12 Ağustos 2016 Cuma

Hamr ( Alkollü İçecek ) - Sükara ( Sarhoş ) / Sekrat ( Sarhoşluk )

Arapça "Şarap" kelimesi "içecek" anlamına gelmekte olup, bilinen anlamı ile alkollü içeceği temsil etmemektedir. "Şurup", "Meşrubat", "Maşraba" aynı kökten gelen ve "içecek" ile ilgili olan kelimelerdir. Arapçada "mayalanmış üzüm suyu" veya "alkollü içecek" anlamında kullanılan kelime "Hamr"' dır. ( Anlaşılması için çeviride "Şarap" kelimesi kullanılmıştır. )

"Sarhoş" anlamına gelen kelime ise Arapça'da "Sükara" kelimesidir. "Sükara" kelimesi özünde "şekerli, şekerlenmiş" anlamını taşır. Zira alkol şeker içermektedir. "Şeker" anlamına gelen İngilizce'deki "Sugar", Fransızca'daki "Sucre" ve Almanca'daki "Zucker" kelimeleri de Arapça'daki "Sükara" kelimesi ile ilintilidir.

Kur'an'da alkollü içeceğin ( Hamr ) ve sarhoşluğun ( Sekrat ) sakınılacak unsurlar olduğu, insanın Hamr konusunda temkinli, takvalı olması ve aklını kullanması gerektiği belirtilmektedir. "Hamr" haram kapsamında bulunmamakta olup, Allah'ın bir nimeti olarak tanımlandığı ayetler bulunmaktadır. Yenmesi, içilmesi haram kapsamında olan olgular "Ölü", "Kan" ve "Domuz Eti"'dir.

Bakara 2/219 - Yes'eluneke anil hamri vel meysir kul fıhima ismün kebirun ve menafiu lin nasi ve ismühüma ekberu min nef'ıhima ve yes'eluneke maza yünfikun kulil afv kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm tetefekkerun

( Sana şaraptan ve kumardan sual ederler. "Onlarda insanlar için büyük günah ve faydalar vardır. Onların günahları faydalarından daha büyüktür." de. Sana neyi harcayacaklarını sual ederler. "Malın fazlasını ve iyisini." de. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Umulur ki düşünürsünüz. )

Nisa 4/43 - Ya eyyühellezine amenu la takrabus salate ve entüm sükara hatta ta'lemu ma tekulune ve la cünüben illa abirı sebılin hatta tağtesilun ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadün minküm minel ğaitı ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saıyden tayyiben femsehu bi vücuhiküm ve eydıküm innellahe kane afüvven ğafura

( Ey o inananlar, sizler sarhoşken ne söylediğinizi bilene kadar ve yolcu olmanızın haricinde, pisken yıkanıncaya kadar duaya yaklaşmayın. Eğer hastaysanız veya seferdeyseniz veya sizlerden biriniz dışkısından getirirse veya kadınlara dokunup da su bulamazsanız temiz toprağa niyet edin. Böylece yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Kesinlikle Allah affedendir bağışlayandır. )

Maide 5/90 - Ya eyyühellezine amenu innemel hamru vel meysiru vel ensabü vel ezlamü ricsün min ameliş şeytani fectenibuhü lealleküm tüflihun

( Ey o inananlar, kesinlikle şarap, kumar, dikili taşlar ve fal okları Şeytan çalışmasından, işinden pisliktir. O halde onlardan kaçının. Umulur ki iflah olursunuz. )

Maide 5/91 - İnnema yürıdüş şeytanü en yukıa beynekümül adavete vel bağdae fil hamri vel meysiri ve yesuddeküm an zikrillahi ve anis salah fe hel entüm müntehun

( Kesinlikle Şeytan, şarap ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmayı ve sizi Allah' ı hatırlamaktan ve duadan döndürmeyi ister. Artık vazgeçenler misiniz? )

Nahl 16/67 - Ve min semaratin nehıyli vel a'nabi tettehızune minhü sekeran ve rizkan hasena inne fı zalike le ayeten li kavmin ya'kılu

( Ve hurmanın ve üzümün meyvelerinden, onlardan sarhoşluk veren içkiler ve güzel rızıklar edinirsiniz. Kesinlikle bunda akıl eden kavim için ayetler vardır. )

Muhammed 47/15 - Meselül cennetilletı vüıdel müttekun fıha enharun min main ğayri asin ve enharun min lebenin lem yeteğayyer ta'müh ve enharun min hamrin lezzetin liş şaribın ve enharun min aselin musaffa ve lehüm fıha min küllis semerati ve mağfiratün min rabbihim ke men hüve halidün fin nari ve süku maen hamımen fe kattaa em'aehüm 

( Sakınanlara vaad edilen, içinde bozulup pis kokmayan sular, lezzeti değişmeyen sütten nehirler, içenler için lezzetli şaraptan nehirler, saf baldan nehirler, onlara içinde tüm ürünlerden, meyvelerden ve Rabb' lerinden af olan bahçenin misali, ateşin içinde ebedi olan ve bağırsağını kesen kaynar su içirilen kimseninki gibi midir? )

Mutaffifin 83/24 - Ta'rifu fi vücuhihim nadreten na'im

( Yüzlerinde bolluk nimeti parıltısını tanıyıp tarif edersin. )

Mutaffifin 83/25 - Yuskavne min rahikın mahtum

( Mühürlü saf şaraptan sulanır, içirilir. ) *

* Cennet tasvirinden.



11 Ağustos 2016 Perşembe

Örtünmek : Hımar ve Cilbab

Kadınların "başlarını örtmeleri" hususu islam aleminde daima önemli bir gündem konusu olmuştur. 
 
Konuya ilişkin olarak Kur'an ayetleri incelendiğinde, Allah-ü Teala'nın, "baş örtülmesi" ile özel vurgu * yapmadığı, kadınlardan sadece müstehcen olmayacak şekilde giyinmelerini, açık saçık hallerde olmamalarını, ahlaki tavırlar içerisinde olmalarını ve sakınmalarını istediği görülmektedir.
 
( * Özel vurgu örneği, Maide suresinin 5/6 kodlu ayetinde yer almaktadır. Ayette dua öncesi yıkanması gereken vücut bölgeleri yüz, dirsekler, eller, baş, ayaklar, topuklar olarak vurgulanmaktadır. )

24/31 - Ve kul lil mü'minati yağdudne min ebsarihinne ve yahfazne fürucehünne ve la yübdıne zınetehünne illa ma zahera minha ve yadribne bi humurihinne ala cüyubihinne ve la yübdıne zınetehünne illa li büuletihinne ev abaihinne ev abai büuletihinne ev ebaihinne ev ebnai büuletihinne ev ıhvanihinne ev benı ıhvanihinne ev benı ehavatihinne ev nisaihinne ev ma meleket eymanühünne evit tabiıyne ğayri ülil irbeti miner ricali evit tıflillezıne lem yazheru ala avratin nisai ve la yadribne bi ercülihünne li yu'leme ma yuhfıne min zınetihinn ve tubu ilellahi cemıan eyyühel mü'minune lealleküm tüflihun ( Ve inanan kadınlar için gözlerinden sakınmalarını ve ayıplarını korumalarını söyle. Süslerini, onlardan o görünenler haricinde olanları ortaya çıkarmasınlar. Örtülerini, bezlerini yakalarının, koyunlarının üzerine dolasınlar. Süslerini, kocaları veya babaları veya kocalarının babaları veya oğulları veya kocalarının oğulları veya erkek kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya kendi kadınlarının veya o ellerinin malik oldukları veya erkeklerden akıl, kavrayış sahibi olmayan itaatkarlar veya kadınların gizli mahrem yerlerini ele geçiremeyecek olan çocuklar için olması haricinde ortaya çıkarmasınlar. Süslerinden o gizlediklerini bildirmek için ayakları ile vurmasınlar. Topluca Allah' a tevbe edin ey inananlar. Umulur ki iflah olursunuz. ) *

* Ayette öğütlenen, kadınların «örtülerini, bezlerini göğüs / yaka kısmını kapatacak şekilde konumlandırılmalarıdır.» Yani müstehcen özel bölgelerin teşhir edilmemesidir.

Ahzab 33/59 - Ya eyyühen nebiyyü kul li ezvacike ve benatike ve nisail mü'minıne yüdnıne aleyhinne min celabıbihinn zalike edna en yu'rafne fe la yü'zeyn ve kanellahü ğafurar rahıma (  Ey haberci, eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına, çarşaflarını, örtülerini üzerlerine yaklaştırmalarını söyle. Bu, tanınmalarına en yakındır. Böylece eziyet edilmezler. Allah affedendir merhametlidir. ) **
 
** Ayette vurgulanan «örtünün / giysinin, vücuda yaklaştırılmak suretiyle, bilinçli veya bilinçsiz olarak açılmasının önlenmesidir.»
Ahzab 33/33 - Ve karne fı büyutikünne ve la teberracne teberrucel cahiliyyetil ula ve ekımmes salate ve atınez zekate ve etı'nellahe ve rasuleh innema yürıdüllahü li yüzhibe ankümür ricse ehlel beyti ve yütahhiraküm tathıra ( Ve evlerinizde durun. Önceki cahiliyetteki gibi süslenip, açılıp saçılarak açık saçık olmayın. Duaya kalkın, zekatı verin ve Allah' a ve O’nun resulüne itaat edin. Kesinlikle Allah, üzerinizden pisliği gidermeyi ve sizi tertemiz yaparak temizlemeyi ister, ev sahipleri. ) ***
Görüleceği üzere örtme / örtünme ile ilgili olarak Kur'an'da iki kelime yer almaktadır. Hımar ve Cilbab.
 
24/31 kodlu ayette geçen «humur» kelimesi örtü anlamına gelen «hımar» kelimesinin çoğulu, 33/59 kodlu ayetteki «celabib» kelimesi ise yine "uzun örtü / çarşaf" anlamına gelen «cilbab» kelimesinin çoğuludur. 
 
Hımar : Sıcak Arap ülkelerinde başı korumak için, kadınlar ve erkekler tarafından örtülen bezdir. 
 
Cilbab : Coğrafi bölgenin iklimine bağlı olarak hem kadınlar, hem erkekler tarafından kullanılan çarşaf niteliğinde yöresel bir giysidir.

Hımarlı kadınlar ve erkekler;
 
 

 
Yukarıdaki resimlerde görüleceği üzere bir dönem Arap kadınları yaka kısımlarında geniş boşluk bırakacak şekilde açık saçık bir giyim halindeydiler. 24/31 kodlu ayette bu duruma ilişkin açık uyarı bulunmaktadır.
 


 
Cilbablı ve Hımarlı erkekler;
 



 

 
 
 
 
 
 

Zekat

"Zekat" kelimesi "temizlik, temizlenme" anlamına gelmektedir. Kur'an'da inanan insanın, Allah'ın kendisine verdiği rızıkları diğer insanlarla karşılıksız olarak paylaşması, malını bağışlayarak yardı eli uzatması durumunda "zekat" vermiş olacağı yani temizleneceği vurgulanmaktadır. 

Kur'an'da, "zekat" ile ilgili belirli bir miktar, ölçü zikredilmemekte, ancak her bireyin kendi imkanları ölçüsünde ve cimrilik yapmadan zekatı ifa etmesi gerektiği belirtilmektedir. Öte yandan "zekat" sadece mal vermek anlamında olmayıp, insanlara sağlanan maddi manevi faydalar ve yardımlar bütünü olarak algılanmalıdır.
Allah'ın insanları imkanları, genişlikleri haricinde sorumlu tutmayacağı da ayetlerde vurgulanmaktadır. Bir örnek ile izah edilecek olursa A kişisinin imkanları 10 birimken, 5 birim zekat ifa ediyorsa ve B kişisinin imkanları 5 birimken 3 birim zekat ifa ediyorsa B kişisinin zekatı Allah'ın indinde daha önde gelmektedir.
İlgili ayetler konuyu detaylı olarak açıklamaktadır. Zekat kelimesinin geçtiği ayetlerde, zekat kelimesinden önce mutlaka "duaya kalkmak" ifadesinin yer aldığı da dikkat çekmektedir.

A'raf 7/42 - Vellezine amenu ve amilus salihati la nükellifü nefsen illa vüs'aha ülaike ashabül cenneh hüm fıha halidun ( Ve o inananlar ve iyilikler yapanlar, biz nefsi genişliği haricinde mükellef kılmayız. İşte onlar bahçenin sahipleridirler. Onlar orada ebedidirler. )

Konuya ilişkin İncil ayetleri de şöyledir.

41-Mark-12-42 Yoksul bir dul kadın da geldi, birkaç kuruş değerinde iki bakır para attı.
41-Mark-12-43 İsa öğrencilerini yanına çağırarak, "Size doğrusunu söyleyeyim" dedi, "Bu yoksul dul kadın kutuya herkesten daha çok para attı.

41-Mark-12-44 Çünkü ötekilerin hepsi, zenginliklerinden artanı attılar. Bu kadın ise yoksulluğuna karşın, varını yoğunu, geçinmek için elinde ne varsa, tümünü verdi."

Meryem 19/31 - Ve cealenı mübaraken eyne ma küntü ve evsanı bis salati vez zekati ma dümtü hayya ( Ve her nerede olursam, beni bereketli kıldı. Diri olarak daim olduğum sürece duayla ve zekatla olmamı vasiyet etti. ) *
* Haberci İsa'nın sözleri

Enbiya 21/73 - Ve cealnahüm eimmeten yehdune bi emrina ve evhayna ileyhim fı'lel hayrati ve ikames salati ve ıtaez zekah ve kanu lena abidın ( Ve emirlerimizle yönlendirsinler diye onları önderler kıldık. Onlara hayırlar yapmayı, duaya kalkmayı ve zekatı vermeyi vahyettik. Bize kulluk edenler oldular. )

Hacc 22/41 - Ellezine in mekkennahüm fil erdı ekamus salate ve atevüz zekate ve emeru bil ma'rufi ve nehev anil münker ve lillahi akıbetül ümur ( Onlar ki, eğer onları yerde imkan vererek muktedir kılsak duaya kalkarlar, zekat verirler, iyiliği emrederler ve kötülükten menederler. İşlerin sonu, sonucu Allah içindir. )

Mü'minun 23/62 - Ve la nükellifü nefsen illa vüs'aha ve ledeyna kitabün yentıku bil hakkı ve hüm la yuzlemun ( Ve nefsi genişliği haricinde mükellef kılmayız. Gerçeği söyleyen kitap yanımızdadır. Onlar zulmedilmezler. )

Nur 24/37 - Ricalün la tülhıhim ticaratün ve la bey'un an zikrillahi ve ikamis salati ve ıtaiz zekati yehafune yevmen tetekallebü fıhil kulubü vel ebsar ( Erkeklerdir ki, ne ticaret, ne de alışveriş onları Allah' ı hatırlamaktan, duaya kalkmaktan, zekatı vermekten alıkoymaz. İçinde kalplerin ve gözlerin dönerek yer değiştireceği günden korkarlar. )

Nur 24/56 - Ve ekımus salate ve atüz zekate ve etıy'ur rasule lealleküm türhamun ( Ve duaya kalkın, zekatı verin ve resule itaat edin. Umulur ki merhamet edilirsiniz. )

Neml 27/3 - Ellezine yükımunes salate ve yü'tunez zekate ve hüm bil ahırati hüm yukınun ( O duaya kalkanlar, zekatı verenler ve onlar ahirete kanidirler. )

Leyl 92/18 - Ellezi yü'ti malehu yetezekka ( O malını veren temizlenen. )

Allahü Teala zekatın niteliğini, nasıl verilmesi geretiğini de ayetlerinde açıklamaktadır.

Bakara 2/219 - Yes'eluneke anil hamri vel meysir kul fıhima ismün kebirun ve menafiu lin nasi ve ismühüma ekberu min nef'ıhima ve yes'eluneke maza yünfikun kulil afv kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm tetefekkerun ( Sana şaraptan ve kumardan sual ederler. "Onlarda insanlar için büyük günah ve faydalar vardır. Onların günahları faydalarından daha büyüktür." de. Sana neyi harcayacaklarını sual ederler. "Malın fazlasını ve iyisini." de. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Umulur ki düşünürsünüz. )

Halifelik ?

"Halife" kelimesi, "sonra gelen, öncekinin yerine geçen" anlamına gelmektedir.

Kur'an'da "Halife / Halifeler ( Halifeh / Hulefae - Halaif )" kelimesinin, dine sahip çıkan, emaneti koruyan sonraki inanan insanlar nesli, kavmi anlamında ve çoğul anlamlı olarak geçtiği görülmektedir. Yani, bir kişiye atfedilecek, "Halifelik" diye bir makamın, bir mercinin, bir sıfatın söz konusu olmadığı ayetlerde açıkça beyan edilmektedir.
Bakara 2/30 - Ve iz kale rabbüke lil melaiketi innı caılün fil erdı halifeh kalu e tec'alü fıha men yüfsidü fıha ve yesfiküd dima ve nahnü nüsebbihu bi hamdike ve nükaddisü lek kale innı a'lemü ma la ta'lemun ( Ve zamanında Rabb' in meleklere "Kesinlikle ben yerde halife oluşturacağım." dedi. "Biz seni övgünle överken ve seni kutsarken orada bozgun yapan, kan ve gözyaşı döken birini mi oluşturacaksın?" dediler. "Kesinlikle ben sizin bilmediğinizi bilirim." dedi. )

En'am 6/133 - Ve rabbükel ğaniyyü zür rahmeh in yeşa' yüzhibküm ve yestahlif min ba'diküm ma yeşaü kema enşeeküm min zürriyyeti kavmin aharın ( Ve Rabb' in, ganidir, muhtaç değildir, rahmet sahibidir. Eğer dilerse, sizi giderir ve sizi başka bir kavmin soyundan inşa ettiği gibi sizden sonra dilediğini halife kılar. )
 
En'am 6/165 - Ve hüvellezi cealeküm halaifel erdı ve rafea ba'daküm fevka ba'dın deracatin li yeblüveküm fı ma ataküm inne rabbeke serıul ıkabi ve innehu le ğafurun rahım ( Ve sizi yerin halifeleri kılan ve size o verdikleri ile sizi sınamak için, bazınızı bazınıza derecelerle üstün kılan O'dur. Kesinlikle Rabb' in azabı hızlı olandır. Kesinlikle O affedendir merhametlidir. )

A'raf 7/69 - E ve acibtüm en caeküm zikrun min rabbiküm ala racülin minküm li yünziraküm vezküru iz cealeküm hulefae min ba'di kavmi nuhın ve zadeküm fil halkı bestah fezküru alaellahi lealleküm tüflihun ( “Sizi uyarması için sizden bir adam ile size hatırlatma geldi diye şaşırdınız mı? Hatırlayın, zamanında, Nuh kavminden sonra, sizi halifeler kıldı ve yaratılışta sizi gelişim ve beden olarak artırdı. O halde Allah' ın nimetlerini hatırlayın. Umulur ki iflah olursunuz." )
A'raf 7/74 - Vezküru iz cealeküm hulefae min ba'di adin ve bevveeküm fil erdı tettehızune min sühuliha kusuran ve tenhıtunel cibale büyuta fezküru alaellahi ve la ta'sev fil erdı müfsidın (  Ve hatırlayın ki zamanında Ad'dan sonra sizi halifeler kıldı. Sizi yerde yerleştirdi. Onun düzlüklerinde saraylar ediniyorsunuz ve dağlarında evler yontuyorsunuz. O halde, Allah' ın nimetlerini hatırlayın. Bozguncular olarak yerde asileşmeyin. )
A'raf 7/129 - Kalu uzına min kabli en te'tiyena ve min ba'di ma ci'tena kale asa rabbüküm en yühlike adüvveküm ve yestahlifeküm fil erdı fe yenzura keyfe ta'melun ( Kavmi "Sen bize gelmeden önce eziyet gördük ve sen geldikten sonra da." dediler. "Umulur ki, Rabb' iniz düşmanlarınızı helak eder ve sizi yerde halife kılar ve sizin nasıl iş yaptığınıza bakar." dedi. )

Yunus 10/14 - Sümme cealnaküm halaife fil erdı min ba'dihim li nenzura keyfe ta'melun ( Sonra, onların ardından, nasıl işler yaptığınıza bakmak için sizleri yerde halifeler kıldık. )

Yunus 10/73 - Fe kezzebuhü fe necceynahü ve men mea hu fil fülki ve cealnahüm halaife ve ağraknellezine kezzebu bi ayatina fenzur keyfe kane akıbetül münzerın ( Böylece onu yalanladılar da onu ve geminin içinde onunla birlikte olanları kurtardık. Onları halifeler kıldık. O ayetlerimizi yalanlayanları boğduk. Artık uyarılanların sonu nasıl oldu bak. )

Hud 11/57 - Fe in tevellev fe kad eblağtüküm ma ürsiltü bihı ileyküm ve yestahlifü rabbi kavmen ğayraküm ve la tedurrunehu şey'a inne rabbi ala külli şey'in hafıyz ( Eğer yüz çevirirseniz, ben size o gönderilmiş olduğumu ulaştırırım. Rabb' im sizden başka kavmi halife kılar. O’na şey kadar bile zarar veremezsiniz. Kesinlikle Rabb' im herşeyin üzerinde koruyucudur, gözeticidir. ) 

Nur 24/55 - Veadallahüllezıne amenu minküm ve amilus salihati le yestahlife ennehüm fil erdı kema istahlefe ellezine min kablihim ve le yümekkinenne lehüm dinehümüllezirteda lehüm ve le yübeddilennehüm min ba'di havfihim emna ya'büdunenı la yüşrikune bi şey'a ve men kefera ba'de zalike fe ülaike hümül fasikun ( Allah, sizlerden o inananlara ve iyilikler yapanlara, onları yerde, onlardan öncekileri halife kıldığı gibi kesinlikle halife kılacağını ve onlara beğenip seçtiği dinlerini onlara kesinlikle imkan kılacağını, yerleştirip koruyacağını ve korkularından sonra kesinlikle onları değiştireceğini vaad etti. Çünkü bana kulluk ederler. Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bunun sonrasında inkar ederse, artık işte onlar, onlar günahkarlardır. )

Neml 27/62 - Em men yücıbül mudtarra iza deahü ve yekşifüs sue ve yec'alüküm hulefael ard e ilahün meallah kalılen ma tezekkerun ( Yoksa o onu çağırdığında, darlıkta olana cevap veren ve kötülüğü kaldırıp açan ve sizi yerin halifeleri kılan mı? Allah ile birlikte ilah mı var? Azdır o hatırlamanız. )

Fatir 35/39 - Hüvellezi cealeküm halaife fil ard fe men kefera fe aleyhi küfruh ve la yezıdül kafirıne küfruhüm ınde rabbihim illa makta ve la yezıdül kafirıne küfruhüm illa hasara ( Sizi yerde halifeler kılan O'dur. O halde kim inkar ederse, inkarı onun üzerinedir. İnkarcıların inkarları, Rabb' lerinin indinde hiddet, buğz haricindekini artırmaz. İnkarcıların inkarları hasar haricindekini artırmaz. )
 









Batmayan Ticaret

"Ticaret", "cari" kökünden gelen ve "akış" anlamında kullanılan bir kelimedir. Yani insanlar arasındaki "mal ve hizmet akışı" olarak nitelendirilebilir. Normal koşullarda insanlar başlangıçta olduğu üzere, "para" denen aldatma aracının kullanımına gereksinim duymadan ürettikleri mal ve hizmetleri, emeklerini mübadele yoluyla karşılıklı faydaya dönüştürüp, yaşam süreçlerini idame ettirebilirler. Her birey kendi kapasitesi ve faaliyet alanı çerçevesinde  içinde yaşadığı topluma hizmet ederek, oluşacak toplam faydaya katkıda bulunur. Yani birisi domates tedarik ederken, diğeri sepet üretir, birisi temizlik işleri ile uğraşırken diğeri öğretmenlik yapabilir. Böylelikle her birey bilgisi, yetisi ve üzerine düşen sorumluluk nispetinde topluma gerekli katkıyı sağlar ve kendi ihtiyaçlarını da oluşan ortak havuzdan giderebilir.

Bir başka deyişle, zaten herkes mal ve hizmet üretimine bizzat katkıda bulunurken ayrıca söz konusu mal ve hizmetlerin bireyler arasında birbirlerine tekrar "para" ile "satılması" son derece irrasyoneldir. Ancak, bu uygulama insanlığı köleleştirmeye çalışan ve Dünya toplumları üzerinde hakimiyet kurmuş kapitalist, emperyalist bir azınlık kitle tarafından başka bir metod yokmuş gibi toplumlara telkin edilmektedir. İşin üzücü yanı, toplumların bu köleliğe ve gaspa ortam yaratan düzene sorgulamadan uyum göstermeye çalışmalarıdır.

Zira, Allah-ü Teala aşağıdaki ayetlerde "Batmayan Gerçek Ticaret"in zekat yani karşılıksız mal vererek temizlenmek ( zekat = temizlik ),  duaya kalkmak, Kur'an'ı okumak, Allah yolunda mücadele etmek olduğunu açıkça beyan etmektedir. 

Tevbe 9/24 - Kul in kane abaüküm ve ebnaüküm ve ıhvanüküm ve ezvacüküm ve aşıratüküm ve emvalü nıkteraftümuha ve ticaratün tahşevne kesadeha ve mesakinü terdavneha ehabbe ileyküm min allahi ve rasulihı ve cihadin fı sebılihı fe terabbesu hatta ye'tiyallahü bi emrih vallahü la yehdil kavmel fasikın

( "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, elde ettiğiniz mallar, kesatlığından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allah' tan, resulünden ve onun yolunda cihaddan daha sevimli ise artık Allah emri ile yetene kadar bekleyin. Allah günahkarlar kavmini yönlendirmez." de. )

Nur 24/37 - Ricalün la tülhıhim ticaratün ve la bey'un an zikrillahi ve ikamis salati ve ıtaiz zekati yehafune yevmen tetekallebü fıhil kulubü vel ebsar 

( Erkeklerdir ki, ne ticaret, ne de alışveriş onları Allah' ı hatırlamaktan, duaya kalkmaktan, zekatı  vermekten alıkoymaz. İçinde kalplerin ve gözlerin dönerek yer değiştireceği günden korkarlar. )

Fatir 35/29 - İnnellezine yetlune kitaballahi ve ekamus salate ve enfeku min ma razaknahüm sirran ve alaniyeten yercune ticaraten len tebur

( Kesinlikle o Allah' ın kitabını okuyanlar, duaya kalkanlar ve o onları rızıklandırdıklarımızdan gizlice ve açıkça harcayanlar kesinlikle batmayan ticareti umarlar. )

Saff 61/10 - Ya eyyühellezine amenu hel edülluküm ala ticaretin tünciküm min azabin elim

( Ey o inananlar, sizi, sizi elim azaptan kurtaracak ticarete yönelteyim mi? )

Saff 61/11 - Tu'minune billahi ve resulihi ve tücahidune fi sebilillahi bi emvaliküm ve enfüsiküm zaliküm hayrun leküm in küntüm ta'lemun

( Allah' a ve O’nun resulüne inanırsınız, Allah yolunda mallarınız ve nefislerinizle cihad edersiniz. Eğer bilenlerseniz, bu size daha hayırlıdır. )

Cuma 62/11 - Ve iza reev ticareten ev lehven infaddu ileyha ve terekuke kaima kul ma indallahi hayrun minel lehvi ve minet ticareh vallahu hayrur razıkin

( Ve ticaret veya eğlence gördüklerinde ona gittiler. Seni ayakta bıraktılar. "O Allah' ın indinde olan, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah rızıklandıranların en hayırlısıdır." de. )

Sebe 34/37 - Ve ma emvalüküm ve la evladüküm billetı tükarribüküm ındena zülfa illa men amene ve amile salihan fe ülaike lehüm cezaüd dı'fi bima amilu ve hüm fil ğurufati aminun

( Ve mallarınız ve çocuklarınız sizi indimize yakınlık sağlayarak yaklaştıracak değildir. Ancak o inanmış olanlar ve iyilik yapmış olanlar, işte onlar, o yaptıklarının onlara kat kat karşılığı vardır. Onlar köşkler içinde güvendedirler. )

Özetle;

İnsanlar, birbirlerine karşılıksız fayda sağlamak yerine "faydayı satmak" kavramını zihinlerinden çıkarmadıkları ve her gün marketteki kasadan "düt" diye geçirilen mal gibi şirketlerin kapısından geçtikleri müddetçe şeytanın bu aldatma düzeni daim olacaktır. Zaten kapitalist emperyalist küresel şeytanlar çalışanları "Human Resource" ( İnsan Kaynağı ), "Asset" ( Varlık / Mal ) gibi kelimelerle tanımlamaktadırlar. Bordrolarda "İşverene maliyetiniz .... TL." yazmaktadır. Yani çalışana "Sen malsın." denmektedir. ) 

Her bireyin bir diğerinin faydasına olacak farklı ürünleri, hizmetleri temin etmek için ve zaten birbiri için çalıştığı bir ortamda tekrar birbirlerine dönüp ""Para vermezsen vermem." demeleri çok ilginç bir hipnoz durumu gibi tezahür etmektedir.

Ticaret adı altındaki mevcut hırsızlık, gasp ve sömürü sistemi, şeytanın negatif tesirleri nedeniyle, tarih boyunca öylesine içselleştirilmiş, öylesine kalıplaştırılmış durumdadır ki bunun dışındaki bir sistem ütopik, hayal ürünü ve saçma olarak nitelendirilmektedir. Ancak döngü sonuna gelinen bu dönemde yükselen idrak seviyesi ve tesis edilen kolektif bilinç yeni döngünün başlamasına vesile olacaktır.

Allah'ın Kelimeleri

Yaratılış öncesinde var olan tek varlığın Allah-ü Teala ve O'nun "kelimeleri" olduğu evvelki yayınlarda ifade edilmişti.
 
Kehf ( 18 ) ve Lokman ( 31 ) surelerini  aşağıdaki ayetleri Allah'ın kelimelerinin kudretini,  yüceliğini ve sonsuzluğunu, ilahi mühür olan 10 rakamı ve 19 nümerolojisi ile vurgulamaktadır.

Kehf 18/109 – Kul (1) lev (2) kane (3) el (4) bahru (5) midaden (6) li (7) kelimati (8) rabb (9) i (10) le (11) nefide (12) el (13) bahru (14) kable (15) en (16) tenfede (17) kelimatü (18) rabb (19) i (20) ve (21) lev (22) ci'na (23) bi (24) misli (25) hı (26) mededa (27) ( "Şayet deniz Rabb' imin kelimeleri için mürekkep olsa, Rabb' imin kelimeleri tükenmeden önce deniz tükenecektir. Şayet onun aynısını yardımcı olarak getirsek bile." de. ) 
 
Ayetin, ayet numarasını ( 109 ) ve ayetteki kelime adedini ( 27 ) oluşturan rakamların nümerolojik toplamı 1+0+9+2+7 = 19 ...1+9 = 10
 
Lokman 31/27 - Ve (1) lev (2) enne (3) ma (4) fi (5) el (6) erdı (7) min (8) şeceratin (9) aklamün (10) ve (11) el (12) bahru (13) yemüddü (14) hu (15) min (16) ba'di (17) hı (18) seb'atü (19) ebhurin (20) ma (21) nefidet (22) kelematü (23) allah (24) inne (25) ellahe (26) azızün (27) hakım (28) ( Ve şayet kesinlikle o yerdeki ağaçlar kalemler olsa ve deniz de ona destek olsa, ondan sonra da yedi deniz, Allah' ın kelimeleri tükenmez. Kesinlikle Allah yücedir hakimdir. ) 
 
Ayetin, ayet numarasını ( 27 ) ve ayetteki kelime adedini ( 28 ) oluşturan rakamların nümerolojik toplamı 2+7+2+8 = 19 ...1+9 = 10




 

Allah'ın Affettikleri ve Affetmedikleri

Allah-ü Teala Kur'an'da "affettiği" ve "affetmediği" düşünce ve davranışları aşağıdaki ayetlerde net bir şekilde belirtmiştir.

Nisa 4/48 - İnnellahe la yağfiru en yüşrake bihı ve yağfiru ma dune zalike li men yeşa' ve men yüşrik billahi fe kad iftera ismen azıma (  Kesinlikle Allah, O'na ortak koşulmasını affetmez. İşte o bundan başkasını dilediği kimseler için affeder. Kim Allah’ a ortak koşarsa büyük günah uydurur. )

Nisa 4/116 - İnnellahe la yağfiru en yüşrake bihı ve yağfiru ma dune zalike li men yeşa ve men yuşrik billahi fe kad dalle dalalen beıyda (  Kesinlikle Allah kendisine ortak koşulmasını affetmez. Bunun haricindekini dilediği kimse için affeder. Allah' a ortak koşan kimse, uzak, derin sapıklığa sapmıştır. )
 
Görülüyorki Allah-ü Teala kendisinden başkasına kulluk edilmesini, kendisinden başkasının ilah addedilmesini yani "Şirk Koşmayı" ( Ortak Koşmayı ) affetmeyeceğini belirtmektedir. Peki, "Ortak Koşmak" kavramının kapsamı nedir? Bunu yine ayetlerle açıklamak mümkündür.

Saffat 37/95 - Kale e ta'büdune ma tenhıtun (  "O yonttuklarınıza mı kulluk ediyorsunuz?" dedi )
* "Yontulanlar" ile insan üretimi olan nesnelerin, malların ifade edildiği düşünüldüğünde "mal tutkusunun", "mala / maddeye bağımlılığın" açık bir "şirk" olduğu ortaya çıkmaktadır.
 
Casiye 45/23 - Fe raeyte men ittehaze ilahehu hevahü ve edallehüllahü ala ılmin ve hateme ala sem'ıhı ve kalbihı ve ceale ala besarihı ğışaveh fe men yehdıhi min ba'dillah fe la tezekkerun Heveslerini ilahı edinen kimseyi görmez misin? Allah onu ilim üzerine saptırır. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah' tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )
* "Hevesler", yani kibir, kendini diğer insanlardan üstün görme, mal ve mülke duyulan arzu, hırs, hükmetme saplantısı, gösteriş gibi unsurlar ilimden yoksun insanların Dünya hayatındaki heveslerini tanımlamaktadır. Esas itibarıyla, insan bu duygulara kapıldığında, en büyük günahı işlediğini yani kendini Allah'a ortak koştuğunun ne yazık ki farkında olamamaktadır.

En'am 6/100 - Ve cealu lillahi şürakael cinne ve halekahüm ve haraku lehu benıne ve benatin bi ğayri ılm sübhanehu ve teala an ma yesıfun ( Ve Allah için cinleri ortaklar kıldılar. Halbuki onları yarattı. İlimsizce ona oğullar, kızlar uydurdular. O yücedir ve o vasfettiklerinin üzerindedir. )
 
Sebe 34/41 - Kalu sübhaneke ente veliyyüna min dunihim bel kanu ya'büdunel cinn ekseruhüm bihim mü'minun ( "Sen yücesin. Sen onlardan başka dostumuzsun. Bilakis cinlere kulluk etmekteydiler. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı." derler. )

Zuhruf 43/15 - Ve cealu lehu min ıbadihı cüz'a innel insane le kefurun mübın (  Ve O'na kullardan parçalar oluşturdular. Kesinlikle insan apaçık inkar edendir. )
 
* Cin şeytanları, insanlara, sadece Dünya hayatının olduğunu, ölümden sonra ahiret yaşamı olmadığını, tüm faydanın ve mutluluğun Dünya hayatında olduğunu telkin ederler ve insanlara yanıltıcı faydalar vadederler. Böylelikle insanların Allah yolundan sapmalarına ve ortak koşmalarına sebep olurlar. Cinlerin bu sahte vaadlerine kapılan insanlar da cinleri, onlara hizmet eden cin insan melezi varlıkları ilah edinirler ve adeta dini bir bağlılıkla ritüeller gerçekleştirerek cinlerden "heveslerini" gerçekleştirmelerini beklerler. ( Çocuk filmlerine konu olan, lambanın içinden çıkıp da "Dile benden ne dilersen." diyen cin betimlemesi, esas itibarıyla cine kulluk etme olgusunun çocuklara sübliminal olarak telkin edilmesi eylemidir. )



9 Ağustos 2016 Salı

Tekasür ve Eşitlik

* Ademoğlunun en büyük yanılgısı, hayattaki amacının en azla yetinebilmek, kanaat etmek ve diğer insanlar ile paylaşmak olduğunu idrak edememesi, aksine daima en çoka ulaşmaya, herkesten daha fazlasına haiz olmaya çabalamasıdır. Oysa ki Allah-ü Teala bu yaklaşımın doğru yol olmadığını Tekasür suresinin aşağıdaki ayetlerinde açıkça belirtmektedir.

Tekasür 102/1 - Elhakümüt tekasür Çokla övünme sizi alıkoydu, oyaladı. )

Tekasür 102/2 - Hatta zürtümül mekabir (  Kabirlere varıncaya kadar. )
 
* Bir araç olan malı toplayıp biriktirmeyi amaç edinen, ihtiyacı olmamasına rağmen sürekli mal satın alan, paylaşmayıp cimrilik yapan, mal varlığı ile diğer insanlara üstünlük, hakimiyet kurduğunu, kudrete haiz olduğunu sanan, insanları mal mülk kriterlerine göre yargılayan, sınıflandıran, islam bilinci gelişmemiş insanlara Allah-ü Teala uyarı niteliğindeki şu ayetler ile sesleniyor.

3/14 Züyyine lin nasi hubbüş şehevati minen nisai vel benıne vel kanatıril mükantarati minez zeheb vel fiddati vel haylil müsevvemeti vel en'ami vel hars zalike metaul hayatid dünya vallahü ındehu husnül meab ( Kadınlardan, oğullardan, kantarlarca biriktirilmiş altından ve gümüşten, salınmış işaretli atlardan, hayvanlardan,  ekinlerden şehvetle sevilenler insanlar için süslenmiştir. Bunlar dünya hayatının faydasıdır. Allah ki varış yerinin güzellikleri O' nun indindedir. )

3/157 Ve lein kutiltüm fı sebılillahi ev müttüm le mağfiratün minellahi ve rahmetün hayrun min ma yecmeun ( Ve eğer Allah yolunda öldürülürseniz veya ölürseniz, Allah’ tan af ve rahmet, o toplayıp biriktirdiklerinden daha hayırlıdır. )

Tevbe 9/35 - Yevme yuhma aleyha fı nari cehenneme fe tükva biha cibahühüm ve cünubühüm ve zuhuruhüm haza ma keneztüm li enfüsiküm fe zuku ma küntüm teknizun ( O gün onların üzerlerinde cehennem ateşi kızdırılır da onlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanır. İşte bunlar o nefisleriniz için biriktirip haznettikleriniz. Haydi, o haznetmiş olduklarınızı tadın. )

3/180 Ve la yahsebennellezine yebhalune bi ma atahümüllahü min fadlihı hüve hayran lehüm bel hüve şerrul lehüm seyütavvekune ma behılu bihı yevmel kıyameh ve lillah mırasüs semavati vel ard vallahü bi ma ta'melune habır ( Ve o cimrilik edenler, o Allah’ ın onlara üstünlüğünden lütfundan verdiklerinden dolayı o onlara hayırlıdır sanmasınlar. Bilakis o onlara kötüdür. O cimrilik ettikleri, ayağa kalkış gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah içindir. Allah ne yaptığınızdan haberdardır. )

4/37 Ellezine yebhalune ve ye'mürunen nase bil buhli ve yektümune ma atahümüllahü min fadlih ve a'tedna lil kafirıne azaben mühına ( O cimrilik edenler ve insanlara cimriliği emredenler ve Allah’ ın onlara üstünlüğünden lütfundan verdiğini gizleyenler. İnkarcılar için alçaltıcı hakir eden azap hazırladık. )

10/58 Kul bi fadlillahi ve bi rahmetihı fe bi zalike fel yefrahu hüve hayrun min ma yecmeun ( "Allah' ın üstünlüğü ve O’nun rahmetiyle, bunlarla ferahlayıp sevinsinler. O, o biriktirdiklerinden, topladıklarından daha hayırlıdır." de. )

Fecr 89/19 - Ve te'külunet türase eklen lemmen ( Ve mirası şiddetle, hırsla toplayıp yiyorsunuz. )

Fecr 89/20 - Ve tühıbbunel male hubben cemmen ( Ve malı yığmacasına, toplamacasına sevgiyle seviyorsunuz. )

104/2 Ellezi cemea malen ve addedeh ( O malı toplayan ve onu adet adet sayan, )

104/3 Yahsebü enne malehu ahledeh ( Malının onu ebedi kılacağını sanar. )

* Oysa ki Kur'an'da "Eşitlik" kavramını Allah-ü Teala ne güzel misallendiriyor.
 
16/71 Vallahü faddale ba'daküm ala ba'dın fir rızk fe mellezine füddılu bi raddı rizkıhim ala ma meleket eymanühüm fe hüm fıhi seva' e fe bi nı'metillahi yechadun ( Ve Allah, rızıklarda bazınızı bazınıza üstün kıldı. Ancak o üstün olanlar rızıklarını o ellerinin malik olduklarına vermezler ki onda eşit olsunlar. Yani Allah' ın nimeti ile cihad mı ediyorlar? )

41/10 - Ve ceale fıha ravasiye min fevkıha ve barake fıha ve kaddera fıha akvateha fı erbeati eyyam sevaen lis sailın ( Ve "Orada, onun üstünde dağlar oluşturdu. Orada bereket verdi. Orada, yiyecekleri azıkları, araştıranlar için dört günde eşit olarak düzenleyerek ölçülendirdi." )




 

Allah'ın Sevdikleri ve Sevmedikleri

Allah-ü Teala'nın kullarına karşı koşulsuz sevgisi olduğu ve O'nun sonunda herşeyi affedeceği yönünde bazı görüşler olsa da Kur'an ayetleri bu konuya da açıklık getirmektedir. Allah, kullarına olan sevgisinin, onların Dünya hayatındaki sınav peformanslarına bağlı olduğunu ayetleriyle açıkça beyan etmektedir.

Allah'ın Sevdikleri ( Ayetlerin son cümleleri belirtilmiştir. );

Allah’ın sevdiklerini içeren toplam 16 ayet bulunmaktadır. 1+6 = 7

2/195 ..........innellahe yühıbbül muhsinın ( ....Allah iyilik, güzellik yapanları sever. )

2/222 .........innellahe yühıbbüt tevvabıne ve yühıbbül mütetahhirın ( .....Allah tevbekarları ve temizlenenleri sever. )

3/76 ..........innellahe yühıbbül müttekın ( .....Allah sakınanları sever. )

3/134 ..........vallahü yühıbbül muhsinın ( .....Allah iyilik yapanları sever. )

3/146 ..........vallahü yühıbbüs sabirın ( ......Allah sabredenleri sever. )

3/148 ..........vallahü yühıbbül muhsinın ( .....Allah iyilik yapanları sever. )

3/159 ..........innellahe yühıbbül mütevekkilın ( ......Allah dayanıp sığınanları sever. )

5/13 ..........innellahe yühıbbül muhsinın ( .......Allah iyilik yapanları sever. )

5/42 ..........innellahe yühıbbül muksitın ( ......Allah adil olanları sever. )

5/93 ..........vallahü yühibbül muhsinın ( .......Allah iyilik yapanları sever. )

9/4 ..........innellahe yühıbbül müttekın ( ......Allah sakınanları sever. )

9/7 ..........innellahe yühıbbül müttekın ( ......Allah sakınanları sever. )

9/108 ..........vallahü yühıbbül müttahhirın ( ......Allah temizlenenleri sever. )

49/9 ..........innellahe yühıbbül müksitın ( ......Allah adil olanları sever. )

60/8 ..........innallahe yühıbbül muksitın ( ......Allah adil olanları sever. )

61/4 ..........İnnallahe yühıbbüllezine yükatilune fi sebilihi saffen ( ......Allah, yolunda saflar halinde savaşanları sever. )

Allah'ın Sevmedikleri ( Ayetlerin son cümleleri belirtilmiştir. );

Allah’ın sevmediklerini içeren toplam 22 ayet bulunmaktadır.

2/190 ..........innellahe la yühıbbül mu’tedın ( ...........Allah hudutları aşanları sevmez. )

2/205 ..........vallahü la yühıbbül fesada ( ..............Allah bozgunu sevmez. )

2/276 .........vallahü la yühıbbü külle keffarin esım ( ... Allah günahkar inkarcıların hiçbirini sevmez. )

3/32 ..........innellahe la yühıbbül kafirın ( .....Allah inkarcıları sevmez. )

3/57 ..........vallahü la yühıbbüz zalimın ( .......Allah zalimleri sevmez. )

3/140 ..........vallahü la yühıbbüz zalimın ( .......Allah zalimleri sevmez. )

4/36 ..........innellahe la yühıbbü men kane muhtalen fehura ( ....Allah şımaran, övünen kimseyi sevmez. )

4/107 ..........innellahe la yühıbbü men kane havvanen esıma ( ........Allah hain günahkar olan kimseleri sevmez.

