30 Mayıs 2022 Pazartesi

İncelik, Yumuşaklık ve Kabalık, Katılık meselesi

Konuşma dilinde zerafet, kibarlık, nezaket, hassasiyet, yumuşaklık, anlayış gibi anlamları ifade etmek üzere kullanılan "İncelik" kelimesi yüksek frekansın niteliğini temsil eden kelimelerden biridir. Zira sesten örnek verilecek olursa ses titreşimleri yani frekansları azaldıkça ses kalınlaşır, frekanslar arttıkça ise ses incelir. 

"Süptil" veya "Süptilite" kelimeleri de "İnce" veya "İncelik" anlamlarına gelmekte olup, hem yüksek frekanslı üst planlardaki yaşam formatını, hem de düşük frekanslı kaba madde planı dünyada frekanslarını yükseltebilmeyi başaran varlıkları niteleyen kavramlardır. 

"Süptil / İnce / Yumuşak" nitelikli yani yüksek frekansta titreşen varlıklarda vicdan azabı, feragat, hoşgörü, pişmanlık, iyilik, dürüstlük gibi rahmani olgular öne çıkarken "Kaba / Katı" yani düşük frekansta titreşen varlıklarda ise bencillik, kötülük, zorbalık, zulüm, inat, hırs gibi şeytani olgular öne çıkmaktadır. İşte bugün dünyanın adeta bir bir kan ve gözyaşı havuzu olmasının sebebi yukarıda bahsedilen düşük frekanslı olguların yoğunluğudur.

Düşük frekanslı, kaba nitelikli ve şeytani varlıkların ruhsal durumu ayetlerde "Kasiyet-i kulub" ( Kalplerin katılaşması ) ifadesiyle temsil edilmektedir.

2/74 Summe KASET KULUBUKUM min ba'di zalike fe hiye kel hicarati ev eşeddu kasveh ....

( Sonra, bunun ardından KALPLERİNİZ KATILAŞTI da onun sertliği o taşlar gibidir veya daha şiddetlidir. ... )

6/43 Fe lev la iz caehum be'suna tedarrau ve lakin KASET KULUBUHUM ve zeyyene lehumuş şeytanu ma kanu ya'melun

( Onlara zorluğumuz, azabımız geldiğinde yalvarmalı değiller miydi? Ve lakin KALPLERİ KATILAŞTI ve şeytan o yapmış olduklarını onlara süsledi. )

Yüksek frekanslı ince ( süptil ) nitelikli varlıkların ruhsal durumu ise Al'i İmran suresinin aşağıdaki ayetinde resulün cahil inkârcılara karşı davranışsal yaklaşımı üzerinden "Linte" ( Yumuşak davranırsın ) kelimesi vasıtasıyla misallendirilmiştir. Aynı ayette kaba nitelikli ve düşük frekanslı ruhsal durum da "Galiyzel kalb" ( Katı / Kaba kalpli ) ifadesiyle temsil edilmektedir. Ayette inceliğin ve yumuşaklığın yani yüksek frekansın uzlaştırıcı ve sorun çözücü etkisi de vurgulanmaktadır.

3/159 Fe bima rahmetin minellahi LİNTE LEHÜM ve lev kunte fezzan ĞALİYZAL KALBİ lenfeddu min havlike fa'fu anhum vestağfir lehum ve şavirhum fil emr fe iza azemte fe tevekkel alellah innellahe yuhibbul mutevekkilin

( Böylece, o Allah’tan olan rahmetten dolayı ONLARA YUMUŞAKTIN. Şayet KABA ve KATI KALPLİ olsaydın, çevrenden dağılacaklardı. O halde, onları affet ve onlara af iste. Onlara işler hakkında danış. Azmettiğinde ise Allah’a  dayanıp sığın. Kesinlikle Allah dayanıp sığınanları sever. )

26 Mayıs 2022 Perşembe

"Mantik" ve "Akl" kelimelerine etimolojik bakış

"Mantık" kelimesi, Arapça "İntak / Nataka" ( Konuşmak, Söylemek ) kökünün, başına "M" ön eki gelmesiyle sıfata dönüşmüş hali olup "Konuşturan, Konuşulan, Konuşulabilir, Söylenebilir" anlamını taşımaktadır. ( "Nutuk" ( Konuşma, Söylev ) kelimesi de aynı köktendir. )

"Mantik" kelimesi Kur'an'da "Mentikat tayr" ( Kuş konuşması ) ifadesinde tezahür etmektedir.

27/16 .... ullimna mentikat tayri .... ( .... bize kuşların konuşması öğretildi. ... )

Türkçede ise "Mantık / Mantıksal" kelimesi "Akla yatkınlık* / Akla yatkın" anlamlarını temsil etmektedir. Kökende "Konuşulabilir olan, Konuşulursa yadırganmayacak olan" anlamı bulunmaktadır.

* Batı dillerinde "Akla yatkın" anlamına gelen "Rational / Rationel" ve "Reasonable / Raisonnable" kelimelerinin kökünde Arapça "Ra's" ( Baş, Kafa ) kelimesi bulunmaktadır. Yani kökende "Kafaya uygun" anlamı bulunmaktadır.

Batı dillerindeki "Logical / Logique / Logish / Logico" kelimeleri ise Türkçedeki "Mantıksal" kelimesinin karşılıkları olup, köklerinde, "Mantık" kelimesinde olduğu gibi, yine "Söz, Kelime, Konuşma" anlamına gelen "Log / Logos kelimesi bulunmaktadır. ( Log+ical; M+intaka )

Arapçada "KL" kökünden türemiş olan "Ekl / Ekele" ( Yemek ), "Akale" ( Akletmek, İdrak etmek ) ve "Kale" ( Söylemek ) kelimeleri anlamsal olarak ilgisiz gibi görünseler de batinen ilintililerdir. Zira "Akletmek" esasen "Gıdanın mideye konması" gibi "Bilginin hafızaya konması" mahiyetindedir. Yani kökende "İçine alma, İçselleştirme" anlamı bulunmaktadır. Keza "Kale" ( Söylemek ) fiili de "KL" kökünden olup batinen "Kelimeleri ağızda çiğnemek, Kelimeleri yemek" anlamını içermektedir. Zira insan konuşurken "kelimeleri ağzıyla çiğniyor, yiyor" gibi tasvir edilebilir.

Yukarıdaki hususlara en net örnek, negatif frekansın tezahürüne vesile olan, insanın henüz hazır olmadığı bilgilerin Adem ve eşi tarafından akledilmesi / alınması vakasının Kur'an'da "Yasak ağacın meyvesinden yemek" olarak sembolize edilmiş olmasıdır.

20/121 Fe EKELA minha fe bedet lehuma sev'atuhuma ve tafika yahsifani aleyhima min verakil cenneti ve asa ademu rabbehu fe ğava

( Ondan YEDİLER de çirkinlikleri, ayıpları onlara ortaya açığa çıktı. Bahçenin yapraklarından üzerlerine örtüp yamamaya başladılar. Adem Rab’bine isyan etti de azdı. )

"Bilgi almanın / Bilgelik kazanmanın / Akletmenin", "Ağacın meyvesinden yemek" olarak sembolize edildiği İncil ayetleri ise şöyledir.

1 Genesis 3 -5 "Çünkü Tanrı biliyor ki, o AĞACIN MEYVESİNİ YEDİĞİNİZDE gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü BİLEREK Tanrı gibi olacaksınız."

1 Genesis 3 -6 Kadın ağacın güzel, MEYVESİNİN YEMEK İÇİN UYGUN ve BİLGELİK KAZANMAK için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi.

1 Genesis 3 -7 İkisinin de GÖZLERİ AÇILDI. Çıplak olduklarını ANLADILAR. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.

İncil' in aşağıdaki ayetlerinde de "Yemek fiilinin, "Bilginin akledilmesi, idrak edilmesi" anlamında kullanıldığı görülmektedir.

26 Ezekiel 3 -1 Bana, "Ey insanoğlu, sana verileni YE. Bu TOMARI YEDİKTEN sonra git, İsrail halkına seslen" dedi.

26 Ezekiel 3 -2 Böylece ağzımı açtım, YEMEM için TOMARI bana verdi.

26 Ezekiel 3 -3 Bana, "Ey insanoğlu, sana verdiğim TOMARI YE, mideni onunla doldur" dedi. Bunun üzerine TOMARI YEDİM. Bal gibi tatlı geldi bana.

26 Ezekiel 3 -4 Sonra şöyle dedi: "Ey insanoğlu, İsrail halkına git, onlara SÖZLERİMİ İLET.

"Ekele" ( Yemek ), "Akale" ( Akletmek ) ve "Kale" ( Söylemek ) fiillerinin Kur'an'da yer aldığı bazı ayet örnekleri şöyledir.

2/174 İnnellezine yektumune ma enzelellahu minel kitabi ve yeşterune bihi semenen kalilen ulaike ma YE'KULUNE fi butunihim illen nara ve la yukellimuhumullahu yevmel kiyameti ve la yuzekkihim ve lehum azabun elim

( Kesinlikle o kitaptan o Allah’ ın indirdiğini gizleyenler ve onu az değere satanlar, işte onlar karınlarına ateşin haricinde YEMEZLER. Allah ayağa kalkış gününde onlara kelam edip söz söylemez ve onları temizlemez. Elim azap onlaradır. )

2/75 E fe tatmeune en yu'minu lekum ve kad kane ferikun minhum yesmeune kelamellahi summe yuharrifunehu min ba'di ma AKALUHU ve hum ya'lemun

( Böylece size inanmalarını mı ümit edersiniz? Ve onlardan bir kısmı Allah’ ın kelamını işitip AKLETTİKTEN sonra bile bile onu tahrif ettiler. )

38/84 Kale fel hakku vel hakka EKUL

( "Böylece gerçek. Gerçeği SÖYLERİM." dedi. ) 

11/44 Ve kile ya erd ubleiy maeki ve ya semau AKLİİY ve ğidal mau ve kudiyel emru vestevet alel cudiyyi ve kile bu'den lil kavmiz zalimin

( Ve "Ey yer suyunu yut ve ey gök onu YE." denildi. Su çekildi. İş yapıldı. Cudi'nin üzerine seviyelendi. "Zalimler kavmi uzak olsun." denildi. )

25 Mayıs 2022 Çarşamba

Üç Çatallı Gölge ... 666 ...  9 ve Üçgen

Şeytani frekansın, Teslisin ( Trinity / Üçleme ) ( Baba, Oğul, Kutsal Ruh ), şirkin sembolü olan "İçinde göz olan üçgen" ( ve "666" sayısının nümerik kaynağı kutsal kitaplarda şöyle yer almaktadır.

66 Vahiy 13 - 18 Bu konu bilgelik gerektirir. Anlayabilen, canavara ait sayıyı hesaplasın. Çünkü bu sayı insanı simgeler. Sayısı ALTIYÜZALTMIŞALTIDIR.

"İnsanı simgeleyen, canavarın sayısı" .... yani insanın düşük negatif frekansların tesirine gark olmasını, seytani frekansların kontrolüne girmiş olmasını simgeleyen sembol...

İncil'de 666 sayısının geçtiği ayetin numarası 18 olup bu sayı 3x6 veya 6+6+6 işleminin sonucudur. ( 1+8 = 9 ... 9 sayısı okültizmde sihirin ve negatif frekansın sembolüdür. )

Ayrıca "İnsan" ( إِنْسَان‎ ), "Adem" ( آدم ), "Racul" ( راجل ) ( Adam, İnsan, Ayaklı olan ) kelimelerinin ebced değerleri de sırasıyla 162, 45 ve 234 olup, her üç sayının da nümerolojik değeri 9 olmaktadır.

