26 Mart 2022 Cumartesi

Hokus Pokus

"Hocus Pocus" ( Hokus Pokus ) ifadesi, tıpkı "Abrakadabra" ifadesi gibi, sihir eylemini ( büyülemeyi ) temsil eden bir kelime seti olarak hafızalarda yer etmiştir. Hatırlanacağı üzere "Abrakadabra" sözü, Arapça "Ebri ke debri" ( Konuştuğumda yaratırım ) cümlesinin bir tezahürü olup ayrıca yaratılışın kaynağının "kelimeler" olduğunu da açığa çıkaran bir ifadedir. 

"Hocus Pocus" kelime setinin ise "Hoc est enim corpus meum" ( Bu benim bedenim ) cümlesindeki "Hoc est corpus" ( Bu beden ) kısmının kısaltması olduğu yönünde kaynaklarda bilgiler mevcuttur. Konuya "sihirleme ( büyü ) yoluyla tasallut" kavramı açısından bakıldığında bu bilgi geçerli olabilecek nitelikte görünmektedir. Zira sihir eyleminin tanımlarından biri de "insan bedeninin farklı bir varlık tarafından kontrol altına alınması"dır ki bu fenomene "Tasallut" adı verilmektedir. Süptil varlık olan ve kaba madde dünya planında insanlar üzerinde tahakküm kurmaya, insanın yerine geçmeye çalışan cinlerin, muhtelif vasıtalarla insan bedenlerini kontrol altına almaları vakaları "Tasallut" veya "Büyülenme" olarak anılmaktadır. "Demonic Possession" ( Cin Tarafından Sahiplenme ) olarak da anılan bu konuyu işleyen yüzlerce film de çekilmiştir. Arapçada "Deli" anlamında kullanılan "Mecnun" kelimesi de esasen "Cinli" yani "cin tasallutu altında olan" anlamını içermektedir. ( Cin tasallutu altında olmak, sanıldığı üzere fiziksel değişime uğramayı, tuhaf hareketler yapmayı veya tuhaf konuşmayı tanımlamaktan ziyade iyilik ve doğruluk yolunda yani Allah yolunda olmayan her türlü düşünceyi, söylemi ve eylemi tanımlamaktadır. Tarih boyunca hep olduğu gibi bugün de toplumun her kesiminde normal insan görünümünde olmasına rağmen cin tasallutu altında olan milyonlarca insan bulunmaktadır. )

Dolayısıyla, "Hocus Pocus" yani "Hoc est enim corpus meum" ( Bu benim bedenim ) cümlesi kıskanç, hırslı ve zalim nitelikli cinlerin düşüncelerini yansıtmakta gibidir. 


Bir filmdeki "Tasallut" ( Demonic POssession ) tasviri




İk önemli ve farklı kavram ... İslam ve İman

"İslam" kelimesi "SLM" kökünden türemiş olan ve "Teslimiyet, Kurtuluş" anlamlarına gelen bir kelimedir. Selim, Selâm, Salim, Selamet kelimeleri de aynı kökten türemiş diğer kelimelerdir.

"İman" kelimesi ise "MN" kökünden türemiş olan ve "İnanç, Güven, Emin olma" anlamlarına gelen bir kelimedir. Amin, Emanet, Emniyet kelimeleri de aynı kökten türemiş diğer kelimelerdir.

"İslam" ve "İman" kelimeleri, Kur'an ayetlerinde anlam farklılıkları vurgulanacak şekilde yer almakta ve "İmanın", "İslamdan" yani "İnancın", "Teslimiyetten" anlam derecesi olarak daha yüksek olduğu bildirilmektedir. Hucurat suresinin 14. ayetinin ilk cümlesi bu hususa açık bir misal teşkil etmektedir.

49/14 Kaletil a'rabu AMENNA kul LEM TU'MİNU ve lakin kulu ESLEMNA ve LEMMA YEDHULİL İMANU Fİ KULUBİKUM ve in tutiy'ullahe ve rasulehu la yelitkum min a'malikum şey'a innellahe ğafurun rahim

( Araplar "İNANDIK." dediler. De ki: "İNANMADINIZ. Lakin "TESLİM OLDUK." deyin. İNANÇ KALPLERNİZİN İÇİNE GİRMEDİ. Eğer Allah’a  ve O’nun resulüne itaat ederseniz, size çalışmalarınızdan hiçbir şey eksiltmez. Kesinlikle Allah affedendir merhametlidir." )

Ayette "İnancın", "İslam" sonrası kalplerde yeşeren bir olgu olduğuna dikkat çekilmektedir. Zira inkarcı bir insanda inanç oluşabilmesi için öncelikle onu inkarından vazgeçirecek, inkar faaliyetlerini sonlandıracak yani ilk önce onun "teslim olmasını" sağlayacak bir durumun hasıl olması gerekmektedir. Zira aşağıdaki ayette de belirtildiği üzere "teslimiyet inanca yönlendirilme vasıtası" niteliğindedir.

3/20 Fe in haccuke fe kul eslemtu vechiye lillahi ve men ittebean ve kul lillezine utul kitabe vel ummiyyine e eslemtum fe in eslemu fe kadihteden ve in tevellev fe innema aleykel belağ vallahu besirun bil ibad

( Eğer seninle tartışıp mücadele ederlerse, De ki: "Ben yüzümü Allah’a  teslim ettim ve o bana tabi olanlar da." O kitap verilenler ve okuma yazma bilmeyenler için "Teslim oldunuz mu?" Eğer teslim olurlarsa yönlendirilmiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, senin üzerine olan kesinlikle ulaştırmadır. Allah kullarını görendir. )

Ayrıca "Teslimiyet", çaresizlik, zorlama, mecbur kalma durumunda isteksiz olarak tezahür edebilen de bir olgu iken "İman", bilinç, istek, heves duygularının varlığı halinde tezahür edebilen ve ilahi nizamda esas geçerliliği olan olgudur. Mesela, bir kişinin kimlik kartında "İslam" yazması onun kalben islam olduğunun yani Allah inancının varlığının bir delili olamamaktadır. 

Kur'an'da "İslam" ( Teslim olma ) ve "İman" ( İnanma ) kavramlarının yer aldığı bazı ayet örnekleri şöyledir. ( Kur'an'da "Allah'a iman" ifadesi daima "Ahirete iman" ifadesi ile birlikte yer almaktadır. )

2/8 Ve minen nasi men yekulu amenna billahi ve bil yevmil ahiri ve ma hum bi mu’minin

( Ve insanlardan kimileri Allah’a ve sonraki güne inandık derler de onlar inananlar değillerdir. )

2/131 İz kale lehu rabbuhu eslim kale eslemtu li rabbil alemin

( Zamanında Rab’bi ona "Teslim ol." dedi. "Alemlerin Rab’bine teslim oldum." dedi. )

3/52 Fe lemma ehasse iysa minhumul kufra kale men ensari ilellah kalel havariyyune nahnu ensarullah amenna billah veşhed bi enna muslimun

( Böylece İsa onlardan inkarlar hissettiğinde, "Allah’a  yardımcılarım kimlerdir?" dedi. Havariler, "Allah’ ın yardımcıları bizleriz. Allah’a  inanırız ve kesinlikle bizim teslim olanlar olduğumuza şahit ol." dediler. )

2/112 Bela men esleme vechehu lillahi ve huve muhsinun fe lehu ecruhu inde rabbihi ve la havfun aleyhim ve la hum yahzenun

( Bilakis. Kim yüzünü Allah’a teslim ederse ve o iyilik yapan olursa böylece Rab’binin indinde ödülü onadır ve üzerlerine korku yoktur ve onlar hüzünlenmezler. )

4/125 Ve men ahsenu dinen min men esleme vechehu lillahi ve huve muhsinun vettebea millete ibrahime hanifa vetettehazellahu ibrahime halila

( Ve din olarak, iyilik yapan ve birleyip doğruluğa yönelen olarak İbrahim' in milletine tabi olarak yüzünü Allah’a teslim edenden daha güzel kimdir? Ve Allah İbrahim’ i sadık samimi dost edinmişti. )

31/22 Ve men yuslim vechehu ilellahi ve huve muhsinun fe kad istemseke bil urvetil vuska ve ilellahi akibetul umur

( Ve kim yüzünü Allah’a teslim ederse ve o iyiyse, artık sağlam kulba tutunmuştur. İşlerin sonu, sonucu Allah’adır.  )







22 Mart 2022 Salı

İlahi kuşatma ve Fagositoz

Phagocytosis ( Fagositoz ), bir hücrenin, plazması vasıtasıyla patojenik bir organizmayı "kuşatarak" etkisiz hale getirmesi fenomenine verilen isimdir.

Phago = Yemek
Cytose = Hücre

Phagocytosis = Hücre yemesi


Fagositoz ( Patojenik ( Hastalığa sebebiyet veren ) partikülün hücre plazması tarafından kuşatılarak etkisiz hale getirilmesi )

Kur'an ayetlerinde yer alan "Onları o alay ettikleri kuşatır." / "Cehennem onları kuşatır." ( Kötülüğün kuşatılarak yokedilmesi ) ifadelerinin çoklu anlamlarından biri de biyolojik sistemdeki Fagositoz fenomenine işaret etmekte olabilir. Zira yaratılış sisteminde, en küçüğünden en büyüğüne kadar, var olan tüm olgular ve olaylar birbilerinin projeksiyonu ve farklı hallerdeki temsilleridirler. 

"Kuşatarak helak etme" kavramı ayetlerde "Muhit" ( Kuşatan ) ve "Haka" ( Kuşatır ) kelimeleri vasıtasıyla şöyle yer almaktadır.

6/10 Ve lekad istuhzie bi rusulin min kablike fe HAKA billezine sehiru minhum ma kanu bihi yestehziun

( Ve senden önce de resullerle alay edildi de onlardan o alay edenleri, o alay etmiş oldukları KUŞATTI. )

9/49 Ve minhum men yekulu'zen li ve la teftinni e la fil fitneti sekatu ve inne cehenneme le MUHİYTATUN bil kafirin

( Ve onlardan "Bana izin ver ve beni fitneye düşürme." diyenler var. İyi bilin ki, fitneye kendileri düştüler. Kesinlikle cehennem inkarcıları KUŞATAN olacaktır. )

11/8 Ve le in ehharna anhumul azabe ila ummetin ma'dudetin le yekulunne ma yahbisuh e la yevme ye'tihim leyse masrufen anhum ve HAKA bihim ma kanu bihi yestehziun

( Ve eğer onlardan azabı adedi belirli süreye kadar ertelersek, "Onu engelleyen nedir?" diyeceklerdir. İyi bilin ki, onlara yettiği gün asla onlardan geri çevrilmez. O alay etmiş oldukları onları KUŞATIR. )

16/34 Fe esabehum seyyiatu ma amilu ve HAKA bihim ma kanu bihi yestehziun

( Böylece onlara, o yaptıklarının kötülüğü isabet etti ve o alay etmiş oldukları onları KUŞATTI. )

21/41 Ve lekad istuhzie bi rusulin min kablike fe HAKA billezine sehiru minhum ma kanu bi hi yestehziun

( Ve senden önce de resuller ile alay edildi. Böylece onlardan alay edenleri, o alay etmiş oldukları KUŞATTI. )

29/54 Yesta'ciluneke bil azab ve inne cehenneme le MUHİYTATUN bil kafirun

( Azabı senden acele isterler. Kesinlikle cehennem inkarcıları KUŞATACAKTIR. )

39/48 Ve beda lehum seyyiatu ma kesebu ve HAKA bihim ma kanu bihi yestehziun

( Ve onlara o kazandıkları kötülükler meydana çıkar. Onları, o alay etmiş oldukları KUŞATMIŞTIR. )

45/33 Ve beda lehum seyyiatu ma amilu ve HAKA bihim ma kanu bihi yestehziun

( Ve onlara, o yaptıkları kötülükleri meydana çıkarıldı. Onları o alay etmiş oldukları KUŞATTI. )

Ayetlerde yer alan "O alay etmiş oldukları" ifadesi inkarcıların asla kabullenmek istemedikleri Allah'ın birliği ve yüceliği "Gerçeğini" temsil etmektedir. Zira Bakara suresinin 19. ayetinde, herşeyi kuşatan Allahu Teala'nın, inkarcıları da helak etmek üzere kuşattığı bildirilmektedir.

2/19 Ev ke sayyibin mines semai fihi zulumatun ve ra'dun ve berk yec'alune esabiahum fi azanihim mines savaiki hazeral mevt VALLAHU MUHİYTUN BİL KAFİRİN

( Veya içinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek olan gökten yağmur bulutu gibidir. Yıldırımlardan ölme çekincesinden, korkusundan,  parmaklarını kulaklarının içine götürürler. ALLAH İNKARCILARI KUŞATANDIR. )







17 Mart 2022 Perşembe

Günahın küçüğü büyüğü olur mu? 

Olur. Ve bu durum başlıbaşına bir ruhani / vicdani tekâmül sınavı vasıtasıdır. 

Herşeyi mükemmel bir nizam ile yaratan Yüce Rab'bimiz, Gaffur ( Affeden ) ve Vehhab ( Bahşeden, Bağışlayan ) sıfatlarını insan adı verilen nefsani varlığa fazlasıyla tahsis etmektedir. Öyle ki, Allahu Teala'nın, insan için kaçınılmaz, hatta ilahi nizam gereği bir mecburiyet olan ve aynı zamanda da bir idrak sınavı olan "günahlar" konusunda ne denli toleranslı olduğu ve af nimetindeki cömertliği ayetlerde bildirilmektedir.

"Günah derecelendirmesi" hususu ayetlerde "Kebairal ism" ( Günahların büyükleri ) ve "Lemem" ( Küçük günahlar ) ifadeleriyle zikredilmektedir.

4/31 İn tectenibu KEBAİRA MA TUNHEVNE ANHU nukeffir ankum seyyiatikum ve nudhilkum mudhalen kerima

( Eğer o YASAKLANDIĞINIZIN, MENEDİLDİĞİNİZİN BÜYÜKLERİNDEN sakınırsanız, size kötülüklerinizi örteriz. Sizi dahil olunacağın faydalısına sokarız. )

42/37 Vellezine yectenibune KEBAİRAL İSMİ vel fevahişe ve iza ma ğadibu hum yağfirun

( Ve onlar GÜNAHIN BÜYÜKLERİNDEN ve ahlaksızlıklardan kaçınırlar. Onlar, öfkelendiklerinde onlar affederler. )

53/32 Ellezine yectenibune KEBAİRAL İSMİ vel fevahişe İLLEL LEMEM inne rabbeke vasiul mağfirah huve a'lemu bikum iz enşeekum minel erdi ve iz entum ecinnetun fi butuni ummehatikum fe la tuzekku enfusekum huve a'lemu bi men itteka

( Onlar GÜNAHIN BÜYÜKLERİNDEN ve ahlaksızlıklardan, KÜÇÜK GÜNAHLAR HARİCİNDE, kaçınırlar. Kesinlikle Rab’binin affı geniştir. Sizi yerden inşa ettiği zamanı ve sizin annelerinizin karınlarında ceninler olduğunuz zamanı O bilir. O halde nefislerinizi temize çıkarmayın. O sakınan kimseyi bilir. )

Bu noktada insanın, idraksiz ve ilimsiz bir yaklaşımla "Bunlar küçük günah. Allah affeder." diyerek bazı günahlarda bilinçli olarak ısrarcı olup olmaması önemli ve hassas bir durum oluşturmaktadır. Zira ısrarla işlenen "küçük" günahlar nihayetinde "büyük" günahların tezahürüne vasıta olabilmektedir.

Nur suresinin 15. ayetinde de düşük idrak seviyeli insanın kendi aklınca günahlarını kategorize etme, derecelendirme sürecinde yanılgılara düştüğü bildirilmektedir.

24/15 İz telekkavnehu bi elsinetikum ve tekulune bi efvahikum ma leyse lekum bihi ilmun ve TAHSEBUNEHU HEYYİNEN VE HUVE İNDELLAHİ AZİM 

( Onu dilinize doladığınızda, ağızlarınızla, o size ilmi olmayanı söylüyorsunuz. Onu BASİT, ÖNEMSİZ SANIYORSUNUZ. O ALLAH'IN İNDİNDE BÜYÜKTÜR. )

Nisa suresinin 49. ayetinde de insanın, "kendisini temize çıkarma" yanılgısından bahsedilmektedir.

4/49 E lem tera İLELLEZİNE YUZEKKUNE ENFUSEHUM belillahu yuzekki men yeşau ve la yuzlemune fetila

( O NEFİSLERİNİ TEMİZE ÇIKARANLARİ GÖRMEZ MİSİNİZ? Bilakis, Allah dilediği kimseyi temizler ve fitil kadar zulmetmez. )

En büyük ve affedilmez olan günahın "Şirk" olduğu yani "Allah'a ortak koşmak" olduğu da ayetlerde bildirilmektedir.

4/116 İNNELLAHE LA YAĞFİRU EN YUŞRAKE BİHİ ve yağfiru ma dune zalike li men yeşa ve men yuşrik billahi fe kad dalle dalalen beiyda

( KESİNLİKLE ALLAH, O’NA ORTAK KOŞULMASINI AFFETMEZ. Bunun haricindekini dilediği kimse için affeder. Allah’a  ortak koşan kimse, uzak, derin sapıklığa sapmıştır. )

Ancak insanın bilmesi gereken sadece "La ilahe illallah" ( Allah'tan başka ilah yoktur. ) cümlesini zikretmenin asla yeterli olmayacağıdır. Zira "Şirk" kavramının kapsamı son derece geniş olup, nefsine / hevesine yenik düşen insanın düşünsel veya eylemsel olarak işlediği birçok günahın kök sebebinde, kendisi farkedemese de, şirk frekansı bulunmaktadır. Bu husus ayetlerde "Hevesini ilah edinmek" kavramı ile bildirilmektedir. Bu kavram, Allah'a teslim olmak yerine nefsani arzulara teslim olmayı ve böylelikle bilinçli veya bilinçsizce Allah'a ortak koşmayı ifade etmektedir.

25/43 E raeyte MEN İTTEHAZE İLAHEHU HEVAH e fe ente tekunu aleyhi vekila

( O HEVESİNİ İLAHI EDİNENİ gördün mü? O halde, sen onun üzerine vekil mi olursun? )





15 Mart 2022 Salı

"Hayevan" olanı arzulamak

Türkçedeki "Hayvan" kelimesi esasen Arapça "Hayye" ( Yaşamak ) kök kelimesine "-van" ( gibi olan ) ekinin ilave edilmesiyle oluşan ve "Yaşayan" anlamına gelen bir kelimedir. ( Benzer örnek : "Rahvan" ( Sakin, Gevşek ) ... "Rah / Rahat" ( Sükunet, Gevşeklik, Rahatlık ) + "-van" ( gibi olan ) )

"Hayevan" kelimesi Kur'an'da sadece Ankebut suresinin 64. ayetinde, "Ahiret" kavramını nitelemek üzere geçmektedir. Ayet kodunun,  halden hale geçişin sembolü olan 11 ve 111 nümerolojisini ( 29 ... 11, 64 ... 1 ) yansıtması da dikkat çekmektedir. 

29/64 Ve ma hazihil hayatud dunya illa lehvun ve leib ve inned DAREL AHİRATE LE HİYEL HAYEVAN lev kanu ya'lemun

( Ve bu dünya hayatı eğlence ve oyun haricindeki değildir. Kesinlikle AHİRET YURDU, O YAŞAYANDIR. Keşke bilmiş olsalardı.  )

"Ahiret" kelimesi "Diğeri olma hali, Öbür hale geçiş" anlamlarına gelmekte olup, ayette gerçek yaşamın ahirette yani üst süptil boyutlarda olduğu bilgisi verilmekte ve "keşke bilselerdi" ifadesiyle de kaba madde boyutundaki insanların bunu algılamakta zorlanacakları vurgulanmaktadır. Zira, bozunma, dağılma, yok olma olarak nitelenen oysa sadece bir "halden hale geçiş"ten, bir "olum"dan ibaret olan "ölüm" kavramı kaba madde boyutuna ait algısal bir yanılgıdan başka bir şey değildir.

Kur'an ayetlerinde sıkça vurgulanan en önemli husus "dünya hayatının aldatıcılığı, aldatıcı madde olduğu ve ahiretin gerçekliği" kavramıdır. Ayrıca "Allah inancı" kavramı ayetlerde daima "Ahiret inancı" kavramı ile birlikte yer almakta ve şu cümle ile zikredilmektedir. ".... amene billahi vel yevmil ahiri .... " ( .... Allah'a ve ahiret gününe inanan .... )

Zümer suresinin 30. ayetinde kaba madde boyutu dünyanın gerçek yaşam öncesi yani süptil boyut ( ahiret ) öncesi bir idraki hazırlık planı / boyutu olduğu "Ölü olmak" ifadesiyle bildirilmektedir.

39/30 İnneke MEYYİTUN ve innehum MEYYİTUN

( Kesinlikle sen ÖLÜSÜN ve kesinlikle onlar da ÖLÜLER. )

Rum suresinin 7. ayetinde idraki tekâmüle henüz erememiş insanların, yaşamı, düşük frekanslı kaba madde boyutu olan dünyadan ibaret sanmaları konu edilmektedir. 

30/7 Ya'lemune zahiran minel hayatid dunya ve hum anil ahirati hum ğafilun

( Dünya hayatından görüneni bilirler. Onlar ahiretten habersizdirler.  )

Al'i İmran suresinin aşağıdaki ayetlerinde ise kaba madde boyutunda "ölüm" olarak nitelenen olgunun, Allah yolundaki salih amelleri neticesinde ruhsal tekâmüle ermiş* insanlar için "olum" yani "ahiret" olarak anılan "gerçek yaşama kavuşma" ( üst suptil boyuta geçiş ) olduğu bildirilmektedir. Ahiret" kavramı esasen büyük döngü sonu akabinde insanların geçmeyi hakettikleri "hali" tanımlamaktadır. Bu bağlamda  ruhsal tekâmülünü tamamlamış ruhlar için ahiret, üst süptil boyutlarda süptil yaşam iken, ruhsal tekamülünü tamamlayamamış ruhlar için ahiret, reenkarne olmak yani tekrar insan sıfatıyla bedenlenmek suretiyle dönülecek olan ıstıraplı kaba madde halini ve ait olduğu boyut olan dünyayı tanımlamaktadır. 

3/169 Ve LA TAHSEBENNELLEZİNE KUTİLU Fİ SEBİLİLLAHİ EMVATE BEL AHYAUN inde rabbihim yurzekun

( Ve kesinlikle o ALLAH YOLUNDA ÖLDÜRÜLENLERİ ÖLÜLER SANMAYIN. BİLAKİS DİRİDİRLER, Rab’lerinin indinde rızıklanırlar. )

3/170 Ferihine bima atahumullahu min fadlihi ve YESTEBŞİRUNE billezine lem yelhaku bihim min halfihim en la havfun aleyhim ve la hum yahzenun

( Allah’ ın onlara üstünlüğünden lütfundan verdiklerinden dolayı sevinirler. O arkalarında kalıp onlara katılamamış olanlara, üzerlerine korku olmadığını, hüzünlenmeyeceklerini MÜJDELEMEYİ İSTERLER. )

3/171 Yestebşirune bi ni'metin minellahi ve fadlin ve ennellahe la yudiy'u ecral mu'minin

( Allah’tan nimeti, O’nun üstünlüğünü lütfunu müjdelemeyi isterler. Kesinlikle Allah inananların ödülünü yitirmez. )

Mu'min suresinin 39. ayetinde de dünya hayatının sadece geçici meta / madde olduğu, esas kalıcı olanın ise ahiret olduğu bildirilmektedir.

40/39 Ya kavmi innema hazihil hayatud dunya meta'un ve innel ahirate hiye darul karar

( Ey kavmim, bu dünya hayatı kesinlikle faydadır. Kesinlikle ahiret, durak yurdu odur. )

Hadid suresinin 20. ayetinde dünya hayatının gerçek yüzü net olarak tanımlanmakta ve 21. ayetinde ise selâmetin ahireti / cenneti arzulamakta olduğu bildirilmektedir.

57/20 İ'lemu ennemel hayatud dunya le'ibun ve lehvun ve zinetun ve tefahurun beynekum ve tekasurun fil emvali vel evladi ke meseli ğaysin a'cebel kuffare nebatuhu summe yekunu hutamen ve fil ahireti azabun şeduydun ve mağfiretun min allahi ve ridvanun ve mel hayatud dunya illa meta'ul ğurur

( Bilin ki o dünya hayatı kesinlikle oyundur, eğlencedir, süstür, aranızda övünmedir, mallardan ve çocuklardan çoğaltmadır. Bitirip yetiştirdiği, ekincilerin hoşuna giden yağmur misali gibidir. Sonra kırpılmış parça olur. Ahirette şiddetli azap, Allah’tan af ve rıza vardır. Dünya hayatı aldatıcı fayda haricindeki değildir. )

57/21 Sabiku ila mağfiretin min rabbikum ve cennetin arduha ke ardis semai vel ardi u'iddet lillezine amenu billahi ve rusulihi zalike fadlullahi yu'tihi men yeşa'u vallahu zul fadlil azim

( Rab’binizden affa, Allah’a  ve O’nun resullerine inananlar için yayılıp düzenlenmiş, genişliği yerin ve göğün genişliği gibi olan cennete ilerleyin. Bu Allah' ın üstünlüğüdür, lütfudur. Onu dilediği kimseye verir. Allah büyük üstünlük, lütuf sahibidir. )

Dolayısıyla insan, düşük frekanslı kaba maddeye bağlılığını ve tutkusunu azalttığı oranda frekansını yükseltmekte, gerçek yaşamı sezmeye, hissetmeye başlamakta ve sonsuz huzurun hakim olduğu süptil hale doğru yönelmektedir.





11 Mart 2022 Cuma

Şeytanların kardeşleri ... "Musrif"ler ve "Mubezzir"ler

Türlü hile ve tuzaklar ile kitleleri tahakküm altına almış ve onları fakirleştirmek ve aciz bırakmak suretiyle iktidarını daim kılmayı hedef edinmiş şeytanların en öne çıkan özelliklerinden biri olan "Savurganlık" sendromu Kur'an ayetlerinde "Musrif" ve "Mubezzir" kelimeleriyle ifade edilmektedir.

"Musrif" ( İsraf eden, Savurgan ) kelimesi "Sarf" ( Harcamak, İsraf Etmek, Sarfetmek ) kökünden, "Mubezzir" ( Savurgan ) kelimesi ise "Bezr" ( Savurganlık yapmak, İsraf etmek ) kökünden türemiştir. 

Allahu Teala'nın bahşettiği nimetleri bencilce ve hesapsızca tüketme eylemi olan "Savurganlık", özünde negatif şeytani frekansları barındıran bir hastalıktır. Bu hastalığın türevlerinden biri de  ihtiyaç dışı müsrifçe satın alma obsesyonunu tanımlayan "Onyomani*" ( Satın alma obsesyonu ) sendromudur. 

* Onio ( Satılık olma ) + mania ( saplantılı istek )

Kur'an ayetlerinde yer alan "Fi kulubihim merad" ( Kalplerindeki hastalık ) ifadesi, dünyevi, nefsani, şeytani frekansları tanımlayan ve "Savurganlık" kavramını da içeren çok anlamlı ve çok geniş kapsamlı bir ifadedir. 

"Musrif" ve "Mubezzir" kelimelerinin yer aldığı bazı ayetler şöyledir.

7/31 Ya beni ademe huzu zinetekum inde kulli mescidin ve kulu veşrabu ve la tusrifu innehu la yuhibbul MUSRİFİN

( Ey Ademoğulları, her mescid içinde süslerinizi alın. Yiyin ve için ve fakat israf etmeyin. Kesinlikle O İSRAF EDENLERİ sevmez.  )

26/151 Ve la tutiy'u emral MUSRİFİN

( Ve MÜSRİFLERİN emrine itaat etmeyin. )

26/152 Ellezine yufsidune fil erdi ve la yuslihun

( Onlar yerde bozgun yaparlar ve iyileştirmezler. )

44/31 Min FİR'AVN innehu kane aliyen minel MUSRİFİN

( FİRAVUNDAN. Kesinlikle o ululanan MÜSRİFLERDENDİ. )

Aşağıdaki ayette "Mübezzir"ler, "Şeytanların kardeşleri" olarak nitelendirilmektedir.

17/26 Ve ati zel kurba hakkahu vel miskine vebnes sebili ve LA TUBEZZİR TEBZİRA

( Ve yakınlara, yoksullara, yolda kalmışlara haklarını ver. Fakat SAVURGANLIK EDİP SAVURMA. )

17/27 İnnel MUBEZZİRİNE kanu İHVANEŞ ŞEYATİN ve kaneş şeytanu li rabbihi kefura

( Kesinlikle SAVURGANLAR ŞEYTANLARIN KARDEŞLERİ olurlar. Şeytan Rab’bini inkar edendir. )

7 Mart 2022 Pazartesi

Madde azabı

"Ruh" kelimesi "Rih" ( Rüzgar ) kökünden türemiş bir kelime olup, tıpkı rüzgar gibi, etkisi hissedilen ancak maddi olmayan olgu anlamını barındırmaktadır. Ruh aleminin ve Madde aleminin ( plan ) birbirlerinden ayrı oldukları, her iki alemin de asli tesirlerle idare edildikleri, Madde aleminin işlevinin Ruhların tekamül süreçlerine katkı sağlamak ve ruhlara geçici bir tekamül platformu sunmak olduğuna evvelki bölümlerde değinilmişti.

Ruh ile Madde'nin etkileşimi "İdrakli Maddi Varlık"'ın yani kaba madde planında "Bedenlenmiş" halde var olan "İnsan"ın yani "Nefs"in ortaya çıkmasına vesile olmaktadır.

"Madde" kelimesi ise özünde "Yardım, Fayda, Yayma, Serilme, Uzatma" gibi anlamları barındırmaktadır. "Meded" ( Yardım, Fayda ), "Medde / Yemudd" ( Yardım Etmek ), "İmdad" ( Yardım ) kelimeleri de hep "Medde" kökünden türemiş kelimelerdir. "Medde" ve "Madde" kelimelerinin fonetik yapısı, "Debbe" ( Hareket etmek, Debelenmek ) ve "Dabbe" ( Hareket eden, Debelenen ) kelimelerininkiyle benzerlik taşımaktadır.

"Madde", niteliği itibarı ile düşük frekanslı bir olgudur. Zira düşük frekans, yüksek yoğunluğa ve buna bağlı olarak da somut, katı ve kaba haldeki olguların tezahürüne vasıta olmaktadır. Yüksek frekans ise incelmeye, seyrelmeye ve süptil haldeki olguların tezahürüne vasıta olmaktadır. Bu noktada yüksek frekanslı süptil olgu ifadesi ruhu değil, ruhun farklı madde hallerini ( kaba, yarı süptil, süptil ) kapsayan madde alemi kainattaki en üst seviye temsilcisi olan süptil Öz Varlığı tanımlamaktadır. Zira ruh konusu insan algısından münezzehdir. Ruh, maddeye tesir iletmek ve maddeyi kullanmak suretiyle tekâmül sürecinde ilerler. Dolayısıyla madde, ruh için bir tekâmül vasıtası, aracıdır.

Ancak Madde, Ruh için bir tekamül vasıtası olduğu gibi gerçek bir sınav vasıtasıdır da... Zira maddi frekanslara kapılarak "bir tekâmül aracı olan maddeyi amaç edinen ve şeytanlaşan ruhlar" ergeç maddenin gercek yüzü olan "azap" ile karşılaşırlar. Bu nedenledir ki her idrakli varlığın nihai hedefi maddi, dünyevi ve nefsani frekansların ( şeytani frekanslar ) tesirinden sıyrılarak özünü yani önce Öz Varlığını akabinde de Ruhunu keşfedebilmek, idrak edebilmektir.

Madde planına ve maddi olgulara çok sıkı bağlanmış olan ruhlarda en öne çıkan duygular hırs, kıskançlık, kin, endişe, şüphe, vesvese, kaybetme korkusu gibi duygulardır. Madde ( para, mal vb. ) biriktirmek ve maddi çoklukla tatmin olmaya çalışan insanlar sürekli olarak bu anılan duygu frekanslarının baskısı altındadırlar. Bu durum da onları, farkedemedikleri sürekli bir azap halinde tutmaktadır. Farkedilemeyen bu azap halinin dışa yansıması ise kibirli söylemler ve eylemlerdir.

Ayetlerde de geçen Arapça "Meta" kelimesi de "Fayda, Madde" anlamlarını içermekte ve batı dillerindeki "Matter" ( Madde, Fayda ) ve "Material" ( Maddi, Fayda veren ) kelimeleriyle ortak kökeni yansıtmaktadır. Kaba madde planı dünyadaki maddesel aldanma hususu aşağıdaki ayetlerde şöyle ifade edilmektedir.

3/185 Kulli nefsin zaikatul mevt ve innema tuveffevne ucurakum yevmel kiyameh fe men zuhziha anin nari ve udhilel cennete fe kad faz ve mel hayatud dunya illa metaul ğurur

( Tüm nefisler ölümü tadar. Ve ayağa kalkış gününde ödülleriniz kesinlikle size vefa edilir. Kim ateşten uzaklaştırılıp, cennete sokulursa kurtulmuştur. Dünya hayatı aldatıcı madde, fayda haricindeki değildir. )

13/26 Allahu yebsutur rizka li men yeşau ve yakdir ve ferihu bil hayatid dunya ve mel hayatud dunya fil ahirati illa meta

( Allah, rızkı dilediği kimseye genişletir ve daraltır. Dünya hayatıyla ferahlayıp sevinirler. Oysa dünya hayatı ahiretin yanında fayda haricindeki değildir. )

İnsanın, maddenin azap kaynağı olduğunu, döngü sonunda kalbindeki mühürün, gözündeki perdenin ve kulağındaki ağırlıkların kaldırılması vesilesiyle idrak ettiği ve hem döngü sonunda hem de ahirette ( reenkarnasyon süreçlerinde ) azabı deneyimlediği ayetlerde şöyle bildirilmektedir.

Tevbe suresinin 35. ayetinde, kaba madde planında birktirilen ve zenginleme vasıtası olan maddenin ( para, mal vb. ) esasen azabı çoklamaktan, azap vesilesi biriktirmekten başka bir anlamı olmadığı teşbihi anlatımla bildirilmektedir. Kur'an'da yer alan "Cehennem", "Ateş", "Kaynar su" vb. gibi ifadeler esasen ruhsal sıkıntı ve ıstırabı temsil eden "Azap" kavramının sembolik tezahürleridir.

9/35 Yevme yuhma aleyha fi nari cehenneme fe tukva biha cibahuhum ve cunubuhum ve zuhuruhum haza ma keneztum li enfusikum fe zuku ma kuntum teknizun

( O gün onların üzerlerinde cehennem ateşi kızdırılır da onlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanır. İşte bunlar o nefisleriniz için biriktirip haznettikleriniz. Haydi, o haznetmiş olduklarınızı tadın. )

Mearic suresinin 11. ayetinde ise maddenin esasen azap vasıtası olduğunu ve maddeden kurtulmanın azaptan kurtulmak anlamına geldiğini döngü sonunda idrak eden gafil müşriklerin durumları bildirilmektedir. 

70/11 Yubassarunehum yeveddul mucrimu lev yeftediy min azabi yevmeizin bi benihi
( Onlar birbirlerine gösterilirler. Suçlu o gün, oğullarını fidye vererek azaptan kurtulmayı arzular. )

70/12 Ve sahibetihi ve ehiyhi
( Ve eşini arkadaşını ve kardeşini. )

70/13 Ve fasiletihilletiy tu'viyhi
( Ve onu barındırıp yetiştiren ailesini. )

70/14 Ve men fil ardi cemian summe yuncihi
( Ve yerde kim varsa topluca ki sonra kendini kurtarabilsin. )

"Azap" kavramı ayetlerde muhtelif sıfat tamlamalarıyla desteklenmiştir. Toplam 24 adet olan bu farklı sıfat tamlamaları ayetlerde toplam 62 kere tekrar edilmektedir. Şöyle ki;

Azabel huld ( Ebedi azap ) ( 2 )
Azabel ahirah ( Ahiret azabı ) ( 1 )
Azabel cehim ( Cehennem azabı ) ( 3 )
Azabel hizy ( Zillet azabı ) ( 2 )
Azaben nar ( Ateş azabı ) ( 7 )
Azabes semum ( İçe işleyen zehir azabı ) ( 1 )
Azabes seir ( Ateş azabı ) ( 1 )
Azabin min riczin elim ( Elim pislik azabı ) ( 2 )
Azabel harik ( Yakıcı azab ) ( 4 )
Azabel huni ( Alçaltıcı azap ) ( 2 ) 
Azabin elim ( Elim azap ) ( 4 )
Azabi ekber ( En büyük azap ) ( 1 )
Azabun muhin ( Alçaltıcı hakir eden azap ) ( 12 )
Azabeş şedid ( Şiddetli azap ) ( 7 )
Azabin azim ( Büyük azap ) ( 1 )
Azabi nukra ( Kötü azap ) ( 1 )
Azaben kebira ( Büyük azap ) ( 1 )
Azaben sa'aden ( Yükselen azap ) ( 1 )
Azaben kariben ( Yakın azap ) ( 1 )
Azabin mukim ( Daimi azap ) ( 4 )
Azabin gayri merdud ( Geri çevrilemez azap ) ( 1 )
Azabin galiz ( Sert azap ) ( 1 )
Azabin vasib ( Sürekli azap ) ( 1 )
Azabin mustekirr ( Kararlı azap, Kalıcı azap ) ( 1)






























6 Mart 2022 Pazar

Günlük COVID-19 Tablosu'ndaki değişim?!

02.03.2022* tarihinde maske zorunluluğu ve HES kodu uygulaması kaldırılmış olup, anılan durum değişimi tarihi, değişimlerin nümerik sembolü olan 11 sayısı ile yine uyum! arzetmektedir. Tüm Coronavirus pandemisi sürecinde olduğu gibi...

* 2+3+2+2+2 = 11 

Ancak dikkat çekici bir başka durum ise yukarıda belirtilen kararın duyurulduğu 2 Mart tarihinden itibaren günlük "Vaka" ve "Vefat" sayılarının, sanki bu kararı bekliyormuşcasına ani bir düşüş sergilemesidir. Bu durum da diğer bir çok benzeri gibi, yaşanılan olayların evvelce hazırlanmış "planların" uygulaması olduğu düşüncesini uyandırabilmektedir.


Ayrıca tüm pandemi süreci boyunca "Korkutan Vaka Artışı" manşetleri vasıtasıyla toplumda korku* frekansının yayılmasına ve toplumun istenen "modda" tutulmasına vasıta olan basının da manşetlerini değiştirdiği görülmektedir. ( * Korku frekansı doğrudan immün sistemi ( bağışıklık sistemini ) olumsuz etkileyen ve kitlesel sağlık vakalarında bireylerin özellikle uzak tutulması gereken bir olgudur. )




 



Savaş ve 11 sayısı devam...

"Pandemi senaryosundaki" 11'lerin şimdi de "Savaş senaryosu" ile gündeme getirildiklerine evvelce "Ritüellerin sayısı 11 "Savaş" ile yine sahnede..." başlıklı bölümde değinilmişti. Bugün basında yer alan bir başka haber bu durumu doğrular niteliktedir. 


Savaşın 11. gününe kadar geçen zamanda 38 ( 3+8 = 11 ) çocuğun öldüğüne ilişkin haber yayımlanıyor!

25.02.2022 tarihindeki basın haberlerinde de savaştaki ilk ölüm sayısının 137 ( 1+3+7 = 11 ) olduğu yer alıyordu.

1 Mart 2022 Salı

Kadim bir yönetim şekli ... Kleptokrasi

Bilindiği üzere "Kleptomani",  "kişinin hırsızlık yapmaktan zevk alması ve obsesif şekilde bu eylemi sürdürmesi " olarak tanımlanan psikolojik bir sendrom bir hastalıktır. Bu sendromdan muzdarip kişiler de "Kleptoman" olarak anılmaktadırlar.

Grek kökenli bir kelime olan "Kleptomani", "Kleptes" ( Hırsız ) ve "Mania" ( Neşe, Zevk, Coşku, İstek, Obsesyon ) kelimelerinden oluşmaktadır. Yani bu kelime "Obsesif hırsızlık coşkusu" olarak da tanımlanabilir.

Yalancılık ve zulmü de içinde barındıran "Kleptomani" sendromu, Kur'an ayetlerindeki "Fi kulubihim merad" ( Kalplerinde hastalık olanlar ) ifadesinin geniş kapsamı içinde yer alan olgulardandır.

2/10 Fi kulubihim meradun fe zadehumullahu merada ve lehum azabun elimun bima kanu yekzibun

( Kalplerinde hastalık vardır. Böylece Allah onlara hastalığı artırır ve yalanlamış olduklarından dolayı elim azap onlaradır. )

"Kleptokrasi" kelimesi ise "Kleptoman"ların daha doğrusu "Kleptokrat"ların hakimiyetindeki yönetim rejimini tanımlamaktadır. Kaynaklarda bu kelimenin biraz  daha geniş tanımı şöyledir.

"Kleptokrasi, bir ülkede iktidarı ele geçiren bir ailenin ya da siyasal veya dini grubun, o ülkenin kaynaklarını sistemli olarak soyması demektir ve kısaca hırsızlar rejimi anlamına gelir."

Vikipedi


Kur'an ayetlerinde, "Hırsızlık" konusu, "Malların haksızca yenmesi", "Hakimlere fidye ( rüşvet ) verilmesi", "Muktedirlerin halkı soyması" ve "Hırsıza uygulanacak müeyyide" kavramlarıyla bildirilmektedir.  

2/188 Ve la te'kulu emvalekum beynekum bil batili ve tudlu biha ilel hukkami li te'kulu ferikan min emvalin nasi bil ismi ve entum ta'lemun

( Ve mallarınızı aranızda batıl ile boşuna yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını, sizler bile bile günah ile yemek için onlarla hakimlere fidye vermeyin. )

9/34 Ya eyyuhellezine amenu inne kesiran minel ahbari ver ruhbani le ye'kulune emvalen nasi bil batili ve yesuddune an sebilillah vellezine yeknizunez zehebe vel fiddate ve la yunfikuneha fi sebilillahi fe beşşirhum bi azabin elim

( Ey o inananlar, kesinlikle bilginlerin ve rahiplerin bir çoğu insanların mallarını batıl için yerler ve Allah yolundan döndürürler. O, altın ve gümüşü haznedip, onları Allah yolunda harcamayanlar, onları elim azap ile müjdele. )

5/38 Ves sariku ves sarikatu faktau* eydiyehuma cezaen bima keseba nekalen minellah vallahu azizun hakim

( Ve hırsızlık eden erkeğin ve kadının, o kazandıklarına karşılık, Allah’tan şiddetli ibret azabı olarak artık ellerini kesip ayırın*. Allah yücedir hakimdir. )

Ayetteki "Aktau eydiyehum" ( Ellerini kesip ayırın ) ifadesinin çoklu anlamlarından birinin de "hırsızı, hırsızlık yapamayacağı bir hale getirin" anlamı olması kuvvetle muhtemeldir.

Yüce Rab'bimizin, tüm dünya toplumlarını kleptomanların şerrinden koruması niyaz edilir.

27 Şubat 2022 Pazar

Puppet masters ( Kukla oynatıcıları )

Küresel şirketlerin sahibi konumunda bulunan ve "elit azınlık" olarak da anılan hibrid ( negatif frekanslı süptil boyut varlıklarıyla ilintili ) aileler, Zionism ( Tanrısalcılık ) obsesyonları doğrultusunda, asırlardır tüm devletleri perde arkasından yönetmeye ve küresel gelişmelerin planları doğrultusunda yani küresel tam tahakküm sisteminin tesisine vesile olacak şekilde gerçekleşmesini sağlamaya çalışmaktadırlar. 

Bu süreçte kullandıkları metodların en önemlisi metafizik tesirlere dayalı "zihin kontrol" metodudur. Zira bu noktada kontrol altında olması gereken bir kitle olabileceği gibi sadece ilgili ülkelerin başındaki muktedir görünümlü! şahıslar da olabilmektedir. Ve bu nedenledir ki küresel aileler dünya ülkelerinin parlamenter formatta değil totaliter ( istibdadi, diktatöryel ) formatta yönetilmesini istemektedirler. Zira bu yapıda, ilgili ülkedeki muktedirin zihin kontrolü altına alınması tüm ülkenin kontrol altına alınması anlamına gelmektedir. Emrinde ordu bulunan bir yerel muktedir esasen tüm fiziki gücü elinde tutuyor gibi görünse de bu muktedir birilerinin zihin kontrol süjesi konumundaysa yani "Yönlendiricisi / -leri" ( Owner, Master ) var ise tüm kontrol esasen o "Yönlendiriciler"dedir. Bu durumda o muktedir iplerle bağlı bir kukladan öte bir nitelik arzetmez. 

Şeytani sistem, her konuda olduğu gibi bu konuda da medya iletişimini yapmakta ve uygulanmakta olan metodu açıkça paylaşmaktadır. Zira okült satanizmdeki şu cümle herşeyi açıklamaktadır. "En büyük sır hiçbir sır olmamasıdır." Yani esasen alınması gereken mesaj her söylemin ve eylemin açıkça ortada olduğu, sadece onları duyacak kulağa, görecek göze ve yorumlayacak bilgiye ihtiyaç olduğudur. "Araştıran için sır yoktur." söylemi de bu bağlamda derin anlam içermektedir.

                                               
"Kukla Oynatıcıları" isimli kitap. "Dünya olaylarının ardındaki gerçek güçler."


2018 yılı yapımı "Kukla Oynatıcısı" isimli film

1994 yılı yapımı "Kukla Oynatıcıları" isimli film ( Afişteki insan kafasının arkasında, tam ense kısmındaki ışık görseli zihin kontrolüne işaret etmektedir. )

Majik operasyon olarak da tanımlanabilecek yukarıda anılan zihin kontrol uygulaması, süjenin "çoklu kişilik bozukluğu sendromu" arzetmesine de sebebiyet vermektedir. Zira zihin kontrol uygulaması vasıtasıyla beyin bölümlere ayrılmakta ve her bölüm farklı şekilde programlanabilmekte ve buna bağlı olarak da dışarıdan bakınca "tutarsızlık" olarak tanımlanabilecek farklı zihinsel ve davranışsal modeller tezahür etmektedir. Örneğin çok sevecen ve sempatik görünen bir süje, iletilen uyarıcı bir telkin sinyali ( ses, kelime, görsel vb. ) vasıtasıyla son derece acımasız bir katile dönüşebilmektedir. Bu sistemin halk arasındaki ifadesi "Maji / Büyü" kelimesidir.

Zihin kontrol sistemi, zihin kontrol süjesi ( kuklası ) konumunda olan yerel bir muktedirin "istenenin dışında" bir karar almasını da engellemektedir. Karar vermede bir tereddüt, bir çekince oluştuğunda metafizik tesir iletisi ( kodlu sinyalller ) vasıtasıyla "istenen" kararın verdirilmesi ve "istenen" aksiyonun aldırtılması sağlanabilmektedir. ( Bunun birçok örnekleri mevcuttur. Araştırılabilir. ) Anılan kodlu sinyal yani yönlendirici tesir doğrudan "kanal" ( üst süptil varlıklarla temasçı ) işlevi gören "danışman" statüsündeki bir okültist medyum tarafından iletilebileceği gibi görsel veya işitsel mecra vasıtasıyla da iletilebilmektedir.

Büyü anlamındaki "Sihir" kelimesinin kökü "Sehr, Sehhara" ( Buyruğa almak, Buyruk altına almak ) kelimesi olup kelimenin köken anlamı da açıkça "Zihin kontrolünü" tanımlar niteliktedir. İsra suresinin 47. ayetinde zalimlerin gerçek karşısında "Sihirlenmiş adam" iftirası atmaları konu edilmektedir. Sihir, zalimlerin metodu olduğu için sahit olmalarına ragmen inkar ettikleri gerçeği de "sihir" / "sihirlenmiş adam" olarak nitelemektedirler.

17/47 Nahnu a'lemu bima yestemiune bihi iz yestemiune ileyke ve iz hum necva iz yekuluz zalimune in tettebiune illa raculen meshura

( Seni dinlediklerinde, onunla neyi dinlediklerini ve onlar gizli fısıldaşırlarken zalimlerin "Kesinlikle ancak sihirlenmiş adama tabi oluyorsunuz." dediklerini biz biliriz. )

Küresel bir kriz vesilesi olarak sahnelen "Rusya'nın Ukrayna'yı işgali" senaryosu da belki gelişimi açısından yukarıda belirtilen açıdan bakılabilecek bir vaka niteliğinde olabilir. 

25 Şubat 2022 Cuma

Ritüellerin sayısı 11 "Savaş" ile yine sahnede...

Hatırlanacağı üzere, bir kitle operasyonu olan "Pandemi" ( Coronavirus ) sürecindeki 11 sayısına ilişkin nümerolojik tespitler evvelce "Coronavirus ve 11 ritüeli" başlıklı farklı bölümlerde sunulmuştu.

Tam da pandemi sürecinin sona erme aşamasında olduğu ( hatta sona erdiği ) ve ülkelerin kısıtlamaları kaldırmaya başladıkları bir dönemde yani insanların rahat bir nefes alma sürecine girmeleri aşamasında hemen bir sonraki plan olan "Savaş" aksiyonu ( Rusya - Ukrayna krizi ) devreye alınmış görünmektedir. 

Bugün basında yer alan ilk "Ölü sayısı" haberleri, satanik kitle adak ritüellerinin değişmezi olan 11 sayısının "Savaş" senaryosu ile yeniden gündeme geldiğini göstermektedir. 25.02.2022 tarihli haberlerde ilk açıklanan ölü sayısı 137 olarak bildirilmektedir. ( 137 ... 1+3+7 = 11 )









24 Şubat 2022 Perşembe

Sıradaki senaryo ... Savaş

Zionism'i* ( Tanrısallık, Şirk ) ilke edinmiş küresel şirketlerin ( elit hibrid ailelerin ) yeni dünya düzeni olarak adlandırdıkları Tek Dünya Devleti'ni resmi olarak kurma yani dünya devletlerini tek merkezden bir konsey vasıtasıyla resmi olarak yönetme ve bu yolla küresel tam tahakküm, tam kontrol ve tam kölelik sistemini tesis etme hedefi doğrultusundaki senarize aksiyonları devam etmektedir. Kadim bir planı temsil eden bu süreçte kullanılan klasik metod da "Travma Bazlı Zihin Kontrol Programı"'dır. Korku frekansı temeline dayalı olan travma, süjenin dış telkinlere açık hale gelmesini sağlayan bir olgudur. Travma anı, bir süjenin kendisine verilen talimat niteliğindeki telkinleri doğrudan kabul etmesine ve tepkisizce icra etmesine vasıta olmaktadır. 

* Zionism ... Zi ( Tanrı ) + on ( -sal ) + ism ( -cılık )

Bu nedenle, 2019 yılında düğmeye basılmasıyla yani virüs pandemisi kurgusunun uygulamaya alınmasıyla birlikte 10 senelik yoğun bir kitlesel travma süreci başlatılmıştır. Bu süreçte 2025 ve 2030 yılları kritik atlama taşları niteliğindedir. Küresel bazda kitle travması yaratacak ve kitlesel zihin kontrolüne, zihin programlanmasına vasıta olacak senarize olaylar ardarda ve zaman planına uygun olarak devreye alınmakta ve bu süreçte basın aktif olarak kullanılmaktadır. Virüs pandemisi, aşılama ( mRNA enjeksiyonu ), aşı pasaportu uygulaması, küresel iklim degişikliği algı operasyonu ( orman yangınları vb. ), ekonomik kriz, enerji krizi, gıda krizi ( yapay et, yapay gıda propagandası vb. ), kıtlık gibi gelişmeler küresel aksiyon planının şu ana kadar uygulamaya alınmış bileşenleridir. 

Şu anda da sürecin, yine evvelce zaman planı yapılmış ve virüs pandemisinin sona ermesi aşamasında başlatılacak şekilde planlanmış "Savaş" senaryosuyla ( Rusya - Ukrayna krizi ) devam ettiği görülmektedir. Şeytani bir taktik olan Ordo ab Chao ( Kaosa Dayalı Düzen ) ilkesi paralelinde sahnelenen "Savaş" kurgusu da diğer aksiyonlar gibi, planlı ve suni olarak zorlaştırılan küresel ekonomik koşullardaki değişimin sözde rasyonel "sebebe / sebeplere" dayandırılmasına imkan sağlamaktadır. Nihai amaç önce insanların yaşam koşullarını iyice zorlaştırmak, dünyayı insanlara dar etmek, insanları çaresiz ve yardım diler hale getirmek ve ardından da çözüm üretilmiş algısı yaratılarak evvelce planlanan sistem değişikliklerinin devreye alınmasıdır. Bu metod da "Problem, Tepki, Çözüm" metodu olarak anılmaktadır. 

Hatırlanacağı üzere 1. Dünya Savaşı Rus Çarlığını sonlandırmak amacıyla, 2. Dünya Savaşı ise İsrail devletinin resmen kurulması amacıyla kurgulanmıştı. Her iki hedef de gerçekleşmiş olup, 1. Dünya Savaşı sonunda Rus Çarlığı yıkılarak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği ( SSCB ) kurulmuş ve 2. Dünya Savaşı sonunda da İsrail devleti kurulmuştur. ABD'nin ve dahliyle 3. Dünya savaşı kıvamına getirilmek istenen Rusya - Ukrayna krizinin amacı ise Yeni Dünya Düzeni olarak anılan küresel sistem değişikliğini ( Tek Dünya Devleti ideali ) gerçekleştirebilmektir. 

Bazı küresel dergilerin kapaklarında yer alan sözde öngörü niteliğinde görünen ancak esasen "önceden plan paylaşımı ve zihin şartlama metodu" ( kadim şeytani ritüel ) niteliği arzeden olay tasvirleri tüm yaşananların birkaç küresel ailenin şeytani ihtiraslarının sonucu olduğunu ispatlar niteliktedir. Son iki yıllık dönemde, aşağıdaki dergilerin kapaklarında virüsten savaşa, küresel ısınmadan doğal afetlere kadar her olaya yer verilmiştir. 



Bu kapak yayınlandığında henüz küresel orman yangınları gerçekleşmemişti. Sağda, üstten ikinci sırada bir ağaç ve alev resmi bulunmaktadır.


Küresel iklim değişikliğini sembolize eden yangınlar, küresel orman yangınları öncesinde dergi kapağında


Temmuz 2020 ayı kapağında kafasında miğferi ile bir çocuk resmedilmiş ve savaş mesajı verilmiştir. Duvardaki resimlerde ise muhtelif felaketler resmedilmiştir.


Denver Havalimanı'nın kapalı alanında sergilenen resimlerde de savaş ve afet tasviri bulunmaktadır. 

Ayrıca bkz. "Denver Havalimanı'ndaki Okült Sembolizm" başlıklı bölüm

Bilindiği üzere, küresel bir yazılım şirketinin sahibi olan ancak aşılama, dijital para, yapay tarım, iklim kontrolü gibi projelerle de sürekli basında yer alan ve sistem sözcülerinden olan şahıs, aldığı talimat doğrultusunda 2015 yılındaki bir konuşmasında plan paylaşımı yaparak "virüs tehditleri"nden bahsetmişti. Ve 2019 yılında bu plan uygulamaya kondu. Aynı şahıs son yaptığı konuşmalarında ise yine plan paylaşımı yapmakta ve çok yakın gelecekte yeni bir pandeminin daha başlayacağını, bu nedenle hamilelere ve yeni doğan çocuklara mRNA enjeksiyonu yapılması gerektiğini söylemektedir. 2025 - 2028 yılları arasında ortaya çıkacak yeni bir virüs pandemisine ilişkin hazırlanmış "Spars Pandemic" isimli füturistik senaryo dökümanı da dikkat çekmektedir.



Ancak, nefsani ve şeytani frekansların tesirleri altında, dünyevi ve maddi ihtiraslarının kölesi olmuş bozguncu şeytanların bu tuzakları nihayetinde sadece kendilerini helak edecektir. Bu husus Fatir suresinin 43. ayetinde "Allah'ın değişmez âdeti" tanımlamasıyla bildirilmektedir. 

35/43 İstikbaran fil erdi ve mekras seyyi' ve la yehiykul mekrus seyyiu illa bi ehlih fe hel yenzurune illa sunnetel evvelin fe len tecide li sunnetillahi tebdila ve len tecide li sunnetillahi tahvila

( Yerde kibirlenme ve kötülük tuzağıdır. Kötülük tuzağı sahibinin haricindekinin başına geçmez. Ancak evvelkilerin adetlerini mi gözetiyorlar? Allah' ın adetinde değişim bulamazsın. Allah' ın adetinde dönüşüm, başkalaşım bulamazsın. )

Bakara suresinin 205. ayetinde de iktidar sahibi şeytanların asla ulaşamayacakları sapık hedefleri net bir şekilde tanımlanmaktadır. 

2/205 Ve iza tevella sea fil erdi li yufside fiha ve yuhlikel harse ven nesl vallahu la yuhibbul fesada

( Ve yüz çevirip başa geçtiğinde, yerde bozgun yapmak, ekini ve nesli helak etmek için çabalar. Allah bozgunu sevmez.  )

Ve Allahu Teala Nisa suresinin 76. ayetinde azgınlık yolunda savaşan şeytanların tuzaklarının zayıf olduğunu, Allah yolunda savaşan inananların ise nihayetinde muzaffer olacaklarını bildirmektedir.

4/76 Ellezine amenu yukatilune fi sebilillah vellezine keferu yukatilune fi sebilit tağuti fe katilu evliyaeş şeytan inne keydeş şeytani kane daiyfa

( O inananlar Allah yolunda savaşırlar ve o inkar edenler azgının yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Şeytanın tuzağı kesinlikle zayıftır. )


22 Şubat 2022 Salı

Ebrar - Fuccar ve İlliyin - Siccin

- Nasıl bilirdiniz?
- İyi bilirdik.

Peki "İyilik" nedir?

İnsani açıdan göreceli ve sübjektif nitelik arzedebilen ve her insanın zihninde farklı algılar oluşturma potansiyeline sahip olan "iyilik" kelimesinin tanımı Bakara suresinin 177. ayetinde "Birra" ( İyilik ) kelimesi vasıtasıyla verilmektedir.

2/177 Leysel BİRRA en tuvellu vucuhekum kibelel meşriki vel mağribi ve lakinnel BİRRA men amene billahi vel yevmil ahiri vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyin ve atel male ala hubbihi zevil kurba vel yetama vel mesakine vebnes sebili ves sailine ve fir rikab ve ekames salate ve atez zekah vel mufune bi ahdihim iza ahedu ves sabirine fil be'sai ved darrai ve hiynel be's ulaikellezine sadeku ve ulaike humul muttekun

( Yüzünüzü doğu ve batı yönüne, doğrultusuna çevirmenizde İYİLİK yoktur. Lakin İYİLİK, o Allah’a , sonraki güne, meleklere, kitaba, habercilere inananlara, sevdiklerine, yakınlarına, yetimlere, yoksula, yolda kalmışa, dilenenlere, boyunduruk içindekilere sevgiyle mal verenlere, duaya kalkanlara, zekatı verenlere, ahdettiklerinde ahdlerini ifa edenlere, zorlukta, sıkıntıda, darlıkta ve zor savaş zamanında sabredenleredir. İşte onlar doğrudurlar ve işte onlar sakınırlar. )

Ayete göre gerçek anlamda "İyilik"in özet olarak iki temel bileşeni bulunmaktadır.

1- İnanç ( Allah'a*, ahirete, habercilere ve kitaplara )
2- Eylem ( Hayırlı ve faydalı düşünce, söylem ve davranışlar )

* Kur'an'da "Allah inancı" kavramı daima "Allah ve ahiret inancı" kelime seti vasıtasıyla zikredilmektedir.

Bu iki bileşenin mutlak surette bir arada mevcut olması ruhsal tekâmülün yegane koşuludur. Daha açık bir ifadeyle bir insanın müteakip reenkarnasyon süreçlerini tamamlayarak kaba madde planı dünyadan ( cehennem ) üst süptil planlara ( cennet ) geçişi ancak ve ancak bu iki koşulun sağlanması vasıtasıyla mümkün olmaktadır. ( Bahsedilen "geçiş", maddeselden ziyade ruhsal, bilişsel bir olgu olarak, bir "halden hale geçiş" olarak düşünülmelidir. ) Bu iki bileşenden birinin eksikliği, henüz tekâmül edememiş olma anlamına gelmekte ve reenkarnasyon sürecinin uzamasına sebebiyet vermektedir.

Ayette verilen mesajlardan biri de sünnet ( âdet ) adı altında dini vecibe addedilen maddesel ( fiziki ) ritüellerin esasen henüz ruhsal açıdan ham olan insanı maddesel ve yaptırımsal metod ile "iyilik"e sevkedecek "araçlar" olduklarıdır. Bu husus, ayetin en başında duaya kalkma ( namaz ) esnasında yapılan "başı sağa ve sola çevirme"** hareketi ile misallendirilmiştir. ( ** Elbette ki bu ifadenin farklı ve batini muhtelif anlamları bulunmaktadır. )

Al'i İmran suresinin 92. ayetinde, Allahu Teala tarafından bahşedilmiş olan maddi imkanların insanların faydasına ve hayrına olacak şekilde karşılık beklemeden feda edilmesinin "İyilik"in önemli bir bileşeni olduğu bildirilmektedir.

3/92 Len tenalul BİRRA hatta tunfiku min ma tuhibbun ve ma tunfiku min şey'in fe innellahe bihi alim

( O sevdiğinizden harcayana kadar İYİLİĞE erişemezsiniz. Eşyadan ne harcarsanız, kesinlikle Allah onu bilendir. )

Bakara suresinin 44. ayeti de ise kibir frekansının tesirinde oldukları için akletme yetileri kifayetsiz olan insanların "iyilik" açısından kendi durumlarının farkında olmadan diğerlerine liderlik, önderlik yapma hevesine kapıldıkları gerçeği vurgulanmaktadır.

2/44 E te'murunen nase bil BİRRİ ve tensevne enfusekum ve entum tetlunel kitab e fe la ta'kilun

( Kitabı okuduğunuz halde, insanlara İYİLİĞİ emredersiniz de nefislerinizi unutur musunuz? O halde akıl etmez misiniz? )

"Birra" ( İyilik ) kelimesinin çoğulu olan "Ebrar" ( İyiler ) kelimesi, karşıtı olan "Fuccar" ( Günahkarlar ) kelimesiyle birlikte ayetlerde şöyle yer almaktadır.

82/13 İnnel EBRARE le fi na'im

( Kesinlikle İYİLER bolluk nimetlerinin içindedirler. )

82/14 Ve innel FUCCARE le fi CAHİM

( Ve kesinlikle GÜNAHKARLAR CEHENNEMİN içindedirler. )

3/193 Rabbena innena semi'na munadiyen yunadi lil imani en aminu bi rabbikum fe amenna rabbena fağfir lena zunubena ve keffir anna seyyiatina ve teveffena meal EBRAR

( Rab’bimiz kesinlikle biz, Rab’binize inanın." diyerek inanç için seslenen sesleniciyi duyduk. Rab’bimiz inandık. Bize günahlarımızı affet ve kötülüklerimizi ört. Bizi İYİLER ile birlikte vefat ettir." )

Yaratılıştaki ruhsal ve maddesel her olgunun ve olayın kayıtlanmış ve kodlanmış olduğu ve bu bilgilerin ruhsal tekâmül sürecinin de kodları olduğu gerçeği "Ebrar", "Fuccar", "İlliyin" ve "Siccin" kelimelerini içeren şu ayetlerde bildirilmektedir.

83/7 Kella inne kitabel FUCCARİ le fi SİCCİN

( Hayır. Kesinlikle GÜNAHKARLARIN kitabı, yazısı SİCCİNin içindedir. )

83/8 Ve ma edrake ma SİCCİN

( Ve SİCCİNin ne olduğunu sana ne bildirir? )

83/9 Kitabun MERKUM

( RAKAMLANDIRILMIŞ kitap. )

83/18 Kella inne kitabel EBRARİ le fi İLLİYİN

( Asla kesinlikle İYİLERİN kitabı, yazısı İLLİYİNin içindedir. )

83/19 Ve ma edrake ma İLLİYUN

( Ve ILLİYİNin ne olduğunu sana ne bildirir? )

83/20 Kitabun MERKUM

( RAKAMLANDIRILMIŞ kitap. )

Yukarıdaki ayetlerde yer alan "İlliyin" ve "Siccin" kelimeleri kök anlam olarak sırasıyla "Yüksek seviye" ve "Alt seviye" anlamlarını içermektedir. ( "Sicn" ( Zindan ) kelimesinin "Siccin" kelimesiyle köken bağlantısı kuvvetle muhtemeldir. )

17 Şubat 2022 Perşembe

Altın toplama meselesi

Altın, insan ruhu için, tarih boyunca uğruna çok kan ve gözyaşı dökülen bir kaba madde prangası olmuştur. Altına sahip olmayı kitle tahakkümünün temel unsurlarından addeden müşrik şeytanlar Altına ilahi nitelik dahi atfetmişlerdir.


Altın, Latincede "Aurum" kelimesiyle ifade edilmektedir ki bu kelime "Atmosfer, Çevreleyen" anlamlarını içermektedir. Altının kimyasal sembolü de "Au" olarak ifade edilmektedir. İnsanı çevreleyen ruhsal enerji frekansı alanı da "Aura" olarak anılmaktadır.

Altın kelimesinin İngilizcedeki karşılığının "Gold" kelimesi olması ve bu kelimenin "God" ( Tanrı ) kelimesiyle olan fonetik benzerliği, müşrik bir yaklaşımın okült sembolizm içerecek şekilde kelimelere yansımış olduğunu göstermekte gibidir.

Ayrıca Altın yani "Au", elementlerin periyodik tablosunun 6. periyodunun 11. grubunda yer almaktadır. 6 ve 11 sayıları ilahi nümeroloji açısından önemli sayılar olup 6 sayısı yaratış kudretini ve yaratılışı ( 6 günde yaratılış ), 11 sayısı ise düalite, döngü, halden hale geçiş ve farklı boyuta geçiş portalını simgelemektedir. Ve 6 x 11 işleminin 66 sayısını vermesi de şirke dayalı manipülatif bir düzenlemenin mevcudiyetini haber verir niteliktedir. ( Türkçedeki "Altı" ( 6 ) kelimesinin "Altın" kelimesiyle olan benzerliği de konu bağlamında dikkat çekmektedir. )

Altın ( Au ) elementlerin periyodik tablosunun 6. periyodunun 11. grubunda yer alır.

Tevbe suresinin 34. ayetinde toplum içinde itibarlı addedilen muktedirlerin "altın toplama" eğilimlerinden ve "halkın malını sömürmelerinden" bahsedilmektedir.

9/34 Ya eyyuhellezine amenu inne KESİRAN MİNEL AHBARİ VER RUHBANİ LE YE'KUKUNE EMVALEN NASİ bil batili ve yesuddune an sebilillah VELLEZİNE YEKNİZUNUZ ZEHEBE vel fiddate ve la yunfikuneha fi sebilillahi fe beşşirhum bi azabin elim

( Ey o inananlar, kesinlikle BILGINLERİN VE RAHİPLERİN ÇOĞU İNSANLARIN MALLARINI batıl için YERLER ve Allah yolundan döndürürler. O, ALTIN ve gümüşü HAZNEDİP, onları Allah yolunda harcamayanlar, onları elim azap ile müjdele. )

Al'i İmran suresinin 91. ayetinde kafir müşriklerin altın stokladıkları ve bu maddi çokluğun kendilerini azaptan kurtarabileceğini zannetmeleri dolaylı anlstımla bildirilmektedir.

3/91 İnnellezine keferu ve matu ve hum kuffarun fe LEN YUKBELE MİN EHADİHİM MİL'UL ERDİ ZEHEBEN VE LEVİFTEDA BİH ulaike lehum azabun elimun ve ma lehum min nasirin

( O İNKAR EDENLER ve inkarcı olarak ölenler, ONLARIN HİÇBİRİNDEN YER DOLUSU ALTIN, ŞAYET ONLARI FİDYE VERSELER DAHİ, KABUL EDİLMEZ edilmez. İşte onlar, elim azap onlaradır. Onlara yardımcılardan yoktur. )

Arapçada "Altın" kelimesinin karşılığı "Zeheb" kelimesi olup bu kelimenin "Zehebe" ( Ayrılmak, Uzaklaşmak, Giderilmek ) kelimesiyle olan fonetik benzerliği, altın gibi dünyevi, maddi ve nefsani unsurların insanı Allah yolundan "uzaklaştıracağı" mesajını batinen vermekte gibidir.

İncil ayetlerinde de "Altın"ın şirk ve kitle sömürü öğesi olduğu hususuna değinilmiştir.

40-Matthew-23-16 "Vay halinize KÖR KILAVUZLAR! Diyorsunuz ki, 'Tapınak üzerine ant içenin andı sayılmaz, ama tapınaktaki ALTIN ÜZERİNE ANT İÇEN, andını yerine getirmek zorundadır.'

40-Matthew-23-17 Budalalar, körler! Hangisi daha önemli, altın mı, altını kutsal kılan tapınak mı?

59-James-5-3 ALTINLARINIZ, gümüşleriniz pas tutmuştur. Onların pası size karşı tanıklık edecek, etinizi ateş gibi yiyecek. BU SON ÇAĞDA SERVETİNİZE SERVET KATTINIZ. 

60-1 Peter-1-7 Böylelikle içtenliği kanıtlanan imanınız, İsa Mesih göründüğünde size övgü, yücelik, onur kazandıracak. İMANINIZ, ateşle arıtıldığı halde yok olup giden ALTINDAN DAHA DEĞERLİDİR.

66-Vahiy-9-20 Geriye kalan insanlar, yani bu belalardan ölmemiş olanlar, kendi elleriyle yaptıkları putlardan dönüp tövbe etmediler. CİNLERE ve göremeyen, işitemeyen, yürüyemeyen ALTIN, gümüş, tunç, taş, tahta putlara TAPMAKTAN VAZGEÇMEDİLER.

1903 yılında, bir okült cemiyet toplantısının basına "sızmış" tutanakları olduğu belirtilmek suretiyle kitap halinde basımı yapılan ancak esasen küresel müşriklerin insanlara karanlık emellerini bildirme ve zihinsel telkin - şartlama yapma vasıtası niteliğinde olan "Siyon Liderlerinin Protokolleri" isimli kitabın "Protokol 2" başlıklı bölümünde şu cümle yer almaktadır.

"Her ne kadar kan ve gözyaşı deryaları içinde TOPLAMAYA mecbur olmuş isek de BASIN SAYESİNDE ALTINI ELİMİZE GEÇİRDİK. Gerçi halkımızın içinden birçoğunu feda ettik ama ALTIN ELİMİZE GEÇTİ. Safımızdan feda edilen her şahıs Allah nazarında bin Yahudi Olmayan şahsa bedeldir."

Yukarıdaki alıntıda "Basın"ın bir kitlesel zihin kontrol ve programlama vasıtası olarak kullanıldığının dolaylı olarak belirtilmiş olması da dikkat çekmektedir.

16 Şubat 2022 Çarşamba

Doğrulama, Tamamlama ve Birleştirme

"Musevi, İsevi ( Hristiyan ), Muhammedi" yani "Musacı, İsacı, Muhammedci" ...

"Yahudiyeli ( Yahudi ), Nasıralı, Müslüman" ...

Bu kelimelerin farklı dinlerin veya farklı dinlere mensubiyetin isimleri olduğu yanılgısı maalesef hala devam etmektedir. Keza bir haberci isminin veya bir yer isminin din ismi olamayacağı gerçeğinin idrakinde hala sorunlar bulunmaktadır.

Yahudiye bir yer ismi olup burada yaşayanlara Yahudi, Hz. İsa'nın doğduğu yer olan Nasıra ise Celile içinde bulunan bir yer ismi olup burada yaşayanlara da Nasıralı denmiştir. Kur'an'da bu isimler yer almakta ancak bir din ismi olarak asla zikredilmemektedir.

Tek ve yüce yaratıcı Allahu Teala'nın insanlara bahşettiği ve yaratılışın kodları niteliğinde olan ilahi kozmik bilgiler ( ilim ) farklı dönemlerde, farklı idrak seviyelerine hitap edecek ve tek din olan İslâm'ı bildirecek şekilde derin ve çok anlamlı katmanları olan kitaplar halinde, ilgili habercileri vasıtasıyla toplumlara iletilmiştir. Tek dinin yani İslâm'ın ilim hazinesi olan bu kutsal kitapların içerdiği bilgiler de doğal olarak birbirlerini tamamlayıcı, bilgileri ve toplumları birleştirici niteliğe sahiptirler. Ayrıca ilahi kozmik bilgiler kitaplar halinde olduğu gibi sayısı mechul haberciler vasıtasıyla söylemler halinde de insanlara iletilmiştir.

* "İslâm" kelimesi, "Teslimiyet, Selâmet, Kurtuluş" anlamlarını içermekte olup, "Allah'a teslimiyeti" ifade eden ve tek dini tanımlayan kelimedir. "Müslim / Müslüman" kelimesi ise "Teslim olan / Selamete eren" anlamına gelmektedir.

Dinin tek olduğu, kutsal kitapların da dinin bütünlüğünü oluşturan parçalar oldukları ayetlerde defaatle ifade edilmektedir.

En'am suresinin 115. ayetinde ilahi bilgileri içeren kelâmın yani kitap bütünlüğünün Kur'an vasıtasıyla tamamlandığı bildirilmektedir. 

6/115 Ve TEMMET KELİMETU RABBIKE sidkan ve adla la mubeddile li kelimatih ve huves semiul alim

( Ve RAB'BİNİN KELİMESİ doğrulukça ve adaletçe TAMAMLANMIŞTIR. O’nun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O duyandır, bilendir.  )

Fatir suresinin 31. ayetinde Kur'an'ın kendinden önceki kitapları doğrulayıcı olduğu bildirilmektedir.

35/31 Vellezi evhayna ileyke MİNEL KİTABİ huvel hakku MUSADDİKAN Lİ MA BEYNE YEDEYH innellahe bi ibadihi le habirun besir

( Ve sana o KİTAPTAN vahyettiğimiz, ONDAN ÖNCEKİLERİ DOĞRULAYICI olarak gerçektir. Kesinlikle Allah kullarından haberdardır görendir. )

Aşağıdaki ayetlerde ise kutsal kitapların ve dinin bir bütün olduğu, ilimde ve dinde ayrışmak, bütünlüğü bozmak yerine birleşilmesi gerektiği uyarısı yapılmaktadır.

13/21 Vellezine YESİLUNE MA EMERALLAHU BİHİ EN YUSALE ve yahşevne rabbehum ve yehafune suel hisab

( Ve Allah' ın O BİRLEŞTİRİLMESİNİ EMRETTİĞİNİ BİRLEŞTİRENLER ve Rab’lerinden korkup, ürperenler, ürkenler ve hesabın kötülüğünden korkanlar. )

13/25 Vellezine yenkudune ahdellahi min ba'di misakihi ve YAKTAUNE MA EMARALLAHU BİHİ EN YUSALE ve yufsidune fil erdi ulaike lehumul la'netu ve lehum suud dar

( Ve o sözü sonrasında Allah' ın ahdini bozanlar ve ALLAH'IN BİRLEŞTİRİLMESİNİ EMRETTİĞİNİ KESİP AYIRANLAR ve yerde bozgun yapanlar, işte onlar, lanet onlaradır ve kötü yurt onlaradır. )

3/103 VA'TESUMU Bİ HABLILLAHİ** CEMİAN VE LA TEFERRAKU vezkuru ni'metellahi aleykum iz kuntum a'daen fe ellefe beyne kulubikum fe asbahtum bi ni'metihi ihvana ve kuntum ala şefahufratin minen nari fe enkazekum minha kezalike yubeyyinullahu lekum ayatihi leallekum tehtedun

( Ve ALLAH'IN İPİNE** TOPLUCA SARILIP BAĞLANIN. AYRIŞMAYIN. ve Allah’ ın üzerinize olan nimetini hatırlayın. Zamanında düşman olmuştunuz da kalplerinizin arasını birleştirdi. O’nun nimeti ile kardeşler oldunuz. Ateşten çukurun üzerindeydiniz de sizi oradan kurtardı. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Umulur ki yönlenirsiniz. )

** "Hablillah" ( Allah'ın İpi ) kavramının simgelediği çoklu anlamlardan birinin de kitaptaki kelimelerin DNA sarmalı misali yaratılışın kodlarını oluşturması  olduğu evvelki bölümlerde incelenmişti. 

30/32 Minellezine FERRAKU DİNEHUM ve kanu şiyea kulli hizbin bima ledeyhim ferihun

( O onlardan olanlar DİNLERİNİ AYIRDILAR VE GRUPLAR OLDULAR. Her grup, o yanında olanla ferahlayıp sevinir. )

Maide suresinin 46. ayetinde Tevrat'ın ve İncil'in birbirlerini doğruladıkları, tamamladıkları ve bir bütünün parçaları oldukları dolaylı üslupla ifade edilmektedir.

5/46 Ve kaffeyna ala asarihim bi iysebni meryeme MUSADDİKAN li ma beyne yedeyhi minet TEVRATİ ve ateynahul İNCİLE fihi huden ve nurun ve MUSADDİKAN li ma beyne yedeyhi minet TEVRATİ ve huden ve mev'izaten lil muttekin

( Ve onların izleri üzerine, yanlarındaki TEVRAT'I DOĞRULAYICI olarak Meryemoğlu İsa'yı gönderdik. Ona içinde yönlendirme ve aydınlık olan ve ondan önce Tevrat' tan olanı DOĞRULAYAN ve sakınanlar için yönlendirme ve öğüt olan İNCİL' i verdik.  )

Yahudilik ( Yahudiyelilik ) veya Nasranilik ( Nasıralılık ) isimleri altında dinlerin söz konusu olmadığı, tek dinin islam yani Rab'be teslimiyet olduğu, kutsal kitapların da tek olan dinin yani islamın kozmik bilgi hazineleri olduğu Al'i İmran suresinin 65. ve 67. ayetlerinde Hz. İbrahim'den bahisle vurgulanmaktadır.

3/65 Ya ehlel kitabi lime tuhaccune fi ibrahime ve ma unziletit tevratu vel incilu illa min ba'dih e fe la ta'kilun

( Ey kitap sahipleri, İbrahim hakkında neden tartışıp mücadele ediyorsunuz? Tevrat ve İncil ancak ondan sonra indirildi. O halde akıl etmez misiniz? )

3/67 Ma kane ibrahimu yehuddiyyen ve la nasraniyyen ve lakin kane hanifen muslima ve ma kane minel muşrikin

( İbrahim Yahudi değildi, Nasıralı da değildi. Lakin birleyip doğruluğa yönelen teslim olandı ve ortak koşanlardan değildi. )

Tüm habercilerin tek din olan islamın resulleri oldukları, tüm kitapların da tek din olan islamın ilim kitapları oldukları Al'i İmran suresinin 84. ve 85. ayetlerinde bildirilmektedir.

3/84 Kul amenna billahi ve ma unzile aleyna ve ma unzile ala ibrahime ve ismaiyle ve ishaka ve ya'kube vel esbati ve ma utiy musa ve iysa ven nebiyyune min rabbihim la nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimun

( De ki: "Allah’a  ve bize indirilene, o İbrahim’ e ve İsmail’e , İshak’ a , Yakub’ a ve torunlarına indirilene, o Musa’ ya, İsa’ ya ve habercilere Rab’lerinden verilene inandık. Aralarında onlardan hiçbirini ayırmayız ve bizler O’na teslim olanlarız." )

3/85 Ve men yebteği ğayral islami dinen fe len yukbele minh ve huve fil ahirati minel hasirin

( Ve kim teslimiyetten başkasını din olarak ararsa, ondan kabul edilmez ve o ahirette hasarlananlardandır. )

İncil'de yer alan Hz. İsa'nın şu sözleri de konu bağlamında önem arzetmektedir.

40-Matthew-5-17 "YASA'yı*** ya da peygamberleri geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, TAMAMLAMAYA geldim. 

*** "Tevrat" kelimesi Türkçe'deki "Töre" kelimesinin bir tezahürü olup "Kanun, Yasa, Töre" anlamına gelmektedir.

Hayatta kalmak mı? Yaşamak mı?

Kaba madde planı dünyada, üniteden iletilen asli tesirler vasıtasıyla, bir insanın maddi ( bedensel, fiziksel ) fonksiyonların işlemekte olması onun sadece "Hayatta olduğunu" ortaya koyar. Ancak "Yaşamak" eylemi, bilindiği üzere, "Hayatta kalmak" eyleminden oldukça farklıdır. Gerçek anlamda "Yaşamak", Allah bilincini her an hissetmek, her düşünce, söylem ve eylemde O'nun doğru yolunun üzerinde olmaya çabalamak, dünyevi, maddi, nefsani ve şehvani frekanslardan daima uzak durmak ve bitmez tükenmez bir enerjiyle ilahi kozmik bilgileri öğrenmeye ve bu yolla ruhsal tekamüle erişmeye çalışmaktır. Elbette ki bir insanın böyle bir hedef edinebilmesi için idrak seviyesinin yükselmiş olması yani belirli bir tekamül seviyesine erişmiş olması gerekir. 

Enfal suresinin 42. ayetinde "hayatta kalma" ve "yaşama" kavramları arasındaki fark "Hayy" ( Yaşamak ) kelimesi kullanılmak suretiyle dolaylı olarak bildirilmiştir. 

8/42 İz entum bil udvetid dunya ve hum bil udvetil kusva ver rakbu esfele minkum ve lev tevaadtum lahteleftum fil miadi ve lakin li yakdiyellahu emran kane mef'ulen li yehlike men heleke am beyyinetin ve YAHYA MEN HAYYE AN BEYYİNEH ve innellahe le semiun alim

( Zamanında siz vadinin yakınındaydınız ve onlar vadinin uzağındaydılar. Kervan da sizden daha aşağıdaydı. Şayet onlarla vaadleşmiş olsaydınız, vaad hakkında ihtilaf ederdiniz. Lakin Allah' ın, işi yapılası kılması için, helak olan kimsenin apaçık delil üzerinde helak olması ve HAYATTA KALAN KİMSENİN DE APAÇIK DELİL ÜZERİNDE YAŞAMASI İÇİN. Kesinlikle Allah duyandır, bilendir.  )

Ayette yer alan "Apaçık delil üzerinde yaşamak" ifadesi yukarıda zikredilen "Allah bilincini" ve O'nun yolunda yapılması gerekenleri tanımlamaktadır.

Bir insanın esas yaratılış amacı hayatta kalmak için mücadele etmesinden mi ibarettir? Elbette ki değil? Öyle olsa vahşi doğada yaşamakta olan ilk çağ insanları ruhsal ( bilişsel ) / idraki açıdan en tekamül etmiş insanlar olurlardı. Dolayısıyla "Hayatta kaldım. Ya sonra?" sorusunun cevabı, ayette de ifade edildiği üzere hayatta kalınması durumunda, ilimle, öğrenmeyle ve Allah bilinciyle dolu bir hayatı yaşamak, edinilen bilgiler vasıtasıyla tıpkı kendisine yapıldığı gibi ve mümkünse maddi karşılık beklemeden diğer insanlara bilgi aktarmak, maddi ve ruhani faydalar temin etmek ve böylelikle Allah sevgisini samimiyetle hissederek ruhsal tatmine ve tekamüle ulaşmaya çalışmaktır.

Gerçek yaşamın maddi değil ruhani ( bilişsel, bilinçsel ) yani ahiri olduğu Kur'an ve İncil ayetlerinde vurgulanmaktadır. 

29/64 Ve ma hazihil hayatud dunya illa lehvun ve leib ve inned darel ahirate le hiyel hayevan lev kanu ya'lemun

( Ve bu dünya hayatı eğlence ve oyun haricindeki değildir. Kesinlikle ahiret yurdu, o yaşayandır. Keşke bilmiş olsalardı.  )

Aşağıdaki ayette "yaşam kaynağının" maddi olgular değil ruhsal olgular olduğu "Ekmek" ve "Kelime" kelimeleriyle bildirilmiştir.

40 Matthew 4-4 İsa ona şu karşılığı verdi: "'İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrı'nın ağzından çıkan her kelimeyle yaşar' diye yazılmıştır."

Gerçek yaşamın, "Allah'ın emirlerini yerine getirmek" olduğu yani doğru, dürüst, yardımsever, iyi ahlaklı, bilgili bir insan olmak olduğu bir ayette şöyle bildirilmektedir.

40 Matthew 19 16 Adamın biri İsa'ya gelip, "Öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik yapmalıyım?" diye sordu.

40 Matthew 19 17 İsa, "Bana neden iyilik hakkında soru soruyorsun?" dedi. "İyi olan yalnız biri var. Yaşama kavuşmak istiyorsan, O'nun buyruklarını yerine getir."

Bu ayetler "Hayatta kaldım. Ya sonra?" sorusunun cevabı niteliğindedirler.