10 Haziran 2020 Çarşamba

Obelisk sembolizmi ve Pindar

Okült sembolizmin en önde gelen şekillerinden biri, ezoterik olarak Pindar ( Pinnacle of Dragon / Ejderin Penisi ) anlamını içeren Obeliskler yani Dikilitaşlardır. Obelisk sembolizminin temelinde yeryüzündeki belirli enerji noktalarına anten işlevi gören kolonlar dikmek suretiyle farklı boyutlarla frekans iletişimi yapmak amacı bulunmaktadır. Obelisk, esas itibarıyla insan neslini dölleyerek hibrid reptilian ( melez sürüngen cin ) soyu tezahürüne sebebiyet veren İblis'in penisini ( Phallus* ) sembolize etmektedir. Dolayısıyla Obelisk sembolizmini "Yılan" veya "Penis" formunda yoğun olarak kullanan küresel cemiyetin amacı farklı boyut varlıkları olan cinlerle iletişim kurmaktır.

Ayrıca Bkz


* "Phallus" kelimesi Arapça'daki "Falik" ( Yaran, Yarıcı ) kelimesinin farklı yazılışla tezahürüdür. Kur'an'da Allahü Teala'nın "Falikül habbi" ( Tohumları yaran ) olduğu ifadesi yer almakta olup, bu ifadeyle Allahü Teala'nın yaşamı başlatan olduğu anlamı vurgulanmaktadır. Bu çerçevede müşrikler Rab'bin bu sıfatını İblis'e atfetmek suretiyle ( haşa ) farklı anlam yükleme metoduna dayalı negatif enerjili sembolizm uygulamaktadırlar. 

6/95 - İnnellahe falikul habbi ven neva yuhricül hayye minel meyyiti ve muhricül meyyiti minel hayy zalikümüllahü fe enna tü'fekun         

( Tohum tanelerini ve çekirdekleri yarıp açan kesinlikle Allah' tır. O ölüden diriyi çıkarır ve diriden de ölüyü çıkarır. İşte Allah budur. O halde nasıl döndürülürsünüz? )

Şuara suresinin 128. ayetinde şeytani obelisk sembolizmine dikkat çekilmektedir. Ayrıca ayet numarasının ( 128 ) nümerolojik değerinin 11 ( 1+2+8 = 11 ) olması da farklı boyuta geçiş kapısı sembolizmi açısından uyum arzetmektedir.

26/128 - E tebnune bi külli riy'ın ayeten ta'besun
( Her tepeye işaret bina eder de abesle mi iştigal edersiniz? )

Obelisk / Kule inşaatı konusu Tevrat'ta "Kule Dikme" ( Babil Kulesi ) olarak yer alır.

1-Genesis-11-4 Sonra, "Kendimize bir kent kuralım" dediler, "Göklere erişecek bir kule dikip ün salalım. Böylece yeryüzüne dağılmayız."

Her geçen gün daha da sık görülmeye başlanan bu yapılara bazı örnekler;

Esenler Otogar Cami / Esenler / İstanbul


İstanbul Havalimanı Kontrol Kulesi / İstanbul 


Medyada kontrol kulesinin "Lale" formunda olacağı haberi yer almıştır. Ancak kule yılana benzemektedir.

Ayrıca Çamlıca Anten Kulesi'nin formu da "yükselen yılan" sembolizmi içermektedir.




Rize - Artvin havalimanı Kontrol Kulesi 


Medyada kontrol kulesinin "Çay Bardağı" formunda olacağı haberi yer almıştır. 

People's Daily Newspaper Merkezi / Çin  


Guangxi Media Center / Çin


Illinois Christian Science Dixon Kilisesi ( ABD )


Ataşehir Finans Park


  Bir uzun bina ve yanında iki küçük bina.

Eifel Kulesi


Vatican City, City of London ve Washington DC Obeliskleri



El Hadba Cami / Musul


Pizza Kulesi


Babil Kulesi





Ahsene tefsira

"Fesr" kelimesi "Açıklamak, Beyan etmek" anlamına gelmekte olup bu kök kelimeden türemiş olan "Tefsir" kelimesi ise "Açıklama" anlamına gelmektedir. 

Kur'an ayetlerinin tefsirine ilişkin bir çok çalısmanın varlığı bilinmektedir. Ancak Kur'an tefsiri multidisipliner bir bilgi hazinesi ve çok yönlü bakış açısı gerektirmekte olup kısıtlı ve dogmatik ( belirli bir cemiyetin kabul edilegelmiş anlayışı ) bir yaklaşımla ayetlerin tefsiri mümkün değildir. 

Kur'an'ın en önemli özelliklerinden biri her ayetin tefsirinin yine ayetlerle Kur'an'da verilmiş olmasıdır. Dolayısıyla "en güzel ayet tefsiri" yine ayetlerle yapılan tefsir olmaktadır. Bu husus Furkan suresinin 33. ayetinde bildirilmiştir. 

25/33 - Ve la ye'tuneke bi meselin illa ci'nake bil hakkı ve ahsene tefsıra 
( Ve gerçeğini ve en güzel tefsirini sana getirdiğimiz misalin haricindekini sana getiremezler. )

Ayette, Kur'an ve yaratılış ile ilgili her türlü soruya, iddiaya ve karşıt görüşe ilişkin en güzel açıklamaların yine Kur'an ayetlerinde olduğu bildirilmektedir.

Kur'an'ın kolaylaştırılmış Arapça ile indirilmiş olan "apaçık bir kitap" olduğu yani "açıklayıcı olduğu" yine ayetlerde bildirilmektedir. 

26/193 - Nezele bihir ruhul emın ( Onu güvenilir ruh indirdi. ) 
26/194 - Ala kalbike li tekune minel münzirın ( Uyarıcılardan olman için senin kalbine, )
26/195 - Bi lisanin arabiyyin mübın ( Apaçık Arapça lisanı ile

27/1 - Ta sın tilke ayatül kur'ani ve kitabin mübın
( Ta sın. Bunlar Kur'an' ın ve apaçık kitabın ayetleridir. ) 

36/69 - Ve ma alemnahüş şı'ra ve ma yembeğıy leh in hüve illa zikrun ve kur'anün mübin 
( Ve ona şiir öğretmedik. Ona yaraşmaz. Kesinlikle o ancak hatırlamadır ve apaçık Kur'an' dır. ) 

37/117 - Ve ateynahümel kitabel müstebın
( Ve onlara apaçık kitap verdik. ) 

43/1 Ha mim ( Ha mim ) 
43/2 - Vel kitabil mübın ( Ve apaçık kitap
43/3 - İnna cealnahü kur'anen arabiyyen lealleküm ta'kılun 
(Kesinlikle biz onu Arapça Kur'an kıldık. Umulur ki akıl edersiniz. )  

44/1 - Ha mım ( Ha mim ) 
44/2 - Vel kitabil mübin ( Ve apaçık kitap. ) 

Yaratılışa ilişkin her bilginin açık olarak kitapta olduğu da ayetle sabittir. 

27/75 - Ve ma min ğaibetin fis semai vel erdı illa fı kitabin mübın 
( Ve gökte ve yerde apaçık kitabın içinde olmasının haricinde gaybdan yoktur. )

34/3 - Ve kalellezine keferu la te'tınes saah kul bela ve rabbi le te'tiyenneküm alimil ğayb la ya'zübü anhü miskalü zerratin fis semavati ve la fil erdı ve la asğaru min zalike ve la ekberu illa fı kitabin mübın 
( Ve o inkar edenler "Bize saat gelmez." dediler. De ki: "Bilakis ve Rab’bim, size kesinlikle gelecektir. Gaybı bilendir. Ne göklerde, ne de yerde zerrelerin ağırlık ölçüsü bile O’ndan kaçamaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü apaçık kitapta olmasının haricinde yoktur." ) 

28/1 - Ta sın mım ( Ta sın mım ) 
28/2 - Tilke ayatül kitabil mübın 
( Bunlar apaçık kitabın ayetleridir. ) 

Yaratılışa ilişkin her şeyin sayısal kodlarının da kitapta yer aldığı ayrıca bildirilmektedir. 

36/12 - İnna nahnü nuhyil mevta ve nektübü ma kaddemu ve asarahüm ve külle şey'in ahsaynahü fı imamin mübin 
( Kesinlikle biz, biz ölüleri diriltiriz ve o sunduklarını, eserlerini yazarız. Herşeyi, apaçık delil içinde saydık.

Her bir ayetin sonsuz bir anlayış sınavı olduğu, dolayısıyla her insanın ayetleri anlamak için daimi cehid ve gayret göstermesi sadece birilerinin söylediğine itibar edip onunla sınırlı kalmaması gerektiği de bildirilmektedir. Zira içerdiği ilim itibarıyla Kur'an'ın tefsirinin yapılması mümkün olmayıp, ancak bu yolda emek vererek ilerlemek mümkündür.

44/33 - Ve ateynahüm minel ayati ma fıhi belaün mübin  
( Ve onlara içinde apaçık sınav olan ayetlerden verdik. )

Evvelkilerin kitapları ... Önceki sayfalar

Zaman zaman Kur'an'ı itibarsızlaştırmak isteyen bazı insanların "Kur'an yeni ve özel değildir. Eski Mısır ve Sümerler döneminde de benzer bilgiler bulunmaktadır." şeklindeki söylemlerine tanık olunabilmektedir. Bu söylemin ilk cümlesi cehalet ürünü olup, ikinci cümlesi ise doğrudur. Zira evvelki bölümlerde defaatle ifade edildiği üzere, yaratılışın kodlarını içeren Kur'an, Adem'den bu yana her kavim için vazifelendirilerek gönderilmiş olan tüm habercilere vahiy yoluyla iletilen kozmik bilgilerin belirli bir sayısal düzene göre kodlanmış ve düzenlenmiş halini içeren doğrulayıcı, tamamlayıcı ve bütünleyici bir ilahi kaynaktır. 

Kur'an'ın, evvelki kitaplarla olan ilintisi, tamamlayıcı ve doğrulayıcı niteliği ayetlerde açıkça ifade edilmektedir.

26/192 - Ve innehu le tenzılü rabbil alemın ( Ve kesinlikle o alemlerin Rab’binin indirmesidir. )
26/193 - Nezele bihir ruhul emın ( Onu güvenilir ruh indirdi. )
26/194 - Ala kalbike li tekune minel münzirın  Uyarıcılardan olman için senin kalbine, )
26/195 - Bi lisanin arabiyyin mübın ( Apaçık Arapça lisanı ile, )
26/196 - Ve innehu lefı zübüril evvelın ( Ve kesinlikle o evvelkilerin kitaplarında da vardı. )
26/197 - E ve lem yekün lehüm ayeten en ya'lemehu ulemaü benı israıl ( İsrailoğullarının bilginlerinin onu bilmeleri size ayet olmaz mı? )
26/198 - Ve lev nezzelnahü ala ba'dıl a'cemın ( Ve şayet onu yabancı olan bir başkasına indirseydik,
26/199 - Fe karaehu aleyhim ma kanu bihı mü'minın ( Böylece onu onlara okusaydı, ona inananlar olmazlardı. )
26/200 - Kezalike seleknahü fı kulubil mücrimın ( Onu suçluların kalplerine işte böyle soktuk. )
26/201 - La yü'minune bihı hatta yeravül azabel elım ( Elim azabı görene kadar ona inanmazlar. )

87/16 - Bel tü'sirunel hayated dünya ( Bilakis dünya hayatını tercih ediyorsunuz. )
87/17 - Vel'ahıretü hayrün ve ebka ( Ve ahiret daha hayırlıdır ve daha bakidir. )
87/18 - İnne haza le fis suhufel ula  ( Kesinlikle bu önceki ilk sahifelerin içindedir. )
87/19 - Suhufi ibrahime ve musa ( İbrahim’ in ve Musa’ nın sahifelerinde. )

20/133 - Ve kalu lev la ye'tina bi ayetin min rabbih e ve lem te'tihim beyyinetü ma fis suhufil ula
( Ve "Bize Rab’binden ayetler ile gelmeli değil miydi?" dediler. Onlara, öncekilerin sahifeleri içinde olan deliller gelmedi mi? )

53/36 - E lem yunebbe' bima fi suhufi musa ( O Musa' nın sahifelerinde olanlardan haberdar edilmedi mi? )
53/37 - Ve ibrahimellezi veffa ( Ve o vefalı olan İbrahim' inkindekiler? )

35/31 - Vellezi evhayna ileyke minel kitabi hüvel hakku müsaddikan li ma beyne yedeyh innellahe bi ıbadihı le habırun besır
( Ve sana o kitaptan vahyettiğimiz, ondan öncekileri doğrulayıcı olarak gerçektir. Kesinlikle Allah kullarından haberdardır görendir. )

Kutsal yazıların birbirlerini tamamlayıcı niteliği de En'am suresinin 154. ayetinde bildirilmektedir.

6/154 - Sümme ateyna musel kitabe temamen alellezi ahsene ve tefsıylen li külli şey'in ve hüden ve rahmeten leallehüm bi likai rabbihim yü'minun
( Sonra güzellik edenlere tamamlayıcı, herşeyi ayrıntılandırıcı, yönlendirici ve rahmet olmak üzere Musa'ya kitabı verdik. Umulur ki Rab’lerine kavuşacaklarına inanırlar. )





9 Haziran 2020 Salı

Sibel ve bilgi pınarı Selsebil

"Sibyl" kelimesi Yunan mitolojisinde ilahi kozmik plandan kader mekanizmasına ilişkin bilgi alabilme yani Akaşa kayıtlarına erişebilme yeteneğine sahip olan kadın kahinlere verilen isimdir.


                     Kadın kahin Sibyl / Sibel

Eski Anadolu pagan kültüründe ise nimet bolluğunun ve bereketin sembolü "Kybele" isimli karakterdir. Anadolu kızlarına verilen "Sibel" isminin kökeni de "Kybele" kelimesine dayanmaktadır.


Anadolu kültüründe bereketin ve bolluģğun sembolü Kybele

Ayrıca bu kelime Farsça'da "Yağmur damlası" anlamını taşımakta olup "Sebil" (Su, Çeşme, Yol, Su yolu, Buğday başağı ) kelimesi ile aynı kökten gelmektedir. Batı dillerinde "Sibele" veya "Sibela" şeklinde yer almaktadır. ( Örneğin Fransızca'da "Cybèle" olarak yazılır "Sibel" okunur. ) 

"Sebil" kelimesi Kur'an'da hem tek başına "Yol" anlamında, hem de "Selsebil" olarak cennetteki "Su pınarının, Su yolunun" ismi olarak yer almaktadır. ( Sel = Sel, Su ; Sebil = Yol ) Suyun evrensel veri tabanı niteliğindeki kozmik bilgi haznesi olduğuna evvelki bölümlerde değinilmişti.

Ayrica bkz.


Bu çerçevede ilahi kozmik bilgi akışını ve nimet bolluğunu ( ki bu esasen bilgi nimetini ifade eder. ) temsil eden "Sibyl / Sebil / Selsebil" kelimesinin kök anlamı "Bilgi akış yolu, Bilgi kanalı" olmaktadır. 

Kur'an'da ilk "Sebil" kelimesi Bakara suresinin 108. ayetinde geçmektedir. 

2/108 - Em türıdune en tes'elu rasuleküm kema süile musa min kabl ve men yetebeddelil küfra bil ımani fe kad dalle sevaes SEBİL 
( O önceden Musa’ ya sual edildiği gibi resulünüze sual etmeyi mi istiyorsunuz? Ve kim inkarı inanca değişirse böylece düz YOLDA sapmış oluverir. ) 

Ayet kodunun ( 2/108 ) nümerolojik değeri, farklı boyuta geçiş portalının sembolü olan 11 sayısını vermektedir. 

İnsan suresinin 12. ayetinde yer alan "Selsebil" kelimesinin sembolize ettiği anlamlardan biri de "Bilgi pınarı"'dır.  

76/12 - Ve cezahüm bima saberu cenneten ve hariren 
( Ve o sabırlarından dolayı onların karşılığı cennettir ve ipektir. ) 

....... 

 76/18 - Aynen fiha tüsemma SELSEBİLEN 
( Orada pınardır ki onu SELSEBİL olarak isimlendirirler. )

Suyun bilgiyi temsil etmesi çerçevesinde herşeyin "sudan" yaratıldığını bildiren Enbiya suresinin 30. ayeti konu bağlamında da önem arzetmektedir.

21/30 - E ve lem yerallezıne keferu ennes semavati vel erda kaneta ratkan fe fetaknahüma ve cealna MİNEL MAİ külle şey'in hayy e fe la yü'minun
( O inkar edenler, gökler ve yer kesinlikle bitişiklerken onları ayırdığımızı ve diri olan herşeyi SUDAN oluşturduğumuzu görmüyorlar mı? Artık inanmazlar mı? )

Ayrıca "Yan, Doğrultu, Taraf, Yön, Cihet, Cânib, Tutulan Yol" anlamına gelen "Kıbel / Kıble" kelimesi de bu minvalde telaffuzsal ve anlamsal uyum arzetmektedir.

2/177 - Leysel birra en tüvellu vücuheküm KIBELel meşrikı vel mağribi ve lakinnel birra men amene billahi vel yevmil ahıri vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyın ve atel male ala hubbihı zevil kurba vel yetama vel mesakıne vebnes sebıli ves sailıne ve fir rikab ve ekames salate ve atez zekah vel mufune bi ahdihim iza ahedu ves sabirıne fil be'sai ved darrai ve hıynel be's ülaikellezine sadeku ve ülaike hümül müttekun
( Yüzünüzü doğu ve batı YÖNÜNE, DOĞRULTUSUNA çevirmenizde iyilik yoktur. Lakin iyilik, o Allah’a , sonraki güne, meleklere, kitaba, habercilere inananlara, sevdiklerine, yakınlarına, yetimlere, yoksula, yolda kalmışa, dilenenlere, boyunduruk içindekilere sevgiyle mal verenlere, duaya kalkanlara, zekatı verenlere, ahdettiklerinde ahdlerini ifa edenlere, zorlukta, sıkıntıda, darlıkta ve zor savaş zamanında sabredenleredir. İşte onlar doğrudurlar ve işte onlar sakınırlar. )

27/37 - İrcı' ileyhim fe lene'tiyennehüm bi cünudin la KIBELE lehüm biha ve le nuhricennehüm minha ezilleten ve hüm sağırun
( Dön onlara. Kesinlikle biz onlara, YÖNELEMEYECEKLERİ, karşı koyamayacakları ordular, askerler ile yetip geleceğiz. Kesinlikle onları oradan zeliller ve alçaklar olarak çıkaracağız. )

70/36 - Fe ma lillezine keferu KIBELEke muhtı'ın
( O halde ne oluyor o inkar edenlere ki sana DOĞRU boyun uzatarak koşup yöneliyorlar? )


8 Haziran 2020 Pazartesi

Muhterem yazıcılar

Kur'an'ın Haberci Muhammed tarafından vahiy akabinde yazıldığı ayet vesilesiyle açıkça bildirilmektedir.  

29/48 - Ve MA KUNTE TETLU MİN KABLİHİ  MİN KİTABİN VE LA TEHUTTUHU Bİ YEMİNİKE izen lertabel mübtılun 

( Ve sen, ONDAN ÖNCE KİTAPTAN OKUMUYORDUN VE ONU SAĞ ELİNLE YAZMIYORDUN. Öyle olsaydı batılcılar şüphe ederlerdi. ) 

Ayrıca ilk vahiy olduğu belirtilen Alak suresinin aşağıdaki ayet grubunda Allahu Teala'nın "okumayı ve kalem ile yazmayı öğrettiğinin" bildirilmesi de net bir teyid niteliğindedir.

96/1 İKRE bismi rabbikellezi halak

( O yaratan Rab’binin ismi ile OKU. )

96/2 Halekal insane min alak

( İnsanı asılı duran kan pıhtısından yarattı. )

96/3 İKRE' ve rabbukel ekrem

( OKU. Rab’bin en faydalıdır, en cömerttir. )

96/4 ELLEZİ ALLEME BİL KALEM

( KALEMİ / KALEM İLE YAZMAYI O ÖĞRETTİ. )

Dolayısıyla "Kur'an sahabeler tarafından ezberleniyordu. Haberci Muhammed'in vefatından sonra kaleme alındı." savı gerçeği yansıtmamaktadır.

Ancak Kur'an'ın geniş kitlelere ulaştırılabilmesi için mushaflarının ve nushalarının da yazılması ihtiyacından dolayı birçok yazıcı bu kutsal vazifeye nail olmuşlardır. 

Bu husus yine ayetlerde bildirilmektedir. 

80/11 - Kella inneha tezkiretun 
( Hayır, kesinlikle o hatırlatıcıdır. ) 

80/12 - Fe men şae zekerehu 
( Artık dileyen kimse onu hatırlar. )

80/13 - Fi suhufin mukerremetin 
( Faydalı sahifelerin içindedir. ) 

80/14 - Merfu'atin mutahheretin 
( Yükseltilmiş olan tertemizlerinde, ) 

80/15 - Bi eydin SEFERETİN*
( YAZICILARIN ellerindedir. ) 

80/16 - Kiramin bereretin 
( Faydalı, şerefli, hayırlı, iyi olanların. )

* Ayrıca "Seferet" kelimesinin "Yazıcı" anlamı ile de ilintili olmak üzere geniş bir anlam yelpazesi olduğu görülmektedir. "SFR" kökünden türemiş olan ve anlam ilintisi olan bazı kelimeler şöyledir.

Sefer = Yola çıkma, Bir turu yani bir döngüyü tamamlayacak şekilde hareket etmek )

Safari = Afrika'daki vahşi doğadaki geziye verilen isim olup "Seferi" kelimesiyle aynıdır.

Sofra = Çevresinde oturulan yuvarlak masa ( Bir döngülük dairesel hareketle ilintilidir. )

Sifr = Büyük kitap, Yazı

Sıfır = 0 şeklinde olan ve döngüyü ( seferi ) temsil eden sayı.



Şifre = Sayı

Cifir ( Ar. ) = Sayı

Cypher ( İng. ) = Sayı

Chiffre ( Fra. ) = Sayı

Ziffer ( Alm. ) = Sayı

Sphere ( İng. / Fra. ) = Dairesel ve üç boyutlu şekil, Küre

Sepharad / Sephardi = İspanya / İspanyalı seferi Yahudiler ( Kelime kökeninde "Sefere çıkan" anlamı bulunmaktadır. Ülkelerinden çıkmak yani seferi olmak durumunda kalan Yahudiler bu isimle anılmaktadırlar. )

Kur'an'ı mehcur kılanlar

25/30 - Ve kaler rasulü ya rabbi inne kavmittehazu hazel kur'ane mehcura
( Ve resul "Ey Rab’bim, kesinlikle kavmim bu Kur'an' ı yasaklanmış, terkedilmiş tuttular." dedi. )

İnsanları, yaratılışın kodlarını içeren Kur'an'dan uzak tutmak yani Kur'an'ı "mehcur" kılmak suçu iki sebebe dayalı olarak tezahür etmektedir.

1- Kitaptaki ilmi, sembolizmi ( teşbih ), kitabın çok katmanlı ve çok anlamlı yapısını, zahiri ve batıni özelliğini kavrayamamaktan dolayı kibirlenerek reddetmek.

2- Kitaptaki ilmi kavrayıp, ilmi kötülük ve güç elde etmek için kullanmak ve bir yandan da muhtelif savlar ortaya atarak kitabı diğer insanların gözünde itibarsızlaştırmak, insanların kitaba erişimini engellemek ve ilmi gizlemek.

Kur’an’ı itibarsızlaştırmak amacıyla inkarcılar tarafından öne sürülen savlar ayetlerde misallendirilmiştir.

25/32 - Ve kalellezine keferu lev la nüzzile aleyhil kur'anü cümleten vahıdeh kezalike li nüsebbite bihı füadeke ve rattelnahü tertıla
( Ve o inkar edenler "Kur'an ona topluca, tek olarak indirilmeli değil miydi?" derler. Onu gönlüne işte böyle sabitlemek için, onu dura dura yavaş yavaş okuduk. )

83/13 - İza tutla aleyhi ayatüna kale esatirul evvelin
( Ona ayetlerimiz okunduğunda "Evvelkilerin masallarıdır." der. )

10/15 - Ve iza tütla aleyhim ayatüna beyyinatin kalellezine la yercune likaene'ti bi kur'anin ğayri haza ev beddilh kul ma yekunü lı en übeddilehu min tilkai nefsı in ettebiu illa ma yuha ileyy innı ehafü in asaytü rabbi azabe yevmin azım
( Ve onlara ayetlerimiz açık deliller olarak okunduğunda, o bize kavuşmayı ummayanlar "Bundan başka Kur'an getir veya onu değiştir." dediler. De ki: "Benim için onu bundan kendimce değiştirmek olmaz. Kesinlikle ben ancak o bana vahyedilene tabi olurum. Eğer Rab’bime isyan edersem, kesinlikle ben büyük günün azabından korkarım." )

10/39 - Bel kezzebu bima lem yühıytu bi ılmihı ve lemma ye'tihim te'vılüh kezalike kezzebellezine min kablihim fenzur keyfe kane akıbetüz zalimın
( Bilakis, O’nun ilmini kuşatıp kavrayamadıklarından dolayı yalanladılar. Onun yorumu onlara asla gelmedi. Onlardan öncekiler de işte böyle yalanlamışlardı. Artık bak zalimlerin sonu nasıl oldu. )

43/31 - Ve kalu lev la nüzzile hazel kur'anü ala racülin minel karyeteyni azım
( Ve "Bu Kur'an iki büyük şehirden bir adamın üzerine indirilmeli değil miydi?" dediler. )

2/101 - Ve lemma caehüm rasulün min ındillahi müsaddikun li ma meahüm nebeze ferıkun minellezine utül kitab kitabellahi verae zuhurihim ke ennehüm la ya'lemun
( Ve Allah’ ın indinden onlara, onlarla birlikte olanı doğrulayıcı olarak resul geldiğinde, o kitap verilenlerden bir kısmı sanki kesinlikle onlar bilmiyorlarmış gibi Allah’ ın kitabını sırtlarının arkasına attılar. )

3/187 - Ve iz ehazellahü mısakallezıne utül kitabe le tübeyyinünnehu lin nasi ve la tektümuneh fe nebezuhü verae zuhurihim veşterav bihı semenen kalıla fe bi'se ma yeşterun
( Ve zamanında Allah, onu insanlara açıkça beyan edecekler ve onu gizlemeyecekler diye o kitap verilenlerin sözlerini aldı. Ama onu sırtlarının arkasına bıraktılar ve onu az değere sattılar. O satmaları ne kötüdür. )

Kur'an'ın indirilme mekanizması ve yapısı ayetlerde şöyle izah edilmektedir.

6/7 - Ve lev nezzelna aleyke kitaben fı kırtasin fe lemessuhü bi eydıhim le kalellezine keferu in haza illa sıhrun mübın
( Ve şayet sana kağıtta yazı indirsek de ona elleriyle dokunsalar, o inkarcılar "Bu kesinlikle apaçık sihirdir." diyeceklerdir. )

11/6 - Ve ma min dabbetin fil erdı illa alellahi rizkuha ve ya'lemü müstekarraha ve müstevdeaha küllün fı kitabin mübın 
( Ve yerde, rızkı Allah üzerine olanın haricinde debelenen yoktur. Durak yerlerini ve geçici yerlerini bilir. Hepsi apaçık kitaptadır. )

25/32 - Ve kalellezine keferu lev la nüzzile aleyhil kur'anü cümleten vahıdeh kezalike li nüsebbite bihı füadeke ve rattelnahü tertıla
( Ve o inkar edenler "Kur'an ona topluca, tek olarak indirilmeli değil miydi?" derler. Onu gönlüne işte böyle sabitlemek için, onu dura dura yavaş yavaş okuduk. )

25/33 - Ve la ye'tuneke bi meselin illa ci'nake bil hakkı ve ahsene tefsıra 
( Ve gerçeğini ve en güzel tefsirini sana getirdiğimiz misalin haricindekini sana getiremezler. )

30/58 - Ve lekad darabna lin nasi fı hazel kur'ani min külli mesel ve lein ci'tehüm bi ayatin le yekulennellezine keferu in entüm illa mübtılun
( Ve bu Kur'an' da insanlar için her misalden, sözden beyan ettik. Eğer ayetler ile gelsen, o inkar edenler kesinlikle "Sizler kesinlikle ancak batılcılarsınız." derler. )

36/12 - İnna nahnü nuhyil mevta ve nektübü ma kaddemu ve asarahüm ve külle şey'in ahsaynahü fı imamin mübin
( Kesinlikle biz, biz ölüleri diriltiriz ve o sunduklarını, eserlerini yazarız. Herşeyi, apaçık delil içinde saydık. )

26/192 - Ve innehu le tenzılü rabbil alemın ( Ve kesinlikle o alemlerin Rab’binin indirmesidir. )
26/193 - Nezele bihir ruhul emın ( Onu güvenilir ruh indirdi. )
26/194 - Ala kalbike li tekune minel münzirın ( Uyarıcılardan olman için senin kalbine, )
26/195 - Bi lisanin arabiyyin mübın ( Apaçık Arapça lisanı ile, )
26/196 - Ve innehu lefı zübüril evvelın ( Ve kesinlikle o evvelkilerin kitaplarında da vardı. )

7/145 - Ve ketebna lehu fil elvahı min külli şey'in mev'ızaten ve tefsıylen li külli şey' fe huzha bi kuvvetin ve'mür kavmeke ye'huzha bi ahseniha seürıküm daral fasikın 
( Ve o levhalarda ona herşeyden nasihat ve herşey için ayrıntılar yazdık. O halde bunları kuvvetle tut ve kavmine de onu en güzeli ile tutmalarını emret. Size günahkarlar yurdunu göstereceğim. )

7 Haziran 2020 Pazar

"65 yaş üstü" kavramı

COVID19 salgını vesilesiyle 65 yaş ( 6+5 = 11 ) üstü insanlara yönelik olarak gündeme gelen "evden çıkma yasağı" esas itibarıyla sübliminal mesaj mı içermektedir? 

