Evvelki bölümlerde de incelendiği üzere "Deyn" ( Borç ) kökünden türemiş olan "Din"* ( Borç, Bağlayıcı husus, Bağ, Minnet, Saygı, Haysiyet ) kelimesi, Allah inancı bağlamında, Allah'ın insana bahşettiği nimetlere karşılık insanın O'na olan borcu, BAĞLILIĞI yani O'na teslim olması, O'na inanması, itaat etmesi, iyilik ve doğruluk yolunda ilerlemesi olarak tanımlanmaktadır.
* Batı dillerindeki "Dignity / Dignité" ( Haysiyet ) kelimelerinin kökü de "Din" kelimesidir.
"Din" kelimesinin batı dillerindeki karşılığı olan "Religion" kelimesi de "Bağlanma, Bağlılık, Borç, Minnet, Saygı, Hürmet" anlamlarını temsil etmekte ve "Din" kelimesiyle semantik ortaklık arzetmektedir.
Bu çerçevede "Din" kelimesi, genel anlam itibarıyla, "Bağlı olma, Bağlantılı olma, Bağlı hissetme" anlamlarını temsil etmektedir ki manevi açıdan herhangi bir düşünceyle, olguyla bağlantısı bulunmayan hiçbir idrakli varlık mevcut değildir. Dolayısıyla her idrakli varlık bir "düşünceye" bağlıdır yani her varlığın, kendisi bunun bilincinde olsa da olmasa da, kabul etse de etmese de, ona kendisini "güvende" hissettiren bir "İmanı", bir "Dini" vardır. Zira "İman" kelimesi "Güven duyma, İnanma" anlamını temsil etmektedir. Bu noktada önem arzeden dinin hangi yönde olduğudur. Allah yönünde mi, başka yönde mi?
Aşağıdaki ayetlerde, Allah yerine veya Allah ile birlikte olmak üzere, nefsaniyetin tesiriyle, başka olguları da kutsal addedip bağlananlardan ( küfredenler veya şirk koşanlar ), onları din addedenlerden bahsedilmektedir. Şirk koşulan olgular ve düşünceler ayetlerde "Heva" ( Hevesler ) olarak temsil edilmiştir.
25/43 E raeyte men ittehaze ilahehu hevah e fe ente tekunu aleyhi vekila
( O hevesini ilahı edineni gördün mü? O halde, sen onun üzerine vekil mi olursun? )
45/23 E fe raeyte men ittehaze ilahehu hevahu ...
( Hevesini ilahı edinen kimseyi görmez misin? ... )
Kafirun suresinin aşağıdaki ayetinde ise "Din" kelimesi, yukarıda belirtildiği üzere hem "Allah inancı"nı, hem de "genel anlamı"nı temsil edecek şekilde kullanılmıştır.
109/6 Lekum dinukum ve liye din
( Size dininiz ve bana dinim. )
Zira Allah inancı konu olduğunda din tektir. İslamdır. Bu husus Al'i İmran suresinin 19. ayetinde bildirilmektedir.
3/19* İnned dine indellahil islam ...
( Allah’ın indinde din kesinlikle islamdır, teslimiyettir. ... )
* Ayet numarasının nümerolojik değeri olan 1 sayısı, dinin "tek" olduğu ve onun da İslam olduğu gerçeğini nümerik olarak temsil etmekte gibidir.
Küresel şeytanların asırlardır sürdürdüğü büyük aldatmaca, çarpıtma ve ayrıştırma stratejisi neticesinde, dinde bölünme ve tarikatleşme niteliği arzeden ve kitapta da din olarak tanımlanmayan Yahudilik ve Nasıralılık insanlara farklı dinlermiş gibi algılatılmıştır. Zira Yahudi kelimesi, Yahudiye bölgesinde bulunanlara, Nasıralı kelimesi ise Nasıra bölgesinde bulunanlara verilen isim olup, coğrafi konum ismiyle din ( Allah inancı bağlamında ) olamayacağı aşikardır. Ayrıca tüm haberciler tek Allah'ın, tek ana kitabın ( Ümmül kitab ) ve dolayısıyla tek dinin yani "Allah'a teslimiyet" anlamına gelen İslamın habercisi olduklarından Yahudi / Musevi, Nasıralı / Hristiyan** / İsevi gibi yer veya kişi ismi bazındaki ayrışımlar batıl nitelik arzetmektedir.
** "Hristiyan" kelimesi Kur'an'da herhangi bir dini temsil edecek şekilde yer almamaktadır. "Hristiyan / Christian" kelimesi Grekçe "Hristos" ( Meshedilmiş ) kelimesinin tezahürü olup, "Jesus Christ" ismi "Mesih İsa" anlamına gelmektedir ki Kur'an'da bu ifade yer almaktadır.
Bu bağlamda, şirketler sahibi küresel şeytanların kitlesel telkin cümlesi olan "Dinlerin sonu geldi." cümlesi de batıl nitelik arzetmektedir. Küresel şeytanlar, kitlesel tahakküm ve zulüm sistemini tesis edebilmek için insanların zayıf noktası olan nefsaniyeti hedef alan türlü zihin kontrol tuzaklarıyla tek olan dinde bölücülük yaparak "çok din" varmış algısı yaratmışlar ve dünyada bu kurguya dayalı kaosa sebep olmuşlardır. Şimdi ise sözde iyilik yapıp, "sorun yaratan dinleri!" ortadan kaldırmak ve insanları sözde "tek dinde birleştirmek" gibi kulağa hoş gelen ancak esasen şeytani nitelik arzeden ve küresel tam tahakkümü ve köleleştirmeyi hedef alan kavramı telkin etmektedirler. Zira küreselcilerin esas amacı, iyiliği, doğruluğu, iyi ahlakı, adaleti, özveriyi, yardımlaşmayı, birlikteliği öğütleyen ve tek din olan Allah inancını yani gerçek İslamı ortadan kaldırıp yerine tam karşıtı olan ve kötülüğü, yalanı, ahlaksızlığı, zulmü, bireyselciliği, bencilliği, kuralsızlığı ilke addeden satanizmi küresel tek din olarak tesis etmektir. Satanizmin her mecrada nasıl yoğun bir şekilde iletişiminin yapıldığı da aşikardır.
İslam kisvesi altında, sözde din adamları, tarikatler, cemaatler vb. vasıtasıyla asırlardır bilinçli, planlı ve organize şekilde her türlü kötü ve ahlak dışı uygulamanın sistematik olarak yapılması ve yaygınlaştırılması da kitlelerin Allah'ın dininden soğutulması, uzaklaştırılması hedefinin önemli bir bileşenidir.
Netice itibarıyla bu tuzakların, kurucularının başına geçebilmesi için insanların yapması gereken özü vahdet / ünite / birlik kavramına dayalı olan kolektif bilinci tesis edip tek din olan Allah inancında yani "gerçek" İslam'da birleşmeleridir.