Çeviri

Saturday, December 2, 2017

Dönüşünüz O'nadır.

Yartılış döngüsünün nihai durak noktası Allah'ın indindeki adem ( yokluk ) mertebesi olup, bu husus Kur'an ayetlerinde "10", "66"  ve "8" nümerolojisi vesilesiyle bildirilmiştir.

"Allah'a / O'na döndürülürsünüz" kavramı 55 ayette geçmektedir. ( 5+5 = 10 ) ( Ayrıca Allah'ın sıfatlarından biri olan Rahman kelimesinin ismini verdiği surenin numarası da 55'tir. ) 

"O'na döndürülürsünüz" ifadesi ilk kez Bakara suresinin 28 numaralı ayetinde geçmektedir. ( 2+8 = 10 )

2/28 - Keyfe tekfürune billahi ve küntüm emvaten fe ahyaküm sümme yümıtüküm sümme yuhyıküm sümme ileyhi türceun - Allah’ ı nasıl inkar edersiniz? Ve ölülerdiniz de sizi diriltti. Sonra sizi öldürür. Sonra sizi diriltir. Sonra O'na döndürülürsünüz.
2/46 - Ellezine yezunnune ennehüm mülaku rabbihim ve ennehüm ileyhi raciun - Onlar kesinlikle Rab’lerine kavuşacaklarını ve kesinlikle onlar O'na döneceklerini sezerler.
2/156 - Ellezine iza esabethüm müsıbetün kalu inna lillahi ve inna ileyhi raciun - Onlar onlara musibet isabet ettiğinde, "Kesinlikle biz Allah içiniz ve kesinlikle biz O'na döneceğiz." derler.
2/245 - Menzellezi yukridullahe kardan hasenen fe yüdaıfehu lehu ad'afen kesırah vallahü yakbidu ve yebsut ve ileyhi türceun - Kim Allah’a  güzel borcu borç verirse, ona kat kat çokça artırır. Allah daraltıp meşakkat verir ve genişlik verir ve O'na döndürülürsünüz.
2/281 - Vetteku yevmen türceune fıhi ilellahi sümme tüveffa küllü nefsin ma kesebet ve hüm la yuzlemun - İçinde Allah’a  döndürüleceğiniz günden sakının. Sonra tüm nefislere ne kazandılarsa vefa edilir. Onlara zulmedilmez.
3/55 - İz kalellahü ya ıysa innı müteveffıke ve rafiuke ileyye ve mütahhiruke minellezine keferu ve caılüllezınettebeuke fevkallezıne keferu ila yevmil kıyameh sümme ileyye merciuküm fe ahkümü beyneküm fıma küntüm fıhi tahtelifun - Zamanında Allah, "Ey İsa kesinlikle ben seni vefat ettireceğim ve seni kendime yükselteceğim ve seni o inkar edenlerden temizleyeceğim ve o sana tabi olanları ayağa kalkış gününe kadar o inkar edenlerin üstünde kılacağım. Sonra dönüşünüz banadır. Böylece o ihtilafa düşmüş olduğunuz hakkında aranızda hükmederim." dedi.
3/83 - E fe ğayra dınillahi yebğune ve lehu esleme men fis semavati vel erdı tav'an ve kerhen ve ileyhi yürceun - Yani, göklerde ve yerde kim varsa isteyerek veya istemeyip zorlanarak O’na teslim olmuşken, Allah’ ın dininden başkasını mı ararlar? Ve O'na döndürülürler.
5/18 - Ve kaletil yehudü ven nesara nahnü ebnaüllahi ve ehıbbaüh kul fe lime yüazzibüküm bi zünubiküm bel entüm beşerun min men halak yağfiru li men yeşaü ve yüazzibü men yeşa' ve lillahi mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma ve ileyhil mesır - Ve Yahudiler ve Nasıralılar, "Biz Allah' ın oğulları ve sevgilileriyiz." dediler. De ki: "O halde niçin günahlarınızdan ötürü size azap ediyor? Bilakis, siz de O’nun yarattıklarından birer insansınız. O dilediği kimseye af eyler ve dilediği kimseye azap eder. Göklerin, yerin ve o aralarındakilerin mülkü Allah içindir. Dönüş O’nadır."
5/48 - Ve enzelna ileykel kitabe bil hakkı müsaddikan li ma beyne yedeyhi minel kitabi ve mühayminen aleyhi fahküm beynehüm bima enzelellahü ve la tettebı' ehvaehüm an ma caeke minel hakk li küllin cealna minküm şir'aten ve minhaca ve lev şaellahü le cealeküm ümmeten vahıdeten ve lakin li yeblüveküm fı ma ataküm festebikul hayrat ilellahi merciuküm cemıan fe yünebbiüküm bima küntüm fıhi tahtelifun - Ve sana da, kitaplardan o ondan öncekileri doğrulayan ve onları kollayan kitabı gerçek ile indirdik. O halde, onların aralarında Allah' ın indirdiği ile hükmet. Onların heveslerine tabi olarak, sana o gerçekten gelen üzerine sapma. Biz, sizlerden herkes için yol ve usül oluşturduk. Şayet Allah dileseydi sizi tek topluluk kılardı. Lakin o size verdikleri hakkında sizi sınamak içindi. Öyleyse hayırlara ilerleyin. Hepinizin dönüşü Allah’a dır. Artık, o hakkında ihtilafa düştüklerinizi size o haber verir.
5/105 - Ya eyyühellezine amenu aleyküm enfüseküm la yedurruküm men dalle iz ehtedeytüm ilellahi merciuküm cemıan fe yünebbiüküm bima küntüm ta'melun - Ey o inananlar, nefsiniz sizin üzerinizedir. Sapık kimseler, siz yönlenmişken size zarar veremezler. Hepinizin dönüşü Allah’a dır. Artık o yapmakta olduklarınızı size haber verir.
6/36 - İnnema yestecıbüllezıne yesmeun vel mevta yeb'asühümüllahü sümme ileyhi yürceun - Kesinlikle ki o dinleyenler kabul ederler. Ölüler, Allah onları diriltir, sonra O'na döndürülürler.
6/60 - Ve hüvellezi yeteveffaküm bil leyli ve ya'lemü ma cerahtüm bin nehari sümme yeb'asüküm fıhi li yukda ecelün müsemma sümme ileyhi merciuküm sümme yünebbiüküm bima küntüm ta'melun - Ve sizi gece vefat ettiren ve gündüz ne açığa çıkardığınızı bilen, sonra isimlendirilmiş belirli vade tamamlansın diye onun içinde sizi dirilten O'dur. Sonra dönüşünüz O’nadır. Sonra o yapmakta olduklarınızı size haber verir.
6/62 - Sümme ruddu ilellahi mevlahümül hakk ela lehül hukmü ve hüve esraul hasibın - Sonra gerçek dostları Allah’a  döndürülürler. İyi bilin ki hüküm O’nadır. O hesap görenlerin en hızlısıdır.
6/108 - Ve la tesübbüllezıne yed'une min dunillahi fe yesübbullahe adven bi ğayri ılm kezalike zeyyenna li külli ümmetin ameleühüm sümme ila rabbihim merciuhüm fe yünebbiühüm bima kanu ya'melun - Ve onların o Allah' tan başka çağırdıklarına sövmeyin ki ilimsizce düşmanlıkla Allah’a  sövmesinler. Biz her topluluk için çalışmalarını işte böyle süsledik. Sonra dönüşleri Rab’lerinedir. O onlara o yapmış olduklarını haber verir.
6/164 - Kul e ğayrallahi ebğıy rabben ve hüve rabbü külli şey' ve la teksibü küllü nefsin illa aleyha ve la teziru vaziratün vizra uhra sümme ila rabbiküm merciuküm fe yünebbiüküm bima küntüm fıhi tahtelifun - De ki: "O herşeyin Rab’bi iken, Rab olarak Allah' tan başkasını mı arayayım? Her nefis kendi üzerine olması haricinde kazanmaz. Kendi ağırlığını, yükünü taşıyan başkasının ağırlığını, yükünü taşımaz. Sonra dönüşünüz Rab’binizedir. Artık o hakkında ihtilaf etmiş olduğunuzu size haber verir."
7/125 - Kalu inna ila rabbina münkalibun - "Kesinlikle biz Rab’bimize döneceğiz." dediler.
9/105 - Ve kulı'melu fe se yerallahü ameleküm ve rasulühu vel mü'minun ve se türaddune ila alimil ğaybi veş şehadeti fe yünebbiüküm bima küntüm ta'melun - Ve de ki: "Çalışın, böylece Allah, O’nun resulü ve inananlar yaptıklarınızı görecek ve gaybı ve şahitliği bilene döndürüleceksiniz. Artık o, yapmakta olduklarınızı size haber verecek."
10/4 - İleyhi merciuküm cemıa va'dellahi hakka innehu yebdeül halka sümme yüıydühu li yecziyellezine amenu ve amilus salihati bil kıst vellezine keferu lehüm şerabün min hamımin ve azabün elımün bima kanu yekfürun - Dönüşünüz topluca O’nadır. Allah’ ın vaadi gerçektir. Kesinlikle yaratışı o ortaya çıkarıp başlatır. Sonra o inananları ve adaletle iyilik yapanları karşılıklandırmak için onu döndürür, diriltir. O inkar edenler, inkar etmiş olmalarından dolayı onlara kaynar sudan içecek ve elim azap vardır.
10/23 - Fe lemma encahüm iza hüm yebğune fil erdı bi ğayril hakk ya eyyühennasü innema bağyüküm ala enfüsiküm metaal hayatid dünya sümme ileyna merciuküm fe nünebbiüküm bima küntüm ta'melun - Böylece onları kurtardığında, o zaman onlar yerde haksızca azarlar. Ey insanlar, kesinlikle azgınlıklarınız nefislerinizedir. Dünya hayatının faydasıdır. Sonra dönüşünüz bizedir. Artık o yapmakta olduklarınızı size haber veririz.
10/30 - Hünalike teblu küllü nefsin ma eslefet ve ruddu ilellahi mevlahümül hakkı ve dalle anhüm ma kanu yefterun - Burada tüm nefisler o geçmişte yaptıklarını denerler. Gerçek dostları Allah’a  döndürülürler. O uydurdukları onlardan sapmıştır.
10/56 - Hüve yuhyı ve yümıtü ve ileyhi türceun - O diriltir, öldürür ve O'na döndürülürsünüz.
11/4 - İlellahi merciuküm ve hüve ala külli şey'in kadır - Dönüşünüz Allah’a dır. O herşeye gücü yetendir.
11/18 - Ve men azlemü min men iftera alellahi keziba ülaike yu'radune ala rabbihim ve yekulül eşhadü haülaillezıne kezebu ala rabbihim ela la'netüllahi alez zalimın - Ve Allah’a  yalan uydurandan daha zalim kimdir? İşte onlar Rab’lerine döndürülüp arzolunurlar. Şahitler "İşte bunlar o Rab’lerini yalanlayanlardır." derler. İyi bilin ki Allah' ın laneti zalimler üzerinedir.
11/34 - Ve la yenfeuküm nushıy in eradtü en ensaha leküm in kanellahü yürıdü en yuğviyeküm hüve rabbüküm ve ileyhi türceun - Ve "Eğer Allah sizi azdırmak istediyse, eğer size nasihat etmeyi istesem de nasihatım size fayda etmez. Rab’biniz O' dur ve O'na döndürülürsünüz."
11/88 - Kale ya kavmi e raeytüm in küntü ala beyyinetin min rabbi ve razekanı minhü rizkan hasena ve ma ürıdü en ühalifeküm ila ma enhaküm anh in ürıdü illel ıslaha mesteta't ve ma tevfıkıy illa billah aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünıb - "Ey kavmim, görür düşünür müsünüz? Eğer Rab’bimden delil üzerinde isem ve beni güzel rızık ile rızıklandırdı ise. O size men ettiklerimden size ihtilaf etmek istemem. Kesinlikle ancak istidatım olduğu kadar iyileştirmeyi isterim. Muvaffakiyetim ancak Allah sayesindedir. O'na dayanıp sığınırım ve O'na dönerim." dedi.
13/36 - Vellezine ateynahümül kitabe yefrahune bima ünzile ileyke ve minel ahzabi men yünkiru ba'dah kul innema ümirtü en a'büdellahe ve la üşrike bih ileyhi ed'u ve ileyhi meab - Ve o kitap verdiklerimiz, o sana indirdiğimizden dolayı ferahlayıp seviniyorlar. Topluluktan kimseler de onun bir kısmını inkar ederler. De ki: "Kesinlikle ben Allah’a  kulluk etmeye ve O’na ortak koşmamaya emrolundum. O'na çağırıyorum ve O'na dönerim."
18/36 - Ve ma ezunnüs saate kaimeten ve le in rudidtü ila rabbi le ecidenne hayran minha münkaleba - Ve "Ayağa kalkış saatinin mevcut olduğunu da zannetmiyorum. Eğer Rab’bime döndürülürsem, kesinlikle geri dönüş olarak ondan daha hayırlısını bulacağım."
18/87 - Kale emma men zaleme fe sevfe nüazzibühu sümme yüraddü ila rabbihı fe yüazzibühu azaben nükra - "Kim zulmederse, yakında ona azap ederiz. Sonra Rab’bine döndürülür de ona kötü azap ile azap eder." dedi.
22/48 - Ve ke eyyin min karyetin emleytü leha ve hiye zalimetün sümme ehaztüha ve ileyyel mesır - Ve ülkelerden nicelerine, onlara süre verdim. Sonra onlar zulmederlerdi. Sonra onları yakaladım. Dönüş yeri banadır.
23/60 - Vellezine yü'tune ma aten ve kulubühüm veciletün ennehüm ila rabbihim raciun - Ve kesinlikle o Rab’lerine döneceklerinden, o verdiklerini kalpleri ürkerek verenler,
24/64 - E la inne lillahi ma fis semavati vel ard kad ya'lemü ma entüm aleyh ve yevme yürceune ileyhi fe yünebbiühüm bima amilu vallahü bi külli şey'in alim - İyi bilin ki göklerde ve yerde ne varsa kesinlikle Allah içindir. Neyin üzerinde olduğunuzu bilir. O'na döndürüldükleri o gün, artık ne yaptıklarını onlara haber verir. Allah herşeyi bilendir.
25/71 - Ve men tabe ve amile salihan fe innehu yetubü ilellahi metaba - Ve kim tevbe eder ve iyilik yaparsa, kesinlikle o, tevbesi kabul edilen olarak Allah’a  döner.
26/50 - Kalu la dayra inna ila rabbina münkalibun - "Zararı yok. Kesinlikle biz Rab’bimize döneceğiz." dediler.
28/70 - Ve hüvellahü la ilahe illa hu lehül hamdü fil ula vel ahırati ve lehül hukmü ve ileyhi türceun  - Ve o Allah' tır ki O' nun haricinde ilah yoktur. Öncede ve sonrada övgü O'nadır . Hüküm O'nadır . O'na döndürülürsünüz.
28/88 - Ve la ted'u meallahi ilahen ahar la ilahe illa hüve küllü şey'in halikün illa vecheh lehül hukmü ve ileyhi türceun - Ve Allah ile birlikte başka ilahı çağırma. O’nun haricinde ilah yoktur. O' nun yüzü haricinde herşey helak olur. Hüküm O'nadır  ve O'na döndürülürsünüz.
29/8 - Ve vassaynel insane bi valideyhi husna ve in cahedake li tüşrike bima leyse leke bihı ılmün fe la tütı'hüma ileyye merciuküm fe ünebbiüküm bima küntüm ta'melun - Ve insana, ana babasına güzellik yapmasını emrederiz. Eğer seninle, o sana hakkında ilmi olmayanı ortak koşman için cihad ederlerse, onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır. Artık o yapmakta olduklarınızı size haber veririm.
29/17 - İnnema ta'büdune min dunillahi evsanen ve tahlükune ifka innellezine ta'büdune min dunillahi la yemlikune leküm rizkan febteğu ındellahir rizka va'büduhü veşküru leh ileyhi türceun - O Allah' tan başka kulluk ettikleriniz kesinlikle putlardır. Uydurma yaratıyorsunuz. Kesinlikle o Allah' tan başka kulluk ettikleriniz, size rızık olarak malik olup hükmedemezler. O halde, rızıkı Allah' ın indinde arayın. O'na kulluk edin ve O'na şükredin. O'na döndürülürsünüz.
30/11 - Allahü yebdeül halka sümme yüıydühu sümme ileyhi türceun - Allah yaratışı ortaya çıkarıp başlatır. Sonra onu tekrarlayıp döndürür. Sonra O'na döndürülürsünüz.
31/14 - Ve vessaynel insane bi valideyh hamelethü ümmühu vehnen ala vehnin ve fisalühu fı ameyni en işkür lı ve li valideyk ileyyel mesır - Ve insana ana babasını emrettik. Annesi onu zayıflık kuvvetsizlik üzerine zayıflıkla kuvvetsizlikle yüklenip taşıdı. Onun sütten kesilmesi iki yıl içindedir. Bana ve ana babana şükredesin diye. Dönüş yeri banadır.
31/15 - Ve in cahedake ala en tüşrike bima leyse leke bihı ilmün fe la tütı'hüma ve sahıbhüma fid dünya ma'rufen vettebı' sebıle men enabe ileyy sümme ileyye merciuküm fe ünebbiüküm bima küntüm ta'melun - Ve eğer, o sana ilmi olmayanla ortak koşman üzere seninle cihad ederlerse, onlara itaat etme. Dünyada onlarla iyi geçin. O pişman olup bana dönenlerin yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz banadır. Böylece size, ne yapmakta olduğunuzu haber veririm.
32/11 - Kul yeteveffaküm melekül mevtillezı vükkile biküm sümme ila rabbiküm türceun - De ki: "Sizi, o size vekil edilen ölüm meleği vefat ettirir. Sonra Rab’binize döndürülürsünüz."
35/18 - Ve la teziru vaziratün vizra uhra ve in ted'u müskaletün ila hımliha la yuhmel minhü şey'ün ve lev kane za kurba innema tünzirullezıne yahşevne rabbehüm bil ğaybi ve ekamus salah ve men tezekka fe innema yetezekka li nefsih ve ilellahil mesır - Ve ağırlığını, yükünü taşıyan başkasının ağırlığını, yükünü taşımaz. Eğer yükü ağır gelen, onu yüklenip taşımaya çağırsa, şayet yakını bile olsa ondan hiçbir şeyi yüklenip taşımaz. Kesinlikle o Rab’lerinin korkusunu gıyabında duyanları ve duaya kalkanları uyarırsın. Kim temizlenirse, böylece kesinlikle nefsi için temizlenir. Dönüş yeri Allah’a dır.
36/22 - Ve ma liye la a'büdüllezı fetaranı ve ileyhi türceun - Ve "Ne oldu bana ki o beni yaratana kulluk etmeyeyim. O'na döndürülürsünüz."
36/83 - Fe sübhanellezi bi yedihı melekutü külli şey'in ve ileyhi türceun - Herşeyin mülkü elinde olan O, yücedir. O'na döndürülürsünüz.
39/7 - İn tekfüru fe innellahe ğaniyyün anküm ve la yerda li ıbadihil küfr ve in teşküru yerdahü leküm ve la teziru vaziratün vizra uhra sümme ila rabbiküm merciuküm fe yünebbiüküm bima küntüm ta'melun innehu alimün bi zatis sudur - Eğer inkar ederseniz, kesinlikle Allah sizden ganidir. Kulları için inkara razı, hoşnut olmaz. Eğer şükrederseniz, size ondan razı, hoşnut olur. Ağırlığını, yükünü taşıyan başkasının ağırlığını, yükünü taşımaz. Sonra dönüşünüz Rab’binizedir. Böylece size ne yapmakta olduğunuzu haber verir. Kesinlikle O göğüslerin sahip olduğunu bilendir.
39/44 - Kul lillahiş şefaatü cemıa lehu mülküs semavati vel ard sümme ileyhi türceun - De ki: "Tüm af vesileciliği Allah içindir. Göklerin ve yerin mülkü O’nadır. Sonra O'na döndürülürsünüz."
40/43 - La cerame ennema ted'unenı ileyhi leyse lehu da'vetün fid dünya ve la fil ahırati ve enne meraddena ilellahi ve ennel müsrifıne hüm ashabün nar - O beni çağırdığınıza, dünyada ve ahirette çağrı hakkı, hükmü yoktur. Kesinlikle dönüşümüz Allah’a dır. Kesinlikle müsrifler, onlar ateşin sahipleridir.
41/21 - Ve kalu li cüludihim lime şehidtüm aleyna kalu entaknellahüllezı entaka külle şey'in ve hüve halekaküm evvele merratin ve ileyhi türceun - Ve derilerine "Neden üzerimize şahitlik ettiniz?" derler. "Bizi, herşeyi konuşturan Allah konuşturdu. Sizi ilk keresinde yaratan da O' dur. O'na döndürülürsünüz." derler.
41/50 - Ve lein ezaknahü rahmeten minna min ba'di darrae messethü le yekulenne haza lı ve ma ezunnüs saate kaimeten ve lein rucı'tü ila rabbi inne lı ındehu lel husna fe le nünebbiennellezine keferu bima amilu ve le nüzıkannehüm min azabin ğalıyz - Ve eğer, ona dokunan darlıktan sonra ona bizden rahmet tattırırsak, "Bu banadır. Saatin mevcut olduğunu da zannetmiyorum. Eğer Rab’bime dönersem bana O’nun indinde kesinlikle güzellik vardır." der. Artık, o inkar edenlere o yaptıklarını haber vereceğiz. Kesinlikle onlara yoğun, sert azap tattıracağız.
43/14 - Ve inna ila rabbina le münkalibun - “Ve kesinlikle biz Rab’bimize döneceğiz."
43/85 - Ve tebarakellezi lehu mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma ve ındehu ılmüs saah ve ileyhi türceun - Ve O bereketlidir. Göklerin, yerin ve o onların aralarındakilerinin mülkü O’nadır. Saatin ilmi O' nun indindedir. O'na döndürülürsünüz.
45/15 - Men amile salihan fe li nefsih ve men esae fe aleyha sümme ila rabbiküm türceun - Kim iyilik yaparsa nefsi içindir. Kim kötülük yaparsa onun üzerinedir. Sonra Rab’binize döndürülürsünüz.
62/8 - Kul innel mevtellezi tefirrune minhu fe innehu mülakıküm sümme türeddune ila alimil ğaybi veş şehadeti fe yünebiiuküm bima küntüm ta'melun - "Kesinlikle o kendisinden kaçtığınız ölüm, kesinlikle o size kavuşacaktır. Sonra gaybı ve şahit olunanı bilene döndürüleceksiniz. Böylece ne yapmakta olduğunuzu size haber verecek." de.
67/15 - Hüvellezi ceale lekümül arda zelulen femşu fi menakibiha ve kulu min rizkıhi ve ileyhin nüşur - Yeri size yumuşak, boyun eğmiş kılan O’dur. O halde O’nun yollarının içinde yürüyün ve O’nun rızıklarından yiyin. Dirilerek dönüş O’nadır.
89/28 - İrci'ı ila rabbike radıyeten merdıyyet - Razı, hoşnut olarak ve razı, hoşnut olunmuş olarak Rab’bine dön.

"Dönüşünüz bizedir." kavramının da 11 ayette geçmesiyle birlikte Allah'ın indine dönüş kavramının toplam "66" kere tekrarlandığı ortaya çıkmaktadır.

10/46 - Ve imma nüriyenneke ba'dallezı neıdühüm ev neteveffeyenneke fe ileyna merciuhüm sümmellahü şehıdün ala ma yef'alun - Ve onlara vaad ettiğimizin bir kısmını sana göstersek veya seni vefat ettirsek de onların dönüşü bizedir. Sonra Allah ne yaptıklarına şahittir.
10/70 - Metaun fid dünya sümme ileyna merciuhüm sümme nüzıkuhümül azabeş şedıde bima kanu yekfürun - Dünyada faydadır. Sonra dönüşleri bizedir. Sonra o inkar etmiş olmalarından dolayı onlara şiddetli azap tattırırız.
19/40 - İnna nahnü nerisül erda ve men aleyha ve ileyna yürceun - Kesinlikle biz, biz yere ve üzerindeki kimselere varis oluruz ve bize döndürülürler.
21/35 - Küllü nefsin zaikatül mevt ve nebluküm biş şerri vel hayri fitneh ve ileyna türceun - Tüm nefisler ölümü tadar. Sizi deneme, sınav olarak kötülük ve iyilik ile sınarız. Bize döndürülürsünüz.
21/93 - Ve tekattau emrahüm beynehüm küllün ileyna raciun - Ve işlerini aralarında böldüler. Hepsi bize dönerler.
23/115 - E fe hasibtüm ennema halaknaküm abesen ve enneküm ileyna la türceun - Kesinlikle sizi boşuna yarattığımızı ve kesinlikle bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?
28/39 - Vestekbera hüve ve cünudühu fil erdı bi ğayril hakkı ve zannu ennehüm ileyna la yurceun - Ve o ve orduları, askerleri yerde haksızca kibirlendiler. Kesinlikle onlar bize döndürülmeyeceklerini zannettiler.
29/57 - Küllü nefsin zaikatül mevti sümme ileyna türceun - Tüm nefisler ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürülürsünüz.
31/23 - Ve men kefera fe la yahzünke küfruh ileyna merciuhüm fe nünebbiühüm bima amilu innellahe alimün bi zatis sudur - Ve kim inkar ederse, artık inkarları seni hüzünlendirmesin. Onların dönüşleri bizedir. Onlara o yaptıklarını haber veririz. Kesinlikle Allah göğüslerin sahip olduğunu bilendir.
40/77 - Fasbir inne va'dellahi hakk fe imma nüriyenneke ba'dallezı neıdühüm ev neteveffeyenneke fe ileyna yürceun - O halde sabret. Allah' ın vaadi kesinlikle gerçektir. O vaad ettiğimizin bazısını sana kesinlikle göstersek de veya kesinlikle seni vefat ettirirsek de bize döndürüleceklerdir.
88/25 - İnne ileyna iyabehüm - Kesinlikle onların dönüşleri bizedir.

Öte yandan "İşler Allah'a döndürülür" ve "Saatin ilmi O'na döndürülür." ifadelerinin "8" kere tekrarlanması da yaratılışın döngüsel yapısını nümerolojik olarak sembolize etmektedir.

2/210 - Hel yenzurune illa en ye'tiyehümüllahü fı zulelin minel ğamami vel melaiketü ve kudıyel emr ve ilellahi türceul ümur - Onlar, ille de Allah onlara gölgeliklerin içinde, buluttan ve meleklerden getirsin de iş yapılsın diye mi bakarlar? Ve işler Allah’a  döndürülür.
3/109 - Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard ve ilellahi türceul ümur - Ve göklerde ne varsa ve yerde ne varsa Allah içindir. İşler Allah’a  döner.
8/44 - Ve iz yürıkümuhüm izil tekaytüm fı a'yüniküm kalılen ve yükallilüküm fı a'yünihim li yakdıyellahü emran kane mef'ula ve ilellahi türceul ümur - Ve onlarla karşılaştığınızda, onları sizin gözünüzde az gösteriyordu. Allah işin yapılmış olmasını sağlamak için sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. İşler Allah’a  döndürülür.
11/123 - Ve lillahi ğaybüs semavati vel erdı ve ileyhi yürceul emru küllühu fa'büdhü ve tevekkel aleyh ve ma rabbüke bi ğafilin an ma ta'melun - Ve göklerin ve yerin gaybı Allah içindir. İşlerin hepsi O’na döndürülür. O halde O'na kulluk et ve O'na dayanıp sığın. Rab’bin o yaptıklarınızdan habersiz değildir.
22/76 - Ya'lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve ilellahi türceul ümur - Onların öncelerinde ne varsa ve sonralarında ne varsa bilir. İşler Allah’a  döner.
35/4 - Ve in yükezzibuke fe kad küzzibet rusülün min kablik ve ilellahi türceul ümur - Ve eğer seni yalanlarlarsa, senden önceki resuller de yalanlandılar. İşler Allah’a  döndürülür.
41/47 - İleyhi yüraddü ılmüs saah ve ma tahrucü min semeratüm min ekmamiha ve ma tahmilü min ünsa ve la tedau illa bi ılmih ve yevme yünadıhim eyne şürakaı kalu azennake ma minna min şehıd - Saatin ilmi O'na döndürülür. O' nun ilmi haricinde ürün, meyve tomurcuğundan çıkmaz, kadın yüklenip taşımaz ve doğurup bırakmaz. Onlara "Nerede ortaklarım?" diye seslendiği o gün, "Bizden şahit olmadığını sana bildiririz." derler.
57/5 - Lehu mülküs semavati vel ardı ve ilellahi türce'ul umur - Göklerin ve yerin mülkü O’nadır. İşler Allah’a  döndürülür.


Friday, December 1, 2017

Bilenler ve Bilmeyenler

İnsanın ruhsal tekamül sürecindeki en temel faktör "Bilgi" seviyesindeki yükselmedir. Bir ruhun yüksek bilince ulaşabilmesi ve tekamül edebilmesi ancak ve ancak bilgi seviyesinin yükselmesi ile mümkün olabilir. Dolayısıyla, insanın Allah’tan dileyeceği en büyük nimet bilgi ve ilimdir.

Bu noktada, Allah yolunda insanlar arasındaki en temel farkın "Bilgi" seviyelerindeki farklılık olduğu ve insanların çoğunun da bilgiden yoksun olduğu Kur'an'ın muhtelif ayetlerinde defaatle bildirilmektedir.

39/9 - Em men hüve kanitün anael leyli saciden ve kaimen yahzerul ahırate ve yercu rahmete rabbih kul hel yestevillezıne ya'lemune vellezine la ya'lemun innema yetezekkeru ülül elbab ( O gecenin geç vakitlerinde yere kapanarak ve ayakta saygılı durup itaat eden, ahiretten çekinen, korkan ve Rab’binin rahmetini uman gibi midir? De ki: "Bilenlerle bilmeyenler eşit seviyede olur mu? Kesinlikle akıl sahipleri hatırlarlar." )

"Ekseran nasi la ya'lemun" ( İnsanların / onların çoğunluğu bilmezler. ) ifadesinin Kur'an'da "24" kere tekrarlanmakta olması Allahü Teala'nın bahşetmiş olduğu ilme haiz olmanın anlamsal derinliğini nümerolojik olarak da delillendirmektedir. ( 2+4 = "6" İlahi Mühür )

7/187 - Yes'eluneke anis saati eyyane mürsaha kul innema ılmüha ınde rabbi la yücellıha lil vaktiha illa hu sekulet fis semavati vel ard la te'tıküm illa bağteh yes'eluneke ke enneke hafiyyün anha kul innema ılmüha ındellahi ve lakinne EKSERAN NASİ LA YA'LEMUN ( Sana, "Vuku bulması, karar kılınması ne zaman?" diye saatini sual ediyorlar. De ki: "Onun ilmi kesinlikle Rab’bimin indindedir. Onu, O’nun haricinde vaktinde tecelli ettirecek yoktur. Göklerde ve yerde ağırdır. O size ancak ansızın gelecektir.” Kesinlikle sen onu gizleyenmişsin gibi sana sual ediyorlar. De ki: "Kesinlikle onun ilmi Allah' ın indindedir ve lakin İNSANLARIN ÇOĞU BİLMEZLER." )

16/38 - Ve aksemu billahi cehde eymanihim la yeb'asüllahü men yemut bela va'den aleyhi hakkan ve lakinne EKSERAN NASİ LA YA'LEMUN ( Ve "Allah ölen kimseyi diriltmez." diye Allah’a  kuvvetli yeminleri ile yemin ettiler. Bilakis onun üzerine gerçekten vaaddir. Lakin İNSANLARIN ÇOĞU BİLMEZLER. )

30/6 - Va'dellah la yuhlifüllahü va'dehu ve lakinne EKSERAN NASİ LA YA'LEMUN ( Ve Allah' ın vaadidir. Allah vaadine ihtilaf etmez. İNSANLARIN ÇOĞU BİLMEZLER. )

.......
.......


Adem ( Yokluk )

"İnsan" adı verilen, ruh tesiri altında kaba madde planı / alemi dünyada tezahür etmiş varlığın temel var olma ( yaratılmış olma ) amacı sonsuza dek sürecek ruhsal tekamül ( gelişim, evrim ) sürecinde ADEM* ( Yokluk ) mertebesine erişmektir. Zira, her ruh belirli bir tekamül sürecine ihtiyaç duyar ve varlığını bu süreç doğrultusunda kainat ( evren ) adı verilen kaba, yarı süptil ve süptil niteliklerden oluşan madde aleminde defalarca bedenlenmek ( ölüp**-dirilmek ) suretiyle devam ettirir. Bir ruhun tekamül etmiş olabilmesi için de öncelikle madde ile ilişkisini kesmesi, saf ruh kalması, akabinde "var olma" niteliğinden sıyrılması yani "yokluk" mertebesine erişmesi gerekir. 

Yaratılışın temel niteliği olan "düalite" ( ikilik ) kavramı yaratılışın gerçekleşmesi ile birlikte tezahür etmiştir. Zira "Yokluk - Varlık" olarak anılan iki zıt kavram ilahi nizamdaki temel "düalite" unsurlarıdır. Yaratılış planlarının yani varlık safhasının iki temel zıt kavramı ise “Ruh” ve “Madde” kavramlarıdır. "Ünite" kavramı ise sadece Allahü Teala'nın indindeki bir kavram olup, yaratılmış varlıklar bulundukları alemler içinde bu kavramı deneyimlememekle birlikte ruhsal tekamül seviyelerine bağlı olarak ancak çok az seviyede sezgisine ulaşabilmektedirler.  Yaratılmış olan yani "yokluk" safhasından "varlık" safhasına geçmiş her olgu tekamüle ihtiyaç duyar. Dolayısıyla varlıkların temel amacı muhtelif idrak seviyelerinde deneyimleyecekleri muhtelif yaşam döngüleri neticesinde ruhsal tekamüllerini tamamlayarak madde aleminden ruh alemine geçmek ve akabinde de ait oldukları "yokluk" safhasına geri dönebilmektir. Bu "dönüş" kavramı, Kur'an'da "Rab'be dönmek", "Allah'a dönmek" ifadesiyle zikredilmekte ve tekamül seviyesi ne olursa olsun yaratılmış varlıklar tarafından ancak “yok oluş” olarak algılanabilmektedir. Zira “Allah’a dönüş” ifadesinin içeriğinin yaratılmış varlıklar tarafından idraki mümkün değildir.

7/29 Kul emera rabbi bil kisti ve ekimu vucuhekum inde kulli mescidin ved’uhu muhlisine lehud din KEMA BEDEEKUM TEUDUN

( De ki: "Rab’bim bana adaleti emretti. Her mescidde yüzünüzü O’na doğrultun ve dini O’na halis kılarak O’nu çağırın. O SİZİ YARATTIĞI GİBİ DÖNERSİNİZ." )


7/125 Kalu İNNA İLA RABBİNA MUNKALİBUN ( "Kesinlikle BİZ RAB'BİMİZE DÖNECEĞİZ." dediler.  )

11/4 İLELLAHİ MERCİUKUM ve huve ala kulli şey'in kadir ( DÖNÜŞÜNÜZ ALLAH'ADIR. O herşeye gücü yetendir. )

( * ATOM kelimesi de ADEM kelimesi kökündendir. Atomun içini inceleyen bilim insanları “Boşluk” yani “Yokluk” ile karşılaştıklarını bildirmektedirler.

** Ölmek, belirli bir alemdeki / plandaki / boyuttaki bir varlığın o alemdeki varlığının son bulmasını ve başka aleme geçişini ifade eden bir kavram olup, esas itibarıyla ruh, ebedi varlığa, diriliğe sahip bir olgu, bir kelimedir. )


Yukarıda da değinildiği üzere, yaratılmamış olan ancak yaratan ve her şeye kadir tek varlık ise, idraki insan tarafından mümkün olmayan Allahü Teala'dır.

25/3 - Vettehazu min dunihı aliheten la yahlükune şey'en ve hüm yuhlekune ve la yemlikune li enfüsihim darran ve la nef'an ve la yemlikune mevten ve la hayaten ve la nüşura ( Ve bir şey  yaratmamış olan ama kendileri yaratılmış olan, kendileri için ne zarara, ne de faydaya malik olamayan, öldürmeye ve diriltmeye, hayat vermeye ve ölümden sonra diriltmeye malik olamayan, O'ndan başkalarını ilahlar edinirler. )

7/191 - E yüşrikune ma la yahlüku şey'en ve hüm yuhlekun ( O hiçbir şey yaratmayan ve kendileri yaratılmış olanları mı ortak koşuyorlar?  )

"Adem" ( Yokluk ) kelimesi yaratılmış olan ilk insanın ismini temsil etmekle birlikte Kur'an'daki tekrar sayısı olan 25 sayısı itibarıyla da "Yaratılış Döngüsü"'nü sembolize etmektedir. Zira 25 sayısının nümerolojik değeri "Yaratılış Döngüsünün", "Yaratılış Devrelerinin" simgesi olan "7" sayısını vermektedir.

"Adem" kelimesinin ilk kez geçtiği 2/31 kodlu ayetin kodunun nümerolojik değeri yaratıcı Allahü Teala'nın ilahi mühürü olan "6" sayısını içermesi açısından önem arzetmektedir. ( 2+3+1 = "6" )

Ayrıca "Adem" kelimesinin ilk kez geçtiği 2/31 kodlu ayette "23" kelime bulunması da insanın 23 kromozom çiftinden yaratılmış olması açısından dikkat çekicidir. ( Ayet kodunun ilk iki rakamı da 2 ve 3'tür. )

2/31 - Ve (1) alleme (2) ADEM (3) el (4) esmae (5) külle (6) ha (7) sümme (8) arada (9) hüm (10) ala (11) el (12) melaiketi (13) fe (14) kale (15) enbiu (16) nı (17) bi (18) esmai (19) haülai (20) in (21) küntüm (22) sadikın "(23)" ( Ve ADEM’e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere gösterdi. "O halde, eğer doğrular iseniz, bunları bana isimleriyle haber verin." dedi. )

"Adem" kelimesinin son kez geçtiği 36/60 kodlu ayetin kodunun nümerolojik değerinin de, yaratıcı Allahü Teala'nın ilahi mühürü olan "6" sayısını içermesi açısından önem arzetmektedir. ( 3+6+6+0 = 15 ... 1+5 = "6" )

36/60 - E lem a'hed ileyküm ya benı ADEME en la ta'büdüş şeytan innehu leküm adüvvün mübin ( “Şeytana kulluk etmeyin. Kesinlikle o size apaçık düşmandır.” diye size ahdetmedim mi ey ADEMoğulları? )

Allahü Teala, Adem'in kendisinden bir "kelime" ve "ruh" olduğunu aşağıdaki ayetlerde Haberci İsa teşbihiyle bildirmektedir.

4/171 - Ya ehlel kitabi la tağlu fı dıniküm ve la tekulu alellahi illel hakk innemel mesıhu ıysebnü meryeme rasulüllahi ve KELİMETÜH elkaha ila meryeme ve RUHUN minhü fe aminu billahi ve rusülih ve la tekulu selaseh intehu hayran leküm innemellahü ilahün vahid sübhanehu en yekune lehu veled lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve kefa billahi vekıla ( Ey kitap sahipleri, dininizde azgınlık etmeyin ve Allah üzerine gerçek haricindekini söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, kesinlikle Allah' ın resulü, Meryem'e atmış olduğu KELİMESİ ve O’ndan RUHTUR. O halde, Allah’a  ve O’nun resullerine inanın ve üçtür demeyin. Kendi hayrınıza bundan imtina edin, vazgeçin. Kesinlikle ki Allah tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa O’nadır. Vekil olarak Allah kafidir. )

3/59 - İnne mesele ıysa ındellahi ke meseli adem halekahu min türabin sümme kale lehu kün fe yekun ( Kesinlikle İsa’ nın misali Allah’ ın indinde Adem’ in misali gibidir. Onu topraktan yarattı ve sonra ona "Ol." dedi de o oldu. )











Wednesday, November 29, 2017

Cennet ( Gökler ) ve Cehennem ( Yer )

"Cennet" kelimesi "Bahçe" anlamında kullanılmakla birlikte "Örtülü, Gizli, Koruyan" anlamlarını da içermektedir. Cennet kelimesi Kur'an'da, Allah'ın yönlendirmesi sayesinde dünya hayatındaki görevini gereğiyle yerine getiren yani inanan ve iyilikler yapan insanların girmeyi hakedecekleri ortam olarak bildirilmektedir. Evvelki bölümlerde zikredildiği üzere, söz konusu cennet ortamı, madde alemi olan kainatın en alt seviyesinden bir üst seviyeye yani bir üst göke çıkılmasını tanımlamaktadır. Bu noktada Güneş Sistemi içinde maddi varlıkların en tekamül etmişi olan insan, dünya hayatındaki 70,000 yıllık reenkarnasyon döngüsünü tamamlaması sonrasında dünyayı ( Yeri ) terketmekte ve farklı bir maddi varlık halini almak suretiyle yeni döngülerini yaşamak ve yeni görevlerini ifa etmek üzere bir üst sisteme, bir üst göke intikal etmektedir. Bu üst sistem kitapta cennet olarak tanımlanmaktadır. Kur'an'daki "7 Gökler" ifadesi de tekamül döngüsünün 7 aşamasını tanımlar niteliktedir. 

Kur'an'da cennet kavramı tasvirlerine ilişkin aşağıdaki ayetler dikkat çekmektedir. Ayetlerde, "Yemek yemeyen gövdeler", "Acıkmayan, susamayan, sıcağa maruz kalmayan, üşümeyen varlıklar"dan bahseidlmektedir. Bu ifadeler bedensiz Süptil Varlıkları tanımlamaktadır.  

21/8 - Ve ma cealnahüm ceseden la ye'külunet taame ve ma kanu halidın ( Ve onları yemek yemeyen gövdeler, vücutlar kılmadık. Ebedi de değillerdi. )

20/118 - İnne leke en la tecua fıha ve la ta'ra ( Kesinlikle sana orada acıkmaman ve çıplak olmaman vardır. )
20/119 - Ve enneke la tazmeü fıha ve la tadha ( Ve kesinlikle sen orada susamazsın ve sıcakta yanmazsın. )

Bu ayetler, açık bir şekilde farklı bir ortamdaki farklı yaşam formunun tanımlamasını içermektedir. ( Meşhur Roswell olayı akabinde medyaya otopsi görüntüleri yansıyan ve bir tanesiyle medyum aracılığıyla iletişim kurulan dünya dışı varlıkların bedensel özellikleri hatırlanabilir. )

Necm ( Yıldız ) suresinin aşağıdaki ayetlerinde ise cennetin bir yıldız sistemi içinde olduğu belirtilmektedir. Aynı surede Şi'ra'dan da ( Sirius ) bahsedilmesi, tekamül eden insanın farklı bir maddi varlık olarak Sirius yıldız sisteminde yaşamına ve sınav sürecine devam edeceği hususunu gündeme getirmektedir.

53/1 - Ven necmi iza heva ( Ve yıldız aşağı indiğinde.  )
....
....
53/13 - Ve lekad raahu nezleten uhra ( Ve onu başka sefer de inerken görmüştü. )
53/14 - Inde sidratil münteha ( En son varış noktası Sidre' nin indinde. )
53/15 - Indeha CENNETÜL me'va ( Mekan CENNETİ onun indindedir. )

86. sure olan ve "Sabah Yıldızı" anlamını da içeren Tarık suresinde yer alan "Geri dönüşlü gök." kavramı, insanın Yer'deki sınav sürecini tamamlaması sonrasında ait olduğu göklere, üst yıldız sistemine döneceğini, yine aynı surede yer alan "Çatlamalı yer" kavramı ise dünya hayatındaki sınav sürecini tamamlayamamış ve başarısız olmuş insanların tekrar reenkarne olmak suretiyle dünya hayatına devam edeceği ve böylelikle insanlar arasında bir ayrışımın ( Fasl ) gerçekleşeceğini bildirmektedir.

86/11 - Ves semai zatir rec' ( Ve geri dönüşlü gök, )
86/12 - Vel ardı zatis sad' ( Ve çatlamalı yer,  )
86/13 - İnnehu le kavlün fasl ( Kesinlikle o ayrışım sözüdür. )

Zira, "Yerin başka yere dönüşeceğini" bildiren aşağıdaki ayetler de esas itibarıyla Cehennem * adı verilen ortamın dünyanın ( Yerin ) ta kendisi olduğunu bildirir niteliktedir. ( * Cehennem kelimesi Latin kökenli bir kelime olup, Ge ( Vadi ) ve Hinnom ( Kral ismi ) kelimelerinden oluşmuştur. Hinnom Vadisi, büyük ateş yakılmak suretiyle çöplerin imha edildiği yer için kullanılmaktadır. )

14/48 - Yevme tübeddelül erdu ğayral erdı ve semavatü ve berazu lillahil vahıdil kahhar ( O gün yer başka yere dönüşür. Gökler de. Ve tek kahredici Allah için meydana çıkarlar. )
14/49 - Ve teral mücrimıne yevmeizin mükarranıne fil asfad ( Ve o gün suçluları kelepçelerin içinde dururlarken görürsün. )
14/50 - Serabilühüm min katıranin ve tağşa vücuhehümün nar ( Gömlekleri katrandandır ve yüzlerini ateş örter. )

99/1 - İza zülziletil erdu zilzaleha ( Yer zelzelesiyle sarsıldığında. )
99/2 - Ve ahracetil erdu eskaleha ( Ve yer ağırlıklarını çıkardığında. )
99/3 - Ve kalel insanü ma leha ( Ve insan "Ona ne oluyor?" dediğinde. )

Ayrıca Hud suresinin aşağıdaki ayetlerinde Cennet ve Cehennem tanımları yapılmaktadır. Ayetlerde  Ateşin ( Cehennem ) ve Cennetin "Gökler ve Yer daim olduğu sürece" var olacakları bildirilmektedir. Bu bildiriye istinaden, Göklerin Cennet, Ateşin de Yer olduğu anlaşılmaktadır.

11/106 - Fe emmellezine şeku fe fin NARİ lehüm fıha zefırun ve şehik ( O bedbaht olanlar ATEŞİN içindedirler. Onlara orada hıçkırıkla nefes vererek inlemeler ve haykırışlar vardır. )

11/107 - Halidıne fıha MADEMATİS SEMAVATÜ VEL ERDU illa ma şae rabbük inne rabbeke fe'alün li ma yürıd ( Rab’binin dilemesi hariç, GÖKLER VE YER DAİM OLDUĞU SÜRECE onun içinde ebedidirler. Kesinlikle Rab’bin ne isterse yapar. )

11/108 - Ve emmellezine süıdu fe fil CENNETİ halidıne fıha MADEMATİS SEMAVATÜ VEL ERDU illa ma şae rabbük ataen ğayra meczuz ( Ve o mesud olanlar artık CENNETİN içindedirler. Rab’binin dilemesi hariç, GÖKLER VE YER DAİM OLDUĞU SÜRECE  kesintisiz bağış olarak, onun içinde ebedidirler.  )





Monday, November 27, 2017

70 ( 7 ve 10 )

"70" sayısı, ilahi nümerolojide önem arzeden 7 ve 10 sayılarını içeren ve yaratılış döngüsündeki periyodları bildiriyor olması kuvvetle muhtemel olan bir sayıdır. Hatırlanacağı üzere 7 sayısı yaratılış döngüsüne ilişkin periyodu ( devreyi ), 10 sayısı ise yaratıcı Allahü Teala'nın birliğini temsil etmektedir.

"Seb'ıne" ( Yetmiş ) kelimesi Kur'an'da 3 ayette geçmektedir. Söz konusu üç ayet incelendiğinde her ayette "Döngü / Devre" kavramlarına işaret edildiği görülmektedir. 

7/155 - Vahtara musa kavmehu SEB'INE racülen li mıkatina fe lemma ehazethümür racfetü kale rabbi lev şi'te ehlektehüm min kablü ve iyyay e tühliküna bima feales süfehaü minna in hiye illa fitnetük tüdıllü biha men teşaü ve tehdı men teşa' ente veliyyüna fağfir lena verhamna ve ente hayrul ğafirın ( Ve Musa, belirlediğimiz zamanımız için kavminden YETMİŞ erkek seçti. Onları sarsıntı yakaladığında, Musa "Rab’bim, dileseydin onları ve de beni daha önce helak ederdin. Bizi, bizden o akılsızların yaptıklarından dolayı mı helak edeceksin? Kesinlikle o ancak senin sınavındı. Sen onunla dilediğin kimseyi saptırırsın ve dilediğin kimseyi de yönlendirirsin. Sen bizim dostumuzsun. O halde bize af eyle ve bize merhamet et. Sen affedenlerin en hayırlısısın." dedi. )

Ayette "Belirlenen zaman" yani bir vade, devre sonu için 70 adam seçildiği belirtilmektedir. "Seb'ıne" ( Yetmiş ) kelimesinin ilk kez "7." sure olan A'raf suresinde geçmesi de 7 nümerolojisi açısından dikkat çekicidir.

9/80 - İstağfir lehüm ev la testağfir lehüm in testağfir lehüm SEB'INE merraten fe len yağfirallahü lehüm zalike bi ennehüm keferu billahi ve rasulih vallahü la yehdil kavmel fasikın ( Onlara af iste veya onlara af isteme. Onlar için YETMİŞ kere af istesen de Allah onlara af eylemeyecektir. Bu, kesinlikle onların Allah' ı ve resulünü inkar etmelerinden dolayıdır. Allah günahkarlar kavmini yönlendirmez. )

Ayette 70 tekrarlık bir mağfiret zikrinden bahis bulunmaktadır. Bir başka deyişle, 70 zikirden sonra bir devre tamamlanmakta ve bir vukuat tezahür etmektedir. Ayet kodundaki "8" nümerolojisi de ( 9/80 ... 9+8+0 = 17 ... 1+7 = 8 ) döngü ve yeni döngü başlangıcı kavramları açısından dikkat çekmektedir. 

69/31 - Sümmel cehıme salluhu ( Sonra onu cehenneme salın. )
69/32 - Sümme fi silsiletin zer'uha SEB'UNE zira'an feslükuhu ( Sonra ölçüsü YETMİŞ kol uzunluğu olan zincirin içinde, böylece onu sokun. )

Ayette, "uzunluk dilimi" teşbihi vasıtasıyla, cehennemde 70 birimlik bir devre / döngü süresince kalınmasından bahis bulunmaktadır. Hatırlanacağı üzere, evvelki bölümlerde cehennemin esas itibarıyla dünya hayatı olduğu ve dünyada her 70,000 yıllık dönemlerde helak ve yeniden başlayışın vuku bulduğu belirtilmişti. ( Örnek: Nuh tufanı sonucunda yok olduğu tahmin edilen Mu uygarlığından bugüne yaklaşık 70,000 yıl geçmiştir. )

Yedinci surenin ismi olan ve "Yüksek Mevki" olarak tercüme edilen "A'raf" kelimesi, iki devre arasındaki boşluk veya "Spatyom" olarak bilinmektedir. İlmi kaynaklara göre A'raf, maddi alemde vefat deneyimine maruz kalmış ruhların cennet ile cehennem arasında geçici süre bilinçsiz ve ilimsiz olarak tutuldukları ortamdır. Bu çerçevede A'raf, bir döngü sonunda erişilen ortamdır.