İnsan ( إِنْسَان‎ ) ... elif 1 + nun 50 + sin 60 + elif 1 + nun 50 = 162 ... 1+6+2 = 9

Adem ( آدم ) ... mim 40 + dal 4 + elif 1 = 45 ... 4+5 = 9

Racul ( راجل ) ... lam 30 + cim 3 + elif 1 + ra 200 = 234 ... 2+3+4 = 9

Bir üçgenin iç açılarının toplamını ifafe eden 180 sayısı da 18 sayısıyla nümerolojik uyum arzetmektedir. Bir eşkenar üçgenin iç açılarından her birinin 60 derece olması da 666 simgesinin bir tezahürü niteliğindedir.

Mürselad suresinin 30. ayetindeki "Selasi şu'abin" ( Üç çatal ) ifadesi "Üçgen"'e işaret etmekte gibidir.

77/30 İntaliku (1) ila (2) zillin (3) ziy (4) SELASİ (5) ŞU'ABİN (6)

( ÜÇ ÇATALLI gölgeye gidin. )

- Ayetin numarasının ( 30 ) nümerolojik değeri 3 ( 3+0 = 3 ) olup, üçgenin üç kenarına / üç çatalına işaret etmektedir.

- Ayetin numarası olan 30 sayısı ile ayetteki kelime adedi olan 6 sayısı çarpıldığında ( 30x6 = 180 ... 1+8+0 = 9 ) 180 sayısı elde edilir ki bu sayı üçgenin iç açılarının toplamına eşittir. 30 ve 6 sayılarının nümerolojik toplamları da ( 3+0+6 = 9 ) 9 sayısını vermektedir.

- Ayette "3" sayısının yer alması ve ayette "6" kelime bulunması doğrudan "üç adet altı"ya yani 666 sayısına işaret niteliğindedir.

- Okült satanik iletişimde kullanılan aşağıdaki el işareti de "üç çatalı" ve "üç adet altıyı" yani 666 sayısını simgelemektedir.

Ayrıca "Süleyman'ın Mühürü" veya "Davut Yıldızı" olarak bilinen, içiçe geçmiş zıt yönlü iki üçgenden oluşan ve düalitenin, döngünün ve boyutlar arası geçişin sembolü olan şekilde de 6 adet küçük üçgen ( üç çatal ) yani toplam 18 ( 1+8 = 9 ) kenar ( çatal ) bulunmaktadır.

27. sure ( 2+7 = 9 ) olan Neml suresinin aşağıdaki ayetinde ilk kez "Hz. Süleyman'a ait bir "Kitaptan" bahsedilmektedir. Bu kitabın, ilahi kozmik bilgileri, sihir ilmini ve içiçe geçmiş iki ücgenden oluşan sembolü de içeren bir kitap ( Grimoire ) olabileceğine, en aşağıda linkleri verilen bölümlerde değinilmişti. ( "Kitab" kelimesinin kök anlamı "Yazı"'dır. ) 

27/28 İzheb (1) bi (2) KİTAB (3) i (4) haza (5) fe (6) elki (7) h (8) iley (9) him (10) summe (11) tevelle (12) an (13) hum (14) fe (15) unzur (16) maza (17) yarciun (18) 

( Bu KİTAP ile git de onu onlara atıp bırak. Sonra onlara yüz çevir de neye dönerler bak. )

Ayetteki "Kitab" kelimesi 3. kelime olup, ayette 18 kelime bulunmaktadır.

Hz. Süleyman'ın negatif frekanslı varlıkları ( cin şeytanları ) buyruğuna aldığı ve onlara inşaat işleri ve başka işler yaptırdığı ayetlerde bildirilmektedir. Ayrıca satanik okült cemiyetlerde Hz. Süleyman'a ilişkin birçok unsurun ( iki kolon, duvarcılık, pergel, üçgen, önlük vb. )  sembol olarak kullanıldığı bilinmektedir.

Teslis ( Üçleme ) hususu Kur'an ayetlerinde şöyle yer almaktadır.

4/171 Ey kitap sahipleri, dininizde azgınlık etmeyin ve Allah üzerine gerçek haricindekini söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, kesinlikle Allah’ın resulü, Meryem'e attığı kelimesi ve O’ndan ruhtur. O halde, Allah’a  ve O’nun resullerine inanın ve ÜÇTÜR DEMEYİN. Kendi hayrınıza bundan imtina edin, vazgeçin. Kesinlikle ki Allah tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa O’nadır. Vekil olarak Allah kafidir. )

5/73 O "Kesinlikle Allah, ÜÇÜN ÜÇÜNCÜSÜDÜR." diyenler inkar etmişlerdir. Tek ilahtan başka ilah yoktur. Eğer o söylediklerinden vazgeçmezlerse, kesinlikle onlardan o inkar edenlere elim azap dokunacaktır. 

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2021/12/ana-formul-bismillah.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2021/11/cinler-7-ikili-yedi-ve-9-numerolojisi.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2021/11/ars-goetia-ve-clavicula-salomonis.html?m=1

"Elif Lam Ra" matrisi, 6 ve 9

Hurufu mukatta kapsamında olup, Kur'an'daki tezahürüne göre bir üçlü set oluşturan huruflardan bir diğeri de "Elif Lam Ra" setidir. Bu üçlü huruf seti Kur'an'da 6 kere tekrarlanmaktadır. 

10/1 Elif Lam Ra
11/1 Elif Lam Ra
12/1 Elif Lam Ra
13/1 Elif Lam Mim Ra
14/1 Elif Lam Ra
15/1 Elif Lam Ra

Ayetlerdeki dizilime göre, sadece "Elif Lam Ra" üçlüsü dikkate alındığında, bu harflerin Arapça alfabedeki sıra değerlerinden 3x6'lık bir matris aşağıdaki gibi oluşmaktadır.


- Elif, Lam ve Ra harflerinin alfabedeki sıra numaralarının toplamının nümerolojik değeri 6 sayısını vermektedir. ( 1+12+20 = 33 ... 3+3 = 6 )

- Elif Lam Ra huruf üçlülerinden oluşan matriste toplam 18 harf ( 3x6 ) bulunmaktadır. ( 1+8 = 9 )

- Yukarıdaki matriste yer alan sayıların toplamları 198 sayısını vermektedir ki bu sayının nümerolojik değeri 9 sayısını vermektedir. ( 1+9+8 = 18 ... 9 ) ( Kur'an'da 6 sayısının 9 kere, 9 sayısının ise 6 kere tekrarlanması da konu bağlamında dikkat çekmektedir. Ayrıca 6+9 işleminin sonucu olan 15 sayısının nümerolojik değeri 6, 6x9 işleminin sonucu olan 54 sayısının nümerolojik değeri ise 9 sayısını vermektedir. ( 1+5 = 6 ve 5+4 = 9 )

- Hurufu mukattanın "kitabın ayetleri ( işaretleri, kodları )" olduğunun, "Elif Lam Ra" üçlüsü vasıtasıyla bildirildiği iki ayet bulunmaktadır ki bu ayetlerin her birinde toplam 9'ar kelime bulunmaktadır.

10/1 Elif (1) Lam (2) Ra (3) tilke (4) ayatu (5) el (6) kitabi (7) el (8) hakim (9)
( Elif lam ra. Bunlar hakim kitabın ayetleridir. )
12/1 Elif (1) Lam (2) Ra (3) tilke (4) ayatu (5) el (6) kitabi (7) el (8) mubin (9)
( Elif lam ra. Bunlar apaçık kitabın ayetleridir. )

- Yukarıdaki ayetlerdeki kelime adetlerinin toplamının nümerolojik değeri de 9 sayısını vermektedir. ( 9+9 = 18 ... 1+8 = 9 )






"Elif Lam Mim" matrisi ve 88

Hurufu mukatta içinde yer alan ve ardışık üçlü niteliğinde olan bir huruf seti de "Elif Lam Mim" üçlüsüdür. Bu huruf üçlüsü Kur'an'da 8 kere ve 8 farklı ayette tekrarlanmaktadır.

2/1   Elif Lam Mim
3/1   Elif Lam Mim
7/1   Elif Lam Mim Sad
13/1 Elif Lam Mim Ra
29/1 Elif Lam Mim
30/1 Elif Lam Mim
31/1 Elif Lam Mim
32/1 Elif Lam Mim

Elif Lam Mim

"Elif Lam Mim" harf üçlüsü yanyana olarak "Allah işaretler. / Allah sonlandırır." anlamlarını yansıtmaktadır. ( Elif+Lam = EL ve Mim = İşaretleme, Tamamlama )

Ayetlerdeki dizilime göre, sadece "Elif Lam Mim" üçlüsü dikkate alındığında, bu harflerin Arapça alfabedeki sıra değerlerinden 8 satırlı bir matris aşağıdaki gibi oluşmaktadır.

- Elif, Lam ve Mim harflerinin alfabe sıra değerleri toplamı 26 sayısını, bu sayının nümerolojik değeri de 8 sayısını vermektedir. ( 1+12+13 = 26 ... 2+6 = 8 veya 1+1+2+1+3 = 8 )

- 88. sure olan Ğaşiye ( Örtü ) suresinin 26 ayetten oluşması, iki adet sekiz, 26 ve 8 sayıları açısından "Elif Lam Mim" matrisinin nümerik yapısıyla uyum arzetmektedir. Ğaşiye suresiyle Elif Lam Mim huruf setinin nümerik ve semantik ilişkisinin mevcudiyeti kuvvetle muhtemeldir.

- Matristeki sayıların toplamı 208 sayısını vermektedir ki bu sayıdaki 2 ve 8 rakamları iki adet sekiz sayısına işaret etmekte gibidir.

- Kur'an'da hurufu mukattanın kitabın ayetleri ( işaretleri, kodları ) olduğunun "Elif Lam Mim" seti vasıtasıyla bildirildiği tek ayet Ra'd suresinin ilk ayetidir. Bu ayetin 8 kelimeden oluşması da konu bağlamında dikkat çekmektedir.

13/1 Elif (1) Lam (2) Mim (3) Ra (4) tilke (5) ayatu (6) el (7) kitab (8)

( Elif Lam Mim Ra bunlar kitabın ayetleridir. )

- 8 ayette yer alan "Elif Lam Mim" huruf üçlüsü sadece iki ayette ( 7/1 ve 13/1 ) ilave harf ( Sad ve Ra harfleri ) alarak tezahür etmektedir ki bu iki ayette toplam 8 huruf bulunmaktadır. ( Elif Lam Mim Sad Elif Lam Mim Ra )

24 Mayıs 2022 Salı

"Ha Mim" ikilisi ve mimleyen 7

"Mim" kelimesi "İşaret, Sonlanma, Görüldü" anlamlarına gelen bir kelime olup köken olarak "İşaretleme" anlamını taşımaktadır.

Türkçede yer alan "İMge" ( Şekil, Tasavvur, Hayal, Resim ), "İMleç" ( Gösteren, İşaret eden ) ve batı dillerindeki "IMage" ( Şekil, Tasavvur, Hayal, Resim ) kelimelerinin kökü "İM" kelimesidir. Arapçadaki "MİM" kelimesinin "M" ön eki ve "İM" kökünden oluşmuş olması kuvvetle muhtemeldir. Zira Arapçada kök kelimenin başına gelen "M" harfleri kelimeyi isim veya sıfata dönüştürmektedir. Bu bağlamda bir isim olan "İM" kökünün başına "M" ön eki gelmesiyle oluşan "MİM" kelimesi "İşaretlenmiş, Görülmüş" kök anlamını taşımaktadır.

"Mim" kelimesi aynı zamanda, Yusuf suresinin ilk ayetinde "kitabın ayetleri ( işaretleri ) olarak tanımlanan hurufu mukatta kapsamında da yer almaktadır.

12/1 Elif lam ra tilke ayatul kitabil mubin

( Elif lam ra. Bunlar apaçık kitabın ayetleridir*. )

* "Ayet" kelimesi ( Ay+et = Ayet ) "İşaret" anlamına gelmekte ve köken olarak da "Görülen, Görülme" anlamını taşımaktadır. Zira kök kelime "Ayn" ( Göz ) kelimesinde de bulunan "Ay" kelimesidir ki bu kelime İngilizcede "Eye" olarak yazılmakta ve "Göz" anlamına gelmektedir. Dünyanın uydusunun isminin "Ay" olması da anılan köken ile ilintilidir. 

