30 Haziran 2020 Salı

Materyalizm ve Spiritüalizm ...

Kontrol ve idrak edemediklerini, göremediklerini dışlayan ve reddeden kibirli materiyalistler maddenin varlık sebebi olan ruhu, ruhsal tesirleri ve ilahi kader mekanizmasını reddetmekte, kadere inanmayı da özgür iradeye bir darbe, bir zafiyet ve cehalet unsuru addetmektedirler.

Evvelce de bahsedildiği üzere "Mikdar" ve "Kadir" kelimelerinin kökü olan "Kadr / Kader" kelimesi "Ölçü" anlamına gelmekte olup, yaratılıştaki her olgu ve olay varlıkların tekâmülüne vesile olmak amacıyla Allah'ın izni ve vazifeliler ( melekler ) vasıtasıyla belirli bir ölçüye göre tezahür ettirilmektedir.

54/49 - İnna külle şey'in halaknahü bi kader
( Kesinlikle biz herşeyi ölçü ile yarattık. )

15/21 - Ve in min şey'in illa ındena hazinühu ve ma nünezzilühu illa bi kaderin ma'lum
( Ve hazinesi indimizde olmayan hiçbir şey yoktur. Onu bilinen ölçü haricinde indirmeyiz. )

"Kontrol edemediklerine, göremediklerine inanmama, itibar etmeme" gibi şeytani obsesyona tutulmuş olan materiyalistler Rab'bi ve O'nun ilahi sistemini inkar etmektedirler. Eşsiz bir ikiyüzlülük örneği sergileyen ve ilahi, ruhsal ve kozmik tesirlerden bihaber olan bu materiyalist kitle daha bedenlerindeki organların işleyiş mekanizmasının dahi kendi kontrollerinde olmadığını idrak edememekte veya görmezden gelmektedirler. Nefsaniyet batağından çıkamayan materiyalist inkarcılar, akıllarına bir fikir geldiğinde, bir esinlenme ( ilham ) deneyimlediklerinde bunu hep kendi özgür iradelerinin bir ürünü ve kendi başarıları zannederek kibirlenmektedirler. Kur'an'da ifade edildiği üzere madde alemi bu kitleyi gerçeklere karşı adeta kör, sağır ve dilsiz yapmıştır.

23/70 - Em yekulune bihı cinneh bel caehüm bil hakkı ve ekseruhüm lil hakkı karihun
( "Onda cinlik var." mı diyorlar? Bilakis onlara gerçek ile geldi. Onların çoğunluğu gerçek için isteksizdirler. )

Dolayısıyla mevcut durumda kaba madde alemi olan dünya cehenneminde Materyalistler ( Maddeciler ) ile Spiritüalistlerin ( Ruhçular ) savaşı söz konusudur.

2/216 - Kütibe aleykümül kıtalü ...
( Savaş üzerinize yazıldı. ... )

Bu iki grubun nasıl ayrıştığı ise ayetlerde bildirilmektedir.

30/7 - Ya'lemune zahiran minel hayatid dünya ve hüm anil ahırati hüm ğafilun
( Dünya hayatından görüneni bilirler. Onlar ahiretten habersizdirler. )

2/3 - Ellezine yu’minune bil gaybi ve yukimunes salate ve min ma razaknahüm yünfikun
( O gayba inananlar, duaya kalkanlar ve o rızıklandırdıklarımızdan harcayanlar. )

Ve Kur'an'da "Allah'a iman" kavramı daima "Ahirete iman" yani "ruhsal yaşama iman" kavramı ile desteklenmiştir.

2/8 - Ve minen nasi men yekulu amenna billahi ve bil yevmil ahıri ve ma hüm bi mü’minin
( Ve insanlardan kimileri Allah’a ve sonraki güne inandık derler de onlar inananlar değillerdir. )

2/62 - ..... min amene billahi vel yevmil ahıri ... ) ( .... Allah’a ve sonraki güne inananlardan .... ) 

58/22 - La tecidu kavmen yü'minune billahi vel yevmil ahıri ....
( Allah’a ve sonraki güne inanıp ... )

Kelimeler, İsimler ve Semantik

Kelimelerin, ruhun da ve maddenin de özü olduğuna ve gerçekliğin ancak kelimeler ile tezahür edebileceğine evvelce defaatle değinilmişti.

10/82 - Ve yühıkkallahül hakka bi kelimatihı ve lev kerihel mücrimun
( Ve suçlular hoşlanmasalar da, Allah gerçeği kelimeleri ile gerçekleştirir. )

Yaratılışın kodlarının ve yaratılıştaki olgular arasındaki ilintilerin anlaşılabilmesi için "kelimelerin oluşumları ve anlamları" üzerinde tefekkür edilmesi, kelimelerin frekanslarıyla senkronize olunması gerekmektedir. Zira Allahü Teala yaratışı ilk önce kelimelere yaşam vererek başlatmıştır. İnsanın herhangi bir kelimeye odaklanması ve o kelimenin frekansına uyum sağlayarak senkronize olması sonucunda bulunduğu planda ( alemde, frekansta, boyutta ) gerçeklik oluşturma yeteneği bulunmaktadır. Kader mekanizmasında görev alan Vazifeli Varlıklarda ( Melekler ) çok gelişmiş olan bu yetenek kaba madde aleminin üstündeki süptil alemlerde daha net bir şekilde idrak edilebilecek ilahi bir nimettir.

Kelimelerin anlamlarını inceleyen bilim dalı "SEMAntic" ( Anlambilim ) olarak İSİMlendirilmiştir. Yunanca kökenli olan bu kelime "SEMA" ( İşaret, Anlam ), "n" ( gibi olan ) ve "tic" ( -lilik / -lılık ) kelimelerinden oluşmaktadır. Yunanca'daki "SEMA" ve Arapça'daki "İSM" ( çogulu "ESMA" ) kelimeleri "İşaret, Anlam" anlamına gelmekte olup ortak SM köküne sahiptirler. Arapça'da "Gök" anlamına gelen "Sema" ve "Duymak" anlamına gelen "Sem'a" kelimelerinin de fonetik ve semantik açıdan aynı köke ait olmaları kuvvetle muhtemeldir.

Ayrıca bkz.


Kur'an'da, kelimelerin ilahi ve kozmik işlevinin anlaşılabilmesine vesile olmak üzere muhtelif ayetler bulunmakta olup, bunlar içinde en dikkat çekenleri "İSİMlerin öğretilmesi", "Kelimeler almak" ve "Kelimeler ile sınanmak" ifadelerinin olduğu ayetlerdir.

Bakara suresinin aşağıdaki ayetlerinde Adem'in yani insanın Rab'den kelimeler aldığı ve Rab'bin ona yaratılışın kodlarına ( kelimeler, isimler, anlamlar ) ilişkin bilgileri öğrettiği bildirilmektedir. Öyle ki insanın bu bilgisi karşısında melekler hayrete düşmüş ve Rab'bin emriyle ona secde etmişlerdir. Elbette bu secde eylemi Rab'be olan huşu dolu saygının bir tezahürü olup bir yaratılmışın diğer bir yaratılmışa secdesi anlamına gelmemektedir. Zira söz konusu secde eylemi esasında "Adem'i yarattığı için Rab'be secde edilmesi" eylemidir.

2/31 - Ve alleme ademel ESMAE  külleha sümme aradahüm alel melaiketi fe kale enbiunı bi esmai haülai in küntüm sadikın
( Ve Adem’e İSİMLERİN hepsini öğretti. Sonra onları meleklere gösterdi. "O halde, eğer doğrular iseniz, bunları bana isimleriyle haber verin." dedi. ) 

2/32 - Kalu sübhaneke la ilme lena illa ma alemtena inneke entel alimül hakim 
( "Yücesin sen. O bize öğrettiğinin haricinde bize ilim yoktur. Kesinlikle sen bilensin hakimsin." dediler. ) 

2/33 - Kale ya ademü enbi'hüm bi ESMAihim fe lemma enbeehüm bi ESMAihim kale e lem ekul leküm innı a'lemü ğaybes semavati vel erdı ve a'lemü ma tübdune ve ma küntüm tektümun
( "Ey Adem, onlara onları İSİMLERİ  ile haber ver." dedi. Böylece onlara onları İSİMLERİ ile haber verdiğinde "Size göklerin ve yerin gaybını kesinlikle ben bilirim demedim mi? O açıkladığınızı ve o gizlemiş olduğunuzu da bilirim." dedi. ) 

.....

2/37 - Fe telekka ademü min rabbihı kelimatin fe tabe aleyh innehu hüvet tevvabür rahim
( Böylece Adem Rab’binden kelimeler aldı da onun üzerine tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )

Adem'in "varlıkların isimlerini bilmesi / varlıklara isim vermesi" hususu Tevrat'ta şöyle bildirilir.

1 Tekvin 2-19 Rab Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümünü topraktan Yaratmıştı. Onlara ne İSİM vereceğini görmek için hepsini Adem'e getirdi. Adem her birine ne İSİM verdiyse, o canlı o İSİMLE anıldı.

1 Tekvin 2-20 Adem bütün evcil ve yabanıl hayvanlara, gökte uçan kuşlara İSİM verdi. Ama kendisi için uygun bir Yardımcı bulunmadı.

Allahü Teala tarafından yaratılıştaki ilk "isimlendirme" ise Tevrat'ın şu ayetleriyle bildirilmektedir.

1 Tekvin 1-3 Ve Tanrı, "Işık olsun" dedi ve ışık oldu.

1 Tekvin 1-4 Ve Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve Tanrı ışığı karanlıktan ayırdı.

1 Tekvin 1-5 Ve Tanrı ışığa "Gündüz", karanlığa "Gece" İSMİNİ verdi. Ve gece ve sabah ve ilk gün oldu.

Bakara suresinin 124. ayetinde ise Hz. İbrahim'in "kelimeler ile sınandığı" bildirilmektedir. Bu sımavın bir "manayı idrak" sınavı olduğu sezgisi oluşmaktadır.

2/124 - Ve iz ibtela ibrahıme rabbühu bi kelimatin fe etemmehünn kale innı caılüke lin nasi imama kale ve min zürriyyetı kale la yenalü ahdiz zalimın
( Ve zamanında Rab’bi İbrahim’ i kelimeler ile sınadı. Böylece onları tamamladı. "Kesinlikle ben seni insanlar için önder kıldım." dedi. "Ve soyumdan da." dedi. "Zalimler ahdime erişemezler." dedi. )

29 Haziran 2020 Pazartesi

COVID 19 ve ilahi mesaj?!

Allah kelimesi Kur'an'da 2701 kere tekrarlanmakta olup bu sayının nümerolojik değeri, Allah'ın birliğini, tekliğini sembolize eden ve ilahi mühür olan "1" sayısını vermektedir. 

Resmi beyana göre Türkiye'de COVID19 sebebiyle en çok ölüm "19".04.2020 tarihinde gerçekleşmiş olup, bu tarihte 127 kişi ölmüş ve kümülatif ölüm adedi de 2017 olmuştur. Her iki sayının da 1,2 ve 7 sayılarından oluşması dikkat çekmektedir.

Bu sayısal uyum, insanların birlik olmaları, kolektif bilinci tesis etmeleri ve Allah'a yönelmeleri gerektiğine ilişkin kozmik bir mesaj mıdır? 

Ayrıca virüsün isminin COVID19 olmasıyla "Onun üzerinde ondokuz vardır." ayeti arasında ilinti mi bulunmaktadır?

Kanıksama nankörlüğü

Kanıksama, içinde bulunulan koşulların sıkıcı, rutin ve sıradan olduğu algısıyla oluşan bir duygudur. Kanıksama duygusu çoğunlukla "unutma" eyleminin etkisiyle ortaya çıkabilmektedir. Peki ne unutulmaktadır?İçinde bulunulan durumdan çok daha farklı ve ıstıraplı durumların olabileceği, hatta mevcut duruma ıstıraplı süreçlerden geçilerek gelindiği unutulmaktadır. Bir başka deyişle Allah'ın bahşettiği nimetlere şükretme ve sabretme unutulmakta, kanıksama ve hatta şikayet etme aşamasına gelinerek Allah'ın nimetleri inkâr edilmektedir.

Bu husus şu ayetlerle bildirilmektedir.

70/19 - İnnel insane hulika helu'an
( İnsan kesinlikle sabırsız hırslı şikayet eden yaratılmıştır. )

Rahman suresinde "Ve bi eyyi alai rabbiküma tükezxiban ( Ve şimdi Rab'binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? ) ifadesi 31 kere tekrarlanmaktadır.

Bakara suresinin 61. ayetinde ise bahşedilen rızıkı kanıksayıp daha fazlasını isteyenlerin misali beyan edilmektedir.

2/61 - Ve iz kultüm ya musa len nasbira ala taamin vahıdin fed'u lena rabbeke yuhric lena min ma tünbitül erdu min bakliha ve kıssaiha ve fumiha ve adesiha ve besaliha kale e testebdilunellezi hüve edna billezı hüve hayr ihbitu mısran fe inne leküm ma seeltüm ve duribet aleyhimüz zilletü vel meskenetü ve bau bi ğadabin minellah zalike bi ennehüm kanu yekfürune bi ayatillahi ve yaktülunen nebiyyıne bi ğayril hakk zalike bima asav ve kanu ya'tedun
( Ve zamanında "Ey Musa tek yiyeceğe asla sabretmeyeceğiz. Haydi bize Rab’bini çağır ki bize o yerin bitirip yetiştirdiği bakliyatından ve kabağından ve sarmısağından ve mercimeğinden ve soğanından versin." dediniz. "O alçak olanı o hayırlı olanla değişmeyi mi istersiniz? Ülkede konaklayın. O sual ettiğiniz kesinlikle sizedir." dedi. Üzerlerine zillet ve yoksulluk vuruldu. Allah’tan öfkeye maruz kaldılar. Bu, kesinlikle onların Allah’ ın ayetlerini inkar etmiş olmalarından ve habercileri haksızca öldürmelerindendir. Bu, o asiliklerinden ve hududu aşmış olmalarındandır. )

İsra suresinin 67. ve Ankebut suresinin 65. ayetinde insanın nankörlüğü ve hainliği vurgulanmaktadır.

100/6 - İnnel insane li rabbihı le kenud ( Kesinlikle insan Rab’bine nankördür. )

17/67 - Ve iza messekümüd durru fil bahri dalle men ted'une illa iyyah fe lemma neccaküm ilel berri a'radtüm ve kanel insanü kefura
( Ve size denizde darlık dokunduğunda O’nun haricinde o çağırdıklarınız sapar. Sizi karaya doğru kurtardığımızda ise yüz çevirip dönersiniz. İnsan inkar edendir. )

29/65 - Fe iza rakibu fil fülki deavüllahe muhlisıne lehüd dın fe lemma neccahüm ilel berri iza hüm yüşrikun
( Böylece, gemiye bindiklerinde, dini O’na halis kılarak Allah' ı çağırdılar. Onları karaya doğru kurtardığımızda, o zaman onlar ortak koştular. )

Tükenmişlik Sendromu ve müblisler

Düalite sistemindeki negatif frekansın ( şeytani tesirler ) kozmik varlık temsili "İblis" kelimesi "Ümit yitirten" anlamına gelmekte olup Kur'an'da geçen "Müblis" ( Ümitsizliğe düşmüş olan ) kelimesinin de köküdür. Ümitsizlik ve buna bağlı tükenmiş ve çaresiz hissetme fenomeni psikolojide "Burnout Syndrome" ( Tükenmişlik Sendromu ) olarak tanımlanır. Bu sendromun en önemli tetikleyicisi ise strestir. Stresin kaynağı ise kendini sürekli baskı altında hissetme, mutlu olamama korkusu, olumsuzlukları kurgulama, vesveseye kapılma ve karamsarlıktır. 

Kur'an'ın aşağıdaki ayetlerinde şeytanın ümitsizlik frekansının ancak bilgisiz ve inkârcı müşrikler üzerinde etkili olabileceği ve şeytanın en etkili silahlarından birinin de vesvese ( kuruntu, endişeli şüphe ) olduğu bildirilmektedir. 

6/44 - Fe lemma nesu ma zükkiru bihı fetahna aleyhim ebvabe külli şey' hatta iza ferihu bima utu ehaznahüm bağteten fe iza hüm müblisun ( O hatırlatılanları unuttuklarında, onlara herşeyin kapısını açtık. Nihayet o verilenlerden dolayı ferahlayıp sevindiklerinde onları ansızın yakaladık. Böylece o zaman onlar ümitsizler oldular. ) 

23/77 - Hatta iza fetahna aleyhim baben za azabin şedıdin iza hüm fıhi müblisun
( Nihayet onlara azabı şiddetli kapı açtığımızda, o zaman onlar ona ümitsizler oldular. )

43/75 - La yüfetteru anhüm ve hüm fıhi müblisun
( Onlardan hafifletilmez. Onlar onun içinde ümitsizlerdir. )

50/16 - Ve lekad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verid
( Ve insanı yarattık. Nefsinin ona ne vesvese verdiğini* biliriz. Biz ona toplardamarından daha yakınız. )

* Negatif vesvese tesirleri cin şeytanları ve onların kontrolündeki insan şeytanları tarafınfan tetiklenmektedir.

20/120 - Fe vesvese ileyhiş şeytanü kale ya ademü hel edüllüke ala şeceratil huldi ve mülkin la yebla
( Böylece şeytan ona vesvese verdi. "Ey Adem, seni ebediyet ağacına ve çökmeyen mülke yönelteyim mi?" dedi. )

Nas suresi, vesvese hususunun ana tema olduğu bir suredir. 

114/1 - Kul e'uzü bi rab'bin nas
( De ki: "İnsanların Rab’bine sığınırım." )
114/2 - Melikin nas
( İnsanların malikine. )
114/3 - İlahin nas
( İnsanların ilahına. )
114/4 - Min şerril vesvasil hannas
( Sinsi vesvesecinin kötülüğünden, )
Nas 114/5 - Ellezi yüvesvisü fi sudurin nas
( O insanların göğüslerine vesvese veren, ) Nas 114/6 - Minel cinneti ven nas
( “Cinlerden ve insanlardan ." )

28 Haziran 2020 Pazar

İndellah ve Ledünn ilmi

"İnd" kelimesi "Dahil olunan yer, İç, Yan, Taraf" anlamlarını içermekte olup, "İnd" kökü aşağıdaki kelimelerde de yer almaktadır. 

INDian / INDigenous = Yerli, İçinden olan INTernal = İçsel 
ENDokrin = İçsalgı 

Kur'an'da yer alan "İnd" kelimesi ise Allahü Teala ile ilintili olarak geçtiği yerlerde "Zamandan münezzeh manevi ve sonsuz mekân, Rab'bin yanı, tarafı" anlamlarını içermektedir. 

"İnd" kelimesi Kur'an'da 197 kere tekrarlanmakta olup, bu sayının nümerolojik değeri 8 ( 1+9+7 = 17 ... 1+7 = 8 ) olmaktadır. 8 sayısı da yeni döngü başlangıcının, sonsuz döngünün ve sonsuzluğun sembolü olup "Allah'ın indindeki" sonsuzluğu da sembolize etnektedir.

Kur'an'da ilk "İnd" kelimesi 2/54 kodlu ayette geçmektedir. Ayet kodunun nümerolojik değeri farklı boyuta geçiş portalının sembolü olan 11 ( 2+5+4 = 11 ) sayısını vermektedir.

2/54 - Ve iz kale musa li kavmihı ya kavmi inneküm zalemtüm enfüseküm bittihazikümül ıcle fe tubu ila bariiküm faktülu enfüseküm zaliküm hayrun leküm İNDE BARİİKÜM fe tabe aleyküm innehu hüvet tevvabür rahim
( Ve zamanında Musa kavmine "Ey kavmim siz buzağıyı kendinize edinerek kesinlikle nefislerinize zulmettiniz. O halde tevbe edip güzel yaratanınıza tabi olun da nefislerinizi öldürün. Bu, güzel YARATANINIZIN İNDİNDE size hayırlıdır." dedi. Böylece üzerinize tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. ) 

2/94 - Kul in kanet lekümüd darul ahıratü İNDELLAHİ halisaten min dunin nasi fe temennevül mevte in küntüm sadikın
( De ki: "Eğer ALLAH'IN İNDİNDE, ahiret yurdu insanların dışında size halis kılınmışsa, o halde, eğer doğrularsanız ölümü temenni edin." )

4/134 - Men kane yürıdü sevabed dünya fe INDELLAHİ sevabüd dünya vel ahırah ve kanellahü semıan besıra
( Kim dünya sevabını isterse, dünyanın ve ahiretin sevabı ALLAH'IN İNDİNDENDİR. Allah duyandır, görendir. )

6/109 - Ve aksemu billahi cehde eymanihim le in caethüm ayetün le yü'minünne biha kul innemel AYATÜ INDELLAHİ ve ma yüş'ıruküm enneha iza caet la yü'minun
( Ve kendilerine ayet gelirse, ona kesinlikle inanacaklarına kuvvetli yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. De ki: "Kesinlikle ki AYETLER ALLAH'IN İNDİNDENDİR. Kesinlikle o geldiği zaman dahi inanmayacaklarını size ne farkettirir?" )

Kur'an'da "İnd" ile benzer anlama gelen bir kelime de "Ledünn" kelimesidir. İlahi kozmik bilgilere ( Akaşa kayıtları ) bir başka ifadeyle gayba* ( bilinmeyene ) ilişkin yapılan semantik ve nümerolojik araştırmalar "Ledünn İlmi" olarak anılmaktadır.

( * 53/35 - E indehu ilmul ğaybi fe hüve yera ( Gaybın ilmi onun indindedir de o mu görür? ) )

Kehf suresinin 65. ayetinde "İnd" ve "Ledünn" kelimeleri ilk ve son kez birlikte yer almaktadırlar. Ayetteki "İnd" kelimesi 11. kelimedir.

18/65 - Fe (1) veceda (2) abden (3) min (4) ıbadi (5) na (6) ateyna (7) hü (8) RAHMETEN (9) MİN (10) İNDİ (11) NA ve allemnahü MİN LEDÜNNA ILMA 
( Kullarımızdan kendisine İNDİMİZDEN RAHMET ve İNDİMİZDEN İLİM öğrettiğimiz bir kulu buldular. )

Ayette kozmik ilmin Allah'ın indinden olduğu tekrar vurgulanmaktadır.

20/99 - Kezalike nekussu aleyke min enbai ma kad sebak ve kad ateynake MİN LEDÜNNA ZİKRA
( O geçmiş olan haberleri sana işte böyle anlatıyoruz. Sana İNDİMİZDEN HATIRLATMA verdik. ) 

21/17 - Lev eradna en nettehıze lehven lettehaznahü MİN LEDÜNNA in künna faılın
( Şayet oyun ve eğlence edinmek isteseydik, onu İNDİMİZDEN EDİNİRDİK. Eğer yapanlar olsaydık. )

Kozmik bilgi deposu ... Rab'bin rahmet hazinesi

"Hazine" kelimesi "Hazne" ( Depo ) kelimesinden türemiş olan ve "Depolanmış" anlamına gelen bir kelimedir. Kur'an'da "Hazine" kelimesi, "Allah'ın hazineleri" ve "Rab'bin rahmet hazinesi" ifadeleriyle de yer almakta olup ilahi bilgi, sevgi ve merhamet deposu anlamını içermektedir. Bu kavramlar ruh ve madde alemlerinin var olabilmeleri için ihtiyaç duydukları ve kısmen idrak edebildikleri en büyük hazineyi tanımlamaktadır. 

En'am suresinin 50. ve Hud suresinin 31. ayetlerinde resule, "Allah'ın hazineleri"nin "Gayb" olduğu yani kimse tarafından bilinemeyeceği söyletilmektedir. 

6/50 - Kul la ekulü leküm ındı HAZAİNULLAHİ ve LA A'LEMÜL ĞAYBE ve la ekulü leküm innı melek in ettebiu illa ma yuha ileyy kul hel yestevil a'ma vel besır e fe la tetefekkerun 
( De ki: "Size ALLAH'IN HAZİNELERİ benim indimdedir." demiyorum. GAYBI DA BİLMİYORUM. Size, kesinlikle ben meleğim de demiyorum. Kesinlikle ben ancak o bana vahyedilene tabi oluyorum." De ki: "Kör ile gören eşit midir? Fikretmez misiniz?" )

"Hazine" kelimesi Kur'an'da ilk kez 6/50 kodlu ayette "Hazainullah" ( Allah'ın hazineleri ) ifadesiyle geçmektedir. Ayet kodunun nümerolojik değeri ( 6+5+0 = 11 ), farklı boyuta geçiş portalının sembolü olan 11 sayısını vermektedir.

11/31 - Ve la ekulü leküm ındı HAZİNÜLLAHİ ve LA A'LEMÜL ĞAYBE ve la ekulü innı melekün ve la ekulü lillezıne tezderı a'yünüküm len yü'tiyehümüllahü hayra allahü a'lemü bima fı enfüsihim innı izen le minez zalimın 
( Ve "Ben sizlere ALLAH'IN HAZİNESİ indimdedir demiyorum. GAYBI DA BİLMİYORUM. Kesinlikle ben meleğim de demiyorum. O gözünüzde hakir olanlar için, Allah onlara asla hayır vermez de demiyorum. O nefislerinin içinde olanı Allah bilir. O zaman kesinlikle ben zalimlerden olurum." ) 

Hicr suresinin 21. ayetinde de "ilahi kozmik bilgi* deposundan" bahsedilmekte olup, ruh ve madde alemlerinin varlıklarının ve ihtiyaçlarının bu depodan "kader" adı verilen "ölçülere" göre karşılandığı bildirilmektedir. 

15/21 - Ve in min şey'in illa ındena HAZİNÜHU ve ma nünezzilühu illa bi kaderin ma'lum 
( Ve HAZİNESİ indimizde olmayan hiçbir şey yoktur. Onu bilinen ölçü haricinde indirmeyiz. ) 

( * Yaratılıştaki herşeyin özü bilgidir, kelimedir. Bu kavramlar enerji ve frekans olarak ifade edilebilmektedirler. Ancak öz olan bilgidir, kelimedir. 

10/82 - Ve yühıkkallahül hakka bi KELİMATİHİ ve lev kerihel mücrimun 
( Ve suçlular hoşlanmasalar da, Allah gerçeği KELİMELERİ ile gerçekleştirir. ) 

İsra suresinin 100. ve Sad suresinin 9. ve Tur suresinin 37. ayetinde "Rab'bin rahmet hazinesi" kavramı, bir nefsaniyet yumağı olan insanın cimrilik potansiyeli ve kibiri misal verilerek bildirilmektedir. 

17/100 - Kul lev entüm temlikune HAZİNE RAHMETİ RABBİ izen le emsektüm heşyetel infak ve kanel insanü katura 
( De ki: "Şayet sizler RAB'BİMİN RAHMET HAZİNESİNE malik olsaydınız, o zaman dahi harcama ve fakirlik korkusunu tutardınız. İnsan cimridir." ) 

38/9 - Em ındehüm HAZİNÜ RAHMETİ RABBİKEL azızil vehhab 
( Yoksa, yüce ve bağışlayan RAB'BİNİN RAHMET HAZİNESİ onların yanında mı? ) 

52/37 - Em ındehüm HAZAİNU RABBİKE em hümül musaytırun 
( RAB'BİNİN HAZİNELERİ onların indinde midir? Onlar zorlayıcılar, zorbalar mıdır? ) 

Münafikun suresinin 7. ayetinde ise "Göklerin ve yerin hazinesi" ifadesi yer almakta olup, insanlara bahşedilmiş bu nimetin ikiyüzlüler tarafından cimrilikle sömürülmesinden bahsedilmektedir.

63/7 - Hümüllezine yekulune la tünfiku ala men inde resulillahi hatta yenfaddu ve lillahi HAZİNUS SEMAVATİ VEL ARDI ve lakinnel münafikın la yefkahun 
( Onlar "Onlar gidene kadar, o Allah' ın resulünün indindeki kimselere harcamayın." derler. GÖKLERİN VE YERİN HAZİNELERİ Allah içindir. Lakin ikiyüzlüler anlamazlar. )

27 Haziran 2020 Cumartesi

Bir zulüm metodu ... Yarıştırma

Bugün birçok genç sistemin dayattığı acımasız sistem içerisinde kendilerine imkân yaratabilmek için yine sistem tarafından "sınav" adı altında anlamsız bir yarışa sokulmaktadırlar. Ve bu yarış bundan sonra da geçim amacıyla içinde bulunacakları ve şeytanlar tarafından kontrol altına alınmış tüm ortamlarda devam edecektir.

Hak olan tek sınav Rab'bin tekâmül sınavıdır ki o da asla insanlar arasında bir yarış veya bir üstünlük kurma süreci değil sevgi, saygı ve paylaşım gerektiren bir süreçtir. İnsanları yarıştıran sistem şeytanidir ve batıldır. 

Huzurlu bir toplum, düzen ve pozitif enerji için olmasına ihtiyaç duyulanlar; 

Birliktelik 
Eşitlik
Yardımlaşma 
Paylaşma
Cömertlik
Alçakgönüllülük 
Karşılık beklemeden iyilik 
Duygusallık 
Yaratıcılık 
Açıklık 
Dürüstlük 
Sadakat 
Adalet 
Hoşgörü 
Saygı 
Uzlaşma 
Özgür düşünce 
Sabır
Takdir
..... 
..... 

Huzursuz bir toplum, kaos ve negatif enerji için sistemin ihtiyaç duydukları; 

Ayrıştırma 
Hiyerarşi
Yarıştırma 
Bencillik
Cimrilik
Kibir 
Çıkara dayalı ilişki 
Vicdansızlık 
Kalıplaştırma 
Gizlilik 
İkiyüzlülük 
İhanet
Sadakatsizlik 
Dalkavukluk 
Adaletsizlik / Haksızlık 
Zorbalık 
Saygısızlık 
İnat 
Acelecilik
Önyargı 
Çatışma 
Kısıtlanmış düşünce
Kıskançlık
..... 
.....

Yukarıdaki her bir husus Kur'an ayetlerinde detaylı bir şekilde ve örneklerle bildirilmektedir.

26 Haziran 2020 Cuma

İlahi Vasiyet

İlahi Vasiyet "Vasiyet" kelimesi "Vass" ( İşin yapılmasını istemek, Emretmek* ) anlamına gelen Arapça bir kelime olup "Vasiyet" kelimesinin de köküdür. 

"Emr" kelimesi ise "İş" anlamına gelmekte olup Türkçe'deki "Emretmek" kelimesinin köküdür. 

Kur'an'da "Allahü Teala'nın Vasiyeti" kavramını içeren ayetler şöyledir. 

6/151 - Kul tealev etlü ma harrame rabbüküm aleyküm en la tüşriku bihı şey'a ve bil valideyni ıhsana ve la taktülu evladeküm min imlak nahnü nerzükuküm ve iyyahüm ve la takrabül fevahışe ma zahera minha ve ma betan ve la taktülün nefselletı harramellahü illa bil hakk zaliküm VASSAKÜM bihı lealleküm ta'kılun 
( De ki: "Haydi gelin, Rab’binizin size neleri haram kıldığını okuyayım. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlikten çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. Ahlaksızlığın açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Allah' ın haram kıldığı nefsi haksızca öldürmeyin. Bunlar SİZE EMRETTİKLERİDİR. Umulur ki akıl edersiniz." ) 

6/152 - Ve la takrabu malel yetımi illa billetı hiya ahsenü hatta yeblüğa eşüddeh ve evfül keyle vel mizane bil kıst la nükellifü nefsen illa vüs'aha ve iza kultüm fa'dilu ve lev kane za kurba ve bi ahdillahi evfu zaliküm VASSAKÜM bihı lealleküm tezekkerun 
( Ve olgunluğuna erişinceye kadar en güzel biçimde olması haricinde yetimin malına yaklaşmayın. Kile ölçeğine, ölçüye ve tartıya adaletle vefa edin. Biz nefsi genişliğinin haricinde mükellef kılmayız. Söylediğiniz zaman, şayet yakınınız dahi olsa adil olun ve Allah’a ahdinize vefa edin. Bunlar SİZE EMRETTİKLERİDİR. Umulur ki hatırlarsınız. ) 

6/153 - Ve enne haza sıratıy müstekımen fettebiuh ve la tettebius sübüle fe teferraka biküm an sebılih zaliküm VASSAKÜM bihı lealleküm tettekun 
( Ve kesinlikle doğru yol budur. O halde ona tabi olun. Sizi O’nun yolundan ayıracak yollara tabi olmayın. Bunlar SİZE EMRETTİKLERİDİR. Umulur ki sakınırsınız. ) 

29/8 - Ve VASSAYNEL insane bi valideyhi husna ve in cahedake li tüşrike bima leyse leke bihı ılmün fe la tütı'hüma ileyye merciuküm fe ünebbiüküm bima küntüm ta'melun 
( Ve insana, ana babasına güzellik yapmasını EMREDERİZ. Eğer seninle, o sana hakkında ilmi olmayanı ortak koşman için cihad ederlerse, onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır. Artık o yapmakta olduklarınızı size haber veririm. ) 

46/15 - Ve VASSAYNEL insane bi valideyhi ihsana hamelethu ummuhu kurhen ve vadaathu kurha ve hamluhu ve fisaluhu selasune şehra hatta iza belega eşuddehu ve belega erbaine seneten kale rabbi evzı’ni en eşkure ni’metekelleti en’amte aleyye ve ala valideyye ve en a’mele salihan terdahu ve aslıh li fi zurriyyeti inni tubtu ileyke ve inni minel muslimin 
( Ve insana, ana babasına iyilik yapmasını EMRETTİK. Annesi onu zorlanarak taşıdı ve onu zorlanarak doğurdu. Onu taşıması ve sütten kesmesi otuz aydır. Nihayet olgunluğuna eriştiğinde ve kırk senesine eriştiğinde "Rab’bim, o bana ve anne babama bol bol verdiğin nimetine şükredeyim ve razı olduğun, hoşlandığın iyilik yapayım diye bana öğüt ver. Benim için, soyumdan olanları iyileştir. Kesinlikle ben sana tabi oldum. Kesinlikle ben teslim olanlardanım." der. )

Kur'an'da "Allahü Teala'nın Emrettiği" kavramını içeren ayetler şöyledir. 

2/27 - Ellezine yenkudune ahdellahi min ba'di mısakıh ve yaktaune ma EMERALLAHÜ bihı en yusale ve yüfsidune fil ard ülaike hümül hasirun O verdikleri sözleri sonrasında 
(  Allah’a olan ahdini bozanlar ve ALLAH'IN birleştirilmesini EMRETTİĞİNİ kesip ayıranlar ve yerde bozgun yapanlar, işte onlar hasarlananlardır. )

2/222 - Ve yes'eluneke anil mehıyd kul hüve ezen fa'tezilün nisae fil mehıydı ve la takrabuhünne hatta yathurn fe iza tetahherne fe'tuhünne min haysü EMERAKÜMÜLLAH innellahe yühıbbüt tevvabıne ve yühıbbül mütetahhirın 
( Ve sana aybaşından sual ederler. De ki: "O eziyettir." O halde aybaşı içindelerken kadınlardan uzaklaşın. Onlar temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendiklerinde, onlara ALLAH'IN SİZE EMTETTİĞİ yerden yetin. Kesinlikle Allah tevbekarları ve temizlenenleri sever. )

3/80 - Ve la YE'MÜRAKÜM en tettehızül melaikete ve nebiyyıne erbaba e YE'MÜRUKÜM  bil küfri ba'de iz entüm müslimun 
( Ve size, melekleri ve habercileri Rabler edinmenizi EMRETMEZ. Teslim olanlar olmanızdan sonra, size inkarı mı EMREDER? )

4/58 - İnnellahe YE'MÜRUKÜM en tüeddül emanati ila ehliha ve iza hakemtüm beynen nasi en tahkümü bil adl innellahe niımma yeızuküm bih innellahe kane semıan basıra 
( Kesinlikle Allah size emaneti sahibine vermeyi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmeyi EMREDER. Kesinlikle Allah size onunla nimetli öğüt verir. Kesinlikle Allah duyandır, görendir. )

7/28 - Ve iza fealu fahışeten kalu vecedna aleyha abaena vallahü emerana biha kul innellahe la ye'müru bil fahşa' e tekulune alellahi ma la ta'lemun 
( Ve onlar ahlaksızlık yaptıkları zaman "Babalarımızı onun üzerinde bulduk. Bize onu ALLAH EMRETTİ." derler. De ki: "Kesinlikle ALLAH ahlaksızlığı EMRETMEZ. Allah’a o bilmediklerinizi mi söylüyorsunuz?" )

12/40 - Ma ta'büdune min dunihı illa esmaen semmeytümuha entüm ve abaüküm ma enzelellahü biha min sültan inil hukmü illa lillah EMERA en la ta'büdu illa iyyah zaliked dınül kayyimü ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun 
( O O’ndan başka kulluk ettikleriniz ancak sizin ve babalarınızın isimlendirdiği isimlerdir. Allah onlarla ilgili delil indirmedi. Kesinlikle hüküm ancak Allah içindir. O, size, O’nun haricindekine kulluk etmemenizi EMRETTİ. Bu doğru, daim olan dindir. Lakin insanların çoğunluğu bilmezler. )

13/21 - Vellezine yesılune ma EMERALLAHÜ bihı en yusale ve yahşevne rabbehüm ve yehafune suel hısab 
( Ve Allah' ın o birleştirilmesini EMRETTİĞİNİ birleştirenler ve Rab’lerinden korkup, ürperenler, ürkenler ve hesabın kötülüğünden korkanlar. )

16/90 - İNNELLAHE YE'MÜRU bil adli vel ıhsani ve ıtai zil kurba ve yenha anil fahşai vel münkeri vel bağy yeızüküm lealleküm tezekkerun 
( Kesinlikle ALLAH adaleti, iyiliği, yakınlığı olanlara vermeyi, ahlaksızlıktan, kötülükten ve azgınlıktan men etmeyi EMREDER. Size öğüt verir. Umulur ki hatırlarsınız. )

İnsanları Allah yolundan saptırmak ile görevli şeytanın telkinlerinin de cinlere ve cin tasallutundaki küresel şeytanlara kulluk eden müşrik inkârcılar tarafından "emir" olarak algılandığı da ayetlerde belirtilmektedir.

2/168 - Ya eyyühen nasü külu min ma fil erdı halalen tayyiben ve la tettebiu hutuvatiş şeytan innehu leküm adüvvün mübın 
( Ey insanlar o yerde olanlardan helal ve temiz olarak yiyin. Şeytanın adımlarına tabi olmayın. Kesinlikle o size apaçık düşmandır. 

2/169 - İnnema YE'MÜRUKÜM bis sui vel fahşai ve en tekulu alellahi ma la ta'lemun 
( O size kesinlikle kötülüğü ve ahlaksızlığı ve Allah’a o bilmediklerinizi söylemenizi EMREDER. )

2/268 - Eş ŞEYTANÜ yeıdükümül fakra ve YE'MÜRUKÜM bil fahşa vallahü yeıdüküm mağfiraten minhü ve fadla vallahü vasiun alim ( ŞEYTAN size fakirliği, yoksulluğu vaad eder ve size ahlaksızlığı EMREDER. Allah size kendisinden ve üstünlüğünden affı vaad eder. Allah geniştir bilendir. )

4/119 - Ve le üdıllennehüm ve le ümenniyennehüm ve le AMÜRANNEHÜM fe le yübettikünne azanel en'ami ve le AMÜRANNEHÜM fe le yüğayyirunne halkallah ve men yettehıziş şeytane veliyyen min dunillahi fe kad hasira husranen mübına 
( Ve kesinlikle onları saptıracağım, kesinlikle onları saplantılara, kuruntulara sokacağım. Kesinlikle onlara EMREDECEĞİM de hayvanların kulaklarını kesecekler. Kesinlikle onlara EMREDECEĞİM de Allah' ın yaratışını değiştirecekler. Kim Allah' ın haricinde şeytanı dost edinirse, apaçık hüsran ile hasarlanmış olur. )

24/21 - Ya eyyühellezine amenu la tettebiu hutuvatiş şeytan ve men yettebı hutuvatiş şeytani fe innehu YE'MÜRU bil fahşai vel münker ve lev la fadlüllahi aleyküm ve rahmetühu ma zeka minküm min ehadin ebeden ve lakinnellahe yüzekkı men yeşa vallahü semıun alim 
( Ey o inananlar, şeytanın adımlarına tabi olmayın. Kim şeytanın adımlarına tabi olursa, kesinlikle o ahlaksızlığı, kötülüğü, inkarı EMREDER. Şayet Allah' ın üstünlüğü lütfu üzerinize olmasaydı, sizlerden kimse ebediyen temizlenemezdi. Lakin kesinlikle Allah dilediği kimseyi temizler. Allah duyandır, bilendir. )


25 Haziran 2020 Perşembe

Çocuklar gibi olmadıkça...

Çocuk enerjisi kainattaki en saf, temiz ve yüksek frekanslardan biridir. "Çocuk enerjisi" İncil'de Cennet'e girmenin ön koşulu olarak belirtilir. Kaba madde frekansının ( dünya / cehennem ) negatif nefsani tesirlerinden arınarak saflaşmak, bu vesileyle frekansı yükselterek tekâmül etmek ve yarı süptil frekans olan cennete ( Sirius ) girebilmek ayette "Dönüştürülüp çocuklar gibi olmak" ifadesiyle tanımlanmaktadır. 

40 Matthew 18-3 "Size doğrusunu söyleyeyim, dönüştürülüp, küçük çocuklar gibi olmadıkça, Göklerin Egemenliği'ne asla giremezsiniz. 

40 Matthew 19-14 İsa, "Bırakın çocukları" dedi. "Bana gelmelerine engel olmayın!Çünkü Göklerin Egemenliği böylelerinindir." 

Ancak İblis'in negatif tesirleriyle nefsaniyetin ve dünyevi maddi menfaatlerin esiri olmuş küresel şeytanlar cennete intikal edemeyeceklerini bildiklerinden aslında cehennem olan kaba madde frekansı dünyada "kendileri için" süptil madde frekansı olan cennet ortamını tesis etmek ve dünyada ebedi olmak istemektedirler. Ve bunu başarabilmenin yollarından birinin de "çocuk enerjisi frekansı tüketimi" olduğu düşüncesindedirler. 

Madde obsesyonu, uzun ömür sürme arzusu ve çocuk meselesi Kur'an'da şu ayetler ile bildirilmektedir.  

2/96 - Ve le tecidennehüm ahrasan nasi ala hayah ve minellezine eşraku yeveddü ehadühüm lev yüammeru elfe seneh ve ma hüve bi müzahzihıhı minel azabi en yüammer vallahü besırun bima ya'melun 
( Ve kesinlikle onları hayatta insanların en hırslıları olarak bulacaksın. O ortak koşanlardan her biri bin sene ömür sürmeyi arzular. Onlar uzun ömür sürerek o azaptan uzaklaşacak değillerdir. Allah o yaptıklarını görendir. ) 

2/94 - Kul in kanet lekümüd darul ahıratü indellahi halisaten min dunin nasi fe temennevül mevte in küntüm sadikın 
( De ki: "Eğer Allah' ın indinde, ahiret yurdu insanların dışında size halis kılınmışsa, o halde, eğer doğrularsanız ölümü temenni edin." ) 

Ayette Darül Ahirat ( Ahiret Yurdu ) olarak tanımlanan cennete giremeyeceklerini bilenlerin ölümden korktukları bildirilnektedir. Zira müşrik inkarcılar için ölüm, reenkarnasyon ile tekrar dünyaya ( cehenneme ) gelmeye ve evvelki enkarnasyonda yapılanların karşılığını almaya vesile olan bir fenomendir. Oysa mü'minler için ölüm dünyadan kurtuluş ve bir üst frekans ilan cennete intikal vesilesidir. 

87/16 - Bel tü'sirunel hayated dünya 
( Bilakis dünya hayatını tercih ediyorsunuz. )

87/17 - Vel'ahıretü hayrün ve ebka 
( Ve ahiret daha hayırlıdır ve daha bakidir. ) 

Ayette dünya hayatını, ahirete tercih eden inkarcılar konu edilmektedir. 

56/17 - Yetufu aleyhim veldanun muhalledun Onların üzerinde ebedi çocuklar dolaşırlar. 

Ayette cennet, çocuk ve ebediyet kavramları arasındaki ilişkiye dikkat çekilmektedir. 

17/31 - Ve la taktülu evladeküm haşyete imlak nahnü nerzükuhüm ve iyyaküm inne katlehüm kane hit'en kebira 
( Ve fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları ve sizleri biz rızıklandırırız. Onların öldürülmesi büyük suçtur, günahtır. ) Ayetteki "İmlak" kelimesi "Fakirlik, Mülk sahibi olmak" anlamlarına gelmekte olup ayette dünyevi maddi menfaat elde etmek ve fakirleşmemek için çocuklarını şeytana adak verenlere işaret edilmektedir. Bugün dünyadaki çocuk istismarı ve çocuk ölümleri vakaları esas itibarıyla kendilerine uluslararası bir pedofil şebekesi oluşturmuş olan küresel şeytanlar tarafından sofistike, organize ve ritüalistik bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Her yıl kaybolan binlerce çocuk, kimsesiz mülteci çocuklar sapık zihniyete sahip bu şeytani şebekenin kurbanı olmaktadırlar.

Rab'bin görülmeyen orduları

Kader mekanizmasının işleyişi ve kozmik bilgilerin aktarımı sürecinde görevlendirilen süptil madde niteliğindeki varlıklar Kur'an'da "Melek", spiritüalizm terminolojisinde ise "Vazifeli Varlık" olarak anılmaktadırlar. 

Meleklerin görevi kaba madde niteliğindeki insanın tekâmül edebilmesi için Rab'bin izniyle ona gerekli imkânları, ortamları ve zorluklar karşısında ihtiyaç duyacağı destek gücü sağlamaktır. Buna en açık örnek Al'i İmran suresinin aşağıdaki ikili ayet setidir. 

3/124 - İz tekulü lil mü'minıne e len yekfiyeküm en yümiddeküm rabbüküm bi selaseti alafin minel melaiketi münzelın 
( Zamanında inananlara, "Rab’binizin, indirilen üçbin melek ile size yardım etmesi size kafi değil mi?" diyordun. ) 

3/125 - Bela in tasbiru ve tetteku ve ye'tuküm min fevrihim haza yümdidküm rabbüküm bi hamseti alafin minel melaiketi müsevvimın 
( Evet. Eğer sabrederseniz ve sakınırsanız, onlar size aniden yetip gelirler. Rab’biniz size beşbin işaretli melek ile bu şekilde yardım eder. ) 

Ayetlerde insanlara yardım için görevlendirilen toplam 8 bin melekten bahsedilmektedir. 8 sayısı hem Melek kelimesinin hem de yeni döngü başlangıcı ve sonsuz döngünün nümerolojik sembolüdür. Ayrıca ikili ayet setinin son ayetinin numarasının (125) nümerolojik değeri de 8 ( 1+2+5 = 8 ) sayısını vermektedir.

Kur'an'da Melek kelimesi 88 kere tekrarlanmakta olup, ilk Melek kelimesinin geçtiği 2/30 kodlu ayetteki Melek kelimesi 8. kelimedir. Bu ayette 44 ( 4+4 = 8 ) kelime bulunmaktadır. 

2/30 - Ve (1) iz (2) kale (3) rabbü (4) ke (5) li (6) el (7) MELAİKETİ (8) in (9) nı (10) caılün (11) fi (12) el (13) erdı (14) halifeh (15) kalu (16) e (17) tec'alü (18) fı (19) ha (20) men (21) yüfsidü (22) fı (23) ha (24) ve (25) yesfikü (26) ed (27) dima (28) ve (29) nahnü (30) nüsebbihu (31) bi (32) hamdi (33) ke (34) ve (35) nükaddisü (36) lek (37) kale (38) in (39) nı (40) a'lemü (41) ma (42) la (43) ta'lemun (44) 

( Ve zamanında Rab’bin meleklere "Kesinlikle ben yerde halife oluşturacağım." dedi. "Biz seni övgünle överken ve seni kutsarken orada bozgun yapan, kan ve gözyaşı döken birini mi oluşturacaksın?" dediler. "Kesinlikle ben sizin bilmediğinizi bilirim." dedi. ) 

Kur'an'da "Melekler", "Ordular"* ( Cünud ) kelimesiyle de tanımlanmaktadırlar. 

( * Türkçe'deki "Ordu" kelimesi özünde "Düzen / Düzenleme" anlamını içermekte olup bu kelimenin batı dillerindeki karşılığı "Order" ( İng. ), "Ordre" ( Fra. ), "Ordnung" ( Alm. ) kelimeleridir. ) 

Kur'an'da Melekleri ( Vazifeli Varlıklar ) tanımlayan "Allah'ın Orduları" ( Cünudullah ) farklı nitelemelerle yer almakta olup, bu orduların kaba madde frekansıyla algılanamayacağı, görülemeyeceği de bildirilmektedir. 

1- Görülmeyen Ordular 

9/26 - Sümme enzelellahü sekınetehu ala rasulihı ve alel mü'minıne ve ENZELE CÜNUDEN LEM TERAVHA ve azzebellezine keferu ve zalike cezaül kafirın 

( Sonra Allah, resulünün üzerine ve inananların üzerine sükunetini indirdi. GÖRMEDİĞİNİZ ORDULAR İNDİRDİ ve o inkarcılara azap verdi. İnkarcıların karşılığı budur. ) 

9/40 - İlla tensuruhü fe kad nesarahüllahü iz ahracehüllezıne keferu saniyesneyni iz hüma fil ğayri iz yekül li sahıbihı la tahzen innallahe meana fe enzelellahü sekınetehu aleyhi ve EYYEDEHU Bİ CÜNUDİN LEM TERAVHA ve ceale kelimetellezine keferus süfla ve kelimetüllahi hiyel ulya vallahü azızün hakım 

( Eğer siz ona yardım etmezseniz, Allah ona yardım eder. Zamanında, o inkarcılar onu çıkardıkları zaman sadece iki kişinin ikincisi iken, mağarada olduklarında arkadaşına "Üzülme, kesinlikle Allah bizimledir." diyordu. Allah onun üzerine sükunetini indirmişti. ONU GÖRMEDİĞİNİZ ORDULARLA DESTEKLEYİP KUVVETLENDİRMİŞTİ. O inkarcıların kelimelerini alçak kılmıştı. Allah' ın kelimesi, yüce olan O'dur. Allah yücedir hakimdir. ) 

33/9 - Ya eyyühellezine amenüzküru nı'metellahi aleyküm iz caetküm cünudün fe erselna aleyhim rıhan ve CÜNUDEN LEM TERAVHA ve kanellahü bima ta'melune besıra ( Ey o inananlar, Allah' ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Zamanında size ordular, askerler gelmişti de onların üzerine rüzgar ve onları GÖRMEDİĞİNİZ ORDULAR gönderdik. Allah ne yaptığınızı görendir. ) 

2- Karşı Konulamayan Ordular 

27/37 - İrcı' ileyhim fe lene'tiyennehüm bi CÜNUDEN LA KIBELE LEHÜM biha ve le nuhricennehüm minha ezilleten ve hüm sağırun 
( Dön onlara. Kesinlikle biz onlara, yönelemeyecekleri, KARŞI KOYAMAYACAKLARI ORDULAR, askerler ile yetip geleceğiz. Kesinlikle onları oradan zeliller ve alçaklar olarak çıkaracağız. ) 

3- Göklerin Orduları  

48/4 - Hüvellezi enzeles sekınete fı kulubil mü'minıne li yezdadu imanen mea ımanihim ve LİLLAHİ CÜNUDÜS SEMAVATİ vel ard ve kanellahü alimen hakıma 
( İnananların inançlarını inançlarıyla artırmak için kalplerinin içine sükuneti indiren O'dur. GÖKLERİN ve yerin ORDULARI, askerleri ALLAH İÇİNDİR. Allah bilendir hakimdir. ) 

48/7 - Ve LİLLAHİ CÜNUDÜS SEMAVATİ vel ard ve kanellahü azızen hakıma 
( Ve GÖKLERİN ve yerin ORDULARI, askerleri ALLAH İÇİNDİR. Allah yücedir hakimdir. ) 

4- Bilinmeyen Ordular 

74/31 - Ve ma cealna ashaben nari illa MELAİKETEN ve ma cealna iddetehüm illa fitneten lillezine keferu li yesteykınellezine utül kitabe ve yezdadellezine amenu imanen ve la yertabellezine utül kitabe vel mü'minune ve li yekulellezine fi kulübihim meradun vel kafirune maza eradallahü bi haza meselen kezalike yudillullahü men yeşa'u ve yehdi men yeşa ma ya'lemu CÜNUDE RABBİKE illa hüve ve ma hiye illa zikra lil beşeri ( Ateşin sahiplerini MELEKLER haricindekiler yapmadık. Onların adetlerini o kitap verilenlerin doğru bilgi edinmeleri, o inananların inançlarının artması, o kitap verilenlerin ve inananların şüphe etmemeleri, o kalplerinde hastalık olanların ve inkarcıların "Allah bu misal ile ne istedi?" demeleri için, o inkar edenler için sınav haricindeki kılmadık. Allah dilediği kimseyi işte böyle saptırır ve dilediği kimseyi yönlendirir. O’nun haricinde RAB'BİNİN ORDULARINI KİMSE BİLMEZ. O insanlar için hatırlamanın haricindeki değildir. )

İlahi nizamın düalite ilkesi gereği pozitif ve negatif enerjinin daimi mücadelesine atfen Kur'an'da daimi mağlubiyete mahkum olan "İblis'in Orduları" ( Cünudu İblise ) ifadesi de yer alır.

26/91 - Ve bürrizetil cehımü li ğavın ( Ve cehennem azgınlar için ortaya çıkarılmıştır. )
26/92 - Ve kıle lehüm eyne ma küntüm ta'büdun ( Ve onlara "O kulluk etmiş olduğunuz hangisidir?" denilir. )
26/93 - Min dunillah hel yensuruneküm ev yentesırun ( Allah’tan başka. Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardım edebiliyorlar mı? )
26/94 - Fe kübkibu fıha hüm vel ğavun ( Artık onlar ve azgınlar oraya tıkılmışlardır. )
26/95 - Ve CÜNUDU İBLİSE ecmeun ( Ve İBLİS'İN ORDULARI, askerleri de topluca. )

23 Haziran 2020 Salı

Üçlü Sözlük ( Türkçe - İngilizce, Türkçe - Fransızca, Türkçe - Almanca )

Linguistik ile ilgilenenler için faydalı olabilecek basitleştirilmiş bir "Üçlü Sözlük" ( Türkçe - İngilizce , Türkçe - Fransızca, Türkçe - Almanca ) pdf formatında olmak üzere aşağıdaki linkte yer almaktadır.

Üçlü sözlüğü pdf formatında indirmek için tıklayınız.


22 Haziran 2020 Pazartesi

"Vav" harfinin gizemi

"Vav" harfi Arapça ve İbranice alfabedeki 6. harf olup, "W" sesini verecek şekilde telaffuz edilir.



Arapça alfabedeki 6. harf olan "Vav" harfi


İbranice alfabedeki 6. harf olan "Vav" harfi


Bilindiği üzere 6 sayısı allahü Teala'nın "kusursuz yaratışının" sembolü olan ve O'nu simgeleyen ilahi mühür sayısıdır. ( Allah kelimesini oluşturan Elif (1), Lam (30), Lam (30) ve He (5) harflerinin ebcde değerleri toplamı da 66 sayısını vermektedir. )

7/54 - İnne rabbekümüllahüllezı halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamin ......
( Kesinlikle Rab’biniz Allah, gökleri ve yeri altı günde yarattı. ...... )

Daha ziyade batı kültüründe "Harika, kusursuz, mükemmel, etkileyici" gibi anlamlarda bir nida olarak kullanılan "Wow" sesinin semitik alfabede 6. harf olan "Vav" harfinin sesi olması bu bağlamda dikkat çekmektedir. 

Internet adreslerinin başında yer alan ve "World Wide Web" kelimelerinin baş harfi olan "W" harfi nin karşılığı İbrani alfabesindeki "Vav" harfidir. Dolayısıyla WWW harfleri 666 sayısını vermektedir. Internet, insanların merkezi olarak kolaylıkla takip edilip gözetlenebileceği dijital ortamdır.

Ayrıca ezoterik okültizmde "Vav" harfi, kainatın sırlarına açılan kapının anahtarını sembolize eder. Hz. Süleyman'ın tapınağını inşa eden usta "Hiram Abiff'in* kayıp kelimesi / kayıp anahtarı" olarak da bilinir. Okültizmde "Kayıp kelime", kainatın sırlarının anahtarı olarak sembolize edilir. "Vav" harfinin Arap ve İbrani alfabelerindeki şekilleri de "anahtara" benzemektedir.











Yaratılışın sebebi ve Ensarullah

İçinde bulunulan şu döngü sonu sürecinde de insanlığa fayda sağlayacak, onlara tekamül kapısını açacak ve onları madde aleminin prangalarından kurtaracak temel unsur yaratılıştaki "sebep - sonuç" mekanizması üzerine derin düşünmek ve fikretmektir. İnsanların, dogmatik ve yüzeysel bakış açısından sıyrılmaları, her olgunun ve olayın detaylarını incelemeleri ve sonuçlar çıkarmaya çalışmaları frekans yükselişi ve kolektif bilincin tesisi açısından büyük bir ihtiyaç halini almıştır.

Aşağıdaki ayetlerde "Göklerin ve yerin yaratılışlarının bir sebebi olduğu" bildirilmekte ve insanların bu husus üzerinde "tefekkür etmeleri", "derin düşünmeleri" gerektiği vurgulanmaktadır. 

3/191 - Ellezine yezkürunellahe kıyamen ve kuuden ve ala cünubihim ve yetefekkerune fı halkıs semavati vel ard rabbena ma halakte haza batıla sübhaneke fe kına azaben nar
( Onlar ayaktayken, otururlarken ve yanlarının üzerindelerken Allah’ ı hatırlarlar. Göklerin ve yerin yaratılışları hakkında fikrederler. "Rab’bimiz, bunu batılına, boşuna yaratmadın. Sen yücesin. Bizi ateşin azabından koru." )

21/16 - Ve ma halaknes semae vel erda ve ma beynehüma laıbın
( Ve göğü, yeri ve o onların aralarındakilerini oyun, eğlence olsun diye yaratmadık. )

21/17 - Lev eradna en nettehıze lehven lettehaznahü min ledünna in künna faılın
( Şayet oyun ve eğlence edinmek isteseydik, onu indimizden edinirdik. Eğer yapanlar olsaydık. )

38/27 - Ve ma halaknes semae vel erda ve ma beynehüma batıla zalike zannüllezıne keferu fe veylün lillezine keferu minen nar
( Ve göğü, yeri ve o onların aralarındakilerini batıl için yaratmadık. Bu, o inkar edenlerin zannıdır. Artık ateşten dolayı, vay o inkar edenlere. )

Herşeyden münezzeh olan, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, herşeye kadir olan ve idraklere sığmayan Allahü Teala için "sebep" olabilir mi? Bu soru, insan adı verilen varlığın kısıtlı idrak kapasitesi çerçevesinde ancak "Allah'ın bilinmek istemesi." ( haşa ) gibi dünyevi ve sığ bir cümleyle izah edilmeye çalışılmaktadır. 

Yaratılmış varlıklar herşeyi kelimeleri ile yaratan ve herşeyden münezzeh olan Allahü Teala'ya "yardım edebilirler mi"?!! Böyle bir soru ise ilim sahibi inananlar tarafından oldukça tuhaf ve ilimsizce sorulmuş bir soru olarak algılanabilecek olsa da kitapta yer alan "Ensarullah" ( Allah'ın yardımcıları ) kavramı bu hususta düşünmek gerektiğini ortaya koymaktadır. 

3/52 - Fe lemma ehasse ıysa minhümül küfra kale men ensarı ilellah kalel havariyyune nahnü ensarullah amenna billah veşhed bi enna müslimun
( Böylece İsa onlardan inkarlar hissettiğinde, "Allah’a  yardımcılarım kimlerdir?" dedi. Havariler, "Allah’ ın yardımcıları bizleriz. Allah’a  inanırız ve kesinlikle bizim teslim olanlar olduğumuza şahit ol." dediler. )

61/14 - Ya eyyühellezine amenu kunu ensarallahi kema kale ıysebnu meryeme lil havariyyine men ensari ilellahi kalel havariyyune nahnü ensarullahi fe amenet taifetün min beni israil ve keferet taifetün fe eyyednellezine amenu ala aduvvihim fe asbehu zahirin
( Ey o inananlar, Meryem oğlu İsa' nın havarilerine "Allah’a  yardımcılarım kimdir?" dediği gibi Allah' ın yardımcıları olun. Havariler "Allah' ın yardımcıları bizleriz." dediler. Böylece İsrailoğullarından gruplar inandılar ve gruplar inkar ettiler. Böylece o inananları düşmanlarına karşı destekledik de üstünler oldular. )

22/40 - Ellezine uhricu min diyarihim bi ğayri hakkın illa en yekulu rabbünellah ve lev la def'ullahin nase ba'dahüm bi ba'dın le hüddimet savamiu ve biyeun ve salevatün ve mesacidü yüzkeru fıhesmüllahi kesıra ve le yensurannellahü men yensuruh innellahe le kaviyyün azız

( Onlar sadece "Rab’bimiz ancak Allah' tır." dediler diye gerçek dışı olarak yurtlarından çıkarıldılar. Şayet Allah insanları birbirleriyle savmasaydı manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah' ın isminin çokça hatırlandığı mescidler yıkılır ezilirdi. Kesinlikle Allah kendisine yardım edenlere yardım eder. Kesinlikle Allah kuvvetlidir yücedir. )

Söz konusu "Allah'a yardım" kavramının "Yaratılış sebebi" ile ilintisi olabilir mi? Allahü Teala'nın tesis etmiş olduğu ilahi nizamın temelinde "varlıkların birbirlerine bilgi aktarımı gerekliliği" ilkesi mi bulunmaktadır? Bu noktada insanların, fikretmek yoluyla keşfedecekleri ilahi kozmik bilgileri aralarında paylaşmaları ve bu yolla Allah ve vahdet ( ünite ) bilincinin tesisine katkıda bulunmaları esas "yaratılış amacı" mıdır?







Amir mi? Nezir mi?

İlahi kozmik bilgilerin insanlara aktarılması sürecinde görev alan resullerin ve habercilerin işlevi  vahyedildikleri Kur'an ayetlerini insanlara aktarmak, ayetler vesilesiyle insanları uyarmak, insanların Kur'an ayetleri ışığında aralarında adaletle hüküm vermelerine vesile olmak ve insanlara öğüt vererek yönlendirme sağlamaya çalışmaktır. Resullerin ve habercilerin insiyatif alarak din kisvesi altında bir tahakküm sistemi kurmak, bu sistemin başına geçmek ve insanları bu sistemin içine girmeye zorlamak veya yaptırım uygulamak gibi bir işlevi söz konusu değildir. Zira böyle bir eğilim doğrudan şirk kapsamına girmektedir. İnsanların nasıl bir sosyal yaşam içinde olmaları gerektiği zaten ayetlerle açıkça bilirilmektedir. 

6/114 - E fe ğayrallahi ebteğıy hakemen ve hüvellezi enzele ileykümül kitabe müfassala vellezine ateynahümül kitabe ya'lemune ennehu münezzelün min rabbike bil hakkı fe la tekunenne minel mümterın
( Size kitabı ayrıntılandırılmış olarak indirdiği halde Allah’tan başka hakem mi arayayım? Ve o kendilerine kitap verdiklerimiz, kesinlikle onun gerçekten Rab’lerinden indirilmiş olduğunu bilirler. O halde şüphe edenlerden olma. )

Ayette Allahü Teala'nın kelamını içeren kitabın adaletle hükmetmek için tek vasıta olduğu, resullerin veya habercilerin şahsen ve sübjektif değerlendirmeleriyle hakem / hakim işlevi göremeyecekleri bildirilmektedir.

5/42 - Semmaune lil kezibi ekkalune lis suht fe in cauke fahküm beynehüm ev a'rıd anhüm ve in tu'rıd anhüm fe len yedurruke şey'a ve in hakemte fahküm beynehüm bil kıst innellahe yühıbbül muksitın
( Onlar, yalana kulak verirler ve haram yerler. O halde eğer sana gelirlerse, aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen, sana şey kadar bile zarar veremezler. Eğer hükmedersen, aralarında adaletle hükmet. Kesinlikle Allah adil olanları sever. )

10/47 - Ve li külli ümmetin rasul fe iza cae rasulühüm kudiye beynehüm bil kıstı ve hüm la yuzlemun
( Ve her topluluk için resul vardır. Artık resulleri gelince aralarında adaletle hüküm verilir. Onlar zulmedilmezler. )

Ayetlerde, resulün veya habercinin bir hususta insanlar arasında hükmetmesi gerektiğinde ayetlere göre ve adalatle hükmetmesi gerektiği bildirilmektedir.

Bakara suresinin 256. ayetinde "Dinde zorlama" olmadığı, doğrunun ve yanlışın Kur'an ayetleriyle  ayrıştırıldığı bildirilmektedir.

2/256 - La ikrahe fid dıni kad tebeyyener ruşdü minel ğayy fe men yekfür bit tağuti ve yü'min billahi fe kad istemseke bil urvetil vüska len fisame leha vallahü semıun alim
( Dinde zorlama yoktur. Doğru yanlıştan açığa çıkmıştır. Kim azgını inkar ederse ve Allah’a  inanırsa artık sağlam kulba tutunmuştur. O ona asla kopmaz. Allah duyandır, bilendir. )

Hud suresinin 59. ayetinde ise insanlara emir verme, onlar üzerinde tahakküm kurma eğiliminde olanların inatçı ve zorba şahsiyetler oldukları bildirilmektedir.

11/59 - Ve tilke adün cehadu bi ayati rabbihim ve asav rusülehu vettebeu emra külli cebbarin anıd
( Ve işte Ad, Rab’lerinin ayetleri ile cihad ettiler. O’nun resullerine isyan ettiler. Her inatçı zorbanın emirlerine tabi oldular. )

14/15 - Vesteftehu ve habe küllü cebbarin anıd
( Ve açılışı istediler ve her inatçı zorba zarara uğradı. )

En'am suresinin 91. ayetinde inkarcıların doğru yola yönlenmeye zorlanamayacakları, gerekli uyarılara rağmen düzelmiyorlarsa durumlarının Allah'a havale edilmesi gerektiği "Bataklıklarında oynamaya bırakmak" ifadesiyle bildirilmektedir.

6/91 - Ve ma kaderullahe hakka kadrihı iz kalu ma enzelellahü ala beşerin min şey' kul men enzelel kitabellezi cae bihı musa nuran ve hüden lin nasi tec'alunehu karatıyse tübduneha ve tuhfune kesıra ve ullimtüm ma lem ta'lemu entüm ve la abaüküm kulillahü sümme zerhüm fı havdıhüm yel'abun
( Ve onlar "Allah insanlara hiçbir şey indirmemiştir." dediklerinde, Allah' ı gerçek kudreti ile takdir edemediler. De ki: "Musa'nın insanlara aydınlık ve yönlendirme olarak getirdiği, sizin onu kağıtlara dönüştürdüğünüz, onu açıkladığınız ve çoğunu gizlediğiniz, sizin ve babalarınızın o bilmediklerinizi öğrendiğiniz o kitabı kim indirdi?" De ki: "Allah" Sonra onları bataklıklarının içinde oynamaya bırak. )

Resullerin veya habercilerin, sadece kendilerine vahyedileni aktarmakla yükümlü uyarıcılar oldukları ayetlerde "İlla nezir" ( Sadece uyarıcı ) ifadesiyle bildirilmektedir.

35/23 - İn ente illa nezır ( Kesinlikle sen ancak uyarıcısın. )

7/188 - Kul la emlikü li nefsı nef'an ve la darran illa ma şaellah ve lev küntü a'lemül ğaybe lesteksertü minel hayr ve ma messeniyes suü in ene illa nezırun ve beşırun li kavmin yü'minun
( De ki: “Ben nefsim için Allah' ın dilediğinden başka faydaya veya zarara malik olamam, hükmedemem. Şayet gaybı biliyor olsaydım hayırdan artırırdım ve kötülük bana dokunmazdı. Kesinlikle ben inanan kavim için ancak müjdeci ve uyarıcıyım." )

11/2 - En la ta'büdu illellah innenı leküm minhü nezırun ve beşır
( Allah' ın haricindekine kulluk etmeyin diye. Kesinlikle ben size O’ndan uyarıcıyım ve müjdeciyim. )

11/25 - Ve lekad erselna nuhan ila kavmihı innı leküm nezırun mübın
( Ve Nuh' u kavmine gönderdik. "Kesinlikle ben size apaçık uyarıcıyım." )

15/89 - Ve kul innı enen nezırul mübın ( Ve de ki: "Kesinlikle ben apaçık uyarıcıyım" )

22/49 - Kul ya eyyühen nasü innema ene leküm nezırun mübın
( De ki: "Ey insanlar, kesinlikle ben size apaçık uyarıcıyım." )

26/115 - İn ene illa nezirun mübın ( Kesinlikle ben ancak apaçık uyarıcıyım. )

29/50 - Ve kalu lev la ünzile aleyhi ayatün min rabbih kul innemel ayatü ındellah ve innema ene nezırun mübın
( Ve "Onun üzerine Rab’binden ayetler indirilmeli değil miydi?" dediler. De ki: "Kesinlikle Ayetler Allah' ın indindedir. Kesinlikle ben apaçık uyarıcıyım." )

46/9 - Kul ma küntü bid’an miner rusuli ve ma edri ma yuf’alu bi ve la biküm in ettebiu illa ma yuha ileyye ve ma ene illa nezirun mubin
( De ki: "Ben resullerin yeganesi, özeli değilim. Bana ve size ne yapılacağını bilmem. Kesinlikle ancak o bana vahyedilene tabi olurum. Ben apaçık uyarıcı haricindeki değilim." )

51/50 - Fe firru ilallah inni leküm minhu nezirun mübin
( Böylece Allah’a  kaçın. Kesinlikle ben ondan size apaçık uyarıcıyım. )

51/51 - Ve la tec'alu meallahi ilahen ahar inni leküm minhu nezirun mübin
( Ve Allah ile birlikte başka ilah oluşturmayın. Kesinlikle ben O’ndan size apaçık uyarıcıyım. )

67/26 - Kul innemel ilmu indallahi ve innema ene nezirun mubin
( De ki: "İlmi kesinlikle Allah' ın indindedir. Kesinlikle ben apaçık uyarıcıyım." )

71/2 - Kale ya kavmi inni leküm nezirun mubin
( ”Ey kavmim, ben size kesinlikle apaçık uyarıcıyım." dedi. )







21 Haziran 2020 Pazar

Sema ... Seslenen veri tabanı

"Sema" ( Gök ) ve "Sema'" ( Dinlemek ) kelimelerinin fonetik benzerlikleri bu iki kelime arasındaki semantik bir ilintiye işaret etmekte gibidir. Zira ilahi bilgilerin iletişimi semavi ( göksel / kozmik ) vasıtalarla ve insanın duyma yeteneği vesilesiyle sağlanmıştır. Bir başka deyişle göğün ( kozmik planın ) bilgi fısıldayan ilahi bir kaynak olduğu düşünülebilir. 

Kur'an'da, Allah kelamı olan göksel ilmin vahiy yoluyla ve ses frekansıyla indirildiği, aktarıldığı bildirilmektedir. 

20/13 - Ve enahtertüke FESTEMI' li ma YUHA 
( Ve seni seçtim. O halde o VAHYEDİLECEKLERİ DİNLE. ) 

Ayette "vahyin dinlenmesi" ifadesi yer almaktadır. 

72/8 - Ve enna lemesnes SEMAE fe vecednaha muliet haresen şediden ve şühüben 
( Ve kesinlikle biz GÖĞE dokunduk da onu şiddetli bekçiler ve kıvılcımlarla doldurulmuş bulduk. ) 

72/9 - Ve enna künna nak'udü minha meka'ıde lis SEM'I fe men yestemi'ıl ane yecid lehu şihaben resaden 
( Ve kesinlikle biz orada oturma yerlerinde DUYMAK için oturmaktaydık. Artık şimdi kim duyarsa, ona gözetleyen kıvılcım bulur. ) 

Yukarıdaki ayetlerde cinlerin göksel ( kozmik ) plandan iletilen bilgileri duymaya çalıştıkları bildirilmekte ve bu eylem "kulak hırsızlığı" olarak tanımlanmaktadır. 

15/16 - Ve lekad cealna fis SEMAI bürucen ve zeyyennaha lin nazırın 
 ( Ve GÖKTE yıldız kümeleri oluşturduk ve onu bakanlar için süsledik. ) 

15/17 - Ve hafıznaha min külli şeytanir racım 
( Ve onu tüm kovulmuş şeytanlardan koruduk. ) 

15/18 - İlla men İSTEREKAS SEM'A fe etbeahu şihabün mübın 
( O KULAK HIRSIZLIĞI yapan kimse hariç. Artık onu apaçık kıvılcım takip eder. ) 

Kozmik "Big Crunch" ( Büyük Dürülme ) fenomeninin teşbih ile bildirildiği Enbiya suresinin 104. ayetinde ise "Gök" kelimesi "Yazı tomarı" kelimesiyle ilintilendirilmiş olup, bu benzetmeyle aslında "göğün bir veri tabanı / bilgi deposu" olduğuna da işaret edilmektedir. 

21/104 - Yevme natvis SEMAE KE TAYYİS SİCİLLİ LİL KÜTÜB kema bede'na evvele halkın nüıydüh va'den aleyna inna künna faılın 
( O gün GÖĞÜ, YAZI TOMARLARINI dürer gibi düreriz. Onu, ilk yaratmaya başladığımız gibi, üzerimize vaad olarak onu döndürürüz. Kesinlikle biz yapanlar oluruz. )

Ayrıca evvelce "Evrensel Veri Tabanı Su" başlıklı bölümde incelendiği üzere "Su" kelimesi "İlahi kozmik bilginin" sembolüdür. ( Kova Burcu, ilahi kozmik bilgi akışını sembolize eder. )

Kur'an ayetlerindeki "Göğün kapılarının su ile açılması" ifadesi de "göksel ( kozmik ) bilgi akışı sağlayan boyut portalının açılmasını simgelemektedir.

54/11 - Fe fetahna ebvabes semai bi main münhemir ( Böylece akıp dökülen su ile göğün kapılarını açtık. )

Kur'an'ın vahyi sürecinin "Kitabın indirilmesi" olarak tanımlanması da göksel plandan ( üst süptil olan ) kaba madde planı olan dünyaya bilgi aktarımına işaret etmektedir.

21/10 - Lekad ENZELNA ileyküm KİTABEN fıhi zikruküm e fe la ta'kılun
( Size içinde hatırlatmanız olan KİTABI İNDİRDİK. O halde akıl etmez misiniz? )

Portal sembolleri ( Kapı, Mağara ve Delik ) 

Farklı boyuta açılan portal fenomeni Kur'an'da Göğün Kapıları ( Ebvabüs Sema ), Mağara ( Kehf / Meğarat ) ve Delik ( Nakb ) kelimeleriyle tasvir edilmektedir. 

1- GÖĞÜN KAPILARI ( EBVABÜS SEMA ) 

7/40 - İnnellezine kezzebu bi ayatina vestekberu anha la tüfettehu lehüm ebvabüs semai ve la yedhulunel cennete hatta yelicel cemelü fı semmil hıyad ve kezalike neczil mücrimın 
( O ayetlerimizi yalanlayanlara ve onlara kibirlenenlere, onlara göğün kapıları kesinlikle  açılmaz. Deve iğne deliğinden geçene kadar cennete giremezler. İşte suçluları böyle karşılıklandırırız. )  

Kur'an'da "Ebvabes sema" ( Göğün kapıları ) kavramının ilk kez geçtiği bu ayetin kodunda ( 7/40 ... 7+4+0 = 11 ) 11 nümerolojisi bulunmaktadır. Bilindiği üzere 11 sayısı farklı boyuta geçiş portalının, düalitenin ve döngünün sembolüdür. )

54/11 - Fe fetahna ebvabes semai bi main münhemir 
( Böylece akıp dökülen su ile göğün kapılarını açtık. ) 

Kur'an'da "Ebvabes sema" ( Göğün kapıları ) kavramının ikinci kez geçtiği bu ayetin kodunda ( 54/11 ... 5+4+1+1 = 11 ) ve ayet numarasında ( 11 ) 11 nümerolojisi bulunmaktadır.

78/19 - Ve futihatis semau fe kanet ebvaben 
( Ve gök açılmıştır da kapı kapı olmuştur. ) 

2- MAĞARA ( KEHF, MEĞARAT ) 

Antik çağlarda bazı mağaralarda, derin trans haline girilmesi ve beyin dalgası frekansının yükseltilmesi vasıtasıyla Suggestology ( Telkinbilim ) adı verilen mistik eğitimler yapıldığı bilinmektedir. Beyin dalgası frekansının alfa seviyesinden beta seviyesine çıkarılmasının öğrenme kapasitesini katladığı bilinmektedir. 

Kur'an'da Mağara ( Kehf / Mağerat ) kelimesi sığınılacak yer ve kozmik bilgi akışının olduğu yer anlamlarına da işaret etmektedir. 

9/57 - Lev yecidune melceen ev meğaratin ev müddehalen le vellev ileyhi ve hüm yecmehun ( Şayet sığınılacak yer veya mağaralar veya girilebilecek yerler bulsalardı, ona doğru yüz çevirirlerdi ve koşarlardı. ) 

18/9 - Em hasibte enne ashabel kehfi ver rakımi kanu min ayatina aceba 
( Sen mağara sahiplerinin ve deri levhaların kesinlikle şaşılacak ayetlerimizden olduklarını mı sandın? ) 

Ayette "mağara" ve "deri levha" kavramlarının birlikte kullanımı "ilahi kozmik bilgi akışına" işaret etmektedir. 

18/10 - İz evel fityetü ilel kehfi fe kalu rabbena atina min ledünke rahmeten ve heyyi' lena min emrina raşeda 
( Zamanında genç adamlar mağaraya sığındılar da "Rab’bimiz bize indinden rahmet ve işimizden doğruluğa kolaylık ver." dediler. ) 

18/11 - Fe darabna ala azanihim fil kehfi sinıne adeda 
( Böylece mağaranın içinde seneler adediyle kulaklarına vurgulayıp beyan ettik. ) 

Kehf ( Mağara ) suresinin 11. ayetinde açıkça mağaradakilere ilahi kozmik ilim ( bilgi ) bahşedildiği bildirilmektedir. Ayrıca "Kehf" ( Mağara ) kelimesinin geçtiği bu ayetin kodunda ( 18/11 ... 1+8+1+1 = 11 ) ve numarasında ( 11 ) 11 nümerolojisi bulunmaktadır.

18/12 - Sümme beasnahüm li na'leme eyyül hızbeyni ahsa li ma lebisu emeda 
( Sonra bu iki gruptan hangisinin, kaldıkları süreyi daha iyi sayacağını bilmek için onları dirilttik. ) 

Ayette mağarada zamanın daha farklı algılandığı bildirilmektedir. Time Distortion adı verilen bu fenomen hipnotik trans halinde veya uzay zamanda yolculuk halinde tezahür etmektedir. Bu noktada mağaranın boyutlar arası portal niteliği taşıyan Wormhole'ün ( Solucan Deliği ) yerdeki projeksiyonu olma ihtimali oluşmaktadır. 

18/16 - Ve izı'tezeltümuhüm ve ma ya'büdune illallahe fe'vu ilel kehfi yenşur leküm rabbüküm min rahmetihı ve yüheyyi' leküm min emriküm mirfeka 
( Ve eğer onlardan ayrılıp uzaklaştıysanız ve Allah' ın haricindekine kulluk etmezseniz, o halde mağaraya sığının. Rab’biniz size rahmetinden yaysın ve size destek olarak işlerinizden kolaylık versin. ) 

18/19 - Ve kezalike beasnahüm li yetesaelu beynehüm kale kailün minhüm kem lebistüm kalu lebisna yevmen ev ba'da yevm kalu rabbüküm a'lemü bima lebistüm feb'asu ehadeküm bi verikıküm hazihı ilel medıneti fel yenzur eyyüha ezka taamen fel ye'tiküm bi rizkın minhü vel yetelattaf ve la yüş'ıranne biküm ehada Ve işte onları aralarında sual etmeleri için böyle dirilttik. 
( Onlardan sözcü "Ne kadar kaldınız?" dedi. "Bir gün veya günün bazısı, bir bölümü kadar kaldık." dediler. "Ne kadar kaldığınızı Rab’biniz bilir. O halde birinizi bu gümüşünüz ile şehire gönderin de yiyecek olarak onların hangisi en temiz baksın. Böylece size ondan rızıkları getirsin ve nazik, dikkatli olsun, sizi kimseye farkettirmesin, sezdirmesin." dedi. ) 

Ayette yer alan "Dirilttik" ifadesi "Trans* halinden çıkma" / "Portalden geri geliş" anlamına işaret etmekte gibidir. 
( * "Trans" kelimesi zaten "Geçiş" anlamına gelmektedir. )  

18/25 - Ve lebisu fı kehfihim selase mietin sinıne vazdadu tis'a 
( Ve mağaralarının içinde üçyüz sene kaldılar ve dokuz artırdılar. ) 

Ayrıca Arapça alfabedeki "Kef " harfinin 11. harf olması ve Kur'an'da farklı boyuta açılan geçiş kapısının sembolü olan "Kehf" ( Mağara ) kelimesiyle aynı şekilde telaffuz edilmesi de dikkat çekmektedir. 

3- DELİK ( NEKAB )

 Aşağıdaki ayetlerde ise "Yerde delik açılmasından" yani yeryüzünde boyut portalı açılmasından bahsedilmekte gibidir. 

6/35 - Ve in kane kebüra aleyke ı'raduhüm fe in isteta'te en tebteğıye nefekan fil erdı ev süllemen fis semai fe te'tiyehüm bi ayeh ve lev şaellahü le cemeahüm alel hüda fe la tekunenne minel cahilın 
( Ve eğer onların dönmeleri sana büyük sıkıntı olduysa, o halde yerin içinde delik veya göğe merdiven aramaya istidatın varsa, haydi onlara ayet getir. Şayet Allah dileseydi, onları yönlendirme üzerinde toplardı. O halde kesinlikle cahillerden olma. ) 

Ayette "yerde ve gökte portal açılması" kavramına dikkat çekilmektedir. 

18/97 - Fe mestau en yazheruhü ve mestetau lehu nakba 
( Böylece onu ele geçirmeye istidatları olmadı. Ona delik açmaya da istidatları olmadı. ) 

50/36 - Ve kem ehlekna kablehüm min karnin hüm eşeddu minhüm batşen fe nekkabu fil bilad hel min mehıys 
( Ve onlardan önce, kuvvetçe, tutuşça onlardan daha şiddetli olan ve beldeleri delen nice nesilden helak ettik. Kaçacak yer var mı? ) Ayette "önceki ileri medeniyetlerin yerde delik açabildikleri" yani portal oluşturabildikleri bildirilmekte gibidir.

20 Haziran 2020 Cumartesi

İlahi kuşatma ve kozmik kimlik Aura

Denize girmiş olan bir insanın su ile kuşatılmış olduğunu farketmemesi, yaratılmış olan bir insanın Allah'ın ilmiyle kuşatılmış olduğunu farketmemesi ile aynıdır. 

Aura* olarak bilinen ve insan bedenini kuşatan enerji frekansı da esas itibarıyla kozmik plandan intikal eden ruhsal tesirlerden oluşan ilahi bir kuşatmadır. Aura, gerçeği yansıtan bir bilgi frekansı kümesi olup varlıkların kozmik kimliği niteliğindedir. 

( * Aura kelimesi "Atmosfer" anlamına da gelmektedir. Altın elementinin Latince isminin "Aurum" olması bu bağlamda ilginçtir. Zira Anunnaki olarak adlandırılan ve üst frekansa ait oldukları iddia edilen varlıkların yaşadıkları gezegenin atmosferinin altın ile kaplı olduğu rivayet edilir. )


                          Aura katmanları

Kozmik kimlik "Aura" kelimesi Kur'an'da "Sima" ( Eser, İz, Alamet ) kelimesiyle ve "Simalarından tanımak" ifadesiyle temsil edilmiştir.

2/273 - Lil fükaraillezıne uhsıru fı sebılillahi la yestetıy'une darben fil erdı yahsebühümül cahilün ağniyae minet teaffüf ta'rifühüm bi sımahüm la yes'elunen nase ilhafa ve ma tünfiku min hayrin fe innellahe bihı alim
( O yerde gezmeye istidatları olmayan, Allah yolunda mahsur kalmış fakirleri, iffetli namuslu olduklarından dolayı cahiller onları zengin sanarlar. Onları simalarından tanırsın. İsrarla isteyerek insanlara sual etmezler. Hayırlısından ne harcarsanız kesinlikle Allah onu bilendir. )

7/46 - Ve beynehüma hıcab ve alel a'rafi ricalün ya'rifune küllen bi sımahüm ve nadev ashabel cenneti en selamün aleyküm lem yedhuluha ve hüm yatmeun
( Ve onlar arasında perde vardır. Yüksek mevki üzerinde hepsini simalarından tanıyan adamlar vardır. Cennet sahiplerine "Selam üzerinize olsun." diye seslenirler. Henüz oraya girmemişlerdir ve fakat umut etmektedirler. )

47/30 - Ve lev neşaü le eraynakehüm fe learaftehüm bi sımahüm ve le ta'rifennehüm fı lahnil kavl vallahü ya'lemü a'maleküm
( Ve şayet dileseydik sana onları gösterirdik de onları simalarından tanırdın. Kesinlikle onları, sözlerinin usülünden, nağmesinden tanırsın. Allah yaptıklarınızı bilir. )

55/41 - Yu'rafül mücrimune bi simahüm fe yü'hazü bin nevasıy vel akdam
( Suçlular simalarından bilinip tanınırlar. Böylece alınlarından ve ayaklarından yakalanırlar. )

"İlahi kuşatma" kavramına işaret eden başlıca ayetler ise şöyledir.  

3/120 .... innellahe bima ya'melune mühıyt 
 ( .... Kesinlikle Allah o yaptıklarını kuşatandır. ) 

4/108 - Yestahfune minen nasi ve la yestahfune minellahi ve hüve meahüm iz yübeyyitune ma la yerda minel kavl ve kanellahü bima ya'melune mühıyta 
( İnsanlardan gizleyebilirler ve Allah’tan gizleyemezler. Onlar sözden o istemediğini kurarlarken, tasarlarlarken O onlarla birliktedir. Allah o yaptıklarını kuşatandır. ) 

4/126 - Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard ve kanellahü bi külli şey'in mühıyta 
( Ve göklerde ne varsa ve yerde ne varsa Allah içindir. Allah, herşeyi kuşatandır.

16/34 - Fe esabehüm seyyiatü ma amilu ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun 
( Böylece onlara, o yaptıklarının kötülüğü isabet etti ve o alay etmiş oldukları onları kuşattı. ) 

18/91 - Kezalik ve kad ehatna bima ledeyhi hubra 
( İşte böyleydi. Onun yanında olanları ilimle kuşattık. ) 

65/12 - Allahüllezi haleka seb'a semavatin ve minel ardı mislehünne yetenezzelül emru beynehünne li ta'lemu ennallahe ala külli şey'in kadirun ve ennallahe kad ehata bi külli şey'in ilmen 
( Allah, o yedi gökleri ve yerden de onların aynısını yaratandır. Emir, kesinlikle Allah' ın herşeye gücü yeten olduğunu bilmeniz için onların arasından iner. Kesinlikle Allah herşeyi ilmen kuşatmıştır. *)

* Ayette her varlığı kuşatan ilahi bir bilgi frekansı ( Aura ) olduğu ifade edilmektedir.

Aşağıdaki ayetlerde de insanların gerçekleri idrak etmeleri ve durumlarının farkına varmaları "kuşatılma" kavramıyla bildirilmiştir.

6/10 - Ve lekad istühzie bi rusülin min kablike fe haka billezıne sehıru minhüm ma kanu bihı yestehziun 
( Ve senden önce de resullerle alay edildi de onlardan o alay edenleri, o alay etmiş oldukları kuşattı. ) 

9/49 - Ve minhüm men yekulü'zen lı ve la teftinnı e la fil fitneti sekatu ve inne cehenneme le mühıytatüm bil kafirın 
( Ve onlardan "Bana izin ver ve beni fitneye düşürme." diyenler var. İyi bilin ki, fitneye kendileri düştüler. Kesinlikle cehennem inkarcıları kuşatıp çevreleyen olacaktır. ) 

11/8 - Ve le in ehharna anhümül azabe ila ümmetin ma'dudetin le yekulünne ma yahbisüh e la yevme ye'tıhim leyse masrufen anhüm ve haka bihim ma kanu bihı yestehziun 
( Ve eğer onlardan azabı adedi belirli süreye kadar ertelersek, "Onu engelleyen nedir?" diyeceklerdir. İyi bilin ki, onlara yettiği gün asla onlardan geri çevrilmez. O alay etmiş oldukları onları kuşatır.