7/34 - Ve li külli ümmetin ECEL fe iza cae ecelühüm la yeste'hırune saaten ve la yestakdimun ( Ve her topluluk için VADE vardır. Vadeleri geldiğinde, onu saat olarak erteleyemezler ve öne de alamazlar. )

Ayette yine vade, dönem sonu anlamına gelen "Ecel" kelimesinin yer alması ve ayet kodunda 7 ve 7 ( 3+4 = 7 ) ( İkili Yedi ) nümerolojisi bulunması önem arzetmektedir.

7/46 - Ve beynehüma hıcab ve alel A'RAFİ ricalün ya'rifune küllen bi sımahüm ve nadev ashabel cenneti en selamün aleyküm lem yedhuluha ve hüm yatmeun ( Ve onlar arasında perde vardır. YÜKSEK MEVKİ üzerinde hepsini simalarından tanıyan adamlar vardır. Cennet sahiplerine "Selam üzerinize olsun." diye seslenirler. Henüz oraya girmemişlerdir ve fakat umut etmektedirler. )

"A'raf"'tan ve “Cennet”’ten bahis olan ayetin kod numarasında 70 nümerolojisi bulunmaktadır. 7 ve 10 ( 4+6 = 10 ) 

Ayet kodundaki "8" nümerolojisi de ( 7/46 ... 7+4+6 = 17 ... 1+7 = 8 ) döngü ve yeni döngü başlangıcı kavramları açısından dikkat çekmektedir. 

Ayrıca “Cennet” kelimesinin Kur’an’da ilk kez geçtiği ayetin kodunda ( 2/25 ) “İkili Yedi” kavramı ( 2 ve 2+5 = 7 ) yer almaktadır. Öte yandan ayet numarası da 25 ( 2+5 = 7 ) olup, “7” nümerolojisi içermektedir.

2/25 - Ve beşşirillezıne amenu ve amilus salihati enne lehüm CENNATİN tecrı min tahtihel enhar küllema ruziku minha min semeratin rizkan kalu hazellezi rüzıkna min kablü ve ütu bihı müteşabiha ve lehüm fıha ezvacün mütahheratün ve hüm fıha halidun (Ve o inananları, iyilikler yapanları altlarından nehirler akan bahçelerin kesinlikle onlara olduğu ile müjdele. Onların hepsi oranın meyvelerinden, ürünlerinden rızıklanırlar. "Bunlar o önceden rızıklandırıldıklarımızdır." derler













Sonsuz Sevgi ... Allah Sevgisi

Allahü Teala'nın yaratış sisteminin temelini, insanın henüz tam anlamıyla kavrayamadığı, sınav ve deneyimleme süreçleri sonucunda kavraması ümit edilen ve ruhsal tekamülün esas parametresi olan "Sevgi" kelimesi oluşturmaktadır. Tüm olumlu kavramların ve tesirlerin özünde "Sevgi" kelimesi ve enerjisi bulunmaktadır. "Sevgi" kelimesi, varlıkların üst tekamül planlarına ( frekans, boyut, sistem ) intikal etmelerini sağlayan temel unsurdur.

Kur'an'da "Hubb" ( Sevgi ) kelimesinin, isim olarak "8" kere tekrarlanıyor olması ( frekansının 8 olması ), döngünün, yeni döngü başlangıcının ve nihayetinde sonsuzluğun simgesi olan "8" sayısı ile olan anlamsal ilinti açısından büyük önem arzetmektedir. Bu frekans yapısı, tüm varlıkları ruhsal tekamüle ve sonsuz selamete eriştirecek olan unsurun "Sevgi", "Sonsuz Sevgi" olduğunu bildirmektedir.

                            


Ayrıca Kur'an'da "Hubb" ( Sevgi ) kelimesi, isim halinde ilk kez 2/165 kodlu ayette 14. kelime olarak ve "Hubbillah" ( Allah Sevgisi ) tamlamasıyla geçmektedir. 

2/165 - Ve minen nasi men yettehızü min dunillahi endaden yühıbbunehüm ke HUBBİLLAH vellezine amenu eşeddü hubben lillah ve lev yerallezıne zalemu iz yeravnel azabe ennel kuvvete lillahi cemıan ve ennellahe şedıdül azab ( Ve insanlardan kimi Allah’ tan başkasını eşi benzeri olarak edinir. Onları ALLAH SEVGİSİ gibi severler. O inananların Allah için sevgileri daha şiddetlidir. O zülmedenler azabı gördükleri zaman kuvvetin tümüyle Allah için olduğunu keşke anlasalardı. Allah’ ın azabı kesinlikle şiddetlidir. )

- "Hubbillah" ( Allah Sevgisi ) kavramı Kur'an'da ilk ve son kez 2/165 kodlu ayette geçmektedir.

- Ayet kodunda "İkili Yedi" nümerolojisi bulunmaktadır. ( 2+1+6+5 = 14 ... 2x7 veya 7+7 ) Hatırlanacağı üzere, İkili Yedi kavramı yaratılışı ve yaratılışın döngü periyodunu tanımlamaktadır.

- "Hubbillah" ( Allah Sevgisi ) kavramındaki "Hubb" ( Sevgi ) kelimesi ayetteki 14. kelimedir.  ikili Yedi...

- "Hubbillah" ( Allah Sevgisi ) kavramı Kur'an'da ilk ve son kez geçtiği ayetin, sure numarası (2), ayet numarası (165) ve "Hubb" kelimesini  sıra numarasını (14) oluşturan sayıların toplamı, Allah'ın birliğini simgeleyen "19" sayısını vermektedir. ( 2+1+6+5+1+4 = 19 ... 1+9 = 10 ... 1+0 = "1" )











Sunday, November 26, 2017

Meleklerin Vefat ve Reenkarne Ettirmesi

Dünya hayatında, nefsani arzularını kontrol edemeyip, inanç yolunda gerekenleri yapamayan varlıkların göklerin kapılarından geçmeye ve üst süptil boyutlarda ( alemlerde, planlarda ) süptil varlık olmaya hak kazanamayacakları ve ruhsal tekamül sürecine devam edebilmeleri için reenkarne ( yeniden nesledilme, yeniden et ve kemiğe büründürülerek gönderilme ) edilerek tekra kaba madde alemi olan dünyaya ( cehenneme ) gönderilecekleri evvelki bölümlerde, Nisa 4/56 kodlu ayet vesilesiyle, açıklanmıştı. ( Ayette reenkarnasyon fenomeni "Derilerin başka derilerle değiştirilmesi" kavramı ile bildirilmektedir.

4/56 - İnnellezine keferu bi ayatina sevfe nuslıhim nara küllema nedıcet cüludühüm beddelnahüm cüluden ğayraha li yezukul azab innellahe kane azızen hakıma ( O ayetlerimizi inkar edenleri, yakında onları kesinlikle ateşe yaslarız. Derileri her piştiğinde azabı tatmaları için, onları deri olarak başkalarıyla değiştireceğiz. Kesinlikle Allah yücedir hakimdir. )

Yeni döngünün başlangıcı addedilebilecek söz konusu reenkarnasyon süreci "Vefat Ettirme" aşamasıyla başlamaktadır. Vefat ettirme işleminin ise "Melekler" kanalıyla icra edildiği Enfal suresinin 8/12 ve 8/50 kodlu ayetlerinde bildirilmektedir.

8/12 - İz yuhıy rabbü ke ila el melaiketi ennı mea küm fe sebbitü ellezıne amenu se ülkıy fı kulubi ellezıne keferu er ru'be fe adribu fevka el a'nakı ve adribu min hüm külle benan ( Zamanında Rab’bin meleklere "Kesinlikle ben sizinle birlikteyim. İnananlara sebat verin. İnkarcıların kalplerine korku atacağım. O halde boyunlarının üstüne vurun ve onların tüm parmaklarına vurun." diye vahyediyordu. )

8/50 - Ve lev tera iz yeteveffellezine keferul melaiketü yadribune vücuhehüm ve edbarahüm ve zuku azabel harık ( Ve şayet melekler o inkarcıların yüzlerine ve sırtlarına vurarak ve "Yakıcı azabı tadın." diyerek vefat ettirirken görseydin. )

Ayetlerdeki, "Melek" ve "Döngü" kavramlarının nümerolojik simgesi olan "8" sayısı dikkat çekmektedir. 

- Enfal suresi "8". suredir.
- 8/12 ve 8/50 kodlu ayetlerin ayet numaralarının toplamı ve nümerolojik toplamı "8" sayısını vermektedir. ( 1+2+5+0 = "8" veya 12+5 = 17 ... 1+7 = "8" )
- Konunun, 8. sure olan Enfal suresinin iki ayetinde geçmesi de Melek kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi ve simgesi olan "88" sayısı açısından dikkat çekicidir.



Friday, November 24, 2017

Ruhsal Tekamül Döngüsü

Allahü Teala'nın singülarite ( vahdet, ünite, teklik ) ortamında, O'nun sonsuz nimeti olan "Kelimeyle" başlayan yaratılış ( var oluş ) süreci, akabinde düalitenin temel öğeleri olan ruh ve madde alemlerinin oluşturulmasıyla devam etmiştir. Söz konusu iki alem içiçe olmayıp birbirlerinden tamamen ayrıdırlar. "Kelime" tesiri altındaki bilinç sahibi ruh, tekamülü için gerekli madde deneyimini yaşamak amacıyla yine "kelime" tesiri altındaki bilinçsiz maddeye ihtiyaç duymaktadır. Dolayısıyla, 7 gökten oluşan ve madde alemi olan kainat ( evren, gökler ) içinde "Bilinçli Varlık"tan söz edilebilmesi için ruhun tesiri altına girmiş maddenin mevcudiyeti esastır. "Kelime" ve "Ruh" ilişkisini 4/171 kodlu ayette Haberci İsa'dan bahisle bildiren "Meryem oğlu İsa Mesih, kesinlikle Allah' ın resulü, Meryem'e atmış olduğu kelimesi ve O’ndan ruhtur." bölümü önem arzetmektedir.

Bu çerçevede İnsan, kendisine tesir eden ruhun yönlendirmesiyle yaşam adı verilen sınav sürecini deneyimleyen bilinçli maddi bir varlıktır. Kainat olarak adlandırılan madde aleminin farklı seviyelerinde bir çok yıldız sistemleri yer almakta olup, bu sistemlerde madde deneyimi yaşamakta olan birçok varlık türü bulunmaktadır. 

Ruh tesiri altında olan ve "İnsan" adı verilen maddi varlık, Güneş sistemindeki madde aleminin son basamağında bulunmaktadır.  Diğer sistemlerde ise ona muadil farklı bedenlenmeler mevcuttur. Evvelki bölümlerde izah edildiği üzere, tekrar reenkarne olmayacak şekilde ölen, dolayısıyla tekrar dünya hayatı ( cehennem ) deneyimine maruz bırakılmayacak olan bir insan "Göklerin kapıları" olarak tanımlanan aşamadan geçmek suretiyle bir üst sistemde, bir üst realitede ( üst frekans / üst boyut ) farklı bir maddi bir yaşam formu olarak, farklı görevler ifa etmek ve farklı sorumluluklar almak suretiyle tekamül sürecine devam edecektir. 

Bir başka deyişle, bir insan reenkarne olmayacak şekilde öldükten sonra yine bir üst realitede ( 7 göklerin bir başka seviyesinde ) farklı bir madde formundaki bir başka varlık olarak asli varlığı olan ruhunun tekamülüne devam edecektir. Bu noktada, tekamülün sonsuz bir döngü olduğu düşünüldüğünde, tekamül sürecinin madde alemi olan 7 göklü kainatta seviye atlaya atlaya, farklı maddi formlar ala ala ilerleyeceği ortaya çıkmaktadır. Bu süreç, ruh artık hiç bir madde varyetesine ihtiyaç duymayan tam tekamül etmiş saf ruh kalana kadar devam edecektir. Saf ruh olgusu ise 7 seviyeli madde alemi olan kainat ile ilişiğini kesmiş ve ait olduğu cennet adı verilen frekansa ( boyuta, realiteye ) intikal etmiş varlıktır.

Aşağıda yer alan ayetler farklı yaratılış döngüleri kavramı açısından konuya ışık tutmaktadır.

56/60 - Nahnü kadderna beynekümül mevte ve ma nahnü bi mesbukın ( Aranızda ölümü biz takdir edip ölçülendirdik. Önüne geçilebilecek olanlar değiliz. )

56/61 - Ala en nubeddile emsaleküm ve nunşieküm fi ma la ta'lemun ( Misallerinizi değiştirmemize ve sizi o bilmediğinizle inşa etmemize.  )

14/19 - E lem tera ennellahe halekas semavati vel erda bil hakk in yeşe' yüzhibküm ve ye'ti bi halkın cedid ( Görmez misiniz ki, kesinlikle Allah gökleri ve yeri gerçekten yarattı. Eğer dilerse sizi giderir ve yeni yaratış getirir. )

Yaratılış döngüsünün "Gökler ve Yer var olduğu sürece devam edeceği." yani madde alemi var olduğu müddetçe cennet ve cehennem kavramlarının da var olacağı Hud suresinin ilgili ayetlerinde bildirilmektedir.

11/106 - Fe emmellezine şeku fe fin nari lehüm fıha zefırun ve şehik ( O bedbaht olanlar ateşin içindedirler. Onlara orada hıçkırıkla nefes vererek inlemeler ve haykırışlar vardır. )

11/107 - Halidıne fıha madametis semavatü vel erdu illa ma şae rabbük inne rabbeke fe'alün li ma yürıd ( Rab’binin dilemesi hariç, gökler ve yer daimi olduğu sürece onun içinde ebedidirler. Kesinlikle Rab’bin ne isterse yapar. )

11/108 - Ve emmellezine süıdu fe fil cenneti halidıne fıha madametis semavatü vel erdu illa ma şae rabbük ataen ğayra meczuz ( Ve o mesud olanlar artık cennetin içindedirler. Rab’binin dilemesi hariç, gökler ve yer daim olduğu sürece, kesintisiz bağış olarak, onun içinde ebedidirler.  )

Dünya hayatında, "İnsan" ismi altındaki madde deneyimini başarıyla tamamlayan varlıkların göklerin kapılarından geçerek üst realitelere ( üst frekans, üst gök seviyesi ) geçecekleri, başarısız olanların ise yerde kalacakları hatta yerin alt seviyelerine inecekleri ve böylelikle insanlar arasında bir ayrışımın gerçekleşeceği Tarık suresinin ilgili ayetlerinde bildirilmektedir.

86/11 - Ves semai zatir rec' ( Ve geri dönüşlü gök, )
86/12 - Vel ardı zatis sad' ( Ve çatlamalı yer,  )
86/13 - İnnehu le kavlün fasl ( Kesinlikle o ayrışım sözüdür. )

Tarık suresinin sıra numarası 86 olup, "İkili Yedi" nümerolojisi içermektedir. ( 8+6 = 14 ... 2x7 veya 7+7 )

Dünya hayatı deneyimini tamamlayamamış olan varlıkların, reenkarne olarak dünya hayatı ( cehennemi ) deneyimini tekrar yaşayacakları Nahl suresinin aşağıdaki ayetinde "Ömrün en rezil dönemine geri döndürülmek." ifadesiyle bildirilmektedir.

16/70 - Vallahü halekaküm sümme yeteveffaküm ve minküm men yüraddü ila erzelil umuri li keyla ya'leme ba'de ılmin şey'a innellahe alimün kadır ( Ve Allah sizi yarattı. Sonra sizi vefat ettirir. Sizden kimileri, ilimden sonra eşyayı aynısı gibi bilmesin diye ömrün en rezil dönemine erdirilir, döndürülür. Kesinlikle Allah bilendir gücü yetendir. )

İnsanın yaratılışı ve tekamül döngüsünü, 7 ve 8 nümerolojisi içerecek şekilde betimleyen İnsan suresi 76. sure olup, 31 ayet içermektedir. Surenin ilk ayeti olan 76/1 kodlu ayetin kod numarasının nümerolojik değeri 14 olup, bu ayette İkili Yedi kavramı zikredilmektedir.

76/1 - Hel eta alel insani hıynün mined dehri lem yekun şey'en mezkura ( ( İnsana uzun zamandan hatırlanacak bir şey olmadığı zaman gelmedi mi? )

76/12 - Ve cezahüm bima saberu cenneten ve hariren ( Ve o sabırlarından dolayı onların karşılığı cennettir ve ipektir. ) 

Ayette inanan ve sabreden kulların sınav döngüsünü başarıyla tamamlamaları durmunda cennet yaşamına nail olacakları bildirilmektedir.  Ayet kodunun nümerolojik değeri döngü sonunu simgeleyen "7" sayısı olmaktadır. ( 7+6+1+2 = 16 ... 1+6 = 7 )

76/13 - Muttekiine fiha alel eraiki la yerevne fiha şemsen ve la zemheriren ( Orada, koltuklar üzerinde yaslanıp otururlar. Orada ne Güneş’i, ne de şiddetli soğuğu görmezler. )

Ayette cennet olarak tanımlanan ortamda "Güneş'in olmayacağı" bildirilmektedir. Yani bu ortam Güneş Sistemi dışında bir ortam olacaktır. Ayet kodunun nümerolojik değeri döngüyü ve yeni döngü başlangıcını simgeleyen "8" sayısı olmaktadır. ( 7+6+1+3 = 17 ... 1+7 = 8 )

76. surede 31 ayet olması da "8" nümerolojisi açısından önem arzetmektedir. 76/31 ... 7+6+3+1 = "8"















Thursday, November 23, 2017

Parmak Uçları ( Enamile )

Bilimsel kaynaklar insanın parmak izi şekil paternlerinin "3" kategoriye ayrıldığını belirtmektedir.

1- Loops ( Yuvarlak ve kendi içinde döngüsel )
2- Whorls ( Spiral ve dairesel )
3- Arches ( Yaysal )
                              


Parmak izi, parmağın uç bölümünde yer almaktadır. "Parmak Ucu" kelimesinin Arapça karşılığı "Enmele" olup, bu kelime çoğul halde ( Enamile ) olmak üzere Al'i İmran suresinin 3/119 kodlu ayetinde 30. kelime olarak geçmektedir.

"3"/119 - Ha (1) entüm (2) ülai (3) tühıbbune (4) hüm (5) ve (6) la (7) yühıbbune (8) küm (9) ve (10) tü'minune (11) bi (12) el (13) kitabi (14) külli (15) h (16) ve (17) iza (18) leku (19) küm (20) kalu (21) amenna (22) ve (23) iza (24) halev (25) addu (26) aley (27) küm (28) el (29) ENAMİLE (30) min (31) el (32) ğayz (33) kul (34) mutu (35) bi (36) ğayzı (37) küm (38) inne (39) allahe (40) alimün (41) bi (42) zati (43) es (44) sudur (45) ( Ha sizler öylesiniz ki, kitabın hepsine inanmanıza rağmen onları seversiniz de onlar sizi sevmezler. Size rastladıklarında, "İnandık." derler. Yalnız kaldıklarında ise, kinden, öfkeden üzerinize parmak uçlarını ısırırlar. De ki: "Kininizle, öfkenizle ölün." Kesinlikle Allah göğüslerin sahip olduğunu bilendir. )

- "Enamile" ( Parmak Uçları ) kelimesinin ilk ve son kez geçtiği surenin numarası "3"'tür.
- "Enamile" ( Parmak Uçları ) kelimesinin ayetteki kelime sıra numarası 30'dur. ( 3+0 = "3" )






Wednesday, November 22, 2017

70 Kere af dilesen de...

Tesirlerin sonucu olarak son bölümlerde "döngü / devir / periyod" kavramları çerçevesinde yoğunlaşan "7", "İkili Yedi" ve "8" olgularına ilişkin analizler kapsamına dahil olabilecek bir başka husus da "70" sayısındaki ilahi bilgidir. Hatırlanacağı üzere, son olarak dünya hayatındaki ( cehennem ) döngünün 70,000 yıllık periyodlardan oluştuğu yorumu yapılmış ve Mu Uygarlığı'ndan günümüze kadar yaklaşık 70,000 yıllık bir sürenin geçtiğinin kaynaklarda yer aldığı belirtilmişti.

Bu çerçevede 70 sayısının, "döngü" kavramının bir başka sembolik tezahürü olması kuvvetle muhtemeldir. Tevbe suresini  9/80 kodlu ayetinde şöyle bildirilmektedir.

9/80 - İstağfir (1) lehüm (2) ev (3) la (4) testağfir (5) lehüm (6) in (7) testağfir (8) lehüm (9) SEB'INE (10) MERRATEN (11) fe (12) len (13) yağfir (14) allahü (15) lehüm (16) zalike (17) bi (18) enne (19) hüm (20) keferu (21) bi (22) allahi (23) ve (24) rasuli (25) h (26) ve (27) allahü (28) la (29) yehdi (30) el (31) kavm (32) el (33) fasikın (34) ( Onlara af iste veya onlara af isteme. Onlar için YETMİŞ KERE af istesen de Allah onlara af eylemeyecektir. Bu, kesinlikle onların Allah' ı ve resulünü inkar etmelerinden dolayıdır. Allah günahkarlar kavmini yönlendirmez. )

Ayette "70" tekrar veya "70" birimlik bir periyod sonunda bir değişim olması beklentisinden bahsedilmektedir. Bir başka deyişle "70" kere "Mağfiret" zikri yapılması neticesinde Allahü Teala'nın "Mağfiret" nimetine erişilebileceği beklentisi tasvir edilmektedir.

Ayette öncelikle bir şeyin sadece ve sadece Allahü Teala'nın istemesi sonucunda gerçekleşebileceği vurgulanmaktadır. Yani ister 70 ister 70,000 kere zikir yapılsın Allah istemediği ve izin vermediği müddetçe herhangi bir değişiklik oluşması mümkün değildir. Zira, ayetteki "Seb'ıne" ( Yetmiş ) kelimesinin sıra numarasının "10" ( İlahi mühür ) olması da bu hususu teyid etmektedir. Ancak, aynı zamanda "70" sayısının, kelime zikrine dayalı oluşum / değişim açısından bir döngü olduğu ve Allahü Teala'nın rızası durumunda değişimin tezahür etmesinin mümkün olabileceği de bildirilmektedir.

Ayette verilen bir diğer mesaj ise "70" sayısının döngü kavramını sembolize eden "7" kaynaklı bir başka ilahi sayı olduğudur.

Ayetin kod numarasını ( 9/80 ) oluşturan sayıların toplamı ise döngü ve yeni döngü başlangıcını sembolize eden "8" sayısını vermektedir. ( 9+8+0 = 17 ... 1+7 = "8" )

Ayetin 34 kelimeden müteşekkil olması da "7" ( 3+4 = 7 ) nümerolojisi açısından ayrıca önem arzetmektedir.

"7" sayısının Kur'an'da 31 kere tekrarlanıyor olması ile Allah kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi olan 2701 sayısının nümerolojik değeri arasında da ilişki bulunmaktadır. Zira ;

7 x 31 = 217 ... Bu sayı 2701 sayısındaki rakamlardan oluşmakta ve nümerolojik değer olarak "10" sayısını vermektedir. ( 2+1+7 = 10 )









Aldatıcı Dünya Hayatı ( Cehennem ), Reenkarnasyon Döngüsü ve Vazifeli Varlıklar

İnsanın yolculuğu ve amacı bir daha reenkarne olmayacak şekilde ölme liyakatına haiz olabilmek, böylelikle nihai ölüm liyakatine haiz olmuşlara açılacak gökteki kapıdan geçebilmek ve ahirette ( öte alemde ) birer Vazifeli Varlık olabilme mertebesine erişmektir.  Tekamül etmiş ruh yani Vazifeli Varlık safhasına ermiş ve bu sorumluluğu yüklenmeye layık görülmüş varlığın temel sorumluluğu henüz bir daha reenkarne olmayacak şekilde ölme liyakatine erişememiş ve Dünya'da ( Cehennem'de ) sürekli olarak reenkarne olmak durumunda olan insanlara, evvelce kendisine yapıldığı gibi, Allah'ın himayesinde ilmi rehberlik edebilmek ve sonsuz döngüden oluşan süreçte insanlığın tekamülüne tekrar tekrar yardımcı olmaktır. Vazifeli Varlıkların Melekler olup olmadığı net olmamakla birlikte, bedenli insan niteliğini terkedecek ve ruh niteliği kazanacak olan varlıkların meleke veya farklı bir varlığa dönüşüyor olması kuvvetle muhtemeldir. Bu hususa ilişkin olarak 56/60-61 kodlu ayette bilgi bulunmakta gibidir.

56/60 - Nahnü kadderna beynekümül mevte ve ma nahnü bi mesbukın ( Aranızda ölümü biz takdir edip ölçülendirdik. Önüne geçilebilecek olanlar değiliz. )

56/61 - Ala en nubeddile emsaleküm ve nunşieküm fi ma la ta'lemun ( Misallerinizi değiştirmemize ve sizi o bilmediğinizle inşa etmemize.  )

Nihai ölüme yani dirilme nimetine nail olan ruhların Vazifeli Varlık olarak yaşamlarına devam ettiklerine ilişkin bilgi ise Al'i İmran suresinin 3/170 kodlu ayetinde bildirilmektedir.

"3/169" - Ve la tahsebennellezine kutilu fı sebılillahi emvate bel ahyaün ınde rabbihim yürzekun ( Ve kesinlikle o Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Bilakis diridirler, Rab’lerinin indinde rızıklanırlar. )

Ayet kodundaki "19" nümerolojisi dikkat çekmektedir. ( 3+1+6+9 = 19 ... 1+9 = "10" )

Ayrıca ayetteki "Emvat" ( Ölüler ) kelimesinin sıra numarasının "10" olması da ilahi mühür sayısı açısından önem arzetmektedir. )

3/170 - Ferihıne bima atahümüllahü min fadlihı ve yestebşirune billezıne lem yelhaku bihim min halfihım en la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun ( Allah’ ın onlara üstünlüğünden lütfundan verdiklerinden dolayı sevinirler. O arkalarında kalıp onlara katılamamış olanlara, üzerlerine korku olmadığını, hüzünlenmeyeceklerini müjdelemeyi isterler. )

Bir sonraki ayette de nihai ölüme yani dirilişe nail olmuş ruhların geride ( dünya hayatı / cehennem ) geride kalanlara Allah'ın izniyle bilgi aktarma ve rehberlik etme istekleri bildirilmektedir.

Nahl suresinin aşağıdaki ayetlerinde de kainat realitesinde ( gökler, evren ) vazifelendirilmiş varlıklardan ( Vazifeli Varlık ) bahsedilmektedir.

"16/49" - Ve (1) li (2) allahi (3) yescüdü (4) ma (5) fi (6) es (7) semavati (8) ve (9) ma (10) fi (11) el (12) erdı (13) min (14) dabbetin (15) ve (16) el (17) melaiketüe (18) hüm (19) la (20) yestekbirun "(21)" ( Ve debelenenlerden o göklerdekiler ve o yerdekiler ve melekler Allah için yere kapanırlar. Onlar kibirlenmezler. )

16/50 - Yehafune rabbehüm min fevkıhim ve yef'alune ma yü'merun ( Onların üzerinde olan Rab’lerinden korkarlar ve o emrolunduklarını yaparlar. )

Ayet kodunda ( 16/49 ) "7" ( 1+6 = 7 ) ve "İkili Yedi" ( 49 ... 7x7 ) nümerolojisi bulunmaktadır. Ayrıca 16/49 kodlu ayette "21" kelime bulunması "Ruh" kavramına işaret edilmekte olduğunun delili niteliğindedir.

İlahi kaynaklarda kıyamet alametlerinden birininde " Ölmeyi temenni etmek." olduğu yer alır. Zira, liyakata haiz inanan ve samimi kullar ölümü mutlu ve huzurlu bir hayata geçiş aşaması olarak addederler. Bu nedenle inkarcıların son dönemde "ölmeyi temenni edecekleri" ancak bu aşamaya nail olamayacakları ayetlerde bildirmektedir. ( Ölüp göklerin kapılarından geçerek ahirete intikal etmek ile reenkarne olup dünya hayatına ( cehennem ) geri döndürülmek arasında nüans bulunmaktadır. )

2/94 - Kul in kanet lekümüd darul ahıratü indellahi halisaten min dunin nasi fe TEMENNEYÜL MEVTE mevte in küntüm sadikın ( De ki: "Eğer Allah' ın indinde, ahiret yurdu insanların dışında size halis kılınmışsa, o halde, eğer doğrularsanız ÖLMEYİ TEMENNİ EDİN" )

25/13 - Ve iza ülku minha mekanen dayyikan mükarranıne DEAV HÜNALİKE SÜBURA ( Ve oradan, bağlanmış olarak dar mekana atıldıklarında, ORADA ÖLÜMÜ ÇAĞIRIRLAR. )

25/14 - La ted'ul yevme süburan vahıden ved'u SÜBURAN KESIRA ( Bugün tek ölümü çağırmayın, bugün ÇOK ÖLÜMÜ * çağırın. )

20/74 - İnnehu men ye'ti rabbehu mücrimen fe inne lehu cehennem la yemutü fıha ve la yahya ( Kesinlikle o Rab’bine suçlu olarak gelen kimse, artık cehennem kesinlikle onadır. Onun içinde ölmez ve dirilmez. ) ( Ayette gerçek ölüm yani bir daha reenkarne olmayacak şekilde ölümden bahsedilmektedir. )

84/10 - Ve emma men utiye kitabehu verae zahirihi ( Ve ama o kitabı sırtının arkasından verilen. )
84/11 - Fe sevfe yed'u suburen ( Artık yakında ölümü çağırır. )

Ayette, "çok ölümü çağırın" ifadesiyle sürekli olarak reenkarne olmak üzere ölmeyi çağırın mesajı bulunmaktadır.

Dünya hayatının aldatıcı olduğu muhtelif ayetlerde defaatle bildirilmektedir. Zira Dünya hayatı esas itibarıyla idrakten yoksun, materyelist ve satanist inkarcıların farkedemedikleri cehennemdir. Ve  inkarcılar cehennemde olduklarını farkettiklerinde çok geç olacaktır. Bu nedenle ölüp çıkmayı dileseler de belirli bir döngü tamamlanana kadar cehennemden yani Dünya'dan çıkamayacaklardır. ( Basit bir yaklaşımla, cennetten kovulan Adem’in nereye gidebileceği düşünüldüğünde cehennem doğrudan akla gelmektedir. )

45/35 - Zaliküm bi ennekümüttehaztüm ayatıllahi hüzüven ve ğarratkümül hayatüd dünya fel yevme la yuhracune minha ve la hüm yüsta'tebun ( Bu, kesinlikle Allah' ın ayetlerini alay edinmenizdendir. Sizi dünya hayatı aldattı. Artık bugün oradan çıkamazlar. Onların özürleri de istenmez. )

Bir döngünün sonu olan Mu uygarlığı döneminden bu yana 70,000 yıllık bir sürenin geçtiği bilinmektedir. Bu durum, cehennem deneyiminin 70,000 yıllık periyodlarda ( dögülerde ) reenkarnasyon aracılığıyla tekrarlandığı düşüncesini oluşturmaktadır. 

http://www.thewisemag.com/mystery/mu-civilization-and-naacals/
https://atlantisjavasea.com/2017/03/05/lemuria-and-mu/

Zira Hakka suresinin 69/31 kodlu ayetinde şöyle bildirilmektedir.

69/31 - Sümmel CEHIME salluhu ( Sonra onu CEHENNEME salın. )
69/32 - Sümme fi silsiletin zer'uha SEB'UNE zira'an feslükuhu ( Sonra ölçüsü YETMİŞ kol uzunluğu olan zincirin içinde, böylece onu sokun. )

"70 kol uzunluğu" esas itibarıyla bir teşbih olup, reenkarnasyona dayalı 70,000 yıllık dünya hayatı ( cehennem ) döngüsünü mü simgelemektedir? Dünya hayatında her yeniden bedenlenme ( reenkarnasyon ) için insan ömrü olan 100 yıllık periyod baz alınsa toplamda 700 adet seviyesinde bedenlenme ( reenkarnasyon ) gerçekleştiği düşünülebilir.

Nisa suresinin 4/56 kodlu ayetinde ise şöyle bildirilmektedir.

4/56 - İnnellezine keferu bi ayatina sevfe nuslıhim nara KÜLLEMA NEDICET CÜLUDÜHÜM BEDDELNAHÜM CÜLUDEN ĞAYRAHA li yezukul azab innellahe kane azızen hakıma ( O ayetlerimizi inkar edenleri, yakında onları kesinlikle ateşe yaslarız. DERİLERİ HER PİŞTİĞİNDE azabı tatmaları için, onları DERİ OLARAK BAŞKALARIYLA DEĞİŞTİRECEĞİZ. Kesinlikle Allah yücedir hakimdir.

Derilerin değişmesi = Reenkarnasyon

"Karn" kelimesi "Et, Nesil" anlamına da gelmekte olup Batı dillerinde "Et" anlamına gelen "Carn" veya "Charne" kelimelerine de kök teşkil etmektedir.

Allahü Teala'nın "yaratışı başlatıp döndürmesine" ilişkin ayetlerde reenkarnasyon döngüsünü tasvir eder niteliktedir.

30/11 - Allahü yebdeül halka sümme yüıydühu sümme ileyhi türceun ( Allah yaratışı ortaya çıkarıp başlatır. Sonra onu tekrarlayıp döndürür. Sonra O'na döndürülürsünüz. )

30/27 - Ve hüvellezi yebdeül halka sümme yüıydühu ve hüve ehvenü aleyh ve lehül meselül a'la fis semavati vel ard ve hüvel azızül hakım ( Ve yaratışı ortaya çıkarıp başlatan sonra onu tekrarlayıp döndüren O’dur. O O’na olağandır. Göklerde ve yerde en yüksek misaller O'nadır. O yücedir hakimdir.  )

Öte yandan, farklı bedenlenme döngülerinde farklı ömür süreleri olduğu da Yasin suresinin 68. ayetinde bildirilmektedir. Örneğin bir bedenlenmesinde 5 yıllık bir deneyim sonrasında ölen bir insan bir sonraki bedenlenmesinde 80 yıl gibi bir deneyim süresine ( ömür ) sahip olabilecektir.


36/68 - Ve men nüammirhü nünekkishü fil halk e fe la ya'kılun (Ve kime uzun ömür verirsek, onu yaratılışta tersine çeviririz. O halde akıl etmezler mi? )


Yer’deki ( dünyadaki ) renkarnasyon döngüsünden bahseden bir başka ayet ise Taha suresinin 55. ayetidir.

20/53 - Ellezi ceale lekümül erda mehden ve selek leküm fıha sübülen ve enzele mines semai maa fe ahracna bihı ezvacen min nebatin şetta (Size yeri beşik kılan ve onun içinde size yollar açan ve gökten su indiren O'dur. Böylece biz de onunla farklı farklı, çeşitli bitkilerden eşler çıkardık. )

20/54 - Külu ver'av en'ameküm inne fı zalike le ayatin li ülin nüha (Yiyin ve hayvanlarınızı otlatın. Kesinlikle bunda akıl sahipleri için ayetler vardır. )


20/55 - Minha halaknaküm ve fıha nüıydüküm ve minha nuhricüküm taraten uhra (Sizi ondan yarattık ve sizi ona döndüreceğiz. Sizi başka sefer de ondan çıkaracağız. )


Reenkarnasyon yani yeniden bedenlenerek dünya hayatını tekrar etme fenomenine bir başka örnek de Hacc suresinin 5. ayetidir. Ayette reenkarne edilip ( yeniden bedenlendirilip ) dünyaya gönderilen varlığın, kuru yerin su ile yaşama kavuştuğuna şahitliğinden bahsedilmektedir.

22/5 - Ya eyyühen nasü in küntüm fı raybin minel ba'si fe inna halaknaküm min türabin sümme min nutfetin sümme min alekatin sümme min mudğatin muhallekatin ve ğayri muhallekatin li nübeyyine leküm ve nükirru fil erhami ma neşaü ila ecelin müsemmen sümme nuhricüküm tıflen sümme li teblüğu eşüddeküm ve minküm men yüteveffa ve minküm men yüraddü ila erzelil umüri li keyla ya'leme min ba'di ilmin şey'a ve teral erda hamideten fe iza enzelna aleyhel ma ehtezzet ve rabet ve enbetet min külli zevcin behıc (Ey insanlar, eğer dirilmeden şüphe içinde iseniz, size açıklamak için, kesinlikle biz sizi topraktan, sonra su damlasından, sonra asılı duran kan pıhtısından, sonra belli olan belli olmayan et parçasından yarattık. Dilediğimiz şekilde belirli vadeye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi çocuk olarak çıkarırız. Sonra olgunluğa erişmeniz için sizden kimi vefat ettirilir ve sizden kimi ise, ilimden sonra hiçbir şey bilmemesi için, ömrünün en rezil dönemine erdirilir, döndürülür. Yeri sönmüş kuru görürsün de biz onun üzerine su indirdiğimizde titreşir, hareketlenir ve kabarır. Her güzel eşten bitirip yetiştirir. )



Hizalanma

Bilindiği üzere, Maya takvimindeki son gün olan 21.12.2012* tarihi Güneş sisteminin, ait olduğu Samanyolu Galaksisi'nin ekseniyle hizalanmasını yani "Kozmik Hizalanma"'yı ( Kuantum Sıçraması ) belirten tarihtir. Bu kozmik fenomen sonrasında bir portal açılmış, farklı ve yeni bir döngü başlamıştır. Bu döngü Yevmel Kıyameh ( Ayağa Kalkış Günü ) olarak da isimlendirilen ve 70,000 yıllık büyük döngünün kapanışı olan süreçtir. ( * 21.12.2012 tarihini oluşturan rakamların toplamı, farklı boyuta geçiş portalının sembolü olan 11 sayısını vermektedir. )

Kozmik hizalanmayı müteakip insanların algı ve bilinç seviyelerinde de bir yükseliş, bir kuantum sıçraması, oluşmuştur. "Hizalanma" kavramı, insanlar arasındaki bilinç ve algı farklılıkların azalmaya başlaması, bilinç ve algının eş seviyeye gelme süreci olarak tanımlanabilir. Kur'an'da "Gün" olarak tanımlanan bu süreçte, bir ayrışım da ( Yevmel Fasl / Ayrışım Günü ) yaşanmakta olup, "İyilerin" ve "Kötülerin" algıları ve bilinçleri bir üst seviyeye yükselerek kendi aralarında eş seviyeye gelmektedir. Böylelikle, insanlar arasında çok net bir ayrışım oluşmakta, farklı iki yolda düşünsel olarak hizalanan insanlar ortaya çıkmakta, iyi olan daha iyi, kötü olan daha kötü olmaktadır.

"Hizalanma / Hizarlanırlar" kavramı Kur'an'da ilk olarak 27. sure olan Neml suresinin 17. ve 83. ayetlerinde "Yuzeun" fiiliyle tezahür etmektedir. 

27/17 - Ve (1) huşira (2) li (3) süleymane (4) cünudü (5) hu (6) min (7) el (8) cinni (9) ve (10) el (11) insi (12) ve (13) et (14) tayri (15) fe (16) hüm (17) YUZEUN (18) ( Ve cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan orduları, askerleri Süleyman için toplandı. Artık onlar düzenlenip hizalanıyorlardı. )

27/83 - Ve (1) yevme (2) nahşüru (3) min (4) külli (5) ümmetin (6) FEVCEN (7) min (8) men (9) yükezzibü (10) bi (11) ayati (12) na (13) fe (14) hüm (15) YUZEUN (16) ( Ve o gün her topluluktan, ayetlerimizi yalanlayanlardan bir bölük toplarız. Artık onlar hizalanırlar. )

Bu ayetlerde, "İyiler" ( Süleyman'ın yardımcıları ) ve "Kötüler" ( Ayetleri yalanlayanlar ) olmak üzere ve teşbihi olarak iki farklı gruptan, bölükten ( Fevc ) bahsedilmektedir. 

- Sure numarasının "27" olması "İkili Yedi" kavramı açısından dikkat çekmektedir. İkili Yedi yaratılış sistemindeki ikilik sistemi simgelemesi açısından önem arzetmektedir.

- 27/83 kodlu ayetteki "Fevc" ( Bölük ) kelimesi "7." kelimedir.

- Ayetlerdeki kelime adetlerini gösteren sayıların nümerolojik toplamı "7" sayısını vermektedir. ( 1+8+1+6 = 16 ... 1+6 = 7 )

- Ayet kodlarını oluşturan sayıların ( 17 ve 83 ) toplamının nümerolojik değeri, Allahü Teala'nın birliğini temsil eden "1" sayısını vermektedir. ( 1+7+8+3 = 19 ... 1+9 = 10 ... 1+0 = "1" )









Allah zulmetmez. İnsan kendisine zulmeder.

"Tek Nefis" kavramına ilişkin bölümde de değinildiği üzere, "Zulüm" insanın kendisine verdiği zarardan öte bir anlam taşımamaktadır. Zira, bir insanın diğer bir insana zulmetmesi, Ortak Bilinç ve Tek Benlik ( Nefis ) kavramları çerçevesinde, kendisine zulmetmesinden ibarettir.

Allahü Teala, kendisinin zulmetmediğini isnanların kendilerine zulmettiklerini "8" ayette açıklamaktadır. "8" sayısının tezahürü "Zulüm" olgusunun insanın kendi kendine, kendi içinde ve sürekli olarak kendisine zarar vererek döndürdüğü bir "Kapalı Devre / Döngü" hatta "Kısır Döngü" olmasını simgelemesi açısından dikkat çekicidir. ( "8" sayısı döngünün ve yeni döngü başlangıcının sembolüdür. )

3/117 - Meselü ma yünfikune fı hazihil hayatid dünya ke meseli rıhın fıha sırrun esebet harse kavmin zalemu enfüsehüm fe ehleketh ve ma zalemehümüllahü ve lakin enfüsehüm yazlimun ( Bu dünya hayatında harcadıklarının misali, içinde şiddetli kavurucu soğuk olan rüzgarın misali gibidir. Nefislerine zulmeden kavmin ekinlerine isabet eder de onları helak eder. Allah onlara zulmetmez ve lakin nefisleri zulmeder. )

9/70 - E lem ye'tihim nebüllezıne min kablihim kavmi nuhın ve adin ve semude ve kavmi ibrahıme ve ashabi medyene vel mü'tefikat etethüm rusülühüm bil beyyinat fe ma kanellahü li yazlimehüm ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun ( Onlara onlardan öncekilerin haberi gelmedi mi? Nuh’ un kavminin, Ad’ ın, Semud’ un ve İbrahim’ in kavminin ve Medyen’ in sahiplerinin ve tersine dönmüşlerin. Resulleri onlara açık deliller verdi. Allah onlara zulmetmemekteydi ve lakin nefislerine zulmetmiş oldular. )

10/44 - İnnellahe la yazlimün nase şey'en ve lakinnen nase enfüsehüm yazlimun ( Kesinlikle Allah insanlara şey kadar bile zulmetmez. Lakin insanlar nefislerine zulmederler. )

11/101 - Ve ma zalemnahüm ve lakin zalemu enfüsehüm fe ma ağnet anhüm alihetühümülleti yed'une min dunillahi min şey'in lemma cae emru rabbik ve ma zaduhüm ğayra tetbıb ( Ve biz onlara zulmetmedik ve lakin nefislerine zulmettiler. Böylece, Rab’binin emri geldiğinde, Allah' tan başka çağırdıkları ilahları onlara şey kadar bile fayda sağlamadılar. Onlara zararın haricindekini artırmadılar. )

16/33 - Hel yenzurune illa en te'tiyehümül melaiketü ev ye'tiye emru rabbik kezalike fealellezine min kablihim ve ma zalemehümüllahü ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun ( İlle de melekler gelsin veya Rab’binin emri gelsin diye mi bakıyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yaptılar. Allah onlara zulmetmedi. Lakin nefislerine zulmetmiş oldular. )

16/118 - Ve alellezine hadu harramna ma kasasna aleyke min kabl ve ma zalemnahüm ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun ( Ve önceden sana o anlattıklarımızı o Yahudilere haram kılmıştık. Onlara zulmetmedik ve lakin nefislerine zulmetmiş oldular. )

29/40 - Fe küllen ehazna bi zenbih fe minhüm men erselna aleyhi hasıba ve minhüm men ehazethüs sayhah ve minhüm men hasefna bihil ard ve minhüm men ağrakna ve ma kanellahü li yazlimehüm ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun ( Böylece hepsini günahlarıyla yakaladık. Onlardan kimine tozlu kasırga gönderdik. Onlardan kimini çığlık yakaladı. Onlardan kimilerini yere geçirdik. Onlardan kimini boğduk. Allah onlara zulmetmemekteydi. Lakin nefislerine zulmetmiş oldular. )

30/9 - E ve lem yesıru fil erdı fe yenzuru keyfe kane akıbetüllezıne min kablihim kanu eşedde minhüm kuvveten ve esarul erda ve ameruha eksera min ma ameruha ve caethüm rusülühüm bil beyyinat fe ma kanellahü li yazlimehüm ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun ( Ve yerde gezmezler mi? Kuvvetçe onlardan daha şiddetli olan o öncekilerin sonu nasıl oldu baksınlar. Toprağı sürdüler ve onu o imar ettiklerinden daha çok imar ettiler. Resulleri onlara açık deliller ile geldiler. Allah onlara zulmetmemekteydi ve lakin nefislerine zulmetmekteydiler. )

"Allah onlara zulmetmez, onlar kendilerine zulmeder" kavramının ilk kez ve son kez geçtiği ayetlerdeki ( 3/117, 30/9 ) "İkili Yedi" nümerolojisi de dikkat çekmektedir.

- 117 ... 1 ve 1 ... 1+1 = 2 ve 7 
- 30/9 ... 3 ve 9 ... 3x9 veya 9+9+9 = 27 ... İkili Yedi





Tuesday, November 21, 2017

Tek Nefis / Ortak Bilinç ... Ben = Sen = O = Biz = Siz = Onlar

"Nefs" kelimesi "Öz Benlik / Kendi / Kendisi" anlamına gelen bir kelimedir. Allahü Teala tüm insanları "Tek Nefisten Yarattığını" Nisa ve En'am surelerinin aşağıdaki ayetlerinde bildirmektedir. 

4/1 - Ya eyyühen nasütteku rabbekümüllezı halekaküm min NEFSİN VAHIDETİN ve haleka minha zevceha ve besse minhüma ricalen kesıran ve nisaa vettekullahellezi tesaelune bihı vel erham innellahe kane aleyküm rakıba ( Ey insanlar sizi TEK NEFİSTEN yaratan, ondan eşini yaratan ve onlardan çokça erkekler ve kadınlar diriltip gönderen Rab’binizden sakının. Onunla sual ettiğiniz Allah’ tan ve akrabalıktan sakının. Kesinlikle Allah üzerinize gözetleyendir. )

6/98 - Ve hüvellezi enşeeküm min NEFSİN VAHIDETİN fe müstekarrun ve müstevda kad fassalnel ayati li kavmin yefkahun ( Ve sizi TEK NEFİSTEN inşa eden O'dur. Artık durak yeri ve emanet yeri vardır. Ayetleri, anlayan kavim için ayrıntılandırdık. )

"Tek nefisten yaratılmış olmak" kavramı esas itibarıyla "Tek Bilinç" veya "Kolektif / Ortak Bilinç"'in varlığının delili niteliğindedir. Bu durumda, insanlar arasında ben, sen, o ayrımının olmadığı, herkesin aslında tek bir benlik ( nefis ) olduğu ortaya çıkmaktadır.

"Tek nefisten yaratılış" kavramının ilk kez geçtiği 4/1 kodlu ayette 43 ( 4+3 = 7 ) kelime bulunması yaratılıştaki döngüsel periyodu simgeleyen "7" sayısı açısından önem arzetmektedir.

Dolayısıyla insanın, "diğerleri", "başkaları"  için oluşturduğunu veya gerçekleştirdiğini sandığı tüm olumlu, olumsuz düşünceler ve eylemler ( İyilik veya Zulüm ) esas itibarıyla kendisi hakkındaki düşünceleri ve eylemleridir. Bu husus Bakara ve En'am surelerinin aşağıdaki ayetlerinde bildirilmektedir.

2/9 - Yuhadiunallahe vellezine amenu ve ma yahdeune illa enfüsehüm ve ma yeş’urun ( Allah’ ı ve o inananları aldatmaya çalışırlar da nefislerinden, kendilerinden başkasını aldatmazlar ve farketmezler. )

6/123 - Ve kezalike cealna fı külli karyetin ekabira mücrimıha li yemküru fıha ve ma yemkürune illa bi enfüsihim ve ma yeş'urun ( Ve işte böyle, her şehrin büyüklerini, orada hile yapıp tuzak kurmaları için, oranın suçluları kıldık. Nefislerinden, kendilerinden başkasına hile yapıp tuzak kurmazlar ve farketmezler. )

"Kendilerinden başkasını aldatmamak" kavramının ilk kez geçtiği 2/9 kodlu ayette 14 ( 2x7 veya 7+7 ) kelime bulunması yaratılıştaki düaliteyi simgeleyen "İkili Yedi" kavramı nümerolojisi açısından önem arzetmektedir.

Ayrıca, "Nefs" ( Benlik, Kendisi )  kelimesinin 293 kere tekrarlanıyor olması da "İkili Yedi" nümerolojisi açısından dikkat çekicidir. ( 293 ... 2+9+3 = 14 ... 2x7 veya 7+7 )

"Tek Nefis" kavramı, muhteif ayetlerde "İnsanın kendisine zulmetmesi" ifadesiyle de dolaylı olarak vurgulanmaktadır. "Zulüm" kelimesi "İnatçı ve zorba bir şekilde haksızlık yapılması ve bu haksızlığın sürdürülmesi" anlamına gelmektedir. Allah'ın ruhundan üfleyerek yaratmış olduğu insanın zulmetmesi ve özellikle bu zulmü kendisinden başkasına yapmıyor olması, zulmün Allah'ın indinde en büyük günahlardan olmasını sebebiyet vermektedir. İnsanın kendisine zulmetmekte olduğundan bahseden 22 ayet bulunmaktadır. Konuya ilişkin ilk ayet Bakara suresinin 2/57 kodlu ayetidir.

2/57 - Ve zallelna aleykümül ğamame ve enzelna aleykümül menne ves selva külu min tayyibati ma razaknaküm ve ma zalemuna ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun ( Ve bulutu üzerinize gölgeledik. Üzerinize helva ve bıldırcın indirdik. O sizi rızıklandırdıklarımızın temizlerinden yiyin. Bize zulmetmediler. Ve lakin nefislerine zulmetmekteydiler. )

Ayetin kodundaki "İkili Yedi" nümerolojisi dikkat çekmekedir. ( 2/57 ... 2+5+7 = 14 ... 2x7 veya 7+7 )