17 Aralık 2019 Salı

Allah'ın Mühürü

"Access denied" ( Giriş engellendi / Giriş inkar edildi ) ... Bu ifade bilgisayar teknolojileri ile ilgili olanların anlamını derhal bilecekleri bir ifadedir. Bu ifade kod blokajına bağlı olarak herhangi bir kullanıcının sistemdeki bilgilere erişiminin veya sistemdeki bilgilerin o kullanıcıya akışının, ulaşımının  engellenmesi durumudur.

İlahi bir yazılım olan Kur'an ilmine erişimi engellenmiş varlıkların da mevcut olduğu ise ayetlerde "Hatemallah"* veya  "Taballah"** ( Allah'ın Mühürü ) ifadesiyle bildirilmektedir. Ayetlerde mühürün öncelikle bilgi depolama ve yorumlama ünitesi olan "Kalbe" basıldığı özellikle bildirilmektedir. Ardından da "Kulak", "Göz" ve "Ağız"'a vurulan mühürlerden bahsedilmektedir. Görüleceği üzere inkarcı müşrik satanistlerin tüm iletişim kanalları hidayete kapalı durumdadır. Bu nedenle Allahü Teala şu ayeti indirmiştir.

43/40 - E fe ente tüsmius summe ev tehdil umye ve men kane fı dalalin mübın ( O halde sağıra sen mi duyduracaksın veya körü ve o apaçık sapıklık içinde olan kimseleri sen mi yönlendireceksin? )

39/23 ...... ve men yudlilillahü fe ma lehu min had ( ...... Allah kimi saptırırsa, artık ona yönlendiriciden yoktur. )

* "Hatemallah" kelimesindeki "Hatem" kelimesi aynı zamanda "Son" anlamına da gelmektedir.

** "Taballah" kelimesindeki "Tab" kelimesi "Basmak, Vurmak" anlamına gelmekte olup, bu kelime İngilizce'de "Type", Fransızca'da "Taper", Almanca'da ise "Tippen" olarak telafuz edilmektedir.

"Allah'ın Mühürü" ifadesi "Hatemallah" ve "Taballah" olmak üzere Kur'an'da toplam 16 kere tekrarlanmaktadır. 16 sayısının nümerolojik değeri "7" ( 1+6 = 7 ) olup, "7" sayısı "döngü SONUnun" yani "Sonlanmanın" sembolüdür.

Ayrıca "Hatem" ( Mühür ) kelimesinin ilk kez geçtiği ayet de Bakara suresinin "7." suresidir.

İlgili ayetler aşağıdadır.

2/7 - HATEMALLAHÜ ALA KULUBİHİM kulubihim ve ala sem’ıhim ve ala ebsarihim ğışaveh ve lehüm azabün azim ( ALLAH'IN MÜHÜRÜ onların KALPLERİNİN ve kulaklarının üzerindedir ve gözlerinde de perde vardır. Büyük azap onlaradır. )

4/155 - Fe bima nakdıhim mısakahüm ve küfrihim bi ayatillahi ve katlihimül enbiyae bi ğayri hakkın ve kavlihim kulubüna ğulf bel TABEALLAHÜ aleyha bi küfrihim fe la yü'minune illa kalıla ( Sözlerinden dönmeleri, Allah' ın ayetlerini inkar etmeleri, habercileri haksızca öldürmeleri ve "Kalplerimiz kılıflıdır." sözlerinden dolayı. Bilakis ALLAH, inkarları sebebiyle onların üzerine MÜHÜR BASTI da pek azı hariç inanmazlar. )

6/46 - Kul e raeytüm in ehazellahü sem'aküm ve ebsaraküm ve HATEME ala kulubiküm men ilahün ğayrullahi ye'tıküm bih ünzur keyfe nüsarrifül ayati sümme hüm yasdifun ( De ki: "Görmez düşünmez misiniz? Eğer Allah kulaklarınızı ve gözlerinizi alsa ve kalplerinize MÜHÜR VURSA, Allah’tan başka onları size getirecek ilah kimdir?" Bak ayetleri nasıl sarfederiz. Sonra onlar yüz çevirirler. )

7/100 - E ve lem yehdi lillezıne yerisunel erda min ba'di ehliha en lev neşaü esabnahüm bi zünubihim ve NATBEU ala kulubihim fe hüm la yesmeun ( Sahiplerinden sonra yere varis olanları şu yönlendirmedi mi? Şayet dilersek onlara da günahlarından dolayı musibetler veririz. Onların kalplerine MÜHÜR BASARIZ da onlar duymazlar. )

7/101 - Tilkel kura nekussu aleyke min enbaiha ve lekad caethüm rusülühüm bil beyyinat fe ma kanu li yü'minu bima kezzebu min kabl kezalike YATBEULLAHÜ ala kulubil kafirın ( İşte sana haberlerinden anlattığımız o şehirler. Resulleri onlara açık deliller getirdiler. Fakat önceden yalanladıklarına inanacak değillerdi. İşte ALLAH, o inkarcıların kalplerine böyle MÜHÜR BASAR. )

9/87 - Radu bi en yekunu meal havalifi ve TUBİA ala kulubihim fe hüm la yefkahun ( Onlar, geride kalanlar ile birlikte olmaya razı oldular. Kalplerine MÜHÜR basıldı. Artık onlar anlamazlar. )

9/93 - İnnemes sebılü alellezine yeste'zinuneke ve hüm ağniya' radu bi en yekunu meal havalifi ve TABEALLAHÜ ala kulubihim fe hüm la ya'lemun ( Kesinlikle yol, gani oldukları halde geride kalanlarla birlikte olmaya razı, hoşnut olan, o senden izin isteyenleredir. ALLAH kalplerine MÜHÜR BASTI da onlar bilmezler. )

10/74 - Sümme beasna min ba'dihı rusülen ila kavmihim fe cauhüm bil beyyinati fe ma kanu li yü'minu bima kezzebu bihı min kabl kezalike NATBEU ala kulubil mu'tedın ( Sonra, bunun ardından resulleri kavimlerine gönderdik. Onlara açık deliller ile geldiler de onu önceden yalanladıklarından dolayı ona inanmadılar. İşte hududu aşanların kalplerine böyle MÜHÜR BASARIZ. )

16/108 - Ülaikellezine TABEALLAHÜ ala kulubihim ve sem'ıhim ve ebsarihim ve ülaike hümül ğafilun( İşte onlar Allah' ın, o kalplerinin, kulaklarının ve gözlerinin üzerine MÜHÜR BASTIKLARIDIR. İşte onlar, onlar habersizdirler. )

30/59 - Kezalike YATBEUALLAHÜ ala kulubillezıne la ya'lemun ( Allah o bilmeyenlerin kalplerinin üzerine işte böyle MÜHÜR BASAR. )

36/65 - El yevme NAHTİMÜ ala efvahihim ve tükellimüna eydıhim ve teşhedü ercülühüm bima kanu yeksibun ( Bugün ağızlarının üzerine MÜHÜR BASARIZ. Bize elleri kelam edip söz söyler. O kazanmış olduklarına da ayakları şahitlik eder. )

40/35 - Ellezine yücadilune fi ayatillahi bi ğayri sültanin etahüm kebüra makten ındellahi ve ındellezine amenu kezalike YATBEUALLAHÜ ala külli kalbi mütekebbirin cebbar ( Allah' ın ayetleri hakkında o delilsizce mücadele edenler, onlara Allah' ın indinde ve o inananların indinde büyük hiddet öfke yetip gelir. Allah, her kibirli zorba kalbin üzerine işte böyle MÜHÜR BASAR. )

42/24 - Em yekuluneftera alellahi keziba fe in yeşeillahü YAHTİM ala kalbik ve yemhullahül batıle ve yühıkkul hakka bi kelimatih innehu alimün bi zatis sudur ( “Allah’a  yalan uydurdu." mu derler? Eğer Allah dilerse, kalbinin üzerine MÜHÜR BASAR. Allah batılı imha eder ve gerçeği kelimeleri ile gerçekleştirir. Kesinlikle O göğüslerin sahip olduğunu bilendir. )

45/23 - Fe raeyte men ittehaze ilahehu hevahü ve edallehüllahü ala ılmin ve HATEME ala sem'ıhı ve kalbihı ve ceale ala besarihı ğışaveh fe men yehdıhi min ba'dillah e fe la tezekkerun ( Hevesini ilahı edinen kimseyi görmez misin? Allah onu ilim üzerine saptırır. Kulağının ve kalbinin üzerine MÜHÜR BASAR. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )

47/16 - Ve minhüm men yestemiu ileyk hatta iza harecu min ındike kalu lillezıne utül ılme maza kale anifen ülaikellezine TABEALLAHÜ ala kulubihim vettebeu ehvaehüm ( Ve onlardan kimi seni dinler. Nihayet indinden çıktıklarında, o ilim verilenlere "Ne dedi demin?" derler. İşte onlar, Allah' ın kalplerine MÜHÜR BASTIKLARI ve heveslerine tabi olanlardır. )

63/3 - Zalike (1) bi (2) enne (3) hüm (4) amenu (5) sümme (6) keferu (7) fe (8) TUBİA (9) ala (10) kulübi (11) him (12) fe (13) hüm (14) la (15) yefkahun (16) ( Bu kesinlikle onların inanıp, sonra inkar etmelerindendir. Böylece kalplerinin üzerine MÜHÜR BASILDI da onlar anlamazlar. )

"Mühür basılması" kavramının son kez geçtiği ayet 16 kelimeden oluşmaktadır. ( 1+6 = 7 )







16 Aralık 2019 Pazartesi

Maddesel insan Adem ve ruhsal insan İsa

Kur'an'da "Adem" ve "İsa" isimleri 25'er kere tekrarlanmaktadır. 25 sayısının nümerolojik değeri "7" ( 2+5 = 7 ) olup, bu sayı - evvelce de defaatle incelendiği üzere - bir döngülük frekansı sembolize etmektedir. Her iki habercinin isimlerinin Kur'an'daki tekrar adetlerinin eşit olması Al'i İmran suresinin 3/59 kodlu ayetindeki mesaj ile uyum arzetmektedir. Adem ve İsa kelimelerinin birlikte yer aldıkları ilk ayet olan 3/59 kodlu ayet ayrıca Kur'an'da Adem ve İsa kelimelerinin 7. kez tekrarlandıkları ayettir. Ayetteki "Kün" ( Ol! ) kelimesi de 16. kelimedir. ( 1+6 = 7 ) 

3/59 - İnne (1) mesele (2) IYSA (3) ınde (4) allahi (5) ke (6) meseli (7) ADEM (8) haleka (9) hu (10) min (11) türabin (12) sümme (13) kale (14) lehu (15) KÜN (16) fe (17) yekun (18) ( Kesinlikle İSA’ nın misali Allah’ ın indinde ADEM’ in misali gibidir. Onu topraktan yarattı ve sonra ona "Ol." dedi de o oldu. )

Her iki habercinin isimlerinin Kur'an'da 25 kere yani nümerolojik olarak 7 sayısına eşit olacak şekilde geçmesi düalitenin sembolü olan ve evvelce bu blogda defaatle incelenmiş olan "İkili Yedi" kavramı açısından da önem arzetmektedir. Bu noktada "Ruh ve Madde" düalitesi dikkat çekmektedir.

Adem ve İsa insanlık için önemli iki döngüyü temsil etmektedirler. Adem kaba madde alemindeki nefsani ve maddesel insanı, İsa ise tekamül etmiş ve göksel olma liyakatini kazanmış ruhsal insanı sembolize etmektedirler. Zira Adem ve İsa ile ilgili şu Kur'an ayetleri dikkat çekmektedir.

20/115 - Ve lekad ahıdna ila ADEME min kablü fe NESİYE ve LEM NECİD LEHU AZMA ( Ve önceden Adem' e ahdettik de UNUTTU. ONDA AZİM BULAMADIK. )

4/171 .......... innemel mesıhu IYSebnü meryeme rasulüllahi ve KELİMETÜH elkaha ila meryeme ve RUHUN * minhü .......... ( .......... Meryem oğlu İSA Mesih, kesinlikle Allah' ın resulü, Meryem'e atmış olduğu KELİMESİ ve O’ndan RUHTUR......... )

* Kur'an'da "Ruhun minhü" ( O'ndan ruhtur ) ifadesi sadece Mesih İsa için kullanılmıştır. İnsanın yaratılışına ilişkin ayetlerde ise "Nefeha fihi min ruhıhı" ( Ona ruhundan üfledi ) ifadesi yer almaktadır.

Maddesel ( Bedensel ) insan ve Ruhsal ( Göksel ) insan misali İncil ayetlerinde şöyle bildirilmektedir.

46-1 Corinthians-15-42 ÖLÜLERİN DİRİLİŞİ DE BÖYLEDİR. Beden çürümeye mahkûm olarak gömülür, çürümez olarak diriltilir.

46-1 Korintliler-15-44 DOĞAL BEDEN OLARAK GÖMÜLÜR, RUHSAL BEDEN OLARAK DİRİLTİLİR. Doğal beden olduğu gibi, ruhsal beden de vardır.

46-1 Korintliler-15-45 Nitekim şöyle yazılmıştır: "İLK İNSAN ADEM yaşayan can oldu." SON ADEM'se* yaşam veren ruh oldu.

* Son Adem = İsa A.S.

46-1 Korintliler-15-46 Önce ruhsal olan değil, doğal olan geldi. Ruhsal olan sonra geldi.

46-1 Korintliler-15-47 İlk insan YERDEN, yani topraktandır. İkinci insan GÖKTENDİR.

46-1 Korintliler-15-48 Topraktan olan insan nasılsa, topraktan olanlar da öyledir. Göksel insan nasılsa, göksel olanlar da öyledir.

46-1 Korintliler-15-49 Bizler topraktan olana nasıl benzediysek, göksel olana da benzeyeceğiz.




15 Aralık 2019 Pazar

İflah olanlar

"İflah" kelimesi "Kurtuluşa ermek, Başlangıca erişmek" anlamına gelmekte olup, "Felah" ( Kurtuluş, Refah ) kök kelimesinden türemiş bir kelimedir. Ayrıca "Felâh" olarak telafuz edilen kelime de "Başlangıç" anlamına gelmektedir. Dolayısıyla "İflah" kelimesi "Kurtularak yeni başlangıca erişme" anlamını içeren bir kelimedir. 

Kur'an'da "İflah" / "Felah" kökünden türemiş olan 40 kelime bulunmaktadır. Bu kelimeler "Müflihun" ( İflah olanlar, Kurtulanlar ) sıfatı ve "Efleha" ( İflah olur ) fiili olarak kullanılmıştır.

Peki kimler iflah olur? Ayetlerde* "iflah olanlar" aşağıdaki ifadelerle belirtilmiştir.

Rab'lerinden yönlendirme üzerinde olanlar.
Allah'tan sakınanlar
Hayıra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men edenler
Faiz yemeyenler
Sabredenler ve bağlananlar
Allah'a vesile arayan ve cihad edenler
Şarap, kumar, dikilitaş ve fal oklarından kaçınanlar
Tartıları ağır gelenler ( İyi amelleri çoğunlukta olanlar )
Allah'ın nimetlerini hatırlayanlar
Haberciye inanan, onu kuvvetlendiren, destekleyen, ona yardımcı olan ve onunla birlikte indirilen aydınlığı izleyenler
Sebat edenler
Malları ve nefisleriyle cihad edenler
Eğilen, yere kapanan, Rab’bine kulluk eden, hayır yapanlar
İnananlar
Tevbe edenler
"Duyduk ve itaat ettik." diyenler
İyilikler yapanlar
Yakınlığı olana, yoksula, yolda kalmışa hakkını veren, Allah' ın yüzünü isteyenler
Rab’lerinden yönlendirme üzerinde olanlar
Allah'ın grubundan ( Min hizbullah ) olanlar 
Nefsinin cimriliğinden ve kıskançlığından korunanlar
Allah'ı çokça hatırlayanlar
Temizlenenler

* Ayetler : 3/122, 3/159, 3/160, 4/81, 5/11, 5/23, 7/89, 8/2, 8/49, 8/61, 9/129, 10/71, 10/84, 10/85, 11/56, 11/88, 11/123, 12/67, 13/30, 14/11, 14/12, 16/42, 16/99, 18/29, 18/31, 25/58, 26/217, 27/79, 29/59, 39/38, 42/10, 58/10, 60/4, 64/13, 65/3, 67/29
















14 Aralık 2019 Cumartesi

Ölümü temenni edebilmek

Yazının başlığı kaba madde alemindeki zahiri maddesel düşünce itibarıyla karışık duygulara sebebiyet verse de batıni ruhsal anlam itibarıyla varlıklar için yaratılışın nihai ve esas amacını özetler niteliktedir. Zira yaratılmış olmak yani varlık olarak tezahür etmiş olmak tekamüle ihtiyacı olmak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla her tekamül aşaması bir "Ölüm" vesilesiyle sonuçlanırken aynı zamanda yeni bir tekamül süreci de yeni bir "Olum" ile başlamaktadır. Dillerin kökeni olan Türkçe'deki "Ölüm" kelimesinin "Olum" kelimesiyle olan fonetik benzerliği de "Ölüm"ün aslında yeni bir "Olum" olduğunun işareti niteliğindedir.  

Kaba madde alemi olan dünya hayatında Allah'ın doğru yolundaki yükümlülüklerini yerine getiren varlıklar yani inanan, teslim olan, sabreden, şükreden, iyilikler yapan, sakınan, zekatı veren, duaya kalkan, tevekkül eden, tevbe eden, korkmayan, kitabı okuyan, ilimde derinleşmeye çalışan, akleden, fikreden, düşünen, gören, duyan, anlayan, kötü sözden ve kötü davranıştan uzak duran, ahlaksızlık yapmayan, yalan söylemeyen,  hırsızlık yapmayan, öldürmeyen, doğruluktan ayrılmayan, zulmetmeyen ( haksızlık etmeyen ), adil olan, zorbalık etmeyen, kıskanç olmayan, kin beslemeyen, affeden, hoşgören, inkarcılar ile hudutları aşmadan ilmi seviyede cihad eden ( mücadele eden ), öfkesini bastırabilen ( kazım olan ), nefsine hakim olabilen, zina etmeyen, dedikodu yapmayan, başkalarını araştırmayan varlıklar, bir sonraki aşama olan cennet ( sevgi planı / yarı süptil alem ) deneyimine kendilerini hazır hissetmeye başlamaktadırlar. Ve bilmektedirler ki dünyada "Ölüm" olarak bilinen olgu esas itibarıyla bir üst boyuttaki ( cennet ) yeni "Olum"dur. Bu yeni "Olum", dünyadaki 70,000 yıllık reenkarnasyon döngüsü içinde defaatle kaba madde beden olarak tezahür eden ve farklı deneyimlere, sınavlara tabi tutulan Öz Varlığın, bir üst boyut olan ve sevgi planı olarak da anılan cennette yarı süptil varlık olarak yeniden tezahür etmesinden ibarettir.

Ancak Allah yolundan dönerek ve ilim üzerine saparak şeytanların yoluna tabi olan inkarcı müşrikler ise "Ölmenin" kendileri için ne anlama geldiğini yani ölümün onlar için asla ve asla bir üst boyuta ( cennete ) intikali sağlamayacağını aksine tekrar tekrar ve ıstıraplı şekilde kaba madde alemi olan dünyada ( cehennem ) reenkarne  olma vesilesi olacağını gayet iyi bilmektedirler. Dolayısıyla, yaptıkları kötülüklerden dolayı zaten daimi korku içinde yaşayan bu inkarcıların en büyük korkusu "Ölüm"dür.

Aşağıdaki Kur'an ayetleri inkarcıların ölümden nasıl korktuklarını açıkça bildirmekte ve aksini ispatlamaları için onlara meydan okumaktadır.

2/96 - Ve le tecidennehüm ahrasan nasi ala hayah ve minELLEZİNE EŞRAKU YEVEDDÜ EHADEHÜM LEV YÜAMMERU ELFE SENEHve ma hüve bi müzahzihıhı minel azabi en yüammer vallahü besırun bima ya'melun ( Ve kesinlikle onları hayatta insanların en hırslıları olarak bulacaksın. O ORTAK KOŞANLARDAN HER BİRİ BİN SENE ÖMÜR SÜRMEYİ ARZULAR. Onlar uzun ömür sürerek o azaptan uzaklaşacak değillerdir. Allah o yaptıklarını görendir. )

2/94 - Kul in kanet lekümüd darul ahıratü indellahi halisaten min dunin nasi fe TEMENNEVÜL MEVTE İN KÜMTÜM SADİKIN ( De ki: "Eğer Allah' ın indinde, ahiret yurdu insanların dışında size halis kılınmışsa, o halde, EĞER DOĞRULAR İSENİZ ÖLÜMÜ TEMENNİ EDİN."

2/95 - Ve LEN YETEMMENEVHÜ EBEDEN BİMA KADDEMET EYDİHİM vallahü alimün biz zalimın ( Ve O ELLERİNİN SUNDUĞUNDAN DOLAYI, ONU ASLA EBEDİYEN TEMENNİ EDEMEYECEKLER. Allah zalimleri bilendir. ) 

3/143 - Ve LEKAD KÜNTÜM TEMENNEVNEL MEVTE MİN KABLİ en telkavhü fe kad raeytümuhü ve entüm tenzurun ( Ve SİZLER, ona kavuşmanız öncesinde ÖLÜMÜ TEMENNİ EDİP ARZULAYANLAR OLDUNUZ. Halbuki, onu gördünüz de hala bakıyorsunuz. )

62/6 - Kul ya eyyuhellezine hadu in zeamtüm enneküm evliyau lillahi min dunin nasi FE TEMENNEVÜL MEVTE İN KÜNTÜM SADİKİN ( "Ey o Yahudiler, eğer insanlardan kesinlikle sadece sizin Allah’a  dostlar olduğunuzu sanıyorsanız, EĞER DOĞRULAR İSENİZ ÖLÜMÜ TEMENNİ EDİN" de. )

62/7 - Ve LA YETEMENNEVNEHU EBEDEN BİMA KADDEMET EYDİHİM vallahü alimun biz zalimin ( Ve ONU, O ELLERİNİN SUNDUKLARINDAN DOLAYI EBEDİYEN TEMENNİ EDEMEZLER. Allah zalimleri bilendir. )

Tevrat'ın Job ( Eyüp ) isimli suresindeki şu ayetler de "Ölümü temenni etmek" kavramını ve ilginç ifadeleri içermektedir.

18-Job-3-8 Günleri lanetleyenler,Livyatan’ı* uyandırmaya hazır olanlar,O günü lanetlesin.
18-Job-3-9 Akşamının yıldızları kararsın, Boş yere aydınlığı beklesin,Tan atışını görmesin.
18-Job-3-10 Çünkü sıkıntı yüzü görmemem için anamın rahminin kapılarını üstüme kapamadı.
18-Job-3-11 “NEDEN DOĞARKEN ÖLMEDİM? RAHİMDEN ÇIKARKEN SON SOLUĞUMU VERMEDİM?
18-Job-3-12 Neden beni dizler, emeyim diye memeler karşıladı?
18-Job-3-13 Çünkü şimdi huzur içinde yatmış,uyuyup dinlenmiş olurdum;
18-Job-3-14 Yaptırdıkları kentler şimdi viran olan Dünya kralları ve danışmanlarıyla birlikte,
18-Job-3-15 Evlerini gümüşle dolduran altın sahibi önderlerle birlikte.
18-Job-3-16 Neden düşük bir çocuk gibi,Gün yüzü görmemiş yavrular gibi toprağa gömülmedim?
18-Job-3-17 Orada kötüler kargaşayı bırakır,Yorgunlar rahat eder.
18-Job-3-18 Tutsaklar huzur içinde yaşar, Angaryacının sesini duymazlar.
18-Job-3-19 Küçük de büyük de oradadır, Köle efendisinden özgürdür.
18-Job-3-20 “Niçin sıkıntı çekenlere ışık,Acı içindekilere yaşam verilir?
18-Job-3-21 Oysa onlar gelmeyen ÖLÜMÜ ÖZLER,Onu define arar gibi ararlar;
18-Job-3-22 Mezara kavuşunca neşeden coşar, sevinç bulurlar.

* Kaos yaratan kozmik yılan 


































Alim denilen Zalimler

İlimler üzeri ilim olan yaratılış ilminin yani kutsal kitaplardaki ilmin insanlar tarafından anlaşılması sürecindeki en büyük engellerden biri de ilmin yayılmasının ve geniş kitlelerce anlaşılmasının önüne geçebilmek için planlı ve organize olmak üzere "Alim" sıfatıyla ve hacı, hoca, derviş, şeyh, hazret, efendi, mürşid gibi ünvanlarla zuhur eden veya ettirilen bazı şahıslardır. Bu şahıslar genellikle belirli cemiyetlerin temsilcileri, görevlileri konumunda olup, küresel hedefler ve şahsi, dünyevi menfaatler doğrultusunda kendilerini alim olarak lanse ederek kitleleri etkilemeye ve doğru yoldan döndürüp şeytanın karanlık yollarına saptırmayı hedeflemektedirler. Okuma, araştırma, sorgulama ve bilgileri karşılaştırarak analiz etme yeteneği henüz gelişmemiş olan kitleler de maalesef doğrudan bu sözde alimlerin sözlerine itibar etmek suretiyle onlara tabi olmakta, ilmi ve dini onların sözlerinden ibaret saymaktadırlar. Bu hazin durumun sebebi hem cehalet hem de tembelliktir. 

Kur'an'ı kendi sübjektif algılarına ve menfaatlerine göre yorumlayan, ayetlerdeki birçok gerçeği bilinçli olarak gizleyen bu sözde alimlerin insanları Kur'an'dan ve ilimden uzaklaştırma, kendi maddi dünyevi heveslerine tabi kılma, kendilerine biad ettirmek suretiyle adeta köleleştirme sürecindeki başlıca söylemleri şöyledir.

"Öyle her önüne gelen Kur'an'ı anlayamaz."
"Kur'an'ı ancak alimler anlar."
"Kur'an'ı anlayabilmek için mutlaka bir alime danışılmalıdır." 

şeklinde olmaktadır. Hatta daha da ileri giderek kendi başına Kur'an'ı anlamaya, yorumlamaya çalışmanın günah olduğunu dahi ileri sürebilmektedirler. 

"Alim" kelimesi "Bilen" anlamına gelmekte olup, öğrenmek arzusuyla Kur'an'ı okuyup, araştıran ve ilminin artması için Allah'a dua eden her inananın Allah'ın izniyle zaman içinde "Alim" yani "Bilen" konumuna gelme imkanı bulunmaktadır. Zira ayetlerde sıkça tekrarlanan "E lem ta'lem" ( Bilmez misin? ) sorusu, okumak suretiyle "Bilen" yani "Alim" konumuna gelmenin önemini vurgulamaktadır. 

2/106 - Ma nensah min ayetin ev nünsiha ne'ti bi hayrin minha ev misliha E LEM TA'LEM ennellahe ala külli şey'in kadır ( Ayetlerden neyi hükümsüz bırakırsak veya unutturursak, ondan daha hayırlısını veya onun aynısını getiririz. Allah' ın kesinlikle herşeye gücü yeten olduğunu BİLMEZ MİSİN? )

2/107 - E LEM TA'LEM ennellahe lehu mülküs semavati vel ard ve ma leküm min dunillahi min veliyyin ve la nasır ( BİLMEZ MİSİN Kİ göklerin ve yerin mülkü kesinlikle O’nadır Allah’a dır ve size Allah’tan başka dost ve yardımcı yoktur. )

Kutsal kitaplar sadece belirli bir zümreye değil haberci resuller vasıtasıyla tüm insanlara verilmiştir. Ayetlerde geçen "Ellezine utül kitab" ( O kitap verilenler ) ifadesi bu hususu açıkça ortaya koymaktadır. 

2/101 - Ve lemma caehüm rasulün min ındillahi müsaddikun li ma meahüm  nebeze ferıkun minELLEZİNE UTÜL KİTAB kitabellahi verae zuhurihim ke ennehüm la ya'lemun ( Ve Allah’ ın indinden onlara, onlarla birlikte olanı doğrulayıcı olarak resul geldiğinde, O KİTAP VERİLENLERden bir kısmı sanki kesinlikle onlar bilmiyorlarmış gibi Allah’ ın kitabını sırtlarının arkasına attılar. )

Dolayısıyla kimsenin kitabı kendi tekeline almaya ve insanları dolaylı söylemlerle ondan uzaklaştırmaya ve mahrum etmeye hakkı bulunmamaktadır. Zira böyle bir girişim "ALİM YERİNE ZALİM OLMAK" ile sonuçlanır.

Kur'an'da bu hususa yönelik ayetler şöyledir.

2/145 - Ve le in eteytellezine utül kitabe bi külli ayetin ma tebiu kıbletek ve ma ba'duhüm bi tabiın kıblete ba'd ve le in itteba'te ehvaehüm min ba'di ma caeke minel İLMİ inneke izen le minez ZALİMIN

( Ve o kitap verilenlere ayetlerin hepsini versen bile kıblene tabi olmazlar. Onlar birbirlerinin kıblelerine de tabi değillerdir. Eğer sen, İLİMDEN sana o getirdiklerimizden sonra onların heveslerine tabi olursan o zaman kesinlikle sen ZALİMLERDEN olursun. )

2/42 - Ve la telbisül hakka bil batılı ve tektümül hakka ve entüm ta'lemun ( Ve gerçeği batıl ile örtmeyin ve bile bile gerçeği gizlemeyin. )

2/146 - ELLEZİNE ATEYNAHÜMÜL KİTABE ya'rifunehu kema ya'rifune ebnaehüm ve inne ferıkan minhüm LE YEKTÜMUNEL HAKKA VE HÜM YA'LEMUN ( O KİTAP VERDİKLERİMİZ, onu oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kesinlikle ONLARDAN BİR KISMI BİLE BİLE GERÇEĞİ GİZLERLER. )

3/23 - E lem tera ilellezine utu nasıben minel kitabi YÜD'AVNE İLA KİTABİLLAHİ Lİ YAHKÜME BEYNEHÜM sümme yetevella ferıkun minhüm ve hüm mu'ridun ( Kitaptan nasip verilenleri görmedin mi? ARALARINDA HÜKÜM VERMESİ İÇİN ALLAH'IN KİTABINA ÇAĞIRILDILAR. Sonra onlardan bir kısmı yüz çevirdiler ve onlar dönenlerdir. )

4/105 - İnna enzelna ileykel KİTABE bil hakkı Lİ TAHKÜME BEYNEN NASİ BİMA ERAKELLAH ve la tekün lil hainıne hasima ( Kesinlikle biz KİTABI sana, İNSANLAR ARASINDA O ALLAH'IN SANA GÖSTERDİĞİ İLE HÜKMETMEN için gerçek olarak indirdik. Hainler için savunucu olma. )

6/114 - E FE ĞAYRALLAHİ EBTEĞIY HAKEMEN VE HÜVELLEZİ ENZELE İLEYKÜMÜL KİTABE MÜFASSALA VELLEZİNE ATEYNAHÜMÜL KİTABE YA'LEMUNE ennehu münezzelün min rabbike bil hakkı fe la tekunenne minel mümterın ( SİZE KİTABI AYRINTILANDIRILMIŞ OLARAK İNDİRDİĞİ HALDE ALLAH'TAN BAŞKA HAKEM Mİ ARAYAYIM? VE O KENDİLERİNE KİTAP VERDİKLERİMİZ, kesinlikle onun gerçekten Rab’lerinden indirilmiş olduğunu BİLİRLER. O halde şüphe edenlerden olma. )

5/43 - VE KEYFE YÜHAKKİMUNEKE VE İNDEHÜMÜT TEVRATÜ FİHA HÜKMÜLLAHİ sümme yetevellevne min ba'di zalik ve ma ülaike bil mü'minın ( VE İÇİNDE ALLAH'IN HÜKMÜ BULUNAN TEVRAT YANLARINDAYKEN SENİ NASIL HAKEM YAPARLAR da sonra, bunun ardından yüz çevirirler? Ve onlar inananlar değillerdir. ) *

* Ayetlerde, Allah'ın hükmünü, ayetlerini içeren Tevrat varken hüküm vermesi için haberciye danışılmasının, onun hakem kılınmasının dahi olumlu bir yaklaşım olmadığı bildirilmektedir. Zira habercilerin görevi kendilerine vahyedileni insanlara aktarmaktır. Bu hususa ilişkin diğer ayetler de şöyledir.

31/2 - Tilke ayatül kitabil hakım ( Bunlar hakim kitabın ayetleridir. )

Ayette Kur'an'ın "hakim" olduğu bildirilmektedir.

6/50 - Kul la ekulü leküm ındı hazainüllahi ve la a'lemül ğaybe ve la ekulü leküm innı melek İN ETTEBİU MA YUHA İLEYY kul hel yestevil a'ma vel besır e fe la tetefekkerun ( De ki: Size Allah' ın hazineleri benim indimdedir." demiyorum. Gaybı da bilmiyorum. Size, kesinlikle ben meleğim de demiyorum. Kesinlikle BEN ANCAK O VAHYEDİLENE TABİ OLUYORUM." De ki: "Kör ile gören eşit seviyede midir? Fikretmez misiniz?" )

46/9 - Kul ma küntü bid’an miner rusuli ve ma edri ma yuf’alu bi ve la biküm İN ETTEBİU MA YUHA İLEYYE ve ma ene illa nezirun mubin ( De ki: "Ben resullerin yeganesi, özeli değilim. Bana ve size ne yapılacağını bilmem. Kesinlikle ANCAK O BANA VAHYEDİLENE TABİ OLURUM.** Ben apaçık uyarıcı haricindeki değilim." )

** Ayette haberci, kendisinin sadece vahyedilene yani kitaba tabi olduğunu bunun dışında bilgisi  ve yorumu olamayacağını bildirmektedir.

Ancak elbette ki ilmini artırma yolunda olan inananların, ilimde derinleşmiş olan ehlez zikr ( hatırlama sahibi ) kardeşlerine danışmaları, karşılıklı fikir alışverişinde bulunarak rabıta sağlamaları ayetlerde de bildirilen bir husustur.

4/162 - Lakinir RASİHUNE FİL İLMİ minhüm vel mü'minune yü'minune bima ünzile ileyke ve ma ünzile min kablike vel mükımınes salate vel mü'tunez zekate vel mü'minune billahi vel yevmil ahır ülaike se nü'tıhim ecran azıma ( Lakin onlardan İLİMDE DERİNLEŞMİŞ OLANLAR ve inananlar, sana indirilene ve senden önce indirilenlere inanırlar. Onlar, duaya kalkan, zekatı veren, Allah’a ve sonraki güne inananlardir. İşte onlara büyük ödül vereceğiz. )

3/7 - Hüvellezi enzele aleykel kitabe minhü ayatün muhkematün hünne ümmül kitabi ve üharu müteşabihat FE EMMELLEZİNE Fİ KULUBİHİM ZEYĞUN FE YETTEBİUNE MA TEŞABEHE MİNHÜBTİĞAEL FİTNETİ VEBTİĞAE TE'VILİH VE MA YA'LEMU TE'VILEHU İLLELLAH*** VER RASİHUNE FİL İLMİ yekulune amenna bihı küllün min ındi rabbina ve ma yezzekkeru illa ülül elbab ( Kitabı sana indiren O'dur. Onda kitabın anası olan açık anlamlı, sağlam ayetler vardır. Diğerleri benzetmelidirler. AMA O KALPLERİNİN İÇİNDE ŞÜPHE, VESVESE, EĞRİLİK AYRILIK OLANLAR, ONLARDAN FİTNEYİ ARAMAK VE KENDİ YORUMLARINI ARAMAK İÇİN O BENZETİLMİŞ OLANLARA TABİ OLURLAR. ONUN YORUMUNU ALLAH HARİCİNDE KİMSE BİLMEZ.*** İLİMDE DERİNLEŞMİŞ OLANLAR "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler. Akıl sahipleri haricindekiler hatırlamaz. )

*** Kur'an çok katmanlı ilahi kozmik bir ilim kaynağı olduğundan ve her ayetin bir çok anlamı içermesinden dolayı, ayetlerdeki tüm mesajları ve bilgileri tam olarak anlayabilmek ve yorumlayabilmek yaratılmış hiçbir varlık için mümkün değildir. Varlıklar ancak sonsuz ilim yolunda samimi, gayretli ve mütteki yolcular olmak ile mükelleftirler.

16/43 - Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim FES'ELU EHLEZ ZİKRİ İN KÜNTÜM LA TA'LEMUN ( Ve senden önce, onlara vahyettiğimiz erkeklerin haricindekileri göndermedik. O halde, EĞER BİLMEMEKTEYSENİZ, HATIRLAMA SAHİPLERİNE SUAL EDİN. )

Önemle belirtilmesi gerekir ki iyi niyetle, samimiyetle ve temiz kalple bilgisini diğer insanlarla paylaşan, yardımlaşma ve rabıta imkanı yaratan değerli ve gerçek "Alimleri" ( Bilenleri ) bu yazıda belirtilen sözde alimlerden münezzeh kılmak bir mecburiyettir.

Kur'an'ın, yaratılışın kodlarını içeren, çok katmanlı sonsuz bir ilim kaynağı olduğu, onu bilebilmenin, onu anlayabilmenin de ancak sonsuz bir ilmi araştırma yolculuğu olduğu daima hatırlanmalıdır.

GERÇEK ALİMLER, İLİMLERİ ARTTIĞI ORANDA CEHALETLERİNİN DE ARTTIĞININ BİLİNCİNDE OLANLARDIR.

























13 Aralık 2019 Cuma

Şüphe Sendromu

Allah hakkında, O'nun yaratışı ve ilahi nizamı hakkında şüphe duymak esas itibarıyla Paranoya ( Paranoid Kişilik Bozukluğu ) olarak bilinen hastalıktan farksızdır. Paranoya, psikolojik olabildiği gibi beynin ön bölümünde yer alan ve doğru ile yanlışın ayırt edilmesini sağlayan Frontal Korteks'teki dejenerasyona bağlı olarak da ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Paranoidler herkesten, her şeyden şüphe duyarlar ve olmayan bir durumu makul ve mantıklı görünen sebepler öne sürerek anlatabilirler.

Yaratılış, ilahi nizam, melekler, resuller ve kutsal kitaplar konusunda şüphe içinde olan ve gerçeği algılayamayan paranoidler, Çoklu Kişilik Bozukluğu ( Multiple Personality Disorder / MPD ) adı verilen sendromu da sergilerler. Zira  paranoidler zaman zaman ikna olup, zaman zaman aksi yönde düşüncelere kapılabilmekte ve böylece farklı kişilikler sergileyebilmektedirler. ( MPD sendromunu zihin kontrol metodlarıyla da oluşturulabilmekte olup, bu ayrıca incelenmesi gereken bir husustur. )

Kur'an ve İncil'de "Şüphe" hususu inancın ve buna bağlı tekamülün önündeki engellerden en önemlisi olarak vurgulanmaktadır.

2/2 - Zalikel kitabu la raybe fih hüden lil müttekin ( Bu, o hakkında şüphe olmayan, sakınanlar için yönlendirme olan kitaptır. )

2/23 - Ve in küntüm fı raybin min ma nezzelna ala abdina fe'tu bi suratin min mislih ved'u şühedaeküm min dunillahi in küntüm sadikın ( Ve eğer o kulumuza indirdiğimizden şüphe içindeyseniz haydi aynısından bir sure getirin. Eğer doğrular iseniz Allah’tan başka olan şahitlerinizi de çağırın. )

2/147 - El hakku min rabbike fe la tekunenne minel mümterın ( O Rab’binden gerçektir. O halde şüphe edenlerden olma. )

3/60 - El hakku min rabbike fe la tekün minel mümterın ( Gerçek senin Rab’bindendir. O halde şüphecilerden olma. )

6/2 - Hüvellezi halekaküm min tıynin sümme kada ecela ve ecelüm müsemmen ındehu sümme entüm temterun ( Sizi çamurdan yaratan, sonra da vadelendiren O'dur. İsimlendirilmiş belirli vade O’nun indindedir. Sonra siz şüphe ediyorsunuz. )

6/114 - E fe ğayrallahi ebteğıy hakemen ve hüvellezi enzele ileykümül kitabe müfassala vellezine ateynahümül kitabe ya'lemune ennehu münezzelün min rabbike bil hakkı fe la tekunenne minel mümterın ( Size kitabı ayrıntılandırılmış olarak indirdiği halde Allah’tan başka hakem mi arayayım? Ve o kendilerine kitap verdiklerimiz, kesinlikle onun gerçekten Rab’lerinden indirilmiş olduğunu bilirler. O halde şüphe edenlerden olma. )

9/45 - İnnema yeste'zinükellezine la yü'minune billahi vel yevmil ahıri vertabet kulubühüm fe hüm fı raybihim yeteraddedun ( Kesinlikle senden izin isteyenler, o Allah’a ve sonraki güne inanmayanlardır. Onların kalpleri işkillidir, şüphelidir de şüpheleri içinde tereddüt ederler. )

10/94 - Fe in künte fı şekkin min ma enzelna ileyke fes'elillezıne yakraunel kitab min kablike lekad caekel hakku min rabbike fe la tekununne minel mümterın ( Eğer o sana indirdiğimizden şüphe içinde olursan, o senden önce kitabı okumuş olanlara sual et. Sana Rab’binden gerçek geldi. O halde, şüphecilerden olma. )

İncil;

40-Matthew-14-31 İsa hemen elini uzatıp onu tuttu. Ona, "Ey kıt imanlı, neden kuşku duydun?" dedi.

40-Matthew-21-21 İsa onlara şu karşılığı verdi: "Size doğrusunu söyleyeyim, eğer imanınız olur da kuşku duymazsanız, yalnız incir ağacına olanı yapmakla kalmazsınız; şu dağa, 'Kalk, denize atıl' derseniz, dediğiniz olacaktır. 

41-Mark-11-23 Size doğrusunu söyleyeyim, kim şu dağa, 'Kalk, denize atıl!' der ve yüreğinde kuşku duymadan dediğinin olacağına inanırsa, dileği yerine gelecektir.

45-Romans-4-20 İmansızlık edip Tanrı'nın vaadinden kuşkulanmadı; tersine, imanı güçlendi ve Tanrı'yı yüceltti.

59-James-1-6 Yalnız hiç kuşku duymadan, imanla istesin. Çünkü kuşku duyan kişi rüzgarın sürükleyip savurduğu deniz dalgasına benzer.

59 James 1-7 Her bakımdan değişken, kararsız olan kişi Rab'den bir şey alacağını ummasın.

59 James 1-8 Çift zihinli insan her açıdan tutarsızdır.

İncil ayetlerinde şüphenin, insanın aslında sahip olduğu üstün yeteneklerinin açığa çıkmasını da engellediği bildirilmektedir.











Tekamül yolundaki büyük engel "LAĞV"

Arapça bir kelime olan "Lağv", "Boş, yanlış, asılsız söz" anlamına gelmektedir. Bu kelimenin, günümüz konuşma dilinde "Boş konuşma", "Geyik muhabbeti", "Safsata", "Laf salatası", "Palavra" vb. gibi karşılıkları olduğu söylenebilir. Sosyal Medya adı verilen dijital platform iletişiminin ( whatsapp, facebook, twitter, instagram vb. ) yaygınlaşması ile birlikte insanlar arasında muazzam bir paylaşım kirliliği de hasıl olmuştur. 

Ne amaç ile çekildiği belli olmayan videolar, espri olarak veya normal addedilerek paylaşılan ancak ahlaksız ve müstehcen içerik iletişiminden öteye gidemeyen yazılar, resimler ve videolar, sıradan hale gelmiş küfürlü yazışmalar, aslı ve referans kaynağı olmayan ancak bilgi iletisi mahiyetinde yapılan paylaşımlar adeta insanların tüm zamanını almak ve onları gerçeği farketmekten, yaratılışın amacını anlamaktan, ilahi nizamı algılamaktan, Allahü Teala'nın ayetlerini görmekten, kitabı okumaktan ve ilimden uzak tutmak için obsesör varlıklar ( cinler ) ve onların kaba madde alemi olan dünyadaki ( cehennem ) neferleri tarafından organize edilmiş gibi görünmektedir.

Bilinçli veya bilinçsiz şekilde, gayri ihtiyari olarak, cehaletin bir tezahürü olan "Lağv" akışının içinde yer almanın da esas itibarıyla sakınılması gereken bir husus olduğu hatırlanmalıdır.

İnsanları hidayetten men eden "Lağv" kavramı Kur'an'da defaatle bildirilmekte ve inananlar uyarılmaktadır.

19/62 - La yesmeune fıha LAĞVEN illa selama ve lehüm rizkuhüm fıha* bükraten ve aşiyya

( Orada, selam haricinde BOŞ VE YANLIŞ SÖZ duymazlar. Orada* rızıkları sabah ve akşam onlaradır. )

* Cenneti Adn ( İkamet Bahçeleri / Cennetleri )

23/3 - Vellezine hüm anil LAĞVİ mu'ridun ( Ve onlar YANLIŞ BOŞ SÖZDEN yüz çevirip dönenlerdir. )

25/72 - Vellezine LA YEŞHEDUNEZ ZURA** ve iza merru bil LAĞVİ merru kiram

( Ve onlar YANLIŞ, BOŞ, ASILSIZ, YALAN SÖZE** ŞAHİTLİK ETMEZLER. YANLIŞ, BOŞ SÖZE rastladıklarında iyilikle şerefle geçerler. )

** "Zur" kelimesi ise "Yalan söz" anlamına gelmektedir. Bu noktada "Zur" ve "Lağv"'ın olduğu bir ortamda bilinçli olarak bulunmak yani bunlara şahitlik etmek de sakınılması gereken bir durumdur.

28/55 - Ve iza semiul LAĞVE a'radu anhü ve kalu lena a'malüna ve leküm a'malüküm selamün aleyküm la nebteğıl cahilın

( Ve YANLIŞ BOŞ SÖZ duyduklarında ona yüz çevirip dönerler. "Bize yaptıklarımız ve size yaptıklarınız. Selam üzerinize. Cahilleri  aramayız." derler. )

52/23 - Yetenazeune fiha ke'sen LA LAĞVUN FİHA*** ve la te'sim

( Orada kase kapışırlar. ORADA *** NE YANLIŞ BOŞ SÖZ, ne de günaha sokan söz YOKTUR. )

56/25 - La yesme'une fiha LAĞVEN ve la te'simen ( Orada YANLIŞ BOŞ SÖZ ve günaha sokan söz duymazlar. )

78/35 - La yesme'une fiha LAĞVEN ve la kizzaben ( Orada ne YANLIŞ BOŞ SÖZ, ne de yalan duymazlar. )

*** "Lağv"'ın, cennette varlığına yer olmayan, bir başka deyişle cehennemin ürünü olan bir kavram olduğu ayetlerde açıkça belirtilmektedir.






































İtaat meselesi

İmanın, takvanın ve hidayete erişebilmenin anahtarı öncelikle Allahü Teala'ya ve O'nun vazifelendirdiği varlıklara ( melekler ve resuller ) itaat etmektedir. "İtaat" kelimesi "Uyum" anlamına gelmekte olup, ilahi nizamdaki mükemmel uyumun bir parçası olmayı benimsemek ve ona göre hareket etmek dinin esasıdır. Zira, inanca sahip olduğunu beyan edip de inancın gerektirdiklerini yapmamak yani uyumsuzluk sergilemek doğrudan itaatsizlik anlamına gelmektedir. 

"İtaat" hususu Kur'an ayetlerinde defaatle bildirilmiş ve tanımı açıkça yapılmıştır.

2/285 - Amener rasulü bima ünzile ileyhi min rabbihı vel mü'minun küllün AMENE BİLLAHİ ve MELAİKETİHI ve KÜTÜBÜHI ve RUSÜLİH la nüferriku beyne ehadin min rusülih ve kalu semı'na ve ETA'NA ğufraneke rabbena ve ileykel masır

( Resul kendisine Rab’binden o indirilene inandı. İnananların hepsi ALLAH'A, MELEKLERİNE, KİTABINA, RESULLERİNE İNANDILAR.* "Resullerinden hiçbirini aralarında ayırmayız. Duyduk ve İTAAT ETTİK. Rab’bimiz senin affını dileriz ve varış yeri sanadır." dediler. )

* Ayette ilahi kozmik bilgilerin ( ilmin ) varlıklara iletisindeki akış sırası da bildirilmektedir. Allah'ın vazifelendirdiği ve yetkilendirdiği melekler tarafından ilahi sistemin kodlarının yazıya ( kitaplara ) dönüştürülmesi, bu yazıların ( ilmin ) yine melekler tarafından resullere aktarılması, resuller tarafından da diğer varlıklara aktarılması...

3/32 - Kul ETIY'ULLAHE ver RASUL fe in tevellev fe innellahe la yühıbbül kafirın

( De ki: "ALLAH'A ve RESULE itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz kesinlikle Allah inkarcıları sevmez." )

4/59 - Ya eyyühellezine amenu ETIY'ULLAHE ve ETIY'UR RASULE ve ÜLİL EMRİ** MİNKÜM fe in tenaze'tüm fı şey'in fe rudduhü ilellahi ver rasuli in küntüm tü'minune billahi vel yevmil ahır zalike hayrun ve ahsenü te'vıla

( Ey o inananlar ALLAH'A İTAAT EDİN. RESULE ve SİZLERDEN İŞ SAHİBİNE* İTAAT EDİN. Eğer bir şey hakkında anlaşmazlığa düşer tartışırsanız onu Allah’a  ve resule döndürün. Eğer Allah’a ve sonraki güne inanmakta olursanız, bu daha hayırlıdır ve yorumlanmaya daha güzeldir. )

** "Ülil Emr" ( İş Sahibi ), ilahi nizamda yani Allah'ın doğru yolunda ilim sahibi olarak iş yapmak amacıyla vazifelenmiş varlıklar.

4/80 - MEN YÜTIIR RASULE FE KAD ETAALLAH ve men tevella fe ma erselnake aleyhim hafıyza

( KİM RESULE İTAAT EDERSE BÖYLECE ALLAH'A İTAAT EDER.*** Kim yüz çevirirse, seni onların üzerine koruyucu, gözetici olarak göndermedik. )

*** Çünkü Resul, Allahü Teala'nın yüce kelamını varlıklara bildirmek üzere vazifelendirilmiş bir varlıktır. Bu meyanda, resule itaat yani resul ile uyum, resul vasıtasıyla kelamını ileten Allah'a itaat anlamına gelmektedir. Ayette bahsedilen "resule itaat" kavramı bunun dışında bir anlamı içermemektedir.

Aşağıdaki ayet seti "itaatin özünün Allah'ın kelamına itaat olduğunu" ve "Allah'ın tek vekil olduğunu" Kur'an misaliyle bildirmektedir.

4/81 - Ve YEKULUNE TAATÜN fe iza berazu min ındike beyyete TAİFETÜN MİNHÜM ĞAYRALLEZİ TEKUL vallahü yektübü ma yübeyyitun fe a'rıd anhüm ve tevekkel alellah ve kefa billahi vekıla

( Ve "İTAAT ETTİK." DERLER. Senin yanından meydana çıktıklarında, ONLARDAN BİR GRUP, SÖYLEDİKLERİNİN HARİCİNDEKİNİ KURARLAR, TASARLARLAR. Allah ne kurarlarsa, ne tasarlarlarsa yazar. O halde onlardan yüz çevirip dön. Allah’a  dayanıp sığın. ALLAH VEKİL OLARAK KAFİDİR. )

4/82 - E FE LA YETEDEBBERUNEL KUR'AN ve lev kane min ındi ğayrullahi le vecedu fıhıhtilafen kesıra

( PEKİ KUR'AN'I DÜŞÜNMEZLER Mİ? Ve şayet Allah’tan başkasının indinden olsaydı onun içinde bir çok çelişki bulurlardı. )


12 Aralık 2019 Perşembe

Her ayet bir idrak sınavıdır.

"Ayet" kelimesi "Ay / Ayn" ( Göz, Görüş ) kök kelimesinden türemiş olan ve "Görünür olan, İşaret, Belirti" anlamına gelen bir kelimedir. 

"Ay" kökü aşağıdaki kelimelerde de yer almaktadır.

Ayni = Görünen
Ayna = Gösteren
Aynı = Görünüşü benzeyen
Aynen = Görüş olarak benzer
Ayin = Göz önüne çıkma
Ay = Dünyanın "göz" gibi yuvarlak olan uydusu.
Eye ( İng. "Ay" okunur. ) = Göz
Oeuil (Fra. "Öy" okunur. ) = Göz
Oeuf (Fra. "Ö" okunur. ) = Yumurta
Eier ( Alm. "Ayer" okunur ) = Yumurta*

* Yumurta göz gibi yuvarlak ve elips şekillerini içerir.

Kur'an'daki her ayet esas itibarıyla kalp ile görülmesi gereken gerçekleri ve kozmik ilahi bilgileri içeren birer idrak sınavı niteliğindedir. Dolayısıyla tekamül yolcularının her ayeti zahiri ve batıni anlamlarıyla çok derin düşünmeleri, yorumlamaya çalışmaları ( Her ayetin sonsuz yorumu bulunmaktadır. ) ve sonuçlar çıkarabilmeleri gerekmektedir. Esas itibarıyla kaba madde alemi olan dünyada deneyimlenen her olay, her bilgi, her tutum ve her davranış, ilahi kozmik bir yazılım olan Kur'an'da kodlanmış ayetlerdir. 

4/83 - Ve iza caehüm emrun minel emni evil havfi ezau bih ve lev radduhü iler rasuli ve ila ülil emri minhüm le alimehüllezıne YESTENBİTUNEHU MİNHÜM ve lev la fadlüllahi aleyküm ve rahmetühu letteba'tümüş şeytane illa kalıla

( Ve onlara güvenden veya korkudan iş geldiğinde, onu bildirirler. Şayet onu resule ve onlardan iş sahiplerine geri döndürselerdi, ONLARDAN SONUÇ ÇIKARABİLENLER onu bilirlerdi. Şayet Allah üzerinize üstünlük, lütuf ve rahmetini vermezse, azınız hariç şeytana tabi olursunuz. )

Duhan suresinin 44/33 kodlu ayetinde her ayetin bir idrak ve akıl sınavı olduğu açıkça bildirilmektedir.

44/33 - Ve ateynahüm minel ayati ma fıhi belaün mübin ( Ve onlara içinde apaçık sınav olan ayetlerden verdik. )

23/30 - İnne fı zalike le ayatin ve in künna le mübtelın ( Bunda kesinlikle ayetler vardır. Kesinlikle biz sınayanlar olduk. )


Varlıkların deneyimledikleri her olayda tekamül sağlayacak ayetler bulunmakta olup, ruhsal tekamül ancak bu ayetlerdeki mesajların akıl ve idrak edilmesi suretiyle gerçekleşebilecektir. Bu hususa ilişkin ayetlerde "Ayetlerin ancak ;

Akıl sahipleri ( Ulil Elbab )
Sakınanlar ( Ellezine Yettekun )
İnananlar ( Mü'minun )
Görenler (
Duyanlar ( Ellezine Yesmeun )
Ahiret azabından korkanlar ( Men Hafe Azabel Ahırah )
Sual edenler ( Araştıranlar )
Fikredenler ( Ellezine Yetefekkerun )
Akledenler ( Ellezine Ya'kılun )
Sabredenler ( Sabirun ) 
Şükredenler ( Şakirun )
Çözmeye Çalışanlar ( Mütevessimın )
Hatırlayanlar ( Ellezine Yezzekkerun )
Bilenler ( Ellezine Ya'lemun )
Kani Olanlar ( Ellezine Yukınun ) 

için geçerli olabileceğini bildiren ayetler şöyledir.

2/164 - İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari vel fülkilletı tecrı fil bahri bima yenfeun nase ve ma enzelellahü mines semai min main fe ahya bihil erda ba'de mevtiha ve besse fıha min külli dabbetin ve tasrıfir riyahı ves sehabil müsahhari beynes semai vel erdı le ayatin li kavmin ya'kılun

( Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün ihtilafında, insanlara faydalı olmalarından dolayı denizde akan o gemilerde, Allah’ ın gökten indirdiği suda, onunla yeri ölümünün sonrasında diriltmesinde, içine debelenenlerin hepsinden göndermesinde, gök ile yer arasında buyruğa alınmış bulutları ve rüzgarları yönlendirip idare etmesinde akıl eden kavim için ayetler vardır. )

3/13 - Kad kane leküm ayetün fı fieteynil tekata fietün tükatilü fı sebılillahi ve uhra kafiratün yeravnehüm misleyhim ra'yel ayn vallahü yüeyyidü bi nasrihı men yeşa inne fı zalike le ıbraten li ülil ebsar

( Kesişip karşılaşan iki toplulukta size ayetler vardı. Bir topluluk Allah yolunda savaşırken diğeri inkarcılardı. Göz görüşü ile onları kendilerinin iki misli görürlerdi. Allah yardımını ile dilediği kimseyi destekler. Bunda, göz sahipleri için kesinlikle ibretler vardır. )

3/49 - Ve rasulen illa benı israıle ennı kad ci'tüküm bi ayetin min rabbiküm ennı ahlüku leküm minet tıyni ke hey'etit tayri fe enfühu fıhi fe yekunü tayran bi iznillah ve übriül ekmehe vel ebrasa ve uhyil mevta bi iznillah ve ünebbiüküm bima te'külune ve ma teddehırune fı büyutiküm inne fı zalike le ayeten leküm in küntüm mü'minın

( Ve ancak İsrailoğullarına resuldür. "Kesinlikle ben size Rab’binizden ayet getirdim. Kesinlikle ben size, çamurdan kuşun şekli gibi olanı yaratırım. Böylece onun içine üflerim de o Allah’ ın izni ile kuş olur. Doğuştan körü, alacalıyı iyileştiririm. Allah’ ın izni ile ölüyü diriltirim. O yediklerinizi, o evlerinizin içinde biriktirdiklerinizi size haber veririm. Eğer inananlarsanız, kesinlikle bunda size ayetler vardır." )

3/190 - İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari le ayatin li ülil elbab

( Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün ihtilafında akıl sahipleri için kesinlikle ayetler vardır. )

6/99 - Ve hüvellezi enzele mines semai maa fe ahracna bihı nebate külli şey'in fe ahracna minhü hadıran nuhricü minhü habben müterakiba ve minen nahli min tal'iha kınvanün daniyetün ve cennatin min a'nabin vez zeytune ver rummane müştebihen ve ğayra müteşabih ünzuru ila semerihı iza esmera ve yen'ıh inne fı zaliküm le ayatin li kavmin yü'minun

( Ve gökten suyu indiren O'dur. Böylece onunla her çeşit bitkiyi çıkardık, ondan yeşillik çıkardık, ondan da birbiri üzerine binmiş tohum taneleri, tomurcuğundan salkımlar sarkan hurmalar ve üzümden, zeytinden ve nardan benzer ve benzer olmayan bahçeler çıkarırız. Meyvelendikleri zaman meyvelerine ve olgunlaşmalarına bakın. Bunlarda inanan kavim için ayetler vardır. )

10/6 - İnne fıhtilafil leyli ven nehari ve ma halekallahü fis semavati vel erdı le ayatin li kavmin yettekun

( Kesinlikle gecenin ve gündüzün ihtilafında, Allah' ın o göklerde ve yerde yarattıklarında sakınan kavim için ayetler vardır. )

10/67 - Hüvellezi ceale lekümül leyle li teskunu fıhi ven nehara mübsıra inne fı zalike le ayatin li kavmin yesmeun

( O, size içinde sükunet bulmanız için geceyi ve görüş olarak gündüzü oluşturandır. Kesinlikle bunda duyan kavim için ayetler vardır. )

11/103 - İnne fı zalike le ayeten li men hafe azabel ahırah zalike yevmün mecmuün lehün nasü ve zalike yevmin meşhud

( Ahiret azabından korkanlar için bunda kesinlikle ayetler vardır. Bu onda insanların toplanacağı gündür. Bu, şahit olunan gündür. )

12/7 - Lekad kane fı yusüfe ıhvetihı ayatün lis sailın

( Yusuf’ da, kardeşlerinde, sual edenler için ayetler vardı. )

13/3 - Ve hüvellezi meddel erda ve ceale fıha ravasiye ve enhara ve min küllis semerati ceale fıha zevceynisneyni yuğşil leylen nehar inne fı zalike le ayatin li kavmin yetefekkerun

( Ve yeri uzatıp döşeyen ve orada dağlar, nehirler ve orada tüm meyvelerden, ürünlerden iki çift eş oluşturan, geceyi gündüze örten O'dur. Kesinlikle bunda, fikreden kavim için ayetler vardır. )

13/4 - Ve fil erdı kıtaun mütecaviratün ve cennatün min a'nabin ve zer'un ve nehıylün sınvanün ve ğayru sınvanin yüska bi main vahıdin ve nüfaddılü ba'daha ala ba'dın fil ükül inne fı zalike le ayatin li kavmin ya'kılun

( Ve yerde komşu kıtalar, tek su ile sulanan üzümlerden bahçeler, ekinler, çatallı budaklı ve çatalsız budaksız hurmalar vardır. Yemişleri birbirlerine üstün kılarız. Kesinlikle bunda, akıl eden kavim için ayetler vardır. )

14/5 - Ve lekad erselna musa bi ayatina en ahric kavmeke minez zulümati ilen nuri ve zekkirhüm bi eyyamillah inne fı zalike le ayatin li külli sabbarin şekur

( Ve Musa' yı, kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkarsın ve onlara Allah' ın günlerini hatırlatsın diye ayetlerimizle gönderdik. Kesinlikle bunda her sabredip şükreden için ayetler vardır. )

15/75 - İnne fı zalike le ayatin lil mütevessimın

( Kesinlikle bunda, çözmeye çalışanlar için ayetler vardır. )

15/77 - İnne fı zalike le ayaten lil mü'minın

( Kesinlikle bunda inananlar için ayetler vardır. )

16/11 - Yünbitü leküm bihiz zer'a vez zeytune ven nehıyle ven a'nabe ve min küllis semarat inne fı zalike le ayeten li kavmin yetefekkerun

( Onunla size ekin, zeytin, hurma, üzüm ve her meyveden bitirip yetiştirdi. Bunda fikreden kavim için kesinlikle ayetler vardır. )

16/12 - Ve sehhara lekümül leyle ven nehara veş şemse vel kamer ven nücumü müsahharatün bi emrih inne fı zalike le ayatin li kavmin ya'kılun

( Ve geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı buyruğunuza verdi. Yıldızlar O’nun emriyle buyruk altındadırlar. Kesinlikle bunda akıl eden kavim için ayetler vardır. )

16/13 - Ve ma zerae leküm fil erdı muhtelifen elvanüh inne fı zalike le ayeten li kavmin yezzekkerun

( Ve yerde, size o renkleri çeşitlilerden ekti, yetiştirdi. Kesinlikle bunda hatırlayan kavim için ayetler vardır. )

16/65 - Vallahü enzele mines semai maen fe ahya bihil erda ba'de mevtiha inne fı zalike le ayaten li kavmin yesmeun

( Ve Allah gökten su indirdi de onunla yeri ölümünden sonra diriltti. Duyan kavim için kesinlikle bunda ayetler vardır. )

16/67 - Ve min semaratin nehıyli vel a'nabi tettehızune minhü sekeran ve rizkan hasena inne fı zalike le ayeten li kavmin ya'kılun

( Ve hurmanın ve üzümün meyvelerinden, onlardan sarhoşluk veren içkiler ve güzel rızıklar edinirsiniz. Kesinlikle bunda akıl eden kavim için ayetler vardır. )

16/69 - Sümme külı min külles semarati feslükı sübüle rabbike zülüla yahrucü min butuniha şerabün muhtelifün elvanühu fıhi şifaün lin nas inne fı zalike le ayaten li kavmin yetefekkerun

( Sonra tüm meyvelerden ye de Rab’binin yollarına yavaş, yumuşak huylu, boyun eğdirilmiş olarak gir. Onların karınlarından renkleri çeşitli içecekler çıkar. Onlarda insanlar için şifa vardır. Kesinlikle bunda fikreden kavim için ayetler vardır. )

16/79 - E lem yerav ilet tayri müsehharatin fı cevvis sema' ma yümsikühünne illellah inne fı zalike le ayatin li kavmin yü'minun

( Göğün boşluğunda buyruğa alınmış kuşları görmezler mi? Onları Allah haricindeki tutamaz. Kesinlikle bunda inanan kavim için ayetler vardır. )

20/54 - Külu ver'av en'ameküm inne fı zalike le ayatin li ülin nüha

( Yiyin ve hayvanlarınızı otlatın. Kesinlikle bunda akıl sahipleri için ayetler vardır. )

20/128 - E fe lem yehdi lehüm kem ehleknü kablehüm minel kuruni yemşune fı mesakinihim inne fı zalike le ayatin li ülin nüha

( Onlardan önce, meskenlerinde gezen nice nesillerden helak etmemiz onları yönlendirmedi mi? Kesinlikle bunda, akıl sahipleri için ayetler vardır. )

27/52 - Fe tilke büyutühüm haviyeten bima zalemu inne fı zalike le ayeten li kavmin ya'lemun

( İşte o zulmetmelerinden dolayı çökmüş, ıssız evleri. Bilen kavim için, kesinlikle bunda ayetler vardır. )

27/86 - E lem yerav enna cealnel leyle li yeskünu fıhi ven nehara mübsıra inne fı zalike le ayatin li kavmin yü'minun

( Geceyi içinde iskan edilmeye ve gündüzü de görmeye nasıl oluşturduğumuzu görmediler mi? İnanan kavim için kesinlikle bunda ayetler vardır. )

29/24 - Fe ma kane cevabe kavmihı illa en kaluktüluhü ev harrikuhü fe necahüllahü minen nar inne fı zalike le ayatin li kavmin yü'minun

( Kavminin cevabı, "Onu öldürün ve onu yakın." demelerinin haricindeki olmadı. Böylece Allah onu ateşten kurtardı. Kesinlikle bunda inanan kavim için ayetler vardır. )

30/21 - Ve min ayatihı en haleka leküm min enfüsiküm ezvacen li teskünu ileyha ve ceale beyneküm meveddeten ve rahmeh inne fı zalike le ayatin li kavmin yetefekkerun

( Ve onlara ısınıp sükun bulmanız için size nefislerinizden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve rahmet oluşturması da ayetlerindendir. Fikreden kavim için kesinlikle bunda ayetler vardır. )

30/22 - Ve min ayatihı halkus semavati vel erdı vahtilafü elsinetiküm ve elvaniküm inne fı zalike le ayatin lil alimın

( Ve göklerin, yerin yaratılışı, dillerinizin ve renklerinizin çeşitliliği O’nun ayetlerindendir. Kesinlikle bunda, bilenler için ayetler vardır. )

30/23 - Ve min ayatihı menamüküm bil leyli ven nehari vebtiğaüküm min fadlih inne fı zalike le ayatin li kavmin yesmeun

( Ve geceleyin uyumanız ve gündüz O’nun üstünlüğünden, lütfundan aramanız O’nun ayetlerindendir. Duyan kavim için kesinlikle bunda ayetler vardır. )

30/24 - Ve min ayatihı yürıkümül berka havfen ve tamean ve yünezzilü mines semai maen fe yuhyı bihil erda ba'de mevtiha inne fı zalike le ayatin li kavmin ya'kılun

( Ve şimşeği size korku olarak ve umut olarak göstermesi, gökten su indirip de onunla ölümü sonrasında yeri diriltmesi O’nun ayetlerindendir. Akıl eden kavim için kesinlikle bunda ayetler vardır. )

30/37 - E ve lem yerav ennellahe yebsütur rizka li men yeşaü ve yakdir inne fı zalike le ayatin li kavmin yü'minun

( Kesinlikle Allah' ın, rızkı dilediği kimseye genişlettiğini ve daralttığını görmediler mi? İnanan kavim için kesinlikle bunda ayetler vardır. )

31/31 - E lem tera ennel fülke tecrı fil bahri bi nı'metillahi li yüriyeküm min ayatih inne fı zalike le ayatin li külli sabbarin şekur

( Size ayetlerinden göstermek için, gemilerin denizde Allah' ın nimeti ile aktığını görmedin mi? Her sabredip şükreden için, kesinlikle bunda ayetler vardır. )

34/19 - Fe kalu rabbena baıd beyne esfarina ve zalemu enfüsehüm fe cealnahüm ehadıse ve mezzaknahüm külle mümezzak inne fı zalike le ayatin li külli sabbarin şekur

( "Rab’bimiz seferlerimizin arasını uzaklaştır." dediler. Nefislerine zulmettiler de onlara sözleri getirdik ve onları tüm parçalara parçaladık. Tüm şükredip sabredenler için bunda kesinlikle ayetler vardır. )

39/42 - Allahü yeteveffel enfüse hıyne mevtiha velletı lem temüt fı menamiha fe yümsikülletı kada aleyhel mevte ve yürsilül uhra ila ecelin müsemma inne fı zalike le ayatin li kavmin yetefekkerun

( Allah, nefisleri öldüklerinde ve o ölmeyenleri de uykularında vefat ettirir. Böylece, üzerlerine ölüm hükmünü verdiklerini tutar ve isimlendirilmiş belirli vadeye kadar başkalarını gönderir. Kesinlikle bunda fikreden kavim için ayetler vardır. )

39/52 - E ve lem ya'lemu ennellahe yebsütur rizka li men yeşaü ve yakdir enne fı zalike le ayatin li kavmin yü'minun

( Kesinlikle Allah' ın, rızkı dilediği kimseye genişlettiğini ve daralttığını bilmediler mi? Kesinlikle bunda inanan kavim için ayetler vardır. )

42/33 - İn yeşe yüskinir rıha fe yazlelne ravakide ala zahrih inne fı zalike le ayatin li külli sabbarin şekur

( Eğer dilerse, rüzgarı sükun ettirir de yelkenler sırtında durur. Her sabreden şükreden için kesinlikle bunda ayetler vardır. )

45/3 - İnne fis semavati vel erdı le ayatin lil mü'minın

( Kesinlikle göklerde ve yerde inananlar için ayetler vardır. )

45/4 - Ve fı halkıküm ve ma yebüssü min dabbetin ayatün li kavmin yukınun

( Ve sizi yaratmasında ve o debelenenlerden diriltip göndermesinde kani olan kavim için ayetler vardır. )

45/5 - Vahtilafil leyli ven nehari ve ma enzelellahü mines semai min rizkın fe ahya bihil erda ba'de mevtiha ve tasrıfir riyahı ayatün li kavmin ya'kılun

( Ve gece ve gündüzün ihtilafında, Allah' ın gökten rızıktan indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgarı yönlendirip idare etmesinde akıl eden kavim için ayetler vardır. )

45/13 - Ve sehhara leküm ma fis semavati ve ma fil erdı cemıan minh inne fi zalike le ayatin li kavmin yetefekkerun

( Ve göklerde ne varsa ve yerde ne varsa topluca buyruğunuza verdi. Kesinlikle bunda fikreden kavim için ayetler vardır. )

51/20 - Ve fil erdı ayatun lil mukınin

( Ve kani olanlar için yerde ayetler vardır. )






















































11 Aralık 2019 Çarşamba

Bilişsel Çelişki ( Cognitive Dissonance )

Bilişsel Çelişki Kuramı (Cognitive Dissonance), bireyin sahip olduğu bir inanç, bilgi ya da tutum yine o bireyin sahip olduğu bir başka inanç, bilgi ya da tutumun tersini gerektirmesi durumunda, bireyin bu iki inanç, bilgi ya da tutum arasında çelişkiye düşmesi fenomeni olarak tanımlanmaktadır. Bilişsel çelişki, bireyin sürekli olarak düşünce, tutum ve davranış değişimi halinde olmasına sebebiyet vermektedir. Bu durumun giderilebilmesi için bireyin iradesini kullanması, Kur'an okumak suretiyle ilmini artırması ve vicdan mekanizmasını çalıştırması yeterlidir.

Bilişsel Çelişki fenomeni Kur'an ayetlerinde "Allah'ın yüceliğini bilmelerine ve kabul etmelerine rağmen şeytanların telkinlerine de kanmak suretiyle O'nun yolundan dönenler" misali verilerek ve soru cümleleri kullanılarak bildirilmiştir.

29/61 - Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda ve sehharaş şemse vel kamera le yekulünnellah fe enna yü'fekun 

( Ve eğer onlara "Gökleri ve yeri yaratan, Güneş’i ve Ay’ı buyruğuna alan kimdir?" diye sual edersen, "Kesinlikle Allah." diyecekler. O halde nasıl döndürülüyorlar? )

29/63 - Ve lein seeltehüm men nezzele mines semai maen fe ahya bihil erda min ba'di mevtiha le yekulünnellah kulil hamdü lillah bel ekseruhüm la ya'kılun 

( Ve eğer onlara "Gökten kim su indirdi de onunla, ölümü sonrasında yeri diriltti?" diye sual edersen, "Kesinlikle Allah." diyecekler. De ki: "Tüm övgüler Allah içindir. Bilakis onların çoğunluğu akıl etmezler." )

31/25 - Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda le yekulünnellah kulil hamdü lillah bel ekseruhüm la ya'lemun 

( Ve eğer onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sual edersen, "Kesinlikle Allah." diyecekler. De ki: "Övgü Allah içindir." Bilakis onların çoğunluğu bilmezler. )

39/38 - Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda le yekulünnellah kul e fe raeytüm ma ted'une min dunillahi in eradeniyellahü bi durrin hel hünne kaşifatü durrihı ev eradenı bi rahmetin hel hünne mümsikatü rahmetih kul hasbiyellah aleyhi yetevekkelül mütevekkilun

( Ve eğer onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sual edersen, "Kesinlikle Allah" diyeceklerdir. De ki: "O halde, o Allah’tan başka çağırdıklarınızı görmez misiniz? Eğer Allah bana darlığı istese, onlar O’nun darlığını açıp kaldırabilirler mi? Veya bana rahmet eylemeyi istese, onlar O’nun rahmetini tutabilirler mi? Allah' ın hesabı bana yeter. Dayanıp sığınanlar O’na dayanıp sığınırlar." )

43/87 - Ve lein seeltehüm men halekahüm le yekulünnellahü fe enna yü'fekun

( Ve eğer onlara "Onları kim yarattı?" diye sual edersen, "Kesinlikle Allah." derler. O halde nasıl döndürülürler? )

Bilişsel Çelişki İncil'de "Kararsızlık" ve "Çift Zihinlilik" kavramlarıyla bildirilmiştir.

