14 Aralık 2019 Cumartesi

Alim denilen Zalimler

İlimler üzeri ilim olan yaratılış ilminin yani kutsal kitaplardaki ilmin insanlar tarafından anlaşılması sürecindeki en büyük engellerden biri de ilmin yayılmasının ve geniş kitlelerce anlaşılmasının önüne geçebilmek için planlı ve organize olmak üzere "Alim" sıfatıyla ve hacı, hoca, derviş, şeyh, hazret, efendi, mürşid gibi ünvanlarla zuhur eden veya ettirilen bazı şahıslardır. Bu şahıslar genellikle belirli cemiyetlerin temsilcileri, görevlileri konumunda olup, küresel hedefler ve şahsi, dünyevi menfaatler doğrultusunda kendilerini alim olarak lanse ederek kitleleri etkilemeye ve doğru yoldan döndürüp şeytanın karanlık yollarına saptırmayı hedeflemektedirler. Okuma, araştırma, sorgulama ve bilgileri karşılaştırarak analiz etme yeteneği henüz gelişmemiş olan kitleler de maalesef doğrudan bu sözde alimlerin sözlerine itibar etmek suretiyle onlara tabi olmakta, ilmi ve dini onların sözlerinden ibaret saymaktadırlar. Bu hazin durumun sebebi hem cehalet hem de tembelliktir. 

Kur'an'ı kendi sübjektif algılarına ve menfaatlerine göre yorumlayan, ayetlerdeki birçok gerçeği bilinçli olarak gizleyen bu sözde alimlerin insanları Kur'an'dan ve ilimden uzaklaştırma, kendi maddi dünyevi heveslerine tabi kılma, kendilerine biad ettirmek suretiyle adeta köleleştirme sürecindeki başlıca söylemleri şöyledir.

"Öyle her önüne gelen Kur'an'ı anlayamaz."
"Kur'an'ı ancak alimler anlar."
"Kur'an'ı anlayabilmek için mutlaka bir alime danışılmalıdır." 

şeklinde olmaktadır. Hatta daha da ileri giderek kendi başına Kur'an'ı anlamaya, yorumlamaya çalışmanın günah olduğunu dahi ileri sürebilmektedirler. 

"Alim" kelimesi "Bilen" anlamına gelmekte olup, öğrenmek arzusuyla Kur'an'ı okuyup, araştıran ve ilminin artması için Allah'a dua eden her inananın Allah'ın izniyle zaman içinde "Alim" yani "Bilen" konumuna gelme imkanı bulunmaktadır. Zira ayetlerde sıkça tekrarlanan "E lem ta'lem" ( Bilmez misin? ) sorusu, okumak suretiyle "Bilen" yani "Alim" konumuna gelmenin önemini vurgulamaktadır. 

2/106 - Ma nensah min ayetin ev nünsiha ne'ti bi hayrin minha ev misliha E LEM TA'LEM ennellahe ala külli şey'in kadır ( Ayetlerden neyi hükümsüz bırakırsak veya unutturursak, ondan daha hayırlısını veya onun aynısını getiririz. Allah' ın kesinlikle herşeye gücü yeten olduğunu BİLMEZ MİSİN? )

2/107 - E LEM TA'LEM ennellahe lehu mülküs semavati vel ard ve ma leküm min dunillahi min veliyyin ve la nasır ( BİLMEZ MİSİN Kİ göklerin ve yerin mülkü kesinlikle O’nadır Allah’a dır ve size Allah’tan başka dost ve yardımcı yoktur. )

Kutsal kitaplar sadece belirli bir zümreye değil haberci resuller vasıtasıyla tüm insanlara verilmiştir. Ayetlerde geçen "Ellezine utül kitab" ( O kitap verilenler ) ifadesi bu hususu açıkça ortaya koymaktadır. 

2/101 - Ve lemma caehüm rasulün min ındillahi müsaddikun li ma meahüm  nebeze ferıkun minELLEZİNE UTÜL KİTAB kitabellahi verae zuhurihim ke ennehüm la ya'lemun ( Ve Allah’ ın indinden onlara, onlarla birlikte olanı doğrulayıcı olarak resul geldiğinde, O KİTAP VERİLENLERden bir kısmı sanki kesinlikle onlar bilmiyorlarmış gibi Allah’ ın kitabını sırtlarının arkasına attılar. )

Dolayısıyla kimsenin kitabı kendi tekeline almaya ve insanları dolaylı söylemlerle ondan uzaklaştırmaya ve mahrum etmeye hakkı bulunmamaktadır. Zira böyle bir girişim "ALİM YERİNE ZALİM OLMAK" ile sonuçlanır.

