Bu blogda, yaratılışın kaynak kodları olan kelimelerin ve ayetlerin semantik, nümerolojik ve etimolojik açıdan incelenmesi ve bilimsel veriler ile ilişkilendirilmesi sonucunda ortaya çıkan tespitlere yer verilmektedir.
Çeviri
Tuesday, August 1, 2023
Hece Ölçüsü, Hurufu Mukatta ve Fatiha suresi
Saturday, July 29, 2023
A'rafa geçiş safhasındaki "selamlama"
Ölmek üzere olan birçok kişinin ölüm ve a'rafa geçiş aşamasındaki son sözlerinin "sanki bir yakını ile konuşuyormuş" gibi olduğu belirtilmektedir. Bu durum, ruhun kaba madde bedeni terketme sürecinden sorumlu olan vazifeli varlıkların ( meleklerin ) üst süptil plana ( cennete ) geçme safhasındaki meyyit ile temasının kaba madde planı dünyadaki bir gözlemci tarafından algılanışından ibarettir.
Bilindiği üzere A'raf ( Yüksek mevki ) veya spritüalizmdeki ismiyle Spatyom ( Genişlik, Boşluk ) bir mekân değil, ruhun kaba bedene ilettiği tesirleri kesmesi akabinde öz varlığın içine girdiği haldir. Öz Varlık a'raf halindeyken son enkarnasyon sınavındaki performansının değerlendirmesi yapılacak ve tekâmül seviyesine göre ya farklı bir kimlik ile kaba madde planında tekrar enkarne olacak ya da üst süptil plana geçecektir. Halk arasında "kabir azabı" olarak ifade edilen kavram, spatyomdaki Öz Varlığın, son enkarnasyonundaki günah nitelikli eylemlerinin karşılığını hissettiği safhadır.
A'rafa geçiş anında üst planla temas fenomeninin en bilinen misallerinden biri Atatürk'ün ölmeden önceki son sözleri olan "Aleykumselam" cümlesidir.
Atatürk'ün sırdaşı milis albay Ali Kılıç tarafından yazılan "Kılıç Ali'nin Anıları" isimli kitapta Atatürk’ün son kelimesinin, sanki kendisine selam veren birine karşı selam veriyormuş gibi “Aleykümselam” olduğu yazmaktadır. İlgili bölüm şöyledir.
"8 Kasım 1938. Mustafa Kemal, uyanır. Saate bakar göremez.
Hasan Rıza Soyak’a sorar. “Saat kaç?” “7.00 efendim” Aynı soruyu birkaç kez daha sorar. Soyak, cevabı tekrar ederek, saatin 19.00 olduğunu söyler. Soyak, “biraz rahat ettiniz mi efendim?” diye sorar. Gazi “Evet” der. Doktor Neşet Ömer İrelp, dilini çıkarmasını ister. Mustafa Kemal dener. Ancak sonra dilini geri çeker. İrelp’e dikkatle bakar ve son olarak “Aleykümselam” der. 30 saat süren komadan hiç çıkmaz ve 10 Kasım saat 09.05’de kalbi durur."
Ölüm sonrasında cennete intikale layık bulunmuş olanların, bir önceki safha olan a'rafa geçiş safhasındaki "selamlamalı" temasa ilişkin ayetler şöyledir.
7/46 Ve beynehuma hicab ve alel A'RAFİ ricalun ya'rifune kullen bi simahum ve NADEV ASHABEL CENNETİ EN SELAMUN ALEYKUM LEM YEDHULUHA VE HUM YATMEUN
( Ve onlar arasında perde vardır. ARAFTA hepsini simalarından tanıyan adamlar vardır. CENNET SAHİPLERİNE "SELAM ÜZERİNİZE OLSUN." diye seslenirler. HENÜZ ORAYA GİRMEMİŞLERDİR VE FAKAT UMUT ETMEKTEDİRLER. )
13/24 SELAMUN ALEYKUM bima sabertum fe ni'me usbed dar
( O sabretmenizden dolayı SELAM ÜZERİNİZEDİR. Artık yurdun topluluğu ne güzeldir. )
16/32 Ellezine TETEVEFFAHUMUL MELAIKETU tayyibine YEKULUNE SELAMUN ALEYKUMudhulul cennete bima kuntum ta'melun
( MELEKLER, o temizce VEFAT ETTİRDİKLERİNE, "SELAM ÜZERİNİZE. O yapmakta olduklarınızdan dolayı cennete girin." derler. )
32/11 Kul YETEVEFFAKUM MELEKUL MEVTillezi vukkile bikum summe ila rabbikum turceun
( De ki: "SİZİ, o size vekil edilen ÖLÜM MELEĞİ VEFAT ETTİRİR. Sonra Rab’binize döndürülürsünüz." )
36/55 İnne ashabel cennetil yevme fi şuğulin fakihun
( Kesinlikle cennetin sahipleri bugün meşguliyet içinde sevinip neşelenmektedirler. )
......
