9 Ekim 2017 Pazartesi

Ukad ( Düğümler ) ... Aksonlar ve Ranvier Düğümleri

Nöron adı verilen sinir hücresinin ip şeklinde yapıya sahip uzantısı olan "Akson"lar, bilgiyi farklı nöronlara, kaslara ve bezlere iletme işlevini gören bağlantı birimleridir. Aksonlar sinir tandonları olarak da bilinirler. Bu bağlantı yapısı, insanın olgular ve olaylar arasında bağlantı kurma yeteneğinin yani idrak mekanizmasının da temelini oluşturur.





Yukarıdaki figürlerde görüleceği üzere, Aksonlar birbirlerine DÜĞÜMler ile bağlanmış olan ip şeklinde bir yapı sergilerler.

Bilimsel araştırmalar, yüksek frekans stimülasyonlarının Aksonların bilgi iletme işlevlerini bloke ettiğini ortaya koymaktadır.


1835 - 1922 yılları arasında yaşamış olan Fransız patolog Louis Antoine Ranvier, Aksonların üzerini kaplayan ve "Myelin Sheath" ( Myelin Kılıfı ) adı verilen kılıfların aralarında periyodik boşluklar bulunduğunu tespit etmiştir. Bu boşluklara tıp literatüründe "NODES of Ranvier" ( Ranvier DÜĞÜMLERİ ) adı verilmektedir.




"Ranvier DÜĞÜMLERİ"ni de gösteren Nöron figürü

Aksiyon Potansiyeli hücre içinde bir konumdan diğerine hareket edebilmektedir. Ancak membranlar arası iyon akışı sadece Ranvier Düğümleri'nde gerçekleşmektedir. Bunun sonucunda, aksiyon potansiyeli sinyalleri yavaş yavaş akmak yerine akson boyunca düğümden düğüme atlarlar. Aksiyon Potansiyeli zamanlaması beynin bilgi/veri işleme prosesi açısından temel teşkil etmektedir. Düşük ses frekanslarına en iyi yanıt veren aksonlar, yüksek frekans aksonlarına göre daha geniş çapa ancak daha kısa internodlara ( iç düğümlere ) sahiptirler.



Felak suresinde, "kötü" olan kimselerin "Düğümlere Üflemek" suretiyle insanlara kötülük yapma eylemlerinden bahsedilmektedir. Bu "Düğümler", "Ranvier Düğümleri" midir?

Felak 113/1 - Kul e'uzü bi rabbil felak

("Gün ağarmasının Rab’bine sığınırım." de. )

Felak 113/2 - Min şerri ma halak

( “O yarattıklarının kötülüklerinden." )

Felak 113/3 - Ve min şerri ğasikın iza vekab

( Ve çöktüğünde, gecenin karanlığının kötülüğünden. )

Felak "113/4" - Ve (1) min (2) şerri (3) en (4) "NEFFASATİ" (5) fi (6) el (7) "UKAD" "(8)" 

( Ve DÜĞÜMLERİN içine ÜFLEYENLERİN kötülüklerinden. )

Felak 113/5 - Ve min şerri hasidin iza hased

( Ve kıskandıklarında, kıskananların kötülüklerinden. )

Halk arasında kötülük amaçlı yapılan "Büyü Pratiği" olarak bilinen "Düğüme Üfleme" fenomeni, esas itibarıyla beyindeki aksonlara yapılan dış müdahale sonucunda nöronlar arasındaki bağlantının kesilmesini, beynin idrak, kavrama, anlama ve yorumlama yetilerinin bloke edilmesini, felç edilmesini tanımlar gibidir. Nöronlar arasındaki bağlantının kesilmesi insanın olgular olaylar arasındaki bağlantıları kuramamasına neden olur.  Yukarıdaki ayet setindeki "DÜĞÜM" kelimesi "RANVİER DÜĞÜMLERİ", "ÜFLEME" kelimesi ise "FREKANS İLETİSİ" olarak yorumlandığında anlamlı bir mesaj ortaya çıkmaktadır. ( Düğüme Üfleme = Aksona Frekans İletisi )

- "Akson Çapı" bilgi ileti hızını etkileyen bir faktördür. Laboratuar çalışmaları, insan beynindeki ortalama "Akson Çapı"'nın 0.16 to "9" aralığında olduğunu ortaya koymaktadır. "Akson"u temsil etmesi kuvvetle muhtemel "Ukad" ( Düğüm ) kelimesinin geçtiği 113/4 kodlu ayetin kod numarasını oluşturan rakamların toplamı "9" olmaktadır. ( 1+1+3+4 = 9 )


"Ukad" ( Düğümler ) kelimesinin geçtiği 113/4 koadlu ayette "8" kelime yer almakta olup, "Ukad" kelimesi "8." kelimedir.

- İnsan beyninde "80" Milyar nöron olduğu bilinmektedir.

Kaynak 1 : Brain, Self and Consciousness: Explaining the Conspiracy of Experience
Kaynak 2 : Neuropsychology For Coaches: Understanding The Basics: Understanding the basics

Kur'an'da geçen "Ruhundan ÜFLEMEK" kelimesi de bu noktada dikkat çekicidir. Zira, bu ifadedeki "Üflemek" kelimesi de yine bilgi, kod, frekans iletisi olarak yorumlanabilir.

Hicr 15/29 - Fe iza sevveytühu ve "NEFAHTÜ" fıhi min ruhıy fe kau lehu sacidın

( Onu düzenleyip şekillendirdiğimde ve içine ruhumdan üflediğimde, artık ona yere kapanarak serilin. )

Secde 32/9 - Sümme sevvahü ve "NEFEHA" fihi min ruhıhı ve ceale lekümüs sem'a vel ebsara vel efideh kalilen ma teşkürun

( Sonra onu düzenleyip şekillendirdi ve içine ruhundan "ÜFLEDİ". Size kulaklar, gözler ve gönüller oluşturdu. Azdır o şükretmeniz. )

Sad 38/72 - Fe iza sevveytühu ve "NEFAHTÜ" fıhi min ruhıy fe kau lehu sacidın

( Böylece onu düzenleyip şekillendirdiğimde ve içine ruhumdan üflediğimde artık ona yere kapanarak serilin. )

Tahrim 66/12 - Ve meryemebte imranelleti ahsanet ferceha fe "NEFAHNA" fihi min ruhına ve saddekat bi kelimati rabbiha ve kutubihi ve kanet minel kanitın

( Ve o ayıbını koruyan İmran kızı Meryem. Onun içine ruhumuzdan "ÜFLEDİK". Rab’binin kelimelerini ve O’nun kitaplarını doğruladı ve itaat edenlerden oldu. )

5 Ekim 2017 Perşembe

Maya ... Mu ... Maymun ??

Bilimsel araştırmalar Dünya tarihindeki en eski uygarlığın MU uygarlığı olduğunu ortaya koymaktadır. MU uygarlığının büyük bir doğal felaket sonucunda yok olduğu, çok az sayıda kurtulabilen MU'luların  Orta Amerika ve Meksika'ya geçerek yaşamlarını sürdürdükleri belirtilmektedir. Yine antik dönemde Orta Amerika ve Meksika'da yaşadıkları bilinen MAYA insanlarının eski MU uygarlığının devamı oldukları da belirtilmektedir.



MAYA insanlarının kökenlerinin MU'ya dayandığı bilgisi baz alındığında, kelimesel bazda aşağıdaki gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.

Bir insanın ait olduğu ülkeyle birlikte ifade edilişi ülke isminin sonuna "N" eki getirilmesiyle olmaktadır. Ünlü ünsüz uyumuna göre "N" harfinin başına ünlü harf de gelebilmektedir. 

Örnek : Amerika+N ( Amerika+lı ), İtalya+N ( İtalya+lı ), ( Batı dillerinde de AmericaN, ItaliaN, MexicaN gibi "N" ekleriyle ifade edilmektedir. )

Bu çerçevede bir insanın MU'lu olduğunu ifade edebilmek için MU+N yani MUN ifadesinin kullanılması gerekmektedir. 

