25 Kasım 2019 Pazartesi

Kur'an meallerindeki hatalar

"Meâl" kelimesi "Mâna" anlamına gelen Arapça bir kelimedir. Kur'an tercümeleri "Kur'an Meâli" olarak anılagelmektedir. Ancak muteber addedilen Kur'an Meâlleri" incelendiğinde "Mâna"larda yani ayetlerde yer alan Arapça kelimelerin tercümelerinde tutarsızlıklar olduğu gözlemlenmektedir. Zira okuyucuların en sık dile getirdikleri husus meallerdeki bu farklılıklardır.

Meallerin farklılaşmasının temel sebebi meal yazarlarının kelimelerin anlamlarına ilişkin farklı ve sübjektif yorumlarını meallere yansıtmalarıdır. Ayrıca meal yazarları yaptıkları çalışmaları kendi isimleriyle arzetmektedirler. Örnek "Elmalılı Hamdi Yazır Meâli", "Yaşar Nuri Öztürk Meali" gibi. 

Meal yazarları, ayetlerin daha iyi anlaşılmasına vesile olma, ayetlere anlam derinliği getirme ve etki artışı sağlama düşüncesiyle ayetlerin tercümelerine ilâve kelimeler eklemekte veya ayetlerdeki bazı Arapça kelimeleri esas anlamları dışında tercüme etmektedirler. "Bu böyle tercüme edilirse anlaşılmaz. Şöyle tercüme edeyim veya yorumlayayım ki anlaşılsın." gibi sübjektif bir yaklaşım, iyi niyet içerse dahi, metodoloji ve sistematik açısından hatalı bir yaklaşımdır. Zira her okuyucu, kelimelerin esas anlamlarıyla yapılmış tercümeyi okuma ve vicdan mekanizması aktivasyonuyla kendi yorumunu çıkarmak ile mükelleftir.

Kelime tahrifatına ilişkin Kur'an ayeti şöyledir.

5/13 - Fe bima nakdıhim mısakahüm leannahüm ve cealna kulubehüm kasiyeh yüharrifunel kelime an mevadııhı ...... ( Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. Kelimeleri tahrif edip yerlerinden değiştirirler. .... )

İncil'de ise şu ayetler yer alır.

66 Vahiy 22-18 Bu kitaptaki peygamberlik sözlerini duyan herkesi uyarıyorum! Her kim bu sözlere bir şey katarsa, Tanrı da bu kitapta yazılı belaları ona katacaktır. 

66 Vahiy 22-19 Her kim bu peygamberlik kitabının sözlerinden bir şey çıkarırsa, Tanrı da bu kitapta yazılı yaşam ağacından ve kutsal kentten ona düşen payı çıkaracaktır.

Kur'an başlıbaşına bir okuma ve anlama sınavıdır. Ancak elbette ayetlerin daha iyi anlaşılabilmesi için konuda bilgi derinliğine sahip olanlara danışılabilir. Bu husus zaten Kur'an'da da belirtilmiştir. 

16/43 - Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim FES'ELU EHLEZ ZİKRİ in küntüm la ta'lemun ( Ve senden önce, onlara vahyettiğimiz erkeklerin haricindekileri göndermedik. O halde, eğer bilmeyenler iseniz, HATIRLAMA SAHİPLERİNE SUAL EDİN. )

Mealler ile gerçek anlam farklarına ilişkin bazı örnekler sırasıyla ayetin Arapça metni, olması gereken tercümesi, hatalı meal 1, hatalı meal 2 ve açıklama olmak üzere şöyledir. ( Meallerdeki hatalı bölümler büyük harfle yazılarak belirtilmiştir. )

Ayetin Arapçası ve tercümesi

47/4 - Fe iza lekıytümüllezıne keferu fe DARBER RİKAB hatta iza eshantümuhüm fe şüddül vesaka fe imma mennen ba'dü ve imma fidaen hatta tedaal harbü evzaraha zalik ve lev yeşaüllahü lentesara minhüm ve lakin li yeblüve ba'daküm bi ba'd vellezine kutilu fı sebılillahi fe len yüdılle a'malehüm

( O halde o inkar edenlerle karşılaştığınızda BOYUNDURUKLARI VURUN. Nihayet onları güçsüz bırakıp zedeleyip yendiğinizde, bağı şiddetli kılın. Böylece nihayet savaş ağırlıklarını, yüklerini bıraktığınızda, ya sonrasında nimet vererek karşılıksız olarak ve ya da fidye ile. Budur. Şayet Allah dileseydi onlardan intikam alırdı. Lakin bazınızı bazısıyla sınamak içindir. O Allah yolunda öldürülenler, artık onların çalışmalarını saptırmaz. )

Hatalı Meal / -ler

47/4 Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen BOYUNLARINI VURUN. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah'ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.

47/4 KÜFRE BATMIŞLARLA BURUN BURUNA GELDİĞİNİZDE, BOYUNLAR VURULUR. Nihayet onları bastırıp sindirdiğinizde, antlaşma bağını sıkı bağlayın. Artık bundan sonrası ya bir bağışlama ya bir fidyedir. Nihayet harp, ağırlıklarını yere bırakır. İşte böyle! Eğer Allah dileseydi, onlardan öc alırdı. Ama kiminizi kiminizle denemek için böyledir. Allah yolunda öldürülenlerin amelleri asla gözardı edilmeyecektir.

Açıklama : Ayetin Arapça metninde yer alan "Darber Rikab" ifadesi "Boyundurukları Vurun" yani bağlayın, tutsak edin anlamındadır. Zira "Darb" kelimesi "Vurmak / Beyan Etmek / Vurgulamak", "Rikab" kelimesi ise "Boyunduruk, Gözetleme" anlamına gelmektedir. "Rakib" ( Gözetleyen ) ve "Rekabet" ( Boyunduruğa Almak / Köleleştirmek / Gözetlemek ) kelimeleri de "Rikab" kökünden gelmektedir. Dolayısıyla ayette "Kafalarını kesin" anlamına gelen "Boyunlarını vurun" ifadesi yer almamaktadır. Arapça'da "Boyun" anlamına gelen kelime "Unk” ( çoğulu “A’nak” ) kelimesi olup, bu kelime ilgili ayette yer almamaktadır. Ayrıca ayette "Kesmek" kavramından bahsedilmek istenseydi "Kat" fiili "Kattel a’nak" ( Boyunları kesin ) şeklinde kullanılırdı ki bu fiil ve bu ifade de ayette yer almamaktadır. Ayette "Küfre batmışlar", "Burun buruna gelmek" gibi kelime setleri de yer almamaktadır. "Boyunlarına vurmak" kelimesinin yer aldığı örnek bir ayet şöyledir.

8/12 - İz yuhıy rabbüke ilel melaiketi ennı meaküm  fe sebbitüllezıne amenu seülkıy fı kulubillezıne keferur ru'be faDRİBU FEVKAL A'NAKI vadribu minhüm külle benan ( Zamanında Rab’bin meleklere "Kesinlikle ben sizinle birlikteyim. İnananlara sebat verin. İnkarcıların kalplerine korku atacağım. O halde BOYUNLARININ ÜSTÜNE VURUN ve onların tüm parmaklarına vurun." diye vahyediyordu. )

Ayetin Arapçası ve tercümesi

27/40 - Kalellezi ındehu ılmün minel kitabi ene atıke bihı KABLE EN YERTEDDE İLEYKE TARFÜK fe lemma raahü müstekırran ındehu kale haza min fadli rabbi li yeblüvenı e eşküru em ekfür ve men şekera fe innema yeşküru li nefsih ve men kefera fe inne rabbi ğaniyyün kerım
( Kitaptan o ilmi indinde olan "BAKIŞININ SANA DÖNMESİNDEN ÖNCE ben sana onu getiririm." dedi. Böylece onu indinde yerleşmiş olarak gördüğünde "Bu, şükür mü ederim, inkar mı ederim diye beni sınamak için Rab’bimin üstünlüğündendir, lütfundandır. Kim şükrederse, kesinlikle nefsi için şükreder. Kim inkar ederse, kesinlikle Rab’bim ganidir, faydalıdır yücedir." dedi.

Hatalı Meal / -ler

27/40 Kitaptan ilmi olan kimse ise, "GÖZÜNÜ AÇIP KAPAMADAN, ben onu sana getiririm" dedi. Onu yanıbaşına yerleşivermiş görünce, "Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; nankörlük edene gelince, o bilsin ki Rabbim müstağnidir, çok kerem sahibidir." 

27/40 Kendinde Kitap'tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: "Ben onu sana, GÖZÜNÜ AÇIP YUMUNCAYA KADAR getiririm." Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu: "Rabbimin lütfundandır bu. Şükür mü edeceğim, nankörlük mü diye beni denemek istiyor. Esasında, şükreden, kendi lehine şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim Gani'dir, cömerttir."

Açıklama : Ayette yer alan "Kable en yertedd ileyke tarfük" cümlesi "Bakışının sana geri dönmesinden önce" anlamına gelmektedir. "Göz açıp kapama" anlamına gelen ise "Lemhil besar" kelime setidir. Ve bu kelime seti Kamer suresinin 50. ayetinde ayrıca yer almaktadır.

"Bakışın geri dönmesi" cümlesiyle aslında "görüşün bir sebeple engellenmesi, bloke olması" ifade edilmektedir. Bu durum, göz hizasına gelen bloke edici bir olgu vesilesiyle de olabilir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

9/85 - Ve la tu'cibke emvalühüm ve evladühüm innema YÜRİDÜllahü en yüazzibehüm biha fid dünya ve TEZHEKA ENFÜSÜHÜM ve hüm kafirun

( Ve onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Kesinlikle Allah onlara dünyada onlarla azap vermeyi ve NEFİSLERİNİ inkarcılar olarak ÖLDÜRMEYİ İSTER. )

Hatalı Meal / -ler

9/85 Malları da evlatları da seni imrendirmesin. Allah bunlarla, dünyada onlara azap etmek istiyor. Kafir olarak ÇIKACAKTIR CANLARI.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

4/15 - Vellatı YE'TINEL FAHIŞETE min nisaiküm festeşhidu aleyhinne erbeaten minküm fe in şehidu fe emsikuhünne fil büyuti hatta yeteveffahünnel mevtü ev yec'alellahü lehünne sebıla

( Ve sizlerden dördünüz, o kadınlarınızdan AHLAKSIZLIĞI GETİRENLERE şahitlik etsinler. Eğer şahitlik yaparlarsa, ölüm onları vefat ettirene veya Allah onlara yol verene kadar onları evlerinin içinde tutun. )

4/15 Kadınlarınızdan EŞCİNSELLİK / SEVİCİLİK yapanlara karşı içinizden dört tanık getirin; eğer tanıklık ederlerse o kadınları ölüm canlarını alıncaya kadar ya da Allah kendileri için bir yol açıncaya kadar evlerde tutun.

Açıklama : Ayette "Fahişet" kelimesi geçmektedir ki bu kelimenin anlamı "Ahlaksızlık"'tır. Ayetin Arapça'sında "Eşcinsellik / Sevicilik" gibi kelimeler yer almaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

13/31 - Ve lev enne kur'anen süyyirat bihil cibalü ev kuttıat bihil erdu ev küllime bihil mevta bel lillahil emru cemıa e fe lem yey'esillezıne amenu en lev yeşaüllahü le heden nase cemıa ve la yezalüllezıne keferu TÜSIBÜHÜM bima saneu KARİATÜN ev tehullü karıben min darihim hatta ye'tiye va'düllah innellahe la yuhlifül mıad

( Ve şayet kesinlikle Kur'an ki, onunla dağlar gezse veya onunla yer kesilip parçalansa veya ölüler onunla konuşturulsa. Bilakis tüm işler Allah içindir. O halde o inananlar ümit kesip anlamadılar mı ki Allah dileseydi insanları topluca yönlendirirdi ve o inkar edenleri geri durdurmazdı. O ürettiklerinden dolayı onlara ANSIZIN GELEN BELA İSABET EDER veya yurtlarının yakınına konar. Nihayet Allah' ın vaadi gelir. Kesinlikle Allah vaade, vadeye ihtilaf etmez. )

Hatalı Meal / -ler

13/31 Kendisiyle, dağlerin yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur’an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah’ındır. İman edenler hala ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette insanlara tümden hidayet verirdi. O küfre sapanlara gelince, sanayi olarak ürettiklerinin sonucu halinde BAŞLARINA GÜLLE-TOKMAK TÜRÜNDEN BELALAR İNMEYE DEVAM EDECEK yahut o belalar onların yurtlarının yakınına konacak. Ta, Allah’ın vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters düşmez.

Açıklama : Ayetin Arapçası'nda "Gülle / Tokmak", "Başlarına", "İnmeye", "Devam edecek" kelimeleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

1/7 - Sıratallezine en’amte aleyhim gayril magdubi aleyhim ve LAD DALLİN

( O üzerlerine nimet verdiklerinin yoluna, üzerlerine öfke inmemişlerinkine ve SAPMAMIŞLARINKİNE. )

Hatalı Meal / -ler

1/7 Kendilerine nimet verdiklerinin, üzerlerine gazap dökülmemişlerin, KARANLIK VE ŞAŞKINLIĞA SAPLANMAMIŞLARIN yoluna...

Açıklama : Ayetteki "Lad Dallin" kelimesi "Sapmamışlarınki" anlamına gelmekte olup, ayette "Karanlık", Şaşkınlık", Saplanmak" kelimeleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

4/30 - Ve MEN YEF'AL ZALİKE  UDVANEN VE ZULMEN fe sevfe nuslıhi nara ve kane zalike alellahi yesıra

( Ve KİM BUNU DÜŞMANLIKLA VE ZULÜMLE YAPARSA, artık onu yakında ateşe yaslayacağız. Bu Allah’a kolaydır. )

Hatalı Meal / -ler

4/30 KİM, ZULÜM VE TECAVÜZ YOLU İLE BU YASAKLARI İŞLERSE, yakında onu cehennem ateşine atacağız. Onu ateşe atmak da Allah'a pek kolaydır.

4/30 Kim düşmanlık ve zulümle İNTİHAR GÜNAHINI İŞLERSE onu ateşe sokacağız. Bu, Allah için çok da kolaydır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/104 - Ya eyyühellezine amenu la tekulu raına ve kul ünzurna vesmeu ve lil kafirıne azabün elım

( Ey o inananlar, "Bizi gör." demeyin ve "Bize bak." deyin ve dinleyin. Elim azap inkarcılar içindir. )

Hatalı Meal / -ler

2/104  Ey iman edenler! "Raina" demeyin, "unzurna" deyin/ "BİZİ DAVAR GİBİ GÜT" diye konuşmayın, "bize bak diye" konuşun ve dinleyin. Kafirler için korkunç bir azap vardır.

Açıklama : Ayette "Bizi davar gibi güt." cümlesinin karşılığı olacak Arapça bir cümle bukunmamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

52/1 Vet tur ( Ve Tur )

Hatalı Meal / -ler

52/1 ANDOLSUN Tur'a

Açıklama : Ayette "Andolsun" kelimesinin karşılığı olacak Arapça bir kelime bulunmamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/32 - Kalu SÜBHANEKE la ilme lena illa ma alemtena inneke entel ALİMÜL HAKİM

( "YÜCESİN sen. O bize öğrettiğinin haricinde bize ilim yoktur. Kesinlikle sen BİLENSİN, HAKİMSİN." dediler. )

Hatalı Meal / -ler

2/32 Dediler ki: "Yücedir ŞANIN senin.Bize öğretmiş olduğunun dışında bilgimiz yok bizim. Sen, YALNIZ SEN Alim'sin, herşeyi EN İYİ ŞEKİLDE bilirsin;Hakim'sin, HERŞEYİN BÜTÜN HİKMETLERİNE SAHİPSİN."