"Mim" kelimesi tiyatro oyunlarının son sahnesine de verilen isim olup "tamamlanmayı, sonlanmayı, görülmüş olmayı" ifade etmektedir.

"Mimlemek" fiili de "işaretlemek" anlamında kullanılmaktadır.

Hurufu mukatta kapsamında "iki" harften oluşan ve "yedi" kere tekrarlanan tek huruf seti "Ha Mim" ikilisidir.

40/1 Ha Mim

41/1 Ha Mim

42/1 Ha Mim

43/1 Ha Mim

44/1 Ha Mim

45/1 Ha Mim

46/1 Ha Mim

"Ha Mim" ikilisinin Arapça yazılışı

İkili harf setinden oluşan "Ha Mim" hurufunun yedi kere tekrarlanması, düalite ve döngünün nümerik sembolü olan ve Kur'an'ın önemli niteliklerinden biri olan "Seb'an minel mesani" ( İkililerden yedi / İkili yedi ) kavramına işaret etmekte gibidir.

15/87 Ve lekad ateynake SEB'AN MİNEL MESANİ vel kur'anel azim

( Ve biz sana İKİLİLERDEN YEDİYİ ve büyük Kur'an' ı verdik. )

- "Ha Mim" ikilisinin yer aldığı surelerin numaralarının toplamı 7 sayısının 43 katı olan 301 sayısını vermektedir.

40+41+42+43+44+45+46 = 301

43 x 7 = 301

43 sayısının nümerolojik değeri ( 4+3 = 7 ) 7 sayısını vermektedir. Dolayısıyla bu durum ikili yedi tezahürüne vesile olmaktadır. 

- "Ha Mim" huruf seti, yukarıda anılan yedi adet surenin hepsinde ilk ayette yer almaktadır. Ayet numaralarının toplamı ile ayetlerdeki kelime adetlerinin toplamı ( 7 + 14 = 21 ) 21 sayısını vermektedir ki bu sayı da 7'nin katıdır. ( 3 x7 = 21 )

- Sure numaralarının, ayet numaralarının ve ayetlerdeki kelime adetlerinin toplamı ( 301+7+14 = 322 ) ise 322 sayısını vermektedir ki bu sayınin nümerolojik değeri 7 olmaktadır. ( 3+2+2 = 7 )

- "Ha" harfi Arap alfabesindeki 8., "Mim" harfi ise 13. harftir. Bu iki sayının toplamı da 21 sayısını vermektedir. ( 3 x 7 = 21 )

- "Ha" harfinin sıra değeri ile huruf ikikisindeki tekrar adedi çarpıldığında 56 sayısı ( 7 x 8 = 56 ) , "Mim" harfinin sıra değeri ile huruf ikilisindeki tekrar adedi çarpıldığında 91 sayısı ( 7 x 13 = 91 ) elde edilmektedir. 

56 ... 5+6 = 11 ... 1+1 = "2"

91 ... 9+1 = 10 ... 1+0 = "1"

Nümerolojik olarak yine 21 sayısı elde edilmektedir.

- "Ha mim" ikilisi ilk kez 40/1 kodlu ayette geçmektedir. Ayet kodunu oluşturan rakamlar ile ayetteki kelime adedi toplandığında yine 7 sayısı elde edilmektedir. ( 4+0+1+2 = 7 )

"Şeairallah" ( Allah'ın işaretleri ) ifadesi ilk kez Maide suresinin 2. ayetinde ve bir uyarı cümlesi içinde yer almaktadır.

5/2 Ya (1) eyyuha (2) ellezine (3) amenu (4) la (5) tuhillu (6) ŞEAİR (7) allahi (8) ......

( Ey o inananlar, Allah' ın İŞARETLERİNE saygısızlık etmeyin. ...... )

- Ayetin kodunun nümerolojik değeri 7 sayısını vermektedir. ( 5+2 = 7 ) Ayrıca ayetteki "Şeair" ( İşaretler ) kelimesi 7. kelimedir. ( İkili Yedi tezahürü )

Altı günde yaratılış sonrasındaki "tamamlanma günü" olan yedinci gün kutsal kitaplarda "Yevmes sebt" ( Sebt** günü ) ifadesiyle tanımlanmaktadır. 7 sayısı ilahi nizamdaki "döngü", "döngü sonu" ve "tamamlanma, sonlanma" kavramlarının sembolüdür.

** "Sebt" ( Durma, Sonlanma ) kelimesi, "Sabit" ( Durağan, Durmuş ) kelimesinin kökü olup ayrıca Fransızcada "Yedi" kelimesinin karşılığı olan "Sept" kelimesiyle de fonetik ve semantik ortaklığa sahiptir.

"Yedinci gün" / "Sebt günü" / "Şabat - Sabat günü" kutsal kitaplarda şöyle yer alır.

2/65 Ve lekad alimtumullezina'tedev minkum FİS SEBTİ sebti fe kulna lehum kunu kiradeten hasiin

( Ve sizlerden SEBT GÜNÜNDE / YEDİNCİ GÜN İÇİNDE hududu aşanları bildiniz. Böylece onlara, "Kovulup reddedilmiş maymunlar olun." dedik.  )

1 Genesis 2 2 YEDİNCİ GÜNE gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu işi bitirdi. Yaptığı işten o gün dinlendi.***

1 Genesis 2 3 YEDİNCİ GÜNÜ kutsadı. Onu kutsal bir gün olarak belirledi. Çünkü Tanrı o gün yaptığı, Yarattığı bütün işi bitirip dinlendi. ***

*** "Dinlenmek" fiili, tamamlanma - sonlanma anlamını temsil eden muteşabih ve sembolik bir ifade olup Allahu Teala her türlü sıfattan, kelimeden, tasvirden ve tanımlamadan münezzehtir.

2 Exodus 16 23 Musa, "RAB'bin buyruğu şudur" dedi, "'Yarın DİNLENME GÜNÜ, RAB için kutsal ŞABAT GÜNÜ'dür. Pişireceğinizi pişirin, haşlayacağınızı haşlayın. Artakalanı bir kenara koyun, sabaha kalsın.'"


23 Mayıs 2022 Pazartesi

Birleyen, birleştiren harf Elif

Hurufu mukatta kapsamında olan ve alfabedeki birinci harf olan "Elif" harfi Kur'an'da 13 kere tekrarlanmakta olup, bu harfin bulunduğu tüm ayetler de ilgili surelerin birinci ayetleridir. Ayrıca "Elif" harfi bu ayetlerde daima birinci kelime olarak yer almaktadır.

Şekil itibarıyla da 1 sayısına benzeyen "Elif" harfinin "Birleştirici, Birleyici" kudreti mevcuttur.

"LF" köküne haiz "Alf / Elf" ( Alışmak, Uzlaşmak, Birleşmek, Bulmak ) kelimesinden türeyen "Ellefe" ( Uzlaştırmak, Alıştırmak, Birleştirmek ) fiilinin de "Elif" kelimesiyle kök ilintisi bulunmaktadır. Zira "Uzlaşma, Alışma" kavramları "Birleşme, Birlik olma, Bir araya gelme" anlamlarını da temsil etmektedirler. Ayrıca "Lefif" ( Sarılmış, Dürülmüş, Bir araya getirilmiş ) kelimesinin kökünde de "LF" harfleri bulunmaktadır.

"Elf" kökünün fiil ( Ellefe, Elf ), sıfat ( Muellef ) ve isim ( İlaf ) olarak geçtiği ayetler şöyledir.

3/103 Va'tesumu bi hablillahi cemian ve la teferraku vezkuru ni'metellahi aleykum iz kuntum a'daen fe ELLEFE beyne kulubikum fe asbahtum bi ni'metihi ihvana ve kuntum ala şefahufratin minen nari fe enkazekum minha kezalike yubeyyinullahu lekum ayatihi leallekum tehtedun

( Ve Allah’ ın ipine topluca sarılıp bağlanın. Ayrışmayın ve Allah’ ın üzerinize olan nimetini hatırlayın. Zamanında düşman olmuştunuz da kalplerinizin arasını UZLAŞTIRDI, ALIŞTIRDI. O’nun nimeti ile kardeşler oldunuz. Ateşten çukurun üzerindeydiniz de sizi oradan kurtardı. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Umulur ki yönlenirsiniz. )

8/63 Ve ELLEFE beyne kulubihim lev enfakte ma fil erdi cemian ma ellefte beyne kulubihim ve lakinnellahe ELLEFE beynehum innehu azizun hakim

( Ve kalplerinin aralarını UZLAŞTIRDI, ALIŞTIRDI. Şayet yerde ne varsa topluca harcasaydın bile kalplerinin aralarını UZLAŞTIRAMAZDIN, ALIŞTIRAMAZDIN. Lakin onların aralarını Allah UZLAŞTIRIR, ALIŞTIRIR. Kesinlikle O yücedir hakimdir. )

9/60 İnnemas sadekatu lil fukarai vel mesakini vel amiline aleyha vel MUELLEFETİ kulubuhum ve fir rikabi ve ğarimine ve fi sebilillahi vebnis sebil feridaten min allah vallahu alimun hakim

( Sadakalar Allah’tan farz olarak, kesinlikle fakirler, yoksullar, o işte çalışanlar, UZLAŞTIRILANLAR, ALIŞTIRILANLAR, boyunduruk içindekiler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar içindir. Allah bilendir hakimdir. )

2/170 Ve iza kile lehumuttebiu ma enzellellahu kalu bel nettebiu ma ELFEYNA aleyhi abaena e ve lev kane abauhum la ya'kilune şey'en ve la yehtedun

( Ve onlara o Allah’ ın indirdiğine tabi olun denildiğinde, "Bilakis babalarımızı o üzerinde BULDUKLARIMIZA* tabi oluruz." derler. Ya babaları hiçbir şeyi akıl edemeyenler ve yönlendirilmemiş olanlar idiyseler. )

* "Bulmak" fiili anlam olarak "Birleşmek" fiili ile ilintilidir. Zira "bulmak" kelimesi kökende, bir olgunu olduğu yere gelmek yani onunla birleşmek anlamına gelmektedir.

106/1 Li İLAFİ kurayş

( Kureyş' in ALIŞTIRILMASI için. )

106/2 İLAFİhim rihleteş şitai ves sayf

( Onların kış ve yaz göçlere ALIŞTIRILMASI için. )

Arapçada 1000 sayısı da "Elf" kelimesiyle ifade edilmektedir ki bu sayının nümerolojik değeri de 1 olmaktadır. ( Almancada ise "Elf" kelimesi yine 1 ile ilintili olup 11 anlamına gelmektedir.

Bir ayrıştırma unsuru "Rekabet"

Allah'ın tüm insanlara "eşit" olarak bahşettiği nimetleri gasp* ederek sahte kıt kaynak algısı yaratan ve ekonomiyi de "kıt kaynak yönetimi" olarak tanımlayan küreselcilerin, insanları, anlamsızca yarıştırmak suretiyle köleleştirebilmek için kurdukları çağdaş "köle evleri" niteliğindeki şirketler dünyadaki her nevi ıstırabın temel kaynağıdır.

( * Zengin ve fakir kavramlarının tezahürünün kök sebebi de yukarıda anılan "gasp" unsurudur. )

41/10 Ve ceale fiha ravasiye min fevkiha ve barake fiha ve KADDERA FİHA AKVATEHA fi erbeati eyyam SEVAEN LİS SAİLİN

( Ve "Orada, onun üstünde dağlar oluşturdu. Orada bereket verdi. Orada, GIDALARI, AZIKLARI, ARAŞTIRANLAR için dört günde EŞİT OLARAK DÜZENLEYEREK ÖLÇULENDİRDİ." )

"Şirket" ( Ortak olma, Ortaklık ) kelimesinin "Şirk" ( Ortak koşmak ) kökünden ve "et" ( -lık, gibi olma ) son ekinden oluşması da batini bir "Şirk" mesajı niteliğindedir. Zira küresel şirketlerin sahipleri, insanlara nimeti kendilerinin verdiği algısını yaymaya ve dolaylı olarak ilahlaşmaya çalışmaktadırlar.

Şirketler** esasen topluma negatif frekans yayma işlevi gören, kibir, kıskançlık, hırs, bencillik, firsatçılık, bölücülük, tuzak, ikiyüzlülük gibi temel düşük frekansların para adı verilen ilüzyonik olguyla motive edildiği yapılardır.

( ** İyi ve hayırlı niyetler doğrultusunda faaliyet gösterdiğine inanan ve gerçekten buna gayret eden kuruluşlar da maalesef onları dolaylı olarak içine alan ve faaliyetlerinin dolaylı olarak bağlı bulunduğu küresel şirket sistemine hizmet etmekte ve ister istemez iç yapılarında bu sistemin dinamiklerini barındırmaktadırlar. )

Bu negatif frekanslar, insanların sürekli rekabet halinde tutulabilmeleri, sahte ve uyduruk ünvanlar peşinde koşturulabilmeleri, neyi ne için yaptıklarını farkedememeleri, birbirlerine sahte gülücükler atarken aslında düşmanlık beslemeleri, birleşmek yerine ayrışmaları ve gruplaşmaları için katalizör işlevi görmektedir.

İşin en ilginç yanı ise "topluma faydalı olmak için çalıştıklarını" düşünen daha doğrusu bunu düşünmeye hipnotik şekilde şartlandırılan insanlar, esas işlevlerinin birilerini daha da zenginleştirmekten ibaret olduğunu, bu yolla kendileri de dahil olmak üzere birçok insanın fakirleştirildiğini ve köleleştirildiğini farkedememekte, farketseler bile belirli zorlayıcı unsurlar nedeniyle kendilerini bu şeytani sistemin dışına çıkaramamaktadırlar.

Dolayısıyla bu noktada, "sistemin dışına çıkamamak" ifadesi suçlayıcı değil hatırlatıcı bir ifadedir. Zira mevcut şirketler sisteminin ortadan kaldırılması ve insanların birlik, beraberlik, özveri, eşitlik, adalet ve dayanışma içinde yaşamasını sağlayacak birleşik insanlık düzeninin tesisi ancak kolektif bilinç yoğunlaşmasına dayalı kitlesel bir hareketle gerçekleşebilecektir ki bu da kaba madde planı dünyanın düşük frekanslarına gark olmuş insanlar için bir hayal ve ütopyadan başka bir nitelik arzetmemektedir.

"Rekabet kaliteyi getirir."

"Hayat adil değil ki."

"Yok öyle ideal bir dünya."

Yukarıdaki cümleler de zaten olabilecek olanın olamayacağına, bu yolda gayret sarfetmenin enayilik olduğuna inandırmak ve olması gerekenin olamamasını sağlamak için yayılmış söylemlerdir. Cümleler şöyle analiz edilebilir.

Öncelikle "Kaliteyi rekabet getirmez." Kaliteyi insanın zaman içinde artan ihtiyaçları getirir ki bu da birlikte ve özverili çalışmalar sayesinde kolaylıkla sağlanabilir. Rekabet sadece kibiri, üstün olma, yenme ve tahakküm altına alma arzusunu yani düşmanlığı getirir. Arapça kökenli olan "Rekabet" kelimesi "Boyunduruğa alma, Kıskanma, Göz dikme, Gözetme" anlamlarını içermektedir. Aynı kökten olan "Rakabe" kelimesi de "Boyunduruğa alınmış olan, Köle" anlamını içermektedir. Negatif frekanslı anlamı olan bir kelimenin pozitif sonuçlara vesile olamayacağı aşikardır. Ayrıca Beled suresinin 13. ayeti net bir talimat niteliğindedir.

90/13 Fekku rekabet

( Köleyi, boyunduruğu, rekabeti bırakmak. )

"Hayat adil değil." cümlesi de, yaptığı her türlü zulme ve zorbalığa kılıf uydurmaya, makul sebep ve mazeret bulmaya çalışan ve sanki kendisinden bağımsız ayrı bir olguymuş gibi suçu "hayat" kelimesine atmaya çalışan müşriklerin söylemidir. Var olma sebebinin, ilahi nizamın kendisine verdiği misyonun zaten "hayatın adil olmasını sağlamak" olduğunu idrak edememiş insanlar tekâmül merdiveninin daha ilk basamağını çıkamamış olanlardır.

"Yok öyle ideal bir dünya" cümlesi de yukarıdakinden pek farklı olmayan ve daha baştan adaletin, doğruluğun ve iyiliğin kitlesel olarak tesis edilebileceğine "inanmamak" anlamına gelen bir söylemdir. Oysa ki "öyle ideal bir dünyayı" tesis etmeye çalışma misyonu da her insanın gerçek var olma sebebidir. Ancak inanç, özveriyi, birlikteliği, paylaşmayı, karşılıksız vermeyi ve örnek olmayı gerektirir ki bugün dünyaya hakim olan şeytani şirketleşme sistemi bunu açıkça engellemektedir.

Değişim isteyenlerin yapmaları gereken ilk şey her ortamda ve her anlamda "rekabet" zihniyetini yani kibiri ve üstün olma dürtüsünü birey bazında bloke edebilmek, hoşgörü, sabır, anlayış ve tevazu frekanslarını yayabilmektir. Bu sürecin de öncelikle iletişim safhasından başlaması gerekmektedir. Zira artık neredeyse tamamen yazışmaya dönüşmüş olan karşılıklı iletişim platformlarındaki tartışmalarda kullanılan kibirli ifadeler, saygısız üsluplar ve lafı bir diğerinin ağzına tıkma gayreti bu ihtiyacı ortaya koymaktadır.

22 Mayıs 2022 Pazar

Gerçeği gören kalp

22/46 .... inneha la ta'mel ebsaru ve lakin ta'mel kulubulleti fis sudur

( .... Kesinlikle gözler kör olmaz ve lakin göğüslerin içindeki o kalpler kör olur.  )

Hacc suresinin 46. ayetinde gerçek anlamda görmenin göz ile değil kalp ile gerçekleştiği, tersten misalleme vasıtasıyla bildirilmektedir. Bu ayette göz maddi nitelikli bir organı, kalp ise maddi olmayan ruh / bilinç kavramını simgelemektedir. Zira kaba madde planı dünyada dahi göz ile fiziken görülen bir olgunun veya olayın anlamlandırılabilmesi  ve yorumlanabilmesi için idrak mekanizmasının yani ruhsal / bilişsel algı sisteminin ( kalp ve beyin ilişkisi ) işlevsel olması gerekmektedir. İdrak mekanizması bloke olmuş varlıklar kitapta "Kalbinde hastalık olanlar", "Kalpleri katılaşmış olanlar", "Kalpleri kılıflı olanlar" gibi tasvirlerle tanımlanmaktadırlar. Konuşma dilindeki "Vicdansız", "Kalpsiz" gibi ifadeler de ayni anlamın farklı ifadeleridir.



Farsça kökenli olduğu bilinen "Kör" ( Görmeyen) kelimesi esasen Türkçe kökenli olup "Gör" köküyle ilintilidir. "Kör" kelimesi Türkçede ve Moğolcada aynı zamanda "Sınır, Kenar" anlamı taşımakta olup "Kire", "Ker", "Her", "Har" olarak da telaffuz edilmektedir. ( Dillerde H ve K harfleri birbirlerini ikame etmektedirler. Örnek: Kart - Hard, Hristos - Christ vb. )

Batı dillerinde "Kalp" kelimesinin karşılığı olan kelimeler* yukarıda anılan "Kör", "Her", "Har" kökleriyle benzerlik arzetmektedir.

Heart ( İng )

Coeur ( Fra ) ( "Kör" okunur. )

Cor" ( Lat ) ( "Kor" okunur. ) 

Hertz" ( Alm )

Bu durum, ilk vahiy olan kelimelerin kendi aralarındaki semantik ve etimolojik  ilişkilerin çözümlenmesinin kozmik bilgilere erişim açısından önemini ortaya koyan örneklerden sadece biridir.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/07/akleden-kalp-mana-ve-maneviyat.html?m=1

Asr-i Husr mu? Asr-i Sûrur mu?

Kur'an'ın 103. suresinin ismi olan "Asr" kelimesi "Bir devrelik zaman, Döngü, Devre, Çağ" anlamına gelmektedir.

"Asr" kelimesi Türkçede "Yüz yıllık bir devreyi tanımlamak için de kullanılmaktadır.  "Asri" ve "Muasir" kelimeleri ise "Çağdaş, Aynı çaga ait" anlamlarını yansıtmaktadırlar.

103/1 Vel ASR

( Ve DEVRE / ÇAĞ )

103/2 İnnel insane le fi HUSR

( Kesinlikle insan HASARIN, HÜSRANIN içindedir. )

103/3 İllellezine AMENU ve AMİLUS SALİHATİ ve TEVASAV bil HAKKİ ve tevasav bis SABR

( O İNANANLAR, İYİLİKLER YAPANLAR, GERÇEĞİ tavsiye edenler ve SABRI TAVSİYE EDENLER hariç. )

Suredeki "Asr" ( Devre, Döngü ) kelimesinin büyük döngüyü veya büyük döngü içindeki döngü sonunu yani kıyamet evresini tanımlamakta olması kuvvetle muhtemeldir.

Surenin ilk iki ayetinde yer alan batini mesaj ruhların, kaba madde planı dünyadaki tekâmül amaçlı çoklu reenkarnasyon ( bedenlenme ) döngülerinden oluşan büyük döngü ( Asr ) içindeki maddi ve nefsani eğilimlerinin, heves ve ihtiraslarının onları hep düşük frekansta tutacağı, tekâmüllerini tamamlayamayacakları ve bu nedenle ebedi ve gerçek huzuru asla elde edemeyip daima "Husr" ( Hüsran, Hasar ) içinde kalacaklarıdır.

Surenin son ayetinde ise nefsani ve maddi olgular ile bağlarını koparmış yani frekansını yükseltmiş olanlar "İnananlar", "İyilik yapanlar", "Gerçeği ve sabrı tavsiye edenler" olarak tanımlanmakta ve bu zümrenin asla hüsrana, hasara uğramayacakları bildirilmektedir. Bunu teyid eden güzel ayetlerden biri de iyilerin ve doğruların "Sûrur" ( Sevinç ) içinde olacaklarını bildiren aşağıdaki ayettir.

76/11 Fe vekahumullahu şerre zalikel yevmi ve lakkahum nadreten ve SURUREN

( Böylece Allah onları bu günün kötülüğünden korur ve onları parlaklığa ve SEVİNCE kavuşturur. )

Asr suresindeki mesajlar, özellikle bugün insanlığın içinde bulunduğu durum açısından oldukça büyük önem arzetmektedir.

21 Mayıs 2022 Cumartesi

Hesapsız rızıkın formülü ( 5+2 = 12 )

Allahu Teala'nın nimetinin ve rahmetinin sonsuzluğu ve O'nun rahmetinden, yardımından asla ümit kesilmemesi gerektiği Kur'an ayetlerinde şöyle vurgulanmaktadır.

15/56 Kale ve MEN YAKNETU MİN RAHMETİ RABBİHİ illed dallun

( "Sapıklardan başka RAB'BİNİN RAHMETİNDEN KİM ÜMİT KESER." dedi. )

29/23 Vellezine keferu bi ayatillahi ve likaihi ulaike YEİSU MİN RAHMETİ ve ulaike lehum azabun elim

( Ve o Allah' ın ayetlerini ve O'nunla karşılaşmayı inkar edenler, işte onlar RAHMETİMDEN ÜMİTSİZDİRLER. İşte onlar, elim azap onlaradır. )

39/53 Kul ya ibadiyellezine esrafu ala enfusihim LA TAKNETU MİN RAHMETİLLAH innellahe yağfiruz zunube cemia innehu huvel ğafurun rahim

( De ki: “Ey nefislerine israf eden kullarım, ALLAH'IN RAHMETİNDEN ÜMİT KESMEYİN. Kesinlikle Allah günahları topluca affeder. Kesinlikle O, O affedendir merhametlidir." )

42/28 Ve huvellezi yunezzilul ğayse min ba'di MA KANETU ve yenşuru rahneteh ve huvel veliyyul hamid

( Ve o ÜMİT KESMELERİNDEN SONRA yağmuru indiren ve rahmetini yayan O'dur. Övülesi dost O’dur. )

Allah'ın, nimetini ve rahmetini ne zaman, nerede, ne şekilde, hangi koşullarda ve ne miktarda bahşedeceğinin öngörülemeyeceği, basit matematiksel ve mantıksal yaklaşımlar ve sayısal hesaplamalar ile değerlendirilemeyeceği de ayetlerde "Razaka bi gayri hisab" ( Hesapsızca rızıklandırmak ) ifadesiyle bildirilmektedir.

2/212 Zuyyine lillezine keferul hayatud dunya ve yesharune minellezine amenu vellezinettekav fevkahum yevmel kiyameh VALLAHU YERZUKU MEN YEŞAU Bİ GAYRİ HİSAB 

( Dünya hayatı o inkar edenler için süslendi. O inananlardan alay edinirler. Ayağa kalkış gününde o sakınanlar onların üstlerindedirler. ALLAH DİLEDİĞİ KİMSEYİ HESAPSIZCA RIZIKLANDIRIR. )

3/27 Tulicul leyle fin nehari ve tulicun nehara fil leyl ve tuhricul hayye minel meyyiti ve tuhricul meyyite minel hayy ve TERZUKU MEN TEŞAU Bİ GAYRİ HİSAB

( Geceyi gündüze sokarsın ve gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın ve diriden ölüyü çıkarırsın. DİLEDİĞİN KİMSEYİ HESAPSIZCA RIZIKLANDIRIRSIN. )

3/37 Fe tekabbeleha rabbuha bi kabulin hasenin ve enbeteha nebaten hasenen ve keffeleha zekeriyya kullema dehale aleyha zekeriyyel mihrabe vecede indeha rizka kale ya meryemu enna leki haza kalet huve min indillah İNNELLAHE YERZUKU MEN YEŞAU Bİ GAYRİ HİSAB 

( Böylece Rab’bi onu, kabulün en güzeli ile kabul etti. Onu bitki gibi güzel yetiştirme ile yetiştirdi. Zekeriya’ yı ona kefil kıldı. Zekeriya mihraba, onun yanına her girdiğinde, onun içinde rızık bulurdu. "Ey Meryem bu sana nasıl olur?" derdi. "O Allah’ ın indindendir. Kesinlikle ALLAH DİLEDİĞİ KİMSEYİ HESAPSIZCA RIZIKLANDIRIR." derdi. )

65/3 Ve YERZUKHU MİN HAYSU LA YAHTESİBU ve men yetevekkel alellahi fe huve hasbuhu innallahe baliğu emrihi kad cealallahu li kulli şey'in kadren

( Ve ONU HESAP EDEMEDİĞİ, TAHMİN EDEMEDİĞİ YERDEN RIZIKLANDIRIR. Kim Allah’a  dayanıp sığınırsa, artık O ona yeter. Kesinlikle Allah işini ulaştırıp yerine getirendir. Allah herşey için ölçü oluşturdu. )

40/40 Men amile seyyieten fe la yucza illa misleha ve men amile salihum min zekerin ev unsa ve huve mu'minun fe ulaike yedhulunel cennete YURZEKUNE FİHA Bİ GAYRİ HİSAB 

( Kim kötülük yaparsa, onun aynısının haricinde karşılıklandırılmaz. Erkeklerden veya kadınlardan kim iyilik yaparsa ve onlar inananlarsa, işte onlar cennete sokulurlar. ORADA HESAPSIZCA RIZIKLANDIRILIRLAR. )

"Hesapsızca rızıklandırma" kavramı, İncil ayetlerinde Hz. İsa vesilesiyle insanlara bahşedilen "Bes ekmek, iki balık" misaliyle bildirilmektedir.

40 Matthew 14-19 Halka çayıra oturmalarını buyurduktan sonra, BEŞ EKMEKLE İKİ BALIĞI aldı, gözlerini göğe kaldırarak şükretti; sonra ekmekleri bölüp öğrencilerine verdi, onlar da halka dağıttılar.

40 Matthew 14-20 Herkes yiyip doydu. Artakalan parçalardan ONİKİ SEPET dolusu topladılar.

41 Mark 6-41 İsa BEŞ EKMEKLE İKİ BALIĞI aldı, gözlerini göğe kaldırarak şükretti; sonra ekmekleri böldü ve halka dağıtmaları için öğrencilerine verdi. İki balığı da hepsinin arasında paylaştırdı.

41 Mark 6-42 Herkes yiyip doydu. Artakalan ekmek ve balıktan ONİKİ SEPET dolusu topladılar.

42 Luke 9-16 İsa, BEŞ EKMEKLE İKİ BALIĞI aldı, gözlerini göğe kaldırarak şükretti; sonra bunları böldü ve halka dağıtmaları için öğrencilerine verdi.

42 Luke 9-17 Herkes yiyip doydu. Artakalan parçalardan ONİKİ SEPET dolusu toplandı.

43 John 6-9 "Burada BEŞ ARPA EKMEĞİYLE İKİ BALIĞI olan bir çocuk var. Ama bu kadar adam için bunlar nedir ki?"

43 John 6-10 İsa, "Halkı yere oturtun" dedi. Orası çayırlıktı. Böylece halk yere oturdu. Yaklaşık beş bin erkek vardı.

43 John 6-11 İsa ekmekleri aldı, şükrettikten sonra oturanlara dağıttı. Balıklardan da istedikleri kadar verdi.

43 John 6-12 Herkes doyunca İsa öğrencilerine, "Artakalan parçaları toplayın, hiçbir şey ziyan olmasın" dedi.

43 John 6-13 Onlar da topladılar. Yedikleri beş arpa ekmeğinden artakalan parçalarla ONİKİ SEPET doldurdular.

Yukarıdaki ayetlerde, tüketilen rızık miktarı ile toplanan artık miktarı arasındaki matematiksel imkansızlığa vurgu yapılmakta ve bu vesileyle her şeyin yaratıcısı Allahu Teala'nın, "imkansız" da dahil olmak üzere tüm yarattığı kavramlardan münezzeh olduğu hatırlatılmaktadır. 

Ayetlerde yer alan miktarlara göre, imkansız ve mantıksız gibi görünen şu matematiksel durum oluşmaktadır. 

5 ekmek + 2 balık = 12 sepet artık

yani

5+2 = 12 veya 7 = 12

denklemde yer alan rakamlar, "Allah" kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi olan 2701 sayısındaki rakamlar olup, toplamlarının değeri 10 sayısını vermektedir. ( 7+1+2 = 10 )

10 sayısı ise numerolojik değeri ( 1 ) itibarıyla Allah'ın birliğini ve tekliğini simgelemekte olan sayıdır.

10 sayısı ve Vahdet nümerolojisi

10 sayısı, nümerolojik değeri 1 ( 1+0 = 1 ) olan ve vahdeti yani Allah'ın birliğini, tekliğini ve kolektif bilincin tezahürü sonucunda oluşacak birleşik insanlık realitesini temsil eden bir sayıdır.

Batı dillerinde "1" ( Bir ) anlamına gelen "One" ( İng ), "Un" ( Fra ), "Ein" ( Alm ), "Unus" ( Lat ), "Ena" ( Gre ) .... kelimelerinin "On" kelimesiyle olan fonetik uyumu da 1 ile 10 sayısı arasındaki batini ilişkiyi ortaya koymakta gibidir.

Türkçedeki "En" ve "Ön"* kelimeleri de "On" kelimesiyle fonetik uyum arzetmekte ( köken analizinde sessiz harfler baz alınır. Bu durumda N harfi ) ve 1 sayısının niteliğine uygun şekilde "İlk, Birinci, Baştaki" anlamlarını içermektedirler.

* Fransızcadaki "Un" ( Bir ) kelimesi "Ön" olarak telâffuz edilmektedir.

Sayıları oluşturan rakamların 10 adet olması, insanda 10 el parmağı ve 10 ayak parmağı bulunması ve binary kodlarının 1 ve 0 rakamlarından oluşması da ayrıca dikkat çekmektedir.

Yahudi mistisizmi olarak bilinen ve kökeni ilahi kozmik bilgilere dayanan "Kabala" ( Kabullenme ) öğretisinin sembollerinden olan ve yaratıcının vahdetini ( tekliğini, birliğini ), sonsuzluğunu, yaratılıştaki frekansları ve ilahi kozmik bilgiyi simgeleyen "Hayat Ağacı" / "Bilgi Ağacı" figüründe "Sefirot" ( Küre ) adı verilen 10 unsur ( frekans portalı ) yer almaktadır.



İlahi nümerolojide ve dolayısıyla Kur'an'da da bir fenomen olan 19 sayısının da nümerolojik değeri de 10 ( 1+9 = 10 ) sayısını vermektedir.

Allahu Teala'nın, müşrik inkârcıları işaret ederek bahşettiği Hud suresinin aşağıdaki ayetinde, Kur'an'ın eşsizliği 10 sayısı vasıtasıyla adeta bir meydan okuma niteliğinde bildirilmektedir. Bu ayetteki "Aşri Suverin" ( On Sure ) kelimelerinin sıra numaralarının 9 ve 10 olması dikkat çekmektedir. 

11/13 Em (1) yekulune (2) iftera (3) h (4) kul (5) fe (6) e'tu (7) bi (8) AŞRİ (9) SUVERİN (10) misli (11) hi (12) mufterayatin (13) ve (14) ud'u (15) men (16) isteta'tum (17) min (18) duni (19) allahi (20) in (21) kuntum (22) sadikin (23) 

( "Onu uydurdu." mu diyorlar? De ki: "O halde onun aynısından, uydurulmuşundan ON SURE getirin. Eğer doğrular iseniz, o Allah’tan başka istidatı olanları da çağırın." )

"Aşri" ( On ) kelimesinin / sayısının Kur'an'da 10 kere tekrarlanması da Kur'an'daki sayısal nizamın derinliği açısından önem arzetmektedir. "Aşri" ( On ) kelimesinin geçtiği ayetlerdeki ilgili bölümler  şöyledir. 

2/234 Vellezine yuteveffevne minkum ve yezerune ezvacen yeterabbasne bi enfusihinne erbeate eşhurin ve AŞRA .... 

( Ve o sizlerden vefat edip de eşler bırakanların kadınları, nefislerine dört ay ON gün beklerler. ... )

2/196 .... tilke aşeratun kamileh .... 

( .... bunlar ONa tamamlanırlar. .... )

5/89 .... fe keffaratuhu it'amu AŞERATİ mesakine min evseti ma tut'imune ehlikum .... 

( .... onun keffareti, o ailenizi beslediğinizin ortalamasından ON yoksulu beslemek ..... )

6/160 Men cae bil haseneti fe lehu aşru emsaliha .....

( Kim güzellikle gelirse, artık onun aynısının ON katı onadır. .... )

7/142 Ve vaadna musa selasine leyleten ve etmemnaha bi AŞRİN ....

( Ve Musa'ya otuz gece vaad ettik ve onu on ile tamamladık. ..... )

Bu ayette 40 sayısı, doğrudan belirtilmek yerine 30+10 olacak şekilde belirtilmiş ve 10 sayısı ayrıştırılmıştır. Bu durum 10 sayısına ilişkin sayısal bir uyumun, bir düzenin gözetildiğine ilişkin bir delil niteliğindedir.