Kur'an'da bu hususa yönelik ayetler şöyledir.

2/145 - Ve le in eteytellezine utül kitabe bi külli ayetin ma tebiu kıbletek ve ma ba'duhüm bi tabiın kıblete ba'd ve le in itteba'te ehvaehüm min ba'di ma caeke minel İLMİ inneke izen le minez ZALİMIN

( Ve o kitap verilenlere ayetlerin hepsini versen bile kıblene tabi olmazlar. Onlar birbirlerinin kıblelerine de tabi değillerdir. Eğer sen, İLİMDEN sana o getirdiklerimizden sonra onların heveslerine tabi olursan o zaman kesinlikle sen ZALİMLERDEN olursun. )

2/42 - Ve la telbisül hakka bil batılı ve tektümül hakka ve entüm ta'lemun ( Ve gerçeği batıl ile örtmeyin ve bile bile gerçeği gizlemeyin. )

2/146 - ELLEZİNE ATEYNAHÜMÜL KİTABE ya'rifunehu kema ya'rifune ebnaehüm ve inne ferıkan minhüm LE YEKTÜMUNEL HAKKA VE HÜM YA'LEMUN ( O KİTAP VERDİKLERİMİZ, onu oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kesinlikle ONLARDAN BİR KISMI BİLE BİLE GERÇEĞİ GİZLERLER. )

3/23 - E lem tera ilellezine utu nasıben minel kitabi YÜD'AVNE İLA KİTABİLLAHİ Lİ YAHKÜME BEYNEHÜM sümme yetevella ferıkun minhüm ve hüm mu'ridun ( Kitaptan nasip verilenleri görmedin mi? ARALARINDA HÜKÜM VERMESİ İÇİN ALLAH'IN KİTABINA ÇAĞIRILDILAR. Sonra onlardan bir kısmı yüz çevirdiler ve onlar dönenlerdir. )

4/105 - İnna enzelna ileykel KİTABE bil hakkı Lİ TAHKÜME BEYNEN NASİ BİMA ERAKELLAH ve la tekün lil hainıne hasima ( Kesinlikle biz KİTABI sana, İNSANLAR ARASINDA O ALLAH'IN SANA GÖSTERDİĞİ İLE HÜKMETMEN için gerçek olarak indirdik. Hainler için savunucu olma. )

6/114 - E FE ĞAYRALLAHİ EBTEĞIY HAKEMEN VE HÜVELLEZİ ENZELE İLEYKÜMÜL KİTABE MÜFASSALA VELLEZİNE ATEYNAHÜMÜL KİTABE YA'LEMUNE ennehu münezzelün min rabbike bil hakkı fe la tekunenne minel mümterın ( SİZE KİTABI AYRINTILANDIRILMIŞ OLARAK İNDİRDİĞİ HALDE ALLAH'TAN BAŞKA HAKEM Mİ ARAYAYIM? VE O KENDİLERİNE KİTAP VERDİKLERİMİZ, kesinlikle onun gerçekten Rab’lerinden indirilmiş olduğunu BİLİRLER. O halde şüphe edenlerden olma. )

5/43 - VE KEYFE YÜHAKKİMUNEKE VE İNDEHÜMÜT TEVRATÜ FİHA HÜKMÜLLAHİ sümme yetevellevne min ba'di zalik ve ma ülaike bil mü'minın ( VE İÇİNDE ALLAH'IN HÜKMÜ BULUNAN TEVRAT YANLARINDAYKEN SENİ NASIL HAKEM YAPARLAR da sonra, bunun ardından yüz çevirirler? Ve onlar inananlar değillerdir. ) *

* Ayetlerde, Allah'ın hükmünü, ayetlerini içeren Tevrat varken hüküm vermesi için haberciye danışılmasının, onun hakem kılınmasının dahi olumlu bir yaklaşım olmadığı bildirilmektedir. Zira habercilerin görevi kendilerine vahyedileni insanlara aktarmaktır. Bu hususa ilişkin diğer ayetler de şöyledir.

31/2 - Tilke ayatül kitabil hakım ( Bunlar hakim kitabın ayetleridir. )

Ayette Kur'an'ın "hakim" olduğu bildirilmektedir.

6/50 - Kul la ekulü leküm ındı hazainüllahi ve la a'lemül ğaybe ve la ekulü leküm innı melek İN ETTEBİU MA YUHA İLEYY kul hel yestevil a'ma vel besır e fe la tetefekkerun ( De ki: Size Allah' ın hazineleri benim indimdedir." demiyorum. Gaybı da bilmiyorum. Size, kesinlikle ben meleğim de demiyorum. Kesinlikle BEN ANCAK O VAHYEDİLENE TABİ OLUYORUM." De ki: "Kör ile gören eşit seviyede midir? Fikretmez misiniz?" )

46/9 - Kul ma küntü bid’an miner rusuli ve ma edri ma yuf’alu bi ve la biküm İN ETTEBİU MA YUHA İLEYYE ve ma ene illa nezirun mubin ( De ki: "Ben resullerin yeganesi, özeli değilim. Bana ve size ne yapılacağını bilmem. Kesinlikle ANCAK O BANA VAHYEDİLENE TABİ OLURUM.** Ben apaçık uyarıcı haricindeki değilim." )

** Ayette haberci, kendisinin sadece vahyedilene yani kitaba tabi olduğunu bunun dışında bilgisi  ve yorumu olamayacağını bildirmektedir.

Ancak elbette ki ilmini artırma yolunda olan inananların, ilimde derinleşmiş olan ehlez zikr ( hatırlama sahibi ) kardeşlerine danışmaları, karşılıklı fikir alışverişinde bulunarak rabıta sağlamaları ayetlerde de bildirilen bir husustur.

4/162 - Lakinir RASİHUNE FİL İLMİ minhüm vel mü'minune yü'minune bima ünzile ileyke ve ma ünzile min kablike vel mükımınes salate vel mü'tunez zekate vel mü'minune billahi vel yevmil ahır ülaike se nü'tıhim ecran azıma ( Lakin onlardan İLİMDE DERİNLEŞMİŞ OLANLAR ve inananlar, sana indirilene ve senden önce indirilenlere inanırlar. Onlar, duaya kalkan, zekatı veren, Allah’a ve sonraki güne inananlardir. İşte onlara büyük ödül vereceğiz. )

3/7 - Hüvellezi enzele aleykel kitabe minhü ayatün muhkematün hünne ümmül kitabi ve üharu müteşabihat FE EMMELLEZİNE Fİ KULUBİHİM ZEYĞUN FE YETTEBİUNE MA TEŞABEHE MİNHÜBTİĞAEL FİTNETİ VEBTİĞAE TE'VILİH VE MA YA'LEMU TE'VILEHU İLLELLAH*** VER RASİHUNE FİL İLMİ yekulune amenna bihı küllün min ındi rabbina ve ma yezzekkeru illa ülül elbab ( Kitabı sana indiren O'dur. Onda kitabın anası olan açık anlamlı, sağlam ayetler vardır. Diğerleri benzetmelidirler. AMA O KALPLERİNİN İÇİNDE ŞÜPHE, VESVESE, EĞRİLİK AYRILIK OLANLAR, ONLARDAN FİTNEYİ ARAMAK VE KENDİ YORUMLARINI ARAMAK İÇİN O BENZETİLMİŞ OLANLARA TABİ OLURLAR. ONUN YORUMUNU ALLAH HARİCİNDE KİMSE BİLMEZ.*** İLİMDE DERİNLEŞMİŞ OLANLAR "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler. Akıl sahipleri haricindekiler hatırlamaz. )

*** Kur'an çok katmanlı ilahi kozmik bir ilim kaynağı olduğundan ve her ayetin bir çok anlamı içermesinden dolayı, ayetlerdeki tüm mesajları ve bilgileri tam olarak anlayabilmek ve yorumlayabilmek yaratılmış hiçbir varlık için mümkün değildir. Varlıklar ancak sonsuz ilim yolunda samimi, gayretli ve mütteki yolcular olmak ile mükelleftirler.

16/43 - Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim FES'ELU EHLEZ ZİKRİ İN KÜNTÜM LA TA'LEMUN ( Ve senden önce, onlara vahyettiğimiz erkeklerin haricindekileri göndermedik. O halde, EĞER BİLMEMEKTEYSENİZ, HATIRLAMA SAHİPLERİNE SUAL EDİN. )

Önemle belirtilmesi gerekir ki iyi niyetle, samimiyetle ve temiz kalple bilgisini diğer insanlarla paylaşan, yardımlaşma ve rabıta imkanı yaratan değerli ve gerçek "Alimleri" ( Bilenleri ) bu yazıda belirtilen sözde alimlerden münezzeh kılmak bir mecburiyettir.

Kur'an'ın, yaratılışın kodlarını içeren, çok katmanlı sonsuz bir ilim kaynağı olduğu, onu bilebilmenin, onu anlayabilmenin de ancak sonsuz bir ilmi araştırma yolculuğu olduğu daima hatırlanmalıdır.

GERÇEK ALİMLER, İLİMLERİ ARTTIĞI ORANDA CEHALETLERİNİN DE ARTTIĞININ BİLİNCİNDE OLANLARDIR.

























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder