30 Nisan 2020 Perşembe

UFO İfşa Projesi

10/66 - E la inne lillahi MEN FİS SEMAVATİ ve men fil ard ve ma yettebiullezıne yed'une min dunillahi şüraka' in yettebiune illez zanne ve in hüm illa yahrusun

( İyi bilin ki GÖKLERDEKİ KİMSELER kimseler ve yerdeki kimseler Allah içindir. Allah’tan başka ortakları çağıranlar tabi olmazlar. Onlar ancak zanna tabi olurlar. Kesinlikle onlar ancak saçmalarlar.

Tarih boyunca insanlığın tanık olduğu UFO ( Unidentified Flying Objects / Tanımlanamayan Uçan Cisim ) fenomeni 1993 yılında Laurance Rockefeller tarafından! başlatılan UFO Disclosure Initiative ( UFO İfşa Girişimi ) sonrasında yeniden gündem gelmiştir. Anılan tarihten itibaren eldeki belgelerle aşamalı olarak kitle iletişimi yapılmaya başlanmıştır. 2000'li yıllardan itibaren eski NASA astronotlarının, Hava Kuvvetleri pilotlarının ve diğer tanıkların da katıldığı sempozyumlar düzenlenmektedir. 

ABD eski Başkanı Ronald Reagan, 1987 yılında bir Birleşmiş Milletler toplantısında yaptığı konuşmada şunları söylemiştir. "Belki dışarıdan evrensel bir tehdide ihtiyacımız var. Eğer bu dünyanın dışından bir alien tehdidiyle karşılacak olsak dünya çapındaki farklılıklarımızın ne de çabuk kaybolacağını sık sık düşünürüm." ... Bu söylem Tek Dünya Devleti'ni öngören Yeni Dünya Düzeni planı kapsamındaki bir söylemdir.

UFO İfşa Projesi'nin lideri Dr. Steven Greer'in 2001 Yılında Ulusal Basın Klübü’ nde organize ettiği UFO sempozyumunda şu sözler sarfedilmiştir.  "1989 yılında 57 farklı cins humanoid yaratığı katalogladık. Bu humanoidler, sizler ve bizler gibi aramızda dolaşmaktadırlar. Farkı anlayamazsınız."


Son olarak 2019 yılında Project Blue Book adlı Roswell olayına gönderme yapan ve bir UFO ifşa projesi olan film serisi de vizyona girmiştir. 1978 yılında çekilen Project UFO serisinin yeni versiyonu olan dizinin 2. sezonu yayındayken pandemi nedeniyle ara verilmiştir. 

Kontrol obsesif küresel ailelerin, Alien* ve UFO konseptini bir korku ve panik unsuru olarak kullanma arzuları nedeniyle konuyla ilgili bir çok film yapılmış ve bu filmlerde hep korku teması işlenmiştir. Bu filmlerin en meşhur olanı  Alien serisidir. Ayrıca Kuantum fizikçisi Michio Kaku gibi bazı bilim insanları da sık sık programlara konuk edilerek UFO Threat ( UFO Tehdidi ) ve Alien Attack ( Alien Saldırısı ) konusu vurgulanmış ve farklı frekanstaki ( boyuttaki ) varlıkların kötü oldukları ve onlardan korkulması gerektiği kitlelere telkin edilmeye çalışılmıştır. 


( * Alien kelimesi "Ali" ( İlah ) ve "En" ( Gibi olan ) kelimelerinden oluşmakta ve "İlah Gibi Olan" anlamına gelmektedir. Bilindiği üzere kainattaki düalite prensibi gereği süptil boyutlarda da düalite söz konusu olup, süptil varlıkların da iyisi ( Vazifeli Varlık / Melek ) ve kötüsü ( Cin ) bulunmaktadır. ) 

Şu anda dünyaya tam egemen olmaya çalışan negatif frekanslara karşı üst boyutlardan pozitif frekans yağmuru olmaktadır. Bu fenomen döngü sonunda hakim olacak Kova Burcu Çağı'nın tezahürüdür. Kova, kozmik bilgi haznesinin sembolü, kovadan akan su da idrak yükselişi sağlayan kozmik bilgi yağmurunun ve koruyucu enerjinin sembolüdür. Bu kozmik frekanslar olmasaydı COVID19 salgını küreselcilerin planladıkları gibi çok daha büyük miktarda küresel ölümlere yol açabilirdi. Bir başka deyişle insanlar, negatif frekanslı obsedör varlıklar ( cinler ) tarafından kıskaca alınmaya çalışılırlarken, bir yandan da Vazifeli Varlıklar tarafından korunmaktadırlar. 

COVID19 salgınının devam ettiği şu günlerde Pentagon'un eski UFO görüntülerini medyaya servis etmesi de kitle üzerinde korku ve panik duygusu yaratılması planının yansımaları niteliğindedir. Zira korkuya kapılmış bir toplum, korkuyu ve tehdidi gidereceğine inandığı her çözüm önerisine rıza gösterebilecektir. Bu tip görüntülerin önümüzdeki süreçte sıklaşması potansiyeli bulunmaktadır. 90'lı yıllarda Kanada'lı gazeteci Serge Monast, ışık oyunları kullanılarak sahte UFO ve Alien görüntüsü yaratma projesi olan Project Blue Beam'i ifşa etmiştir. 

Dolayısıyla bu noktada insanların bilgili ve bilinçli bir yaklaşım sergilemeleri ve özgürlüklerini kendi elleriyle başkalarına teslim etmemeleri gerekmektedir.



COVID19 ve Aşılama süreci

COVID19 virüsünün, küresel şeytanların yeni dünya düzeni planlarını gerçekleştirebilmelerine vesile olmak üzere laboratuarda ütetilmiş sentetik bir virüs olması ihtimali bulunmaktadır. Nefsani ve şeytani ihtiraslarının esiri olmuş bu küresel aileler hedefleri doğrultusunda her türlü bozgunculuğu yapabilecek potansiyele sahiptirler. Bu husus Bakara suresinin 205. ayetinde "ekinin ve neslin helak edilmesi" ifadesiyle bildirilmektedir.

2/205 - Ve iza tevella sea fil erdı li yüfside fıha ve yühlikel harse ven nesl vallahü la yühıbbül fesada ( Ve başa geçtiğinde, yerde bozgun yapmak, ekini ve nesli helak etmek için çabalar. Allah bozgunu sevmez. )

Bu bağlamda, gündemde olan COVID19 aşısı konusu da insan sağlığı açısından büyük hassasiyet taşıyan bir konudur. Zira söz konusu aşının virüsten koruyup korumayacağı, immün sistemi zayıflatarak vücudu virüslere karşı daha savunmasız hale getirip getirmeyeceği ve içeriğindeki maddelerin yan etkilerinin veya doğrudan etkilerinin neler olacağı henüz netleşmemiştir. Hızlıca uygulamaya alınan veya alınması istenen COVID19 aşısı, tıpkı 5G projesi gibi insan sağlığına olan etkileri bağlamında belirsizliğini koruyan bir husustur.


???

Üretilen bir aşı ile dolaşımda saptanan virüs arasında antijenik benzerlik olması durumunda aşının etkinlik oranından ( koruma oranı ) bahsedilebilmektedir. Örneğin mevcut Influenza aşısının etkinlik oranı yıllar itibarıyla %48 seviyelerine kadar gerilemiştir. Sürekli mutasyona uğraması nedeniyle ( Ortaya çıkmasından bu yana en az 30 kez mutasyona uğradığı bildirilmektedir. ) COVID19 virüsü için kökten çözüm olabilecek etkin bir aşının geliştirilemeyeceği aşikardır. Zaten bu nedenledir ki her yıl insanlar Influenza aşısı olmaya çağırılmaktadır. Mevcut durumda toplumda aşı olma oranı %3 seviyelerindedir.

Influenza virüsü aşısının içeriği şu bileşenlerden oluşmaktadır.

1- Aktif Bileşenler : Antijenler ( Virüs, Bakteri, Toksin )

2- Adjuvants ( Yardımcı Maddeler ) : Aluminum Tuzu ( Vücudun aşıya reaksiyonunu hızlandırır. ) ( Alüminum bir neurotoxin maddesidir. )

3- Antibiyotikler : Bakterisel kontaminasyonu engellerler. ( Neomycin, Gentamycin, Polymycin B )

4- Prezervatifler ( Koruyucular ) : Kontaminasyonu engellerler. ( Çok dozlu canlı aşı, Magnezyum, Thimerosal )

5- Stabilizörler : Aşıyı ters durumlara karşı korurlar ( Örnek: Kuru donma ) ( Şeker ( Laktoz, Sükroz ), Aminoasit ( Glycine ), Protein ( Gelatin, Albümin ) )

6- İz Bileşenler : Formaldehit ( Virüsleri yokeder veya toksinleri inaktive eder. ) ( Formaldehit de karsinojen bir maddedir. )

Aşının bilinen yan etkileri / etkileri arasında ateş yükselmesi, baş ağrısı, bayılma, ağrı hissetme, alerjik reaksiyonlar ve nadir görülen Guillain-Barré Sendromu (GBS) ( Sinir sistemi üzerinde negatif etki ) bulunmaktadır.

Bu çerçevede COVID19 aşısı ile ilgili yapılan deneylerin sonuçlarına ilişkin aşağıdaki bilgilerin toplum ile net bir şekilde paylaşılması gerekmektedir. ( Paylaşılan bilgilerin güvenilirliği ise ayrı bir husustur. ) 

1- Aşının içeriğindeki bileşenler ve işlevleri 

2- İçerikte yan etkisi olan maddeler ve yan etkileri 

3- Aşının genel etkinlik oranı 

4- Yaş ve özel durumlara bağlı komplikasyon riskleri ( Her yaş grubu için aynı doz mu? vb. ) 

5- Aşılanma sonrasında tekrar aynı virüs nedeniyle hasta olma oranı 

6- Örnek performans karşılaştırması olması açısından Influenza aşısı olanların ve olmayanların Influenza pozitif olma oranları yani hastalanma oranları

Filantrop! ( İnsansever ! ) olarak nitelenen Bill Gates'in vakfının büyük partneri olduğu Global Alliance for Vaccines and Immunization (GAVI) kurumu kanalıyla Afrika'da yıllardır aşılama faaliyetleri yapılmaktadır. Aynı zamanda Afrika açık bir laboratuar, yerlileri de kobay olarak kullanılmaktadır. Şu anda da tüm dünya, COVID19 aşı çalışmalarının ana finansörü olan GAVI'den çalışmaların sonucuna ilişkin haber beklemektedir. Implant Microchip ve Crypto Currency ( Kripto Para ) konusunda girişimi bulunan Bill Gates, 2015 yılından beri küresel virüs salgını ve aşılama konularında beyanatları vermekteydi. Gates'in aşı konusunda da çok heyecanlı olması dikkat çelmektedir. Herhalde filantrop! olduğu için bir an evvel olabildiğince fazla insana yardım etmek istemektedir.

Ayrıca microchipler iyice küçülmüş olup, rahatlıkla aşıların içine konabilecek boyuta gelmişlerdir. Aşağıda, içine Bible'ın ( Kutsak Kitap / Tevrat 4 İncil ) sığdırıldığı bir "Nanochip" görülmektedir. Bu görsel 2015 yılına ait olup, şu anda çok daha küçük chipler söz konusudur.


Mayıs 2016'da! Birleşmiş Milletler Genel Merkezi'inde "ID2020" ! zirvesi yapılmıştır. Toplantıda Dünyadaki kimliksiz 1.8 milyar insan ( mülteciler vb. ) gündeme alınmış olsa da hedefte tüm insanlar bulunmaktadır. Eylül 2019'da da Bangladeş hükümeti ve GAVI ! işbirliğiyle, aşılama yoluyla dijital kimliklendirme programı başlatılmıştır. Projenin isminde, COVID19'un salgına dönüştüğü yıl olan 2020'nin bulunması herşeyin bir kurgu ve planlama olduğunun delili niteliğindedir.


ID2020 Projesi logosu
 
Aşı konusunda insanların bilinçli davranarak tüm süreci sorgulamaları, detaylı bilgi talep etmeleri toplumun sağlığı açısından büyük önem arzetmektedir. Aşı üreticilerinin de bu bilgileri "açık" ve "dürüst" bir şekilde paylaşmaları gerekmektedir. Zira bu aşamada küresel hedefler doğrultusunda insanlardan gerçekleri gizlemek ve aşı sürecini farklı bir projeye evriltmek! büyük günah olacaktır.

Bakara 2/42 - Ve la telbisül hakka bil batılı ve tektümül hakka ve entüm ta'lemun
( Ve gerçeği batıl ile örtmeyin ve bile bile gerçeği gizlemeyin. )






29 Nisan 2020 Çarşamba

Vatikan'ın altınları

Bilindiği üzere, Hristiyanlığın* merkezi olarak bilinen Vatikan esas itibarıyla küresel para akışının da kontrol edildiği, küreselci ailelerin dünya idare merkezlerinden biri konumundadır. ( * Hristiyan kelimesi Christian / Jesuit yani Mesihçi / İsa'cı anlamına gelmektedir. Tarikat tanımlaması olan bu kavramın ardına gizlenilerek yapılan satanizm uygulamaları söz konusudur. )

Vatican kelimesinin Vatis ( Kavga ) ve Can* ( Yılan, Cin ) kelimelerinden oluştuğu ve "Yılanın / Cinin Kavgası" anlamı taşıdığı evvelki bölümlerde belirtilmiş ve Vatikan'daki yoğun "Yılan" sembolizmine de değinilmişti.

Bkz.


* 27/10 - Ve elkı asak fe lemma raaha tehtezzü ke enneha CANNün vella müdbiran ve lem yüakkıb ya musa la tehaf innı la yehafü ledeyyel murselun       

( Ve asanı at. Böylece onu kesinlikle YILAN gibi titreşirken gördüğünde arkasına dönmeden, ardına bakmadan kaçtı. "Ey Musa korkma. Kesinlikle benim. Gönderilenler huzurumda korkmazlar." )


                            
Vatikan Oditoryumunun dıştan görüntüsü ( Yılan kafası formu )

                 
Vatikan Oditoryumunun içten görüntüsü...( Yılan kafası, gözleri, ağzı ve dişleri )




Papa'nın arkasındaki "La Resurrezione" ( Yeniden Doğuş / Diriliş ) heykelindeki insanın kafasından bir reptilian ( sürüngen ) kafası çıkmış görünüyor.

İncil’in Matta suresinin aşağıdaki ayetinde şeytanların reptilian ırkı özellikleri açıkça bildirilmektedir.

40-Matthew-23-33 "Sizi YILANLAR, ENGEREKLER SOYU! Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız?

80’li yıllarda vizyona girmiş olan Star Gate SG1 isimli dizideki “Goauld” isimli sürüngen yaratıklar insanın omurgasına bağlanarak insanları kontrol altına alıyorlardı. “Goauld” kelimesi “Gold” ( Altın ) ve “Au” ( Aurum / Altının Sembolü ) kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır.


Vatikan son yıllarda satanizmin temel ritüel unsurlarından olan eşcinsellik ve pedofili konularıyla da sıkça gündeme gelmiştir. Skandal olarak nitelenen bu vakalar esas itibarıyla kitle satanizm iletişimi projesinin Vatikan kanalıyla aşamalı olarak yapılmasından ibarettir. Din kavramının yozlaştırılması ve hafızalardan silinmesini öngören Yeni Dünya Düzeni kapsamında zaman içinde satanizmin tek dünya dini olarak empozisyonu planlanmaktadır. Asla başarılı olamayacak bu batıl ve sapkın plan sürecinde Vatikan'ın kilit bir merkez olması öngörülmektedir.

Birçok okült bilgi kaynağının ve hatta kutsal kitapların orijinal mushaflarının da bulunduğu iddia edilen Vatikan aynı zamanda dünyanın altın stoklama merkezlerinden biri konumundadır. Bu konuda yazılmış olan "Vatikan'ın Altınları" ve "God's Bankers A History of Money and Power at the Vatican" ( Tanrı'nın Bankerleri Vatikan'daki Paranın ve Gücün Tarihi ) kitapları dikkat çekmektedir.





Rahiplerin birçoğunun Allah yolundan sapmış olduğu ve aldatıcı dünya maddesinin ve şeytanların kölesi oldukları Tevbe suresinin 34. ayetinde bildirilmektedir.

9/34 - Ya eyyühellezine amenu inne kesıran minel ahbari ver RUHBANİ le ye'külune emvalen nasi bil batıli ve yesuddune an sebılillah vellezine YEKNİZUNEZ  ZEHEBE vel fiddate ve la yünfikuneha fı sebılillahi fe beşşirhüm bi azabin elım 

( Ey o inananlar, kesinlikle bilginlerin ve RAHİPLERİN bir çoğu insanların mallarını batıl için yerler ve Allah yolundan döndürürler. O, ALTIN ve gümüşü HAZNEDİP, onları Allah yolunda harcamayanlar, onları elim azap ile müjdele. )

Kilise içinde bulunan ve yılan formu verilmiş kolonların ardında görünen altınla kaplanmış figür, başında tacı olan, kollarını iki yana açmış ve ayakta duran bir cini sembolize etmektedir. En önde de okült ezoterik bir figür olan ve yedi gök, yedi çakra gibi kavramları sembolize eden, Kabala öğretisinde de önemli bir yeri olan "7 şamdan" ( Menora ) bulunmaktadır.


Figürdeki cinin karın bölgesinde ışık saçan yuvarlak bir alan görünmektedir. Bu alan satanik okültüzmde "G" ( Gen ) yani cinlerin kaba madde alemine geçiş portalının sembolüdür. Tıptaki "GENital" ( CİNsel ) kelimesi de kökünde cin kelimesini barındırmaktadır. Genital bölge doğum ile yani portalden geçiş ile ilgilidir. Ayrıca şeytanın sembollerinden biri olan Baphomet figürünün de karın bölgesinde bir portal ( Star Gate ) bulunmaktadır.


Papaların başlarına taktıkları uzun kavuklar da Saffat suresinin 62-65. ayetlerinde bildirilen "Zakkum tomurcuğuna benzeyen şeytanlarının başlarının" sembolizmidir. Zakkum ağacı tomurcuğu uzun ve eliptik bir yapı arzeder. ( Bkz. "Şeytanların Başları" başlıklı bölüm )

Yahudiyeli ve Nasıralı satanist müşriklerin tutumları şu ayetlerde de vurgulanmaktadır.

