Kur’an’da yer alan ve tekrar adetleri yanlarına yazılmış olan aşağıdaki kelimeler, “Ölçü, Ölçme” anlamını içeren “KDR” kökünden türeme kelimelerdir.
Kadr / Kadara : Ölçmek, Değer biçmek; Güç, Kudret (#45)
Kader : Ölçü (#12)
Kadir : Ölçen, Değerlendiren, Gücü yeten, Muktedir, Kudretli,
Güçlü, Kuvvetli (#59)
Mikdar : Ölçü, Sayısal değer (#3)
Makdur : Ölçülendirilmiş (#1)
Takdir : Ölçme, Ölçülendirme, Değerlendirme (#7)
“KDR” kökünden olan yukarıdaki
kelimelerin tekrar adetlerinin toplamı 127 (45+12+59+3+1+7 = 127) olmaktadır. Bu
sayı “Allah” kelimesinin kitaptaki tekrar adedi olan ve nümerolojik değeri de 1
olan 2701 sayısında yer alan rakamlardan oluşmakta olup, nümerolojik değeri de yine
1’dir.
Yaratılıştaki manevi ve maddi her öğenin
belirli bir “mikdar” ile yaratıldığını ve her olgu ve olayın belirli bir
sayısal prensibe dayandığını yani “takdir edildiğini” bildiren bazı ayetler şöyledir.
13/8 Allahu ya'lemu ma tahmilu kulli
unsa ve ma teğiydul erhamu ve ma tezdad ve KULLİ ŞEY'İN İNDEHU Bİ MİKDAR
( Allah, her kadının ne yüklenip
taşıdığını ve rahimlerin ne azalttığını ve ne artırdığını bilir. O’NUN İNDİNDE
HER ŞEY ÖLÇÜ İLEDİR. )
25/2 Ellezi lehu mulkus semavati vel
erdi ve lem yettehiz veleden ve lem yekun lehu şerikun fil mulki VE HALEKA
KULLE ŞEY'İN FE KADDERAHU TAKDİRA
( O’dur ki, göklerin ve yerin mülkü,
hükümdarlığı O’nadır. Çocuk edinmez ve mülkte, hükümdarlıkta O’na ortak olmaz. HER
ŞEYİ YARATIP, ONLARI ÖLÇÜ İLE ÖLÇÜLENDİRMİŞTİR. )
Her şeyin ölçü ile yaratıldığının tek
cümlelik bir ayet olacak şekilde bildirildiği aşağıdaki ayetin ebced değeri
olan 1504 sayısının nümerolojik değeri de 1 olmaktadır.
54/49 İNNA KULLE ŞEY'İN HALAKNAHU Bİ KADER
(اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ)
( KESİNLİKLE BİZ HER ŞEYİ ÖLÇÜ İLE YARATTIK. )
Türkçedeki “Ölüm ve “Olum” kelimelerinin fonetik benzerliği, yaratılıştaki temel düaliteyi temsil eden bu iki kavramın esasen özdeş olduklarının yani yeni döngü başlangıçları olduklarının, Türk dili vasıtasıyla bildirildiğine işaret gibidir. Zira her “ölüm” yeni bir “olum”dur ki zaten ilahi sistemde “algılanagelen” anlamıyla “ölüm” yani “yok olma” yoktur. Sadece ruhsal tekamüle yönelik sonsuz halden hale geçişler, dönüşümler, yenilenmeler vardır ki esas kritik husus da bu halden hale geçişin nasıl olacağıdır. Yani “tekamül etmiş olmaya” dayalı pozitif bir dünüşüm mü, “tekamül edememiş olmaya” dayalı negatif bir dönüşüm mü olacağıdır. Bu da bir varlığın, yaşam döngüsü içinde “bir diğer varlığın yaşamına maddi ve manevi anlamda fayda sağlamak ve icabında bu yolda ölmek” düşüncesini mi benimsediğine veya “bir diğer varlığın yaşamına maddi ve manevi anlamda zarar vermek ve bu yolla nefsani fayda sağlamak” düşüncesini mi benimsediğine bağlıdır.
Bu noktada hassasiyet arzeden husus ise
“bir varlığın kaba madde planında fizyolojik olarak yaşamını sürdürebilmesi
için diğer bir varlığı öldürmesi” meselesidir. Dünyevi algıyla yani kaba madde planı
algısıyla “hazin, saçma, acımasız, anlamsız, zalimce” olarak nitelenebilecek bu durum esasen
ilgili varlıklar için, yukarıda zikredilen “bir
diğer varlığın yaşamına maddi ve manevi anlamda fayda sağlamak ve icabında bu
yolda ölmek” kavramı kapsamında bir ruhsal tekamül ve üst yaşam formu haline
geçiş vasıtası niteliği arzetmektedir. Kitapta sıkça zikredilen “Ahiret”
kavramının da özünü teşkil eden bu durum insana yönelik olmak üzere ayetlerde
şöyle ifade edilmektedir.
2/154 Ve Allah
yolunda öldürülenler için ölüler demeyin. Bilakis diridirler ve lakin
farkedemezsiniz.
3/169 Ve
kesinlikle o Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Bilakis diridirler,
Rab’lerinin indinde rızıklanırlar.
Vakia suresinin
aşağıdaki ayet ikilisinin ilkinde “ölüm”ün de bir “takdir” olduğu bildirilirken,
ikincisinde ise yukarıda da değinildiği üzere, “ölümün yeni bir döngü
başlangıcı, bir halden hale geçiş, dönüşüm, yeniden yaratılış safhası” olduğuna
işaret edilmektedir.
56/60 NAHNU KADDERNA BEYNEKUMUL MEVTE ve ma nahnu bi mesbukin
( ARANIZDA ÖLÜMÜ BİZ ÖLÇÜLENDİRDİK / TAKDİR ETTİK. Önüne geçilebilecek olanlar değiliz. )
56/61 ALA EN NUBEDDİLE EMSALEKUM VE NUNŞİEKUM FI MA LA TA'LEMUN
( MİSALLERİNİZİ DEĞİŞTİRMEMİZE VE SİZİ O BİLMEDİĞİNİZLE İNŞA ETMEMİZE.* )
*Çoklu anlamları olan bu ayetteki “misallerin değiştirilmesi ve bilinmeyen şekilde yeniden inşa edilme” ifadesi, kaba madde planı dünyadaki reenkarnasyon döngüleri sonunda ruhsal tekamülünü tamamlamış insanların üst yaşam planlarına intikallerini ve oralarda farklı yaşam formu (yarı süptil, süptil) halindeki yeniden yaratılışlarını tanımlamakta gibidir. Bu ifade, dünyadaki insan dışı varlıklar yani organizmalar, bitkiler ve hayvanlar için ise bir üst yaşam formu haline (bakteriden böceğe, böcekten sürüngene, sürüngenden kuşa, kuştan dört ayaklı hayvana, dört ayaklı hayvandan insana) geçiş olarak değerlendirilebilmektedir.
Bir kaba madde planı varlığı olan insanın, ruhsal tekamüle giden yolu, dünyevi, maddi, nefsani unsurlarla olan bağını zayıflatmasından geçmektedir. Bu yaklaşım onu, düşük nitelikli madde frekansının sonucu olan kibir, hırs, kin, nefret, öfke, hodkamlık, iştah, şehvet, açgözlülük gibi helak edici duygulardan yani nefsaniyetten uzak tutacak, onu daha özverili, daha paylaşımcı, daha iyi, daha tekamüle layık bir varlığa dönüştürecek ve onu, “yemek yemeyen gövde”, “sıcak, soğuk, açlık, susuzluk bilmeyen varlık” haline (20/118-119, 21/8) geçişe hazırlayacaktır.
No comments:
Post a Comment