayın. )

2/122 Ya beni israilezkuru ni'metiyelleti en'amtu aleykum ve enni FADDALTUKUM ALEL ALEMİN

( Ey İsrailoğulları, üzerinize nimet verdiğim o nimeti hatırlayın. Kesinlikle ben SİZİ ALEMLERİN ÜZERİNE ÜSTÜN KILDIM. )

Aşağıdaki ayetlerde tüm insanlığı temsil eden Hz. Adem'in ve diğer habercilerin ve dolayısıyla kavimlerinin yani tüm insanların alemlere üstün kılındıkları, alemlerin üzerine seçildikleri bildirilmektedir.

3/33 İnnellahESTAFA ademe ve nuhan ve ale ibrahime ve ale imrane ALEL ALEMİN

( Kesinlikle Allah, Adem’ i, Nuh’ u ve İbrahim’ in ailesini ve İmran’ ın ailesini ALEMLERİN ÜZERİNE SEÇTİ. )

6/84 Ve vehebna lehu ishaka ve ya'kub kullen hedeyna ve nuhan hedeyna min kablu ve min zurriyyetihi davude ve suleymane ve eyyube ve yusufe ve musa ve harun ve kezalike neczil muhsinin

( Ve biz ona İshak'ı ve Yakub'u bahşettik. Hepsini yönlendirdik. Önceden Nuh'u ve onun soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u da yönlendirdik. Biz iyilik yapanları işte böyle karşılıklandırırız. )

6/85 Ve zekeriyya ve yahya ve iysa ve ilyas kullun mines salihin

( Ve Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas'ı da. Hepsi iyilerdendiler. )

6/86 Ve ismaiyle velyesea ve yunuse ve luta ve KULLEN FADDALNA ALEL ALEMİN  

( Ve İsmail, Elyesea, Yunus ve Lut'u da. HEPSİNİ ALEMLERİN ÜZERİNE ÜSTÜN KILDIK. )

A'raf suresinin aşağıdaki ayetlerinde Hz. Musa'nın, nankörlükte ve putperestlikte ısrarcı olan kavmi İsrailoğulları'na Allah'ın nimetlerini ve lütfunu hatırlatması ve onları uyarması yer almaktadır.

7/138 Ve cavezna bi beni israilel bahra fe etev ala kavmin ya'kufune ala asnamin lehum kalu ya musec'al lena ilahen kema lehum aliheh kale innekum kavmun techelun

( Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik de kendilerine mahsus putlara kullukta sebatkar bir kavime vardılar. "Ey Musa, sen de bize onların ilahları gibi ilah getir." dediler. "Kesinlikle siz cahillik eden kavimsiniz." dedi. )

7/139 İnne haulai mutebberun ma hum fihi ve batilun ma kanu ya'melun

( Kesinlikle şu helak olmuşlar, onlara onun hakkında yoktur. O yapmış oldukları batıldır. )

7/140 Kale e ğayrallahi ebğiykum ilahen ve HUVE FEDDALEKUM ALEL ALEMİN 

( “O SİZİ ALEMLERİN ÜZERİNE ÜSTÜN KILMIŞKEN, size ilah olarak Allah’tan başkasını mı arayayım?” dedi. )

Firavun'un da ilmen alemlere üstün kılındığı ancak onun da inkâr ve isyânda direttiği ayetlerde belirtilmektedir.

44/31 Min fir'avn innehu kane aliyen minel musrifin

( Firavundan. Kesinlikle o ululanan müsriflerdendi. )

44/32 Ve lekadihternahum ala ilmin alel alemin

( Ve onları ilim üzerine alemlere üstün seçtik. )

Casiye suresinin 16. ayetinde İsrailoğulları'na da tüm insanlara olduğu gibi kitap ve rızık verildiği ve onların da diğer insanlar gibi alemlere üstün kılındıkları belirtilmektedir. 

45/16 Ve lekad ateyna beni israilel kitabe vel hukme ven nubuvvete ve razaknahum minet tayyibati ve FADDALNAHUM ALEL ALEMİN

( Ve İsrailoğulları' na kitabı, hükmü ve haberciliği verdik. Onları temizlerinden rızıklandırdık. ONLARI ALEMLERİN ÜZERİNE ÜSTÜN KILDIK. )

6 Şubat 2022 Pazar

Dünya hayatının "Meta"sı ve "Meta"verse aldatmacası

"Meta" kelimesi Arapça'da "Fayda, Madde, Mal, Nesne, Ne zaman?" anlamlarına geliyor.  ( "Emtia" kelimesi "Meta"'nın çoğuludur. "Material", "Matter", "Metal" ( "Madde gibi sert olan" kök anlamı vardır.  ) kelimeleri de "Meta" bağlantılıdır. )

Grekçe'de ise "Değişim, Başka, Ötesi, Sonrası ( Zaman ilintisi )" anlamındadır. ( Örnek: Metamorphose ( Başkalaşım, Başka şekillenme ), Metafizik ( Fizik ötesi ) )

MT kökünden gelen aynı kelime muhtelif sebeplerle farklı anlamlara yayılmış durumda olsa da kökende ortak anlamı ihtiva etmektedir. 