59 James 1'7 Her bakımdan değişken, kararsız olan kişi Rab'den bir şey alacağını ummasın.

59 James 1-8 Çift zihinli insan her açıdan tutarsızdır.

"Bilişsel Çelişki" ile "Nifak ( İkiyüzlülük ) kavramları birbirlerinden farklıdır. "İkiyüzlülük" bilinçli ve kasıtlı olarak yapılan nitelikli davranış aldatmasıdır.  


10 Aralık 2019 Salı

İnsan ve Nankörlük

"Nankör" kelimesi "Kendisine yapılan iyiliği ve yardımı görmezden gelen, o iyilik ve yardımla zorluktan kurtulduğunu unutan, inkar eden ve herhangi bir teşekkür ihtiyacı hissetmeyenleri tanınmlayan bir kelimedir. ( "Nankör" kelimesinde "İnkar" kökü yer almaktadır. )

Nankörlük, nefsaniyeti yoğun olan düşük idrak seviyeli varlıklarda zuhur eden bir fenomendir.  İnsanın nankör bir varlık olduğu Adiyat suresinin 100/6 kodlu ayetinde bildirilmektedir.

100/6 - İnnel insane li rabbihı le KENUD 

( Kesinlikle insan Rab’bine NANKÖRDÜR.  )

Nankörlüğün tutumsal ve davranışsal tanımı da Yunus suresinin 10/12 kodlu ayetinde beyan edilmektedir.

10/12 - Ve iza MESSEL İNSANED DURRU DEANNA li cenbihı ev kaıden ev kaima fe LEMMA KEŞEFNA ANHÜ DURRAHU MERRA KE EN LEM YED'UNA İLA DURRİN MESSEH kezalike züyyine lil müsrifıne ma kanu ya'melun 

( Ve İNSANA DARLIK DOKUNDUĞU ZAMAN, yanı üzerindeyken, otururken ve ayakta iken BİZİ ÇAĞIRIR. Ancak, KENDİSİNDEN DARLIĞINI AÇIP GİDERDİĞİMİZDE, SANKİ ONA DOKUNAN O DARLIK İÇİN BİZİ ÇAĞIRMAMIŞ GİBİ GEÇER GİDER. Müsrifler için o yapmış oldukları işte böyle süslendi. )

Rızkın* daralması da genişlemesi de tekamül sürecindeki sınavlardır. ( * Rızk kelimesini her türlü ihtiyaç ve nimet olarak düşünmek gerekir. ) Bu husus aşağıdaki ayetlerde bildirilmektedir.

89/15 - Femmel insanü İZA MEBTELAHÜ RABBÜHU fe ekremehu ve na'amehu fe YEKULÜ RABBİ EKREMENİ 

( Böylece insan, RAB'Bİ ONU SINADIĞINDA ona ikramda bulunur ve onu nimetlendirir de "RAB’BİM BANA İKRAM ETTİ." der. )

89/16 - Ve emma İZA MEBTELAHÜ fe kadere aleyhi rizkahu fe YEKULÜ RABBİ EHANENİ 

( Ve ama ONU SINADIĞINDA, onun üzerine rızkını daraltırsa, "RAB'BİM BANA İHANET ETTİ." der. )

13/26 - ALLAHÜ YEBSÜTUR RİZKA Lİ MEN YEŞAÜ VE YAKDİR ve ferihu bil hayatid dünya ve mel hayatüd dünya fil ahırati illa meta

( ALLAH RIZKI DİLEDİĞİ KİMSEYE GENİŞLETİR VE DARALTIR. Dünya hayatıyla ferahlayıp sevinirler. Oysa dünya hayatı ahiretin yanında fayda haricindeki değildir. )

17/30 - İnne RABBEKE YEBSÜTUR RİZKA Lİ MEN YEŞAÜ VE YAKDİR innehu kane bi ıbadihı habıran besıra

( Kesinlikle RAB'BİN DİLEDİĞİ KİMSELER İÇİN RIZKI GENİŞLETİR, YAYAR VE DARALTIR. Kesinlikle O kullarından haberdardır görendir. )

28/82 - Ve asbehallezıne temennev mekanehu bil emsi yekulune veyke ennellahe YEBSÜTUR RİZKA Lİ MEN YEŞAÜ min ıbadihı VE YAKDİR lev la en mennellahü aleyna le hasefe bina veyke ennehu la yüflihul kafirun

( Ve dün onun mekanını temenni etmiş olanlar "Demek ki kesinlikle Allah, kullarından DİLEDİĞİ KİMSEYE RIZKI GENİŞLETİR, YAYAR VE DARALTIR. Şayet Allah üzerimize nimet vermeseydi, bizi batırıp yere geçirirdi. Kesinlikle o, inkarcıları iflah etmez." derler. )

29/62 - Allahü YEBSÜTUR RİZKA Lİ MEN YEŞAÜ min ıbadihı ve YAKDİRU leh innellahe bi külli şey'in alim

( Allah, kullarından DİLEDİĞİ KİMSEYE RIZKI GENİŞLETİR, YAYAR VE ONLARA DARALTIR. Kesinlikle Allah herşeyi bilendir. )

34/36 - Kul inne rabbi YEBSÜTUR RİZKA Lİ MEN YEŞAÜ VE YAKDİRU ve lakinne ekseran nasi la ya’lemun

( De ki: "Kesinlikle Rab’bim RIZKI DİLEDİĞİ KİMSEYE GENİŞLETİR VE DARALTIR. Lakin insanların çoğunluğu bilmezler." )

34/39 - Kul inne RABBİ YEBSÜTUR RİZKA Lİ MEN YEŞAÜ min ıbadihı VE YAKDİRU LEH ve ma enfaktüm min şey'in fe hüve yuhlifüh ve hüve hayrur razikın

( De ki: "Kesinlikle RAB'BİM RIZKI, KULLARINDAN DİLEDİĞİ KİMSEYE GENİŞLETİR VE ONA DARALTIR, KISAR. Eşyadan ne harcarsanız, O onu ikame eder. O rızıklandıranların en hayırlısıdır." )

42/12 - Lehu mekalıdüs semavati vel ard yebsütur YEBSÜTUR RİZKA Lİ MEN YEŞAÜ VE YAKDİR innehu bi külli şey'in alim

( Göklerin ve yerin kilitleri O’nadır. DİLEDİĞİ KİMSEYE RIZKI GENİŞLETİR VE DARALTIR. Kesinlikle o herşeyi bilendir. )




















Kün fe Yekun

Allahü Teala'nın yüce yaratış mekanizmasını tanımlayan "Kün fe yekun" ( "Ol!". Artık o olur. ) ifadesi Kur'an'da "8" kere tekrarlanmaktadır. "8" sayısı yeni döngü başlangıcının, yeni oluşumun sembolü olan sayıdır. 

2/117 - Bedıus semavati vel ard ve iza kada emran fe innema yekulü lehu KÜN FE YEKUN 

( O gökleri ve yeri yaratandır. İş yapılası olduğunda, kesinlikle ona "OL." DER DE O OLUR. )

"Kün fe yekun" ifadesinin ilk kez geçtiği ayetin kodunun ( 2/117 ) nümerolojik değerinin "11" olması da ( 2+1+1+7 = 11 ), farklı boyuta geçiş portalının sembolü olan 11 sayısı açısından dikkat çekmektedir.

3/47 - Kalet rabbi enna yekunü lı veledün ve lem yemsesnı beşer kale kezalikillahü yahlüku ma yeşa iza kada emran fe innema yekulü lehu KÜN FE YEKUN 

( Rab’bim "Bana nasıl çocuk olur ve bana insan dokunmadı." dedi. "Allah ne dilerse işte böyle yaratır. İş yapılası olduğunda, kesinlikle "OL." DER DE O OLUR." dedi. )

3/59 - İnne mesele ıysa ındellahi ke meseli adem halekahu min türabin sümme kale lehu KÜN FE YEKUN 

( Kesinlikle İsa’ nın misali Allah’ ın indinde Adem’ in misali gibidir. Onu topraktan yarattı ve sonra ona "OL." DEDİ DE O OLDU. )

6/73 - Ve hüvellezi halekas semavati vel erda bil hakk ve yevme yekulü KÜN FE YEKUN kavlühül hakk ve lehül mülkü yevme yünfehu fis sur alimül ğaybi veş şehadeh ve hüvel hakımül habır 

( Ve gökleri ve yeri gerçekten yaratan O'dur. "OL." DEDİĞİ GÜN O OLUR. O’nun sözü gerçektir. Borunun içine üflendiği gün mülk O'nadır . Gaybı ve şahit olunanı bilendir. O hakimdir haberdardır. )

16/40 - İnnema kavlüna li şey'in iza eradnahü en nekule lehu KÜN FE YEKUN

( Kesinlikle bir şey için sözümüz, onu istediğimizde, ona "OL." DEMEMİZDİR. BÖYLECE O OLUR. )

19/35 - Ma kane lillahi en yettehıze min veledin sübhaneh iza kada emran fe innema yekulü lehu KÜN FE YEKUN 

( Allah için çocuk edinmek olmaz. O ondan yücedir. İşi emrettiğinde, kesinlikle ona "OL." DER DE O OLUR. )

36/82 - İnnema emruhu iza erade şey'en en yekule lehu KÜN FE YEKUN 

( Birşey istediğinde, kesinlikle O’nun emri ona "OL." DEMESİDİR. BÖYLECE O OLUR. )

40/68 - Hüvellezi yuhyi ve yümıt fe iza kada emran fe innema yekulü lehu KÜN FE YEKUN 

( Dirilten ve öldüren O'dur. İş yapılası olduğunda, kesinlikle ona "OL." DER DE OL OLUR. )





















9 Aralık 2019 Pazartesi

Mülkiyet meselesi

İdrak seviyesi henüz tekâmül sürecinin prensiplerini ve ilahi kozmik ilmi kavramaya müsait olmayan varlıkların en büyük saplantısı "Mülkiyet" saplantısıdır. Allah'ın nimetlerini gasp etmek suretiyle, nimetler üzerinde eşit hakka sahip diğer insanları yoksun ve mağdur etmeye çalışmak ve bu yolla insanlar üzerinde tahakküm tesis etmek şirk ( Allah'a ortak koşmak ) olarak tanımlanan en büyük ve affı olmayan günahtır.

Oysa ki Allahü Teala ayetlerinde, özü bilgi / ilim olan "Mülkiyet"'in sadece O'nda olduğunu varlıklar açısından en büyük mülkün ise  bu ilmi aktaran kutsal kitaplar olduğunu ve bu bilgilerin de tüm insanlarla paylaşılması gerektiğini defaatle bildirmektedir.

2/107 - E lem ta'lem ennellahe lehu MÜLKÜS semavati vel ard ve ma leküm min dunillahi min veliyyin ve la nasır ( Bilmez misin ki göklerin ve yerin MÜLKÜ kesinlikle O’nadır Allah’a dır ve size Allah’tan başka dost ve yardımcı yoktur. )

2/247 .... vallahü yü'tı MÜKEHU men yeşa vallahü vasiun alim ( Allah MÜLKÜNÜ  dilediğine verir. Allah geniştir bilendir. )

2/248 - Ve kale lehüm nebiyyühüm inne ayete MÜLKİHI  en ye'tiyekümüt tabutü fıhi sekınetün min rabbiküm ve bekıyyetün min ma terake alü musa ve alü harune tahmilühül melaikeh inne fı zalike le ayeten leküm in küntüm mü'minın (  Ve habercileri onlara, "O'nun MÜLKÜNÜN, hükümdarlığının ayeti, size içinde Rab’binizden  SÜKUNET olan, Musa’ nın ve Harun’ un ailesinin terkettiklerinden bakiye olan TABUTLA gelmesidir. Onu melekleri taşıyacaktır. Eğer inananlarsanız, bunun içinde kesinlikle size ayet vardır." dedi. )

3/26 - Kulillahümme MALİKEL MÜLKİ tü'til MÜLKE men teşaü ve tenziul MÜLKE min men teşa ve tüızzü men teşaü ve tüzillü men teşa bi yedikel hayr inneke ala külli şey'in kadır ( De ki: "O MÜLKÜN MALİKİ Allah’ tır. MÜLKÜ dilediği kimseye verirsin ve MÜLKÜ dilediğin kimseden azaltırsın. Dilediğin kimseyi aziz edersin ve dilediğin kimseyi zelil edersin. Hayır senin elindedir. Kesinlikle sen herşeye gücü yetensin." )

4/53 - Em lehüm nesıbün minel MÜLKİ fe izen la yü'tunen nase nekıra ( Onlara MÜLKTEN nasip mi var? Öyle olsa insanlara çekirdekteki çukuru bile vermezler. )

4/54 - Em yahsüdunen nase ala ma atahümüllahü min fadlih fe kad ateyna ale ibrahımel KİTABE  vel HIKMETE ve ateynahüm MÜLKEN AZIMA ( Allah’ ın üzerlerine üstünlüğünden lütfundan verdiği insanları mı kıskanırlar? Halbuki İbrahim’ e KİTABI ve SIRRI verdik. Onlara BÜYÜK MÜLK* verdik. )

* Halen cahiliye dönemini deneyimleyenler mülk kelimesinin maddi mal ve fayda olduğunu düşünmektedirler.