4/148 ..........La yühıbbüllahül cehra bis sui minel kavli illa men zulim ( ...Allah, zulmedilenlerin haricinde, sözden kötü olanın açığa çıkmasını sevmez. )

5/64 ..........vallahü la yühıbbül müfsidın ( ...... Allah bozguncuları sevmez. )

5/87 ..........innellahe le yühıbbül mu'tedın ( ......Allah hududu aşanları sevmez. )

6/141 ..........innehu la yühıbbül müsrifın ( .......O israf edenleri sevmez. )

7/31 ..........innehu la yühıbbül müsrifın ( ......O israf edenleri sevmez. )

7/55 ..........innehu la yühıbbül mu'tedın ( .......O hududu aşanları sevmez. )

8/58 ..........innellahe la yühıbbül hainın ( ......Allah hainleri sevmez. )

16/23 ..........innehu la yühıbbül müstekbirın ( ........O kibirlenenleri sevmez. )

22/38 ..........innellahe la yühıbbü külle havvanin kefur ( .....Allah, inkarcı hainlerin hiçbirini sevmez. )

28/76 ..........innellahe la yühıbbül ferihın ( .......Allah ferahlayıp şımaranları sevmez. )

30/45 ..........innehu la yühıbbül kafirın ( ......O inkarcıları sevmez. )

31/18 ..........innellahe la yühıbbü külle muhtalin fehur ( ....Allah şımaranların, övünenlerin hiçbirini sevmez.)

42/40 ..........innehu la yühıbbüz zalimın ( ......O zalimleri sevmez. )

57/23 ..........vallahü la yühibbu külle muhtalin fehur ( ....Allah şımaranların, övünenlerin hiçbirini sevmez. )














Cüz ?

"Cüz" kelimesi Arapçada "parça, kısım" anlamına gelmektedir. Bu kelime, Kur'an'ın ayrıldığı  30 parçasından her birine verilen isim olarak da kullanılmaktadır.
 
Ancak, Kur'an'ı oluşturan kısımların Sure ve Ayet adı verilen kısımlar olduğu Kur'an'da açıkça belirtilmekte olup, Kur'an'ın "Cüz"lere ayrılmasına ilişkin herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Zira, "Cüz" yaklaşımı ile yapılan ayırımda, herhangi bir cüz herhangi bir surenin ortasında başlayıp yine başka bir surenin ortasında bitebilmektedir. Kur'an'ın zaten Sure ve Ayet olarak bölümlendirildiği ve surelerin, ayetlerin mevcut yapısal bütünlük içinde, anlamak için okunması gerektiği düşünüldüğünde Cüz uygulamasının sebebine ilişkin bazı soru işaretleri oluşmaktadır.
 
Hicr suresinin aşağıdaki ayetlerindeki ifadeler de konuya ilişkin uyarıcı ve dikkat çekici niteliktedir.

Hicr 15/90 - Kema enzelna alel muktesimın ( O kısımlandırıcıların, bölücülerin üzerine indirdiğimiz gibi. )
Hicr 15/91 - Ellezine cealül kur'ane ıdıyn ( O Kur'an' ı parça parça kılanlara. )
 
Hicr 15/92 - Fe ve rabbike le nes'elennehüm ecmeın ( Böylece ve Rabb' in, kesinlikle onların hepsine topluca sual edeceğiz. )

Hicr 15/93 - An ma kanu ya'melun ( O yapmakta olduklarından dolayı. )
 
 
 
 



Kadın, 23. Kromozom ve Hücreler

Kromozom, (Yunanca, chromos (renk), soma (vücut)); DNA'nın "histon" proteinleri etrafına sarılmasıyla, yoğunlaşarak oluşturduğu, canlılarda kalıtımı sağlayan genetik birimlerdir. Mikronla ölçülüp ancak elektron mikroskobuyla görülebilirler. Her bir kromozom iki eşit parçadan oluşur. Yani kromozomlar X formunda olan çiftli yapılardır.
 

İnsan DNA'sı 23 adet kromozom çiftinden, yani her bir çiftte 4 tekil kromozom bulunduran yapılardan oluşmakta olup, erkek ve kadını ayıran farklılık ise  23. kromozom çiftindeki kromozomlardan birinin Y formunda olmasıdır.

 
Kur'an'ın 4. suresi olan Nisa suresinin 23. ayeti, Kur'an'da "kadına" ilişkin en fazla kelimenin yer aldığı ayettir. Ayette 4 tekil kromozomdan oluşan kromozom çifti ve 23. kromozom vurgulanmış gibi görünmektedir.

Nisa 4/23 - Hurrimet aleyküm ümmehatüküm ve benatüküm ve ehavatüküm ve ammatüküm ve halatüküm ve benatül ehı ve benatül uhti ve ümmehatükümüllatı erda'neküm ve ehavatüküm miner radaati ve ümmehatü nisaiküm ve rabaibükümüllatı fı hucuriküm min nisaikümüllatı dehaltüm bihınne fe in lem tekunu dehaltüm bihinne fe la cünaha aleyküm ve halailü ebnaikümüllezıne min aslabiküm ve en tecmeu beynel uhteyni illa ma kad selef innellahe kane ğafurar rahıma

Anneleriniz, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, kızkardeşlerinizin kızları, o sizi emziren anneleriniz, gayrımeşru kızkardeşleriniz ve kadınlarınızın anneleri ve o içine girdiğiniz kadınlarınızın içinden çıkardığınız evlerinizdeki üvey kızlarınız size haram kılındı. Eğer onlara girmiş olmadınızsa üzerinize günah yoktur. Soyunuzdan olan oğullarınızın nikahlı kadınları ve o önceden oluverenin haricinde toplayıp iki kızkardeşi nikahlamanız. Kesinlikle Allah affedendir merhametlidir.

Ayrıca, Kur’an’da “Hucuri” ( Hücreler, odalar ) kelimesinin ilk kez geçtiği Nisa suresindeki ayetin numarasının da 23 olması dikkat çekicidir. Zira hücreler kromozom setlerinden oluşmaktadırlar.

 
 
 
 
 

 

4 Ağustos 2016 Perşembe

Nasıl bilirdiniz? "İyi" bilirdik. Peki "İyilik" nedir?

"İyi" ve "İyilik" kavramları toplum tarafından içeriği ve derinliği tam olarak düşünülmeden kullanılmaktadır. Sübjektif kriterlere göre yapılan değerlendirmeler sonucunda sarfedilen "Çok iyi bir insan." söylemi veya cenaze töreninde hocanın motivasyonu ile merhum için topluca zikredilen ritüelleşmiş "İyi bilirdik." cümlesi bazı örneklerdir.
 
Oysa ki Allah-ü Teala Kur'an'da "İyilik" ( Birra ) kavramını Bakara suresinin 2/177 kodlu ayetinde açıkça tanımlamıştır.

Bakara 2/177 - Leysel birra en tüvellu vücuheküm kıbelel meşrikı vel mağribi ve lakinnel birra men amene billahi vel yevmil ahıri vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyın ve atel male ala hubbihı zevil kurba vel yetama vel mesakıne vebnes sebıli ves sailıne ve fir rikab ve ekames salate ve atez zekah vel mufune bi ahdihim iza ahedu ves sabirıne fil be'sai ved darrai ve hıynel be's ülaikellezine sadeku ve ülaike hümül müttekun

Yüzünüzü doğu tarafına ve batı tarafına çevirmenizde iyilik yoktur. Lakin iyilik, o Allah’ a, sonraki güne, meleklere, kitaba, habercilere inananlara, sevdiklerine, yakınlarına, yetimlere, yoksula, yolda kalmışa, dilenenlere, boyunduruk içindekilere sevgiyle mal verenlere, duaya kalkanlara, zekatı verenlere, ahdettiklerinde ahdlerini ifa edenlere, zorlukta, sıkıntıda, darlıkta ve zor savaş zamanında sabredenleredir. İşte onlar doğrudurlar ve işte onlar sakınırlar.
 
Ayette "iyilik" kavramını oluşturan 9 koşuldan bahsedilmektedir.
 
1- Allah'a inanmak
2- Ahirete ( Sonraki güne ) inanmak
3- Meleklere inanmak
4- Habercilere inanmak
5- İhtiyacı olanlara sevgiyle mal vermek
6- Duaya kalkmak
7- Zekat vermek
8- Ahdine vefa etmek
9- Zor durumlarda sabredebilmek
 
Bu çerçevede insanın, kendisi veya başkaları hakkında "iyilik" yorumunda bulunurken Kur'an'ı baz alması, dikkatli olması ve iyi düşünmesi gerektiği aşikardır. Zira, insanın Kur'an referansı olmadan "iyilik" tanımı ve değerlendirmesi yapması oldukça göreceli bir yaklaşım olacaktır. Bir başka deyişle, başkasına göre iyilik olmayan bir eylem, eylemi yapan tarafından iyilik olarak tanımlanabilir.
 


 
 

99 Koyun 1 Koyun

Sad 38/23 - İnne haza ehıy lehu tis'un ve tis'une na'ceten ve liye na'cetün vahıdetün fe kale ekfilnıha ve azzenı fil hıtab (  Kesinlikle bu benim kardeşim. Ona doksandokuz dişi koyun ve bana bir dişi koyun. "Onu bana ver." dedi. Beni söylemde yendi. )

İnsanın yaratılışı ile başlayan, Cennet'ten çıkışa neden olan ve Dünya hayatında da süregelerek insan hayatını Cehenneme dönüştüren temel problemi Allah-ü Teala Sad suresinin 23. ayetinde sayısal örnekleme ile ne güzel de betimliyor. Nedir bu temel problem?
 