Açıklama : Ayette "Şanın", "Yalnız sen", "En iyi şekilde", Herşeyin bütün hikmetlerine sahipsin." ifadelerinin Arapça karşılıkları bulunmamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

9/87 - Radu bi en YEKUNU meal HAVALİFİ ve tubia ala kulubihim fe hüm la yefkahun

( Onlar, GERİDE KALANLAR ile birlikte OLMAYA razı oldular. Kalplerine mühür basıldı. Artık onlar anlamazlar. )

Hatalı Meal / -ler

9/87 Onlar, oturanlarla beraber OTURMAKTAN hoşlandılar. Kalblerine mühür vuruldu. Bundan dolayı onlar anlayışsızdırlar.

9/87 Geride kalan KADINLARLA beraber olmayı yeğlediler. Kalpleri üzerine mühür basılmıştır. Artık anlayıp kavrayamazlar.

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Oturmak" ve "Kadınlar" kelimeleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

18/2 - Kayyimen li yünzira be'sen şedıden min ledünhü ve yübeşşiral mü'minınellezine YA'MELUNES SALİHATİ enne lehüm ecran hasena

( O’nun indinden olan şiddetli zorluktan uyarmak ve o İYİLİKLER YAPAN inananları müjdelemek için doğru durur. Kesinlikle onlara güzel ödül vardır. )

Hatalı Meal / -ler

18/2 Onu dosdoğru olarak ki katından gelecek şiddetli azaba karşı uyarsın ve YARARLI İŞLER yapan müminlere kendileri için güzel bir mükafat bulunduğunu müjdelesin.

18/2 Katından dosdoğru gelen açık bir söz olarak indirdi onu. Ki, zorlu bir iş ve oluş konusunda uyarsın ve BARIŞA YÖNELİK HAYIRLI AMELLER SERGİLEYEN müminlere, kendileri için güzel bir ödül ÖNGÖRÜLDÜĞÜNÜ muştulasın...

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Yararlı işler", "Barışa yönelik hayırlı ameller sergileyen", "Öngörüldüğünü" kelimeleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/7 - Hatemallahü ala kulubihim ve ala sem’ıhim ve ala EBSARİHİM ğışaveh ve lehüm azabün azim

( Allah’ ın mühürü onların kalplerinin ve kulaklarının üzerindedir ve GÖZLERİNDE de perde vardır. Büyük azap onlaradır. )

Hatalı Meal / -ler

2/7 Allah onların kalpleri, kulakları üzerine mühür basmıştır.Onların KAFA gözleri üstünde de bir perde vardır.Onlar için KORKUNÇ bir azap öngörülmüştür.

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Kafa" ve "Korkunç" kelimeleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/13 - Ve iza kile lehüm aminu kema amenen nasü kalu e nu’minu kema amenes SÜFEHAU e la innehüm hümüs SÜFEHAU ve lakin la ya’lemun

( Ve onlara o inanan insanlar gibi inanın denildiğinde "O akılsızların inandığı gibi mi inanacağız?" derler. İyi bilin ki kesinlikle onlar, onlar akılsızlardır ve lakin bilmezler. )

Hatalı Meal / -ler

2/13 Onlara "İnsanların inandığı gibi inanın." denilince, "Biz de o BEYİNSİZLERİN inandığı gibi mi inanacağız?" derler. İyi bilin ki, asıl BEYİNSİZ kendileridir fakat bilmezler.

2/13 Onlara, "insanların inandığı gibi siz de inanın" dendiğinde, "yani biz de KAFASI ÇALIŞMAYAN ZAVALLILAR gibi inanalım mı" derler.Haberiniz olsun ki, KAFASI ÇALIŞMAYAN DÜŞÜK SEVİYELİLER onların ta kendileridir; fakat bilmiyorlar.

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Beyinsiz / -ler", "Kafası çalışmayan zavallılar"  ve "Kafası çalışmayan düşük seviyeliler" kelimeleri / kelime setleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/65 - VE LEKAD ALİMTÜMüllezına'tedev minküm fis SEBTİ fe kulna lehüm kunu kıradeten hasiın

( Ve sizlerden YEDİ / YEDİNCİ GÜN içinde hududu aşanları BİLDİNİZ. Böylece onlara, "Kovulup reddedilmiş maymunlar olun." dedik. )

Hatalı Meal / -ler

2/65 İçinizden CUMARTESİ GÜNÜ yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz. İşte bundan dolayı onlara "sefil maymunlar olun!" dedik.

2/65 YEMİN OLSUN Kİ, içinizden CUMARTESİ GÜNÜNDE azgınlık yapanları siz bilirsinİz. Onlara şöyle dedik: "Aşağılık maymunlar oluverin."

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Cumartesi Günü" ve "Yemin olsun ki" kelimeleri / kelime setleri yer almamaktadır. "Sebt" kelimesi "Yedi" veya "Sabit" anlamına gelmektedir. Ancak ayetteki kullanımı "Yedi / Yedinci Gün" anlamındadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/88 - Ve kalu kulubüna ĞULF bel leanehümüllahü bi küfrihim fe kalılen ma yü'minun

( Ve "Bizim kalplerimiz KILIFLIDIR." dediler. Bilakis Allah onları inkarlarından dolayı lanetledi. Artık çok azı İNANIR. )

Hatalı Meal / -ler

2/88 "Bizim kalblerimiz kılıflıdır." dediler. Bilakis Allah, onları kâfirlikleri yüzünden lanetledi. Bundan dolayı çok az İMANA GELİRLER.

2/88 "Kalplerimiz KABUK TUTMUŞTUR." dediler. Hayır öyle değil. Küfürleri yüzünden Allah onları lanetlemiştir de çok az bir kısmı iman eder.

Açıklama : Ayetin Arapçasında "İmana gelirler" ve "Kabuk tutmuştur." kelimeleri / kelime setleri yer almamaktadır. "Sebt" kelimesi "Yedi" veya "Sabit" anlamına gelmektedir. Ancak ayetteki kullanımı "Yedi / Yedinci Gün" anlamındadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/100 - E ve KÜLLEMA AHEDU ahden nebezehu ferıkun minhüm bel ekseruhüm la yü'minun

( Ahd olarak HER AHDETTİKLERİNDE onlardan bir kısmı onu bozar atar. Bilakis onların çoğunluğu inanmazlar. )

Hatalı Meal / -ler ( Ayetin Arapçası'nda yer almayan kelimeler / kelime setleri "Büyük Harfle" yazılmıştır. )

2/100 O FASIKLAR HEM BUNLARI TANIMAYACAKLAR, HEM DE ne zaman bir ahd ( amaç, hedef ) ÜZERİNE ANTLAŞMA YAPSALAR, her defasında mutlaka içlerinden bir güruh çıkıp onu bozacak ve atıverecek öyle mi? HATTA AZ BİR GÜRUH DEĞİL, onların çoğu AHİT TANIMAZ İMANSIZLARDIR.

2/100 Bir ahitle söz verdikleri her seferinde, içlerinden bir fırka, ahdi KALDIRIP atmadı mı? Doğrusu şu ki, onların çokları iman etmezler.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/113 - Ve kaletil yehudü leysetin NESAR ala şey'in ve kaletin NESARA leysetil yehudü ala şey'in ve hüm yetlunel kitab kezalike kalellezine la ya'lemune misle kavlihim fallahü yahkümü beynehüm yevmel kıyameti fıma kanu fıhi yahtelifun

( Ve Yahudiler, "NASIRALILAR bir şeyin üzerinde değiller." dediler ve NASIRALILAR, "Yahudiler bir şeyin üzerinde değiller." dediler. Onlar kitabı da okurlar. İşte o bilmeyenler onların sözlerinin aynısını dediler. Böylece Allah ayağa kalkış gününde o hakkında ihtilafa düşmüş oldukları hakkında aralarında hüküm verir. )

Hatalı Meal / -ler ( Ayetin Arapçası'nda yer almayan kelimeler / kelime setleri "Büyük Harfle" yazılmıştır. )

2/113 Yahudiler dediler ki, "HIRİSTİYANLAR birşey üzerinde değiller", HIRİSTİYANLAR da "Yahudiler bir şey üzerinde değiller" dediler. Oysa hepsi de kitabı okuyorlar. Hiçbir bilgisi olmayanlar da öyle onların dedikleri gibi dediler. İşte bundan dolayı Allah, ihtilafa düştükleri bu gibi şeylerde, kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.

2/113 Yahudiler: "HIRİSTİYANLAR hiçbir şey üzerinde değil." dediler. HIRİSTİYANLAR da: "Yahudiler hiçbir şey üzerinde değil." dediler.Ve bunlar Kitap'ı da okuyup dururlar.İlimden yoksun olanlar da aynen onların söyledikleri gibi söyledi.Tartışmaya girdikleri şey hakkında, aralarında hükmü, kıyamet günü Allah verecektir.

Açıklama : Kur'An'da "Hristiyan" kelimesi geçmemektedir. Ayetlerde "Yahudiler" ve "NASIRALILAR" kelimeleri geçmektedir ki bu kelimeler "belirli bir coğrafi bölgede yaşayan insanları ifade etmektedir. Yahudiler, Yahudiye'de yaşayanlar, Nasıralılar ise Nasıra'da yaşayanlardır. Kur'an'da "İslam" kelimesinin dışında herhangi bir kelime din ismi olarak yer almamaktadır. Zira dinin tek olduğu ve bunun da "İslam" yani "Allah'a teslimiyet" olduğu ayetlerde defaatle bildirilmektedir. Ancak, inkarcıların farklı kavramları veya olguları kendilerine din edindiklerinden bahis bulunmaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/120 - Ve len terda ankel yehudü ve len nesara hatta tettebia milletehüm kul inne HÜDELLAHİ hüvel HÜDA ve le in itteba'te EHVAEHÜM ba'dellezi caeke minel ılmi ma leke min allahi min veliyyin ve la nasır

( Ve Yahudiler ve Nasıralılar, sen onların milletine tabi olana kadar senden asla hoşlanmazlar. De ki: "YÖNLENDİRME kesinlikle o Allah’ ın YÖNLENDİRMESİDİR." Eğer sen, ilimden sana o getirdiklerimiz sonrasında onların HEVESLERİNE tabi olursan Allah’tan sana dost ve yardımcı yoktur. )

Hatalı Meal / -ler ( Ayetin Arapçası'nda yer almayan kelimeler / kelime setleri "Büyük Harfle" yazılmıştır. )

2/120 Sen onların öz milletlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla hoşnut olmazlar.De ki: "Allah'ın kılavuzluğu ERDİRİCİ kılavuzluğun ta kendisidir."İlimden sana ulaşan nasipten sonra bunların BOŞ VE İĞRETİ ARZULARINA uyarsan, Allah katında ne bir Veli'n olur ne de bir yardımcın.

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Erdirici" ve "Boş ve iğreti arzularına" kelimeleri / kelime setleri yer almamaktadır. 

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/130 - Ve men yerğabü an milleti ibrahıme illa men SEFİHE NEFSEH ve lekad ıstafeynahü fid dünya ve innehu fil ahırati le mines salihın

( Ve İbrahim’ in milletinden NEFSİNİ AKILSIZ KILAN haricinde kim yüz çevirir? Onu dünyada seçkin kıldık ve kesinlikle o ahirette de iyilerden olacaktır. )

Hatalı Meal / -ler ( Ayetin Arapçası'nda yer almayan kelimeler / kelime setleri "Büyük Harfle" yazılmıştır. )

2/130 ÖZ BENLİĞİNİ BEYİNSİZLİĞE İTENDEN başka kim, İbrahim'in milletinden yüz çevirir?Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiştik.Ve o, ahirette de barış ve iyilik sevenlerden biri olacaktır elbette...

Açıklama : Ayetin orijinalinde geçen "Nefs" kelimesi "Öz Varlığın bedenle bütünleşerek oluşturduğu insanı ifade eden kavramdır. "Öz Benlik" ise "Öz Varlıktır". Yani evvelce de değinildiği üzere Öz Varlık, süptil madde halinde olan ve nefsi yani bedenli insanı oluşturmak için kaba madde aleminde bedene bürünen varlıktır. Ayrıca mealde yine "Sefih" ( Akılsız ) kelimesinin çevirisi için "Beyinsiz" kelimesinin kullanıldığı görülmektedir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/3 - Ellezine yu’minune bil gaybi ve YUKİMUNES SALATE ve min ma razaknahüm yünfikun

( O gayba inananlar, DUAYA KALKANLAR ve o rızıklandırdıklarımızdan harcayanlar. )

9/84 - Ve LA TÜSALLİ ala ehadin minhüm mate ebeden ve la tekum ala kabrih innehüm keferu billahi ve rasulihı ve matu ve hüm fasikun

( Ve onlardan ölen birine ebediyen DUA ETME ve kabirinde durma. Kesinlikle onlar Allah' ı ve resulünü inkar ettiler. Günahkarlar olarak öldüler. )

Hatalı Meal / -ler ( Ayetin Arapçası'nda yer almayan kelimeler / kelime setleri "Büyük Harfle" yazılmıştır. )

2/3 Onlar ki gaybe ( görünmeyene, sırra, gizeme ) iman edip NAMAZI DÜRÜST KILARLAR ve kendilerine verdiğimiz rızıktan  harcarlar.

2/3 Ki onlar,gayba inananlar, NAMAZI KILANLARDIR. Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden başkalarına pay çıkaranlardır.

9/84 Ve onlardan biri ölürse asla NAMAZINI KILMA ve kabirinin başına gidip durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Resulünü tanımadılar. Ve fasık olarak can verdiler.

Açıklama : Ayetlerde geçen "Yükımunes Salat" ( Duaya Kalkarlar ) ve "La Tüsalli" ( Dua etme ) ifadelerindeki "Tüsalli" ve "Salat" kelimelerinin kökeni "Salat" ( Dua ) kelimesidir. Kur'an ayetlerinde  "Namaz" kelimesinin doğrudan karşılığı olan Arapça bir kelime bulunmamaktadır. Namaz kavramı "Kıyamus Salah" ( Duaya Kalkma ), "Rüku" ( Eğilme ) ve "Secde / Sücud" ( Yere Kapanma ) eylemleriyle tanımlanmaktadır. "Namaz" kelimesi İranlı pagan zerdüştlerin dili olan Zendcede ( Avesta ) "Tazim için eğilmek" anlamına gelmektedir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

109/1 - Kul ya eyyühel kafirun

( De ki: "Ey inkarcılar." )

Hatalı Meal / -ler

109/1  De ki: " Ey NANKÖR kafirler!

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Nankör" kelimesinin karşılığı olacak bir kelime bukunmamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

3/7 - Hüvellezi enzele aleykel kitabe minhü ayatün muhkematün hünne ümmül kitabi ve üharu müteşabihat fe emmellezine fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma teşabehe minhübtiğael fitneti vebtiğae te'vılih ve MA YA'LEMU TE'VILEHU İLLELLAH ver rasihune fil ılmi yekulune amenna bihı küllün min ındi rabbina ve ma yezzekkeru illa ülül elbab

( Kitabı sana indiren O'dur. Onda kitabın anası olan açık anlamlı, sağlam ayetler vardır. Diğerleri benzetmelidirler. Ama o kalplerinin içinde şüphe, vesvese, eğrilik, ayrılık olanlar, onlardan fitneyi aramak ve kendi yorumlarını aramak  için o benzetilmiş olanlara tabi olurlar. ONUN YORUMUNU ALLAH HARİCİNDE KİMSE BİLMEZ. İLİMDE DERİNLEŞMİŞ OLANLAR "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler. Akıl sahipleri haricindekiler hatırlamaz. )

Hatalı Meal / -ler

3/7 Kitap’ı sana indiren O’dur.Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; onlar Kitap’ın anasıdır.Diğer ayetlerse müteşabihlerdir.Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanımak için Kitap’ın sadece müteşabih kısmının ardına düşerler. ONUN TEVİLİNİ İSE BİR ALLAH BİLİR, BİR DE İLİMDE DERİNLEŞMİŞ OLANLAR. Bunlar, “ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler.Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez.

Açıklama : Ayette "Onun yorumunu bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar" ifadesi yer almamaktadır. "İlimde derinleşmiş olanlar" ifadesi, bir sonraki cümlenin yani "İLİMDE DERİNLEŞMİŞ OLANLAR "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler." cümlesinin öznesi konumundadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

19/46 - Kale e rağıbün ente an alihetı ya ibrahım lein lem tentehi le ERCÜMENNEKE vehcürnı meliyya
( "Sen ilahlarıma yüz mü çeviriyorsun? Ey İbrahim, eğer vazgeçip son vermezsen, SENİ KESİNLİKLE KOVACAĞIM. Benden uzun zaman uzaklaş." dedi. )

Hatalı Meal / -ler

19/46 Babası "Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Yemin ederim ki, eğer vazgeçmezsen, SENİ MUHAKKAK TAŞLARIM. Haydi uzun bir müddet benden uzak ol" dedi.

19/46 Babası dedi: "Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun ey İbrahim! Eğer bu işe son vermezsen, VALLAHİ* SENİ TAŞLARIM. Uzun bir süre uzak kal benden!"

Açıklama : "Recm" kelimesi "Kovmak" anlamına gelmekte olup, kelime kökeninde "Taş" kelimesi bulunmamaktadır. Zira "Taş" kelimesinin Arapça'sı "Hacer" kelimesidir. Meal yazarları "Recm" kelimesini  19/46 kodlu ayette "Taşlamak" olarak kullanırken, 3/36 kodlu ayetteki "Recm" kökünden gelen "Racim" kelimesini doğru olarak yani "Kovulmuş" olarak kullanmaktadırlar. Bu durum açıklanması zor ve farklı düşüncelere sevkeden bir husus olarak tezahür etmektedir. ( * Ayrıca ayetin Arapça metninde "Vallahi" kelimesi de yer almaktadır. )

3/36 - Fe lemma vedaatha kalet rabbi innı veda'tüha ünsa vallahü a'lemü bima vedaat ve leysez zekeru kel ünsa ve innı semmeytüha meryeme ve innı üıyzüha bike ve zürriyyeteha mineş ŞEYTANİR RACİM
( Böylece onu doğurduğunda, "Rab’bim kesinlikle ben onu kız doğurdum." dedi. Allah ne doğurduğunu bilirdi. Erkek kız gibi değildir. Kesinlikle ben onu Meryem olarak isimlendirdim. Ben onu ve soyunu, KOVULMUŞ ŞEYTANDAN sana sığındırırım." dedi. )

Ayetin Arapçası ve tercümesi

24/31 - Ve kul lil mü'minati yağdudne min ebsarihinne ve yahfazne fürucehünne ve la yübdıne zınetehünne illa ma zahera minha ve yadribne bi HUMURİHİNNE ala cüyubihinne ......
( Ve inanan kadınlar için gözlerinden sakınmalarını ve ayıplarını korumalarını söyle. Süslerini, onlardan o görünenler haricinde olanları ortaya çıkarmasınlar. ÖRTÜLERİNİ, BEZLERİNİ yakalarının, koyunlarının üzerine dolasınlar. ...... )

Hatalı Meal / -ler

24/31 Mümin kadınlara da söyle Gözlerini korusunlar; namus ve iffetlerini ( temizliklerini ) esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. BAŞ ÖRTÜLERİNİ, yakalarının üzerine örtsünler. ......

24/31 Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsiyet organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/zinetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini/BAŞÖRTÜLERİNİ göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. .....

Açıklama : Ayette yer alan "Humur" ( Örtüler, Bezler ) kelimesi "Hımar" ( Örtü, Bez ) kelimesinin çoğulu olup, kelime "Ra's" ( Baş ) kelimesini içermemektedir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

39/30 İnneke meyyitun ve innehum meyyitun

( Kesinlikle sen ölüsün ve kesinlikle onlar da ölüler. )

Hatalı Meal / -ler

39/30 Elbet sen öleceksin ve elbet onlar da ölecekler

39/30 (Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir.

39/30 Hiç kuşkusuz sen de öleceksin, onlar da ölecekler!

Açıklama : "Fiil köklerinin" veya "Sıfatların", gelecek zaman anlamı verebilmeleri için başlarına "LE", "SE" veya "SEVFE" öneklerinden birini almaları gerekir. 

Gelecek zaman anlamı veren "Sıfat" örnekleri; 

6/121 ... innekum LE MUŞRİKUN ( ... kesinlikle siz MÜŞRİKLER OLURSUNUZ / OLACAKSINIZ )

7/90 ... innekum izen LE HASİRUN ( ... kesinlikle siz HASARLANIRSINIZ / HASARLANACAKSINIZ )

7/114 ... innekum LE minel MUKARRABUN ( ... kesinlikle siz YAKINLAŞANLARDAN OLURSUNUZ / OLACAKSINIZ )

Gelecek zaman anlamı veren "Fiil" örnekleri;

12/15 ... LE TUNEBBİENNEHUM bi emrihim haza ... ( ... SEN, kesinlikle onlara bu işlerini HABER VERECEKSİN. ... )

16/55 ... fe SEVFE TA'LEMUN ( ... Artık BİLECEKSİNİZ. )

16/56 ... LE TUS'ELUNE ... ( SUAL EDİLECEKSİNİZ ... )

20/71 ... LE TA'LEMUNNE eyyuna eşeddu azaben ... ( ... hangimizin azap olarak daha şiddetli olduğunu BİLECEKSİNİZ.... )

Şimdiki zaman anlamı veren Sıfat" örnekleri;

11/50 ... in ENTUM MUFTERUN ( ... kesinlikle SİZ UYDURANLARSINIZ. )

43/77 ... İNNEKUM MAKİSUN ( ... KESİNLİKLE SİZ DURANLARSINIZ. )

Dolayısıyla "sıfatlı" olarak "ÖLECEKSİN" anlamı oluşabilmesi için, aşağıdaki 23/15 kodlu ayette olduğu gibi,  "İnneke LE MEYYİTUN" cümlesinin tezahürü gerekir. 

23/15 Summe İNNEKUM ba'de zalike LE MEYYİTUN

( Sonra, KESİNLİKLE SİZ bunun ardından ÖLECEKSİNİZ. )

"Fiilli" olarak "Öleceksin" anlamı oluşabilmesi için ise "SE / SEVFE TEMUT" cümlesinin tezahürü gerekir.

Bu yazıya konu olan Zümer suresinin 30. ayetinde ise gelecek zaman "sıfat" öneki olan "LE" kelimesi bulunmamaktadır.

39/30 İnneke meyyitun ve innehum meyyitun

( Kesinlikle sen ölüsün ve kesinlikle onlar da ölüler. )

Dünya hayatı esasen "Ölüm"dür. Hepimiz yaşadığını sanan "Ölüleriz". O nedenledir ki 57/20 kodlu ayette "... mel hayatud dunya illa meta'ul ğurur" ( ... Dünya hayatı aldatıcı madde / fayda haricindeki değildir. ) ifadesi yer alır. 

Neden böyledir? Çünkü daha başlangıçta insan Rab'be itaatsizlik ettiği için "gerçek yaşamdan menedilmiş ve "gerçek yaşam alemi" olan cennetten çıkarılmıştır.  Kim ki Rab'bin takdiri ile liyakat kazanıp, geri gelmemek üzere ( reenkarne olmamak üzere ) dünyadan ayrılır ve esasen ait olduğu yaşam planına yani üst aleme ( cennete ) geçerse o "Yaşayan" olur. 

Ve bu nedenledir ki "Allah yolunda öldürülenler için ölüler demeyin" emri nazil olmuştur. Zira salih, muhlis ve mu'min kullar için kaba madde alemi dünyadaki "Ölüm" kavramı esasen üst alemdeki "Olum", "Yaşam" anlamına gelmektedir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

50/16 Ve lekad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min HABLİL VERİD

( Ve insanı yarattık. Nefsinin ona ne vesvese verdiğini biliriz. Biz ona TOPLARDAMARINDAN daha yakınız. )

Hatalı Meal / -ler

50/16 Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.

50/16 Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.

50/16 Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız.

Açıklama: Arapça'da "Şah damarı" kelimesinin karşılığı "Vetin", "Toplardamarın" karşılığı "Verid" kelimesidir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

78/32 Hadaika ve a'naben

( Bahçeler ve üzümler. )

78/33 Ve KEVA'İBE* ETRABEN**

( Ve birbirlerine EŞ ÜZÜM TANELERİ / EŞ ÜZÜM TOMURCUKLARI )

78/34 Ve ke'sen dihakan

( Ve dolu kaseler. )

* "Kevaib" kelimesi "Ka'be / Kaib" ( Tane, Tomurcuk ) kelimesinin çoğuludur.

** "Etrab" ( Denkler, Eşler, Akranlar, Yaşıtlar ) kelimesi de "Tırb" kelimesinin çoğuludur.

Yukarıdaki ayet üçlüsünde "bahçeler", "üzümler" ve "içecekler"den bahis vasıtasıyla nebati nimet tasviri yapılmaktadır.

Hatalı Meal / -ler

78/33 kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar 

78/33 göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, 

78/33 Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var.

78/33 Göğüsleri turunç gibi yaşıtlar,

.........
.........
.........

Örnekler böyle sürüp gitmektedir.











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder