11 Aralık 2018 Salı

Adem 7 - İsa 7 ... İkili Yedi

Kur'an'da Adem kelimesi 25 kere, İsa kelimesi de 25 kere tekrarlanır. 25 sayısı nümerolojik olarak 7 sayısına eşit olup, bu durum "İkili Yedi"yi yani yaratılıştaki düalite olgusunu ortaya çıkarmaktadır.

Adem = Maddesel İnsan
İsa = Ruhsal İnsan 

"İkili Yedi" kavramı evvelce de değinildiği üzere Hicr suresinin 15/87 kodlu ayetinde bildirilmektedir.

15/87 - Ve lekad ateynake seb'an minel mesanı vel kur'anel azım ( Ve biz sana ikililerden yedi taneyi ve büyük Kur'an' ı verdik. )

"Yedi Gökler ve Yerde de Onların Aynısı" * ayeti, Kur'an'daki "İkili Yedi" kavramının maddesel tezahürüdür. Yedi ayetli iki sure olan Fatiha ve Maun sureleri bu olgunun kitaptaki delilleridir.

* 65/12 - Allahüllezi haleka seb'a semavatin ve minel ardı mislehünne yetenezzelül emru beynehünne li ta'lemu ennallahe ala külli şey'in kadirun ve ennallahe kad ehata bi külli şey'in ilmen ( Allah, o yedi gökleri ve yerden de onların aynısını yaratandır. Emir, kesinlikle Allah' ın herşeye gücü yeten olduğunu bilmeniz için onların arasından iner. Kesinlikle Allah herşeyi ilmen kuşatmıştır. )

3/59 - İnne mesele ıysa ındellahi ke meseli adem halekahu min türabin sümme kale lehu kün fe yekun ( Kesinlikle İsa’ nın misali Allah’ ın indinde Adem’ in misali gibidir. Onu topraktan yarattı ve sonra ona "Ol." dedi de o oldu. )

10 Aralık 2018 Pazartesi

Sur, Döngü Sonu ve 11

"Sur üflenmesi" kavramı Kur'an'da döngü sonunun gerçekleşmesinin habercisi olarak tanımlanır. Bu kavram ilk olarak En'am suresinin 6/73 kodlu ayetinde geçmektedir. Sur, içine üflenen boru anlamında olan ve müteşabih olarak kullanılan bir kelimedir.

6/73 Ve hüvellezi halekas semavati vel erda bil hakk ve yevme yekulü kün fe yekun kavlühül hakk ve lehül mülkü yevme yünfehu fis SUR alimül ğaybi veş şehadeh ve hüvel hakımül habır ( Ve gökleri ve yeri gerçekten yaratan O'dur. "Ol." dediği gün o olur. O’nun sözü gerçektir. BORUNUN içine üflendiği gün mülk O'nadır . Gaybı ve şahit olunanı bilendir. O hakimdir haberdardır. )

Ayet kodunun ( 6/73 ) nümerolojik değeri "7" ( 6+7+3 = 16 ... 1+6 = 7 ) olmaktadır. 7 sayısı bir devrelik, döngülük ölçüyü sembolize etmektedir.

Ayrıca "Sur" kelimesinin Kur'an'da "11" kere tekrarlanması da düalite ve döngü kavramlarının sembolü olan 11 sayısı ile uyum açısından dikkat çekmektedir. Sur kelimesinin frekansı olan 11 sayısı bir zamanı, bir tarihi mi haber vermektedir? 2018 yılı ( 2+0+1+8 = 11 ) bu açıdan anlamlı olabilir mi?



"Sur" kelimesinin, 11. ve son kez geçtiği ayetin kodunu ( 78/18 ) oluşturan sayılar ile "Sur" kelimesinin ayetteki sıra numarasının ( 5 ) toplamının nümerolojik değeri de "11" sayısını vermektedir. ( 7+8+1+8+5 = 29 ... 2+9 = 11 )

Allahü Teala'nın mü'min ve müslim kullarını döngü sonunda tezahür edecek azap dolu zorlu koşullardan koruyacağı yine "11" nümerolojisi içeren ayetler vesilesiyle bildirilmektedir. 

76/"11" - Fe vekahümüllahü şerre zalikel yevmi ve lakkahüm nadreten ve sururen ( Böylece Allah onları bu günün kötülüğünden korur ve onları parlaklığa ve sevince kavuşturur. )

"11/11" - İllellezine saberu ve amilus salihat ülaike lehüm mağfiratün ve ecrun kebir ( Ancak o sabredenler ve iyilikler yapanlar, işte onlar, af ve büyük ödül onlaradır. )

Döngü sonunda inkarcıların akıbetini bildiren ve 11 nümerolojisi içeren aşağıdaki ayet te dikkat çekmektedir.

"38/38" - Ve aharıne mükarranıne fil asfad ( Ve diğerlerini kelepçelerin içinde bağlayıp durdurduk. )

Ayette "Aharin" ( Diğerleri ) olarak tanımlanan inkarcıların üst aleme geçişinin engellendiği ve durduruldukları bildirilmektedir.

56/51 - Sümme inneküm eyyühed dallunel mukezzibun ( Sonra kesinlikle sizler, ey sapmış yalancılar. )
56/52 - Le akilune min şecerin min zekkum ( Zakkum ağacından yiyeceksiniz. )
56/53 - Fe maliune minhel butun ( Böylece ondan karınlarınızı dolduracaksınız. )
56/54 - Fe şaribune aleyhi minel hamim ( Böylece onun üzerine kaynar sudan içeceksiniz. )
56/55 - Fe şaribune şurbel hiym ( Böylece susuzlukta kalmış develer gibi içeceksiniz. )
"56/56" - Haza nüzuluhüm yevmed din ( Bu, onların din gününde misafirlikleridir, ağırlanışlarıdır. )

Ayet setinde yalancı sapıkların din günündeki ( döngü sonu ) akıbeti tasvir edilmektedir. Ayet seti 56/56 kodlu ayette tamamlanmaktadır. ( 5+6 = 11 )

Döngü sonunda, üst aleme / plana geçecek olanlar için gökte açılacak olan kapıdan bahsedilen ayetin kodunun da ( 15/14 ) "11" nümerolisi içermesi ( 1+5+1+4 = 11 ) dikkat çekmektedir.

"15/14" Ve lev fetahna aleyhim baben mines semai fe zallu fıhi ya'rucun ( Ve şayet onların üzerine gökten kapı açsak da oradan yükselmeye başlasalar, )

Kasas suresinin, kodu ( 29/29 ) "11" nümerolojisi içeren ayetinde de satanist müşriklerin alay edercesine haberciden döngü sonunu getirmesini talep ettikleri anlatılmaktadır.

"29/29" - E inneküm le ta'tuner ricale ve taktaunes sebıle ve te'tune fı nadıkümül münker fe ma kane cevabe kavmihı illa en kalU'TİNA Bİ AZABİLLAHİ in künte mines sadikın ( Kesinlikle siz erkeklere mi yeteceksiniz? Ve yol mu keseceksiniz? Ve toplantılarınızda inkarı, kötüyü mü getireceksiniz? Böylece, kavminin cevabı Eğer doğrulardan isen, BİZE ALLAH'IN AZABINI GETİR." demelerinin haricindeki olmadı. )






























Lucifer mi ? Luss-i Fer mi?

LUCIFER kelimesi Latince "Işık Getiren" ( Luc = Işık, Fer = Getiren ) anlamına gelmekte olup, İncil de yer aldığı üzere "Kendisine ışık meleği süsü veren İblis'i ( Şeytan kelimesi "Yakan, yanan" anlamında olan bir sıfattır. ) tanımlayan bir kelime setidir. 

47 2 Korintliler 11-14 Buna şaşmamalı. Şeytan da kendisine IŞIK MELEĞİ süsü verir.

İncil ayetinde şeytanın, kendisinde olmayan bir özellik ile yani Işık ile varlıkları kandırdığından bahsedilmektedir. Esas itibarıyla karanlıkların simgesi olan şeytanın ışığa haiz olması ancak Kur'an'da belirtilen "Kulak Hırsızlığı" gibi bir eylemle yani "Işık Hırsızlığı" ile gerçekleşebilir. Bu noktada İblis'in "ateşten yaratılmış olması" nedeniyle ışık verebileceği düşüncesi doğru olmamaktadır. Zira Kur'an'da "Ateş" olarak geçen "Nar" kelimesinin azap kelimesiyle ilintili derin anlamı da bulunmaktadır. Bir başka deyişle İblis'in ateşi ışık ve aydınlık kaynağı değildir. Bu husus, 2/257 kodlu ayette "şeytanın insanı karanlığa çıkarması" ifadesi ile bildirilmektedir.

2/257 Allahü veliyyüllezıne amenu yuhricühüm minez zulümati ilen nur vellezine keferu evliyaühümüt TAĞUTİ YUHRİCUNEHÜM MİNEN NURİ İLEZ ZULÜMAT ülaike ashabün nar hüm fıha halidun ( Allah o inananların dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. O inkar edenler, onların dostları AZGINDIR Kİ ONLARI AYDINLIKTAN KARANLIĞA karanlığa çıkarır. Onlar ateşin sahipleridirler. Onlar onun içinde ebedidirler. )

İblis'in "Işık Hırsızı" tanımlaması, Arapça'da yer alan ve fonetik olarak Lucifer kelimesiyle uyum arzeden iki kelime itibarıyla ilginç görünmektedir.

LUSS = Hırsız
FER = Işık

LUSS-İ FER = Işığın Hırsızı

"Işığı Getiren"in sadece Allahü Teala olduğu da Kasas suresinin 28/71 kodlu ayetinde bildirilmektedir.

28/71 Kul e raeytüm in cealellahü aleykümül leyle sermeden ila yevmil kıyameti MEN İLAHÜN ĞAYRULLAHİ YE'TİKÜM Bİ DIYA' e fe la tesmeun ( De ki: "Eğer Allah geceyi üzerinize ayağa kalkış gününe kadar daim kılsaydı, SİZE IŞIĞI GETİRECEK İLAH ALLAH'TAN BAŞKA KİMDİR görüp düşündünüz mü? O halde duymaz mısınız?" )


8 Aralık 2018 Cumartesi

Mesnevide Dikkat Çeken İfadeler

Mevlana Celaleddini Rumi tarafından yazıldığı bilinen Mesnevi'de Kur'an ilmine aykırı durum arzeden ifadeler yer almaktadır. Mesnevi, özü itibarıyla "Şeyh / Mürşid / Pir ve Mürid" ilişkisini telkin etmekte, Şeyhi / Mürşidi / Piri insan üstü ilahi bir varlık gibi göstermekte ve şirk yönlendirmesi yapmakta gibidir. Ayrıca Mesnevide yer alan bir çok mekruh cümlenin de mesajı mechul görünmektedir. Ancak analitik ve bilimsel olmayan dogmatik yaklaşım bu cümlelerde herkes tarafından anlaşılamayacak kadar derin ve ilahi manalar bulunduğunu kabul etmektedir.

Aşağıda Mesnevi'den bazı bölümler yer almaktadır. Mesnevi bölümleri tırnak içinde ( " " ) belirtilmiştir.

Önsöz'den "Bu mesnevi kitabıdır. Bu kitap gerçeğe ulaşmanın ve bilgiyle bütünleşmenin sırlarını keşifte dinin usulünün, usulünün, usulü yani din esaslarının esaslarıdır."

Dinin esası olan yegâne kaynak Kur'an'dır. 

"Hayalinde mülk, şeref ve ululuk. Fakat Azrail* “Git, evet, muradına erişirsin” demekte!" 

"Sabahı zuhura getiren, İsrafil* gibi, herkesi o diyardan sûret âlemine getirir;"

* Azrail kelimesi Kur'an'da geçmediği gibi Allahü Teala meleklerin gafil müşrikler tarafından kadın isimleriyle isimlendirildiklerini de bildirmektedir.

53/27 İnnellezine la yu'minune bil ahırati le yusemmunel melaiket tesmiyetel unsa 

( Kesinlikle o ahirete inanmayanlar, melekleri kadın isimleriyle isimlendiriyorlar. )

"Her çeşit din sâlikleri üstad* aramaksızın, peygamberlere tâbi olmaksızın işlerin âkibetlerini gördüler, kendi akıllarınca netice hakkında istidlâllerde bulundular da bu yüzden hata ve dalâlete düştüler."

* Hidayete ancak bir üstad / şeyh / mürşid ile erilebileceği telkini yani kula kulluk ( şirk ) telkini yapılmaktadır.

"Dağ bir aziz sûfi* olursa şaşılacak ne var? Mûsâ’nın cismi de bir kemik parçasından ibaretti."

"Sofilere* karşılarında yer verirlerdi. Zira onlar, can aynasıdırlar, hattâ aynadan da iyidirler."

* Sûfi / Sofi nedir? Sûfi / Sofi kelimesi kökü batı dillerindeki "Sophism" ( Bilgelik, Bilgi Sahibi Olma ) kelimesinin köküdür. Yani Sûfi / Sofi kelimesi "Bilge" anlamında kullanılmaktadır. Ancak Allah yolundaki insanı tanımlayan temel kavramlar olan Mü'min ve Müslim kelimelerinin yerine Sûfi / Sofi diye bir kavram oluşturulması dikkat çekmektedir.

"Tanrı dedi ki*: “Ey haramdan, şüpheli şeylerden sakınan! Kullarımın arasına gir ki bu suretle beni görme cennetine erişesin.”

"Tanrı dedi ki : “ Sana o devri onun için gösterdim, o halvetin yolunu onun için açtım”

"Tanrı dedi ki: Çocuk,anası kendisine kızsa bile yine anasına sarılır! "

"Tanrı dedi ki: Bu suali inkâr yüzünden, yahut gafletle ve nefsine uyarak sormuyorsun, biliyorum. "

"Tanrı dedi ki: Bu bilgiyi sen kimden aldın da bir harman meydana getiriyorsun? "

* Allahü Teala'nın kelamına şahit olunmuş gibi kurulan bu cümle ilginçtir.

"Âlemlerin Rabbinin mânalar denizi olan bin Şeyhi*, “ mâna Allah’dır” dedi."

* Şeyh / Mürşid, Alemlerin Rab'binin mana denizi olarak tanımlanıyor.

"Musa, senin devrinin parlaklığını, o devirdeki tecelli sabahının zuhurunu gördü de* ; 

“Yarabbi, o ne rahmet devri... o devir, rahmetten de ileri ... o devirde rüyet var. Musa’nı denizlere daldır da Ahmet’in devrinde izhar et’’ dedi.*"

"Musa dedi ki: Benim nispetim, Tanrı’nın şu toprak yurdunadır... asıl adım da onun kullarının en aşağısı."

"Musa,Tanrım bana bu temyizi sen verdin dedi... Tanrı dedi ki: Öyleyse bende nasıl olur da temyiz olmaz?" 

* Musa'nın konuşmasına şahit olunmuş gibi kurulmuş bir cümledir.

"Şeyh, Tanrı gibi* aletsiz işler görür. Müritlere sözsüz dersler verir."

* Şeyh, Tanrısallaştırılmaktadır.

"Bayezid o pirin huzuruna varıp oturdu, halini sordu ; onun hem fakir, hem de aile efradı çok olduğunu anladı. Pir, “ Ey bayezid nereye gidiyorsun gurbet pılı pırtısını nereye kadar çekip sürüyeceksin” dedi. 

Bayezid “ Hac mevsimi.. Kâbe’ye gidiyorum” diye cevap verdi. Pir dedi ki : “ Yol masrafı olarak yanında ne var?” 

Bayezid “ İki yüz dirhem gümüşüm var. Ridamın ucuna sımsıkı bağladım işte.” deyince, 

Pir, “ Etrafımda yedi kere tavaf et. Bu tavafı hac tavafından daha makbul bil. O dirhemleri de, ey cömert kişi, bana ver. Bil ki hac ettin muradın hâsıl oldu. 

Umre ettin ebedi ömre nail oldun, sâf bir hale geldin, Safa’ya koştun, Saiy erkânını yerine getirdin. 

Canının gördüğü Hak hakkı için ki o, beni kendi evinden daha üstün, daha makbul etmiştir; 

Kâbe her ne kadar onun lütuf ve ihsan evidir ama benim vücudum da onun sır evi. Tanrı, Kâbe’yi kurdu ama kurdu kuralı ona gitmedi. Halbuki bu eve, benim vücuduma, o ebedi diri olan Tanrı’dan başka kimse gelmedi. Beni gördün ya, bil ki Tanrı’yı gördün*; doğruluk Kâbe’sinin,hakikî Kâbe’nin etrafında tavaf ettin. Bana hizmet, Tanrıya itaat etmek, onu övmektir. Sakın Hakkı benden ayrı sanma. Gözünü iyi aç da bana öyle bak ki beşerde Tanrı nurunu göresin” dedi. 

Bayezid, o nükteleri dinledi, altın bir küpe gibi kulağına taktı. Bu yüzden derecesi yükseldi, fazileti arttı. Hakikat yolunun sonuna erişmiş olan Bayezid, artık ondan sonra bir son tasavvur edilemeyecek olan bir makama vardı. "

Yukarıdaki ifadeler açık şirk cümleleridir.

"Bir iri adam bir oğlanı ele geçirdi. Bu adam bana kast eder diye çocuğun yüzü sarardı.
Adam dedi ki “ Güzelim, emin ol.. sen benim üstüme bineceksin. Ben korkunç görünsem de aldırış etme, bil ki ben bir ibneyim. Deveye biner gibi bin üstüme, sür” "

Bu bölüm ise gayesi ve misali mechul olup ahlak dışı ifadeler içermektedir.

"O emîr, Şeyh’in kullarındandı. Şeyh’i tanıyıp hemen secde etti.*"

* Kulun kula secde etmesini telkin eden şirk ifadeleridir.

"Şeyh, derhal iğnesini denize attı ve yüce sesle iğneyi istedi. Yüz binlerce Tanrı balığı, her birinin ağzında birer altın iğne olduğu halde, Ey şeyh Tanrı’nın iğnelerini al, diye Tanrı denizinden baş çıkardı."

"Fakat şeyhe kılıç vuranın kılıcı, tersine dönüyor kendisini yaralıyordu. O hünerli şeyhin vücudunda bir eser bile görünmüyordu. Fakat dervişler perişan oldular, kanlara battılar. "

Mucize yapan, keramet sahibi Şeyh mesajı verilmektedir.

"Bundan önce yol gösteren bir şeyh vardı. Yeryüzünde adeta göğe mensup bir çırağdı. 
Ümmetler içinde peygambere benzer, halka cennet bahçelerinin kapılarını açardı.  Peygamber, “ İleri giden şeyh, kavminin arasında peygambere benzer*” dedi. "

"Onun şikâyeti, şikâyet değildir, onu ıslahtır... o şikâyet, peygamberlerin şikâyetine benzer."

* Şeyh / Pir / Mürşid, Peygamber konumunda addediliyor.

"Fakat şeyh, birisinin kötülüğünü söylerse bu, Tanrı emriyledir*, kızgınlığa, heva ve hevese uymadan değil!"

* Tanrı emriyle konuşan Şeyh !!!

"Bu, ne yıldız bilgisidir, ne remil, ne de rüya... Tanrı, doğrusunu daha iyi bilir ya, Tanrı vahyidir!*"

* Mesnevi'nin Tanrı vahyi! olduğu ifade edilmektedir.

"Lâtifsen. Gönlün aydınsa şunu iyice bil: Eşek götünü öpmede* bir lezzet yoktur! 
Faydasız yere bıyığını pis pis kokutur... yemek yemeksizin elbise, onun tenceresiyle kararır!"

* Bu tasvir misal ve kısas niteliği taşımayan mekruh bir cümleden ibaret görünmektedir.

"Şu halde yürü şeyhin, emrinin gölgesi altına git; sus emre uy*! 
Böyle yapmadın mı istidat ve kabiliyet sahibi bile olsan kâmilik davasına kalkıştığından değişir, çarpılır, istidat ve kabiliyetini kaybedersin! "

* Şeyhe / Pire / Mürşide koşulsuz biyad ve itaat mesajı verilmektedir. Oysa Kur'an'da Haberci ( Peygamber ) için dahi "Sen ancak bir uyarıcısın", "Senin üzerine olan ancak tebliğdir.", "Sen onlara vekil değilsin.", "Dinde zorlama yoktur." ayetleri yer almaktadır.

"Bir mürit pirinin huzuruna vardı. Pir, hay hayla ağlıyordu. 
Mürit şeyhi ağlıyor görünce o da ağlamaya koyuldu, gözünden yaşlar akmaya başladı. 
Şeyhin ışığı vurur, meşrebi akseder, müritlere bir neşe feyzidir gelir. Fakat bu feyiz müritlerden değildir, şeyhtendir.*
Bu hal, suda duran sepete, cama vuran ışığa benzer. Bu hali, kendilerinden bilirlerse noksanlıktır. 
Dedi ki: Ey bulut gibi habersiz ağlayan, bakışı ile adamı adam eden şeyhin* ağlamasına uyup hiçbir şeyden haberi olmaksızın ağlamaya koyulan! "

* Şeyhin mucizeleri devam ediyor.

"Keçiye mum iskemlesinde oynamak ve ayıya türlü türlü oyunlar bellettikleri gibi bir halayık da hanımın eşeğine insana yaklaşmayı * öğretmişti, onunla nefsini körledi. Yalnız, eşek ileri gitmesin diye yakınlaşacağı vakit eşeğin aletine bir kabak geçirirdi. Kadın, bu hali gördü, fakat kabağa dikkat etmedi. Halayığı, bir bahane ile uzak bir yere yolladı,ahıra girip eşeği kendisine yakınlaştırdı ve rezaletle ölüp gitti. Halayık, ansızın gelip görünce “A benim canım, a benim gözümün nuru,aleti gördün, kabağı niye görmedin. Maslahatı gördün, öbürünü niye görmedin?” diye feryada başladı. “Her noksanı olan Melundur. Yani her noksanı olan bakış ve anlayış melundur. Maksat, bu olmasaydı zahir gözü nakış olanlara, yani körlerle şaşılara acınmazdı. Halbuki onlara acınır, lanet edilmez. “Köre zahmet ve teklif yoktur” ayetini okusana. Bu ayet, körden teklifi de gidermiştir, laneti de kaldırmıştır, azarlamayı da, öfkelenmeyi de."

* Mesajı mechul ancak içeriği açıkça hayvanlarla cinsel ilişkiyi telkin eden ifadeler...

"Zaten şehvetten sarhoş olmuştu, hemen kapıyı kapadı, oh dedi. Yalnız kaldım, bağıra, bağıra şükredeyim.* Artık erkeklerin gah tam, gah yarım yamalak yakınlaşmasından kurtuldum. 
Kadının keçileri, sanki bini bulmuştu, öyle neşelendi. Eşeğin şehvet ateşiyle kararsız bir hale düştü. "

* İsterik bir kadının masturbasyon yapmasından ve hayvan ile ilişki fantezisinden bahsedilen bölüm.

"Nura ulaşmış şeyh, insana yol bildirir, sözünü nurla yoldaş eder."

Dikkat edileceği üzere sürekli Şeyh / Pir / Mürşid telkini söz konusudur.

"Bu şeyh de kapı kapı dolaşıp yalvarmadaydı. Halbuki şeyh için gökyüzünde yüzlerce kapı açıktı.*"
"Tanrı, yedinci göğe kadar toprak hazinelerini Şeyhe göstermişti."

* Şeyhe göklerin kapıları zaten açıkmış ve Rab'bin hazineleri Şeyhe gösterilmiş.

"Çuha da bir çarşaf giyip yüzünü örttü,kadınlar arasına karıştı.Kimse onu tanımıyordu. 
Bir kadın,vaız edene gizlice sordu:Kasıktaki kıllar,namazın bozulmasına sebep olur mu? 
Vaiz dedi ki:Uzun olursa namaz mekruh olur. 
Ya hamam otuyla,ya ustra ile traş etmen lazım ki namazın tamam olsun,kabul edilsin. 
Kadın:Ne kadar uzun olursa namazın kabul olmaz dedi. 
Vaız eden dedi ki:Bir arpa boyu uzun olursa traş etmek farzdır. 
Cuha,hemen kızkardeş dedi,bak bakalım,benim kasığımın kılı o kadar olmuş mu? Tanrı rızası için elini uzat da bir yokla. Bakalım,mekruh olacak kadar uzamış mı? 
Yanındaki kadın,Cuhanın şalvarına el atar atmaz eline aleti geldi. 
Derhal şiddetli bir nara attı.Hoca,sözüm gönlüne tesir etti dedi. 
Cuha dedi ki:Hayır,gönlüne tesir etmedi,eline tesir etti.A akıllı adam,gönlüne tesir etseydi vay haline! "
* Yine mesajı mechul ve ahlakdışı ifadelerin yer aldığı bir bölüm. Eşcinsellik ve hayvanla cinsel ilişkiden sonra bir başka fantezi de bu bölümde yer almaktadır.

"Peygamber dedi ki: Ey Sıddıyk, sana demedim mi ki bu ihsanda beni de ortak et. 
Ebubekir, biz dedi, ikimiz de senin kullarınız. Ben, onu senin rızan için azat ettim. 
Sen beni kul et,bana dostum de, de senden hiç azatlık istemem. 
Benim azatlığım sana kul olmamdır.* Sensiz olursam mihnetlere, azaplara uğrarım.
Ey Allah seçilmişi, bu seçilişinle dünyayı dirilttin. Halkın geri kalanlarını ileri götürdün, hele beni yok mu?"

* Kula kulluk yani şirk telkini içeren ifadeler. Ayrıca Peygamber dünyayı diriltmiş.

"Ormanlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa yine Mesnevi’nin biteceğini umma."*

* Kur'an'da Allah kelamı, kelimeleri için verilen müteşabih misal aynen kopyalanmak suretiyle Mesnevi'ye atfedilmiştir.

31/27 Ve lev enne ma fil erdı min şeceratin aklamün vel bahru yemüddühu min ba'dihı seb'atü ebhurin ma nefidet kelematüllah innellahe azızün hakım ( Ve şayet kesinlikle o yerdeki ağaçlar kalemler olsa ve deniz de ona destek olsa, ondan sonra da yedi deniz, Allah' ın kelimeleri tükenmez. Kesinlikle Allah yücedir hakimdir.





































































































































































































































































































6 Aralık 2018 Perşembe

Kan Dolaşımı ve Elektron Orbitleri

Bilimsel kaynaklar insan vücudundaki kan dolaşımının normal süresinin 10-"16" saniye aralığında olduğunu bildirmektedir.


https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0002870333901398

Kan dolaşımı süresini tanmlayan sayılardaki "7" ( döngü ) ve "8" ( sonsuz döngü ) nümerolojisi dikkat çekmektedir.

- Maksimum kan dolaşımı süresi 16 saniyedir. 1+6 = 7
- Kan dolaşımı süresi aralığı 10-16 saniyedir. 1+0+1+6 = 8

Atomun içinde, çekirdek etrafındaki elektronlar toplam "7" yörüngede dönerler. Bu yörüngeler K,L,M,N,O,P ve Q olarak kodlanmışlardır. / yörünge aynı zamanda 7 enerji seviyesini de ifade etmektedir.
                           

https://en.wikipedia.org/wiki/Electron_shell

4 Aralık 2018 Salı

Ses ve 8 Nümerolojisi

SES'i oluşturan 7 temel nota bulumaktadır.


Notaların yazılımında başta SOL ANAHTARI adı verilen ve düzenleme işlevi olan bir sembol de yer alır. Sol Anahtarı, 8 sayısına benzemesi ve dolayısıyla döngüyü sembolize etmesi açısından dikkat çekmektedir. "Anahtar" kelimesiyle tanımlanması ise yeni döngü kapısı açması anlamında sembolize edilmiş olabilir. Zira 7. nota olan Sİ sesinden sonra yeniden DO notası gelir ve yeni bir döngü başlar. Notalar okunduğunda ise ince DO sesi okunma ihtiyacı hissettirir.

Ses anlamına gelen "SAVT" kelimesi Kur'an'da "8" kere tekralanmaktadır.


17/64 Ve (1) estefziz (2) men (3) isteta'te (4) min (5) hüm (6) bi (7) SAVTi (8) ke ve eclib aleyhim bi haylike ve racilike ve şarikhüm fil emvali vel evladi veıdhüm ve ma yeıdühümüş şeytanü illa ğurura ( Ve onlardan kime istidatın olursa SESİN ile yerinden oynat, kımıldat. Atlarınla ve yayalarınla üzerlerine yönel. Onlara malda ve çocuklarda ortak ol. Onlara vaad et. Ve şeytan onlara aldatmanın haricinde vaad etmez. )

- SAVT kelimesi ilk kez 17. surede geçmektedir. ( 1+7 = 8 )
- SAVT kelimesinin ilk kez geçtiği ayetteki sıra numarası "8"'dir.
- SAVT kelimesinin ilk kez geçtiği ayetin kodunu (17/64 ) oluşturan rakamlar ile Savt kelimesinin bu ayetteki sıra numarası toplandığında yine "8" sayısına ulaşılmaktadır. ( 1+7+6+4+8 = 26 ... 2+6 = 8 )

“Do Re Mi Fa Sol La Si Do” olmak üzere 8 notalık ses periyodu “Octave” ( Oktav, Sekizli ) olarak anılmaktadır.

432 Hz'lik ses frekansı standart müzik ölçeğinde "8" Hz'e karşılık gelmektedir. 8 Hz Dünya gezegeninin temel frekansıdır. Dünyanın kalp atışı olarak da adlandırlan bu frekans Schumann Rezonansı olarak bilinir. 8 Hz evren ile yakın ilintisi bulunan, bilişsel ve spritüel açılım sağlayan ses frekansıdır. 

http://powerthoughtsmeditationclub.com/432hz-528hz-music-insight/


2 Aralık 2018 Pazar

İnsanların Çoğunluğu ...

İlahi bilgileri ve kutsal kitapları bilimsel, objektif ve dogmadan uzak bir yaklaşımla inceleyen, araştıran, anlamaya ve sonuçlara ulaşmaya çalışan insanlar gerçek mü'min ve müslim insanları yani "ilimde derinleşen inançlı kitap ehli" kitlesini oluşturmaktadırlar. Peki bu kitle diğer kitleye göre az mıdır? Çok mudur? Yoksa her iki kitlede eşit sayıya mı sahiptir? Kur'an'da inanan, teslim olan ve bilgi sahibi olan iyi insan kitlesinin azınlık olduğu, çoğunluğun ise 

inanmayan, 
günahkar, 
şükretmeyen, 
müşrik ( şirk koşan ), 
saptıran,
akıl etmeyen,  
cahil, 
zanna tabi olan, 
inkarcı ( kafir ),  
gerçeği bilmeyen, 
gerçek için isteksiz olan 
yalancı,
ve dönenlerden oluştuğu bildirilmektedir. 

Dolayısıyla "çoğunluğun görüşünün, düşüncesinin veya söylediğinin doğru ve haklı olacağı" yönündeki dogmatik inanç ta böylelikle batıl olmaktadır. Bu durum, materyalist, satanist ve müşrik mal tutkunları tarafından kurulmuş ve onlara kulluk eden "çoğunluk" tarafından dogmatik olarak kabul edilmiş mevcut dünya düzeninin de batıl ve aldatıcı olduğunu ortaya koymaktadır. 

İnsanların çoğunluğunun saptırılması misyonunu üstlenmiş olan İblis neferleri, toplumda lider konumunda algılanmak / algılatılmak suretiyle ve muhtelif örgütlenmeler ( finansal, dini, siyasi, sosyal vb. ) vesilesiyle  insanları cemaatler halinde gruplamakta, batıl doktrinler ile saptırmakta ve Allah yolundan uzaklaştırmaktadırlar.

2/100 ..... ekseruhüm la yü'minun ( .... onların çoğunluğu inanmazlar. )

2/109 .... Vedde kesırun min ehlil kitabi lev yerudduneküm min ba'di ımaniküm küffara ( Kitap sahiplerinden çoğu inancınız sonrasında sizi inkarcılara döndürmeyi arzular. )

2/243 ... ekseran nasi la yeşkürun ( insanların çoğunluğu şükretmezler. )

3/110 .... ekseruhümül fasikun ( .... onların çoğunluğu günahkarlardır. )

5/49 ... kesıran minen nasi le fasikun ( .... insanlardan çoğu günahkarlardır. )

5/71 ... amu ve sammu kesırun minhüm ( .... onlardan çoğu kör ve sağır oldular...)

5/81 .... kesıran minhüm fasikun ( .... onlardan çoğu günahkarlardır. )

5/103 .... ekseruhüm la ya'kılun ( .... Onların çoğunluğu akıl etmezler. )

6/37 .... ekserahüm la ya'lemun ( .... onların çoğunluğu bilmezler. )

6/111 .... ekserahüm yechelun ( .... çoğunluğu cahillik ederler. )

6/116 Ve in tütı'eksera men fil erdı yüdılluke an sebılillah in yettebiune illez zanne ve in hüm illa yahrusun ( Ve eğer yerdeki kimselerin çoğunluğuna itaat edersen, seni Allah yolundan saptırırlar. ...)

6/128 Ve yevme yahşurühüm cemıa ya ma'şeral cinni kad isteksertüm minel ins ..... ( Ve onların hepsini topladığı gün, "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunluğunu yoldan çıkardınız." der. .... )

7/131 .... ekserahüm la ya'lemun ( .... çoğunluğu bilmezler.  )

7/187 .... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğu bilmezler. )

8/34 .... ekserahüm la ya'lemun ( .... onların çoğunluğu bilmezler.  )

9/8 .... ekseruhüm fasikun ( .... Onların çoğunluğu günahkarlardır. )

9/34 ... kesıran minel ahbari ver ruhbani le ye'külune emvalen nasi bil batıli ve yesuddune an sebılillah.. ( .... bilginlerin ve rahiplerin bir çoğu insanların mallarını batıl için yerler ve Allah yolundan döndürürler. )

10/36 Ve ma yettebiu ekseruhüm illa zanna innez zanne .... ( Ve onların çoğunluğu zan haricindekine tabi olmazlar. .... )

10/55 .... ekserahüm la ya'lemun ( ....onların çoğunluğu bilmezler. )

10/60 .... ekserahüm la yeşkürun ( .... onların çoğunluğu şükretmezler. )

10/92 ....kesıran minen nasi an ayatina le ğafilun ( .... insanlardan çoğu ayetlerimizden habersizdirler. )

11/17 .... ekseran nasi la yü'minun ( .... insanların çoğunluğu inanmazlar. )

12/21 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

12/38 ... ekseran nasi la yeşkürun ( .... insanların çoğunluğu şükretmezler. )

12/40 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

12/68 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

12/103 Ve ma ekserun nasi ve lev haraste bi mü'minın ( Ve şayet şiddetle arzulasan da, insanların çoğunluğu inananlar değillerdir. )

12/106 Ve ma yü'minü ekseruhüm billahi illa ve hüm müşrikun ( Ve onların çoğunluğu, ortak koşanlar olmadan Allah’a  inanmazlar. )

13/1 .... ekseran nasi la yü'minun ( .... insanların çoğunluğu inanmazlar. )

16/38 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

16/75 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

16/83 .... ekseruhümül kafirun ( .... Onların çoğunluğu inkarcılardır. )

16/101  ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

17/89 ... eba ekserun nasi illa küfura ( .... insanların çoğunluğu ancak inkarda direttiler. )

17/93 ... eba ekserun nasi illa küfura ( .... insanların çoğunluğu ancak inkarda diretirler )

21/24 .... ekseruhüm la ya'lemunel hakka fe hüm mu'ridun ( .... onların çoğunluğu gerçeği bilmezler de onlar yüz çevirip dönenlerdir. )

23/70 .... ekseruhüm lil hakkı karihun ( .... Onların çoğunluğu gerçek için isteksizdirler, zorlanıp hoşlanmayanlardır. )

25/44 Em tahsebü enne ekserahüm yesmeune ev ya'kılun ..... ( Kesinlikle onların çoğunluğu dinleyecekler veya akıllanacaklar mı sanıyorsun? .... ) 

25/50 .... ekserun nasi illa küfura ( .... Ama insanların çoğunluğu ancak inkar ederek diretti. )

26/8 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değildir. )

26/67 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değillerdir. )

26/103 ....  ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değildirler. )

26/121 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değildirler. )

26/139 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değillerdir. )

26/158 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değildirler. )

26/174 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değillerdir. )

26/190 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değillerdir. )

26/223 ... ekseruhüm kazibun ( ... Onların çoğunluğu yalancılardır. )

27/61 ... ekseruhüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

27/73 ... ekserahüm la yeşkürun ( .... Onların çoğunluğu şükretmezler. )

28/13  ... ekseruhüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

28/57 .... eksera hüm la ya’lemun (.... onların çoğunluğu bilmezler. )

29/63 ... ekseruhüm la ya'kilun ( .... Onların çoğunluğu akıl etmezler. )

30/6 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

30/30 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

30/8 .... kesıran minen nasi bi likai rabbihim le kafirun ( ....  insanlardan çoğunluğu Rab’leriyle karşılaşmayı inkar edenlerdir. )

30/42 ... ekseruhüm müşrikın ( .... Onların çoğunluğu ortak koşarlar. )

31/25 ... ekseruhüm la ya'lemun (.... onların çoğunluğu bilmezler. )

34/28 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğu bilmezler. )

34/36 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğu bilmezler. )

34/41 .... ya'büdunel cinn ekseruhüm bihim mü'minun ( .... cinlere kulluk etmekteydiler. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı. )

37/71 Ve lekad dalle kablehüm ekserul evvelın ( Ve onlardan önce evvelkilerin çoğunluğu sapmışlardı. )
39/29  ... ekseruhüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

39/49  ... ekserahüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

40/57 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

40/59 ... ekseran nasi la yü'minun ( ....  insanların çoğunluğu inanmazlar. )

40/61 .... ekseran nasi la yeşkürun ( .... insanların çoğunluğu şükretmezler. )

41/4 .... a'rada ekseruhüm fe hüm la yesmeun ( .... Onların çoğunluğu yüz çevirip dönmüşlerdir de onlar duymazlar. )

43/78 .... ekseraküm lil hakkı karihun ( .... çoğunluğunuz gerçek için isteksizsinizdir. )

44/39  ... ekserahüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

45/26 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

49/4 ... ekseruhüm la ya'kılun ( .... Onların çoğunluğu akıl etmezler )

52/47  ... ekserahüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

57/26 ... kesirun minhüm fasikun ( .... onlardan çoğu günahkarlardı. )

57/27 ... kesirun minhüm fasikun ( .... onlardan çoğu günahkarlardı. )

30 Kasım 2018 Cuma

Döngü Sonu Ayetleri

Döngü sonunda kaba madde alemi olan dünyada vuku bulacak olaylar aşağıda yer alan ve "Ve iza ..." ifadesi ile başlayan 25 ayette özetlenmiştir. Özetin 25 ayette yer alması döngü sonunun nümerik ifadesi olan "7" ( 2+5 = 7 ) sayısı açısndan dikkat çekmektedir.

81/1 İzeş şemsu kuvviret ( Güneş dürüldüğünde. )
81/2 Ve izen nücümün kederet ( Ve yıldızlar bulandığında, )
81/3 Ve izel cibalu süyyiret ( Ve dağlar seyirtildiğinde, )
81/4 Ve izel işaru uttılet ( Ve yüklü develer bırakıldığında, )
81/5 Ve izel vühüşü huşiret ( Ve vahşi hayvanlar toplandığında, )
81/6 Ve izel biharu succiret ( Ve denizler ateşlenip kaynatıldığında, )
81/7 Ve izen nüfusu zuvvicet ( Ve nefisler eşleştirildiğinde, )
81/8 Ve izel mev'udetu suilet ( Ve vaadedilmiş kıza sual edildiğinde, )
81/10 Ve izes suhufü nuşiret ( Ve sahifeler yayıldığında, yayımlandığında, )
81/11 Ve izes sema'u kuşitat ( Ve gök soyulup açıldığında, )
81/12 Ve izel cahimü su'iret ( Ve cehennem ateşlendiğinde, )
81/13 Ve izel cennetu uzlifet ( Ve cennet yaklaştırıldığında, )
82/1 İzes semaun fetaret ( Gök yarıldığında, )
82/2 Ve izel kevakibun teseret ( Ve yıldızlar serilip saçıldığında, )
82/3 Ve izel biharu fucciret ( Ve deniz fışkırtılıp akıtıldığında, )
82/4 Ve izel kuburu bu'siret ( Ve kabirlerin içi dışına getirilip görünür olduğunda, )
84/1 İzes semaun şakkat ( Gök yarıldığında, )
84/2 Ve ezinet li rabbiha ve hukkat ( Ve Rab’bine kulak verdiğinde ve boyun eğdiğinde, )
84/3 Ve izel ardu müddet ( Ve yer uzatıldığında, )
84/4 Ve elkat ma fiha ve tehallet ( Ve içinde ne varsa attığında ve boşaldığında, )
84/5 Ve ezinet li rabbiha ve hukkat ( Ve Rab’bine kulak verdiğinde ve boyun eğdiğinde, )
99/1 İza zülziletil erdu zilzaleha ( Yer zelzelesiyle sarsıldığında. )
99/2 Ve ahracetil erdu eskaleha ( Ve yer ağırlıklarını çıkardığında. )
110/1 İza cae nasrullahi vel feth ( Allah' ın yardımı ve açılış geldiğinde, )
110/2 Ve raeyten nase yedhulune fi dinillahi efvace ( Ve insanların Allah' ın dinine bölükler halinde girdiklerini gördüğün zaman. )

İNDallah ( Allah'ın İNDi )

Arapça "İND" kelimesi "Yan, Taraf" anlamlarına geldiği gibi "Hissi ve manevi anlamda zaman ve mekan" anlamına da gelmektedir. Kur'an'da geçen "Allah'ın İndi" veya "İndimiz" ifadeleri Kelime, Ruh veya Madde alemine ( kainat ) ait olmayan, bu alemlerden münezzeh olan ve sonsuzluk kavramını içeren bir ortamı, bir kümeyi tanımlamakta gibidir.  

- "İnd" kelimesi Kur'an'da 197 kere geçmekte olup, bu frekans sayısının nümerolojik değeri "sonsuz yeni döngü"nün nümerik sembolü olan "8" sayısına eşittir. ( 1+9+7 = 17 ... 1+7 = 8 ) 

- "İnd" kelimesinin ilk kez geçtiği ayet ise Bakara suresinin 2/54 kodlu ayetidir. "İnd" kelimesi bu ayetteki 33. kelimedir. Ayet kodunu ve ayetteki kelime adedini oluşturan rakamların toplamlarının nümerolojik değeri yine "8" olmaktadır. ( 2+5+4+3+3 = 17 ... 1+7 = 8 )

"2/54" Ve (1) iz (2) kale (3) musa (4) li (5) kavmi (6) hı (7) ya (8) kavm (9) i (10) inne (11) küm (12) zalemtüm (13) enfüse (14) küm (15) bi (16) ittihazi (17) kümü (18) el (19) ıcle (20) fe (21) tubu (22) ila (23) BARİİ (24) küm (25) fe (26) aktülu (27) enfüse (28) küm (29) zaliküm (30) hayrun (31) leküm (32) İNDE (33) barii (34) küm (35) fe (36) tabe (37) aley (38) küm (39) inne (40) hu (41) hüve (42) et (43) tevvabü (44) er (45) rahim (46) ( Ve zamanında Musa kavmine "Ey kavmim siz buzağıyı kendinize edinerek kesinlikle nefislerinize zulmettiniz. O halde tevbe edip güzel yaratanınıza tabi olun da nefislerinizi öldürün. Bu, güzel yaratanınızın İNDİNDE size hayırlıdır." dedi. Böylece üzerinize tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )

- Ayet kodunun ( 2/54 ) nümerolojik değerinin 11 olması da döngü ve düalite kavramları açısndan önem arzetmektedir. ( 2+5+4 = 11 )

"İND" kelimesi diğer dillerinde de "İçinde, İçi, İçte olan" anlamlarına gelmektedir. 

İNTernal ( İçsel )
ENDoscopy 
ENDülüs / ANDAlucia
ENDokrin ( İç Salgı )


29 Kasım 2018 Perşembe

Hemmazların Zan ve Mal Tutkusu

Arapça'da "Hümeze" kelimesi "Arkadan konuşup çekiştirme", "Hemmaz" ise bu eylemi yapan kişiyi tanımlamaktadır. Her iki kelimenin de kökü olan "Hemz" kelimesi Kur'an'da Kalem ( 68 ) ve Hümeze ( 104 ) surelerinde geçmektedir.  

68/11 HEMMAZİN meşşain bi nemim ( ARKADAN KONUŞUP, ÇEKİŞTİREN, sadece akıl ve mantık )ile gerçeği bulacağını sanan, laf taşıyan. )
68/12 Menna'ın lil hayri mu'tedin esim ( Hayırdan meneden, hudutları aşan günahkar. )
68/13 Utüllin ba'de zalike zenim ( Sert, kaba bundan başka da aşağılık soysuz. )
68/14 En kane za MALİN ve benin ( MALI ve oğulları var diye. )

104/1 Veylün li külli HÜMEZETİN lümezeh ( Vay o ARKADAN KONUŞUP, ÇEKİŞTİREN,lerin hepsi için. )
104/2 Ellezi cemea MALEN ve addedeh ( O MALI toplayan ve onu adet adet sayan, )
104/3 Yahsebü enne MALEHU ahledeh ( MALININ onu ebedi kılacağını sanar. )

Ayetlerde dikkat çeken bir husus, "Hemz" kelimesinin "Mal Tutkusu" kavramı ile birlikte kullanılmış olmasıdır. Hakkında dedikodu yaptıkları ve arkalarından konuştukları insanlara karşı toplumda yanlış intibalar oluşmasına ve itibarlarının sarsılmasına sebebiyet veren "hemmazlar" bu yolla maddi menfaat sağlamayı ummaktadırlar. Hemmaz karakterlerin "Zan" ile yani delili olmadan iftira söylemlerinde bulunma özellikleri de öne çıkmaktadır.

6/116 Ve in tütı'eksera men fil erdı yüdılluke an sebılillah in yettebiune illez ZANNE ve in hüm illa yahrusun ( Ve eğer yerdeki kimselerin çoğunluğuna itaat edersen, seni Allah yolundan saptırırlar. Kesinlikle ancak ZANNA tabi olurlar ve kesinlikle onlar ancak saçmalarlar. )

Ayette "Zan" ile söylemlerde bulunarak insanları saptırmaya çalışan hemmaz kitlenin dünya nüfusunun çoğunluğunu oluşturduğu da vurgulanmaktadır.