"Verse" kelimesi ise kökende "Düzen, Dizilim, Nizam, Ayet, Evren, Evrilerek oluşmuş olan" anlamındadır. ( İngilizcedeki "Version" kelimesi de "Düzenleme" anlamındadır. )

Universe = Tek Düzen

Multiverse = Çoklu Düzen

Metaverse = Başkalaşmış Düzen, Farklılaştırılmış Düzen, Materyel / Maddi Düzen

"Metaverse" kelimesine "Öte Evren", "Başkalaşmış Evren" gibi anlamlar yüklenmekte olsa da bu kelime batinen "Maddi Düzen / Material Düzen" gibi anlamları içermektedir. Yani kaba madde planının düşük frekanslarının dijital platformdaki temsili olan Metaverse farklı ve yüksek bir ortammış gibi telkin edilmeye çalışılsa da esasen insanın yükselen ruhsal, bilinçsel frekanslarını bloke etmek ve onu kaba madde planına daha da gömmek üzere kurgulanmış bir düşük frekans tuzağı niteliğindedir.  Zira "Virtual Reality" ( Sanal Gerçeklik ) ifafesi tüm kurguyu iki kelimede özetleyen ve insanın gerçeklikten nasıl koparıldığını tanımlayan bir ifadedir.


"Meta" kelimesi Kur'an ayetlerinde "Fayda, Mal, Madde, Meta" anlamında yer almakta olup, dünya hayatının aldatıcı niteliğini sembolize etmektedir.

3/14 Zuyyine lin nasi hubbuş şehevati minen nisai vel benine vel kanatiril mukantarati minez zeheb vel fiddati vel haylil musevvemeti vel en'ami vel hars zalike METAUL HAYATİD DUNYA vallahu indehu husnul meab

( Kadınlardan, oğullardan, kantarlarca biriktirilmiş altından ve gümüşten, salınmış işaretli atlardan, hayvanlardan, ekinlerden şehvetle sevilenler insanlar için süslenmiştir. Bunlar DÜNYA HAYATININ METASIDIR. Allah ki varış yerinin güzeli O' nun indindedir. )

9/38 Ya eyyuhellezine amenu ma lekum iza kile lekumunfiru fisebilillahis sakaltum ilel ard e radiytum bil hayatid dunya minel ahirah fe ma METAUL HAYATİD DUNYA FİL AHİRETİ illa kalil

( Ey o inananlar, ne oldu size de "Allah yolunda savaş için seferber olun." dendiğinde yerde ağırlaştınız. Ahiret yerine dünya hayatına mı razı oldunuz? DÜNYA HAYATI METASI AHİRETİNKİNE GÖRE azın haricindeki değildir. )

Ayetteki "Hayatud dunya" ( Dünya hayatı ) ifadesi kaba madde planı / boyutu dünyayı, "Ahiret" ( Ötesi, Ötede olma, Diğer taraf ) ifadesi ise üst süptil planı, boyutu tanımlamaktadır.

28/60 Ve ma utitum min şey'in fe METAUL HAYATİD DUNYA ve zinetuha ve ma indellahi hayrun ve ebka e fe la ta'kilun

( Ve o size verilen şeyler DÜNYA HAYATININ METASI ve süsüdür. O Allah'ın indindeki daha hayırlıdır ve daha bakidir. Artık akıl etmez misiniz? )

57/20 İ'lemu ennemel hayatud dunya le'ibun ve lehvun ve zinetun ve tefahurun beynekum ve tekasurun fil emvali vel evladi ke meseli ğaysin a'cebel kuffare nebatuhu summe yekunu hutamen ve fil ahireti azabun şeduydun ve mağfiretun min allahi ve ridvanun ve MEL HAYATUD DUNYA İLLA META'UL ĞURUR

( Bilin ki o dünya hayatı kesinlikle oyundur, eğlencedir, süstür, aranızda övünmedir, mallardan ve çocuklardan çoğaltmadır. Bitirip yetiştirdiği, ekincilerin hoşuna giden yağmur misali gibidir. Sonra kırpılmış parça olur. Ahirette şiddetli azap, Allah’tan af ve rıza vardır. DÜNYA HAYATI ALDATICI META HARİCİNDEKİ DEĞİLDİR. )

Ayetlerde maddi yani "metasal" ( materyel ) olan kaba madde dünya hayatının zaten insan için bir aldatmaca, bir ilüzyon, kurtulunması gereken bir hapishane olduğu vurgulanırken, küresel şeytanlar insanı, kendilerinin oluşturdukları bir başka aldatmacanın daha içine kilitlemeye çalışmaktadırlar.

Halhazırda şeytanlar insanları "Metaverse" ortamına çekebilmek için dünyadaki yaşam koşullarını kurgulanmış muhtelif krizler ( virüs pandemisi, iklim krizi, kıtlık, savaş vb. ) vasıtasıyla korku dolu, bunalımlı ve sıkıntılı hale getirmeye ve insanların "Bu rezil dünyada yaşayacağıma sanal ortamda istediğim gibi yaşarım. Sonuçta algı gerçektir." şeklinde yanlış bir düşünceye yönlenmesini sağlamaya çalışmaktadırlar.

2 Şubat 2022 Çarşamba

5 yaş altı!?

 "Aşılama" daha doğrusu "mRNA enjeksiyonu projesi" kapsamında son kurgu şöyle işlemiştir.

FDA ( Food and Drug Administration / Gıda ve İlaç Dairesi ) 29.10.2021 tarihinde mRNA moleküllerinin 5-11 yaş grubunda acil kullanımına onay vermiştir.

Bunun hemen ardından, sanki "Aksiyona dayanak oluşturma" metodu işliyormuşcasına, 11.11.2021 tarihinde ( yine hep 11'ler ) Güney Afrika'da Omicron ismi verilen varyant ortaya çıkartılmış! ve bu varyantla ilgili olarak basında "5 yaş altını vuruyor." ifadesiyle yoğun manşetler yapılmaya başlanmıştır. 






Pandemi sürecinde meşhur edilen mRNA üreticisi şirket 01.02.2022 tarihinde, "5 yaş altı çocuklar için acil kullanım onayı" alabilmek amacıyla FDA'ya resmi başvuruda bulunmuştur. 

Varyantın çocuklarda ölüm oranının %0, genelde ise %0.2 seviyelerinde olmasına rağmen küçük çocuklara mRNA molekülü enjeksiyonu yapılmasında ısrarcı olunması çok farklı planların gündemde olduğuna işaret etmekte gibidir.

Hedeflenen son yaş kategorisi de mRNA'landıktan sonra, önceden planlandığı üzere, 2023 yılına girildiğinde muhtemelen DSÖ "Pandemi bitti ama virüslerle yaşamaya ve aşılanmaya devam edeceğiz." minvalinde ortaya karışık bir duyuru yapması kuvvetle muhtemeldir. Böylelikle 5.6 milyon insanın ölümüyle sonuçlanan 3 yıllık pandemi kurgusunun esas amacı olan "insanlara sürekli olarak mRNA enjeksiyonu yapılması" hedefine ulaşılmış olacaktır.

"Aşılama"nın çok önceden planlanan bir operasyon olduğuna evvelki bölümlerde detaylı olarak değinilmiş ve aşağıdaki hususlara da defaatle dikkat çekilmiştir.

- Avrupa Birliği'nin 2018 - 2022 yılları için planlamış olduğu Vaccination Card / Vaccination Passport ( Aşı Kartı / Aşı Pasaportu ) uygulaması, 

- Rockefeller Vakfının 2010 yılında hazırladığı "Future of Technology and International Development" ( Teknolojinin Geleceği ve Uluslararası Gelişim ) başlıklı raporunda pandemi senaryosunun, kapanmaların, ekonomik daralmanın, artan hükümet kontrolünün vb. yer alması

- DSÖ'nün 2019 yılında yaptığı "Global Vaccination Plan" ( Küresel Aşılama Planı ) toplantısında zikredilen "A different approach for global vaccination" ( Küresel aşılama için farklı bir yaklaşım ) ifadesi... ( Farklı yaklaşım = Pandemi Kurgusu )

- 2019 yılında, tam da pandemi öncesinde ilk kez hazırladığı "Pandemik Influenza Ulusal Hazırlık Planı"'nın yayımlanması. ( Pandemi olacağı biliniyor muydu?!! )

- 18.10.2019 tarihinde yani COVID19 pandemisinden birkaç ay önce New York'ta, John Hopkins Sağlık Güvenliği Merkezi, Dünya Ekonomik Forumu ve Bill & Melinda Gates Vakfı ortaklığı ile bir pandemi durumunda ekonomik ve sosyal zayiatı minimize edebilmek amacıyla kamu ve özel sektörün işbirliği halinde yapması gerekenleri konu alan "Event 201" isimli bir uygulama gerçekleştirilmiştir.