26 Şubat 2018 Pazartesi

Yörüngesel Rezonans ve 70

Bağlı bulunduğu yıldız sisteminin yörüngesinde hareket eden her gezegenin yerçekimsel dalgaları ve kendisine has bir manyetik alanı mevcuttur. Herhangi bir yıldız sistemindeki gezegenlerin manyetik alanları, yaptıkları yörüngesel hareketlerine bağlı olarak, birbirlerini etkilemektedir. Bu etkileşime "Orbital Resonance" ( Yörüngesel Rezonans ) adı verilmektedir. Yörüngesel rezonans, gök cisimlerinin, yörüngelerinin stabil olmasını ve hareketlerini belirli bir denge içerisinde gerçekleştirmelerini sağlamaktadır. 

Astronomik araştırmalar,  70,000 yıllık periyodlarda ( Ruhların kaba madde alemi olan Dünya'daki tekamül döngüsü ) Güneş Sistemi'nin çok yakınından geçen bir gezegenin varlığını ortaya koymaktadır. Bu gezegene Nibiru, Marduk, Planet X gibi isimler verilmiştir. Mu uygarlığının, tufan, sel baskını, deniz taşması, volkanik patlama ve zelzele gibi coğrafi değişim yaratan doğal afetler ile yok olmasının sebebinin söz konusu gezegenin 70,000 yıl önce Güneş Sistemi'nin çok yakınından geçmesi olduğu belirtilmektedir. Bir başka deyişle, X gezegeninin manyetik alanının etkisi Dünya'da tüm yaşamı küresel olarak sonlandıran doğal afetlere sebep olmuştur. Kainattaki bir gök cisminin  manyetik alanının bir başka gök cisminin manyetik alanı ile karşılaşması gök cisimlerinin her birinde "Çarpma" etkisi yaratmakta ve yapısal değişikliklerle sonuçlanmaktadır. Hakka suresinin aşağıdaki ayetleri son günlerde tezahür edecek manyetik alan çarpışmasını tasvir eder niteliktedir.

69/14 - Ve hümiletil ardu vel cibalu fe dükketa dekketen vahidet ( Ve yer ve dağlar yükletilip de tek çarpma ile çarpılıp düzlendiğinde, )
69/15 - Fe yevmeizin veka'atil vakı'at ( Artık o gün vaki olacak olan vaki olur. )
69/16 - Ven şakkatis sema'u fe hiye yevmeizin vahiyet ( Ve gök yarılmıştır da o gün o sarkmıştır. )

X gezegeni gibi bir gök cisminin Dünya'ya yaklaşması sonucunda ilk aşamada ortaya çıkacak durum Dünya'nın 23 derece 27 dakikalık Güneş etrafındaki dönüş ekseni açısının değişmesidir. Bu fenomene "Eksen Kayması" adı verilmektedir. X gezegeninin Dünya'ya daha fazla yaklaşması durumunda Eksen Kayması daha da artacak ve nihayetinde kutuplar yer değiştirecektir. Kutupların yer değiştirmesine ve ekvatorun konumunun değişmesine bağlı olarak Güneş'in doğuş ve batış yönleri de değişecektir. Yani, Güneş, batı olarak bilinen yönden doğacaktır.

Bakara suresinin 2/258 kodlu ayetinde konuya ilişkin mesaj verilmekte gibi görünmektedir.

2/258 - E lem tera ilellezi hacce ibrahıme fı rabbihı en atahüllahül mülk iz kale ibrahımü rabbiyellezi yuhyı ve yümıtü kale ene uhyı ve ümıt kale ibrahımü FE İNNELLAHE YE'TI BİŞ ŞEMSİ MİNEL MEŞRİKI FE'Tİ BİHA MİNEL MAĞRİBİ fe bühitellezi kefer vallahü la yehdil kavmez zalimın ( Allah kendisine mülkü, hükümdarlığı verdi diye, İbrahim’ le Rab’binin hakkında o tartışıp mücadele edeni görmedin mi? Zamanında İbrahim "O Rab'bim ki diriltir ve öldürür." dedi. "Ben de diriltirim ve öldürürüm." dedi. "ANCAK KESİNLİKLE ALLAH GÜNEŞ'İ DOĞUDAN GETİRİR, O HALDE ONU BATIDAN GETİR." dedi. Böylece o inkar eden şaşırdı. Allah zalimler kavmini yönlendirmez. )

- Ayet kodunun ( 2/258 ) nümerolojik değerinin "17" ( 2+2+5+8 = 17 ) yani "8" olması,

- Ayette, Haberci İbrahim'in "Güneş'in batıdan getirilmesi"ne ilişkin cümlesinin "17" ( "8" ) kelimeden oluşması da döngü nümerolojisi açısından ayrıca önem arzetmektedir.

Fe (1) inne (2) allahe (3) ye'tı (4) bi (5) eş (6) şemsi (7) min (8) el (9) meşrikı (10) fe (11) e'ti (12) bi (13) ha (14) min (15) el (16) mağribi (17)

Öte yandan, 70. sure olan Mearic suresinde 70,000 yıllık periyod sonunda X gezegeninin manyetik alanının etkisi kaynaklı tezahür edecek felaketler tasvir edilmekte gibidir. Surenin ilk ayetinde bahsedilen "Azab" kelimesi, bu yazıda üzerinde durulan konu kapsamında, "Yörüngesel Rezonans"ın Dünya üzerindeki etkilerini temsil eder niteliktedir. Surenin 44 ayetten oluşması da döngü sonunun / başının nümerolojik sembolü olan "8" sayısı ( 4+4 = 8 ) açısından önem arzetmektedir. 

70/1 - Seele sailun bi AZABİN vakı'ın ( Sual eden, vaki AZABI sual etti. )
70/2 - Lil kafirine leyse lehu dafi' ( İnkarcılar için, onu savacak yoktur. )
70/3 - Min allahi zil mearic ( Yüksek mevkiler, dereceler sahibi Allah' tandır. )
70/4 - Ta'rucül melaiketu ver ruhu ileyhi fi yevmin kane mikdaruhu hamsine elfe senet ( Melekler ve ruh, miktarı ellibin sene olan bir günde O’na çıkarlar. )
70/5 - Fasbir sabren cemilen ( O halde güzel sabır ile sabret. )
70/6 - İnnehüm yerevnehu be'ıyden ( Kesinlikle onlar onu uzak görürler. )
70/7 - Ve nerahu kariben ( Ve onu yakın görürüz. )
70/8 - Yevme tekunus sema'u kel muhl ( O gün gök erimiş maden gibi olur. )
70/9 - Ve tekunul cibalu kel ıhn ( Ve dağlar atılmış yün gibi olur. )
70/10 - Ve la yes'elu hamimun hamim ( Ve samimi arkadaş samimi arkadaşı sual edemez. )
70/11 - Yubassarünehüm yeveddül mücrimu lev yeftediy min azabi yevmeizin bi benihi ( Onlar birbirlerine gösterilirler. Suçlu o gün, oğullarını fidye vererek azaptan kurtulmayı arzular. )
70/12 - Ve sahıbetihi ve ehıyhi ( Ve eşini arkadaşını ve kardeşini.  )
70/13 - Ve fasiletihilletiy tu'viyhi ( Ve onu barındırıp yetiştiren ailesini. )
70/14 - Ve men fil ardı cemian sümme yuncihi ( Ve yerde kim varsa topluca ki sonra kendini kurtarabilsin. )
70/15 - Kella inneha leza ( Hayır asla kesinlikle o ateş alevidir.  )
70/16 - Nezza'aten liş şeva ( Vücut organları için kurutucudur, kavurucudur. )
70/17 - Ted'u men edbere ve tevella ( O arkasını döneni ve yüz çevireni çağırır. )
70/18 - Ve cema'a fe ev'a ( Ve toplayıp da gizleyeni, saklayanı. )
70/19 - İnnel insane hulika helu'an (İnsan kesinlikle sabırsız hırslı şikayet eden yaratılmıştır. )
70/20 - İza messehuş şerru cezu'an ( Ona kötülük dokunduğunda aczeder, sızlanır. )
70/21 - Ve iza messehul hayru menu'an ( Ve ona hayır dokunduğunda meneder. )
70/22 - İllel musallin ( Dua edenler hariç. )
70/23 - Ellezine hüm ala salatihim daimun ( Onlar daimi olarak duaları üzerindedirler. )
70/24 - Vellezine fi emvalihim hakkun ma'lumun ( Ve onlara malları hakkında bilinen gerçek vardır. )
70/25 - Lis saili vel mahrum ( Sual edip araştırıp, dilenen ve mahrum olan için.  )
70/26 - Vellezine yusaddikune bi yevmid din ( Ve o din gününü doğrulayanlar. )
70/27 - Vellezine hüm min azabi rabbihim müşfikun ( Ve o Rab’lerinin azabından korkanlar. )
70/28 - İnne azabe rabbihim ğayru me'mun ( Kesinlikle Rab’lerinin azabı emin olunası değildir. )
70/29 - Vellezine hüm li furucihim hafizun ( Ve o ayıplarını koruyanlar.  )
70/30 - İlla ala ezvacihim ev ma meleket eymanühüm fe innehüm ğayru melumin ( Eşlerine veya o ellerinin malik olduklarına hariç. Artık kesinlikle onlar azarlanıp kınanmayanlardır. )
70/31 - Fe men ibteğa verae zalike fe ulaike hümül adun ( Artık kim bunun dahasını, arkasını ararsa, böylece işte onlar, onlar azanlar, hududu aşanlardır. )
70/32 - Vellezine hüm li emanatihim ve ahdihim raun ( Ve o emanetlerini ve ahdlerini gözetenler. )
70/33 - Vellezine hüm bi şehadatihim kaimun ( Ve o şahitliklerinde daim, baki olanlar. )
70/34 - Vellezine hüm ala salatihim yuhafizun ( Ve o dualarını koruyanlar. )
70/35 - Ulaike fi cennatin mükremun ( İşte onlar bahçeler içinde ikram edilenlerdir, ağırlananlardır. )
70/36 - Fe ma lillezine keferu kıbeleke muhtı'ın ( O halde ne oluyor o inkar edenlere ki sana doğru boyun uzatarak koşup yöneliyorlar? )
70/37 - Anil yemini ve aniş şimali ızin ( Sağdan ve soldan bölükler olarak. )
70/38 - E yatme'u küllümriin minhüm en yudhale cennete na'ım ( Onlardan her biri, bol nimetli bahçelere sokulacağını mı umut ediyor? )
70/39 - Kella inna halaknahüm min ma ya'lemun ( Hayır kesinlikle biz onları o bildiklerinden yarattık. )
70/40 - Fe la uksimu bi rabbil meşarikı vel meğaribi inna li kadirun ( O halde doğunun ve batının Rab’bine yemin olsun. Kesinlikle biz gücü yetenleriz. )
70/41 - Ala en nubeddile hayren minhüm ve ma nahnü bi mesbukın ( Onlardan daha hayırlıları ile değiştirmeye. Biz önüne geçilebilecek olanlar değiliz. )
70/42 - Fe zerhüm yehudu ve yel'abu hatta yulaku yevmehümüllezi yu'adun ( O halde bırak onları, o vaad edilen günlerine kavuşana kadar dalıp gitsinler ve oynasınlar. )
70/43 - Yevme yahrucune minel ecdasi sira'an ke ennehüm ila nusubin yufidun ( O gün, sanki onlar kesinlikle dikili taşlara gönderiliyorlarmış gibi mezarlarından hızlıca çıkarlar. )
70/44 - Haşi'aten ebsaruhüm terhekuhüm zilletun zalikel yevmüllezi kanu yu'adun ( Gözleri korkarak. Onları zillet saracak. O vaad edilmiş oldukları gün budur. )

Tevbe suresinin 9/80 ( 9+8+0 = 17 … “8” Döngü başı ve sonu nümerolojisi ) kodlu ayetinde de “70” birimlik bir “Af dileme frekansından” bahis bulunmaktadır. İlahi döngülerin 7 birimlik periyodlardan oluştuğu dikkate alındığında süreç sonundaki “Tevbe” eylemi anlam kazanmaktadır.

9/80 - İstağfir lehüm ev la testağfir lehüm in testağfir lehüm SEB’INE merraten fe len yağfirallahü lehüm zalike bi ennehüm keferu billahi ve rasulih vallahü la yehdil kavmel fasikın ( Onlara af iste veya onlara af isteme. Onlar için YETMİŞ kere af istesen de Allah onlara af eylemeyecektir. Bu, kesinlikle onların Allah' ı ve resulünü inkar etmelerinden dolayıdır. Allah günahkarlar kavmini yönlendirmez. )

Hakka suresinin aşağıdaki ayetlerinde ise “Yetmiş kol uzunluğu olan zincir” ifadesiyle “70,000” yıllık Dünya yani Cehennem süreci vurgulanmaktadır.

69/31 - Sümmel CEHIME salluhu ( Sonra onu CEHENNEME salın. )

69/32 - Sümme fi silsiletin zer'uha SEB’UNE zira'an feslükuhu ( Sonra ölçüsü YETMİŞ kol uzunluğu olan zincirin içinde, böylece onu sokun. )









22 Şubat 2018 Perşembe

Mars ve Cinler

"MARS" kelimesi Güneş sisteminde yer alan ve Güneşe yakınlık sırası itibarıyla 4. sırada olan gezegenin ismi olarak bilinmektedir. Esas itibarıyla MARS kelimesi anlam itibarıyla "YILANLI" anlamına gelmektedir. 

Cin ( Örtülmüş, Gizlenmiş, Görülemeyen ) adı verilen ve dumansız ateş alevinden yaratılmış olduğu bilinen varlıklar, esas itibarıyla şekil değiştirebilen reptil ( sürüngen ) nitelikli ve insana göre bir alt kademede mütekamil varlıklardır. Cinler, insandan önce bedenlendirilerek madde alemine ( kaba hidrojen alemi ) sevkedilmiş olmalarından ve buna rağmen insanın kendilerinden daha mütekamil bir bedenli varlık olarak tezahür etmiş olmasından dolayı Allah'a ve insana isyan etmektedirler. Tekamül sürecine katlanamayıp isyan eden ve insanı kıskanan cinler, insan bedenine tasallut etmek suretiyle, mevcut durumdaki tam tekamül etmemiş halleriyle insan bedeninde yaşam sürmeye, bir başka deyişle insanın bedenine sahip olmaya çalışmaktadırlar. ( Yaratılıştaki ilk bedenlenme safhasında cin lideri İblis'in Adem'i, kandırmak suretiyle kendi soyağacıyla cinsel temasa sevketmesi ve insan-cin karışımı melez soyun tezahür etmesi de bu bağlamda önemlidir. )

37/6 - İnna zeyyennes semaed dünya bi zınetinil kevakib ( Kesinlikle biz en yakın göğü, dünyanın göğünü, yıldız süsüyle süsledik. )

37/7 - Ve hıfzan min külli şeytanin MARid ( Ve tüm İNATÇI, KİBİRLİ AZGIN şeytanlardan koruduk. )

"Marid" kelimesi "Mar" kökü ve "id" ekinden oluşmaktadır. "İd" eki "Şedid" kelimesinde olduğu gibi "Şed" kök kelimesinin sonuna gelerek "Şed+li" yani "Şiddet+li" anlamını vermektedir. Aynı şekilde "Marid" kelimesi de "Mar"+"Lı" yani "İnatlı, Kibirli Azgın" anlamlarını taşımaktadır. "Marid" kelimesi "Mariz" ( Mars ) olarak da telafuz ve imla edilmekte olup, "Hastalık, Sorun, Vukuat" anlamlarını taşımaktadır. ( Arapça D harfi Z olarak da telafuz ve imla edilmektedir. Örnek : Hazır = Hadır, Razı = Radı ) Bu nedenle hastalığın ve tıbbın sembolü "Yılan"dır.




                                                     
         Tıbbın ve Hastalığın sembolü Yılan

37/7 kodlu ayette Cinlerin, açıkça "Marslı" oldukları yani Güneş sistemindeki en mütekamil varlık olan insanın yaşadığı Dünya'ya, daha az mütekamil varlıklar olarak yaşadıkları Mars'tan gelmeye çalıştıkları ancak dünyanın göğünün cinlerden korunduğu bildirilmektedir

NASA tarafından yayımlanan Mars fotolarında göze çarpan reptil ( sürüngen ) figürleri dikkat çekicidir.


                                
NASA'nın yayımladığı Mars'tan fotolardaki reptil görüntüleri

Öte yandan 2014 yılında Mars'a "Yılan Şeklinde Robotlar" gönderileceği haberi basına yansımıştır.


"Mar" kelimesine ilişkin ilginç bir tespit de İngilizcedeki "Nightmare" kelimesidir. Bu kelime "Karabasan / Kabus" anlamlarına gelmekte olup, içeriğinde "Night" ( Gece ) ve "Mare" ( Kadın / Dişi ) kelimelerini barındırmaktadır. Yani bir başka deyişler "Nightmare" kelimesi korku veren "Gece Kadını" anlamını taşımaktadır.

Nisa suresinin 4/117 kodlu ayetinde de "Şeytan" ve "İnas" ( Kadınlar ) ve "MARid" ( Asi, İnatçı )  kelimeleri arasında ilginç bir ilişkiye dikkat çekilmekte gibidir.

4/117 In yed'une min dunihı illa İNASA ve in yed'une illa şeytanen MARida ( Kesinlikle onlar, O'nun haricinde ancak KADINLARI çağırırlar. Kesinlikle ancak onlar ASİ İNATÇI şeytanı çağırırlar. )

Kadın üreme organının ismi olan "VaGINa" kelimesinde "GIN" / "CİN" kelimesinin yer alması da önem arzetmektedir. Bu kelime, İblis'in saptırması sonucu Adem'in kendi türünden önce cin türüyle CİNsel * ilişkiye girmiş olması ve cin/insan melezi bir soy oluşturması anlamını mı içermektedir ? ( Ayrıca tenasül eyleminin isminde "cin" kelimesinin yer alması da dikkat çekicidir. ) 

Yaratılıştaki her varlık tekamül etmesi için yaratılmıştır. Güneş Sistemi'ndeki en tekamül etmiş varlık Dünya'da yaşamakta olan insandır. İnsan, Dünya yaşamı öncesinde Güneş Sistemi'ndeki diğer gezegenlerde farklı form ve özelliklerde daha farklı ve idraki açıdan iptidai yaşam tecrübelerini tamamlamış ve tekamül ederek Dünya'daki yaşam aşamasına gelmiştir. Kur'an'da cinlerin insandan önce yaratılmış oldukları bildirilir.