36/58 SELAMUN kavlen min rabbir rahim
( Söz merhametli olan Rab’den SELAMDIR. )
39/73 Vesikallezinettekav rabbehum ilel CENNETİ zumera hatta iza cauha ve FUTİHAT EBVABUHA ve KALE LEHUM HAZENETUHA SELAMUN ALEYKUM tibtum fedhuluha halidin
( Ve o Rab’lerinden sakınanlar, bölükler halinde CENNETE sevkedilirler. Nihayet oraya vardıklarında KAPILARI AÇILIR. Onun toplayıcı BEKÇİLERİ onlara "SELAM ÜZERİNİZE. Hoşsunuz. Haydi ebediler olarak oraya girin." derler. )
56/91 Fe SELAMUN leke min ashabil yemin
( O halde sağın sahiplerinden sana "SELAM.". )
Kur'an'da cennetin isimlerinden biri de "Darus Selam" ( Selam Yurdu )'dur.
Şirkiye Devleti loading!
Yönetici olarak kendi seçtiği ( daha doğrusu seçtiğini zannettirildiği ) kişilerin kurdukları sosyoekonomik, sosyokültürel, sosyopolitik, sosyoteknolojik ve sosyopsikolojik tuzaklar ile planlı ve aşamalı olarak zayıflatılan, yoksullaştırılan ve cahil bırakılan toplumlarda zaman içinde şirk olgusu tezahür etmektedir. Yani esasen kitlesel travma bazlı zihin kontrol uygulaması niteliğinde olan bu tuzaklar, toplumun artık yönetici konumundaki kişileri ilahlaştırmaya başlamasına yani onları nimet veren ilahlar addetmesine, verilene şükreden, asla farklısını talep edemeyen hatta böyle bir talebin günah olacağını düşünen bireyler kümesine dönüşmesine vasıta olmaktadır. Ancak kendilerini inançlı zanneden bu tip toplumların bireylerine sorulduğunda hepsi de şirkin en büyük günah olduğunu söylemektedirler. Şirke batmışken şirk karşıtı söylemde bulunan bir toplum en basit ifadeyle "sihirlenmiş toplum" olarak nitelenebilir ki bu durum, yukarıda bahsedilen sosyal travma tuzaklarının zaman içinde sihir tesiri yapma özelliğini ortaya koymaktadır. Travma bazlı zihin kontrol metodu da zaten tarikat ( okült cemiyet ) sistemlerinin temel mekanizmasını temsil etmektedir.
Sihirlenmek suretiyle şirke kapılmış ancak hala Allah inancı taşıdıklarını zanneden toplumların misali Mu'minun suresinin 88. ayetinde verilmektedir. Ayette ;
23/88 Kul men bi yedihi melekutu kulli şey'in ve huve yuciru ve la yucaru aleyhi in kuntum ta'lemun
( De ki: "Eğer bilenler iseniz, her şeyin mülkiyeti elinde olan, o koruyan ama kendi üzerine korunmayan kimdir?" )
23/89 Seyekulune lillah kul FE ENNA TUSHARUN
( "Allah için." diyecekler. De ki: "O HALDE NASIL SİHİRLENİRSİNİZ?" )
Dolayısıyla yukarıda ifade edilen tipteki toplumlar bir devletten, bir cumhuriyetten ziyade bir tarikat niteliği arzetmektedirler.
Kur'an'da "şirk" kavramı affı mümkün olmayan bir günah olarak defaatle zikredilmektedir.
4/48 İNNELLAHE LA YAĞFİRU EN YUŞRAKE BİHİ ve yağfiru ma dune zalike li men yeşa' ve men yuşrik billahi fe kad iftera ismen azima
( KESİNLİKLE ALLAH O'NA ORTAK KOŞULMASINI AFFETMEZ. İşte o bundan başkasını dilediği kimseler için affeder. Kim Allah’a ortak koşarsa büyük günah uydurur. )
İşte halen yürütülmekte olan küresel proje de, yukarıda anılan tuzaklar vasıtasıyla dünya toplumlarının dev bir tarikat niteliği arzedecek tek bir devlet altında yani "Şirkiye Devleti" altında toplanması projesidir. Bu proje her ülkede, o ülkenin sosyokültürel dinamiklerine göre planlı bir şekilde yürütülmektedir.
Ayrıca bkz.
https://kuranilmi.blogspot.com/2020/03/travmaya-bazl-zihin-kontrol-ve.html
https://kuranilmi.blogspot.com/2022/09/tarikat-meselesi.html
https://kuranilmi.blogspot.com/2023/05/stockholm-sendromu.html
https://kuranilmi.blogspot.com/2023/07/tek-kavram-ile-aldatmaca.html?m=1
Hayırsever şeytanlar?!
Şirk koşma merkezi işlevi gören şirketleri vasıtasıyla dünya nimetlerini yağmalayıp sömüren ve insanlığı köleleştiren küresel şeytanların en önde gelen kitle aldatma taktiklerinden biri de "hayırseverlik" kisvesine bürünmeleridir. Bu kadim aldatma stratejisini "vakıflar" ve "sosyal sorumluluk projeleri" kavramları vasıtasıyla uygularlar ve bunların reklamını da yaparlar. Hedefleri, insanları duygusal yönden etkilemek ve kendi şirketlerinden, markalarından satın alım* yapılmasını sağlamaktır. ( * "Satma" eyleminin de esasen "satanik" bir husus olduğuna evvelki bölümlerde değinilmişti. )
Eğitim, sağlık, doğa, çevre, iklim ( yeni aldatma konsepti ), kadın, çocuk, yaşlılar vb gibi hususlarda sözde hayır faaliyetlerinde bulunur gibi görünen şirket sahibi şeytanlar diğer yandan ise bu hususlara maksimum seviyede zarar veren esas faaliyetlerini yürütmektedirler. Bugün dünyadaki kan ve gözyaşının yegane müsebbibi olan küresel veya yerel büyük şirket sahiplerinin aynı zamanda "hayırsever" olarak anıldıkları malumdur. Ve maalesef bu şirketlerde, yönetici olmayı sözde kariyer zanneden ancak kan ve gözyaşının ortak müsebbibi olduklarını göremeyen veya görmezden gelen insanlar* istihdam edilmektedir.
* Burada esas ifade edilmek istenen insanların içine itildikleri zorlayıcı durumdur. Zira, nimeti gasp eden şeytanların oluşturdukları şirketler sistemi insanların geçim için başvurmak zorunda kaldıkları kurumlar halini almıştır. Dolayısıyla bu noktada önemli ilan insanların, imkânları ölçüsünde, zihinsel veya eylemsel tepki gösterebilmeleridir. Yani maddi koşullar nedeniyle şirketlerde istihdam edilmeye ihtiyaç duyan insanların en azından zihinsel olarak durumun farkında olmaları, söylemlerinde ve eylemlerinde olabildiğince tepkili olabilmeleri dahi olumlu bir adım niteliğindedir.
Yukarıdaki hususlara en güncel örnek yerel bir basın haberine konu olmuştur. Haberde, bir tesis kurmak için usülsüzce orman katletmekte olan bir şirketin yönetim kurulu başkanınınım "doğal hayatı koruma" başlıklı bir vakfın üyesi olduğunun ortaya çıktığı bildirilmektedir.
"İyilik kisvesiyle kötülük" taktiği İncil'de şu müteşabih ayetlerde zikredilmiştir.
40-Matthew-7-15 "Sahte peygamberlerden sakının! Onlar size KUZU POSTUNA BÜRÜNEREK YAKLAŞIRLAR, AMA ÖZDE YIRTICI KURTLARDIR. )
47-2 Corinthians-11-13 Bu tür adamlar sahte elçiler, düzenbaz işçiler, kendilerine Mesih'in elçisi süsü verenlerdir.
47-2 Corinthians-11-14 Buna şaşmamalı. ŞEYTAN DA KENDİSİNE IŞIK MELEĞİ SÜSÜ VRRİR.
Hayırseverlik kisvesini nefsani menfaatlerini artırma aracı olarak kullanan ve bunun reklamını yapanların misali de Bakara suresinin aşağıdaki ayetinde bildirilmektedir.
2/264 Ya eyyuhellezine amenu LA TUBTİLU SADEKATİKUM BİL MENNİ VEL EZA KELLEZİ YUNFİKU MALEHU RİAEN NASİ VE LA YU'MİNU BİLLAHİ VEL YEVMİL AHİR fe meseluhu ke meseli safvanin aleyhi turabun fe esabehu vabilun fe terakehu salda la yakdirune ala şey'in min ma kesebu vallahu la yehdil kavmel kafirin
( Ey o inananlar, SADAKALARINIZI, O MALINI İNSANLARA GÖSTERİŞ OLARAK HARCAYAN, ALLAH'A VE SONRAKİ GÜNE İNANMAYAN GİBİ BAŞA KAKARAK VE EZİYETLE BATIL KILMAYIN. Onun misali, üzerinde toprak olan kayanın misali gibidir. Ona sağanak yağmur isabet eder de onu kaya olarak terkeder. O kazandıklarından hiçbir şeye muktedir olamaz, ölçüp değer biçemezler. Allah inkarcılar kavmini yönlendirmez. )
Friday, July 28, 2023
Peru'nun gizemi
Peru, Güney Amerika'nın batısında yer alan, mistik ve spiritüel kültürüyle bilinen bir ülkedir. Peru, Inca imparatorluğunun da merkezi olmuştur.
Peru'nun haritadaki şeklinin, kafası arka yöne bakan zıplamış bir köpeği andırdığı görülmektedir.
Bilindiği üzere Göktürk bayrağında da yer alan "Köpek / Kurt" figürü Canis Major ( Büyük Köpek ) takımyıldızının en parlak yıldızı olan Sirius'un da sembolüdür. "Köpek" figürü, Sirius ile ilintili olan Göbeklitepe ören yerindeki T şekilli monolitlerin üzerinde en çok bulunan figürdür.