MU'lu MAYA yani MU ülkesinden MAYA ifadesi için MAYA + MU + N ... MAYAMUN ifadesinin kullanılması gerekmektedir. Bu ifade Türkçe'deki "MAYMUN" kelimesini çağrıştırmaktadır. ( Mevcut bilgi kaynaklarına göre "Maymun" kelimesi Arapça'da yer alan, "Taklitçi" ve "Bahtı Açık, Şanslı" anlamına gelen bir kelimedir. Anahtar "taklidi" olan objeye de "Maymuncuk" adı verilir. )

MAYA ve MU kelimelerinin anlamları ;

MAYA : İlüzyon, İlahi Kudret, Yaratılış Niteliği ( İngilizcedeki "May" eki de "Olabilirlik, Olma Gibi, İlüzyon" anlamındadır. "This MAY be" ( Bu olabilir. )
MU      : Kıta ismi, Su ( Arapça'daki "Ma" kökünden )

İlk insanların MU kıtasında yaşadıkları dikkate alındığında, MAYAMUN veya MAYMUN kelimesinin esas itibarıyla "İlk İnsan"'ın coğrafi kökenini ifade eden bir kelime olduğu ortaya çıkmaktadır. İlk insanın, hayvan cinsi ismi olarak bilinen Maymun'dan geldiği teorisinin insanlığa telkin edilmiş olmasına bağlı olarak bu hayvana Maymun ismi verilmiş olabilir. ( Maymun olarak bilinen hayvanın batı dillerinde Monkey, Ape, Singe, Afe gibi farklı telafuzlara ve yazılışlara sahip karşılıkları bulunmaktadır. )

Atatürk'ün Mu dilini ve uygarlığını araştırdığı yıllarda Cumhuriyetin ilk tarih profesörlerinden olan Afet İnan'a yazdığı mektupta yer alan "MU ve MAY" ifadeleri dikkat çekicidir.

"MU" VE "MAY", YANİ UYGUR TÜRK ALFABESİNİN BÜTÜN MEDENİ DÜNYADA İLK ALFABE OLDUĞUNU GÖRMEKLE...BAHTİYAR OLDUK..."


Not: Sular altında kalarak yok olduğu bilinen MU kıtasının isminin ilk kez 1826-1908 yılları arasında yaşamış olan arkeolog Augustus Le PLONGEON tarafından gündeme getirildiği belirtilmektedir. "PLONGEON" kelimesinin "DALIŞ" anlamına gelmesi de ilginçtir.

MAYA / MUYA halkının, MU kıtasında yaşanan felaketten kurtulan azınlık halk olduğu bilinmektedir. Bazı kaynaklardaki bilgilerde de, parapsişik yeteneklerde ( Medyumluk, Durugörü, Çift Bedenleme, Astral Çıkış, Telepati, Demateriyalizasyon ) üstün seviyede olan MU halkının ( MAYA ) “Teşevvüş” adı verilen “bir halden başka bir hale geçiş” aşamasından çıkamadığı ve bu süreçteki bir boyutta kalarak dünyevi ortamdan kaybolduğu ifade edilmektedir. Bu noktada “Teşevvüş” ( Halden hale geçiş ) kelimesi önem arzetmektedir. Zira, söz konusu geçiş sürecini madde aleminden ruhsal aleme geçiş olarak düşündüğümüzde bir “varlık tezahürü değişikliği” gündeme gelmektedir. Türkçe’de “Maya / Mayalanmak” kelimesi bir ürünün belirli bir süre içinde farklı biri ürüne dönüşmesini ifade etmektedir. Dolayısıyla Türkçe’deki “Maya” kelimesinin kökeni, halden hale geçiş yeteneğine vakıf kılınmış “Maya” halkının ismine dayanıyor olabilir. ( Örnek: 70’li yıllarda çekilmiş olan “Space 1999” isimli filmdeki karakterlerden biri “şekil değiştirme” özelliğine sahip olan “Maya” isimli, kadın görünümlü bir yaşam formu idi. )








4 Ekim 2017 Çarşamba

Farat Tennur ... Farad Thunder

İngiliz bilim insanı Michael Faraday'ın soyadını içeren "Faraday Sabiti" bir maddedeki elektronların bir molünün ( Avogadro sayısı ) taşıdğı elektrik yükünü ifade eder. Faraday sabiti "F" ile sembolize edilmekte olup, Coulomb / Mol (C/mol) olarak ifade edilir. 


Faraday sabiti, Avogadro Sayısının ( Bir moldeki elektron sayısı ) bir coulombdaki elektron sayısına bölünmesiyle elde edilir. Faraday sabiti "6.02" x 10^23 ile, bir coulombdaki elektron sayısı ise "6.24" x 10^18 olarak ifade edilir. Bu durumda Faraday sabiti aşağıdaki şekilde formüle edilebilir.

F = ("6.02" x 10^23 ) / ("6.24" x 10^18 ) = "9.65" x 10^4 C/mol

"FARAT Tennur" ( Fırın ATEŞLENDİĞİNDE ) kavramının geçtiği Hud 11/40 ve Mü'minun 23/27 ayetlerinde Haberci Nuh'a inşası vahyedilen "FÜLK"'ten ( GEMİ ) bahsedilmektedir. 

Hud "11/40" - Hatta (1) iza (2) cae (3) emru (4) na (5) ve (6) "FARAT (7)" "TENNURU" (8) kulna (9) ahmil (10) fı (11) ha (12) min (13) küllin (14) zevc (15) eyni (16) isneyni (17) ve (18) ehleke (19) illa (20) men (21) sebeka (22) aley (23) hi (24) el (25) kavlü (26) ve (27) men (28) amen (29) ve (30) ma (31) amene (32) mea (33) hu (34) illa (35) kalıl (36) ( Nihayet emrimiz geldiğinde ve fırın ateşlendiğinde, "Hepsinden iki çift eş ve üzerlerine söz geçmişlerin haricinde aileni ve inananları onun içine yükle." dedik. Onunla birlikte inananlar ancak çok azdı. )

Mü'minun "23/27" - Fe (1) evhayna (2) iley (3) hi (4) en (5) isnaı (6) el (7) "FÜLKE (8)" bi (9) "A'YÜNİ (10)" na (11) ve (12) vahyi (13) na (14) fe (15) iza (16) cae (17) emru (18) na (19) ve (20) "FARAT (21)" tennuru (22) fe (23) eslük (24) fı (25) ha (26) min (27) küllin (28) zevc (29) eyni (30) isneyni (31) ve (32) ehleke (33) illa (34) men (35) sebeka (36) aley (37) hi (38) el (39) kavlü (40) min (41) hüm (42) ve (43) la (44) tühatıb (45) nı (46) fi (47) ellezıne (48) zalemu (49) inne (50) hüm (51) muğrakun (52) ( Böylece ona, "GÖZETİMİMİZ" ve vahyimiz ile "GEMİYİ" üretmesini vahyettik. Emrimiz gelip de fırın ateşlendiğinde, hepsinden iki çift eşi ve onlardan üzerlerine önceden söz geçen kimseler haricinde aileni onun içine sok. Bana o zalimler hakkında arzuda, istekte bulunup hitap etme. Kesinlikle onlar boğulacaklardır. )

"TENNUR" kelimesi "Fırın" anlamında kullanılmaktadır. Fırının ateşlenmesinin "Elektrik Yükü" sayesinde gerçekleştiği ve akabinde elektromanyetik "dalgalar" oluştuğu düşünülebilir. Ayrıca, "Tennur" kelimesi batı dillerinde "Gök gürültüsü" anlamına gelen "Thunder", "Tonnerre", "Donner" kelimeleriyle aynı köktendir. Gök gürültüsü oluşması için "Şimşek" oluşması, "Şimşek" oluşması için de "Elektrik Yükü" oluşması gerekir. Öte yandan "Tonnerre" kelimesi "Paratonnerre" ( Paratoner ) kelimesinde de yer almaktadır. "Paratoner", "Yıldırım" çarpmasını önleyen ünite olup, bu noktada "Tonnerre" ( Tennur ) kelimesinin "Yıldırım" anlamında kullanıldığı da görülmektedir. Bu noktada "FARAT TENNUR" ifadesi "YILDIRIM ATEŞLENDİĞİNDE / ELEKTRİKLE YÜKLENDİĞİNDE" anlamını da taşımaktadır.

Yukarıdaki ayetlerde yer alan "FARAT" ( Ateşlendi ) kelimesi "Elektrik Yükünü" ifade eden "FARADAY" kelimesiyle fonetik benzerlik taşımaktadır. "Elektrik Yükü" aynı zamanda "Ateş Kaynağı" niteliği taşımaktadır. "FARAD" kelimesi ise bir objenin elektrik yükü depolama kapasitesi olan elektrik kapasitesinin birimidir.

İngilizcede "Ateş" anlamına gelen  "FIRE" kelimesinin kök anlamı "Ortaya çıkan, Öne çıkan"dır. Arapçadaki "FAR" / "FARAT" kelimelerinin anlamı da "Öne çıkan, Geçen" olup, her iki kelime de aynı ortak kökten türemiştir.
Ayetlerin kodlarını oluşturan rakamların ( 11/40 ve 23/27 ) toplamı "20" sayısını vermektedir. (  1+1+4+0+2+3+2+7  = 20 )

F = ("6.02" x 10^23 ) / ("6.24" x 10^18 ) = 9.65 x 10^4 C/mol

Faraday sabiti hesaplamasında kullanılan temel sayılar olan "6,02" ve "6,24" sayılarını oluşturan rakamların toplamı da "20" sayısını vermektedir. ( 6+0+2+6+2+4 = 20 )

Faraday sabitinin nihai değerini veren "9,65" sayısını oluşturan rakamların toplamı da "20" sayısını vermektedir. ( 9+6+5 = 20 )

Faraday sabiti formülünde temel rakamlar ( "6.02" ve "6.24" )  "10" sayısının belirli bir üssü ile çarpılmaktadır. Bu noktada, 10 ve üssünden oluşan katsayı ile;

- "Farat" kelimesinin yukarıdaki ayetlerdeki kelime sıra numaralarını ( 7 ve 21 ) oluşturan takamların toplamı "10" sayısını vermesi ( 7+2+1 = 10 )

- ve 23/27 kodlu ayetteki "Ayüni" ( Gözümüz / Gözetmimiz ) kelimesinin sıra numarasının "10" olması arasında da nümerolojik bir ilinti olabilir.

Ayetlere göre Haberci Nuh'un, oluşan elektromanyetik "dalgalardan" korunabilmek amacıyla, vahiy yardımıyla, bir "Kalkan" ( Fülk / Faraday Kalkanı ) inşa etmiş olabileceği ihtimali oluşmaktadır.

"Fülk" kelimesinin kökeninde "Kalkan, Dikilen, Yaran" anlamları bulunmakta olup, bu kelime batı dillerindeki "Phallic", "Phallus" kelimeleriyle eş anlamlıdır. Dolayısıyla, ayette geçen ve "Gemi" olarak tercüme edilen "FÜLK" kelimesi, kök itibarıyla "KALKAN *, Dikilen, Önleyen" anlamını barındırmaktadır.

* Türkçe'deki "KALKAN" kelimesi de "Dikilen, Öne Çıkan, Kalkmış Olan" kök anlamını taşımaktadır.

https://www.etimolojiturkce.com/kelime/kalkan

"Faraday Kafesi" veya "Faraday KALKANI" kavramı elektromanyetik "dalgaları" ( elektromanyetik radyasyon ) bloke etmek için kullanılan, iletken materyellerden yapılan bir tür "Kalkanı" ifade etmektedir.

https://en.wikipedia.org/wiki/Faraday_cage


                                                           
                          Faraday Kafesi / Kalkanı

Konuyla ilgili aşağıdaki ayetlerde "Mevc" ( Dalgalar ) ( Elektromanyetik dalgalar ? ), "Elvah" ( Levhalar ) ve "Düsur" ( Perçinler ) ( Faraday Kalkanı bileşenleri ? ) kelimelerinden bahsedilmesi de "Faraday Kalkanı"'na işaret eder niteliktedir.

Hud 11/42 - Ve hiye tecrı bihim fı "MEVCİN" kel cibali ve nada nuhun ibnehu ve kane fı ma'zilin ya büneyyerkeb meana ve la tekün meal kafirın ( Ve o, onlarla dağlar gibi "DALGALARIN" içinde akıp gidiyordu. Nuh oğluna seslendi. O ayrı bir yerdeydi. "Ey oğlum bizimle birlikte bin ve inkarcılarla birlikte olma." )

Kamer 54/13 - Ve hamelnahü ala zati "ELVAHIN" ve "DÜSÜR" ( Ve onu "LEVHALI" ve "PERÇİNLİ" olanların üzerinde taşıdık. )

Allahü Teala ayetlerini muhtelif misallerle ve teşbihlerle bildirmektedir. O'nun her ayetinde yoğun bilimsel delillerin ve ipuçlarının var olduğu daima düşünülmelidir.


3 Ekim 2017 Salı

Dikilitaş ( Nusb / Nasb )

Pagan kültürün okült ezoterik sembollerinden biri "Şeytanın Penisi" veya "Ejderin Penisi" anlamına gelen "Pindar" veya "Pinnacle of Dragon"'dur.  "Şeytanın Penisi"'ni simgelemek için tarih boyunca "Dikilitaşlar" ( Obeliskler ) kullanılmış ve hala kullanılmaktadır. "Şeytanın Penisi"'nin sembolü olan "Dikilitaş", cin lideri İblis'in insanı döllemesini ve insan cin melezi ırkın üreme döngüsünü simgelemektedir.

"Dikilitaş" aynı zamanda üst boyutlarla iletişimi sağlayan arayüz / anten niteliği de taşımaktadır. Dünyadaki dikiltaşlar ley hatları üzerinde yani dünyanın çakraları üzerinde yer almaktadır.


"Yeni Döngü Başlangıcı" ve "Sonsuz Döngü" kavramlarının nümerolojik sembolünün "8" rakamı olduğu evvelki bölümlerde belirtilmiştir.

Satanik pagan kültürlerde "Dikilitaş"lar için kurbanlar verilmekte, böylelikle cin soyunun sürekliliğinin sağlanacağı ve cinler tarafından sağlandığına inanılan aldatıcı dünyevi menfaatlerin sürekli olacağı düşünülmektedir. 

Kur'an'da "Nusb / Nasb" ( Dikilitaş, Put, Heykel ) kelimesinin ilk kez geçtiği ayetin kod numarası ve bu ayetteki "8" nümerolojisi dikkat çekmektedir. Allahü Teala, "Dikilitaşların" satanistler tarafından ne amaçla kullanılacağını nümerik olarak bildirmektedir.

Maide "5/3" - Hurrimet (1) aley (2) küm (3) el (4) meytetü (5) demü (6) ve (7) lahm (8) el (9) hınzıri (10) ve (11) ma (12) ühille (13) li (14) ğayri (15) allahi (16) bi (17) hı (18) ve (19) el (20) münhanikatü (21) ve (22) el (23) mevkuzetü (24) ve (25) el (26) müteraddiyetü (27) ve (28) en (29) netıyhatü (30) ve (31) ma (32) ekele (33) es (34) sebüu (35) illa (36) ma (37) zekkeytüm (38) ve (39) ma (40) zübiha (41) ala (42) en (43) "NÜSUBİ (44)" ve (45) en (46) testaksimu (47) bi (48) el (49) ezlam (50) zaliküm (51) fisk (52) el (53) yevme (54) yeisse (55) ellezine (56) keferu (57) min (58) dıni (59) küm (60) fe (61) la (62) tahşev (63) hüm (64) vahşev (65) ni (66) el (67) yevme (68) ekmeltü (69) leküm (70) dıne (71) küm (72) ve (73) etmentü (74) aley (75) küm (76) nı'met (77) ı (78) ve (79) radıytü (80) leküm (81) el (82) islame (83) dına (84) fe (85) men (86) idturra (87) fı (88) mahmesatin (89) ğayra (90) mütecanifin (91) li (92) ismin (93) fe (94) inne (95) allahe (96) ğafurun (97) rahım "(98)"

( Ölü, kan, domuz eti, o Allah' tan başkası için kesilmiş, boğulmuş, vurulmuş, yukarıdan düşmüş, boynuzlanmış, canavarın yiyip yırttığı o diri iken kesmedikleriniz, "DİKİLİTAŞLAR" üzerine o boğazlananlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar günahkarlıktır. Bugün inkarcılar, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir. O halde, onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size, dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım. Size din olarak islamı, teslimiyeti istedim. Günaha istekle yönelme haricinde, açlıktan zorda olup mecbur kalana kesinlikle Allah affedendir, merhametlidir. )

- "Nasb" ( Dikilitaş ) kelimesinin ilk kez geçtiği ayetin kod numarasını oluşturan rakamların toplamı "8" ( 5+3 = 8 )

- Ayetteki "Nüsubi" ( Dikilitaşlar ) kelimesi "44". kelimedir. ( 4+4 = 8 )

- Ayette "98" kelime bulunmakta olup, bu sayının nümerolojik değeri "8"'dir. ( 9+8 = 17 ... 1+7 = 8 )

12,000 yıl öncesine ait olan Şanlıurfa'daki Göbeklitepe tapınak harabelerinde yer alan T şeklindeki monolitler "Dikilitaş" özelliği taşımaktadır. Uzmanlar Göbeklitepe tapınaklarının zeminlerinde kanallar bulunduğunu, burada "sıvılı" ritüeller yapıldığını ancak sıvının şarap mı, su mu, kan mı olduğunu bilemediklerini bildirmektedir.


Ortadaki iki adet T şeklindeki monolitin ( dikilitaş ) çevresinde horoskoptaki 12 burcun projeksiyonu niteliğinde 12 T şeklinde monolit bulunmaktadır.

70/43 - Yevme yahrucune minel ecdasi sira'an ke ennehüm ila nusubin yufidun
( O gün, sanki onlar kesinlikle dikili taşlara gönderiliyorlarmış gibi mezarlarından hızlıca çıkarlar. )

70/44 - Haşi'aten ebsaruhüm terhekuhüm zilletun zalikel yevmüllezi kanu yu'adun
( Gözleri korkarak. Onları zillet saracak. O vaad edilmiş oldukları gün budur. )

Ayette dikilitaşlara gönderilenlerin korku içinde oldukları belirtilmektedir. Bu korku adak verme ritüelindeki "adak olma" korkusu olabilir mi?






Ra'd ( Gök Gürültüsü )

Ses şiddeti ölçü birimi "Desibel" (dB) olup, “0” desibel insan kulağının işitebileceği en düşük ses olarak kabul edilmektedir. “180” dB ise roketin fırlatılış anında çıkardığı ses olarak ölçülmektedir. Desibeller logaritmik olarak artmakta ve azalmaktadır. Dolayısıyla 20 dB, 10 dB’den 10 kat daha şiddetlidir. 30 dB, 10 desibelden 100 kat daha şiddetlidir.

Yapılan analizlere göre "Gök Gürültüsü"'nün ses şiddeti "130" Desibel'dir.

Kur'an'da "Ra'd" ( Gök Gürültüsü ) suresi "13." sure olup, bu surede "Ra'd" kelimesi ilk ve son kez "13/13" kodlu ayette geçmektedir.

Ra'd "13/13" - Ve yüsebbihur ra'dü bi hamdihı vel melaiketü min hıyfetih ve yürsilüs savaıka fe yüsıbü biha men yeşaü ve hüm yücadilune fillah ve hüve şedıdül mihal ( Ve gök gürültüsü ve melekler O' nun korkusundan, O' nu övgüsü ile överler. Yıldırımlar gönderir de onlarla dilediği kimseye isabet eder. Onlar ise Allah hakkında mücadele ederler. O azabı şiddetli olandır. )

Gök Gürültüsünün ses şiddeti olan 130 desibel ile Kur'an'daki "Ra'd" ( Gök Gürültüsü ) kelimesi arasında nümerolojik bir bağlantı var gibi görünmektedir.


DECIBEL SOUND EXAMPLE
10 Almost inaudible A leaf falling
20 Audible Rustles of autumnal leaves
30 Very quiet Whispering
40 Living room, quiet classroom
50 Limited sound Refrigerator working, car driving past
55 Percolating coffee-maker
60 Audible Sound of human voice, machinery
70 Irritating Television set on loud, vacuum cleaner, several people on the telephone
75 Constant sound Busy restaurant around lunchtime
80 Unpleasant Alarm clock, freight traffic, doorbell
85 Loud Sawing, mixer
90 Extremely unpleasant Truck close by, screaming, yelling, shouting
95 Noisy Drill, violin
100 Extremely unpleasant Machine in a factory, compressor, fighter jet at 300 m
105 Even louder Helicopter close by, large drum
110 Extremely loud Rock concert, chainsaw
120 Human voice at its loudest, police siren
130 Thunder
140 Pain threshold First Monday of the month siren from close by
150 Permanent damage to hearing Fireworks
160 Shooting with pistol or rifle
170 Avalanche firework
180 Rocket launch platform
194 Saturn rocket


https://www.alpinehearingprotection.com/wiki/5-sound-levels-in-decibels/



1 Ekim 2017 Pazar

Burçlar ve 13 Nümerolojisi

"Zodiac" veya "Horoscope" olarak da bilinen "Burçlar", Güneş’in bir ay içinde gökyüzünde almış olduğu 30 derecelik yol ile belirlenmektedir. Güneş, çevresini bir halka gibi sarmış olan takımyıldızların ( burçların ) konumlarını takip eder. Her burç bir ay ile sembolize edilmektedir. Kullanılan  lunisolar ( Ay – Güneş ) takvimler 88 takımyıldız içinde Güneş’in, ekliptik düzleminde işaret ettiği 13 takımyıldızdır. ( 13. Takımyıldız olan Ophiuchus ( Yılancı ) zaman içinde takımyıldızların konumlarının değişmersi sonucunda burçlar kapsamına girmiştir. )

1- Capricorn ( Oğlak )
2- Aquarius ( Kova )
3- Pisces ( Balık )
4- Aries ( Koç )
5- Taurus ( Boğa )
6- Gemini ( İkizler )
7- Cancer ( Yengeç )
8- Leo ( Aslan )
9- Virgo ( Başak )
10- Libra ( Terazi )
11- Scorpio ( Akrep )
12- Sagittarius ( Yay )
13- Ophiuchus ( Yılancı )




https://spaceplace.nasa.gov/starfinder2/en/
www.astro.wisc.edu/~dolan/constellations/extra/Zodiac.html
http://www.sabah.com.tr/dunya/2014/07/10/artik-13-burc-var-ve-hepsinin-gunu-degisti

13 adet Burç ile Kur'an'da geçen ve 85. sureye ismini veren "Büruc" ( Yıldız Kümeleri ) kelimesi arasında nümerolojik ilişki bulunmaktadır.

- "Büruc" suresi 85. suredir. 8+5 = "13"

- Kur'an'da "Büruc" kelimesi ilk kez "85." sure olan Büruc suresinin ilk ayetinde geçer.

Buruc "85"/1 - Ves semai zatil büruc ( Ve yıldız kümeleri sahibi gök, )

- "Büruc" kelimesinin ikinci ve son kez geçtiği ayet Hicr suresinin 15/16 kodlu ayetidir. 

Hicr "15/16" - Ve (1) lekad (2) cealna (3) fi (4) es (5) semai (6) bürucen (7) ve (8) zeyyenna (9) ha (10) li (11) en (12) nazırın "(13)" ( Ve gökte yıldız kümeleri oluşturduk ve onu bakanlar için süsledik. )

- Ayet kodunu ( 15/16 ) oluşturan rakamların nümerolojik toplamları "13" sayısını vermektedir. ( 1+5+1+6 = "13" )

- Ayette "13" kelime bulunmaktadır.



Şeytanın Sözü

"Güneşin dürüldüğünü" ve son zamanların geldiğini haber veren 81. sure olan "Tekvir" ( Kıvrılma, Dürülme, Sarılma ) suresinin 25. ayeti  Kur'an'da "Kavli Şeytan" ( Şeytanın Sözü ) kavramının ilk ve son kez geçtiği ayettir.

Tekvir 81/25 - Ve ma hüve bi kavli şeytanin recim ( Ve o kovulmuş şeytanın sözü değildir. )

Aynı surede "Kavli Resul" ( Resulün Sözü ) kavramının da geçiyor olması, habercilerin inananlara ayetleri sözel olarak aktardığı gibi şeytanın da takipçilerine ayetlerin tersinin icra edilmesine yönelik söylemlerde bulunduğunu hatta metinler yazdırdığını bildirmektedir. ( Kur'an kelimesinin tersten yazılışı olan "Na'ruk" kelimesinin "Senin Ateşin" anlamına geldiği evvelki bölümlerde belirtilmişti. )

Tekvir 81/19 - İnnehu le kavlu resulin kerim ( Kesinlikle o faydalı resulün sözüdür. )

Surenin son ayetinin 81/29 kodlu ayet olması satanik "9/11" nümerolojisi açısından da dikkat çekmektedir. ( 8+1 = "9" ; 2+9 = "11" ... "9/11" ) 

"9" rakamı satanik nümerolojide ilahi mühür olan "6" rakamının tersini, "11" sayısı * ise yine ilahi mühür olan ve Allahü Teala'yı simgeleyen "10" sayısının nümerolojik değeri olan 1 sayısına eş olmayı ( haşa ) simgelemektedir. 10 sayısının nümerolojik değeri "1" ( 1+0 = 1 ) olup, Allah'ın birliğinis simgelemektedir. 11 sayısının nümerolojik değeri ise "2" ( 1+1 = 2 ) ortak koşmayı ve isyanı simgelemektedir. 

* 11 sayısının İngilizcedeki karşılığı ELEVEN kelimesidir. Bu kelime EL ve EVEN köklerinden oluşmaktadır. EL ( İlah ) EVEN ( Eşit, Müsavi ) ... "İlaha Eş / İlaha Müsavi"

30 Eylül 2017 Cumartesi

Allah'ın Takdiri ... Kader

"İnsan kendi kaderini kendisi yaratır." 
"İnsan şansını kendisi yaratır." 
"Her şeyi Allah'tan beklemek cahilliktir."
"Ben çok iyi olduğum için başarılı oldum." 
.......

gibi sözler, ilim yoksunu insanlardan sıkça duyulan sözlerdir. Ancak, bu tip söylemlere sebebiyet verecek düşünce akışı farklı frekanstan Dünya frekansına Allah'ın kontrolü çerçevesinde müdahil olan şeytan ve ona kulluk eden neferleri tarafından bilinçli olarak insanlara telkin edilmeye çalışılmaktadır. Merkeze Allah'ı değil de insanı koyan, ilahi nizam, hidayet ( yönlendirme ) ve kader gibi kavramları yok etmeye çalışan zihniyet, gerçeği bilmesine rağmen, Allah'a ortak koşan ve O'na isyan eden satanik zihniyettir. 

Allah'ın yarattığı kainattaki her şey, her olgu yine O'nun yönlendirmesiyle varlığını ve davranışını sürdürür. 

"Aklıma bir fikir geldi."
"İçimden oraya gitmek geldi."
"Şöyle düşündüm."
"Böyle olsun istedim."
"Şundan hoşlanmadım."
......

gibi "bencil" ifadeli söylemler ve buna bağlı tutum ve davranışlar daima Allah'ın yönlendirmesi, vahyi ve ilhamı sayesinde gerçekleşmektedir. Dolayısıyla insan, her ne kadar "özgür irade" ile hareket ettiğini düşünse de esas itibarıyla her hareketini Allah'ın yönlendirmesiyle gerçekleştirmektedir. 

Secde 32/5 - Yüdebbirul emra mines semai ilel erdı sümme ya'rucü ileyhi fı yevmin kane mıkdaruhu elfe senetin min ma teuddunGökten yere işleri düzenleyip yönetir. Sonra, o sizin saydığınızdan miktarı bin sene olan bir günde O'na yükselir. )

"Kader" kelimesi "Ölçü / Ölçülendirme" anlamına gelen ve Allahü Teala'nın her şeyi belirli bir ölçü ve sayısallık içinde yarattığını, yönlendirdiğini bildiren bir kelimedir. Allah, bir bilgisayar programı yazılımı gibi kodladığı yaratılışı, yaratılış yazılımını oluşturan kelimeleriyle yönetmektedir. 

Kamer 54/49 - İnna külle şey'in halaknahü bi kader ( Kesinlikle biz herşeyi ölçü ile yarattık. )

Olmuş, olan ve olacak her şey Allah'ın yaratılış yazılımında yer almakta ve O'nun tarafından bilinmektedir.

En'am 6/59 - Ve ındehu mefatihul ğaybi la ya'lemüha illa hu ve ya'lemü ma fil berri vel bahr ve ma teskutu min verakatin illa ya'lemüha ve la habbetin fı zulümatil erdı ve la ratbin ve la yabisin illa fı kitabin mübın ( Ve gaybın anahtarları O’nun indindedir. Onları O’ndan başkası bilmez. Karada ve denizde ne varsa bilir. Yaprak düşmez ki O onu bilmesin. Toprağın karanlıklarında ne bir tohum tanesi, ne yaş, ne de kuru bir şey yoktur ki apaçık kitabın içinde olmasın. )

İnsanın  bir şeyi istemesi, dilemesi ancak Allah'ın ona o hissiyatı ve yönlendirmeyi bahşetmesiyle gerçekleşebilir.

İnsan 76/30 - Ve ma teşaune illa en yeşaallahü innallahe kane alimen hakimen ( Ve Allah' ın dilemesi haricinde dileyemezsiniz. Kesinlikle Allah bilendir hakimdir. )

İnsanların müslim veya müşrik satanist olması yani iyi veya kötü olması da O'nun takdiridir. Bilinç seviyesi, algı kapasitesi ve idrak seviyesi hepsi Allah'ın belirlediği olgulardır.

Secde 32/13 - Ve lev şi'na le ateyna külle nefsin hüdaha ve lakin hakkal kavlü minnı le emleenne cehenneme minel cinneti ven nasi ecmeın ( Ve şayet dileseydik, her nefise yönlendirmesini verirdik. Lakin benden söz gerçektir. "Cehennemi, cinlerden ve insanlardan topluca, tamamen dolduracağım." )

Allahü Teala bir varlığın yaşam sürecinde onun için ne takdir ettiyse o gerçekleşir. İşte ilahi takdir veya "Kader" adı verilen bu gerçeğin değiştirilmesi mümkün değildir.

Zuhruf 43/40 - E fe ente tüsmius summe ev tehdil umye ve men kane fı dalalin mübın ( O halde sağıra sen mi duyduracaksın veya körü ve o apaçık sapıklık içinde olan kimseleri sen mi yönlendireceksin? )

Nisa 4/88 - Fe ma leküm fil münafikıne fieteyni vallahü erkesehüm bima kesebu e türıdune en tehdu men edallellah ve men yudlilillahü fe len tecide lehu sebıla ( O halde size ne oluyor da ikiyüzlüler hakkında iki topluluğa ayrılıyorsunuz. Allah o kazandığından dolayı onları tersine döndürür. O Allah’ ın saptırdığını yönlendirmeyi mi istersiniz? Ve Allah kimi saptırırsa artık ona yol bulamazsın. )

Bugünün ve yarının ilmi Allah'ındır. Kader akışını O bilir.

Lokman 31/34 - İnnellahe ındehu ılmüs saah ve yünezzilül ğays ve ya'lemü ma fil erham ve ma tedrı nefsün maza teksibü ğada ve ma tedrı nefsün bi eyyi erdın temut innellahe alimün habır ( Kesinlikle Allah' ın, saatin ilmi O’nun indindedir. Yağmuru indirir. Rahimlerin içinde ne varsa bilir. Nefis yarın ne kazanacağını idrak edemez, kavrayamaz. Nefis hangi yerde öleceğini de idrak edemez, kavrayamaz. Kesinlikle Allah bilendir haberdardır.  )

Allah'ın dahli olmadan, insanın kendi başına kotardığı hiçbir iş yoktur. Bir insanın çok zeki veya çok bilgili olması da Allah'ın takdiridir. Dolayısıyla bir insanın kuracağı "Bunu ben yaptım." cümlesi sadece bir aldanma cümlesidir.

Kasas 28/78 - Kale innema utıtühu ala ılmin ındı e ve lem ya’lem ennellahe kad ehleke min kablihı minel kuruni men hüve eşeddü minhü kuvveten ve ekseru cem'a ve la yüs'elü an zünubihimül mücrimun ( "Kesinlikle o indimdeki ilim üzerine verildi." dedi. Kesinlikle Allah' ın ondan önce, kuvvet olarak ondan daha şiddetli ve topluluk olarak daha çok olan nesillerden kimseleri helak ettiğini bilmez mi? Ve suçlular günahları hakkında sual edilmezler. )

İnsanın Dünya hayatında sahip olduğu imkanlar da doğrudan Allah'ın takdiridir. Dolayısıyla insanın "Ben istediğim için bu imkanlara sahibim." cümlesi de sadece bir aldanma cümlesinden ibaretttir.

Ra'd 13/26 - Allahü yebsütur rizka li men yeşaü ve yakdir ve ferihu bil hayatid dünya ve mel hayatüd dünya fil ahırati illa meta ( Allah, rızkı dilediği kimseye genişletir ve daraltır. Dünya hayatıyla ferahlayıp sevinirler. Oysa dünya hayatı ahiretin yanında fayda haricindeki değildir. )

İnsanın hayatında karşılaştığı olaylar ve yaşadığı deneyimler de yüce Rab'bin takdirinin, nizamının ve kitabının ( ilahi yazılımın ) delilleridir. Allah, bir insan için nasıl bir süreç öngördüyse o insan o sürece ilişkin deneyimleri yaşar. Bazen insanların "Zamanı geri alabilseydim o durumda öyle değil şöyle yapardım." diyerek hayıflandıkları görülür. Oysa, geçmişe dönüp, farklı bir deneyim de yaşasa onun için belirlenmiş olan kaderi değiştirme imkanı bulunmamaktadır. Zira, kader süreci "Deneyimlenen duygular sürecidir." İnsanın yaşadığı olaylar onda bir "duygu" oluşturur. İşte kader, insanın hayatında yaşayacağı "duygular" bütünüdür. İnsan zamanda geriye gidip yaşadığı olayı, karşılaştığı insanları ve bulunduğu mekanları değiştirebilse bile ilgili zaman diliminde "Deneyimleyeceği duygu" onun için yazılmış, belirlenmiş duygu olacaktır. 

Hadid 57/22 - Ma esabe min musıbetin fil ardı ve la fi enfüsiküm illa fi kitabin min kabli en nebreeha inne zalike alellahi yesir ( Yerde ve nefislerinizde, biz onu yaratmadan önce kitabın içinde olanın haricinde musibet isabet etmez. Kesinlikle bu Allah’a  kolaydır. )

Hadid 57/23 - Li keyla te'sev ala ma fateküm ve la tefrahu bima ataküm vallahü la yühibbu külle muhtalin fehur ( O size kaybettirdiğine, yitirttiğine üzülmeyesiniz. O size verdiğinden dolayı da ferahlayıp sevinmeyesiniz. Allah şımaranların, övünenlerin hiçbirini sevmez. )

Şura 42/27 - Ve lev besetallahür rizka li ıbadihı le beğav fil erdı ve lakin yünezzilü bi kaderin ma yeşa' innehu bi ıbadihı habırun besır ( Ve şayet Allah kullarına rızkı bol verseydi, yerde azarlardı. Lakin dilediğini ölçü ile indirir. Kesinlikle O kullarından haberdardır görendir. )





29 Eylül 2017 Cuma

Ashabı Kehf ve Ekvator

"Right Ascension" ( Sağdan Yükseliş ) kavramı, kuzey yönüne bakmak suretiyle Yer'in ekvator hattında duran bir gözlemciye göre yıldızların davranış paterninden almaktadır. Bu gözlem noktasına göre 0 derece eğim konumunda bulunan bir yıldız gözlemcinin SAĞINDAN yukarı doğru dik bir şekilde yükselme, tam üzerinden geçme ve SOLUNDAN batma görüntüsü verir. Bu nedenle, "Right Ascension" aynı zamanda "Left Descension" olarak da anılır.

Ancak, Yer'in ekvatorundan başka bir noktada konumlanmış bir gözlemci için yıldız, yükseldiğinde yay şeklinde bir yörünge takip eder gibi görünür, tepe noktasına ulaşır ve batar.

http://www.skyandtelescope.com/astronomy-resources/what-are-celestial-coordinates/
https://books.google.com.tr/books?id=PXmKBgAAQBAJ&pg=PA121&lpg=PA121&dq=right+ascension+left+descension&source=bl&ots=-cHcH_GHyn&sig=XDTO7bCUKTs4QVizga8V3J_651k&hl=en&sa=X&ved=0ahUKEwjBzc76gMrWAhWLvhQKHR9YDjIQ6AEIZzAM#v=onepage&q=right%20ascension%20left%20descension&f=false
http://www.astronomyforum.net/astronomy-beginners-forum/191902-right-ascension-declination.html

"Kehf" ( Mağara ) suresinde "Ashabı Kehf"'in ( Mağara Sahiplerinin ) "Mağaralarının" konumuna ilişkin koordinat bilgisi veriliyor gibi görünmektedir.

Kehf 18/17 - Ve teraş şemse iza taleat tezaveru an kehfihim zatel yemıni ve iza ğarabet takriduhüm zateş şimali ve hüm fı fecvetin minh zalike min ayatillah men yehdillahü fe hüvel mühted ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen mürşida ( Ve uzayıp yükseldiğinde, Güneş’in mağaralarının sağına meylettiğini ve battığında onları solundan makasladığını görürsün. Onlar onun geniş yerindeydiler. Bu Allah' ın ayetlerindendir. Allah kimi yönlendirirse artık o yönlenmiştir ve kimi saptırırsa artık ona doğru yolu gösteren dost bulamazsın. )


Zira, mağara konumu "Right Ascension" ve "Left Descension" kavramlarıyla açıklanmaktadır. Ayrıca, “Soldan makaslama” kavramıyla “Dik bir şekilde batma” fenomeni tanımlanmaktadır. Ashabı Kehf'in ( Mağara Sahiplerinin ) "Geniş Yerde" oldukları da bildirilmektedir. Dünya üzerindeki en geniş yerin Ekvator hattı olduğu düşünüldüğünde, Ashabı Kehf'in ( Mağara Sahiplerinin ) konumu "Ekvator" gibi görünmektedir. Ekvatorun' da boyutlar arası bir portal, bir stargate olması ihtimali, Kehf suresinin 18/18 kodlu ayetindeki bilgiler ışığında kuvvetlenmektedir.

Kehf 18/18 - Ve tahsebühüm eykazan ve hüm rukudün ve nükallibühüm zatel yemıni ve zateş şimali ve kelbühüm basitun ziraayhi bil vesıyd lev ittala'te aleyhim le velleyte minhüm firaran ve le müli'te minhüm ru'ba ( Ve onları uyanık sanırdın ama onlar uykudaydılar. Onları sağa ve sola çevirirdik. Köpekleri ön ayaklarını kapı eşiğine uzatıp yaymıştı. Şayet onları görseydin firar ederek onlardan yüz çevirirdin ve onlardan korku ile doldurulurdun. )

Kehf suresinin 18/18 kodlu ayetinde yer alan "Köpekleri ön ayaklarını KAPI eşiğine uzatıp yaymıştı" cümlesinde "Kapı", Stargate / Boyut  Geçiş Portal'ini, "Köpek" de "Sirius" yıldızının ait olduğu Canis Majoris ( Büyük Köpek ) takımyıldızını temsil ediyor olabilir. Zira Sirius, ezoterik anlamda döngüyü yani bir alemden diğer aleme geçişi simgelemektedir.

2013 ve 2014 yıllarında Ekvator bölgesinde muhtelif piramitler keşfedilmiştir. 
                                       





                         
                                                            
                           La Mana Piramitleri


                                                            
                          Cochasqui Piramitleri



Rhesus Factor ... Ashaber Ress ?

Bilimsel kaynaklara göre, "Kan Grubu" simgesi olarak bilinen "RH" kısaltmasının temeli "RHesus Factor" ( Resus Faktörü ) kavramına dayanmaktadır. "Rhesus Factor", "Rhesus Macaque" adı verilen maymuna ait genleri temsil etmekte olup, alyuvarlar yüzeyinde protein bulunan kan grubu kategorisi "RH Pozitif", alyuvarlar yüzeyinde protein bulunmayan kan grubu kategorisi ise "RH Negatif" olarak kategorize edilmektedir. İnsanların %85'inin RH Pozitif, %15'inin ise RH Negatif kategorisinde oldukları bilinmektedir. Rhesus Macaque genetik olarak insana en çok benzeyen maymun cinsi olup DNA setini oluşturan genomlarının %93'ü insan genomlarıyla  benzerlik taşımaktadır. 

                                                                     
                                Rhesus Macaque

Makak maymununa verilen "Rhesus" isminin kökeni Trakya Prensi Yunan "Rhesos"'un ismine dayanmaktadır. Kelime köken analizi yapılacak olursa ;

Trakya ( Türkçe ) veya Thrace ( İngilizce ) kelimesinin İngilizce ve Fransızca'da "İz, Eser" anlamına gelen "Trace" kelimesiyle fonetik benzerliği bulunmaktadır.

Makak maymununa verilen "Rhesus" isminin Trakya Prensi Rhesus'tan kaynaklandığı dikkate alındığında, "Thrace / Trace" ( İz, Eser ) kelimesi ile "Rhesus" kelimesi arasında da semantik ilişkinin varlığı düşünülebilir. Zira, "Rhesus" kelimesi Arapça'daki "Ress" kelimesiyle fonetik benzerliğe ssahiptir. "Ress" kelimesi "Bir şeyin evveli, İz, Alamet, Eser, Kalıntı, Başlangıç * Kuyu " anlamlarını içermektedir. "Ress" kelimesi Kur'an'da "Ashabur Ress" ( Ress Halkı / Sahipleri ) olarak geçmektedir.

Bu noktada, Rhesus Factor'u, kandaki "İZ Faktörü" olarak yorumlamak mümkün olmaktadır. Zira, kandaki protein "İZİ" yani "Varlığı", pozitif veya negatif kategorizayonun referans noktasını teşkil etmektedir.
 
İnsanların çoğunun maymun ( Rhesus Macque ) geni taşıması ( RH + olması ) bilgisiyle, Kur'an'da yer alan "Azgın kavmin maymuna dönüştürülmesi" bilgisi arasında kavramsal çelişki bulunmaktadır. Zira, doğru yoldan sapmış insanların maymuna dönüştürüldüğü ( teşbih de olabilir ) bir durumda insanların kanlarındaki ayrıştırıcı faktörün bir maymun cinsine referans olarak baz alınması çelişkili bir durum yaratmaktadır. Dolayısıyla, "Rh Faktörü" veya "Rhesus Factor" olarak adlandırılan kavram, insanları maymundan türediklerine inandırabilmek amacıyla tesis edilmiş bir aldatmaca, bir yanıltmaca olabilir.
 
Bakara 2/65 - Ve lekad alimtümüllezına'tedev minküm fis sebti fe kulna lehüm kunu "KIRADATEN" hasiın ( Ve sizlerden yedinci gün içinde hududu aşanları bildiniz. Böylece onlara, "Kovulup reddedilmiş "MAYMUNLAR" olun." dedik. )
 
A'raf 7/166 - Fe lemma atev an ma nühu anhü kulna lehüm kunu "KIRADATEN" hasiın ( Böylece onlardan onlara yasaklayıp men ettiklerimizde inat ettiklerinde, onlara "Hor ve hakir "MAYMUNLAR" olun." dedik. )

"Ress" halkıyla ilgili ayetlerde yine "Azgınlık" yapan kitleden bahis bulunmaktadır.
 
Furkan 25/37 - Ve kavme nuhıl lemma "kezzebür rusüle" ağraknahüm ve cealnahüm lin nasi ayeh ve a'tedna liz zalimıne azaben elıma ( Ve Nuh kavmi "resulleri yalanladıklarında" onları boğduk. Onları insanlar için ayet kıldık. Zalimler için elim azap hazırladık. )
 
Furkan 25/38 - Ve (1) aden (2) ve (3) semude (4) ve (5) ashab (6) er (7) "RESSİ (8)" ve (9) kurunen (10) beyne (11) zalike (12) kesıra (13) ( Ve Ad’ı, Semud’ u, "RESS"' in sahiplerini ve bunların arasındaki birçok nesilleri. )

"Ress" halkı, "Azgınlar için vaadin gerçekleşmesi" ve "İnsanın yaratılışı" kavramlarının birlikte geçtiği ayet seti;

Kaf 50/12 - Kezzebet kablehüm kavmu nuhın ve ashabur "RESSİ" ve semud ( Onlardan önce Nuh kavmi, Ress' in sahipleri ve Semud yalanladılar. )

Kaf 50/13 - Ve adun ve fir'avnu ve ıhvanu lut ( Ve Ad, Firavun ve Lut' un kardeşleri. )

Kaf 50/14 - Ve ashabu eyketi ve kavmu tubba küllün kezzeber rusule fe hakka veıyd ( Ve Eyke' nin sahipleri ve Tübba kavmi. Hepsi resulleri yalanladılar da vaad gerçekleşti. )

Kaf 50/15 - E fe ayına bil halkıl evvel bel hüm fi lebsin min halkın cedid ( Böylece ilk yaratmada acz mi gösterdik? Bilakis onlar yeni yaratılıştan şüphe içindedirler. )

Kaf 50/16 - Ve lekad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verid ( Ve insanı yarattık. Nefsinin ona ne vesvese verdiğini biliriz. Biz ona toplar damarından daha yakınız. )


 
 
 

28 Eylül 2017 Perşembe

Akif olmak ... İmanda sebatkar olmak

İnanan insanların en büyük sınavı "Akif" olmak hususundadır. "Akif" kelimesi "İnançta sebatkar olmak ve inanç devamlılığını korumak" anlamına gelmektedir. İnananların, bulundukları ortamlarda ( aile, iş, arkadaşlık vb. ) ve yaşadıkları olaylarda karşılaştıkları negatif etkenlerle mücadele etmeleri, düşünce yoğunluklarını, odaklanma ve konsantrasyon seviyelerini kaybetmemeye çalışmaları gerekmektedir. Zira, şeytanın saptırma metodolojisinin temeli insanın konsantrasyonunu dağıtma girişimlerine dayanmaktadır.
 
"Akif" ( İnançta sebatkar ) kelimesi Kur'an'da "8" kez tekrarlanmaktadır. "Akif" kelimenin ilk kez geçtiği ayet Bakara suresinin 125. ( 1+2+5 = "8" ) ayetidir. "Akif" kelimesiyle "8" nümerolojisi ilişkisi, "Meleklerin" desteğiyle "Döngüye" erişme olarak yorumlanabilir. Melek taklidi yapan ve Kur'an'daki frekansı Melek kelimesinin frekansı ile aynı olan ( 88 ) şeytan da neferlerini kendisine "Akif" olmaya çağırmaktadır.

Bakara 2/"125" - Ve iz cealnel beyte mesabeten lin nasi ve emna vettehızu min mekami ibrahıme müsalla ve ahidna ila ibrahıme ve ismaıyle en tahhira beytiye lit taifıne vel akifıne ver rukkeıs sücud ( Ve zamanında evi insanlar için güvenli ve sevap yeri kıldık. İbrahim’ in makamından dua yeri edinin. Tavaf edenler, kullukta sebatkarlar ve eğilip yere kapananlar için İbrahim' e ve İsmail' e evi temizlemeyi ahdettik. )

"Akif" kelimesinin son kez geçtiği 26/71 kodlu ayetteki "88" nümerolojisi şeytanın melek taklidi yaparak aldatmasına nümerolojik anlamda net bir örnektir. Zira sure ve ayet numarasını oluşturan rakamların nümerolojik değerleri yanyana konduğunda "88" sayısı oluşmaktadır. 

Şuara "26"/"71" - Kalu na'büdü asnamen fe nezallü leha akifın ( "Putlara kulluk ediyoruz. Onlara sebatkarca meyleder eğiliriz." dediler. )

Sure kodu 26 ... 2+6 = "8"
Ayet kodu 71 ... 7+1 = "8" .... "88"
 
Kur'an'da "Akif" olma hususu, insanın seçimine sunulmuş olan iki yoldan biri olan "Sarp Yokuş" kavramıyla da ifade edilmektedir. Diğer yolun şeytanın yolu olduğu aşikardır.
 
Beled 90/10 - Ve hedeynahün necdeyni ( Ve onu iki yola yönlendirdik. )
Beled 90/11 - Fe laktehamel akabet ( Böylece sarp yokuşa tahammül edemedi. )

Allahü Teala, inanç yolunda muvaffak olacak kullarının tutum ve davranışlarının nasıl olması gerektiğini aşağıdaki ayetlerde tanımlamaktadır.
 
Al'i İmran 3/139 - Ve "la tehinu ve la tahzenu" ve entümül a'levne in küntüm mü'minın ( Ve "gevşemeyin ve hüzünlenmeyin". Eğer inananlarsanız sizler üstünsünüz. )
 
Al'i İmran 3/146 - Ve ke eyyin min nebiyyin katele mea hu ribbiyyune kesır fe "ma vehenu li ma esabehüm fı sebılillahi ve ma daufu ve mestekanu" vallahü yühıbbüs sabirın ( Ve kendini Rab' be adamış olanların birçoğunun birlikte savaştıkları öyle haberciler vardı ki. "Allah yolunda, onlara o isabet edenlerden dolayı gevşemediler ve zayıflamadılar ve endişelenip boyun eğmediler". Allah sabredenleri sever. )
 
Enbiya 21/19 - Ve lehu men fis semavati vel ard ve men ındehu "la yestekbirune an ıbadetihı ve la yestahsirun" ( Ve göklerin ve yerin içindeki kimseler O’nadır. O indindeki kimseler O’na kulluklarında kibirlenmezler ve yorulmazlar. )
 
Enbiya 21/20 - Yüsebbihunelleyle ven nehara la yeftürun ( Gece ve gündüz O' nu överler. Usanıp bezmezler. )
 
 

27 Eylül 2017 Çarşamba

Terka Fis Sema' ( Gökteki Türk / GökTürk ) ve 8

Kur'an'da "Türk" kelimesini çağrıştıran ilk kelime olan "Terka" kelimesi İsra suresinin 17/93 kodlu ayetinde "8". kelime olarak yer almaktadır. Bu kelimenin "8" nümerolojisiyle olan ilişkisi ve yer aldığı  ayetin "Göğe Yükselme" kavramını içeriyor olması dikkat çekicidir.

Terka
İsra 17/93 - Ev (1) yekune (2) leke (3) beytün (4) min (5) zuhrufin (6) ev (7) "TERKA (8)" Fİ (9) ES (10) SEMA' (11) min (12) külli (13) meselin (14) fe (15) eba (16) ekseru (17) en (18) naşi (19) illa (20) küfura (21) ve (22) len (23) nü'mine (24) li (25) RUKİYYİ (26) ke (27 hatta (28) tünezzile (29) aley (30) na (31) kitaben (32) nakraü (33) h (34) kul (35) sübhane (36) rabb (37) i (38)  hel (39) küntü (40) illa (41) beşeran (42) rasula (43) 

( Veya sana süsten, altından ev olsun veya tüm misallerden GÖĞE YÜKSELESİN. İşte insanların çoğu ancak inkarda diretirler. "Üzerimize, okuyacağımız kitap indirene kadar senin YÜKSELİŞİNE inanmayız." "Rab'bim yücedir. Ben resul olan insanın haricindeki miyim?" de." )
Ayetteki "Terka Fis Sema'" - "TERKA ( Yüksel ) Fis ( İçine ) Sema" ( Gök ) ifadesi "Gökteki Türk" olarak düşünüldüğünde "Göktürk" kavramı öne çıkmaktadır.
Başına, Arapça'da ikinci tekil / çoğul şahısı ifade eden "T" harfi getirilebilecek "Raki", "Erk" ve "Ürk" kelimeleri de anlamlı görünmektedir. Zira aynı ayetteki "Rukiyy" ( Yükseliş ) kelimesi, "Terka" fiilinin köküdür.
Raki = Yüksek olan, Gökyüzü ... "T"ERK = Yükselirsin
Erk = Kuvvet, Kudret, Güç, İktidar, Nüfuz ..."T"ERK = Kudretlisin, Güçlüsün
Ürk = Mekan,Mevkii ... "T"ÜRK = Mekan ve Mevki Sahibisin
Ayrıca “Gönderme, Döndürme” anlamına gelen “İsra” suresi 17. sure olup, “8” nümerolojisi ( 1+7 = 8 ) içermektedir.

İlk Türk devletinin ismi olan GÖKTÜRK kelimesinde "7" harf olması da "7 kat gök" kavramıyla ilintili görünmektedir.

Ayrıca 17/93 kodlu ayette kitapta ilk ve son kez “Terka fis sema” ( Göğe yükselesin ) kavramı yer almaktadır. Bu ayetin kodunda, halden hale geçişin ve boyut portalının sembolü olan 11 nümerolojisi ( 1+7 = 8 ve 9+3 = 12 ... 3 ... 8+3 = 11 ) bulunmaktadır. Ve ayetin "terka fis sema" ( göğe yükselesin ) bölümüne kadar toplam 11 kelime bulunmaktadır.

Tüm diller gibi derin kökleri Türkçe'ye dayanan Arapça'da, bir fiildeki "E" harfi, fiil geçmiş zaman kipi ile sıfat yapıldığında "Ü" olmaktadır. Örnek;

E'ti = Getirmek, vermek
Ü'tu = Getirilmiş, verilmiş

Beliğ = Eriştirmek, ulaştırmak
BÜluğ = Erişmiş, ulaşmış, eriştirilmiş, ulaştırılmış ( Ergen, Ergenlik / Ergin, Erginlik anlamında da "Büluğ Çağı" olarak kullanılmaktadır. 

Bu çerçevede, İsra suresinin 17/93 kodlu ayetinde yer alan "TERKa fis sema" ( Göğe YÜKSELESİN / YÜKSELİRSİN ) ifadesindeki "Yükselmek" anlamı taşıyan "TERK" fiili, "Yükselmiş" anlamı vermek üzere sıfat yapıldığında "TÜRK" olmaktadır. Dolayısıyla, “Türk” kelimesinin anlamının “Yükselmiş, Yükselen” olması kuvvetle muhtemeldir.

Göktürkler = Göğe Yükselmişler / Göğe Yükselenler

"Ne mutlu TÜRK'üm diyene" = Ne mutlu YÜKSELDİM diyene.

Atarürk'ün aşağıdaki söylemi de Türk kelimesinin anlamına işaret eder niteliktedir.


"Türk milletinin karakteri YÜKSEKTİR." ( Mustafa Kemal Atatürk )