15/27 - Vel canne halaknahü MİN KABLÜ min naris semum ( Ve cin, onu ÖNCEDEN, içe işleyen zehirli ateşten yarattık. )

55/15 - Ve halekal canne MİN MARİCİN * MİN NAR ( Ve cini DUMANSIZ ATEŞ ALEVİNDEN yarattı. )

Kök kelime "MARİC" ( Dumansız alev ) olmasına rağmen ayetteki “MARiCİN” kelimesinde hem “Mar” hem de “Cin” kelimelerinin bulunması da ayrıca ilgi çekicidir. Mar+i+cin kelimesi bir tamlama gibi görünmektedir. ( Örnek: Ashab+ı+kehf ) Ayrıca İngilizcede “İnce uzun boşluk, hat boyu” anlamına gelen MARGIN kelimesi, 55/15 kodlu ayette geçen MARİCİN kelimesiyle karakteristik ve fonetik benzerlik arzetmektedirler.

"MariC" kelimesindeki "C" harfi, ardından ince ünlü bir harf geldiğinde İngilizce ve Fransızca'da "S"  sesi ile telafuz edilmektedir. Örnek: Century, Center, Celebrate, Citron, Citrus ) Ayette geçen "Maric+in" kelimesi bu bağlamda "MariS+in" olarak telafuz edildiğinde, ortaya "Mars" kelimesine benzeyen "Maris" ( Dumansız alev, Yılan ) kelimesi çıkmaktadır. Bu durumda "Maricin min nar" veya "Marisin min nar" kelimesinin anlamı "Ateşten Yılan" olmaktadır. ( Ejderha olarak bilinen ve ateş püsküren yılan cinsi sürüngen yaratık içinde ateş barındırmakta ancak duman çıkarmamaktadır. Ayrıca yılanın zehiri vücuda girdiğinde yanma etkisi yaratmaktadır. Dumansız ateş gibi. ) 

Ayette belirtilen "Dumansız ateş alevi" kavramının "Manyetik Alan"ı ifade ediyor olması kuvvetle muhtemeldir. Kainat içindeki her küresel ortamın ( gezegenin ) kendisine ait bir manyetik alanı mevcuttur. Dolayısıyla idrakli veya idraksiz bir maddi varlığın herhangi bir gezegenden bir başka gezegene geçiş yapabilmesi için geçiş yapacağı gezegenin manyetik alanına uyum sağlayacak şekilde yapısal değişiklik arzetmesi ( şekil değiştirmesi ) gerekmektedir. Cinler işte bu özellikleri sayesinde bulundukları ortam olan Mars gezegeninden Dünya'ya kısıtlı süreler halinde geçiş yapabilmektedirler. Ancak bu özellikleri onları insandan üstün kılmamaktadır. Zira ruhsal tekamül sürecindeki temel tekamül kriteri varlığın yapısal özellikleri değil "idrak" ( bilinç ) seviyesidir. Dünya ortamında da insana göre farklı özelliklere sahip bir çok varlık bulunmaktadır. ( Örnek: Uçabilen, deri değiştirebilen, deri rengini değiştirebilen, zehir salgılayan, elektrik üreten, su altında yaşayabilen, hem suda hem karda yaşayabilen, düşük ses frekanslarını algılayabilen vb. ) Ama bu özellikleri onları insana göre üstün konuma getirmemektedir.

Sürüngen nitelikli cinler, Allah'a karşı isyan, azgınlık ve kibir batağı içinde olduklarından, insanı kıskandıklarından ve bu düşünsel durumlarını değiştirmediklerinden dolayı asla tekamül edememektedirler. İşte cinler tekamül edemeyeceklerini bilmeleri nedeniyle insan bedenine ve zihnine tasallut edip, onu kontrol altına almak ve bu suretle kendilerini tekamül etmiş addetmek cehaletini göstermektedirler. Bu noktada Allah'a meydan okumak dalaletini ve cüretini göstermekte ve hatta (haşa) O'na karşı galip geldiklerini ( haşa ) dahi düşünecek seviyede azgınlık yapmaktadırlar.

"Mars 1001" adı verilen proje seçilecek bir ekibin Mars'ta 1001 gün kalınmasını hedefleyen bir projedir. Projenin ismindeki "11" nümerolojisi dikkat çekmektedir.




Ayrıca projede görev almak isteyen adayların başvurularını internette en çok kullanılan 11 dilden biriyle yapma koşulu da dikkat çekmektedir.

"....... At this stage the potential candidates can submit their application in one of the 11 most used languages on Internet: ...... "

https://www.mars-one.com/mission/mars-one-astronauts

21 Şubat 2018 Çarşamba

Hacc ve Döngü Sonu

"Hacc" kelimesi teslim olmuş inananlar için "Kabe'nin ziyaret edilmesi" anlamını içermekle birlikte bu kelimenin daha derin bir anlamı da bulunmaktadır. Kur'an'daki 22. surenin de ismi olan bu kelime "Bir yere tereddütle varıp gelme." kök anlamını taşımaktadır. ( Zira bilinen Hac kelimesi Kabe'ye varıp gelme anlamı olarak da ifade edilebilmektedir. )

Hacc suresinin ilk iki ayeti incelendiğinde esas itibarıyla, insanların dünya hayatındaki yaşam döngülerini tamamlamak suretiyle Spatyoma ( A'raf ) geçişleri tasvir edilmekte gibidir. Spatyoma yani A'raf'a geçen ve idrak karmaşasını deneyimleyen bir varlığa hakim olan duygu "Teşevvüş" olarak ifade edilen "Şakınlık", "Endişe", "Çaresizlik" duygularının bir kombinezonundan ibarettir. 

22/1 - Ya eyyühen nasütteku rabbeküm inne zelzeletes SAATİ şey'ün azım ( Ey insanlar, Rab’binizden sakının. Kesinlikle SAATİN zelzelesi büyük şeydir. )

22/2 - YEVME teravneha tezhelü küllü mürdıatin an ma erdaat ve tedau küllü zati hamlin hamleha ve teran nase SÜKARA ve ma hüm bi SÜKARA ve lakinne azabellahi şedıd ( Onu göreceğiniz GÜN, tüm emziren kadınlar o emzirdiklerinden vazgeçerler. Her yük sahibi yükünü düşürüp bırakır. İnsanları SARHOŞ görürsün de onlar SARHOŞ değillerdir. Lakin Allah' ın azabı şiddetlidir. )

İkinci ayetin kodu olan 22/2, nümerolojik anlamda "8" sayısını ( 2x2x2 = 8 ) yani döngüyü sembolize etmektedir. Ayetteki "Yevme" ( Gün ) kelimesi insanların teşevvüş içinde olacakları ( Sarhoş gibi olacakları ) bir dönemi / döngüyü tanımlamaktadır. 

Benzer şekilde Hacc suresinin 22/22 kodlu ( 2+2+2+2 = "8" ) ayetinde ise açık ve net bir şekilde "Döngü" kavramı tanımlanmaktadır.

22/22 - Küllema eradu en yahrucu minha min ğammin ÜIYDU fıha ve zuku azabel harık ( Gamdan dolayı, oradan her çıkmayı istediklerinde oraya GERİ DÖNDÜRÜLÜRLER. Tadın yakıcı azabı. )

22/22 kodlu ayetle ilintili olan bir başka döngü ayetiyse Furkan suresinin aşağıdaki ayetleridir.

25/13 - Ve iza ülku minha mekanen dayyikan mükarranıne deav hünalike sübura ( Ve oradan, bağlanmış olarak dar mekana atıldıklarında, orada ölümü çağırırlar. )

25/14 - La ted'ul yevme süburan vahıden ved'u SÜBURAN KESIRA ( Bugün tek ölümü çağırmayın, bugün ÇOK ÖLÜMÜ çağırın. )

25/15 - Kul e zalike hayrun em cennetül huldilletı vüıdel müttekun kanet lehüm cezaen ve mesıra ( De ki: "Bu mu daha hayırlı, yoksa sakınanlara vaad edilen, onlara karşılık ve varış yeri olan o ebediyet cenneti mi?" )

25/14 kodlu ayette, tekamül sürecini tamamlayamış ve dünya adı verilen cehennemde kalmış olanların ölmeyi ve ardından göklerin kapılarından geçerek cennete ulaşmayı dilediklerinden ancak buna mukabil tekrar tekrar bedenlenmek suretiyle, tekamül süreçlerini tamamlayana kadar dünya yani cehennem hayatını yaşamaya devam edecekleri bildirilmektedir. Söz konusu defaatle bedenlenme ( reenkarnasyon ) döngüsü hususu Nisa suresinin 56. ayetinde de aşağıdaki şekilde bildirilmektedir.

4/56 - İnnellezine keferu bi ayatina sevfe nuslıhim nara küllema nedıcet cüludühüm beddelnahüm cüluden ğayraha li yezukul azab innellahe kane azızen hakıma ( O ayetlerimizi inkar edenleri, yakında onları kesinlikle ateşe yaslarız. Derileri her piştiğinde azabı tatmaları için, onları deri olarak başkalarıyla değiştireceğiz. Kesinlikle Allah yücedir hakimdir. )

Keza Enbiya suresinin 21/104 kodlu ayetinde yaratılış döngüsü, gök misali ile bildirilmektedir.