11/13 Em yekulunefterah kul fe'tu bi AŞRİ suverin mislihi mufterayatin .... 

( "Onu uydurdu." mu diyorlar? De ki: "O halde onun aynısından, uydurulmuşundan ON sure getirin. ..... )

20/103 Yetehafetune beynehum in lebistum illa AŞRA

( Aralarında gizli konuşurlar. "Kesinlikle ancak ON kaldınız." )

28/27 .... in etmente AŞRAN fe min indik ..... 

( .... Eğer ona tamamlarsan senin indindendir. .... ) 

34/45 ..... ve ma beleğu mi'şara ma ateynahum ......

( ...... Onlara verdiklerimizin ONda birine bile erişemediler. ..... )

89/2 Ve leyalin AŞRİN

( Ve ON gece )

"Aşr" ( On ) kelimesinin son kez geçtiği ayetin kodunun nümerolojik değeri de 10 sayısını vermektedir. ( 8+9+2 = 19 ... 1+9 = 10 )




20 Mayıs 2022 Cuma

Düalite, Frekans, Döngü ve Zikir

"Frekans" ( Sıklık, Titreşim Sıklığı ) yaratılıştaki "düalite" kavramı vasıtasıyla tezahür eden ve yaratılışın özünü teşkil eden bir olgu, bir kelimedir. 

"Frequency" ( İng ), "Fréquence" ( Fra ), "Frequenz" ( Alm ) kelimesi, "Freq" ( Fark, Ayrışma, Kesilme ) kökünden ve "ency / ence / enz ( -me, gibi olma ) son ekinden oluşmaktadır. Yani Frekans kelimesinin özünde "Kesilme, Ayrışma, Bölünme" anlamları bulunmaktadır.

Arapça ve Türkçedeki "Fark" kelimesi Frekans kelimesinin köküdür. Zira "Fark" kelimesi mevcut stabil durumun değişmesi anlamına gelir ki spiritüalizmde "Değer Farklanması" olarak anılan bu değişim "Düalitenin" ve buna bağlı olarak "Titreşimin", "Frekansın" ve "Döngünün" tezahürüne vesile olur. ( Anlamı "Hatırlama" olan "Zikir" kelimesi de "Frekans" anlamında kullanılmaktadır. )

Yukarıdaki ifadeler, örneğin "Açık" ve "Kapalı" kavramlarının oluşturduğu birim düalite vasıtasıyla ve bir döngü içinde şöyle detaylandırılabilir. 

A = Açık

K = Kapalı 

olmak üzere "AK" birim düalitesinin tezahür süresi bir döngüyü oluşturmaktadır. Yani örnegin 1 dakikalık bir döngüde ( periyod ) durum aşağıdaki gibiyse,

AKAKAKAKAKA

Bu bir dakikalık döngü içinde "A"nın frekansı 6, "K"'nın frekansı ise 5 olmakta yani A'nın frekansı K'dan yüksek olmaktadır.

Fizikte elektromanyetik dalgalara ilişkin frekansın birimi "Hz" ile simgelenen ve Alman fizikçi Heinrich Hertz'in soyadı olan Hertz kelimesidir.

Yüksek Frekans, bir olgunun belirli bir döngü içinde göreceli olarak çok tekrarlanmasını, Düşük Frekans ise bir olgunun belirli bir döngü içinde göreceli olarak daha az tekrarlanmasını ifade etmektedir. Örneğin yetişkin bir kadının ortalama ses frekansı 165 – 255 Hz aralığında iken yetişkin bir erkeğin ortalama ses frekansı 85-155 Hz aralığındadır. Yani kadın sesi daha yüksek frekanslıdır.


Frekans yükseldikçe incelme, süptilleşme yani yoğunluk azalması tezahür eder. Bu nedenledir ki bir kaba maddenin ışık hızı seviyesinde titreşmesi halinde süptilleşerek kaba madde niteliğini kaybedeceği ve enerjiye dönüşeceği kuramı mevcuttur. Aynı şekilde kaba madde planı dünyada ( sufli âlem ) düşük frekansta titreşen varlıklar ancak ve ancak ruhsal tekâmül neticesinde frekanslarının yükselmesi vasıtasıyla üst süptil planlara ( ulvi âlem ), hallere ( cennet ) geçiş yapabileceklerdir.

Frekans ne kadar yüksek olursa gerçeği algılama seviyesi de o oranda yüksek olmaktadır. Yukarıdaki frekans grafiklerindeki "düz çizginin" "gerçeği" simgelediği düşünüldüğünde, yüksek frekansı simgeleyen "dalgalanma çizgisinin" "gerçek" ile çok daha fazla kesiştiği ve dolayısıyla yüksek gerçeklik algısına vesile olduğu anlaşılabilir. 

Düalite, frekans ve döngü olgularını en geniş çerçevede temsil eden kavramlar ise temel düaliteyi oluşturan "Yokluk" ve "Varlık" kavramlarıdır. Bu kavramlar kaba madde planı algısı seviyesine indirgenerek "Ölüm" ve "Olum ( Doğum )" düalitesi olarak düşünüldüğünde "Reenkarnasyon döngüsü" kavramı ile örnekleme yapılabilir. Reenkarnasyon döngüsü, varlıkların kaba madde planı dünyada, belirli bir süre içindeki reenkarnasyon frekanslarından oluşmaktadır. Örneğin insanların 70,000 yıllık bir döngüde ( periyodda ) 700 kere enkarne oldukları varsayıldığında ortalama yaş 100, reenkarnasyon frekansı ise 700 olmaktadır.

Allahu Teala'nın, ilmi ve sebebi idraklere sığmayan yaratılışının mükemmel nizamı içinde herhangi bir oluşumun tezahürü için varlıklar tarafından idraki mümkün olan "Düalite" yani "Titreşim" gerekmektedir. "Her şey zıttıyla mevcuttur." sözü de düalite kavramına istinaden tezahür etmiştir.

Aşağıda yer alan bazı hareket örnekleri her şeyin düalite, frekans ve döngü ilkesine göre yani zikir vasıtasıyla tezahür ettiğini göstermektedir. 

- Konuşma ( Kelimelerin heceler halinde yani frekanslar halinde tekrarlanan ağız ve dil hareketleriyle söylenmesi )

- Çiğneme ( Ağzın açılması ve kapanması )

- Yudumlama ( Yutağın açılması ve kapanması )

- Göz kırpma ( Göz kapaklarının kapanması ve açılması )

- Kalp atışı ( Sistol ve Diyastol )

- Solunum ( Nefes alıp verme )

- Cinsel ilişki esnasındaki tekrar hareketi

- Yürüme ( Adım tekrarları )

- Vücut geliştirme ( Ağırlığı tekrarlar halinde kaldırıp indirerek kas gelişimi sağlanması )

- Ayakta durma ve oturma / yatma

.....

.....

Kur'an'da "Frekans" kavramı sadece Hacc suresinin 5. ayetinde "İhtizaz" ( Titreşim ) kelimesinin üçüncü tekil şahıs fiil çekimi vasıtasıyla yer almakta ve bu ayette yaşamın titreşim ile başladığı vurgulanmaktadır.

22/5 .... ve teral erda hamideten fe iza enzelna aleyhel ma EHTEZZET ve rabet ve enbetet min kulli zevcin behic 

( ..... ve yeri sönmüş kuru görürsün de biz onun üzerine su indirdiğimizde TİTREŞİR ve kabarır. Her güzel eşten bitirip yetiştirir. )

Ahzab suresinin 41. ayetinde de Allah'ın çokça hatırlanmasının yani Allah'ın isminin çokça tekrar edilmesinin gerekliliğine "zikran kesira" ( çokça hatırlamalar ) ifadesiyle değinilmektedir.

33/41 Ya eyyuhellezine amenuzkurullahe ZİKRAN KESİRA

( Ey o inananlar, Allah' ı ÇOKÇA HATIRLAMALARla hatırlayın. )

Frekans ( Zikir, Tekrar, Titreşim ) bir şeyin "olabilmesini" sağlayan temel ilahi tesirdir. Kelimelerin hecelerden oluşumu, bilginin tekrarlanarak ezberlenmesi, bir hususta tekrarlar vasıtasıyla meleke kazanılması, ağırlığın tekrarlar halinde kaldırılması vasıtasıyla kas geliştirilmesi, belirli kelimelerin ( mantra ) tekrarlanmasıyla frekans yükseltilmesi ve transa geçilebilmesi vb.

Tevbe suresinin 80. ayetinde de bir oluşumun - Allah'ın rızası ve izni halinde - gerçekleşebilmesi için gerekli zikir adedine yani "frekans"a "İstiğfar" kelimesi misaliyle dikkat çekilmektedir. ( Ve frekans sayısının nümerolojik değerinin 7 ( 70 ... 7+0 = 7 ) olması da önemli bir mesaj niteliğindedir. Zira yaratılıştaki bir döngülük frekansın nümerolojik değeri 7'dir. Kur'an'da birçok ayette 7'li döngülere değinilmektedir. )

9/80 İstağfir (1) lehum (2) ev (3) la (4) testağfir (5) lehum (6) İN (7) TESTAĞFİR (8) LEHUM (9) SEB'İNE (10) MERRATEN (11) fe (12) len (13) yağfir (14) allahu (15) lehum (16) zalike (17) bi (18) enne (19) hum (20) keferu (21) bi (22) allahi (23) ve (24) rasuli (25) h (26) ve (27) allahu (28) la (29) yehdi (30) el (31) kavme (32) el (33) fasikin (34) 

( Onlara af iste veya onlara af isteme. Onlar için YETMİŞ KERE AF İSTESEN DE Allah onlara af eylemeyecektir. Bu, kesinlikle onların Allah' ı ve resulünü inkar etmelerinden dolayıdır. Allah günahkarlar kavmini yönlendirmez. )

Ayette 34 kelime bulunmakta olup bu sayınin nümerolojik değeri de 7 sayısını vermektedir. ( 3+4 = 7 )

Hakka suresinin 32. ayetindeki cehennem tasvirinde geçen "Silsiletin zer'uha seb'une zira'an" ( Yetmiş kol uzunluğundaki zincir ) ifadesinin de kaba madde planı dünyadaki 70,000 yıllık büyük reenkarnasyon döngüsünü simgelemekte olması kuvvetle muhtemeldir.

69/31 Summel cehime salluhu

( Sonra onu cehenneme salın. )

69/32 Summe fi silsiletin zer'uha SEB'UNE zira'an feslukuhu

( Sonra ölçüsü YETMİŞ kol uzunluğu olan zincirin içinde, böylece onu sokun. )

Kur'an'da "Zikrullah" ( Allah'ın zikredilmesi ) kavramının 16 ( 1+ 6 = 7 ) ayette tekrarlanması da bir döngülük frekans ve zikir frekansı olan 7 sayısına işaret etmektedir. İlgili ayet kodları ve ayetlerdeki ifade kalıpları şöyledir.

2/198 vezkurullah, vezkuruhu

2/200 vezkurullah

2/203 vezkurullah

2/239 vezkurullah

4/103 vezkurullah

5/4 vezkurusmellah

8/45 vezkurullah

22/28 vezkurusmellah

22/34 vezkurusmellah

22/36 vezkurusmellah

29/45 zikrullah

33/21 zekerallah

33/41 vezkurullah

62/10 vezkurullah

73/8 - Vezkurisme rabbike

76/25 Vezkurisme rabbike

19 Mayıs 2022 Perşembe

Ashab-ı Kehf matrisi ve Boyut portalı Kehf

Kehf ( Mağara ) suresinde, Ashab-ı Kehf ( Mağara Sahipleri )'in adedinden ve mağarada kalış sürelerinden bahsedilen ayetlerdeki 9 nümerolojisi dikkat çekmektedir. 