Kur'an'ın Kehf suresinde geçen Ashabi Kehf ( Mağara Sahipleri ) kıssasında yer alan "sekizincileri köpekleridir" ifadesi de, 8 yıldızdan oluşan Canis Major takımyıldızına ve Sirius'a işaret etmektedir.
"PER" kelimesi Farsçada* "Kanat, Çevreleyen, Çevresindeki, Cevresinde uçan" anlamına gelmektedir. "PERvane" ( Çevresinde dönen ) kelimesi ve üst boyut varlıklarını ( cinler ) simgeleyen "PERi" ( Kanatlı olan, Uçucu, Süptil ) kelimesi de aynı kökten türemedirler.
İngilizcedeki "PERish" ve Fransızcadaki "PÉRir" kelimeleri de ortak semantik kökenden olup "Kaybolmak, Yok olmak, Uçmak, Uçup gitmek" anlamlarını içermektedirler.
Ek bilgi olarak; "PERgel" kelimesi esasen "PERger" yani "Per" ( Çevreleyen ) + ger ( gibi olan ) kelimesidir. Batı dillerindeki "PERipheral" ( Çevreleyen, Çevresinde uçan, Çevresinde dolanan ), "PERisphere" ( Çevreleyen dış hat, Çevresini kuşatan ) kelimeleri de aynı köktendir. Keza Fransızca yazılışı "Perruque" olan "PERuk" da "Kafayı çevreleyen" anlamına haiz bir kelimedir.
Bu bağlamda "PERU" kelimesinin "İnsanı Çevreleyen Süptil Vazifeli Varlık" anlamında olması kuvvetle muhtemeldir ki bu durumda köpek formundaki haritanın bir Sirius sembolü olması ihtimali güçlenmektedir. Zira spiritüalizmde "gezginler" adı verilen vazifeli varlıkların sevgi planı / cennet olarak da anılan Sirius'tan geldikleri bilgisi mevcuttur. "Seyrek, Seri, Esiri, Latif, Süptil" anlamlarını içeren Sirius kelimesi Kur'an'da Necm ( Yıldız ) suresinde şöyle geçmektedir.
53/49 Ve ennehu huve rabbuş şi'ra
( Ve kesinlikle O, O Şira' nın da Rab’bidir. )
Peru'nun en meşhur mistik Inca hikayesi "Kartal ile Akbaba"'nın ( iki uçan "kanat"lı varlık teyidi ) hikayesidir. Akbaba'yı yoketmeyi düşünen Kartal ile Akbaba arasında zamanla oluşan sevgiyi, karşılıklı anlayışı ve bilgi paylaşımını konu alan bu hikayenin nihai mesajı ikinin birlenmesi yani ünite & vahdet anlayışıdır.
Inca İmparatorluğunun logosundaki "Çift Yılan" ( aynı zamanda 11 sembolü ) ve "Boyut Portalı" sembolü dikkat çekmektedir.
Thursday, July 27, 2023
Ebced hesabı ve İlm el Nucum ( Astroloji / Yıldızbilim )
Kaynaklarda, hadis âlimlerine! göre Ebced hesabı ve İlm el Nucum ( Astroloji / Yıldızbilim ) ile iştigalin sihir olduğu ve caiz olmadığı belirtilmektedir. Hatta bazı hadislerde! şirke varacak seviyede had aşılarak bu ilimlerle uğraşanların "Allah katında nasibleri olmadığı" yönünde hüküm vermeye dahi cüret edilebilmektedir. Örnekler;
İbni Abbas (R.A.) 'dan rivayet edilen bir hadis:
"Muhakkak ki ebced hesabı yapan ve yıldızlara bakan kimselerin Allah katında hiçbir nasibi yoktur."
( Beyhaki, Sünen (7/240) İbn Receb Fethul Bari (3/142); İbn Hacer, Fethul Bari (11/351); Suyuti İtkan (1/241); Taberani (9/254) )
"Ebcedi yazan ve yıldızlara bakan kimselere Allah katında bir nasiplerinin olduğunu bilemiyorum."
(Beyhakî, s.239)
"Nice Ebced hesabını öğreten, yıldızlara bakan (onlardan hükümler çıkarmaya çalışan) kimseler var ki, kıyamet günü Allah katında bir nasibi yoktur."
(bk. Taberanî, el-Kebir, h. no: 10980).
"Kim yıldızlardan bir ilim iktibas ederse (Yıldızlara bakarak bazı hükümler çıkarırsa), o sihirden bir şube/bölüm almış olur. Yıldızlar ilminden ne kadar fazla alırsa, sihirden o kadar payı fazla olur."
(Beyhakî, Sünen, 7/238)
.....
.....
Ancak bu noktada caiz olmayan husus putperestlik niteliğinde olan yıldızları ilah addetme sapıklığıdır ki buna da Sabilik adı verilmektedir. Sihir ise Kur'an ilminin kötü amaçlı kullanımıdır ki bunun da zaten habis amel olduğu yani caiz olmadığı ayetlerde açıkça belirtilmektedir. Dolayısıyla yukarıda örnekleri yer alan sözde hadislerdeki ifadelerin "kasten ilim engelleyici" nitelikte olduğu dahi düşünülebilmektedir.
İlmin kötüsünün olmadığı, tüm ilimlerin Rab'bin bahşettiği nimeti olduğu daima hatırlanmalıdır. Önemli olan ilmin ne amaçla kullanılmaya çalışıldığıdır. Buna en net örnek "bıçak" örneğidir ki bıçakla ekmek de kesilebilir, suç da işlenebilir. Mesele bıçağın kimin elinde olduğudur.
Kur'an'da, ismi yıldız olan ve yıldız ile ilgili olan 3 sure bulunmakta olduğu gibi, Kur'an'da "Necm" ( Yıldız ) kelimesinin yer aldığı ayetler incelendiğinde bu kelimenin "ilim vasıtası", "vahiy vasıtası" anlamında kullanıldığı da görülmektedir.
Yıldız ile ilintili sure isimleri;
53 Necm ( Yıldız )
85 Buruc* ( Yıldız kümeleri )
86 Tarık** ( Sabah Yıldızı )
* Astrolojide yıldız kümeleri ( takımyıldızlara ) "Burc" olarak tanımlanmaktadır.
** İncil'de Mesih İsa, "sabah yıldızı" ile de sembolize edilmektedir.
66 Revelations 2-28 Galip gelene SABAH YILDIZINI da vereceğim.
66 Revelations 22-16 "Ben İsa, kiliselerle ilgili bu tanıklığı sizlere iletsin diye meleğimi gönderdim. Davut'un kökü ve soyu Ben'im, parlak SABAH YILDIZI BEN'im."
Nahl suresinin 16. ayetinde işaretlerin, sembollerin yıldızlar ile ilişkisine dikkat çekilmektedir.
16/16 Ve alamat ve bin NECMİ hum yehtedun
( Ve alametler***. Onlar YILDIZLA yönlenirler. )
*** Alamet = İz, Nişan, İşaret, Sembol
İncil'in aşağıdaki ayetlerinde Mesih İsa'nın doğumunu yıldız vasıtasıyla öğrenen kötü niyetli müşrik bilgelerden, Kur'an ifadesiyle "ilim üzerine sapmışlardan" bahsedilmektedir.
40 Matthew 2-1 İsa'nın Kral Hirodes devrinde Yahudiye'nin Beytlehem Kenti'nde doğmasından sonra bazı bilge adamlar doğudan Yeruşalim'e gelip,
40 Matthew 2-2 şöyle dediler: "Yahudiler'in Kralı olarak doğan çocuk nerede? Doğuda O'NUN YILDIZINI GÖRDÜK ve O'na tapınmaya geldik."
Saffat suresinde Hz. Musa'nın yıldızlara bakarak ruhsal durumu ile ilgili teyid aldığı bildirilmektedir.
37/88 Fe nezara nazraten fin NUCUM
( YILDIZLARA bakışlarla baktı. )
37/89 Fe kale inni sekim
( "Kesinlikle ben hastayım." dedi. )
Necm suresinin aşağıdaki ayetlerinde ise "Necm" ( Yıldız ) kelimesi vahiy vasıtası olan vazifeli varlığı ( melek ) nitelemektedir.
53/1 Ven NECMİ iza heva
( Ve YILDIZ aşağı indiğinde. )
53/2 Ma dalle sahibukum ve ma ğava
( Arkadaşınız sapmadı ve azmadı. )
53/3 Ve ma yentiku anil heva
( Ve hevese göre konuşmaz. )
53/4 İn huve illa VAHYUN YUHA
( Kesinlikle o ancak VAHYEDİLMİŞ VAHİYDİR. )
53/5 Allemehu şedidul kuva
( Onu kuvveti şiddetli olan öğretti. )
53/6 Zu mirrah festeva
( Akıl ve görüş sahibidir. Böylece doğrulup dikildi. )
53/7 Ve huve bil ufukil a'la
( Ve o en yüksek ufuktadır. )
53/8 Summe DENA FE TEDELLA
( Sonra YAKLAŞTI DA SARKTI. )
53/9 Fe kane kabe kavseyni ev edna
( Artık mesafesi iki yay kadar veya daha yakındı. )
53/10 Fe EVHA ila abdihi MA EVHA
( Böylece kuluna o VAHYETTİĞİNİ VAHYETTİ. )
Doğrudan İlm el Nucum ( Astroloji )'a işaret edilen Vakia suresinin aşağıdaki ayetlerinde "yıldızların mevkileri üzerine yemin etmenin" ilme dayalı büyük bir yemin olduğu belirtilmekte ve son ayette konu Kur'an ile ilintilendirilmektedir. Zaten Astrolojinin kapsamı, yıldızların konumları üzerine yapılan analizlerden ve yorumlardan oluşmaktadır.