21/104 - Yevme natvis semae ke tayyis sicilli lil kütüb kema bede'na evvele halkın NÜIYDÜH va'den aleyna inna künna faılın ( O gün göğü, yazı kütüklerini, tomarlarını dürer gibi düreriz. Onu, ilk yaratmaya başladığımız gibi, üzerimize vaad olarak ONU DÖNDÜRÜRÜZ. Kesinlikle biz yapanlar oluruz. )












20 Şubat 2018 Salı

Vahiy

"Vahiy", Allahü Teala'nın, yarattığı varlıkları bilgilendirmek ve yönlendirmek amacıyla onlara gönderdiği tesirlere ve onlarla kurduğu iletişim sistemine verilen isimdir. Vahiy, bilinegeldiği üzere sadece Allah ve Haberci / Resul arasında değil, Allah ve yaratılıştaki tüm idrakli ve idraksiz varlıklar ile arasındaki ilahi bir iletişim sistemidir. Esas itibarıyla yaratılıştaki tüm idrakli ve idraksiz varlıklar Allah'tan gelen ilahi tesirler sayesinde yani vahiy sayesinde faaliyette bulunurlar.

Şura suresinin 42/51 kodlu ayetinde vahiy, Allah'ın insanlarla iletişim metodlarından biri olarak bildirilmektedir.  

42/51 - Ve ma kane li beşerin en yükellimehüllahü illa VAHYEN ev min verai hıcabin ev yursile rasulen fe YUHIYE bi iznihı ma yeşa' innehu aliyyün hakım ( Ve Allah' ın insana kelam edip söz söylemesi, VAHYEN veya perde arkasından olması haricinde olmaz. Veya resul gönderir de izni ile ne dilerse VAHYEDER. Kesinlikle O uludur hakimdir.

Kur'an'da yer alan "Resul" kavramı insan, melek ve diğer bilinmeyen varlıkları kapsayan geniş bir kavramdır. 

35/1 - El hamdü lillahi fatıris semavati vel erdı caılil MELAİKETİ RUSÜLEN ülı ecnihatin mesna ve sülase ve ruba' yezıdü fil halkı ma yeşa' innellahe ala külli şey'in kadır  ( Övgü, gökleri ve yeri yoktan yaratan, MELEKLERİ ikişer, üçer, dörder kanatlı RESULLER kılan Allah içindir. O yaratışta ne dilerse artırır. Kesinlikle Allah herşeye gücü yetendir. )

Nahl suresinin 16/68 kodlu ayetinde ise Allahü Teala'nın bal arısına vahyettiği bildirilmektedir.

16/68 - Ve EVHA rabbüke ilen nahli en ittehızı minel cibali büyuten ve mineş şeceri ve min ma ya'rişun ( Ve Rab’bin bal arısına dağlardan, ağaçlardan ve o kurduklarından evler edinmesini VAHYETTİ. )





İlahi Nizam ve Kâinat kitabında "Allah" Kelimesi

1959 yılında, Deneysel Ruhçuluğun Türkiye'deki öncüsü Bedri Ruhselman'a Vazifeli Varlıklar tarafından yazdırıldığı Bedri Ruhselman tarafından ifade edilen ve vasiyeti üzerine vefatından 55 yıl sonra, 2013 yılında yayımlanan İlahi Nizam ve Kâinat isimli kitapta "Allah" kelimesi sadece bir defa zikredilmektedir. "Allah" kelimesinin bu kitapta ilk ve son kez zikredildiği sayfaya ilişkin ilginç bir nümerolojik durum söz konusudur.

Kitabın 31. sayfası aşağıda yer almaktadır.

"Ruhun tekâmülünün ebediyetini kabul etmek bir zarurettir. Zira hiçbir isimle yadedemeyeceğimiz, sezgimizin dahi hiçbir şekilde ulaşamayacağı o erişilmezliklerin erişilmezliği; ruhların hiçbir vakit olup bitmiş bir hâle, mutlak kemal hâline gireme-yeceklerini ve ebediyen tekâmül ihtiyaçlarından kurtulamayacaklarını zarurî kılar. Şu hâlde kâinatların ruhlara erişilmezliğini zarurî kılan âmil, ruhların ebedî tekâmülden kurtulamamaları hakikatini de zarurî kılar.


Ruhların ebedî tekâmülünü zarurî kılan âmil de ruhların aslî prensibe hiçbir vakit erişemeyecekleri hakikatinin bir zaruretidir. Ruhların aslî prensibe erişememelerini zarurî kılan âmil ise her şeyin üstünde ve bütünlerin bütünü olan her şeyle en ufak bir münasebeti dahi bahis mevzuu olmayan, akıllara, hayallere, hislere girmeyen, hiçbir isimle ifadesi mümkün olmayan, yalnız burada büyük bir zaruret içinde ancak bir defaya mahsus olmak üzere, hiçbir delâletini düşünmeden, bir dünya kelimesi ile yadedeceğimiz “ALLAH’’ın; erişilmezliklerin erişilmezliği zaruretidir. Bu hakikati tereddüt etmeden ve münakaşa mevzuu yapmadan böylece olduğu gibi kabul etmek de zaruretlerin en büyüğü ve selâmet yolunun tek istikametidir.


Ruhların tekâmüllerine mâtuf olarak aslî prensipten gelen icaplar, kâinatımızın üst hududundan içeri (bu ifadeler semboliktir) girerek kâinatta tesir şeklinde tecelli ederler ve kâinatın bilemediğimiz üst hudutlarında, ileride gene bahsedilecek olan üniteden süzülerek madde kombinezonlarının namütenahi inkişaf ve kabiliyet imkânlarına göre onları ve kendilerini çeşitli formasyonlara, transformasyonlara ve deformasyonlara uğrata uğrata üstten itibaren aşağılara doğru yayılarak, dağılarak inerler ve varacakları noktalara ulaşarak orada ruhların ihtiyaçlarına göre tezahürlerini göstermek suretiyle ruh-cevher arasındaki endirekt alışveriş fonksiyonlarını neticelendirirler. Hangi varlık-"

* "Allah" kelimesinin ilk ve son kez geçtiği sayfanın numarası 31'dir. 31 sayısı iki Lam harfi ve bir Elif harfi formunu içermektedir. Arapça'da Allah kelimesi "Lam Lam Elif" olarak yazılır. 

* 31. sayfada toplam "7" cümle bulunmaktadır. ( 31 x 7 = 217 ) 217 sayısı Allah kelimesinin Kur'an'daki frekansı ( tekrar adedi ) olan 2701 sayısını oluşturan rakamları içermektedir. 217 sayısının nümerolojik değeri de "10"'dur. ( 2+1+7 = 10 )

* "Allah" kelimesi, içinde geçtiği cümlenin 55. kelimesidir. ( 5+5 = "10" ... 1+0 = "1" ) Kur'an'da ismi Allah'ın sıfatından olan tek sure Rahman suresi olup, bu surenin sıra numarası 55'tir. 55 sayısının nümerolojik değeri 10 ( 5+5 = 10 ) yani "1" olup, bu vesileyle "Ünite" ( Vahdet ) mesajı da verilmektedir. 

"Ruhların (1) aslî (2) prensibe (3) erişememelerini (4) zarurî (5) kılan (6) âmil (7) ise (8) her (9) şeyin (10) üstünde (11) ve (12) bütünlerin (13) bütünü (14) olan (15) her (16) şeyle (17) en (18) ufak (19) bir (20) münasebeti (21) dahi (22) bahis (23) mevzuu (24) olmayan (25), akıllara (26), hayallere (27), hislere (28) girmeyen (29), hiçbir (30) isimle (31) ifadesi (32) mümkün (33) olmayan (34), yalnız (35) burada (36) büyük (37) bir (38) zaruret (39) içinde (40) ancak (41) bir (42) defaya (43) mahsus (44) olmak (45) üzere (46), hiçbir (47) delâletini (48) düşünmeden (49), bir (50) dünya (51) kelimesi (52) ile (53) yadedeceğimiz (54) “ALLAH'ın’ın (55); erişilmezliklerin (56) erişilmezliği (57) zaruretidir. (58)" 

Yukarıdaki cümlede toplam 58 kelime bulunmakta olup, 58 sayısının nümerolojik değeri 13'tür. 13 sayısı da iki Lam harfi ve bir Elif harfi formunu içermektedir. İlahi Nizam ve Kainat kitabı 319 sayfadan oluşmaktadır. ( 3+1+9 = “13” )


Dikkat edilecek olursa Allah kelimesinin geçtiği cümlede yer alan "ile" kelimesi bazı durumlarda kendisinden önce gelen kelimeyle bitişik, bazı durumlarda ise ayrı yazılmıştır.

Örnek 1: "her şeyle" ( "şey ile" yerine "şeyle" yazılmıştır.)
Örnek 2 :  "kelimesi ile" ( "kelimesiyle" yerine "kelimesi ile" yazılmıştır. )

Bu durum, Kur’an’da olduğu gibi, kelime adetlerinin belirli bir nümerolojik yapı arzetmesi için özellikle tezahür ettirilmiş gibi görünmektedir.

İlahi Nizam ve Kainat kitabı 1959 yılında derlenmiş, 2013 yılında yayımlanmıştır. Arada tam "55" yıllık periyod bulunmaktadır. ( 5+5 = "10" )

İlahi Nizam ve Kainat kitabı "Nisan 2013" ayında ( 20"13" ) yayımlanmıştır. Yani 4. ay ve 2013 ... 4+2+0+1+3 = "10"

Kur'an'da yüce yaratıcının "Allah" veya "Rahman" olarak anılabileceğine ilişkin bilgi veren tek ayetin kod numarasının ( 17/110 ) nümerolojik değeri de 10 yani "1"'dir. ( 1+7+1+1+0 = 10 ... "1" )  Ayetin kodundaki ( 17/110 ) rakamlar da Allah kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi olan 2701 sayısıyla uyumludur. ( 2+7+0+1 = 10 ... "1" )

17/110 - Kul (1) id' (2) ALLAHE (3) ev (4) id'u (5) er (6) RAHMAN (7) eyyen (8) ma (9) ted'u (10) fe lehül esmaül husna ......... ( De ki: " ALLAH diye çağırın veya RAHMAN diye çağırın. Hangisi ile çağırırsanız. Güzel isimler O’nadır. ...... )

Ayrıca ayetteki "Allah" kelimesi 3., Rahman kelimesi 7. kelimedir. Bu kelimelerin sıra numaraları toplamı da ( 7+3 = 10 ) 10 sayısını yani "1"'i vermektedir.

Allah'ın sıfatından ismini alan tek sure olan ve sıra numarası "55" olan Rahman suresinde "31" kere tekrarlanan "7" kelimelik ayet bulunmaktadır. ( 31 x 7 = 217 217 sayısı Allah kelimesinin Kur'an'daki frekansı ( tekrar adedi ) olan 2701 sayısını oluşturan rakamları içermektedir. 217 sayısının nümerolojik değeri de "10"'dur. ( 2+1+7 = 10 ) 

"Fe (1) bi (2) eyyi (3) alai (4) rabbi (5) küma (6) tükezziban (7)" ( O halde Rab'binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )

Ve bu ayet ilk kez 55/13 kodlu ayette tezahür etmektedir. ( 55 ve 13 )

55/13 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/16 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/18 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/21 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban (O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/23 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/25 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/28 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/30 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/32 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/34 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/36 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/38 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/40 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/42 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/45 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/47 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/49 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/51 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/53 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/55 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/57 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/59 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/61 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/63 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/65 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/67 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/69 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/71 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/73 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/75 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )
55/77 - Fe bi eyyi alai rabbiküma tükezziban ( O halde Rab’binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )








15 Şubat 2018 Perşembe

Allah'ı Görmek!

“Görmek” eyleminin esas itibarıyla “Kalp” ile gerçekleştiği yani özünde bir “histen” ibaret olduğu muhtelif ayetlerde bildirilmektedir.

22/46 - E fe lem yesıru fil erdı fe tekune lehüm kulubün ya'kılune biha ev azanün yesmeune biha fe inneha la ta'mel ebsaru ve lakin ta'mel kulubülletı fis sudur ( O halde yerde gezmiyorlar mı? Onu akıl etmeye kalpleri veya onu duymaya kulakları olsun. Kesinlikle gözler kör olmaz ve lakin göğüslerin içindeki o kalpler kör olur. )

Dolayısıyla, “Allah’ı görmek” yaratılmış bir varlık tarafından ancak belirli bir duygu yoğunluğuyla hissedilmek vasıtasıyla olabilecek bir eylemdir. Söz konusu duygu yoğunluğu derin sevgi, saygı ve bunlara bağlı çekinme ve korku duygularıyla ile harmanlanmış büyük bir yoğunluktur. 

Haberci Musa’nın, “Allah’ı görme” talebini doğrudan Allahü Teala’ya iletmesini ve bu talebine aldığı yanıtı içeren ayet konuya açıklık getirmektedir.

7/143 - Ve lemma cae musa li mıkatina ve kelemehu rabbühu kale rabbi erinı enzir ileyk kale len teranı ve lakininzur ilel cebeli fe inistekarra mekanehu fe sevfe teranı fe lemma tecella rabbühu lil cebeli cealehu dekken ve harra musa saıka fe lemma efaka kale sübhaneke tübtü ileyke ve ene evvelül mü'minın ( Ve Musa belirlediğimiz zamanımıza, yerimize gelince, Rab’bi ona kelam edip söz söyledi. "Rab’bim, bana görün de sana bakayım." dedi. Rab’bi "Beni asla göremezsin. Lakin dağa bak. Eğer o yerinde durabilirse, yakında sen de beni görürsün." dedi. Rab’bi dağa yetince onu ufalanmış, dümdüz kıldı. Musa aklı giderek baygın düştü. Ayılınca, "Sen yücesin. Sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim." dedi. )

Ayette de açıkça bildirildiği üzere, Allahü Teala’yı maddi dünya dilindeki “görmek” kelimesinin içerdiği anlam ile görmek ancak ve ancak O’nun yaratılıştaki yansımalarını müşahade etmek suretiyle mümkün olabilir.

13 Şubat 2018 Salı

Maddenin Aldatıcılığı ve Cehennem Dünya

4/120 - Yeıdühüm ve yümennıhim ve ma yeıdühümüş şeytanü illa ĞURURA ( Onlara vaad eder ve onları saplantılara, kuruntulara sokar. Şeytan onlara ALDATMA haricindekini vaad etmez. ) 

4/121 - Ülaike me'vahüm CEHENNEMÜ ve la yecidune anha mehıysa ( İşte onların mekanları CEHENNEMDİR ve ondan kaçacak yer bulamazlar.  )

57/20 - İ'lemu ENNEMEL HAYATÜD DÜNYA LE’IBUN ve zinetun ve tefahurun beyneküm ve tekasurun fil emvali vel evladi ke meseli ğaysin a'cebel kuffare nebatühu sümme yekunu hutamen ve fil ahıreti azabun şeduydun ve mağfiretun min allahi ve rıdvanun ve MEL HAYATÜD DÜNYA İLLA META'UL ĞURUR ( Bilin ki o DÜNYA HAYATI KESİNLİKLE OYUNDUR, EĞLENCEDİR, süstür, aranızda övünmedir, mallardan ve çocuklardan çoğaltmadır. Bitirip yetiştirdiği, ekincilerin hoşuna giden yağmur misali gibidir. Sonra kırpılmış parça olur. Ahirette şiddetli azap, Allah' tan af ve rıza vardır. DÜNYA HAYATI ALDATICI MADDE / FAYDA HARİCİNDEKİ DEĞİLDİR. )

Nisa ve Hadid surelerinin yukarıdaki ayetleri, şeytanın insanı, gerçek olmayan "Meta" ( Madde ) ile yani dünya hayatı ile aldattığını, "Meta"nın ( Madde ) ise yok hükmünde olduğunu, sadece bir aldatmaca, bir ilüzyon olduğunu, dünya olarak bildiğimiz olgunun esas itibarıyla insanın, ruhsal tekamülü için cennetten yani yarı demateryel ortamdan çıkarılarak içine atıldığı cehennem olduğunu bildirmektedir.

Ruhsal tekamülü için madde deneyimini yaşamak zorunda olduğunu idrak eden bir insan, esas gayesinin düşüncesinde, tutumunda ve davranışında madde kavramından ve maddi alemden sıyrılmak ve ruhunu bir madde tezahürü olan beden prangasından kurtarabilmek olduğunu anlayacaktır.

Zakkum ağacı dünyaya ait bir bitki olup, Saffat suresinin aşağıdaki ayetlerinde zakkum ağacının kökünün cehennemde olduğu bildirilmektedir. Bu durum, dünyanın cehennem olduğu anlamını ortaya çıkarmaktadır.

37/62 - E zalike hayrun nüzülen em şeceratüz zekkum ( Ağırlama, ikram olarak bu mu daha hayırlı? Yoksa zakkum ağacı mı? )
37/63 - İnna cealnaha fitneten liz zalimın ( Kesinlikle biz onu zalimler için sınav kıldık. )
37/64 - İnneha şeceratün tahrucü fı aslil cehım ( Kesinlikle o cehennemin kökünde, temelinde çıkan ağaçtır. )






Zincir Bloklama

"Block Chain" projesi, insanları maddi planda, menfaate dayalı olarak birleştirmesi ve bu suretle insanların kolektif bilince ve ruhi birliğe erişimini engellemesi, "bloklaması" hedeflenen dijital bir sistemdir. Bu sistemle birlikte "SingularityNET" adı verilen dijital bir altyapı üzerinden "ruhi birliğin / zincirin bloklanması" ve "maddi birliğin" sağlanması planlanmaktadır. Block Chain sistemi, isminden de anlaşılacağı üzere, insanlar arasındaki ruhi zinciri bloklamayı hedeflemektedir.  