52/37 - Em ındehüm HAZAİNU  rabbike em hümül musaytırun ( Rab’binin HAZİNELERİ onların indinde midir? Onlar zorlayıcılar, zorbalar mıdır? )

52/38 - Em lehüm süllemun yestemiune fih fel yeti müstemiuhüm bi sultanin mübin ( Onun hakkında duysunlar diye onlara merdiven mi var? O halde onların duyanları apaçık kuvveti, delili getirsinler. )

52/41 - Em ındehümül ĞAYB fe hüm yektubun ( GAYB onların indinde de onlar mı yazıyorlar? ) 




6 Aralık 2019 Cuma

Kötülüğün Giderilmesi ve Kısasa Kısas Yanılgısı

Kötülüğün ortadan kaldırılması için kötülüğü yapana kötülük yapılması kötülüğü gerçekten ortadan kaldırır mı? Yoksa kötülüğün ve kötünün miktarını mı artırır?

Af ve sabır mekanizması ruhsal tekamül yolculuğunun en önemli vasıtalarıdır. Nefsini bastıran, kibrini yok etmeye çabalayan, sabırda sebat eden ve af mekanizmasının ilahi nimetini idrak etmiş olanlar bu yolculukta çok ileri noktalara yükselebileceklerdir.

Kötüye kötülük yapılması ve kısas hususuna ilişkin bilgiler Kur'an ve İncil ayetlerinde çok açık şekilde verilmektedir.

Kur'an ayetleri;

42/40 - Ve CEZAÜ SEYYİETİN SEYYİETİN MİSLÜHA FE MEN AFA VE ASLEHA fe ecruhu alellah innehu la yühıbbüz zalimın

( Ve KÖTÜLÜĞÜN KARŞILIĞI, AYNISI GİBİ KÖTÜLÜKTÜR. AMA KİM AFFEDERSE VE İYİLEŞTİRİRSE onun ödülü Allah’a dır. Kesinlikle O zalimleri sevmez. )

5/45 - Ve ketebna aleyhim fıha ennen nefse bin nefsi vel ayne bil ayni vel enfe bil enfi vel üzüne bil üzüni ves sinne bis sinni vel cüruha kısas FE MEN TESADDEKA BİHI FE HÜVE KEFFARATÜN LEH ve men lem yahküm bima enzelellahü fe ülaike hümüz zalimun 

( Ve biz onların üzerine onun içinde, nefise nefis, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara kısas yazdık. ARTIK KİM ONU BAĞIŞLARSA, O ONA GÜNAHLARINA KEFFARETTİR. Kim Allah' ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalimlerdir. )

23/96 - İdfa' billetı hiye ahsenüs seyyieh nahnü a'lemü bima yasıfun

( KÖTÜLÜĞÜ O EN GÜZELİYLE SAV. O vasfettiklerinizi bizler biliriz. )

41/34 - Ve la testevil hasenetü ve les seyyieh idfa' billetı hiye ahsenü fe izellezi beyneke ve beynehu adavetün ke ennehu veliyyün hamım 

( VE GÜZELLİK VE KÖTÜLÜK EŞİT DEĞİLDİR. ONU EN GÜZELİYLE SAV. O zaman o seninle kendi arasında düşmanlık olan, kesinlikle o sıcak samimi arkadaş gibi olur. )

İncil ayetleri;

40-Matthew-5-38 "'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. 

40-Matthew-5-39 Ama ben size diyorum ki, KÖTÜYE KARŞI DİRENMEYİN. SAĞ YANAĞINIZA TOKAT ATAN KİMSEYE ÖBÜR YANAĞINIZI DA ÇEVİRİN. 

40-Matthew-5-40 Size karşı yasa önünde davacı olup mintanınızı almak isteyene abanızı da verin.

40-Matthew-5-41 Kim sizi bin adım yol yürümeye zorlarsa onunla iki bin adım yürüyün.

40-Matthew-5-42 Sizden bir şey dileyene verin, sizden ödünç isteyeni geri çevirmeyin."

40-Matthew-5-43 "'Komşunu seveceksin, düşmanından nefret edeceksin' dendiğini duydunuz.

40-Matthew-5-44 Ama ben size diyorum ki, DÜŞMANLARINIZI SEVİN, SİZE LANET EDENLERİ KUTSAYIN, SİZDEN NEFRET EDENLERE İYİLİK YAPIN, SİZİ İSTİSMAR EDENLER VE SİZE ZULMEDENLER İÇİN DUA EDİN.

""Zulmedene lanet etmek yerine tekâmülü için dua et. Tekâmül yolu zaten ıstıraplıdır." - Dost Baki

5 Aralık 2019 Perşembe

Keruvlar ( Cherubims )

SATRANÇ kelimesi İngilizce'deki STRANGE kelimesi kökenli olup, Strange kelimesinin kökeni ise Sanskritçe'deki CATURANGA kelimesine dayanmaktadır.

CATUR = Dört * 
ANGA = Kol, Uzuv, Unsur 

"Caturanga" = "Dört Kollu / Dört Unsurlu" 

* Fransızca'daki QUATRE ( Dört ) kelimesi de aynı köktendir. 

"Caturanga" kelimesinin Hint ordu düzenini oluşturan 4 unsur olan Savaş Arabaları, Filler, Süvariler ve Piyadelerden kaynaklandığı bilinmektedir. 

İngilizce'de "TUHAF" anlamına gelen ve Caturanga kelimesinin farklı telafuz edilmiş hali olan STRANGE kelimesi dikkate alındığında farklı bir kaynak daha olma olasılığı gündeme gelmektedir.

Tevrat'ın 26. suresi olan ( 2+6 = "8" ) Ezekiel isimli suresinde "Dört Unsurlu" olduğu belirtilen "Keruv" isimli varlıklardan bahsedilmektedir. "Keruv" kelimesi İbranice "Cherub" olarak telafuz edilmektedir.

İlgili ayetler şöyledir.

26 Ezekiel 10-10 DÖRDÜ de birbirine benziyor, iç içe girmiş bir tekerleği andırıyordu. 

26 Ezekiel 10-11 Hareket edince KERUVLAR'ın baktıkları DÖRT YÖNDEN birine doğru, sağa sola dönmeden ilerliyordu. Ön tekerlek nereye yönelirse, öbür tekerlekler de onun ardınca gidiyordu. 

26 Ezekiel 10-12 KERUVLAR'ın bedenleri, sırtları, elleri, KANATLARI ve DÖRDÜNÜN de tekerlekleri çepeçevre gözlerle doluydu. 

26 Ezekiel 10-13 Tekerleklere "Dönen tekerlekler" dendiğini duydum. 

26 Ezekiel 10-14 Her KERUV'un DÖRT YÜZÜ vardı: Birinci yüz öküz yüzüne, ikincisi insan yüzüne, üçüncüsü aslan yüzüne, dördüncüsü kartal yüzüne benziyordu. 

26 Ezekiel 10-15 KERUVLAR YUKARIYA DOĞRU YÜKSELDİ. Bunlar daha önce Kevar Irmağı kıyısında gördüğüm canlı YARATIKLARDI. 

26 Ezekiel 10-16 KERUVLAR hareket edince, yanlarındaki tekerlekler de hareket ediyor,  KERUVLAR yerden yükselmek için KANATLARINI açınca, tekerlekler de yanlarından ayrılmıyordu. 

26 Ezekiel 10-17 Keruvlar durduğunda onlar da duruyor, KERUVLAR yerden yükseldiğinde onlar da yükseliyordu. Çünkü YARATIKLARIN RUHU TEKERLEKLERDEYDİ. 

"Keruv" kelimesi  İngilizcedeki "Curve" ( Kavis ) ve Fransızca'daki "Courbe" ( Kavis ) ve "To Carve" ( Oymak ) kelimeleri de aynı kökten olup, "yay" şeklindeki bir olguyu tanımlamaktadır. "Keçiboynuzu" anlamına gelen "Carob" ( İng. ) ve "Caroube" ( Fra. ) kelimeleri de aynı köktendir. "Keçiboynuzu" "kavis / yay" formundadır. Kur'an'da "Arş" olarak bilinen bu kavram batı dillerinde "Arc" / "Ark" olarak anılmaktadır. Arapça "Kerevet" ( Kerv+et ) kelimesi de "Kerv" kökünden olup "üzerine oturulacak yüksek yer" anlamına gelmektedir.


Keçiboynuzu ( Carob / Caroube )

"Kerevet" kelimesi e "Keruv" kökünden gelmekte olup, "Tahtadan yüksek yer" anlamındadır. 

Kur'an'ın 35. suresi ( 3+5 = "8" ) olan Fatir suresinin 1. ayetinde "Dörder Kanatlı Melekler"den bahsedilmektedir.

35/1 - El hamdü lillahi fatıris semavati vel erdı caılil MELAKETİ rusülen ülı ECNİHATİN mesna ve sülase ve RUBA' yezıdü fil halkı ma yeşa' innellahe ala külli şey'in kadır 

( Övgü, gökleri ve yeri yoktan yaratan, MELEKLERİ ikişer, üçer, DÖRDER KANATLI resuller kılan Allah içindir. O yaratışta ne dilerse artırır. Kesinlikle Allah herşeye gücü yetendir. )

Hakka suresinin 17. ( 1+7 = "8" ) ayetinde "Arş", "Melek" ve "Sekiz" kelimelerinin birlikte yer almaları da konu bağlamında dikkat çekmektedir.

69/17 - Vel meleku ala ercaiha ve yahmilu ARŞE rabbike fevkahüm yevmeizin SEMANİYET

( Ve melek onun çevresindedir. O gün onların SEKİZİ, üstlerinde Rab’binin ARŞINI, tahtını taşırlar. )

"Dört Unsurlu" olgudan bahsedilen her iki surenin numaralarının nümerolojik değerlerinin "8" olması da dikkat çekmektedir. ( "Satranç" tahtası her satırında 8 kare bulunan 8 satırdan oluşmaktadır. )

Kur'an'da "Melek" kelimesi "88" kere tekrarlanmaktadır.

Ayrıca Kitabı Mukaddes'te ( Tevrat + İncil ) "Keruvlar" kelimesi "Cherubims" olarak zikredilmekte olup, "Cherub" kelimesinin "Caravan" ( Karavan / Kervan ) ve "Kariban / Kurban" ( Yakınlaşan ) kelimeleri ile de ilintisi olması muhtemeldir. "Caravan"* ve "Kariban / Kurban" kelimeleri "Yakınlaşma" kök anlamını içermektedir.  ( * "Caravan / Kervan" birbirlerine "yakın" olarak seyredenlerin oluşturduğu kitleye verilen isimdir. )

"Cherub" kelimesinin sözlük anlamı "Melek Çocuk" olarak görülmektedir. Mesih İsa'nın "Keruvlar" ile birlikte resmedildiği eserlerde de İsa'nın çevresinde "çocuk" tasvirleri yer almaktadır.


Nisa suresinin 172. ayetinde de "Mesih" ve "Yakınlaşmış melekler" kavramları birlikte yer almaktadır. "MuKARRABUN" ( Yakınlaşmışlar ) kelimesindeki "Karrabun" kısmı "Karib / Kariban" ( Yakın / Yakınlaşan ) kelimesi ile aynı köktendir. Dolayısıyla "Cherubim" kelimesinin "Karrabun" kelimesinin farklı telaffuz edilmiş hali olması da muhtemeldir.

4/172 Len yestenkifel mesihu en yekune abden lillahi ve lel MELAİKETUL MUKARRABUN ve men yestenkif an ibadetihi ve yestekbir fe seyahşuruhum ileyhi cemia

( Mesih ve YAKINLAŞMIŞ MELEKLER Allah için kul olmaktan çekinmezler. Kim O’na kulluk etmekten çekinir ve kibirlenirse, onların hepsini kendine toplayacaktır. )

"Cehrubims" kelimesi Tevrat'ta ilk kez cennet ( Aden bahçesi ) kavramı ile birlikte geçmekte olup, ayette "Cherubims" kelimesi cennet bahçesinin koruyucuları olarak tanımlanmaktadır.

1 Genesis 3-24 1-Genesis-3-24 So he drove out the man; and he placed at the east of the garden of Eden CHERUBIMS, and a flaming sword which turned every way, to keep the way of the tree of life. 

( Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna KERUVlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi. )