56/75 Fe la uksimu bi MEVAKİ'İN NUCUM
( YILDIZLARIN MEVKİLERİNE mevkilerine yemin ederim. )
56/76 Ve innehu LE KASEMUN kasemun lev ta'lemune AZİM
( Ve şayet bilirseniz, kesinlikle o BÜYÜK YEMİNDİR. )
56/77 İNNEHU LE KUR'ANUN KERİM
( KESİNLİKLE O FAYDALI KUR'AN'DIR. )
Tekvir suresinin aşağıdaki ayetlerinde yine "yıldızlara yemin" kavramı "Hunnes" ( Sinenler ) ve "Kunnes" ( Seyyarlar ) teşbihleriyle zikredilmektedir.
81/15 Fe la uksimu bil HUNNESİ*
( Böylece SİNENLERE yemin ederim. )
81/16 El cevaril KUNNESİ*
( Akıp da giden SEYYAR YILDIZLARA , )
* "Hunnes" kelimesi, "Hânis"'in, "Kunnes" kelimesi ise "Kânis"'in çoğuludur. "Kânis" kelimesi aynı yollarında gidip gelen yıldızlara veya gündüz gaib, gece zâhir olan yıldızlara verilen isim olup, yedi seyyar yıldız ( Zuhal, Müşteri, Merih, Zühre, Utarid, Uranüs, Neptün ) için de kullanılmıştır.
Ebced Hesabı ise ismini Arapça alfabenin ilk dört harfinden ( Elif Ba Cim Dal ) alan ( batı dillerindeki karşılığı Nümeroloji ) ve kelimelerin sayısal değerlerini, bir metindeki belirli harf, kelime veya cümlelerin tekrar adetlerini inceleyen ve yorumlayan ilim sahasıdır. Ebced ilmine en önemli delillerden biri hurufu mukatta olup ayrıca ayetlerde Kur'an'ın sayısal bir düzene göre yazıldığına ve kelimelerin sayılarla ilişkisine defaatle işaret edildiği ve sayısal analize ( ebced / nümeroloji ) yönlendirme yapıldığı görülebilmektedir.
36/12 İnna nahnu nuhyil mevta ve nektubu ma kaddemu ve asarahum ve kulle şey'in AHSAYNAHU fi imamin mubin
( Kesinlikle biz, biz ölüleri diriltiriz ve o sunduklarını, eserlerini yazarız. Her şeyi, apaçık delil içinde SAYDIK. )
78/29 Ve kulle şey'in AHSAYNAHU kitaben
( Ve kitapta olmak üzere her şeyi SAYDIK. )
19/93 İn kulli men fis semavate vel erdi illa atir rahmani abda
( Kesinlikle göklerdeki ve yerdeki kimselerin hepsi ancak Rahman' a kul olarak gelirler. )
19/94 Lekad AHSAHUM VE ADDEHUM ADDA
( ONLARI SAYMIŞ VE ONLARI ADETLERLE ADETLENDİRMİŞTİR. )
58/6 Yevme yeb'asuhumullahu cemian fe yunebbiuhum bima amilu AHSAHULLAHU ve nesuhu vallahu ala kulli şey'in şehid
( O gün Allah onları topluca diriltir de onlara o yaptıklarını haber verir. ALLAH ONLARI SAYMIŞTIR. O'nu unuttular. Allah her şeye şahittir. )
72/28 Li ya'leme en kad ebleğu risalati rabbihim ve ehata bima ledeyhim ve AHSA KULLE ŞEY'İN ADEDEN
( Rab’lerinin gönderilerini ulaştırdıklarını bilmesi için. Onların yanında olanları kuşatmıştır ve HER ŞEYİ ADET OLARAK SAYMIŞTIR. )
Wednesday, July 26, 2023
Kur'an'da "Oyun Teorisi"
Her olgunun veya olayın bir öncekinin sonucu, bir sonrakinin ise sebebi olduğunu tanımlayan illiyet prensibine istinaden gündeme getirilmiş olan "Oyun Teorisi" kavramının kökeni esasen yaratılışın başlangıcına dayanmakta olup bu kavram hayatın her aşamasında insanların zaten deneyimledikleri bir süreçtir. Ancak Oyun Teorisi kavramının modern çağda metodolojik ve matematiksel bir modelleme olarak resmen tanınması Amerikalı matematikçiler olan John von Neumann ve John Nash zamanına rastlamaktadır.
Oyun Teorisi, en az iki "mantıklı"! ve "bencil"! bireyi baz alan ve her bireyin diğerinden bağımsız olarak, kendi kazancını maksimize etmesi hedefine dayanan bir strateji uygulamasıdır.
Oyun Teorisi'ne en yaygın örnek Mahkum İkilemi'dir. Bu örnekte, suç ortağı olan iki mahkumun, polisin yapacağı ayrı ayrı çapraz sorgulamadaki stratejileri Oyun Teorisinin özünü teşkil etmektedir. Örnekte sorgu polisi her bir mahkuma aynı anlaşmayı teklif etmektedir.
"Partnerinizi suçlayarak itiraf edebilir veya sessiz kalabilirsiniz. Eğer itiraf ederseniz ve arkadaşınız yapmazsa, o zaman konuşmanın ödülü olarak beraat edersiniz. Ancak bu durumda arkadaşınız 20 yıl hapis cezasına çarptırılır. İkiniz de itiraf ederseniz, ikiniz de 5 yıl alırsınız. İkiniz de sessiz kalırsanız, ikiniz de 1 yıl ceza alırsınız, çünkü deliller sizi daha hafif bir suçtan mahkum etmek için yeterlidir."
Mahkum İkilemi grafiği
Bu noktada bencillik tesiriyle oluşan ve baskın strateji olan "konuşma" stratejisi her iki mahkumu da sessiz kalmalarından daha kötü bir durumda bırakmaktadır. Sonuçta her iki mahkumun da beraat beklentisiyle, kısa süreli hapis cezasını uzun olanına tercih edeceği ve her birinin de diğerinin cezasını kısaltmakla herhangi bir fayda elde edemeyeceğini varsayacağı teorileştirilmiştir.
Özetle Oyun Teorisi, nefsaniyeti ( bencillik ) nedeniyle belirli bir faydayı bir diğeriyle eşit paylaşmak istemeyen, kolektif faydayı reddeden, aldığı karar ile kendi faydasını, diğerinin zararı pahasına da olsa maksimize etmeye çalışan ancak hedeflediği fayda bir yana eşit paylaşımla elde edeceği potansiyel faydadan dahi çok daha azını elde eden yani zarar eden bireylerin durumlarını tasvir etmektedir.
Hadid suresinin 20. ayetinde, dünya hayatının, Oyun Teorisi'nin temelini oluşturan kibir, övünme, bencillik, faydayı artırma ihtirası gibi aldatıcı ve helak vesilesi olan olgularla özdeşleştirilmesi ve bu durumun, bölüme konu teorinin ismi olan "Le'ib" ( Oyun ) kelimesiyle nitelendirilmesi dikkat çekmektedir.
57/20 İ'lemu ennemel hayatud dunya LE'İBUN ve lehvun ve zinetun ve TEFAHURUN BEYNEKUM VE TEKASURUN FİL EMVALİ VEL EVLADİ ke meseli ğaysin a'cebel kuffare nebatuhu summe yekunu hutamen ve fil ahireti azabun şeduydun ve mağfiretun min allahi ve ridvanun ve MEL HAYATUD DUNYA İLLA METAUL ĞURUR
( Bilin ki o dünya hayatı kesinlikle OYUNDUR, eğlencedir, süstür, ARANIZDA ÖVÜNMEDİR, MALLARDAN VE ÇOCUKLARDAN ÇOĞALTMADIR. Bitirip yetiştirdiği, ekincilerin hoşuna giden yağmur misali gibidir. Sonra kırpılmış parça olur. Ahirette şiddetli azap, Allah’tan af ve rıza vardır. DÜNYA HAYATI ALDATICI MADDİ FAYDA HARİCİNDEKİ DEĞİLDİR. )
ASCII, Binary Code, Kur'an ve Kelimedeki 7
Tuesday, July 25, 2023
Arapça'da "Deve" ile ilişkilendirilen kelimeler
Monday, July 24, 2023
Kuantum meselesi ve Kader kelimesi
"Quantum" ( Quant+um ) kelimesi ortak QNT/KNT/CNT köküne ait olan ve "Miktar, Ölçü, Değer" anlamına gelen bir kelime olup, çoğulu ise "Quanta" kelimesidir.
Quantity ( Miktar ) ( ing. )
Quantité ( Miktar ) ( fra. )
Quantum ( Miktar ) ( alm. )
Quand ( Ne zaman ) ( fra. )
Quant à ( Göre, Değerlemeye göre ) ( fra. )
Count ( Saymak ) ( ing. )
Compter ( Saymak ) ( fra. )
Kantar ( Kant+ar ) ( Miktar belirleyici, Tartı ) ( ara. )
"Kuantum" kelimesinin Arapça karşılığı "Kader" ( Ölçü ) ve "Mikdar" ( Ölçümleme ) kelimeleridir.
Fizikte kuantum, bir etkileşimde yer alan herhangi bir fiziksel varlığın minimum miktarıdır. Bir fiziksel özelliğin "miktarlandırılabileceği / kaderlendirilebileceği" yönündeki temel kavram, "miktarlama hipotezi" olarak adlandırılmaktadır.
Kur'an'da her şeyin belirli bir miktar ile yani "kader" ile, "kuantum" ile yaratıldığı Kamer suresinin 49. ayetinde bildirilnektedir.
54/49 İnna kulle şey'in halaknahu bi KADER
( Kesinlikle biz her şeyi ÖLÇÜ / MİKTAR ile yarattık. )
"Kader" kelimesinin, yaratılıştaki miktarlama / kuantum anlamında yer aldığı diğer bazı ayetler de şöyledir.
13/17 Enzele mines semai maen fe salet evdiyetun Bİ KADERİHA ...