9/30 - Ve kaletil yehudü uzeyrunibnüllahi ve kaletin nesaral mesıhubnüllah zalike kavlühüm bi efvahihim yüdahiune kavlellezine keferu min kabl katellehümullahü enna yü'fekun

( Ve Yahudiler, "Uzeyir Allah' ın oğlu." dediler. Nasıralılar da "Mesih Allah' ın oğlu." dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla sözleridir. O önceden inkar etmişlerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları öldürsün. Nasıl da döndürülüyorlar. )

9/31 - İttehazu ahbarahüm ve RUHBANEHÜM erbaben min dunillahi vel mesıhabne meryem ve ma ümiru illa li ya'büdu ilahen vahıda la ilahe illa hu sübhanehu an ma yüşrikun

( Onlar, Allah’tan başka bilginlerini ve RAHİPLERİNİ ve Meryem oğlu Mesih'i de kendilerine Rabler edindiler. Oysa onlar, tek ilah olan Allah’a  kulluk etmeleri haricinde emrolunmamışlardı. O’nun haricinde ilah yoktur. O, onların ortak koştuklarından yücedir. )

Öte yandan kutsal olanın mağduriyeti üzerinden sembolizm yapılması yani Mesih İsa'nın çarmıhtaki işkence altındaki halinin Haç adı altında sembolize edilmesi de kutsal değere saygısızlık mesajı vermekte gibidir.










28 Nisan 2020 Salı

Rab dileseydi yapamazlardı.

Yaratılıştaki her olgu ve olayın Allah'ın "isteği" ile gerçekleşebildiği hiçbir zaman unutulmamalıdır. Sevinç veya hüzün duygularını aktive eden her türlü olgu veya olay, bunu deneyimleyenlerin tekâmülü için Allah'ın izniyle ve isteğiyle vazifeli varlıklar tarafından senarize edilmektedir.

Konuya ilişkin ayetler şöyledir.

2/216 - Kütibe aleykümül kıtalü ve hüve kürhün leküm ve asa en tekrahu şey'en ve hüve hayrun leküm ve asa en tühıbbu şey'en ve hüve şerrun leküm vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun 

( Savaş üzerinize yazıldı. O size hoş olmayandır, zorlanmadır. Ve ola ki siz bir şeyi istemezsiniz, bir şeyden hoşlanmazsınız, o size hayırlı olabilir. Ola ki siz bir şeyi seversiniz, o size kötü olabilir. Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )

6/112 - Ve kezalike cealna li külli nebiyyin adüvven şeyatınel insi vel cinni yuhıy ba'duhüm ila ba'dın zuhrufel kavli ğurura ve LEV ŞAE RABBÜKE MA FEALUHÜ fe zerhüm ve ma yefterun 

( Ve her haberci için insan ve cin şeytanlarını işte böyle düşman kıldık. Onlar birbirlerine aldatıcı süslü sözler vahyederler. Şayet RAB'BİN DİLESEYDİ ONU YAPAMAZLARDI. Artık onları ve o uydurduklarını bırak. )

6/137 - Ve kezalike zeyyene li kesırin minel müşrikıne katle evladihim şürakaühüm li yürduhüm ve li yelbisu aleyhim dınehüm ve LEV ŞAELLAHÜ MA FEALUHÜ fe zerhüm ve ma yefterun 

( Ve ortak koşanlardan çoğuna, ortakları, onları mahvetmek ve onların üzerlerine dinlerini örtmek için çocuklarını öldürmelerini işte böyle süslü gösterdiler. ŞAYET ALLAH DİLESEYDİ ONU YAPAMAZLARDI. O halde onları ve o uydurduklarını bırak. )






Kölelik düzeninine finansal bakış

"Kapitalizm" ve "Emperyalizm" kelimelerinin etimolojik kök analizi ve anlamları şöyledir.

Capitalism ... Cap ( Baş ) + Ital ( -Çı ) + Ism ( -Lık ) .... "Başçılık" yani "Başa Birinin Geçmesi" / "Başta Sahip Olan Birinin Olması" 

Imperialism ... Imper ( Emir ) + Ial ( Gibi olan ) ..... "Emir Verme Gibi Olan" yani "Tahakküm / İstibdad / Diktatörlük"

İnsanlığı mağdur eden, eşitliğe ve adil bir sistem yapılanmasına imkan tanımayan şeytani bir sistem olan Kapitalist & Emperyalist sistemin özü, siyasi, sosyal ve finansal gücün tek merkezde toplanması ve tüm sistemin o gücü elinde bulunduranlar tarafından sevk ve idare edilmesine dayanmaktadır. İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana dünyaya hakim olan bu sistem, nimet kaynaklarının insanlar arasında eşit olarak paylaşılmasını engellemekte, İblis'in dünyadaki neferleri olan şeytanlardan oluşan belirli bir zümrenin bu nimetleri gasp etmesine ve insanları kendilerine köle haline getirmesine imkan vermektedir. 

Bkz.


Ekonomi bilimindeki "Kıt Kaynaklar" kavramı dahi insanların bilinçaltına "Dünyada herkese yetecek kadar nimet yok." mesajını yerleştirmek amacıyla yine bu şeytanlar tarafından uydurulmuş bir cümledir. Oysa ki Fussilet suresinin 10. ayetinde Allahü Teala'nın yeryüzündeki nimetleri insanlar için "Eşit" olarak düzenlediği bildirilmektedir.

41/10 - Ve ceale fıha ravasiye min fevkıha ve barake fıha ve kaddera fıha akvateha fı erbeati eyyam SEVAEN lis sailın
( Ve "Orada, onun üstünde dağlar oluşturdu. Orada bereket verdi. Orada, gıdaları azıkları, araştıranlar için dört günde EŞİT OLARAK düzenleyerek ölçülendirdi." )

Bakara suresinin 212. ayetinde ise Allahü Teala'nın inananları hesapsızca rızıklandırdığı bildirilmekte ve "Kıt kaynaklar" kavramının batıllığı vurgulanmaktadır.

2/212 - Züyyine lillezıne keferul hayatüd dünya ve yesharune minellezine amenu vellezinettekav fevkahüm yevmel kıyameh vallahü yerzüku men yeşaü bi ğayri hısab
( Dünya hayatı o inkar edenler için süslendi. O inananlardan alay edinirler. Ayağa kalkış gününde o sakınanlar onların üstlerindedirler. Allah dilediği kimseyi hesapsızca rızıklandırır. )

Zuhruf suresinin 32. ayetinde ise nimetlerin, insanlar arasında eşit olarak bölüştürülmesi hususunda Vazifeli Varlıkların ( Meleklerin ) görevlendirildikleri bildirilmektedir. Ayette ayrıca, insanlar arasında adaletle hükmedilmesi ve nimetlerin adil bir şekilde paylaşılması amacıyla belirli konularda ilmen ve tekamülen daha ileride olanlara diğerlerinin de rızası ve mutabakatıyla yönlendirme ve yardımcı olma imkanı verildiğinden bahsedilmektedir. Bu son ifade asla ve asla "Birilerinin diğerleri üzerinde mutlak tahakküm ve istibdad kurması ve onları köleleştirmesi" anlamına gelmemekte olup, adil bir düzenin tesisi için yapılan bir görev taksimini tanımlamaktadır. Zira ayette yer alan "Ba'dahüm ba'dın" ifadesi "Bazılarının bazılarını" yani "Birbirlerini" anlamını taşımakta olup, sürekli tekamül halinde olan insanların karşılıklı olarak birbirlerini yönlendirdikleri, birbirlerine liderlik ettikleri demokratik bir sistemden bahsedilmektedir. Zira her bireyin bir diğerine göre üstün olduğu hususlar olduğundan bireyler karşılıklı ve sürekli olarak birbirlerini yönlendirmektedirler.

43/32 - E hüm YAKSİMUNE rahmete rabbik NAHNÜ KASEMNA beynehüm meıyşetehüm fil hayatid dünya ve rafa'na ba'dahüm fevka ba'dın deracatin li yettehıze ba'duhüm ba'dan suhriyya ve rahmetü rabbike hayrun min ma yecmeun
( Rab’binin rahmetini onlar mı BÖLÜŞTÜRÜYORLAR? Dünya hayatında, onların aralarında geçimliklerini BİZ BÖLÜŞTÜRDÜK Bazılarının bazılarını buyruk vermek üzere edinmeleri için bazılarını bazılarının üstüne derecelerle yükselttik. Rab’binin rahmeti, o toplayıp biriktirdiklerinden daha hayırlıdır. )

16/71 Vallahü faddale ba'daküm ala ba'dın fir rızk fe MELLEZİNE FÜDDILU Bİ RADDI RİZKIHİM ALA MA MELEKET EYMANÜHÜM FE HÜM FIHİ SEVA'' e fe bi nı'metillahi yechadun
( Ve Allah, rızıklarda bazınızı bazınıza üstün kıldı. Ancak O ÜSTÜN OLANLAR RIZIKLARINI O ELLERİNİN MALİK OLDUKLARINA VERMEZLER Kİ ONDA EŞİT OLSUNLAR. Yani Allah' ın nimeti ile cihad mı ediyorlar? )

Kendisinde, nimeti insanlar arasında bölüştürme yetkisi olduğu inancına kapılarak şirk günahını işleyen şeytanların temel gasp ve hırsızlık metodu kurdukları bankacılık sistemidir. Bankacılık sistemi, "Para"* adı verilen ve aslında mevcut olmayan bir olgu vasıtasıyla emeğin ve hakkın, bankaların da sahibi olan şirketler** tarafından sürekli olarak sömürülmesini ve şirketlerin sürekli olarak zengin kılınmasından ibarettir. Bir başka deyişle bankacılık sistemi "Fakirden alıp zengine verme" sistemidir. Böylelikle toplumda zengin ve fakir kavramları daim olmaktadır. Zaten bir toplumda zengin ve fakir diye kavramların mevcut olması o toplumda mutlak surette gasp ve hırsızlığın olduğu anlamına gelmektedir. ( * Bkz. “Money = Para = Mani = Engel” başlıklı bölüm. ** Bkz. “Şirk ve Şirket Aldatmacası” )

Sömürü sisteminin üç temel parametresi bulunmakta olup bunlar istismar aracı olarak kullanılan "Faiz", "Vergi" ve "Enflasyon"*dur. Devlet tarafından, halkın ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla alınması gereken faiz ve verginin, mevcut kapitalist sistemde tekrar şirketlere geri döndürülmekte olduğu görülmektedir. Faiz ve Vergi tutarları şirketler tarafından mal ve hizmet fiyatlarına dahil edildiğinden sonuç itibarıyla söz konusu finansal yük sürekli olarak emek sahibi halkın üzerine binmekte ve böylelikle halk daimi olarak fakirleştirilmekte ve köleleştirilmektedir. Bir başka deyişle halkın sürekli çalışarak verdiği emek, kendisini sürekli köleleştirmekten başka bir işe yaramamaktadır. ( * Enflasyon, halkın alım gücünün azalmasına ve ürün fiyatının artışına sebep olan şeytani bir tuzaktır. )

Bu çerçevede maddeler halinde şöyle bir özet  yapılabilir.

1- Para kavramının ortaya çıkarılmasının temel amacı küçük bir azınlığın zengin, büyük çoğunluğun ise fakir kılınabilmesi ve bunun hep böyle devam etmesi sağlanarak toplumun sürekli baskı ve kontrol altında tutulmasıdır.

2- Emekçi çalışıp ürettiğini kendisini istihdam eden şirkete teslim etmektedir.

3- Şirket, devlete ve bankaya ödediği faizi ve vergiyi ürün fiyatına yansıtmaktadır.

4- Kendi emeği olan ürünü pazardan parayla satın almak zorunda bırakılan emekçi, fiyata yansımış olduğu için, faizi ve vergiyi de yine kendisi ödemektedir.

5- Faizi tahsil eden banka ve vergiyi tahsil eden devlet bununla tekrar yerel ve küresel şirketleri finanse etmektedirler. ( Bankalar da zaten bu şirketlerindir ve Devlet de zaten vergiyi etkin şekilde toplayamamaktadır! )

6- Küresel bazda Merkez Bankaları'nın mülkiyetinin önemli bir oranı, Federal Rezervin de ( FED ) sahibi olan ailelerde ( şirketlerde ) olduğu için Merkez Bankaları'nı aslında FED yönetmektedir. Parayı istedikleri kadar basıp sirkülasyona sokmakta ve istedikleri zaman da kriz çıkarabilmektedirler. Dolayısıyla Merkez Bankalarının rezervlerinin t zamanında ne kadar olduğu hep bir muammadır.

7- Bir ülkeye, FED kararıyla dışarıdan para enjeksiyonu yapılması ve bunun miktarı o ülkenin o an için küresel hedefler açısından performansına ve durumuna bağlıdır. Yani  biraz kaba bir ifadeyle istenirse ölü bile diriltilebilmektedir.

8- Sonuç olarak, geçim derdiyle bu zulüm sistemi içinde emek vermek zorunda kalan emekçinin döktüğü her damla ter onu daha da köleleştirmektedir.

Faiz kelimesinin Kur'an'daki karşılığı "Riba" kelimesi olup, bu kelime "Herhangi bir karşılığı olmadan elde edilen fayda" anlamına gelmektedir. ( Batı dillerinde bu kelimenin karşılığı Rebate ( İng. ) ve Rabatt ( Alm. ) kelimeleri olup aynı kökten gelmektedir. )

2/275 - Ellezine ye'küluner RİBA la yekumune illa kema yekumüllezı yetehabbetuhüş şeytanü minel mess zalike bi ennehüm kalu innemel bey'u mislür riba ve ehallellahül BEY'A ve harramer RİBA fe min caehu mevızatün min rabbihı fenteha fe lehu ma selef ve emruhu ilellah ve men ade fe ülaike ashabün nar hüm fıha halidun
( O FAİZ yiyenler, onlara şeytanın dokunuştan çarptığı ayağa kalkanlar gibi olmasının haricinde ayağa kalkmazlar. Bu kesinlikle onların, "Alışveriş kesinlikle faizin aynısıdır." demelerindendir. Allah ALIŞVERİŞİ helal kıldı, FAİZİ haram kıldı. Kendisine Rab’lerinden öğüt gelip de ondan vazgeçene, geçmişte olanlar ona ve işi Allah’a dır. Kim adetine geri dönerse, işte onlar ateşin sahipleridirler. Onlar onun içinde ebedidirler. )

2/276 - Yemhakullahür RİBA ve yürbis sadekat vallahü la yühıbbü külle keffarin esım
( Allah FAİZİ imha eder, mahveder. Sadakaları bereketlendirir. Allah günahkar inkarcıların hiçbirini sevmez. )

Vergi kelimesinin Kur'an'daki karşılığı ise "Cizye" kelimesidir. Vergi, halkın ihtiyaçlarının karşılanması için halkın elde ettiği gelirden devlet tarafından alınan tutardır. Ancak yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı vergi uygulaması da sadece doğrudan halkın üzerine binen bir yükten ibaret olmaktadır. 

9/29 - Katilüllezıne la yü'minune billahi ve la bil yevmil ahıri ve la yühürrimune ma harremallahü ve rasulühu ve la yedınune dınel hakkı minellezine utül kitabe hatta yu'tul CİZYETE an yedin ve hüm sağırun
( O kitap verilenlerden, Allah’a ve sonraki güne inanmayan, Allah' ın ve resulünün haram kıldığını haram kılmayan ve gerçek dini din edinmeyenlerle, onlar alçalmış olarak elden CİZYE verene kadar savaşın. )

İncil'in aşağıdaki ayetlerinde Vergi konusunun, yetkililer tarafından bir soygun sistemine dönüştüğü "Vergi görevlilerin günahkarlığı" kavramı ile dolaylı olarak bildirilmektedir.

40-Matthew-5-46 Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, ne ödülünüz olur? Vergi görevlileri de öyle yapmıyor mu?

42-Luke-15-1 Bütün vergi görevlileriyle günahkârlar İsa'yı dinlemek için O'na akın ediyordu.

42-Luke-19-2 Orada vergi görevlilerinin başı olan, Zakkay adında zengin bir adam vardı.

42-Luke-3-12 Bazı vergi görevlileri de vaftiz olmaya gelerek, "Öğretmenimiz, biz ne yapalım?" dediler.
42-Luke-3-13 Yahya, "Size buyrulandan çok vergi almayın" dedi.
42-Luke-3-14 Bazı askerler de, "Ya biz ne yapalım?" diye sordular. O da, "Kaba kuvvetle ya da yalan suçlamalarla kimseden para koparmayın" dedi, "Ücretinizle yetinin."

Finansal sistemi köleleştirme aracı olarak kullanan şeytanların tutum ve davranışlarını tasvir eden Kur'an ayetleri şöyledir.

83/1 - Veylün lil mutaffifin ( Vay ölçüde tartıda hile yapanlar için, )
83/2 - İllezine izektalu alen nasi yestevfun ( Onlar insanlardan aldıklarında tam ölçerler. )
83/3 - Ve iza kalühüm ev vezenühüm yuhsirun ( Ve onlara ölçtüklerinde veya onlara tarttıklarında eksiltirler. )

3/75 - Ve min ehlil kitabi men in te'menhü bi kıntarin yüeddihı ileyk ve minhüm men inte'menhü bi dınarin la yüeddihı ileyke illa ma dümte aleyhi kaima zalike bi ennehüm kalu leyse aleyna fil ümmiyyıne sebıl ve yekulune alellahil kezibe ve hüm ya'lemun

( Ve kitap sahiplerinden kime kantarlarca yüklerle emanet edersen, onu sana iade eder. Bir dinarı onlardan kime emanet edersen, onun tepesinde sürekli dikilmeden onu sana döndürüp, iade etmez. Bu kesinlikle onların, "Okuma yazma bilmeyenler hakkında bize asla yol yok." demelerindendir. Onlar bile bile Allah’a  yalan söylerler. )

102/1 - Elhakümüt tekasür ( Çokluk / Çokla övünme sizi alıkoydu, oyaladı. )
102/2 - Hatta zürtümül mekabir ( Kabirlere varıncaya kadar. )

104/2 - Ellezi cemea malen ve addedeh ( O malı toplayan ve onu adet adet sayan, )
104/3 - Yahsebü enne malehu ahledeh ( Malının onu ebedi kılacağını sanar. )

Olması gereken sistem ise her bireyin üretime, eğitime, hizmete kapasitesi, yetenekleri ve becerileri nispetinde maksimum katkı verdiği, bireylerin birbirlerini denetledikleri ve nihayetinde ürünlerden ve hizmetlerden eşit pay aldıkları bir sistemdir.

