18/22 Se (1) yekulune (2) selasetun (3) rabiu (4) hum (5) kelbu (6) hum (7) ve (8) yekulune (9) hamsetun (10) sadisu (11) hum (12) kelbu (13) hum (14) racmen (15) bi (16) el (17) ğayb (18) ve (19) yekulune (20) seb'atun (21) ve (22) saminu (23) hum (24) kelbu (25) hum (26) kul (27) rabb (28) i (29) a'lemu (30) bi (31) iddeti (32) him (33) ma (34) ya'lemu (35) hum (36) illa (37) kalilun (38) fe (39) la (40) tumari (41) fi (42) him (43) illa (44) miraen (45) zahiran (46) ve (47) la (48) testefti (49) fi (50) him (51) min (52) hum (53) ehada (54) 

( "Üçtürler dördüncüleri köpekleridir." diyecekler. "Beştirler altıncıları köpekleridir." diyecekler. Gayba tahmin yürüterek. "Yedidirler ve sekizincileri köpekleridir." derler. De ki: "Onların adetlerini Rab’bim bilir." Onları azın haricindekiler bilmezler. O halde açıkça görünenlerin haricinde onlar hakkında tartışma. Onlardan hiçbirine de onlar hakkında soru sorma. )

- Kehf suresinin numarası 18 olup bu sayının nümerolojik değeri 9 olmaktadır. ( 1+8 = 9 )

- Ayette 54 kelime bulunmaktadır. ( 5+4 = 9 )

18/25 Ve (1) lebisu (2) fi (3) kehfi (4) him (5) selase (6) mietin (7) sinine (8) ve (9) ezdadu (10) TİS'A (11) 

( Ve mağaralarının içinde üçyüz sene kaldılar ve DOKUZ artırdılar. )

- Yukarıdaki iki ayette yer alan sayılar ( 3,4,5,6,7,8,300,9 ) ayette oluşturdukları ikili gruplara göre 2x5'lik bir matris olarak derlendiğinde, sütunların her birindeki sayıların toplamlarının ve matristeki tüm sayıların toplamlarının nümerolojik değerleri 9 sayısını vermektedir.  

  3   4 ...    7

  5   6 ...  11

  7   8 ...  15

  3   0 ...     3

  0   9 ...     9

-------------------

 18 27 ... 45


18 ... 1+8 = 9

27 ... 2+7 = 9

45 ... 4+5 = 9

- 18/25 kodlu ayetteki "Vazdadu tis'a" ( Ve dokuz arttırdılar. ) ifadesiyle de 9 sayısı vurgulanmaktadır.

- Ve bu ayetin kodundaki sayılar ile ayetteki kelime adedinin toplamlarının nümerolojik değeri de, surenin numarası olan 18 sayısı üzerinden 9 sayısını vermektedir.

( 1+8+2+5+1+1 = 18 ... 1+8 = 9 )

- Kehf suresinin numarasının ( 18 ) nümerolojik değeri olan 9 sayısı ve ayetteki kelime adedi ( 110 ) yanyana 9/11 sembolizmini oluşturmaktadır. Ayrıca 110 sayısının nümerolojik değeri olan 2 sayısı 9 ile toplandığında da 11 sayısı oluşmaktadır. Kehf'in ( Mağaranın ) bir boyutlar arası geçiş portalı olması 11 sayısının sembolize ettiği kavram ile tam uyum arzetmektedir.

Boyut portalı Kehf ( Mağara )

- "Kehf" kelimesiyle fonetik benzerliği bulunan "Kef" harfi Arapça alfabedeki 11. harftir. 

- Ashab-ı Kehf'in, frekans yükselmesi vasıtasıyla trans* haline geçmiş olmaları nedeniyle mağarada farkedemedikleri kadar uzun kaldıklarından yani halden hale geçerek ( boyut portalından geçerek ) zamanı büktüklerinden ( Time Distortion ** ) bahsedilen ayetteki "Tis'a" ( Dokuz ) kelimesinin 11. kelime olmasi da 9/11 sembolizmine işaret etmektedir.

* 18/18 Ve tahsebuhum eykazan ve hum rukudun ..... ( Ve onları uyanık sanırdın ama onlar uykudaydılar. ... ) 

Ashab-i Kehf'in transa geçmiş olduklarından bahsedilen ayetin kodunun tamamen 9 nümerolojisi arzetmesi de dikkat çekmektedir. ( 18 ve 18 yani 9 ve 9 ... 9+9 = 18 ... 1+8 = 9 )

** Time Distortion ( Zaman Bükümü ) trans halindeyken zamanın daha yavaş aktığı algısının oluşmasıdır. Mesela hipnotik trans seansına tabi olan bir süje 2 saatlik bir seansı 15 dk. olarak algılayabilmektedir. Ashab-ı Kehf için de bu durum tasvir edilmektedir.

Portal açılışı ve Fatiha suresindeki 9/11 nümerolojisi için ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/12/ilahi-iletisim-sistemi-frekans-titresim.html?m=1

 "Ayırıcı, Kesici" bir frekans "Hakk" 

69/1 El HAKKatu

( GERÇek )

69/2 Mel HAKKatu

( Nedir GERÇek? )

"Gerçek" anlamına gelen "Hakk" kelimesi sonuna aldığı "-at" ekiyle "Gerçeklik" anlamına gelen "Hakkat" kelimesini oluşturur. "Hakk" kelimesinin öz anlamının "Kesmek, Ayırmak" olması muhtemeldir. Zira "Hakk" kavramı esasen bir bilgi kümesi içindeki doğruları ve yanlışları "Ayırıcı" tesiri olan bir frekanstır. Dolayısıyla "Hakkat" kelimesinin öz anlamının "Kesme, Ayırma" olması ihtimali mevcuttur.

Aşağıdaki ayetlerde "Hakk"'ın "kesip ayırıcı" tesiri tasvir edilmektedir.

İsra suresinin 81. ayetinde "Hakk"'ın, batılı bütünden "kesip ayırdığı" bilgisi verilmektedir. 

17/81 Ve kul CAEL HAKKU ve ZEHEKAL BATİL innel batile kane zehuka

( Ve de ki: "GERÇEK GELDİ ve BATIL HELAK OLDU. Kesinlikle batıl yok olasıdır." )

Enbiya suresinin 18. ayetinde ise muteşabih ( benzetmeli ) olan "Hakkın batılın beynini çıkarması" ifadesiyle yine bir "kesme, ayırma" işleminden bahsedilmektedir.

21/18 Bel nakzifu bil HAKKİ alel batili fe YEDMEGUHU fe iza HUVE ZAHİK ve lekumul veylu min ma tesifun

( Bilakis, GERÇEĞİ batılın üzerine atarız da ONUN BEYNİNİ ÇIKARIP AYIRIR. O zaman o YOK OLUR. O vasfettiklerinizden dolayı sizlere vaylar olsun. )

Yunus suresinin 108. ayetinde "Hakk"'ın insanları, "yönlenenler" ve "sapanlar" olmak üzere "ayırıcı" tesirine değinilmektedir.

10/108 Kul ya eyyuhen nasu kad caekumul HAKKU min rabbikum fe men ihteda fe innema YEHTEDİ li nefsih ve men dalle fe innema YEDİLLU aleyha ve ma ene aleykum bi vekil

( De ki: "Ey insanlar, size Rab’binizden GERÇEK geldi. Artık kim yönlenirse kesinlikle kendi nefsi için YÖNLENİR. Kim saparsa kesinlikle onun üzerine SAPAR. Ben üzerinize vekil değilim." )

Yukarıdaki ayetlerde yer alan "Hakk" ( Gerçek ) kelimesi dolaylı olarak kitap ilmini yani Kur'an'ı da temsil etmektedir ki bu noktada Kur'an'ın diğer ismi addedilen "Furkan" ( Farklılaştıran, Ayıran ) kelimesinin anlamıyla da bir uyum söz konusudur. Zira "Furkan" kelimesi "FRK" kökünden türemiş olan "Ferraka" ( Ayırmak ) ve "Firkat" ( Ayrılış, Ayrışım ) kelimelerinin bir tezahürü olup kelime ayrışımı şöyledir.  

Furk ( Fark, Ayrışım ) + an ( -cı, gibi olan ) = Farklılaştıran, Ayıran

Batı dillerinde "Sıklık, Titreşim Sıklığı" anlamına gelen "Frequency / Fréquence / Frequenz" kelimeleri de "FRK" kökünden türemiş olup "Fark" kelimesinin tezahürü niteliğinde olan kelimelerdir. Yaratılıştaki düalite / döngü ilkesinin yansıması olan Frekans ( Titreşim Sıklığı ), "kesik kesik" ve "ayrık" parçalardan oluşan bir olgudur.

İncil ayetlerinde de ilahi kelâmın yani gerçeğin "kesip ayırıcı" tesirinden teşbihi ifadelerle bahsedilmektedir. 

40-Matthew-10-35 Çünkü ben babayla oğulun, anneyle kızın, gelinle kaynananın arasına AYRILIK sokmaya geldim. 

Ayette gerçeğin temsilcisi olan Hz. İsa'ya inancın en yakın insanlar arasında dahi düşünsel "ayrışıma" sebep olacağı bildirilmektedir.

58-Hebrews-4-12 Çünkü TANRI'NIN KELİMESİ diridir, etkindir. İki ağızlı her kılıçtan daha KESKİNDİR. Can ile ruhun AYRILDIĞI yere dek –eklemlere iliklere varıncaya dek– delip BÖLER, yüreğin düşüncelerini tasarılarını eleştirir. 

Bu ayette ise yine teşbihi ifadelerle, Gerçeklik ( Hakkat ) frekansını temsil eden ilahi kelâmın ( ilahi kozmik bilgilerin ) "kesip ayırıcı" tesirine vurgu yapılmaktadır.

Mesih İsa'nın bir sözünün yer aldığı aşağıdaki İncil ayetinde gerçeğin, insanı ruhsal tekâmüle sevkedeceği ve kaba madde aleminin prangalarını kopararak onu özgür kılacağı bildirilmektedir. Bu ayette de "Gerçek" kelimesinin "ayırıcı, kesici" anlamı dolaylı olarak tezahür etmektedir.

43 John 8-32 Gerçeği bileceksiniz ve GERÇEK SİZİ ÖZGÜR KILACAK." dedi.

"Hakk" kelimesinin Türkçe karşılığı olan "Gerçek" kelimesi ise kök Türkçe'deki "Kertüçek" kelimesidir. 

Kertü ( Doğru, Kesen * ) + çek ( gibi olan ) = Kertek = Doğruluk = Gerçek

* Matematikteki "Doğru" kavramı da bir düzlemi ikiye "ayıran, kesen" çizgi niteliği taşımaktadır. "KERTmek" fiili de bir bütünde kesik oluşturmak, bir bütünü kesmek anlamına gelmekte olup semantik ilinti arzetmektedir.

Türkçe'deki "HAKlamak" fiili de "Kesmek, Bozmak, Kırmak" anlamına gelmekte olup "Hak", "Kert" ve batı dillerindeki "Hack" ve "Hex" kelimeleriyle semantik ortaklığa sahiptir. Bilgisayar terminolojisinde yazılımın işleyişini kesmek olarak tanımlanabilecek "Hack" fiili "Kod KIRmak" anlamında kullanılmaktadır.

"Hakk" ( Gerçek ) kelimesinin "Kesmek, Ayırmak" anlamını temsil eden ve bu kelimeyle ortak kökene sahip Batı dillerindeki bazı kelime örnekleri ve açıklamalar şöyledir.