Temel problem...Şeytan'ın vesvesesi sonucunda kör, sağır ve dilsiz olan insanın göğsünde oluşan o hakimiyet kurma, domine etme, en fazlasına ulaşma, ululanma, boyun eğdirme, aşağılama, gasp edip kendisine muhtaç bırakma, biat ettirip köleleştirme arzusu yani KİBİR duygusudur. Sıralanan bu nitelikler insanı bir kanser hücresi gibi sarabilmektedir. Kanser hücresinin en büyük özelliği çok hırslı ve azgın olmasıdır. Nüfuz ettiği vücuttaki tüm hücreleri yok ederek vücuda hakim olacağını sanır. Ancak yaptığı kendi sonunu hazırlamaktan başka bir sonuca hizmet etmez. Zira sonunda, perişan ettiği vücut ölünce kendisi de yok olur gider.
 
Oysaki Allah-ü Teala göklerin ve yerin mülkünün yalnızca kendisine ait olduğunu Kur'an'da sürekli tekrar eder. ( Bakara 2/107 - E lem ta'lem ennellahe lehu mülküs semavati vel ard ve ma leküm min dunillahi min veliyyin ve la nasır - Bilmez misin ki göklerin ve yerin mülkü kesinlikle O’nadır Allah’ adır ve size Allah’ tan başka dost ve yardımcı yoktur. )
 
Yukarıda anılan Sad 38/23 kodlu ayette yer alan sayısal örneklemedeki rakamların ( 9,9,1 )nümerolojik toplamları incelendiğinde yine ilahi mühür olan 10 rakamına ulaşılmaktadır. Bu sonuç, mülkiyetin tümünün sadece Allah'a ait olduğunun nümerolojik bir göstergesi olarak nitelenebilir.
 
99 ve 1 yani 9, 9, 1 .... 9+9+1 = 19 ... 1+9 = 10
 
 
 

Mim = 40 = Olgunlaşma, Tamamlanma, Sonlanma

Allah-ü Teala'nın "Kur'an'ın açık ayetleri" olarak nitelendirdiği huruf seti içinde yer alan "Mim" harfi "Olgunlaşma, tamamlanma, sona erme" anlamında bir işaret olarak da kullanılmaktadır. 
 
"Mim" harfinin Arap alfabesindeki ebced değeri 40, sıra numarası ise 24'tür. Bu iki sayı, aşağıdaki işlemlerde de görüleceği üzere, nümerolojik açıdan önem arzetmektedir. 
 
40 = 4 x 10
24 = 4 x 6 .... ( ayrıca 24 sayısının nümerolojik değeri de 2+4 = 6 olmaktadır. )
 
Blogun evvelki bölümlerinde 6 ve 10 rakamlarının ilahi mühür niteliğinde oldukları, yani Kur'an'daki konumları ve kullanımları açısından Allah-ü Teala'nın özellikle vurguladığı rakamlar oldukları belirtilmişti.  
 
40 sayısının Kur'an'da sadece 4 farklı surede ve 4 farklı ayette geçmesi de 4 ve 10 rakamlarının uyumu açısından ( 4 x 10 = 40 ) dikkat çekicidir.
 
 
 40 sayısının Kur'an'ın aşağıdaki ayetlerinde "tamamlanma", "olgunlaşma", "zamanına erme" anlamında geçmekte olduğu görülmektedir.
 
Bakara 2/51 - Ve iz vaadna musa erbeıne leyleten sümmettehaztümül ıcle min ba'dihı ve entüm zalimun ( Ve zamanında Musa’ ya kırk gece vaad ettik. Sonra onun ardından buzağıyı edindiniz. Sizler zalimlerdiniz. )
 
Maide 5/26 - Kale fe inneha müharrametün aleyhim erbeıne seneh yetıhune fil erdı fe la te'se alel kavmil fasikın ( "Kesinlikle orası, kırk sene onlara haram kılınandı. Yerde dolaşırlar. Günahkarlar kavmi üzerine tasalanma." dedi. )
A'raf 7/142 - Ve vaadna musa selasıne leyleten ve etmemnaha bi aşrin fe temme mıkatü rabbihı erbeıne leyleh ve kale musa li ehıyhi harunahlüfnı fı kavmı ve aslıh ve la tettebı' sebılel müfsidın (  Ve Musa'ya otuz gece vaad ettik ve onu on ile tamamladık. Böylece Rabb' inin zamanı kırk geceye tamamlandı. Musa, kardeşi Harun'a "Kavmim içinde halefim ol. İyileştir ve bozguncuların yoluna tabi olma." dedi. ) *
 
*7/142 kodlu ayette Musa'ya 30 gece verildikten sonra ilave olarak 10 gece daha verilerek gece adedinin 40'a tamamlandığı özellikle belirtilmektedir.
 
Ahkaf 46/15 - Ve vassaynel insane bi valideyhi ihsana hamelethu ummuhu kurhen ve vadaathu kurha ve hamluhu ve fisaluhu selasune şehra hatta iza belega eşuddehu ve belega erbaine seneten kale rabbi evzı’ni en eşkure ni’metekelleti en’amte aleyye ve ala valideyye ve en a’mele salihan terdahu ve aslıh li fi zurriyyeti inni tubtu ileyke ve inni minel muslimin (  Ve insana, ana babasına iyilik yapmasını emrettik. Annesi onu zorlanarak taşıdı ve onu zorlanarak doğurdu. Onu taşıması ve sütten kesmesi otuz aydır. Nihayet olgunluğuna eriştiğinde ve kırk senesine eriştiğinde "Rabb' im, o bana ve anne babama bol bol verdiğin nimetine şükredeyim ve razı olduğun, hoşlandığın iyilik yapayım diye bana öğüt ver. Benim için, soyumdan olanları iyileştir. Kesinlikle ben sana tabi oldum. Kesinlikle ben teslim olanlardanım." der. )
 
Özellikle yukarıdaki 46/15 kodlu ayette insanın 40 yaşında hidayete erdiğine, olgunlaştığına yönelik açık mesaj bulunmaktadır. Yani 40 yaş bir olgunluk ve erme yaşı olarak nitelendirilmektedir. Bu noktada "Mim" harfinin 40 olan ebced değeri itibarıyla taşıdığı nümerolojik anlam öne çıkmaktadır.
 
Öte yandan "Kırk" kelimesinin son kez geçtiği 46/15 kodlu ayet de nümerolojik açıdan ilahi mühür niteliği taşıyan 6 ve 10 rakamlarını barındırmaktadır.
 
46 ....4+6 = 10
15 ... 1+5 = 6
 
 
 


 

Kelimeler ve Yaratılış

Maddi ve manevi anlamda yaratılmış olan herşeyin yaratılışı öncesinde “kelimesi” olduğu ve kelime olmadan yaratılışın olamayacağı Kur’an ayetleri ile sabittir. Bilgisayar ekranında gördüğümüz iki boyutlu yazıların, şekillerin ve renklerin ardında “yazılım” adı verilen ve kök kod olarak sayılar ile ifade edilen “kelime” yani anlam dizileri bulunmaktadır. İnsan tüm buluşlarını, geliştirdiği tüm sistemleri Allah-ü Teala’nın yönlendirmesiyle, O’nun yaratış metodunu ve sistemini kopyalayarak gerçekleştirmektedir.
 
Bu gerçeğe istinaden, içinde yaşamakta olduğumuz üç boyutlu ortamın ve hissettiğimiz duyguların da ardında Allah-ü Teala’nın “kelimelerinden” oluşan yazılımın olduğu aşikardır. “Kelime”’nin maddeye ve maneviyata hükmeden, onlara hayat veren temel olgu olduğu dikkate alındığında odaklanmanın, düşünmenin ve zikirin insan hayatındaki önemi de açığa çıkmaktadır.

Yaratılışın özü olan “kelime”ye ilişkin aşağıdaki ayetler, tek gerçek varlığın Allah olduğunu ve insanların O’nu algılayabilmesi için Allah-ü Teala’nın “kelimeleri” bahşetmiş olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. ( “Kelime” ile ilintili “yazı” ve “isim” kelimelerini içeren ayetlere de yer verilmiştir. ) 

2/31 Ve Adem’e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere gösterdi. "O halde, eğer doğrular iseniz, bunları bana isimleriyle haber verin." dedi.

2/33 "Ey Adem, onlara onları isimleri ile haber ver." dedi. Böylece onlara onları isimleri ile haber verdiğinde "Size göklerin ve yerin gaybını kesinlikle ben bilirim demedim mi? O açıkladığınızı ve o gizlemiş olduğunuzu da bilirim." dedi. *

( *Adem, Allah-ü Teala’nın kendisine öğrettiği isimleri yani yaratılış kelimelerini Meleklere bildirmektedir. Allah-ü Teala’ da bu ayette “Göklerin ve yerin gaybını ( yokluğunu, yani henüz var olmadıkları, yaratılmadıkları durumu ) bilirim.” diyerek yaratılış öncesinde sadece kendi indinde kelimelerin var olduğunu ve bunları Adem’e öğrettiğini belirtmektedir. )

2/37 Böylece Adem Rabb' inden kelimeler aldı da onun üzerine tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir.

3/45 Zamanında melekler, "Ey Meryem, kesinlikle Allah sana kendinden kelimeyi müjdeliyor ki onun ismi Meryemoğlu mesih İsa’ dır. Dünyada ve ahirette saygındır ve yakınlaşanlardandır." dediler.

4/171 Ey kitap sahipleri, dininizde azgınlık etmeyin ve Allah üzerine gerçek haricindekini söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, kesinlikle Allah' ın resulü, Meryem'e atmış olduğu kelimesi ve O’ndan ruhtur. O halde, Allah' a ve O’nun resullerine inanın ve üçtür demeyin. Kendi hayrınıza bundan imtina edin, vazgeçin. Kesinlikle ki Allah tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa O’nadır. Vekil olarak Allah kafidir.

8/7 Ve zamanında Allah size iki gruptan birini vaad ediyordu ki kesinlikle o sizin olacaktı. Siz ise kesinlikle şerefi olmayanın sizin olmasını arzuluyordunuz. Allah gerçeği kelimeleri ile gerçeği gerçekleştirmek ve inkarcıların arkasını kesmek istiyordu.

10/82 Ve suçlular hoşlanmasalar da, Allah gerçeği kelimeleri ile gerçekleştirir.

18/27 Ve sana Rabb' inin kitabından o vahyedileni oku. O'nun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O’ndan başka sığınılacak bulamazsın.

18/109 "Şayet deniz Rabb' imin kelimeleri için mürekkep olsa, Rabb' imin kelimeleri tükenmeden önce deniz tükenecektir. Şayet onun aynısını yardımcı olarak getirsek bile." de.

20/129 Ve şayet Rabb' inden geçmiş kelime ve isimlendirilmiş belirli vade olmasaydı, azab olurdu.

31/27 Ve şayet kesinlikle o yerdeki ağaçlar kalemler olsa ve deniz de ona destek olsa, ondan sonra da yedi deniz, Allah' ın kelimeleri tükenmez. Kesinlikle Allah yücedir hakimdir.

37/171 Gönderilen kullar için kelimemiz geçti.

42/14 Ve onlara ilim gelmesinin sonrası haricinde aralarında azgınlıkla ayrışıp gruplaşmadılar. Şayet belirli vadeye kadar Rabb' inden geçmiş kelime olmasaydı, onların aralarında hüküm verilirdi. Kesinlikle o onlardan sonra kitaba varis olanlar, ondan endişeli, vesveseli şüphe içindedirler.

42/24 “Allah' a yalan uydurdu." mu derler? Eğer Allah dilerse, kalbinin üzerine mühür basar. Allah batılı imha eder ve gerçeği kelimeleri ile gerçekleştirir. Kesinlikle O göğüslerin sahip olduğunu bilendir.

“Kelime” kelimesi Kur’an’da 46 kere tekrarlanmaktadır. 46 sayısının nümerolojik değerinin 4+6 = 10 olması, yani ilahi mühür değerini taşıması da dikkat çekici bir unsurdur.
 
 
Yaratılış öncesindeki tek varlığın "kelime" olduğu İncil'de de açık bir şekilde ifade edilmektedir.

43 Yuhanna 1 1 Başlangıçta Kelam vardı. Kelam Tanrı'yla birlikteydi ve Kelam Tanrı'ydı.

Tüm yaşam sürecinin bir yazılım olduğu aşağıdaki Kur'an ayetlerinde açıklanmaktadır.

2/183 Ey o inananlar, oruç o sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Umulur ki sakınırsınız.

2/216 Savaş üzerinize yazıldı. O size hoş olmayandır, zorlanmadır. Ve ola ki siz bir şeyi istemezsiniz, bir şeyden hoşlanmazsınız, o size hayırlı olabilir. Ola ki siz bir şeyi seversiniz, o size kötü olabilir. Allah bilir de sizler bilmezsiniz.

3/145 Ve nefis için Allah’ ın izni haricinde ölmek olmaz. Vadesi yazılıdır. Kim dünyanın sevabını isterse, ona ondan veririz. Kim ahiretin sevabını hayırını isterse ona ondan veririz. Şükredenleri karşılıklandıracağız.

4/103 O halde dua ettiğinizde, ayakta, oturarak ve yanlarınızın üzerinde Allah' ı hatırlayın. Tatmin olduğunuzda, huzur bulduğunuzda duaya kalkın. Dua kesinlikle inananların üzerine vakti belli olarak yazılmıştır.

9/36 Kesinlikle, Allah indinde ayların adedi oniki aydır. Gökleri ve yeri yarattığı günkü Allah yazısında. Onlardan dördü haramdır. Bu daim olan dindir. O halde, onlar hakkında nefislerinize zulmetmeyin. Ortak koşanlarla, sizinle topluca savaştıkları gibi topluca savaşın. Bilin ki, kesinlikle Allah sakınanlarla beraberdir.

13/38 Ve senden önce de resuller gönderdik. Onlara eşler, soylar oluşturduk. Allah' ın izni haricinde ayet getirmesi resul için olamaz. Her vade için yazı vardır.

22/4 Onun üzerine yazılmıştır ki, kesinlikle kim yüzünü ona doğru çevirirse, artık kesinlikle o onu saptırır. Onu ateş azabına doğru yönlendirir.

52/41 Gayb onların indinde de onlar mı yazıyorlar?

2/117 O gökleri ve yeri yaratandır. İş yapılası olduğunda, kesinlikle ona "Ol." der de o olur.

6/73 Ve gökleri ve yeri gerçekten yaratan O'dur. "Ol." dediği gün o olur. O’nun sözü gerçektir. Boruya üflendiği gün mülk O'nadır . Gaybı ve şahit olunanı bilendir. O hakimdir haberdardır.

36/82 Birşey istediğinde, kesinlikle O’nun emri ona "Ol." demesidir. Böylece o olur.

40/68 Dirilten ve öldüren O'dur. İş yapılası olduğunda, kesinlikle ona "Ol." der de o olur.

22 Haziran 2016 Çarşamba

2016 --- 2019

2016 yılında Dünya genelinde ıstıraplı bir sürecin başlamış olduğu, bu sürecin 2019 yılında sonlanacağı ve Dünya'nın farklı bir düzen içerisine gireceği yönündeki okült bilgi yaygınlaşmaktadır. Bu konuda kitaplar da yayımlanmaktadır.
 
David Montaigne isimli yazar "Anti 2016 Christ 2019" isimli bir kitap yazmıştır.
 

2016 yılında vizyona giren ve Leonardo Di Caprio'ya Oscar kazandıran "The Revenant" ( Geri gelen ) filminin zamanlaması da nümerolojik açıdan ve Haberci İsa'nın "geri gelişi" konsepti açısından dikkat çekicidir. Filmin aşağıdaki sahnesinde, Haberci İsa'nın okült sembol olan "tek gözlü üçgen" figürü altında çarmıha gerilmiş olduğu görülmektedir.

 
Aşağıda, 16. Nahl suresinin ve 19. Meryem suresinin 33 sıra numaralı ayetlerinde 2016 ve 2019 yıllarına işaret ediliyormuş izlenimi oluşmaktadır.
 
16/33 Hel yenzurune illa en te'tiyehümül melaiketü ev ye'tiye emru rabbik kezalike fealellezine min kablihim ve ma zalemehümüllahü ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun
 
İlle de melekler gelsin veya Rabb' inin emri gelsin diye mi bakıyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yaptılar. Allah onlara zulmetmedi. Lakin nefislerine zulmetmiş oldular.
 
* "Rabb'in emrinin gelmesi." Yani Allahü Teala'nın genel bir azap ortamı yaratması.
 
19/33 Ves selamü aleyye yevme vülidtü ve yevme emutü ve yevme üb'asü hayya
 
Ve doğduğum günde, öldüğüm günde ve diri olarak dirildiğim, gönderildiğim günde selam benim üzerimedir.
 
* Haberci İsa'nın "Canlı olarak dirildiğim gün" ifadesi. Yani Haberci İsa'nın geri gelişi mi??
 
Ayetlerin sıra numaralarının 33 olması da 3+3 = 6 nümerolojisi açısından önem arzetmektedir.

84 numaralı İnşikak suresinin 16. ayetinden 19. ayetine kadar olan bölümde kozmik hizalanma olayı ve nihayetinde buna bağlı değişim açıkça ifade edilmektedir.

84/16 - Fe la uksimü biş şefekı ( O halde şafaka yemin ederim ki, )
84/17 - Vel leyli ve ma veseka ( Ve gece ve o barındırdıkları, )
84/18 - Vel kameri izet teseka ( Ve Ay dizilip derlendiğinde, )
84/19 - Le terkebunne tabekan an tabekın ( Kesinlikle tabakadan tabakaya binip karışacaksınız. )
 
Kur'an'da Meryem suresi 19. sure olup, Haberci İsa'nın annesinin ismi olan Meryem kelimesinin yukarıdaki tespitlerle uyumlu bir anlamı bulunmaktadır.
 
1- Peygamber İsa'nın annesi.
3- Bu adın kökeni İbranice'de İsyan, ayaklanma" anlamındadır. 
4- Dindar kadın.
5- 1. abid. ibadete düşkün insan. 2. hz. isa'nın annesi
6- İsa Aleyhisselamın annesinin adı. (Süryanicede hadim manasınadır) (Bak: Zekeriyya)