27 Nisan 2020 Pazartesi

Oruç fenomeninin yeniden idraki

COVID19 salgını nedeniyle bir süredir sosyal yaşamın yavaşlaması, trafiğin azalması, caddelerde, sokaklarda koşuşturan kalabalıkların kaybolması, tüketimin minimum seviyeler inmesi, insanların evlerine kapanarak kendilerini izole etmeleri insanlara, kendilerini yeniden keşfetme, yeni açılımlara yönelme ve mevcut nimetlerin kıymetini idrak edebilme ve şükretme imkanı vermiştir. İnsan kalabalıklarının doğa üzerindeki baskısını yoğunluğunu azalttığı bu süreçte doğanın adeta kendini yenilediğine, havanın temizlendiğine, hayvanların doğada çok daha özgürce hareket ettiğine kısaca genel bir rejenerasyona şahit olunmaktadır. 

İşte insanın doğa üzerindeki baskısını ve yoğunluğunu minimize etmesi nasıl doğaya kendini yenileme imkanı sağlıyorsa, nefsani arzulardan feragat edilerek ifa edilen oruç da aynı şekilde insan için bir temizlenme, arınma, idraki açılım ve ruhsal yükseliş imkanı sağlamaktadır.


Evvelki bölümlerde de incelendiği üzere, "Oruç" kelimesi, Kur'an'da "Savm" veya "Siyam" olarak geçmektedir. Bu kelime, zahiri anlam itibarıyla, kitapta da belirtildiği üzere, gün doğumundan gün batımına kadar -ki bu süre aralığı bir döngüyü ifade etmektedir. - yeme, içme ve cinsel ihtiyaç gibi maddi, dünyevi ve nefsani arzulardan kendini nispeten uzaklaştırabilmeyi, kötü tutum, kötü söz ve kötü davranış hususunda azami takvayı gösterebilmeyi ifade etmektedir. Esas itibarıyla "Oruç" kavramı, tekamül yolundaki inananların "her zaman ve sürekli" olarak içinde bulunmaları gereken tutum ve davranış modelini tanımlayan ve çok tekrar sistemiyle alışkanlık, süreklilik kazandırmayı amaçlayan ilahi bir metod, ilahi bir yönlendirmedir. 

Bir başka deyişle "Oruç", "Allah'ı memnun ederek ( haşa ) O'ndan fayda elde etmek" gibi bir düşünceyle uygulanması caiz olmayan bir kavramdır. Oruç, diğer insanların huzuru, mutluluğu ve menfaati düşünmek, yoksun olanın yoksunluğunu gidermeye katkıda bulunmak, sevgi enerjisini maksimize edip Öz Varlığı hissedebilmek amacıyla madde aleminden soyutlanmak ve üst boyutlara hazırlanmak düşüncesiyle uygulanmalıdır. Allahü Teala'nın ayetlerinde de vurguladığı üzere "insana isabet eden olumlu veya olumsuz musibetler hep ellerinin kazandığındandır." 

Ayet örneklerini de içeren detaylı bilgiler için bu blogdaki aşağıdaki bölümler incelenebilir.


Oruç Meselesi 
Oruç ve Dua İle Portal Açma
Savm ( Oruç ) ve Zekat ( Temizlenme )


Bu vesileyle, içinde bulunulan mübarek Ramazan ayının tüm inananlara hayırlara vesile olması temenni edilir.











26 Nisan 2020 Pazar

Horus meselesi...

Bilindiği üzere Horus karakteri, pagan Mısır mitolojisindeki "Teslis" ( Üçleme ) konseptinin bileşenlerinden biridir. Osiris, Isis ve Horus olmak üzere üç karakter yani sözde ilah bulunur. Bu pagan Teslis, İncil'deki sembolik ifadeler olan ve bambaşka anlamlar içeren Baba, Oğul ve Kutsal Ruh kelimelerine de atfedilerek İncil ayetlerinin anlamları saptırılmaktadır.

Horus, satanizmde şeytanın sembolü olup, "Her Şeyi Gören Göz" olarak tanımlanır ve "Tek Göz" ile de sembolize edilir. "Sağ el ile bir gözü kapama" hareketi bu sembolizmin bir yansımasıdır. Satanistler, şeytanı yani Horus'u, Allahü Teala ile eş tutmak suretiyle asla affı olmayan şirk günahını işlemektedirler. Zira Mülk suresinin 19. ayetinde Allahü Teala'nın "Basir" sıfatı vesilesiyle O'nun "Her şeyi Gören" olduğu bildirilmektedir. Ayette kuş misalinin yer alması da satanizmde kuş kafası ile sembolize edilen Horus'a atfen gibi görünmektedir.

67/19 - E ve lem yerev ilet tayri fevkahüm saffatin ve yakbıdne ma yumsikuhünne iller rahmanu innehu bi külli şey'in basır  ( Onların üstlerinde, saflar halinde kanat açan kuşları görmezler mi? Onları Rahman haricindeki tutmaz. Kesinlikle O herşeyi görendir. ) 

Şeytanın insanları sürekli gözetlemesi hususu A'raf suresinin 27. ayetinde belirtilmiştir.

7/27 - Ya benı ademe la yeftinennekümüş şeytanü kema ahrace ebeveyküm minel cenneti yenziu anhüma libasehüma li yüriyehüma sev'atihima innehu yeraküm hüve ve kabılühu min haysü la teravnehüm inna cealneş şeyatıne evliyae lillezıne la yü'minun
( Ey Ademoğulları, şeytan, ana babanızı, ayıplarını, çirkinliklerini onlara göstermek için onların elbiselerini soyarak onları cennetten çıkardığı gibi sizi de kesinlikle fitnelemesin. Kesinlikle o, o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Kesinlikle biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık. )

Kabe'nin üzerini kapatmak için yapılması planlanan ve iki parçadan oluşan dev şemsiyenin, kapandığında "Göz" formu oluşturması şeytani bir uygulama olarak tepki görmüştür.


Aynı şekilde Mesih İsa'ya Horus anlamı yüklemek ve Mesih İsa'yı da "Başının üzerindeki Güneş" ile resmetmek suretiyle de sembolizme dayalı gizli satanizm icra edilmektedir. ( Güneşe yani Ateşe tapınma zaten satanizmin temelidir. )

                                                          
            Başında Güneş ile Horus figürü

                                                       
Başının üstünde Güneş ile resmedilen Mesih İsa figüründe, Mesih İsa'nın uzun saçlı olması da ayrıca dikkat çekmektedir. Zira İncil'de erkeğin kısa saçlı olması gerektiğinden bahsedilir.

"Horus" kelimesi "Hor / Hur"* ( Güneş, Işık, Aydınlık, Ateş ) ve "Us"** ( Ek ) kelimelerinden oluşmaktadır. Şeytanın isimlerinden olan Horus, Lucifer ( Işık Getiren / Işık Hırsızı ) olarak da anılmaktadır. İncil'in Korintliler suresinin 11-14 kodlu ayetinde şeytanın kendisini ışık meleği gibi  göstererek insanları aldattığı bildirilir.

47-2 Corinthians-11-14 Buna şaşmamalı. Şeytan da kendisine ışık meleği süsü verir.

( * Türkçe'deki "Kor" kelimesiyle "Hor" kök kelimesi arasında anlam ilintisi bulunmaktadır. Zira, telaffuzda H ve K harfleri birbirlerini ikame edebilmektedirler. 

** Örnek : Jesus kelimesinin kökü Jes / Iys / Is kelimesidir. "Us" sadece anlam içermeyen telaffuz ekidir. Aynı şekilde Calculus kelimesinin kökü Calcul olup, "Us" kelimesi anlam içermeyen bir telaffuz ekidir.  )

Amerika'da Manhattan'da, Fransa'da ise Seine nehri üzerinde yer alan ve Özgürlük Anıtı olarak bilinen heykel okült ( batıni ) anlam itibarıyla şeytanı sembolize etmektedir. Zira, heykelin kompoziyonu yukarı kaldırdığı sağ elinde ateş ( ışık ), göğsüne yakın tuttuğu sol elinde ise kitap ( bilgi ) tutan bir kadından ibarettir. Bu kompozisyondaki gizli mesaj, "şeytanın insanı cennetten ve karanlıktan kurtarması!!, ona ışığı ve bilgiyi getirmesidir." Şeytanın, ters anlam yükleyerek kandırma metodu bu sembolizmde de görülmektedir.


Ayrıca şeytanın, kadın olarak resmedilmesi de satanizmin ilkelerinden biridir. Kur'an bu konuda şöyle bilgi aktarmaktadır.

4/117 - İn yed'une min dunihı illa inasa ve in yed'une illa şeytanen merıda
( Kesinlikle onlar, O’nun haricinde ancak kadınları çağırırlar. Kesinlikle ancak asi inatçı şeytanı çağırırlar. )

İncil'de geçen "Babil Fahişesi" kavramı da insanları ahlaksızlık, kötülük ve günah yoluna saptıran şeytanın sembolüdür.

66-Revelations-17-5 Alnına şu gizemli ad yazılmıştı: GİZEMLİ BÜYÜK BABİL, FAHİŞELERİN VE DÜNYA İĞRENÇLİKLERİNİN ANASI.

İlginçtir ki, Horus kelimesindeki Hor kökünün, "Kadın" kelimesiyle de ilintisi bulunmaktadır. Arapça'daki "Huri" kelimesine "Kadın" anlamı yüklense de Huri kelimesi aslında Ahver ( Jüpiter Yıldızı, Beyaz Yüzlü, Akıllı ) kelimesinin çoğuludur. İngilizce'deki "Whore" ve Almanca'daki "Hure" kelimelerinin "Fahişe" anlamına gelmesi de şeytan sembolizmi açısından dikkat çekmektedir.





















"Demokrasi onların, İslam bizimdir." !!!???

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlandığı 23 Nisan'da internete yüklenen ve sosyal medyada viral olan kısa bir videoda iki küçük çocuğa söyletilen  şu cıngıl dikkat çekmekteydi.

"Demokrasi onların, İslam bizimdir."  

"Demokrasi" ve "İslam" kelimeleri anlamsal açıdan incelendiğinde ortaya şu durum çıkmaktadır. Demokrasi kelimesi Demo ( Halk ) ve Krasi ( Güç, Egemenlik ) kelimelerinden oluşmakta olup, "Halkın Egemenliği" anlamına gelmektedir. Bu kavram halkın kendi kendini yönettiği, diktatörlük, sömürü ve istismar sisteminin olmadığı, halk arasında eşitliğin, adaletin ve özgürlüğün hakim olduğu bir sistemi tanımlamaktadır.

İslâm kelimesi ise Selm kökünden gelmekte olup, Kurtuluş, Emniyet ve Barış anlamlarını içermektedir. Bu üç kavramın ancak eşitlik, adalet ve özgürlüğün olduğu bir ortamda tezahür edebileceği aşikârdır. Zira Allahü Teala ayetlerinde insanların adaletten, eşitlikten ve karşılıklı sevgiden sapmamaları gerektiğini, İslâmın yani Teslimiyetin ancak böyle tezahür edebileceğini defaatle bildirmektedir.

Bu çerçevede Demokrasi kavramının yani Ulusal Egemenlik / Halkın Egemenliği kavramının Allah'ın tüm yaratılış üzerindeki mutlak ve sonsuz egemenliği kavramı ile karşı karşıya getirilmesi suretiyle yapılan bu batıl ve fitne içeren karşılaştırma başlıbaşına bir çelişki arzetmektedir. Öte yandan bir insanın, demokrasinin bileşenleri olan özgürlük, adalet ve eşitlik kavramlarına tepki göstermesi ancak şeytanların hipnozu altında gerçekleşebilecek bir durumdur.

Kur'an'ın Şura suresinin 38. ayetinde, inananların işlerini aralarında heyetler ( meclisler ) halinde yani demokratik bir ortamda yönettikleri bildirilmektedir.

42/38 - Vellezinestecabu li rabbihim ve ekamus salate ve emruhüm ŞURA beynehüm ve min ma razaknahüm yünfikun ( Ve Rab’lerini kabul edenler ve duaya kalkanlar, onların işleri aralarında HEYETTİR. O rızıklandırdıklarımızdan harcarlar. )

Allahü Teala'nın Kur'an'da belirttiği hudutlar ve kurallar zaten insanların vicdanlarında da kayıtlı olan temel ahlaki çerçeveyi oluşturmaktadır. İşlerini heyetler halinde demokratik olarak yürüten inananların ana vicdan rehberi zaten Kur'an'dır. 

24 Nisan 2020 Cuma

Kitaplardaki Sembolizm ve Mesih İsa'nın Bedeni ve Kanı

Kutsal kitaplardaki ayetlerin teşbih ( benzetme ) veya mecaz ( sembolizm ) içerdikleri ve her ayetin zahiri anlamından öte batıni bir çok anlamı olduğu ayetlerde de belirtilmektedir.  

Al'i İmran suresinin 7. ayetinde inkârcıların benzetmeli, sembolik ayetlerin anlamlarını kasten çarpıttıklarına dikkat çekilmektedir.

3/7 - Hüvellezi enzele aleykel kitabe minhü AYATÜN muhkematün hünne ümmül kitabi ve üharu MÜTEŞABİHAT fe emmellezine fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma TEŞABEHE minhübtiğael fitneti vebtiğae te'vılih ve ma ya'lemü te'vılehu illellah ver rasihune fil ılmi yekulune amenna bihı küllün min ındi rabbina ve ma yezzekkeru illa ülül elbab 

( Kitabı sana indiren O'dur. Onda kitabın anası olan açık anlamlı AYETLER vardır. Diğerleri BENZETMELİDİRLER. Ama o kalplerinin içinde şüphe, vesvese, eğrilik, ayrılık olanlar, onlardan fitneyi aramak ve kendi yorumlarını aramak için o BENZETİLMİŞ olanlara tabi olurlar. Onun yorumunu Allah haricinde kimse bilmez. İlimde derinleşmiş olanlar "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler. Akıl sahipleri haricindekiler hatırlamaz. )

İncil'in Matta suresinde Mesih İsa, ayetlerin neden "Benzetmeler" yani "Sembolizm" içerdiğini şöyle izah etmektedir.

40 Matthew 13-13 Onlara BENZETMELERLE konuşmamın nedeni budur. Çünkü, 'Gördükleri halde görmezler, Duydukları halde duymaz ve anlamazlar.' 

Mesih İsa, "doğrudan ve açık anlatım" durumunda dahi inkârcıların yine de ayetleri inkâr edip, yalanlayacaklarını bildirmektedir. Sembolik yani benzetmeli anlatım insanları düşünmeye sevketmektedir.

Bu bağlamdaki önemli bir husus İncil'de yer alan "İsa'nın* bedeninin yenmesi ve kanının içilmesi" ifadelerinin geçtiği şu ayetlerdir. ( * İsa = İnsanoğlu )

43 John 6-53 İsa onlara şöyle dedi: "Size doğrusunu söyleyeyim, İnsanoğlu'nun bedenini yiyip kanını içmedikçe, sizde yaşam olmaz. 

43 John 6-54 Bedenimi yiyenin, kanımı içenin sonsuz yaşamı vardır ve ben onu son günde dirilteceğim. 

43 John 6-55 Çünkü bedenim gerçek yiyecek, kanım gerçek içecektir. 

43 John 6-56 Bedenimi yiyip kanımı içen bende yaşar, ben de onda. 

43 John 6-57 Yaşayan Baba beni gönderdiği ve ben Baba'nın aracılığıyla yaşadığım gibi, bedenimi yiyen de benim aracılığımla yaşayacak. 

43 John 6-58 İşte gökten inmiş olan ekmek budur. Atalarınızın yedikleri man gibi değildir. Atalarınız öldüler. Oysa bu ekmeği yiyen sonsuza dek yaşar."

İblis'in zihin kontrolündeki satanist müşrikler, bu ifadelerin zahiri anlamlarına odaklanarak vahşet dolu ritüeller gerçekleştirmektedirler. Oysa ki ayetlerdeki "İsa'nın Bedeni ve Kanı" ifadeleri "Rab'bin kelimelerini" yani "Yaratılışın kodlarını içeren kitaplardaki kozmik bilgileri ve kolektif bilinci" sembolize etmektedir. Zira Kur'an'da Mesih İsa'nın "Rab'bin kelimesi" olduğu bildirilir.

4/171 - Ya ehlel kitabi la tağlu fı dıniküm ve la tekulu alellahi illel hakk innemel mesıhu ıysebnümeryeme rasulüllahi ve KELİMETÜH elkaha ila meryeme ve ruhun minhü ........

( Ey kitap sahipleri, dininizde azgınlık etmeyin ve Allah üzerine gerçek haricindekini söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, kesinlikle Allah' ın resulü, Meryem'e atmış olduğu KELİMESİ  ve O’ndan ruhtur. ........ )

Matthew suresinin aşağıdaki ayetinde de "Kelimelerin" esas yaşam kaynağı olduğu, "Ekmek yiyerek yaşamak" kavramıyla ilintilendirilmiştir. Bu durum "İsa'nın bedeninin yenmesi ve kanının içilmesiyle yaşam bulunması" sembolizminin esasında "Kelimenin yenmesi ve içilmesi" yani "İlahi kozmik bilgiler olarak anılan Allah'ın kelimelerinin idrak edilmesi, anlaşılması ve özümsenmesiyle gerçek yaşama kavuşulması" anlamını içerdiğini ortaya koymaktadır.

40 Matthew 4-4 İsa ona şu karşılığı verdi: "'İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrı'nın ağzından çıkan her kelimeyle yaşar' diye yazılmıştır." 

Tevrat'ın Deutoronomy suresinde de aynı ifade yer almaktadır.

5 Deuteronomy 8-3 Sizi aç bırakarak sıkıntıya soktu. Sonra sizin de atalarınızın da bilmediği man ile sizi doyurdu. İnsanın yalnız ekmekle yaşamadığını, RAB'bin ağzından çıkan her sözle yaşadığını size öğretmek için yaptı bunu. 

Kitaptaki Gizli İlim

30/58 - Ve lekad darabna lin nasi fı hazel kur'ani min külli mesel ve lein ci'tehüm bi ayatin le yekulennellezine keferu in entüm illa mübtılun
( Ve bu Kur'an' da insanlar için her misalden beyan ettik. Eğer ayetler ile gelsen, o inkar edenler kesinlikle "Sizler kesinlikle ancak batılcılarsınız." derler. )

78/29 - Ve külle şey'in ahsaynahü kitaben ( Ve kitapta olmak üzere herşeyi saydık. )

11/6 - Ve ma min dabbetin fil erdı illa alellahi rizkuha ve ya'lemü müstekarraha ve müstevdeaha küllün fı kitabin mübın
( Ve yerde, rızkı Allah üzerine olanın haricinde debelenen yoktur. Durak yerlerini ve geçici yerlerini bilir. Hepsi apaçık kitaptadır. )

Rum ve Nebe suresinin yukarıdaki ayetleri, yaratılışın tüm kodlarının kelimeler ve sayılar halinde Kur'an'da bulunduğunu bildirmektedir. Bu ayetler aynı zamanda, gerçek ilmin yani bilimler üstü bilimin kitapta olduğunu da teyid etmektedir.

Bugün artık bilinmektedir ki tarihe geçmiş bir çok bilim insanı, fen ve matematik alanlarındaki buluşlarını kutsal kitaplardaki ayetleri, kelimeleri ve sayıları deşifre etmek suretiyle gerçekleştirmişlerdir. Ve bu bilim insanlarının aslında okültist oldukları yani kutsal kitaplardaki "Gizli İlimler" ile uğraştıkları bilinmektedir. Ancak elbette düalite ilkesinin gereği olarak bu ilmi pozitif amaçlı olduğu kadar negatif amaçlı olarak ( büyü, zihin kontrol vb. ) kullananlar da bulunmaktadır.

Kur'an'da "İlmün minel kitab" ( Kitaptan İlim / Kitap İlmi ) ifadesinin en net olarak yer aldığı ayet Neml suresinin 40. ayetidir. Aşağıdaki ayet setinde, boyut portalı açmak suretiyle kaba madde alemi olan dünyadaki bir nesnenin, "Işık hızıyla" / "Işınlanmayla" * yerinin değiştirilmesi misali verilmektedir.

( * Işık hızı, ayette "Bakışın geri dönmesi" yani "Göz açıp kapama süresi" olarak belirtilmiştir. )

27/38 - Kale ya eyyühel meleü eyyüküm ye'tını bi arşiha kable en ye'tunı müslimın
( "Ey ileri gelenler, bana teslim olanlar olarak gelmelerinden önce, hanginiz bana onun tahtını getirir." dedi. )

27/39 - Kale ıfrıtün minel cinni ene atıke bihı kable en tekume min mekamik ve innı aleyhi le kaviyyün emın
( Cinlerden İfrit "Ben onu sana, sen makamından kalkmadan önce getiririm. Kesinlikle ben onun üzerine kuvvetliyim güvenilirim." dedi. )

27/40 - Kalellezi ındehu İLMÜN MİNEL KİTABİ ene atıke bihı kable en yertedde ileyke tarfük fe lemma raahü müstekırran ındehu kale haza min fadli rabbi li yeblüvenı e eşküru em ekfür ve men şekera fe innema yeşküru li nefsih ve men kefera fe inne rabbi ğaniyyün kerım

( KİTAPTAN O İLMİ indinde olan "Bakışının sana dönmesinden önce ben sana onu getiririm." dedi. Böylece onu indinde yerleşmiş olarak gördüğünde "Bu, şükür mü ederim, inkar mı ederim diye beni sınamak için Rab’bimin üstünlüğündendir, lütfundandır. Kim şükrederse, kesinlikle nefsi için şükreder. Kim inkar ederse, kesinlikle Rab’bim ganidir, faydalıdır yücedir." dedi. )

Ra'd suresinin 31. ayetinde Kur'an ilminin insanı nelere kadir kılacağı kaba madde misalleriyle ( Dağların hareket ettirilmesi, yerin yarılması, ölülerin konuşması ) izah edilmektedir.

13/31 - Ve lev enne KUR'ANEN SÜYYİRAT BİHİL CİBALÜ EV KUTTAT BİHİL ERDU EV KÜLLİME BİHİL MEVTA bel lillahil emru cemıa e fe lem yey'esillezıne amenu en lev yeşaüllahü le heden nase cemıa ve la yezalüllezıne keferu tüsıbühüm bima saneu kariatün ev tehullü karıben min darihim hatta ye'tiye va'düllah innellahe la yuhlifül mıad ( Ve şayet kesinlikle KUR'AN Kİ, ONUNLA DAĞLAR GEZSE VEYA ONUNLA YER KESİLİP PARÇALANSA VEYA ÖLÜLER ONUNLA KONUŞTURULSA. Bilakis tüm işler Allah içindir. O halde o inananlar ümit kesip anlamadılar mı ki Allah dileseydi insanları topluca yönlendirirdi ve o inkar edenleri geri durdurmazdı. O ürettiklerinden dolayı onlara ansızın gelen bela isabet eder veya yurtlarının yakınına konar. Nihayet Allah' ın vaadi gelir. Kesinlikle Allah vaade, vadeye ihtilaf etmez. )




23 Nisan 2020 Perşembe

23 Nisan'da "Ayyaş" mesajı

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı vesilesiyle bugün sosyal medyada viral hale gelen bir sunum videosu yer almaktadır. Video Atatürk anılıyormuş gibi hazırlanmış olsa da aslında ana amaç kadim bir zihin kontrol tekniği olan "Çok Tekrar Uygulaması" ile kitlelerin bilinçaltında Atatürk'ü itibarsızlaştırmak gibi görünmektedir. 

Video aşağıdaki görsel ile başlamaktadır. Görselde doğrudan "Atatürk'ün bir ayyaş olduğu" ana temanın bu olduğu mesajı verilmek istenmektedir.


"Ayyaş" kelimesiyle başlayıp "Ayyaş" kelimesiyle biten ve "Çok tekrar tekniği" kullanılarak hazırlanmış sunum videosunun kaba, argo bir dil ve tonlama ile okunmuş olması dikkat çekmektedir. Bilinçaltında farklı mesajlar bırakmaya yönelik olarak hazırlandığı izlenimi oluşturan sunum metninde "sarhoşluk" ve "ayyaşlık" kavramlarının olması gereken ana mesajdan çok daha yoğun ve saygısız tonlamalarla verilmiş olması da dikkat çekmektedir. 

Sunum videosunda neler dendiği, Atatürk'e nasıl hitap edildiği ve Atatürk'ün nasıl ANILDIĞI aşağıda yer almaktadır.

- Tabi adam AYYAŞ... AYYAŞ bir sigara yaktı. 
- Bir kadeh te rakı koydu. Bir kadeh daha...vapurda sanıyor kendini... 
- Hoop Samsun'a gitti kafa İkinci kadeh bitmeden... 
- Kafa çakır tabi... 
- Gaza geldi Kafa gitti tabi 
- Ağzından çıkanı kulağı duymuyor. 
- Şapkasız çıkmam abi 
- Geometri kitabı yazmış AYYAŞ ( Burada Ayyaş vurgulu söyleniyor. ) 
- Meze bitti o ara Deniz börçüleri istedi AYYAŞ 
- Derken AYYAŞ o ara iptal 
- Yahu! ne gerek vardı Atam 
- Doğruldu AYYAŞ 
- İşte böyle canlar 
- Kimine göre kahraman biri, kimine göre AYYAŞIN TEKİ" ( Ayyaş tanımlaması sona alınmış ve yine vurgulu. )

Videonun 2 dk 54 sn uzunluğunda olması da 11 nümerolojisi açısından dikkat çekmektedir. Hatırlanacağı üzere farklı boyuta geçiş portalı, döngü ve düalite sembolü olan 11* sayısı, satanik okültizmde şirki ve inkarı sembolize etmektedir. 

( * 10 sayısı Rab'bin birliğini, tekliğini sembolize eden sayı olup, gafil müşrikler 11 sayısına Rab'den üstün olma O'nun üzerinde ( haşa ) olma anlamı yüklemektedirler. Satanist müşrikler 11 sayısını kullanmaları durumunda eylemlerinin başarılı olacağına inanmaktadırlar. Bu açıklama 10 ve 11 sayılarına ilişkin okültizm açısından bir açıklama olup, Atatürk ile ilintilendirilmemektedir. )

Hitler'in Nazi propagandası yöneticisi olan Joseph Goebbels'in, zihin kontrol tekniklerinden birine ilişkin olarak sarfettiği aşağıdaki cümlesi konu bağlamında önem arzetmektedir. "Bir insana yalan olsa bile bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser."


Döngü sonunda, ruhsal tekamüle erişmek ve üst frekansa ( boyuta ) geçiş yapmak isteyen inananların, bilgi edinme, tefekkür, odaklanma ve bilgi analizi konularında derinleşmeleri, gerçek ile batılı ayrıştırma süreçlerinde kendilerine büyük fayda sağlayacaktır.

Bu vesileyle Atatürk'ü "SAYGIYLA" ve rahmetle anıyoruz.


22 Nisan 2020 Çarşamba

Zulmün kaçınılmaz sonucu Tufan

"Tufan" kelimesi "Büyük sel, Felaket" anlamına gelmekte olup, ayetlerde Tufanın döngü sonunda dünyada yayılarak artan dejenerasyon sebebiyle vuku bulduğu bildirilir. Tufan kelimesinin kökünde "Fan" ( Sonlu, Sonu olan ) kelimesi bukunmakta olup kök anlamı "Sonlanma"'dır. ( Baştaki "T / Tu" eki Arapça'da sıfatı isim yapmak için kelimenin başına konulan ektir. Örnek: Zuhur ( Ortaya çıkmak ), Tezahür ( Ortaya çıkma ) )

"Tufan", negatif frekansın yani negatif titreşimlerin sebebiyet verdiği bozunmanın, yozlaşmanın ve soysuzlaşmanın ( dejenerasyon ) ilahi kader mekanizmasındaki sonucunun sembolik ifadesidir. "Tufan", her frekansta o frekansın algı ve idrak seviyesine göre farklı şekillerde tezahür eder.

Kur'an'da "Tufan" kelimesinin sadece "Suçlular" ve "Zalimler" kelimeleriyle ilintili olarak yer alması bu bağlamda dikkat çekmektedir. Yani suçun ve zulmün artması Tufanın kök sebebidir.

7/133 - Fe erselna aleyhimüt TUFANE vel cerade vel kummele ved dafadia ved deme ayatin müfessalatin festekberu ve kanu kavmen mücrimın 
( Ayrıntılı ayetler olarak üzerlerine TUFAN, çekirge, haşereler, kurbağalar ve kan gönderdik de kibirlendiler ve suçlular kavmi oldular. )

29/14 - Ve lekad erselna nuhan ila kavmihı fe lebise fıhim elfe senetin illa hamsıne ama fe ehazehümüt TUFANÜ ve hüm zalimun
( Ve Nuh' u kavmine gönderdik de onların içinde elli yıl hariç bin sene kaldı. Böylece onlar zalimlerken onları TUFAN  yakaladı. )

Her iki ayetin de numarasında, döngü sonunun sembolü olan 7 nümerolojisi bulunmaktadır.

7/133 ... 7 ve 7 ( 1+3+3 = 7 )

29/14 ... 2+9+1+4 = 16 ... 1+6 = 7

Soru : "Yoksa sen "değişime" karşı mısın?" Cevap : ""Değişimin" ne yönde olduğuna bağlı."

"Değişime karşı olmak." kavramı toplumda otomatik olarak "Status Quo'culuk, Bağnazlık, Dar Kafalılık, Gericilik ve Dogmacılık" kavramlarıyla nitelendirilmektedir. Hatta "Değişime açık mısınız?" sorusu bir çok şirket tarafından, "Çalışanlara değer verip, onların da görüşlerini alma ve demokratik ortam yaratma" kisvesi altında yapılan "İç Değerlendirme Anketlerinde"! yer alan ve çoğunluğun hemen "Evet" olarak yanıtladığı bir sorudur. Neden böyle olmaktadır? Çünkü çalışanlar çok iyi bilmektedirler ki eğer bu soruya "Farklı" bir yanıt verirlerse, şirket tarafından "Değişime kapalı" olarak nitelenecek ve mimleneceklerdir. Bir başka deyişle aslında şirketler bu anket metodlarıyla bir zihin kontrol ve telkin süreci yürütmekte ve çalışanları, önlerine sunulacak her türlü değişim uygulamasını bilinçaltında kabul eder hale getirmeye çalışmaktadırlar. Oysa ki "Değişime açık veya kapalı olmak", değişimin mahiyetiyle ilgili bir husustur.

Bugün "yenilik", "teknoloji", "çağdaşlık", "modernlik" ve "DEĞİŞİM" kavramları ardına saklanılmak suretiyle etik ve ahlaki olmayan bir çok uygulamaya zemin oluşturulmakta, bireylerin özgürlükleri ve hakları aşamalı olarak daha fazla gasp edilmekte ve toplum dejenere edilmektedir.

Aşağıdaki Kur'an ayetlerinde, zaman ilerlese de temel ahlaki değerlerde ve dini ilkelerde asla değişim olamayacağı, olmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Ayrıca, ayetlerde "Değişim, yenilik" kisvesi altında kurulan "tuzaklara" da işaret edilmektedir.

17/77 - Sünnete men kad erselna kableke min rusülina ve la tecidü li sünnetina tahvıla 
( Resullerimizden o senden önce gönderdiğimiz kimselere adetlerdir. Adetimizde değişim, dönüşüm bulamazsın. )

35/43 - İstikbaran fil erdı ve mekras seyyi' ve la yehıykul mekrus seyyiü illa bi ehlih fe hel yenzurune illa sünnetel evvelın fe len tecide li sünnetillahi tebdıla ve len tecide li sünnetillahi tahvıla
( Yerde kibirlenme ve kötülük tuzağıdır. Kötülük tuzağı sahibinin haricindekinin başına geçmez. Ancak evvelkilerin adetlerini mi gözetiyorlar? Allah' ın adetinde değişim bulamazsın. Allah' ın adetinde dönüşüm, başkalaşım bulamazsın. )






Meryem tesiri ve COVID19 kurgusu

"Meryem" kelimesi Mesih İsa'nın annesinin ismi olarak bilinse de kök anlam olarak "İsyan, Ayaklanma" anlamı taşımaktadır. Kelime "Ma", "Ri" ve "Em" bileşenlerinden oluşmaktadır.

Ma = Olumsuzluk eki ( -değil, yok, -ma ) ( Türkçe'deki olumsuzluk eki olan "-ma" kelimesinin de kaynağıdır. )

Ri = Uyum, Rıza, İtaat ( "Riayet" kelimesi de "Ri" köküne "at/et" eki alarak türemiş bir kelimedir. "at" eki Arapça'da sonuna geldiği kelimeye "etme, yapma" anlamını kazandırır. Örnek : MüracaAT, İtaAT, MükafAT .... )

Em = Gibi olan ( Bu ek "-en" de olabilir. "Marian" kelimesindeki gibi...

"Ma" ve "Ri" kelimeleri birlikte "Mari / Meri" kelimesini oluştururlar ki bu kelime "İsyan, Ayaklanma" anlamına gelmektedir. Dolayısıyla "Meryem" kelimesi "İsyan Eden, Ayaklanan" anlamına da gelmektedir.

“"Meryem" kelimesinin İsyan” mânasındaki "Merî" ile bağlantılı olarak “Onların isyanı” anlamına geldiği de söylenmiş, fakat bu görüş bir genç kıza böyle bir ismin verilemeyeceği, Nehemya’daki (9/17) kelimenin basit bir hece birleşmesi olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir."


Meryem suresi 19. sure olup, sure numarasının işaret ettiği olgulardan biri de "Değişim"'dir. Söz konusu "Değişim" Meryem suresinin 19. ayetinde "Mesih İsa'nın doğumu" ile sembolize edilmiştir.

19/19* - Kale innema ene rasulü rabbike li ehebe leki ğulamen zekiyya ( “Kesinlikle ben sana temiz oğlan bağışlamak için Rab’binin resulüyüm." dedi. )

* Türk milleti için bir "doğum" niteliğinde olan 1919 yılı da konu bağlamındaki uyumuyla dikkat çekmektedir.

İnşikak suresinin 19. ayetinde yer alan "Tabakadan tabakaya bineceksiniz" ifadesi de maddi olarak "Kuantum sıçramasını" ruhi olarak "İdrak seviyesi yükselişini, Değişimi, Ruhsal Yeniden Doğuşu" tanımlamaktadır. Zaten önceki iki ayette de Güneş sisteminin, ait olduğu Samanyolu galaksisinin eksenine hizalanması fenomeni olan "Kozmik Hizalanma" olayı tanımlanmaktadır. Kozmik Hizalanma bir Kuantum Sıçramasıdır.

84/17 - Vel leyli ve ma veseka ( Ve gece ve o barındırdıkları, )
84/18 - Vel kameri izet teseka  Ve Ay dizilip derlendiğinde, )
84/19 - Le terkebunne tabekan an tabekın ( Tabakadan tabakaya binip karışacaksınız. )

Bu çerçevede 20"19" yılı, insanlığın kolektif bilincinin yükselmesine bağlı olarak değişimlerin başladığı yıldır. Ancak küresel şeytanlar bu yükselişin "Küresel Gezi Olayı"'na dönüşme potansiyeli olan kitlesel bir harekete sebebiyet vereceğini bildiklerinden** virüs salgını kurgusunu uygulamaya koyarak insanları evlerine kapatmışlar ve kontrol mekanizmalarını aşamalı olarak artırmaya çalışmaktadırlar. Ancak

** Küresel şeytanlar, Kur'an ilmi, Kur'an nümerolojisi ve cinlerin kulak hırsızlığı vesilesiyle ilahi nizamın kronolojisinin bir bölümüne haiz durumdadırlar. Bu durum Rab'bin İblis'e kıyamet gününe ( ayağa kalkış gününe ) kadar süre vermiş olmasından kaynaklanmaktadır. Artık o süre dolmuştur ve şeytanlar bunu çok iyi bilmektedirler. Bu noktadan sonra artık tek yapabilecekleri kaos, panik ve korku ortamı yaratarak insanları kontrol altında tutmaya çalışmak olacaktır. Ancak bu girişimleri de başarısızlıkla sonuçlanacaktır.