"Koruma" kisvesi altında 65 yaş üstü insanlara "Siz artık işlevsel ve topluma faydalı değilsiniz." mesajı mı telkin edilmeye ve benimsetilmeye çalışılmaktadır? 

Zira bu uygulama söz konusu yaş grubunda olan insanların psikolojileri üzerinde olumsuz etkiler oluşturarak frekansı düşürmekte ve bağışıklık sistemini zayıflatmaktadır. Oysa ki 65 yaş üstü kitle en birikimli, en verimli, en olgun ve topluma en etkin şekilde kanaat önderliği edecek, sosyokültürel birikimi ve değerleri aktarabilecek kitledir. 

Ancak yeni dünya düzeni için formatlanmış beyine gereksinimi olan küresel çete elbette bunu istememekte, bu yaş grubunu planların uygulanma aşamasında bir engel olarak görmektedir. "65 yaş ve üstü" uygulamasının sadece Türkiye'de değil Amerika ve Rusya'da da gündeme gelmiştir.

Kur'an'daki 65. sure "Talak" suresidir. Bu kelime "Bırakma, Çözme, Bağı koparma" anlamına gelmektedir.

Kur'an'daki "Talak" kelimesi "Kadınların bırakılması, Boşama" anlamında kullanılmış olsa da kelimenin öz anlamı ve 65 sayısı arasında "65 yaş üstünün gözden çıkarılması, bırakılması" gibi bir anlam ilintisi olabilir. Zira küresel şeytanların da bilgi kaynağının Kur'an olduğu, ayetlerdeki nümerik ve semantik durumları farklı anlamlar yükleyerek ve sembolizm yaparak kullandıkları hatırlanmalıdır.

65 ( 6+5 = 11 ) sayısı itibarıyla ayrıca "Coronavirus ve 11 ritüeli" başlıklı bölüm incelenebilir.

Zaman, Madde ve Ölüm ilüzyonu

Kaba madde alemi olan dünya, sezgisel ve idraki gelişim yoluyla gerçeğin algılanabilmesi için bir eğitim ve sınav planı niteliğindedir. Bu çerçevede dünya bir simülasyon, yanılsama ve ilüzyon ortamından başka bir nitelik arzetmemektedir. 

Kur'an'da yer alan "Meta" kelimesinin içerdiği ve ilk algılamada farklı gibi görünen anlamlar bir bütünlük içinde incelendiğinde "Meta" kelimesinin söz konusu "ilüzyona" işaret ettiği izlenimi oluşmaktadır. 

Meta = Madde, Fayda ( Madde kelimesinin kökündeki "Mad" kelimesi "Met/Mat" kelimesidir. ( "Madde" anlamına gelen "Matter" ( İng. ), "Matière" ( Fra. ) ve "Materie" ( Alm. ) kelimeleri "Met / Mat" kökünden türemişlerdir. "Material" ( Maddesel ) ve "Metal" kelimeleri aslında "Ölümcül" anlamını içermektedir. "Metal Music" kavramı da "Ölümcül Müzik" anlamına gelmektedir.

Meta = Ne zaman? ( "Meta" kelimesi "Zaman" anlamı da içermektedir. ) 

Meta = Değişim, Ötesi, Sonrası ( Örnek = Metamorphosis* ( Şekilsel değişim ) Meta ( Değişim ) + Morph ( Şekil ) + Osis ( Gibi olan ) ; Metaphysics* ( Metafizik / Fizik Ötesi )

( * Metamorphosis ve Metaphysics kelimelerindeki "Meta" kelimesi Latincedeki birçok kelime gibi Arapça kaynaklıdır. )

Mat = Ölmek** ( Mevt = Ölüm; Meyyit = Ölü ) "Meta" kelimesinin "Değişim, Ötesi" anlamları dikkate alındığında "Ölmek" anlamındaki "Mat" kelimesinin aslında "Öteye ermek, Ötesine geçmek" anlamını temsil ettiği görülmektedir. Bu minvalde "Madde" anlamına gelen İngilizce'deki "Matter", Fransızca'daki "Matière" ve Almanca'daki "Materie"   kelimelerinin batınen "Öldürücü" anlamı taşıdıkları görülmektedir.

( ** "Ölüm" ve "Olum" kelimelerinin fonetik benzerliğinin aslında bu iki kelimenin özde aynı anlamı içermelerinden kaynaklandığına "Ölmek Olmaktır" başlıklı bölümde değinilmişti. ) 

Math ( İng. ) = Otların kesilip, biçilmesi, Hasat 

Bu durumda "Meta" kelimesinin muhtelif anlamları şöyle sıralanabilir. "Madde - Ölüm - Değişim - Öteye geçme - Zaman - Hasat" 

Kur'an ilmi ve spiritüalizmin temel mesajlarından biri "zamanın", "maddenin" ve "ölümün"* aldatıcı kavramlar olduğu, gerçek olanın sadece "değişim" olduğudur. 

"Meta / Mat" kelimesinin farklı anlamlarda geçtiği bazı ayetler şöyledir. 

3/185 - Küllü nefsin ZAİKATÜL MEVT ve innema tüveffevne ücuraküm yevmel kıyameh fe men zuhziha anin nari ve üdhılel cennete fe kad faz ve MEL HAYATÜD DÜNYA İLLA METAUL ĞURUR 
 ( Tüm nefisler ÖLÜMÜ TADAR. Ve ayağa kalkış gününde ödülleriniz kesinlikle size vefa edilir. Kim ateşten uzaklaştırılıp, cennete sokulursa kurtulmuştur. DÜNYA HAYATI ALDATICI META HARİCİNDEKİ DEĞİLDİR. ) 

Ayetteki "Zaikatül mevt" ( Ölümün tadılması ) ifadesi de ölümün bir sonlanma değil sadece bir halden başka bir hale geçiş deneyimi olduğuna dikkat çekmektedir. 

10/48 - Ve yekulune META hazel va'dü in küntüm sadikın 
( Ve "Eğer doğrular iseniz, NE ZAMAN bu vaad?" derler. ) 

2/161 - İnnellezine keferu ve MATu ve hüm küffarun ülaike aleyhim la'netüllahi vel melaiketi ven nasi ecmeın 
( Kesinlikle o inkar eden olarak ÖLEN o inkar edenler, işte onlar, Allah, melekler ve tüm insanlar topluca onlara lanet ederler. )

4 Haziran 2020 Perşembe

Vektör

"Vektör" ( Vector ) veya "Yöney", sayısal büyüklüğü ve birimi yanında, skaler niceliklerden farklı olarak yönü de olan nicelik" olarak tanımlanmaktadır. Hız, kuvvet, ivme ve ağırlık kavramları da birer vektörel nicelik olarak bilinmektedir.

Vektörler, bir koordinat sisteminde "konum belirlemek" için de kullanılmaktadır. Yani vektörler "Bulma" işlemi için kullanılmaktadır.

Vektör kelimesinin kökeninin Latince'deki "Vehere"* ( Taşımak, Bir yöne aktarmak, Göndermek ) kelimesinden kaynaklandığı bilinmektedir. ( "Vehicle" ( Araç, Taşıt ) kelimesi de aynı köktendir. ) ( * "H" harfi gırtlaktan telaffuz edildiğinde "K" sesi cıkmaktadır. )

Arapça'daki "Vecd" ( Bulmak ) kelimesi de hem semantik, hem de fonetik açıdan "Vector" kelimesinin kökü olan "Vect" kelimesiyle uyum arzetmektedir. ( Vect kelimesi "Vect" kökü ve "or" ( -ci ) ekinden oluşmaktadır. Böylelikle "Vector" kelimesi "Bulucu / Buldurucu" anlamına gelmektedir. ) ( "C" harfi batı dillerinde "K" olarak telaffuz edilebilmektedir. )

18/86 - Hatta iza belağa mağribeş şemsi VECEDEha tağrubü fı aynin hamietin ve vecede ındeha kavma kulna ya zel karneyni imma en tüazzibe ve imma en tettehıze fıhim husna

( Nihayet Güneş’in battığı yere vardığında, onu kara balçık pınarı içinde batarken BULDU. Onun indinde kavim buldu. "Ey Zülkarneyn, iki boynuzlu, ya azap edersin ve ya da onlar hakkında güzellik edinirsin." dedik. )

Akademizm ve Kariyerizm meselesi

"Akademizm" ve "Kariyerizm", öz anlamlarından saptırılmış ve küreselcilerin kontrol sisteminin iki önemli unsuru haline gelmiş iki kavramdır. Bu kelimelerin gerçek anlamları incelenecek olursa ;

"Akademi" ( Academy ) kelimesi, "Aka" ( Gök, Sonsuz Ruh, Akış, Bilgi ) ve "Demi" ( Halk, Toplum ) kelimelerinden oluşmakta olup "Bilgi Toplumu" anlamına gelmektedir.

Kökünde "Aka" kelimesini içeren diğer iki önemli kelime de "Akaşa" ( Göksel, Göksel "Akış"* ) ve "Akasya" ( Acacia ) ( Bir ağaç ismi ancak köünde sonsuz ruh ve bilgi anlamı bulunmakta ) kelimeleridir. "Akasya" ayrıca okültimzde de "Sonsuz ruhun ve bilginin" sembolüdür. ( * "AKmak" kelimesinin de "Akaşa" kelimesiyle, "Bilgi akışı" anlamı mahiyetinde ilintisi bulunmaktadır. )

Arapça'daki "Akl" ( Akıl, Ruh ve bilgiyle ilgili olan ) kelimesinin de içerdiği anlam itibarıyla "Ak / Aka" kökünden geliyor olması kuvvetle muhtemeldir.

2/44 - E te'mürunen nase bil birri ve tensevne enfüseküm ve entüm tetlunel kitab e fe la tA'KILUN
( Kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği emredersiniz de nefislerinizi unutur musunuz? O halde AKIL etmez misiniz? )

Ayette kitabın okunması durumunda bilgini alınması ve ruhun bu bilgiyle dolması gerektiği yani "Akledilmesi" gerektiği bildirilmektedir. "Akl" kelimesinin "Akil" ( Yiyen ) kelimesiyle benzeşmesinin sebebi, her iki kelimenin de "İçine alma" anlamını içermesindendir. "Akl" kelimesi "Bilgiyi içe alma" anlamını içerirken, "Akil" kelimesi "Yiyeceği içe alan, Yiyen" anlamını içermektedir.

Ancak tüm insanları içine alan sonsuz ve sınırsız bilgi imkanı olması gereken "Akademi" kelimesi maalesef anlamını şeytani düşünceler içinde olan küresel elitin belirlediği ve kontrol ettiği bir kavram halini almıştır. İçinde bulunulan düzende bir olgunun "Akademik" sayılabilmesi için mutlak surette şeytani felsefeye ve küresel planlara hizmet ediyor olması gerekmektedir. Bunun dışındaki amaçlarla, tarafsızca ve salt insanlık yararına yapılan bilimsel çalışmalar maalesef itibarsızlaştırılmakta, bilimsel addedilmemekte ve hatta bu araştırmalara imkan verilmemektedir. Bugün birçok araştırmacıya, istedikleri konularda araştırma yapmalarına resmi anlamda izin verilmediği bilinmektedir. Örneğin lisansüstü tezi için araştırma konusunu konseye sunan bir araştırmacı, "Bu konuda araştırma yapamazsınız. Araştırma yapabileceğiniz konular şunlardır." cevabıyla karşılaşabilmektedir. Bu durum açıkça göstermektedir ki "insanların bilgileri sadece bilinmesi istenenler ile sınırlanmaktadır." Böylelikle ortaya toplumu doktrine etmeye çalışan "Akademisyen" ünvanlı birçok sistem görevlisi çıkmaktadır. Bu husus Kur'an'da "gerçek bilginin gizlenmesi" kavramıyla bildirilmiştir.

2/42 - Ve la telbisül hakka bil batılı ve tektümül hakka ve entüm ta'lemun
( Ve gerçeği batıl ile örtmeyin ve bile bile gerçeği gizlemeyin. )

2/146 - Ellezine ateynahümül kitabe ya'rifunehu kema ya'rifune ebnaehüm ve inne ferıkan minhüm le yektümunel hakka ve hüm ya'lemun
( O kitap verdiklerimiz, onu oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kesinlikle onlardan bir kısmı bile bile gerçeği gizlerler. )

Toplum kontrolü mekanizmalarından olan diğer bir kavram da "Kariyerizm"dir. "Kariyer" ( Career / Carriere ) kelimesi "Hızlı hareket eden, Akıp giden, Yol" anlamlarını içermektedir. ( "career" kelimesinin kökünde "Car" ( Araba, Hareket ettiren, Gelen, Getiren ) kelimesi bulunmaktadır. Arapça'daki "Ansızın gelen bela, İlerleyen asker güruhu" anlamlarında kullanılan "Karia" kelimesinin kökünde de "Kar" kelimesi bulunmaktadır. ( "Carrrior" ( Taşıyıcı ), "Cargo" ( Kargo, Yük ) kelimeleri de "Kar" kökünü içermektedir. ) 

Konuşma dilinde "Meslek" anlamında kullanılan "Kariyer" kelimesi aslında "Meslek" kelimesiyle aynı anlamı taşımaktadır. Zira "Meslek" daha doğrusu "Maslak" ( Ma ( Ne ) + Selek ( İçine giren, Sokulan, Akan ) ) kelimesi Arapça'da "Yol, Su Yolu, Rota, Akım, Akış" anlamlarını barındırmaktadır. "Kariyer" veya "Meslek" kelimeleri "Tutulan Yol, Profesyonel Meşgale Alanı" anlamında kullanılmaktadır. Kur'an'da "Kar" kökü "Karyet" ( Şehir, İnsanların akıp geldikleri yer ) ve "Karia" ( Ansızın gelen, akan ) kelimelerinde yer almaktadır.

Ancak "Kariyer" kavramı da maalesef, eğitim ve iş yaşamını kontrol altında tutan küreselcilerin kapsam kısıtlamasından nasibini almıştır. Bugün "kariyer yapmak" olarak zikredilen ifade "Akademik alanda veya iş hayatı denen kapitalist ticaret ortamında ünvan sahibi olmak" ifadesiyle sınırlandırılmıştır. Söz konusu ayrıştırıcı "Ünvanlar" da zaten küreselciler ve onların kurumlardaki, şirketlerdeki neferleri tarafından önceden belirlenmiş standartlara ve küresel hedeflere uyum kriterlerine göre verildiğinden dolayı gerçek anlamda "Kariyerizm" tezahür edememektedir. 

Öte yandan, gerçekten toplum yararına faaliyetlerde bulunmak isteyen, bu yönde ilmi araştırmalar yapan insanlar da zaten ne akademik ünvana ne de kariyerle ilgili ünvana ne de bu sistemin sağladığı maddi imkanlara ihtiyaç duymamaktadırlar. Onlar sadece ve sadece Allah rızası için ve O'nun doğru yolunda olabilmek için çalışmaktadırlar.


















3 Haziran 2020 Çarşamba

ID 2020 ( Dijital Kimlik ) ve NeuraLink Projeleri

Küreselcilerin, COVID19 salgını vesilesiyle ve filantropik söylemlerin ardına gizlenerek iyice gündeme yerleştirdikleri ID 2020 ( Biometric Implant Microchip Digital Identification / Dijital Kimlik ), Vaccination ( Aşılama ), NeuraLink, Transhumanism, Singularity, IOT ( Internet Of Things / Şeylerin İnterneti ) vb. gibi muhtelif isimlerdeki projelerle insanları 7/24 kontrol altında olan dijital kölelere dönüştürmeye ve böylelikle ruhsal yükseliş dönemine giren ve metapsişik yetenekleri sınırsızca gelişmekte olan insanın bu yükselişini engellemeye çalıştıkları evvelki bölümlerde defaatle vurgulanmıştır.

Bu bölümde gündemdeki iki önemli projeden ve bu projelere doğrudan işaret eden İncil ayetlerinden bahsedilmesi ihtiyacı oluşmuştur. Zira gün geçmiyor ki küresel şeytanların neferleri olan bazı yazılım ve teknoloji şirketi sahipleri bu hain planlarını beyan etmesinler. Onlar kadim bir zihin kontrol ve programlama metodu olan çok tekrar yöntemiyle kitlelere bu şeytani projelerini süslü sözlerle telkin etmeye çalıştıkça, aynı şekilde çok tekrar yöntemiyle bu projelerin şeytani içyüzünü hatırlatmakta büyük fayda bulunmaktadır. 

66-Vahiy-13-16 Küçük büyük, zengin yoksul, özgür köle, herkesin SAĞ ELİNE ya da ALNINA BİR İŞARET VURDURUYORDU.

66-Vahiy-13-17 Öyle ki, bu işareti, yani CANAVARIN ADINI ya da ADINI SİMGELEYEN SAYIYI taşımayan ne bir şey satın alabilsin, ne de satabilsin.

66-Vahiy-13-18 Bu konu bilgelik gerektirir. Anlayabilen, CANAVARA AİT SAYIYI hesaplasın. Çünkü bu sayı insanı simgeler. SAYISI ALTIYÜZALTMIŞALTIDIR.

Söz konusu projelerden ilki "ID 2020" ismiyle ve sözde kimliksiz mültecilere diğer insanlarla eşit haklar sağlamak söylemiyle başlatılan "Digital ID / Dijital Kimlik" projesidir. Dijital Kimlik projesinin özünde, İncil ayetinde "ele vurulan işaret" ifadesiyle belirtildiği üzere, tüm insanların "ellerine" Implant Microchip veya Nanochip takılması hedefi yatmaktadır. Çipleme, aşılama yöntemiyle de yapılabilmekte olup, COVID19 salgını bu uygulamaya zemin hazırlaması ve sebep yaratması amacıyla kurgulanmış algısı uyandırmaktadır. Zira salgın süresince medya kanalıyla insanlara "korku" telkini yapılmış ve salgın adeta "Korkuvirüs salgını"na dönüştürülmüştür.

GAVI ( Global Alliance for Vaccines and Immunizations / Küresel Aşı ve Bağışıklık Birliği ) kurumunun büyük hissedarı ve Microsoft şirketinin sahibi olan ve filantrop olarak lanse edilen Bill Gates isimli şahıs, insan vücudunun aktivite bilgileri ile iletişim halinde çalışacak kriptopara sistemi olan "Cryptocurrency System Using Body Activity Data" ( Vücut Aktivitesi Veriletini Kullanan Kripto Para Sistemi )'ya ilişkin 20.06.2019 tarihinde patent başvurusu yapmış olup patent 26.03.2020 tarihinde verilmiştir. ( Bir yazılım şirketinin kapitalist emperyalist sahibinin aşılama gibi tıbbi bir süreçle bu kadar yakından ilgilenmesi samimiyet konusunda soru işaretleri oluşturmaktadır. )

Patent kodu WO/2020/060606'dır.

WO = World Order
2020 = 2020 Yılı
060606 = 666 !!


Implant Microchip'ler insanların ellerine enjekte edilmekte olup, esas itibarıyla bu uygulamanın insan bedenine tecavüzden bir farkı bulunmamaktadır. Ancak zihni telkine maruz kalmış, idrakleri bloke edilmiş olan ve medyatik olma arzusu da taşıyan bazı insanlar maalesef kendi istekleriyle çip taktırabilmekte ve hiçbir ispat öne sürmeksizin bunun çok iyi olduğunu savunabilmektedirler.
                                 

Bill Gates'in son on yıldır odaklandığı iki konu bulunmaktadır.

1- GDO'lu Tarım
2- Aşılama

Bakara suresinin 205. ayeti durumu çok net bildirmektedir. 

2/205 Ve (1) iza (2) tevella (3) sea (4) fi (5) el (6) erdı (7) li (8) YÜFSİDE (9) fı (10) ha (11) ve (12) YÜHKİKE (13) el (14) HARSE (15) ve (16) en (17) NESL (18) ve (19) allahü (20) la (21) yühıbbü (22) el (23) fesada (24)
( Ve yüz çevirip başa geçtiğinde, yerde BOZGUN yapmak, EKİNİ ve NESLİ HELAK ETMEK için çabalar. Allah bozgunu sevmez. )

Ayet kodunun ( 2/205 ) nümerolojik değeri 9 ( 2+2+0+5 = 9 ) sayısını vermekte olup, 666 sayısının nümerolojik değeri 9 ( 6+6+6 = 18 ... 1+8 = 9 ) olmaktadır. Ayrıca ayetteki "Yüfside" ( Bozgun yaparlar ) kelimesinin sıra numarası da 9'dur.

Söz konusu ikinci proje ise Tesla ve SpaceX şirketlerinin sahibi olan Elon Musk isimli şahısın NeuraLink isimli projesidir. Bu projenin özünde ise, İncil ayetinde "alına vurulan işaret" ifadesiyle belirtildiği üzere, insanların "beyinlerine" çip takılması suretiyle düşünsel  ve fiziksel performansın artırılması hedefinin bulunduğu söylense de gerçek amacın bu olmadığı apaçık ortadadır. Gizli amaç bu bölümün ilk paragrafında belirtilmiştir.

NeuraLink projesinin amacı Elon Musk'un söylediği gibi felç, Alzheimer, otizm, şizofreni vb. gibi zihinsel ve fiziksel hastalıklarî tedavi etmek değil aksine insan beynindeki kodları henüz çözülememiş gizli verilere ulaşmak, beynin "kullanılamayan" diye anılan bölümündeki bilgileri yapay zekâya aktarabilmektir. Bu noktada şeytanlar Enbiya suresinin 18. ayetine ters anlam yüklemek suretiyle "batılı gerçeğe atıp insanın beynini çıkartmayı" istemektedirler.

21/18 - Bel nakzifü bil hakkı alel batıli fe yedmeğuhu fe iza hüve zahık ve lekümül veylü min ma tesıfun ( Bilakis, gerçeği batılın üzerine atarız da onun beynini çıkarır. O zaman o yok olur. O vasfettiklerinizden dolayı sizlere vaylar olsun. )




#insançipesığmaz












2 Haziran 2020 Salı

Güneş Tutulması ve Haziran kelimesi

Güneş Tutulması ( Solar Eclipse ), Ay'ın yörünge hareketi sırasında Dünya ile Güneş arasına girmesi ve dolayısıyla Ay'ın Güneş'i kısmen ya da tümüyle örtmesi sonucunda gözlemlenen doğa olayıdır.

Tarihte 7 dakikadan fazla süren en son Güneş Tutulması olayı 30 HAZİRAN 1973 tarihinde gerçekleşmiştir. Bir sonraki 7 dakikadan fazla sürecek olan Güneş Tutulmasının ise 25 HAZİRAN 2150 tarihinde olması beklenmektedir.

Tarihteki ilk Güneş Tutulması olayı ise MÖ 15 HAZİRAN 763 tarihiyle Asurlular döneminde kayıtlara geçmiştir.

2020 Yılındaki Güneş Tutulması ise 21 HAZİRAN'da gerçekleşecektir.

Kur'an'da "Haziran" kelimesiyle fonetik uyum arzeden iki kelime bulunmakta olup bunlar "Hazirun" ( Hazırlananlar, Korkulanlar ) ve "Hadıran" ( Yeşererek, Yeşil olan ) kelimeleridir. ( Not: Arapça'da "D" harfi, "Z" olarak da telaffuz edilmektedir. Örnek: Beyaz / Beyad, Razı / Radı, Bazı / Badı ... )

26/56 - Ve (1) in (2) na (3) le (4) CEMIUN (5) HAZİRUN (6) 

( Ve kesinlikle biz HAZIR OLAN / TOPLANMIŞ OLAN / korkulan TOPLULUĞUZ. )

26/56 kodlu ayetteki "Hazirun" kelimesi "Hazır olanlar, Toplanmış olanlar, Korkulanlar" anlamlarını içermekte olup, ayette 6 kelime bulunmaktadır ve "Hazirun" kelimesi 6. kelimedir. Güneş Tutulması olayının Ay'ın ve Güneş'in "toplanması"* olayı olduğu ve tarihte dikkat çeken Güneş Tutulması olaylarının hep Haziran ayında gerçekleştiği ve gerçekleşeceği dikkate alındığında "Toplanmış olanlar" anlamını içeren "Hazirun" kelimesi, 6 sayısı ve 6. ayın ismi olan "Haziran" kelimesi arasında okült bir ilinti olduğu izlenimi oluşmaktadır. Ayrıca bu ayette yer alan "Cemiun" kelimesi de "Topluluk, Toplanmış olanlar" anlamını taşımaktadır.

( * 75/9 - Ve cumi'aş şemsu vel kameru ( Ve Güneş ve Ay toplandığında, ) ... ( Güneş tutulmasından bahsedilen ayettir. )

En'am suresinin 99. ayetinde ise "Hadıran" ( Yeşillenmiş olan, Hazırlanmış olan ) kelimesi yer almaktadır.

6/99 - Ve hüvellezi enzele mines semai maa fe ahracna bihı nebate külli şey'in fe ahracna minhü HADIRAN nuhricü minhü habben müterakiba ve minen nahli min tal'iha kınvanün daniyetün ve cennatin min a'nabin vez zeytune ver rummane müştebihen ve ğayra müteşabih ünzuru ila semerihı iza esmera ve yen'ıh inne fı zaliküm le ayatin li kavmin yü'minun

( Ve gökten suyu indiren O'dur. Böylece onunla her çeşit bitkiyi çıkardık, ondan YEŞİLLİK çıkardık, ondan da birbiri üzerine binmiş tohum taneleri, tomurcuğundan salkımlar sarkan hurmalar ve üzümden, zeytinden ve nardan benzer ve benzer olmayan bahçeler çıkarırız. Meyvelendikleri zaman meyvelerine ve olgunlaşmalarına bakın. Bunlarda inanan kavim için ayetler vardır. )

"Hadıran" kelimesinin yer aldığı bu ayetin sure numarası 6 olup, ayrıca ayetin kodunun ( 6/99 ) nümerolojik değeri de yine 6 sayısını ( 6+9+9 = 24 ... 2+4 = 6 ) vermektedir.

Allahü Teala'nın gökleri ve yeri 6 günde yaratmış olması yani "hazırlamış" olması da "Hazirun" ve "6" sayısı açısından ilinti arzetmektedir.

7/54 - İnne rabbekümüllahüllezı halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamin ...... ( Kesinlikle Rab’biniz Allah, gökleri ve yeri altı günde yarattı. ..... )

Not: Kaynaklarda "Haziran" kelimesinin kökenine ilişkin verilen bilgilerin yeterli analitik, etimolojik ve semantik derinliği yansıtmadığı izlenimi oluşmaktadır. Kaynaklardaki açıklama şu cümleden ibarettir. "Süryanicede hazuran kökünden gelir ve sıcak anlamını taşır. Bu ay için sıcakların başladığı zaman anlamında kullanılmıştır."







Gemini ... Cem'ani ve 11

Zodiac burçlarından biri olan "Gemini" burcu "İkizler" burcu olarak bilinir. Gemini kelimesinin, Arapça'daki "Cem'ani" ( Cem ( Toplanma ) + Ani ( İki ) - Bir araya gelmiş iki, Toplanmış iki ) kelimesinden türemiş olması kuvvetle muhtemeldir. 

"Cem'ani" ( İki Topluluk ) kelimesi Kur'an'da üç ayette yer almakta olup, bu kelimenin ilk kez geçtiği ayetin numarasının ( 155 ) nümerolojik değeri 11 olmaktadır. Gemini burcunun sembolü de altında ve üstünde iki adet yay* bulunan 11 sayısına benzemektedir. ( 11 sayısı farklı boyuta geçiş portalının nümerik sembolüdür. )


* "İki adet yay" kavramı portal açılması vesilesiyle ilahi kozmik bilgi akışını ( vahiy sürecini )  sembolize eden bir kavramdır. Yani farklı frekans ( boyut, alem ) ile iletişim, karşılaşma, temas söz konusudur.  

53/9 - Fe kane kabe kavseyni ev edna ( Artık mesafesi iki yay kadar veya daha yakındı. )
53/10 - Fe evha ila abdihi ma evha  ( Böylece kuluna o vahyettiğini vahyetti. )

"Cem'ani" kelimesinin yer aldığı ayetler.

3/155 - İnnellezine tevellev minküm yevmel tekal CEM'ANİ innemestezellehümüş şeytanü bi ba'dı ma kesebu ve lekad afallahü anhüm innellahe ğafurun halım
( İKİ TOPLULUĞUN karşılaştığı gün, o sizlerden yüz çevirenler. Kesinlikle şeytan, o kazandıklarından sonra onların ayaklarını kaydırmak istedi. Allah onları affetti. Kesinlikle Allah affedendir yumuşaktır. )

3/166 - Ve ma esabeküm yevmeltekal CEMA'Nİ fe bi iznillahi ve li ya'lemel mü’minın
( Ve o size İKİ TOPLULUĞUN karşılaştığı günde isabet eden Allah’ ın izni iledir ve inananları bilmesi içindir. )

26/61 - Fe lemma terael CEM'ANİ kale ashabü musa inna le müdrakun
( İKİ TOPLULUK birbirlerini gördüklerinde, Musa' nın arkadaşları "Kesinlikle biz yetişildik, yakalandık." dediler. )

Ayetlerdeki muhtelif anlamlardan biri de döngü sonunda açılacak portal vesilesiyle insan ve cin topluluklarının son bir mücadele için karşı karşıya gelmesi olabilir. ( Musa'nın kavmiyle ilgili misalin yer aldığı ayette de esas itibarıyla şeytanlarla karşılaşan inananlar topluluğundan bahsedilmektedir. Ayrıca inananlar Musa'nın asasıyla boyut portalı açması ( denizin yarılması olarak tasvir edilir. ) vesilesiyle kurtulmuşlardır. 

1 Haziran 2020 Pazartesi

IOT ( Internet of THINGS - ŞEYLERİN / EŞYANIN Interneti )

Küresel planların en başında gelen "Dijital Dönüşüm" projesi kapsamında son dönemde gündemde olan kavram "IOT" ( Internet of THINGS - ŞEYLERİN / EŞYANIN Interneti ) kavramıdır. IOT, yeryüzündeki tüm "Şeyleri" ( Eşyayı, nesneleri ) AI ( Yapay Zeka ) teknolojisi vasıtasıyla birbirne bağlayarak tek merkezden 7/24 kontrollü bir şebeke yaratma projesidir. Dğer bir deyişle bu proje esas itibarıyla ruhsal tekamül vesilesi ile madde alemi ile olan bağını ortadan kaldırması gereken insanı maddeye daha da çok bağlama projesidir.




IOT projesine bağlı olan en önemli alt proje dijital kimlik ve mikroçipleme projesidir. Zira IOT kavramındaki "Things" ( Şeyler / Eşya ) kelimesi aslında "İnsanı" da kapsamaktadır. Bu nedenledir ki kutsal kitap ilmine haiz olmalarına rağmen ilim üzerine sapmış olan ve Allah'a kendilerini şirk koşarak ilahlaşmak isteyen küresel şeytanlar aslında ilahi kozmik sistemde var olan Transhümanizm ( İnsan Üstücülük / Süper İnsa ) ve Singularity ( Teklik / Birlik / Vahdet ) gibi kavramların ardına gizlenerek nihai amacı insanları köleleştirmek ve insanların ruhsal tekamüllerini engelleyerek onları kaba madde alemi dünyaya hapsetmek olan çok farklı projeler yürütmektedirler.

"Transhümanizm" ( İnsanüstücülük / Süper İnsancılık ) kelimesinin ilahi nizamdaki ( kozmik sistemdeki ) esas tanımı "İnsanın, kaba madde alemi dünyadaki ruhsal tekamülünü tamamlayarak üst süptil alemlere / frekanslara / boyutlara, süptil ve insanüstü bir varlık ( vazifeli varlık ) olarak geçmesi"dir. Ancak küreselciler dijital teknolojiyi kullanarak insanları kaba madde alemi dünyada transhuman ( insan üstü / süper insan ) yapacaklarını iddia ederek kandırmaktadırlar. Ayrıca insanlar yükselen idrak seviyesi ve ruhsal tekâmül vasıtadıyla potansiyel metapsişik yeteneklerinin ( medyumluk, telepati, telekinezi, durugörü, levitasyon vb. ) açığa çıkacağı bir döneme yaklaşmaktadırlar. İşte küreselciler dijital teknolojiyi kullanarak bir an evvel insanların yükselen frekanslarını bloke ederek onları bilgisayar şebekesine kilitlemeye çabalamaktadırlar. Oysa ki insanın yaratılış ile ruhsal bağlantı kurabilmesi ve bütünleşebilmesi için herhangi bir araca / aracıya ( dijital teknoloji gibi ) ihtiyacı bulunmamaktadır.

"Singularity" ( Teklik / Birlik / Vahdet ) kelimesinin ilahi nizamdaki ( kozmik sistemdeki ) esas tanımı ise "Kainattaki varlıklar arasında kolektif bilincin tesisi vasıtasıyla birlik, teklik olgusunun idraki ve böylelikle ruhsal tekamüle erişilmesi"dir. Zira ayetlerde "İnsanların tek bir nefisten yaratılmış oldukları" defaatle bildirilir. Ancak küreselciler yine dijital teknolojiyi ve insanların birlik olması gibi güzel ancak aldatıcı bir söylemi kullanarak insanları tek tip, idraksiz ve AI tarafından yönlendirilen robotlara dönüştürmeyi hedeflemektedirler.

Küresel şeytanların referans aldıkları kozmik kaynak da Kur'an'dır. Çünkü Bakara suresinin 32. ayetinde meleklerin ifade ettikleri üzere Allah'ın öğrettiği ilimden başka ilim yoktur. 

2/32 - Kalu sübhaneke la ilme lena illa ma alemtena inneke entel alimül hakim
( "Yücesin sen. O bize öğrettiğinin haricinde bize ilim yoktur. Kesinlikle sen bilensin hakimsin." dediler. )

Ancak nefsani heveslerinin kölesi olmuş şeytanlar Kur'an ilmini pozitif frekansları ( iyilik, doğruluk, refah, huzur, sevgi vb. ) yaymak amaçlı değil, negatif frekansları ( kötülük, öfke, ıstırap, yoksunluk, nefret vb. ) frekanslarını yaymak için kullanmaktadırlar. Casiye suresinin 23. ayetinde "hevesinin kölesi olmuş ilim sahiplerinin" durumu bildirilmektedir.

45/23 - Fe raeyte men ittehaze ilahehu hevahü ve edallehüllahü ala ılmin ve hateme ala sem'ıhı ve kalbihı ve ceale ala besarihı ğışaveh fe men yehdıhi min ba'dillah e fe la tezekkerun
( Hevesini ilahı edinen kimseyi görmez misin? Allah onu ilim üzerine saptırır. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )

Allahü Teala'ya kendilerini şirk koşan küreselciler kuvvetle muhtemel olmak üzere IOT kavramını da Kur'an ayetinden esinlenerek oluşturmuşlardır. Zira Al'i İmran suresinin 5. ayetinde "Hiçbir ŞEY'in Allah'tan gizli kalamayacağı" bildirilmektedir. Küreselciler de dünyada hiçbir şeyin kendilerinden gizli kalmamasını, herşeyi kontrol edebilmeyi ve tahakküm altına alabilmeyi istemektedirler. Dikkat edilecek olursa IOT kavramında da "Things" ( Şeyler ) kelimesi kullanılmıştır. Bu kelime yerine "Objects" ( Nesneler ) veya başka bir kelime de kullanılabilirdi.

3/5 - İnnellahe la yahfa aleyhi ŞEY'ÜN fil erdı ve la fis sema' ( Kesinlikle Allah’a , yerde ve gökte, ona hiçbir ŞEY gizli kalmaz. )


Burçlar ve 13. Burç Ophiuchus

Dünyadan görülebilen 13 burcu ( yıldız kümesi / takımyıldız ) içeren ve dairesel bir form ile sembolize edilen fügüre Zodiac veya Horoscope adı verilmektedir. Astroloji bilimi yıldızların, yaratılıştaki olguların ve olayların tezahürlerine olan tesirlerini incelemektedir.

Ayrıca Bkz.



Vatikan'ın Teleskopları ve Lucifer!




 Zodiac'ta yer alan burçlar ve periyodları

"Yıldız Kümesi / Yıldız Kümeleri" kavramı Kur'an'da "Burc / Büruc" kelimeleri ile ifade edilmektedir. "Büruc" kelimesini içeren ayetlerdeki 13 nümerolojisi, Zodiac'taki burç adetine işaret etmekte gibidir.

Kur'an'da "Burc" kelimesinin ilk kez geçtiği ayet 15. sure olan Hicr suresinin 16. ayetidir. 

15/16 - Ve (1) lekad (2) cealna (3) fi (4) es (5) semai (6) BÜRUCEN (7) ve (8) zeyyenna (9) ha (10) li (11) en (12) nazırın (13)
( Ve gökte YILDIZ KÜMELERİ oluşturduk ve onu bakanlar için süsledik. )

- Bu ayetin kodunun ( 15/16 ) nümerolojik değeri 13 sayısını ( 1+5+1+6 = 13 ) vermesi ve ayette de 13 kelime bulunması Zodiac'taki burç adeti olan 13 ile uyum arzetmektedir.

Kur'an'da "Buruc" ( Yıldız Kümeleri ) isimli bir sure bulunmakta olup, bu surenin sıra numarası 85'tir. 85 sayısının nümerolojik değeri de 13 sayısını vermektedir. ( 8+5 = 13 )

85/1 - Ve (1) es (2) semai (3) zat (4) il (5) BÜRUC (6)
( Ve YILDIZ KÜMELERİ sahibi gök, )

Ayrıca bu iki ayetteki "Büruc" kelimelerinin sıra numaralarının toplamı da 13 sayısını ( 7+6 = 13 ) vermektedir.