Bilgisayar terminolojisinde yer alan "Hack" ( yazılımı bozmak, değiştirmek ) fiili "Kesip parçalara ayırmak"  kök anlamını taşımaktadır. ( "Kıyma" anlamına gelen "Hachis" ( Fra. ) ve "Hackfleisch" ( Alm. ) kelimeleri de "Hack" kökü içermektedir. "Hack" kelimesi esasen "Hece" kelimesindeki "Hec" köküdür. "Hece" kelimesi ise "Hec+e" şeklinde oluşmakta ve "Heclenmiş / Kesilip ayrılmış / Kıyılmış" anlamına gelmektedir. Zira "Hece" kelimesi, bir kelimenin telaffuzu esnasında ağızdan tek seferde çıkan kısımları tanımlayan bir kelime olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla "Hacklemek = Hecelemek" olmaktadır.

"Kesip ayırmaya, kıymaya" yarayan "Balta" kelimesinin İngilizce karşılığı "Hatchet", Fransızca karşılığı "Hache", Almanca karşılığı ise "Axt" kelimesidir. ( İngilizcede "Axe" de denir. ). Bu kelimeler de "Hece" kelimesinin tezahürü niteliğindedirler. 

Ayrıca büyü yapma eylemi İngilizcede "Spell casting" ( Heceleme dökümü ) olarak isimlendirilmiştir. Büyü, hecelerle yani frekanslarla ruh / zihin / bilinç frekansını "Hackleme" operasyonudur. "Büyücü, Cadı" anlamına gelen İngilizcedeki "Hex" ve Almanca'daki "Hexe" kelimeleri de "Hec" kökünden türemiş olup, "Hexe" kelimesi "Büyü yoluyla insandaki idrak sistemi işleyişini bloke etmek, kesmek" kök anlamını içermektedir. "Hakk"'ın, inkarcılar tarafından "Sihir" olarak algılandığını bildirmek suretiyle "Hakk", "Hack ve "Hex" kelimelerinin fonetik ve semantik ilişkisine ışık tutan aşağıdaki ayetler bu bağlamda dikkat çekmektedir.

43/30 Ve lemma caehumul HAKKU kalu haza SİHRUN ve inna bihi kafirun

( Ve onlara GERÇEK geldiğinde "Bu SİHİRDİR. Biz onu kesinlikle inkar ederiz." dediler. )

10/76 Fe lemma caehumul HAKKU min indina kalu inne haza le SİHRUN mubin

( Onlara indimizden GERÇEK geldiğinde, "Kesinlikle bu apaçık SİHİRDİR." dediler. )

Bir bilinç bölünmesi ( kesilmesi, heklenmesi ) sendromunu tanımlayan "Şizofreni" kelimesi "Schizo ( Kesilme, Yarılma )" ve "Phrenia ( Zihin, Bilinç, Kalp )" kelimelerinden oluşmakta olup, kökte yine "Kesilme, Bölünme, Engellenme, Heklenme" anlamı bulunmaktadır.

"Çit" anlamına gelen İngilizcedeki "Hedge" ve Almancadaki "Hecke" kelimeleri de "HK / Hec / Hek" kökündendir. Zira "Çit" bir alanı "kesip ayırarak ikiye bölen" ve arada bir engel ve koruma teşkil eden olgudur. Finanstaki "Hedging" kelimesi de aynı kökten olup finansal kaybı "engellemek" ve "koruma" sağlamak amacıyla yapılan işlemleri tanımlar.

İngilizcede yer alan ve "Gerçek" anlamında kullanılan "Fact" kelimesi de kök itibarıyla "Ayrışım, Kesim, Kesme, Bölüm" anlamlarını içermektedir. ( “Faction” ( Hizip, Bölüm, Kısım ) kelimesi de “Fact” kökünden türemedir. )

Bu bağlamda, "Kesmek" kök anlamını temsil eden "Hacklemek", "Haklamak, "Kertmek" fiilleri esasen nötr olup, önemli olan ise neyin hacklendiğidir. Yanlış işleyen bir akış mı hacklenmektedir? Doğru işleyen bir akış mı hacklenmektedir? Haberci resuller ve ilim sahibi müminler yanlış akışı hackleme vazifelerini icra ederlerken, İblis ve şeytan neferleri ise doğru işleyen akışı hacklemek yönünde çaba sarfetmektedirler. Baş hacker İblis'in aşağıdaki ayette yer alan söylemindeki "Doğru yolun üstüne oturmak" ifadesi de hacklemek eyleminin tam tanımı niteliğindedir.

7/16 Kale fe bima ağveyteni le ak'udenne lehum siratakel mustekim

( "Öyleyse, beni azdırmandan dolayı, onlara karşı, senin doğru yolunun üstüne oturacağım." dedi. )


18 Mayıs 2022 Çarşamba

Mart kelimesinin kökeni

Türkçede bir ay ismi olarak bilinen ve "MR" kökünden türemiş olan "Mart" kelimesi batı dillerinde "March" ( İng ), "Mars" ( Fra ), "März" ( Alm - Mertz okunur ) olarak yer almaktadır.  

Latincede ise "Martius" olarak yer alan bu kelime "Mars" gezegenini ve Romalılara göre "Savaş Tanrısı"'nı ifade etmektedir. Orijinal Roma takviminde "Martius" yılın ilk ayının ismidir. ( Latincedeki son ek olan "-us" hecesi anlam içermemekte sadece fonetik ve harmonik işlev görmektedir. Dolayısıyla Latincedeki kök kelime de "Mart" kelimesidir. )

Antik Roma'da "Mart" ayı askerlik sezonunun, savaş seferberliğinin başladığı ay olup, "Mar" kökü, "başlangıç" ve "savaşa doğru hareket, ilerleme" ile de ilintili olması nedeniyle "Yürümek, ilerlemek" anlamını taşıyan "March" ( İng ), "Marcher" ( Fra ), "Marschieren" ( Alm ) kelimelerinin de kökü olmuştur.

Arapçada "Geçmek, İlerlemek, Geçiş, Sefer, Kere, Tekrar" anlamlarına gelen "Merr" kelimesi de aynı köktendir.

Kur'an'da "Merr" kelimesi şöyle yer almaktadır.

2/229 Et talaku MERRATani ... ( Boşanmak iki KEREDİR.  ..  )

2/259 Ev kellezi MERRA ala karyetin ... ( Veya bir şehirden GEÇEN / şehire RASTLAYAN ... )

25/72 Vellezine la yeşhedunez zura ve iza merru bil lağvi MERRU kiram

( Ve onlar yanlış, boş, asılsız, yalan söze şahitlik etmezler. Yanlış, boş söze rastladıklarında iyilikle şerefle GEÇERLER. )

"Mar / Mars / Mart" kelimesi "Başlama, İlerleme, Başı çekme, İleride olma" anlamlarıyla ilintili olması nedeniyle "Lider, Başkan" anlamına da gelmektedir.

"MR / MAR" kökünden türemiş olan ve yukarıdaki anlamları yansıtan diğer bazı kelimeler şöyledir.

Mert ( Tür / Far ) = Çevik, Hareketli, Yiğit, Savaşçı, Er 

"Mar" kelimesi Farsça'da "Yılan" anlamına gelmekte olsa da okült satanik kökende "Yılanın başkan, lider addedilmesi" anlamı bulunmaktadır.

ŞahMARan ( Far ) = Yılanlar şahı

MARtial art ( İng ) = Yılansal* sanat / Savaş sanatı ( * Martial Art'da yılan gibi kıvrak hareketler söz konusudur. ) 

MAIRE ( Fra ) = Belediye Başkanı

İncil'in aşağıdaki ayetindeki "Maranata"* kelimesi "Başkanımız gel" anlamını taşımaktadır.

* Mar ( Başkan ) + na ( bizim ) + ata ( gel )

46-1 Corinthians-16-22 If any man love not the Lord Jesus Christ, let him be Anathema MARanatha.

( Rab'bi sevmeyene lanet olsun. Anatema MARanata! )

Örümceğin evi

Kur'an'ın 29. suresinin ismi "Örümcek" anlamına gelen "Ankebut" kelimesidir. "Ankebut" kelimesinin kökenine ilişkin farklı ihtimaller mevcuttur.

1- Arapça'daki "Akabet" ( Yokuş, Durduran, Tutan ), "A'kib / A'kab" ( Topuk, Tutucu ) ve Aramice / Süryanice'deki "Akkabita" ( Tutmak, Durdurmak ) kelimelerinin ortak köken teşkil etmesi ki bu kelimelerdeki esas kök de "Kab" ( Tutmak, Durdurmak ) kelimesi olmaktadır.

2- "Nekabet" ( Kitle nezareti, Kontrol ) kelimesi de köken olarak ihtimal dahilindedir. "Ankebut" kelimesi "Nekabet" kelimesinin telâffuzi bir tezahürü olabilir ve  "Nezarette tutan, Kontrol eden" anlamını yansıtıyor olabilir.

Yukarıdaki her iki köken ihtimali dikkate alındığında ortak bir anlam da ortaya çıkmakta gibidir. Zira " Tutma, Durdurma, Nezaret, Kontrol" anlamlarının birbirleriyle uyumlu oldukları görülmektedir.

"Ankebut" kelimesi sadece ismi de olduğu 29. surenin 41. ayetinde geçmektedir.

29/41 Meselu (1) ellezine (2) ittehazu (3) min (4) duni (5) allahi (6) evliyae (7) ke (8) meseli (9) el (10) ANKEBUT (11) ittehazet (12) beyta (13) ve (14) inne (15) evhene (16) el (17) buyuti (18) le (19) beytu (20) el (21) ANKEBUT (22) lev (23) kanu (24) ya'lemun (25) 

( O Allah’tan başka dostlar edinenlerin misali, ev edinen ÖRÜMCEĞİN misali gibidir. Kesinlikle evlerin en güvensizi, dayanıksızı ÖRÜMCEĞİN evidir. Keşke bilmiş olsalardı.  )

Ayette "Ankebut" ( Örümcek ) kelimesi, kibirlenerek Rab'bi inkâr eden "Küresel müşrik şeytanlar çetesi"ne,  "Beyt" ( Ev ) kelimesi ise şeytanların aldatma, yalan, gasp ve kötülük üzerine kurdukları ve insanları içinde "tuttukları" ( akibet / akabet / nekabet / ankebut ) bir hapishane niteliğinde olan tahakküm sistemine işaret etmekte gibidir. Bu batıl sistemin esasen ne kadar dayanıksız olduğu da ayette ayrıca bildirimektedir. Zira kolektif bilince erişmiş insanlar birlik anlayışıyla bu hapishaneden kurtulabilecek potansiyele sahiptirler ki zaten ilahi nizamın insandan beklediği de budur. 

Kurduğu ağında yaşayan örümceğin avını ağına düşürmesi, onu adeta hipnotize ederek* idrak ve hareket kabiliyetini sıfırlaması ve sonra da tüketmesi düşünüldüğünde yukarıdaki benzetmeler makul hale gelmektedir.

* Örümceklerin çiftleşecekleri eşlerini veya avlarını bakışlarıyla hipnotize etme yetenekleri olduğu bilinmektedir.

Yukarıdaki surenin kodunun nümerolojik değerinin 11 ( 2+9 ) olması ve ilk "Ankebut" kelimesinin ayetteki 11. kelime olması da dikkat çekmektedir. Zira esasen düalitenin, döngünün, boyutlar arası geçiş portalının ve halden hale geçişin sembolü olan 11 sayısı, küresel bir tarikat niteliğinde faaliyet gösteren müşriklerin okült nümerolojisinde "kitleye yönelik operasyon" ve "şirkin" nümerik sembolü addedilmektedir.

Güncel durumda, kitlesel tam tahakküm hedefi doğrultusunda dijital teknoloji maalesef en önde gelen araç olarak kullanılmaktadır. Internet adreslerinin başında yer alan "WWW harflerinin, "World Wide WEB" ( Dünya Çapında AĞ ) kelimesini temsil etmesi de "Beyt el ankebut" ( Örümceğin EVİ / Örümceğin AĞI ) kavramının okült bir sembolü niteliğindedir. Bir başka deyişle küresel şeytanlar interneti insanlar için bir "dijital hapishane" addettiklerini kelimesel sembolizmle ifşa etmektedirler.