7 Aralık 2017 Perşembe

Fahşa, Zina ve 9 Nümerolojisi

İlahi nümeroloji sisteminde "9" sayısı, Allah'ın yaratışının ve kurduğu sistemin sembolü olan "6" sayısının tersi olup, şeytani eğilimleri simgelemektedir.

"Fahşa" ( Ahlaksızlık ) kelimesi Kur'an'da ilk kez Bakara suresinin 2/169 kodlu ayetinde,  bir önceki ayetteki "şeytan" kelimesiyle ilintili olarak geçmektedir. Bu ayet nümerolojik açıdan incelendiğinde "9" nümerolojisi ortaya çıkmaktadır.

22/168 - Ya eyyühen nasü külu min ma fil erdı halalen tayyiben ve la tettebiu hutuvatiş ŞEYTAN innehu leküm adüvvün mübın ( Ey insanlar o yerde olanlardan helal ve temiz olarak yiyin. ŞEYTANIN adımlarına tabi olmayın. Kesinlikle o size apaçık düşmandır. )

2/169 - İnnema (1) ye'müru (2) küm (3) bi (4) es (5) sui (6) ve (7) el (8) FAHŞAİ (9) ve (10) en (11) tekulu (12) ala (13) allahi (14) ma (15) la (16) ta'lemun (17) ( O size kesinlikle kötülüğü ve ahlaksızlığı ve Allah’a  o bilmediklerinizi söylemenizi emreder. )

- "Fahşa" ( Ahlaksızlık ) kavramıyla bağlantılı olarak kurgulanmış 2/168 kodlu ayetteki "Şeytan" kelimesi 18. kelime olup, 18 sayısının nümerolojik değeri "9" ( 1+8 = 9 ) olmaktadır.

- "Fahşa" ( Ahlaksızlık ) kelimesinin Kur'an'da ilk kez geçtiği 2/169 kodlu ayetin kod numarasını oluşturan rakamların toplamlarının nümerolojik değeri "9" olmaktadır. ( 2+1+6+9 = 18 ... 1+8 = 9 )

- 2/169 kodlu ayette "Fahşa" ( Ahlaksızlık ) kelimesi "9". kelimedir.

Kur'an'da geçen "Zina" kelimesinin anlamı "Nikahsız cinsel ilişki" olarak bilinmektedir. Bu anlamı korumakla birlikte Zina kelimesinin daha derin bir anlamı olabilir mi?

Zinanın "İnsan ile cin arasındaki cinsel ilişki" olarak tanımlanması ve bu ilişkinin "ortak koşmak" suretiyle Allah'ı inkar etmek olarak addedilerek haram kılınması gibi....Ortak koşmanın "cinlere kulluk etmek" olduğu düşünüldüğünde onlarla kurulan cinsel ilişki de onlara kulluk etmek, hizmet etmek, Allah'ı inkar etmek ve Allah yerine cinlere inanmak anlamına gelmektedir. Zina kelimesi Arapça "Zny" kökünden gelmekte olup, bu kök İngilizcedeki "Deny" ( İnkar etmek ) kelimesine de kaynak oluşturmuş gibi görünmektedir.

İsra suresinin 17/64 kodlu ayetinde Allahü Teala'nın şeytana hitaben ;

İsra 17/64 - Vestefziz men isteta'te minhüm bi savtike ve eclib aleyhim bi haylike ve racilike ve şarikhüm fil emvali vel evladi veıdhüm ve ma yeıdühümüş şeytanü illa ğurura ( Ve onlardan kime istidatın olursa bağırman ile yerinden oynat, kımıldat. Atlarınla ve yayalarınla üzerlerine yönel. Onlara malda ve çocuklarda ortak ol. Onlara vaad et. Ve şeytan onlara aldatmanın haricinde vaad etmez. ) buyurulmaktadır. 

Ortak olma / koşma durumu karşılıklı olarak düşünüldüğünde insan da evlatta yani nesilde şeytanla ortaklık yapmakta yani ortak koşmaktadır.  

* "Zina" kelimesi Kur'an'da 9 kere tekrarlanmaktadır.
* "Zina" kelimesinin son kez geçtiği ayetin kod numarası ise 60/12'dir. ( 6+0+1+2 = 9 )
* Zina eden erkeğin ve kadının ancak zina eden kadın ve erkeği nikahlayabileceğini belirten ayetin kodu 24/3'tür. ( 2+4+3 = 9 )

İsra 17/32 - Ve la takrabüz zina innehu kane fahışeh ve sae sebıla ( Ve zinaya yaklaşmayın. Kesinlikle o ahlaksızcadır ve kötü yoldur. )

Nur 24/2 - Ez zaniyetü vez zanı feclidu külle vahıdin minhüma miete celdetin ve la te'huzküm bihima ra'fetün fı dınillahi in küntüm tü'minune billahi vel yevmil ahır vel yeşhed azabehüma taifetün minel mü'minın ( Zina eden kadın ve zina eden erkek, onlardan her birinin derisine yüz kez vurun. Eğer Allah’a ve sonraki güne inananlar iseniz, Allah' ın dini hakkında, onlardan dolayı sizi merhamet, acıma almasın. İnananlardan bir grup da onların azaplarına şahitlik etsinler. )

Nur 24/3 - Ez zanı la yenkihu illa zaniyeten ev müşriketen vez zaniyetü la yenkihuha illa zanin ev müşrik ve hurrime zalike alel mü'minın ( Zina eden erkek, zina eden veya ortak koşan kadından başkasını nikahlayamaz. Zina eden kadın, zina eden veya ortak koşan erkekten başkasını nikahlayamaz. Bu inananlara haram kılınmıştır. )

Furkan 25/68 - Vellezine la yed'une meallahi ilahen ahara ve la yaktülunen nefselletı harramellahü illa bil hakkı ve la yeznun ve men yef'al zalike yelka esama ( Ve onlar Allah ile birlikte başka ilahı çağırmazlar ve haksızca, gerçek sebep dışında, Allah' ın haram kıldığı o nefisleri öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa günahı karşılar, tutar. )


Mümtehine 60/12 - Ya eyyühen nebiyyu iza caekel mü'minatü yubayi'neke ala en la yuşrikne billahi şey'en ve la yesrıkne ve la yeznine ve la yaktülne evladehünne ve la yet'ine bi bühtanin yefterinehu beyne eydihinne ve erculihinne ve la ya'sıyneke fi ma'rufin fe bayi'hünne vestağfir lehünnallahe innallahe ğafurun rahiım

( Ey haberci, inanan kadınlar, Allah’a  hiçbir şeyi ortak koşmayacaklarını, hırsızlık yapmayacaklarını, zina etmeyeceklerini, çocuklarını öldürmeyeceklerini, elleri ve ayakları arasında uydurdukları iftirayı getirmeyeceklerini ve sana iyilikte isyan etmeyeceklerini beyan ederek sana geldiklerinde beyanlarını al. Onlara Allah' tan af iste. Kesinlikle Allah affedendir merhametlidir. )



Ortak koşmanın "cinlere kulluk etmek" olduğu düşünüldüğünde onlarla kurulan cinsel ilişki de onlara kulluk etmek ( hizmet etmek ) ve Allah yerine "cinlere inanmak" anlamına gelmektedir. Aşağıdaki ayetler bu açıdan önemlidir.

Sebe 34/41 - Kalu sübhaneke ente veliyyüna min dunihim bel kanu ya'büdunel cinn ekseruhüm bihim mü'minun

( "Sen yücesin. Sen onlardan başka dostumuzsun. Bilakis cinlere kulluk etmekteydiler. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı." derler. )
Zina edenlerin karşılıklandırılması esnasında "inananlardan" bir grubun şahitliği istenmektedir.

Nur 24/2 - Ez zaniyetü vez zanı feclidu külle vahıdin minhüma miete celdetin ve la te'huzküm bihima ra'fetün fı dınillahi in küntüm tü'minune billahi vel yevmil ahır vel yeşhed azabehüma taifetün minel mü'minın

( Zina eden kadın ve zina eden erkek, onlardan her birinin derisine yüz kez vurun. Eğer Allah’a ve sonraki güne inananlar iseniz, Allah' ın dini hakkında, onlardan dolayı sizi merhamet, acıma almasın. İnananlardan bir grup da onların azaplarına şahitlik etsinler. )

Kur'an'da ve İncil'de geçen ve ortak koşarak cinlere kulluk eden satanistlerden bahseden aşağıdaki ayetelerdeki 9 nümerolojisi de anlamlıdır.

41 Mark 15/25 İsa'yı çarmıha gerdiklerinde saat dokuzdu.

Neml 27/48 - Ve kane fil medıneti tis'atü rahtın yüfsidune fil erdı ve la yuslihun ( Ve şehirin içinde, yerde bozgun yapan ve iyileştirmeyen, iyileşmeyen dokuz çete vardı. )

İsra 17/101 - Ve lekad ateyna musa tis'a ayatin beyyinatin fes'el benı israıle iz caehüm fe kale lehu fir'avnü innı le ezunnüke ya musa meşhura

( Ve Musa' ya delil olarak dokuz ayeti verdik. O halde İsrailoğulları' na sual et. Zamanında onlara geldi de Firavun ona "Kesinlikle ben zannederim ki sen ey Musa,  sihirlenmişsin." dedi. ) * Cinlere kulluk eden Firavun ile ilgili ayette 9 ayetten bahis )

Sad 38/23 - İnne haza ehıy lehu tis'un ve tis'une na'ceten ve liye na'cetün vahıdetün fe kale ekfilnıha ve azzenı fil hıtab

( Kesinlikle bu benim kardeşim. Ona doksandokuz dişi koyun ve bana bir dişi koyun. "Onu bana ver." dedi. Beni söylemde yendi. ) * Mütekebbir müşrik satanistin koyun adedi 99.

9 rakamı, yukarıda yer alan tesbitler çerçevesinde Allah'ın ilahi mühürü ve yaratışın sembolü olan 6 rakamının tersi olarak düşünüldüğünde daha da anlam kazanmaktadır.

 Ayrıca 9 rakamının satanik nümerolojide anlam taşıdığı bilinmekte olup, aşağıdaki nümerolojik hesaplama tablosu da dikkat çekicidir.

"THE TABLE OF NINE

9x1=9
9x2=18/1+8=9
9x3=27/2+7=9
9x4=36/3+6=9
9x5=45/4+5=9
9x6=54/5+4=9
9x7=63/6+3=9
9x8=72/7+2=9
9x9=81/8+1=9

TABLE OF THE BEAST

666x1=666/6+6+6=18/1+8=9
666x2=1332/1+3+3+2=9
666x3=1998/1+9+9+8=27/2+7=9
666x4=2664/2+6+6+4=18/1+8=9
666x5=3330/3+3+3+0=9
666x6=3996/3+9+9+6=27/2+7=9
666x7=4662/4+6+6+2=18/1+8=9
666x8=5328/5+3+2+8=18/1+8=9
666x9=5994/5+9+9+4=27/2+7=9
666x10=6660

THE NINE BIO-SYSTEMS ( Kaynakta şeytanın biyolojik sistemi 9 bileşenle tanımladığından bahis söz konusudur.

I. Skeletal
II. Muscle
III. Nervous
IV. Digestive
V. Repiratory
VI. Circulatory
VII. Lymphatic
VIII. Endocrine
IX. Reproductive"

* Kur'an'da cinlerden olan İblis'in "soyağacı" anlamında da kullanılan "Şecer" ( Ağaç ) kelimesi 27 ( 2+7 = 9 ) kere tekrarlanmaktadır.


* İsra suresinin 17/60 kodlu ayetinde "Lanetlenmiş Ağaç" ifadesi yer almaktadır. Yani lanetlenmiş cin soyu tanımlanmaktadır. Bu ayette "Şecer" kelimesi 27. kelime olarak ilk kez 9 nümerolojisiyle ilintili frekansa sahip olarak geçmektedir.

İsra 17/60 - Ve (1) iz (2) kulna (3) leke (4) inne (5) rabbe (6) ke (7) ehata (8) bi (9) en (10) nas (11) ve (12) ma (13) cealna (14) er (15) ru'ya (16) elletı (17) erayna (18) ke (19) illa (20) fitneten (21) li (22) en (23) nasi (24) ve (25) eş (26) şecerate (27) el (28) mel'unete (29) fi (30) el (31) kur'an (32) ve (33) nühavvifü (34 hüm (35) fe (36) ma (37) yezıdü (38) hüm (39) illa (40) tuğyanen (41) kebira (42)

( Ve zamanında sana "Kesinlikle Rabb' in insanları kuşatmıştır." dedik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı ve o Kur'an' da lanetlenmiş ağacı insanlar için sınav olması haricinde oluşturmadık. Onları korkuturuz da onlara büyük azgınlık haricindekini artırmaz. )

* "Şecer" kelimesi son kez Vakia suresinin 56/72 kodlu ayetinde geçmektedir. ( 72 ... 7+2 = 9Bu ayet 9 kelimeden oluşmaktadır. Ayette ateşten yaratılmış olan İblis / Cin soyunun Allah tarafından inşa edildiği vurgulanmakta ve insanın cin soyu ile cinsel ilişkiye girmesi de "ateşin yakılması" olarak teşbih edilmektedir. 

Vakia 56/71 - E fe reeytümun nar elletiy turun

( Yaktığınız ateşi gördünüz mü? )

Vakia 56/72 - E (1) entüm (2) enşe'tüm (3) şecerete (4) ha (5) em (6) nahnü (7) el (8) munşiun (9)

( Onun ağacını siz mi inşa ettiniz? Biz miyiz inşa eden? ) *

( * Cinlerle zina ederek yakmamanız gereken ateşi yaktınız. Oysa cinlerin soylarını da biz oluşturduk. Sizin onlarla birleşerek melez bir soy oluşturmanız sizi helaka sürükleyecek. )

9 rakamının satanizmde ilahi mühür olan 6 rakamının tersi olarak kullanıldığı varsayıldığında "Kur'an" kelimesiyle ilgili ilginç bir durum ortaya çıkmaktadır. "Okuma" anlamına gelen "Kur'an" kelimesi Latin alfabesi itibarıyla 6 karakterden oluşmaktadır. Kur'an kelimesinin tersi ise "Senin Ateşin" anlamına gelen ve konu kapsamında da oldukça anlamlı olan "Na'ruk" kelimesini ortaya çıkarmaktadır. “Na’ruk” kelimesinin de 6 rakamının tersi olan 9 rakamını temsil ettiği düşünülebilir.

Kur'an'da 9 kere tekrarlanan 34 kelime bulunmaktadır. 34 x 9 işleminin sonucunun 306 olup, bu sayı üç adet 6 rakamının yanyana yazılmasıyla oluşan 666 rakamına yani Allah'a isyanı ve ortak koşmayı işaret eden sayıya işaret eder gibidir. Ayrıca 306 sayısının nümerolojik değeri de 3+0+6 = 9 olmaktadır.

Kur'an'da 9 kere tekrarlanan kelimeler aşağıda olup, olumsuz anlam içeren kırmızı ile işaretlenmiş kelimelerin anlamları dikkat çekicidir.

Arapça Kök
Türkçe
Frekans
adu
azmak/hududu aşmak
9
ame
yıl/bir yıl/sene
9
ane
şimdi
9
bekara
sığır/yarma
9
cenah
kanat/koyun/taraf
9
daim
daim
9
eynema
nerede/hani nerede/her nerede/nereye
9
ferc
yarık/çatlak/ayıp/kusur
9
haid
boş lafa dalan
9
hedy
hediye/kurbanlık
9
hünalike
burada/orada/şurada
9
hür
hür
9
irtab
şüphe etme
9
iveca
eğrilik
9
kazef
atış/bırakış/koyuş/sokuş/ortaya atış
9
kenz
hazine
9
levn
renk
9
meab
dönüş yeri/varış yeri
9
mübaya
alışveriş/satın alma
9
müdafa
defetme/savma/savunma/kovma
9
mütteki
yaslanıp oturan
9
nevm
uyku
9
nüzl
ağırlama/ikram/karşılık/misafirlik
9
ravasiye
dağlar
9
sari
koşma/yarışma
9
sebeb
sebep/vasıta
9
sehab
bulut
9
sirkat
çalma/hırsızlık
9
te
yüce
9
tuğyan
azgınlık
9
tüahız
sorgulama/sorumlu tutma/cezalandırma
9
unuk
boyun
9
zıbh
boğazlama/kesme/kesilecek hayvan
9
zina
zina
9

ALLAH kelimesini oluşturan harflerin Türk alfabesindeki sıra değerleri toplamı "42" , bu toplamın nümerolojik değeri ise"6"'dır. ŞEYTAN kelimesini oluşturan harflerin sıra değerleri toplamı "99" !!; 99 sayısının nümerolojik değeri ise 9+9 = 18 ... 1+8 = "9"'dur. Bu durum 6 ve 9 rakamlarının simgelediği zıtlık olgusunun ( Yin Yang ) ispatı niteliğindedir.

“9” rakamı filmlerde de satanizm ile ilintili olarak kullanılmaktadır. Aşağıda 2009 yılı yapımı olan ve Alien’lerin ( Şeytanlar ) Dünya’ya gelişini konu alan “District 9” isimli filmin afişi yer almaktadır.


Okült sembolizmdeki “Yin Yang” figürü de “6” ve “9” zıtlığını simgelemektedir. Yin Yang figüründe “6” sayısını sembolize eden alan “Beyaz, Aydınlık”, “9” sayısını sembolize eden alan ise “Siyah, Karanlık”’tır.


Yin Yang’ın içerdiği kavramları gösteren bir figür aşağıda yer almaktadır.






5 Aralık 2017 Salı

Ademoğulları

"Adem" kelimesi "Yokluk" anlamına gelmekte ve esas itibarıyla ruhsal olarak tam tekamüle erişmiş varlığı ifade etmektedir. Zira, bir varlık mevcudiyetini devam ettiriyorsa tekamül süreci de devam ediyor demektir. Tekamülün tamamlanması durumunda varlık, yokluk mertebesine erişerek Allahü Teala'nın indinde özü olan "Kelime" haline dönüşür. Ancak söz konusu tekamül süreci, insani algıyla sonsuza kadar devam edecek olan bir süreç olarak algılanır.

Kur'an'da yer alan "Beni Ademe" ( Ademoğulları ) tamlaması, Allahü Teala'nın "Ruh"'undan müteşekkil olan insanları tanımlayan tamlamadır. "Beni Ademe" ( Ademoğulları ) ifadesinin geçmekte olduğu ayetler incelendiğinde "6", "7", "8", "10" sayılarına ve "İkili Yedi" kavramına ilişkin nümerolojik bir yapı ortaya çıkmaktadır. ( Bu sayıların sembolize ettiği anlamlar "Sayıların Nümerolojik Anlamları" başlıklı bölümde incelenmişti. )

- "Beni Ademe" ( Ademoğulları ) ifadesi Kur'an'da "7" kere ve "7" ayette geçmektedir. Söz konusu 7 ayetin ilk 5 tanesi sure numarası "7" olan A'raf suresindedir.   

7/26 - Ya (1) benı (2) ademe (3) kad (4) enzelna (5) aley (6) küm (7) libasen (8) yüvarı (9) sev'ati (10) küm (11) ve (12) rışen (13) ve (14 libasü (15) et (16) takva (17) zalike (18) hayr (19) zalike (20) min (21) ayati (22) allahi (23) lealle (24) hüm (25) yezzekkerun (26) ( Ey Ademoğulları, size ayıplarınızı, çirkinliklerinizi gizleyip örtecek elbise ve süslenecek elbise indirdik. Sakınma elbisesi, işte hayırlı olan budur. Bu, Allah' ın ayetlerindendir. Umulur ki hatırlarlar. )

"Beni Ademe" ( Ademoğulları ) ifadesi ilk kez "7". surenin ( A'raf ) 26. ( 2+6 = 8 ) ayetinde geçmektedir. Ayette 26 ( 2+6 = 8 ) kelime bulunmaktadır.

7/27 - Ya (1) benı (2) ademe (3) la (4) yeftin (5) enne (6) küm (7) eş (8) şeytanü (9) kema (10) ahrace (11) ebevey (12) küm (13) min (14) el (15) cenneti (16) yenziu (17) an (18) hüma (19) libase (20) hüma (21) li (22) yüriye (23) hüma (24) sev'ati (25) hima (26) inne (27) hu (28) yera (29) küm (30) hüve (31) ve (32) kabılü (33) hu (34) min (35) haysü (36) la (37) teravne (38) hüm (39) in (40) na (41) cealna (42) eş (43) şeyatıne (44) evliyae (45) li (46) ellezıne (47) la (48) yü'minun (49) ( Ey Ademoğulları, şeytan, ana babanızı, ayıplarını, çirkinliklerini onlara göstermek için onların elbiselerini soyarak onları cennetten çıkardığı gibi sizi de kesinlikle fitnelemesin. Kesinlikle o, o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Kesinlikle biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık. )

Ayet numarası olan 27 sayısı "İkili Yedi" kavramının tezahürüdür. Ayetin 49 ( 7x7 ) kelimeden oluşmuş olması da yine "İkili Yedi" kavramının bir başka tezahürüdür. 

7/31 - Ya benı ademe huzu zıneteküm ınde külli mescidin ve külu veşrabu ve la tüsrifu innehu la yühıbbül müsrifın ( Ey Ademoğulları, her mescid içinde süslerinizi alın. Yiyin ve için ve fakat israf etmeyin. Kesinlikle O israf edenleri sevmez. )

Ayet kodundaki 7 ve 31 sayılarının çarpımı 217 sayısını vermekte olup, bu sayı Allah kelimesinin Kur'an'daki frekansı ( tekrar adedi ) olan 2,701 sayısındaki rakamları içermekte ve nümerolojik toplamı da "10" sayısını vermektedir. ( 2+1+7 = 10 )

7/35 - Ya benı ademe imma ye'tiyenneküm rusülün minküm yekussune aleyküm ayatı fe men itteka ve asleha fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun ( Ey Ademoğulları, size sizden resuller gelip size ayetlerimi anlattıklarında, kim Allah' tan sakınır ve kendini iyileştirirse, onlara korku yoktur. Onlar hüzünlenmezler. )

Ayet numarası 35 ( 3+5 = 8 ) olup, "Beni Ademe" ( Ademoğulları ) ifadesinin ilk kez geçtiği 7/26 kodlu ayetin ayet numarasında ( 26 ... 2+6 = 8 ) olduğu gibi "8" nümerolojisini içermektedir.

7/172 - Ve iz ehaze rabbüke min beni ademe min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim e lestü bi rabbiküm kalu bela şehidna en tekulu yevmel kıyameti inna künna an haza ğafilın ( Ve Rab’bin, Ademoğulları'ndan, bellerindeki sırtlarındaki soylarını alıp da onları nefisleri üzerine şahit kılarak "Ben sizin Rab’biniz değil miyim?" dediğinde, "Bilakis, şahidiz." dediler. Ayağa kalkış günü "Kesinlikle biz bundan habersiziz." dersiniz diye. )

Ayet numarasında yine, Allah kelimesinin Kur'an'daki frekansı ( tekrar adedi ) olan 2,701 sayısındaki rakamlar olan 1,2 ve 7 rakamları görülmektedir. ( 172 ... 1+7+2 = "10" )

17/70 - Ve lekad kerramna benı ademe ve hamelnahüm fil berri vel bahri ve razaknahüm minet tayyibati ve faddalnahüm ala kesırin min men halakna tefdıyla ( Ve Ademoğulları'nı iyi, faydalı yaptık. Onları karada ve denizde taşıdık. Onları temizlerden rızıklandırdık. Onları o yarattıklarımızdan çoğuna üstünlükle üstün kıldık. )

Ayetin sure numarası "8" ( 1+7 = 8 ), ayet numarası ise "7" ( 7+0 = 7 ) nümerolojisini içermektedir. Ayrıca "70" sayısı 7 ve 10 sayılarının çarpımı olup, insanın dünya hayatındaki yaklaşık 70,000 yıllık döngüsünü sembolize eder niteliktedir.

36/60 - E lem a'hed ileyküm ya benı ademe en la ta'büdüş şeytan innehu leküm adüvvün mübin ( “Şeytana kulluk etmeyin. Kesinlikle o size apaçık düşmandır.” diye size ahdetmedim mi ey Ademoğulları? )

Ayet kodunun nümerolojik değer "6" sayısını vermektedir. ( 3+6+6+0 = 15 ... 1+5 = "6" ). Ayrıca ayet numarasının nümerolojik değeri de "6" sayısını vermektedir. ( 60 ... 6+0 = 6 )

"Adem" kelimesinin Kur'an'da 25 ( 2+5 = 7 ) kere tekrarlanıyor olması da "7" nümerolojisi açısından önem arzetmektedir.










4 Aralık 2017 Pazartesi

Cudi

"Cudi" Türkiye'nin Şırnak ili sınırları içinde olan ve Nuh tufanı sonrasında, yağışın durması ve suların çekilmesiyle birlikte Nuh'un gemisinin üzerine oturduğu dağın ismidir.

Kök kelime olan "Cud" Cömert anlamına gelmekte olup, "Cudi" kelimesi ise "Cömertçe" anlamına gelmektedir.

Kaynaklara göre Cudi Dağı'nın yüksekliği 2,089 metredir. ( Yüksekliğin nümerolojik değeri "10" sayısını vermektedir. ( 2+0+8+9 = 19 ... 1+9 = "10" )

https://en.wikipedia.org/wiki/Mount_Judi

                                                                      
                                   Cudi Dağı

Kur'an'da "Cudi" kelimesi ilk ve son kez Hud suresinin 11/44 kodlu ayetinde geçmektedir.

"11/44" - Ve kıle ya erd ubleıy maeki ve ya semaü akliıy ve ğıdal maü ve kudıyel emru vestevet alel CUDİYYİ ve kıle bu'den lil kavmiz zalimın ( Ve "Ey yer suyunu yut ve ey gök onu yiyip men et." denildi. Su çekildi. İş yapıldı. CUDİ'nin üzerine seviyelendi. "Zalimler kavmi uzak olsun." denildi. )

Ayetin kod numarasını oluşturan rakamların toplamları ( 1+1+4+4 = 10 ) ile Cudi Dağı'nın yüksekliğinin nümerolojik değerinin "10" sayısına eşit olması dikkat çekmektedir.


Arafat

"Arafat" ovası Mekke'nin "20" km güneydoğusunda yer alan bir ovadır. Bu ovada yer alan ve granit kayaçlardan oluşmuş olan Arafat Dağı islami kaynaklara göre Haberci Muhammed'in müslimlere veda konuşmasını yapmış olduğu tepedir.

https://en.wikipedia.org/wiki/Mount_Arafat

Kur'an'da "Arafat" kelimesi ilk ve son kez Bakara suresinin 2/198 kodlu ayetinde geçmektedir.

"2/198" - Leyse aleyküm cünahun en tebteğu fadlen min rabbiküm fe iza efadtüm min ARAFATİN fezkürullahe ındel meş'aril haram vezküruhü kema hedaküm ve in küntüm min kablihı le mined dallın ( Eğer Rab’binizden üstünlüğü lütfu isterseniz üzerinize günah yoktur. ARAFAT' tan geldiğinizde, haram yerinin indinde Allah’ ı hatırlayın. Onu, o sizi yönlendirdiği gibi hatırlayın. Kesinlikle ondan önce sapmışlardan olmuştunuz. )

Ayet kodunu oluşturan rakamların toplamının "20" olması ( 2+1+9+8 = 20 ), Arafat'ın Mekke'ye olan 20 km.'lik uzaklığının ayette nümerolojik olarak bildirildiği izlenimi oluşturnmaktadır.

                                                                       
                                Arafat Dağı

3 Aralık 2017 Pazar

Aileler

Kur'an ayetlerinde "Ehl" ( Aile ) kavramı, inananların oluşturduğu topluluk olarak tanımlanmaktadır. Madde alemi olan dünya hayatında insanların, aralarındaki soy bağlarına istinaden tanımladıkları "aile" kavramının ruh aleminde herhangi bir hükmü olamayacağı, sadece inanan temiz kulların aralarında bir "aile" oluşturabileceği belirtilmektedir.

49/10 - İnnemel MÜ'MİNUNE IHVETÜN fe aslihu beyne ehaveyküm vettekullahe lealleküm türhamun ( Kesinlikle İNANANLAR KARDEŞTİRLER. O halde kardeşlerinizin aralarını iyileştirin. Allah' tan sakının. Umulur ki merhamet edilirsiniz. )

"İnananların kardeş olduklarını" bildiren 49/10 kodlu ayetteki "İkili Yedi" nümerolojisi de dikkat çekmektedir. ( 4+9+1+0 = 14 ... 2x7 veya 7+7 ). Sure numarası olan 49 'da bu noktada önem arzetmektedir. 7x7 = 49 )

84/7 - Femma men utiye kitabehu bi yeminihi ( O halde o kitabı sağından verilen, )
84/8 - Fe sevfe yuhasebu hısaben yesiren ( Artık yakında kolay hesapla hesap sorulur. )
84/9 - Ve YENKALİBU İLA EHLİHİ mesruren ( Ve sevinçli olarak AİLESİNE DÖNER. )

11/45 - Ve nada nuhun rabbehu fe kale rabbi innebnı min EHLI ve inne va'dekel hakku ve ente ahkemül hakimın ( Ve Nuh Rab’bine seslendi de "Rab’bim kesinlikle oğlum AİLEMDENDİ. Senin vaadin kesinlikle gerçektir. Sen hakimlerin en hakimisin." dedi. )
11/46 - Kale ya nuhu innehu LEYSE MİN EHLİK innehu amelün ğayru salihın fe la tes'elni ma leyse leke bihı ılm innı eızuke en tekune minel cahilın ( "Ey Nuh, KESİNLİKLE O SENİN AİLENDEN DEĞİLDİ. Kesinlikle o iyi olmayanı yaptı. O halde, o sana asla ilmi olmayanı bana sual etme. Kesinlikle ben seni cahillerden olursun diye öğütlerim." dedi. )

Nuh'un oğlu Allah'a isyan ettiği için Nuh'un ailesinden sayılmamaktadır.

36/47 - Ve iza kıle lehüm enfiku min ma razekakümüllahü kalellezine keferu lillezine amenu e nut'ımü men lev yeşaüllahü at'amehu in entüm illa fı dalalin mübın ( Ve onlara "Allah' ın o sizi rızıklandırdıklarından harcayın." denildiğinde, o inkar edenler o inananlara "Allah' ın şayet dilerse yedireceği kimseye biz mi yedireceğiz? Kesinlikle siz ancak apaçık sapıklık içindesiniz." derler. )
36/48 - Ve yekulune meta hazel va'dü in küntüm sadikın ( Ve "Eğer doğrular iseniz, ne zaman bu vaad?" derler. )
36/49 - Ma yenzurune illa sayhaten vahıdeten te'huzühüm ve hüm yehıssımun ( Onlar tartışıp hasımlaşırlarken, çekişirlerken onları yakalayan tek bir çığlık haricindekine bakmazlar.  )
36/50 - Fe la yestetıy'une tevsıyeten ve la ila EHLİHİM YARCİUN ( Artık emretmeye istidadları olmaz ve AİLELERİNE DÖNEMEZLER.  )

48/12 - Bel zanentüm en len YENKALİBER rasulü vel mü'minune ila EHLIHİM ebeden ve züyyine zalike fı kulubiküm ve zanentüm zannes sev' ve küntüm kavmen bura ( Bilakis resul ve inananlar ebediyen AİLELERİNE DÖNEMEZLER zannettiniz. Bu kalplerinizin içine süslü göründü ve kötü zanla zannettiniz. Helak olan kavim oldunuz. )

Ayetlerde, inanan kulların, öz ortamları olan ruh aleminde diğer inananlar ile bir aile oluşturacakları belirtilmektedir.

İncil ayetleri ise konuyu Haberci İsa'nın söylemiyle açıkça ortaya koymaktadır.

40 Matta 12/47 Birisi İsa'ya, "Bak, annenle kardeşlerin dışarıda duruyor, seninle görüşmek istiyorlar" dedi.
40 Matta 12/48 İsa, kendisiyle konuşana, "KİMDİR ANNEM, KİMDİR KARDEŞLERİM?" karşılığını verdi.
40 Matta 12/49 Eliyle ÖĞRENCİLERİNİ göstererek, "İŞTE ANNEM, İŞTE KARDEŞLERİM" dedi.
40 Matta 12/50 "GÖKLERDEKİ BABAMIN İSTEĞİNİ KİM YERİNE GETİRİRSE, KARDEŞİM, KIZKARDEŞİM VE ANNEM ODUR."





Gözlerle Kalplerin Yer Değiştirmesi

Madde aleminde ve maddi anlamda "Görmek" eylemini sağlayan organ "Göz" olarak algılansa da ruh aleminde ve ruhsal anlamda görmenin "Kalp" organı ile gerçekleştiği ayetlerde bildirilmektedir. Zira vicdanın ve duyguların merkezi olan "Kalp", insanın Öz Varlığının temsili olup, bilinen maddi anlamının ötesinde sembolik ve okült anlamlar ihtiva etmektedir. ( Hatırlanacağı üzere evvelki bölümlerde insan bedenindeki veri kayıt merkezinin beyin değil kalp olduğuna değinilmişti. )

Hacc suresinin 46. ayetinde, kalbiyle görebilme yetisine erişememiş varlıkların gerçeği asla göremeyecekleri ve ruhsal tekamül sürecinde başarılı olamayacakları bildirilmektedir.

22/46 - E fe lem yesıru fil erdı fe tekune lehüm kulubün ya'kılune biha ev azanün yesmeune biha fe inneha la ta'mel ebsaru ve lakin ta'mel kulubülletı fis sudur ( O halde yerde gezmiyorlar mı? Onu akıl etmeye kalpleri veya onu duymaya kulakları olsun. Kesinlikle gözler kör olmaz ve lakin göğüslerin içindeki o kalpler kör olur. )

Hesap gününde, insanın sınav olarak deneyimlediği madde aleminde ( dünya hayatında ) yaptıkları kalbi vasıtasıyla kendisine gösterildiğinde, gerçeği görüp anlar ve hatalarını idrak eder. Bu husus ayetlerde "Kalpler ile gözlerin yer değiştirmesi" ifadesiyle yer almaktadır.

6/110 - Ve nükallibü ef'idetehüm ve ebsarahüm kema lem yü'minu bihı evvele merratin ve nezeruhüm fı tuğyanihim ya'mehun ( Ve biz onların kalplerini ve gözlerini döndürürüz de ilk keresinde inanmadıkları gibi ona inanmazlar. Onları azgınlıkları içinde görüşsüzce dolaşmaya bırakırız. )

24/37 ve 50/22 kodlu ayetlerde döngü sonunda ( Yevmel Kıyamet ( Ayağa Kalkış Günü ) ) insanların gerçek anlamda görmeyi sağlayan kalpleri ile görmeye başlayacakları, dünyanın bir yanılsama ve aldanma ortamı olduğunu idrak edeceklerinden bahsedilmektedir.

24/37 - Ricalün la tülhıhim ticaratün ve la bey'un an zikrillahi ve ikamis salati ve ıtaiz zekati yehafune yevmen tetekallebü fıhil kulubü vel ebsar ( Erkeklerdir ki, ne ticaret, ne de alışveriş onları Allah' ı hatırlamaktan, duaya kalkmaktan, zekatı vermekten alıkoymaz. İçinde kalplerin ve gözlerin dönerek yer değiştireceği günden korkarlar. )

50/22 - Lekad kunte fi ğafletin min haza fe keşefna anke ğıtaeke fe besarukel yevme hadid
( Bundan habersizlik içinde oldun. Üzerinden örtünü kaldırdık. Artık bugün gözün, görüşün keskindir. )

Madde alemindeki zahiri ve aldatıcı görüşün sembolü Göz, ruh alemindeki batıni ve gerçek görüşün sembolü Kalptir. Madde algısının oluşabilmesi dahi ruha bağlıdır. Bu husus İncil'de Göksel Beden / Ruhsal Beden ve Doğal Beden ve Yaşam Veren Ruh kavramlarıyla yer alır.

46 1 Corinthians 15 44 DOĞAL BEDEN olarak gömülür, RUHSAL BEDEN olarak diriltilir. Doğal beden olduğu gibi, ruhsal beden de vardır.

46 1 Corinthians 15 45 Nitekim şöyle yazılmıştır: "İlk insan Adem YAŞAYAN CAN oldu." Son Adem'se YAŞAM VEREN RUH oldu.

46 1 Corinthians 15 46 Önce ruhsal olan değil, doğal olan geldi. Ruhsal olan sonra geldi.

46 1 Corinthians 15 47 İlk insan YERDEN, yani topraktandır. İkinci insan GÖKTENDİR.

46 1 Corinthians 15 48 Topraktan olan insan nasılsa, TOPRAKTAN olanlar da öyledir. Göksel insan nasılsa, GÖKSEL olanlar da öyledir.

46 1 Corinthians 15 49 Bizler TOPRAKTAN OLANA nasıl benzediysek, GÖKSEL OLANA da da benzeyeceğiz.


2 Aralık 2017 Cumartesi

İkizler ve İkili Yedi

Bilimsel kaynaklar "7" farklı "İkiz" çeşidi olduğunu belirtmektedir.

1- İdentical ( Özdeş )
2- Fraternal ( Kardeşsel )
3- Half Identical ( Yarı Özdeş )
4- Mirror Image ( Ayna Görüntüsü )
5- Mixed Chromosome ( Karışık Kromozom )
6- Superfecundation ( Süperdöllenme )

7- Superfetation ( Süperfötüslenme )


http://www.mindblowing-facts.org/2013/07/there-are-7-different-kinds-of-twins-identical-fraternal-half-identical-mirror-image-twins-mixed-chromosome-twins-superfecundation-and-superfetation/


Evvelki bölümlerde incelenmiş olan Kur'an'daki "İkili Yedi" kavramı çerçevesinde "İkizlerin" de "7" çeşidinin olması dikkat çekmektedir.

15/87 - Ve lekad ateynake SEB'AN MİNEL MESANI vel kur'anel azım ( Ve biz sana İKİLİLERDEN YEDİYİ ve büyük Kur'an' ı verdik. )





Dönüşünüz O'nadır.

Yartılış döngüsünün nihai durak noktası Allah'ın indindeki adem ( yokluk ) mertebesi olup, bu husus Kur'an ayetlerinde "10", "66"  ve "8" nümerolojisi vesilesiyle bildirilmiştir.

"Allah'a / O'na döndürülürsünüz" kavramı 55 ayette geçmektedir. ( 5+5 = 10 ) ( Ayrıca Allah'ın sıfatlarından biri olan Rahman kelimesinin ismini verdiği surenin numarası da 55'tir. ) 

"O'na döndürülürsünüz" ifadesi ilk kez Bakara suresinin 28 numaralı ayetinde geçmektedir. ( 2+8 = 10 )

2/28 - Keyfe tekfürune billahi ve küntüm emvaten fe ahyaküm sümme yümıtüküm sümme yuhyıküm sümme ileyhi türceun - Allah’ ı nasıl inkar edersiniz? Ve ölülerdiniz de sizi diriltti. Sonra sizi öldürür. Sonra sizi diriltir. Sonra O'na döndürülürsünüz.
2/46 - Ellezine yezunnune ennehüm mülaku rabbihim ve ennehüm ileyhi raciun - Onlar kesinlikle Rab’lerine kavuşacaklarını ve kesinlikle onlar O'na döneceklerini sezerler.
2/156 - Ellezine iza esabethüm müsıbetün kalu inna lillahi ve inna ileyhi raciun - Onlar onlara musibet isabet ettiğinde, "Kesinlikle biz Allah içiniz ve kesinlikle biz O'na döneceğiz." derler.
2/245 - Menzellezi yukridullahe kardan hasenen fe yüdaıfehu lehu ad'afen kesırah vallahü yakbidu ve yebsut ve ileyhi türceun - Kim Allah’a  güzel borcu borç verirse, ona kat kat çokça artırır. Allah daraltıp meşakkat verir ve genişlik verir ve O'na döndürülürsünüz.
2/281 - Vetteku yevmen türceune fıhi ilellahi sümme tüveffa küllü nefsin ma kesebet ve hüm la yuzlemun - İçinde Allah’a  döndürüleceğiniz günden sakının. Sonra tüm nefislere ne kazandılarsa vefa edilir. Onlara zulmedilmez.
3/55 - İz kalellahü ya ıysa innı müteveffıke ve rafiuke ileyye ve mütahhiruke minellezine keferu ve caılüllezınettebeuke fevkallezıne keferu ila yevmil kıyameh sümme ileyye merciuküm fe ahkümü beyneküm fıma küntüm fıhi tahtelifun - Zamanında Allah, "Ey İsa kesinlikle ben seni vefat ettireceğim ve seni kendime yükselteceğim ve seni o inkar edenlerden temizleyeceğim ve o sana tabi olanları ayağa kalkış gününe kadar o inkar edenlerin üstünde kılacağım. Sonra dönüşünüz banadır. Böylece o ihtilafa düşmüş olduğunuz hakkında aranızda hükmederim." dedi.
3/83 - E fe ğayra dınillahi yebğune ve lehu esleme men fis semavati vel erdı tav'an ve kerhen ve ileyhi yürceun - Yani, göklerde ve yerde kim varsa isteyerek veya istemeyip zorlanarak O’na teslim olmuşken, Allah’ ın dininden başkasını mı ararlar? Ve O'na döndürülürler.
5/18 - Ve kaletil yehudü ven nesara nahnü ebnaüllahi ve ehıbbaüh kul fe lime yüazzibüküm bi zünubiküm bel entüm beşerun min men halak yağfiru li men yeşaü ve yüazzibü men yeşa' ve lillahi mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma ve ileyhil mesır - Ve Yahudiler ve Nasıralılar, "Biz Allah' ın oğulları ve sevgilileriyiz." dediler. De ki: "O halde niçin günahlarınızdan ötürü size azap ediyor? Bilakis, siz de O’nun yarattıklarından birer insansınız. O dilediği kimseye af eyler ve dilediği kimseye azap eder. Göklerin, yerin ve o aralarındakilerin mülkü Allah içindir. Dönüş O’nadır."
5/48 - Ve enzelna ileykel kitabe bil hakkı müsaddikan li ma beyne yedeyhi minel kitabi ve mühayminen aleyhi fahküm beynehüm bima enzelellahü ve la tettebı' ehvaehüm an ma caeke minel hakk li küllin cealna minküm şir'aten ve minhaca ve lev şaellahü le cealeküm ümmeten vahıdeten ve lakin li yeblüveküm fı ma ataküm festebikul hayrat ilellahi merciuküm cemıan fe yünebbiüküm bima küntüm fıhi tahtelifun - Ve sana da, kitaplardan o ondan öncekileri doğrulayan ve onları kollayan kitabı gerçek ile indirdik. O halde, onların aralarında Allah' ın indirdiği ile hükmet. Onların heveslerine tabi olarak, sana o gerçekten gelen üzerine sapma. Biz, sizlerden herkes için yol ve usül oluşturduk. Şayet Allah dileseydi sizi tek topluluk kılardı. Lakin o size verdikleri hakkında sizi sınamak içindi. Öyleyse hayırlara ilerleyin. Hepinizin dönüşü Allah’a dır. Artık, o hakkında ihtilafa düştüklerinizi size o haber verir.
5/105 - Ya eyyühellezine amenu aleyküm enfüseküm la yedurruküm men dalle iz ehtedeytüm ilellahi merciuküm cemıan fe yünebbiüküm bima küntüm ta'melun - Ey o inananlar, nefsiniz sizin üzerinizedir. Sapık kimseler, siz yönlenmişken size zarar veremezler. Hepinizin dönüşü Allah’a dır. Artık o yapmakta olduklarınızı size haber verir.
6/36 - İnnema yestecıbüllezıne yesmeun vel mevta yeb'asühümüllahü sümme ileyhi yürceun - Kesinlikle ki o dinleyenler kabul ederler. Ölüler, Allah onları diriltir, sonra O'na döndürülürler.
6/60 - Ve hüvellezi yeteveffaküm bil leyli ve ya'lemü ma cerahtüm bin nehari sümme yeb'asüküm fıhi li yukda ecelün müsemma sümme ileyhi merciuküm sümme yünebbiüküm bima küntüm ta'melun - Ve sizi gece vefat ettiren ve gündüz ne açığa çıkardığınızı bilen, sonra isimlendirilmiş belirli vade tamamlansın diye onun içinde sizi dirilten O'dur. Sonra dönüşünüz O’nadır. Sonra o yapmakta olduklarınızı size haber verir.
6/62 - Sümme ruddu ilellahi mevlahümül hakk ela lehül hukmü ve hüve esraul hasibın - Sonra gerçek dostları Allah’a  döndürülürler. İyi bilin ki hüküm O’nadır. O hesap görenlerin en hızlısıdır.
6/108 - Ve la tesübbüllezıne yed'une min dunillahi fe yesübbullahe adven bi ğayri ılm kezalike zeyyenna li külli ümmetin ameleühüm sümme ila rabbihim merciuhüm fe yünebbiühüm bima kanu ya'melun - Ve onların o Allah' tan başka çağırdıklarına sövmeyin ki ilimsizce düşmanlıkla Allah’a  sövmesinler. Biz her topluluk için çalışmalarını işte böyle süsledik. Sonra dönüşleri Rab’lerinedir. O onlara o yapmış olduklarını haber verir.
6/164 - Kul e ğayrallahi ebğıy rabben ve hüve rabbü külli şey' ve la teksibü küllü nefsin illa aleyha ve la teziru vaziratün vizra uhra sümme ila rabbiküm merciuküm fe yünebbiüküm bima küntüm fıhi tahtelifun - De ki: "O herşeyin Rab’bi iken, Rab olarak Allah' tan başkasını mı arayayım? Her nefis kendi üzerine olması haricinde kazanmaz. Kendi ağırlığını, yükünü taşıyan başkasının ağırlığını, yükünü taşımaz. Sonra dönüşünüz Rab’binizedir. Artık o hakkında ihtilaf etmiş olduğunuzu size haber verir."
7/125 - Kalu inna ila rabbina münkalibun - "Kesinlikle biz Rab’bimize döneceğiz." dediler.
9/105 - Ve kulı'melu fe se yerallahü ameleküm ve rasulühu vel mü'minun ve se türaddune ila alimil ğaybi veş şehadeti fe yünebbiüküm bima küntüm ta'melun - Ve de ki: "Çalışın, böylece Allah, O’nun resulü ve inananlar yaptıklarınızı görecek ve gaybı ve şahitliği bilene döndürüleceksiniz. Artık o, yapmakta olduklarınızı size haber verecek."
10/4 - İleyhi merciuküm cemıa va'dellahi hakka innehu yebdeül halka sümme yüıydühu li yecziyellezine amenu ve amilus salihati bil kıst vellezine keferu lehüm şerabün min hamımin ve azabün elımün bima kanu yekfürun - Dönüşünüz topluca O’nadır. Allah’ ın vaadi gerçektir. Kesinlikle yaratışı o ortaya çıkarıp başlatır. Sonra o inananları ve adaletle iyilik yapanları karşılıklandırmak için onu döndürür, diriltir. O inkar edenler, inkar etmiş olmalarından dolayı onlara kaynar sudan içecek ve elim azap vardır.
10/23 - Fe lemma encahüm iza hüm yebğune fil erdı bi ğayril hakk ya eyyühennasü innema bağyüküm ala enfüsiküm metaal hayatid dünya sümme ileyna merciuküm fe nünebbiüküm bima küntüm ta'melun - Böylece onları kurtardığında, o zaman onlar yerde haksızca azarlar. Ey insanlar, kesinlikle azgınlıklarınız nefislerinizedir. Dünya hayatının faydasıdır. Sonra dönüşünüz bizedir. Artık o yapmakta olduklarınızı size haber veririz.
10/30 - Hünalike teblu küllü nefsin ma eslefet ve ruddu ilellahi mevlahümül hakkı ve dalle anhüm ma kanu yefterun - Burada tüm nefisler o geçmişte yaptıklarını denerler. Gerçek dostları Allah’a  döndürülürler. O uydurdukları onlardan sapmıştır.
10/56 - Hüve yuhyı ve yümıtü ve ileyhi türceun - O diriltir, öldürür ve O'na döndürülürsünüz.
11/4 - İlellahi merciuküm ve hüve ala külli şey'in kadır - Dönüşünüz Allah’a dır. O herşeye gücü yetendir.
11/18 - Ve men azlemü min men iftera alellahi keziba ülaike yu'radune ala rabbihim ve yekulül eşhadü haülaillezıne kezebu ala rabbihim ela la'netüllahi alez zalimın - Ve Allah’a  yalan uydurandan daha zalim kimdir? İşte onlar Rab’lerine döndürülüp arzolunurlar. Şahitler "İşte bunlar o Rab’lerini yalanlayanlardır." derler. İyi bilin ki Allah' ın laneti zalimler üzerinedir.
11/34 - Ve la yenfeuküm nushıy in eradtü en ensaha leküm in kanellahü yürıdü en yuğviyeküm hüve rabbüküm ve ileyhi türceun - Ve "Eğer Allah sizi azdırmak istediyse, eğer size nasihat etmeyi istesem de nasihatım size fayda etmez. Rab’biniz O' dur ve O'na döndürülürsünüz."
11/88 - Kale ya kavmi e raeytüm in küntü ala beyyinetin min rabbi ve razekanı minhü rizkan hasena ve ma ürıdü en ühalifeküm ila ma enhaküm anh in ürıdü illel ıslaha mesteta't ve ma tevfıkıy illa billah aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünıb - "Ey kavmim, görür düşünür müsünüz? Eğer Rab’bimden delil üzerinde isem ve beni güzel rızık ile rızıklandırdı ise. O size men ettiklerimden size ihtilaf etmek istemem. Kesinlikle ancak istidatım olduğu kadar iyileştirmeyi isterim. Muvaffakiyetim ancak Allah sayesindedir. O'na dayanıp sığınırım ve O'na dönerim." dedi.
13/36 - Vellezine ateynahümül kitabe yefrahune bima ünzile ileyke ve minel ahzabi men yünkiru ba'dah kul innema ümirtü en a'büdellahe ve la üşrike bih ileyhi ed'u ve ileyhi meab - Ve o kitap verdiklerimiz, o sana indirdiğimizden dolayı ferahlayıp seviniyorlar. Topluluktan kimseler de onun bir kısmını inkar ederler. De ki: "Kesinlikle ben Allah’a  kulluk etmeye ve O’na ortak koşmamaya emrolundum. O'na çağırıyorum ve O'na dönerim."
18/36 - Ve ma ezunnüs saate kaimeten ve le in rudidtü ila rabbi le ecidenne hayran minha münkaleba - Ve "Ayağa kalkış saatinin mevcut olduğunu da zannetmiyorum. Eğer Rab’bime döndürülürsem, kesinlikle geri dönüş olarak ondan daha hayırlısını bulacağım."
18/87 - Kale emma men zaleme fe sevfe nüazzibühu sümme yüraddü ila rabbihı fe yüazzibühu azaben nükra - "Kim zulmederse, yakında ona azap ederiz. Sonra Rab’bine döndürülür de ona kötü azap ile azap eder." dedi.
22/48 - Ve ke eyyin min karyetin emleytü leha ve hiye zalimetün sümme ehaztüha ve ileyyel mesır - Ve ülkelerden nicelerine, onlara süre verdim. Sonra onlar zulmederlerdi. Sonra onları yakaladım. Dönüş yeri banadır.
23/60 - Vellezine yü'tune ma aten ve kulubühüm veciletün ennehüm ila rabbihim raciun - Ve kesinlikle o Rab’lerine döneceklerinden, o verdiklerini kalpleri ürkerek verenler,
24/64 - E la inne lillahi ma fis semavati vel ard kad ya'lemü ma entüm aleyh ve yevme yürceune ileyhi fe yünebbiühüm bima amilu vallahü bi külli şey'in alim - İyi bilin ki göklerde ve yerde ne varsa kesinlikle Allah içindir. Neyin üzerinde olduğunuzu bilir. O'na döndürüldükleri o gün, artık ne yaptıklarını onlara haber verir. Allah herşeyi bilendir.
25/71 - Ve men tabe ve amile salihan fe innehu yetubü ilellahi metaba - Ve kim tevbe eder ve iyilik yaparsa, kesinlikle o, tevbesi kabul edilen olarak Allah’a  döner.
26/50 - Kalu la dayra inna ila rabbina münkalibun - "Zararı yok. Kesinlikle biz Rab’bimize döneceğiz." dediler.
28/70 - Ve hüvellahü la ilahe illa hu lehül hamdü fil ula vel ahırati ve lehül hukmü ve ileyhi türceun  - Ve o Allah' tır ki O' nun haricinde ilah yoktur. Öncede ve sonrada övgü O'nadır . Hüküm O'nadır . O'na döndürülürsünüz.
28/88 - Ve la ted'u meallahi ilahen ahar la ilahe illa hüve küllü şey'in halikün illa vecheh lehül hukmü ve ileyhi türceun - Ve Allah ile birlikte başka ilahı çağırma. O’nun haricinde ilah yoktur. O' nun yüzü haricinde herşey helak olur. Hüküm O'nadır  ve O'na döndürülürsünüz.
29/8 - Ve vassaynel insane bi valideyhi husna ve in cahedake li tüşrike bima leyse leke bihı ılmün fe la tütı'hüma ileyye merciuküm fe ünebbiüküm bima küntüm ta'melun - Ve insana, ana babasına güzellik yapmasını emrederiz. Eğer seninle, o sana hakkında ilmi olmayanı ortak koşman için cihad ederlerse, onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır. Artık o yapmakta olduklarınızı size haber veririm.
29/17 - İnnema ta'büdune min dunillahi evsanen ve tahlükune ifka innellezine ta'büdune min dunillahi la yemlikune leküm rizkan febteğu ındellahir rizka va'büduhü veşküru leh ileyhi türceun - O Allah' tan başka kulluk ettikleriniz kesinlikle putlardır. Uydurma yaratıyorsunuz. Kesinlikle o Allah' tan başka kulluk ettikleriniz, size rızık olarak malik olup hükmedemezler. O halde, rızıkı Allah' ın indinde arayın. O'na kulluk edin ve O'na şükredin. O'na döndürülürsünüz.
30/11 - Allahü yebdeül halka sümme yüıydühu sümme ileyhi türceun - Allah yaratışı ortaya çıkarıp başlatır. Sonra onu tekrarlayıp döndürür. Sonra O'na döndürülürsünüz.
31/14 - Ve vessaynel insane bi valideyh hamelethü ümmühu vehnen ala vehnin ve fisalühu fı ameyni en işkür lı ve li valideyk ileyyel mesır - Ve insana ana babasını emrettik. Annesi onu zayıflık kuvvetsizlik üzerine zayıflıkla kuvvetsizlikle yüklenip taşıdı. Onun sütten kesilmesi iki yıl içindedir. Bana ve ana babana şükredesin diye. Dönüş yeri banadır.
31/15 - Ve in cahedake ala en tüşrike bima leyse leke bihı ilmün fe la tütı'hüma ve sahıbhüma fid dünya ma'rufen vettebı' sebıle men enabe ileyy sümme ileyye merciuküm fe ünebbiüküm bima küntüm ta'melun - Ve eğer, o sana ilmi olmayanla ortak koşman üzere seninle cihad ederlerse, onlara itaat etme. Dünyada onlarla iyi geçin. O pişman olup bana dönenlerin yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz banadır. Böylece size, ne yapmakta olduğunuzu haber veririm.
32/11 - Kul yeteveffaküm melekül mevtillezı vükkile biküm sümme ila rabbiküm türceun - De ki: "Sizi, o size vekil edilen ölüm meleği vefat ettirir. Sonra Rab’binize döndürülürsünüz."
35/18 - Ve la teziru vaziratün vizra uhra ve in ted'u müskaletün ila hımliha la yuhmel minhü şey'ün ve lev kane za kurba innema tünzirullezıne yahşevne rabbehüm bil ğaybi ve ekamus salah ve men tezekka fe innema yetezekka li nefsih ve ilellahil mesır - Ve ağırlığını, yükünü taşıyan başkasının ağırlığını, yükünü taşımaz. Eğer yükü ağır gelen, onu yüklenip taşımaya çağırsa, şayet yakını bile olsa ondan hiçbir şeyi yüklenip taşımaz. Kesinlikle o Rab’lerinin korkusunu gıyabında duyanları ve duaya kalkanları uyarırsın. Kim temizlenirse, böylece kesinlikle nefsi için temizlenir. Dönüş yeri Allah’a dır.
36/22 - Ve ma liye la a'büdüllezı fetaranı ve ileyhi türceun - Ve "Ne oldu bana ki o beni yaratana kulluk etmeyeyim. O'na döndürülürsünüz."
36/83 - Fe sübhanellezi bi yedihı melekutü külli şey'in ve ileyhi türceun - Herşeyin mülkü elinde olan O, yücedir. O'na döndürülürsünüz.
39/7 - İn tekfüru fe innellahe ğaniyyün anküm ve la yerda li ıbadihil küfr ve in teşküru yerdahü leküm ve la teziru vaziratün vizra uhra sümme ila rabbiküm merciuküm fe yünebbiüküm bima küntüm ta'melun innehu alimün bi zatis sudur - Eğer inkar ederseniz, kesinlikle Allah sizden ganidir. Kulları için inkara razı, hoşnut olmaz. Eğer şükrederseniz, size ondan razı, hoşnut olur. Ağırlığını, yükünü taşıyan başkasının ağırlığını, yükünü taşımaz. Sonra dönüşünüz Rab’binizedir. Böylece size ne yapmakta olduğunuzu haber verir. Kesinlikle O göğüslerin sahip olduğunu bilendir.
39/44 - Kul lillahiş şefaatü cemıa lehu mülküs semavati vel ard sümme ileyhi türceun - De ki: "Tüm af vesileciliği Allah içindir. Göklerin ve yerin mülkü O’nadır. Sonra O'na döndürülürsünüz."
40/43 - La cerame ennema ted'unenı ileyhi leyse lehu da'vetün fid dünya ve la fil ahırati ve enne meraddena ilellahi ve ennel müsrifıne hüm ashabün nar - O beni çağırdığınıza, dünyada ve ahirette çağrı hakkı, hükmü yoktur. Kesinlikle dönüşümüz Allah’a dır. Kesinlikle müsrifler, onlar ateşin sahipleridir.
41/21 - Ve kalu li cüludihim lime şehidtüm aleyna kalu entaknellahüllezı entaka külle şey'in ve hüve halekaküm evvele merratin ve ileyhi türceun - Ve derilerine "Neden üzerimize şahitlik ettiniz?" derler. "Bizi, herşeyi konuşturan Allah konuşturdu. Sizi ilk keresinde yaratan da O' dur. O'na döndürülürsünüz." derler.
41/50 - Ve lein ezaknahü rahmeten minna min ba'di darrae messethü le yekulenne haza lı ve ma ezunnüs saate kaimeten ve lein rucı'tü ila rabbi inne lı ındehu lel husna fe le nünebbiennellezine keferu bima amilu ve le nüzıkannehüm min azabin ğalıyz - Ve eğer, ona dokunan darlıktan sonra ona bizden rahmet tattırırsak, "Bu banadır. Saatin mevcut olduğunu da zannetmiyorum. Eğer Rab’bime dönersem bana O’nun indinde kesinlikle güzellik vardır." der. Artık, o inkar edenlere o yaptıklarını haber vereceğiz. Kesinlikle onlara yoğun, sert azap tattıracağız.
43/14 - Ve inna ila rabbina le münkalibun - “Ve kesinlikle biz Rab’bimize döneceğiz."
43/85 - Ve tebarakellezi lehu mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma ve ındehu ılmüs saah ve ileyhi türceun - Ve O bereketlidir. Göklerin, yerin ve o onların aralarındakilerinin mülkü O’nadır. Saatin ilmi O' nun indindedir. O'na döndürülürsünüz.
45/15 - Men amile salihan fe li nefsih ve men esae fe aleyha sümme ila rabbiküm türceun - Kim iyilik yaparsa nefsi içindir. Kim kötülük yaparsa onun üzerinedir. Sonra Rab’binize döndürülürsünüz.
62/8 - Kul innel mevtellezi tefirrune minhu fe innehu mülakıküm sümme türeddune ila alimil ğaybi veş şehadeti fe yünebiiuküm bima küntüm ta'melun - "Kesinlikle o kendisinden kaçtığınız ölüm, kesinlikle o size kavuşacaktır. Sonra gaybı ve şahit olunanı bilene döndürüleceksiniz. Böylece ne yapmakta olduğunuzu size haber verecek." de.
67/15 - Hüvellezi ceale lekümül arda zelulen femşu fi menakibiha ve kulu min rizkıhi ve ileyhin nüşur - Yeri size yumuşak, boyun eğmiş kılan O’dur. O halde O’nun yollarının içinde yürüyün ve O’nun rızıklarından yiyin. Dirilerek dönüş O’nadır.
89/28 - İrci'ı ila rabbike radıyeten merdıyyet - Razı, hoşnut olarak ve razı, hoşnut olunmuş olarak Rab’bine dön.

"Dönüşünüz bizedir." kavramının da 11 ayette geçmesiyle birlikte Allah'ın indine dönüş kavramının toplam "66" kere tekrarlandığı ortaya çıkmaktadır.

10/46 - Ve imma nüriyenneke ba'dallezı neıdühüm ev neteveffeyenneke fe ileyna merciuhüm sümmellahü şehıdün ala ma yef'alun - Ve onlara vaad ettiğimizin bir kısmını sana göstersek veya seni vefat ettirsek de onların dönüşü bizedir. Sonra Allah ne yaptıklarına şahittir.
10/70 - Metaun fid dünya sümme ileyna merciuhüm sümme nüzıkuhümül azabeş şedıde bima kanu yekfürun - Dünyada faydadır. Sonra dönüşleri bizedir. Sonra o inkar etmiş olmalarından dolayı onlara şiddetli azap tattırırız.
19/40 - İnna nahnü nerisül erda ve men aleyha ve ileyna yürceun - Kesinlikle biz, biz yere ve üzerindeki kimselere varis oluruz ve bize döndürülürler.
21/35 - Küllü nefsin zaikatül mevt ve nebluküm biş şerri vel hayri fitneh ve ileyna türceun - Tüm nefisler ölümü tadar. Sizi deneme, sınav olarak kötülük ve iyilik ile sınarız. Bize döndürülürsünüz.
21/93 - Ve tekattau emrahüm beynehüm küllün ileyna raciun - Ve işlerini aralarında böldüler. Hepsi bize dönerler.
23/115 - E fe hasibtüm ennema halaknaküm abesen ve enneküm ileyna la türceun - Kesinlikle sizi boşuna yarattığımızı ve kesinlikle bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?
28/39 - Vestekbera hüve ve cünudühu fil erdı bi ğayril hakkı ve zannu ennehüm ileyna la yurceun - Ve o ve orduları, askerleri yerde haksızca kibirlendiler. Kesinlikle onlar bize döndürülmeyeceklerini zannettiler.
29/57 - Küllü nefsin zaikatül mevti sümme ileyna türceun - Tüm nefisler ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürülürsünüz.
31/23 - Ve men kefera fe la yahzünke küfruh ileyna merciuhüm fe nünebbiühüm bima amilu innellahe alimün bi zatis sudur - Ve kim inkar ederse, artık inkarları seni hüzünlendirmesin. Onların dönüşleri bizedir. Onlara o yaptıklarını haber veririz. Kesinlikle Allah göğüslerin sahip olduğunu bilendir.
40/77 - Fasbir inne va'dellahi hakk fe imma nüriyenneke ba'dallezı neıdühüm ev neteveffeyenneke fe ileyna yürceun - O halde sabret. Allah' ın vaadi kesinlikle gerçektir. O vaad ettiğimizin bazısını sana kesinlikle göstersek de veya kesinlikle seni vefat ettirirsek de bize döndürüleceklerdir.
88/25 - İnne ileyna iyabehüm - Kesinlikle onların dönüşleri bizedir.

Öte yandan "İşler Allah'a döndürülür" ve "Saatin ilmi O'na döndürülür." ifadelerinin "8" kere tekrarlanması da yaratılışın döngüsel yapısını nümerolojik olarak sembolize etmektedir.

2/210 - Hel yenzurune illa en ye'tiyehümüllahü fı zulelin minel ğamami vel melaiketü ve kudıyel emr ve ilellahi türceul ümur - Onlar, ille de Allah onlara gölgeliklerin içinde, buluttan ve meleklerden getirsin de iş yapılsın diye mi bakarlar? Ve işler Allah’a  döndürülür.
3/109 - Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard ve ilellahi türceul ümur - Ve göklerde ne varsa ve yerde ne varsa Allah içindir. İşler Allah’a  döner.
8/44 - Ve iz yürıkümuhüm izil tekaytüm fı a'yüniküm kalılen ve yükallilüküm fı a'yünihim li yakdıyellahü emran kane mef'ula ve ilellahi türceul ümur - Ve onlarla karşılaştığınızda, onları sizin gözünüzde az gösteriyordu. Allah işin yapılmış olmasını sağlamak için sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. İşler Allah’a  döndürülür.
11/123 - Ve lillahi ğaybüs semavati vel erdı ve ileyhi yürceul emru küllühu fa'büdhü ve tevekkel aleyh ve ma rabbüke bi ğafilin an ma ta'melun - Ve göklerin ve yerin gaybı Allah içindir. İşlerin hepsi O’na döndürülür. O halde O'na kulluk et ve O'na dayanıp sığın. Rab’bin o yaptıklarınızdan habersiz değildir.
22/76 - Ya'lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve ilellahi türceul ümur - Onların öncelerinde ne varsa ve sonralarında ne varsa bilir. İşler Allah’a  döner.
35/4 - Ve in yükezzibuke fe kad küzzibet rusülün min kablik ve ilellahi türceul ümur - Ve eğer seni yalanlarlarsa, senden önceki resuller de yalanlandılar. İşler Allah’a  döndürülür.
41/47 - İleyhi yüraddü ılmüs saah ve ma tahrucü min semeratüm min ekmamiha ve ma tahmilü min ünsa ve la tedau illa bi ılmih ve yevme yünadıhim eyne şürakaı kalu azennake ma minna min şehıd - Saatin ilmi O'na döndürülür. O' nun ilmi haricinde ürün, meyve tomurcuğundan çıkmaz, kadın yüklenip taşımaz ve doğurup bırakmaz. Onlara "Nerede ortaklarım?" diye seslendiği o gün, "Bizden şahit olmadığını sana bildiririz." derler.
57/5 - Lehu mülküs semavati vel ardı ve ilellahi türce'ul umur - Göklerin ve yerin mülkü O’nadır. İşler Allah’a  döndürülür.


1 Aralık 2017 Cuma

Bilenler ve Bilmeyenler

İnsanın ruhsal tekamül sürecindeki en temel faktör "Bilgi" seviyesindeki yükselmedir. Bir ruhun yüksek bilince ulaşabilmesi ve tekamül edebilmesi ancak ve ancak bilgi seviyesinin yükselmesi ile mümkün olabilir. Dolayısıyla, insanın Allah’tan dileyeceği en büyük nimet bilgi ve ilimdir.

Bu noktada, Allah yolunda insanlar arasındaki en temel farkın "Bilgi" seviyelerindeki farklılık olduğu ve insanların çoğunun da bilgiden yoksun olduğu Kur'an'ın muhtelif ayetlerinde defaatle bildirilmektedir.

39/9 - Em men hüve kanitün anael leyli saciden ve kaimen yahzerul ahırate ve yercu rahmete rabbih kul hel yestevillezıne ya'lemune vellezine la ya'lemun innema yetezekkeru ülül elbab ( O gecenin geç vakitlerinde yere kapanarak ve ayakta saygılı durup itaat eden, ahiretten çekinen, korkan ve Rab’binin rahmetini uman gibi midir? De ki: "Bilenlerle bilmeyenler eşit seviyede olur mu? Kesinlikle akıl sahipleri hatırlarlar." )

"Ekseran nasi la ya'lemun" ( İnsanların / onların çoğunluğu bilmezler. ) ifadesinin Kur'an'da "24" kere tekrarlanmakta olması Allahü Teala'nın bahşetmiş olduğu ilme haiz olmanın anlamsal derinliğini nümerolojik olarak da delillendirmektedir. ( 2+4 = "6" İlahi Mühür )

7/187 - Yes'eluneke anis saati eyyane mürsaha kul innema ılmüha ınde rabbi la yücellıha lil vaktiha illa hu sekulet fis semavati vel ard la te'tıküm illa bağteh yes'eluneke ke enneke hafiyyün anha kul innema ılmüha ındellahi ve lakinne EKSERAN NASİ LA YA'LEMUN ( Sana, "Vuku bulması, karar kılınması ne zaman?" diye saatini sual ediyorlar. De ki: "Onun ilmi kesinlikle Rab’bimin indindedir. Onu, O’nun haricinde vaktinde tecelli ettirecek yoktur. Göklerde ve yerde ağırdır. O size ancak ansızın gelecektir.” Kesinlikle sen onu gizleyenmişsin gibi sana sual ediyorlar. De ki: "Kesinlikle onun ilmi Allah' ın indindedir ve lakin İNSANLARIN ÇOĞU BİLMEZLER." )

16/38 - Ve aksemu billahi cehde eymanihim la yeb'asüllahü men yemut bela va'den aleyhi hakkan ve lakinne EKSERAN NASİ LA YA'LEMUN ( Ve "Allah ölen kimseyi diriltmez." diye Allah’a  kuvvetli yeminleri ile yemin ettiler. Bilakis onun üzerine gerçekten vaaddir. Lakin İNSANLARIN ÇOĞU BİLMEZLER. )

30/6 - Va'dellah la yuhlifüllahü va'dehu ve lakinne EKSERAN NASİ LA YA'LEMUN ( Ve Allah' ın vaadidir. Allah vaadine ihtilaf etmez. İNSANLARIN ÇOĞU BİLMEZLER. )

.......
.......


Adem ( Yokluk )

"İnsan" adı verilen, ruh tesiri altında kaba madde planı / alemi dünyada tezahür etmiş varlığın temel var olma ( yaratılmış olma ) amacı sonsuza dek sürecek ruhsal tekamül ( gelişim, evrim ) sürecinde ADEM* ( Yokluk ) mertebesine erişmektir. Zira, her ruh belirli bir tekamül sürecine ihtiyaç duyar ve varlığını bu süreç doğrultusunda kainat ( evren ) adı verilen kaba, yarı süptil ve süptil niteliklerden oluşan madde aleminde defalarca bedenlenmek ( ölüp**-dirilmek ) suretiyle devam ettirir. Bir ruhun tekamül etmiş olabilmesi için de öncelikle madde ile ilişkisini kesmesi, saf ruh kalması, akabinde "var olma" niteliğinden sıyrılması yani "yokluk" mertebesine erişmesi gerekir. 

Yaratılışın temel niteliği olan "düalite" ( ikilik ) kavramı yaratılışın gerçekleşmesi ile birlikte tezahür etmiştir. Zira "Yokluk - Varlık" olarak anılan iki zıt kavram ilahi nizamdaki temel "düalite" unsurlarıdır. Yaratılış planlarının yani varlık safhasının iki temel zıt kavramı ise “Ruh” ve “Madde” kavramlarıdır. "Ünite" kavramı ise sadece Allahü Teala'nın indindeki bir kavram olup, yaratılmış varlıklar bulundukları alemler içinde bu kavramı deneyimlememekle birlikte ruhsal tekamül seviyelerine bağlı olarak ancak çok az seviyede sezgisine ulaşabilmektedirler.  Yaratılmış olan yani "yokluk" safhasından "varlık" safhasına geçmiş her olgu tekamüle ihtiyaç duyar. Dolayısıyla varlıkların temel amacı muhtelif idrak seviyelerinde deneyimleyecekleri muhtelif yaşam döngüleri neticesinde ruhsal tekamüllerini tamamlayarak madde aleminden ruh alemine geçmek ve akabinde de ait oldukları "yokluk" safhasına geri dönebilmektir. Bu "dönüş" kavramı, Kur'an'da "Rab'be dönmek", "Allah'a dönmek" ifadesiyle zikredilmekte ve tekamül seviyesi ne olursa olsun yaratılmış varlıklar tarafından ancak “yok oluş” olarak algılanabilmektedir. Zira “Allah’a dönüş” ifadesinin içeriğinin yaratılmış varlıklar tarafından idraki mümkün değildir.

7/29 Kul emera rabbi bil kisti ve ekimu vucuhekum inde kulli mescidin ved’uhu muhlisine lehud din KEMA BEDEEKUM TEUDUN

( De ki: "Rab’bim bana adaleti emretti. Her mescidde yüzünüzü O’na doğrultun ve dini O’na halis kılarak O’nu çağırın. O SİZİ YARATTIĞI GİBİ DÖNERSİNİZ." )


7/125 Kalu İNNA İLA RABBİNA MUNKALİBUN ( "Kesinlikle BİZ RAB'BİMİZE DÖNECEĞİZ." dediler.  )

11/4 İLELLAHİ MERCİUKUM ve huve ala kulli şey'in kadir ( DÖNÜŞÜNÜZ ALLAH'ADIR. O herşeye gücü yetendir. )

( * ATOM kelimesi de ADEM kelimesi kökündendir. Atomun içini inceleyen bilim insanları “Boşluk” yani “Yokluk” ile karşılaştıklarını bildirmektedirler.

** Ölmek, belirli bir alemdeki / plandaki / boyuttaki bir varlığın o alemdeki varlığının son bulmasını ve başka aleme geçişini ifade eden bir kavram olup, esas itibarıyla ruh, ebedi varlığa, diriliğe sahip bir olgu, bir kelimedir. )


Yukarıda da değinildiği üzere, yaratılmamış olan ancak yaratan ve her şeye kadir tek varlık ise, idraki insan tarafından mümkün olmayan Allahü Teala'dır.

25/3 - Vettehazu min dunihı aliheten la yahlükune şey'en ve hüm yuhlekune ve la yemlikune li enfüsihim darran ve la nef'an ve la yemlikune mevten ve la hayaten ve la nüşura ( Ve bir şey  yaratmamış olan ama kendileri yaratılmış olan, kendileri için ne zarara, ne de faydaya malik olamayan, öldürmeye ve diriltmeye, hayat vermeye ve ölümden sonra diriltmeye malik olamayan, O'ndan başkalarını ilahlar edinirler. )

7/191 - E yüşrikune ma la yahlüku şey'en ve hüm yuhlekun ( O hiçbir şey yaratmayan ve kendileri yaratılmış olanları mı ortak koşuyorlar?  )

"Adem" ( Yokluk ) kelimesi yaratılmış olan ilk insanın ismini temsil etmekle birlikte Kur'an'daki tekrar sayısı olan 25 sayısı itibarıyla da "Yaratılış Döngüsü"'nü sembolize etmektedir. Zira 25 sayısının nümerolojik değeri "Yaratılış Döngüsünün", "Yaratılış Devrelerinin" simgesi olan "7" sayısını vermektedir.

"Adem" kelimesinin ilk kez geçtiği 2/31 kodlu ayetin kodunun nümerolojik değeri yaratıcı Allahü Teala'nın ilahi mühürü olan "6" sayısını içermesi açısından önem arzetmektedir. ( 2+3+1 = "6" )

Ayrıca "Adem" kelimesinin ilk kez geçtiği 2/31 kodlu ayette "23" kelime bulunması da insanın 23 kromozom çiftinden yaratılmış olması açısından dikkat çekicidir. ( Ayet kodunun ilk iki rakamı da 2 ve 3'tür. )

2/31 - Ve (1) alleme (2) ADEM (3) el (4) esmae (5) külle (6) ha (7) sümme (8) arada (9) hüm (10) ala (11) el (12) melaiketi (13) fe (14) kale (15) enbiu (16) nı (17) bi (18) esmai (19) haülai (20) in (21) küntüm (22) sadikın "(23)" ( Ve ADEM’e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere gösterdi. "O halde, eğer doğrular iseniz, bunları bana isimleriyle haber verin." dedi. )

"Adem" kelimesinin son kez geçtiği 36/60 kodlu ayetin kodunun nümerolojik değerinin de, yaratıcı Allahü Teala'nın ilahi mühürü olan "6" sayısını içermesi açısından önem arzetmektedir. ( 3+6+6+0 = 15 ... 1+5 = "6" )

36/60 - E lem a'hed ileyküm ya benı ADEME en la ta'büdüş şeytan innehu leküm adüvvün mübin ( “Şeytana kulluk etmeyin. Kesinlikle o size apaçık düşmandır.” diye size ahdetmedim mi ey ADEMoğulları? )

Allahü Teala, Adem'in kendisinden bir "kelime" ve "ruh" olduğunu aşağıdaki ayetlerde Haberci İsa teşbihiyle bildirmektedir.

4/171 - Ya ehlel kitabi la tağlu fı dıniküm ve la tekulu alellahi illel hakk innemel mesıhu ıysebnü meryeme rasulüllahi ve KELİMETÜH elkaha ila meryeme ve RUHUN minhü fe aminu billahi ve rusülih ve la tekulu selaseh intehu hayran leküm innemellahü ilahün vahid sübhanehu en yekune lehu veled lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve kefa billahi vekıla ( Ey kitap sahipleri, dininizde azgınlık etmeyin ve Allah üzerine gerçek haricindekini söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, kesinlikle Allah' ın resulü, Meryem'e atmış olduğu KELİMESİ ve O’ndan RUHTUR. O halde, Allah’a  ve O’nun resullerine inanın ve üçtür demeyin. Kendi hayrınıza bundan imtina edin, vazgeçin. Kesinlikle ki Allah tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa O’nadır. Vekil olarak Allah kafidir. )

3/59 - İnne mesele ıysa ındellahi ke meseli adem halekahu min türabin sümme kale lehu kün fe yekun ( Kesinlikle İsa’ nın misali Allah’ ın indinde Adem’ in misali gibidir. Onu topraktan yarattı ve sonra ona "Ol." dedi de o oldu. )











29 Kasım 2017 Çarşamba

Cennet ( Gökler ) ve Cehennem ( Yer )

"Cennet" kelimesi "Bahçe" anlamında kullanılmakla birlikte "Örtülü, Gizli, Koruyan" anlamlarını da içermektedir. Cennet kelimesi Kur'an'da, Allah'ın yönlendirmesi sayesinde dünya hayatındaki görevini gereğiyle yerine getiren yani inanan ve iyilikler yapan insanların girmeyi hakedecekleri ortam olarak bildirilmektedir. Evvelki bölümlerde zikredildiği üzere, söz konusu cennet ortamı, madde alemi olan kainatın en alt seviyesinden bir üst seviyeye yani bir üst göke çıkılmasını tanımlamaktadır. Bu noktada Güneş Sistemi içinde maddi varlıkların en tekamül etmişi olan insan, dünya hayatındaki 70,000 yıllık reenkarnasyon döngüsünü tamamlaması sonrasında dünyayı ( Yeri ) terketmekte ve farklı bir maddi varlık halini almak suretiyle yeni döngülerini yaşamak ve yeni görevlerini ifa etmek üzere bir üst sisteme, bir üst göke intikal etmektedir. Bu üst sistem kitapta cennet olarak tanımlanmaktadır. Kur'an'daki "7 Gökler" ifadesi de tekamül döngüsünün 7 aşamasını tanımlar niteliktedir. 

Kur'an'da cennet kavramı tasvirlerine ilişkin aşağıdaki ayetler dikkat çekmektedir. Ayetlerde, "Yemek yemeyen gövdeler", "Acıkmayan, susamayan, sıcağa maruz kalmayan, üşümeyen varlıklar"dan bahseidlmektedir. Bu ifadeler bedensiz Süptil Varlıkları tanımlamaktadır.  

21/8 - Ve ma cealnahüm ceseden la ye'külunet taame ve ma kanu halidın ( Ve onları yemek yemeyen gövdeler, vücutlar kılmadık. Ebedi de değillerdi. )

20/118 - İnne leke en la tecua fıha ve la ta'ra ( Kesinlikle sana orada acıkmaman ve çıplak olmaman vardır. )
20/119 - Ve enneke la tazmeü fıha ve la tadha ( Ve kesinlikle sen orada susamazsın ve sıcakta yanmazsın. )

Bu ayetler, açık bir şekilde farklı bir ortamdaki farklı yaşam formunun tanımlamasını içermektedir. ( Meşhur Roswell olayı akabinde medyaya otopsi görüntüleri yansıyan ve bir tanesiyle medyum aracılığıyla iletişim kurulan dünya dışı varlıkların bedensel özellikleri hatırlanabilir. )

Necm ( Yıldız ) suresinin aşağıdaki ayetlerinde ise cennetin bir yıldız sistemi içinde olduğu belirtilmektedir. Aynı surede Şi'ra'dan da ( Sirius ) bahsedilmesi, tekamül eden insanın farklı bir maddi varlık olarak Sirius yıldız sisteminde yaşamına ve sınav sürecine devam edeceği hususunu gündeme getirmektedir.

53/1 - Ven necmi iza heva ( Ve yıldız aşağı indiğinde.  )
....
....
53/13 - Ve lekad raahu nezleten uhra ( Ve onu başka sefer de inerken görmüştü. )
53/14 - Inde sidratil münteha ( En son varış noktası Sidre' nin indinde. )
53/15 - Indeha CENNETÜL me'va ( Mekan CENNETİ onun indindedir. )

86. sure olan ve "Sabah Yıldızı" anlamını da içeren Tarık suresinde yer alan "Geri dönüşlü gök." kavramı, insanın Yer'deki sınav sürecini tamamlaması sonrasında ait olduğu göklere, üst yıldız sistemine döneceğini, yine aynı surede yer alan "Çatlamalı yer" kavramı ise dünya hayatındaki sınav sürecini tamamlayamamış ve başarısız olmuş insanların tekrar reenkarne olmak suretiyle dünya hayatına devam edeceği ve böylelikle insanlar arasında bir ayrışımın ( Fasl ) gerçekleşeceğini bildirmektedir.

86/11 - Ves semai zatir rec' ( Ve geri dönüşlü gök, )
86/12 - Vel ardı zatis sad' ( Ve çatlamalı yer,  )
86/13 - İnnehu le kavlün fasl ( Kesinlikle o ayrışım sözüdür. )

Zira, "Yerin başka yere dönüşeceğini" bildiren aşağıdaki ayetler de esas itibarıyla Cehennem * adı verilen ortamın dünyanın ( Yerin ) ta kendisi olduğunu bildirir niteliktedir. ( * Cehennem kelimesi Latin kökenli bir kelime olup, Ge ( Vadi ) ve Hinnom ( Kral ismi ) kelimelerinden oluşmuştur. Hinnom Vadisi, büyük ateş yakılmak suretiyle çöplerin imha edildiği yer için kullanılmaktadır. )

14/48 - Yevme tübeddelül erdu ğayral erdı ve semavatü ve berazu lillahil vahıdil kahhar ( O gün yer başka yere dönüşür. Gökler de. Ve tek kahredici Allah için meydana çıkarlar. )
14/49 - Ve teral mücrimıne yevmeizin mükarranıne fil asfad ( Ve o gün suçluları kelepçelerin içinde dururlarken görürsün. )
14/50 - Serabilühüm min katıranin ve tağşa vücuhehümün nar ( Gömlekleri katrandandır ve yüzlerini ateş örter. )

99/1 - İza zülziletil erdu zilzaleha ( Yer zelzelesiyle sarsıldığında. )
99/2 - Ve ahracetil erdu eskaleha ( Ve yer ağırlıklarını çıkardığında. )
99/3 - Ve kalel insanü ma leha ( Ve insan "Ona ne oluyor?" dediğinde. )

Ayrıca Hud suresinin aşağıdaki ayetlerinde Cennet ve Cehennem tanımları yapılmaktadır. Ayetlerde  Ateşin ( Cehennem ) ve Cennetin "Gökler ve Yer daim olduğu sürece" var olacakları bildirilmektedir. Bu bildiriye istinaden, Göklerin Cennet, Ateşin de Yer olduğu anlaşılmaktadır.

11/106 - Fe emmellezine şeku fe fin NARİ lehüm fıha zefırun ve şehik ( O bedbaht olanlar ATEŞİN içindedirler. Onlara orada hıçkırıkla nefes vererek inlemeler ve haykırışlar vardır. )

11/107 - Halidıne fıha MADEMATİS SEMAVATÜ VEL ERDU illa ma şae rabbük inne rabbeke fe'alün li ma yürıd ( Rab’binin dilemesi hariç, GÖKLER VE YER DAİM OLDUĞU SÜRECE onun içinde ebedidirler. Kesinlikle Rab’bin ne isterse yapar. )

11/108 - Ve emmellezine süıdu fe fil CENNETİ halidıne fıha MADEMATİS SEMAVATÜ VEL ERDU illa ma şae rabbük ataen ğayra meczuz ( Ve o mesud olanlar artık CENNETİN içindedirler. Rab’binin dilemesi hariç, GÖKLER VE YER DAİM OLDUĞU SÜRECE  kesintisiz bağış olarak, onun içinde ebedidirler.  )