Maddi planda böyle bir yapının oluşturulması, Allah'ın bahşettiği teknoloji ilminin doğru olmayan bir amaç istikametinde yani toplum kontrolü amaçlı ve toplumsal kolektif bilinç yükselişinin engellenmesi amaçlı kullanılması durumunu ortaya koymaktadır. Oysa Allahü Teala insanların "Allah'ın ipine" sarılması, O'na bağlanması gerektiğini ayetlerinde defaatle bildirmektedir. Bir başka deyişle maddi birliğe dayalı değil ruhi birliğe dayalı bir bütünleşme oluşturulması bildirilmektedir. Block Chain kelimesindeki "Chain" yani "Zincir" kelimesi Allah'ın İpi tamlamasındaki "İp" kelimesine karşılık gelmektedir.

3/103 - VA'TESUMU Bİ HABLİLLAHİ CEMIAN ve la teferraku vezküru nı'metellahi aleyküm iz küntüm a'daen fe ellefe beyne kulubiküm fe asbahtüm bi nı'metihı ıhvana ve küntüm ala şefahufratin minen nari fe enkazeküm minha kezalike yübeyyinüllahü leküm ayatihı lealleküm tehtedun ( VE ALLAH'IN İPİNE TOPLUCA SARILIP BAĞLANIN. Kısımlara ayrılmayın ve Allah’ ın üzerinize olan nimetini hatırlayın. Zamanında düşman olmuştunuz da kalplerinizin arasını birleştirdi. O’nun nimeti ile kardeşler oldunuz. Ateşten çukurun üzerindeydiniz de sizi oradan kurtardı. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Umulur ki yönlenirsiniz. )

Enfal suresinin 8/63 kodlu ayeti de bu hususta açık bilgi vermektedir. ( Sure isminin Enfal yani Ganimet olması da ayrıca anlamlıdır. )

8/63 - Ve ellefe beyne kulubihim lev enfakte ma fil erdı cemıan ma ellefte beyne kulubihim ve lakinnellahe ellefe beynehüm innehu azızün hakım ( Ve kalplerinin aralarını birleştirdi. Şayet yerde ne varsa topluca harcasaydın bile kalplerinin aralarını birleştiremezdin. Lakin onların aralarını Allah birleştirir. Kesinlikle O yücedir hakimdir. )

"SingularityNET" isimli dijital altyapı sisteminin sembolünün de "8" olması ve aşağıdaki görseller nümerolojik açıdan dikkat çekicidir.


                           
"Allah" kelimesinin Arapça ebced değeri olan 66 sayıs kullanılmış.












8 Şubat 2018 Perşembe

Lat, Uzza, Menat

Dünyevi madde aleminin esiri olmuş insanların en büyük algısal yanılgısı ve saplantısı "Tekasür" yani "Çokluk" / "Çoğa Sahip Olma" unsurunun kendilerini mutluluğa ve tatmine ulaştıracağıdır. Şeytan, maddi olguları putlaştırmaları ve onların kulu ve dolayısıyla şeytanın kulu olmaları karşılığında insanlara bu dünyevi maddi olguları daha da artıracağını vaadederek onları aldatmaktadır. Zira gerçek anlamda var olmayan bir kavramın yani "maddenin" özünde bir ruh olan insanı tatmin etmesi ilahi sistem ve gerçeklik gereği mümkün değildir.

İnsanların Allah'a ortak koşarak tanrısallaştırdıkları, putlaştırdıkları dünyevi olgular "Çokluk" anlamına gelen kelimeler ile sembolize edilmek suretiyle Necm suresinin 19. ve 20. ayetlerinde "Üçleme" * metoduyle bildirilmiştir.

53/19 - E fe raeytümül LATE vel UZZA ( Artık Lat' ı ve Uzza' yı gördünüz mü? )
53/20 - Ve MENAT es salisetel uhra ( Ve diğer üçüncü olan Menat' ı? )

LAT : İngilizcedeki "A LOT of" kelime setindeki LOT kelimesi LAT kökünden gelmekte olup, "Çokluk" anlamı taşımaktadır.

UZZA : İngilizcede X harfi kelime başına geldiğinde Z sesi verilerek telafuz edilmektedir. X harfi "İlave, Ekstra, Çok" anlamının sembolü niteliğindedir. ( Uzza kelimesi Aziz kelimesi ile ortak köke sahiptir. )

MENAT : İngilizcedeki "MANY" veya "MONEY" kelimeleri MENAT kökünden gelmekte olup, yine "Çokluk" anlamı taşımaktadırlar. 

Tekasür ( Çokluk ) suresinin 102 ( 1+0+2 = 3 ... * Üçleme ) 1. ve 2. ayetleri ( 1+2 = 3 ... Üçleme ) ruhsal tekamül sürecinde hiçbir anlam ifade etmeyen maddi "Çokluk" kavramının insanı nasıl aldattığını bildirmektedir.

102/1 - Elhakümüt tekasür ( Çokla övünme sizi oyaladı. )
102/2 - Hatta zürtümül mekabir ( Kabirlere varıncaya kadar. )



7 Şubat 2018 Çarşamba

Bedri

3/123 - Ve (1) lekad (2) nesare (3) küm (4) allahü (5) bi (6) BEDRİn (7) ve (8) entüm (9) ezilleh (10) fe (11) etteku (12) allahe (13) lealle (14) küm (15) teşkürun (16) ( Ve sizler güç ve zelil durumdayken, Allah size BEDR’de / ile yardım etti. O halde, Allah’ tan sakının. Umulur ki şükredersiniz. ) 

3/124 - İz tekulü lil mü'minıne e len yekfiyeküm en yümiddeküm rabbüküm bi SELASETİ alafin minel MELAİKETİ münzelın ( Zamanında inananlara, "Rab’binizin, indirilen ÜÇbin MELEK ile size yardım etmesi size kafi değil mi?" diyordun. ) 

Görevli Varlıklar / Melekler tarafından aktarıldığını bildirdiği İlahi Nizam ve Kainat kitabının derleyicisi ve Deneysel Ruhçuluğun Türkiye’deki öncüsü olan BEDRİ Ruhselman’ın hayatındaki nümerolojiyle "Dolunay" anlamına gelen “BEDRİ” kelimesinin Kur’an’da ilk ve son kez geçtiği Al’i İmran suresinin 3/123 -124 kodlu ayetlerindeki nümeroloji arasındaki ilinti dikkat çekmektedir.   

BEDRİ Ruhselman;

 

-        1898 yılında doğmuştur. 1+8+9+8 = 26 … 6 ve 6 veya 2+6 = “8”

-        18 Şubat 1960 yılında ölmüştür. 1+8 = “9” ve 1+9+6+0 = 16 … “7” ve 8+8. ( Ayrıca 18 Şubat yani 18.02 gün ve ayının nümerolojik değeri 11 ( 1+8+0+2 = 11 ) olmaktadır. 11 sayısı üst aleme / boyuta / plana geçişin, geçiş kapısının sembolüdür. )

-        Öldüğünde 62 yaşındadır. 6+2 = “8”

-        İlahi Nizam ve Kainat kitabının basım yılı 1959’dur. 1+9+5+9 = 24 ... 2+4 = “6”

-        İlahi Nizam ve Kainat kitabı 54 ( 5+4 = “9” ) yıl saklı tutulmuştur.

-        “İlahi Nizam ve Kainat” kelimesi 18 harften oluşmaktadır. 18 … 1+8 = “9”

-        Kitabı 3 emanetçi korumuştur.

-        Kitap 2013 yılında yayınlanmıştır. 2+0+1+3 = “6" ve "Bedr" kelimesinin geçtiği ayetin numarası 123 olup, bu sayıyı oluşturan rakamlar 2013 sayısını oluşturan rakamlardır.

-        7 kitap yazmıştır. Yeni Şarkılar, Ruh ve Kainat 1946, Ruhlar Arasında 1949, Allah 1951, Medyomluk 1952, Mukadderat ve İcabat 1953, İlâhî Nizam ve Kâinat 2013

-        “Allah” isimli kitabını 1951 yılında yazmıştır. 1951 … 1+9+5+1 = “16” ve 1+6 = “7”

-        3/123 kodlu ayetteki Bedri kelimesi 7. Kelimedir.

-        3/123 kodlu ayetin ayet numarası 123’tür. 1+2+3 = “6”

-        3/123 kodlu ayetin ayet kodunun nümerolojik değeri “9”’dur. ( 3+1+2+3 = 9 )

-        3/123 kodlu ayette “16” kelime bulunmaktadır. “7”. Kelime olan Bedri kelimesinden sonra “9” kelime bulunmaktadır. 

     - 3/124 kodlu ayette 3,000 melekin yardımından bahsedilemektedir. İlahi Nizam ve Kainat         kitabının bölüm aralarında “Üç Yıldız”dan oluşan aşağıdaki işaret yer almaktadır. ( Saf ruh olan melekler “ışık hüzmesi” olarak tasvir edilmektedirler. )

     

- BEDRİ kelimesi Dolunay ve Ayın Ondördü anlamlarına gelmekte olup, BEDRİ RUHSELMAN ismi 14 harften oluşmaktadır. Dolunay Ay'ın yörüngesindeki 13 ve 14. günde oluşmaktadır. ( 14 sayısı İkili Yedi kavramının nümerolojik ifadesidir. )


- İlahi Nizam ve Kainat kitabı 319 sayfadan oluşmuş olup, 319. sayfa olan son sayfanın son paragrafında Yarı Süptil Alem'den bahsedilmektedir. 319 sayısal dizilimini veren son ayet 31/9 kodlu ayet olup, bu ayet "Cennetteki ebediyetten" bahis ile başlamaktadır.

31/9 - HALİDINE FIHA va'dellahi hakka ve hüvel azızül hakım ( ORADA EBEDİDİRLER. Allah' ın vaadi gerçektir. O yücedir hakimdir. )

Not: Yukarıdaki tespit, Kur'an ayetlerinin birden çok anlam barındırdığı gerçeğine istinaden yapılmıştır. Zira 3/123 ayetin İslami kültürde kabul görmüş mealine göre ayetteki Bedr kelimesi Bedir Savaşı'nın yapıldığı mekanı tanımlamaktadır.


 

6 Şubat 2018 Salı

Yaratılışın Bileşenleri ... Ruh ve Madde

Mutlak birliğin ( singülaritenin ) ifadesi olan Allahü Teala'nın yaratılışı “Kelimeleriyle” başlatmasıyla birlikte ikilik ( düalite ) olgusu da tezahür etmiştir. Zira "Yokluk" ve "Varlık" birbirine zıt kavramlar olup düalitenin temel bileşenleridir.  ( Aynı şekilde Gök ve Yer kelimeleri de dialite teşkil etmektedir. Allahü Teala Enbiya suresinin 21/30 kodlu ayetinde "Gökler ve yerin bitişikken ayrıldıklarını" yani bir iken iki oldukların bildirmektedir. )


"Varlık" kavramının temel düalite bileşenleri ise Ruh ve Maddedir. Ruh ve Maddenin özü ise “Kelime”dir.

Ruh : Allah'ın "Ol!" kelimesi ile bir kelime olarak tezahür eden bilinçli olgudur. Ruh, kainat adı verilen madde aleminin içinde olmayıp, sadece ona tesirler göndermektedir. Ruhun maddelere tesirlerde bulunmasıyla ( maddeye bağlanması ) tezahür eden varlığa ise Bilinçli Varlık adı verilir. Ruh, Bilinçli Varlık niteliğiyle ilahi sistemde görevler almak suretiyle tekamül sürecini gerçekleştirir. Tam tekamüle erişen ruhun maddeye ihtiyacı kalmaz ve tekamül sürecine saf ruh olarak devam eder. Ruhun tesirinden yoksun kalan madde ise amorf hale gelerek dağılır. Tam tekamüle erişmiş olan bir ruh ise Allahü Teala'nın indinde "Yokluk" kademesine kavuşur. Zira yaratılmış olan herşeyin tekamüle ihtiyacı vardır. Bir başka deyişle tekamüle ihtiyacı olmayan zaten yaratılmaz.

Madde : Allah'ın "Ol!" kelimesi ile bir kelime olarak tezahür eden kaba ve ince hidrojen kombinezonlarından oluşmuş olan ve içinde galaksileri, kara delikleri, yıldızları ve gezegenleri barındıran kainatın özünü tanımlayan bilinçsiz olgudur. Madde doğrudan Allah'tan gelen tesirler veya O'nun görevlendirdiği, tekamül sürecindeki ruhlardan gelen tesirler ile mevcudiyet arzeder. Tesir altında olmayan yani titreşmeyen ( debelenmeyen ) bir olgunun varlığından söz edilemez.  

Dolayısıyla, Allah'ın doğrudan tesiri veya Allah'ın yetkinlik bahşettiği ruhun tesiri altında olan ve maddi alem olan kainat içinde yer alan olgulara Varlık adı verilir. Varlıklar aşağıdaki şekilde kategorilere ayrılırlar.

1- Bilinçsiz Varlık : Sadece Allah'tan gelen asli tesirler ile titreşip debelenebilen bilinçsiz varlık. Örnek : Gezegen, Yıldız, Kara Delik, Taş, Toprak, Bulut vb. ) ( Allahü Teala, İsra suresinin 17/50 kodlu ayetinde Haberci'den inkarcılara "Taş veya demir olun." demesini istediği ve bunun sonucunda ceza olarak, inkarcıların en alt seviye varlığa dönüştürüldüğü bildirilmektedir. Dolayısıyla, 70,000 yıllık reenkarnasyon döngüsü sonunda insan kademesinden üst varlık kademesine tekamül edemeyip taş veya demir haline geri döndürülmüş olan varlıklar Dünya’da ( Cehennemde )  yeniden tekamül sürecine sokulacaklardır. )

2- Yarı Bilinçli Varlık : İdraki tekamül sürecinin ilk evrelerindeki bir ruhun tesiri altına girmiş, hem asli tesirler ile otomatik olarak, hem de temel ruhi tesirler ile içgüdüsel ve yarı idraki olarak titreşip debelenen varlık. ( Örnek: Hayvanlar, Bitkiler ) ( Allahü Teala A'raf suresinin 7/166 kodlu ayetinde Görevli Varlıkların / Meleklerin Allah'tan aldıkları yetkiyle "Hor ve hakir maymunlar olun."  diyerek inkarcıları bir başka alt seviye varlık kategorisine dönüştürdüklerini, 5/60 kodlu ayette ise “Lanetlenmiş olanların maymunlara, domuzlara dönüştürüldüklerini” bildirmektedir. Bu varlıklar da yeni döngüde tekrar tekamül sürecine sokulacaklardır. )

3- Bilinçli Varlık : Ruh tesiri altında, bulunduğu güneş sistemi içindeki en mütekamil olan ve bir üst kademeye tekamül etme sürecini tamamlaması beklenen varlık. ( Örnek : İnsan )

Kainat adı verilen madde alemi ( materyel alem ) sayısız gezegenlerden ve yıldız sistemlerinden oluşmaktadır. Her yıldız sistemi barındırdığı varlıklar için ayrı bir tekamül ortamı teşkil etmektedir. Güneş sistemindeki en gelişmiş varlık "İnsan"dır. Güneş sistemindeki tüm varlıkların ( Bilinçsiz, Yarı Bilinçli ) temel hedefi tekamül sürecinden geçmek suretiyle İnsan kademesine erişmektir.

İnsan kademesine erişmiş olan bir bilinçli varlığın hedefi ise dünya hayatında karşılaşacağı türlü ıstırap, zahmet ve eziyetler karşısında, Allah'ın bir nimeti olan sabır mekanizmasından faydalanmak suretiyle, Kur'an kanalıyla bildirilmiş olan düşünce, tutum ve davranış esaslarına uymak ve bir üst alem olan Yarı Materyel aleme geçebilmektir. Yarı Materyel alem Kur'an'da "Cennet" olarak ifade edilen sevgi ortamıdır. Zira, insan özelliğini büyük ölçüde geride bırakarak Cennete intikal eden bir Bilinçli Varlık bu ortamdaki tekamülünü mutlak sevgi ve huzur ortamında tamamlamayacaktır. Varlığın cennet ortamındaki durumu "saf ve çocuk gibi" olarak tasvir edilebilir. ( Vakia suresinin 56/17 kodlu ayetindeki cennet tasvirinde "Onların üzerinde ebedi çocuklar dolaşır." ifadesi yer almaktadır. ) Varlıkların her tekamül aşaması sonrasında bir üst aleme geçiş öncesinde, adaptasyon süreçlerini tamamladıkları 7 adet Cennet bulunmaktadır.  Yarı Materyel ealemdeki yani Cennet'teki tekamül sürecini tamamlayıp tamamen demateryel bir varlık niteliği kazanacağı ortama geçen bir Bilinçli Varlık artık ilahi sistem içerisinde görev almaya başlayacak ve Görevli Varlık sıfatını kazanacaktır. İnsan aşamasını geçip, tekamül sürecine devam eden bir varlığın yokluk kademesinden önce erişebileceği nihai nokta tam mütekamil Görevli Varlık olmaktır ki bu kademede Varlık, ilim ve kabiliyet açısından Meleklerin de üzerinde bir konumda yer almaktadır. Bu durum, Adem'in ilk yaratılışında meleklere göre daha üst bilgi seviyesine ve kabiliyete sahip olmasına benzemektedir. ( Adem kelimesinin "Yokluk" anlamına gelmesi de tam mütekamil varlık kavramı açısından anlamlıdır. Bakara suresinin 2/32-33 ayetlerinde Adem'in Meleklerden daha üst bir bilgi seviyesine haiz kılındığı ve kendisine gayba ilişkin bilgiler verildiği bildirilmektedir. )

Dünya hayatı olarak adlandırılan kaba madde ortamındaki yaşamında Allah'ın bildirdiği esaslara uyum gösteremeyen ve tekamül sürecinin bu ilk basamaklarında başarısız olan Bilinçli Varlıklar ( İnsan ) her ölüm sonrasında tekrar tekrar bedenlenmek suretiyle kaba madde ortamında yani Dünya'da ( Cehennem ) mahkum kalacaklardır ki bu durum A'raf suresinin 7/40 kodlu ayetindeki  "Onlara göğün kapıları kesinlikle açılmaz." ifadesiyle bildirilmektedir.

Özetlenecek olursa, 70,000 yıllık dönemde kaba hidrojen yani madde deneyimi yaşamış tüm insanlar döngü sonunda reenkarne olarak yeryüzünde tezahür edeceklerdir. Bir başka deyişle yeryüzünün cehenneme dönmüş olan döngü sonu haline ( afetler, tufanlar, depremler vb. ) tanık olacaklardır.

