6 Kasım 2023 Pazartesi

Din, Tarikat ve Mezhep kavramları

Evvelki bölümlerde de incelendiği üzere "Deyn" ( Borç ) kökünden türemiş olan "Din"* ( Borç, Haysiyet ) kelimesi, Allah'ın insana bahşettiği nimetlere karşılık insanın O'na olan borcunu yani O'na teslim olması, O'na inanması, itaat etmesi, iyilik ve doğruluk yolunda ilerlemesi olarak tanımlanmaktadır.

* Batı dillerindeki "Dignity / Dignité" ( Haysiyet ) kelimelerinin kökü de "Din" kelimesidir.

Bakara suresinin 177. ayetinde "İyilik" kavramının tanımı yapılmakta ve bu vasıtayla "Din" kavramı da tanımlanmaktadır. Ve ayetin ilk cümlesinde dinin, bazı ritüellerden ibaret bir kavram olmadığına da dikkat çekilmektedir.

2/177 Yüzünüzü doğu ve batı yönüne, doğrultusuna çevirmenizde iyilik yoktur. Lakin İYİLİK, o Allah’a, sonraki güne, meleklere, kitaba, habercilere inananlara, sevdiklerine, yakınlarına, yetimlere, yoksula, yolda kalmışa, dilenenlere, boyunduruk içindekilere sevgiyle mal verenlere, duaya kalkanlara, zekatı verenlere, ahdettiklerinde ahdlerini ifa edenlere, zorlukta, sıkıntıda, darlıkta ve zor savaş zamanında sabredenleredir. İşte onlar doğrudurlar ve işte onlar sakınırlar. 

"Tarikat" ( Yol tutma ) ve "Mezheb" ( Ayrılma, Gitme ) kavramları ise kaynağı tek olan ilahi bilgilerin haberci resuller tarafından iletilmesi sonrasında kibire ve nefsani menfaat beklentisine dayalı oluşan ihtilaf, gruplaşma ve ayrışma sonucunda ortaya çıkmışlardır. İslami kültürde tarikat tasavvuf ( bilgelik ) için yol, mezheb ise şeriat için yol olarak tanımlanır. Tarikatların keşfe, ilhama ve şeriate dayandığı, mezheplerin ise "nakle" yani kutsal kitaplara ve habercilere ( peygamberler ) dayandığı belirtilir. Ancak esasen bu yapılanmaların çoğu, hadis, fıkıh, sünnet gibi kavramların kisvesi altında, kitap ilminin baz alınmadığı aksine muhtelif sıfatlarla ( hoca, şeyh, gavs, mürşid,  derviş, dede vb. ) anılan kişilerin söylemlerinin baz alındığı, onların ilahlaştırıldığı, onlara koşulsuz itaatin ve biatın hidayetin tek şartı olarak telkin edildiği ortamlardır.

Dinin tek olduğu ve dinde bölünmemek gerektiği aşağıdaki ayetlerde bildirilmekte ve uyarıda bulunulmaktadır.

3/103 Ve Allah’ın ipine topluca sarılıp bağlanın. Ayrışmayın ve Allah’ın üzerinize olan nimetini hatırlayın. ....

23/53 Böylece işlerini aralarında kitaplara böldüler. Her grup o yanında olandan dolayı ferahlayıp sevinir. 

Haberci resullerin, kaynağı tek olan ilahi bilgileri ileten vazifeliler oldukları ve aralarında ayırım yapılamayacağı Bakara suresinin 285  ayetinde bildirilmektedir.

2/285 Resul kendisine Rab’binden o indirilene inandı. İnananların hepsi Allah’a, meleklerine, kitabına, resullerine inandılar. "RESULLERİNDEN HİÇBİRİNİ ARALARINDA AYIRMAYIZ. Duyduk ve itaat ettik. Rab’bimiz senin affını dileriz ve varış yeri sanadır." dediler. 

Bu bağlamda tek olan dinin ismi "İslam" ( Teslimiyet, Kurtuluş, Barış ) olup, tarihteki tüm haberci resuller İslamın kitlelerle iletişim vasıtası olarak vazifelendirilmişlerdir. Dikkat edilecek olursa Yahudilik ( Musevilik ), Nasıralılık ( Hristiyanlık, İsevilik ), Budizm ( Budacılık ), Hinduizm vb kavramlarının kökeninde yer veya kişi isimleri yer almaktadır. Örneğin Yahudi kelimesi, coğrafi bir konum ismi olan Yahudiye'den türemiş olup Yahudiye'de yaşayan halkı tanımlamaktadır. Nasıralı kelimesi ise coğrafi bir konum ismi olan Nasıra'dan türemiş olup Nasıra'da yaşayan halkı tanımlamaktadır. Dolayısıyla Yahudilik, Nasıralılık kelimeleri din ismi değil, tek olan dinde yani İslam'da ihtilafa dayalı bölünme sonrası ortaya çıkan tarikatların, mezheplerin isimleridir.

Kutsal kitaplarda yer almayan Musevi, İsevi, Hristiyan ( Christian ), Alevi vb. kelimeleri de sırasıyla Musacı, İsacı, Mesihçi ( Christçı ), Alici anlamlarına gelmekte olup, kişilere işaret etmektedir. Kişi ismine dayalı gruplaşmaların din değil tarikat veya mezhep olduğu aşikardır. Zira Arapça kişi veya yer isimlerinin sonuna "-i" ( -lı ) eki getirilerek oluşturulan muhtelif tarikat isimleri ( Kadiri, Nakşibendi, Halveti, Rufai vb. ) bulunmaktadır. Ayrıca Kur'an'da "Muhammedi" ( Muhammedçi ) gibi bir kelimenin yer almaması da konu bağlamında önem arzetmektedir. Zira, maliki Allahu Teala olan dinin habercilere atfedilmesi ve habercilerin ilahlaştırılması da şirk kapsamına giren yanlış bir yaklaşımdır. 

Al'i İmran suresinin 19. ayetinde dinin tek olduğu ve isminin de İslam olduğu net olarak bildirilmektedir. 

3/19 ALLAH'IN İNDİNDE DİN KESİNLİKLE İSLAMDIR. O, kendilerine ilim geldikten sonra aralarında azgınlık yapanların haricindeki kitap verilenler ihtilaf etmezler. Kim Allah’ın ayetlerini inkar ederse kesinlikle Allah hızlı hesaplayandır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder