31 Temmuz 2020 Cuma

Kurban meselesi

"Kurban" kelimesi, "Kurb" ( Yakınlık, Yakında oluş ) kökünden ve "an" ( gibi olan ) ekinden oluşan ve "Yakınlaşan" anlamına gelen bir kelimedir. ( "Akraba" kelimesi de "Kurb" kökünden olup "Yakınlar, Yakınlığı olanlar" anlamına gelmektedir. Kur'an'da bu anlam "Zil kurba" olarak zikredilir. )

2/83 - Ve iz ehazna mısaka benı israıle la ta'büdune illellah ve bil valideyni ıhsanen ve Zİ L KURBA vel yetam vel mesakıni ....

( Ve zamanında İsrailoğullarının sözlerini aldık. Allah’ ın haricindekilere kulluk etmeyin, ana babaya, YAKINLIĞI OLANLARA, yetimlere ve yoksullara iyilik edin. ... )

İslami kültürde "Kurban" kelimesi "Kesilecek hayvan*" anlamıyla özdeşleştirilmiş olup, esas itibarıyla "Kurban" kelimesi insanları birbirlerine ve dolayısıyla Allah'a "yakınlaştıran / yakınlaşan kılan" ( kurban eden ) iyi ameller, doğruluk ve yüksek ahlak kavramlarını temsil etmektedir.

9/99 - Ve minel a'rabi men yü'minü billahi vel yevmil ahıri ve yettehızü ma yünfiku KURUBATİN ındellahi ve salevatir rasul e la inneha KURBETÜN  lehüm se yüdhılühümüllahü fı rahmetih innellahe ğafurun rahım

( Ve Araplardan kimi Allah’a ve sonraki güne inanır ve o harcadığını, Allah' ın indine ve resulün dualarına YAKINLAŞMA  addeder. İyi bilin ki kesinlikle o onlara YAKINLAŞMADIR. Allah onları rahmetinin içine sokacaktır. Kesinlikle Allah affedendir merhametlidir. )

* Kur'an'da "kesilecek hayvan, davar" anlamına gelen kelime "Zibh" kelimesidir. Hz. İbrahim'in oğlunu boğazladığını gördüğü ve batıni mesaj içeren rüyasını konu alan ayet setinde bu kelime yer almaktadır. ( Türkçe'de de kullanılan "Mezbaha" kelimesi de "Zibh" kökünden türemiş olup "Hayvan kesim yeri" anlamına gelmektedir. )

37/107 - Ve fedeynahü bi ZİBHIN azım
( Ve BOĞAZLANACAK BÜYÜK HAYVANI ona fidye verdik. )

Bu ayet setinde, Allah yolunda ilerlemenin ve ruhsal tekâmülün nefsaniyetten feragat gerektirdiği teşbihi olarak yani sembolizm yoluyla bildirilmiştir.

"Kurb" kök kelimesi Bakara suresinin 72. ve Ahkaf suresinin 28. ayetinde "Yakınlaşma" anlamında kullanılmıştır.

4/172 - Len yestenkifel mesıhu en yekune abden lillahi ve lel melaiketül MÜKARRABUN ve men yestenkif an ıbadetihı ve yestekbir fe seyahşüruhüm ileyhi cemıa

( Mesih ve YAKINLAŞMIŞ melekler Allah için kul olmaktan çekinmezler. Kim O’na kulluk etmekten çekinir ve kibirlenirse, onların hepsini kendine toplayacaktır. )

46/28 - Fe lev la nesarahümüllezınettehazu min dunillahi KURBANEN aliheh bel dallu anhüm ve zalike ifkühüm ve ma kanu yefterun

( O halde, o Allah’tan başka YAKINLAŞMA OLARAK ilah edindikleri onlara yardım etmeli değiller miydi? Bilakis onlardan saptılar. Bu onların uydurma yalanları ve o iftira ettikleriydi. )

"Kurban" kelimesinin, zekât ve yakınlaşma vesilesi olmak üzere "kesilen hayvan" anlamında kullanıldığı ayetler şöyledir.

3/183 - Ellezine kalu innellahe ahide ileyna en la nü'mine li rasulin hatta ye'tiyena bi KURBANİN te'külühün nar kul kad caeküm rusülün min kablı bil beyyinati ve billezı kultüm fe lime kateltümuhüm in küntüm sadikın

( O "Kesinlikle Allah bize, resul bize ateşin yediği KURBAN ile gelene kadar inanmayacağımıza ahd verdi." diyenlere de ki: "Resuller önceden size açık deliller ve o söylediklerinizle geldiler. O halde eğer doğrular iseniz, neden onları öldürdünüz?" ) 

5/27 - Vetlü aleyhim nebeebney ademe bil hakk iz karraba KURBANEN fe tükubbile min ehadihima ve lem yütekabbel minel ahar kale le aktülennek kale innema yetekabbelüllahü minel müttekın Ve onlara Adem'in iki oğluyla ilgili haberi gerçekten oku.

( Zamanında KURBAN sunmuşlardı da onların birinden kabul edilmiş ve diğerinden kabul edilmemişti. " Seni kesinlikle öldüreceğim." dedi. Diğeri de "Kesinlikle Allah, sakınanlardan kabul eder." dedi. )

Beslenme amacıyla hayvan kesilmesi durumunda etinin adak ve zekât olarak ihtiyacı olanlara bağışlanması hususu belirli günlerde ifa edilecek bir eylem değil yaşam süresince ifa edilmesi gereken bir eylemdir. Bu husus Hacc suresinin 36. ayetinde bildirilmektedir. ( Bu ayette "Büyük, yoğun gövdeli kesilecek hayvan" anlamında kullanılan kelime "Büdne" kelimesidir. )

22/36 - Vel BÜDNE cealnaha leküm min şeairillahi leküm fıha hayrun fezkürüsmellahi aleyha savaf fe iza vecebet cünubüha fe külu minha ve at'ımül kania vel mu'terr kezalike sehharnaha leküm lealleküm teşkürun

( Ve BÜYÜK, YOĞUN GÖVDELİLERİ, onları size Allah' ın işaretlerinden kıldık. Onlarda size hayır vardır. O halde, saflar halinde dururlarken onların üzerine Allah' ın ismini hatırlayın. Yanları yaslandığında onlardan yiyin, kanaat edene ve fakir olup da dilenmeden durumunu anlatana yedirin. İşte onları böyle buyruğunuza verdik. Umulur ki şükredersiniz. )

30 Temmuz 2020 Perşembe

Nüşur bilinci

"Nüşur" kelimesi "Neşr" ( Yaymak, Dağıtmak, Yayılmak, Dağılmak ) kelimesinden türemiş olan ve "Yayma, Dağıtma, Yayılma, Dağılma" anlamına gelen bir kelimedir. Ancak "Nüşur" kelimesi Kur'an'da , "Ölümden sonra diriliş, Tekrar yaratılış" anlamında zikredilmektedir. Bu anlamın isnad noktası ise "Varlıkların ortaya çıkıp yayılmaları" kavramıdır.

Ölümün aslında Olum olduğunun, yaşamın ve yaratılışın sonsuzluğunun ifadelerinden biri olan "Nüşur / Neşr" kelimesi Kur'an'da 20 kere tekrarlanmaktadır.  ( 20 sayısının nümerolojik değeri 2 sayısı yaratılıştaki düalitenin, döngünün sembolü olup aynı zamanda da farklı boyuta geçiş portalı ve döngünün nümerolojik sembolü olan 11 sayısının bir başka temsilidir. )

Allah inancının en temel unsuru, Yevmel Ahıri ( Ahir Gün / Sonraki Gün ) kavramının bir temsili olan Nüşur bilincidir. Kur'an'da "Allah'a iman" ifadesi yoğunlukla "Sonraki güne iman" ifadesiyle birlikte "Amene billahi vel yevmel ahıri" olarak zikredilmektedir.

"Nüşur" kelimesinin yer aldığı bazı ayetler şöyledir.

25/3 - Vettehazu min dunihı aliheten la yahlükune şey'en ve hüm yuhlekune ve la yemlikune li enfüsihim darran ve la nef'an ve la yemlikune mevten ve la hayaten ve la NÜŞUR
( Ve bir şey yaratmamış olan ama kendileri yaratılmış olan, kendileri için ne zarara, ne de faydaya malik olamayan, öldürmeye, hayat vermeye ve ÖLÜMDEN SONRA DİRİLTMEYE malik olamayan, O'ndan başkalarını ilahlar edinirler. )

25/40 - Ve lekad etev alel karyetilletı ümtırat metaras se' e fe lem yekunu yeravneha bel kanu la yercune NÜŞURA
( Ve kötülük belası yağmuruna tutulmuş şehire yettiler. Artık onu görenler olmayacaklar mı? Bilakis ÖLÜMDEN SONRA DİRİLMEYİ ummayanlar olmuşlardır. )

25/47 - Ve hüvellezi ceale lekümül leyle libasen ven nevme sübaten ve cealen nehar NÜŞURA
( Ve size geceyi elbise, uykuyu uzun dinlenme kılan O'dur. Gündüzü ÖLÜMDEN SONRA DİRİLME kılar. )

30/20 - Ve min ayatihı en halekaküm min türabin sümme iza entüm beşerun TENTEŞİRUN
( Ve sizi topraktan yaratması ayetlerindendir. Sonra sizler YAYILAN insanlarsınız. )

33/53 - Ya eyyühellezine amenu la tedhulu büyuten nebiyyi illa en yü'zene leküm ila taamin ğayra nazırıne inahü ve lakin iza düıytüm fedhulu fe iza taımtüm FENTEŞİRU ve la müste'nisıne li hadıs inne zaliküm kane yü'zin nebiyye fe yestahyı minküm vallahü la yestahyı minel hakk ve iza seeltümuhünne metaan fes'eluhünne min verai hıcab zaliküm atheru li kulubiküm ve kulubihinn ve ma kane leküm en tü'zu rasullellahi ve la en tenkihu ezvacehu min ba'dihı ebeda inne zaliküm kane ındellahi azıma
( Ey o inananlar, size yemeğe izin verilmesi haricinde, vaktine bakmadan habercinin evlerine girmeyin. Lakin çağırıldığınızda girin. Yemeği yediğinizde de DAĞILIN ve söze alışmayın. Bu haliniz haberciyi kesinlikle üzer de sizden çekinir, utanır. Allah gerçekten çekinmez, utanmaz. O kadınlara fayda sual ettiğinizde, onlara perde arkasından sual edin. Bu kalpleriniz için ve onların kalpleri için daha temizdir. Allah' ın resulüne eziyet etmek size olmaz. O'nun ardından, onun eşlerini ebediyen nikahlayamazsınız. Kesinlikle bu, Allah' ın indinde büyüktür. )

35/9 - Vallahüllezı erseler riyaha fe tüsıru sehaben fe suknahü ila beledün meyyitin fe ahyeyna bihil erda ba'de mevtiha kezaliken NÜŞUR
( Ve Allah O'dur ki, rüzgarları gönderir de bulut seyirtirler. Böylece onu ölü beldeye göndeririz de onunla yeri ölümü sonrasında diriltiriz. İşte ÖLÜMDEN SONRA DİRİLME de böyledir. )

62/10 - Fe iza kudıyetis salatü FENTEŞİRU fil ardı vebteğu min fadlillahi vezkürullahe kesiren le'alleküm tüflihun
( Böylece dua yapıldığında, yerde DAĞILIN. Allah' ın üstünlüğünü, lütfunu arayın. Allah' ı çokça hatırlayın. Umulur ki iflah olursunuz. )

67/15 - Hüvellezi ceale lekümül arda zelulen femşu fi menakibiha ve kulu min rizkıhi ve ileyhin NÜŞUR
( Yeri size yumuşak, boyun eğmiş kılan O’dur. O halde O’nun yollarının içinde yürüyün ve O’nun rızıklarından yiyin. DİRİLİŞ O’nadır. )

77/3 - Ven NAŞİRATİ NEŞREN
( Ve YAYARAK YAYANLAR. )

80/21 - Sümme ematehu fe akberehu
( Sonra onu öldürdü de onu kabire koydurdu. )
80/22 - Sümme iza şea ENŞEREhu
( Sonra dilediğinde onu DİRİLTİR. )

29 Temmuz 2020 Çarşamba

Süptil yaşam simülasyonu ve vahiy vasıtası Rüya 

"Rüya" kelimesi "Ra" ( Görmek ) kökünden türemiş olan ve "Görüm" anlamına gelen bir kelimedir.

Rüya, uyku halindeyken bilinçaltı imajinasyonu ve vazifeli varlıkların tesirleri vasıtasıyla, deneyimlenerek edinilmiş bilgilerin veya kozmik veri tabanındaki bilgilerin ( akaşa kayıtları, ümmül kitab ) derlenmesi ve yorumlanarak varlığa gösterilmesi, hissettirilmesi fenomenidir. 

Uyku* kaba madde bedenin pasif hale indirgendiği, rüya ise süptil plandaki yaşamın yani süptil varlık ( kaba madde bedensiz varlık ) olarak yaşamın bir simülasyonudur. Rüyanın Astral Çıkıştan farkı bilinçaltında tezahür eden bir fenomen olmasıdır. Astral Çıkış ise süptil madde niteliğine sahip Öz Varlık halinin bilinçli olarak idraki fenomenidir. Hatırlanacağı üzere süptil madde olan ve ruhun madde alemi olan kainattaki en üst seviye temsilcisi olan Öz Varlık, ruhtan gelen tesirler ile yönlenen ve kaba madde ile birleşerek Nefsi oluşturan varlıktır. ( Nefs = Öz Varlık + Kaba Madde Beden )

* "Uyku" kelimesinin "Uymak" fiilindeki "Uy" kökünden geldiği düşünüldüğünde "Uyku" kelimesinin "Uyumlandıran / Uyumlandırıcı" gibi bir anlamı ortaya çıkmaktadır. ( Örnek: Kesmek - Keski, Biçmek - Biçki )

Dolayısıyla "Uyku", varlığın üst boyut frelanslarıyla uyumlanmasını, senkronize olmasını sağlayan bir fenomen olarak nitelendirilebilir.

Uykunun ve Rüyanın ölüm ve ölüm sonrası yaşam simülasyonu olduğuna işaret eden ayetler şöyledir.

39/42 - ALLAHÜ YETEVEFFEL ENFÜSEhıyne mevtiha velletı LEM TEMÜT fı MENAMİHA fe yümsikülletı kada aleyhel mevte ve yürsilül uhra ila ecelin müsemma inne fı zalike le ayatin li kavmin yetefekkerun
( ALLAH, NEFİSLERİ ÖLDÜKLERİNDE ve o ÖLMEYENLERİ DE UYKULARINDA VEFAT ETTİRİR. Böylece, üzerlerine ölüm hükmünü verdiklerini tutar ve isimlendirilmiş belirli vadeye kadar başkalarını gönderir. Kesinlikle bunda fikreden kavim için ayetler vardır. )

İsra suresinin 60. ve Fetih suresinin 27. ayetlerinde rüyanın vahiy ( ilahi kozmik bilgi aktarımı ) mekanizmasındaki araçlardan biri olduğu mesajı verilmektedir.

17/60 - Ve iz kulna leke inne rabbeke ehata bin nas ve ma cealner RU'Yelletı eraynake illa fitneten lin nasi veş şeceratel mel'unete fil kur'an ve nühavvifühüm fe ma yezıdühüm illa tuğyanen kebira
( Ve zamanında sana "Kesinlikle Rab’bin insanları kuşatmıştır." dedik. Sana gösterdiğimiz o RÜYAYI ve o Kur'an' da lanetlenmiş ağacı insanlar için sınav olması haricinde oluşturmadık. Onları korkuturuz da onlara büyük azgınlık haricindekini artırmaz. )  

48/27 - Lekad sadekallahü rasulehür RU'YA bil hakk le tedhulünnel mescidel harame in şaellahü aminıne muhallikıne ruuseküm ve mükassırine la tehafun fe alime ma lem ta'lemu fe ceale min duni zalike fethan karıba
( Allah RÜYAYI resulüne gerçekle doğruladı. Eğer Allah dilerse Mescid-i Harama emniyetle, başınız traşlı olarak, bakışlarınızı gözlerinizi kısa kılarak, korkmadan gireceksiniz. O bilmediğinizi bilendir. Zaten bundan başka yakın açılış da getirdi. 

Hz. İbrahim'in oğlunu kurban ettiğini gördüğü rüya da aslında batıni mesajlar içeren bir vahiy olup Saffat suresinin aşağıdaki ayetlerinde Hz. İbrahim'in vahiy ile uyumlu hareket ettiği ve bu nedenle kurtuluşa erdiği bildirilmektedir.

37/104 - Ve nadeynahü en ya ibrahım
( Ve ona "Ey İbrahim." diye seslendik. )
37/105 - Kad saddakter RÜ'YA inna kezalike neczil muhsinın
( Sen RÜYAYI doğruladın. Biz iyilik yapanları işte böyle karşılıklandırırız. )

Hz. Yusuf'un haberci resul olduğu da yine rüya vasıtalı vahiy ile kendisine bildirilmiştir.

12/4 - İz kale yusüfü li ebıhi ya ebeti innı RAEYTÜ ehade aşera kevkeben veş şemse vel kamera raeytühüm li sacidın Zamanında Yusuf babasına
( "Ey babam, kesinlikle ben onbir yıldız, Güneş ve Ay GÖRDÜM. Onları benim için yere kapanırlarken gördüm." dedi. )

12/5 - Kale ya büneyye la taksus RÜ'YAKE ala ıhvetike fe yekıdu leke keyda inneş şeytane lil insani adüvvün mübın
( "Ey oğlum, RÜYANI kardeşlerine anlatma. Yoksa sana hile yapıp tuzak kurarlar. Kesinlikle şeytan, insan için apaçık düşmandır." dedi. )

Rüya anlamına gelen bir diğer kelime de "Hulm" kelimesidir. ( Rüya esnasında ergenliğe geçiş fenomeni de "Hulm" kökünden türemiş olan "İhtilam" kelimesiyle ifade edilir. )

Tur suresinin 32. ayetinde "Hulm" kelimesinin çoğulu olan "Ahlam" kelimesi rüya vasıtasıyla alınan vahiy manasında kullanılmıştır. Ayette şeytanların vahyine* atıf bulunmaktadır.

52/32 - Em te'muruhüm AHLAMÜhüm bi haza em hüm kavmün tağun
( Bunu onlara RÜYAları mı emreder? Yoksa onlar azgınlar kavmi midirler? )

* En'am suresinin 112. ayetinde insan ve cin şeytanlarının vahiy yoluyla ( rüya, hipnitik trans vb. ) iletişiminden bahsedilmektedir. 

6/112 - Ve kezalike cealna li külli nebiyyin adüvven şeyatınel insi vel cinni YUHIY ba'duhüm ila ba'dın zuhrufel kavli ğurura ve lev şae rabbüke ma fealuhü fe zerhüm ve ma yefterun
( Ve her haberci için insan ve cin şeytanlarını işte böyle düşman kıldık. Onlar birbirlerine aldatıcı süslü sözler VAHYEDERLER. Şayet Rab’bin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları ve o uydurduklarını bırak. )

28 Temmuz 2020 Salı

"7 Safha 4 Teslim" ??!!

Küresel şeytanların dinde ayrıştırma yöntemi olarak tesis ettikleri tarikat sistemlerinin "Kula kulluk ve Şirk" merkezleri olduğuna evvelce değinilmişti. Tarikatlerde Kur'an dışı söylemler, uydurma hadisler, uydurma kavramlar ve diğer bazı zihin kontrol ( büyü ) yöntemleri eşliğinde oluşturulan sofistike ve uhrevi ortam vasıtasıyla insanlar etki altına alınmaya çalışılmakta ve böylelikle idraki bloke edilmiş, iradesi gasp edilmiş robot müridler yaratılmaktadır. Bu müridler* ( zihin kontrol köleleri ) mürşid* olarak anılan tarikat liderlerine koşulsuz itaat edecek ( biat edecek ) , mürşidin sözünü, talimatını Allah'ın kelamı, talimatı gibi algılayacak hale getirilmektedirler.

* Mürid ( İsteyen, İrad eden ); Mürşid ( Doğru yolu gösteren, İrşad eden )

Uydurma kavram hususuna bir örnek "7 Safha 4 Teslim" kavramıdır. Sözde hidayet sürecini tanımlayan ve zorlama ayetlerle desteklenmeye ve 11 nümerolojisine uydurulmaya çalışılan bu kavramın Kur'an ilmini yansıtan bir yönü bulunmamaktadır. 

Anılan kavrama göre hidayete erebilmenin şartları şöyledir.

1. Safha : Allah’a ulaşmayı dilemek
2. Safha : Mürşide tâbî olmak
3. Safha : Ruhun Allah’a teslimi (1. teslim)
4. Safha : Fizik vücudun teslimi (2. teslim)
5. Safha : Nefsin teslimi (3. teslim)
6. Safha : İrşad olmak (Muhlis olmak)
7. Safha : İradenin teslimi (4. teslim) Yukarıdaki "safhalar" incelendiğinde;

1. "safhada" "Allah'a ulaşmayı dilemek" ifadesinin yer aldığı görülmektedir. Allah ile aldatmanın temel ilke olduğu şeytani tarikat sistemlerinde tarikat liderinin ( mürşid - şeyh ), yegane hidayet vesilesi ve Allah'ın / Haberci resulün yerdeki temsili ( haşa ) olduğu telkin edildiğinden dolayı bu safhadaki "Allah'a ulaşmayı dilemek" ifadesi aslında "Tarikat liderine / Mürşide ulaşmayı dilemek" anlamına gelmektedir. Hatta bu bağlamda uydurulmuş olan bir kavram da "Hacet Namazı" kavramıdır. Söyleme göre bu namaz kılındıktan sonra kişi mürşidini rüyasında görmektedir.

2. "safhada" ise şirk telkini yapıldığı görülmektedir. Zira "Mürşide tabi olmak." şartı yani Allah'ın tüm insanlar için bahşettiği Kur'an ilmini anlayabilmek ve iyi insan olabilmek için bir başka kula tabi olmak şartı açık bir şirk çağrısıdır. Allahü Teala'nın, kutsal ilmi insanlara aktarmak için haberci resullerini vasıta kılmış olmasından dolayı haberci resullere tabi olmak kitaba tabi olmak anlamına gelmekte ve elbetteki şirk kapsamına girmemektedir. Ancak haberci resul olmayan yani vahiy yoluyla kendisine kitap indirilmemiş kimselere ilah gibi tabi olunması, onların nefsani sözlerinin Allah kelâmı gibi addedilmesi çok açık şirktir. 

Bakara suresinin 38. ayetinde Allahü Teala, daha insanı yaratma safhasında çok açık olarak "Ittebiu hüdaye" ( Benim yönlendirmeme tabi olun ) buyurmaktadır. 

2/38 - Kulnehbitu minha cemia fe imma ye'tiyenneküm minnı hüden fe MEN TEBİA HÜDAYE fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
( "Oradan topluca inin. Eğer benden size kesinlikle yönlendirme gelirse, artık KİMLER YÖNLENDİRMEME TABİ OLURLARSA artık onların üzerine korku yoktur. Onlar hüzünlenmezler." dedik. )

En'am suresinin 155. ayetinde "Kitaba tabi olunması" gerektiği vurgulanmaktadır.

6/155 - Ve haza KİTABÜN enzelnahü mübarakün FETTEBİUHÜ vetteku lealleküm türhamun
( Ve bu da indirdiğimiz bereketli KİTAPTIR. ONA TABİ OLUN ve sakının. Umulur ki merhamet edilirsiniz. )

Al'i İmran suresinin 31. ayetinde "Haberci resule tabi olunması" bildirilmektedir. 3/31 - Kul in küntüm tühıbbünellahe FETTEBİUNİ yuhbibkümüllahü ve yağfir leküm zünubeküm vallahü ğafurun rahım
( De ki: "Eğer Allah’ ı sevenler iseniz, BANA TABİ OLUN ki Allah sizleri sevsin ve size günahlarınızı af eylesin. Allah affedendir merhametlidir." )

Bakara suresinin 54. ayetinde de "Yaratıcıya tabi olunması" gerektiği bildirilmektedir. Ayette ayrıca nefsani hislerin yokedilmesi de öğütlenmektedir.

2/54 - Ve iz kale musa li kavmihı ya kavmi inneküm zalemtüm enfüseküm bittihazikümül ıcle fe TUBU İLA BARİİKÜM FAKTÜLU ENFÜSEKÜM zaliküm hayrun leküm inde bariiküm fe tabe aleyküm innehu hüvet tevvabür rahim
( Ve zamanında Musa kavmine "Ey kavmim siz buzağıyı kendinize edinerek kesinlikle nefislerinize zulmettiniz. O halde tevbe edip güzel YARATANINIZA TABİ OLUN da nefislerinizi öldürün. Bu, güzel yaratanınızın indinde size hayırlıdır." dedi. Böylece üzerinize tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )

3. "safhadan" 5. "safhaya" kadar olan kısımda ise tutarsız bir sıralama ve yanlış tanımlama bulunmaktadır. Zira sıralama "Ruhun teslimi", "Fizik vücudun teslimi" ve "Nefsin teslimi" şeklindedir.

Öncelikle Ruh, Nefse tesir gönderen bir varlık olduğundan ruhun teslim olması zaten son noktayı temsil eder. Ayrıca Nefs, ruhun tesirindeki bedeni temsil ettiğinden "Fizik vücud"* ve "Nefs" diye iki ayrı kavram zikredilmesi hatalı olmaktadır.

* Yukarıda açıklandığı üzere "Allah'a ulaşmayı dilemek" kavramına "Tarikat liderine ( mürşid - şeyh ) ulaşmayı dilemek" anlamı yüklendiğinden dolayı "Fizik vücudun teslimi" ifadesi "Vücudun tarikat liderine teslimi" anlamına gelmektedir. Tarikatlerde vuku bulan sayısız taciz ve tecavüz olaylarının ardındaki sebep de budur.

7. "safha" olan "İradenin teslimi" ise en tehlikeli "safha"dır. Zira bu "safhada", müridin idrak ve irade mekanizmasının tamamen bloke edilmesi ve tam zihin kontrolü ( büyü ) altına alınması öngörülmektedir. Yani bu safhada özgür iradesi yokolmuş, dışarıdan telkin ile yönlendirilebilir bir robot haline gelmiş bir zihin kontrol kölesi yaratılması hedeflenmektedir.

Kur'an ilminde ilerleyebilmek için ilimde derinleşmiş olan hatırlama sahiplerine ( ehli zikr ) danışılması, sual edilmesi ve rabıta yapılması elbette caiz olnakla birlikte ilmi üstünlüğü olduğu düşüncesiyle bu kişileri ilahlaştırmak ve Rab edinmek açıkça şirk günahı işlemek anlamına gelmektedir.

16/43 - Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim fes'elu ehlez zikri in küntüm la ta'lemun
( Ve senden önce, onlara vahyettiğimiz erkeklerin haricindekileri göndermedik. O halde, eğer bilmemekteyseniz, hatırlama sahiplerine sual edin. )

3/80 - Ve la ye'müraküm en tettehızül melaikete ve nebiyyıne erbaba e ye'müruküm bil küfri ba'de iz entüm müslimun
( Ve size, melekleri ve habercileri Rabler edinmenizi emretmez. Teslim olanlar olmanızdan sonra, size inkarı mı emreder? )

Ayette meleklerin ve habercilerin Rab'be muadil kılınmaması öğütlenmektedir.

27 Temmuz 2020 Pazartesi

Gizli ilimler ?!

Kur'an'da yer alan "İlim üzerine sapmak" ifadesi ilahi kozmik bilgilerin yani yaratılışın yazılım kodlarını içeren Kur'an ayetlerinin, kelimelerin, harflerin ve sayıların maddi, dünyevi ve nefsani menfaat gayesiyle, kötücül amaçlarla sistematik olarak kullanılması durumudur. İlahi nizamın kader mekanizmasına müdahale zannı nedeniyle özünde şirk ( Allah'a ortak koşma ) olan bu eylem "kitap ehlinin" büyük hatası ve günahıdır.

45/23 - Fe raeyte MEN İTTEHAZE İLAHEHU HEVAHÜ ve EDALLEHÜLLAHÜ ALA İLMİN ve hateme ala sem'ıhı ve kalbihı ve ceale ala besarihı ğışaveh fe men yehdıhi min ba'dillah e fe la tezekkerun
( HEVESİNİ İLAHI EDİNEN KİMSEYİ görmez misin? ALLAH ONU İLİM ÜZERİNE SAPTIRIR. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )

98/6 - İnnellezine keferu min EHLİL KİTABİ vel müşrikine fi nari cehenneme halidine fiha ülaike hüm şerrül beriyyeh
( O KİTAP SAHİPLERİNDEN ve ortak koşanlardan o inkar edenler, kesinlikle cehennem ateşinin içindedirler. Orada ebedidirler. İşte onlar, onlar yaratılmışların en kötüleridir. )

Majik Operasyon ( Büyü Operasyonu ) amaçlı bilgi kullanımını konu alan kaynaklar Gizli İlimler Hazinesi, Kenzül Havas ( Seçilmişlerin Hazinesi ), Şemsül Ma'rif ( Bilgi Güneşi ) vb. gibi adlar ile bilinmektedir. Kitap olarak basılmış bu kaynaklarda hem Allah'ın isimleri zikredilmekte, hem ayetlere yer verilmekte hem de O'nun men ettiği uygulamalara ( sihir / büyü ) ilişkin detaylı bilgiler aktarılmaktadır. İlahi nizamın kader mekanizmasına müdahale zannıyla ve cinlerin de destegiyle derlenen bu bilgiler kapsamında cinleri şahsi işte kullanma, kısmet kapama, kısır etme, ara bozma, eşleri ayırma, düşmanlık tesis etme, ruhsal bunalıma düşürme, işi başarılı kılma, talih açma, para kazanma, şifa verme vb. gibi zahiren kötü veya iyi algılanan uygulamaların usülleri ve detayları yer almaktadır.

Kur'an'da sihir ile uğraşanların iflah olmayacakları bildirilir.

10/77 - Kale musa e tekulune lil hakkı lemma caeküm e sıhrun haza ve LA YÜFLİHUS SAHIRUN
( Musa, "Size geldiğinde gerçek için böyle mi dersiniz? Bu sihir midir? SİHİRBAZLAR İFLAH OLMAZLAR." dedi. )

Kur'an ilminin iyi niyetle şifa vermek amacıyla kullanımı olumsuz bir uygulama olmamakla birlikte uygulamanın akıbeti elbetteki Allahü Teala'nın takdiriyle belirlenmektedir.

Huzura, mutluluğa ve ebedi tatmine giden yol sihirden, büyüden, tuzaklardan değil Allah'ı zikretmekten, ilimden, duadan, iyilikten, doğruluktan, temiz sözden, adaletten, özveriden, yardımseverlikten, zekâttan, ahlaktan, şefkatten ve sevgiden geçmektedir. Bunların dışındaki tutum, düşünce ve davranışlar ise azaba giden yolun üzerindedir.  
90/10 - Ve hedeynahün necdeyni
( Ve onu iki yola yönlendirdik. )

35/43 - İstikbaran fil erdı ve mekras seyyi' ve LA YEHIYKUL MEKRUS SEYYİÜ İLLA EHLİH fe hel yenzurune illa sünnetel evvelın fe len tecide li sünnetillahi tebdıla ve len tecide li sünnetillahi tahvıla
( Yerde kibirlenme ve kötülük tuzağıdır. KÖTÜLÜL TUZAĞI SAHİBİNİN HARİCİNDEKİNİN BAŞINA GEÇMEZ. Ancak evvelkilerin adetlerini mi gözetiyorlar? Allah' ın adetinde değişim bulamazsın. Allah' ın adetinde dönüşüm, başkalaşım bulamazsın. )

Hilafet meselesi

Hilafet meselesi "Hilafet" kelimesi "Ardında olma, Arkasında olma, Sonradan gelme, Arka tarafta olma" anlamlarına gelen ve "Half" ( Ard, Arka, Sonra ) kök kelimesinden türeyen bir kelimedir. "Muhalefet" ( Karşıtlık, Zıtlık ) kelimesi de "Half" kökünden türeyen bir kelimedir. "Halef / Halife" kelimesi ise "Ardından gelen, Sonradan gelen" anlamına gelmektedir. ( Konuşma dilinde yer alan "Halef Selef" kelime ikilisindeki "Halef" kelimesi "Sonraki", "Selef" kelimesi ise "Evvelki" anlamını içermektedir. )

Kur'an'da "Halife" kelimesi ilk kez Bakara suresinin 30. ayetinde geçmekte olup, ayette "İnsan" adı verilen varlığın yani tüm insan soyunun halife kılındığı bildirilmektedir.

2/30 - Ve iz kale rabbüke lil melaiketi innı caılün fil erdı HALİFEH kalu e tec'alü fıha men yüfsidü fıha ve yesfiküd dima ve nahnü nüsebbihu bi hamdike ve nükaddisü lek kale innı a'lemü ma la ta'lemun
( Ve zamanında Rab’bin meleklere "Kesinlikle ben yerde HALİFE oluşturacağım." dedi. "Biz seni övgünle överken ve seni kutsarken orada bozgun yapan, kan ve gözyaşı döken birini mi oluşturacaksın?" dediler. "Kesinlikle ben sizin bilmediğinizi bilirim." dedi. )

Ahzab suresinin 72. ayetinde ise "halife" kılınan insanın kaim kılmak ile sorumlu olduğu "emanetten" bahsedilmektedir.

33/72 - İnna aradnel EMANETE ales semavati vel erdı vel cibali fe ebeyne en yahmilneha ve eşfakne minha ve HAMELEHEL İNSAN innehu kane zalumen cehula
( Kesinlikle göklere, yere ve dağlara EMANETİ biz gösterdik de onu yüklenip taşımaya yanaşmadılar, direttiler, çekindiler ve ondan korktular. ONU İNSAN YÜKLENDİ. Kesinlikle o zalimdir cahildir. )

Yukarıdaki ayetlerde "İnsanın", Allahü Teala tarafından kutsal "emaneti" yani dini ( kozmik ilim, iyi ahlak ve tekamül frekansı ) kaim kılmak üzere "halife" kılındığı bildirilmektedir.

Dolayısıyla "Hilafet" veya "Halifelik" kavramının, bir şahısa atfedilen bir sıfat veya toplum üzerinde tahakküm kurmaya vasıta olacak siyasi bir kavram olmadığı açıkça beyan edilmektedir. Ancak inkarcı münafıklar ve müşrikler istibdadı yani şeytanların kontrolüne girmiş bir şahsın nefsani eğilimleriyle şekillenen zulme dayalı tahakkümünü diğer bir deyişle kula kulluğu dinin gereği ve toplumsal yaşam formatı addetmektedirler. Zira dinde bölünmenin küresel metodlarından biri olan şeytani tarikat sistemlerinde tarikat lideri addedilen şahısa kulluk etmek, onu Allah'ın ve Resulün yerdeki temsilcisi ( haşa ) kabul etmek temel prensiptir. Mürşid - Mürid ilişkisi olarak anılan ancak özünde Allah ile aldatmaya ve dünyevi - nefsani menfaat ilişkisine dayanan ve din kisvesi altında her türlü şeytani uygulamanın gerçekleştirildiği bu sistemlerde Mürid zihin kontrol kölesi, Mürşid ise amir / efendi konumundadır. İşte esas itibarıyla dine aykırı olan bu yapının küresel yönetim şekli olmasını arzulamak doğru olmayan bir hevestir.

İnsanın ve insan toplumunun yeryüzünde "halifeler" kılındığını, halifelik görevini yerine getiremeyen yani "emanete hıyanet eden" ( nefsani, dünyevi ve şeytani heveslere aldanıp dinden sapan ve insanları saptıran ) kavimlerin helak edilerek yerlerine başka kavimlerin getirildiğini bildiren diğer bazı ayetler de şöyledir.

6/133 - Ve rabbükel ğaniyyü zür rahmeh in yeşa' yüzhibküm ve YESTAHLİF min ba'diküm ma yeşaü kema enşeeküm min zürriyyeti kavmin aharın
( Ve Rab’bin, ganidir, muhtaç değildir, rahmet sahibidir. Eğer dilerse, sizi giderir ve sizi başka bir kavmin soyundan inşa ettiği gibi sizden sonra dilediğini HALİFE KILAR KILAR. )

6/165 - Ve hüvellezi cealeküm HALAİFEL erdı ve rafea ba'daküm fevka ba'dın deracatin li yeblüveküm fı ma ataküm inne rabbeke serıul ıkabi ve innehu le ğafurun rahım
( Ve sizi yerin HALİFELERİ kılan ve size o verdikleri ile sizi sınamak için, bazınızı bazınıza derecelerle üstün kılan O'dur. Kesinlikle Rab’bin azabı hızlı olandır. Kesinlikle O affedendir merhametlidir. )

7/69 - E ve acibtüm en caeküm zikrun min rabbiküm ala racülin minküm li yünziraküm vezküru iz cealeküm HULEFAE min ba'di kavmi nuhın ve zadeküm fil halkı bestah fezküru alaellahi lealleküm tüflihun
( “Sizi uyarması için sizden bir adam ile size hatırlatma geldi diye şaşırdınız mı? Hatırlayın, zamanında, Nuh kavminden sonra, sizi HALİFELER kıldı ve yaratılışta sizi gelişim ve beden olarak artırdı. O halde Allah' ın nimetlerini hatırlayın. Umulur ki iflah olursunuz." )

7/74 - Vezküru iz cealeküm HULEFAE min ba'di adin ve bevveeküm fil erdı tettehızune min sühuliha kusuran ve tenhıtunel cibale büyuta fezküru alaellahi ve la ta'sev fil erdı müfsidın
( Ve hatırlayın ki zamanında Ad'dan sonra sizi HALİFELER kıldı. Sizi yerde yerleştirdi. Onun düzlüklerinde saraylar ediniyorsunuz ve dağlarında evler yontuyorsunuz. O halde, Allah' ın nimetlerini hatırlayın. )

7/129 - Kalu uzına min kabli en te'tiyena ve min ba'di ma ci'tena kale asa rabbüküm en yühlike adüvveküm ve YESTAHLİFEKÜM fil erdı fe yenzura keyfe ta'melun 
( Kavmi "Sen bize gelmeden önce eziyet gördük ve sen geldikten sonra da." dediler. "Umulur ki, Rab’biniz düşmanlarınızı helak eder ve sizi yerde HALİFE KILAR ve sizin nasıl iş yaptığınıza bakar." dedi. )

10/14 - Sümme cealnaküm HALAİFE fil erdı min ba'dihim li nenzura keyfe ta'melun
( Sonra, onların ardından, nasıl işler yaptığınıza bakmak için sizleri yerde HALİFELER kıldık. ) 

10/73 - Fe kezzebuhü fe necceynahü ve men mea hu fil fülki ve cealnahüm HALAİFE ve ağraknellezine kezzebu bi ayatina fenzur keyfe kane akıbetül münzerın
( Böylece onu yalanladılar da onu ve geminin içinde onunla birlikte olanları kurtardık. Onları HALİFELER kıldık. O ayetlerimizi yalanlayanları boğduk. Artık uyarılanların sonu nasıl oldu bak. )

26 Temmuz 2020 Pazar

Placebo ve Nocebo Etkisi

Placebo Etkisi, somatik veya psikolojik açıdan olumsuz bir durumun olumlu şartlanma vasıtasıyla ortadan kaldırılması,

Nocebo Etkisi ise olumsuz bir durumun yoğun olumsuz şartlanma vasıtasıyla potansiyelinden çok daha fazla olumsuz sonuçlar doğurmasına sebebiyet verme olarak tanımlanmaktadır.

Bu bağlamda Placebo ve Nocebo fenomenlerinin içsel ve dışsal uyarıcı frekanslar vasıtasıyla oluşan bir nevi zihinsel şartlanma, zihinsel programlama, diğer bir deyişle büyü olduğu ortaya çıkmaktadır.

"Zararı olmayan bir şey siz zararlı olduğuna inandığınız için size zarar verebilir."

Placebo ve Nocebo Etkisi Kur'an'da "Hayırın ve şerrin çağırılması" ifadesiyle bildirilmiş gibidir.

17/11 - Ve YED'UL insanü biş ŞERRİ DÜAEHU BİL HAYR ve kanel insanü acula

( Ve insan HAYIR ÇAĞRISIYLA KÖTÜLÜĞÜ DE ÇAĞIRIR. İnsan acelecidir. )

Ayette bir insanın deneyimlediği iyiliğin de kötülüğün de kaynağının kendi ürettiği frekanslar olduğu bildirilmektedir. İnsanın kendi kendisine şifa verme yeteneği bulunmasına rağmen muhtelif iç ve dış bloke edici tesirler nedeniyle henüz bu yeteneğini bilinçli olarak kullanamamaktadır. Ancak döngü sonunun ( kıyamet / ayağa kalkış / ruhsal yükseliş ) idrak edildiği şu süreçte bu yönde hızlı bir gelişim içindedir.

Son dönemin gündemde konusu olan COVID19 virüsünün esas itibarıyla SARS ve MERS virüslerinin bir türevi olduğu, bulaşıcılığının ve ölümcüllüğünün diğerlerine göre daha az olduğu tıp otoriteleri tarafından evvelce dile getirilmişti. Ancak virüsün ortya çıktığının duyurulmasından itibaren yetkili merciler ve medya kanalıyla başlatılan yoğun kitlesel korku ve panik telkin iletişimi sonucunda toplumda Nocebo Etkisi yaratılmış olabilir. Diğer bir deyişle virüsten hastalanan ancak belirli bir süre sonra iyileşebilecek olan birçok insan Nocebo Etkisi nedeniyle hayatını kaybetmiş olabilir.

Öte yandan bugünlerde internet ortamında sürekli olarak komplo teorisi videoları yayımlayan ve korku, panik, endişe ajanı gibi faaliyet gösteren kendiliğinden profesör şahsiyetler ortaya çıkmıştır. Bu şahıslar sürekli olarak COVID19 sonrasında hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı, 2. virüs dalgasının çok daha tehlikeli olacağı, bugünlerin mumla aranacağı, açlık-kıtlık olacağı, savaşlar çıkacağı, ekonomik ve siyasi kaoslar yaşanacağı, herkesin çipleneceği vb. yönünde beyanlarda / öngörülerde bulunmaktadırlar. Bu şahısların dile getirdikleri hususlar zaten küresel şeytanların sosyalizm görünümlü küresel diktatörlükten ibaret olan Tek Dünya Devleti'ni kurabilmek için asırlardır gerçekleştirdikleri ve planladıkları uygulamalardır. Bunları sürekli olarak müjde veriyormuş edasıyla ve heyecanıyla hatta gülerek dile getirmeleri kendilerinin, toplumu korku ve panik modunda tutmak ve direncini kırmak ile görevli sistem ajanları oldukları yönünde şüpheler uyandırmaktadır.












Royal Arch sembolizmi, Ruh ve Arş

Royal Arch ( Kraliyet Arkı / Tahtı ) kavramı York Riti Mason cemiyetindeki ilk bölümün ismi olup, 4 dereceden oluşan bu bölümdeki en üst derece Royal Arch Mason derecesidir. Ayrıca Royal Arch kavramı, 33 dereceden oluşan genel Masonluk sistemindeki 13. derecede de "Royal Arch of Solomon" ( Süleyman'ın Kraliyet Arşı / Tahtı ) olarak yer almaktadır.



Okült ezoterik bir cemiyet olan Masonluktaki Royal Arch sembolik kavramı esas itibarıyla Kur'an ilmine dayanan ve ayetlerde "Rabbül ARŞül kerim" ( Faydalı ARŞınRab'bi ) olarak yer alan kavramdır.

43/82 - Sübhane rabbis semavati vel erdı RABBİL ARŞİ an ma yesıfun
( Göklerin ve yerin Rab’bi, ARŞIN RAB'Bİ o vasfettiklerinden yücedir. )

Batı dillerindeki "Arch" ( Ark, Taht ) kelimesi Kur'an'da aynı anlama gelen "Arş" kelimesidir.

Masonluktaki "Arch" kavramına ve "Derece" sistemine Mü'min suresinin 15. ayetinde de işaret edilmektedir. Her ilmin kaynağı olan Kur'an, hakkında çeşitli yorumlar bulunan bu ezoterik cemiyetin de kaynak kodudur. Her zaman hatırlanmalıdır ki Allah'ın insanlara bahşetmiş olduğu ilimler üstü kozmik ilmi iyilik veya kötülük amaçlı kullanmak insanların seçimidir.

40/15 - RAFİUD DERECATİ ZÜL ARŞ YÜLKIR RUHA ruha min emrihı ala men yeşaü min ıbadihı li yünzira yevmet telak
( DERECELERİ ARŞA YÜKSELTİR. Karşılaşma gününden uyarmak için emrinden RUHU dilediği kimsenin üzerine ATAR. )

Mü'min suresinin 15. ayetinde "Derece", "Arş" ve "Ruh" kelimeleri bir arada yer almaktadır. Kur'an'da "Arş" kelimesi, "Arşü Rabb" ( Rab'bin Arşı ) kavramıyla ilgili olarak 21 kere tekrarlanmaktadır. Bilindiği üzere 21 sayısı Ruh kelimesinin sembolü ( Düaliteyi aşıp "İkiyi birlemek" konsepti ) ve "Ruh" kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedidir. 

Tevrat'ın ilk iki ayetinde "Tanrı'nın ruhunun sular üzerinde hareket etmesi" teşbihi yer almaktadır.

1-Tekvin-1-1 Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
1-Tekvin-1-2 Yer şekilsizdi ve boştu ve karanlık, derinliğin üzerini kaplamıştı. Ve TANRI'NIN RUHU SULARIN ÜZERİNDE HAREKET EDİYORDU.

Hud suresinin 7. ayetinde ise "Rab'bin arşının su üstünde olduğu" bildirilmektedir. 

11/7 - Ve hüvellezi halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamin ve kane ARŞÜHU ALEL MAİ li yeblüveküm eyyüküm ahsenü amela ve le in kulte inneküm meb'usune min ba'dil mevti le yekulennellezine keferu in haza illa sıhrun mübın
( Ve gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. Hanginiz daha güzel iş yapacaksınız diye sınamak için ARŞI SU ÜSTÜNDEDİR. Eğer "Kesinlikle siz ölümün ardından dirileceksiniz." dersen, kesinlikle o inkarcılar "Kesinlikle bu apaçık sihirdir." diyeceklerdir. )

Bu iki ayette su üstünde olduğu bildirilen Rab'nin "RUHU" ve "ARŞI"'dır. Yani bu iki kelimenin özdeşleştirildiği görülmektedir.

Türk Bayrağı'nın üzerindeki "Ay-Yıldız" figürünün de "Royal Arch" sembolizmi ile ilintisi kuvvetle muhtemeldir. Figürdeki "Ay" "Arşı", "Yıldız" ise "Rab'bi" sembolize ediyor olabilir.

Not: Daima hatırlanmalıdır ki ilahi kozmik ilim ve bu ilim kapsamında tesis edilmiş olan semboller nötrdür. Bu ilmi iyi, pozitif amaçlarla kullanmak ve sembollere iyi, pozitif anlamlar yüklemek veya tam tersini yapmak insanların, daha sonra hesabını verecekleri, seçimleridir.












Ayasofya Cami'ndeki okült sembolizm

Evvelce incelendiği üzere Ayasofya'nın açılışı hususu zahiri ve batıni minalde bir çok farklı sonuç doğuran bir gelişmedir. İnananlar için Mesih İsa enerjisinin idrakine vesile olurken, insanlara tuzak kuran ancak aslında sadece kendilerini helak etmek için tuzak kuranlar için ise satanik sembolizm vasıtası olmuştur.

Bkz. 


Aşağıdaki foto Ayasofya Cami açılışında çekilmiştir.


Fotoda üzeri "mor" renkli kumaş ile kaplı bir kolon görünmektedir. Bu mor kumaşlı kolonun üzerinde ise bir "Piramit" ve onun üstünde de bir "Taç" figürü yer almaktadır. Piramit figürü okült satanik sembolizmde İblis’in ve onun neferi şeytanların toplum kontrol ve manipülasyon sistemini, tepedeki taç ise Rab'be şirk koşulmak suretiyle ilah addedilen cin şeytanı İblis'i sembolize etmektedir. Aşağıda detaylı olarak görüleceği üzere, piramitin içinde "Cin / İblis / Baphomet" kafası yer almakta ve piramitin üstündeki taç da aslında yine bir cin kafasını sembolize etmektedir. Bu figürler kiliselerdeki satanik figürler olan Gargoyle'lere benzemektedir.



Ayrıca bu figürlerin yer aldığı kumaşın "mor" renkli olması da okült sembolizm içermektedir. Mor renk spiritüalizmde Taç Çakra'dan yayılan yüksek frekansı sembolize etmekle birlikte İncil'de de zikredildiği üzere şeytanın bir temsili olan Babil Fahişesi^nin elbisesinin rengini de temsil etmektedir.

66-Vahiy-17-4 Kadın, MOR ve KIRMIZI giysilere bürünmüş, altınlar, değerli taşlar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı.

66-Vahiy-17-5 Alnına şu gizemli ad yazılmıştı: GİZEMLİ BÜYÜK BABİL, FAHİŞELERİN VE DÜNYA İĞRENÇLİKLERİNİN ANASI.

Vatikan'daki psikoposların ve kardinallerin tam da İncil'de tsavir edildiği üzere "mor ve kırmızı" renkli cüppe giymeleri de bu minvalde manidardır.












25 Temmuz 2020 Cumartesi

Dindarlık meselesi

"İnsanlığın başına ne geliyorsa şu dinden geliyor." 

"Din insanların ayrıştırılması için uydurulmuş bir kavramdır."

"Din ölümden, katliamdan başka bir şey getirmemiştir."

"Din, bir kitlesel hipnoz aracıdır."

.....
.....
.....

"Din" kelimesinin gerçek anlamını ve işlevini bilmeyenlerin sık sarfettikleri cümlelerdir bunlar. Esas itibarıyla bilgi derinliği olmayanların, din kisvesi altında icra edilen kötülüklere ve ahlaksızlıklara şahit olmaları durumunda söyleyebilecekleri de bu cümlelerden pek farklı olmayacaktır.

Evvelki bölümlerde de değinildiği üzere "Din" kelimesi "Deyn" kelimesinden türemiş olup özü itibarıyla "Borç" anlamını temsil etmektedir. "Din", batı dillerinde "Haysiyet" anlamına gelen "Dignity / Dignité" kelimesinin de köküdür. "Din" kozmik borçtur. Yani Allahü Teala'nın bahşettiği yaratılış ve yaşam nimetine karşılık O'na şükran duymak, iyilik yapmak ve yaratılışın nihai amacı olan ruhsal tekâmül için ilimde derinleşmeye çalışmaktır. 

"Din" esasen insanın yazılım kodlarında yani kalbinde var olan bir kavram olup, "Vicdan"* olarak da ifade edilebilmekte ve kalp ile sembolize edilmektedir.

* "Vicdan" kelimesi de Vecd ( Bulmak ) kökünden gelmekte olup "Bulunç / Bilinç" anlamını vermektedir. Bulmak ve Bilmek kelimeleri ortak BL köküne sahiptirler. 

Haberciler kanalıyla bahşedilen kutsal kitaplar ise bilinç açılımı, yönlendirme ve bilgi sağlayan, dindarlıkta derece olarak yükselmeye vasıta ve vesile olan ilahi kozmik kaynaklardır.

Dolayısıyla Allahü Teala'nın izniyle bir sınav olarak kurulmuş olan küresel satanik sistem daha din kelimesinin anlamının idrakine dahi imkân tanımadan, reddi için tam zamanlı olarak çalışmaktadır. Oysa ki insanlık bu tuzağa düşmeyip, tercihini kalbinden, vicdanından yana yaparak gerçeği idrak ettirecek değişimi yakalama potansiyeline sahiptir. Ancak insan, maddi, dünyevi ve nefsani menfaatlerini dogmatik olarak önceliklendirmesinden dolayı bilinçli veya bilinçsiz şekilde bu tercihi yapamamaktadır. 

Hayatında hiç kutsal kitap okumamış, dini konularda bilgisi olmayan ancak gerçekten iyi, yardımsever, özverili, ahlaklı, dürüst yani vicdanı aktif olan biri de dindar addedilebilmelidir. Zira sadece kitap okumak ve vecibeleri dogmatik olarak icra etmekle dindar olunamadığı aşikârdır. Tutum, düşünce, söylem ve davranışa yansımayan şekilsel eylemler dindarlık konusunda etkisiz eleman niteliğindedirler. Zira Allah'ın insanla iletişiminin sadece habercilerin aktardığı kitaplar kanalıyla değil kalbi hedef alan vahiy ve sembolizm kanalıyla ve sürekli olduğu Şura suresinin 51. ayetinde bildirilmektedir.

42/51 - Ve ma kane li beşerin en yükellimehüllahü illa vahyen ev min verai hıcabin ev yursile rasulen fe yuhıye bi iznihı ma yeşa' innehu aliyyün hakım

( Ve Allah' ın insana kelam edip söz söylemesi, vahyen veya perde arkasından olması haricinde olmaz. Veya resul gönderir de izni ile ne dilerse vahyeder. Kesinlikle O uludur hakimdir. )

İşte bugün din kisvesi altında yapılanlar aslında Kur'an ayetlerinin tam tersinin ( satanizm ) uygulamaları olup, bilinçli ve nitelikli satanizm icraatıdır. Toplum dindar görünümlü satanistlerle daha doğrusu cin şeytanı İblis'i ilah, satanizmi din edinmiş olan tersine dindarlarla doludur. Ve bunlar satanizmi dini vecibe anlayışıyla icra ermektedirler.

Kendilerine dindar süsü vermiş, gösteriş ve Allah ile aldatan satanistleri konu alan bazı ayetler şöyledir.

2/264 - Ya eyyühellezine amenu la tübtılu sadekatiküm bil menni vel eza kellezi yünfiku malehu riaen nasi ve la yü'minü billahi vel yevmil ahır ......
( Ey o inananlar, sadakalarınızı, o malını insanlara gösteriş olarak harcayan, Allah’a ve sonraki güne inanmayan gibi başa kakarak ve eziyetle batıl kılmayın. ...... )

4/38 - Vellezine yünfikune emvalehüm riaen nasi ve la yü'minune billahi ve la bil yevmil ahır ve men yeküniş şeytanü lehu karınen fe sae karına
( Ve o mallarını insanlara gösteriş olarak harcayanlar Allah’a ve sonraki güne inanmazlar. Kim ki şeytan ona arkadaş olur, o kötü arkadaştır. )

4/142 - İnnel münafikıne yühadiunellahe ve hüve hadıuhüm ve iza kamu iles salati kamu küsala yüraunen nase ve la yezkürunellahe illa kalıla 
( Kesinlikle ikiyüzlüler, Allah' ı aldatmaya çalışırlar da O onları aldatır. Onlar duaya kalktıklarında küs gibi kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah' ı, çok az haricinde hatırlamazlar. )

8/47 - Ve la tekunu kellezine haracu min diyarihim betaran ve riaen nasi ve yesuddune an sebılillah vallahü bima ya'melune mühıyt
( Ve kibirlenerek ve insanlara gösteriş olarak yurtlarından çıkanlar ve Allah yolundan döndürenler gibi olmayın. Allah onların o yaptıklarını kuşatandır. )

107/4 - Fe veylün lil müsallin
( O halde vay dua edenler için. )
107/5 - Ellezine hüm an salatihim sahun
( Onlar dualarında habersizdirler. )
107/6 - Ellezine hüm yüraun
( Onlar gösteriş yaparlar. )
107/7 - Ve yemneunel maun
( Ve ihtiyaçlığı, yardımı engelleyip menederler. )

35/5 - Ya eyyühen nasü inne va'dellahi hakkun fe la teğurrannekümül hayatüd dünya ve la yeğurranneküm billahil ğarur
( Ey insanlar, Allah' ın vaadi kesinlikle gerçektir. O halde dünya hayatı kesinlikle sizi aldatmasın. Aldatan da sizi Allah ile aldatmasın. )

Kâfirun suresi, satanizmi din edinenleri konu almaktadır.

109/1 - Kul ya eyyühel kafirun
( De ki: "Ey inkarcılar." )
109/2 - La a'büdü ma ta'büdun
( O kulluk ettiğinize kulluk etmem. )
109/3 - Ve la entüm abidune ma a'büd
( Ve siz o kulluk ettiğime kul değilsiniz. )
109/4 - Ve la ene abidün ma abedtüm
( Ve ben o kulluk ettiğinizin kulu değilim. )
109/5 - Ve la entüm abidune ma a'büd
( Ve siz o kulluk ettiğime kul değilsiniz. )
109/6 - LEKÜM DİNÜKÜM VE LİYE DİN
( SİZE DİNİNİZ VE BANA DİNİM. )

Hagia Sophia ( Kutsal Bilgi )

Ayasofya kilisesinin cami olarak açılışı meselesine her türlü zahiri unsurdan arınmış şekilde batıni açıdan bakıldığında Mesih İsa ve yeni döngü başlangıcı mesajının varlığı dikkat çekmektedir.

Ayasofya kelimesi, aslen Hagia ( Kutsal ) ve Sophia ( Bilgi ) kelimelerinden oluşmakta olup "Kutsal Bilgi" anlamına gelmektedir. Mesih İsa'nın ikinci gelişinin gerçek anlamı kıyamet ( ayağa kalkış ) sürecindeki kozmik bilgi ( Kutsal Bilgi ) akışı vesilesiyle yeni döngü başlangıcının yani kolektif bilinç yükselişinin tezahür etmesidir. Hatırlanacağı üzere 8 ve 11 sayıları yeni döngü başlangıcı ve farklı boyuta geçişin nümerolojik sembolleridir.

- Ayasofya kelimesi 8 harften, Hagia Sophia kelimesi ise 11 harften oluşmaktadır.

- Ayasofya 24.07.2020 tarihinde ikinci kez açılmıştır. ( 2+4+0+7+2+0+2+0 ="17" ... 8 )

- Kur'an'da İsa kelimesinin ilk kez geçtiği ayetin kodu 2/87 ( 2+8+7 = "17" ... 8 ) olup, İsa kelimesi bu ayetteki "17". kelimedir.

2/87 - Ve (1) lekad (2) ateyna (3) musa (4) el (5) kitabe (6) ve (7) kaffeyna (8) min (9) ba'di (10) hı (11) bi (12) er (13) rusüli (14) ve (15) ateyna (16) IYS (17) ebne meryem ......
( Musa’ ya kitabı verdik ve ondan sonra resuller gönderdik. Meryem oğlu İSA’ya ..... )

- İsa kelimesi Kur'an'da 26 kere tekrarlanmaktadır. ( 2+6 = 8 )

- 4/157-159 arası ayetlerde sırasıyla İsa'nın öldürülemediği, Allah'ın onu kendisine yükselttiği ve kitap ehlinin ölmeden önce mutlaka İsa'ya iman edeceği bildirilmektedir. 

4/157 - Ve kavlihim inna katelnel mesıha ıysebne meryeme rasulellah ve ma kateluhü ve ma salebuhü ve lakin şübbihe lehüm ve innellezinahtelefu fıhi le fı şekkin minh ma lehüm bihı min ılmin illettibaaz zann ve ma kateluhü yekına
( Ve "Kesinlikle biz Allah' ın resulü Meryem oğlu İsa Mesih' i öldürdük." sözlerinden dolayı. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Lakin onlara benzetildi. Kesinlikle onun hakkında ihtilaf edenler, ondan şüphe içindedirler. Onlara onun ilminden yoktur. Ancak zanna tabi olurlar. Doğrusu onu öldürmediler. )

4/158 - Bel rafeahüllahü ileyh ve kanellahü azızen hakima
( Bilakis Allah onu kendisine yükseltti. Allah yücedir, hakimdir. )

4/159 - Ve in min ehlil kitabi illa le yü'minenne bihı kable mevtih ve yevmel kıyameti yekunü aleyhim şehıda

( Ve kesinlikle kitap sahiplerinden olanlar ölümlerinden önce mutlaka ona inanacaklardır. Ayağa kalkış gününde o, onlara şahit olur. ) Bu ayet setinin ilk ayetinin kodunun nümerolojik değeri de 17 sayısı üzerinden 8 sayısını vermektedir. ( 4+1+5+7 = 17 )

Ayrıca Ayasofya kilisesi / cami, evvelce incelendiği üzere, yine 8 harften oluşan "İstanbul" kelimesinin esasen İs ( İsa ) ve Templum ( Tapınak ) kelimelerinin birleşiminden oluşan "İstemplum" ( İsa'nın Tapınağı ) kelimesi olması hususuyla da ilintili görünmektedir.



24 Temmuz 2020 Cuma

Manevi temizlik ... Zikir, Zekât ve Taharet 

Cennetteki özünü terkedip bir cehennem olan kaba madde alemindeki nefsaniyet batağına saplanan insanın yükselerek özüne geri dönebilmesi madde ve nefsaniyet kirini temizlemesine yani düşük negatif frekansları yüksek pozitif frekanslara dönüştürebilmesine bağlıdır. Manevi temizlik yani manada temizlik olarak ifade edilebilecek bu sürecin en önemli aşaması Kur'an ayetlerinin anlayarak, hissederek okunması, Allah'ın isminin zikredilmesi ve bunların gereği ve sonucu olarak tutum, düşünce ve davranışta iyileşmenin sağlanmasıdır.

Kur'an'da "Temizlemek / Temizlik" kavramı "Zek / Zekât*" ve "Tahr / Taharet" kelimeleriyle temsil edilmektedir.

* Bağış anlamında kullanılan Zekât kelimesi, özünde "Temizlik" anlamını taşımaktadır. 

92/18 - Ellezi yü'ti malehu YETEZEKKA
( O malını veren TEMİZLENEN. )

Leyl suresinin 18. ayetinde maddeden, maldan kurtulmanın ruhsal ve manevi temizlik vesilesi olduğu bildirilmektedir.

Manevi temizlik hususuna değinilen diğer ayetler şöyledir.

87/14 - Kad efleha men TEZEKKA
( O TEMİZLENEN iflah olur. )
87/15 - Ve ZEKERESME rabbihı fe salla
( Ve Rab’binin ismini HATIRLAYIP da dua eden, )

80/1 - Abese ve tevella
( Çehresini çattı ve yüz çevirdi. )
80/2 - En caihul a'ma
( Ona kör, körlük geldi diye. )
80/3 - Ve ma yudrike leallehu YEZZEKKA
( Ve sana ne bildirir? Belki o TEMİZLENECEK. ) 80/4 - Ev YEZZEKKERU fe tenfe'ahuz zikra
( Veya HATIRLAYACAK. Böylece hatırlama ona fayda verecek. )

2/129 - Rabbena veb'as fıhim rasulen minhüm YETLU ALEYHİM AYATİKE VE YÜALLİMÜHÜMÜL KİTABE VEL HIKMETE ve YÜZEKKIhim inneke entel azızül hakım

( Rab’bimiz onların içlerine onlardan resul gönder ki senin AYETLERİNİ ONLARA OKUSUN, ONLARA KİTABI, SIRRI ÖĞRETSİN, ONLARI TEMİZLESİN. Kesinlikle sen yücesin hakimsin. ) 2/151 - Kema erselna fıküm rasulen minküm YETLU ALEYKÜM AYATİNA ve YÜZEKKIKÜM ve YÜALLİMÜKÜMÜL KİTABE VEL HIKMETE ve yüallimüküm ma lem tekunu ta'lemun ( O üzerinize ayetlerimizi okuyan, sizi TEMİZLEYEN, SİZLERE KİTABI, SIRRI ÖĞRETEN ve sizlere o bilmiyor olduklarınızı öğreten içinize gönderdiğimiz resul gibi. )

A'la, Abese ve Bakara surelerinin yukarıdaki ayetlerinde Rab'bi zikretmenin ve Kur'an okumanın temizlik vesilesi olduğuna işaret edilmektedir.

91/7 - Ve NEFSİN ve ma sevvaha
( Ve NEFİS ve onu düzenleyip şekillendiren. ) 91/8 - Fe elhemeha fücureha ve takvaha
( Böylece ona kötülüğünü, günahını ve sakınmasını ilham eden. )
91/9 - Kad efleha men ZEKKAha
( Onu TEMİZLEYEN kimse iflah oldu. )

35/18 ... men TEZEKKA fe innema YETEZEKKA li nefsih ve ilellahil mesır
( ... Kim TEMİZLENİRSE, böylece kesinlikle nefsi için TEMİZLENİR. Dönüş yeri Allah’adır. )  
Şems ve Fatir surelerinin yukarıdaki ayetlerinde gerçek temizlik olan manevi temizliğin, nefsin temizlenmesi yoluyla tezahür edeceği bildirilmektedir.

14/24 - E lem tera keyfe darabellahü meselen KELİMETEN TAYYİBETEN ke ŞECERATİN TAYYİBETİN aslüha sabitün ve fer'uha fis sema' ( Görmedin mi ki Allah, kökü sabit ve dalları göğün içinde olan TEMİZ AĞAÇ gibi olan TEMİZ KELİMENİN misalini nasıl beyan etti? ) 

35/10 - Men kane yürıdül ızzete fe lillahil ızzetü cemıa ileyhi YAS'ADÜL KELİMÜT TAYYİBÜ vel amelüs salihu yerfeuh vellezine yemkürunes seyyiati lehüm azabün şedıd ve mekru ülaike hüve yebur
( Kim üstün kudreti istiyorsa, saygınlık üstün kudret tümüyle Allah içindir. TEMİZ KELİME O’NA YÜKSELİR. İyi işler de onu yükseltir. O kötülüklerle tuzak kuranlar, şiddetli azap onlaradır. İşte onların tuzağı, o batıp dağılır. ) 

İbrahim ve Fatir surelerinin yukarıdaki ayetlerinde manevi temizlik, her şeyin yaratılış kaynak kodu olan "kelimenin" temizliği olarak tanımlanmaktadır. Ayette "temiz kelimenin" üst alemlere ( boyut, plan ) intikal ve geçiş için yegane vasıta olduğu bildirilmektedir.

20/76 - Cennatü adnin tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ve zalike cezaü men TEZEKKA
( İçinde ebedi olacakları, altlarından nehirler akan ikamet bahçeleri. TEMİZLENMİŞ kimselerin karşılığı işte böyledir. )

Taha suresinin 76. ayetinde yarı süptil plan ( alem ) olan Cennet'e ancak manevi temizliğe erişmiş olanların intikal edeceği bildirilmektedir.

24/21 - Ya eyyühellezine amenu la tettebiu hutuvatiş şeytan ve men yettebı hutuvatiş şeytani fe innehu ye'müru bil fahşai vel münker ve lev la fadlüllahi aleyküm ve rahmetühu MA ZEKA minküm min ehadin ebeden ve lakinnellahe YÜZEKKI men yeşa vallahü semıun alim
( Ey o inananlar, şeytanın adımlarına tabi olmayın. Kim şeytanın adımlarına tabi olursa, kesinlikle o AHLAKSIZLIĞI, KÖTÜLÜĞÜ, İNKARI emreder. Şayet Allah' ın üstünlüğü lütfu üzerinize olmasaydı, sizlerden kimse ebediyen TEMİZLENEMEZDİ. Lakin kesinlikle Allah dilediği kimseyi TEMİZLER. Allah duyandır, bilendir. )

Nur suresinin 21. ayetinde de Allah'ın kullarını, kötülük, ahlaksızlık ve inkardan uzak tutarak temizlemesinden bahsedilmektedir.

56/77 - İnnehu le KUR'ANUN kerim
( Kesinlikle o faydalı KUR'AN' dır. )
56/78 - Fi kitabin meknun
( Gizlenip saklanmış kitabın içindedir. )
56/79 - La yemessuhu illel MUTAHHERUN
( Ona TEMİZLENMİŞLERİN haricindekiler dokunamazlar. )

Vakia suresinin yukarıdaki ayetlerinde ise yine Kur'an'ın manevi temizlik vesilesi olduğu bildirilmektedir.

41 Mark 7-15 "İnsanın dışında olup içine giren hiçbir şey onu kirletemez. İnsanı kirleten, insanın içinden çıkandır."

İncil'in Mark suresinin 7-15 kodlu ayetinde de gerçek temizliğin insanın içindeki yani nefsindeki temizlik olduğu dolaylı anlatımla bildirilmektedir.

Kınanmaktan korkanlar

Doğru, iyi ve faydalı olanı koşullar ne olursa olsun ifade ve icra edebilmek büyük sabır ve sebat gerektiren dini bir vecibe ve kutsal bir meziyettir. Ancak birçok insan, doğru olduğunu bilmelerine rağmen, kınanma ve dışlanma korkusuyla, içinde bulundukları cemiyetlerce içselleştirilmiş ve kabul edilegelmiş dogmalara ters düşebilecek düşünceleri ifade etmekten imtina etmekte, hatta nefsani bir yaklaşımla doğruları inkâr dahi edebilmektedirler. Bu yaklaşım Kur'an meallerinde de gözlemlenmekte olup, belirli dogmalara, kalıplaşmış temayüllere ve kavramlara ters düşmek kaygısıyla kelimeler ve ayetler gerçek anlamlarıyla tercüme edilmemektedir.

Bu durum Beled suresinin 11. ayetinde "İktehamel akabet" ( Sarp yokuşa katlanmak ) olarak teşbih olunmuştur. Bir başka deyişle "zorluklara göğüs gerebilmek" kavramı ifade edilmiştir.

90/11 - Fe laktehamel akabet
( Böylece sarp yokuşa tahammül edemedi. ) 

Maide suresinin 54. ayetinde ise cemiyet tarafından kınanma, dışlanma ve menfaat kaybı korkusuyla "dinden dönenlerin varlığına" işaret edilmektedir. Bugün toplum bu kategorideki insanlarla doludur. Bu insanların çokluğu da küresel ve şeytani tahakküm sisteminin devamlılığını sağlamaktadır.

5/54 - Ya eyyühellezine amenu MEN YERTEDDE MİNKÜM AN DINİHIfe sevfe ye'tillahü bi kavmin yühıbbühüm ve yühıbbunehu ezilletin alel mü'minıne eizzetin alel kafirıne yücahidune fı sebılillahi ve LA YEHAFUNE LEVMETE LAİM zalike fadlüllahi yü’tıhi men yeşa' vallahü vasiun alim

( Ey o inananlar, SİZDEN KİM DİNİNDEN DÖNERSE, yakında Allah kendilerini sevdiği bir kavim getirir ki onlar da onu severler. İnananlara yumuşak alçakgönüllü inkarcılara da üstün kudretlidirler. Allah yolunda cihad ederler. Hiçbir KINAYICININ KINAMASINDAN DA KORKMAZLAR. Bu, Allah' ın üstünlüğüdür lütfudur. Onu dilediği kimseye verir. Allah geniştir bilendir. )

Ancak insanın en büyük kınayıcısı yine insanın kendisidir. Dünyevi ve nefsani kaygılarla doğru olanı düşünmemek, söylememek veya yapmamak eninde sonunda vicdan mekanizmasını harekete geçirecek ve insanın kendi gerçeğiyle yüzleşmesiyle sonuçlanacaktır. Zira şu anda insanlığın içinde bulunduğu kıyamet ( ayağa kalkış ) süreci bir farkındalık, öz kınama ve hesaplaşma süreci olup, insanların döngü sonundaki bu kutsal fırsatı çok iyi değerlendirmeleri gerekmektedir.

75/1 - La uksimu bi yevmil kıyameti
( Ayağa kalkış gününe yemin ederim. )

75/2 - Ve la uksimu bin nefsil LEVVAMET
( Ve o kendini KINAYAN nefise yemin ederim. ) 

17/14 - İkra' kitabek kefa bi nefsikel yevme aleyke hasıba
( Kitabını oku. O gün nefsin, hesap görücü olarak sana yeter. )

Kozmik alışveriş ve müşteri sadakati! 

"Müşteri" kelimesi "İştira" ( Alışveriş, Değerini verip almak, Satın almak ) kelimesinden türemiş olan ve "Alışveriş yapan" anlamına gelen bir sıfattır. "Sadakat" kelimesi ise "Sıdk / Sadık" ( Doğru / Doğru olan ) kelimesinden türemiş olan ve "Doğruluk" anlamına gelen bir kelimedir. Ancak bu kelime zaman içerisinde "Bağlılık" anlamında da kullanılagelmiştir. 

Dolayısıyla bir pazarlama terminolojisi olarak duyulmaya alışılmış "Müşteri Sadakati" ( Müşteri Bağlılığı ) kavramı özü itibarıyla "Doğru alışveriş eden" anlamını içermektedir. 

İşte ;

Hidayeti dalalete,
Ahireti dünyaya,
Mağfireti azaba,
İmanı inkâra,
İlmi istihzaya

yani iyiliği kötülüğe değişenlerin "İştiralarının" ( Alışverişlerinin ) doğru olmadığı Kur'an ayetlerinde bildirilmektedir.

2/16 - ÜlaikellezinEŞTERAVüd dalalete bil hüda fe ma rabihat ticaratühüm ve ma kanu muhtedın
( İşte onlar yönlendirme karşılığında sapıklığı SATIN ALDILAR da ticaretleri fayda sağlamadı. Yönlendirilenlerden de değillerdi. )

2/86 - ÜlaikellezinEŞTERAVül hayated dünya bil ahırati fe la yuhaffefü anhümül azabü ve la hüm yünsarun
( Bunlar ahiret karşılığında dünya hayatını SATIN ALANLARDIR. Böylece azap onlardan hafifletilmez ve onlara yardım edilmez. )

2/175 - ÜlaikellezinEŞTERAVüd dalalete bil hüda vel azabe bil mağfirah fe ma asberahüm alen nar
( İşte onlar yönlendirmeye karşı sapıklığı ve affedilmeye karşı azabı SATIN ALIRLAR. Böylece onlar ateşe sabredemezler. )

3/177 - İnnellezinEŞTERAVül küfra bil ımani len yedurrullahe şey'a ve lehüm azabün elım
( Kesinlikle o, inanç ile inkarı SATIN ALANLAR Allah’a şey kadar bile zarar veremezler. Büyük azap onlaradır. ) 

4/44 - E lem tera ilellezine utu nasıben minel kitabi YEŞTERUNED dalalete ve yürıdune en tedıllüs sebıl 
( O kitaptan nasip verilenleri görmez misiniz? Sapıklığı SATIN ALIRLAR ve yolu sapıtmanızı isterler. )

9/111 - İnnellahEŞTERA minel mü'minıne enfüsehüm ve emvalehüm bi enne lehümül cenneh yükatilune fı sebılillahi fe yaktülune ve yuktelune va'den aleyhi hakkan fit tevratı vel incili vel kur'an ve men evfa bi ahdihı festebşiru bi bey'ıkümüllezı bay'tüm bih ve zalike hüvel fevzül azım
( Kesinlikle Allah, inananlardan, nefislerini ve mallarını, cennetin kesinlikle onlara olmasından dolayı SATIN ALDI. Tevrat' ta, İncil' de ve Kur'an' da gerçek olduğu gibi, onun üzerine vaad olarak, Allah yolunda savaşacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Ahdine daha vefalı kimdir? O halde yaptığınız alışverişten dolayı müjdeler olsun. İşte bu, o büyük kurtuluştur. )

Ayette ruhsal tekâmül için insanların nefsaniyeti ve maddeyi ( dünyevi menfaati ) terketmeleri gerektiği "Allah'ın iştirası" teşbihiyle bildirilmektedir. 

31/6 - Ve minen nasi men YEŞTERI lehvel hadısi li yüdılle an sebılillahi bi ğayri ılmin ve yettehızeha hüzüva ülaike lehüm azabün muhin 
( Ve insanlardan kimileri ilimsizce Allah yolundan saptırmak için sözün eğlencesini SATIN ALIRLAR. Onu alay edinirler. İşte onlar, alçaltıcı hakir eden azap onlaradır. )

Tercih meselesi

"İsar" kelimesi "Tercih, Seçim" anlamına gelmekte olup, Kur'an'da bu kelimenin insanın kaderini tayin ettiği bildirilmektedir.

Tercih, bilinçli veya bilinçsiz şekilde tezahür edebilen bir olgudur. İnanç vasıtasıyla bilgi seviyesi yükselmiş ilim sahibi insanların bilinçli tercihleri onları daima doğru yola yani ruhsal tekâmüle sevkederken, inançsız, bilgisiz ve şüpheci insanların şeytani tesirler altında yaptıkları bilinçsiz tercihler ise onları daima yanlış yola yani nefsaniyet çıkmazına sevketmektedir.

"İsar" konusu ayetlerde şu misallerle bildirilmektedir.

20/72 - Kalu LEN NÜ'SİRAKE ala ma caena minel beyyinati vellezi fetarana fakdı ma ente kad innema takdıy hazihil hayated dünya

( "Seni, bize o delillerden getirene ve o bizi yaratana TERCİH EDEMEYİZ. O halde ne hüküm vereceksen ver. Kesinlikle o hükmettiğin bu dünya hayatıdır." dediler. ) 

Taha suresinin 72. ayetinde, inanç vesilesiyle bilinçlenen sihirbazların Firavun'a karşı gelmeleri anlatılmaktadır.

59/9 - Vellezine tebevveüd dare vel imane min kablihim yühıbbune men hacere ileyhim ve la yecidune fi sudurihim haceten min ma utü ve YU'SİRUNE ala enfüsihim ve lev kane bihim hasasatun ve men yuka şuhha nefsihi fe ulaike hümül müflihun

( Ve o onlardan önce yurtta yerleşip makam tutanlar ve onlardan inananlar, onlara göç edip ayrılanları severler. O verilenden göğüslerinde ihtiyaç bulmazlar. Şayet ihtiyaçları olsa dahi nefislerine TERCİH EDERLER. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, artık işte onlar, onlar iflah olurlar. )

Haşr suresinin 9. ayetinde inançlı insanların rahmani eylemi nefsani eyleme tercih ettikleri bildirilmektedir.

79/37 - Fe emma men tağa
( Artık ama kim azgınlık etmiş, )

79/38 - Ve ASEREL hayated dünya
( Ve dünya hayatını TERCİH ETMİŞSE. )

79/39 - Fe innel cahime hiyel me'va
( Artık kesinlikle cehennem, odur varış yeri. ) 

87/16 - Bel TÜ'SİRUNEL hayated dünya
( Bilakis dünya hayatını TERCİH EDİYORSUNUZ. )

Naziat ve A'la surelerinin yukarıdaki ayetlerinde inançsız ve dolayısıyla bilinçsiz insanların, kendilerini ıstırap ve mutsuzluğa sevkedecek yanlış tercihleri konu edilmektedir.

"Tercih, Seçim" anlamına gelen bir başka kelime ise "Hiyerat* / İhtiyar" kelimesidir.

( * Hiyerarşi kelimesi Hiyerat kökündendir. ) 

Kasas suresinin 68. ayetinde insanın, Allah'ın takdir ettiği "Yaratılış" konusunda tercih imkânı bulunmadığı bildirilmektedir. Bir başka deyişle her insan tercihinden bağımsız olarak yaratılmış olmak ve ilahi kozmik tesirler vesilesiyle yapacağı bilinçli veya bilinçsiz tercihler ile kaderini tamamlamak mecburiyetindedir.

28/68 - Ve rabbüke yahlüku ma yeşaü ve yahtar ma kane lehümül HIYERAH sübhanellahi ve teala an ma yüşrikun

( Ve Rab’bin ne dilerse yaratır ve seçer. Onlara TERCİH, SEÇME hakkı yoktur. Allah yücedir ve o ortak koştuklarının üzerindedir. )

Ahzab suresinin 36. ayetinde ise "İnananların" yani kozmik bilince nail olup ilmi artmış olanların daima iyiliğe, doğruluğa ve tekâmüle vesile olan Allah ve Resulünün emirlerinin aksine bir tercihte bulunamayacakları bildirilmektedir. 

33/36 - Ve ma kane li mü'minin ve la mü'minatin iza kadallahü ve rasulühu emran en yekune lehümül HIYERATÜ min emrihim ve men ya'sıllahe ve rasulehu fe kad dalle dalalen mübına

( Ve inanan erkekler ve inanan kadınlar için Allah ve resulü bir işe olsun diye hükmettiğinde, onlara işlerinden TERCİH, SEÇİM yoktur. Kim Allah’a ve O’nun resulüne asileşirse, artık apaçık sapıklık ile sapmıştır. )

23 Temmuz 2020 Perşembe

Vefk operasyonu

Vefk uygulaması, harf, rakam, kelime, esmâ-i hüsnâ, âyet ve sûrelerin belli bir adede ve düzene göre matris dörtgenler içine yazılarak ilahi kader* yazılımına tesir ( frekans ) gönderilmesi olarak tanımlanabilir. İyi veya kötü amaçlara hizmet etmek üzere uygulanan ve nihayetinde sayısal ve kelimesel bir maji ( büyü ) operasyonu olan Vefk şirk niteliği arzettiğinden dinen tasvip edilmez. ( Vefk operasyonu, bilgisayar programı yazılım "hacker"lığı olarak da teşbih edilebilir. )

( * Kader = Ölçü )

Vefk, bir tabloda yer alan kare veya dikdörtgen kutucuklar içine belirli zaman ve şartlarda belli kurallarla sayılar, sayı değerindeki harfler, kelimeler ya da hepsinin beraber yazılmasıyla elde edilir. Kaynaklarda vefkin etkili olması için değişik yol ve yöntemlere yer verilir. Sağdan sola, yukarıdan aşağıya veya bir köşeden diğer köşeye kutucuklardaki sayıların toplamı birbirine eşitlendiğinden bu işleme "Vefk" ( Uyum, Uygunluk ) adı verilmiştir. 


                              Bir Vefk örneği

Kur'an'da "Vefk" hususuna ilişkin doğrudan bilgi verilmemekle birlikte Nebe suresinin aşağıdaki ayetlerinde "Vefk"'e dolaylı olarak işaret edilmekte gibidir. Ayetlerde Vefk kökünden türeyen "Vifakan" ( uygun olan ) kelimesinin, "İlahi karşılıklandırma", "Hesap görme", "Yazılı olarak Sayma" kavramlarının yer alması "Vefk" ilmine işaret etmekte gibidir.  

78/26 - Cezaen VİFAKAN
( Tam UYGUN karşılık olarak. )

78/27 - İnnehüm kanu la yercune HISABEN
( Kesinlikle onlar HESABI ummayanlardı. ) 

78/28 - Ve kezzebu bi ayatina kizzaben
( Ve ayetlerimizi yalanladılar da yalanladılar. )  

78/29 - Ve külle şey'in AHSAYNAhü kitaben
( Ve YAZILI / kitapta olmak üzere herşeyi SAYDIK. )

Süre verilenler

İçinde bulunulan ve döngü sonunun idrak edildiği kıyamet ( ayağa kalkış, idraki yükseliş ) sürecinde negatif şeytani frekansların yoğunluğu ve sürekliliği ilmi tekâmüle nail olan insanlar tarafından daha şiddetli bir şekilde farkedilmektedir.

Öte yandan bilgi akışı sağlayan pozitif rahmani frekanslar da yoğun olarak hissedilmektedir. İlimde ilerleyenler negatif frekansların yoğunlaşma sebebini idrak etseler dahi zaman zaman öfke ve üzüntü duygularına kapılabilmektedirler.

Kur'an'da kötülüğün sürekliliği konusuna açıklık getiren ayetler bulunmakta olup, bu ayetlerdeki ana tema kötülüğü icra edenlere Rab tarafından süre verildiğini bildiren "İmlâ" ( Süre verme, süre uzatma ) kelimesidir. 

Dolayısıyla kötülük yapmak suretiyle nefsani ve maddi menfaat sağlayanların "Allah "Yürü ya kulum." dedi." şeklindeki düşüncelerinin büyük bir yanılgı olduğu ayetlerle sabit kılınmaktadır.

3/178 - Ve la yahsebennellezine keferu ennema NÜMLI lehüm hayrun li enfüsihim innema nümlı lehüm li yezdadu isma ve lehüm azabün muhin

( Ve kesinlikle o inkar edenler nefisleri için onlara hayırlısından SÜRE VERDİĞİMİZİ sanmasınlar. Kesinlikle, onlara günahları artırmaları için süre veriyoruz. Alçaltıcı hakir eden azap onlaradır. )

7/183 - Ve ÜMLI lehüm inne keydı metın

( Ve onlara SÜRE VERİRİM. Kesinlikle tuzağım sağlamdır. )

Ayette tuzaklar kurmak suretiyle kötülüğü daim kılmaya çalışanların gerçekte tuzağa düşenler olduklarına dikkat çekilmektedir. 

13/32 - Ve lekad istühzie bi rusülin min kablike fe EMLEYTÜ lillezıne keferu sümme ehaztühüm fe keyfe kane ıkab

( Ve senden önce de resullerle alay edildi de o inkar edenler için SÜRE VERDİM. Sonra onları yakaladım. O halde nasıl oldu azabım? )

22/44 - Ve ashabü medyen ve küzzibe musa fe EMLEYTÜ lil kafirıne sümme ehaztühüm fe keyfe kane nekır 

( Ve Medyen' in sahipleri ve Musa' da yalanlandı. Böylece inkarcılara SÜRE VERDİM. Sonra da onları yakaladım. Azabım nasıl oldu? )

22/48 - Ve ke eyyin min karyetin EMLEYTÜ leha ve hiye zalimetün sümme ehaztüha ve ileyyel mesır

( Ve şehirlerden nicelerine, onlara SÜRE VERDİM. Sonra onlar zulmederlerdi. Sonra onları yakaladım. Dönüş yeri banadır. )

Matris ve Ümmül Kitab

"Matris" kelimesi başlıca aşağıdaki anlamları içeren bir kelimedir.

1- Rahim
2- İki boyutlu dizi
3- Veri tablosu
4- Harf basım kalıbı
5- Kalıp
6- Dörtgen sayı tablosu

"Matris" kelimesi batı dillerinde "Matrix" ( İng. ), "Matrice" ( Fra. ), "Matrize" ( Alm. ) olarak yazılmakta olup etimolojik kaynaklarda kelime kökeninin Latince'deki "Mater / Matr" ( Anne, Rahim ) kelimesi ( İngilizce'deki "Mother" ) olduğu belirtilmektedir.

"Mater" kelimesi aynı zamanda "Madde" anlamına da gelmekte olup, özünde süptil bir varlık olan insanın dünyadaki varlığının kaynağını ve yaşam ortamını tanımlamakta olabilir. "Mater" kelimesinin Arapça karşılığı "Meta" kelimesidir. ( Bu kelime evvelki bölümlerde "Dünya hayatının aldatıcı maddesi" temasıyla ve "Mat" ( Ölmek ) kelimesi ilintisiyle incelenmiştir. )

"Matris" kelimesinin kökeninin Arapça'ya dayanması ihtimali de söz konusudur. Zira Arapça'daki "Tırs / Atras" ve "Türs / Tirase" kelimeleri anlam itibarıyla "Matris" kelimesiyle ilinti arzetmektedir. ( Arapça'da kök kelimelerin başına getirilen "M" harfi vasıtasıyla kelimeler sıfata dönüştürülmektedir. )

Tırs = Kağıt, Sahife
Atras = Yazılmış sayfalar ( Veri tablosu anlamı ilintisi )
Türs = Kalkan
Tirase = Kalkanlar ( Kalıp, Dörtgen tablo anlamı ilintisi )

Yukarıdaki kelimelerin başına "M" eki geldiğinde "Matris" kelimesi oluşmaktadır. 

Etimolojik kaynaklarda "Matris" kelimesinin Latince "Mater" ( Anne, Rahim ) kelimesiyle ilintisi olduğu bilgisi ve "Matris" kelimesinin yukarıda belirtilen anlamları dikkate alındığında Kur'an'daki "Ümmül Kitab" ( Ana Kitap* / Ana Yazı ) kavramı önem arzetmektedir.

( * "Kitab" kelimesi "Yazı" anlamına gelmektedir. )

13/39 - Yemhullahü ma yeşaü ve yüsbit ve ındehu ÜMMÜL KİTAB

( Allah neyi dilerse imha eder ve sabit kılar. ANA YAZI O’nun indindedir. )

"Matris" ve "Ümmül Kitab" kelimeleri yaratılışın ve kader mekanizmasının kodlarını ve varlıkların yaşam planını temsil eden kavramlar olarak tezahür etmektedir. Kader mekanizmasına tesir amaçlı uygulanan, Cifir ve Huruf ilmine dayalı büyü operasyonlarında "Vefk" ( Uygunluk, Uygun kalıp ) adı verilen matrislerin kullanılması da konuyla ilintilidir. Vefk matrisleri, belirli harflerin veya kelimelerin dörtgen kalıplara belirli adette yazılmasıyla oluşturulan tablolardır. 

                                                                    
                              Bir Vefk örneği