( Gökten su indirdi de vadiler kendi ÖLÇÜLERİYLE / MİKTARLARIYLA sel oldular. ... )
15/21 Ve in min şey'in illa indena hazinuhu ve ma nunezziluhu illa Bİ KADERİN ma'lum
( Ve hazinesi indimizde olmayan hiçbir şey yoktur. Onu bilinen ÖLÇÜ / MİKTAR haricinde indirmeyiz. )
23/18 Ve enzelna mines semai maen Bİ KADERİN fe eskennahu fil erdi ve inna ala zehabin bihi le kadirun
( Ve gökten ÖLÇÜ / MİKTAR İLE su indirdik de onu yerde iskan ettirdik. Kesinlikle biz onu gidermeye gücü yetenleriz. )
42/27 Ve lev besetallahur rizka li ibadihi le beğav fil erdi ve lakin yunezzilu Bİ KADERİN ma yeşa' innehu bi ibadihi habirun besir
( Ve şayet Allah kullarına rızkı bol verseydi, yerde azarlardı. Lakin dilediğini ÖLÇÜ / MİKTAR İLE indirir. Kesinlikle O kullarından haberdardır görendir. )
43/11 Vellezi nezzele mines semai maen Bİ KADER fe enşarna bihi beldeten meyta kezalike tuhracun
( Ve o gökten ÖLÇÜ / MİKTAR İLE su indirdi de onunla ölü beldeyi dirilttik. İşte böyle çıkarılırsınız. )
77/20 E lem nahlukkum min main mehin
( Sizi adi sudan yaratmadık mı? )
77/21 Fe cealnahu fi kararin mekin
( Böylece onu sağlam yerin içinde kıldık. )
77/22 İla KADERİN ma'lum
( Bilinen ÖLÇÜYE / MİKTARA / KADERE kadar. )
Kuantum fiziği ( Parçacık fizigi ) ise, maddenin yapısını atom altı parçacıklar seviyesinde incelemek suretiyle doğanın niteliklerini keşfetmeye çalışan bilim sahasıdır.
Atom altı parçacıklar Kur'an'da "Miskale zerrat ve asğara min zalike" ( Zerrelerin ölçüsü ve bunun daha küçüğü ) ifadesiyle bildirilmekte ve yaratılmış her şeyin kodunun kitapta kayıtlı olduğu vurgulanmaktadır.
10/61 Ve ma tekunu fi şe'nin ve ma tetlu minhu min kur'anin ve la ta'melune min amelin illa kunna aleykum şuhuden iz tufidune fih ve ma ya'zubu an rabbike min MİSKALİ ZERRATİN fil erdi ve la fis semai ve LA ASĞARA MİN ZALİKE ve la ekbera illa fi kitabin mubin
( Ve ne iş içinde olursan ol, Kur'an'dan ne okursan oku, siz ona dalmışken, üzerinize şahitler olacağımız iş haricinde iş yapmazsınız. Yerde ve gökte ZERRELERİN AĞIRLIK ÖLÇÜSÜNDEN hiçbir şey Rab’binden kaçamaz. BUNFAN DAHA KÜÇÜĞÜ ve daha büyüğü apaçık kitapta olması haricinde yoktur. )
Enformatik teknolojisindeki "Kuantum Bilgisayar" kavramı da bu noktada önem arzetmektedir. Kuantum bilgisayarları "hızlı" kılan en önemli özellikleri temel veri haznesi olan 1 Bit'lik veya 1 Byte'lık ( 8 Bit ) alan yerine "Qubit" adı verilen alana daha fazla veri depolayabilmeleri ve eşzamanlı olarak çoklu işlemler yapabilmeleridir. Kur'an'daki "Vallahu seriul hisab" ( Allah'ın hızlı hesaplayan ) ifadesi, dijital teknoloji vasıtasıyla ilahlaşacaklarını zanneden ve her aksiyonlarında Kur'an ilmini baz alan, ilim üzerine sapmış küresel müşrikler için kuantum bilgisayar ve yapay zeka konusunda da referans olmuştur. Anılan ifadenin kitapta 8 kere tekrarlanması* da 1 Byte'ın 8 Bit olması durumuyla uyum arzetmektedir.
* Ayet kodları 2/202, 3/19, 3/199, 5/4, 13/41, 14/51, 24/39, 40/17
Kitapta, belirli sayılara göre, belirli adetlerde yer alan sureler ve ayetler yapı**, kelimeler bu yapıların atomları, harfler de atom altı parçacıklar olarak düşünüldüğünde, Kur'an'da yer alan "hurufu mukatta" ( ayrık harfler )'nın da "kuantum" kavramına ilahi bir işaret ve yönlendirme olduğu sezilebilmektedir. Kur'an ayetlerindeki her bir kelimenin ve harfin belirli bir kadere ( miktar, sayı, ölçü ) göre tezahür etmesi de bu bağlamda önemli bir delil niteliğindedir.
** "Sure" kelimesi "Yapı" anlamına gelmektedir.