19/71 - Ve in minküm illa varidüha kane ala rabbike hatmen makdıyya ( Ve kesinlikle sizlerden olanlar illa ki oraya varırlar. Rab’binin üzerine akdedilmiş hükümdür. )

Yaşam döngüsünde Allah'ın yolunu izlemiş, sebat ve sabır göstermiş olan insanlar vefat ettirilmek suretiyle tekamül edecekler ve bir üst alem olan Cennet'e ( Yarı Süptil Alem ) intikal edeceklerdir. İnkarcı ve isyankar olup şeytanın yoluna tabi olanlar ise tekamül edemeyecekleri için son dönemdeki felaketler esnasında ölemeyecekler ve üst aleme intikal edemeyeceklerdir.

19/72 - Sümme nüneccillezınettekav ve nezeruz zalimıne fıha cisiyya ( Sonra o sakınanları kurtaracağız. Zalimleri de orada diz çökmüş olarak bırakacağız. )

Kurtulan bu kitle, deneyimlediği felaketler yüzünden aklını, bilincini, hafızasını yitirmiş sadece içgüdüleriyle hareket eden korku içindeki ilkel insan güruhuna dönüşecektir. Bu ilkel insanlar yeryüzünde yeniden başlayacak olan süreçte doğacak olan ve ilk kez insan deneyimi yaşayacak olan varlıkların ( bir önceki safhasında maymun vb. olan ) ebeveynleri olacaklardır. Bu insanlar Dünya olarak bilinen cehennemin üst tabakasında yaşayacaklardır.

16/70 - Vallahü halekaküm sümme yeteveffaküm ve minküm men yüraddü ila erzelil umuri li keyla ya'leme ba'de ılmin şey'a innellahe alimün kadır ( Ve Allah sizi yarattı. Sonra sizi vefat ettirir. Sizden kimileri, ilimden sonra eşyayı aynısı gibi bilmesin diye ömrün en rezil dönemine erdirilir, döndürülür. Kesinlikle Allah bilendir gücü yetendir. )

Son dönem felaketleri sonrasında vefat ettirilip üst aleme intikal ederek insan kategorisinden üst kategoriye geçen varlıklar olacağı gibi, tekrar Dünya adı verilen cehenneme reenkarne olarak insan kategorisinden yarı idrakli maymun, domuz kategorilerine;

17/50 - Kul kunu hıcareten ev hadıda ( De ki: "Taş veya demir olun." )

7/166 - Fe lemma atev an ma nühu anhü kulna lehüm kunu kıradeten hasiın ( Böylece onlardan onlara yasaklayıp men ettiklerimizde inat ettiklerinde, onlara "Hor ve hakir maymunlar olun." dedik. )

2/65 - Ve lekad alimtümüllezına'tedev minküm fis sebti fe kulna lehüm kunu kıradeten hasiın ( Ve sizlerden yedinci gün içinde hududu aşanları bildiniz. Böylece onlara, "Kovulup reddedilmiş maymunlar olun." dedik. )

veya idraksiz taş, demir gibi alt kategorilere indirgenecek varlıklar da olacaktır. Örneğin demire indirgenen bir varlık yeraltındaki magma ortamında tezahür edecek, lav olarak yeryüzüne çıkacak ve sonra bir kısır döngü içinde tekrar cehennemin alt tabakası olan magma ortamına dönecektir.

4/56 - İnnellezine keferu bi ayatina sevfe nuslıhim nara küllema nedıcet cüludühüm beddelnahüm cüluden ğayraha li yezukul azab innellahe kane azızen hakıma ( O ayetlerimizi inkar edenleri, yakında onları kesinlikle ateşe yaslarız. Derileri her piştiğinde azabı tatmaları için, onları deri olarak başkalarıyla değiştireceğiz. Kesinlikle Allah yücedir hakimdir. )

104/4 - Kella le yünbezenne fil hutameh ( Asla, hutameye atılacaktır. )
104/5 - Ve ma edrake mel hutameh ( Ve hutamenin ne olduğunu sana ne bildirir? )
104/6 - Narullahil mukadeh ( Allah' ın yakılmış ateşidir. )

16/45 - E fe eminellezine mekerus seyyiati en yahsifellahü bihimül erda ev ye'tiyehümül azabü min haysü la yeş'urun ( Kötülük hileleri, tuzakları kuranlar, Allah' ın onları yere geçirmesinden veya onlara farketmedikleri yerden azabın gelmesinden emin midirler, güvende midirler?  )

14/50 - Serabilühüm min katıranin ve tağşa vücuhehümün nar ( Gömlekleri katrandandır ve yüzlerini ateş örter. )

81/6 - Ve izel biharu succiret ( Ve denizler ateşlenip kaynatıldığında, )

Magma açığa çıkıyor.

37/67 - Sümme inne lehüm aleyha le şevben min hamım ( Sonra kesinlikle onlara, onun üzerine kaynar sudan karıştırılmış içecek vardır. )

Magmanın sıcaklığıyla kaynayan suların altında kalanlar sıcak suyu yutuyor.














2 Şubat 2018 Cuma

Kitap, Hikmet ve Mülk

Allahü Teala ayetlerinde "Kitap" kelimesiyle birlikte "Hikmet"'in de ( Sır ) indirildiğini bildirmektedir. "Hikmet" ( Sır ) kitabın anlaşılmasını, yorumlanmasını ve içeriğindeki bilgilerin algılanmasını sağlayan ilahi bir tesir olabilir. "Hikmet" kelimesinin getçtiği ve kitabın özelliğine ilişkin ifadelerin yer aldığı ayetler incelendiğinde ortaya "2" nümerolojisi çıkmaktadır.

"Hikmet" kelimesinin ilk kez geçtiği ayet:

2/129 - Rabbe (1) na (2) ve (3) ib'as (4) fı (5) him (6) rasulen (7) min (8) hüm (9) yetlu (10) aley (11) him (12) ayati (13) ke (14) ve (15) yüallimü (16) hüm (17) el (18) KİTABE (19) ve (20) el (21) "HIKMETE (22)" ve (23) yüzekkı (24) him (25) inne (26) ke (27) ente (28) el (29) azız (30) el (31) hakım (32) ( Rab’bimiz onların içlerine onlardan resul gönder ki senin ayetlerini onlara okusun, onlara kitabı, sırrı öğretsin, onları temizlesin. Kesinlikle sen yücesin hakimsin. )

"Hikmet" kelimesi Kur'an'da 20 ( 2+0 = 2 ) kere tekralanmaktadır. Bu kelimenin en çok tekrarlandığı sure olan Bakara suresinin numarası "2"'dir. "Hikmet" kelimesi 2 numaralı ayette 6 kere tekrarlanmaktadır. ( 6 sayısı yaratılışı sembolize eden ilahi nümeroloji sayısıdır. ) 


"Hikmet" kelimesinin en son geçtiği sure olan Cuma suresinin numarasının "62" olması da 2 ve 6 sayılarının yanyana tezahürü açısından ilginçtir.

Zümer suresinin 39/23 kodlu ayetinde ise kitabın "İkili" özelliğe sahip olduğu bildirilmektedir.

39/23 - Allahü (1) nezzele (2) ahsene (3) el (4) hadısi (5) kitaben (6) müteşebihen (7) MESANİYE (8) takşeırru minhü cüludüllezıne yahşevne rabbehüm sümme telınü cüludühüm ve kulubühüm ila zikrillah zalike hüdellahi yehdı bihı men yeşa' ve men yudlilillahü fe ma lehu min had ( En güzel sözü, benzetmeli ikili kitap olarak Allah indirdi. O Rab’lerinden korkanların O’ndan derileri ürperir. Sonra Allah' ın hatırlamasına derileri ve kalpleri yumuşar. Bu Allah' ın yönlendirmesidir. Onunla dilediği kimseyi yönlendirir. Allah kimi saptırırsa, artık ona yönlendiriciden yoktur. )

Ayetteki "Mesaniye" ( İkili ) kelimesinin sıra numarası "8" olup, 8 sayısı yaratılış döngüsünün ve düalitenin sembolüdür.

Kur'an'ın içerdiği bilgilerin algılanabilmesi, özümsenebilmesi ve ilmi açıdan yorumlanabilmesi için kitaptaki ikili yapının keşfinin gerekli olduğu düşünülebilir. Bilgisayar teknolojisinin "Binary" ( İkilik ) sistem üzerine yapılandırılmış olması bu hususta önemli bir delil teşkil etmektedir.

"Mülk" kelimesi "Malik Olunan" anlamına gelmekte olup, dünya hayatının sebebiyet verdiği yanılgı nedeniyle "maddi varlık üzerinde tasarruf hakkına sahip olma" olarak algılanmaktadır. Oysa Allahü Teala, "Mülk" kelimesinin gerçek anlamının O'nun kitabı ve kitabın algılanabilmesini sağlamak için bahşettiği sır ( hikmet ) olduğunu Nisa suresinin 54. ayetinde bildirmektedir.


4/54 - Em yahsüdunen nase ala ma atahümüllahü min fadlih fe kad ateyna ale ibrahımel KİTABE vel HIKMETE ve ateynahüm MÜLKEN azıma ( Allah’ ın üzerlerine üstünlüğünden lütfundan verdiği insanları mı kıskanırlar? Halbuki İbrahim’ e KİTABI ve SIRRI verdik. Onlara büyük MÜLK verdik. )