13. burcun isminin Ophiuchus olması ve bu kelimenin "Yılan Getiren" anlamını içermesi de dikkat çekmektedir. Ophiuchus burcu "kolona sarılmış yılan" ile sembolize edilmektedir. ( Yılan konusu evvelki bölümlerde defaatle incelenmiştir. )

                                               
Ophiuchus burcunun sembolü









"Eşitlik mi? Adalet mi ?" meselesi..

"Eşitlik mi? Adalet mi ?" ikilemi sık tartışılan ve birçok yazar tarafından sık kaleme alınan bir husustur. Esas itibarıyla bu iki kelimeyi ayrıştırmak suretiyle yapılacak bir değerlendirme nihai yoruma ulaşma sürecinde engelleyici bir unsur teşkil edecektir. Zira bu iki kelime de aynı anlama gelmekte olup Arapça'daki "Adil / Adalet" kelimelerinin Türkçe karşılığı "Eş-Eşit / Eşitlik" kelimeleridir. Ancak bu kelimeler, algılandıkları şekilde ve bütünleyici bir yaklaşım ile değerlendirildiğinde ortaya şu cümle çıkmaktadır. 

"Eşitlik için adalet"

İnsanların, Allah'ın bahşettiği nimetlere ve imkanlara erişim konusunda eşit durumda olabilmeleri için bu nimetlerin insanlar arasında "adil" şekilde paylaşılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Zira "eşitlik" kavramı, belirli bir nimetin insanlara eşit paylaştırılması anlamına gelmemekte, o nimetin "adil" şekilde paylaştırılması vesilesiyle tüm insanların o nimetten "eşit" seviyede faydalanması anlamına gelmektedir.

Nimetlerin insanlara, eşit şekilde faydalanılması amacıyla bahşedildiği Fussilet suresinin 10. ayetinde bildirilmektedir.

41/10 - Ve ceale fıha ravasiye min fevkıha ve barake fıha ve kaddera fıha akvateha fı erbeati eyyam SEVAEN lis sailın

( Ve "Orada, onun üstünde dağlar oluşturdu. Orada bereket verdi. Orada, gıdaları azıkları, araştıranlar için dört günde EŞİT OLARAK düzenleyerek ölçülendirdi." )

Bir yazarın bu konuda ideal uygulama olarak verdiği bir örnek aslında doğru olmayan bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Söz konusu örnek, yazar tarafından aynen şöyle verilmiştir. ( Tam alıntıdır. )

"Süleymaniye Camiinin yapımında birçok taş yontma ustası çalışmakta ve Mimar Sinan bu ustalara eşit ücret yerine farklı ücretler takdir etmektedir. Kendilerine bazılarından daha az ücret ödendiğini farkeden ustalar, soluğu sarayda Padişah Kanuni Sultan Süleyman'ın kapısında alırlar ve Mimar Sinan’ı “kendilerine eşit davranmıyor” diye şikâyet ederler. Sultan Süleyman, Mimar Sinan’ı çağırıp “Hayrola mimar, hakkında şikâyet var. İşçilere eşit davranmayıp, adam kayırıyormuşsun, bir kısmına az, bir kısmına çok ücret veriyormuşsun” deyince, Mimar Sinan, "haksızlık değil, bizzat hakkı tahakkuk ettirdiğini" yani adaletli davrandığını söyler. Sultanı da, işçilerin yanına yakın bir çadıra davet eder ve onların nasıl çalıştıklarını görmelerini ister. Padişah gelince de, İŞÇİLERİN HER BİRİNİN VURDUĞU ÇEKİÇ DARBELERİNİ SAYAR VE İŞÇİLERE VURDUKLARI ÇEKİÇ ORANINA GÖRE ÜCRET VERİR. Bu uygulama Padişahın çok hoşuna gider ve Mimar Sinan padişahın takdirine mazhar olur. "

Adil uygulama olarak gösterilen bu örnekte aslında çok temel bir adaletsizlik bulunmaktadır. Zira, işçileri sadece "Çekiç darbesine adedine göre" ücretlendirme yöntemi, her işçinin eşit fiziksel özelliklere ( güç, dayanıklılık, sağlık durumu vb. ) sahip oldukları temel yargısına dayanmaktadır ki böyle bir yargı daha süreç başlamadan adaletsizliği tezahür ettirmektedir. Bu noktada temel kriter her işçinin fiziksel kapasitesine göre gösterdiği "gayret" olmalıdır. Çünkü fiziken daha güçlü, kuvvetli ve dayanıklı bir işçinin fiziken daha kuvvetsiz ve zayıf bir işçiye göre daha fazla çekiç darbesi vuracağı aşikardır. Bu durum sayısallaştırılacak olursa, 10 birim kapasitesi olan birisi 7 birimlik iş çıkartırken, 5 birim kapasitesi olan 5 birim iş çıkartıyorsa, 10 birim kapasitesi olan mı daha çok gayret göstermiştir, 5 birim kapasitesi olan mı? Elbetteki 5 birim kapasitesi olan....

İşte bu noktada "gayrete ve emeğe göre değerlendirme" yapılmaması halinde, insanların doğrudan Allah vergisi olan fiziksel ve düşünsel niteliklerine göre değerlendirilmeleri durumu ortaya çıkar ki bu kriterler insanların nimetlerden eşit faydalanmalarına asla bir engel teşkil etmemelidir. Aksi halde boyu uzun olanın kısa olana göre, kuvvetli olanın kuvvetsiz olana göre, üstün zekalı olanın normal zekalıya göre, Allah'ın eşit olarak bahşettiğini bildirdiği nimetlerden daha fazla faydalanmaları durumunu ortaya çıkarır ki bu durum da zaten bugün dünyadaki kan ve gözyaşının sebebi olan "Güçlü zayıfı ezer." felsefesinin bir tezahürü olur. ( Ancak elbette toplumsal düzeni ve çalışma yapısını kasıtlı olarak aksatan ve sistemi sabote edenlerin yine aynı toplum tarafından gereği gibi karşılıklandırılmaları da önemli bir husustur. )

Adil olması gereken değerlendirmenin, önder veya yönetici addedilen "tek bir kişinin" sübjektif yargısına bırakılması durumu da aslında toplunlar için başlıbaşına bir sorun teşkil etmektedir. Zira her kim olursa olsun, kendisinin de içinde bulunduğu toplumdaki insanların tümü için değerlendirme ve yargılama yapması ilahi kozmik sisteme de ters bir durumdur. Dünyada bu durumun böyle olmasının sebebi ise - tıpkı vahşi doğada güçlü olanın zayıfı ezmesi, yemesi fenomeninde olduğu gibi - yine bir sınav gereğidir. Zira her durumda olduğu gibi, aldatıcı dünya hayatında* "olması gerekenmiş" gibi kabul edilegelmiş yanıltıcı uygulamaların aslında "olmaması gerektiğinin" varlıklar tarafından idrak edilmesi ve aksi yönde mücadele etmeleri beklenmektedir. Bu noktada, "Gayret kuldan, sonuç Allah'tan" kuralı daima hatırlanmalı, ümitsizliğe ve yılgınlığa kapılmadan daima mücadele edilmelidir.

( * "Dünya hayatının aldatıcılığı" kavramı ayetlerde sıklıkla bildirilmekte ve inananlar uyarılmaktadırlar. )

Kur'an'da "adaleti gözetmenin", "önyargıya ve heveslere göre değerlendirmeden kaçınmanın" önemini vurgulayan bazı ayetler de şöyledir.

60/8 - La yenhakümüllahü anillezine lem yukatilüküm fid dini ve lem yuhricuküm min diyariküm en teberruhüm ve tuksitu ileyhim İNNALLAHE YÜHIBBÜL MUKSİTIN
( Allah sizi, sizinle din hakkında savaşmayanlar ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlar hakkında onlara iyilik yapmaktan, onlara adil davranmaktan men etmez. KESİNLİKLE ALLAH ADİL OLANLARI SEVER. )

4/135 - Ya eyyühellezine amenu kunu KAVVAMINE BİL KISTI şühedae lillahi ve lev ala enfüsiküm evil valideyni vel akrabın in yekün ğaniyyen ev fekıran fellahü evla bihima fe LA TETTEBEÜL HEVA EN TA'DİLU ve in telvu ev tu'ridu fe innellahe kane bima ta'melune habıra
( Ey o inananlar, ADALETİ KORUYANLAR, GÖZETENLER ve kendiniz, ana babanız ve yakınınız üzerine de olsa, Allah için şahitlik edenler olunuz. Zengin de olsa, fakir de olsa, Allah onlara evvel gelir, daha yakındır. O halde, ADİL OLURKEN HEVESE TABİ OLMAYIN. Eğer dilinizi eğip bükerseniz veya dönerseniz, kesinlikle Allah ne yaptığınızdan haberdardır. )

5/8 - Ya eyyühellezine amenu kunu KAVVAMINE lillahi şühedae BİL KISTI ve la yecrimenneküm şeneanü kavmin ala en la ta'dilu ı'dilu hüve akrabü lit takva vettekullah innellahe habırun bima ta'melun
( Ey o inananlar, Allah için ADLAETİ KORUYAN GÖZETEN şahitler olunuz. Bir kavime olan kininiz, size adil olmamayı icra ettirmesin. Adil olun, o sakınmaya daha yakındır. Allah’tan sakının, kesinlikle Allah ne yaptığınızdan haberdardır. )

5/42 - Semmaune lil kezibi ekkalune lis suht fe in cauke fahküm beynehüm ev a'rıd anhüm ve in tu'rıd anhüm fe len yedurruke şey'a ve İN HAKEMTE FAHKÜM BEYNEHÜM BİL KISTI innellahe yühıbbül muksitın
( Onlar, yalana kulak verirler ve haram yerler. O halde eğer sana gelirlerse, aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen, sana şey kadar bile zarar veremezler. EĞER HÜKMEDERSEN, ARALARINDA ADALETLE HÜKMET. Kesinlikle Allah adil olanları sever. )