Hz. İbrahim'in, oğlu Hz. İsmail ile olan ve tamamen sembolizme dayalı olan meseli, asırlardır zahiri ve yüzeysel algıya göre anlamlandırılmış ve hayvan kesmeden ibaret olan adak ritüeline dönüştürülmüştür. Söz konusu ayet grubu şöyledir.
37/102 O'nunla birlikte koşmaya eriştiğinde, "Ey oğlum, kesinlikle ben uykuda seni boğazladığımı görüyorum. O halde bak, ne görüyorsun?" dedi. "Ey baba, ne emrolunduysan yap. Eğer Allah dilerse, beni sabredenlerden bulacaksın" dedi.
37/103 Böylece teslim olduklarında, onu alnı üzerine yatırdı.
37/104 Ve O'na "Ey İbrahim." diye seslendik.
37/105 Sen rüyayı doğruladın. Biz iyilik yapanları işte böyle karşılıklandırırız.
37/106 Kesinlikle bu apaçık sınavdı.
37/107 Ve boğazlanacak büyük hayvanı O'na fidye verdik.
Yukarıdaki ayet grubunun zahiri ve yüzeysel algısı, rüyasında oğlunu boğazlaması emredilen Hz. İbrahim'in, Allah'a olan bağlılığı ve yüksek iman seviyesi nedeniyle itiraz etmeden bu emri yerine getirme girişiminde bulunması ve bu nedenle de oğlunun O'na bağışlanmasıdır. Ancak bu noktada, ortada Hz. İbrahim'in gördüğü bir "rüya" olduğu ve sembolik niteliğe haiz bu rüyanın yorumunun önem arzettiği hatırlanmalıdır. Rüyada neden böyle bir emir gelmiştir? Hz. İsmail'in suçu nedir? Bir babanın oğlunu öldürmesi salt bir bağlılık delili olabilir mi? O halde "Bir insanı öldüren tüm insanları öldürmüş gibi olur." ayetinin işlevi nedir? Sorular uzatılabilir.
Söz konusu ayet grubu teşbih (sembolizm) içeren bir ayet grubu olup, dolaylı olarak aşağıdaki ayet ile ilintilidir.
4/135 Ey o inananlar, ADALETİ KORUYANLAR, GÖZETENLER VE KENDİNİZ, ANA BABANIZ VE YAKININIZ ÜZERİNE DE OLSA, ALLAH İÇİN ŞAHİTLİK EDENLER OLUNUZ. Zengin de olsa, fakir de olsa, Allah onlara evvel gelir, daha yakındır. O halde, ADİL OLURKEN HEVESE TABİ OLMAYINIZ. Eğer dilinizi eğip bükerseniz veya dönerseniz, kesinlikle Allah ne yaptığınızdan haberdardır.
Daha açık ifadeyle, en yukarıdaki ayet grubundaki batıni mesaj "hak yolundan" yani "gerçekten, iyilikten, doğruluktan ve adaletten" asla sapılmaması gerektiğidir. "Allah" kelimesini ikame eden kelimelerden biri de köken olarak "Gerçek" anlamına gelen "Hak" kelimesidir. Bu kelime geniş anlamıyla "Gerçek, Doğruluk, İyilik, Adalet" kelimelerini temsil etmektedir ki zaten "Allah" kavramının özde ifade ettiği anlamlar da bunlardır. Zira "Allah'a iman" ifadesi, zaten mevcudiyeti aşikar olanı teyid etmeyi değil, iyinin, doğrunun, gerçeğin tarafında olmayı, adil, yardımsever ve fedakar olmayı temsil etmektedir.
Bir işin "Hak yolunda" yapılması demek, o işin daima "iyi, doğru, dürüst, adil" şekilde yapılması demektir. Dolayısıyla Hz. İbrahim ve Hz. İsmail meselindeki mesaj, 4/135 kodlu ayette bildirildiği üzere, insanın herhangi bir durumda doğruluk ve adaleti sağlamak üzere oğlunu dahi kayırmaması ve "Hak yolunda / Allah yolunda / Doğruluk yolunda" hareket etmesi gerektiğidir.
Ancak her zaman olduğu gibi bu ayet de, muhtelif sebeplerle özünden saptırılmış ve hayvan kesme, adak verme, kan dökme gibi maddi ritüellere ve "Kurban Bayramı"'na* dayanak kılınmıştır.
* Evvelce yayınlanan "Kurban meselesi" başlıklı bölümde, "Kurban" kelimesinin "kesilecek hayvan" anlamına gelmediği, bu kelimenin "Karaba" (Yakınlaşmak) fiilinden türediği ve "Yakınlaşma" anlamına geldiği, iyilik, doğruluk, adalet ve gerçek yolundaki her düşünce ve davranışın bir "kurban" (yakınlaşma) vasıtası olduğu, "Kurban Bayramı" meselesinin, esasen yoksulun yedirilmesine yönelik hatırlatıcı bir uygulama olduğu, yoksula yardımın sadece belirli günlerdeki değil daimi bir eylem olması gerektiği hususlarına değinilmiştir.
No comments:
Post a Comment